TÜRKİYE DE BİREYSEL SİLAHSIZLANMA VE ŞİDDET HABERLERİ



Benzer belgeler
TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

KRİMİNOLOJİ -I- 11 Aralık 2014 Suçun Ölçümü 2. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Cumhuriyet Halk Partisi

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIMI VE GÜVENLİ İNTERNET HİZMETİ

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Medyada Riskler. Öğr. Gör. Dr. Deniz Sezgin Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Dünyayı Güzellik Kurtaracak Wednesday, 07 February :39 - Last Updated Sunday, 11 February :11

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE EYLEM PLANI NA YÖNELİK İ L E T İ Ş İ M S T R AT E J İ S İ UYGULAMA REHBERİ

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi


BAĞIMSIZ BİREY SAĞLIKLI TOPLUM STRATEJİK EYLEM PLANI

Doğal Afetler ve Kent Planlama

İNSAN HAKLARI ARAŞTIRMASI

Şiddete Karşı Kadın Buluşması I

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) sağlık tanımından yola çıkarsak şiddet, günümüzün önemli halk sağlık sorunlarından biridir.

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Kadına Yönelik Şiddet

UMUT VAKFI 28 EYLÜL 2010 BİREYSEL SİLAHSIZLANMA GÜNÜ 16.GELENEKSEL ÖDÜLLÜ YARIŞMA

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Sinema ve Televizyon da Etik. Meslek Etiği, İletişim (Medya) Etiği

DANIŞMANLIK TEDBİRİ UYGULAMALARI ÇOCUK TANIMA FORMU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

Ceza Hukuku Özel Hükümler (LAW 307) Ders Detayları

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Salih AKYÜZ Hasta ve Çalışan Hakları ve Güvenliği Derneği Başkanı

İnternetin Güvenli Kullanımı. ve Sosyal Ağlar

SUNUMUN ÖNEMİ VE SUNUM TÜRLERİ

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Kadınlar kimsenin namusu değildir

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

MAHİR ÜNAL DÜNYA TURİZM FORUMU AÇILIŞINA KATILDI

T.C. KOCASİNAN KAYMAKAMLIĞI Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

(DRAFT COPY) DEMOKRATİK TEPKİLER REHBERİ


10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

45. Yılında Türkiye-AB İlişkileri Konulu Seminer de TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu nun açılış konuşması

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÜÇÜNCÜ BASKIYA SUNUŞ... VII İKİNCİ BASKIYA SUNUŞ... IX SUNUŞ... XI İÇİNDEKİLER... XIII KISALTMALAR...XIX

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163

Mobbing Araştırması. Haziran 2013

Değerli misafirler, Kıymetli iş insanları... Basınımızın değerli temsilcileri... Hanımefendiler... Beyefendiler...

U.N. RO-RO İŞLETMELERİ ANONİM ŞİRKETİ VERİ SAHİBİ BAŞVURU FORMU

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

KIRGIZİSTAN TÜRKİYE MANAS ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAMCILIK BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİRİNCİ YIL

Başvuru Hakkının Kapsamı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Bilgisayarın Yararları ve Zararları

TÜRKİYE DEPREM VAKFI TANITIM & DEPREM ZİRVESİ SPONSORLUK DOSYASI

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

EKLER EK-1 ÖĞRENCİLERİN TV İZLEME ALIŞKANLIKLARI. Sevgili öğrenciler,

Üniversite Gençleri İçin E-Demokrasi Projesi Anket Çalışması

SEDAŞ DÜNYA ÇOCUK GÜNÜNÜ KUTLADI

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

MEDYA ve HIV/AIDS Pozitif Yaşam Derneği HIV taşıyıcıları başıboş geziyor

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ. Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü

14. ULUSAL TURĠZM KONGRESĠ DEĞERLENDĠRME ANKET SONUÇLARI. Tablo 1: 14. Ulusal Turizm Kongresine Katılan Katılımcıların Demografik Sonuçları (n=132)

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Bu amaç çerçevesinde Yükseköğretim Kurumları aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunmayı taahhüt ederler:

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Transkript:

TÜRKİYE DE BİREYSEL SİLAHSIZLANMA VE ŞİDDET HABERLERİ UMUT VAKFI YEREL MEDYA SEMİNERLERİ KARS - GAZİANTEP UMUT VAKFI YAYINLARI

TÜRKİYE DE BİREYSEL SİLAHSIZLANMA VE ŞİDDET HABERLERİ YEREL MEDYA SEMİNERLERİ KARS GAZİANTEP Raportör: Ayşe Yıldırım Yayına Hazırlayan : Esengül Ayyıldız Yayın Numarası:12 Umut Vakfı Yayınları ISBN: 978-605-89607-2-5 I.Baskı Mayıs 2010 İSTANBUL Bu kitabın içeriği kısmen veya tamamen kopyalanamaz ve yayınlanamaz. Kapaktaki Fotoğraf: Arif Tanju Korkmaz 15. Bireysel Silahsızlanma Ödüllü Bireysel Silahsızlanma : Yaşama Hak Tanıyın Fotoğraf Yarışması, 2009 Umut Vakfı Yıldızposta cad.52, 34340 Esentepe / İstanbul Tel : (212) 337 29 93 Fax: (212) 288 66 75 vakif@umut.org.tr www.umut.org.tr Umut Vakfı, Friedrich Ebert Stiftung Derneği ne değerli katkılarından dolayı teşekkür eder.

SUNUŞ Bireysel silahlanma şiddetin en uç noktası ve insanın yaşama hakkına yöneltilmiş en tehlikeli sorunlardan biridir. Hannah Arendt in Şiddet Üzerine adlı kitabında belirttiği gibi şiddet daima araçlara muhtaçtır. Savaşların sonunun gelmemesinin ve bireylerarası şiddetin öldürücü noktaya gelmesinin temel nedeni silah teknolojisidir. Varlığını ve kâr amacını insan hayatı üzerine kurmuş böyle bir teknolojinin ilerlemesi ile gurur duymak vicdanî açıdan mümkün değildir. Umut Vakfı nın kuruluşundan bugüne, 16 yıl boyunca, hukukun üstünlüğü, barış kültürü, adalete güven, yurttaşlık bilinci çerçevesinde sürdürdüğü çalışmaların temel noktalarından biri şiddete karşı ve bireysel silahsızlanma için mücadele etmek olmuştur. Bu mücadele süresince medyanın desteği her zaman çok önemliydi. Öte yandan medyada yer alan şiddete ve bireysel silahlanmaya ilişkin yayınlarda benimsenen söylem, kullanılan görüntüler, yayınların arka metinleri hakkında düşünmek ve çalışmak da gerekmektedir. Çünkü medyada üretilen haber ve programların malzemesi temel olarak yine insan hayatıdır. Bu yayınlarla üretilen ahlakın ve değerlerin kaynağı toplumdur, yurttaştır; etkisi de yine toplum ve yurttaş üzerinde görülür. Bu programları üreten programcılar, haberciler, gazeteciler de bu toplumun bir parçasıdır ve hepimiz aynı zihniyet dünyasına dahiliz. Böylece, 2007 yılından bu yana sürdürdüğümüz Türkiye de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri Yerel Medya Seminerleri, içinde yaşadığımız toplumu ve zihniyet dünyasını gazeteci dostlarla beraber tanımamıza; şiddet, bireysel silahsızlanma, medya okuryazarlığı, gazeteciliğin meslek etik ilkeleri, toplumsal cinsiyet, çocuk, fikir özgürlüğü, örgütlenme gibi pek çok konuda deneyim ve teori çerçevesinde bilgi alışverişinde bulunmamıza vesile olmuştur. Bu nedenle, seminerlere konuşmacı ve katılımcı olarak dahil olan herkese içtenlikle teşekkür ederiz. Biz bu deneyimlerden son derece beslendik. Dileriz, Umut Vakfı olarak düzenlediğimiz bu seminerlerle olumlu izler bırakabilmişizdir. 2007 yılından bu yana Diyarbakır, Rize, Eskişehir, Hatay, Kars, Gaziantep ve Konya da düzenlediğimiz ve çevre illerden ortalama 500 gazeteci ve gazeteci adayının katıldığı Türkiye de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri Yerel Medya Seminerlerinin içeriklerini kitap olarak yayınlamaya devam ediyoruz. Dizinin elinizde tutmakta olduğunuz 3. kitabı Kars ve Gaziantep seminerlerinin içeriklerinden oluşmaktadır. Söz uçar, yazı kalır Bu kitap çalışmasının medya ve şiddete ilişkin literatüre yeni bir katkı olmasını dileriz. Umut dolu yarınlara, Nazire DEDEMAN Umut Vakfı Kurucu Başkanı

TÜRKİYE'DE BİREYSEL SİLAHSIZLANMA VE ŞİDDET HABERLERİ YEREL MEDYA SEMİNERİ KARS, GAZİANTEP İÇİNDEKİLER 1. KISIM: KARS AÇILIŞ KONUŞMALARI Nazire Dedeman (Umut Vakfı Kurucu Başkanı) Bettina Luise Rürup (Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi) I. OTURUM Oturum Başkanı : Yücel Sezer (Kars Gazeteciler Cemiyeti Başkanı) Medya ve Şiddet: Gazetecilik Meslek İlkeleri ile TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi Çerçevesinde Gazetecilerin Şiddet Haberlerine Yaklaşımı Dr. Recep Yaşar (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) Etik Açıdan Medyada Şiddet Haberleri Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu (Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi) Suç Korkusunun Yansıması Bakımından Medyada Şiddet Haberleri Prof. Dr. Timur Demirbaş (Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Bahçeşehir Üniversitesi) II. OTURUM Oturum Başkanı : Yücel Sezer (Kars Gazeteciler Cemiyeti Başkanı) Yaşama Hakkı Açısından Bireysel Silahsızlanma: Türkiye de Durum ve Medyanın Sorumluluğu? Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan (Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi) Almanya da Şiddet Haberleri ve Etik: Türkiye ile Karşılaştırmalar Semiran Kaya (Alman Radyosu, WDR) Medyada Nefret Söylemi Ragıp Duran (Liberation Gazetesi Türkiye Muhabiri) III. OTURUM TARTIŞMA: Yerel Medya nın Şiddet Haberciliğine Bakışı Moderatör: Ragıp Duran

2. KISIM: GAZİANTEP AÇILIŞ KONUŞMALARI Nazire Dedeman (Umut Vakfı Kurucu Başkanı) Süleyman Kamçı (Gaziantep Valisi) I. OTURUM Oturum Başkanı: Yusuf Ağar Toplum Sorunlarına Duyarlı Eleştirel Gazetecilik Nasıl Yapılır? Nail Güreli (Umut Vakfı Onursal Mütevellisi-Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı) Medya Okuryazarlığı: Gazetecinin Medya Okuryazarlığı Nasıl Olur? Doç. Dr. Abdülrezak Altun (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğr. Üyesi) Nefret Suçları Av. Fikret İlkiz (Umut Vakfı Mütevellisi ve Yönetim Kurulu Üyesi) Suç Korkusunun Yansıması Bakımından Şiddet Haberleri Prof. Dr. Timur Demirbaş (Umut Vakfı Yönetim Kurul Üyesi, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi) II. OTURUM Oturum Başkanı: Cengiz Halil Çiçek Yaşama Hakkı Açısından Bireysel Silahsızlanma: Türkiye'de Durum ve Medyanın Sorumluluğu Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan (Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi) Yeni Bir Habercilik/Gazetecilik Arayışı Olarak Barış Gazeteciliği Yrd. Doç. Dr. İncilay Cangöz (Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğr. Üyesi) Aile İçi Şiddet Haberlerinde Sorun Odakları ve Öneriler Doç. Dr. Mine Gencel Bek (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğr. Üyesi)

Editoryal Açıdan Şiddet Haberlerinin Değerlendirilmesi: Yaygın Medyadan Deneyimler Ertuğrul Mavioğlu (Radikal Gazetesi Haber Koordinatörü) III. OTURUM TARTIŞMA: Yerel Medyanın Şiddet Haberciliğine Bakışı Moderatör: Nail Güreli

TÜRKİYE'DE BİREYSEL SİLAHSIZLANMA VE ŞİDDET HABERLERİ YEREL MEDYA SEMİNERİ 1. KISIM: KARS

Nazire DEDEMAN Değerli Konuklarım, hoşgeldiniz. Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri Yerel Medya Seminerlerimizin beşincisinde Kars ta sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Umut Vakfı, bireysel silahsızlanma, şiddet, barış kültürü ve hukukun üstünlüğü konusunda 16 yıldan bu yana çalışıyor, bilgilerini ve araştırmalarını her fırsatta kamuoyu ile paylaşıyor. Bu süreçte medya mensuplarının özellikle bireysel silahlanma ile oluşan yaşam hakkı ihlallerine ilgisi ve silahsızlanma konusuna desteği hiç eksik olmadı. Bu süreçte, şiddetin, toplumsal eşitsizliklerden kaynaklandığının farkında olarak, bu eşitsizliklerin hayatımızı örseleyen, korkularımızı körükleyen, gittikçe daha fazla şiddet doğuran bir sarmal olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Şiddetin en uç noktası olan bireysel silahlanmanın belirgin nedenlerinden biri, toplumsal hayatta şiddet göstererek var olma biçimidir. Bireyin kendini gösterme, var olduğunu vurgulama biçimi olarak silahlanma yı seçmesi, esas olarak eşitsizliği olumlaması anlamına gelir. Çünkü, kaba kuvvetle, silah gösterişiyle üstünlük sağlayarak güç elde edeceklerini düşünenler; dolayısıyla, bu güçle varlıklarını kanıtlayacaklarını kabul ederler. Oysa, bireylerin silahlanması, şiddetin boyutunu daha da büyütmektedir. Bugün Prof. Dr. Timur Demirbaş ve Dr. Ayhan Akcan bireysel silahlanmanın Türkiye deki boyutlarına dikkat çekecekler. Ancak, şunu vurgulamak isterim ki; bugün Türkiye de, yılda 3000 kişi ateşli silahlarla ölmektedir. Bu yurttaşlarımızın ortalama 700 ü ateşli silahlarla kaza sonucu hayatlarını kaybetmektedirler. Ülkemizde silah bir kültürel özellik olarak kabul edilir. Kızgınlık, öfke ve düşmanlık gösterisinde ateşli silah kullanıldığı gibi; silahla şerefin, namusun korunacağı, coşkunun kutlanabileceği de zannedilir. Her durumda, sonuç yalnızca ölümdür... Bu gerçeği bize defalarca kanıtlayan yaşam öyküleriyle medyada sık sık karşılaşıyoruz. Biz okuyucular/izleyiciler ve dinleyiciler; siz, bu olayları bizlere aktaran haberciler... Hepimiz, en azından şu gerçeğin farkında olmak zorundayız: yaşama hakkı insanın en temel hakkıdır. Bu hak eşittir. Bu eşitliği bozan en önemli sosyal problemlerden biri bireysel silahlanmadır. Umut Vakfı olarak bireysel silahlanmayı ele alırken, hukukun üstünlüğüne, barış kültürüne,

yurttaş olma bilincine ve bunun önemli bir sorumluluk olduğuna vurguda bulunuyoruz. Siz, gazeteci yurttaşlar, bu konuda önemli rol üstlenmektesiniz. Şiddet olaylarıyla karşılaşırken, haberlerinizi kurgularken ve bizlere aktarırken; karşı karşıya olduğunuz durumun öncelikle insanın yaşama hakkıyla ilgili olduğunu hatırlamanız önemli bir adımdır. 3. sayfa haberi olarak kavramsallaşmış şiddet haberleri, medya izleyicisine çeşitli hayat hikâyeleri anlatıyor. Bizlerin kolaylıkla tükettiği bu hikâyelerdeki gerçekliklere, bu hikâyelerin gösterdiği sorunlara ne denli duyarlıyız? Peki bu haberlerin ve olayların tanıkları olan gazeteci arkadaşlarımız, bu hikâyelerin anlatıcıları olarak üstlendikleri rolün ve sorumluluğun farkında mıdırlar? Bu sorular, bugünkü eğitim programımızın temelini teşkil ediyor. Bu nedenle, dördüncü kuvvet medyanın şiddet ve bireysel silahlanma konusundaki olayları topluma yansıtma biçimini birlikte irdelemek; meslek gereklerine uygun, eleştirel ve objektif bir yaklaşımın nasıl inşa edilebileceğini tartışmak amacıyla Türkiye de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri Yerel Medya Eğitim Seminerini gerçekleştirmek üzere bugün burada toplandık. Biraz sonra, 1. Oturum Dr. Recep Yaşar ın Medya ve Şiddet: Gazetecilik Meslek İlkeleri ile TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi Çerçevesinde Gazetecilerin Şiddet Haberlerine Yaklaşımı konulu sunumuyla başlayacak. Ardından, Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu Etik Açıdan Medyada Şiddet Haberleri konusunu ele alacak ve Suç Korkusunun Yansıması Bakımından Medyada Şiddet Haberleri konusunu Prof. Dr. Timur Demirbaş değerlendirecek. Seminerimizin öğle yemeğinden sonra yapılacak 2. oturumuna ise Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan ın Yaşama Hakkı Açısından Bireysel Silahsızlanma: Türkiye de Durum ve Medyanın Sorumluluğu? başlıklı konuşmasıyla başlayacağız. Fransız Liberation Gazetesinin Türkiye Muhabiri Ragıp Duran ın Medyada Nefret Söylemi konusundaki sunuşunun ardından Semiran Kaya Almanya da Şiddet Haberleri ve Etik hakkında bizleri bilgilendirecek. Her iki oturuma, Kars Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Yücel Sezer başkanlık edecek. Desteği dolayısıyla kendisine teşekkür ederim. Bugün, siz değerli gazeteci dostlarımızla görüşlerimizi, bilgilerimizi paylaşırken, sizin tecrübe ve görüşlerinizle de zenginleşmeyi diliyoruz. Bu nedenle seminerimizin 3. ve son oturumu oldukça önemlidir. Yerel Medya nın Şiddet Haberciliğine Bakışı konusundaki tartışma oturumunda konuşmacılarımız,

oturum başkanlarımız ve siz gazeteci arkadaşlarımız ile birarada olacağız. Karşılıklı olarak konuya bakış açımızı ortaya koyacağımız son oturuma katılmanızı; fikirlerinizi, sorularınızı ve değerlendirmelerinizi bizlerle paylaşmanızı rica ediyoruz. Bu vesileyle tüm konuşmacılarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu toplantıyı gerçekleştirmemizde maddi katkıda bulunan Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği ne ayrıca teşekkür ediyoruz. Tekrar hepinize hoşgeldiniz diyorum ve verimli, eğlenceli, katılımcılığın yüksek olduğu bir çalışma diliyorum.

Bettina Luise RÜRUP Saygıdeğer Bayanlar ve Baylar, Değerli Katılımcılar, Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği olarak Umut Vakfı nın düzenlemiş olduğu böylesi bir seminer için Kars ta olmaktan mutluluk duyuyoruz. Böyle önemli bir konuda Umut Vakfı gibi yetkin bir kuruluşla işbirliği yapıyor olmak sevindirici. Friedrich-Ebert-Stiftung Almanya da ve dünyada yüzden fazla ülkede temel ilkeleri olan demokrasi, sosyal adalet ve uluslararası dayanışmayı destekleyen çalışmalar yapmaktadır. Türkiye de de yirmi yıldan fazladır temsilciliğimiz bulunmaktadır. Çalışma ilkelerimiz bağlamında demokratikleşme süreçlerini ve demokratları desteklemek de asli görevlerimiz arasındadır. Bildiğiniz gibi medyanın bir ülkenin demokratikleşmesinde ve var olan demokrasisinin gelişmesinde oldukça önemli rolü vardır. Bu nedenle, gazetecilik de dediğimiz medya mensupluğunun yüksek etik standartları olmalıdır. Ancak biliyoruz ki günlük koşuşturmaca içinde bu etik kurallara sadık kalmak her zaman kolay değil, hele bir de gazetecilerin çalışma koşulları gözönünde bulundurulursa... Burada meslek içi eğitim tarzı seminerlerin önemi de ortaya çıkıyor. Medya mensupları için zihin açıcı, yeniden durup düşünmeyi sağlayıcı bu tarz çalışmalar önemli. Friedrich-Ebert-Stiftung her zaman medyanın gelişmesine ve medya mensuplarının demokrasiye katkılarını artırmaya yönelik çalışmalara destek vermeyi önemsemiştir. Bu bağlamda, bu güne kadar birçok uluslararası ve ulusal düzeyde seminerler ve konferanslar düzenlemiştir, düzenlenenlere destek vermiştir. Bu seminer de onlardan biri. Burada bu semineri düzenlediği için Umut Vakfı na teşekkür etmek istiyorum. Şiddet haberleri yerel medya seminerleri Türkiye de medyanın demokrasiye katkısının gelişmesinde artık gerçekten de önemli bir yer edindi. Tüm katılımcılara da, buraya geldikleri ve zaman ayırdıkları için ayrıca teşekkür etmek isterim. Hepinize başarılı ve verimli bir seminer diliyorum. Teşekkürler!

BİRİNCİ BÖLÜM Arif Tanju Korkmaz 15. Bireysel Silahsızlanma Ödüllü Bireysel Silahsızlanma : Yaşama Hak Tanıyın Fotoğraf Yarışması, 2009

BİRİNCİ OTURUM Yücel SEZER (Oturum Başkanı) Bilge kişiye sormuşlar; ey bilge kişi ateş nedir? Demiş ki, ateş, içine düşer yanarsan bir cehennemdir, yararlanırsan cennettir. Şimdi ateş misali medyadan söz edeceğiz. Demek ki görsel olarak yerel medyamız daha çok tedbirlidir ama ulusal medya ateş misali hem yakıyor, hem koruyor. Bakın şimdi büyükşehirlerin varoşlarına gidin oralarda binlerce insan konut görüntüsünde barakalarda yaşıyor. Hepsinde banyo, tuvalet, yatak odası yok ama hepsinde bir televizyon var. Belki o gecekondu bir odadır ve sekiz kişi yaşamaktadır. Her şeylerini kısmışlar ama televizyonu ihmal etmemişler. Peki televizyon ne iş görüyor? Kişinin ufkunu, görüşünü, tarzını değiştirmeye uğraşan eğitimcilerin bin saatte yapamadığını televizyon bir dakikada yapabiliyor. İnsanları ya ileriye doğru taşıyor ya da çeşitli sıkıntıların içine sokabiliyor. Demek ki medya bu kadar etkin ve önemli bir değer. Yani ateş misali. Cennet ve cehennem olan sizlerin idaresinde, etkisinde bulunan bu değeri kullanmak ya toplumu cennete sevk edecek ya da yakacak. Gazetecilerin meslekleri bu kadar hassas ve kıymetli. Yani sizler toplumu, ulusu, bireyleri ya yakacak ya da onları refaha, saadete kavuşturabileceksiniz.

Medya ve Şiddet: Gazetecilik Meslek İlkeleri ile TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi Çerçevesinde Gazetecilerin Şiddet Haberlerine Yaklaşımı Dr. Recep YAŞAR Medyada şiddet en çok tartışılan, ancak üzerinde hâlâ tam uzlaşılamayan bir konu. Medyada şiddet kısmen çözümsüz kalmış bir konu olarak karşımızda duruyor. Bunun da temel nedeni, bu konudaki soruların fazlalığı. Şiddetin tanımı, derecesi, kasıt olup olmadığı, söylemin şiddeti sayılıp sayılmayacağı, mizah şiddet midir, boks gibi sporun bazı dalları şiddet midir, belgesellerin görüntüleri şiddet midir? Daha da önemlisi biz gazeteciler için haberlerde kullandığımız görüntüler şiddet midir? Bu sorular bu konudaki tartışmaları devam ettiriyor. Biz bu alanda haberlere yani gazeteciliğe değinmek istiyoruz. Haberlerde/gazetecilikte şiddet. Tarihsel sürece göz atmak istiyorum. Öncelikle konuya haber fotoğrafçılığının doğuşuyla başlamak istiyorum. Haber fotoğrafçılığının başlangıcı Kırım Savaşı ve Amerikan İç Savaşı ile oldu. Çıkışı da siyasal amaçlıdır. Birçok kişi tarafından ilk savaş fotoğrafçısı olarak da adlandırılan Roger Fentom, İngiltere Prensi Albert tarafından 1855 te Kırım a gönderildi. Görevi savaşı fotoğraflamaktı, ama bu fotoğraflar savaşın kötü yüzünü gösteren ölüler, yaralılar, yıkıntıları değil, İngiliz ordusunun ne kadar iyi olduğunu gösteren fotoğraflardı. Amerikan İç Savaşı nda daha önce ünlülerin resimlerini çeken Matthew Brady (mücevher ustasıdır, fotoğrafçılığı mucit Samuel Morse den öğrenmiş), iç savaşı çekmeye başlar. Bunun için 23 fotoğrafçı işe alır. Burada da amaç, Lincoln ın savaş çabalarını desteklemektir. Bunda da başarılı olunmuştur, daha sonra bakıldığında bu resimlerin çoğu ile oynandığı, montaj, sahte olduğu anlaşılır. Ancak burada iki isim öne çıkar, farklı bir tavır sergiler; Alexander Gardner ve Timothy O Sullivan, onlar habercilikleriyle büyük ün kazanırlar. New York Times, şunları yazar: Bay Brady, savaşın korkunç gerçekliğini ve ciddiliğini evdeki bizlere getiren birşey yaptı. Cesetleri getirip avlularımıza ya da sokaklara bırakmış olmasa da benzer bir şey yaptı. Çelişki de, temel sorumluluk da burada. Soru ya da sorun da burada, gazetecilik, şiddet ağırlıklı olan bu fotoğrafları

yayınlamazsa savaş gibi bir vahşeti nasıl ortaya koyacak? Sorun, buradaki ince çizgiyi nasıl ayırt edeceğiz? Gazetecilik mesleğini yaparken aynı zamanda şiddeti ön plana çıkarmayan bakış açısını nasıl ortaya koyacağız? Hemen arkasından siz bu sınırı ihlal ettiğiniz zaman, medya şiddeti artırıyor mu, sorusu karşımıza çıkıyor. Bu konuda da görüş birliği yok. Medyanın şiddeti artırdığı konusunda da üzerinde anlaşılmış net bir fikir birliği yok. Tam tersini savunan uzmanlar da var: Medyadaki şiddetin bireylerin şiddet duygusunu dışa vurarak onu rahatlattığı şeklinde... Buna karşın, ben medyadaki şiddetin özellikle de televizyondaki şiddetin, bireydeki şiddetin temel nedeni olmamakla birlikte onu dışa vurmada etkisi olacağı kanısındayım. Bu olumsuz etki özellikle, işsizlik, ekonomik kriz ve politik belirsizliklerin olduğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde daha belirgindir. Bireysel boyutta ise, 0-6 yaşlar arası çocuklar ve 13-21 yaşlar arasındaki ergenler bu yayınlardan ve olumsuz modellerden en fazla etkilenen, yüksek risk grubunda yer almaktadırlar. Gazetecinin Sorumlulukları Şiddetin her alanda betimlenmesi onu günlük yaşamın bir parçası haline getirme tehlikesini beraberinde getiriyor. Burada biz gazetecilere düşen sorumluluklar nelerdir diye bakmamız lazım. İşte TGC'nin üç yıllık çalışma sonucu ortaya çıkardığı Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi vardır. Ben sadece konumuzla ilgili başlıkları hatırlatmak istiyorum burada. İsterseniz www.tgc.org.tr adresinden tamamına bakabilirsiniz. Bildirge de gazetecinin sorumluluğu şöyle tarif edilir: Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir ve paylaşır. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler. Gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri ise şöyle tarif ediliyor:

Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını veya inançsızlığını doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci, her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz. Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur. Yani şiddet sadece fiziksel ya da görsel olarak algılanmıyor. Gazeteci sözel şiddete alet olmamalı ve bunu meşrulaştırmamalı, haberin ana öğesi olarak kullanmamalı. Daha da ayrıntılandırırsak: Gazetecinin doğru davranış kuralları diye kurallarımız var. Fotoğraf ve görüntüyü nasıl kullanmalıyız? En çok sorun burada yaşanıyor. Bir kere fotoğraf ve görüntünün o olayla ilgisi olup olmadığı çok önemlidir. Fotoğraf ve görüntünün güncel olup olmadığı açık biçimde belirtilmeli, canlandırma görüntülerinde de bu, izleyicinin fark edebileceği biçimde ifade edilmelidir. Burada özellikle canlandırmalarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak şiddet tasvirleri özel efektlerle daha da etkili hale getirilmekte. Efektlerin yardımıyla silah sesleri, tekrar tekrar verilmektedir. Yani gerçeklikle kurgu/fantezi arasındaki sınır git gide kaybolmaktadır. Sinema filmi görüntüleri bile gerçek haber görüntüleri olarak sunulmaktadır. Bir televizyon kanalında uçak kaçırma haberi ile ilgili olarak sinema filminden alınan uçakta karşılıklı silahlı saldırılarının olduğu görüntü verildi. Yargı konusu var. Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü önyargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır. İnsanları suçlu gibi göstermek, sanırım bunu da bireysel şiddetin bir parçası olarak psikolojik şiddetin bir yansıması olarak görmekte yarar var. Buradaki temel sorun, özellikle sanıkların kimliklerinin haberin yansıtılmasında rol olması, bunun da medya organının

yayın politikasına paralel olarak o kişileri suçlaması ve savunmaya geçmesidir. Ergenekon örneğinde olduğu gibi. Çocuklarla ilgili haberler Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur/maktul olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır. Buna rağmen maalesef, 18 yaşın altındakilerin korunmasına ilişkin yeterli duyarlılığı gösterdiğimiz konusunda soru işaretlerim var. Burada özellikle mağdurların korunması büyük önem taşır. Cinsel saldırılarda mağdurların fotoğrafları, görüntüleri veya kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayınlanmamalıdır. Kimlik veya özel durum; açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağlantısı bulunmadıkça, bir insanın davranışı veya işlediği suç, onun ırkına, milliyetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eğilimine, hastalığına veya fiziksel, zihinsel özürlü olup olmamasına dayandırılmamalıdır. Kişinin bu özel durumu, alay, hakaret, önyargı konusu yapılmamalıdır. Ancak bu tip genellemeler bizde fazlasıyla yapılmaktadır. Haberlerde milliyete veya belli bir yöreye dayalı suçlamalar ön plana çıkmaktadır. Daha düne kadar, özel televizyon sahibine bile Rum çocuğu dendi. Ermeni dölü gibi deyimler türemiş ve bu haberlere yansımaktadır. Kapkaç yapanların çoğunun Güneydoğulu olması ve o bölgeden gözaltına alınan birine hemen kapkaççı muamelesi yapılması gibi... Sarsıcı durumlarda; üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır. Oysa yine bu tür haberlerin çoğunda gereğinden fazla duygu sömürüsü yapıldığını görüyoruz. Gazeteci, sanıkların ve suçluların akrabalarını, yakınlarını, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği bulunmadıkça teşhir etmemelidir. İntihar haberlerinin verilmesi önemlidir. İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. Olayı gösteren fotoğraf, resim veya film

yayınlanmamalıdır. Yani intihara teşvik etmemeli, ayrıntılı verilmemeli ve büyütülmemelidir. Gazetelerde durum nedir? Gazetelerde, özellikle de 3. sayfa haberleri dediğimiz şiddetin en fazla işlendiği haberlerde bu kriterlerin özenle uygulanması toplumsal sorumluluğumuzun bize yüklediği bir görevdir. Gazetelerde, 3. sayfa haberlerinin yanısıra maalesef spor sayfalarında da şiddet ağırlıklı bir dil kullanılmaktadır. Sporun temel felsefesiyle tamamen zıt olan buradaki dil, şiddeti günlük dilin bir parçası haline getirmektedir. Televizyonda şiddet Bu anlamda televizyon yayınları daha da önem kazanır. Televizyondaki şiddet 4 açıdan dikkat çeker: 1. Şiddetin sıklığı ve süresi: Şiddet içeren görüntüleri, tekrar tekrar ve uzun uzun göstermemek. Olayı açıklayacak kadar kısa tutmak ve gerekirse burada da karartma/mozaik kullanmak. Şiddet içeren durum, olay ve temaları mümkün olduğunca görselleştirmemek ve tekrar tekrar vermemek oldukça önemlidir. 2. Şiddetin ayrıntıları, canlılığı: Olayı kesinlikle ayrıntılı şekilde vermemek ve böylece özellikle çocuklarda bunun tekrarına yol açacak bir rol model oluşturmamak. Yayınlanan programlarda, şiddetin yöntemiyle ilgili tanımlardan, detaylı görüntüler ve canlandırmalardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. 3. Şiddetin sunuluş biçimi: Sunuş çok önemlidir. Şiddeti haklı gösterecek bir sunum ve şiddet uygulayanları kahraman yapacak bir bakış açısıyla sunmamak. 4. Şiddetin sonuç ve etkilerinin gösterilmesi veya gösterilmemesi: Bu görüntüler neye yol açar? Bu tür görüntüler, başta çocuklar, ergenler ve genç erişkinler olmak üzere tüm insanları travmatize edici özellikte olup, kaygı, korku ve gerilim yaratmakta, buna paralel olarak da insanları şiddete, ölüme, acıya, kana ve kayıplara karşı duyarsızlaştırmaktadır. Aynı zamanda yine bu görüntüler, çocuklar ve gençler için çarpık ve yanlış davranış modelleri oluşturarak, sağlıksız değer, tutum ve davranışlar benimsemelerine zemin hazırlamaktadır.

Neler yapılmalı? Buna bağlı olarak neler yapılmalıdır? İçinde şiddet unsuru var diye olayları görmezden mi geleceğiz? Tabii ki hayır. Gazeteci olarak tanıklıktan kaçamayız. Bilgilendirmek bizim temel görevimiz. Burada haberin veriliş biçimi önem kazanıyor. Şiddeti seyirlik hale getirmemeliyiz. Şiddeti bir arzu nesnesi haline getirmemeliyiz. Şiddeti seyirlik bir malzeme olarak sunmaktan ve pazarlamaktan vazgeçmeliyiz. Ancak şiddet reyting yaptıkça ve reklam verenler de reytinglere bağlı davrandıkça bu nasıl olur tam bilmiyorum. Buna rağmen, şunlar yapılabilir ve yapılmalıdır: 1- Önceden uyarmak: Şiddet içeren olay, kurgu, haber veya intihar sahnelerini, çocuklar ve ergenlerin seyretmesini engelleyecek ölçüde, yayın öncesinde uyarılara yer verilmelidir. Bu uyarılar anne babalar tarafından hassasiyetle dikkate alınmalıdır. Şiddet unsuru ağırlıklı dramatik yapımlar çocuk ve gençlerin olumsuz etkilenmemeleri için, önceden uygun uyarılarda bulunulması kaydıyla, ancak saat 23.00 ile 05.00 arasında yayınlanabilir. Bu tür programların tanıtım duyurularında şiddet içeren bölümler kullanılmamalıdır. 2- Medya kuruluşlarında, psikolog, psikiyatristler istihdam edilmeli mi, şiddet içeren haberler bunlar tarafından önceden görülse iyi mi olur diye sormak da fayda olur mu? Emin değilim. Bu ön denetimin her alana yaygınlaşması kaygısı ve bunun basın özgürlüğü ile bağdaşıklığı konusunda kaygılarım var. Gazeteci, inanmadığı bir görüşü savunmaya veya meslek ilkelerine aykırı bir iş yapmaya zorlanamaz. Tüm bunlara rağmen sanırım şu soruyu da sormak gerekiyor: Şiddete talebin neden bu kadar çok olduğu? Halk bunu istiyor gibi bir kolaycılığa kaçmıyorum. Ama şiddeti ürettiği ileri sürülen medya aktörlerinin suçlanmasından önce, şiddete olan talebin nedenlerine yanıt aramak daha gerçekçi bir yaklaşım olur.

Etik Açıdan Medyada Şiddet Haberleri Prof. Dr. Nurçay TÜRKOĞLU Medyada şiddet konusu aslında son derece farklı değişkenlere bağlı ve bunlar arasındaki ilişkiler ele alınarak incelenmesi gereken bir konu. Çünkü anlık, yani gündelik yaşamın içinde bir pratik olarak, bir kendini gösterme biçimi olarak bedensel şiddet daha çok aklımıza geliyor. Bunun medyada yer alış biçimlerini eleştiriyoruz ama gazeteciler diyor ki bu yaşanan bir gerçek, biz gerçeği yansıtıyoruz ve halk da bunu ilgiyle takip ediyor. Yani medyada şiddet çekiciliği olan bir konu. Onun için medyada şiddetten vazgeçilemiyor bir türlü. Bu sorunsal üzerine pek çok insan, düşünür, akademisyen kafa yordu, pek çok araştırma yapıldı, tonlarca kitap yazıldı. Ama her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; şiddetin çekiciliği, yani başkasının başına gelen şiddetin okuyucular ve izleyiciler tarafından seyredilmesinin altında bir zevk olduğundan kolayca söz edemeyiz. Bu daha çok korunma içgüdüsü. Benim başıma gelen değil, başkasının başına gelen şiddet; ben hâlâ yaşamaya, sağlıklı olmaya devam ediyorum hissi okuyucunun, izleyicinin ilgisini çekiyor. Aynı zamanda da şiddetin ani oluşu, belirsizliği, medyadaki bu dramatik aksiyona, yani anlatının merak uyandıran biçimine de çok iyi bir malzeme oluşturuyor. Ama şöyle bir şey de var ki, dünya ile ilişkisini daha çok popüler medya ile sağlayan insanlarda, yani bağımlı izleyicilerde bu şiddet haber ve görüntüleri çok çarpık bir algılama yaratıyor. Şiddet vazgeçilmez olduğu için sadece başkalarıyla ilgili değil kendi çevresindekilerle, kendi topluluğuyla, kendi tabiatıyla olan ilişkilerinde de her tarafı saran bir kötülük hali olarak algılanıyor. Kısaca çaresizlik duygusuyla birlikte dünyanın berbat, yaşanamayacak bir yer olduğunu düşünüyor. Şunu bir düşünün: Eğer sizin önemli bir gelir kapınız olan resmi ilanlar yerel medyada yayınlanmasaydı nasıl bir gazetecilik olurdu yerel basında? Bence çok şey değişirdi, çünkü bu bir zemin. Zemin değiştiğinde içerik de kesinlikle çok değişecektir.

Ütopyalar ve idealler Topluma ve kültür konularına bakacak olursak; hepimiz, bizden önce konulmuş kuralları, adetleri, görenekleri ve yaşam biçimleri olan bir yere doğuyoruz. Bir biçimde sürdürücüsü oluyoruz belki toplumsallaşma içinde ama bir yandan da modern toplumun getirdiği birtakım kurumsal toplumsallaşma olanaklarımız da var. Mesela resmi eğitim kurumlarından önce artık medyadan bir şeyler öğrenmeye başlıyoruz çocuk yaşımızda. Sorgulama yaşına sahip olmadan önce uyum sağlamaya başlıyoruz aslında. Dünyanın neresinde ve hangi çağda doğmuş olursak olalım hepimizi insan yapan temel ortak bir özelliğimiz var ki bu da akıl. Hepimiz potansiyel bir akılla doğmuyor muyuz? Bu aklı çalıştırmayı öğrendikçe ve çalıştırdıkça -ki bilinçli olma sürecinden söz ediyoruz- bu süreçte doğru ve yanlışlar hakkında farklı şeyler düşünebiliriz. Ya da birlikte yaşadığımız insanların daha iyi koşullarda yaşamasını sağlayabilmek üzere belki önce düşünceler, sonra ütopyalar kurmaya başlarız, birtakım idealler koyarız ortaya. Hani dedikodu yapmak değil, haber yapmaktır gazetecinin işi. Gazetecilik bir meslektir, bu meslek de şöyle şöyle uygulanmalıdır diye bir idealler bütünü vardır. Toplum içindeki davranışlarımızı bir meslek olarak ele almak mutlaka o potansiyel aklın bir bilince dönüşmesi halidir. Ama bir yandan da pratik hayat devam etmekte ve kurduğumuz ideallerle çelişebilir. Bu uyumsuzluk bizi her an geriye götürebilir; aman ne yapayım, bu iş böyle, değişmez gibi. Ama mesela kölelik döneminde köleliğin yanlış olduğunu, bir gün ortadan kalkacağını, sanayi devrimi diye bir şey olacağını kimse tahmin edemezdi. Evet, birkaç düşünür oturdu bunları yazdı, yani kölelik var çünkü makineler kendi kendine çalışmıyor dedi insanlar. Ne zamanki sanayi devrimi oldu kölelik yasaklandı. Başka türlü yaşamanın mümkün olabileceğini düşünen beyinler var. Hepimizde var aslında potansiyel olarak sahibiz çünkü. Ama işte o kurduğumuz ütopya acaba ne zaman böyle basit ve arabesk bir fantazya olmaktan uzaklaşarak, gerçekten içinde bulunduğumuz toplumu değiştirebilecek, dönüştürebilecek bir ütopya haline gelir? Aklıma gelen bir video klip var, Mahsun Kırmızıgül'ün. Çok eski bir şey. Bir türkücü, biraz daha popülerliğe kaymak istiyor, televizyonda da video klibini yayınlıyor. İlk defa bir doğulu erkek, türküsünde biraz flamenko ritimlerini de kullanıyor... Popüler kültürü niye seviyoruz, peşinden koşuyoruz? Çünkü bizim yapmak istediklerimizi, olmak isteyip de olamadıklarımızı vaat ediyor değil mi? Ama bu vaat, arabesk bir fantazya olarak nasıl kalabilir, acaba neden ütopyaya dönüşmüyor? Neden biz popüler kültür zararlı, oradan bir şey çıkmaz diyoruz,