ÖNSÖZ 3. Gürcistan Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Değerlendirilmesi 4 Öğr. Gör. Serdar KESGİN



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

Devrim Öncesinde Yemen

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Araştırma Notu 15/179

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Amerikan Stratejik Yazımından...

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

Kosova'nın Bağımsızlığı: Türkiye Perspektifinden Bir Analiz

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

KAYSERİ SANAYİ ODASI. AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU 17 Ağustos 2017

Türkiye ve Avrupa Birliği

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Kafkasya da Etnik Grupların Boru Hatları Üzerindeki Etkisi

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

Çarşamba İzmir Gündemi

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ(TÜRKÇE) 2016/2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Lozan Barış Antlaşması

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 9 12 Ocak 2013

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ

ABD nin Doğu Avrupa Stratejisi: AB ve RF Arasındaki Stratejik Dengeler

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

ÖZET. İstanbul, 15 Ağustos 2016 KIRK YEDİNCİ GENEL KURUL

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine dönemi için aday olan Türkiye'nin,

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Ayşegül DEDE / Etüd Araştırma Servisi / Uzman 2009 YILI TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ GENEL DEĞERLENDİRME

AVİM Yorum No: 2014 / 79 Ekim 2014

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

F. KÜRESEL VE BÖLGESEL ÖRGÜTLER

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

ÖZETLER VE ANAHTAR KELİMELER

PROGRAMI PROGRAM GENEL TANITIMI

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Duygusal birliktelikten stratejik ortaklığa Türkiye Azerbaycan ilişkileri

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI İhracat Genel Müdürlüğü PAZARA GİRİŞ KOORDİNASYON YAPISI VE HEDEF ÜLKELER

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM)

KÖKSAV E-Bülten. Hassas Konular KÖK SOSYAL VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI. 2 Aralık 2007 Rusya Federasyonu DUMA seçimleri ve Kafkasya

HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM: 2004 GENİŞLEMESİ

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

AB NİN BATI BALKANLAR BÖLGESİNE YÖNELİK POLİTİKASI VE BATI BALKAN ÜLKELERİNİN AB ÜYELİK SÜREÇLERİ

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Transkript:

- 1 -

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 3 Gürcistan Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Değerlendirilmesi 4 Öğr. Gör. Serdar KESGİN Kosova nın Bağımsızlık Süreci ve Balkanlarda Son Durum 9 Yrd. Doç. Dr. Pınar YÜRÜR Bitmeyen Senfoni: Filistin Meselesi 19 Arş. Gör. Polat KIZILDAĞ Yeni Dönem: Obama nın Dış Politika Seçenekleri 28 Yrd. Doç. Dr. Yalçın SARIKAYA Obama Döneminde ABD-Çin İlişkileri: Tahmin ve Değerlendirmeler 38 Öğr. Gör. Fatma ÇOBAN Irak ta Değişim: Yerel Seçimler Sonrası Irak 48 Bilgay DUMAN Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri ve Karadeniz e Yansımaları 61 Cavid VELİEV - 2 -

ÖNSÖZ Bu kitapçık, KARASAM ın 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılında yaptığı Aylık Strateji Toplantılarının sunuş metinlerini içeren bir bültendir. Aylık Strateji Toplantıları, KARASAM ın kuruluşundan itibaren, gündeme ilişkin önemli dış politika konularının ve Karadeniz havzasını ilgilendiren, politika, güvenlik, ekonomi, enerji konularının ele alındığı toplantılardır. Toplantılar öncesinde KARASAM bölgesel araştırma masaları kısa sunuşlarla dünya gündemini aktarır ve müteakiben aylık konu sunuşuna geçilir. Ocak 2008 de Gürcistan daki seçimleri inceleyerek başladığımız akademik dönem içerisinde gerek bölgede ve özellikle Karadeniz havzasında gerekse Dünyanın geri kalanında önemli hayati önemde gelişmeler olmuştur. Bunların en önemlileri, Aylık toplantılarda ele alınmıştır. Obama nın ABD Başkanı seçilmesi, Ortadoğu ve Asya ya muhtemel etkileri, Arap-İsrail sorunu, Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki açılım tartışması ve Türkiye-Azerbaycan İlişkileri bunlardan bazıları Ağustos 2008 Savaşı ise daha çok, 16-17 Nisan 2009 tarihlerinde gerçekleştirilen II. Karadeniz Uluslararası Sempozyumu nda (Karadeniz Komşuluğu) ele alınmıştır. 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılının iki akademik döneminde Giresun Üniversitesi ve KARASAM ın Aylık Strateji Toplantıları nda konuk olarak bizlere dışarıdan katkı sağlamış olan ORSAM Ortadoğu Uzmanı Bilgay Duman ve TÜRKSAM Kafkasya Uzmanı Cavid Veliyev e teşekkür ederiz. Sunuşların soru-cevap kısımları dışında toplantı içerikleri bu kitapçık yoluyla erişime açılmıştır. 2009-2010 Eğitim-Öğretim yılı zarfında yapılacak Aylık Strateji Toplantıları içerikleri de aynı şekilde erişime açık olacaktır. Esenlikler dileriz KARASAM - 3 -

Aylık Toplantı I (13 Ocak 2008) GÜRCİSTAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Kafkasya bölgesi, stratejik konumu ile tarih boyu çeşitli medeniyetlerin savaş alanı olmuş, I. Dünya savaşı sonrası dönemde de SSCB nin kontrolü altına girmiştir. 1936 yılına kadar SSCB içerisindeki Trans-Kafkasya Sovyet Cumhuriyeti ni oluşturan Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan, bu tarihten sonra SSCB içerisinde ayrı birer cumhuriyet haline getirilmişlerdir. 1991 de SSCB nin dağılmasının ardından yapılan referandumda Gürcistan tercihini bağımsızlık yönünde kullanmıştır. Öğr. Gör. Serdar KESGİN * 1991 de bağımsızlığını kazanan Gürcistan, Zviad Gamsakurdia yönetiminde bir iç savaşa sürüklenmiştir. Görevde birkaç ay kalabilen Gamsakurdia nın yerini SSCB nin son Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze almıştır. Şevardnadze iktidarı Kasım 2003 deki Gül Devrimine kadar devam etmiştir. Gül Devriminin beraberinde gelen 4 Ocak 2004 seçimi sonucunda Amerika da hukuk eğitimi almış olan Mihail Saakaşvili Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Gürcistan, Türkiye için Kafkaslara ve Orta Asya ya açılan kapıdır. Rusya için Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika ya ulaşımda geçiş noktasıdır. Ermenistan için Türkiye - Azerbaycan kıskacında sıkışmış bir ülkenin dünyaya açılan kapısı ve büyük müttefik Rusya ile ulaşımın sağlandığı noktadır. Azerbaycan için de Bakü-Hazar petrollerinin dünyaya aktarımında geçiş güzergahıdır ve Türkiye ile irtibatın sağlanması bakımından önemlidir. Gürcistan, Sovyetlerden miras kalan bazı sorunlu bölgeleri bünyesinde barındırmaktadır. Bu bölgeler Abhazya, Güney Osetya, Acaristan, Cavahati bölgeleridir. Abhazya 1991 yılından itibaren bağımsızlık istemiş, bu nedenle de Gürcü kuvvetleriyle Abhaza kuvvetleri arasında çatışmalar yaşanmış, sonuçta sınıra Rus barış gücü askerleri konuşlandırılmıştır. Gürcistan ın bir diğer problemi de ülkenin kuzeyinde yer alan Güney Osetya dır. Osetler de Abhazlar gibi ayrılık talebiyle Gürcü kuvvetleriyle çatışmış ve Güney Osetya sınırına da Rus barış gücü askerleri yerleştirilmiştir. Acaristan yıllarca Gürcü kuvvetlerini bölgesine sokmamış, Ancak Abhazya ve Güney Osetya dan farklı olarak Tiflis yönetimini kabul etmiştir. Cavahati bölgesi ise yoğun bir Ermeni nüfusunu barındırması sebebiyle muhtemel bir sorun alanı olarak görülebilir. Bu bölge herhangi bir otonomi yada özerkliğe sahip değildir. * Giresun Üniversitesi Öğretim Görevlisi - 4 -

Gürcistan ın dış ticaretine baktığımızda, Özellikle son yıllarda Türkiye ile Gürcistan arasındaki ticaret hacminin giderek arttığı görülmektedir. Türkiye ile Gürcistan arasındaki askeri ilişkilerde de önemli bir gelişim gözlenmektedir. Rusya nın boşaltmış olduğu Gürcistan daki Ahılkelek üssünün hemen yanında bulunan hava alanı Türkiye tarafından yeniden yapılandırılmıştır. Gori askeri eğitim merkezinin yeniden yapılandırılması da Türkiye tarafından üstlenilmiştir. Türkiye 1995 tarihinden itibaren Gürcistan a barış gücü kapsamında subay ve gözlemci göndermektedir. Türkiye 1991 den 2002 Yılına kadar Gürcistan a 14 milyon dolar askeri yardım yapmıştır. Enerji nakil hatları konusunda Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye nin stratejileri paralellik göstermektedir. Bunun ürünü olarak. Bakü Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ortaya çıkmıştır. Bu hat, Bakü den başlayıp, Tiflis üzerinden Ceyhan a kadar uzanmaktadır. Bunun yanı sıra doğal gaz taşımacılığında kullanılacak başka bir proje de Bakü den başlayıp Tiflis üzerinden Erzurum a kadar gelen Bakü Tiflis Erzurum Doğalgaz Boru Hattıdır. Enerji nakil hatlarına benzer bir proje de Bakü-Tiflis-Kars Tren yolu projesidir. Bu proje demir ipek yolu olarak da adlandırılmaktadır. Bu hat, Bakü den başlayıp Tiflis üzerinden Kars a kadar uzanmaktadır. Bu denli önemli projelere ev sahipliği yapan Gürcistan 2007 yılının başından itibaren bir takım olaylara sahne olmuş, Muhalefet Saakaşvili iktidarına karşı sesini yükseltmeye başlamıştır. Kasım 2003 Gül Devriminden sonra 2004 yılında yapılan Gürcistan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mihail Saakaşhvili Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 2004 seçimlerinden bu güne kadar ülkede istikrarsızlığın giderilememesi, Gürcistan da muhalefetin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. 2007 Kasım başında muhaliflerin gösterileri başlamış ve çıkan olaylardan sonra da olağanüstü hal ilan edilmiştir. Bu gösteriler sırasında muhalifler, Saakaşvili yi yolsuzlukla ve yetkileri tek elde toplamakla suçlanmışlardır. Yaşanan iç istikrarsızlık yönetimin erken cumhurbaşkanlığı seçimi kararı almasıyla geçici olarak çözüme kavuşturulmuştur. Seçim çalışmalarında Saakaşvili daha çok sosyal konulara önem verirken, muhalifler Saakaşvili nin hatalarını eleştirmişlerdir. Saakaşvili nin seçimler sırasındaki en büyük zafiyeti dört yıllık iktidar döneminde devrim arkadaşları nın onu terk etmiş olmalarıdır. Böyle bir ortamda girilen seçimlere yedi aday katılmıştır. Daha önce Saakaşvili ye yakınlığıyla bilinen Gaçeçiladze, Kasım 2007'de Saakaşvili'ye karşı yapılan gösteri olaylarını organize etmiştir. Adaylığı 9 partiden oluşan ana muhalefet koalisyonu tarafında desteklenmiştir. Gürcistan'ın en zengini olan Patarkaşvili, 1990 larda Rusya da oligark olarak kendinden söz ettirmiştir. 2000 yılından sonra da Gürcistan a dönmek zorunda kalmıştır. Patarkaşvili, yönetim tarafından Gürcistan'da devrim yapmak ve düzeni bozmakla suçlanmaktadır. Yeni Sağ Partisi lideri olan Gamkrelidze, Saakaşvili'ye hiç bir zaman taraf olmamıştır. 2007 Kasımında başlayan gösterileri desteklemiştir. Gamkrelidze, Gürcü Ortodoks Kilisesi ne olan yakınlığıyla bilinmektedir. - 5 -

İşçi Partisi Başkanı Natelaşvili muhalefet koalisyonundan Kasım gösterilerinden sonra ayrılmıştır. Natelaşvili, partisinin seçim kampanyasında özellikle sosyal problemler üzerinde durmuştur. Saakaşvili, 1995 yılında Gürcistan parlamentosuna girmiş ve 2000 yılında Adalet Bakanı görevine atanmıştır. Şevardnadze nin sağ kolu olarak biliniyordu. Mihail Saakaşvili 2003 yılında gerçekleşen Gül Devrimi'den sonra dönemin Devlet Başkanı Eduard Şevarnadze'yi devirip iktidarı ele geçirmiştir. Georgi Maisaşvili, ABD den Gürcistan'a Gül Devrimi' sırasında döndü ve Saakaşvili'nin ekonomi baş danışmanlığını yaptı. Georgi Maisaşvili, daha sonra Saakaşvili'den ayrılarak, Gelecek Partisi'ni kurmuştur. Tek bayan aday, İmedi Politik Hareketi'nin lideri. Sarişvili, muhalefet arasında Gürcistan'ın NATO'ya üyeliğini desteklemeyen tek liderdir. 2008 Gürcistan devlet başkanlığı seçimlerinin sonucunda, MİHAİL SAAKAŞVİLİ: %52,21 LEVAN GAÇEÇİLADZE: %25,26 BADRİ PATRİKATSİŞVİLİ: %6,99 ŞALVA NATELAŞVİLİ: 6,42 DAVİD GAMKRELİDZE: 4,02 GEORGİ MAİSAŞVİLİ: 0,76 İRİNA SARİŞVİLİ ÇANTURİA: 0,19 Oy almıştır. Gürcistanda, Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinde oy kullanılmamıştır. Bu bölgeler Tiflis yönetimini kabul etmemektedir. Buna karşılık Acaristan da, katılım azda olsa, seçimler gerçekleşmiştir. Devlet başkanlığı seçimleriyle birlikte sonbaharda yapılacak olan parlamento seçimlerinin ilk baharda yapılmasına ve Gürcistan ın Nato ya üyeliğine ilişkin halk oylaması da yapılmıştır. Bu oylamada da Gürcistan halkının NATO ya katılım konusunda olumlu bir tutum izlediği görülmüştür. Seçim sonuçlarının dünyadaki yansımalarına bakılacak olursa, Seçimleri gözlemleyen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) seçimin serbest ve âdil bir ortamda yapıldığını duyurmuştur. Rusya Federasyonu, AGİT'in seçimle ilgili değerlendirmesini eleştirmiş ve seçimlerde usulsüzlük yapıldığını vurgulamıştır. ABD den yapılan açıklamada ise seçimin demokratik olduğu belirtilmiş ve muhalefete itidal çağrısı yapılmıştır. Avrupa Birliği de - 6 -

seçimleri demokrasinin zaferi olarak nitelemiştir. Komşu ülkelerden Türkiye ve Azerbaycan Saakaşvili ye, destek vermiş, Sakaşvili yi ilk kutlayan devletlerden biri de Türkiye olmuştur. Son Gürcistan seçimleri bu güne kadar ABD nin istediği şekilde sonuçlanmış görünmektedir. Çünkü Saakaşvili ABD destekli bir politika izlemiştir. Seçim sonuçları itibariyle, Moskova açısından sorun, ABD nin bölgedeki varlığının ve etkinliğinin nasıl önleneceği şeklindedir. Görünürde seçimler Saakaşvili ve ABD açısından zafer olarak nitelense de Gürcistan da istikrarsızlığa açık bir tablo ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Seçime katılım oranının %67 gibi düşük bir oranda kalmış olmasıdır ve bu düşük katılımda Saakaşvili nin seçimi düşük bir oranla %52 ile kazanmış olmasıdır. 2004 seçimlerinde %97 oy oranına çıkan Saakaşvili %45 lik bir oy kaybı yaşamıştır. Bu da siyasal istikrarsızlığa işaret eder. Bu durum saakaşvilinin politik açıdan hareket serbestisini daraltacaktır. Çünkü seçmen desteği zayıflamış ve muhalefet ortaya çıkmıştır. Bu, muhalefetin, kendisini, eğer ilkbaharda seçimler olursa, göstereceğini ortaya koymuştur. Bu noktada NATO ya ilişkin referandumun Saakaşvişli nin ilk turda seçilmesini sağlama amacına yönelik olarak seçimlerle birlikte yapıldığını, normalde son baharda yapılması gereken genel seçimlerin ilk bahara alınmasının muhalefeti ikna etmek için bir araç olarak kullandığını söylemek mümkündür. Ancak Saakaşvili NATO referandumundan yaralanmış gözükmekle beraber seçimlerin ilkbahar da yapılmasını ön gören oylamadan zarar görecek gibidir. Çünkü kendisinin oyları ciddi şekilde azalmış ve muhalefetin ilkbahardaki seçimlerde Rusya nın örtülü desteğiyle parlamentoda kontrolü ele geçirme ihtimali oldukça güçlenmiştir. Rusya nın seçim sonuçlarına tepkisi beklenildiği kadar olmamıştır. Gül Devrimi sırasında yaptığı gibi Saakaşvili aleyhinde propagandalar yapmamıştır. Hatta Saakaşvili nin seçim propagandası olarak kullandığı söylemlere sessiz kalarak zımnen destek verdiği algılamasına yol açmıştır. Bunun en önemli göstergesi ise Saakaşvili nin seçim sırasında, Putin in 2006 BDT toplantısında Abhazya yı Kıbrıs yaparız cümlesini kullanmasıdır. Putin in seçim sürecinde bu ve benzeri davranışlara sessiz kalması, Rusya Federasyonu nun, Saakaşvili seçilsin, seçim tabanı ve dolayısıyla, imajını eritsin ve ilkbahardaki seçimlerde muhalefetin çıkması için bu seçimleri kullanmış olabileceği şeklinde yorumlanabilir. Bununla birlikte Saakaşvili nin zaferini ilan etmesinden hemen sonra Abhazya nın KKTC ye temsilcilik açmak istemesi, Abhazya nın KKTC ile benzer bir duruma gelmek istemesi olarak yorumlanabilir. Abhazya nın bu girişimi, Putin in Saakaşvili ye sözlerimin arkasındayım mesajı olarak da algılanabilir. Putin in seçim öncesi Sakaşvili ye sergilediği tavizkar tutumun sonradan Saakaşvili yi iktidarda rahatsız edebilecek bir noktaya çevrilmiş olabileceğini düşünebiliriz. Tüm bunlarla birlikte Putin, Kıbrıs sorununun var olan durumunu göz önünde bulundurarak Abhazya sorununu da tıpkı Kıbrıs gibi uluslararasılaştırma yolunda adım atabilir. Bununla birlikte Abhazya meselesi, Gürcistan ın bir iç meselesi olmaktan çıkabilir ve Gürcistan üzerinde uluslararası bir baskı ortamının yaratılması sağlanabilir. Bu durum Gürcistan ın muhtemel istikrarsızlık ortamına sürüklenmesinde ilk adım olarak nitelendirilebilir. - 7 -

Türkiye açısından bakacak olursak, Gürcistandaki ayrılıkcı hareketlerin bölgenin geneline yayılma ihtimali karşısında sıkıntı yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Böyle bir durumda enerji hatlarının güvenliği de tehlikeye girecektir. Aynı şekilde Saakşvili iktidarının muhtemel başarısızlığı ABD nin başarısızlığı sayılacağından ABD, İtibarını ve güvenilirliğini kanıtlamak için Gürcistan a müdahil olacaktır. Gürcistan ı istikrara kavuşturma faaliyeti Türkiye yi çevreleme politikasına dönüşebilir. Saakaşvili yönetimi Rusya faktörünü de dikkate alarak dış politikasında yeni çıkarımlarda bulunabilir. Gürcistan bu seçimlerden sonra istikrarsızlığa açık hale gelmiştir. Türkiye ve bölgenin bundan olumsuz etkilenmesi muhtemeldir. - 8 -

Aylık Toplantı II (22 Şubat 2008) Giriş KOSOVA NIN BAĞIMSIZLIK SÜRECİ VE BALKANLARDA SON DURUM Kosova, 10,861 kilometrekarelik küçük bir yüz ölçüme sahip olmasına rağmen, Balkanlarda önemli bir konuma sahiptir. Coğrafi konum olarak, Avrupa kıtasının güneyinde bulunan, ve Balkan yarımadasının kuzeybatısında yer alan Kosova; Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk ile çevrilidir. Kosova Avrupa-Asya-Afrika kıta ülkeleri arasında hem karayolu ve hem de demiryolu güzergâhı üzerinde bulunmaktadır Yrd. Doç. Dr. Pınar YÜRÜR * Kosova; bölge halkının çoğunluğunu oluşturan iki ulus-sırplar ve Arnavutlariçin bir toprak parçasından öte anlamlar ifade etmektedir. Kosova hem Sırp hem Arnavut milliyetçiliğinin sembolü olmuştur. Her iki ulus için de Kosova ismi milli bir kimlik durumundadır. Akdeniz ve Adriyatik arasındaki en kısa bağlantı yollarından biri olan Kosova farklı bölgelerdeki Sırpları birleştiren bir konumda bulunmaktadır. Sırplar İkinci Dünya Savaşı nda Kosova yı Nazilere ve İtalyanlara kaptırdığında büyük insan ve toprak kaybı yaşamıştır Aynı şey Arnavutlar için de geçerlidir. Arnavutluk, Makedonya ve Sırbistan içinde kalan Arnavutlar Kosova sayesinde birbirleriyle bütünleşmektedirler. Türkiye açısından Balkanlar Türkiye nin Avrupa kıtası ile arasında köprü konumundadır. Kosova Türkiye nin Balkan ülkeleri ve Batı Avrupa ile bağlantısını sağlayan bir güzargahta bulunmaktadır. Buna ilaveten Türklerin bölgedeki tarihi, kültürel, mirasları ve halen orada yaşayan yaklaşık 40 bin kişilik Türk varlığından dolayı da Türkiye içinde önemli bölgedir. Nüfus ve Etnik Yapı 1999 yılından sonra Kosova da sağlıklı bir nüfus sayımı yapılmamıştır. Bu tarihte yapılan sayıma göre Kosova'nın nüfusu 2,300.000'dir ve bu nüfusun % 90'ını Arnavutlar, % 6'sını Sırplar ve % 4'ünü de Türkler, Hırvatlar, Boşnaklar ve Çingeneler teşkil etmektedir. Yönetim merkezi Priştina 400.000'i aşan nüfusu ile en kalabalık yerleşim merkezidir * Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı - 9 -

Tüm Balkanlarda yaklaşık 7 milyon Arnavut yaşamaktadır. Arnavutluk'ta 3.500.000 (%95), Kosova'da 2.100.000 (%90), Makedonya'da 700.000 (%35), Yunanistan'da 500.000 (%5), Karadağ'da 50.000 (%7) Sırbistan'da 100.000 (%1) Arnavut yaşamaktadır. Kısa Tarihçe Bölgeye Slavların gelmesi 850 li yıllara rastlar. 11. Yüzyılın başlarına kadar Kosova, Bulgar Hanları ve Çarlarının yönetiminde kalmıştır. 12 yüzyıldan itibaren yaklaşık iki yüzyıl boyunca Bizans tarafından yönetilmiştir. 12. yüzyılın ortalarında Bizans ile mücadelelere başlayan Sırplar 13. yüzyılın başlarında Kosova ya sahip olmuşlardır. Kosova, tarihi önemini 28 Haziran 1389'daki Kosova Meydan Savaşı ile kazanmıştır. Kosova Sırpları için bir dönüm noktasını teşkil eden bu savaşta Sırplar Osmanlı İmparatorluğu karşısında büyük bir yenilgiye uğramıştır. Kosova bu tarihten Balkan savaşlarının sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Osmanlı Devleti Kosova yı fethetmesinden itibaren nüfusu çoğunlukla Sırplardan oluşan bu bölgeye Arnavutları ve Türkleri iskan etmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren zamanla bölgede demografik yapı Arnavutlar lehine gelişmiş ve çoğunluğu Arnavutlar teşkil etmiştir Balkan savaşları dönemindeki karışıklıktan istifade eden Arnavutluk 1912 tarihinde bağımsızlığını ilan ederken Arnavutların yoğun halde yaşadığı Kosova bölgesi Sırpların elinde kalmıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında, Avusturya Macaristan ve Bulgaristan ordularının işgaline uğrayan Kosova toprakları, savaş sonunda tekrar Sırp hakimiyetine girmiştir. Yugoslavya Federasyonu Dönemin de Sırbistan ın bir parçası olarak varlığını sürdüren Kosova devletin kurucusu Tito nun hoşgörülü yönetimi boyunca nispeten daha az sorunlar yaşamıştır. YSFC nin son Anayasası olan 1974 Anayasası, merkez hükümete ait bazı yetkileri, altı kurucu cumhuriyet e aktarmıştır. Sırbistan cumhuriyeti sınırları dâhilindeki Kosova ve Voyvodina ya ise daha geniş özerklik verilmiştir. Ancak Kosova nın bağlı olduğu Sırbistan yönetimi devamlı olarak Arnavut azınlığa yönelik kısıtlayıcı uygulamaları ile dikkati çekmiştir. 1980 lerin ortasından sonra Tito nun ölümünden sonra Kosova meselesi Sırbistan siyasi hayatının belirleyicisi durumuna geldi. Miloseviç in bir politik lidere dönüşmesinin sağlayan da Kosova meselesi oldu. Miloseviç Kosova sorununu devamlı olarak sömürerek kısa zamanda bir ulusal lider haline geldi - 10 -

Kosova nın Statüsü ve Uluslararası Hukuk Mevcut uluslararası hukuk ilkelerine göre Kosova nın kendi kaderini belirleme hakkı bulunmamaktadır. Sırbistan ın bütün hukuki belgelerinde de, Kosova ya özerk bölge muamelesi yapılmaktadır. Diğer taraftan, BM Güvenlik Konseyi nin 1244 sayılı ve 10 Haziran 1999 tarihli kararında da, Kosova ya en fazla, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti sınırları içinde geniş bir özerklik vaat edilmektedir. Bugün Sırbistan bağımsız bir devlet olduğu için, uluslararası toplum 1244 sayılı kararı Sırbistan la ilgili olarak yorumlamaya devam etmektedir. Gerçi, 1244 sayılı kararın 11/e maddesinde gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Şöyle ki; ilgili maddede, Kosova nın nihai statüsünün belirlenmesi sırasında, Rambouillet Antlaşma metninin dikkate alınacağı belirtilmektedir. Oysa bu antlaşma metninde, Kosova nın nihai statüsünü belirlerken, başka unsurların arasında halkın iradesinin de dikkate alınacağı üzerinde durulmaktadır.[5] Kosova halkının yaklaşık yüzde 90 ı Arnavut olduğuna göre, halkın iradesinin bağımsızlık yönünde olacağı açıktır. Buna rağmen, Belgrad, 1244 numaralı kararın ve uluslararası hukuktaki ülkenin bütünlüğü hakkındaki yasal düzenlemelerin, Sırbistan ın Kosova üzerindeki toprak bütünlüğünü garanti edeceğine inanmaktadır. Bir başka ifadeyle, Sırbistan ın Kosova konusundaki savunması uluslararası hukuka dayanmaktadır. Gerçekten de, Sırbistan uluslararası hukuk gereğince, Kosova yı kendi sınırları içinde tutabilmeyi garantilemiş gözüküyor. Buna rağmen, Batılı ülkeler Kosova yı bağımsızlığa taşımakta kararlı görünüyor. Bir çelişki olarak gözüken bu duruma şu örnekle açıklık getirilebilir: 1999 yılında ABD Sırbistan ı NATO şemsiyesi altında vurmaya hazırlanırken, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, danıştığı hukukçulardan Sırbistan ın bombalanması konusunda bazı hukuksal sorunların bulunduğu yönünde uyarı almıştı. Albright ın buna verdiği cevap ise Bana başka hukukçular getirin şeklindeydi. Verilen örnekten anlaşıldığı üzere, uluslararası hukuk hukukun daha esnek dallarından biridir. En azından yorumu, örneğin ceza hukuku kadar katı değildir. Daha uç örneklerde ise, devletler uluslararası hukuku kendi çıkarlarına uygun olacak şekilde yorumlayabilmektedir. Gelinen nokta itibariyle, Kosova sorununa ilişkin olarak uluslararası hukuk, BM Güvenlik Konseyi ndeki Rusya nın vetosunu devre dışı bırakacak ve Kosova ya bağımsızlık yolu açacak bir şekilde yorumlanmaktadır. Bilindiği gibi, Kosova için denetimli bağımsızlığı öneren Ahtisaari Raporu nu uygulamaya sokmak için, önce 1244 numaralı kararı iptal edecek olan yeni bir BM Güvenlik Konseyi kararının çıkarılmasına çalışılmıştır. Bir başka ifadeyle, Batılı ülkeler Güvenlik Konseyi kararıyla Kosova yı bağımsız yapmaya çalışmıştır. Normal koşullarda ise, bir BM üyesi devletin onayı olmadan, Güvenlik Konseyi o devlete ait bir toprak parçasını bağımsız ilan etme yetkisine sahip değildir. Bu kurala rağmen, Rusya, 1244 numaralı kararı iptal edecek olan yeni bir Güvenlik Konseyi kararının çıkarılmasını engellemiştir. Böyle olunca, Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda da, 1244 numaralı kararın NATO nun Kosova daki görevine devam etmesi için hukuki bir zemin sağladığı yönünde yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bunun paralelinde, 1244 numaralı kararın bir AB misyonunun Kosova da görev yapmasına engel teşkil etmediği görüşü de Batılı ülkelerde benimsenmiştir. Oysa Sırplar, Ruslar ve Güney Kıbrıslı Rumlar, Kosova da bir AB - 11 -

misyonunun göreve başlayabilmesi için BM Güvenlik Konseyi nin bu yönde bir karar alması gerektiğini savunmaktadır. Kosova da NATO varlığının devam etmesi ve bir AB misyonunun göreve başlaması, aslında Ahtisaari Raporu nun öngördüğü düzenlemeler arasında yer almaktadır. Neticede, öyle gözüküyor ki, uluslararası hukuka getirilen yeni yorumlarla, Rusya vetosu yüzünden tıkanan BM Güvenlik Konseyi devre dışı bırakılarak, Ahtisaari Raporu nun uygulanmasına geçilecektir. Olaya az da olsa BM havası verebilmek için ise, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon un, Kosova daki UNMIK misyonu yerine, AB misyonunu görevlendirmeye yetkili olduğu yönünde ilave yorumlar geliştirilmiştir. Şu an bulunduğumuz noktada, Sırbistan haksızlığa maruz kaldığı ve uluslararası hukuk ihlali yapıldığı iddiasıyla, Uluslararası Adalet Divanı na (UAD) başvurabileceği sinyali vermektedir. Ancak, Belgrad, 1998/1999 yıllarında Sırp silahlı kuvvetlerinin binlerce Kosovalı sivil Arnavut u öldürmesinin, 900 binini ise sürgün etmesinin de uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini dikkatten kaçırmamalıdır. Yine, UAD den adalet aramaya hazırlanan Sırbistan, aynı mahkemenin 26 Şubat 2007 da açıkladığı kararla Sırbistan ı, Srebrenitsa soykırımını gerçekleştirenleri (özellikle Ratko Mladiç i) yakalamakla sorumlu tuttuğunu, kendisinin ise bu görevi yerine getirmeye pek niyetinin olmadığını hatırlamalıdır. Uluslararası hukuk Kosova nın bağımsızlığının lehine olacak şekilde yorumlanıyor olmasına karşın, bağımsızlık ilanı durumunda Priştine nin bazı hukuksal sorunlar yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Her şeyden önce, Priştine, sadece Kosova nın bağısızlığını tanıyan ülkelerle normal ikili diplomatik ilişkiler geliştirebilecektir. Diğer taraftan, 1244 numaralı BM Güvenlik Konseyi kararı yürürlülükte kaldığı sürece, BM, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile bölgesel girişimler gibi çok yanlı ilişkilerde Kosova yı UNMIK temsil etmeye devam edecektir. Daha sonraki aşamalarda UNMIK in yetkilerinin bir kısmını Kosova kurumlarına, içişleri, adalet, çok yanlı ilişkilerde dış temsil gibi yetkilerinin diğer kısmını ise Avrupa sivil misyonuna devretmesi bekleniyor. Neticede, birçok ülke Kosova nın bağımsızlığını tanısa dahi, yeni hukuki koşullar geliştirilmedikçe, Kosova nın egemenliği kısıtlı kalacaktır. Kosova nın Bağımsızlığına Uluslararası Aktörlerin Yaklaşımları Bağımsızlık Yandaşları ABD Batılı ülkeler içinden ABD, Kosova nın bağımsızlığının en sıkı savunucusudur. ABD nin Kosova nın bağımsızlığını desteklemesinin ardında, Balkanlar da Washington un kontrolünde olacak yeni bir NATO devletinin oluşturulması çabası olduğu söylenebilir. Kosova nın bağımsız olması durumunda, bu yeni ülkenin de NATO ittifakına üye olmayı amaç edineceği şüphesizdir. Diğer taraftan, 1999 da Kosova da inşa edilen Bondsteel isimli Amerikan askeri üssü, Vietnam Savaşı ndan bu yana, Amerika sınırları dışında inşa edilen en büyük askeri üstür. - 12 -

Amerika Kosova ve Arnavutluğa verdiği destek ile hem Avrupa yi hem de Kafkasları kontrol edebilecek bir üs kurmak niyetindedir. Bu yolla da Kafkaslar dan gelecek enerji boru hatlarının kontrolünü elinde bulundurmak istemektedir. AB: Kosova Sorununun Asıl Arabulucusu AB yıllarca Kosova nın bağımsızlığının lehine olacak açıklamalardan uzak durmuştur. Bu sebepten dolayı, Kosovalı Arnavutlar yakın geçmişe kadar AB ye pek sıcak bakmamıştır. Brüksel, kendi kaderini belirme hakkına sahip olan Karadağ ın bile Sırbistan dan kopmasına karşı çıkmıştır. Hatırlatmak gerekirse, Belgrad ın yanı sıra, Brüksel in de baskıları altında kalan Karadağlı yetkililer, Sırbistan ile Karadağ arasındaki sorunun çözümü için, her iki devlet ortağının önce bağımsızlığını ilan etmelerini, ardından da iki bağımsız devlet arasında yeni bir devlet birliğinin oluşturulmasını önermişti. Ancak, yıllarca Karadağ a hep Sırbistan ın küçük kardeşi olarak yaklaşan Belgrad kendisine yapılan bu teklifi reddedince, Karadağ, 21 Mayıs 2006 da başarılı bir bağımsızlık halkoylaması düzenlemeyi başarmış ve Sırbistan ile olan 88 yıllık beraberliğini tamamen sona erdirmiştir. Karadağ ın bağımsızlığının en ciddi etkileri Kosova sorunu üzerinde hissedilmiştir. Çünkü, Karadağ ın Sırbistan dan kopmasıyla birlikte, Kosovalıları Sırbistan ile bir arada kalmak konusunda ikna etmek iyice imkansız hale gelmiştir. Diğer taraftan, Sırbistan ile Karadağ arasında bir çeşit devlet birliğini korumak mümkün olsaydı, AB nin tutumu büyük ihtimalle, Kosova nın da bu birliğe üçüncü bir birim olarak dahil edilmesinden yana olurdu. Koşullar değiştikçe, AB içinde Kosova sorununa yönelik tutumlar da değişmiştir. Günümüzde ise Brüksel, Sırbistan ve Rusya nın beklentisinin aksine, Kıbrıs gibi arka bahçesinde yıllarca çözüme kavuşturulamamış yeni bir dondurulmuş sorun görmek istemiyor. Bu yüzden Brüksel gerçekten de, Vaşington ile Moskova arasında Kosova konusunda bir uzlaşma arayışı içinde olmuştur. Nitekim son birkaç ay içinde ABD, Kosova sorununa çözüm bulması için Brüksel e ciddi bir şans tanımıştı. Ancak, müzakerelerden Kosova statüsüne çözüm çıkmayınca, yeni statünün uluslararası hukuka uygunluktan ziyade, işlevsel olması gerektiği düşüncesi AB ülkeleri arasında da iyice yaygınlaşmıştır. Medya kaynaklarında yer alan bilgilere göre, mevcut koşullarda 27 AB üyesi ülke içinden en az yirmisi -ABD gibi- BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan da Kosova nın bağımsızlığını tek taraflı biçimde tanımaya hazırdır. AB üyesi ülkelerden Kosova nın bağımsızlığına karşı en katı duruşu sergileyenler Kıbrıs Rum Kesimi ve Romanya dır. Bunları Slovakya, Yunanistan ve kısmen İspanya izlemektedir. Uzun süredir Brüksel için asıl sorun, AB üyesi ülkelerin Kosova konusundaki bölünmüşlüklerini perdelemek olmuştur. Bir başka ifadeyle, AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası çabalarının zarar görmemesi için, Brüksel, AB de her kafadan çıkan farklı sesi tek bir sese dönüştürme çabasındadır. Bu çerçevede, Kosova nın statüsü ile ilgili müzakerelerde arabuluculuk yapan Troyka nın Alman asıllı AB temsilcisi Wolfgang Ishinger in birbiriyle uyumlu olması gereken iki misyonu vardı. Çünkü Ishinger in Kosova statüsüne yönelik sunduğu çözüm önerilerinin bir taraftan müzakere eden taraflar, diğer taraftan da AB üyesi ülkeler açısından kabul edilebilir olması gerekiyordu. Bu kadar geniş bir kitlenin uzlaşacağı ve destekleyeceği bir çözümü bulmak ise elbette çok zordu. - 13 -

Brüksel büyük bir ihtimalle, AB ülkeleri arasında Kosova nın statüsü konusunda bir oybirliği sağlayamayacaktır. Bu yüzden, önümüzdeki günlerde Brüksel şu iki politikadan birini seçmek zorunda kalacaktır: Ortak Dış ve Güvenlik Politikası nın sarsılmamasına ağırlık vermek; ya da Balkanlar da güvenliğin korunmasını tercih ederek Kosova nın bağımsızlığının arkasında durmak. Belgrad ile Priştine arasındaki son müzakerelerin resmen olarak sona erdiği 10 Aralık 2007 de, Avrupa medyasında Kosova üzerine çıkan yazılarda statü tartışmasının artık sona erdiği ve bağımsızlığın kaçınılmaz olduğu vurgusu ağır basmıştır. Bu görüntü, Brüksel in önümüzdeki günlerde Kosova konusunda nasıl bir politika izleyeceği konusunda fikir verebilir. Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda, Brüksel deki yetkililer çok büyük ihtimalle tanıma işleminin ve kararının, AB üyesi ülkelerin bireysel iradelerine kalmış bir mesele olduğunu açıklayacaktır. 14 Aralık 2007 de 27 AB üyesi ülkenin, gerekli hukuki şartlardan yoksun olunmasına rağmen 1.800 kişiden oluşacak bir Avrupalı sivil ve polis misyonunu Kosova ya gönderme kararı alması ise, Kosova yı bağımsızlığa bir adım daha yaklaştırmıştır. Bu arada, Brüksel in Kosova da bir Avrupa Birliği misyonunun görevlendirilmesi üzerine nihai kararını en geç birkaç gün içinde alması bekleniyor. Bağımsızlık Karşıtları AB üyelerinden İspanya, Romanya, Slovakya ve Kıbrıs Rum Kesimi, bağımsızlık kararını tanımayacaklarını açıkladı. AB üyesi İspanya, Bask ve Katalonya nın ayrılacağı; Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunanistan da KKTC nin tanınabileceği endişesiyle Kosova nın bağımsızlığını desteklemiyor. Rusya Federasyonu Kosova nın bağımsızlığına karşı en sert muhalefeti Rusya Federasyonu yapmaktadır. Bu noktada, Moskova nın başlıca endişesi, Rusya nın bizatihi kendisinin değişik etnik bölgeler arasında pay edilmiş olmasıdır ve Kosova nın bağımsızlığının Rusya daki bazı sorunlu bölgeler için emsal teşkil edebileceğinden korkulmaktadır. Ancak, Kosova konusunda yapılması gereken asıl tespit, Moskova nın Sırbistan ve Kosova üzerinden kendi sorunlarını çözmeye çalışıyor olmasıdır. Bu durum şöyle açıklanabilir: Birincisi; Rusya, tek bir süper gücün hükmetmediği ve çok sesli hüviyeti olan bir uluslararası sistem istemektedir. Bunun için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, uluslararası hukuka dayalı ve BM nin koordinasyonu altında olan çok taraflı bir işbirliğine vurgu yapmaktadır.[3] Oysa, Kosova bağımsız olursa zaten yerleşmiş ilkeler gereğince uluslararası hukuk çiğnenmiş olacaktır. Kosova sorununa arabuluculuk etmek maksadıyla oluşturulan ve Avrupa Birliği (AB), ABD ve Rusya temsilcilerinin oluşan Troykayı Moskova nın oldukça önemsediği söylenebilir. Çünkü Moskova açısından Troyka, tek kutuplu dünyadan ziyade, çok kutuplu bir dünyayı simgelemektedir. Neticede, dünyanın diğer sorunlarının da benzer yöntemlerle çözüme kavuşturulmasına hizmet edebileceği ümidiyle, Rusya Federasyonu, kısmen de olsa Troykanın başarılı olmasını arzulamıştır. Ancak, Troyka nın başarılı olabilmesi için, - 14 -

Vaşington ve Moskova nın Kosova konusunda kendi aralarında bir çeşit uzlaşmaya varmaları gerekiyordu. Oysa füze kalkanının oluşturulması ve İran ın nükleer çalışmaları gibi konular nedeniyle Vaşington ile Moskova arasında ciddi bir gerilim yaşanmaktadır. Global konular üzerindeki bu tür anlaşmazlıklar ise, iki büyük gücün Kosova konusunda olası uzlaşmasını güçleştirmektedir. Moskova nın Kosova nın bağımsızlığına karşı çıkan tutumundan taviz vermemesinin diğer bir nedeni, dünyaya Rusya Federasyonu nun önemli bir aktör olduğunu göstermeyi amaçlayan psikolojik faktörlerdir. Soğuk Savaş ın bitmesinin ardından aciz bir ülke görüntüsüne bürünen Rusya, Vladimir Putin ile birlikte dünya sistemine güçlü bir aktör olarak dönmüştür. Enerjinin hızla artan stratejik önemini ustaca kullanan Rus yönetimi, Kosova ve benzeri sorunlar konusunda da fikirlerine ve politikalarına önem verilmesini, dikkate alınmasını beklemektedir. Kosova nın bağımsızlığına karşı çıkması, Rusya ya bazı ekonomik çıkarlar da sağlamaktadır. Örneğin, birkaç hafta önce, Sırbistan petrol sanayisi NIS in hisselerinin yüzde 51 inin Rus enerji devi Gazprom a satılmasını öngören bir anlaşma imzalandı. Yine, Rusya hava yolları şirketi Aeroflot un, Sırbistan hava yolları şirketi JAT ı satın almaya çalıştığı ve Belgrad ın bu konuda Moskova ya bir takım önerilerde bulunduğu bilinmektedir.[4] Bu ve benzer örnekler, Batılı ülkeleri Kosova yı bir NATO devletine dönüştürme çabası içinde olmakla suçlayan Belgrad yönetiminin, kendi ülkesini bir Gazprom devletine dönüştürme yoluna girdiğini göstermektedir. Sırbistan ın Rusya ile ilgili angajmanlarının rahatsız edici noktalara ulaşması ise, Kosova sorunun çözümünde kilit önemi olan Brüksel i Vaşington a daha fazla yaklaştırmıştır. Kosova Bağımsızlığının Olası Etkileri ve Sırbistan ın Verebileceği Tepkiler Gerek Kosova gerek Sırbistan heyetleri, Troyka nın arabuluculuk yaptığı süreç boyunca, şiddetten uzak duracakları ve genel güvenlik durumuna zarar verebilecek açıklama ve davranışlarda bulunmayacakları konusunda söz vermişlerdi. Buna rağmen, bazı Sırp yetkililerinden, Kosova nın gerekirse güç kullanılarak Sırbistan sınırları içinde tutulması gerektiği yönünde açıklamalar gelmiştir. Ancak, bunların sadece duygusal açıklamalar olduğu, Sırbistan halkının yeni savaşlar istemediği ve Sırbistan hükümetinin Kosova da görev yapan NATO askerleri ile çatışmaya girmeyi göze alamayacağı ortadadır. Şu anda Kosova da 16,500 civarında NATO askerî görev yapmaktadır ve ihtiyaç halinde bu rakamın artırılması mümkündür. 1999 yılında Sırbistan a yönelik NATO bombardımanının izleri halen tazedir Sırbistan halkı o dönemi unutmamıştır. Kosova da yeni bir savaş ihtimali çok düşük ise de, özellikle bölünmüş Mitroviça kenti konusunda bazı kontrollü çatışmalar yaşanabilir. Mitroviça kentinin kuzey kısmından, Sırbistan a doğru uzanan ve Kosova topraklarının yaklaşık yüzde 15 ine karşılık gelen bölge, Priştine nin etki alanı dışında ve Belgrad ın kontrolündedir. Şu anda Kosova daki Sırp bölgelerinde Sırbistan hükümeti eğitimi, sağlığı ve posta hizmetlerini pek saydam olmayan özel bir bütçeyle açıkça desteklemektedir. BM Geçici Yönetimi buna yıllarca göz yumduğuna göre, Kosova nın bu şekilde bölünmüş biçimde kalması gerektiği çoktan kararlaştırmış olsa gerek. Ancak, Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda, Sırpların - 15 -

da Kosova nın söz konusu yüzde 15 lik toprak parçası üzerinde bağımsızlık ilan edebilecekleri söylentileri durumu biraz karmaşık hale getirmiştir. Örneğin, Kosova lı Sırpların 15 Şubat 2008 de Kosova nın kuzeyinde bir Sırp meclisi ilan etmesi bekleniyor. Gerçi Kosovalı Sırplar kendi aralarında homojen değildir. Bu yüzden, 1999 sonrası dönemde Kosovalı Sırplar, başkent Priştine deki kuruluşların benzeri niteliğinde toplam dokuz kuruluş oluşturmuş, ancak hepsi de kısa süre içinde işlevselliğini yitirmiştir. Gerçekten de, Kosovalı Sırplar önemli kararları alabilecek durumda değildir. Bu yüzden, asıl önemli olan Belgrad ın hangi yönde talimat vereceğidir. Belgrad daki hükümet, Kosova nın bölünmesi fikrini şimdiye kadar açık olarak hiç dillendirmedi. Ancak, Kosova nın ilan edeceği bağımsızlığı tanıyan ülke sayısı fazla olursa, Kosova nın bölünmesi hususu gündeme getirilebilir. KFOR ve Batılı ülkeler, Kosova nın kuzeyinin kopmasına veya Sırbistan la fiziki olarak birleşmesine izin vermeyeceğini açıklamıştır. Dahası, Kosova polisi, Kosova daki NATO misyonu ve UNMIK ile işbirliğinde katı güvenlik isimli bir plan geliştirdiklerini duyurmuştur. 1990 ların başlarından bu yana Balkanlar daki bütün bölünmeler, mevcut siyasi sınırlara göre gerçekleşmiştir. Kosova nın da siyasi sınırları her zaman var olmuştur. Ancak, Kosova nın kuzeyinin fiziki olarak kopması, Balkanlar da etnik sınırlara göre bir bölünme dalgasına başlangıç teşkil edebilir. Örneğin, şu anda Makedonya, batı bölgelerinde yoğunlukla yaşayan Arnavut vatandaşlarının varlığı nedeniyle, Kosova nın kuzeyinin fiziki olarak kopmasından büyük kaygı duymaktadır. Benzer örneklerden dolayı Batılı ülkeler de Kosova nın kuzeyinin kopmasına sıcak bakmamaktadır. Bölünmüş Mitroviça kentinde bazı olayların yaşanma ihtimalinin yüksek olması dışında, hem Kosova da, hem de Sırbistan da Sırpların protesto gösterilerinde bulunması bekleniyor. Ayrıca, Kosova nın bağımsızlığını tanıyacak olan Batılı ülkelerin Sırbistan daki elçiliklerine bazı saldırılar yapılabilir. Nitekim, AB Dönem Başkanı Slovenya nın Kosova nın bağımsızlığı lehine siyaset yürüttüğüne inanan Sırbistan halkı, birkaç gün önce, Sloven sermayesiyle kurulan Belgrad daki Merkator isimli alışveriş merkezine bir bombalı saldırının gerçekleştirildiğine de şahit olmuştur. Diğer taraftan, dünya, bağımsızlık ilanının ardından Kosova da nelerin yaşanabileceğini konuşurken, Sırbistan ı ihmal etmektedir. Oysa, protesto gösterilerinin ve muhtemel şiddet eylemlerinin Kosova dan çok, Sırbistan da yaşanması beklenmektedir. Sırbistan hükümeti yetkilileri, Kosova konusundaki olası her senaryo için bir eylem planı hazırladıklarını, ancak bunu devlet sırrı olarak sakladıklarını duyurmuştur. Yine de, Kosova nın bağımsızlığının ilanı durumunda Sırbistan ın atacağı ilk adım, ilan edilen bağımsızlığın tanımaması ve geçersiz sayılmasıdır. Ardından, Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç e göre, ilan edilen bağımsızlığın iptal kararı için uluslararası kurum ve mahkemelere başvurulacaktır. Bu çerçevede Belgrad, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon dan ilan edilen bağımsızlığı geçersiz kılmasını isteyecektir. Bunu yapmaması durumunda ise, 1244 numaralı BM Güvenlik Konseyi kararını ihlal ettiği gerekçesiyle, Güvenlik Konseyi nde Ban Ki Moon u şikayet edecektir. Belgrad büyük ihtimalle Güvenlik Konseyi nden de, ilan edilen Kosova bağımsızlığının yasal olmadığını, kabul edeceği bir karar çerçevesinde belirtmesini isteyecektir. Nitekim Güvenlik Konseyi, 15 Kasım 1983 te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin (KKTC) ilan edilen bağımsızlığının yasal olmadığını, kabul ettiği 18 Kasım - 16 -

1983 tarihli ve 541 numaralı kararda belirtmiştir.[7] Ancak, Güvenlik Konseyi nin KKTC örneğinde kabul ettiği bu kararın bir benzerini Kosova için de kabul etmek zorunda olduğunu düşünmemek gerekir. Çünkü, Güvenlik Konseyi bir adli kurum değil, siyasi bir kurumdur. Diğer taraftan, Güvenlik Konseyi nden istediği neticeleri alamaması durumunda, Sırbistan bu kuruma karşı Uluslararası Adalet Divanı nda (UAD) dava açamayacaktır. Çünkü UAD, sadece UAD nin yargılama yetkisini tanıyan devletler arası davalara bakmakla yetkilidir. Bu çerçevede, Sırbistan UAD bünyesinde, Kosova nın bağımsızlığını tanıyan devletlere karşı - UAD nin yargılama yetkisini tanımış olmaları önkoşuluyla- dava açabilecektir. Bunun yanında, Kosova nın bağımsızlığını tek taraflı tanıması durumunda, Belgrad ilgili devletlerin ulusal mahkemelerinde, hükümetlerinin söz konusu tanıma kararlarının iptali için girişimlerde bulunacaktır. Rusya Federasyonu da, Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda, BM Güvenlik Konseyi ve Kosova daki UNMIK başkanından söz konusu bağımsızlığı geçersiz ilan etmelerini isteyeceğini duyurmuştur. Bunların dışında, Rusya ve Sırbistan ın, Kosova daki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı misyonunun süresinin uzatılmasını veto etmesi olasılığı yüksektir. Bu yönde izlenecek bir hukuki sürece paralel olarak, Belgrad Kosova ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başlayabilir; ayrıca Kosova ya verdiği elektriği de kesebilir. Bu tür yaptırımların Kosova ekonomisi üzerindeki olumsuzlukları kısa vadeli olacaktır. Kosova nın kaybedilmesi, Sırbistan iç siyasetinde de önemli etkilere neden olabilir. Örneğin, Sırbistan da mevcut hükümet feshedilip, erken seçimlere gidildikten sonra daha radikal duruşlu, Batı ile değil Doğu (Rusya Federasyonu) ile yakınlaşmaya öncelik veren bir hükümet işbaşına gelebilir. Böyle bir Sırbistan ise, Bosna-Hersek ve Karadağ gibi komşularına geçici sıkıntılar verebilir. Sırbistan daki demokratik blok ise, daha net bir şekilde gelenekselciler ve reformcular olmak üzere ikiye bölünebilir. Sırp toplumu da, 1990 lı yıllarda olduğu gibi yeniden yurtseverler ve vatan hainleri tartışmalarına sürüklenerek kutuplaşabilir. Ancak bu travmanın Sırplar üzerindeki etkileri geçici olacaktır. Sonuç Sırp yönetimleri 1990 lı yıllar boyunca, bedelini bugün ödemekte oldukları hatalar yaptı. Eski Sırp lider Slobodan Miloşeviç in politikaları, Kosovalı Arnavutların uluslararası kamuoyundaki konumlarının güçlenmesine hizmet etti. Bunun neticesinde, günümüzde Batılı ülkeler Kosova nın bağımsızlığına onay verebilecek duruma geldi. Kosova nın bağımsızlığının ilanına çok kısa bir süre kaldığı söylenebilir. Sadece birkaç hafta önce, Kosova bağımsızlık ilanının 2008 ilkbaharının sonrasına sarkmayacağı düşünülüyordu. Ancak, 2-4 Nisan 2008 tarihleri arasında düzenlenecek NATO Bükreş Zirvesi nde Kosova meselesinin tartışılmaması için olsa gerek, Batılı ülkelerle istişareler çerçevesinde, bağımsızlık ilan tarihi erkene alındı. Kosova nın bağımsızlık ilanı 17 Şubat 2008 de gerçekleşmese bile, bağımsızlık ilanının Şubat ayı sonrasına kalmayacağı tahmin edilmektedir. Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda ise; ABD, AB ülkelerinin çoğu, bazı Batı Balkan ülkeleri, Japonya, Türkiye ve diğer bazı Müslüman ülkelerin - 17 -

Kosova yı kısa sürede tanımaları beklenmektedir. Kosova Başbakanı Haşim Thaçi, 100 e yakın ülkenin Kosova nın bağımsızlığını tanıyacağına dair teyit aldıklarını söylemektedir. Bunun yanında, AB misyonu Kosova da bir şekilde göreve başlarsa, bu aynı zamanda, Kosova için uluslararası toplum tarafından denetlenen bir bağımsızlık öneren Ahtisaari Planı nın da uygulamaya konulması anlamına gelecektir. Türkiye Kosovalı Türkler: Türkiye bizi yalnız bırakmasın 1999 öncesinde bölgede yaşayan 100 bin Türk ün büyük bölümü bölgeyi terkettiğinden sayılarının 25.000 civarına düşmüş durumda ve tıpkı Arnavutlar gibi bağımsızlık isteyen Türk azınlığı temsil eden Kosova Demokratik Türk Partisi (KDTP) 120 sandalyeli Kosova Parlamentosu'nda 4 Türk milletvekiline sahip. Savaş öncesinde bile Sırbistan ın en fakir bölgesi olan, bugünde işsizliğin en az bağımsızlık kadar büyük bir sorun olduğu Kosova da yaşayantürkler in gözü anavatan Türkiye de ve hiç olmazsa ekonomik olarak sahiplenildiklerini görmek, Türkiye nin bölgeye ekonomik yatırım yapmasını bekliyorlar. Bölgenin eski hakimi Türkiye açısından sorun biraz karışık: Bir yandan Arnavutlar la tarihi, kültürel, dini hatta ülkemizde yaşayan çok sayıda Balkan savaşı muhaciri yüzünden kan bağlarımız var ve bağımsızlıklarını destekliyoruz. Dahası Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra Arnavutlukla birleşmese bile müslüman Arnavutluk un elini güçlendireceği komşusu Yunanistan üzerinde baskı yaratacağı için Türkiye nin doğal müttefiği olacak. Öbür yandan Kürtlerin gittikçe yüksek sesle dile getirdikleri siyasi talepleri yüzünden Slovakya, Romanya, Yunanistan ve İspanya ile benzer endişeleri paylaşıyoruz. Buna karşın Kosova nın bağımsızlığının tanınması KKTC nin de tanınmasının önünü açabilecek bir gelişme bu yüzden dikkatle takip ediyoruz. Daha önce Sırbistan ın toprak bütünlüğün korunmasından yana bir tavır sergileyen Türkiye Kosova yı bağımsızlık ilanının akabinde bölge devletleri Arnavutluk ve Makedonya ile birlikte ilk tanıyan ülkelerden birisi olmuştur. Bu politikanın arkasındaki en büyük etken Batılı devletlerin verdikleri destek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin statüsünün belirlenmesinde katkıda bulunabileceği düşüncesinin yattığını söyleyebiliriz. Nitekim Rusya devlet başkanı Vladimir Putin in Kosova tanınıyorsa yılardır bir devlet olarak bulunan Kuzey Kıbrıs ında tanınması gerektiği yönündeki açıklaması Türkiye nin konuyu Kuzey Kıbrıs açısından değerlendirebileceğine ışık tutmuştur. Ancak öncelikle Kuzey Kıbrıs yönetimin talep etmesi gerekmektedir. - 18 -

Aylık Toplantı III (18 Nisan 2008) BİTMEYEN SENFONİ: FİLİSTİN MESELESİ Arş. Gör. Polat KIZILDAĞ Orta Doğu Bölgesinin Siyasi Coğrafyası Orta Doğu bölgesine baktığımız zaman bu bölge, Türkiye nin de içinde olduğu ve Pakistan ın doğu sınırına kadar olan coğrafyayı oluşturmaktadır. Nüfusu 300 milyonun üzerinde olan bu bölgede, Filistin de dahil toplam 17 ülke bulunmaktadır. Halkının çoğunluğunun Müslüman olmadığı tek ülke İsrail, Arap olmadığı ise Türkiye ve İran dır. Ülkelerin büyük bir kısmının sınırları, genellikle sömürge ülkeleri çekilirken bu ülkeler tarafından belirlenmiş olup, bu bağlamda da sorun ve çatışmaların eksik olmadığı bir bölge olagelmiştir. Orta Doğu bölgesinin günümüzde küresel mücadelenin temelini oluşturmasının arkasında, bu coğrafyanın jeopolitik önemi dikkat çekicidir. Orta Doğu bölgesi, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının ulaşım yolu üzerindedir. Soğuk Savaş sonrasında küresel mücadelenin doğuya doğru kayması ve özellikle Kuzey Afrika ile Akdeniz Havzası nın güncel öneminin artması bağlamında, bu bölgelere olan ticaret ve ulaşım önemlidir. Ayrıca dünya enerji kaynaklarının yarısından fazlası bu bölgede bulunmaktadır. Bu kaynakların kontrolü, piyasa değerleri, ulaşım hatları, bölgeye ciddi bir değer katmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Orta Doğu bölgesinin kontrolü önemlidir. Bölgede yaşanan sorunların temelinde ise petrolün olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Dünyanın bilinen petrol kaynaklarının %65 i Orta Doğu bölgesinde bulunmaktadır. Dünyanın diğer bölgelerindeki petrol rezerv oranları, Orta Doğu rezervleri ile kıyaslanamayacak Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - 19 -

düzeydedir. Ayrıca petrol, Orta Doğu ülkeleri ekonomilerinin en önemli belirleyicisi ve ana ihraç maddesidir. Orta Doğu bölgesine baktığımız zaman var olan petrollerin neredeyse tamamına yakınının kullanıldığını biliyoruz. Bu ise, Orta Doğu petrollerinin yakın zaman içinde biteceğine işaret eder. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllarda küresel enerji rekabeti diğer coğrafyalara kayabilir. Enerji bağlamında petrole bağımlı olan ülkelerden Japonya, bu ihtiyacının %71 ini Orta Doğu da karşılamaktadır. Bölge petrol kaynaklarının önemine bir örnek olarak, Japonya nın durumu dikkat çekicidir. Avrupa Birliği ise enerji ihtiyacının %45 ini, Amerika Birleşik Devletleri ise %15 ini Orta Doğu coğrafyasından karşılamaktadır. Orta Doğu petrolüne en az bağımlı ülke olmasına rağmen, Birleşik Devletler Orta Doğu da en çok askeri bulunan ülke konumunda olması düşündürücüdür. Uluslararası aktörlerin Orta Doğu ya ilgilerinin arkasında sebeplere bakarsak, bu sebepler şu şekilde sıralanabilir; Orta Doğu ülkelerini kontrol atında tutarak enerji ihtiyacı bu bölgeden olan ülkeler üzerinde politik kazançlar elde etmek. (Örneğin ABD, Orta Doğu da olan varlığı ile, enerji ihtiyacının %71 ini bu bölge üzerinden karşılayan Japonya üzerinde politik ve ekonomik baskı oluşturabilmektedir.) Rekabet edilen diğer aktörlerin bölgeye girmesine engel olmak. Burada iki misli kazanç görülür; bir aktör ilerlerken rakipler gerilemektedir. Bölgede yaşanan krizler, ülkelerin savunma çarklarının çalışmasına neden olmaktadır. Böylece petrole harcanan para silah satılarak geri kazanılmaktadır. Bölge ülkelerinin sahip olduğu zenginlikler kullanılarak, bu ülkelerin öne çıkmalarına, bölgesel güç haline gelmelerine engel olmak. Bölgede Temel Sorun Alanları Petrol Silahlanma ve Kitle İmha Silahları Trafiği Demokrasi Noksanlığı Arap Dünyası içinde Yaşanan Liderlik Mücadelesi Sınır ve Toprak Sorunları Su Irak İran Orta Doğu Barış Süreci Bağlamında İsrail-Filistin Çatışması - 20 -

Orta Doğu Bölgesinde Bitmeyen Senfoni Filistin Meselesi Geçtiğimiz yarım asrı aşkın bir süredir dünya politikasının en sıcak bölgesi olan Orta Doğu'da yaşanan Arap-Yahudi mücadelesi çağımızın en uzun kavgasını teşkil etmektedir. Bu bağlamda yüz yıldan fazla bir zamandır devam eden bu senfoninin, Filistin meselesinin karışıklığını anlayabilmek için konunun temelini açıklamak yararlı olacaktır. Yahudilerin Filistin ile olan tarihi bağları esas itibarı ile Museviliğin kutsal kitabı Tevrat a (Kitab-ı Mukaddes) dayanmaktadır. Bu inanca göre; Yahudi kavminin başlangıcı İbraniler dir ve Tanrı Hz. İbrahim ile bir sözleşme yapmıştır. Bu sözleşme ile Tanrı İsrail oğullarını kendi kavmi ilan etmiş ve onları diğer insanlardan üstün kılacağını, onları Vaad Edilmiş Topraklara (Arz-ı Mevud) götüreceğini söylemiştir. Kutsal kitapta adı geçen ve İsrail oğullarına Tanrı tarafından vaad edildiği ileri sürülen topraklar ise Nil nehrinden Fırat a kadar olan toprakları kapsamaktadır. Bu yerleşim alanı ise Tevrat ın ayetlerinde tanımlanmaktadır. Bu ayetler, vaad edildiği ileri sürülen bu toprakların Yahudiler için ne kadar önemli olduğunu açıklamakta ve günümüzde Filistin Meselesi bağlamında yaşanan çatışmaların temelini oluşturmaktadır. Filistin topraklarının sınırlarına baktığımız zaman; En az dört bin yıldan beri tarih içinde yer alan Filistin, fetih ve istilalara o kadar çok maruz kalmıştır ki, sınırları devamlı değişmeler göstermiş ve bundan dolayı da, Filistin denen topraklara belirgin siyasi sınırlar çizmek mümkün olmamıştır. Tarih içinde Filistin topraklarının değişiklik göstermesine karşılık, ülkenin coğrafi sınırları konusunda hemen hemen bir görüş birliği mevcut olmuştur. Buna göre de; Filistin toprakları esas itibarı ile; Suriye ile Mısır ve Akdeniz ile Şeria Nehri (Jordan River) arasında kalan topraklardır. Şeria Nehri nin döküldüğü Ölü Deniz (Lut Gölü) de Filistin in doğu sınırına dahildir. Bu sınırlar içinde de Filistin toprakları, coğrafi bakımdan, Akdeniz kıyı şeridi, kuzeyden güneye ortadaki yayla bölümü ve en doğuda da Şeria Vadisi olmak üzere üç parçaya ayrılır. Filistin de toprak ve nüfus değişimlerine baktığımız zaman ise; Filistin Yahudilerinin elindeki toprak miktarı ile, Yahudi nüfus oranının paralellik göstererek arttığını görüyoruz. Bu toprak genişlemesi ve Yahudilerin toprağa bağlı hale gelmesidir ki, ilk Arap-Yahudi çatışmalarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Böylece nüfus ve toprak meselesinde başlayan Arap-Yahudi çatışmaları, siyonizme karşı Arap milliyetçiliğinin direnme mücadelesine dönüşerek günümüze kadar uzanacaktır. Arap-Yahudi çatışmalarının dönüm noktalarından biri de İsrail Devleti nin kuruluşu olmuştur. - 21 -