Analiz. Uluslararası Adalet Divanı nın Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına Yansımaları. Yunus Emre Açıkgönül Onur Demirbaş

Benzer belgeler
Yard. Doç. Dr. SEMİN TÖNER ŞEN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ULUSLARARASI HUKUKTA SOYKIRIM, ETNİK TEMİZLİK VE SALDIRI

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESI VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESI

Yrd. Doç. Dr. AHMET HAMDİ TOPAL. KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

ÖZEL CEZA HUKUKU Cilt I ULUSLARARASI SUÇLAR

I. Genel Bilgiler Ülkeler arasındaki hayat standartlarının farklılığı, bazı ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar, uygulanan baskıcı rejimler, yaşanan

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

ÜYE ROBERT CAROLAN TARAFINDAN BİLDİRİLEN KARŞIOY VE MUTABIK GÖRÜŞ YAZISI

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

16 Nisan Ekselans Barack Obama Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Washington D.C. ABD. Sayın Başkan,

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Devrim Öncesinde Yemen

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ

İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

DİNÇEROĞLU AVUKATLIK BÜROSU A V U K A T HÜSEYİN ENİS DİNÇEROĞLU & ESRA AKKOÇ YAREN AHMET ŞEREF UYANIK & ELİFCAN TEKELİ STJ. AV.

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

Yrd. Doç. Dr. Ali DEMİRBAŞ. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nda ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARINA TECAVÜZ HALİNDE HAK SAHİBİNE SAĞLANAN HUKUKİ KORUMA

SOSYAL HAYATI DÜZENLEYEN KURALLAR. Objektif Ahlak Kuralları. Günah Sevap

25. YILINDA HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

: İstanbul Barosu Başkanlığı

Haklara Tecavüz Halinde Hukuki Ve Cezai Prosedür

SOYKIRIM SUÇU THE CRIME OF GENOCIDE

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

Kabul Tarihi :

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPILAN TASARRUFLARIN İPTALİ

Cansu KOÇ BAŞAR ROMA STATÜSÜ BAĞLAMINDA İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARDA DEVLET POLİTİKASI

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No /07) KARAR STRAZBURG. 24 Eylül 2013

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun No Kabul Tarihi :

ĐKV DEĞERLENDĐRME NOTU

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

KİŞİLİK HAKKI İHLALİ KAPSAMINDA İNSAN ÜZERİNDE YAPILAN DENEYLER VE HUKUKİ SONUÇLARI

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2013/149. Karar No 2013/1034

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

ÖNSÖZ... vii KISALTMALAR LİSTESİ... xv GİRİŞ...1

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

Av. Arslan NARİN ÜST KURUL BAŞKAN YARDIMCISI 2011

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

ULUSLARARASI KIBRIS ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ HUKUK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNDE ZAMANAŞIMI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR BASHKIM REXHEPI BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2017/5874)

İŞ HUKUKUNDA YAŞ AYIRIMCILIĞI

KANUNİLİK İLKESİ BAĞLAMINDA CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA YORUM

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

MÜFETTİŞİN ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ETMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT

İŞ KAZALARINDA TEKNİK BİLİRKİŞİLİK. Prof. Dr. Talat CANBOLAT Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

TERÖRİZMİN BASTIRILMASINA (SUPPRESSION) DAİR AVRUPA SÖZLEŞMESİ 1

Kişisel Verilerin Korunması. Av. Dr. Barış GÜNAYDIN

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

İÇİNDEKİLER SUNUŞ 7 ÖNSÖZ BİRİNCİ BÖLÜM EŞİTLİK KAVRAMI

18 Temmuz 1995 te, TRT bu talebi 2954 sayılı yasanın 27. Maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Beraat Eden Sanıklar Müdafiinin Vek âlet Ücreti

Vatana İhanet, Anayasal Suç, İnsanlık Suçu

DİPLOMASİ AJANLARI DA DAHİL OLMAK ÜZERE ULUSLARARASI KORUNMAYA SAHİP KİŞİLERE KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASINA DAİR SÖZLEŞME 1

ÖNSÖZ...vii KISALTMALAR...xvii KAYNAKÇA...xix GİRİŞ... 1

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

Terörle Mücadele Mevzuatı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Çev.: Alpay HEKİMLER *

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /26 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/14808 Karar No. 2015/131 Tarihi:

KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ SUÇU

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Ali Kemal Yıldız Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi

SPKn İDARİ PARA CEZALARI

6698 SAYILI KANUN DA YER ALAN KURUMSAL TERİMLER

F. Şeyda TÜRKAY KAHRAMAN ULUSLARARASI SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNDA KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

İŞÇİ DEVRİNİN TÜRLERİ, UNSURLARI VE ARALARINDAKİ FARKLAR

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...V ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XVII GİRİŞ...1

GSG Hukuk. Aylık KVK Bülteni. 1 Güncel Haberler. 2 Makaleler. Temmuz Bu sayıda. Türkiye den haberler

AB NİN BATI BALKANLAR BÖLGESİNE YÖNELİK POLİTİKASI VE BATI BALKAN ÜLKELERİNİN AB ÜYELİK SÜREÇLERİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

Dr. Uğur URUŞAK. Ceza Hukukunda Hukuka Uygunluk Sebebi Olarak Bir Hakkın Kullanılması

HUKUKA ve AHLÂKA AYKIRILIK UNSURLARI ÇERÇEVESİNDE SALT MALVARLIĞI ZARARLARININ TAZMİNİ

İNSANCIL MÜDAHALE VE KORUMA SORUMLULUĞU. Dr. Sercan REÇBER

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Sekreterlik ve Büro Hizmetleri. Ders-9 Bürolarda Mobbing (Psikolojik Taciz)

ELEKTRİK DAĞITIM ŞİRKETLERİNİN LİSANSSIZ ELEKTRİK ÜRETİMİ BAŞVURULARI KAPSAMINDAKİ İŞLEMLERİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA GÖREVLİ YARGI MERCİİ

Transkript:

Analiz Uluslararası Adalet Divanı nın Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına Yansımaları Yunus Emre Açıkgönül Onur Demirbaş Analiz No: 15-09 Nisan 2015

Uluslararası Adalet Divanı nın Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına Yansımaları Tarihi ve Hukuki Perspektiften Bir İnceleme *Yunus Emre Açıkgönül **Onur Demirbaş Ankara Nisan 2015 * Diplomat, T.C. Vaşington Büyükelçiliği (yeacikgonul@gmail.com), **Diplomat, T.C. Almatı Başkonsolosluğu (onur.demirbas@mfa.gov.tr) Not: Bu analizde yer alan değerlendirme ve görüşler münhasıran yazarlara ait olup, mensubu oldukları Dışişleri Bakanlığı'nı bağlamamaktadır.

Copyright 2015 Ankara Strateji Enstitüsü Tüm Hakları Saklıdır. Birinci Baskı Kütüphane Katalog Bilgileri Yunus Emre Açıkgönül & Onur Demirbaş, Uluslararası Adalet Divanının Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına Yansımaları: Tarihi Ve Hukuki Perspektiften Bir İnceleme Ankara Strateji Enstitüsü Yayınları Tasarım&Baskı: Karınca Ajans Yayıncılık Matbaacılık Dr. Mediha Eldem Sokak No: 56/1 Kızılay/ANKARA Tel: (0312) 431 54 83 Faks: (0312) 431 54 84 www.karincayayinlari.net - karinca@karincayayinlari.net Ankara Strateji Enstitüsü Gençlik Cad. Ordular Sok. No: 25 Anıttepe 06580 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 Faks: (0312) 213 84 34 info@ankarastrateji.org

içindekiler Giriş...v 7 11 17 TARİHSEL ARKA PLAN a. Tito ve Yugoslavya...7 b. Miloseviç in Yükselişi...8 c. Yugoslavya nın dağılması...9 d. Sırbistan - Hırvatistan Savaşı...9 ULUSLARARASI ADALET DİVANI NIN SOYKIRIM KARARI a. Soykırım Suçunun Konusu ve Unsurları...11 b. Divan soykırım iddialarına ilişkin kararı...13 c. Karara ilişkin değerlendirme...15 KARARIN 1915 OLAYLARINA YANSIMALARI III

giriş Yeryüzünün üstü de altı gibi tektonik tabakalardan oluşur. Tarihi tecrübeler zaman içerisinde katılaşır ve magmanın soğuyup kara kütlelerine dönüşmesi gibi medeniyete dönüşür. Medeniyetler tarih üzerinde yol alır ve bir zaman gelir fay hatlarında çarpışırlar. Büyük medeniyet havzalarının birbirlerine yaklaştığı bu coğrafyalar, Huntington ın isimlendirmesiyle tarihin fay hatlarıdır. Tarihin en kırılgan ve kanlı fay hatlarından biri ise yakın zamana kadar Yugoslavya olarak anılan coğrafyadan geçmektedir. Yugoslavya farklı medeniyetler arasındaki gerginliklerin yaşandığı bir sınır bölgesi olmuştur. Bizans ile Batı Roma yı, Osmanlı ile Habsburgları ayıran sınır (Vojna Krajina) bugün Hırvatistan ile Sırbistan ı ayıran sınırla büyük ölçüde benzeşmektedir. 1980 lerin sonrasında gerginliğin hızla artması sonucu ise bu tarihsel sınır hattı karşılıklı etnik temizliklerin yaşandığı kanlı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Bu makalede, öncelikle savaşı ortaya çıkaran süreç tarihi perspektiften incelenecektir. Ardından Uluslararası Adalet Divanı nın (Divan) soykırım davasına ilişkin kararı hukuki perspektiften yorumlanmaya çalışılacaktır. Son olarak, Divan ın kararının 1915 Olayları na yansımalarına dair bir değerlendirme yapılacaktır. V

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-02 VI

I TARİHSEL ARKA PLAN Üç büyük medeniyetin kesişiminde yer alan bir coğrafyada kardeşlik ve birlik sloganı etrafında kurulan Yugoslavya, 1980 sonrasında etnik gruplar arasında hızla yükselen ve ülkenin sonunu getiren kanlı bir savaşa sahne olmuştur. Savaşa uzanan dönem dört önemli tarihi gelişmeye şahitlik etmiştir; Tito nun ölümü, Miloseviç in yükselişi, Slovenya ile Hırvatistan ın bağımsızlık ilanı ve kaçınılmaz acı gerçeğin, yani savaşın başlaması. a.tito ve Yugoslavya Birinci Dünya Savaşı nın ardından Sırp Karagorgiyeviç hanedanlığı altında bir araya gelen Güney Slavları Yugoslavya Krallığı nı kurmuşlardı. Bu Krallık büyük güçler arasında sıkışan ve kendi başına bir politik ağırlık tesis edemeyen Güney Slavlarını birleştirmeyi hedefliyordu. Buna rağmen iki Dünya Savaşı arasındaki dönemde Yugoslavya Krallığı nda tam bir istikrarın tesis edildiğini söylemek güçtür. Krallık özellikle Hırvat milliyetçilerin ve yeraltında faaliyet gösteren komünist yapıların istikrarsızlaştırıcı tehditlerine maruz kalmıştır. Bununla birlikte, Krallığın sonunu getiren iç çatışmalar değil, Nazi saldırıları olmuştur. Naziler Yugoslavya yı 1941 yılında kısa sürede işgal etmiş ve ardından bölgedeki müttefikleri Hırvat milliyetçilerinin öncülüğünde Ustaşa Devleti ni kurmuşlardır. Ustaşalar yönetimleri süresince bölgede yaşayan Sırpları Katolikliğe dönüştürme ya da katletme politikası takip etmişler, bu acımasız politikalar ise bölge insanının zihninde sonraları çok daha acı sonuçların ortaya çıkmasına sebep olacak silinmez izler bırakmıştır. Ustaşaların bu tutumuna karşı Çetnik adlı Sırp milliyetçisi çeteler Üç büyük medeniyetin kesişiminde yer alan bir coğrafyada kardeşlik ve birlik sloganı etrafında kurulan Yugoslavya, 1980 sonrasında etnik gruplar arasında hızla yükselen bir savaşa sahne olmuştur. 7

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 Tito, Soğuk Savaş boyunca Yugoslavya yı iki blok arasında dengede tutan bir strateji izlemiş, ülke içerisindeki etnik gerginlikleri ise isabetli politikalarla kontrol altında tutabilmiştir. uzun süre kararlı bir gerilla savaşı yürütmüştür. Sırp ve Hırvat milliyetçilerinin ağır baskısı altında kalan Tito liderliğindeki komünist Partizanlar ise Yugoslavya nın bütün halklarına hitap edebilen kucaklayıcı mesajları ve disiplinli yapıları sayesinde güçlenmiş ve zaman içerisinde diğer gruplara karşı üstünlük kazanmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak Partizanlar Nazilere karşı yürüttükleri mücadelede de büyük başarılar elde etmişlerdir. Savaş sonrasında Tito, zaferin kendisine sağladığı karizmatik gücü ustalıkla kullanarak ülkenin doğal lideri olarak belirmiştir. Tito, Soğuk Savaş boyunca Yugoslavya yı iki blok arasında dengede tutan bir strateji izlemiş, ülke içerisindeki etnik gerginlikleri ise isabetli politikalarla kontrol altında tutabilmiştir. Tito Yugoslavya yı altı sosyalist cumhuriyet (Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Karadağ ve Bosna-Hersek) ve iki özerk bölgeden (Vojvodina ve Kosova) oluşan bir federal yapı olarak tasarlamıştır. Sözkonusu anayasal yapılanmanın en temel amacı ise Yugoslavya içerisinde her zaman siyasi ve ekonomik ağırlığı bulunan Sırbistan ı dengelemek olmuştur. Ancak Yugoslavya yı ince bir dengede yöneten Tito nun 1980 yılındaki ölümüyle alttan alta kaynayan milliyetçiliklerin önündeki set yıkılmış ve pandoranın kutusu artık açılmıştır. b.miloseviç in Yükselişi Tito sonrasında etnik gerginliklerin ilk defa su yüzüne çıktığı yer Kosova olmuştur. Uzun yıllar boyunca Kosova dan göç ettirilmeleri sonucu demografik dengenin aleyhlerine değişmesi, Kosova ya manevi bir anlam yükleyen Sırplar arasında derin bir hassasiyetin gelişmesine yol açmıştır. Bu hassasiyet sonucu oluşan gerginlikler ise Sırp milliyetçilerinin sesinin daha da yükselmesi için elverişli bir ortam sağlamıştır. Gerginliği azaltmak için bölgeye gönderilen dönemin Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Miloseviç, o gün için her ne kadar inanmış bir Komünist olsa da, milliyetçiliğin potansiyelini ve iktidara ancak bu yoldan ilerleyebileceğini hemen fark etmitşir. Miloseviç, Kosova daki olayların yatıştırılması sırasında sergilediği tutumla, Sırp basını ve yerel milliyetçiler tarafından Sırpların lideri olarak parlatılmıştır. 1989 yılında Sırbistan Cumhurbaşkanı olan Miloseviç, öncelikle Vojvodina ve Kosova nın özerkliğini kaldırarak Sırbistan a bağlamış, böylece milliyetçilerin gözündeki lider pozisyonunu güçlendirmiştir. Bu sayede Tito nun uzun yıllardır yürüttüğü Sırbistan ı dengede tutmaya yönelik politikası geri dönülmez bir şekilde sona ermiştir. 8

Uluslararası Adalet Divanının Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına... c.yugoslavya nın dağılması Miloseviç, liderliği döneminde, mümkünse Sırpların kontrolünde bir Yugoslavya inşa etmek, eğer bu mümkün olmayacaksa bütün Sırpları birleştiren büyük bir Sırbistan yaratmak hayalini ve ideolojisini taşımış, bu amaç doğrultusunda ilk olarak Slovenya ve Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyetleri üzerinde giderek artan surette baskı kurmuştur. Ancak Miloseviç in bu politikası istenen sonucu vermemiş, aksine Slovenya ve Hırvatistan ın hızla kendi milliyetçiliklerine sarılarak birleştirici Yugoslavya ekseninden uzaklaşmaya başlamalarına sebep olmuştur. 1990 da milliyetçi Franjo Tudjman ın Hırvatistan da iktidara gelmesi bu bağlamda bir dönüm noktası olmuştur. Hırvatistan yakın gelecekte başına gelebilecekleri öngörmek suretiyle silahlanmaya başlamış, Slovenya yla bir blok oluşturmak suretiyle Yugoslavya içinde Sırbistan a karşı güçlü bir muhalefet tesis etmiştir. Miloseviç in bu bloku zayıflatmak yönündeki politikaları sonuç vermemiş ve uygulanan politikalar bu iki topluluğu Yugoslavya dan gittikçe daha da uzaklaştırmıştır. Bunun neticesinde, Hırvatistan ve Slovenya 25 Haziran 1991 tarihinde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Sözkonusu bağımsızlık ilanını tanımayan Sırp ağırlıklı Yugoslav ordusu (JNA) ilk aşamada Slovenya ya girmiş, ancak Slovenya bölgesinde Sırp azınlık olmaması sebebiyle buradaki çatışmalar kısa sürmüş ve JNA Hırvatistan a doğru çekilmiştir. Miloseviç in politikaları sonucu Hırvatistan ve Slovenya 25 Haziran 1991 tarihinde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. d. Sırbistan - Hırvatistan Savaşı Hırvatistan daki Sırplar çoğunlukla Sırp sınırına yakın şehirlerde yaşamışlardır. Buradaki Sırp azınlık, Hırvat-Sırp çatışmalarının arifesinde 1990 yılı Ağustos ayında yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde üç adet özerk yapı kurmuşlardır. Bu gelişme, Hırvat ordusu ile Sırp grupları arasında çatışmaların çıkmasını da kaçınılmaz hale getirmiştir. Üç Sırp Otonom Bölgesi nin 1991 yılının sonlarında birleşerek Republika Srpska Krajina yı (RSK) kurmaları ve Hırvatistan ın bağımsızlık kararının Ekim ayında etkinlik kazanması çatışmaların şiddetlenmesine sebep olmuştur. Slovenya dan Hırvatistan a çekilmiş olan JNA Kasım 1991 de Vukovar ve Dubrovnik gibi Hırvat şehirlerine ağır saldırılar düzenlemiş ve Hırvatistan denizden abluka altına alınmıştır. Vukovar ı ele geçiren Sırplar Hırvatistan içlerine kadar ilerlemiş, 1992 başı itibariyle Hırvatistan ın üçte birine denk gelen bir alanı kontrol altına almışlardır. Sırplar bu operasyonla, Hırvatistan içerisinde Sırpların ağırlıkta olduğu bölgeleri birleştirerek, Adriyatik denizine bir açıklık elde edebilmişlerdir. Yugoslavya bu 9

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 1991'deki çatışmalarda 500.000 Hırvat ve diğer etnik gruplardan insan yerlerinden edilmiş ve iki taraftan toplamda on binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. çatışmayla tarihinde ilk defa etnik temizlik kavramıyla tanışmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) kaynaklarına göre 1991 deki çatışmalar sırasında 500.000 Hırvat ve diğer etnik gruplardan insan yerlerinden edilmiş ve iki taraftan toplamda on binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Şubat 1992 de bölgeye Birleşmiş Milletler askeri gücü konuşlanmış olsa da, bu askeri tedbir çatışmaları durdurmakta yeterince başarılı olamamıştır. Nihayet 1995 baharında Sırpların gücünün sonuna geldiğini ve uluslararası konjonktürün de kendi tarafında olduğunu gören Hırvat lider Tudjman, Hırvatistan daki RSK topraklarına Fırtına adlı bir askeri operasyon düzenleyerek bu bölgeleri Hırvatistan a tekrar kazandırmıştır. Ancak, bu operasyon da oldukça kanlı olmuş, BMMYK verilerine göre olayda binlerce Sırp öldürülmüş ve yaklaşık 250.000 Sırp bölgeden kaçmak zorunda kalmıştır. 10

II. ULUSLARARASI ADALET DİVANI NIN SOYKIRIM KARARI 1991-1995 yılları arasında Yugoslavya topraklarında gerçekleşen bahsekonu çatışmaların ağır sonuçları Hırvatistan ın 1999 yılında Uluslararası Adalet Divanı na Yugoslavya aleyhinde soykırım davası açmasına neden olmuştur. 2010 yılına gelindiğinde bu defa Yugoslavya nın halefi Sırbistan, Hırvatistan aleyhine Fırtına Operasyonu nda işlediği fiilerden dolayı aynı iddiayla karşı dava açmıştır. Aradan geçen uzun sürenin ardından Divan 3 Şubat 2015 tarihinde kararını açıklamış ve tarafların sözkonusu dönemde işlediği suçların soykırım olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetmiştir. Analizin bu bölümünde, Divan ın sözkonusu kararı hukuki bir perspektifle incelenerek, karar ışığında soykırım suçunun günümüzdeki hukuki tanımına ilişkin bir değerlendirme yapılacaktır. Makalede, konu bütünlüğünün korunması ihtiyacı çerçevesinde ve 1915 Olaylarıyla karşılaştırma yapmaya elverişli olması dolayısıyla yalnızca Hırvatistan ın Sırbistan a karşı açtığı davaya ilişkin karara değinilecektir. a.soykırım Suçunun Konusu ve Unsurları Bilindiği üzere soykırım kavramı ilk defa 1944 yılında Rafael Lemkin tarafından antik Yunanca da ırk anlamına gelen genos ve Latince de öldürme anlamına gelen cide kelimelerinin birleştirilmesi suretiyle literatüre girmiştir. Soykırım kavramının hukuk kayıtlarına ve mahkeme salonuna girdiği ilk olay ise, Nazi liderlerinin yargılandığı Nürnberg Mahkemeleri olmuştur. Sözkonusu davada savcı failleri soykırım suçuyla itham etmiş olmasına karşın, Mahkeme soykırım suçunun mahkemenin kuruluş yasasında bulunmaması sebebiyle failleri insanlığa karşı şuç işledikleri dola- Soykırım kavramının hukuk kayıtlarına girdiği ilk olay Nazi liderlerinin yargılandığı Nürnberg Mahkemeleri olmuştur. 11

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 Soykırım suçunun uluslararası hukukta bağlayıcı hale gelmesi 1948 Tarihli BM Soykırım Sözleşmesi nin kabul edilmesiyle mümkün olmuştur. yısıyla mahkûm etmiştir. Soykırım suçunun uluslararası hukukta bağlayıcı hale gelmesi ise ancak 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi nin (Soykırım Sözleşmesi) kabul edilmesiyle mümkün olmuştur. Soykırım Sözleşmesinin ikinci maddesinde bu sözleşme bakımından; milli, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen yok etmek kastıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri soykırım suçunu oluşturur. a) Gruba mensup olanların öldürülmesi; b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirilmesi; d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler alınması; e) Gruba mensup çocukların zorla bir başka gruba nakledilmesi. ifadesine yer verilmiştir. Bu itibarla, soykırım suçunun varlığı için ilk olarak Sözleşmede sayılan mezkûr eylemlerden en az birinin meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bu koşula soykırım suçunun maddi unsuru (actus reus) adı verilmektedir. Ceza hukukunda failin işlenen bir eylemden dolayı sorumlu tutulabilmesi için yasaklanan fiilin gerçekleşmesi kendi başına yeterli değildir. Bunun yanında haksız fiili meydana getiren eylem ile kişi arasında manevi bir bağın da bulunması gerekir ki, buna suçun manevi unsuru (mens rea) adı verilmektedir. Söz konusu manevi bağ taksir (dikkatsizlik ve özensizlikle suç işlemek) olabileceği gibi, kasıt da olabilir (bilerek ve isteyerek suçu işlemek). Öte yandan failin ceza hukuku sisteminde bazı suçlardan sorumlu tutulabilmesi için fiili işlemeye yönelik genel kastın ötesinde ilave bir özel kastın (dolus specialis) varlığı da aranmaktadır. Genel kastta eylemin sonucu kastın varlığını ortaya koyarken, özel kastta sonuca bakarak kastın olup olmadığına karar verilmesi mümkün değildir. Özel kastın oluşabilmesi için failin eylemi işlerken suçun kanundaki tanımında belirtildiği saikle hareket etmesi zorunludur. Soykırım suçunun diğer uluslararası suçlardan en önemli farkı bu suçun ancak özel kastla işlenebilmesidir. Diğer bir ifadesiyle, soykırım suçunun işlenebilmesi için, sözleşmede sayılan fiilleri işlemeye yönelik genel kastın ötesinde sırf o gruba mensup olmaları nedeniyle bir grubun kısmen veya 12

Uluslararası Adalet Divanının Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına... tamamen yok edilmesi yönünde ilave bir kastın varlığı aranmaktadır. Zira bu suçun tasarlanmadan işlenemeyeceği kabul edilmektedir. Ayrıca bu kastın makul şüphe ve karinelerin ötesinde mutlak ispat gücünü haiz delillerle ortaya konulması gerektiği kabul edilmektedir (Divan ın Bosna-Hersek/ Sırbistan Kararı). Soykırım suçunun uluslararası ceza mahkemelerinin yargı alanındaki suçlardan en ağırı olduğu ve isnat edilen suçun vahameti dikkate alındığında, sözkonusu ilave koşulların varlığı tarafımızca yerinde bir düzenleme olarak görülmektedir. Divan, Hırvatistan ve Sırbistan ın Soykırım Sözleşmesi nin ihlal edildiği iddiasıyla açtıkları davalarda 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi ni esas almıştır. b.divan ın soykırım iddialarına ilişkin kararı Uluslararası Adalet Divanı, Hırvatistan ve Sırbistan ın birbirine karşı Soykırım Sözleşmesi nin ihlal edildiği iddiasıyla açtıkları davalarda ilk olarak uygulanabilir hukuku tespit etmiş, bu çerçevede 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi nin esas alınacağına karar vermiştir. Ancak Sözleşmenin yorumlanması, uygulanması ve devletlerin sorumluluğunun tespit edilmesi noktalarında uluslararası hukukun diğer ilgili kurallarının da dikkate alınabileceğini belirtmiştir. Divan bu çerçevede, 1991-1995 yılları arasında işlenen davaya konu fiillerin konu ve unsurları yönünden Sözleşmenin ikinci maddesinde kayıtlı soykırım suçunu meydana getirip getirmediğini ilk aşamada karara bağlamıştır. Divan, eldeki somut deliller ışığında yaptığı kapsamlı değerlendirme sonrasında, çatışmalar sırasında JNA ve Sırp kuvvetleri tarafından yapılan saldırılarda çok sayıda insanın öldürüldüğünü, kurbanların büyük bir bölümünün korunan gruptan olması dolayısıyla saldırıların sistematik bir şekilde işlendiğinin akla geldiğini, ayrıca grup mensuplarına yönelik işkence, cinsel şiddet ve tecavüz gibi kötü muamelelerde bulunulduğunu belirtmiştir. Divan bu çerçevede, Sözleşmenin 2 nci maddesinin a ve b bentlerinde ifadesini bulan korunan grubun mensuplarının öldürülmesi ve korunan grup mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi koşullarının gerçekleştiğine, dolayısıyla görülen davada soykırım suçunun maddi unsurunun (actus reus) var olduğuna hükmetmiştir. Divan devamla, soykırım suçunun sabit olabilmesi için suçun maddi unsurun yanı sıra manevi unsurunun da bulunması gerektiğini ifadeyle, anılan suçun manevi unsurunu teşkil eden sırf o gruba mensup olmaları dolayısıyla bir grubun kısmen veya tamamen yok edilmesi yönünde özel bir kastın var olup olmadığını araştırmıştır. Divan bu değerlendirmeyi yaparken, soykırım suçunu meydana getiren özel kastın tespitine yönelik önemli ve emsal oluşturabilecek nitelikte kriterler ortaya koymuştur. 13

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 Divan, etnik olarak homojen bir Sırp bölgesi oluşturma planı çerçevesinde geniş çaplı ve sistematik saldırıların gerçekleşmiş olmasının soykırım suçunun manevi unsurunun varlığı için yeterli bulmamıştır. Divan öncelikle, soykırım kastının var olup olmadığı yönünde karara varabilmek için Sırp kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerin belirli bir davranış kalıbı/tipik fiil (pattern of conduct) teşkil edip etmediğini, belirli bir davranış kalıbı teşkil ediyorsa, bundan çıkarılabilecek yegâne makul sonucun, korunan grubun kısmen veya tamamen yok edilmesi kastı olup olmadığını açıklığa kavuşturmak gerektiğini vurgulamıştır. Divan ayrıca, gruba mensup kişileri yok etme yönündeki bir kastın, eylemin kendisinden açıkça anlaşılabilecek türden ve objektif delil ve yöntemlerle tereddüte yer bırakmayacak şekilde saptanabilecek nitelikte olması gerektiğine işaret etmiştir. Divan bu kapsamda, Sırp kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen saldırıların mahiyetini ve amacını açıklığa kavuşturma gereği duymuştur. Sırp kuvvetlerin, diğer etnik toplulukların yoğun olduğu bölgelerde bu gruplar üzerinde geniş çaplı ve sistematik saldırılar düzenlemesinin ardında Büyük Sırbistan ın kurulması yönündeki siyasi hedefin bulunduğunu, bu saldırılarda aşırı güç ve şiddet kullanılarak, oluşturulan baskı ve zulüm atmosferinde Sırp olmayan unsurların neredeyse tamamının bu bölgelerden planlı bir şekilde göçe zorlanarak, etnik olarak homojen bir Sırp bölgesi oluşturulmaya çalışıldığını, özellikle Hırvatistan ın bağımsızlık ilanına karşılık olarak Vukavor da Sırp kuvvetlerinin sergilediği kararlı askeri saldırıların da bu amaca matuf geniş çaplı bir gözdağı niteliğinde gerçekleştiğini belirtmiştir. Divan devamla, sözkonusu siyasi hedefe ulaşılmaya çalışılırken önemli sayıda öldürme, yaralama, gasp, ev ve ibadet yerlerine zarar verme gibi fiillerin işlendiğini belirtmiş, geniş çaplı şiddet ve yıldırma eylemleri sırasında korunan toplulukların çok büyük acılar çektiğini tespit etmiştir. Divan nihai tahlilde, etnik olarak homojen bir Sırp bölgesi oluşturma planı çerçevesinde geniş çaplı ve sistematik saldırıların gerçekleşmiş olmasının soykırım suçunun manevi unsurunun varlığı için yeterli kabul edilemeyeceğini, bir grubun topluca cezalandırılması veya zorla yerlerinden edilmesi saikinin topluluğun yok edilmesi kastından farklı olduğunu, zira soykırım suçunun oluşabilmesi için grubun yok edilmesi kastının kendi başına ve açık bir şekilde var olması gerektiğini, dolayısıyla Sırp kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı saldırılardan çıkarılabilecek yegane makul sonucun topluluğun yok edilmesi kastı olarak nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir. 14

Uluslararası Adalet Divanının Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına... Divan sonuç olarak, 1991-1995 yılları arasında yaşanan çatışmalarda soykırım suçunun maddi unsurunun gerçekleştiğine, ancak bu eylemler işlenirken grubun kısmen veya tamamen yok edilmesi yönünde özel bir kastın varlığı ortaya konulamadığından dolayı işlenen eylemlerin soykırım olarak nitelendirilemeyeceğine karar vermiştir. c.karara ilişkin değerlendirme Divan ın söz konusu kararı yalnızca taraflar açısından bağlayıcı olmakla birlikte, Soykırım Sözleşmesi nin tüm devletler bakımından uygulama alanıyla ilgili önemli tespitler içermektedir. Öncelikle karar, günümüzde siyasi amaçlarla esnetilmeye çalışılan soykırım kavramının hukuki sınırlarını tartışmaya meydan vermeyecek biçimde yeniden ortaya koymuş, soykırım kavramının Sözleşmedeki tanımının dışına çıkarılamayacağını açıkça vurgulamıştır. Karar, bu yöndeki benzer içerikli 2007 tarihli Bosna-Hersek/ Sırbistan kararında benimsenen içtihadı teyit etmiş, soykırım suçunun var olabilmesi için en kritik koşulun özel kast unsurunun mevcudiyeti olduğunun altını çizmiştir. Divan, Hırvatistan tarafından ileri sürülen sübjektif nitelikteki siyasi ve tarihsel iddia ve söylemlerin soykırım suçunun tespitinde dikkate alınamayacağını belirtmek suretiyle delillerin tespitinde objektif hukuk kurallarına bağlı kalınmasının önemine işaret etmiştir. Bazı çevreler, soykırıma yönelik özel kastın tespitinde fazla muhafazakâr davrandığı ve saptadığı soykırım çıtasının çok yüksek olduğu yönünde Divan ın bahsekonu kararını eleştirmişlerdir. Kimileri ise, Divan ın kararının, mevcut Soykırım Sözleşmesi ve uluslararası ceza hukuku sisteminin değiştirilerek soykırım tanımının genişletilmesi zamanının geldiğinin habercisi olduğunu öne sürmüşlerdir. Yapılan eleştiriler ne olursa olsun, BM nin asli organı sıfatıyla Divan ın verdiği sözkonusu karar, gelecekte görülebilecek davalar bakımından soykırım kavramının hukuki tanımı bağlamında esaslı ve geçerli bir emsal niteliği taşıyacaktır. Divan ın soykırım bulunmadığı yönündeki kararı tarafların insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlemedikleri veya insan hakları hukukunu ve insancıl hukuku ihlal etmedikleri anlamına gelmemekte, aksine Divan tarafından vurgulandığı üzere anılan dönemde insanlık dışı suçların işlendiğini teyit etmektedir. Divan bu kararı ile soykırım suçunun var olabilmesi için en kritik koşulun özel kast unsurunun mevcudiyeti olduğunun altını çizmiştir. 15

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 16

IV. KARARIN 1915 OLAYLARINA YANSIMALARI Uluslararası Adalet Divanı nın Hırvatistan ve Sırbistan arasındaki soykırım davasına ilişkin kararı başta davanın tarafları olmak üzere uluslararası alanda kısa sürede geniş yankı bulmuştur. Öte yandan kararın, 100. yılına gelinen 1915 Olayları bağlamında da dikkatleri üzerine çektiği kuşkusuzdur. Divan ın 2007 tarihli Bosna-Hersek ve Sırbistan kararı ile makaleye konu Hırvatistan ve Sırbistan kararında ortaya konulan içtihat çerçevesinde yapılacak varsayımsal bir yorumda, 1915 Olaylarının Divan ın veya yetkili bir mahkemenin önüne gitmesi durumunda Türkiye nin soykırımla suçlanmasının mümkün olmayacağı rahatlıkla söylenebilecektir. Şöyle ki; 1. Divan sözkonusu kararlarında, Soykırım Sözleşmesinin taraf devletler açısından sözleşmeye taraf olma tarihinden önceki dönemde gerçekleşen eylemlerle ilgili olarak bir yükümlülük getirilemeyeceğini açık bir dille ifade etmiştir (principle of non-retroactivity). işlendiği iddia edilen fiillerin o tarihte uluslararası örf ve adet hukukuna göre suç niteliği taşıyor olması durumunda dahi, Divan ın bu suçu geriye yürütemeyeceğini belirtmiştir. Bu noktada, uluslararası hukukta soykırım suçunun zamanaşımına uğramamasının, bu suçun geriye yürütülebileceği anlamına gelmediğinin de vurgulanması gerekmektedir. 2. Ermenilerin büyük acılar çekmesine sebep olan tehcir kararının uygulanması esnasında Devlet yetkilileri tarafından grup mensuplarına yönelik Sözleşmenin ikinci maddesinde kayıtlı öldürme, ciddi bedensel veya zihinsel zarar verme vb. fiillerde bulunulmamış, aksine bunların gerçekleşmesinin engellenmesi yönünde tedbirler alınmış, tedbirlere riayet etmeyen 600 kişi idam ve hapis cezalarına çarptırılmıştır. Nihayetinde Sözleşmenin ikinci maddesinde kayıtlı eylemler vuku bulduysa da, bunlar devlet iradesinin Tehcir kararının uygulanması sırasında tedbirlere riayet etmeyen 600 kişi idam ve hapis cezalarına çarptırılmıştır. 17

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 Meşru nedenlere dayanan sözkonusu tehcirin amacının Ermeni toplumunun yok edilmesiyle ilgisi bulunmamaktadır. dışında veya talimatlara aykırı olarak meydana gelmiştir. Dolayısıyla 1915 yılında gerçekleşen tehcir uygulamasında soykırım suçunun maddi unsuru bulunmamaktadır. 3. Hırvatistan-Sırbistan davasında bizzat Sırbistan Sırp kuvvetleri tarafından belirli bir plan çerçevesinde gerçekleştirilen bazı saldırıların sistematik ve geniş çapta ölümlere sebep olduğunu ikrar etmiştir. Divan ın bu gerçeğe rağmen söz konusu saldırıları soykırım kapsamında değerlendirmemiş olması karşısında, tehcirin düzen içerisinde gerçekleşmesi ve halkın korunması için yasal tedbirler alan Osmanlı Devleti nin uygulamalarını soykırım kapsamına alacağını düşünmek gerçekçi olmayacaktır. 4. Divan ın maruz kararlarında, soykırım suçunun mevcudiyetinin yaşanan trajedinin sonucuna göre değil, işlenme saikine bakılmak suretiyle ortaya koyulabileceğine işaret etmesi keza önem taşımaktadır. Benzer şekilde, soykırım suçunun oluşabilmesi için hedef grup üyelerinin sayısının çok olmasına gerek olmadığı gibi, eylemin çok sayıda ölümle sonuçlanması kendi başına soykırım olmasını gerektirmez. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve kısıtlı imkânlarla uygulanmaya çalışılan bir tehcir kararı nedeniyle hayatını kaybeden kişilerin sayısının görece yüksek olması fiilin soykırım olarak nitelendirilmesi bağlamında kendi başına bir önem arzetmemekte, bu ölümlerin gruba mensup kişilerin, sırf bu gruba ait olmaları gerekçesiyle yok edilmesi kasdı neticesinde meydana gelip gelmediği önem taşımaktadır. 5. Tehcirin gerçekleştiği döneme kadar Osmanlı Devleti nde Ermenilere karşı, Avrupa da Yahudilere karşı olduğunun aksine, tarih boyunca kin veya düşmanlık içeren bir yaklaşım sergilenmediği, aksine Ermenilerin sadece sosyal ve içtimai hayatta değil, aynı zamanda devlet kademelerinde de aktif rol aldığı bilinmektedir. Tehcir kararı ise, Doğu Anadolu da meskun bulunan önemli sayıda Ermeni unsurun Ruslara yardım etmesi, Müslüman köylerde korkunç katliamların işlenmesi, Ermenilerin bulunduğu bölgelerin askeri, lojistik, stratejik ve savaşın gidişatı bakımlarından kritik öneme sahip olması hususları ışığında verilmiş olup, savaş koşullarındaki bir devletin bekası için gerekli bir askeri tedbirdir. Bu itibarla, meşru nedenlere dayanan sözkonusu tehcirin amacının Ermeni toplumunun yok edilmesiyle ilgisi bulunmamaktadır. 6. Tehcir kararının tüm Ermeniler için uygulanmayıp, güçsüz kadınlar, hastalar, yetimhanedeki çocuklar ve benzeri durumda olan kişiler ile İstanbul, İzmir ve Halep te yaşayan geniş Ermeni nüfusunun tehcire tabi tutulmamış olması, soykırım kastını çürüten diğer bir husustur. Ayrıca, sözkonusu 18

Uluslararası Adalet Divanının Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına... tehcir kanunun muhatap kitlesinin tanımında Hükümet icraatlarına karşı gelen, ülke savunması bakımından tehlike arz eden, casusluk yapan ve ülke çıkarına ihanet edebilecek kişilerin sevki öngörülmüştür. Nitekim o dönemde Osmanlı topraklarındaki Ermeni sayısı 1,5 milyon olmasına karşılık, tehcire tabi tutulan Ermeni sayısı yalnızca 500.000 dir. 7. Divan, Hırvatistan-Sırbistan kararında, sonucunda kitlesel ve sistematik ölümler gerçekleşse dahi bir bölgeyi etnik açıdan homojen hale getirmek amacıyla bir grubun bulunduğu bölgeden göç etmeye zorlanmasının grubun yok edilmesiyle eşdeğer olmadığını ve dolayısıyla kendi başına soykırım suçunu oluşturmayacağını belirtmiştir. Ülkemiz aleyhindeki buna benzer asılsız iddialar veri kabul edilse dahi, tehcirin uluslararası hukuk çerçevesinde yine de soykırım olarak adlandırılamayacağı görülmektedir. 8. Divan, konuya ilişkin kararlarında soykırım suçunu işlemeye yönelik kastın karine ve makul şüphenin ötesinde mutlak ispat gücüne sahip delillerle ortaya konulmasının gerekliliğine işaret etmiştir. Ayrıca, soykırım suçunun kuşkuya yer bırakmayacak derecede ispat edilmesi külfetinin iddia sahibine ait olduğu Divan tarafından vurgulanmıştır. Tehcir kararının gerekliliği, yerindeliği ve uygulanma başarısı noktasında temelsiz Ermeni iddiaları veri alınsa dahi, aradan geçen 100 yıla rağmen tehcirin yegâne amacının Ermeni topluluğun yok edilmesi olduğunu destekleyecek mutlak ispat gücünü haiz delil ortaya konulamaması soykırım iddiasını kökünden çürüten diğer bir husustur. 9. Öte yandan, Srebrenitsa da soykırım suçunun işlendiğine karar veren Divan, suçun faillerinin maaşlarını ve gerekli lojistik desteği Yugoslavya Hükümetinden alıyor olmalarına rağmen, bu suçun Yugoslavya'nın halef devleti Sırbistan a atfedilemeyeceğine karar vermişti. Bu çerçevede, tehcirin uygulanması esnasında gerçekleşen bireysel çatışmalarda yaşanan kayıpların ve talimatlara aykırı şekilde işlenen suçların, fiilin mahiyeti ne olursa olsun Osmanlı Devleti ne atfedilmesi tabiatıyla mümkün değildir. Nihai tahlilde, Divan ın Hırvatistan-Sırbistan kararının Türkiye nin 1915 Olaylarına ilişkin hukuki tezlerini son derece desteklediği, asılsız Ermeni iddialarının hukuk dışılığını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyduğu değerlendirilmektedir. Kararın, bu itibarla, soykırım iddialarını siyasi ve ideolojik saiklerle ve her vesileyle duyurmaya çalışan malum çevrelerde de hayal kırıklığına yol açmış olduğu söylenebiir. Divan soykırım suçunun Yugoslavya'nın halef devleti Sırbistan'a atfedilemeyeceğine karar vermiştir. 19

Ankara Strateji Enstitüsü, Analiz No: 15-09 Osmanlı Devleti nin son döneminde Ermeniler ve Müslümanlar tarafından verilen bu kayıplar, esasında kazananı olmayan trajik bir çatışmanın sonucudur. Divan ın son kararıyla yerleşik bir içtihat haline getirdiği soykırım suçunun ispatına yönelik yüksek eşik çerçevesinde, Türkiye ye yönelik soykırım suçu itham ve isnadında bulunan gerçek ve tüzel kişilerin esasen haksız fiil hükümleri çerçevesinde hukuki sorumluluğunun doğabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nitelikteki asılsız isnatlar karşısında ülkemiz tarafından alınan diplomatik ve siyasi tedbirlerin yanı sıra, hukuki yollara başvurulmasının da caydırıcı etkilerinin olabileceği akla gelmektedir. Öte yandan, hangi taraftan olursa olsun insanlık dışı sonuçlar doğuran tehcirin ardından ortaya çıkan kayıplar, yalnızca Ermeni ve Türk toplumunun değil, tüm insanlığın ortak acısıdır. Osmanlı Devleti nin son döneminde Ermeniler ve Müslümanlar tarafından verilen bu kayıplar, esasında kazananı olmayan trajik bir çatışmanın sonucudur. Türk düşmanlığı yapmayı amaç edinmiş kötü niyetli gruplarca istismar edilmeye devam eden bu ortak trajedinin yaşandığı süreçte, tarihin acı sayfalarına gömülmesi gereken husumetin yanında nice kardeşlik, fedakârlık ve cömertlik hikâyeleri anlatılmayı beklemektedir. Yaşanan trajedinin gerçek mahiyetinin olgunlukla ortaya koyulması suretiyle, iki millet arasında umut ve dostluk bağlarının tekrar tesisi için uygun bir vasatın teşkili, ve ardından da bu amaç doğrultusunda, kaybedilen zamanı da telafi etmeye matuf ciddi bir gayret sergilenmesinin tüm taraflar için asgari bir insani sorumluluk olduğu aşikardır. 20

Ankara Strateji Enstitüsü Analiz No: 15-09 Nisan 2015 Uluslararası Adalet Divanı nın Hırvatistan-Sırbistan Soykırım Kararı nın 1915 Olaylarına Yansımaları Tarihi ve Hukuki Perspektiften Bir İnceleme Yunus Emre Açıkgönül Onur Demirbaş Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No:8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 Faks: (0312) 213 84 34 ankarastrateji.org info@ankarastrateji.org