* Prof. Dr, Ekonomi Fakültesi Öğretim tt yesi



Benzer belgeler
Uluslararası Para Sisteminin Tarihi

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici


FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

İçindekiler kısa tablosu

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

ÖDEMELER BİLANÇOSU VE DENGESİ

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

IMF, Birleşmiş Milletlerin uzmanlaşmış kurumlarından biri olsa da, kendi tüzüğü, yönetim yapısı ve mali kaynağı vardır.

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

IS-LM-BP Grafikleri. A. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

IS-LM-BP Grafikleri. B. Sabit kur rejimi ve tam (sınırsız) sermaye hareketliliği altında politikaların etkinliği:

N VE PARA ARZININ ÖZELL

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY

FİNANS VE MAKROEKONOMİ. Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme. Finansal Krizler ve Ekonomi

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

İşsizlik Çeşitleri, Para Kavramı. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

3. BÖLÜM DÖVİZ PİYASASI

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

PARA POLİTİKASI AMAÇLARI VE ARAÇLARI TÜRKİYE UYGULAMASI

İÇİNDEKİLER: Birinci bölüm DIŞ TİCARET SİYASETİ

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI LİKİDİTE DESTEĞİ KREDİSİ YÖNETMELİĞİ

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Para nedir? Uluslar arası Para Nedir?

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

I. Uluslararası Parasal Ortam 1

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 73

Dengesi Dr. Dilek Seymen Dr. Aslı Seda Bilman

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

/ 77 TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

ULUSLARARASI PARASAL SİSTEMİN GELİŞİMİ. Türev Piyasaları, Sayılgan 2

Ödemeler Bilançosu ve Cari İşlemler Açığı

Dış Ticaret Politikası. Temel İki Politika. Dış Ticaret Politikası Araçları Korumacılık / İthal İkameciliği

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Tahvil Yatırımında Risk Anapara ve Faizin Ödenmeme Riski

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır.

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

1930 DÜNYA BUHRANI DÂHİL, TÜRKİYE BU KADAR AĞIR KRİZ YAŞAMADI.

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Servet değer biriktirme araçlarının tümüne (tahvil, bono, hisse senedi, ev, arsa vb. verilen bir isimdir.

EKONOMİK VE FİNANSAL GÖSTERGELERİN ANALİZİ

EKONOMİK GÖSTERGELER ve YORUMLANMASI

PARA VE BANKA I.BÖLÜM. PARANIN TEMEL KAVRAMLARI ve TARİHSEL GELİŞİMİ

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR

EKONOMİK GÖSTERGELER ve YORUMLANMASI

Finansal Piyasalar ve Bankalar

DÜNYA TARIM ÜRÜNLERİ TİCARETİ

Uluslararası Para Fonu (IMF) nedir? Hakkında bilgiler..

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

Para Piyasasında Denge: LM (Liquit Money) Modeli

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Merkez in 2016 Para ve Kur Politikası..! Kararlı para politikası duruşu enflasyonu düşürmekte temel belirleyici olmuştur..!

Analitik Bilanço Verilerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

Özel sektör Dış Borçları: Yeni bir kırılganlık kaynağı mı?

FACTORING. M. Vefa TOROSLU

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

1 Ç İ N? > F, K İ L E R KİTAP I. C U MH UR t Y ET REJİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 1

Haziran. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Finansal Yönetim Yabancı Kaynak Maliyeti. Arş. Gör. Yasin Erdem ÇEVİK Gazi Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü. Finanslama Politikası

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS

VOB VADELİ İŞLEMLER VE OPSİYON BORSASI

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

21 Aralık Aralık Bugün, Gözler ABD 3.Çeyrek Büyüme Verisinde Olacak

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

2. Hafta Dersinin Planı (Bu ders sunumunun hazırlanmasında büyük ölçüde Nevzat Güran ve Sadık Acar ın ders notu ve kitaplarından yararlanılmıştır)

Yrd. Doç. Dr. Emre HORASAN

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM: ULUSLARARASI FİNANSAL MİMARİ


CARİ İŞLEMLER DENGESİ

TÜRKİYE NİN DIŞ TİCARET YAPISI. Doç. Dr. İsmet GÖÇER Aydın İktisat Fakültesi Ekonometri Bölümü

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Balayı bitti, yeni bir dönem başladı

(41/2001 Sayılı Yasa) Madde 51 (1) A Altında Tebliğ. 1- Bu Tebliğ, Merkez Bankası İdare, Teşkilat ve Hizmetleri Tebliği olarak isimlendirilir.

Teknik Bülten. 20 Temmuz 2016 Çarşamba

Ekonomi II. 19.Para ve Bankacılık. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASININ I-M SAYILI GENELGESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR GENELGESİ YAYIMLANDI

EKONOMİ POLİTİKALARI VE

Uluslararası Tarım ve Gıda Politikası II

İktisat Tarihi

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Chapter 15. Para, Faiz Oranları ve Döviz Kurları. Slides prepared by Thomas Bishop. Copyright 2009 Pearson Addison-Wesley. All rights reserved.

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

Transkript:

1 t- VEDA DERSİ : Milletleı arası Likidite Vamık Toprak(*) 1 If 1 Vaktiyle bir/ gün Deneme Dersine çağrilduiı. Bu, Yönetmelik emriydi. Aradan çarçabuk yıllar geçti. Bugün de veda Dersine çağrılmış bulunuyorum. Yönetmelikte hüküm yok ama,. başlatıl~ mak istenen bir geleneğin ilk adımı olsun deniyor. Katılıyoruın,. önayak olanları kutlar, kendilerine teşekkür ederim. ners senesi ba 'ında Veda Dersi. Bu nasıl iş? Aslında bu, benim için bir veda olsa bile, Akademi için bir başlangıçtır; çünkü görey, yeni ellerden tazelenmiş, güçlenmiş olarak devam edecektir. Genç ku akla,r görevi ehliyet ve dirayetle, sorumluluk duygusu ve anlayışı içinde selamet.ie yürüteceklerdir. Bundan. eminim ve müsterihim. Başarılarının millet için ve insanlık için hayırlı olmasını şimdiden dilerim. - Sevgili öğrencilerim: Sizlerle bundan böyle, hoca-öğrenci iliş kisi içinde karşılaşamıyacağız. Bundan dolayı üzgünüm; fakat şu düşünceyle teselli olmak istiyorum ki, hayatta hoca~öğrenci ilişkisi kad;:ır mantığında saf ve hasbi (çıkara dayalı olmıyan), üstşlik daha da sürekli, dostluk ilişkisi vardır. Sizlerle her zamart için dost kalmak istiyorum ve bunu ümit eqiyorum. * Prof. Dr, Ekonomi Fakültesi Öğretim tt yesi

Aziz mesai arkadaşlarun: Bütün eksiklerime.ve yenemediğim kusurlaruna rağmen beni. her zaman hoşgöiii ile karşıladınız, ba na destek oldunuz; yetişemediğim anlarda, erişemediğim yerlerde boşluğu doldurdunuz~ yükümü paylaştınız. Sizleri daima şükranla anacağım. Cümlenizi saygı ve sevgi ile ~,elamlarun.. Şimdi müsaadenizle bugünkü ders konumuza geçiyorum. B4" ülkenin. dış. ödemelerinde kullamldığı veya.kulla:iınıaya hazır tuttuğu parasal araçlar, o ülkenin dı likiditesini oluşturur. Dünya likiditesi milletleiin dış likiditeleri toplamından meydana gelir. Günq.mü~de altın, döviz, IMF kredileri ve öz.el Çeki'ne Haklan, milletlerarası ödemelerde kullamlan başlıca araçlardır. B unlar emre hazır yanl dış ödemelerde derhal kullanılacak halde olmalıdır. Resmi ihtiyatlar bumaksada hizmet. eder. Şu halde, dünya likiditesi, dünya talebini karşılar. Likiditelerle talep denk olmalıdır. Likidite talepten az ise deflasyonist baskılar doğabilir. Aksine, likidite talepten fazla ise enflasyonisp baskılar beklenir. Bu sonuçlar sadece anılan değişkenlere bağlı olmayabilir yani araya başka faktörler de girmiş bulunabilir; fakat her halükarda, likiditel-talep arasındaki fasıla fazla açılmaı:p.alıdır. -.Likidite kavramı kaı:şımıza ilkteri, bir para değişimi yani bir milli paranın ba~ka bir millet. parasına çevrilmesi-sorununu çıkanr. Zira ilgili karar merkezleri (kamusal merciler, firmalar, bankerler, vs.) kendilerine yapılacak ödemenin kendi milli paralariyle veya tercih ettikleri bir ücüncü devlet. parasiyle yapılmasını isteyebilirler. Burada, paraları,n,konvertibilitesi, parite ve döviz kuru gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Yani kambiyo muameleleri alanındayız. Milletlerarası ödemelerde milli pa~amn konvertibilite özelliğini kazanmış olması yahut bu niteliğe sahip. paralann ticaret gibi yollarla önceden elde edilmiş bulunması, ödeme sorununun çözümü için yetmemektedir. Bir de transfer sorunu var. Transfer işlemine genellikle emisyon bankaları veya yetkili diğer bankalar aracılık etmektedirler. Bu maksatla telgraf veya teleks kullamlıyor; dışardaki muhabir bankaya bu yolla, ödeme talimatı veriliyor, şart- 2

ları bildiriliyor. En çabuk, en ucuz, en emin yol bu oluyor. Çek gibi belgelerin veya para, altın gibi maddi araçların gönderilmesine gerek kalmıyor. O yollara başvurulmak gerektiğinde ise iıakliye, sigorta,- komisyon gibi masraflar artıyor. Derlj.~ştir ki, likidite özelliği yoksa, para da yok sayılır. Şimdi buna ilave edelim: transfer yoksa, likidite yoktm;. Ödeme de_ olamaz,.. Fakat t.ransfer basit bir işlem değildir. Çeşitli konularda sayı- sız engele uğramış, çok yönlü ve çetin bir konudur. ı 1. 1 1 1 1 f Likidite, konvertibilite, transferabilite: bunlar, milletlerarası çok taraflı ödemeleri kolaylaştıran bir tekniği yansıtıyor veya bu tekniği oluşturuyor. Fakat kaydetmek gerekir ki Clispoİıibl ( emre hazır) paranın bir başka paraya çevrilmesine ve bir ülkeden ötekine transfer saglanmasına gerek kalmadan da ülkeler arasıilda ödeşme mümkündür. Takas (tmc) veya klering muameleleri bu tür tesviye (ödeme) örnekleridir. Fakat o takdirde iki taraflı mua meleler şebekesi karşısındayız. Bunun teknii! olumsuz sonuçlarına katlanmak durumundayız. Dünya ticaretiili güçleştiren ve daraltan bu tekniği aşmak için Batı alemi İkinci Dünya Savaşından bu ya-. ha büyük çaba harcamış ve büyük Iriesafe I:!Jmıştır. Milletlerarası likidite, dünü, bugünü ve yarını olan bir konu; yani gelişme halinde bir konu. Tanımak ve tanımlamak için kavramı, tarihi gelişimi içinde izlemek gerek. Altın standardı rejiminde milli paranın altına çevrilebilirliği o paraya ödeme gücü, liki-, dite özelliği ve konvertibillte niteliği kazandınyordu. Ülke içinde ve ülkeler arası ödeme ilişkilerinde bu böyle idi. Altın-döviz standardına geçildiğinde, altının yanısıra bazı milli paralar da ırinietlerarası ödemelerde geçerliiik kazandı: anahtar-para, rezerv~para, konvertibl para, dunya parası gibi deyimler kullanılır oldu. Düne kadı:ır altın tarafından görülen fonksiyon artık bu nitelikleri ta-' şıyan paralar tarafından geniş ölçüde yüklenilmişti. İki dünya savaşı arasındaki dönemde sterlin. İkinci Dünya Savaşından sonra. ise dolar, anahtar-para rolünü onadılar. Anahtar-paranın, altın'a bağlıliğı sürüyordu; belirli şartlarla altın'a çevrilebilirliği de sağlanmı tı. Diğer ülkelerin_ paralan ise, az çok sabit pariteler-- 3

le, anahtar paraya bağlanmıştı. :Böylece, likidite kavramının an ıamı değişikliğe uğramış oldu. - Gelişme bununla kalmadı. 1931 de şterlin'in altm'a olan bağı koptu; fakat sterlin, uzunca bir süre daha, likid para, konvertibl para özelliğini aynen korudu. Hesap birimi, ödeme aracı ve rezerv para olarak yine sterlin kullamlıyordu; aranan, tercih edilen para öncelikle bu idi. 1971 de dolar aynı akibete uğradı: altın bağı koptu. Fakat dolar da sterlin gibi, fonksiyonlarını sürdürüyor. Dolara bağlı ülkelerin merkez bankalarmca, Anıerikan Rezerv Bankasına, dolar, verildiğinde, karşılığı olan altın, 1971 tarihine kadar istenebitirdi; O tarihten sonra artık isteneıniyor. Buna rağmen dolar, konvertibilite özelliğini koruyor ve likid para sayılıyor. Esasen İkinci Dünya ~avaşmdail bu yana konvertibilite ve likidite özelliği - dolann inhisarmdar değildir: ma~k, sterlin, isviçre frangı, yen gibi Demek ki konvertibilite ve likidite terimlerinin anlamı, ifade ettikleri kavram, Altın Standardı dönemindekine kıyasla değişikliğe uğramıştır. _paralar ayın saftadır.. Bir adım daha atalım: özel Çekme Hakları'na vannz. SDR veya DTS kısaltmalariyle arnlan bu Haklar, Altın - kağıt diye de tanıınianınaktadıt. Milletlerarası tediye (v_eya daha geniş deyimle tesviye = reglements) günümüzde SDR kullammıyle de yapılabilmektedir. Bu Haklan savunanlarla, bunlan hayal ve fanteziden ibaret sayan ve sakmeali gören tezleri şimdilik bir yana bırakalım. Bunun tartışmasına burada girmeyelim. Huku}rl ve fiili durum SDR ile ödemeleri milletlerarası alanda mümkün kıldığı sürece, milletlerarası likidite kavrammda bir değişiklik, bir gelişme olmuş demektir. Gelişme (evolution) devam edecektir; çünkü canlı (yaşayan) kavramlar karşısmdayız. Toplumlar, ihtiyaçlar değişiyor; fikirler ve olaylar da öyle. Sosyal kavramlar bu değişikliklere uyum göstermezlik edemez. Bu normaldir. Fakat özellik ~urada ki, değişkenler arttıkça ve değişmeler sıklaştıkça, konu giriftleşiyor, mudil (karmaşık) oluyor; konuya yaklaşmak, onu yakalamak zorlaşıyor; fikir ve görüş aynlıklan doğuyor, tavsiye edilen reçeteler çoğalı _ yor. Milletlerarası likiditelerin ve dünya talebinin ölçülmesi ve bu değerler arasmda karşılıklı dengenin sağlanması istenmiştir. Fa-. ' 4

kat bu pek mümkün olamamıştıır. Günümüzde dünya likiditesi yeterşizdir diyenler olduğu gibi,. bunun aksinf savunanlar da var. Likiditeyi.Yeterli görenlerden bazıları, bunun dağılımındaki aksak Ilkiara dikkati çekiyorlar. Gerçek hangisinde? Söylenebilecek olan şudur ki, millet birimlerinin dış harcama eğilim ve olanaklan ile, dış ihtiyat bulundurma davranışları önceden kesinlikle hesaplal].~mıyor. Likiditelerin rakama sığmadığı, istatistiki kalıplar içine allnamıyacağı söylenmiştir. Bu yola gidildiği takdirde, esasen noksan.ve yetersiz kalmış olan matematik ifadelerin, yorum ve yaklaşım farklılıkları da eklenince, daha yanıltıcı gözlemlere ve so~ nuçlara götüreceği il~ri sürülmüştür. Bu suretle, likidite kavramında kantitatif ölçülebilir, maddi boyutlarm yanısira, kalitatif niteliklerin, toplumsal davranış'ların ve psikolojik tepkilerin de payı bulunduğu ve ağıriık taşıdığı. belirtümek istenmiştir. Para olayı dahili alanda analizden kaçar, sembollere pek sığmaz. Milletlerarası alanda değişkenler sonsuza doğru yığılmakta, çoğalmakta iken, reçete vermeye kalkmak, yersiz bir cür'et.. olmaz mı? Bu alanda doku artık çok daha karmaşıktır; etki-tepki ilişkileri çelişkili olabilmektedir. Bir parasal düzeltmenin, devalüasyon. veya reevalüasyon gibi bir operasyonun, hangi süre içinde ne gibi sonuçlar doğuracağı matematik olarak bilinememektedir. Burada çoğ.altan etkisi pek ölçüye gelmiyor. Bu etki sıfıra yakın olabiliyor veya spekülasyon gibi başka etkenler araya girdiği takdirde beklenen sonuçlar alınamıyabiliyor. Diyelim ki reevalüasyon, devalüasyonun tersidir; fakat. simetrik etkiler dç:>ğurmıyacaktir. Velhasıl aynı yönde yahut birbiriyle çeli~kili bu çok. sayıda faktörler demeti, değişkenierin çok ve çeşitli olduğunu gösteriyor. Anılan faktörler endojen yeya egzojen (içsel, dışsal), teknik veya polw.k, somut veya psikolojik olabiliyor. Milletlerarası likiditeler konusu bizi rezervler konusuna yak Iaş.tınr. Her ülke, dış ödeme açıklannı kolaylıkla kapamak ve dış harcam~lannı kesintiye uğratmadan sürdürmek için, geçerli ödeme araçlanndan bir ihtiyat bulundurmayı isteyecektir. Likidite bir anlamda budur yahut. likidite ihtiyacı bunu gerektirmektedir. Fakat rezerv bulundurmanın alternatif maliyeti yüksektir, yaru parayı ihtiyatta tutma pahalı bir siyaset-tir. Gelişme yolundaki 5

l :ülkelerin buna hem güçleri yetmez, hem de ekonomik açıdan bun lar için uygun düşmez. Vadesi gelmiş borç' taksitleri ve faizleri ödenmeyi beklerken, ithal ve yatırım ihtiyacı yeterince karşılanamamışken, işsizliğin artması frenlenememişken, ihtiyatiara geniş yer vermek, ne mümkfuldür ne de akıllıca bir iştir. Bununla be raber, yetmiş sente muhtaç ülke diye şöhret yapıp içte ve dışta olti;msuz yankılar yaratmak da tasvip edilemez. Şu halde bir optimum aranmalıdır. Ancak, gelişme yolundaki ülkeler bu opti mum:a genellikle varamadıkları gibi, geliş'miş sanayi ülkeleri de bu hedeften çok kere ters yönde uzak kalma~tadırlar. Dfuıya rezervirün önemli bir bölümü esasen bu ileri ve zengin ülk~lerin ellerinde bulunduğuna göre, bu ülkelere bazı görevler ve soiumlulukiar tlüşmek gerekirdi: sırasında paralanın reevalüe etmek, az gelişiniş ülkeler Çıkışh malların ithalini kolaylaştıncı ve artırıcı tedbifler almak, mubadele hadlerini -fiyatlar ar~ılığı ileaz gelişiniş ülkeler lehine düzeltme yolunda ça_ba harcamak gibi. Gelişmiş sanayi ülkelerinin bu yönde kendilerine düşeni yeterin ce yaptıkları söylenemez. Düny~ likiditesini belirli blr dönemde sabit farzeden görüş benimsenecek olursa, bir kısım ülkelerin gelir fazlalıkları, diğerle- - rinnin gider- fazlalıklarına tekabül eder. Başka deyişle, birllerinin zenginleşmesi, refaha ermesi, başkalarının fakirleşip refah kaybı- _ na uğraması pahasına gerçekleşmektedir~ Bu nokta tartışmalı-..._ dır. Tartışma dışı kalan gerçek ise şudur: dış dengerlin sağlanması veya buna yaklaşılniası, yani aşırı ve sürekli aç~lar yahut bu tür fazlalıklar kaydedilriı.esinden ;kaçımlması, her ülkeye düşen bir görevdir. Hakça bir ödeşme ve adil bir dağılım.' bunu gerekt.irmektedi:ı;-. İhtiyatlar, dış ödeme araçlarını emre. hazır tutan fonlardır. Dış -gelirler dış giderlere -yetmediği zaman, açık, bu. fonlardan karşılanacaktır. Fakat hitiyatlar arızi ye geçici açıklar için kullanılmalı ve ilerde, kısa sürede, yeni gelirlerden ayrılacak paylarla telafi ediimelidir. Böyle değil de, sürekli ve yapısal sebeplerden döğan açıkların ihtiyatlardan kapatılmasına gidilirse, bu fonlar çabuk tükenir ve yenilenemez, güç durumlar doğar. Bu genel açıklamalardan sonra, milletlerarası likiditeyi oluşturan parasal araçlardan herbirinin bazı özelliklerine kısaca değinelim. 6

Altın: Günümüzde sınırlı bir ödeme aracıdır.. Birikimi sınırlı kalmıştır. Dünyadaki dağılımı dengesizdir. Üretimi sayılı bazı ülkelerde mümkün olmaktadır,. üretim maliyeti yüksektrr. üretimin artınlm.ası alyın fiyatını düşürür; bu yüzden üretici ülkelerin"işbie gelmez. Altın faiz getirmez; altın fiyatjannın giderek artmasına bağlanan spekülatif tahminler uzun dönemde genellikle doğru çıktığından, iş ve aile çevrelerinde güvenilir bir maden niteliği taşır. Dış ödemeler için kullanılan veya karşılık tutulan al-. tm miktan dünya stokuna göre nispeten azdır. Altin'ın bit ülkeden. başka ülkeye nakli pahalı ve rizikolu olduğu için resmi parasal altın genellikle merkez bankalannın veya emisyon kurumlannın kasalannda hapsedilmil}' bulunmaktadır. Şu halde altın, günümüzde, öncelikle kullanılan bir ödeme aracı olmaktan çok~ teminat oli:ırak bulundurulan bir mevcuttur. Milli paralarm altın'a bağlı olduğu ve altın karşılıklannın istenebildiği dönemde yani geçen yüzyııda ve Birinci Dünya Savaşına kadar yaşamı olan Altın Standardı döneminde bu madenin rolü ve fonksiyonu-bugünkünden farklı idi. Ülkeler arasında ti-. ' caret ve kambiyo muameleleri serbest tutulduğuiıdan, engellere uğramadığından, fiyat mekanizması iç ve dış dengeyi sağhimaya yetiyordu: Altın giriş ve çıkış noktalan diye bilinen tirnitlerden sonra beliren akımlar sayesinde, anılan dengeler otomatik olarak elde edilebiliyordu. Dış ödemeler bakımından lehte ve aleyht-e farklar bu sayede büyük boyutlara varmadan kendi kendine gi-, deriimiş oluyordu. Bazı konjonktür dönemleri hariç, büyük çalkantılar görülmezdi. Yahut genel kanı bu merkezde idi. Rekabete dayalı piyasa veya pazar ekonomisi taraftarlan bu görüşü savunuyorlardı. Elastikiyetler yeteri! ise, yani tepkiler çabuk görülüyorsa, hele iç likiditele.rle dış likiditelerin, bir de fiyatlarla akımların (mal va sermaye akımlannın) karşılıklı uyumu gecikmiyorsa, ufak bir altın varlığı ile, likidite ihtiyacı sağlanabilir. Fiyatlarda, iskonto ve faiz hadlerinde en küçük bir değişiklik, bir dengesizliği kolayca düzeltebiliyorsa, milletlerarası likiditelere adeta gerek kalmaz. Birinci Dünya Savaşına kadar İngiltere bunu yapml tır.. Bu Savaşa öngel en yıllarda İngiltere Bankasinın altın. varlığı, bu ül~ kenin yıllik dış ticaret değerinin yüzde üçünü ancak oluşturabi- 7

_ lirdi. Fransa o dönemde bu altm miktarının dört katına sahipti. Fakat dünya ticaret ve borsa faaliyetlerinin en mühim merkezi Paris değil, Londra idi. İngilterenin mali ve ticari üstünlüğünün ve deniz taşımacılığında monopole varan faajiyetinin yanında, bankac~lık -bankerlik- muamelelerindeki başansı, bu alanda sağladığı güven ve çabukluk, Londrayı bu işlerde dünyanın merkezi yapmıştı. Faiz ve iskonto seviyelerindeki küçük farklar, milletlerarası likiditeleri bu merkeze ziyadesiyle çekmeye yahut bu likiditelerin anılan merkezden kaçmasına yetiyordu. Ödeme akımlan bu sayede dengeleniyordu. İngiltere.Bankasının o dönemde yılda ortalama sekiz defa iskonto hadlerini değişt irdiği ve bu yolla altın piyasasıp.ı da bir ölçüde monopolüne aldığı gözlenmiştir. Velhasıl sterlin, geçen yüzyılın en çok aranan, tercih edilen parası olmuş ve istisnai bir likidite özelliği kazıın:mıştır. Çok taraflı anlaşmaya dayalı "milletlerarası bir parasal hukuk düzenlemesi mevcut olmadığı halde sterlin anahtar-para fonksiyonu görmüş~ tür. Büyük depresyon yıllanna gelindiğinde durum ('leğişmişti: İngilterede işsizlik artmış, deflasyonist bir eğilim b_elirmişti. Para rriakamian, iskonto hadleriilin art ınlmasına karşı çıkıyor ve işsizliğin artmasını buna bağlıyordu. Para makamlarının müdahalesi gerekli görülmeye başlandı. Keynes uyarılan da bunu öğütleyecekti. İngiltereden altın ihracı yasaklandı. 1931 de sterlinin altın bağı koptu ve İngiliz lirası devalüe edildi, Dış açıklar deflasyona yol açar da, fiyatlar ve ücretler düşıneye karşı dirençli olursa, para makamlan, sabit kur rejiminde, şu hedeflere yönelir: --'- Yeterli ihtiyat.bulunmaması yüzünden dış açıklann, ülke içinde, istenmeyen çalkantılar yaratmasını önlemek. - Üll,{eyi dışa kapalı (izole) yaşamaya itecek zararlı tedbiriere (mesela çıkarcı devalüasyonlara, kambiyo kontrollanna, gümrük vergisi ve ithal-kontenjanlan uygulamasına) başvurulmasım önlemek. Burada bir paradoksa işaret etmek istiyorum: Altın Standard!- ve Altın Kambiyo Standa:ı;dı, prensip olarak sabit kurlar. rejimini benimsemiştir. Sabit kut rejimi ise alemşümuldür, mon-, 8

dialisttir; şu anlamda ki sabit kurlar mmetlerarası bağlantı kurma fonksiyonu görür, istikrar ve güven sağlar, dünya t iraretinin' artmasını kolaylaştırır. Esnek (fleksibl) kurlar rejimi ise dışa nispeten kapalı olan, çok taraflı işbkliğine elverişli olmıyan milliyetçi ekonomiler hizmetinde fonksiyon görür. 1919 dan itibaren Birleşik Amerika tarafından başlatılmış olan ve millet lerarası «tampon-stoklar>> ~ye arnlan uygulama, esnek kurları yaşatmak çin kullamlmıştır. Konuya başka açıdan yaklaşırsak ayriı paradaksu şu biçimde ifade edebiliriz: likidite ihtiyacı, herbir ülke için, milletlerarası bağlantı arzusundan çok, millet lerarası bağlantısızlık isteğinden yani bağımsızlık özleminden doğmaktadır. Dar zamanları;ia her devlet kendi göbeğini kendisi kesrnek istiyor. Bu suretle likidite, ekonomik milliyetçiliğin araçlarııidan biri olmuş oluyor. Bu davramş, istllrrarsız dönemlerde az çok haklılık da kazamyor. Petrol fiyatlarının dalgalanmaya bırakıldığını öğrendiğimiz bu g{inlerde, dış ödemelerin faturası ~eldikçe ve ileriye dönük tahminlerde isabet güçleştikçe, <<gemisini kurtaran, kaptandır» fetvası daha çok rağbet görüyor. Birleşik Amerikanın yakın tarihlerdeki durumuna gelince: Birinci Dünya Savaşim takip eden yıllarda amerikan cari işlemler bilançosu ve sermaye hareketleri lehte idi; ülkeye altın akımı başlamıştı. Bunun enflasyonist baskısından endişe edildi. Altın alımsatımı yasaklandı. Altımn diş ödemelerde kullamlması ise -İngpıterenin aksine- serbest tiırak~ld~. Krediler kıs1~uı. Vadesiz ödeme araçlannın _:-banknot, vs- altın karşılığı iki katına çıkarıldı, % 70 oldu. 1933 te dolar (1936 da Kara Avrupası ülkelerinin paralan) altın'dan koptu; 1934 te dolar %. 4.0 oranında devaiü2 edildi: ı ons altın 35 dolar oldu. Bu parite Bretton-Woods kararlariyle İkinci Dünya Savaşından sonra da korundu. Döviz: Günümüzde milletlerarası ödeme aracı denilince önce-. Ukle konvertibl dövizler akla gelir. Dolar ve diğer kuvvetli paralar bunlardandır. İkinci Dlinya Savaşından sonra dolar eşsiz bir üstünjj~k kazandı. İstikrar ve likidite-fonksiyonlan yönünden güven verici idi. Oysa diğer paralar erozyona uğramıştı. Böylece dolar, hem para birimi; hem- ödeme ve ihtiyat, parası olarak genel bir kabul gördü. Sermaye hareketleri yönünden görülen ise şu idi: 1931-1951 ara- 9

sı Birleşik Arnerikaya sermaye akımı oldu; 1951-1971, arası ise.bu akım Birleşik Amerikadan Avrupaya döndü: Marshall yardımı- ve ardından Avrupanın ekonomik kalkınması bu akımı hızlandırdı. Londrada altın fiyatı fırladı. Bu arada Avrupa paralarında birbiri pe~isıra i% 20-40 oranlarmda-devalüasyonlar görüldü. Aşırı değerlendirilmiş paralar bu sefer de dolara ve resmi -altın fiyatına göre düşük değerlendirilmiş oluyordu; fakat Anierikan ticaret bilançosu «bundan dolayııı bozulmuş olmadı, zira amerikan ekonomisinin dışa bağımlılığı: nispeten azdır. Doların 1971 de ve 1973 te devalüe edilriıesi bazı Avrupa paralanndaki düşük değerleri kısmen düzeltti, fakat sermaye akımlan yine de daha dengeli olamadı: bu akımlar «ters etkiler» (effets perv'ers) altında sürüp gitti. Bretton-Woods anlaşmaları (1944) Altın-Kambiyo, Standardını benimsemis ve bu sistem Batılı ülkeler arasında 1947 den itibaren yürürlük k~zanmıştır,. Sistemin yürütiuinesi görevi, aynı ahla malarla, i:mf kısaltınasının simgelediği ve şirhdi artık ülkemizde de. herkesin maluınu olan Milletlerarası Para Fonuna verilmistir. Bu sistemde dolar, altın'abağlı anahtar-paradır. Fon'a üye cıi~r ülkelerin paralan doiar karşısında belirli bir parite ile kote edilmiştir. Dolann savaş öncesi değeri korunmuştur: ı ons. altın = 35 ~olar. ABD tedaville çıkardıği dolarlar için en az i%- 25 altın karşılık bulunduracaktır. Üye ülkeler paralannın dalgalanmasını % 1 (artı ve eksi) sının içinde tutacaklardır. Kote edilen değerler üze rinden % 10 u aşan değişiklikler için Fon'un müsaadesialınacaktır. Fon bu müsaadeyi, yapısal dengesizlikler bulunmadıkça vermez. Üye ülkelerin merkez bankalan, ellerinde birikim dolarlan Amerikan Bankasına verip karşılığı altını isteyebilir, alabilir. - Görülüyor ki sistem, sabit kur esasını kabullenmiş~ir. Ödemeler bilançosu dengesini sağlamak için döviz kurlan bazı artlarla ve belirli öranlarda ayarlanabilecektir. Sisteme dahil ülkelerin paralarına, karşılıklı konvertibilite sağlanacaktır. 1971 ağustosunda doların altınla bağiantısı askıya alındığında, sistem-içi paraların üçte ikisi hala konvertibilite kazanamamştı. Sistemin konvertibilite sağlamayı hedef almasındaki maksat, ikili (bilateral) ticaret yerine,. çpk taraflı ticareti yaygınlaştırmak ve geliştirmekti. Bu, bir ölçüde gerçekleş-ebilmiştir.. (. ~ ' Likidite ve konvertibilite kavramlannın nasıl değişikliğe uğra~ dığını göiiiyoruz: dolar artık altın'a çevrilmiyor, art.ık anahtarlo U ilı '. ~

para değil, fakat başka paralarakolayca çevrilebiliyor; hesap birimi, ödeme aracı, hatta rezerv para özelliklerini koruyor. Altın'a geliiı_ce, parasal niteliği bir anlamda biraz daha kayboldu: merkez bankalan ellerindeki dolarlan Amerikan Bankasına-verip karşılığında altın isteyemiyorlar, fakat milletlerarası ödemelerde' altın geçerliliğini koruyor ve serbest piyasada değer kazanmaya devam ediyor. Bu fiili durumun meydana gelmesinde şüphesiz Amerikan ödemeler bilançosunda bilhassa 1960 lı yıllardan itibaren artarak süren açıkların büyük payı olmuştur. Bir başka deyişle dünya likiditesi bu açıklarla beslenmiştir. Amerikan hükümetleri_ sanki bir dünya merkez bankasına sahipmiş gibi huvarda ve sorumsuz bir davramş içinde olmuşlardır, deniliyor.. Fiili.durumlara 1971 aralık ayında Washiiıgton (Smithsonian) ve 1976 ocak ayında Jamayka (Kingston) anlaşmalariyle hukukzlik kazandinlmak istendi. Bundan sonraki gelişmeler gerek Fon nezdinde gerekse Batı Avrupanın gelişmiş sanayi ülkeleri nezdinde hızlandı. Fon kredi ıeri artırılan. kotalara bağlı olarak yükseldi. Fon aracılığı ile ülkelerin yararlanmasına açılan ÖÇH daha geniş ölçüde kullanılmaya başlandı. Fakat gerek krediler gerekse ÖÇH, en fazla, zengin ülkeleıin yararlandığı imkanlar olarak kaldı. öte yandan,.ortak Pazar ülkeleri bir Avrupa Para Birimi (ECU = UCE) kabul.ettiler. Bu da altm'a bağiı yahut altın değeri belirlenmiş bir para birimidir fakat altın'a Çevrilmez. Bu birim değeri üzerinden kota edilen avrupa paralan için sınırlı bir dalgalanma ma;rjı kabul edilmiştir. (Zira Fon, dolara bağlı paralar için:%- ı lik marjı % 2,25 e çıkar~ nuş bulunuyordu). Avrupa paralan için birbirleri arasında ır; lik sınınn aşıimamasi kararlaştırıld~. ı,l25 Bu maksatla «tünelde yılann teknikler kabul edildi. sistemi, «sepetn sistemi denilen Avrupada 1945-1950 arasında dolar kıtlığı, 1958-1968 arasında ise aşın dolar bolluğu tedirginlik yaratmıştır. Avrupa şimdi dolara karş'l bağımsızlık kazanmak istemektedir. Fakat herşeye rağmen dolar hegemonyası sürüp gitmektedir. Bunun en ala delili eurodouar piyasasımn doğmuş ve gelişmiş olmasıdır. ll

Ne olursa olsun, artık tek-kutuplu bir pa~a _alemi kal' Jslİlda bulunmuyoruz: güçlü para günümüzde dolardan ibaret değildir: mark, yen, sterlin, isviçre frangı gibi paralar da ağırlıklannı belli etmektedirler. ECU gibi girişimler ise anlamlı bir başlangıç sayılabilir. Likidite tercihi: Para konulannda dünyanın dünkü ve bugünkü manzarasından çıkanlabilecek bir çok sonuçlar olabilir. Biz burada bunlardan sadece bir tanesine değinmekle yetinelim: Gres- ham «çürük para, sağlam parayı kovan> demişti. Doğrudur. Fakat milli ekonomi için geçerli kalmış olan bu kural acaba milletlerarası alanda, döviz pazannda, tersine işiemiyor mu? Görülen odur ki sağlam paralar tercih edilmekte ve çürük paralar kenara itilmektedir. Fon kredileri: Dünya likiditesini oluşturan kaynaklar arasında IMF kredilerinin de bulunduğunu söylemiştik. Bu krediler Üye ülkelerin Fon'daki kotalartyle orantılıdır. Her Üye, Fon'a, kotası kadar katkıda bulunmuştur. Bu katkının dörtte biri altın, kalanı milli para olarak ödenmiştir;. Geçici dış açıklarm kapatılma_~ sı ve ödeme güçlüklerinin giderilmesi için (sadece bu maksatla) Fon, Üyelerine, talep üzerine kredi açar. Krediler dilimler halin~ de verilir. Altın katkısına karşılık olan kredi otomatik olarak, Fon'un müsaadesi aranmaksızın kullanılabilir. Bundan sonra dört dilim vardır: İlk dilimi kullanmak fazla güçlük yaratmaz. Fakat dilimlerde ilerlendikçe Fon'un aradığı şartlar ağırla!r ve müsaadesi güçleşir. Fon'a milli para ödenmesi karşılığında, ihtiyaç duyulan cinsten döviz tedarik edilir; borç ödendiğinde, milli para geri çekilir. Fon'daki milli para cinsinden başlangıçtaki kota katkısının i% 200 üne kadar borçlanmak mümkündür. Bu da altıtı+ milli para bileşimi ilk kota payının % 125 i eder. Borçlanma için tavan sının budur. Şu halde, altın dilimi dışındaki krediler dünya likiditesini artıncı niteliktedir. Fakat bu krediler sınırlı kaldığı ve dünya ticaretinin gelişmesiyle beliren ihtiyaca cevap vermediği için, ÖÇH uygulamaya konulmuştur. Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights): 1970 ten itibaren uygulanmasına başlanmıştır. Fon üyesi ülkeler yine kotalan oranında yararlanırlar, fakat kotaya olan katkılariyle yani Fon'daki altın ve milli para varlıklartyle bağlftntılı 12

değildir. Fakat ÖÇH Kotalan vardır,. Fon, SDR kullanma talebin de b~lunan ülkelere aracılık eder. Fori'un bu konudaki rolü hemen hemen bundan ibarettir. Dış açıklanın bu Haklan kullanatak kapamak isteyen ülke, Fon'a başvurur. Hangi cinsten dövize veya dövizlere ihtiyacı olduğunu bildirir. Fon o ülkeye bu dövizleri hangi ülkenin SDR hesabından sağlıyabileceğini bildirir. SDR ancak konvertibl dövizlerin satın. alınması için kullanılabilmektedir. Görülüyor ki SDR gelişmiş sanayi ülkelerinin ihtiyacına cevap ver~ mektedir.,~ Ödeme fazlası kaydeden bir ülkenin Fon'da biriken SDR ihtiyatlan, ilk tahsislıı üç katına ulaşınca ya kadar, başka. ülkelerin kendisine arzedece~i SDR leri o ülke kabul etmek zorundadır. Buna karşılık, bir ülkenin SDR kotası, üçte birin aşağısına inmemelidir. SDR sistemi oldukça geniş bir uygulama alanı bulmuş, liki~ ilitelerde esneklik yaratmıştır. Likiditelerin ülkeler arasındaki hareketliliği ve bu hareketin sonuçları konunun önemli bir yönünü oluşturur. Muhtelif borsalarda- döviz arzı ve döviz talebi sürekli değişiklik gösterdiğinden, dövizlerin fiyatı bu değişikliklere bağlı olarak artar veya düşer. İki veya daha çok borsa arasındaki bu fiyat farklılaşmalanndan arbitraj yolu ile yararlananlar vardır. Belli bir döviz, fiyatının :hispeten düşük olduğu bir borsadan tedarik edilir ve fiyatıiun yükseldiği bir başka borsada satılır ve bu alım-satımdan kar sağlanır,. Bu işlem çok kısa sürer. Marjlar yani dalgalanma oranlan da genellikle yüksek değildir. Bu suretle arbitraj, del).geleyici ve yararlı bir fonksiyon görmüş olur. Fakat döviz fiyatlanndaki dalgalanma marjları aşın olursa ve kısa süreli sermaye akımlan bu yüzden büyük boyutlara erişirse, zararlı sonuçlar.doğabilir. Hükfurietlerin kambiyo tedbirleri etkisip kalabilir. Onun için para makamlan bu konuda çok duyarlıdırlar. Buna karşılık uzun süreli muameleler, bir milli paranın yakın 'gelecekte devalüe veya reevalüe edileceği yolundaki bir tahmine da-, yanılarak, bu değişiklikten kar sağlamak maksadiyle girişiimiş işlemlerdir. Bu işlemlerde spekülatif karakter hakimdir. Egemen olunamadığı takdirde milli ekonomiler için ve dünya para dengesi için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. 13

Bu dediklerimiz serbest kambiyo piyasasında ve koriverübl dövizler üzerinde belirgin biçimde olup bitenlerle ilgilidir. Buna karşılık, kambiyo kontrol rejiminde yaşayan ülkeler için durum bunların dı.ında ve bunlardan çok farklıdır. Kambiyo kontrollarının maksadi, döviz kurlannı istikrarlı tutmak. ve ticaretin para sorunları yüzünden engellenmesini b ertaraf etmektir. Kambiyo kontrolu koyan üıkeniri milli alanda olduğu kadar dış alem için de hedefleri bunlar olmalıdır ve aldığı tedbirler bu hedeflerle sınrlı kalmalıdır. Oysa görülen genellikle bundan ibaret. değildir, bundan öteye geçilmiştir. Kontrol rejiminde getirilen tedbirlerin etkinliği ve maliyeti ile, bu tedbirlere karşı denenebilecek hile yollannın ve tedbirlere muhalefet biçiminde belirebilecek zorlamalann -sebep olacağı kayıplar tartılmaya değer,. Kambiyo kontrol tedbirlerinde aşınlıklara gidildiği takdirde,. dış ticaretin daralmasından ve hileli yollara sapılmasından meydana gelebilecek zararlar nazara alındığında, optimu arayıp bulmanın ve korumanın önemi anlaşılır. Türkiye açısından konu özellikle ilgiye değer. Bir devalüasyoriun en uygun zamanda ve en uygun.oranda yapılamamışsa yahut. dövizlerin ülkeye celbi için alınan tedbirler ters veya yetersiz olmuşsa, döviz alım:satımı devletin monopalünde iken bir Tahtakale döviz piyasası doğniuşsa, ithali yasaldanmış olduğu için döviz tahsisi yapılmamış yabancı menşeli mallar i por: taya düşmüşse, ilah... kambiyo kontrol rejiminden ve Türk Parası Kıymetini Korurİla uygulamalannın yararlı sorulmaya Çleğer. - mı, zararlı mı olduğu 14 --,