TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİ



Benzer belgeler
II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ Siyaset, Toplum, Ekonomi. Neslihan Erkan

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

İ Ç İ N D E K İ L E R

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME TÜRK İDARE TARİHİ SORULAR

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

OSMANLI İMPARATORLUĞU GERİLEME DÖNEMİ ISLAHATLARI XVIII. YÜZYIL

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Devrim Öncesinde Yemen

PROF. DR. TANEL DEMİREL

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRK SİYASAL HAYATI I-II

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

İNKILAP TARİHİ VİZE BÖLÜMÜ ALTIN SORULAR. 1- Osmanlı da ilk kez yabancı ülkeye seyahat eden padişah kimdir? CEVAP: Abdülaziz.

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

KAMU YÖNETİMİ KAVRAMLAR-SORUNLAR-TARTIŞMALAR

II. MAHMUT ( ) DÖNEMİ TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

ÖZGEÇMİŞ. Selçuk Üniversitesi, Karaman İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

Yrd.Doç.Dr. AYTEN CAN

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İÇİNDEKİLER. ÖN SÖZ... iii GİRİŞ...1 ÖRGÜTLERDE İNSAN KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ...9

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

Transkript:

TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİ Yrd. Doç. Dr. Fikret Birdişli 1 1. Giriş Siyasetle ilgili çözümlemelerde sıklıkla tartışılan konulardan biri de sivil-asker ilişkisidir. Birçok ülkede, toplumsal bir sınıf olarak ordu, sahip olduğu olanaklarla siyaseti etkileyebilme gücüne sahiptir ve zaman zaman politik realitelerle askeri ideallerin birbirini kesmesi durumunda bu ilişkinin bir kaosa dönüştüğü görülmektedir. Bu durumda sivil-asker ilişkilerinin demokratik standardının ne olması gerektiği bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Özgürlükleri, rekabeti ve bireyselliği ön planda tutan demokratik toplumlarda askersivil ilişkisi bürokratik sınırlar içinde ve sivil otoritenin kontrolü altında tutulurken bütüncül, seçkinci, hiyerarşik, ortakçı ve otoriter toplumlarda ordunun siyaset üzerinde ağırlığının daha fazla olduğu görülmektedir. Daha çok Batı demokrasileri dışında kalan ülkelerde görülen bu durum nedeniyle birçok düşünür, sivil-asker ilişkilerine atıfta bulunarak, demokrasinin Batı dışı toplumların kültürel gelenekleriyle uyuşmadığını ileri sürmekte ve silahlı kuvvetlerin siyasal iktidarlar tarafından kontrol edilmesinin Batı tipi demokrasilerin en ayırt edici ve vazgeçilmez niteliklerinden biri olduğu anlatılmaktadır. 2 Savaş insanoğlunun en eski uğraşı olmasına karşın, profesyonel askerlik modern toplumun yeni bir tasarımıdır. 3 16 ncı yüzyıl öncesinde ordular yayılmaya, işgale, fethe dayalı politik ve ekonomik düzenin en önemli unsuru olarak görülürken, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla; tanımlanmış bir toprak parçası, kalıcı bir nüfus ve etkin bir hükümet sisteminin korunması yönünde görevler üstlenmişlerdir. Bu görev değişimi, zamanla orduları daha örgütlü ve kurumsal bir yapıya dönüştürmüş, askeri eylemsel yeteneğinin yanı sıra onu siyaset üzerinde bir baskı ve denetim unsuru haline getirmiştir. Ordular siyaset ve toplum üzerindeki etkinliğini sadece sahip olduğu silah gücünden almaz. Eğitimli ve hiyerarşik disiplinli bir topluluk olarak ordu, gerektiğinde tek bir kitle gibi hareket edebilen sosyal bir birimdir aynı zamanda. Devlet kuramlarında iktidar kavramı genellikle zorlama ve zorlayabilme yetisi ile açıklandığından iktidarı elde etmek ya da elde tutmak için ordu gibi potansiyel bir gücün 1 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü. 2 Jared Diamond, What s Your Consumption Factor?,The New York Times,2 January 2008, ss.12-22, http://www.nytimes.com/2008/01/02/opinion/02diamond.html. (Erişim Tarihi: 04.07.2010). 3 Samuel P. Huntington, Asker ve Devlet, (çev. Kazım Uğur Kızılaslan), İstanbul: Salyangoz Yayınları 2004, s.25 1

konumu, siyasal dengeleri bütünüyle etkileyecek niteliktedir. Bu nedenle dinamik bir ordu her devlet için gerekli olduğu kadar sivil özgürlükler için de potansiyel bir tehlikedir. Demokratik yönetimlerde siyasal iktidar resmen bir makama atanmakla kendiliğinden doğan ve etkisini sözünü dinletmekten, kabul edilmekten alan bir otoriteye işaret eder. 4 Bu nedenle demokratik yönetimlerde siyasal ideal, iktidarın zor kullanılarak elde edilmesi değil, temsil yoluyla devredilmesidir. 5 Zaten toplumun ya da devletin güvenliğini sağlamak için ordunun ihtiyaç duyduğu yasal güç ve şiddet araçları siviller tarafından sağlanırken bu gücün tekrar topluma karşı kullanılması sivil-asker ilişkilerinin bir paradoksu olarak değerlendirilmektedir. 6 Dolayısıyla gelişmiş demokrasilerde sivil siyasetçilerin hem hukuken hem de fiilen ordunun üstünde olduğu ve ordunun siyasi karar sürecine olabildiğince az katılmasının arzu edildiği tartışma götürmez bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Batılılaşmak ve gelişmiş bir demokrasiye sahip olmak, Türk toplumunun ve modernist Türk ordusunun her zaman idealleri arasında yer almasına karşın uygulamada askeri darbe, müdahale ya da muhtıra gibi olaylara sıklıkla rastlanılması Türk siyasal yaşamı için de bir paradokstur. Bu paradoksu çözümlemek için Türk siyasal yaşamını biçimlendiren dinamikleri tarihsel bağlamında ele almak, aktörlerin niteliklerini analiz etmek ve Türk ordusunun demokratik denetimi konusunda öneriler geliştirmek bu çalışmanın ana temasını oluşturmaktadır. Konunun işlenişi sırasında öncelikle sivil-asker ilişkileri ile ilgili akademik alanda geliştirilmiş teori ve tipolojiler incelenmekte ardından Türkiye de devlet ve ordu geleneği tarihsel ve sosyokültürel bağlamda ele alınarak, ordunun siyasete müdahil olma süreci kronolojik olarak ortaya konmaktadır. Sivil-asker ilişkileri açısından siyasal alan incelenirken merkez-çevre kuramından yararlanılmıştır. 2. Sivil-Asker İlişkilerinde Genel Kuramlar ve Tipolojiler Günümüz gelişmiş demokrasilerinde sivil siyasetçilerin hem hukuken hem de fiilen ordunun üstünde olması ve ordunun siyasi karar sürecine olabildiğince az katılması arzu edilmektedir. Buna karşın pek çok ülkede askeri unsurların politikaya doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale ettiği de yüzyılımızın gerçeklerinden biridir. Bu nedenle sivil-asker ilişkileri, siyaset biliminde çok yönlü olarak ele alınan ve incelenen konular arasındadır. 4 Giovanni Sartori, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Ankara: Yetkin Yayınları, 1996, s.204 5 A.g.e, s.32 6 Peter D. Feaver, Armed Servants: Agency, Oversight, and Civil-Military Relations. Cambridge, MA: Harvard University Press, 2003, s.150 2

Sivil-asker ilişkileri ile ilgili çalışmalarda konu genellikle demokrasi teorisi, ordu üzerinde sivillerin kontrol ve denetimi, askeri profesyonelliğin anlamı ve sınırları, sivil ve askeri kurumların yapılanma biçimleri, uluslararası organizasyonlarla ilişkiler, askeri bürokraside açıklık ve şeffaflık, iç güvenlik unsurlarının konumu ve tehdit algılamaları bağlamında ele alınmaktadır. Bu kapsamda geliştirilmiş teorilere Samuel Paul Huntington un Normatif Teorisi, Morris Janowitz in Sivil Cumhuriyet Teorisi, Peter Feaver ın Ajans Teorisi, Rebecca L.Schiff in Uyum Teorisi örnek olarak verilebilir. 7 Bu konuda geliştirilmiş olan teorilerin çeşitliliğine rağmen yinede bir toplumda sivilasker ilişkilerini açıklamak için var olan normlar yeterli olmayabilir. Çünkü tarihsel koşullar, jeopolitik gerçekler ve yönetim gelenekleri gibi pek çok etken sivil-asker ilişkilerini belirleyen ve öznel durumlar yaratan unsurlar olarak önümüze çıkmaktadır. Bu nedenle, Türk siyasal yaşamını konu edinen bu çalışmada, sivil-asker ilişkilerindeki teori yetersizliği bu alanda söylenmiş ve düşünülmüş olan şeylerin yerine göre kullanılmasıyla ve devlet-ordu gelenekleri dikkate alınarak aşılmaya çalışılmaktadır. Sivil-asker ilişkileri konusunda somut örnekler incelendiğinde askerlerin siyaseti etkileme biçimlerini dört madde altında toplamak mümkündür. 8 a. Askerler yasaların kendilerine tanımış olduğu yetkileri diğer baskı gruplarında olduğu gibi belirli amaçlara ulaşmak için sivil hükümeti etkilemek amacıyla kullanabilirler. (Örneğin savunma bütçesinin artırılması, özlük haklarının iyileştirilmesi, belirli askeri projelerin hayata geçirilmesi gibi). b. Askerler sahip oldukları avantaj ve üstünlükleri yine belirli amaçlara ulaşmak için sivil hükümete karşı tehdit ve yaptırım unsuru olarak kullanabilirler. (Örneğin hükümet politikalarını etkilemek ve siyaseti dışarıdan yönlendirmeye çalışmak gibi) c. Askerler görevlerini yerine getirmediği gibi bir gerekçeyle sivil hükümeti devirerek yerine başka hükümetin gelmesini sağlayabilirler. d. Askerler sivil yönetimi devirerek yönetimi doğrudan üstlenebilirler. Askerler ve sivil yönetim arasında gerçekleşebilecek olası durumları özetleyen bu sınıflandırma, askeri kurumlar ve siyasal yapılar arasındaki farklılıkları göz ardı etmekle birlikte bu kurumların hemen her toplumda benzer işlevler yüklendiği gerçeğinden yola çıkarak bir genelleme yapmaktadır. Sivil-asker ilişkileri hakkında geliştirilen teoriler ise 7 Leman Başak Arı, Civillian-Military Relation in Turkey, (Unpublised Master Thesis), Texas State University, 2007, s.9 8 Samuel Finer, (1962), The Man on Horsback, London, Pall Mall, 1962, s.3 3

ordunun sivil denetiminin nasıl sağlanacağı ya da sivillerle askerler arasındaki dengenin nasıl kurulacağı yönünde çözümleme ve önerileri içermektedir. Bu konuda geliştirilmiş çağdaş teorilerin başında P. Samuel Huntington un Normatif Teorisi gelmektedir. Normatif teoriye göre devletin önceliği sivil hak ve özgürlüklerdir. Hobbes un liberal teorisini ve sosyal sözleşmeyi normatif teori nin temelleri olarak kabul eden Huntington, normatif teoriyi Amerikan yönetiminin tarihsel tecrübelerinden esinlenerek fonksiyonel zorunlulukların (fonctional imperative) ve sosyal zorunlulukların (social imperative) çelişkisi içinde ele alır. Buna göre devlete yönelik dış tehditlerin niteliği (Soğuk Savaş yıllarında ABD ye yönelik Sovyet tehdidinde olduğu gibi) büyük ve güçlü bir orduya sahip olmayı gerektirebilir. Bu fonksiyonel zorunluluğun neden olduğu risk, toplumun antimilitarist ve liberal gelenekleri gibi sosyal zorunluluklarla dengelenerek askeriyenin siyaset üstünde bir güç olması engellenmiş olur. 9 Huntington büyük bir orduya sahip ABD de askeriyenin güvenlik talepleri ile Amerika nın liberal değerleri arasındaki dengenin ancak bu şekilde uzun süre korunduğunu belirtmektedir. Sonuç olarak normatif teoriye göre bir toplumda sivil-asker ilişkilerini belirleyen fonksiyonel zorunluluklar ile sosyal zorunlulukların birbirini dengelemesidir. Janowitz in Sivil Cumhuriyet Teorisi nde ise ordu sosyo-politik bir sistem olarak ele alınmaktadır. Nasıl ki savaş ve barış arasında çoğu zaman belirgin bir ayrım yapmak zor olduğu gibi sivil ve askerler arasındaki ilişkiyi de kesin çizgilerle ayırmanın zor olduğunu belirten Janowitz, Soğuk Savaş yıllarında ABD ve SSCB arasındaki rekabete işaret ederek jeopolitik ve stratejik zorunluluklar nedeniyle kimi zaman askeri ve politik konuların kaçınılmaz bir biçimde iç içe girdiğine dikkat çekmektedir. Bu gibi durumlarda askeriyenin politize olması, sivil üstünlüğü tehdit edeceğinden bu sakıncayı aşmak için ulusal güvenlik konusunun Ulusal Güvenlik Konseyi gibi bir organ vasıtasıyla merkezileştirilmesini ve yürütme içinde tutulmasını önerir. 10 Peter Feaver ın Ajans (ya da kurumlar) Teorisi, Huntington un normatif teorisine alternatif olarak geliştirilmiştir. Feaver a (2003:58) göre askeri kurumlar ve sivil prensipler sürekli bir etkileşim içindedirler. Başka bir ifadeyle siviller ve askeriye bir stratejik etkileşim oyununun parçasıdırlar. 11 9 Samuel P. Huntington, The Soldier and State,:The Theory and Politics Of Civil Military Relation, Cambridge: Harvard University Press, 1957, s.457 10 Morris,Janowitz, The Professional Soldier, Glencoe, IL: Free Press, 1960 11 Peter D. Feaver, Armed Servants: Agency, Oversight, and Civil-Military Relations. Cambridge, MA: Harvard University Press, 2003, s.58 4

Feaver, ordu ve siviller arasında sivillerin çıkarlarının savunulması konusunda zimmi bir sözleşme bulunduğuna dikkat çeker. Bu sözleşme gereğince askeri kurumlar sivil toplumun hizmetindedir. Öyleyse askeri kurumların bu sözleşmeye ne oranda sadık kaldığı sivil kurumlar tarafından gözlemlenmelidir. Ordunun bu şekilde sivil denetim altında olması gücün suistimal edilmesini de önleyecektir. Sivil kurumların etkinliğini yitirmesi ya da gücünün zayıflaması ise, ordu üzerindeki sivil denetimin de zayıflaması anlamına gelecektir. Dolayısıyla bu teoriye göre ordunun sivil denetiminin ilk şartı askeri kurumlar için yapılacak olan açık ve anlaşılır görev tanımı ardından sivil kurumların güçlü ve işlevsel olmasıdır. Rebecca Schiff ise politik ve askeri kurumların arasındaki fiziksel ve ideolojik ayrıma dikkat çektikten sonra teorisini askeriye, siyasal seçkinler ve halk arasındaki uyum ve işbirliği üzerine oturtur. Schiff e göre bu üç unsurunun aşağıdaki dört gösterge üzerinde uzlaşması bir siyasal sistemde sivil-asker ilişkisinin niteliğini belirler. Bu göstergeler şunlardır: 12 a. Askeri yöneticilerin sosyal niteliği, b. Politik karar süreci, c. Askere alma ya da asker toplama yöntemleri, d. Askerlik tarzı. Schiff e göre bir siyasal sistemde askeri yöneticiler, siyasal seçkinler ve toplum arasında bu dört gösterge üzerinde uzlaşma ve uyum sağlandığı oranda askeri müdahale olasılığı azalır. Morris Janowitz ise sivil-asker ilişkilerini merkez-çevre (perifer) ayrımı kapsamında incelemeyi tercih etmiştir. Buna göre Batı ülkelerinde sivil-asker ilişkileri; aristokratik, demokratik ya da totaliter biçimde gerçekleşirken çevre ülkelerde sivil-asker ilişkisi; kişi otoritesi, kitle otoritesi, demokratik rekabet, sivil-asker koalisyonu ve askeri oligarşi olmak üzere beş biçimde gerçekleşir. 13 Sivil-asker ilişkilerini kurumlar arasındaki sosyo-politik ayrıma göre inceleyen kişi ise Robin Luckham olmuştur. Luckham (1971:18) bir devlette sivil-asker ilişkilerinin niteliğini askeri ve sivil kurumların gücü ya da zayıflığının etkilediğini ileri sürmektedir. Bu 12 13 Rebecca L.Schiff, Civil-Military Relations Reconsidered: A Theory Of Concordance, Armed Forces & Society, 22:1, 1995, s.8 Morris Janowitz, The Military in the Politic Development of New Nations, Chicago University Press, 1967, s.8 5

nedenle askerlerin siviller tarafından denetimini objektif kontrol ve sübjektif kontrol kavramlarını kullanarak açıklamaya çalışmıştır. 14 Objektif ve sübjektif kontrol kavramlarına ilk olarak Huntington un Asker ve Devlet isimli kitabında rastlamaktayız. 15 Huntington, demokrasilerde bile ordunun yasal yol ve kurumları kullanarak elinde büyük bir güç toplayabileceğine dikkat çekerek, ordunun sivilleştirilmesi yerine profesyonelleştirilmesinin gerçek bir çözüm olduğunu belirtmektedir. Huntington un objektif kontrol adını verdiği askeri profesyonellik ise askerlerin kendi uzmanlık alanlarında karar otonomisine sahip olmasının yanı sıra sivil otoritenin karşısında ast konumda olduklarını kabullenmelerini gerektirir. Böylelikle profesyonellik kültürü altında askerlerin siyaset alanında tarafsız kalmalarını sağlanır. Askeri profesyonelliğin siviller tarafından tanınması da objektif kontrolün bir gereğidir. Sübjektif kontrolde ise askeri gücün asgari seviyeye çekilmesinin en basit yolu sivil grupların gücünün silahlı kuvvetlere oranla azamileştirilmesidir. Fakat sivil grupların fazlalığı, çeşitlilik arz eden karakteri ve çıkarlarının çatışması, bir bütün olarak sivil güçlerin silahlı kuvvetlere oranla azamileştirilmesini olanaksız kılmaktadır. Bu nedenle sivil gücün azamileştirilmesi daima belli bir sivil grubun ya da grupların güçlerinin azamileştirilmesi anlamına gelmektedir. 16 Luckam ise normalde olduğunu belirtir. Bu sivil ve askeri grupların sahip oldukları gücün dengede dengenin adeta ordunun sivilleştirilerek siviller lehine korunması, ordunun sübjektif kontrolü anlamına gelir. Bu durum Luckham tarafından Aparat Kontrol olarak adlandırılmaktadır. Örneğin İsviçre de ve II.Dünya Savaşı sonrası Japonya da bu denge siviller lehine bozulmuş yani sivil hükümetler askeri kurumlardan daha güçlü hale gelmiştir. Musolini döneminde İtalya da, Hitler döneminde Almanya da veya Sovyetler Birliği örneğinde ise askeri kurumlar sivil hükümetin temsil ettiği görüş veya ideolojinin hizmetine girmiştir. Bu konuya günümüzden yakın bir örnek ise İsrail dir. İsrail de ordunun gücü, sivil hükümetin ve politikalarının tamamen kontrolünde ve hizmetindedir bu nedenle kimi yerlerde İsrail, askeri bir devlet ya da asker ulus (Nation in Arms) olarak tanımlanmaktadır. 17 Dengenin askerler lehine bozulduğu durumlara ise Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Almanya örnek olarak verilebilir. Luckham ın Garnizon Devlet adını verdiği bu 14 A.Robin Luckham, A Comparative Typology of Civil- Military Relations, Goverment an Oppositions, 6:1, 1971, s.18 15 Samuel P. Huntington, The Soldier and State,:The Theory and Politics Of Civil Military Relation, Cambridge: Harvard University Press, 1957, s.83 16 Huntington, 2004, s.112 17 Luckham, 1971, s.22 6

örneklerde, içinde bulunulan koşullar nedeniyle askerler sivil hükümet üzerinde bir kontrole sahiptir. Yani askeri stratejiler ve öncelikler sivil politikalara da yön vermektedir. 18 Olağandışı koşullar nedeniyle ünlü ve karizmatik askeri liderlerin öne çıkarak sivil hükümeti yönettiği durumlar ise otoriter yönetimler olarak nitelenmektedir. Latin Amerika ülkelerinde sık rastlanan bu duruma Kadillo (Caudillos) adı verilmektedir. Santa Anna, Don Pelayo, Simon Bolivar, Fransisco Franko, Muammer Kaddafi, Saddam Hüseyin gibi pek çok örnekleri bulunan otoriter yöneticiler kimi zaman diktatör, Duce, Führer gibi isimlerle de anılmışlardır. 19 Askerlerin sivil yönetim üzerindeki etkisinin uluslararası alanda serbestçe ilişkiye girebilecek kadar ilerlediği durumlar ise genellikle sömürge devletlerin bağımsızlık sonrası durumlarına denk düşmektedir. Bir nevi askerlerin vesayeti altındaki bu devletler Luckham tarafından Gardiyan Devlet olarak nitelenmektedir. 20 Askerlerin, sivil yönetimi ortak çıkarlar doğrultusunda kontrol altında tutarak desteklediği yönetimler ise pretoryan yönetimler olarak adlandırılmaktadır. Askerlerin ön planda olmamakla birlikte sivil yönetimlerin kararlarını etkilediği pretoryan yönetimlere 2001 yılında yapılan bir değişikliğe kadar Türkiye deki Milli Güvenlik Kurulu nun (MGK) sivil hükümet üzerindeki etkisi açıklayıcı bir örnektir. 21 Eric A. Nordlinger pretoryan rejimleri; moderatör tip, vesayet tipi ve egemen tip olarak üçe ayırmaktadır. Moderatör tipte askerler siyasal bir sorumluluk taşımadıkları halde hükümet kararlarını veto edebilmektedir. Askeri vesayette ise askerler hükümeti darbesinden sonra bir süreliğine yönetimi kendi üzerlerine almaktadırlar. Bu tip yönetimde askerlerin temel kaygısı statükonun korunması yönündedir. Bunu sağlayacak adımlar atıldıktan sonra yönetim tekrar sivillere devredilmektedir. Egemen tipte ise askerlerin isteği sadece hükümeti kontrol etmek değil aynı zamanda sivil toplumu belirli idealler doğrultusunda dönüştürmektir. 22 Huntigton a göre pretoryan sistemde sivil siyasetin askeriye üzerinde etkinliği olmadığı gibi sivil ve askeri kurumlar arasında bir uyuşmazlık çıktığında arabulucu 18 A.g.e. s.22 19 Eric R. Wolf, ve Edward C. Hansen, Caudillo Politics: A Structural Analysis, Comparative Studies in Society and History, 9:2, 1967, s.168 20 Luckham, 1971, ss.22-35 21 Birikim Dergisi, The Praetorian State and Its Owners, http://www.birikimdergisi.com/birikim/article.asp x?mid=512&article=the%20praetorian%20state%20and%20its%20owners, (Erişim Tarihi: 16.07.2012). 22 Eric A. Nordlinger, Soldier in Politic, New Jersey: Prentice Hall College Division, 1977, ss.10-19 7

(moderatör) bir kurum da bulunmamaktadır. Bu tür pretoryan sistemlere genellikle çevre ülkelerde rastlanmaktadır. 23 Bazı devletlerde diktatörlüklerden farklı bir biçimde askerlerin siyasal alana egemen oldukları görülür. Bu örnekte subaylar kendilerine ait okullar, hastaneler, kulüpler ve ikamet alanları gibi sadece askeriyeye özgü alanlarla toplumun geri kalanından kendilerini soyutlayarak askeri anklavlar oluşturmuşlardır. Sivil müttefikleri ile birlikte kendi lehlerine siyasal bir sistem yaratarak bir yandan çoğulculuğa izin veren siyasal kurumların gelişmesine fırsat tanırken, siyasi denetim ve gözetim için gerekli mekanizmaları da sisteme dahil ederek kendi siyasal sistemlerinin devamını sağlama almak istemişlerdir. Fakat bir kriz anında askeri elit bu ince örtüden sıyrılarak kendini açığa vurmakta ve sistemin otoriter özünü güçlendirmektedir. Bu tip asker egemen yapılara Türkiye, Mısır ve Cezayir de rastlanmaktadır. 24 Cristopher Clapham ve George Philip ise askerlerin politik gücü nasıl elde ettiklerinden çok onu nasıl kullandıklarıyla ilgilenmişler ve dört tip askeri rejim bulunduğunu belirlemişlerdir. Bunlar veto, moderatör, hizip ve atılım rejimidir. Veto ve moderatör rejimi Huntington ve Luckham tarafından yapılan benzeri tanımlamalarla örtüşmektedir. Hizip (factional) rejimine ise Uganda da Idi Amin ve Küba da Batista yönetimi örnek olarak verilmektedirler. Bu rejimler ordu içinde belli bir grubu etrafında toplamayı başaran liderlerin adeta kişisel darbeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Türkiye de 1962 ve 1963 yıllarında Albay Talat Aydemir tarafından yapılmaya çalışılan fakat başarısız olan bir girişim buna örnek olarak verilebilir. Clapham ve Philip atılım rejimlerine ise 1969 da Libya da Albay Muammer Kaddafi nin Kral İdris e karşı yaptığı askeri darbeyi, 1952 de Mısır da General Necip in Kral Faruk a karşı yaptığı askeri darbeyi ve 1974 de Etiyopya nın radikal reformist askeri rejimlerini örnek olarak vermektedirler. 25 Sivil-asker ilişkileri üzerine sayılan tüm bu tanım ve teoriler amprik bulgular üzerinden geliştirilmiştir. Fakat örneklerin çeşitliliği ve öznel nitelikleri nedeniyle sivil-asker ilişkileri konusunda her koşulda geçerli olan standart bir tipoloji geliştirmek mümkün değildir. Çünkü bazı rejimler, toplumların kendi tarihsel tecrübeleri doğrultusunda sosyal bir evrim sonucu ortaya çıkarken diğer bir kısmı başka ülkelerden transplantasyon sonucu aktarıldığından rejimin işlerliği konusunda uyum problemleriyle karşılaşılabilmektedir. Daha 23 Samuel P.Huntington, Poltical Order in Changing Society, New Haven: Yale University Press, 1968, s.196. 24 Cook, Steven, Yönetmeden Hükmeden Ordular, (çev. Bahar Şahin), İstanbul: Hayyb Kitap, 2008, s.56. 25 Cristopher Clapham ve George Philip, The Political Dilemma of Military Regimes, Worcester: Billing &Sons Limited, 1985, s.10. 8

çok sömürge ülkelerinde görülen bu tür uyumsuzluklar sivil-asker ilişkilerinin çok farklı biçimde gerçekleşmesine neden olabilmektedir. 26 Bu çalışmanın konusu olan Türkiye ise hiçbir zaman sömürge olmamasına karşın kendi tarih, kültür ve geleneklerini alt kültür konumunda tutarak sürdürdüğü Batılılaşma çabası nedeniyle Huntington, tarafından sosyo-politik açıdan bölünük bir ülke olarak nitelenmektedir. Huntington a göre bu nedenle Türkiye kendini Batı demokrasisine uyarlamaya oldukça istekli olmasına karşın uygulamada sıklıkla demokrasinin dışına çıkılmaktadır. 27 Bu bağlamda Türk siyasal yaşamında sivil-asker ilişkilerinde yaşanan antidemokratik uygulamalar, öncelikle tarihsel nedenlere, ardından kendini Batı içinde konumlandırmaya çalışan bir kimlik arayışına ve buna bağlı uyum sorunlarına dayanmaktadır. Bu nedenle Türklerde devlet ve ordu geleneği, Türk siyasal yaşamında sivil asker ilişkilerinin analizinin başlangıç noktasını oluşturur. 3. Türk Siyasal Yaşamında Sivil-Asker İlişkileri 3.1. Tarihsel Arkalan: Osmanlı da Devlet Geleneği ve Ordu Türk siyasal yaşamında ordunun devlet yönetimi üzerindeki etkin rolü öncelikle tarihsel, sosyo-psikolojik, ekonomik ve dini nedenlere dayanır. Örneğin Halil İnalcık a göre Osmanlıların Rumeli ye geçip Balkanlar da Bizans mirasını ele geçirerek bir imparatorluk durumuna yükselmesinin temel nedenlerinden biri dini gaza geleneğidir. 28 Tarihsel koşullar dikkate alındığında askeri ve bürokratik sınıfların henüz birbirinden ayrılmadığı erken dönemlerde devleti yönetenlerle devleti koruyanların aynı kişiler olduğu görülür. Hatta öz Türk geleneğinde devletin kuruluşu her şeyden önce egemenliğini Tanrı dan aldığına inanılan karizmatik bir liderin ortaya çıkışına bağlanmış ve çoğu kez önemli bir zafer Tanrı nın desteğinin açık bir işareti olarak kabul edilmiştir. 29 Bu gaza geleneğine bağlı olarak Osmanlı sultanları son padişaha kadar gazi unvanını en başta tercih etmişlerdir. 30 İktisadi bakımdan ise Osmanlı Devleti nin toprağa ve tarıma dayalı üretim sistemi mülkiyetin devlete, tasarrufun köylüye yönetimin ve gelirin memur-askerlere ait olduğu bir toprak rejimidir. Bu nedenle 1566 yılına kadar ordunun yaklaşık %90 lık bölümü barış 26 Francis Fukuyama, The Origins of Political Order, New York: Farrar, Straus and Giroux, 2011, s.12. 27 Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması mı?, Medeniyetler Çatışması, (der.murat Huntington, Yılmaz), Ankara: Vadi Yayınları, 2001, s.41. 28 Halil İnalcık, Devlet-i Aliye,c.II, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, s.8. 29 A.g.e. s.14 30 Hatta Türkiye Cumhuriyeti nin kurucusu Mustafa Kemal e Sakarya zaferinin ardından, Cumhuriyet ilan edilmeden önce, 19 Eylül 1921 de bu geleneğe uygun olarak Gazi unvanı verilmiş ve adeta 29 Ekim 1923 deki Cumhurbaşkanlığı nın meşruiyetinin geleneksel temelleri atılmıştır. 9

zamanı çiftçilikle uğraşan, savaş zamanı başlarındaki sipahilerle birlikte savaşa katılan askerlerden oluşmuştur. 31 Bu nedenle Osmanlı Devleti nin ilk yıllarında savaşan insanları halktan ayırmak için kullanılan askeri kavramı ileriki yıllarda beratlı yöneticiler için de kullanılmıştır. bağlamda askeri terimi devlet mensubu olarak anlaşılmış, devletin önde gelen bütün yöneticilerinin toplamı sayılmıştır. Bu yöneticilerin dışında kalan halk, himayesinde yaşadığı devlete yani askeri sınıfa vergi ödemektedir. Reaya olarak adlandırılan bu üretici kesimin askeri kesime girmesine ise sıcak bakılmamış raiyet oğlunun rai kalması, askeri sınıfın çocuklarının ise ata baba mesleğine girmeleri tercih edilmiştir. 32 Osmanlı da siyasi ve sosyal kurumların gelişerek bürokratik sınıfların birbirinden ayrılması ise Fatih Sultan Mehmet Han dönemine rastlar. Halktan biri gibi camide cemaat arasında namaz kılan veya saray kapısında halkın şikâyetlerini dinleyen babası II. Murat tan farklı olarak Fatih, sarayda bile ancak belli kişilere kendisine hitap ve arz olanağı tanımış, icrai ve siyasi iktidarın temsilcileri olan idarenin her kademesini yeniden şekillendirmiştir. Bu doğrultuda Osmanlı askeri teşkilatı da genişletilmiş ve ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden düzenlenerek daha bürokratik bir yapıya bürünmüştür. 33 İstanbul un fethinin ardından Osmanlı Devleti nin bürokratik yapısı giderek kurumsallaşarak yükselişi 16 ncı yüzyıla kadar sürmüştür. 16 nci yüzyılda ise Avrupa da tarihin hızlandığı yeni bir döneme girilmiş buna karşın dünyanın diğer bölgelerinde ve Osmanlı da göreceli olarak bir durağanlık yaşanmaya başlanmıştır. 34 Bu Osmanlı için sorunlu yılların başlangıcı olan bu yüzyılda ilk Yeniçeri isyanı da gerçekleşmiştir. 1525 yılında padişahın ve sadrazamın İstanbul da bulunmadığı sırada ganimet alamama nedeniyle çıkan bu isyan kısa sürede bastırılmıştır. Osmanlı da baş gösteren bu ilk askeri isyanın niteliği Robin Luckam ın sivil-asker ilişkilerini sivil ya da askeri kurumların gücüyle açıklama çabasına uygun düşmektedir. Yani daha önce sıkı disiplin altında bulunan Osmanlı Ordusunda askeri itaat devletin zayıflamaya başlamasıyla bozulur. Osmanlı devlet geleneğinde ebed- müddet düşüncesi egemen olduğu için çöküntü belirtilerine rağmen yeniden dirilişin devletin geleneksel kurumlarına ve işleyişine geri dönülmekle mümkün olabileceğine inanılmış devletin sorunları hükümdarlık, askeri kurumlar 31 İsmail Cem,Türkiye de Geri Kalmışlığın Tarihi, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2010, s.45. 32 Metin Kunt, Siyasal Tarih, Türkiye Tarihi, Osmanlı Devleti 1300-1600, (ed. Sina Akşin), İstanbul: Cem Yayınevi, 2002, s.133. 33 İnalcık, 2009, s.118. 34 Colin A Ronan, Bilim Tarihi, Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2005, s.302. 10

ve maliye etrafında açıklandığı için ilk reformlar da askeri alanda yapılmıştır. 35 Bu bağlamda örneğin I. Abdülhamit döneminde (1725-1789) bugün İstanbul Teknik Üniversitesi olarak bilinen Mühendishane-i Bahr-i Hümayun adıyla Avrupai tarzda bir askeri mühendislik okulu açılmış ve ilk önce ordunun yapısı ıslah edilmeye çalışılmıştır. Fakat tüm bu çabalara karşın III. Selim döneminde Avusturya ve Rusya ile yapılan savaşlarda ordunun başarısız olması üzerine Tımarlı Sipahi ordusunun değişen savaş koşullarına ayak uyduramayacağı anlaşılmış, modern silahların gerektirdiği düzenli ve sürekli bir ordunun zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 36 Tımarlı Sipahiler, Osmanlı toprak düzeniyle devlet teşkilatı arasındaki uyumun bir sonucu iken Tımarlı Sipahilerin kaldırılması Osmanlı da toprak düzeninin de bozulmaya başlaması anlamına gelir. Farsça silahşor anlamına gelen sipahi sınıfı Türk atlı göçebe hayat tarzından kaynaklanan, Alp veya Batur olarak adlandırılan beye bağlı, asil, atlı savaşçı tipinin Klasik Osmanlı çağındaki ifadesidir. 16.yüzyılın sonlarına doğru yüz elli binin üzerinde olan Tımarlı Sipahilerin sayıları giderek azalmıştır. 37 Osmanlı da yönetimle askerler arasındaki ilk ciddi sürtüşme ise Sultan II.Osman (Genç Osman) döneminde yaşanmıştır. Lehistan seferinde askerin gayretsizliği nedeniyle Padişah ın orduda reform yapmak istediğinin duyulmasıyla Yeniçeriler isyan ederek Padişah ın değiştirilmesine neden olmuşlardır. Bu nedenle askeri alanda yapılması düşünülen iyileştirmeler kapsamında 1793 yılında Nizam-ı Cedid adında Fransız modelinin benimsendiği yeni bir ordu kurulmuştur. 38 Bu yeni ordunun Akka kuşatmasında Napoleon Bonaparte ı yenilgiye uğratması uzun süredir isyanlar ve başarısızlıklar ile bir sorun haline gelen Yeniçerileri telaşlandırmıştır. Çeşitli bahanelerle huzursuzluk çıkartan Yeniçeriler sonuçta Nizam-ı Cedid ordusunun kısa bir süre sonra kaldırılmasına neden olmuşlardır. Bu durum o yıllarda Yeniçeri Ocağı nın devletin siyasi kararları üzerinde ne kadar etkili olduğunun bir göstergesidir. Yeniçerilerin bu derece güçlenmesi askeri alanda reforma olan ihtiyacı daha da artırmıştır. Nitekim III. Selim in son dönemlerinde ve ardılı olan II. Mahmut un saltanat yıllarının başında yaşanan Kabakçı 35 İlber Ortaylı, Osmanlı da 18 nci Yüzyıl Fikir Dünyasına Dair Notlar, Modern Türkiye de Siyasi Düşünce, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, s.38. 36 Cem, 2010, s.138 37 Rhoads Murphey, Osmanlı da Ordu ve Savaş, (çev.m.tanju Akad), İstanbul: Homer Kitapevi, 2007, s.65. 38 Ordunun yeni yapılanmasında Fransız etkisi, III. Selim in daha şehzadelik döneminde Fransız devrimi öncesi Fransa nın son kralı olan XVI. Louis le kurduğu özel dostluk ilişkisine bağlanır. Fakat modern anlamda profesyonel orduların Avrupa da ilk kez Prusya ve Fransa da 1790 lı yıllarda ortaya çıkmaya başladığı ve bu yeni yapılanmanın pek çok Avrupa ülkesi tarafından da model olarak benimsendiği başladığı unutulmamalıdır (Huntington, 2004, s.49). 11

Mustafa isyanı sonrası Nizam-ı Cedid ordusu 1808 yılında Alemdar Mustafa Paşa tarafından Sekban-ı Cedid adıyla yeniden düzenlenmiştir. 39 II. Mahmut tan önce, tahttan indirilen IV. Mustafa nın Yeniçerilerle ittifak yaparak II. Mahmut u tekrar tahttan indirmeye kalkması ise bir dizi karışıklığa neden olur. 40 Bu kez Yeniçerilerle bazı devlet ricali ittifak arayışına girerek siyasal alanı istedikleri gibi düzenleme eğilimine girmiştir. Ordu içinde bir grubun bu derece güçlenmiş olması bir yandan bu grubun tasfiye edilmesi fikrini ortaya çıkartırken diğer yandan pratik bir yaklaşımla bu potansiyel gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanma eğilimi taşıyan yöneticileri ortaya çıkartmıştır. Nitekim daha sonraki iktidar mücadelelerinde askerlerin bir şekilde kullanılması olayı devam edecektir. II Mahmut a yönelik isyanın bastırılmasına rağmen olaylar sırasında istenilen başarıyı gösteremeyen yeni Sekban-ı Cedid ordusu ise sükûnetin sağlanmasından sonra kaldırılmıştır. Yeniçeri Ocağı nı kaldırmayı uzun bir süredir tasarlayan II. Mahmut, Balkanlarda beliren bir isyanı 41 bastıramayan Yeniçerilere yönelik halkın duyduğu hoşnutsuzluğu kullanarak Avrupai tarzda tekrar yeni bir ordu kurmaya başlamıştır. 42 Bu durumdan hoşnut olmayan ve kendi gelecekleri hakkında kuşkulanan Yeniçerilerin tekrar ayaklanması üzerine tarihte Vaka-i Hayriye diye anılan karşı bir darbe ile 16 Haziran 1826 da Yeniçeri Ocağı kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmıştır. Bu olay Türk siyasal yaşamında siyaset üzerindeki asker etkisini kırmak için merkezdeki siyasal seçkinler ile çevrenin (halkın) işbirliği yaptığı ilk olaydır. II. Mahmut, kaldırılan Yeniçeri Ocağı nın yerine Asakir-i Mahsure-i Muhammediye adlı yeni bir ocak kurmuştur. Bu ordu hiyerarşik yapının daha belirgin hale getirildiği profesyonel modern Türk ordusunun ilk çekirdeğidir. Kuruluş ve yapı yönünden bir Avrupa ordularından hiç farkı olmayan bu ordu, üzerinde bütünüyle Fransız etkisinin izlerini de taşımaktadır. 43 Yılmaz Öztuna ya göre de Yeniçeri ve Kapıkulu ocaklarının kaldırılması Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biridir, hatta modern devrin başlangıcıdır. Bölük, alay ve tabur nizamı altında düzenlenen ve başına bir mareşal (müşir) atanan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ile Osmanlı ordusu bürokratik bir yapıya ulaşmıştır. Orduda bu yapılanmayla beraber askeri alanda yaşanan karmaşa kısmen önlenmiş olmasına karşın, Devlet içinde 39 Alphouse de Lamartine, Osmanlı Tarihi, İstanbul: Toker Yayınları, 1995, s.964. 40 Alemdar Vakası (1808). 41 Tepedelenli Ali Paşa İsyanı (1822). 42 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul: İstanbul Matbaası, 1967, s.14. 43 Suat Parlar, Askeri Modernleşme Yoluyla Bayraksız İstila, İstanbul: Bağdat Yayınları, 2007, s.135 12

giderek artan sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle Osmanlı nın gerilemesi devam etmiştir. Bu sorunların sadece askeri ıslahatlar ve anlık uygulamalarla çözülemeyeceğinin anlaşılması üzerine daha köklü reformlar (ıslahat) yapılması gereği ortaya çıkmış ve Batı kurumları model olarak alınmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Mısır da Mehmet Ali Paşa tarafından başlatılan reform hamlesi Osmanlı yönetimine de örnek olmuş ve 1839 da hukuki, ekonomik ve siyasal güvenceleri içeren Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir. 44 Tanzimat düzenlemeleriyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu nda geleneksel devlet tipinden modern merkeziyetçi devlet tipine geçiş yapılmaya başlanmış ve bu merkeziyetçi yapı orduda ve idarenin diğer şubelerinde yayılmıştır. Bu nedenle Ortaylı ya göre Osmanlı modernleşmesinin getirdiği yapısal özellik, asker ve sivil bürokrasinin birbirinden ayrılmasıdır. 45 Kemal Karpat da Tanzimat Fermanı nı subaylarla, dış işlerinde görevli devlet memurlarının oluşturduğu yenilikçi aydınlar grubunun bir zaferi olarak niteler. 46 Gerçekten de Osmanlı İmparatorluğu nda reformlar 18 nci yüzyılda askeri okullar açılmasıyla başlamıştır. Bu okullar Fransız örneklerine göre kurulmuş ve öğretmenleri Batı dan getirilmiştir. Gerek matbaada basılan din konusunun dışındaki kitaplar ve gerekse askeri okullar, Batı ile teması sağlayarak Batı ya ait bilgilerin Osmanlı fikir dünyasında yayılmasına neden olmuştur. 47 Ortaylı bu değişime sadece askerlerin öncülük etmediğini sivil bürokrasi ve medrese mensuplarının da önemli katkıları olduğunu örneklendirerek anlatır, fakat Batı biliminin programlaşıp eğitimde yaygınlaşmasında askeri okulların öncülük ettiğini özellikle belirtmeden geçmez. 48 Bununla birlikte Erdoğan a göre Tanzimat la başlayan siyasi modernleşme çabaları, mutlakıyetçi sultanın yerine bürokratik istibdadı geçirmiş ve askerle birlikte giderek güçlenen bu seçkinci bürokratik yapı ise her defasında yaygın halk katılımının dışlanarak yukarıdan aşağıya seçkinci bir modernleşme modelinin izlenmesi geleneğini ortaya çıkartmıştır. 49 44 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 1978, s.447. 45 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En uzun Yüzyılı, İstanbul: Alkım Yayınevi, 2005, s.134 46 Karpat, 1967, s.15 47 A.g.e. s.13 48 Ortaylı, 2005, s.133. 49 Mustafa Erdoğan, Anayasa Hukuku, Ankara: Orion Kitapevi, 2011, s.149 13

3.2. Türk Siyasal Yaşamında Merkez ve Çevre nin Oluşumu ve Pretoryan Dönemin Başlaması Peter Feaver ın Ajans Teorisi nde, askeri kurumlar ve sivil idarenin karşılıklı etkileşim içinde bulundukları siyasette askerlerin kendileri için ayrılmış olan alanı aşmamaları için görev tanımlarının açıklıkla yapılması gerektiği belirtilmişti. Osmanlı Devletinde Fatih Sultan Mehmet sonrası dönemde giderek profesyonelleşen ordu, III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde Avrupai tarzda modernize edilmiş ve kurumsallaşmıştır. Fakat buna rağmen Osmanlı bürokrasisinde ordu için açık bir görev tanımı yapılmadığı görülmektedir. Daha önce ordu nizamı içinde başarı ve liyakate göre terfi ederek yükselen subaylar Tanzimat döneminden itibaren okullarda çağdaş eğitim almaya başlamışlardır. Bu durum subayların aynı zamanda Osmanlı fikir dünyasının entelektüelleri olarak sivrilmelerine de neden olmuştur. Osmanlı ordusunda eğitimli subayların doğrudan siyasete ilgi duymaya başlamaları ise Jön Türkler sayesindedir. Batı siyasi düşüncesinin Osmanlı entelektüel dünyasında yer edinerek daha sistemli bir biçimde yayılmaya başlaması Yeni Osmanlılar adında bir inkılap derneğini ortaya çıkartmıştır. 1865 de kurulan bu fikir derneği, vaktiyle İtalya da kurulan Carbonari (Kömürcüler) derneğini model olarak almış ve kısa zaman içinde vezirlerden, din ve bilim adamlarından, yüksek rütbeli askerlerden, yüksek mevkideki sivil memurlardan ve nihayet halk yığınlarından oluşan bir topluluğa dönüşmüştür. 50 Osmanlı Devleti nde yönetimi mutlak idareden meşrutiyet idaresine dönüştürmekten başka bir amaç taşımayan bu inkılâp derneği, Osmanlı aydınlarının devletin çöküşünü önlemeye çalışmak yönündeki düşünsel gayretlerinin sonucudur ve bu nedenle yurt dışında Jön Türkler (Genç Türkler) olarak anılmışlardır. 51 Jön Türklerin en önemli ortak özellikleri Batı ya ve Batı değerlerine tutkunluk derecesinde bağlı olmalarıdır. Bu nedenle Fransız ve İngiliz hükümet çevrelerinden yoğun destek görmüşlerdir. Öyle ki 4 Şubat 1902 de Paris te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi, Fransız Senatosu üyesi Lafeuvre Contalis in evinde yapılmıştır. 52 50 Ebuzziya Tevfik, Yeni Osmanlılar, (çev.şemseddin Kutlu), İstanbul: Pegasus Yayınları, 2006, s.72. 51 Jön Türkler Türk siyasal yaşamında merkezi oluşturan sivil ve askeri seçkinlerin çekirdeğidir. Devleti tehlikede, yöneticileri gafil ve hain, halkı ise olan biteni anlamayacak kadar cahil olarak gören ve bu nedenle halk istemese de halkın yararına olduğunu düşündükleri her türlü girişimi re sen yüklenmeyi görev bilen bu jakoben anlayış Jön Türklerden, İttihad-i Osmani Cemiyetine ardından İttihat ve Terakki Partisine ve son olarak da Cumhuriyet Halk Partisi intikal edecektir. 52 M. A Ubicini, Osmanlı da Modernleşme Sancısı, (Çeviren: Cemal Aydın), İstanbul: Timaş Yayınları, 1998, s.89. 14

Osmanlı nın bu ilk inkılâp hareketinde asker kişilerin ön plana çıkmasının ve sivil bürokrasi ile omuz omuza vermesinin en önemli nedeni ise dönemin aydın sınıfının çoğunluğunun askerlerden oluşmasıdır. Çünkü o yıllarda Türkiye de kara ve deniz harp okulları ile askeri tıbbiyeden başka yükseköğrenim kurumu neredeyse yok gibidir. 53 Bu nedenle Osmanlı nın entelektüel dünyasının Namık Kemal, Şinasi, Ali Suavi, gibi önde gelen yazarları ve Fransız Devrimi nin Montesquieu, Voltaire, Rousseau, Diderot gibi fikir önderleri öncelikle askerleri etkileyerek Genç Türklerin aksiyon adamlarını ordudan çıkartmıştır. Bu bağlamda Mithat Paşa önderliğindeki Yeni Osmanlıların sivil bürokrasi kanadı ordu ile ilişkilerini geliştirerek eylem yeteneği kazanmış ve bu sayede artık sadece düşünce planında kalmayarak Türk siyasal yaşamının ilk askeri darbesiyle dönemin padişahı olan Sultan Abdülaziz i tahttan uzaklaştırmışlardır. Bazı sivil ve askeri yöneticilerin ittifakıyla düzenlenmiş olan bu darbenin başarılı olması Osmanlı siyaset dünyasında merkez in oluşmasına neden olmuştur. Halkın dışında oluşan bu merkez, oldukça marjinal ve jakobendir. Abdülaziz in tahtan indirilmesinin ardından II.Abdülhamit in iktidara geçip Kanunu Esasi yi (Anayasa) kabul etmesiyle Yeni Osmanlıların en büyük siyasi projesi olan meşrutiyet ilan edilmiştir. 54 Bu noktadan sonra askeri seçkinler kendi kendine bir görev tanımı yaparak Osmanlı sivil-asker koalisyonunun bir eseri olan meşrutiyetin koruyuculuğunu üstlenmişlerdir. 55 Nitekim Meclis-i Mebusan'da hükümetin savaş politikalarına yöneltilen ağır eleştiriler üzerine II.Abdülhamit in, Meclisi 18 Şubat 1878'de meclisi tatil etmesi üzerine meşrutiyeti tehdit altında gören, Padişah ın icraatlarından memnun olmayan bu seçkinler ittifakı Padişahın tahttan indirilerek meclisin yeniden açılmasını, sorunların aşılması yönünde en pratik bir çözüm olarak algılamıştır. 56 Bu bağlamda meşrutiyeti yeniden tesis etme amacını güden çeşitli cemiyetler kurulmuştur. 57 Bunların ilki ve en önemlisi İstanbul Askeri Tıbbiye Mektebi nde İbrahim Temo tarafından kurulan ve daha sonra İttihat ve Terakki adını alacak olan İttihad-i Osmanî Cemiyeti dir. 53 Tevfik, 2006, s.66 54 A.Şerif Aksoy, İttihat ve Terakki, İstanbul: Nokta Kitap, 2008, s.13. 55 Cumhuriyet döneminde askeri ve sivil seçkinler bu kez devrimlerin ve cumhuriyetin koruyuculuğunu üstlenmişlerdir. 56 Yılmaz Kızıltan, I.Meşrutiyetin İlanı ve İlk Osmanlı Meclis-i Mebusan ı, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 26:1, 2006, s.270. 57 Benzeri refleksler 1990 lı yılların sonunda da nüksetmiş Cumhuriyeti ve devrimleri tehlikede gören askeri ve sivil seçkinler siyasi alanı kontrol altına almak amacıyla çeşitli örgütlenmelere gitmişlerdir. Batı Çalışma Grubu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Dernekleri bunlardan bazılarıdır. 15

Avrupa da gerek I.Meşrutiyet için çalışan Namık Kemal lerin sivil seçkinler kuşağına, gerekse II. Meşrutiyet için çalışanlara Jön Türk denildiği halde Türkiye de Jön Türk denilince daha çok II. Meşrutiyet için çaba gösterenler anlaşılmaktadır. 58 Tam olarak örgütlenmeden önce Jön Türkler olarak anılan bu yenilikçi gruplar 4 Şubat 1902 günü Paris te bir toplantı yapmışlardır. Kişisel çıkar çatışmalarının yanı sıra, tasarlanan iç ihtilâla ordunun ve yabancı yardımının katılıp katılmaması yönünde çıkan tartışmalar sonucu konferans ikiye bölünmüştür. İhtilâle ordunun ve dış yardımın katılması yönünde düşünceler taşıyanlar, Prens Sabahattin in önderliğinde Teşebbüsü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti ni kurarken. Ahmet Rıza Bey in başında bulunduğu ve aykırı görüşü savunan grup ise Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti (İTC) adı altında örgütlenmiştir. 59 Ahmet Rıza Bey in öncülüğündeki bu Cemiyetle, yurt içinde özellikle Selanik te örgütlenmiş olan ve üyelerinin çoğunluğunun askerlerin oluşturduğu Osmanlı Hürriyet Cemiyeti 60 arasında yapılan görüşmeler sonucunda 1906 yılında birleşme kararı alınmış ve Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında güçlü bir muhalefet örgütü ortaya çıkmıştır. 61 Bu birleşmeyle birlikte sivil ve askeri seçkinler koalisyonunda askerler, Sultan Abdülaziz döneminden daha farklı ve daha güçlü biçimde siyasallaşmışlardır. Öyle ki III. Ordu nun subayları olan Enver, Niyazi ve Eyüp Sabri Beyler Abdülhamit i II. Meşrutiyeti ilana zorlamak için isyan bayrağı açarak dağa çıkmışlardır. Bu sırada İTC nin sivil kanadı ise 22 Temmuz 1908 de Padişah a bir telgraf çekerek ültimatom vermişlerdir. Ahmet İzzet Paşa her ne kadar kuvvete kuvvetle karşılık vermek gerektiğini telkin etse de II.Abdülhamit sivil bir savaşa taraftar olmadığını söyleyerek öneriyi reddetmiştir. 62 Bu bağlamda II. Meşrutiyetin askeri bir ihtilâlin sonucu ilan edildiği söylenebilir. II. Meşrutiyet sonrası İttihat ve Terakki cemiyeti doğrudan iktidara gelmeyip, kendi desteğinde saygın kişilere kurdurulan hükümeti dışarıdan kontrol etmeyi tercih etmiştir. Çünkü 1908 yılına kadar sadece Sultanı 1876 Anayasası na uymaya zorlamayı amaçlayan İTC, siyasi bir dernek olmanın ötesinde iktidarın sorumluluğunu yüklenecek kadro ve programa da sahip değildir. Bu durum Türk siyasal yaşamında pretoryan bir dönemin ve geleneğin de başlangıcıdır. 58 Aksoy, 2008, s.13. 59 Karpat, 1976, s.9 60 Kurucu üyeleri; Yarbay Bursalı Tahir, Binbaşı Nakiyettin (Yücekök), Yüzbaşı Edip Servet (Tör), Yüzbaşı Kâzım Nami (Duru), Yüzbaşı Ömer Naci, Yüzbaşı İsmail Canbolat, Yüzbaşı Hakkı Baha (Pars), Mehmet Talat (daha sonra Talat Paşa olarak anılacaktır), Rahmi (Aslan), Mithat Şükrü (Bleda). 61 Aksoy, 2008, s.21 62 Aksoy, 2008, s.24 16

Fakat bu sivil ve askeri seçkinler koalisyonu, sadece hükümeti kontrol etmek değil, aynı zamanda Osmanlı toplumunu dönüştürmek yönünde de idealler edinmişlerdir. Bu bağlamda İmparatorluğu eski gücüne ve itibarına kavuşturmayı misyon edinmiş olan İTC nin, devlet bürokrasisi ve askeriyede yer alan üyeleri hızla siyasallaşarak ideolojik motivasyonu olan bir sınıfa dönüşmüştür. 63 Bu dönemde İTC, siyaset ve halk üzerindeki etkinliğini bu ideolojik sınıf ve basın yoluyla sürdürmeye çalışmıştır. 64 Fakat devlet bürokrasisinde ve orduda etkin kişilerin katılımıyla giderek güçlenen Cemiyetin, çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde yürütmesi 65 ve siyasi bir sorumluluk taşımadan yönetim üzerinde oynadığı rol 1909 ların başından itibaren sert eleştiriler almıştır. Bu bağlamda 1908 ile 1918 yılları arasında yirmi beş kadar siyasal niteliği olan parti ve dernek kurulmuştur. Meşrutiyet ortamının getirdiği hürriyet havası içinde fikirler serbestçe söylenirken İTC mensupları kısa bir süre sonra gazete ve dergilere karşı önlem almaya başlamış muhalefeti susturmaya gayret göstermiştir. Hatta bu önlemlerin zaman zaman sertleşerek terör havası ortamına girdiği görülmektedir. Bu dönemden sonra sivil askeri seçkinler ittifakı ideallerini baskı ve güç kullanarak yaşama geçirme eğilimine sapmış, radikal bir tutum içine girmiştir. 66 Ortamın bu şekilde giderek gerildiği bir dönemde İTC ye muhalif gazetecilerden biri olan Serbesti yazarı Hasan Fehmi Bey, kimliği belirlenemeyen kimselerce öldürülmüştür. Bu olay muhalefeti harekete geçirmiş İTC ye karşı duyulan toplumsal öfkeyi de ateşleyerek Osmanlı siyasal yaşamında şimdiye kadar yaşanan değişikliklere sadece seyirci kalmış olan halkı (çevreyi) siyasal mücadelenin içine çekmiştir. 31 Mart Vakası olarak anılan bu olay, Osmanlı siyasetinde sivil askeri seçkinler ittifakı ağırlığının, muhalefet tarafından halkı yanlarına çekerek dengelenmeye çalışıldığı ilk olaydır. Bundan önce halkın işin içine karıştırıldığı tek olay Yeniçeri Ocağı nın kaldırılması sırasında gerçekleşmiştir. 63 Adem Kahriman, Osmanlı dan Cumhuriyete Seçkinler Yapısı ve Seçkinci Dönüşüm, (Yayımlanmamış Y.Lisans Tezi): Selçuk Üniversitesi, 2009, s.29. 64 II. Meşrutiyetin ilanından sonra iki yüz kişi gazete çıkarma imtiyazı almıştır. Bunlar arasında Tasvir-i Efkar, Tanin, Milliyet, Hak Yolu, Hürriyet, Akşam, Vakit, İttihat, İttifak, Basiret gibi gazeteler İTC yanlısı yayın yaparlarken İkdam, Servet-i Fünun, Serbesti, Volkan, Yeni Gazete, Alemdar ve Osmanlı gazeteleri muhalif yayınlarıyla ön plana çıkmışlardı. (Ahmet Tepekaya, Filibeli Ahmet Hilmi nin Hikmet Dergisini Yayınlamasındaki Amacı, Karadeniz Araştırmaları, Sayı.8, 2005, s.40.) 65 Cemiyetin merkez komitesi her zaman gizli tutulmuş ve toplantılarını büyük bir gizlilikle yürütmüştür. Bu nedenle rical-i gayb (görünmez kişiler) deyimi siyasi bir hiciv olarak literatüre girmiştir. Cumhuriyet sonrasında da bu rical-i gayb deyimi derin devlet olarak kullanılmaya devam edilmiştir. 66 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye de Siyasi Partiler, İstanbul: Doğan KardeşYayınları, 1952, s.774. 17

31 Mart isyanın başlangıcında kontrolü kaybeden İTC, Makedonya da bulunan Mahmut Şevket Paşa ya bağlı 3. Ordu yu İstanbul a getirterek duruma tekrar hakim olmuştur. Ardından sıkı yönetim ilanından sonra Abdülhamit i tahttan indirerek yerine V. Mehmet i getirmiş ve 31 Mart isyanını teşvik ettikleri bahanesiyle Ahrar, İttihadı Muhammedi, Fedakâranı Millet ve Heyet-i Müttefika-i Osmaniye partileri ile birlikte birçok gazeteyi kapattırmışlardır. 67 Tüm bu olaylar sonunda II. Abdülhamit in tahttan indirilişi, Sultan Abdülaziz den sonra Osmanlı da sivil-asker seçkinler koalisyonunun gerçekleştirdiği ikinci başarılı darbe girişimidir. Özellikle ordunun, siyasi alanda gerçekleştirilen bir harekette başrolü oynaması Türk siyasal hayatında önemli bir dönemin başlangıcını oluşturur. 68 Bu olayları siyasal ve toplumsal yönleriyle irdeleyen Feroz Ahmad, 1909 da yaşanan devrimi, toplumda yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntıların İTC tarafından manipüle edildiği siyasal bir sürecin sonucu olarak nitelerken, 69 Aykut Kansu İTC nin taşra önderlerinin eşraf kesiminden geldiğini, ekonomik çıkarları için halkı ayaklandırdıklarını ve bunun sonucunda açılan meclise vekil olarak girdiklerini vurgulayarak bu darbenin bir burjuva devrimi olduğunu ileri sürmektedir. 70 Konuyu yeni dünya ekonomisi bağlamında irdeleyen Wallerstein ise ekonomik güçlerin, kaynak ve pazar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bölgeyi yeniden düzenlemelerine olanak tanıyacak bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu, bu görevi 20 nci yüzyılın başlarında Jön Türk rejiminin üstlendiğini belirtmektedir. 71 Nitekim devletin kurtuluşunun milli bir iktisat oluşturmaktan geçtiğini düşünen Jön Türkler darbeden sonra milli bir burjuvazi yaratmak için çabalar harcamıştır. Bununla beraber muhalefet ise, iktidar partilerinin sıralarından ayrılanlarla gittikçe genişlemeye devam etmiştir. Mutedil (ılımlı) Hürriyetperveran, Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye ve Ahali partileri gibi başlıca muhalefet partileriyle Rum, Ermeni, Arnavut ve Bulgar azınlıkların meclisteki temsilcileri birleşerek 21 Kasım 1911 de Hürriyet ve İtilaf Partisi ni 67 68 69 70 71 Karpat,1967, s.20. Osmanlı İmparatorluğu Batı nın üstünlüğüne karşı bir denge kurabilmek amacıyla ilk olarak orduda ve devlet idaresinde reformlar yapmışlardır. Osmanlı dönemindeki bu ıslahat fikri cumhuriyet döneminde inkılâp fikrine çevrilmiş ve ordu da bu inkılâpların koruyuculuğunu üstlenmiştir. İnkılâp fikri ise toplumun gelenekçi hayat tarzını, fikirlerini ve müesseselerini, baştan sona değiştirmek fikri güden bir devlet teorisi halini almıştır (Karpat,1967, s.1). Feroz Ahmad ve D. A. Rustow, II. Meşrutiyet Döneminde Meclisler 1908-1918, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 4:4, 1976, s.245. Aykut Kansu, 1908 Devrimi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2006, s.48 Imanuel Wallerstein, Hale Decteli ve Reşat Kasaba, Ali Selman, Osmanlı İmparatorluğu nun Dünya Ekonomisi İle Bütünleşme Süreci, Toplum ve Bilim Dergisi, Güz Dönemi, 1983, s.23. 18

kurmuşlardır. Muhalefetin bu şekilde örgütlenmesi karşısında iktidarı kaybetmek tehlikesiyle karşılaşan İTC, anayasada dilediği değişiklikleri yaptıktan sonra 1912 de çok sıkı baskı altında seçimlere giderek Meclisi Mebusan a tamamen egemen olmuşlardır. Muhalefet "sopalı seçim" olarak anılan seçimin sonuçlarını gayrimeşru ilan ederken; ordu içinde "Halaskâr Zabitan" (Kurtarıcı Subaylar) adıyla, İTC iktidarına son vermeyi hedefleyen bir örgüt ortaya çıkmıştır. Halaskar-ı Zabitan, merkezin kendi içindeki siyasi rekabet sonucu ortaya çıkmış bir muhalefettir. 16 Temmuz 1912'de Halaskâr Zabitan grubunun muhtırası üzerine Sait Paşa başkanlığındaki İTC kabinesi istifa etmek zorunda kalmıştır. Gazi Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında yeni bir kabine kurulmuş fakat İTC nin muhalefetiyle güvenoyu alamamışlardır. Bunun üzerine Sadrazam ın talebiyle Padişah meclisi feshetmiştir. Fakat bu sırada Balkan Savaşı başlamış, siyasi istikrarsızlığı hüküm sürdüğü bu dönemde ordu başarısız olmuştur. Balkan savaşındaki yenilgiler ve Edirne nin Bulgaristan a bırakılması toplumda infiale neden olurken ve İTC bu ortamı tekrar iktidara gelmek için bir fırsat olarak değerlendirmiştir. 72 23 Ocak 1913 günü Enver Paşa nın başını çektiği bir grup ittihatçı subay, toplantı halindeki kabineyi basarak hükümeti istifaya zorlamış Talat Paşa nın önderliğindeki İTC nin sivil bürokrasi kanadı ise Bab-ı Aliye yönelmişlerdir. Kamil Paşa, asker tarafından gelen teklif üzerine istifaya mecbur kaldığını Padişah a yazarken, İttihatçılar buna ahali sözcüğünü de ilave ettirmişlerdir. Böylece hükümet değişikliği devletin güvenliği ve halkın isteği haline dönüştürülmüştür. Tarihe Bab-ı Ali Baskını olarak geçen hükümet darbesi sonrasında İTC nin isteği doğrultusunda 31 Mart Vakası nda 3 ncü Ordu nun başında bulunan Mahmut Şevket Paşa ya Padişah tarafından kabineyi kurma görevi verilmiştir. Böylece iktidar, yeniden İTC nin kontrolüne geçmiştir. Bu gelişmeler sonrası Cemiyet, genel kurulunu toplayarak siyasi parti hüviyetini almaya karar vermiştir. 73 İTC resmen siyasal bir parti haline dönüşünceye kadar asker ve sivil seçkinler ittifakının baskısıyla ordunun ileri gelen şahsiyetlerinin hükümet kurarak devlet yönetimine katılması, hükümet dışı kalan subayların ise orduda görevlerine kaldıkları yerden devam etmeleri, ordu içinde ve sivil bürokraside atamaların taraftarlık esasına göre yapılması sivilasker ilişkilerinin birbirinden ayırt edilemeyecek biçimde iç içe girmelerine neden olmuştur. Bu haliyle Roma İmparatorluğunun son dönemlerine benzeyen Osmanlı İmparatorluğu nda 72 Aksoy, 2008, s.86. 73 Karpat, 1967, s.22. 19

siyasal yönetim pretoryan bir yapıya dönüşmüştür. Nitekim İTC siyasal bir parti hüviyetine bürününce muhaliflerini antidemokratik biçimde sindirme yolunu seçer. Kurulan yeni hükümet, ilk icraat olarak Ali Kemal ve Rıza Nur gibi muhalifleri tutuklamış, Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Maliye Nazırı Abdurrahman Bey ve Dahiliye Nazırı Reşid Bey leri ülke dışına çıkartmış, savaşa girmek ve savaşı beceriksizce yönetmek gerekçesiyle Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa kabineleri aleyhine ise soruşturma açılmıştır. 11 Haziran 1913 günü Mahmut Şevket Paşa Beyazıt ta makam aracının içindeyken bir suikasta kurban gitmiştir. Suikasttan sonra ise yerine Dış İşleri Bakanı olan Sait Halim Paşa sadrazamlığa (başbakanlığa) atanmıştır. 74 Yeni kabinede Dış İşleri Bakanlığı nı da Sait Halim Paşa yürütürken Ahmet İzzet Paşa, Harbiye Nazırı (Genel Kurmay Başkanı), Talat Bey ise İç İşleri Bakanı olmuştur. Sait Halim Paşa nın fazla tanınmamış bir kişi olması İTC nin hükümet üzerindeki etkinliğini artıracak ve kabinenin en nüfuzlu üyesi Talat Paşa olacaktır. 75 Sait Halim Paşa 1913 yılında yapılan kongrede İTC nin Genel Başkanlığı na seçilmiş fakat Ekim ayında Başbakan olarak atanınca yerini Talat Paşa ya bırakmıştır. Bu sırada Sait Halim Paşa nın İslamcı bir kişilik taşıması Cemiyet içinde bazı huzursuzluklara neden olmaktadır. Buna karşın İTC, Paşa yı Başbakanlığa önermekle hem hükümet üzerindeki kontrolünü artırmış hem de Sait Halim Paşa yı Cemiyetin Genel Başkanlığı ndan uzaklaştırmıştır. Sait Halim Paşa nın başbakan olarak atanmasından sonra 19 Ekim 1913 de kabinenin yeniden oluşturulmasının ardından yeni hükümetin ilk icraatı Mahmut Şevket Paşa suikastını araştırmak için Divan-ı Harp kurmak olmuştur. Bu davayla ilgili olarak yüzlerce İTC muhalifi idam, kürek cezası ve sürgün gibi cezalara çarptırılmıştır. Bu sırada 30 Mayıs 1913 de imzalanan Londra Barışı yla Edirne yi ele geçiren Balkan ülkelerinin kendi aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle Bulgaristan zor durumda kalmış ve askerlerini Edirne den çekmeye başlamıştır. Bu durumdan yararlanmayı düşünen asker seçkinlerin temsilcisi Enver ile sivil seçkinlerin temsilcisi Talat Bey, kabinenin diğer üyelerini de ikna ederek harekete geçmişler ve Osmanlı Ordusu büyük bir mukavemetle karşılaşmadan Edirne yi yeniden almıştır. Osmanlı Devleti nin İngiltere ve Fransa nın sözlü notalarını reddetmesi üzerine 29 Eylül 1913 de İstanbul Barışı imzalanmıştır. 76 74 Padişah, başbakanlık için Viyana da elçi olan Hüseyin Hilmi Paşa yı düşündüğünü söylemesine rağmen İTC nin ısrarı üzerine Said Halim Paşa yı atamak zorunda kalmıştır. 75 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi, 2010, s.953 76 Armaoğlu,2010, s.965 20