ilmi Dergi Cilt: 37. Sayı:l Ocak-Şubat-Mart 2001



Benzer belgeler
O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Içerikler. Cahiliye. Kuran da cahiliye. Cahiliye adetleri. Peygamblerimizin hayatindan örnekler IV. VI. I. Kelime anlamɪ II. III.

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EŞLER ARASI SAĞLIKLI. İLETİŞİM Asiye Türkan

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Bismillahirrahmanirrahim Aile Sözleşmesi

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

NİKAH-II (Rükün ve Şartları)

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

XV. BÖLÜM - SONUÇ VE ÖNERİLER 15. SONUÇ

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Bismillahirrahmanirrahim Aile Sözleşmesi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

İŞ GÜVENLİĞİ İNSAN SAĞLIĞI (EMNİYET-SAFETY) NEDİR?

Mehir hakkında Dinimizin Bildirdikleri

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM

Birinci İtiraz: Cevap:

Taliban Esaretinden İslam a

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

Bilgisayarın Yararları ve Zararları

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

T.C. ANTALYA MÜFTÜLÜĞÜ Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu HUZUR AİLEDE BAŞLAR AİLE HUZURU, KADINA ŞİDDET

Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Siirt'te Örf ve Adetler

BİREYSELLEŞMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

DÜĞÜN GÜNÜM PROGRAMI

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE

Transkript:

ilmi Dergi Cilt: 37. Sayı:l Ocak-Şubat-Mart 2001 DiYANET işleri BAŞKANLIGI Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı * Üç Ayda Bir Yayımlanır ISSN 1300-8498 Diyanet Ilmi Dergi, Ankara: Diyanet Işleri Başkanlığı 1971-

CAHİLİYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN Doç. Dr. Ramazan Altıntaş'' ll Cahiliye Arap Toplumunda Kadın 11 adını taşıyan bu tebliğimizde cahiliye kavramına açıklık getirdikten sonra, cahiliye toplumunda ve aile hayatında kadın sorununu değişik yönleriyle ele alıp tahlil edeceğiz. A. CAHİL1YE VE CAHİLİYYE ÇAGI NE DEMEKTIR? Cahiliye özel bir terim olarak Arapların Islam'dan önceki ya da Islam'ın doğuşundan sonra müslümanlığı kabul etmeyenlerin dini ve sosyal hayat telakkilerini, genel olarak da birey ve toplumların günah ve isyanlarını ifade eden bir nitelendirmedir. Dilbilim açısından cahiliye kelimesinin sernantik anlamı konusunda birçok sıkıntının ortaya çıktığını görüyoruz. Arap dilbilimcilerine göre ll cehile ll kökünden gelen cahiliye, ilmin zıddı ve hafif meşreplilik gibi anlamlara gelmektedir.1 İsfehani (ö.502/1108) cehlin belli başlı üç değişik anlamından söz ederken nefsin bilgiden yoksun olması tarzındaki ilk anlamın kelimenin asıl manası olduğunu ifade ermiş olsa da 2 cahiliye mutlak cehl kelimesinden değil, Allah'ı ve Resulünü bilmemeki tanımamak anlamından alınmıştır. 3 Nitekim Philip K.Hitti'nin şu tanımı bunu doğrulamaktadır. Ona göre cahiliye, Arap yarımadasında ilahi kanunların, Allah'tan vahiy alan bir peygamberin ve vahye dayanan bir mukaddes kitabın bulunmadığı devre manasma kullanıla gelmektedir. Çün- AlLE SEMPOZYUMU'na sunulan tebligdir. ı 2 3 Bu makalenin Aslı: 30 Ekim-Ol Kasım 1998 Tarihleri arasında Konya'da yapılan I. ULUSAL KADIN VE C.Ü. Ilahiyat Fakültesi Ögretim Üyesi. bk. Firuzabadi, Necmeddin Muhammed b. Yahya, ei-kamzlsu'i-muhid, Kahire, ts, I., 58. bk. lsfehani,!ügıp, ei-miifredôt (i Garibi'/- Kur'ôıı, lstanbul1986, s.143. M. Mehdi Şemseddin, Beyııe'/-Côhi/iyye ve '1-lslônı, Beyrut, 1987, s.19.

., llml DERGl~ClLT: 37~ SAY!: h kü, yarımadanın güneyinde oturan Araplar tarafından geliştirilmiş kültür ve edebiyatı olan bir cemiyet için hiçbir zaman bilgisizlik ve barbarlık söz konusu olamaz. 4 " Demek ki cehil, salt bilgisizlik manasma değil, asıl ma'rifetullah (Allah'ı tanımak) bilgisine ve imanına sahip olmamak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda cahiliyenin okur-yazarlıkla bir ilgisi yoktur. Cahiliyye kelimesi şekil bakımından ism-i mensup olup cahile ait, cahile özgü ve cahilce gibi anlamlara gelen cahili ve bunun müennesi olan cahiliyye sıfat tamlamaları içinde kullanılır. Cahili ve cahiliyye, kelimenin nispet edilişinden anlaşıldığı gibi, cahillik toplumuna mensup olan kişi anlamına gelir. Kur' an'da cahiliyye sıfat tamlamaları şeklinde dört yerde geçer ve her biri de cahiliyye milletine özgü temel vasıf ve şiarlardır. Bunlar, cahiliye zihniyetine ait olan fert ve toplumun Allah'ın gücünü ve kudretini sınırlamayı kastetme manasında zannu'l-cahiliyye, 5 insanlar arasında mutlak adaleti gözetmeyen bir hukuk sistemi anlamında hükmü'l - cahiliyye, 6 kadının sosyal hayatta olanca bir tutumla bedenini sergileyerek dişiliğini öne çıkarması teberrucü'l cahiliyye 7 ve aklıyla hareket etmeyip hisleriyle hareket eden kimsenin.tavrı manasma hamiyyetü'l-cahiliyye8 tarzında kullanılır. Cahiliye, Islami olana aykırı olma gibi bir anlam taşımasına rağmen, gerek Kur'an da ve gerekse hadislerde bireysel ve toplumsal cehaletin egemen olduğu Islam'ın doğuşundan önceki döneme ad olmuş ve Islam öncesi dönem cahiliyye ve cahiliyye çağı olarak isimlendirilmiştir. Hadis literatüründen öğrendiğimize göre Hz. Peygamberin ashabı, cahiliye kelimesiyle İslam öncesini kastetmişlerdir. Onlar Müslüman olduktan sonra bu dönemle ilgili hatıralarını, inançlarını, tutum ve davranışlarını anlatırken veya Hz. Peygambere o dönemdeki yaptıkları işlerin İslam'daki hükmünün ne olduğunu soradarken bu kelimeyi kullanmayı tercih etmişlerdir. 9 İşte biz de evvela bu döneme ait kadının toplum içerisindeki konum ve değerini tahlil ederek söze başlamak istiyoruz. :-\ B. CAHİLİYE TOPLUMUNDA KADININ YERİ a. Sosyal Hayatta Kadın Babaerkil (patriarkal) aile düzeninin bütün yönleriyle hakim olduğu bedevi Arap toplumunda kadın, her ne kadar toplumun bir uzvu olarak kabul görme- - 4 Hitti, Philip K., Siyasi ve Kiiltiirells/am tarihi, {çev. Salih Tuğ), Istanbul 1995, 1, 132-133. 5 bk. Al-i lmdin 3/154. 6 bk. Maide 5/49-50. 7 bk. Ahzap 33/33. 8 bk. Fetih 48/25-26. 9 b k. Fayda, Mustafa, Cabi/iyye DlA, VII, 17; Altın taş, Ramazan, Biitiin Yönleriyle cahi/iyye, Konya, 1988, s.89-91.

K......:.::.:.:...... CAHILIYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN se bile, erkekl~rden daha hareketli olup, onlardan daha çok çalışırdı. Cahiliye zihniyetinde ailede yemek hazırlamak, develeri sağmak, çocuklara bakmak, yünleri temizleyerek kullanılır hale getirmek, çamaşırları yıkamak, yakacakları temin etmek ve benzeri işler, erkeklerden daha ziyade kadınlara ait bir görev olarak telakki edilirdi. 10 Cahiliye Arap toplumunda, yani, sosyal hayatın değişik alanlarında başarılı olan, hatta etkinlik, itibar ve nüfuz kurma yönüyle erkeklerden daha ileri bir düzeye yükselebiimiş kadınların varlığı bilinmektedir. Islam'ın doğuşuna yakın olan cahiliyede kimi kadınların yöneticilik yaptığı da bir gerçektir. Mesela, cahiliye döneminde uzun yıllar amalika kabilesine mensup olan ez-zebba isimli bir kadın yöneticilik, Lokman kızı Suhr isimli bir kadın ise, ordu komutanlığı yapmışlardır. 11 Hatta İslam tarihine dair ilk dönem tarih kitaplarından öğrendiğimize göre ktzhinlik/medyumluk yapan kadınlar vardı ki, kabileler nezdinde kahinlik yapan kadınların mevki ve değeri yöneticilerden az değildi. Kahinlik yapan kadınlar, insanların kendi aralarında çözemediği sorunları çözmede yargıçlık görevi de yaparlardı. 12 Cahiliye Arap toplumunda kadınlar genel olarak iki sınıf teşkil ediyorlardı: a. Hürler, b.cariyeler. Hür kadınların durumu, cariyelerden çok farklı idi. Bilhassa Mekke, Yesrib (Medine) vetaif gibi şehirlerin kabile reisi ve aristokrat ailelerin kadınları daha imtiyazlı bir konuma sahipti. Bazı soylu/aristokrat reisierin kızları birçok erkekten etkin bir role sahip olmakla birlikte üstün tutularak değer verilirdi. Mesela Beni Adıyy b.neccar kadınlarından Ömer kızı Selma, Kureyş kadınlarından Huveylid'in kızı Hatice, U the kızı Hind, Alkame kızı lmre, Y esrib (Medine) kadınlarından Ka'b kızı Ümmü Umare, Haris kızı Ümmü Haklin ile Arap şairesi meşhur Hanstz bu büyük yüksek kadınlardan olarak tarihte şöhret bulmuşlardır. Ama ne var ki, zengin ve h ür kadınların toplum içerisindeki ağır 13 lığı \'C saygınlığı birbirine denk değildi. Hiçbir zaman yoksul hür kadınlar, gerek aile içinde ve gerekse çevrelerinde hükmetme ve saygınlık görme bakımından varlıklı hür kadınların derecesine yaklaşamıyorlardı. Bunun başlıca sebebi, başta zenginlik olmakla birlikte kabile üyelerinin az olmasından kaynaklanıyordu. Cahiliye Arap toplumunda varlıklı ve yoğun kabile nüfusuna mensup 10 Cevad Ali, ei-mııfassal (i Tiirihi'I-Arab Kable'l-lslfim, Bagdat, 1933, IV, 616 11 bk. Zebidi, Muhammed Murtaza, Tficıı'I-Arıis, Beyrut, 1306, III, 327; Sealibi, Ebu Mansur Muhammed b.!smail, Simfim'I-Kııliib (i Mezfi{ı ve'i-meıısıib, (thk. Muhammed Ebu'l- Fadl İbrahim), Kahire, 1985, s.307. 12 bk.lbn İshak, Muhammed b. Yesar, Siratii lbıı-i lshôk, (thk. Muhammed Hamidullah), Konya, 1981, s.91; lbn Sa'd, et-tabakôtii'i-kiibrô, Beyrur, 1968, I, 167. 13 M. Şemseddin, Kable'l-lslôm Araplar ve Tedeyyiiııleri", Daru'I-Fünun llahiyat Fakültesi Dergisi, c. 10, (1926), s.88.

DIY ANET llml DERGl~ClL T: 37 ~ SA YI: h OCAK-ŞUBAT-MART 2001 - ' ~ olan hür kadınlar kendi konumlarını korumada bir ayrıcalığa sahip olmakla birlikte, ailede hükmedici bir pozisyona ve kararına başvurulan bir konuma da sahiptiler. Aynı konum toplum içerisinde de geçerli idi. Dolayısıyla o, aile ve toplumdaki nüfuz ve etkinliğini yukarıda söz konusu ettiğimiz aileyi kuvvetli kılan unsurlardan atmaktaydı. Bu sebeple hür kadın, kocasının kendisine işkence yapmasına ve ezme girişimine engel olur ve böylece kendisini savunurdu. Geleneksel ve doğal olarak asil aileler kızlarını, şeref ve konum bakımından denk (küfüv) olan asil ailelerin erkekleriyle evlendirirlerdi. 14 Cahiliye Arap toplumunda erkek-kadın ilişkileri gelişi güzel bir durum değil, belli ölçü ve kuralların geçerli olduğu bir durum ve yapı arz ediyordu. Bu durum yazılı bir metne dayanınarnakla birlikte toplumun vicdanında yer etmiş ve tdimül hale gelmiş kurallar ve örfler bütünüydü. Özellikle aile içi ilişkilerde Arap erkekleriyle, kadınları arasında haremlik ve selamlık olmamasına rağmen, bir erkeğin yabancı birisinin evinde örtüsüz bile alsahir kadınların yanında ahlaki bir norm haline gelmiş kurallara aykırı olarak çirkin konuşması, kadınlara ve kızlara kötü gözle bakması ev sahibi olan erkeğe bir hakaret sayılırdı. Kadın-erkek ilişkilerinde iffete bir hale! getirilmemek şartıyla yabancı veya yakın ayrımı yapılmadan, asil kadın ve erkeklerin beraber oturmaları sıradan ve olağan olmayan örfler olarak kabul görürdü. 15 Gayet doğaldır ki bu durum, toplumsal ve değerler bazındaki değişimlere paralel olarak zaman içerisinde bir takım sosyal değişimleri de kaçınılmaz kılmıştır. Elbette toplumsal hayatta meydana gelen bu sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik değişimlerden kadın-erkek ilişkileri de nasibini almıştır. Diğer yandan toplumsal değişimi etkileyen faktörlerin başında, Arapların ticari ilişkilere, göç ve savaş gibi olgulara bağlı olarak başka milletlerle karşılaşması ve karışması gelmektedir ki, bu durum karşılıklı etkileşimi doğurur. Bütün bu faktörler Arap toplumunda geçerli olan kadın-erkek ilişkilerini etkiler. Örneğin, daha önce hiçbir sınır olmadan kadın erkek ilişkilerindeki serbest ortam, yerini kadın-erkek ilişkilerinde belli sınırların kanmasına ve kayıtlandırı lmasına bağlı olarak haremlik-selamlık uygulamasına bırakır. Bu değişimle de kalmayan şehirli kadınlar, özellikle büyük ailelerde evlerine hapis olma gibi yeni durumlarla da karşılaşırlar. 16 Herhalde bundan maksat, ya aşırı derecede kıskançlık ya da saf Arap ırkını başka ırkiara mensup halklada karışırndan korumak için bir tedbir olarak düşünülmüş olabilir. Çünkü, lslam öncesi Arap toplumunda ırkçılık yaygın bir karakter arz ediyordu. Zaman içerisinde bu haremlik-selamlık uygulaması, örf halini alarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir. 14 Geniş bilgi için bakınız. Cevad Ali, el-mufassa/, N, 616. 15 Cevad Ali, a.g.e., N, 617. 16 Geniş bilgi için bakınız. Cevad Ali, el-mufassal, N;617.

Çöldeki kadınlara gelince, kadın ister yabancı ve isterse yakın akraba olsun, erkeklerle birlikte çalışmaya, oturmaya ve konuşmaya devam eder. Çünkü çöl çevresinin iyi komşuluk ilişkilerine dayalı şartları ve tesis edilen insanlar arası güven ortamı, kadın-erkek ilişkilerinde bir ihanete uğrama gibi her türlü şüphe dururnlarını ortadan kaldırıcı bir özelliğe sahiptir. Çöl ve köy ortamlarında kız ve erkek çocuklar birlikte büyürler ve birlikte oynayarak yetişkinlik çağına birlikte adım atarlardı. Bu sebeple de çölde erkekle kadının arasını ayıran ya da sınırlayan haremlik-selamlık gibi bir teamül yok gibiydi. 17 Her ne kadar varlıklı hür kadınlar sosyal hayatta söz sahibi olsalar da, cahiliye anlayışında kadın mefhumu muğlak bir anlam ifade ediyordu. Yani, kadın kimliği tanınmıyordu. Hatta Arap telakkisinde kadın, çoğu defa işi gücü erkekleri kandıran ve baştan çıkaran potansiyel bir kötülük odağı olarak görülürdü. Dahası kadına, hüküm vermede, akıl ve zapt konusunda erkekten aşağı bir konum biçilirdi. Cahiliye Araplarının görüşüne göre herhangi bir konuda kadınların görüşüne başvurmak ahmaklık sayılırdı. Araplarda re'yü'n nisô. ifadesi, görüşte bir isabetsizlik, bir zafiyet ve düşüklük olduğu zaman kullanılırdı. Bu sebeple cahiliye Arap toplumunda kadının değersizliğini anlatan, "kadınlarla İstişare ediniz, fakat onlara muhalefet ediniz" ve "işini, kadınların görüşüne dayandıran kimse zelil olmuştur" sözleri 18 bir darb-ı mesel haline gelmiştir. Onlara göre kadın, aklıyla değil, sadece duygularıyla hareket eden bir varlıktı. Işte bu açıdan genel manada herhangi bir konunun görüşülüp tartışılma zorunluluğu ortaya çıktığı zaman kadının görüşü bir değer ifade etmediği yanılgısından dolayı dikkate alınmazdı. Bundan, yukarıda işaret ettiğimiz gibi hür, asil kadınların durumunu istisna etmek gerekmektedir. Cahiliyede erkeğe, hastalandığı, yaşlan dığı, aklının zayıfladığı ve bunadığı zaman "el-fendü" denilirdi. Arapça'da el-fendü, görüş ve düşüncede hatalı olmak anlamına gelir. Kadına hiçbir zaman acuzün müfennedetün denmezdi. Çünkü kadının ebediyen herhangi bir konuda görüş ileri sürme ya da görüşüne başvurulma gibi bir yetkisi ve salahiyeti yoktu. Diğer bir anlatımla Arapların gözünde kadın, kafası çalışmayan aklı kıt bir yaratık olarak değerlendirilirdi. 19 b. Haklar Açısından Cariyelerin Duıuınu Cahiliye Arap toplumunda hür kadınlar bir erkek çocuk anası olduktan sonra toplum katında itibar kazanınalarına rağmen, cariyelerin veya gazvelerde esir alınan kadınların hiçbir değeri ve itibarı yoktu. O bir meta muamelesi 17 bk. Cevad Ali, a.g.y. 18 bk. Sealibi, Simarıı'I-Kulıib, s.306. Her ne kadar bu iki söz Islami kimi kaynaklarda hadis olarak geçse de bunlar, cahiliye döneminde geçerli olan Arap örfüdür. Bir defa Hz. Peygamber bir çok konuda örneğin Hudeybiye andaşmasında olduğu gibi hanımlarıyla İstişare etmiş ve onun sözüne göre hareket etmiştir. Dolayısıyla, kadın aleyhtarı bir durumu ifade eden bu iki söz, O'nun fiili sünnetine aykırıdır. Tarihçi Sealibi'nin hadis olarak aktardığı bu sözler uydurmadır. 19 bk. Zebidi, Taw'I-Anis, II, 454.

... DİYANET 1LM1 DERGl~ClLT: 37~ SAYI: h OCAK-ŞUBAT-MART 2001 :: J!!i~!;ı.o:ii Wil!!li~! \., görürdü. Arap, cariyesiyle dişi devesini bir tutar ve hatta aralarında hiçbir fark da gözetmezdi. Bazıları genç ve güzel cariyelerini toplayarak bunları ticaret sermayesi yapmayı şerefsizlik saymadığı gibi, zorla fuhşa sürüklemekten de çekinmezdi.20 Nitekim münafıkların önderi sayılan Abdullah b.ubey diriyelerini fuhşa sürükleyerek para kazananlar arasındaydı. 21 Ayrıca cariyeler sahibinin emrettiği her işi yapmakla zorunlu olduğu gibi, deve çobanlığından ev hizmetçiliğine kadar bütün işleri yapmak mecburiyetinde bırakılırdı. 22 Cahiliye çağında köle ve diriyelere son derece acımasızca muamele edilirdi. Bir köle veya diriyeye sahibi istediği davranışta bulunabilme özgürlüğüne haiz olmakla birlikte, isterse onu ölünceye kadar döver, elini, kulağını, bumunu keser, gözünü çıkarır ve hatta öldürürdü, bundan dolayı da hiçbir zaman sorumlu tutulmazdı. 23 Zira, cariyeler hakkında teamül haline gelmiş kabile hukuk anlayışı bunu gerektiriyordu. c. Meslek ve İş Hayatında Kadın Cahiliye Arap toplumunda her ne kadar ekseri insanların zihniyetinde kadın, bir fikri temsil etmiyorsa da, hikmet ve akılla meşhur olan kendilerine değişik konularda danışılan, meslek ve iş hayatında önemli mevkilere sahip olabilecek düzeyde müstesna kadınların varlığı da bir gerçektir. Kadınlar savaşlarda erkeklerle birlikte bulunurdu. Savaşın şiddetlendiği esnada, kadınlar, erkeklerin cesaret ve gayretini artırmak, yaralıları tedavi etmek ve savaşta susayanlara su taşımak gibi görevleri yerine getirirlerdi. 24 Cahiliye Arap toplumunda şair ve şiire büyük değer verilirdi. Bir nevi şairler kamuoyunun sözcüsü konumunda sayılır, adeta çağımız medyasının rolünü ve işlevini yüklenmişlerdi. Sadece erkeklerden değil, kadınlardan da şairler vardı. Mesela, başta Ransa olmak üzere Harnek, Celile, Kebşe ve Amr b. Ma'dikerb'in kız kardeşi bu meşhur kadın şairler arasında geliyorlardı. Bunlardan ayrı olarak şiir yazma ve okuma yarışmalarında jüri üyeliği yapan kadın şairlerin varlığı da bilinmektedir. Örneğin, Divan sahibi İmriü'l-Kays, şair arkadaşlarıyla hanımına başvurup hakemlik yapmasını isteyince, her iki şairi dinleyen k;:ıdın, koc;:ısı lnırii.i'l-k;:ıys'ın aleyhine karar vermekren çekinmez. 2 ' Cahiliye Arap toplumunda değişik meslek ve iş hayatında önemli çalışmalar yapan müteşebbis kadınların varlığı da bilinmektedir. Kureyş kabilesinin zenginlerinden ve Mekke'nin ileri gelen sayılı iş adamlarından olan Hz. Hati- 20 bk. Çağatay, Neşet, Islam Oneesi Arap Tarihi ve Cfıhiliye Çağı, Ankara, 1982, s.132. 21 Altıntaş, a.g.e., s.206. 22 Zübeyr b. Ebi Sulma, Divan, Beyrut, 1964, s.47. 23 Çağatay, a.g.e., s.132. 24 Cevad Ali, ei-mufassal, IV, 621. 25 lbn Kuteybe, eş-şiir ve'ş-şuarfı, Beyrut, 1985, s.125; krş. Cevad Ali, a.g.e., IV, 620..,.

TOPLUMUNDA ce, Şam gibi zamanının önemli ticaret merkezlerine mal mübadelesinde bulunmak için kervanlar gönderirdi. 26 Ayrıca cahiliye şairlerinden Züheyr, Ka'be'ye asılan bir şiirinde kazınetik ürünler satan ve de pazarlayan kadınların varlığından bahseder. 27 Bu kadınlar arasında Menşim isimli kadının kazınetik ürünler satmasından dolayı lakabı "ıtr-ı Menşim" adıyla darbı mesel haline gelmiştir. 28 Diğer taraftan değişik meslekleri icra eden kadınlar da vardır. Bunların başında kuaförlük yapan kadınlar geliyordu. Mekke'de gelinlik kızların başlarını ve saçlarını yapan bugünkü manada kadın kuaförlüğünün karşılığı olarak el Maşita29 ve güzellik salonlarında kadınları süsleyen, güzelleştiren ve makyaj yapan adına da el-minkaş denilen sanatkar kadınlar vardı. 30 Bütün bu müteşebbis kadınlara ek olarak Mekke'de ekmek fırını olan ve bizzat ekmekçilikle uğraşan el-havla isimli bir kadının da varlığı bilinmektedir.31 Verdiğimiz bu örnekler cahiliye Arap toplumunda kadınların değişik iş ve meslek hayatındaki çalışmalarına ışık tutacak nitelikte ve önemde olduğu söylenebilir. C. AİLE HAYATINDA KADIN 1. Cahiliye Arap Kadının Giyim Şekli İnsanlık tarihi boyunca giyinme bir ihtiyaç olarak görülmüştür. Kılık ve kıyafetin şeklini ve biçimini belirlemede yaşanılan ülke ve bölgenin iklim şartları etkili olduğu gibi, toplumların inanç, örf ve gelenekleri de etkili olmuştur. Giyinme güdüsü, insan doğasının/fıtratının bir gereğidir. Ulaşabildiğimiz kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, cahiliye Arap kadınının giysileri hakkında bir takım bilgiler elde ettiğimizi söyleyebiliriz. Bu giysiler arasında şunlar sayılabilir: a. Hımiir (Başörtüsü) Arapça'da hamr, esasen örtrnek anlamına masdar olduğu halde, çiğ üzüm şırasından sertleşmiş ve köpüğünü atmış olan şaraba isim olmuştur; zira şarap/içki, aklı bürüyüp örter.'~ Yani, asıl anlamı örtmek olan 'hamr' sözcüğü, başörtüsü manasma da gelmektedir. Ayette bizzat "humurihinne" kelimesi 26 bk. lbn Sa'd, Tabakôt, I, 131. 27 bk. Züheyr b.ebi Sülma, Mııal/akôt/Yedi Askı, (çev. M.Şerafeddin Yaltkaya), lsta~bul, 1989, s.85. 28 bk. Sealibi, Simôru'l-Ku/ı"ib, s.310. 29 Zebidi, Tôcu'I-An"is, V, 223; Cevad Ali, ei-mufassal, IV, 622. 30 bk. Zebidi, a.g.e., IV, 443; Cevad Ali, a.g.e., IV, 623. 31 bk. Sealibi, Simôru'I-Kulılb, s.310. 32 Kur'an'da 'lıatnr' kelimesi şu ayetlerde aklı bürüyüp örten şarap/içki anlamlarına gelir. bk. Bakara 2/219; Maide 5/90-91; Muhammed 45/15; Yusuf 12/36,41.

DfYANET ILMI DERGI~CILT: 37~ SAYI: h OCAK-ŞUBAT-MART 200llo:oo kullanılmıştır. 33 Cahiliye Arap toplumunda kahinler/medyumlar kehanette bulundukları sırada başlarını bir örtü ile örttükleri için kendilerine zü'l-hımar (örtü sahibi) denilirdi. Ayrıca cahiliye döneminde başörtülü kadınların varlığı bilinmektedir.34 Kur'an'da, mümine kadınların ilk cahiliye kadınları gibi açılıp saçılınama uyarısında bulunan ayette geçen teberruc 35 kavramının yorumunda da cahiliye kadınlarının başörtüsü kullandığı anlaşılmaktadır. İslam'ın erken dönemlerinin ünlü Kur'an yorumcusu Mukatıl'a (ö.ls0/767) göre teberruc, kadının örtüyü başına alıp bağlamadan onu bırakması, gerdanlık, küpe gibi takılarıo yerlerini, boyun ve boğazını açık bulundurması anlamına gelmektedir.36 Demek ki cahiliye kadınları da başörtüsü kullaniyordu. Fakat onlar bu örtüyü, kimi zaman enselerine bağlar, bazen arkalarma bırakır, yakaları önden açılır, ziynetleri (süs eşyaları ve yerleri) görünürdü. Yani onlar halaylık yaparlardı.37 Cahiliye telakkisinde kadının saçı, dini bir boyutun ötesinde özel bir anlam ifade ettiği için özenle korunup gözetilmesi gerekiyordu. Bunun sebebini makalemizin ilerleyen bölümlerinde anlatacağız. Elbette cahiliye devrinde örtülü kadınlar olduğu gibi örtüsüz kadınlar da vardı. 38 Toplum her iki grubun varlığını da hiçbir zaman yadırgamamıştı. lik dönemlere ait tarih kitaplarında örtülü veya örtüsüz kadınların varlığının toplumda bir rahatsızlık meydana getirdiğine dair açıklayıcı bir bilgiye de sahip değiliz. b. ed-dır' (Entari) Arapça'da ed-dır' savaşta, askerlerin vücutlarını korumak için giydikleri çelik yelek benzeri demirden yapılmış zırha dendiği gibi, 39 insan bedenini soğuk ve sıcağın etkisine karşı koruyan ipek, pamuk ve yünden yapılmış giysilere de ed-dır' denilmesi, anlam bakımından bir uygunluk oluşturmaktadır. 4 Cahiliye Arap şairlerinden İmriü'l-Kays'ın şiirlerinden öğrendiğimize göre ed-dır' ekseriya yaşlı kadınların giydiği bir çeşit gömlek ve feracedir ki, bazen genç kızların gidiği de olurdu. 41 Yine lmriü'l- Kays'ın sevgilisini tasvir ettiği bir şiirinde t : \ i.ı. 1 ıl 33 Firuzabadi, e/-ktımıisu'l-miihit, II, 106. 34 bk. d-v:tkıji,!'/-1\fı:ğ.ı~i. H, 989. 35 b k. Ahzap, 33/33:.. hem vaka rm ızla evlerinizde dımm da evvelki cahi/iyet çıkışı gibi siis/enip çıkmayın. 36 bk. Taberi, Ebü Ca'fer Muhammed b. Cerir, C!imi11'/-Beytın fi Te{siri'l-K11r'an, Beyrut, 1972, XXII, 4; lbn Kesir, Ebu'l-Fida!smail, M.Tefsirıılbn Kesir, (thk. M.Ali es-sabüni), Beyrut, 1981, IV, 94. 37 Elmalılı, M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul, 1969, V, 3506. 38 Ha mr kelimesi Kur'an'da özgün ifadesiyle: ".. ve'/-yazribne bi hımmrihimıe altı ciiyıibihimıe.., şeklinde geçmektedir. Bu pasajın anlamı, başörtii/erini yakalarıımı iizerine (kadar) örtsiin/er!ımrsımlar". Anlaşıldığı kadarıyla zaten cahiliye kadınları örtünüyordu, ama taç, küpe, gerdanlık, bilezik gibi takıların takıldığı ziynet!süs yerleri açık kalıyordu. Kur'an ziynet, yani takıların takıldığı süs yerlerinin örtülmesini istemekle birlikte başın da örrülmesini tekrar teyit etmiş oldu. Burada Kur'an pasajlarını dikkare almakla birlikte tarihi tecrübede yaşanmış olan fiili uygulamaları da gözardı etmemek gerektiği kanaatindeyim. 39 lbn Manzür, Ebu'l-Fadl Cemaleddin Muhammed, Listİ11ii'/-Arab, Beyrut, ts., VIII, 81. 40 Savaş, Rıza, Hz. M11hammed Devrinde Kadm, İstanbul, 1992, s.33. 41 bk. lmriü'l-kays, Mı1allaktitl Yedi Askı, s.28.

::.:.....:.:....... i i CAH!LIYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN onun giyim olarak en tariyi seçtiğini anlıyoruz: "Bu sevgili bugün, yaşını almış kadınların giydikleri ed-dır' ile küçük kızların giydikleri micvel arasında salınmakta.. " 42 Bir başka cahiliye şairi olan Tarafe, şarkılar okuyarak kendilerini eğlendiren bir kızın uzun gömleği ve safrana boyanmış entarisinden bahseder ki, bu giysinin yeni ve yakası oldukça geniştir. 43 Cahiliye Araplarında yaygın adederin en önemlileri arasında kendi ölümlerinden sonra ağıtçı kadınların nevha yaparak ağıt yakmalarını vasiyet etme geleneği gelmektedir. Cahiliye şairi Tarafe'nin ağıtçı bir kadına bu konuda yaptığı vasiyetinde giysiyede şöyle değindiği görülür. "Ey ma'bed'in kızı, Ben ölecek olursam, arkarndan sayıp dökeceğin vasıflarımla benim ölümümü herkese duyur ve yakanı yırt! " 44 mısralarından da anlaşıldığı gibi, cahiliye kadınları yakalı ve cepli elbiseler giyerlerdi. c. el-izar (Etek) el-ldir, insan vücudunun belden aşağısını örten giysiye denir ki, cahiliye çağı Arap kadınlarının giysilerinden birisidir. İmriü'l- Kays'ın: "Devar adlı put çevresinde genç kızların siyah ve uzun etekleriyle döndüklerini" söylediği bir şiirinden45 ve kadınların Kabe'yi tavaf esnasında yırtmaçlı etek giydiklerine dair rivayetlerden 46 anlaşıldığına göre cahiliye döneminde değişik kadın giysilerinin varlığı bilinmektedir. 2. Cahiliye Arap Kadınının Takıları ve Süslenme Tarzı Cahiliye Arap toplumunda özellikle şehirli kadınlar kendilerine bakma, temizlik ve süslenme konularında bedevi (göçebe) kadınlardan çok daha yetenekli, daha duyarlı ve daha itinalı bir tutum sergilerlerdi. Bunun başlıca sebebi, şehirli kadının ekonomik gelişmişlik düzeyinin yüksek olmasından ve sosyal çevrenin farklılaşmasından kaynaklanıyordu. Şehirli kadın ziynet konusunda bedevi kadınların bilmediği kıyafetleri, bedenin değişik yerlerine takılan takılan ve her türlü güzellik nesnelerini biliyor ve tanıyordu. Elbette bunda yabancı memleketlerle olan sosyal ve ekonomik ilişkilerin katkısı büyük olmuştur. Alım gücü yüksek Arap sosyetesi, tekstil ve kazınetik ürünleri üreten ülkelerden; kıyafet, çeşitli takılar ve güzel kokularikazınetik ürünleri ithal ediyorlardı. 47 Geleneksel anlamda Arap kadınının saç modeli, el-akisa adı taşıyan ve saçların bükülerek topuz yapılması biçimiydi. Bazen de saçlar örülerek göğüslerin 42 lmriü'l-kays, a.g.y. 43 bk. lmriü'l-kays, Mua/lakiitl Yedi Askı, s.57. 44 bk. lmriü'l-kays, a.g.e. s.19 45 lmriü'l-kays, Muallakiit/Yedi Askı, s.34; krş.lbn Kelbi, Putlar Kitabı (Kitiibıı'I-Asııiim}, çev. Beyza Düşüngen, Ankara, 1969, s.38. 46 bk. lbn Hişam, Ebu Muhammed Abdülmelik, es-siratii'ıı Nebeviyye, Kahire, 1936, I, 215. 47 Krş. Cevad Ali, ei-mufassal, IV,260.

DIYANET!LMI DERGI,CILT: 37, SAYI: h OCAK-ŞUBAT-MART 2001@ iü::s:: _. ''\ 1 üzerine sarkıtılırdı. 48 Cahiliye dönemi şairlerinden lmriü'l-kays, mısralarında o günün kadınlarına özgü saç modellerini şu şekilde tasvir eder: "Öndeki saç tutamları yukarıya doğru kaldırı/mıştı ve arkaya doğru olan saçlarının salıverilmiş örülmüş olanlarının içinde de tutarn tutarn saçlar kayboluyordu. " 49 Bu ınısralardan kadınların saç modeli tarzları anlaşıldığı gibi başörtüsü takınayan kadınların varlığı da anlaşılmaktadır. Cahiliye Arap telakkisinde kadının saçı çok değerli, övünülecek bir nesne olarak görüldüğü için özenle korunması gerekiyordu. Bu sebeple kadınlar saç bakım ve temizliğine azami derecede itina göstererek dikkat eder, onu güzelce tarar, başına bir felaket gelmedikçe kocasının veya bir yakınının ölümü gibi asla tıraş etmezdi. Cahiliye örf ve geleneklerine göre kadın, kocası veya çok değerli bir yakını vefat ettiği zaman üzüntüsünü ortaya çıkarmak ve fedakarlığın zirvesinde olduğunu kanıtlamak adına saçlarını el-h!uika adı verilen kadın kuaförlere tıraş ettirir, sıfırlar, başına toprak saçar, kül dökerdi. Meşhur şaire Ransa bir şiirinde biraz da kadınların saçlarını tıraş ettirmelerini eleştirerek şöyle der: "Ben iki nalinden ve başı tıraş etmekten, sabretmeyi daha hayırlı gördüm. " 50 Cahiliyede gereksiz yere kadının başını tıraş ettirmesi, uğursuzluk alametlerinden sayılırdı. Olağanüstü haller müstesna, mesela, ölüm, savaş gibi bir musibet isabet ettiğ zaman asil bir kadın saçlarını keser, ayağından iki nalininide çıkararak kafasına vururdu. Aynı zamanda bu durum, kadının başına gelen bir felaketin de ilanı demekti. Yine kabileler savaşta düşmana karşı direnişi sürdürmek ve zafere ulaşmak istediklerinde cesaret ve kavga gücünü artırmak için kadınlar toplum nezdinde en yüksek itibara haiz olan saçlarını tıraş ettirirlerdi.51 Bu durum seçkin aile kadınlarının toplumsal hayatta çok büyük bir sosyal role sahip olduklarını göstermektedir. 3. Güzellik Araçları Cahiliye Arap toplumunda kadının doğal yapısı gereği dişiliğini ve güzelliğini sergilemek için imkan ölçüsünde süslenir \'C güzellcşnıcye büyük önem n: rirdi. Özellikle kadınlarda güzelliğini ortaya çıkarma tutkusu doğal ve içgüdüsel bir devinim olarak görülürdü. Genelde Arap kadını süslenmede halhal, bilezik, yüzük, kaşlı yüzük, küpe, kolye gibi belli başlı takılar kullanmayı tercih ederdi. Güzelleşrnek için gözlerine sürme çeker, yüzüne krem sürer, el ve ayaklarına kına yakar ve saçlarını parlak görünmesi için yağlardı. Hatta güzelleşme uğruna vücudunun değişik bölgelerine bitkisel motifleri canlandırıcı döğmeler 48 bk. Zebidi, Tôcu'l-Anis, IV, 408; Cevad Ali, a.g.e., IV, 62L 49 lmriü'l-kays, Mual/akfıt!Yedi Askı, s.27. SO Cevad Ali, a.g.e., IV, 62L 51 Geniş bilgi için bakınız. Zebidi, Tfıcu'/-Anis, VI, 320.

CAHlLlYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN de yaptırmayı ihmal etmezdi. 52 Yaptığımız araştırmalardan elde ettiğimiz bilgilere göre Arap kadınının güzelleşmede kullandığı güzellik araçlarının başlıcaları şunlardır: a. Tarak Gerek erkek ve gerekse kadınlar tarafından, cahiliyede de kadim bir güzelleşme aracı olan tarak, saçları tararnada kullanılan güzellik.araçlarından birisi olarak büyük ilgi görürdü. Bir güzelleşme aracı olan tarak, şair Abdurrahman b.. Hassan'ın bir şiirinde şöyle geçer: "Sizden zengin olan kimseden birisine ihtiyacım yok/ Kel olan adamın tarağa ihtiyacı olmadığı gibi.. ". 53 Cahiliyede Arap toplumunda gelinierin saçlarını yapan sanatkar kuaför kadınlara el-maşita ismi verilirdi ki bu isim tarak anlamına gelen 'el-mışt' kelimesinden türemiştir. Bir güzelleşme aleti ve vasıtası olan tarak, altın ve gümüş gibi çeşitli madenierden yapıldığı gibi fildişinden de yapıldığı olurdu. 54 Erkek ve kadınlar, fiziki açıdan estetik görünümlerine itina göstermekten zevk duyarlardı. Örneğin kadınlar, saçlarının bakım ve temizliği için sabun ve şampuan gibi toprak ve bitki cinsinden güzel kokulu değişik maddeler kullanır ve saçlarını yıkadıktan sonra yağiayarak tarakla da tararlardı. 55 b. Cnnhız Cahiliye Arap kadını fiziki güzelliğini teşhir etmede bir engel olarak gördüğü yüzündeki kılları yolmada ve kaşlarını inceltınede cımbız adı verilen bugün de herkesin bildiği bu aleti kullanırdı. Kadının yaptığı veya kadına yapılan bu faaliyete minkaşlık denilirdi. Mekke'de bizatihi bu işi yapmayı meslek olarak seçen sanatkar kadınlar vardı. Bir çeşit güzellik salonları diyebileceğimiz mekanları işleten sanatkar ruhlu bu kadınlara başvuran kadın ve kızlara, güzelleştirilmek için makyaj yapılır ve fiziki güzelliğini ön plana çıkarıcı bir takım mini estetik operasyonlardan geçirilirdi. Kadınları güzelleştiren bu sanatkar kadınlara cahiliye Arap toplumunda el-minkaş sıfatından ayrı olarak en-namisa adı da verilirdi. 56 c. Makas Güzelleştirme ve süslemede kullanılan araçlarından bir diğeri de makastır. Makasla saçlar istenirse tamamen kesilir, istenirse kısaltılırdı. Yerine göre saç- 52 bk. Tarafe, Mua/lektit!Yedi Askı, s.61; lbn İshak, Sfre, s.49; Cevad Ali, ei-mufassal, N, 623. 53 bk. Zebfdf, Ttiw'I-Anis, V, 223; lbn Manzi'ır, Listinii'I-Aiab, Vll, 403; Cevad Ali, a.g.e., N, 622. 54 Cevad Ali, ei-mufassal, N, 622. 55 Zebfdf, a.g.e., V, 223, VIII, 45-46. 56 bk. Zebfdf, Tticıı'I-Anis, N, 443. En-Namisalık, kaşları inceitme olayı demektir. Hz. Peygamber bir hadislerinde: Allalı kaşları incelten ve incelttiren kadmlara lanet etsin buyurmuşlardır. Bk. Buhar!, Sahih, Libas, 85, 86; Nesai, Sünen, Zine, 26.

DlYANET ILM1 DERGhCILT: 37,. SAYI: h OCAK-ŞUBAT-MART 2001 ii@:i @@j üzerine sarkıtılırdı. 48 Cahiliye dönemi şairlerinden İmriü'l-Kays, mısralarında o günün kadıniarına özgü saç modellerini şu şekilde tasvir eder: ll Öndeki saç tutamları yukarıya doğru kaldırı/mıştı ve arkaya doğru olan saçlarının salıverilmiş örülmüş olanlarının içinde de tutarn tutarn saçlar kaybo/uyordu. 1149 Bu ınısralardan kadınların saç modeli tarzları anlaşıldığı gibi başörtüsü takınayan kadınların varlığı da anlaşılmaktadır. Cahiliye Arap telakkisinde kadının saçı çok değerli, övünülecek bir nesne olarak görüldüğü için özenle korunması gerekiyordu. Bu sebeple kadınlar saç bakım ve temizliğine azami derecede itina göstererek dikkat eder, onu güzelce tarar, başına bir felaket gelmedikçe kocasının veya bir yakınının ölümü gibi asla tıraş etmezdi. Cahiliye örf ve geleneklerine göre kadın, kocası veya çok değerli bir yakını vefat ettiği zaman üzüntüsünü ortaya çıkarmak ve fedakarlığın zirvesinde olduğunu kanıtlamak adına saçlarını el-hiilika adı verilen kadın kuaförlere tıraş ettirir, sıfırlar, başına toprak saçar, kül dökerdi. Meşhur şaire Hansil bir şiirinde biraz da kadınların saçlarını tıraş ettirmelerini eleştirerek şöyle der: ll Ben iki nalinden ve başı tıraş etmekten, sabretmeyi daha hayırlı gördüm. 1150 Cahiliyede gereksiz yere kadının başını tıraş ettirmesi, uğursuzluk alametlerinden sayılırdı. Olağanüstü haller müstesna, mesela, ölüm, savaş gibi bir musiber isabet ettiğ zaman asil bir kadın saçlarını keser, ayağından iki nalinini de çıkararak kafasına vururdu. Aynı zamanda bu durum, kadının başına gelen bir felaketin de ilanı demekti. Yine kabileler savaşta düşmana karşı direnişi sürdürmek ve zafere ulaşmak istediklerinde cesaret ve kavga gücünü artırmak için kadınlar toplum nezdinde en yüksek itibara haiz olan saçlarını tıraş ettirirlerdi.51 Bu durum seçkin aile kadınlarının toplumsal hayatta çok büyük bir sosyal role sahip olduklarını göstermektedir. 3. Güzellik Araçları Cahiliye Arap toplumunda kadının doğal yapısı gereği dişiliğini ve güzelliğini sergilemek için imkan ölçüsünde süslcnir \T güzcllcşmcye büyük önem verirdi. Özellikle kadınlarda güzelliğini ortaya çıkarma tutkusu doğal ve içgüdüsel bir devinim olarak görülürdü. Genelde Arap kadını süslenmede halhal, bilezik, yüzük, kaşlı yüzük, küpe, kolye gibi belli başlı takılar kullanmayı tercih ederdi. Güzelleşrnek için gözlerine sürme çeker, yüzünekrem sürer, el ve ayak Iarına kına yakar ve saçlarını parlak görünmesi için yağlardı. Hatta güzelleşme uğruna vücudunun değişik bölgelerine bitkisel motifleri canlandırıcı döğmeler 48 bk. Zebldi, Tiic11'l-Arıis, IV, 408; Cevad Ali, a.g.e., IV, 621. 49 lrnriü'l-kays, M11allakiit!Yedi Askı, s.27. 50 Cevad Ali, a.g.e., IV, 621. 51 Geniş bilgi için bakınız. Zebidi, Tiicu'l-Arıls, VI, 320.

w... i' biiilll:l....:...::::...j CAHILlYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN de yaptırmayı ihmal etmezdi. 52 Yaptığımız araştırmalardan elde ettiğimiz bilgilere göre Arap kadınının güzelleşmede kullandığı güzellik araçlarının başlıcaları şunlardır: a. Tarak Gerek erkek ve gerekse kadınlar tarafından, cahiliyede de kadim bir güzelleşme aracı olan tarak, saçları tararnada kullanılan güzellik. araçlarından birisi olarak büyük ilgi görürdü. Bir güzelleşme aracı olan tarak, şair Abdurrahman b.,hassan'ın bir şiirinde şöyle geçer: "Sizden zengin olan kimseden birisine ihtiyacım yok/ Kel olan adamın tarağa ihtiyacı olmadığı gibi.. ". 53 Cahiliyede Arap toplumunda gelinierin saçlarını yapan sanatkar kuaför kadınlara el-maşita ismi verilirdi ki bu isim tarak anlamına gelen 'el-mışt' kelimesinden türemiştir. Bir güzelleşme aleti ve vasıtası olan tarak, altın ve gümüş gibi çeşitli madenierden yapıldığı gibi fildişinden de yapıldığı olurdu. 54 Erkek ve kadınlar, fiziki açıdan estetik görünümlerine itina göstermekten zevk duyarlardı. Örneğin kadınlar, saçlarının bakım ve temizliği için sabun ve şampuan gibi toprak ve bitki cinsinden güzel kokulu değişik maddeler kullanır ve saçlarını yıkadıktan sonra yağiayarak tarakla da tararlardı. 55 b. Cımbız Cahiliye Arap kadını fiziki güzelliğini teşhir etmede bir engel olarak gördüğü yüzündeki kılları yalınada ve kaşlarını inceltınede cımbız adı verilen bugün de herkesin bildiği bu aleti kullanırdı. Kadının yaptığı veya kadına yapılan bu faaliyete minkaşlık denilirdi. Mekke'de bizatihi bu işi yapmayı meslek olarak seçen sanatkar kadınlar vardı. Bir çeşit güzellik salonları diyebileceğimiz mekanları işleten sanatkar ruhlu bu kadınlara başvuran kadın ve kızlara, güzelleştirilmek için makyaj yapılır ve fiziki güzelliğini ön plana çıkarıcı bir takım mini estetik operasyonlardan geçirilirdi. Kadınları güzelleştiren bu sanatkar kadınlara cahiliye Arap toplumunda el-minkaş sıfatından ayrı olarak en-namisa adı da verilirdi. 56 c.makas Güzelleştirme ve süslemede kullanılan araçlarından bir diğeri de makastır. Makasla saçlar istenirse tamamen kesilir, istenirse kısaltılırdı. Yerine göre saç- 52 bk. Tarafe, Mııallekıit!Yedi Askı, s.61; lbn İshak, Sire, s.49; Cevad Ali, ei-mııfassal, Iv, 623. 53 bk. Zebidi, Tacıı'l-Arıis, V, 223; lbn Manzlır, Lisliııii'I-Arab, VII, 403; Cevad Ali, a.g.e., IV, 622. 54 Cevad Ali, ei-mııfassa/, IV, 622. 55 Zebidi, a.g.e., V, 223, VIII, 45-46. 56 bk. Zebidi, Tacıı'I-Ariis, IV, 443. En-Namisalık, kaşları inceitme olayı demektir. Hz. Peygamber bir hadis lerinde: "Al/ab kaş/arı iııcelten ve iııce/ttireıı kadııılara ltiııet etsiıı buyurmuşlardır. Bk. Buhar!, Sahih, Lib/is, 85, 86; Nesai, Sünen, Zine, 26.

T: 37~ SAYI: h T-MART 2001 ııııı lar biikülerek perma da yapılırdı. Mekke'de bu işleri yapan ve kendilerine meslek edinen kadınların varlığı bilinmektedir. 57 d. Misvak: (Diş fırçası) Cahiliyede kadınlar başta güzelleşme ve süslenmenin bir tamamlayıcısı olmak üzere diş temizliğine ve bakırnma büyük önem verirlerdi. Güzelleşrnek uğruna ön ve azı dişlerinin arasını açtırarak seyrekleştirirler, diğer yandan dişlerinin beyaz görünmesine ek olarak diş etlerine döğme de yaptırırlardı. Onlar bugünkü manada olmasa da diş fırçası yerine güzel kokan ağaçların dallarından yapılan ve adına da misvak denilen bir nesne kullanırlardı. Böylece bu aletle dişlerini hem temiz tutarlar ve hem de beyaziatmış olurlardı. 58 e. Bedene Döğme Yaptırmak Cahiliye kadınlarının güzelleşmede başvurdukları uygulamalar arasında bedenin değişik bölgelerine döğme yaptırmak adeti geliyordu. Bu, süslenme amaçlı olduğu gibi halk arasında göz değmesi olarak bilinen nazara karşı bir önlem olarak da benimsenmişti. Döğme şöyle yapılırdı: İnsan bedeninin herhangi bir organına ya da bölgesine kan akıncaya kadar iğne batırılır. İğne batırılarak açılan bu delikierin içerisi sürme ve çivit gibi renklendirici unsurlada doldurulurdu. Bu operasyonun neticesinde organ mavi ve yeşilimsi bir görünüm kazanırdı. 59 Böylece döğme yaptırmak süslenmeyi tamamlamada bir katkı oluştururdu. İnsan vücudunda yer alan bu nakışlar hayvan, bitki, insan sureti ve kadın dudağı gibi biçim ve şekillerden oluşurdu. 60 Özetle cahiliyede Arap kadını süslenmeyi yaşamının vazgeçilmez bir parçası olarak görür ve buna inanırdı. Kulaklarına, parmaklarına, el ve ayak bileklerine alın ve boynuna altın, gümüş, inci, boncuk ve gerdanlık gibi her türlü değerli mücevherat türünden takılar takarak süslenirdi. 61 D. CAHİLİYE ARAP TOPLUMUNDA EVLiLiK ÇEŞİTLERİ 1. Nikah Çeşitleri Cahiliye Arap toplumu, biri içtimai aile, diğeri ise cabii aile diye ayırabile- 57 bk. Zebidi, a.g.e., IV, 422; Cevad Ali, ei-mii(assal, IV, 624. 58 bk. Zebidi, a.g.e., VII, 146; Cevad Ali, a.g.e., IV, 623. Islam zuhur edince cahilliye Araplarının diş temizliğinde kullandıkları misvakı yine kullanmayı teşvik ederek diş temizliğine büyük önem vermiştir. Bilindiği gibi günümüzde birçok hastahğın sebebi diş bakımsızlığından kaynaklanmaktadır. Hatta bu konuda Hz. Peygamber (a.s): Eğer iimmetime zor geleceğini bilmeseydim, her abdest alıştan önce dişlerini misvaklamalarmı emrederdim buyurmuşlardır. Bk. Buhar!, Sahih, Cum'a, 8; Savıiı,25; Taharer, 42. 59 bk. Zebldi, Tiicı/1-Ariis, IX, 94; Cevad Ali, ei-mtt{assdl, IV, 623. 60 Insanın tabii yaratılışını bozmaya yönelik bu girişim, lsliim geldiği zaman yasaklanmıştır. Bu yasak Hz. Peygamberin: Döğme yapan ve yaptırana Allah Ilinet etsin!. hadisine dayanmaktadır. B k. Buhar!, Sahih, Talak, 51; Libas, 82, 84, 85; Müslim, Sahih, Libas, 80. 61 Geniş örneklendirmeler için bakınız. Zebidi, a.g.e., X, 97; Cevad Ali, a.g.e., IV, 624.

KADIN ceğimiz iki sosyal yapı halinde bulunuyordu. Filan oğulları (beni filan) diye anılan hay'lar (oymak); dini ve hukuki mahiyeti olan klanlardı. 'Al ve 'lyal'ler ise dini ve hukuki bir yönü yani içtimai bir içeriği olmayan tabii ailelerdi. lleride bahsedeceğimiz gibi cahiliye devri nikahlarında dini bir hüviyet görülmeınesi al ve ıyal'in henüz içtimai aile malıiyerini alamamış olduklarını göstermektedir. 62 Cahiliye çağında bir evlilik akdi olan ve kadınla erkeği birbirine bağlayan nikah dini bir mahiyet taşımadığından kadın ancak çocuk doğurduktan sonra ıyal'e katılabiliyordu. Kadın çocuk doğurmadan ölürse, koca taziye edilmiyordu. Hatta çocuksuz kadın herhangi bir sebeple diyet vermeye mecbur olursa, bu diyeti kocası değil kadının mensup olduğu hay öderdi. 63 Bu durumda gösteriyor ki, gerek insan hakları ve gerekse kadının hukuki anlamda ve sosyal mevki açısından konumu hiç de iç açıcı bir manzara arz etmiyordu. Cahiliyye Arap toplumunda evliliği üç gruba ayırmak mümkündür: a. Kabile hudutları içerisinde kalan ve kabilenin dışına taşmayan bir evlilik anlayışı ki, bir erkeğin kabilesinin dışından bir kızla evliliğine izin verilmemesidir. Buna dahili evlilik anlamına endogamous demek daha uygun düşer. b. Bir erkeğin kendi kabilesinin dışında bir kadınla evlenmesi bazen zorunlu tutulurdu ki, buna da harici evlilik anlamında exogamous denir ve doğacak çocuğun daha sağlıklı ve daha gürbüz olacağına inanılırdı. Bu bir çeşit akraba evliliğine karşı olmaktır. c. Üçüncüsü ise, yukarıda zikredilen her iki evlilik biçiminin birleştirilmesine dayalı bir evlilik çeşididir ki, hem kabile içinden ve hem de dışından kız almaya dayanırdı. 64 Tarih, tefsir ve hadis literatürü alanında yapılan araştırmalara göre cahiliyede evlilik ve boşanma gibi hususların biçimi şekil ve mahiyet olarak tenkit edilse de mağdurun aleyhine olan hususlar, büyük bir süreç yaşanmasından sonra iyileşme bakımından bazı değişikliklerin meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu değişim sürecine bağlı olarak evlilik ve boşanma gibi meseleler tek bir anlayışa göre cereyan etmiyordu. Mekan, içtimai konum, iktisadi şartlar ve dış ilişkilerin gücüne göre değişiklik oluyordu. Sosyal hayatta meydana gelen bu değişim, elbette evlilik biçimlerinin hukuki karakterini de etkiliyordu. Cahiliye Arap toplumunda bir yuva kurmak üzere kadın ve erkeğin kader birliği yapması demek olan nikahın müteaddit şekilleri vardı. Bunlardan Mekke seçkinleri arasındaki nikah şekli, kızın bir bec!el-başlık mukabilinde satılma- 62 M.Şemseddin, 'lslôm'daıı öııce Araplar Arasmda Kadıımı Dımmııt, Aile ve Tiirlii Nikôh Şekilleri" Belletten, Cilt: XV, Sayı: 60, s.698. 63 bk. M.Şemseddin, a.g.y. 64 bk. Cevad Ali, el-mıtfassa/, N, 629.

DlYANET 1LM1 DERGl*ClLT: 37* SAYI: h OCAK-ŞUBAT-MART 2001~fl m;; &. sı şeklinde nitelendireceğimiz bir alışveriş gibiydi. Cahiliye Arap geleneğine göre evlenecek erkeğin babası veya yakın akrabası kızın babasına gider ve kızını isterdi ki, bu aşamaya hıtbe/nişanlık denilirdi. Bu bir nevi kızı erkeğe görücü usulüyle nişanlamak demektir. Baba kızını, alacağı bedele göre istediği erkeğe verebilirdi. Genel manada kızın rızasını almaya lüzum görülmezdi. Yalnız eşraftan olan bazı aileler kızlarını evlendirirken hem küfüv (denklik) ve hem de onların rızalarına müracaat etmeyi gözetirlerdi. Eğer uzlaşılırsa sıdak adı verilen bu mehir, kız babasına, şayet kızın babası yoksa en yakın asabesine takdim edilirdi. Sonra damat kızın evine gider ve hay'da hazır bulunanları selamlayarak konuşmasında onların varlıklı ve asil bir aileye mensup olmak bakımından dengi olduğunu söylerdi. Damadın söylevini bitirmesinden sonra kızın velisi ayağa kalkarak bir selamlama konuşması yapar, konuşmasında bu evlilikten razı olduklarını ve bu evliliği kabul ettiklerini münasip bir üslupla dile getirirdi. Nikah akdi ilanının akabinde -ki karşılıklı bu konuşmalar şahirierin huzurunda bir evlilik ilanı sayılır- deve veya koç kesilerek, ınisafidere vehme adı verilen bir düğün yemeği ikram edilirdi. 65 Araplarda bu normal şekilde bir evlilikti. Bundan başka iki kız kardeş aynı nikah altında olabilirdi ve bu toplumda gayet normal bir gelenek olarak kabul gürürdü. 66 Cahiliye çağı Arapları kendi öz anaları ve kızlarıyla, halaları ve teyzeleriyle evlenemezlerdi. 67 Nisa Suresi'nin 20. ayetiyle bu haramlık Islamiyetre de teyid edilmiştir. Cahiliye Arap toplumunda geçerli olan ve isimleri bize kadar intikal eden belli başlı nikah türleri şunlardır: Hz. Aişe'den gelen bir rivayetten de öğrendiğimize göre cahiliyede yaygın bir biçimde dört türlü nikah şekli vardı: Birincisi, bir adamın kızı nişanlanır, mehiri ödenir ve sonra da nikahlanırdı ki, bu evlilik şahitler huzurunda yapılırdı. Aile müessesesinin sürmesinde en geçerli bir evlilik biçimiydi.!kincisi, karısı ay halinden temizlenince adam hanımına falaneaya git ve ondan hamile kal, derdi. Bundan sonra kocası karısına hiç yaklaşmazdı. Hamile kaldığı belli olunca kocası istediği takdirde hanımıyla beraber olurdu. Bu nikaha istibza nikahı adı verilirdi. Üçüncüsü, on kişiden aşağı olmamak şartıyla bir erkek topluluğunun bir kadınla düşüp kalkması şeklinde olurdu. Kadın hamile kalıp doğurunca beraber olduğu erkeklere haber gönderip, birisine çocuğu nispet ederdi. Buna nikahu'l-müşterek (ortak nikah) denilirdi. Dördüncüsü, fahişe bir ka- 65 bk. Zebidi, Tôcu'l-Arıis, I, 237; Cevad Ali, a.g.e., IV, 643-644; Çağatay, Islam Öncesi Arap Tarihi, s.136. 66 bk. lbn Mace, Siinen, Nikah 39. Islam gelince iki kız kardeşin aynı nikah altında bul undurulmasını yasaklar. Hatta bu konuda şöyle bir rivayet de vardır: Feyruz ed-deylemi anlatıyor: Cahiliye devrinde evlendiğim iki kız kardeş benim nikahun altında iken Hz. Peygambere geldim. Ben müslümanlığı kabul ettikten sonra Peygamber (s.a.v) bana: 'Eve döndiiğiin zaman onlardaıı birisini boşa' buyurdu. (bk. lbn Mace, Siinen, Nikah 39.) 67 Çağatay, a.g.e., s.136.

CAHlLlYE KADIN dının birçok erkekle beraber olmasıdır. Bunlar umuma ait kadınlar olup kapılarına bayraklar çekerlerdi. Hamile kalıp çocuğu olunca bütün erkekler gelip toplanır ve çocuğun nesebini tayin için kaif çağrılırdı. Kaif çocuğu birine nispet eder ve çocuk onun adıyla anılırdı. Buna da nikahu'l- biğa adı verilirdi. 68 Yukarıdaki nikah çeşitlerinden ayrı olarak iki erkeğin birbirlerinin hanımlarını mübadele etmelerine dayalı bedel nikahı, hür kadınların gizli dost tuta- rak ilişkide bulunmalarına dayalı hıdn nikahı, mehir verrneğe gerek kalmadan evlenebilmek için erkeklerin velisi oldukları kadınları mübadele suretiyle almaları esasına istinat eden şiğar nikahı, belli bir ücret karşılığında belli bir süre için geçerli olan mut!a nikahı ve bunların içerisinde daha da iğrenç olanı, babası ölen adamın üvey anasını alması adeti olan makt nikahı gelir. Cahiliyede babası, kardeşi ve oğlu ölen Arap irsen (miras yoluyla) onların hanımiarına sahip olurdu. Kadını, varisi kendisi almak isterse hemen abasını üzerine atar, o andan itibaren kadın, bu adamın zevcesi olurdu. Veli, kadını almak istemezse, ölünün mirasından vazgeçirmek için onu hapsetmek suretiyle evlenmekten men ederdi. Eğer kadın, velisinin üzerine elbisesini atmadan kurtulabilirse özgürlüğüne kavuşabilirdi. 69 Bir başka evlilik çeşidi de siyasi evlilikti. Özellikle kabile reisieri ve melikler, oymaklar ve kabileler arasında sürüp giden düşmanlıkları ortadan kaldırmak ve dostluğu kurumlaştırmak için böylesi evliliklere başvururlardı. Bu evliliklerin sonucu olarak da düşmanlıklar dostluğa, nefretler sevgiye dönüşürdü. 70 Islam geldiği zaman yalnız velilerin rızalarıyla şahitlerin huzurunda akdedilen nikah hariç, diğer bütün nikah çeşitlerini kaldırmıştır. Aslında Islam'ın kaldırdığı bu nikah çeşitleri genel olarak cahiliye toplumunun sağduyusunda da içten benimsendiğini söylemek oldukça zor görünmektedir. Cahiliye Arap toplumunda bekar olan erkeklere hanımı yok anlamında "elhali" denilirdi. Cahiliyede kızlada flört yapmak erkeklik belirtilerinden sayılırdı. Hatta erkeğin kızlara olan aşkı cahiliye şiirlerinde daha açık ve net olarak görülür. Bu Jurum gerek cahiliye ve ger~kse t::ırihin değişik dönemlerinde ve hatta günümüz modern toplumlarında kadının tabiatı ve toplumların geleneksel bakış açıları gereği, kadının sevgilisine sevgisini izhar etmeye dayalı yazılı bir metne rastlamamız mümkün değildir. Kadınin yaratılış tabiatında varolan utanma duygusu herhangi bir erkeğe gönülden gelen sevgiye dayalı bağlılığını ve aşkını yazılı bir metne dayalı olarak erkekten önce ilk defa açığa vurmasına engel olmaktadır. Toplumların tabiatında zaten kadının sevgilisine olan aşkını yazılı veya sözlü olarak açıktan ifade etmesine p~k hoşgörü ile bakılmamakta- 68 Müslim, Sahih, Nikiih 7; Ebiı Davud, Siinen, Talak 33. 69 Geniş ve tafsiladı bilgi için bakınız. Cevad Ali, ei-mıt{assa/, IV, 629; M.Şemseddin, a.g.m., Beliete n, Cilt. XV, sayı: 60, 5.702-705; Altıntaş, Biitiin Yöııleriyle Cahiliyye, 5.207-208. 70 Cevad Ali, a.g.e., IV, 635. Hz. Peygamber (a.s.) da bazı kadınlarla bu anlamda siyasi evlilikler yapmıştır.

CILT: 37* SAY!: h. T-MART 200111 ii dır. Arap edebiyatında kasidelerin başında bulunan aşk ve kadın güzelliğini tasvir eden şiire en-nesib, sevgiliyi methederek onun güzelliklerini terennüm etmeye de et-teşbib adı verilir. 71 Cahiliye şiir geleneğinde sevgilinin görünen organlarının ve silretinin güzelliğini tasvir etme şekline ad olan teşbib sanatı, daha ziyade kasidelerin başında bulunurdu ki, bunun şiirin değerini yücelttiği incelik kattığı söylenirdi. 72 Cahiliyede bazı kimseler evliliği terketmede Hıristiyanların tesirinde kalarak ruhhanlığı seçmişlerdir. Evliliği terkederek ruhhanlığı seçen erkeklere et-tebettül veya es sarur adı verilirdi. Evlenmeyi terkederek züht hayatı yaşadığını iddia eden bu kimseler sadece erkekler değil, kadınlardan da olurdu. Bekarlığı tercih eden kadınlara el-betül veya es-sarure denirdi. 73 Görüldüğü gibi cahiliyede ister kadın ve isterse erkek cinsi olsun, ibadet etmek amacıyla evlenmemek ibadet mertebelerinin en değeriisi sayılırdı. Belki de bu durum Hıristiyanlığın kadim bir geleneği olan ruhhanlık düşüncesinin bir devamı idi. 4. Çok Eşlilik ve Çok Evlilik Kaynaklardan öğrendiğimize göre, Arabistan muhitinde sıcak olan iklim şartları, cinselliği kamçılayan coğrafi bir amil olmasına ilave olarak işsizlikle geçen bedevi hayatı ve kadın nüfusunun fazla olması gibi nedenlerden dolayı yegane meşgale, cinsel hayattaki yoğunlaşmadır. Bu durum, biyolojik ve sosyal bir zamret olarak çok kadınla evlilik örfünü tesis etmeye sebep olmuş ve kadının bir meta sayılmasına yol açmıştır. Örfe dayalı telakkiye göre erkek, serveti ve kudreti nispetinde istediği kadar kadın alıyor, bunlara ekonomik gücü yettiği takdirde cariyeler de katabiliyordu. Cahiliye devrinde Mekke seçkinlerinden bazılarının cariyeler hariç, lo'dan fazla hanımının varolduğu tarihi bir gerçektir.74 Örfün şekillendirdiği bu durum cahiliye Arap toplumunda hiçbir zaman yadırganan bir gelenek sayılmazdı. Şüphesiz evlilik olayından ilk amaç, neslin devamını sürdürmektir. Cahiliyede doğurmayan (kısır) kadın sevilmez ve uğursuzluk alameti olarak damgalanırdı. Bu sebeple kısırlık, hoşanma nedenlerinin başında gelirdi. Onlara göre fiziki bağlamda doğuran çirkin kadın, doğurmayan güzel kadından daha değerli ve hayırlı kabul edilirdi. 75 Cahiliye toplumu erkek (ataerkil) egemenliğine dayanan bir topluluktur. Kısır bir erkeğin toplum katmanlarındaki statüsü, doğurmayan bir kadının statüsüyle mukayese bile kabul etmezdi. O, kısır kadının statüsünden çok değerli 71 bk. Zebidi, Tacıı'l-Ariis, I, 308; Cevad Ali, el-mııfassal, IV, 630-31. 72 Cahiliyye şiirinden bazı örnekler için bakınız. lmriü'i-kays, Mııallekaı/Yedi Askı, 26-27. 73 Cevad Ali, a.g.e., IV, 633. 74 Cevad Ali, a.g.e., IV, 634-35; M.Şemseddin, a.g.m., Cilt: XV, Sayı: 60, s.634-635. 75 bk. Cevad Ali, el-mııfassal, IV, 634.

.:. CAH!LlYE ARAP TOPLUMUNDA KADIN sayılırdı. Erkek isterse kısır olsun, istediği kadar kadınla evlenme özgürlüğüne sahipti. Erkeğin bu konumu toplum tarafından da hiç yadırganmazdı. Bunun aksine, biyolojik bir engel sebebiyle doğuramayan bir kadının toplumda hiçbir itibarı ve değeri yoktu. Evli ama doğurgan olmayan bir kadın, kocası, evinde kalmasına rıza gösterirse evli olarak kalabilirdi, fakat bu çok nadirattan bir durumdu. Genellikle doğurmayan bir kadın, kocası istese bile çevrenin baskısı neticesinde boşanırdı. Boşanan bir kadının ise, tekrar evlenmesi oldukça zor bir olaydı. Zira erkekler her ne suretle olursa olsun boşanmış dul kadınları değil, bakire ve genç kızları tercih ediyorlardı. Çoğu defa boşanmış doğurmayan kadın, anne ve baba ocağında kalmaya ve orada ölmeye mahkum edilirdi. Zira boşanmadan sonra evliliği pek mümkün de olmazdı. 76 Cahiliyede Arap erkekleri bakire kızlada evlenıneye rağbet ederlerdi. Onlara göre, bakirelik evliliğin gerekli şartlarından sayılırdı. Bir kızın bakire olmadığı ortaya çıkarsa, bu bir musibet ve kızın ailesi için bir leke, bir ar ya da namusun ihlali anlamına gelirdi. O lekeden kurtulmanın tek yolu vardı ki, bu da aile meclisinin verdiği kararla, kızın ailesinin onu öldürmesiydi. Dul kadınlara gelince, onlar da zaten kızlarda olduğu gibi bakirelik şartı aranmazdı. Çünkü kadın daha önce evlenmişti. Sonra kadın, kocası tarafından boşanma ya da ölme sebebiyle dul kalmıştı. Bu toplumun telakkisinde gayet normal bir durum olarak karşılanırdı. Ama buna rağmen dul kadınla evlilikten gençler kaçınırdı. Arap telakkisine göre bir erkeğin ilk defa bakire bir kızla değil de dul bir kadınla evlenmeyi tercih etmesi ayıplanır, ar meselesi yapılırdı. Dul bir kadın ancak dul bir erkekle evlenirse, normal karşılanırdı. 77 Bu cahiliye Arap örfüne rağmen, Hz. Peygamber aleyhisselam'ın dul bir kadın olan Hz. Hatice ile evliliği bu kadim geleneğe rağmen meydana gelmiştir. Cahiliyede Arap erkeği, fiziki güzelliğe sahip olduğu halde ahlaki açıdan güzel olmayan kadından hoşlanmazdı. Genellikle erkekler azaları düzgün, sureti ve ahlakı güzel, evinin temizliğine, tertip ve düzenine özen gösteren, dahası çocukların terbiye edilmesine önem veren kadınları tercih ederlerdi. 78 Geleneksel ailelerde erkek dışarıda, kadınsa ev işlerinde çalıştığı için annenin çocuklarla birlikte olması hasebiyle, onların karakter ve ahlakına büyük tesirlerde bulunmaktadır. Çünkü, ailede ilk öğretmen annedir. Anne, çocuğun duygularının geliştirilmesinde, ayrıca Arap örf ve geleneklerinin kültürel bir miras olarak çocuğa aktarılmasında-büyük bir role sahiptir. Bilindiği gibi fiziki güzellik gidici, ahlaki güzellik ise kalıcıdır. Bu sebeple Arap erkekleri asajet ve iyi ahlak sahibi kadınları çocuklarının ahlak ve karakterine tesir etmesi için terc,ih ederlerdi. 76 bk. Zebldl, Tôcıt'l-Arı'is, III, 56; Cevad Ali, a.g.e., IV, 635. 77 Cevad Ali, a.g.e., IV, 625. 78 Seıilibl, Simôm'l-Kıtlı'ib, s.302.