2006 2007 ÖĞRETİM YILI ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU MATEMATİK PROJESİ



Benzer belgeler
Eşref Çağatay Güven. Saat Üzerine İncelemeler SAT203. SAT203 dersi için hazırlanmış dönemlik bitirme projesi.

DÜNYA NIN ŞEKLİ VE HAREKETLERİ

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

Kış Vaktinde Yaz Saati ve Astronomik Zaman Ölçümleri

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

İYİ Kİ VAR ÜNİTESİ ÇALIŞMALARI

GÖKYÜZÜNDE HARKET. Ünal Ertan Sabancı Üniversitesi. DAY - Galileo Öğretmenler Ağı Çalıştayı Ağustos 2009

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

MEVSİMLER VE İKLİM A. MEVSİMLERİN OLUŞUMU

Gökyüzünde Hareket (II)

TOKİ TURGUT ÖZAL İMAM HATİP ORTAOKULU ESİN DOĞANCI SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ

DÜNYA NIN ŞEKLİ ve BOYUTLARI

Tarihin Çeşitleri Hikayeci Tarih: Nakilci tarih yazımıdır. Eski Yunan Tarihçisi Heredot'la başlar.

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

MEVSİMLERİN OLUŞUMU. 5. Yiğit, demir bir bilyeyi aşağıdaki gibi eğik tutup, el feneri yardımı ile karşıdan ışık gönderiyor.

Prof. Dr. Ceyhun GÖL. Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Havza Yönetimi Anabilim Dalı

Yönler ve Yön Bulma. Yönler ikiye ayrılır.

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 5.ÜNİTE :DÜNYA, GÜNEŞ VE AY KONU ÖZETİ

Test. Yerküre nin Şekli ve Hareketleri BÖLÜM 4

ASTRONOMİ TARİHİ. 2. Bölüm Antik Astronomi. Serdar Evren 2013

MEVSİMLER VE OLUŞUMU

E-DERGİ ÖABT SOSYAL BİLGİLER VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ İÇİN COĞRAFYA SAYI 2. ULUTAŞ

GÜNEŞ SİSTEMİ. 1-Havanın bulutsuz olduğu bir günde gökyüzüne gece ve gündüz baktığımızda neler görürüz?

Yerel saat ve ortak saat

İktisat Tarihi II

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur.

HAREKET HAREKET KUVVET İLİŞKİSİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ


Yer in Güneş etrafındaki hareketine dayanan zaman birimine Efemeriz Zaman denir. E.T. ile gösterilir.

PARALEL VE MERİDYENLER

ARAZİ ÖLÇMELERİ. Koordinat sistemleri. Kartezyen koordinat sistemi

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

ARAZİ ÖLÇMELERİ. Koordinat sistemleri. Kartezyen koordinat sistemi

Dünya üzerindeki herhangi bir yerde Güneş in tam tepe noktasında olduğu an saat kabul edilir. Buna göre ayarlanan saate yerel saat denir.

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Navigasyon; bulunduğumuz konum, gideceğimiz hedef, hedefin uzaklığı gibi bilgileri göz önünde bulundurarak tekneyi ve ekibi güvenli bir şekilde

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

Dünya nın Şekli ve Hareketleri

AYASOFYA YATAY GÜNEŞ SAATİ RESTORASYON PROJESİ

Başlangıç Meridyeni ve Greenwıch - İstanbul

DEV GEZEGENLER. Mars ın dışındaki dört büyük gezegen dev gezegenler grubunu oluşturur.

Toplam

GÖZLÜK BİR İTALYAN BULUŞUDUR

Rüzgar Enerjisi. Dr. Öğr. Üyesi Engin HÜNER,

Amerikalı Öğrencilere Liselere Geçiş Sınavında 8. Sınıf 1. Üniteden Sorulan Sorular.

GDM 417 ASTRONOMİ. Gökyüzünde Hareketler

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

Düşey mesafelerin (Yüksekliklerin) Ölçülmesi. Düşey Mesafelerin (Yüksekliklerin) Ölçülmesi. Düşey Mesafelerin (Yüksekliklerin) Ölçülmesi

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

TOPOĞRAFYA Temel Ödevler / Poligonasyon

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

TARİHİN BİLİİMİNE GİRİŞ

TANER ÖZDEMİR TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ ZAMAN VE TAKVİM

time.h 1.1 UNIX Zamanı

TİTREŞİM VE DALGALAR BÖLÜM PERİYODİK HAREKET

MMM291 MALZEME BİLİMİ

ŞUBAT 2100 yılına kadar tarih ayarı gerektirmeyen Geleceğe Ayarlı Akıllı Quartz Saat.

GÖKDELEN YARIŞI 4500 YILDIR SÜRÜYOR

DOĞAL SİSTEMLER DÜNYA'NIN ŞEKLİ ve HAREKETLERİ

SEIKO 5T82 KULLANMA KILAVUZU

SEIKO 6A32 Kalibre kullanma kılavuzu

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

AYASOFYA YATAY GÜNEŞ SAATİ

KİTABIN REHBERLİK PLANLAMASI. Bölümler. Bölümlere Ait Konu Kavrama Testleri KONU KAVRAMA TESTİ DOĞA VE İNSAN 1 TEST - 1

GÜNEŞ SİSTEMİ. SİBEL ÇALIK SEMRA SENEM Erciyes Üniversitesi İstanbul Üniversitesi

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Teleskop: gökyüzüne açılan kapı

Fiz 1011 Ders 1. Fizik ve Ölçme. Ölçme Temel Kavramlar. Uzunluk Kütle Zaman. Birim Sistemleri. Boyut Analizi.

TOPOĞRAFYA Yüksekliklerin Ölçülmesi Nivelman Yöntemleri

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

TOPOĞRAFYA Yüksekliklerin Ölçülmesi Nivelman Yöntemleri

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

Muhammed ERKUŞ. Sefer Ekrem ÇELİKBİLEK

DİNAMİK. Ders_9. Doç.Dr. İbrahim Serkan MISIR DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü. Ders notları için: GÜZ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ĐŞ GÜÇ ENERJĐ. Zaman. 5. Uygulanan kuvvet cisme yol aldıramıyorsa iş yapılmaz. W = 0

ASTRONOMİ TARİHİ. 4. Bölüm Kopernik Devrimi. Serdar Evren 2013

Astronomik Zaman Sistemleri

1. ÜNİTE DENEME SINAVI

MEVSİMLERİN OLUŞUMU. Halil KOZANHAN EKSEN EĞİKLİĞİ DÜNYA NIN KENDİ EKSENİ ETRAFINDAKİ HAREKETİYLE GECE-GÜNDÜZ,

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ_devam. Serap Ak

"Yaşayan Bahar", ilkbahar mevsiminin gelişini kutlamak üzere tüm Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen bir etkinlik.

1. Giriş 2. Yayınma Mekanizmaları 3. Kararlı Karasız Yayınma 4. Yayınmayı etkileyen faktörler 5. Yarı iletkenlerde yayınma 6. Diğer yayınma yolları

DERS YILI 4.SINIF SIRALAMA VE SEVİYE TESPİT SINAVI

OPTİK. Işık Nedir? Işık Kaynakları

5.SINIF SOSYAL BİLGİLER GERÇEKLEŞEN DÜŞLER TESTİ. Teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur.

OPTİK Işık Nedir? Işık Kaynakları Işık Nasıl Yayılır? Tam Gölge - Yarı Gölge güneş tutulması

Fotovoltaik Teknoloji

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

1.1 COĞRAFİ KONUM Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi konum denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olarak ikiye ayrılır.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI / 1. DÖNEM, 7. SINIFLAR FEN ve TEKNOLOJİ DERSİ HAFTA SONU ÖDEVİ

... / 1. DÖNEM, 7. SINIFLAR FEN ve TEKNOLOJİ DERSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ÇALIŞMA SORULARI-14 10/01/2014. Adı-Soyadı :... KONU: Genel Tekrar

Saati ve kronometre kollarının pozisyonunu ayarlama

Transkript:

2006 2007 ÖĞRETİM YILI ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU 4. SINIF MATEMATİK PROJESİ KONU: ZAMAN ÖLÇÜLERİNİN TARİHİ DANIŞMAN ÖĞRETMEN: Zeliha ÇETİNEL HAZIRLAYANLAR: Ant Kaan Ata YILMAZ Berk KORKUT Kerem SANCAK Meriç YAMANLAR Simge Sezin BAYGUT Umut GÜNEY

İÇİNDEKİLER ZAMAN ÖLÇÜLERİNİN TARİHİ 1. Zaman Ölçülerinin Tarihsel Gelişimi 1-5 a.zamanın Tanımı 2. Zaman Ölçülerinin Tarihi a. M.Ö. Çağlarda Zamanın Ölçülmesi b. M.S. Çağlarda Zamanın Ölçülmesi 3.ZAMANI ÖLÇEN ARAÇLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ..5-14 a.takvimin Tarihsel Gelişimi b. Saatin Tarihsel Gelişimi 4. Sonuç 15 5. Kaynakça 16

ZAMAN ÖLÇÜLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ a.zamanın Tanımı Zaman, bir eylemin içinde geçtiği, geçeceği ya da geçmekte olan süre, vakit zaman, çağlar boyunca insan düşüncesini zorlayan, tam olarak açıklanamayan, ancak sezgilerle kavranabilen bir kavramdır. Zaman ölçüleri hakkında geniş bilgi kazanmak, zaman ölçülerinin tarihçesini merak ettiğimiz ve konusu bize ilginç geldiği için bu projeyi seçtik. Araştırma aşamalarında zorlu engellerle karşılaşsakta görevimizi başarıyla tamamlamaya çalıştık. 2. ZAMAN ÖLÇÜLERİNİN TARİHİ İnsanoğlu başlangıçtan bu yana zaman denilen anlaşılması zor kavramla uğraşmış, yıldızlara ve güneşe bakarak zamanı anlamaya ve hesaplamaya çalışmıştır. İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor, mevsimler insanların hayatlarını yönetip, hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insanlar, yılı aylara ve haftalara bölmeye başlamışlardır. Zamanın geçişinin en belirgin göstergesi olan gün, güneş doğunca başlıyor ve çalışma süresi aydınlık zamanı kaplıyordu. İnsanların geceyi gündüze benzer kılma çabaları, günü daha küçük zaman birimlerine ayırmayı gerektiriyordu. Dakika ve saniyeler daha çağdaş dönemlerin ürünü olmakla birlikte, insanlar günü birkaç bölüme ayırmaya çalışmışlar ve gittikçe daha küçük zaman dilimlerine ihtiyaç duymuşlardır. Daha küçük zaman birimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir. Yılı ilk olarak birimlere bölen Sümerler, günü de ilk bölenler olmuşlar ve zamanı ölçmeye başlamışlardır. Mısırlılarla devam eden bu çabalar Yunanlılar ve Romalılarla iyice gelişmiştir. a. M.Ö. Çağlarda Zamanın Ölçülmesi M.Ö. 7. yüzyılda, Roma Takvimi'nde 1 yıl 10 ay ve 304 gün olarak kabul edildi. Söylentiye göre bu belirlemeyi, Roma'nın kurucusu Rumulus yapmıştır. Bu takvimde birinci ay Maritus idi ve ayların isimleri şöyleydi: Martius(31 gün), Aprilis (30 gün), Maius (31 gün), Iunius (30 gün), Quintilis (31 gün), Sextilis (30 gün), September (30 gün), Oktober (31 gün), November (30 gün), December (30 gün). Roma'nın ikinci kralı Numa Pompilis (M.Ö. 716-673) döneminde, 1 yıl 12 ay ve 365 gün olarak kabul edildi ve 10 aya Ianuaris ve Februarius ayları eklendi. Yılın başlangıcı Ianurius olarak benimsendi. M.Ö. 6. yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus (M.Ö. 616-579) tarafından 12 aylık takvim yeniden düzenlendi ve Roma nın "Devlet Takvimi" (resmî takvim) adını aldı. 1

M.Ö. 432 yılında Meton adlı astronom, Ay yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlamayı 19 yıllık periyodik (Metonik Dönem) bir kurala bağladı. Buna göre, 19 yıllık süre içerisinde, Ay takvimine 7 ay ilave edilmeliydi. M.Ö. 323 te takvimin başlangıcı olarak, İskender in ölüm tarihi olan 323 tarihi belirlendi. Yine M.Ö. 323-30 yıllarında Roma İmparatorluğu 7 günlük haftaya 7 gezegenin adlarını verdi: Dies Solis, Dies Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies Iouis, Dies Veneris, Dies Saturni. M.Ö.311 yılında ise, Suriye hükümdarlarından ve Selevkler hanedanın kurucusu olan I. Selevkos un Gazze tarafındaki başarısı takvim başlangıcı ve sene başı Teşrîn-i Evvel olarak kabul edildi. Böylece Suriye taraflarında bu takvim (Selevkos Takvimi ya da Süryanî Takvimi) kullanılmaya başlandı. M.Ö. 238 yılında da III. Ptolemy nin emriyle Euergetes Seler, 4 yılda bir, Mısır yılına 366. gün eklemeyi önerdi. M.Ö. 45 te Julius Sezar, Sosigenes i takvimi düzenlemekle görevlendirdi. Sosigenes, 1 yılı 12 ay ve 365 1/4 (365,25) gün olarak kabul etti ve 4 senede oluşan 1 günlük farkı da her 4 senede bir Şubat ayına ekledi. Böylece her 4 senede bir 1 yıl 366 gün olarak kabul edildi ve bu senelere de Ekli Yıl (Kebise Sene) adı verildi. Ayların adedi yeniden belirlendi ve yılbaşı Mart ayından 1 Ocak gününe alındı. Böylece Jülyen Takvimi ortaya çıkmış oldu. Antik uygarlıklar gün, ay ve yıl gibi geçen geniş zaman dilimlerini akılda tutmak için takvimler geliştirdi. İlk zaman ölçen aletler Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Gündüz, gölge saati adı verilen basit güneş saati kullandılar. Saat, iki tahta çubuktan oluşuyordu; birinin üzerinde saati gösteren bir kadran bulunuyorken diğeri bunun üzerine gölge düşürüyordu. Gece gökyüzündeki yıldızların konumlarını gözlüyor ve ayrıca; su saati kullanıyorlardı. Suyun bir kaptan diğerine aktarılması sağlanıyordu. Alttaki kabın içinde, su aktıkça geçen zamanı gösteren bir ölçek bulunuyordu. Güneş ve su saatleri daha sonra Yunanistan, Roma ve nihayet Avrupa da kullanılmıştır. Bunlar Orta Çağ ın ilk yıllarında kullanılan üç zaman göstericisinden iki tanesidir.üçüncüsü; zamanın geçişini, iki cam ampulün arasında akan kum ile ölçen kum saatiydi. Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı. Babilliler, MÖ 2400 lerde yılı 12eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365 gün, 6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır. Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ 46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi, Roma imparatoru Julius Casear ın talimatıyla hazırlanmıştır. Takvimin başlangıç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk takvimin nerede, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, takvimi ilk kez kullananların Sümerler olduğu sanılır. Günümüzden binlerce yıl önce yaşamış olan Sümerler, yılı 30 günlük 12 aya bölmüş; bir günün de, 24 saat olduğunu hesaplamışlardı.onlara göre, bir yıl 360 gün idi. Mezopotamya da devlet kurmuş olan Babilliler ile Asurlular da buna benzer bir sistemi benimsemişlerdi. Mezopotamyalılar tarıma ve güneşe bağlı takvim kullanıyorlardı. Bu takvime göre, altışar aylık yaz ve kış dönemlerini içeren iki mevsim vardı. 2

Mısırlıların kullanmış oldukları takvim de, güneş esas alınmakla birlikte, tarıma dayanıyordu. Eski Mısır da, M.Ö. 1300 yıllarında Nil nehrinin taşma, durulma ve kuraklık dönemlerinin Sirius yıldızının güneşten hemen önce doğma zamanı ile bağlantıları tespit edilmiş, buradan da tarım takvimlerine ulaşılmıştı. Onlara göre, yıl 30 günlük 12 aya bölünmüş, ancak buna 5 gün ilave edilerek bir yıl 365 gün olarak kabul edilmişti. Mısırlılar bir yıl içinde üç mevsim olduğunu düşünüyorlardı. Bu mevsimler Nil nehrinin hareketlerine göre düzenlenmişti. Yılın ilk günü olan 15 Temmuz da başlayan mevsim Taşma Mevsimi, 15 Kasım - 15 Mart tarihleri arasındaki dönem Kış Mevsimi ve 15 Temmuz a kadar devam eden süre ise Yaz Mevsimi idi. Mezopotamyalılar ile Mısırlılarda, başka milletlerin daha sonraları belirlemiş olduğu Milat ve Hicret gibi takvimin belli bir başlangıcı yoktu. Takvim her kralın başa geçmesiyle yeniden başlıyordu. Fenikeliler, Yunanlılar, Çinliler ve Hintliler gibi diğer kavim ve devletlerin de kendilerine mahsus takvimlerinin olduğu bilinmektedir. Bunların çoğu, esas olarak güneş ve ay gibi gökyüzü cisimlerinin hareketlerine dayanılarak düzenlenmiş takvimlerdi. Türklerin de İslâm dinini kabul etmeden önce On iki Hayvanlı Türk Takvimi adını taşıyan millî bir takvimleri vardı. Ayrıca bazı ilkel toplumlarda, ağaçların çiçek açması, göçmen kuşların hareketleri gibi daha başka tabiat olaylarının da esas alındığı takvimler yapılmıştı. Takvim hesaplamalarında başlangıç olarak daha çok her milletin yaşadığı önemli olaylar kabul edilirdi. Mesela, Mısırlılar Nil nehrinin taşmasını, Eski Romalılar Roma şehrinin kurulduğu M.Ö. 753 tarihini veya Roma da konsüllerin seçildikleri günü takvim başlangıcı ve dolayısıyla yılbaşı sayarlardı. b. M.S çağlarda zamanın ölçülmesi Uzun bir süreden bu yana, zamanın ölçülmesinde dünya nın kendi ekseni çevresinde dönmesiyle, bunun sonucu olarak gündüz ve gecenin oluşumunu temel alınıyordu. Bu dönme, gök cisimlerinin, özellikle de güneşin dünya çevresine hareket ettiği izlenimini doğruluyordu. Zamanı ölçmenin en eski yönteminin, düşey olarak tutulan bir değnekle ya da güneş saati miliyle güneşin gökyüzündeki konumu göstermeye dayandığı sanılır. Günün saatleri, değneğin gölgesinin yönüyle belirtiliyordu. Daha sonra bu ilkeden hareketle GÜNEŞ SAATİ geliştirildi. Zamanla bir günlük süre 12 eşit parçaya ayrıldı ve bu parçalar güneş saati üzerinde işaretlendi. Bu yöntemde, Dünya nın kendi ekseni çevresinde dönmesi için gereken sürenin değişmediği varsayılıyordu. 12 sayısının Asur- Babil uygarlıklarında var olan burçlar kuşağındaki 12 burcu gösteren işaretlerde kaynakladığını inanılır. Yöntem gereğince gece de 12 saate bölündü. Ancak geceyle gündüzün uzunlukların değişik olduğundan, gece ve gündüz saatleri de birbirine eşit değildi. Saatlerle ilgili bu sorun 14. yy. sonuna kadar sürdü. 14. yy. İtalya da bir saatlik süre değişmez kılındı. Hem gündüz hem de gece 24 eşit saate bölündü. Bu sistem daha sonra öteki ülkelerce de benimsendi. 1 saatin 60 dakikaya, 1 dakikanın 60 saniye ye bölünmesi Babil lilerin 60 lı sayı sisteminden gelen bir uygulamaydı. 3

Antik çağda zamanı ölçmek için güneş saatinden başka yöntemlerde kullanılıyordu. Su saati, ateş saati ve kum saati uygulamalarında Dünya nın dönüşüne bağlı olmayan dönemsel hareketlerden yararlanılıyordu. Ancak Dünya nın dönüşüne dayanan hareketlere göre bu hareketlerin olumsuz yönü sonsuza kadar sürmemeleri, onun yerine sürekli olarak yeniden başlatılmalarıydı. Bununla birlikte o sıralarda saatleri güneş saatinde olduğu gibi belli bir kadranda gösterme olanağı bulunmadığından bunlar geceleri zamanın öğrenilmesinde çok işe yarıyorlardı. Su saatiyle zaman aralıklarının ölçülmesi suyun doldurulup boşaltıldığı bir kabın içinde yüzen bir nesnenin aldığı duruma göre oluyordu. Çinliler ve Araplarca düzetilen bu saatler Avrupa da 16.yy. kadar kullanıldı. Çinlilerin çok kullandığı ateş saatleri, yavaş yana bir fitille birkaç küçük metal toptan oluşuyordu. Fitil yandıkça birer birer bir gonk üzerine düşüyorlardı. Ortaçağ da zamanın ölçülmesi için bazen üzerinde işaretler bulunan mumlardan ya da gaz lambalarından yararlanılıyordu. Dünya nın her yanında kullanılan kum saatindeyse, zamanın ölçülmesi, bir cam kap içindeki belirli oranda kumun giderek azalmasına dayanır. Bu işlemin her zaman aynı süre içerisinde tamamlandığı var sayılır. Tarih boyunca günün başlama zamanı değişik biçimlerde benimsenmiştir. Önceleri günün başlangıcı olarak güneşin doğuşu ya da batışı temel alınıyordu. Bu durumda ard arda 2 gün doğuşu ya da gün batışı arasındaki süre1 gün sayılıyordu. Daha sonra insanlar yıl boyunca bu olaylarda değişmeler olduğunu gözlediler. Sonuçta, güneşin gökyüzünde en yüksekte olduğu anı 2 günü birbirinden ayıran zaman olarak kabul ettiler. Sonraları günlük yaşamda 2 günü birbirinden ayıran süre 12 saat önceye alındı, bir başka deyişle gece yarısı günün bittiği saat olarak benimsendi. Gece yarısı, güneşin ufkun en al noktasında olduğu andır. Bununla birlikte 1925 e kadar gemicilikte ve gökbilimde günün başlangıcı olarak güneşin gökyüzünden en çok yükseldiği an temel alındı. Güneşin gökyüzünde ard arda iki kez görünmesi arasındaki süre bir güneş günü olarak belirlenen zaman gerçek ya da görünüşteki güneş zamanıdır. Güneş saatinde gösterilen zaman da budur. 1700 de gökyüzündeki olgulardan bağımsız olarak işleyen ve zamanı doğru kaydeden saatler yapıldığında güneş günlerinin yıl içindeki uzunluklarının biraz değiştiği ortaya çıkarıldı. Bu durum dünya nın güneş çevresinde elips çizerek hareket etmesinden ve ekseninin yörüngesinin düzlemiyle dik bir açı değil, 66.5 derecelik bir açı oluşturulmasından kaynaklanır. Yeryüzünde her ülkenin her bölgenin ve her yerin güneşin yerel meridyenden varsayıma dayalı geçişini temel alan yerel zamanı vardır. Gerçek güneş saatinden ortalama güneş saatin geçiş bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle eski dönemlerde bir ülkenin doğu bölgelerindeki saatler, batı bölgelerindeki saatlerden daha ileriydi. Bu durum ticaret ve ulaşım açısından sorun yarattı. Güneş saati Dünya nın dönüşüne dayanır. Bununla birlikte Dünya, bir güneş gününde bir kez dönmez. Güneş, çevresindeki sürekli hareket nedeniyle her gün yaklaşık 1 derece daha fazla döner. Yıldız günü bir yıldızın ardarda iki geçişi arasındaki süredir. Bu zamana da yıldız zamanı denir. Bir yıldız günü bir güneş gününden 3 dakika 56 saniye daha kısadır. Saatler yıldız zamanını gösterseydi yıl içinde güneşin battığı ve doğduğu zamanlar günlere göre daha değişik olacaktı. Bu nedenle yıldız zamanının kullanılması doğru değildir. 4

1930 larda Kuvars saatinin kullanılmaya başlanmasıyla Dünya nın dönüşünü çok az hatayla ölçme olanağı doğdu. Böylece Dünya nın ekseni çevresindeki dönüş hızında değişmez olmadığı anlaşıldı. Buna bağlı olarak da dönüş hızı her gün 0.03 saniye artmakta ya da azalmaktadır. Bu durum yeryüzündeki hava ve su kütlelerinin aşağı yukarı belirli zamanlarda değişmesinden kaynaklanır. Bunun yanında Ay dan kaynaklanan gel git sürtünmesinin 1 yy. günün 0,001 saniye uzamasına neden olduğu anlaşılmıştır. 1950 lerde atom saatinin ortaya çıkmasıyla zamanı ölçmede yeni bir dönem başladı. Uluslararası atomik zamanın başlangıcı olarak 1 Ocak 1958 de saatin 0 olduğu temel alınmıştır. Mekanik saatin ortaya çıkışı zamanın yazılmasında bir devrimi simgeliyordu. Kum saatleri, güneş saatleri, su saatleri ve ateş saatleri gibi zamanı doğru yazmayan saatlerin yerine mekanik saat kullanılmaya başlandı. Bu saatin binlerde Araplarca kullanılan, yıldızlarla güneş sistemini hareket halinde gösteren araçlardan esinlenerek yapıldığı sanılmaktadır. Arapların bu araçların çalışma ilkesini Yunanlılardan öğrendikleri sanılır. Günümüze kadar ulaşan en eski saat kulesi 1386 da yapılmış olan Harare Katedrali ndeki saat kulesidir. 16. yüzyıla gelindiğinde Julian takvimi Dünya hareketleriyle uyumlu olmaktan uzaktı. Julian Takvimi geliştirilerek hazırlanan Gregorian takvimi 1582 de kabul edildi. Bu günde kullanmakta olduğumuz takvim, adını Papa Gregory VIII den almıştır.1752 de uyarlana bu takvim ile Julian Takviminden 11 gün çıkarılmıştır. Diğer uluslar kendi takvimlerini geliştirmiştir. Amerikalı Aztekler 1500 yıl önce doğru bir takvim geliştirmişlerdir. Papa, ilkbahar ılım noktasının 21 Mart tan 11 Mart a gerilediğini belirledi ve Julian Takviminde bir düzenleme yapılmasını önerdi. 1582 yılında da 24 Şubat 1582 tarihinde yayınan bir "Papalık Kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen takviminin esaslarını bildirildi. Uygulama sonucu, 1582 de Papa XIII. Gregory, 1) 1582 yılının 4 Ekim gününün 15 Ekim olmasına; 2) Son iki rakamı 00 olan yıllardan ancak 400 ile bölünebilen yılların ekli yıl olmasına; ve 3) tarih başlangıcının İsa nın doğum günü olmasına karar verdi. Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu. Bu tarihten sonra bu takvim çeşitli ülkelerce kabul edildi. 1927 yılında da Türkiye tarafından kabul edildi. 3. ZAMANI ÖLÇEN ARAÇLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ a.takvimin Tarihsel Gelişimi Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı. Babilliler, MÖ 2400 lerde yılı 12 eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365 gün,6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır. Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ 46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi, Roma imparatoru Julius Casear ın talimatıyla hazırlanmıştır. 5

16. yüzyıla gelindiğinde Julian takvimi Dünya hareketleriyle uyumlu olmaktan uzaktı. Julian Takvimi geliştirilerek hazırlanan Gregorian takvimi 1582 de kabul edildi. Bu günde kullanmakta olduğumuz takvim, adını Papa Gregory VIII den almıştır.1752 de uyarlana bu takvim ile Julian Takviminden 11 gün çıkarılmıştır. Diğer uslar kendi takvimlerini geliştirmiştir. Amerikalı Aztekler 1500 yıl önce doğru bir takvim geliştirmişlerdir. Takvimlerin çeşitleri ile bunlar arasında en çok kullanılmış olanların tarihçesine baktığımızda, Güneş Takvimleri (Şemsî Takvimler), Ay Takvimleri (Kamerî Takvimler), Ay-Güneş Takvimleri (Kamerî-Şemsî Takvimler) ve bu üç sınıfın dışında kalan takvimler (Kararsız Takvimler) karşımıza çıkar. Dünyanın güneş etrafındaki hareketine bağlantılı olarak hesaplanmış olan takvimlere Güneş Takvimleri denilir. Dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşü bir yılda tamamlanır ve dört mevsim bu hareketin sonucu olarak ortaya çıkar. Dünyanın güneş etrafında bir kez dönüşü esas alınarak hesaplanmış olan bu takvimlerde yıl, temel zaman birimidir ve yaklaşık 365 ¼ günden meydana gelmektedir. Ancak gerçekte ¼ gibi kesirli bir gün olamayacağından, uygulamada, arka arkaya gelen üç yıl 365 gün, dördüncüsü ise 366 gün olarak hesaplanmıştır. Bu takvimi meydana getirmiş olan 12 aydan Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Ağustos, Ekim ve Aralık 31 gün; Nisan, Haziran, Eylül ve Kasım 30 gün, Şubat ise üç yıl 28 gün, dört yılda bir ise 29 gün olarak hesaplanır. Bu düzenlemeye göre, tarih boyunca pek çok takvim yapılmış ise de, bunlar arasında en çok kullanılmış olanlar Jülyen Takvimi ile Gregoryen Takvimi dir. Bugün kullandığımız Miladî takvime en yakın doğruluktaki takvim, eski Roma takvimi olan Jülyen Takvimi idi. Jülyen Takvimi, Roma İmparatorluğu döneminde, Roma ya bağlı bölgelerde ve daha birçok millet tarafından, yıllarca kullanılır. Ancak dört yılda bir Şubat ayına bir gün ilave etmekle takvim tam olarak düzeltilmiş olmuyordu. Bu fark önceleri basit gibi görünüyorsa da, aradan uzun yıllar geçince biriken dakikaların günlere ulaşması dolayısıyla, yeni bir düzenleme yapmak gereği ortaya çıkarıyordu. Jülyen Takvimi nde yapılan bu değişiklik Papa Gregorius döneminde ve onun emriyle yapıldığı için, daha sonraları, Gregoryen Takvim adını aldı. Bu takvime Takvim-i Efrencî de denildi. Katolikler tarafından hemen benimsenip kabul edilen bu yeni takvimi Ortodokslar ile Protestanlar uzun müddet kabul etmediler. Gregoryen Takvimi de takvim başlangıcı Hz. İsa nın doğumuna (Milat) göre düzenlenmişti. Böylece takvim yılının başlangıcı 1 Ocak kabul edildi. Bu sebeple Gregoryen Takvim e Miladî Takvim de denildi. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, 1926 dan bu yana, Türkiye de kullanılan takvim, bu takvimdir. Selçuklular, İslamî ilimlerin eğitim ve öğretiminin yapıldığı ve zamanın fen bilimlerinin öğretildiği çeşitli fakültelere sahip, üniversite mahiyetinde büyük medreseler yaptırdılar. Buralarda aklî ve naklî bütün ilimler öğretilirdi. Medreselerde, mütehassıslarınca okutulan riyaziye (matematik), hey'et (astronomi), hendese (geometri), cebir, fizik, kimya sahalarında derin âlimler yetişti. Rasathaneler kurularak, gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve esaslı takvimler yapıldı. İsfehan ve Bağdat'ta rasathaneler kurularak, mîladî Gregorien sisteminden daha sağlam ve hassas olan Celalî Takvimi, Sultan Melikşah'ın "Celaleddin" lakabına nisbetle hazırlandı. 6

Zamanın bulunulan tarihe ve yere bağlı olarak tanımlanmış olması, nüfusun yoğun olduğu yerlerde, konunun muvakkit adı verilen uzman kişilerce belirlenmesini zorunlu hale getirmiştir. Sultanlar zamanın doğru tespiti için, merkezi camilerde muvakkithaneler kurmuş, burada görev alacak kişilerin yetişmesini sağlamış, bu müesseseleri gerekli araç ve gereçlerle donatmışlardır. İslam dünyasının liderleri hükmettikleri eyaletlerin her bölümü için namaz vakitlerini hesaplatmayı görev edinmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet'in 1456'da Semerkantlı astronom Ali Kuşçu'yu tüm imparatorlukta namaz saatlerinin hesaplaması için görevlendirdiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun 17. yüzyılda en geniş topraklara eriştiği dönemde İstanbul'da bir rasathane kuran Takiyüddin'e de benzer bir görev verilmiştir. a. Hicri ve Rumi Takvim İslam ülkelerinde kullanılan Hicri takvim Hz.Muhammed'in M.S. 622'de Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlar. Hicri - Kameri takvim, ayın dünyanın etrafında dönüşüne göre tanımlanır. Bir yıl Muharrem, Sefer, Rebiyülevvel, Rebiyülahir, Cemaziyülevvel, Cemaziyülahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkaade ve Zilhicce adı verilen 12 aydan oluşur. Her bir Kameri ay yaklaşık 29.5 gün sürer ve bir Kameri yıl 354 gün olarak elde edilir. Bu nedenle Kameri takvimde 6 adet 29 günlük 6 adet 30 günlük ay bulunur. Hangi ayların 29 ya da 30 gün süreceği ayın fazı göz önünde bulundurularak Şeyh ül İslam tarafından belirlenir. Ancak gerçek Kameri ay 29.5 günden 44 dakika 3 saniye daha uzun olduğundan 12 Kameri ayın belirlediği 354 günlük kuramsal Kameri yıldan 8 saat 48 dakika 36 saniye daha uzundur. 30 yılda bu hata 11 gün 0 saat 18 dakika 0 saniye olacağından eşzamanlılığı sağlamak için 30 yıl boyunca 19 adet 354 gün süreli ve 11 adet 355 gün süreli sene oluşturulur. 355 günlük seneler son aya bir gün ilave edilerek gerçeklenir. Böylece eşzamanlık sağlanır ve ancak 2400 senede bir takvime tekrar 1 gün ilave etmek gerekir. Hicri takvimin haricinde Osmanlı devletinde 1678'den sonra maliye ile ilgili işlerde Rumi takvim de kullanılmaya başlanmıştır. Mali yılın başlangıcı 1 Mart olarak kabul edilir. Rumi yıl 365 gün olup güneş yılına karşı düşen miladi seneyle eş uzunluktadır. Rumi sene her 33 yılda 354 gün olan hicri seneyi bir yıl geçer. Bu farkı gidermek için Rumi seneden her 33 yılda bir hicret yılı düşülür; buna sıvış senesi denir. Her iki takvim arasında ayrıca 13 günlük bir fark bulunur. Ayrıca Rumi sene miladi 584'te başlatıldığından Rumi seneyi bulmak için Miladi seneden 584 çıkarmak gerekir. Aylar Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrini-evvel, Teşrini-sani. Kanuni-evvel. Kanuni-sani, Şubat olarak adlandırılır. Örneğin Miladi 1 Ocak 1993 tarihi Rumi 19 Kanuni-evvel 1408 tarihine karşı düşer. Osmanlı devletinin sonuna kadar mali işlemlerde kullanılan Rumi sene 1925'te Miladi takvim yılının kabul edilmesi üzerine terk edilmiştir. Günümüzde Kullanılan Gregoryen Takvim in (Milâdî Tarih) Gelişimi M.S. 325 yılında Roma Takvimi nin başlangıcı olarak Hz. İsa nın doğumu kabul edildi ve bundan sonra da bu takvim Milâdî Takvim adıyla tanındı. 7

1545 yılında Veronalı Pilatus, İlkbahar ılım noktasının 21 Mart tan 11 Mart a gerilediğini belirledi ve Julian Takviminde bir düzenleme yapılmasını önerdi. 1582 yılında da 24 Şubat 1582 tarihinde yayınan bir "Papalık Kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen takviminin esaslarını bildirildi. Uygulama sonucu, 1582 de Papa XIII. Gregory, 1) 1582 yılının 4 Ekim gününün 15 Ekim olmasına; 2) Son iki rakamı 00 olan yıllardan ancak 400 ile bölünebilen yılların ekli yıl olmasına; ve 3) tarih başlangıcının İsa nın doğum günü olmasına karar verdi. Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu. Bu tarihten sonra bu takvim çeşitli ülkelerce kabul edildi. 1927 yılında da Türkiye tarafından kabul edildi. b. Gün ve Saat Tanımı İslam dünyasında yeni gün güneşin batışıyla başlar. Güneş ufukta kaybolunca saat 12 ya da 0'dır. Bir sonraki güneş batışına kadar geçen süre 2x12 saate ayrılır. Ezani saat adı verilen bu saat tanımında, günün başlangıcı değişmekte ancak gün boyunca bir saatlik süre aynı kalmaktadır. Bunun dışında Helenistik çağdan kalma başka bir saat kavramı, Zamanı saat'ta kullanılır. Bu saat kavramında gündüz ve gece süreleri kendi başlarına ayrı ayrı 12 eşit parçaya bölünür. Tanım gereği bir günün süresi aynı kalmakla birlikte, gündüz ve gece saatlerinin süreleri mevsime bağlı olarak değişir. b. Saatin Tarihsel Gelişimi Antik uygarlıklar gün, ay ve yıl gibi geçen geniş zaman dilimlerini akılda tutmak için takvimler geliştirdi. İlk zaman ölçen aletler Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Gündüz, gölge saati adı verilen basit güneş saati kullandılar. Saat, iki tahta çubuktan oluşuyordu; birinin üzerinde saati gösteren bir kadran bulunuyorken diğeri bunun üzerine gölge düşürüyordu. Gece gökyüzündeki yıldızların konumlarını gözlüyor ve ayrıca; su saati kullanıyorlardı. Suyun bir kaptan diğerine aktarılması sağlanıyordu. Alttaki kabın içinde, su aktıkça geçen zamanı gösteren bir ölçek bulunuyordu. Güneş ve su saatleri daha sonra Yunanistan, Roma ve nihayet Avrupa da kullanılmıştır. Bunlar Orta Çağ ın ilk yıllarında kullanılan üç zaman göstericisinden iki tanesidir. Üçüncüsü; zamanın geçişini, iki cam ampulün arasında akan kum ile ölçen kum saatiydi. İlk mekanik saatler 13. yüzyılın son dönemlerinde yapıldı.bunlar genel kullanım niyetiyle yapılan saatlerdi ve bir çok insanın görebileceği kilise veya halka açık diğer yerlere konuluyordu.küçük ev saatleri ve cep saatleri 16. yüzyılda geliştirildi.herkesin sahip olabileceği ucuz, fabrika yapımı kol saatleri 20.yüzyılın başlarında ortaya çıktı. Güneş saati Zamanı ölçmek için ilk çabalar güneş saatiyle başlamıştır. Bu ilk saatler, yüzyıllar boyunca zamanın ölçülmesi için kullanılan en yaygın araç olmuşlardır. Güneş saatleri, özel olarak hazırlanmış bir milin gölgesinin, Güneş in görünen hareketine uygun olarak yine özel olarak hazırlanmış mermer, taş veya madeni bir zemin (kadran) üzerindeki hareketine göre zamanın ölçülmesine yarayan araçlardır. Saat, güneşin oluşturduğu gölgeyi ölçer. Bu yüzden güneş saatleri ancak bol güneşli ülkelerde ve gündüzleri kullanılabiliyordu. 8

Saat sisteminin gelişmesi tamamıyla dinî sebepler yüzündendi. Mısır dilinde saat anlamına gelen "wnwt" aynı zamanda rahiplerin yaptığı dini görev anlamına da geliyordu. Gündüz saatleri, Güneş Tanrısı Ra nın ilerleyişine göre ölçülüyordu ve rahipler güneşin yolunu izlemek için değişik şekillerde yapılmış güneş saatleri kullanıyorlardı. M.Ö. 3500 lerde yapılmaya başlayan ve ilk zaman ölçme aracı sayılabilecek obeliskler, aynı zamanda tarla parselasyonunda da kullanılıyorlardı. Uzun, yukarı doğru incelen dörtgen yapının üst sivrisi kare biçimindeki düzlemin ortasında değil kenara kaymış olarak yapılıyordu. Hareket eden gölge, günü ikiye bölerek zamanı gösteriyordu. Yılın değişik zamanlarında gölge uzunlukları işaretlenip en uzun ve en kısa olanı bulunuyor ve böylece yılın en kısa ve en uzun günü de belirlenebiliyordu. Güneş saatlerinin bir başka çeşidi de T şeklindeki saatlerdir. T biçiminde birbirine bağlanmış iki çubuktan oluşan bu saatlerde kısa çubuğun gölgesi uzun sapın üzerindeki numaralara düşüyordu. Sabahları doğuya doğru, öğleden sonraları ise batıya doğru tutulan saatte, 1 den 10 a kadar sayılar kullanılıyordu. Taşınabilen ilk zaman aracı olan bu saat, M.Ö. 1500 lerde kullanılmaya başlanmıştır. Bu alet, günü 10 parçaya ve sabah ile akşam olmak üzere iki alacakaranlık saatler ine bölüyordu. T biçimindeki güneş saatlerinde, günün ilk ve son saatlerinde gölgenin sonsuza kadar uzaması ve kadran üzerinde izlenememesi sorun yaratıyordu. Güneş saati tasarımındaki en büyük gelişme, gündüz saatlerini eşit dilimlere ayırabilmeyi sağlayan yarım küre biçimidir. M.Ö. 300 yıllarında Keldani astronom Berossus un bulduğu bu tip saatlerde yarımküre içbükey olarak yerleştiriliyordu. Herhangi bir günde gölgenin yarımküre üzerinde izlediği yol, Güneş in gökyüzünde izlediği yörüngenin kopyası oluyordu. 12 eşit bölüme ayrılmış yarımküre üzerinde yörüngeler çizilip, her mevsimle ilişkili saat başları birer eğri ile birleştiriliyordu. Sümerlerle başlayıp Mısırlılar ve Babillilerle devam eden güneş saatleri Yunanlılarla daha da geliştirilmiştir. Romalılar ilk güneş saatlerini M.Ö. 1. yüzyılda yapmışlardır. Mimar Vitruvius un belirttiğine göre, Roma da çok yaygın olarak kullanılan saatlerin 13 değişik türü bulunuyordu. O dönemin usta matematikçileri olan Araplar daha yaratıcıydılar. Saatçiliğe çok önem veren Araplar güneş saatlerinin birçok ilkesini geliştirmişlerdir. Arapların ünlü düşünürlerinden Abu l Hasan, eşit saatlerle hesaplama sistemini bularak, 13. yüzyılın başlarında horoloji tarihinin en önemli adımlarından birini atmıştır. İlk çağlarda çabuk gelişme gösteren güneş saatleri ortaçağ boyunca 5-16. yüzyıllar arasında pek ilerlememişlerdir. Ancak, 1500-1800 yılları arasında astronomiye paralel olarak hem çeşit hem de kullanışlılık açısından gelişmişlerdir. En ayrıntılı ve hassas güneş saatleri İslâm güneş saatleridir. İslâmiyet te namaz vakitlerini bilme isteği güneş saatlerini buna göre ayarlama zorunluluğu getirmiştir. Öğle namazı bir cismin gölgesinin en kısa olmasıyla başlar, gölge o cismin iki misli olduğunda, ikindi namazı başlamış olur. Bu iş için caminin avlusuna bir sopa dikilir. Cismin gölgesinin mevsimlere göre tespit edilmesi ve namaz vakitlerinin buna göre işaretlenmesiyle gelişmiş bir yatay güneş saati elde edilir. Bilinen en eski İslâm güneş saati 868-901 yılları arasında Mısır da hüküm süren Tolunoğlu Ahmed in Fustat ta yaptırdığı camide bulunmaktadır. 9

Güneş saatlerinde zamanın uzunluğu bir mevsimden ötekine değişiyordu. Mısırlılar günü 24 parçaya bölmüş olsalar da bu şimdikinden farklıydı. Güneşin doğumundan batımına kadar geçen zamanı ona bölüyorlardı, ancak bu birimler yazları daha uzun oluyordu. Geçen yıllarla ve her mevsim kayan gün doğumlarıyla gündüz ve gece saatleri tamamen değişiyordu. Daha sonraları gündüz ve gece süreleri 12 saat uzunlukta hesaplanmış olsa da, bu yine mevsimden mevsime değişmekteydi. Güneş saati karmaşık bir sistemdi ve çok esnekti. Daha basit sistemlere ve akşam saatlerini izlemeye duyulan ihtiyaç, değişik arayışlar getirdi ve insanlar zamanı ölçebilmek için gökyüzüyle ilişkisi olmayan başka araçlara yöneldiler. Su saati Güneş saatleri kadar eskiye dayanan ancak, tam zamanı bilinmese de ilk tipleri Mısır da bulunan su saatleri, dibinde delik olan bir kovanın boşalması ve dolmasıyla zamanı gösterir. Bu saatler, zamana yeni bir bakış şeklini olanaklı kılmıştır. Güneş saatleri belirli bir zamanı gösterirken, su saatleri ne kadar zaman geçtiğini de gösteriyordu. Bu yüzden su saatinin icadı zaman ölçümünün gerçek başlangıcı sayılabilir. Su saatlerine su hırsızı anlamına gelen "klepsydra" deniyordu. Bu saatleri, ilk olarak Mısırlılar icat etmiş olsalar da, Yunanlılar geliştirmişlerdir. Su saatleri yüzyıllar boyunca mekanik saatlerin bulunmasına kadar kullanılmıştır. Tek çanaktan oluşan su saatlerinde, içi su dolu ve altında bir delik olan çanağın içinden dışarı su boşaldıkça içindeki işaretler zamanın geçişini gösterir. Bu tip saatler daha çok duruşmalarda avukatların konuşma sürelerini belirlemede kullanılmıştır. Birkaç çanaktan oluşan türlerde ise, su bir çanaktan diğerine doluyordu. Su saatlerinin başka bir çeşidi de dibinde delik olan metal bir kaptan oluşuyor. İçi su dolu böyle bir kap daha geniş bir kabın içine konduğunda yavaş yavaş doluyor ve dibe batıyor. Mısır dan başka, İngiltere ve Seylan da da bulunmuş olan bu tip su saatleri, günümüzde hâlâ Kuzey Afrika da bazı yörelerde kullanılmaktadır. Su saatleri popülerleştikçe daha çok özenilerek yapılmaya başlanmış ve karmaşık mekanizmalar üretilmiştir. M.Ö. 250 de Arşimet, yaptığı su saatine dişliler ekleyerek gezegenleri ve ayın yörüngesini de göstermiştir. Daha gelişmiş su saatleri M.Ö. 100 ve M.S. 500 yılları arasında Yunan ve Romalı horolog ve astronomlar tarafından yapılmıştır. Bu saatlerde damlama deliğinin aşınmasını ya da tıkanmasını önlemek için delik değerli taşlardan yapılabiliyordu. Su basıncı düzenlenerek akış sabit kılınıyordu. Bazı su saatleri zil çalan, çakıl taşı fırlatan mekanizmalarla donatılmıştı. Hatta bazılarında kapılar açılıp insan figürleri çıkıyor ve bunlar saati haber vermek üzere zil çalıyorlardı. M.S. 200 ve 1300 arasında Uzak Doğu da mekanik göksel su saati yapımı gelişmişti. 3. yüzyıl Çin klepsydraları astronomiyle ilgili konuları gösteren değişik mekanizmaları içeriyordu. En karmaşık saat kulelerinden birisi Çin de Su Sung un M.S. 1088 de yaptırdığı dev saat kulesidir. Yedi-sekiz metrelik kulede gündüz ve gece her saat başında iki parlak bronz top yine bronzdan yapılmış iki şahinin ağzından bir bronz kabın içine düşüyordu. Kabın dibindeki delik, bronz topun yeniden yerine dönmesini sağlıyordu. 10

Şahinlerin üstünde de günün her saati için bir dizi kapı ve daha yukarıda da yanmamış durumda birer lamba duruyordu. Her saat başında bronz toplar düştükçe bir çan çalıyor ve biten saatin kapısı kapanıyordu. Toplar gece saatlerini belirtmek üzere düştüğünde ise o saatin lambası yanıyordu. Yunanlı astronom Andronikos un M.S. 1.yy da yaptığı Rüzgâr Kulesi, klasik antik çağdan sağlam kalan ender binalardandır. Sekizgen biçimindeki yapıda, mekanik klepsydranın yanında güneş saati, yel değirmeni ve bazı bilimsel araştırmaların yapılmasına yarayacak düzenlemeler ve bir su tankı bulunuyordu. Su saatleri de sadeliklerine rağmen sorunluydular. Soğuk bölgelerde suyun akışkanlığının azalması, deliğin tıkanması, suyun sabit akmaması gibi sorunlar vardı. Bütün bunlara rağmen su saatleri yüzyıllarca kullanılmıştır. Kum Saatleri Kum saatleri zamanın geleneksel sembolüdür. Saatin ilk tasarımı olan yumurta biçiminde cam kaptan akan kum yüzyıllar boyunca sabit kalmıştır. Saatlerde kumun yanında, zaman zaman pudra haline getirilmiş yumurta kabuğu, civa ya da ince toz siyah mermer de kullanılmıştır. Kum saati, Avrupa da ilk kez 8. yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlamıştır. Camcılık becerisi geliştikçe, kumun doldurulduğu ağız da eritilerek kapatılmış ve nemlenerek akışın zorlaşmasının önüne geçilmiştir. 16. yüzyıldan günümüze bu saatler sürekli zamanı ölçmek için değil, belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek için kullanılmıştır; kiliselerde dua süresi, gemilerde tayfaların nöbet süresi ya da gemilerin hızlarının belirlenmesi. Belirli sayıda kulaç aralıklarıyla düğüm atılmış ve ucuna bir kütük bağlanmış bir ip denize atılıyor ve bir gemici kum saatiyle belirli zaman dilimleri içinde kaç düğümün suya girdiğini sayıyordu. Eğer belirlenen sürede beş düğüm inmişse, geminin hızı beş deniz mili oluyordu. 19. yüzyıl sonuna kadar yelkenli gemilerde hız belirlemek için bu yöntem kullanılmıştır. Soğuk iklimlerde su saatine göre daha yaygın kullanımı olduğu halde, kum saati gün boyunca zaman ölçümü için çok uygun bir gereç değildi. Bunun için, ya çok büyük yapılması, ya da başında her an birinin beklemesi gerekiyordu. Bazı kum saatlerinde bulunan kadrandaki gösterge, saatin her başaşağı edilişinde bir saat ileri alınıyordu. Yine de, kum saati uzun bir dönem boyunca küçük zaman aralıklarının ölçülmesinde başarıyla kullanılmıştır. Bugün hâlâ ahçılar yumurta kaynatırken kum saati kullanıyorlar. Ateş Saati Zamanın ölçülmesi için değişik yöntem arayışlarıyla yapılan birçok deneme arasında ateş saati de bulunuyor. Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu. 11

Çin, Japonya, ve Kore de zaman ölçülmesi için ateş kullanımı değişik bir nitelik kazanmıştır. Bu ülkelerde özellikle tapınaklarda ödağacı ve benzeri kokulu nesneler dövülerek toz haline getiriliyor ve sonra da sıkıştırılarak saydam bir tüp içine yerleştiriliyordu. Zaman ölçümü tüp içinde ateşin ulaştığı yere göre yapılıyordu. Değişik türleri olan ateş saatleri alarm saati olarak bile kullanılıyordu. İstenen saat yerine iple bağlanan iki küçük ağırlık, alev ipi koparınca bakır bir yüzeye düşüp ses çıkarıyordu. Kral Alfred in buluşu olan mum saati belki de bütün zaman ölçme araçlarının en basit olanıdır. Bu saat eşit aralıklara bölünmüş bir mumdan oluşuyor. Mum yandıkça zamanın geçişi ölçülebiliyor. Ateş saatlerinin de doğruluğu her zaman şüpheliydi. Yine de, bütün zaman ölçme araçları gibi kendi sınırları içinde bir amaca hizmet etmişlerdir. Mekanik Saatler Zamanın mekanik olarak ölçülmesi yönündeki ilk adımlar din adamlarından gelmiştir. Keşişler dua etmek için kesin saati bilmek zorundaydılar. İlk mekanik saatler, saati göstermek değil duyurmak üzere yapılmışlardı. Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirli zaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla donatılmışlardı. Daha önceki yüzyıllarda, eski saat sistemlerinin sesli birer uyarı vermesini sağlama çabaları olumlu sonuçlanmamıştı. Geçen süreyi ufak taş parçacıkları atarak ya da düdük öttürerek belirten karmaşık mekanizmalar üretilmişti. Güneş saati, su saati ve kum saati, değişik şekillerde süreyi göstermek amacına yönelikti. Mekanik saat ise manastır hayatında belli bir mekanik işlevi yerine getirmek, bir çekiç aracılığıyla ses üretmek ve böylece belirli zaman aralıklarını belirtmek amacını gütmekteydi. O dönemlerde saatlerin çan çalması gerektiğine inanılıyordu. İngilizcede saat anlamına gelen "clock" kelimesi Latince "clocca"dan gelmektedir ve çan anlamındadır. Ancak, daha sonra bu kelime bütün saatleri tanımlamaya başlamıştır. Mekanik saatler için bulunan mekanizma, ağırlığın asılı olduğu ipi ya da zinciri kısa aralıklarla tutan ve bırakan bir vargel düzenidir ve tüm modern saatlerin de ortak özelliğidir. Böylece, kısa aralıklarla duran ve inen bir ağırlık, saat mekanizmasını günün uzunluğuna ya da kısalığına bağlı olmaktan kurtarıyordu. Bu mekanizmanın en eski türü "kamalı" olarak biliniyor. Ucuna ağırlık bağlı iki yanından atlamalı olarak tırnaklarla donatılmış bir metal çubuk ve yatay olarak gidip gelen bir milden oluşan mekanizmada, her gidişte bir tırnak salıveren bir düzen oluşturulmuş ve milin ivmesi de dış ucuna takılmış bir ağırlıkla kontrol edilmiş. Ağırlık uzağa çekilince salınım hızlanıyor, yaklaştırılınca da yavaşlıyor. Böylece, başlangıçta dakikaların ve daha sonra da saniyelerin belirlenmesi mümkün olmuştur. Mekanik saatlerin içinde en ünlülerinden olan Giovanni di Dondi nin tasarımı, ağırlıkla işleyen mekanizmaya bağlı sarkaç ve sekteli rakkas dişlisinden oluşuyordu ve saatte kadran bulunmuyordu. 12

Gündüz saatlerinin gece saatlerine uymayan saat sistemi, 14. yüzyılda mekanik saatlerin yapılmasına kadar devam etmiştir. Günü eşit saatler halinde bölen ilk saat, Milan daki Saint Gottard kilisesi saatidir. Yüzyılın ortasına doğru büyük Avrupa şehirlerinin kulelerinde mekanik saatler görülmeye başlanmış ve gittikçe yayılmıştır. Vargel düzeniyle çalışan bu saatler 300 yıl boyunca devam etmiştir. 1500 lerde Nürnberg de Peter Heinlein ın zembereği bulmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak taşınabilir küçük saatler olanaklı kılınmıştır. İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan bulunmuyordu. Okuma yazma oranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı yazılar koymak yerine çan sesleri konmasını gerektiriyordu. Süreyi görsel olarak göstermek için saatlere kadranı ilk olarak kullanan ve 1344 te 24 dilimlik saati yapan Dondi dir. Saat gelişiminde atılan başka bir büyük adım da sarkacın bulunmasıdır. Kilisede papazı dinlerken kürsünün üzerinde sallanan lambanın salınım zamanının sabit olduğunu farkeden Galileo, sarkacın salınım periyodunun, ağırlığına ya da genişliğine değil, uzunluğuna bağlı olduğunu bulmuştur. Galileo, ölümüne yakın, sarkaçla çalışan bir saat tasarlasa da bunu gerçekleştirememiştir. İlk çalışan sarkaçlı saati 1656 da, Galileo nun ölümünden 14 yıl sonra, Alman astronom Christian Huygens yapmıştır. Huygens in saati önceleri günde bir dakikadan az hata veriyordu. İlk olarak sağlanan bu hassaslığı, Huygens çalışmalarıyla hatayı günde 10 saniyeye düşürerek, artırmıştır. Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika ve saniye kolları eklenmiştir.1670 lerin ortalarında Huygens in balans yayını geliştirmesi taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilebilmesini sağlamıştır. Yay mekanizmasının bulunması, zamanın hem karada hem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamıştır. Balans yayının geliştirilmesi ile gittikçe küçülen saatler cepte ya da kolda taşınabilmeye başlamış, ilk ucuz cep saatleri ABD de üretilmiş, kol saatleri ise 1890 larda ortaya çıkmıştır. Başlangıçta sadece kadınların kullandığı kol saatleri I. Dünya Savaşı sırasında erkekler arasında da yaygınlaşmıştır. Zamanı karada ve denizde aynı olarak ölçebilen bu yeni saatlerle zaman birimlerinin hassaslığı sorgulanmaya başlanmıştır. Bir saniyenin uzunluğu neydi? Basit bir hesapla saniye dakikanın 1/60 ı, dakika saatin 1/60 ı ve saat te günün 24 te biri olduğu için bir saniye ortalama güneş gününün 86 400 de biri olarak ortaya çıkar. 1820 de zaman aralıkları bu hesaba göre standardize edilmiştir. Kuvars Saatler 1920 lerde kuvars kristalli saatin bulunması, zaman ölçümünde yeni bir çığır başlatmıştır. Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü pilden sağlayan bu saatlerin kurulmasına gerek yoktur. Kuvars saatler, kuvars kristallerinin piezoelektrik özelliğine dayalıdır. Eğer, yapısal simetri merkezi bulunmayan bir kristale elektrik uygularsanız biçimini değiştirir; ve eğer onu sıkıştırır ya da bükerseniz elektrik üretir. Uygun bir elektronik devreye bağlandığında kristal titreşir ve sabit bir frekansta elektronik saati çalıştırabilecek elektrik sinyali üretir. 13

Kuvars kristalinin titreşimleriyle 24 saatlik bir gün milyonda bir saniyelik aksamayla belirlenebiliyordu. Ancak, kuvars kristali elektrik akımının etkisiyle bir süre sonra mekanik özelliklerini değiştirdiği için başlangıçta çok hassas olan saatler birkaç ay sonra geri kalmaya başlarlar. Kuvars saatler hassasiyetleri ve fiyatları ile piyasaya hakim olsalar da, daha hassas ve bu hassaslığı uzun süre koruyabilecek saatlere duyulan ihtiyaç arayışları devam ettirmiştir. Atom Saatleri Bilim adamları, atomların çok uzun zaman durağan kalabilen rezonanslara sahip olduklarını anladıklarında, hidrojen veya sezyum atomunun daha hassas saatler için potansiyel birer sarkaç olabileceğini buldular. 1930 ve 40 larda radar ve yüksek frekanslı radyo iletişimleri, atomlarla etkileşime girecek elektromanyetik mikrodalgaların üretilebilmesini olanaklı kılmıştır. 1949 da ABD de NIST laboratuvarlarında amonyağa dayanan ilk atom saati yapılmıştır. 1957 de ise yine NIST, ilk sezyum atom saatini gerçekleştirmiş ve 1967 de atomun doğal frekansı, yeni uluslaraarası zaman birimi olarak tanınmıştır. Buna göre, 1965 yılına kadar bir yılın 31 556 925.974 7 de biri olarak kabul edilen saniye sezyum atomunun rezonans frekansının 9 192 631 770 salınımına eşittir. Bu, sezyum atomunun ileri geri titreşim yapması için geçen süreye karşılık gelir. Şu anda 1/10 trilyonluk hatayla zamanı ölçebilen atom saatleri de geliştiriliyor. NIST laboratuvarlarında yapılmakta olan yeni sezyum atom saati 300 milyon yıl 14. ondalık haneye, ABD de Ulusal Standartlar Enstitüsü nde üzerinde çalışılan cıva iyonu saati ise 30 milyar yıl boyunca 16. ondalık haneye kadar şaşmadan çalışabilecek. Atom saatinin keşfiyle sağlanan uzun süreli hassaslığın yanında çeşitli olaylar ve süreçler birbiriyle mükemmel bir şekilde senkronize edilebiliyor ve yer tayinleri kesin bir doğrulukla hesaplanabiliyor. Kesin zamana bağlı modern hayatta her geçen gün daha hassas saatlere ihtiyaç duyuluyor ancak bu hassaslığın sonu nereye varacak, bu bilinmiyor. Dünyanın dönüşü nedeniyle,farklı zamanlarında farklı yerler güneşe bakar.londra da gün ortası iken New York ta tan vakti ve Adelaide de hala gecedir.insanlar, zamanı doğrudan Güneş in konumuna bakarak belirleyecek olursa, Dünya genelinde saatler, binlerce farklı zamanı gösterecektir.ingiltere 1880 de Greenwich deki Kraliyet Gözlemevi nin zamanını, standart zaman (Grennwich Ana Zamanı ) olarak belirledi.1884 lere gelindiğinde Greenwich Ana zamanı bütün Dünya da temel standart ana zaman olarak kabul edildi.merkez olarak Greenwich meridyeni (0 meridyeni ) alan bir 24 saat dilim sistemi düzenlendi ve kısa bir süre içinde dünya çapında kabul gördü.saat dilimi Greenwich ten doğuya doğru gidildikçe ilerler ve batıya gittikçe geriler. 14

4.SONUÇ İnsanoğlu başlangıçtan bu yana zaman denilen anlaşılması zor kavramla uğraşmış, yıldızlara ve güneşe bakarak zamanı anlamaya ve hesaplamaya çalışmıştır. İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor, mevsimler insanların hayatlarını yönetip, hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insanlar, yılı aylara ve haftalara bölmeye başlamışlardır. Zamanın geçişinin en belirgin göstergesi olan gün, güneş doğunca başlıyor ve çalışma süresi aydınlık zamanı kaplıyordu. İnsanların geceyi gündüze benzer kılma çabaları, günü daha küçük zaman birimlerine ayırmayı gerektiriyordu. açıklamalarına göre zamanı ölçmenin insanların ihtiyaçlarından dolayı bulunduğunu öğrenmiş olduk. Araştırmalarımızda zaman ölçülerinin tarihçesini öğrendik. Proje çalışması yaparak grup çalışmasını ve araştırma yapmayı öğrendik. 15

5. KAYNAKÇA 1. Kingfısher Bilim Ansiklopedisi Cilt: II,Basım evi: Ders Kitapları A.Ş. Yayın evi : Milliyet Doğan Gazetecilik 2. www.matematikci.com.tr 3. www.netmatematik.com.tr 4. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi ( 1981 ) Görsel Yayınları,15. Cilt, İstanbul 16