Kıbrıs ta muhtemel senaryolar: Diyelim ki çözüm bulunamadı



Benzer belgeler
İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

Ayşegül DEDE / Etüd Araştırma Servisi / Uzman 2009 YILI TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ GENEL DEĞERLENDİRME

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

Lozan Barış Antlaşması

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Çarşamba İzmir Gündemi

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

SIRA SAYISI: 679 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Havuz Teorisi: Yunanistan 1 ay önde; Denge arayışı; Havuzun boş olduğunu bilseniz dahi, Yunanistan atlıyorsa siz de atlayınız

Türkiye nin Avrupa Birliği ne Katılım Müzakerelerinde Son Durum

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler

Devrim Öncesinde Yemen

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi. Avrupa Ekonomik ve Sosyal

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

tepav Mart2011 N DEĞERLENDİRMENOTU KKTC de Kosovalaşma ve Tayvanlaşma ya Karşı Bir Normalleşme Ufku Olarak Avrupa Birliği Üyeliği

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

} Prof. Dr. Hakkı Keskin

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

A R A Þ. G Ö R. B A H A D I R B U M Ý N Ö Z A R S L A N

Güneş (Kıbrıs)

2015 Cumhurbaşkanı Adayı. Dört Boyutlu Siyaset

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Salih Uygar KILINÇ Avrupa Birliği - EUROCONTROL Sivil Havacılık Düzenlemeleri ve Türkiye

ULUSLARARASI HUKUK TEMEL METİNLER

Göç ve Serbest Dolaşım Eğilimler ve Engeller. Ayşegül Yeşildağlar Ankara, Turkey

AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ AB SERVİSİ SAYI:15 NİSAN 2004/2

Türkiye ve Avrupa Birliği

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

AVRUPA BİRLİĞİ SİGORTA MÜKTESEBAT REHBERİ

TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ: MÜZAKERELERİN GİDİŞATI NEREYE?

DİASPORA - 13 Mayıs

Cumhurbaşkanı Konuşması

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR ISTANBUL

AB MÜZAKERLERİ GİDİŞAT TABLOSU - 30 OCAK 2009

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

TÜRKİYE GPS JAMMER İLE YUNAN ARAŞTIRMA GEMİLERİNİ ENGELLİYOR MU?

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Hukuki Boyutu. Savaş Suçu

Cumhurbaşkanı Konuşması

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

4- SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI

POLICY BRIEF AB- TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ NE YAPMALI?

KUZEY KIBRISTA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12) EKİM 2015 TARİHLERİNDE ANKARA DA YAPILACAKTIR.

Terörle Mücadele Mevzuatı

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2015/146 Ref: 4/146

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

Sayı: 7/2017. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı. yapar:

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

(Resmî Gazete ile yayımı: Sayı : Mükerrer)

Kıbrıs Barış Anketi 1 - Kıbrıs görüşmelerinde kritik konular. Kıbrıs ta Barışla ilgili Kamuoyu Yoklamaları

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS TARİHİ VE KIBRIS SORUNU-IV

İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

ORTAK PNR UYGULAMASINA DOĞRU ADIM ADIM

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ VE ÖZELLEŞTİRME

Kıbrıs Çıkmazı: Bundan Sonrası (Crisis Group, 171. Avrupa Raporu, 8 Mart 2006)

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI

İÇİNDEKİLER ULUSLARARASI SİVİL HAVACILIK REJİMİ

AB KRİTERLERİ IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN UYUM SÜRECİ VE BEKLENTİLER

KIBRIS SORUNU 4. KKTC nin İlanından Sonraki Gelişmeler

KIBRIS TA ÇÖZÜM İÇİN ORTAYA ÇIKAN GALİ VE ANNAN PLANLARININ TEMEL ÖZELLİKLERİ

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

İstanbul Bilgi Üniversitesi TEPAV 7 Aralık k 2006

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

AB-Kanada Serbest Ticaret Anlaşması Türkiye yi nasıl etkileyecek?

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Transkript:

Kıbrıs ta muhtemel senaryolar: Diyelim ki çözüm bulunamadı Mensur Akgün DIŞ POLİTİKA PROGRAMI 24 Nisan 2004 de gerçekleşen ve Rum tarafının % 75.83 oranında reddetmesi ile sonuçlanan Annan Planı referandumundan sonra kesilen toplumlar arası görüşmeler 18 Nisan 2008 de teknik düzeyde, 25 Temmuz 2008 de de siyasi düzeyde başladı. O günden bu yana taraflar arasında farklı düzeyde yüzlerce tur görüşme gerçekleşti. Bazı konularda da anlaşma sağlandı. Ancak iki günlük yoğun görüşme trafiği için New York yakınlarındaki Greentree malikânesine iki kez çağrılan iki lider Genel Sekreter Ban Ki- Moon un yaptığı kuru açıklamalardan da belli olduğu üzere çözüm yolunda tatmin edici bir ilerleme sağlayamadı. Zaten taraflar adaya döndükten sonra da uzlaşamadıklarını, uzlaşmadan uzak olduklarını belirten beyanatlar vermeyi sürdürdüler. Her ne kadar görüşmeler devam etse ve yakında garantör ülkelerin de katılacağı bir konferansın yapılacağı söylense de, iki kesimli, iki toplumlu bir çözüm bu yazının kaleme alındığı Şubat 2012 itibarıyla her zamankinden daha uzak görünüyor. Taraflar, özellikle de Rum tarafı masadan kaçan olmamak için görüşmeleri sürdürüyor. Bu şartlar altında Türkiye nin çözümsüzlük halinde ne yapacağını şimdiden kararlaştırması şart. Yapılan açıklamalar çözümsüzlük ihtimali üstünde fazla düşünülmediğini gösteriyor. Türkiye, 1 Temmuz 2012 itibarıyla sadece Rumlar tarafından temsil edilen Kıbrıs Cumhuriyeti nin dönem başkanlığı yüzünden AB ile ilişkilerin dondurulacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere ziyareti sırasında çözüm gerçekleşmezse adada iki devletin birden tanınması gerekeceğini söyledi. Ama bunun ötesinde daha kapsamlı bir stratejinin sinyalleri gelmedi. Görünen o ki Türkiye çözümsüzlük halinde eski refleksleri ile tepki verecek ve çözümsüzlüğü yeni bir vizyon benimsemenin vesilesi olarak göremeyecek. Bundan önce olduğu gibi tartışma hukuksalsiyasal temelde değil, kanaate dayalı inançlar ve tanıma-tanımama ekseni üstünden götürülecek. Toplumsal hassasiyetler siyasal gerçeklerin önüne geçecek. Türkiye tepki verirken çıkarlarına, beklentilerine ve son yıllarda edindiği uluslararası imajına zarar verecek. Fakat bu kader değil. Türkiye isterse bambaşka bir politika izleyip çözümsüzlüğü fırsata dönüştürebilir. Hukuk sınırları içinde kalarak iki devletli çözüm yolunda ilerlenmesini sağlayabilir. Kıbrıs sorunun çözümünü temin edemese bile kendisi ile AB arasındaki Kıbrıs sorununun çözümü yolunda adım atabilir. Attığı bu adımı da kapsamlı bir siyasi inisiyatifin parçası haline getirebilir. Ancak Ankara nın ilk tercihi her zaman BM parametreleri çerçevesinde iki kesimli, iki toplumlu çözümden yana olmalıdır. Bu Doç. Dr. Mensur Akgün, İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nde öğretim üyesi olarak çalışmakta, aynı zamanda üniversitenin Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi (GPoT) direktörlüğünü yapmaktadır. Akgün, 2002-2009 yılları arasında program direktörlüğü yaptığı TESEV Dış Politika Programı nda şu anda program danışmanlığı görevini sürdürmektedir. Bu görevlerinin yanı sıra Star gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta ve Türkiye dış politikasına ilişkin rapor ve makaleler yayınlamaktadır.

2 Türkiye isterse bambaşka bir politika izleyip çözümsüzlüğü fırsata dönüştürebilir. Hukuk sınırları içinde kalarak iki devletli çözüm yolunda ilerlenmesini sağlayabilir. çalışmadaki öneriler çözümsüzlük halinde uygulamaya konulabilecek menünün bir parçası olarak düşünülmelidir. Adanın sorunu Günümüz anlamıyla Kıbrıs sorunu dünya siyasetinin gündemine 1963 yılında girdi. Üç yıl önce kurulmuş olan ortaklık cumhuriyeti Rumların tamamını Yunanistan a bağlamak, Türklerin de taksim politikasını hayata geçirmek için çalışması sonucunda siyasi olarak iflas etti. 1963 Noeli nde toplumlar arası çatışmalar başladı. 1961 den itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti nin İçişleri Bakanı Polycarpos Yorgadjis önderliğinde ENOSİS i, yani Yunanistan ile birleşmeyi gerçekleştirmek amaçlı bir yeraltı örgütü oluşturuldu. Rumlar, halen yürürlükte olan ama uygulanmayan 1960 Anayasasını değiştirmek için Akritas Planı olarak bilinen bir askeri ve siyasi strateji benimsedi. Plana göre adada siyasi karışıklık çıkartılacak ve Rumlar Lefkoşa nın Türk mahallelerini hemen kontrol altına alıp, diğer kasaba ve köylere saldıracaktı. Tüm bu tertip birkaç gün içinde gerçekleşecek ve Kıbrıs Cumhuriyeti nin bekasını garanti eden İngiltere ve özellikle Türkiye tepki gösterene kadar siyasi plan tamamlanacak, adanın Yunanistan a bağlanması mümkün olacaktı. Türkler ise bu gelişmelerin farkındaydı ve kendi direnişlerini örgütlemekte, kazanımlarını korumaya çalışmaktaydı. 31 Kasım 1963 de Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fazıl Küçük e 13 maddelik bir Anayasa değişiklik paketi gönderdi. Garantör ülke Türkiye paketi 16 Aralık ta reddetti. 21 Aralık ta da toplumlar arası çatışmalar başladı. Dört gün sonra Rumlar Lefkoşa nın Türk mahallesini ele geçirmek üzereyken Türkiye den kalkan savaş uçakları adanın üstünde alçak uçuş yapmaya başlamıştı. Kısa sürede ateşkes ilan edildi. Ancak 1 Ocak 1964 de Makarios Kıbrıslı Türklerin haklarını ve 1960 düzenini güvence altına alan Garanti ve İttifak Antlaşmalarını tek taraflı olarak reddettiğini açıkladı. 15 Ocak 1964 de ise iki toplum temsilcisi ile Yunanistan ve Türkiye nin garantör güçler olarak katıldığı bir toplantı düzenlendi. O günden bu yana da Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için işbaşına gelen bütün BM Genel Sekreterleri mesai harcadı. Adaya özel temsilciler atandı. ABD başta olmak üzere üçüncü taraflar soruna müdahil oldu. BM Barış Gücü tarafların arasına konuşlanıp çatışmaların çıkmasını engellemeye çalıştı. Fakat, ne Barış Gücü nün adadaki varlığı ne de üçüncü tarafların çabaları Temmuz 1974 de ENOSİS hedefli darbe yapılmasına ve Türkiye nin müdahale etmesine engel oldu. 20 Temmuz müdahalesinden sonra da görüşmeler sürdü. 1977 de toplum liderleri Rauf Denktaş ve Başpiskopos Makarios arasında kurulması düşünülen yeni ortaklığın temel parametreleri belirlendi. Devletin iki toplumlu, iki kesimli bir federasyon olacağı, toprak oranlarının ekonomik verimlilik ve mülkiyet esasına dayanacağı, dolaşım, yerleşim ve mülkiyet özgürlüğü gibi konuların Türk toplumunun ve iki kesimli bir federasyonun gereklilikleri doğrultusunda dikkate alınacağı, merkezi hükümetin yapısının ülkenin bütünlüğü ile iki toplumluluğu dikkate

alır şekilde kurgulanacağı karara bağlandı. Bu ilkeler daha sonra 1979 da da teyit edildi. Ancak Rum tarafı sorunun çözümü konusunu uluslararası düzleme taşımaya çalışınca, başka bir deyişle sorunu BM Genel Kurulu na getirince, 1983 de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi 541 sayılı kararı ile KKTC yi hukuken yok saydı. Rumlar da bir süre Türkler ile doğrudan görüşmelere girmek ve onları tanıyor görünmek istemediler. Zamanın BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ve özel temsilcisi aracılığıyla gerçekleşen görüşmeler sonucunda 26 Kasım 1984 de taraflara ilk kapsamlı BM çözüm planı sunuldu. Bugün tartışılan güç paylaşım parametrelerine çok yakın olan plan ne yazık ki o zaman da Rumlar tarafından reddedildi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin lideri, dolayısıyla da Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Spiros Kipriyanu uzlaşmak için Türk askerlerinin adadan çekilmesini, Türkiye den adaya gidenlerin geriye gönderilmesini, Garanti Antlaşması nın ilga edilmesini, dolaşım, yerleşim ve mülkiyet özgürlüğünün sağlanmasını önkoşul olarak öne sürdü. Bu pozisyon da o günden günümüze hemen hiç değişmeden varlığını sürdürdü. Bütün uzlaşma çabalarının önüne engel olarak dikildi. Buna rağmen görüşmeler günümüze değin devam etti. 10 Nisan 1992 de BM Güvenlik Konseyi 750 sayılı kararıyla Genel Sekreter Butros Butros Gali tarafından bütün taraflarla görüşülerek kaleme alınan 100 maddelik fikirler dizisini destekledi. Kıbrıslı Türkler bu dizinin 91 maddesini kabul etti ama Rum tarafı uzlaşma yerine AB üyeliği yolunda ilerlemeyi tercih etti. AB üyesi olan ve adanın üstündeki egemenlik iddiası -bölünmüşlüğü fiilen ve hukuken kabul edilmiş olmasına rağmen- paradoksal bir şekilde kabul edilen Rum tarafı durumdan rahatsız değil. Türk tarafı da taviz vermeye, Annan Planı nda elde ettiklerinin gerisinde bir uzlaşmaya hazır değil. Bu arada güven arttırıcı önlemler üstünde de görüşüldü. Ancak bundan sonraki ilk kapsamlı görüşme için Kofi Annan ın 9-13 Temmuz 1997 de gerçekleştirdiği Troutbeck buluşmasını beklemek gerekti. Taraflar 11-15 Ağustos 1997 de Gilon da bir kez daha bir araya geldi. Görüşmeler Rum tarafının tek yanlı başvuruyla sürdürdüğü AB üyeliği süreci yüzünden çıkmaza girdi. Kıbrıslı Türkler, Türkiye nin de katkısıyla çözüm yerine çözümsüzlüğü benimsediler. Ancak BM Genel Sekreteri Kofi Annan çözüm çabalarını sürdürdü. 1999-2003 arasında iki toplum lideriyle 11 kez bizzat kendisi görüştü, özel temsilcisi Alvaro de Sato 54 kez ayrı ayrı, 72 kez de birlikte Türk ve Rum toplumlarının liderleri ile bir araya geldi. 300 ü Türk ve Rum, 50 si BM tarafından atanmış teknik uzman müzakerelere katıldı ve sonunda iki toplum arasındaki tüm sorunlara kapsamlı bir çözüm üreten, ekleriyle birlikte 9,000 sayfayı bulan Annan Planı ortaya çıktı. Plan o kadar kapsamlıydı ve üçüncü taraflar o kadar umutluydu ki, yeni kurulacak ortaklık cumhuriyetinin bayrağı için 1,506 çizim ve marşı için de 111 beste değerlendirmeye alındı. Tarafların hemen her konudaki farklılıkları arasında bir denge kurulmaya, mülkiyet sorunu uluslararası hukuk ve zemindeki gerçeklik temelinde çözülmeye çalışıldı. Uzlaşmanın sağlanması için planın beş farklı versiyonu geliştirildi. Son hali tarafların 3

4 imzaladığı 1,134 antlaşma ile 131 yasayı da içinde barındırmaktaydı. Fakat 24 Nisan 2004 de yapılan referandumda plan, tıpkı GKRY Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos un halkından istediği gibi reddedildi. Türk tarafı %64.9 ile planı kabul etti, ama yine de cezalandırıldı. 1964 den bu yana kendilerine uygulanan izolasyon, verilen sözlere rağmen kalkmadı. 1 Mayıs 2004 de çözüm olmadan AB ye tam üye olan Rum tarafı, uzunca bir süre görüşmelere başlamak ve sorunu BM parametreleri çerçevesinde çözmek iradesi göstermedi. Sorun bugüne kadar sarktı ve sürüncemede kaldı, çözüm sağlanamadı. Yukarıda da belirtildiği gibi çözüm hala çok uzak görünüyor. Çünkü AB üyesi olan ve adanın üstündeki egemenlik iddiası -bölünmüşlüğü fiilen ve hukuken kabul edilmiş olmasına rağmen- paradoksal bir şekilde kabul edilen Rum tarafı durumdan rahatsız değil. Türk tarafı da taviz vermeye, Annan Planı nda elde ettiklerinin gerisinde bir uzlaşmaya hazır değil. Türkiye nin ne Kıbrıs Cumhuriyeti ile aynı masaya oturması ne de Ek Protokolü onaması var olan siyasi duruşuna zarar verecek ya da zafiyete uğratacak nitelikte. Türkiye nin sorunu Bu durum da Türkiye nin AB üyeliğinin önünde ciddi bir engel olarak duruyor. Kıbrıs sorununun arkasına saklanan başta Fransa olmak üzere bazı AB üyelerinin de desteğiyle Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden GKRY, Türkiye nin üyelik sürecini engelliyor. Bu makalenin yayınlanmasından çok önce katılım müzakerelerinin tamamen durduğunu, 35 müzakere başlığından sadece 13 ünün açılabildiğini görüyoruz. Geriye kalan başlıkların sekizi doğrudan doğruya Türkiye Gümrük Birliği nden doğan sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle donduruldu. AB nin Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoları kaldırmadığı gerekçesiyle Türkiye tarafından Gümrük Birliği nden doğan sorumluluk ile AB nin sorumluluğu arasında kurulan siyasi ilişki de ilişkileri çok daha karmaşık hale getirdi. Bunun da ötesinde Türkiye, yukarıda da belirtildiği gibi çözüm olmadığı takdirde 2012 yılının ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Kıbrıs Cumhuriyeti ile aynı masaya oturmayacağını, AB ile olan ilişkilerini askıya alacağını en üst düzeyde beyan etti. Fiilen zaten olmayan bir ilişkinin askıya alınması pratikte çok büyük bir anlam ifade etmese de, siyasi sonuçları açısından bakıldığında böylesi bir kopmanın iki taraf arasındaki uçurumu derinleştireceğini söylemek yanlış olmaz. Türkiye nin Kıbrıs Cumhuriyeti ile aynı masaya oturmama kararının temelinde GKRY nin Kıbrıs ın tamamını temsil ettiği iddiasını kabul ediyor görünme endişesi var. Aynı endişe, Türkiye nin Ankara Anlaşması na Ek Protokolü imzalaması maslahatı sırasında da ortaya çıktı ve protokolün TBMM tarafından onaylanmaması konusundaki ısrarın arkasında yatan neden de buna dayanıyor. Oysa Türkiye nin ne Kıbrıs Cumhuriyeti ile aynı masaya oturması ne de Ek Protokolü onaması var olan siyasi duruşuna zarar verecek ya da zafiyete uğratacak nitelikte. Her şeyden önce Türkiye 1963 Ankara Anlaşması na Ek Protokolü 29 Temmuz 2005 de imzalarken 6 maddelik bir deklarasyonla GKRY nin tüm Kıbrıs Cumhuriyeti üstündeki egemenlik yetkisini tanımadığını dünyaya güçlü bir şekilde ilan etti. Ayrıca aynı deklarasyonun üçüncü maddesinde GKRY nin Kıbrıs Cumhuriyeti nin

etkin kontrolü altında tuttuğu topraklar üstündeki egemenlik iddiasını kabul ettiğini bildirdi. Başka bir deyişle Türkiye neyi tanıyıp, neyi tanımadığını hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıkladı. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti ni, onun etkin kontrolü altındaki topraklar üstündeki egemenlik iddiasını ve bu cumhuriyetin sadece Rumlar tarafından kontrol edildiğini tanımaktaydı. Türkiye nin tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden GKRY nin kontrolü altında olmayan alanlar, yani Kıbrıslı Türkler, dolayısıyla da KKTC üstündeki egemenlik iddiasıydı. Bu tanımama keyfiyeti kayda geçti ve AB de aynı gün karşı bir açıklamada bulundu. İkincisi, Ek Protokol Ankara Anlaşması nda söz konusu olan Avrupa Birliği sınırını genişletmemekte, Türkiye nin taleplerine uygun olarak anlaşmayı var olan koşullara adapte etmektedir. 29 Temmuz 2005 de imzalanan protokole göre genişleyecek olan Gümrük Birliği bölgesidir. Kıbrıs Cumhuriyeti nin AB ye katılımını sağlayan antlaşmaya ek 10 numaralı protokole göre de KKTC toprakları Gümrük Birliği bölgesi dışındadır. Bu düzenleme de Türkiye nin Kıbrıs Cumhuriyeti nin adanın tamamı üstündeki iddiasını tanımasın diye yapılmıştır. Üçüncüsü, Türkiye zaten 2 Ekim 2004 de yayınladığı bir kararname ile Kıbrıs Cumhuriyeti ni Kıbrıs adıyla Birliğe yeni üye olan dokuz ülke ile birlikte Gümrük Birliği bölgesi içinde kabul etmiştir. Daha sonra yapılan açıklamalarda da Kıbrıs menşeli malların Türkiye pazarına girdiği hükümet yetkililerince vurgulanmıştır. Türkiye nin yapmadığı liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklı gemi ve uçaklara açmaktır. Türkiye nin Gümrük Birliği nden doğan tartışmalı sorumluluğu dışında liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti gemi ve uçaklarına açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bilindiği gibi Türkiye limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklı gemilere 14 Mayıs 1987 den geçerli olmak üzere kapatmıştır. İki ülke arasında sivil havacılık seferleri de hiç kurulmamıştır. Türkiye, hizmet sektörünün Gümrük Birliği içinde yer almadığını söyleyerek kapalılık kararını savunmakta, AB ise kapalılığın ticaret serbestisine engel olduğunu iddia etmektedir. Türkiye nin duruşu bu konunun Ankara Anlaşması na Ek Protokol ile ilgisinin olmadığı yönündedir. Zaten Türkiye Ek Protokolü onamamış olsa da uygulamaktadır. Türkiye nin liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklı gemi ve uçaklara açmamış olması Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği ni kuran 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararının yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu yorum farkının ortadan kaldırılacağı yer de Ortaklık Konseyi nin kendisidir. Eğer burada bir çözüme ulaşılmazsa sorun Ankara Anlaşması nın 25 inci maddesine göre Avrupa Adalet Divanı na ya da tahkime taşınabilir. Türkiye nin Gümrük Birliği nden doğan tartışmalı sorumluluğu dışında liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti gemi ve uçaklarına açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Tahkim ya da Avrupa Adalet Divanı kararı yüzünden açtığı takdirde de Kıbrıs bayraklı gemiler limanlarında sadece Gümrük Birliği bölgesinde üretilmiş olan malları taşıyabilme imkânına kavuşacaktır. Dünya hava taşımacılığını düzenleyen 7 Aralık 1944 tarihli Şikago Sözleşmesi ne göre ise tarifeli uçuşların yapılması ancak iki devlet arasında 5

6 Türkiye nin sorunu asimetrik hale getirmesine, güç kullanma tehdidinde bulunmasına, kriz yönetimi ile sorun çözmeye çalışmasına gerek yoktur. Yapılması gereken sorunu hukukileştirmek, ama aynı zamanda Gümrük Birliği nden doğan sorumlulukları yerine getirmektir. imzalanacak anlaşma ile mümkün olmaktadır ve keyfiyet taraflara bırakılmıştır. Deniz taşımacılığı konusunda gemiler zararsız geçiş hakkından yararlanır. Ancak Uluslararası Adalet Divanı nın Nikaragua ya ilişkin kararında belirtildiği gibi limana girmelerine verilecek izin devletlerin egemenlik hakları dahilindedir. 1994 GATT Antlaşması nın tartışmalı hükümleri çerçevesinde dahi Türkiye Kıbrıs bayraklı gemilerin sadece limanlarına girmesine müsaade eder. Türkiye, Kıbrıs bayraklı gemilerin yüklerini boşaltmasına müsaadeye ilişkin bir yükümlülük altında bulunmamaktadır. Sonuç: Diplomaside çareler tükenmez Yukarıdaki tartışmadan da anlaşılacağı gibi Kıbrıs sorunun çözümsüz kalması halinde dahi Türkiye nin önünde diplomatik olarak kullanabileceği imkânlar mevcuttur. Türkiye nin sorunu asimetrik hale getirmesine, güç kullanma tehdidinde bulunmasına, kriz yönetimi ile sorun çözmeye çalışmasına gerek yoktur. Yapılması gereken sorunu hukukileştirmek, ama aynı zamanda Gümrük Birliği nden doğan sorumlulukları yerine getirmektir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi ne Türkiye nin Kıbrıs Cumhuriyeti nin Kıbrıs adasının tamamı üstündeki egemenlik iddiasını tanıması, ne de Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan ambargoların kalkması ile liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklı gemilere açması arasında kurduğu siyasi bağlantıya zarar verecektir. Türkiye nin Gümrük Birliği yüzünden liman ve havaalanları hiçbir devlete açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konunun hukukileştirilmesi, öncelikle Ortaklık Konseyi ne taşınması gerekmektedir. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti ni tanıma konusundaki pozisyonunu da netleştirmelidir. 29 Temmuz 2005 tarihli deklarasyon ile Türkiye, GKRY tarafından temsil edilen Kıbrıs Cumhuriyeti nin etkin kontrolü altındaki topraklar üstündeki egemenlik iddiasını tanımıştır. Tanımadığı, adanın tümü üstündeki iddiasıdır. Türkiye bu iddiayı ortaklık cumhuriyeti yeniden kurulunca, yani ada nüfusunu oluşturan iki toplumun temsilcileri bugünkü Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası nda öngörülene benzer bir şekilde bir arada yaşamaya başlayınca tanıyacağını bildirmiştir. Türkiye, sorunun çözümü desteklemekte, sorun da zaten BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Ada fiilen ve etkin bir şekilde bölünmüştür. Üstelik de kuzeyinde başka ülkeler tarafından tanınmasa da tüm kurumları ile bir devlet bulunmaktadır. AB dahi bu gerçeği görmekte, sorunun BM çerçevesinde çözümüne destek vermektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti ni adanın tek devleti olarak görüyor olması bu gerçeğin varlığını değiştirmemektedir. Türkiye nin Kıbrıs Cumhuriyeti konusundaki tavrını 29 Temmuz 2005 açıklamasına paralel bir şekilde netleştirmesi, neyi tanıyıp neyi tanımadığını açıklaması AB-Türkiye ilişkileri üstündeki baskıyı hafifletecektir. Gümrük Birliği nden doğan sorumlulukların da eş zamanlı olarak karşılanması, çözümsüzlük halinde var olan statükonun

konsolidasyonunun sağlanması için gerekecek uluslararası desteğin teminini de kolaylaştıracaktır. Ancak şurası da gerçektir ki çözüm olmaması halinde Kıbrıs sorunu uzun yıllar Türkiye nin AB ve ABD ile olan ilişkilerini etkilemeyi sürdürecektir. İlk tercih doğal olarak iki toplumlu, iki kesimli bir çözümün desteklenmesi olmalıdır. Çözümsüzlük halinde ise diplomasinin ve hukukun Türkiye ye tanıdığı imkanlardan yararlanılmalıdır. Türkiye aynı zamanda KKTC yi etkin kontrolü altında tutmadığını gösterecek tedbirleri de bir an önce almalıdır. Kaynaklar Marcel Brus, Mensur Akgün, Steven Blockmans, Sylvia Tiryaki, Theo Van Den Hoogen, Wybe Douma, A Promise to Keep: Time to End the International Isolation of the Turkish Cypriots, TESEV Yayınları, Haziran 2008. Mensur Akgün, Ayla Gürel, Mete Hatay, Sylvia Tiryaki, Quo Vadis Cyprus?, TESEV Yayınları, Nisan 2005. Stefan Talmon, The European Union Turkey Controversy over Cyprus or a Tale of Two Treaty Declarations, Oxford Üniversitesi Yayınları, Eylül 2006. Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesi (Şikago Sözleşmesi),1944, http://www.icao.int/ Pages/icao-in-brief.aspx 7

TESEV Bankalar Cad. Minerva Han, No: 2 Kat: 3 34420 Karaköy İstanbul T +90 212 292 89 03 F +90 212 292 90 46 www.tesev.org.tr TESEV Hakkında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) bağımsız bir sivil toplum örgütü olarak, Türkiye nin acil çözüm bekleyen sosyal, kültürel, politik ve ekonomik sorunları üzerine çalışmalar yürütür. 1994 yılında bir düşünce üretim merkezi olarak İstanbul da kurulan TESEV, Türkiye de politika eksenli diyalog ve araştırma kanallarını kullanarak bilimsel çalışmalara dayalı bulgular ile politika yapım süreci arasında bir köprü görevi görmeyi amaçlamaktadır. TESEV Dış Politika Programı, Türkiye dış politikasının kritik sorunlarının çözüm sürecine katkıda bulunmayı, Türkiye nin Avrupa Birliği üyelik sürecini desteklemeyi ve Türkiye nin bölgesel ve küresel pozisyonunun tanımlanmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Dış Politika Programı çalışmalarını Avrupa Birliği, Kıbrıs, Orta Doğu ve Ermenistan olmak üzere dört ana konu başlığı altında gerçekleştirmektedir. 8 ISBN 978-605-5332-09-9 Baskı: İmak Ofset Basım Yayın San. ve Tic. Ltd. Şti. Atatürk Cad. Göl Sok. No : 1 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL- TÜRKİYE Tel: 0212 656 49 97 Copyright Şubat 2012 Bu yay n n tüm haklar sakl d r. Yay n n hiçbir bölümü Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakf n n (TESEV) izni olmadan elektronik veya mekanik (fotokopi, kay t veya bilgi depolama, vb.) yollarla ço alt lamaz. Bu raporda yer alan görüşler bir kurum olarak TESEV in görüşleriyle birebir örtüşmeyebilir. TESEV Dış Politika Programı, bu yayının hazırlanmasına ve tanıtılmasına katkılarından ötürü Açık Toplum Vakfı na, İngiltere Dışişleri Bakanlığı na ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu na teşekkür eder.