Michael Mashon: Kubrick uzayı resmen baştan yarattı



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Radyo-Televizyon ve Sinema Lisans 2011 Yılı Müfredatı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

İletişim Fakültesi Radyo - Televizyon ve Sinema Lisans 2011 Yılı Müfredatı (Radyo - Televizyon ve Sinema B)

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

2014 BOX OFFICE RAPORU

EVRİM TRANSCENDENCE 10 EKİM DE SİNEMALARDA!

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

manzaraadalar.com.tr

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Oyunculuk herkesin harcı değil!

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

Bu ödül veda için olmasın

11 Eylül de Sinemalarda

Belmin Söylemez: Bütün mesele, bir şeyi anlatmaya çalışmak ve farklı yöntemler denemek

14. New York Türk Film Festivali

Anna Branford. Violet Mackerel in Küçük Sürprizler Teorisi

Yönetmen VIJAY KRISHNA ACHARYA. Yapımcılar ADITYA CHOPRA. Türü Aksiyon. Oyuncular AAMIR KHAN KATRINA KAIF TABRETT BETHELL

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Sosyal Ajan. Melek mi Şeytan mı? ÖYKÜ. Marka Uzmanı GİZEM. Kokusunda Davet var ÖZKAN

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

Patrick Raynal: Senarist, sinemanın araçlarından sadece biri

Hatta, geçmişte denemiş olduğunuz diğer 'metodlar'dan muhtemelen DAHA KOLAY (ve çok daha eğlenceli!)

26. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 23 Nisan - 3 Mayıs 2015 ULUSAL BELGESEL FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Düşüncelerimizi, duygularımızı ve kültürümüzü oyunlar aracılığı ile ifade ederiz.

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

WALTER MITTY NIN GİZLİ YAŞAMI 3 OCAK TA SİNEMALARDA!

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi)

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

25 NİSAN DA SİNEMALARDA

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Yer yüzündeki en küçük, en hafif Handycam

Perseid Göktaşı Yağmuru: Ağustos

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Paketi. Albüm ve Baskı Seçenekleri

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Bilgi Çağında Kütüphane

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

Buruşuk Ömer Destanı

Carousel'de Alışveriş AYBIKE TURAN. 54 Carousel Instyle

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

13. New York Türk Film Festivali

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Koçluk Sürecini Amaçlara ve Sonuçlara Göre Yönetir. R. ŞAFAK KEKLİK

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Festivalin Tarihçesi

36. İFSAK ULUSAL KISA FİLM YARIŞMASI BAŞVURU FORMU

Müthiş Bir Başarı Öyküsü - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

MB MMC BAKÜ. BAKÜ : Orxan İsmayilov. İSTANBUL: Orkide Bulut. İZMİR: Barış Bulut

CANIM KARDEŞİM BENİM 3D ANİMASYON FİLMİ BASIN KİTİ

Yönetmen: Nicolas Winding Refn Oyuncular: Ryan Gosling, Kristin Scott Thomas, Vithaya Pansringarm Senaryo: Nicolas Winding Refn Görüntü Yönetmeni:

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

HAYATTA İMKÂNSIZ DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Bir dil bir insan. Daha Fazla Kişiyle Bağlantıya Geçin

İsmail Aybars Tunçdoğan

Video Reklamcılığında, Daha Uzun Videolar Daha Güçlü Videolar mıdır?

Panzehir 9 Mayıs ta Sinemalarda - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

E-KİTAP SATIŞLARINIZLA, SÜREKLİ BİR GELİRE NE DERSİNİZ? By Alia RİOR. Alia RİOR

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Kobe: Beşiktaş ile Görüştüm

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

küçük bizon kızılderili köyü

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Orhan benim için şarkı yazardı

Saf Stratejilerde Evrimsel Kararlılık Bilgi Notu Ben Polak, Econ 159a/MGT 522a Ekim 9, 2007

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz?

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Ara Güler: Sanat, olmayan şeydir.

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

Sonrası. Jewett, Keman. Özcan Ulucan, Keman. Tuba Özkan, Viyola. Ozan Tunca, Cello. Program ile ilgili detaylar ise

53. ULUSLARARASI ANTALYA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJLI FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ

Öncelikle teknik detayları anlamak için Deniz Oktar ın 2000 yılında PCNet için yazdığı yazıya göz atmakta fayda var.

Transkript:

Michael Mashon: Kubrick uzayı resmen baştan yarattı ABD Kongre Kütüphanesi Film Bölümü Küratörü Dr. Michael Mashon, 28 Mayıs 2001 de ABD de yapılan film koruma çalışmaları konusunda bir konuşma yaptı. Yönetmen Stanley Kubrick in ünlü filmi Dr. Strangelove ın gösterimi öncesinde gerçekleşen konuşmada Kubrick in sinema anlayışına da değindi. M ichael Mashon: Dr. Strangelove (1964) çalıların altına saklanmış bir film değil. Birçok kişi Stanley Kubrick filmlerini sever. Bu film de benim favorilerim arasındadır. Benim asıl favori filmim Barry Lyndon dur (1975) ki sanırım dünyada sadece dört ya da beş kişi bu filmi gerçekten sevmiştir. Muhakkak ki Dr. Strangelove da muhteşem bir film. Önce Stanley Kubrick ten biraz söz edelim. Kendisi kariyerine aslen fotoğrafçı olarak başlamıştır. Zaten filmlerine ve filmlerindeki sinematik kaliteye baktığımızda çok da şaşırtıcı gelmez bize bu. Kubrick, görsel olarak muhteşem yetenekli biri. Muhtemelen de bu sayede, 1950 lerde Look adlı Amerikan dergisinde fotoğrafçı olarak çalışmaya başladı. Verilen bir görevde kendisinden bir boksörün fotoğraflarını çekmesi istenir. O da boksörü maçın olacağı gün a- dım adım izler. Birçok fotoğrafını çeker. Sonra bu konu hoşuna gider. RKO adlı Amerikan bir film stüdyosuna gidip onlardan bir boksörün filmini çekmesi durumunda ona para verip veremeyeceklerini sorar. Sonra tekrar aynı boksörü, boks maçının olduğu gün takip eder. RKO bu

314 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 filmi, asıl filmden önce gösterilen kısa bir film olarak gösterir. Filmin adı Dövüş Günü (The Day of the Fight, 1951). Bulup izlemesi çok zor olan bir filmdir. Zira 1951 den sonra tekrar gösterilmemiştir. Bunu Stanley Kubrick de istememiştir. Zaten ilk filmlerini kendisi de sevmez ve herhangi bir yerde gösterilmesini de istemez. Birkaç kısa belgesel deneyiminden sonra da 1954 te ilk uzun metraj filmini yaptı. Ancak asıl ününü 1957 tarihli Kirk Douglas ın oynadığı savaş karşıtı bir diğer muhteşem film Zafer Yolları (Paths of Glory) ile kazandı. Daha sonra 1960 yılında en atipik filmi sayılan Spartaküs ü (Spartacus) yönetti. Bu sanırım o zamanların Gladyatör ü (Gladiator, 2000) diyebileceğim bir kostüm dramaydı. Bu, ne Kubrick in o zamana kadarki tarzına ne de sonraları benimseyeceği tarza yakındı. Lolita (1962) ve onu izleyen filmlere gelindiğinde, artık tipik ve klasik Kubrick tarzı ortaya çıktı. 1964, Dr. Strangelove un doğuş tarihidir. Dr. Strangelove bir film olma yolunda ilk adımlarını atarken, Kubrick in, aslında bir drama olarak kurguladığı bu filmi son şekline getiriş öyküsü çok ilginçtir. Dr. Strangelove ile yaklaşık aynı zamanlarda yapılan Soğuk Savaş (Fail-Safe, 1964) ve Sahilde (On the Beach, 1959) gibi filmler de aynı nükleer silahlanma ve Birleşik Devletler ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan Soğuk Savaş dönemi temalarından feyz alan konuları işler. İşte Kubrick de Dr. Strangelove ı da bu yönde kurgulamaya başlar. Bu bir drama olacaktır. Çok nadiren verdiği röportajlarından birinde bir gazeteciye söylediği gibi; senaryoyu yazarken kendini komik bölümleri çıkarırken yakalar. Yolda, bunların nükleer bir savaşın dramına pek uygun düşmeyecek kadar gülünç ve saçma olduğuna karar verir. Bu bölümleri çıkarıp durmaktadır ancak bir noktada ne kadar çok komik bölümü çıkarttığının farkına varır. İşte o anda bütün çıkardığı bölümleri senaryoya yeniden ekleyip filmi komedi tarzında çekmeye karar verir. Bana soracak olursanız, Dr. Strangelove ı bu kadar çok beğenmemim sebebi ve onda sevdiğim bölümler büyük

Michael Mashon 315 ölçüde o döneme olan ilgi ve merakımla paraleldir. Bence bu filmi izlerken üzerinde durulması gereken önemli noktalar bunlar. Kubrick ışık konusunda ne kadar ustaysa, set tasarımı konusunda da o kadar ustadır. Hatta Barry Lyndon u bu kadar sevmemin bir nedeninin de ışık kullanımı ve set tasarımı olduğunu düşünmüşümdür. Bu filmi izlediyseniz, bazı sahnelerde hiç ışık kullanılmadığını, sadece bir mum ışığı altında geçtiğini fark etmişsinizdir. Tek kelimeyle muhteşemdir ama hep söylerim florasan ışığı böylesine kullanmakta Kubrick in üstüne yoktur. Bunu Dr. Strangelove da florasanla aydınlatılmış adı savaş odası diye geçen karargahta da böyle kullanır. Filmdeki bazı odalar son derece klostrofobiktir ve izleyici bu karanlık a- lanlar arasında bir ileri bir geri sallanıp durur. Hatta başka minik bir detay da vereyim. Filmin sonu aslında o savaş odası nda bir pasta savaşıyla bitecekmiş. Odadaki herkes eline bir pasta alıp birbirlerinin suratına atacaklardı ama Kubrick bu sondan vazgeçmiş. Filmi henüz izlememiş olanlarınızı düşünerek sonunu söylemeyeceğim. Ama Dr. Strangelove, Kubrick veya filmlerin korunması hakkında ya da bunların peşi sıra soracağı herhangi bir sorusu olanlara yanıt vermekten büyük mutluluk duyarım. Burada peşinde olduğumuz şey sadece kendi sinema mirasımızın zenginliğinden söz etmek değil, aynı zamanda da gerek Amerikan sineması olsun gerekse Türk sineması olsun her birinin kendi zenginliklerini ortaya koymak. Birleşik Devletlerde Türk sinemasına pek fazla yer verilmez ama gösterildikleri zaman da genellikle oldukça kalabalık bir izleyici çekerler. Ancak bu miras halen tehlike altında ve bunun sebebi de filmlerin bizleri duygulandırmak, eğlendirmek veya sinirlendirmek dışında ayrıca bizlere dünya değiştirme fırsatı yaratan o kanatları takabilmeleridir. Filmlere tutunmak mümkündür, onlara bu konuda güvenebiliriz. Bir filmi fiziken elinize almanız ve filmin fiziksel bir şey olmasından dolayı onu aşağılamanız, bulunduğu noktanın altında bir yere koymanız mümkündür. Bu içinde

316 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 yaşadığınız zamanın sizde yarattığı tahribatla, sizden alıp götürdükleriyle çok yakından alakalıdır. Doğru çevresel koşullar altında saklanmazlarsa filmler solabilir, unutulmaya yüz tutabilir, tozlanıp küflenebilir ve olduğundan daha hafif çekebilir. İnsani yaşam süresinden daha kısa bir zamanda ölebilir bir film. İşte böyle bir eseri kaybettiğimizde, kültürümüzü yaşatan hayati bir maddeden de yoksun kalmış oluruz. İstatistikler gerçekten telaşa kapılmamızı gerektirecek sayıları ortaya koymakta. Amerika da arşivlerde 1928 civarı ve bundan önceki yıllarda çekilmiş sessiz sinema örneklerinin %80 inden fazlasının izlenemez halde olduğu ya da kaybolduğunu tahmin ediyoruz. Bugün Film Merkezi gibi bir yere gidip de binden fazla filmi elinizin altında bulabildiğiniz bir dönemde bunu kabul etmek size belki de inanılmaz gelebilir. Neredeyse her köşe başında bir DVD dükkanları varken. Bu çağda filmlerin ortadan kaybolma ihtimali imkansıza yakın. Ama gerçekten böyle bir şey de var. 1950 den önce çekilen filmlerin yarısından fazlasının kaybolduğunu tahmin ediyoruz. Hatta 1950 lerde yapılmış filmlerin bile (özellikle 1950 ler, 1960 lı yıllar ve 1970 lerin ilk renkli filmleri) pembeleştikleri ortada. Bu 1950 lerde kullanılan film stoklarından kaynaklanan bir solan film sorunu idi. Çok büyük bir problemdi. Bu konu hakkında anlatmayı sevdiğim 1997 den kalma bir anekdot var. George Lucas Yıldız Savaşları Üçlemesi (Star Wars Triology) gösterime girmiş olduğu halde, Yıldız Savaşları nı yeniden gösterime sokmuştur. Lucas filmi yeniden çekmeye karar verdiğinde bir de bakmış ki filmin orijinal kopyaları yeniden kullanılamayacak kadar berbat durumda. Yıldız Savaşları nın orijinal kopyalarını yeniden kullanılamayacak halde bulduklarında, başka çözümler aramaları gerekmiş. Sadece burada sadece yirmi beş yaşındaki bir filmden söz ediyoruz. İşte sinema tarihimizde kaybettiğimiz mirasımız. Ben Kongre Kütüphanesi nde görevliyim ve bu kurum Birleşik Devletlerdeki en eski kültür kurumu. Geçen ay

Michael Mashon 317 201 yaşımıza girdik. Yeni yaşımız belki Amerika da da Türkiye tarihinde de daha geçenlerde gibi algılanacak ama son otuz yılımızı 1894 itibarıyla bir film arşivi oluşturmakla geçirdiğimizi biliyorum. Ohio Dayton daki askeri üste kendi film koruma laboratuvarımız var. Şimdi en geniş anlamda muhafaza ile ne demek istiyorum? Nitrat film stoklarından çekilen filmleri ele aldığımızdan söz ediyorum. Nitrat, stüdyoların 1950 den önce en çok kullandığı maddeydi. Bu özel bir film türüdür. Ancak nitrat son derece yanıcı bir madde olmakla birlikte aynı kalitede olması bazında stoklarına da pek de güvenilmezdi. Kullandığınızın aynısını bulsanız bile, elinizde patlaması ya da parlaması her zaman mümkündü. Bu yüzden de stüdyoların çoğu ellerinde nitrat bulundurma sorumluluğunu almak istemezdi. Nitrat kopyalar sinemalardan stüdyolara geri geldiklerinde ise aynı sebepten dolayı filmin gümüş içeriğinden eritilerek yeniden dağıtılırdı. İşte biz bu nitrat filmleri alır ve onları 1949 yılında çıkan asetat bazlı daha güvenli bir stok sistemine aktarırız. Dolayısıyla, muhafaza dediğim şey aslında nitrat bazlı filmlerin asetata aktarılmasından ibarettir. Dayton daki laboratuvarımızdan söz ederken de yılda 500.000 metrelik nitrat bazlı filmin bu güvenli ortama aktarıldığı bir yerden bahsediyorum ama stoklarımızda 35 milyon metre üzerinde bir nitrat film beklediğini de söylemem gerek. Çok yol kat ettik ama şimdilik bu kadar zahmete karşın gelebildiğimiz nokta bu. Bugün aralarında İstanbul TRT 2 de dahil olmak üzere birçok farklı arşivle işbirliği yapıyoruz. Bu hafta sonuna doğru da bazı programlar yapmaya başlayacağız. Hollywood stüdyolarıyla da çalışmalarımız oldu. Amerikan Kongre Kütüphanesi dünyanın her yerinden film toplayan bir kurumdur. Mesela Warner Bros. stüdyolarının 1927 1949 arası piyasaya sürdüğü bütün filmlerin orijinal negatifleri bizdedir. Bu da Casablanca ve Humphrey Bogart, James Cagney ve bütün Bette Davisler demek. Ama bizim çabamız daha çok yetim film ler dediklerimiz üzerine. Yetimler, haklarına kimsenin sahip çıkma-

318 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 dığı ve bu yüzden de muhafazakarıyla ilgili kuruş harcayacak birileri bulunmayan filmlerimizdir. Genel eğilimimiz stüdyoları kendi film muhafazalarını finanse edecek fonların oluşturulmasına yardımcı olmalarını istemek olsa da vergi ödeyenlerin paralarını kullanmayı tercih ederiz. Çünkü biz de finansal olarak Birleşik Devletler tarafından korunan bir devlet kuruluşuyuz. Bu paraları yeni makara alımları, belgeseller, ev çekimi video kayıtları ve kimsenin haklarına asla sahip çıkmayacağı buna benzer işlere harcamayı isteriz. İşte sizi bu akşam baş başa bırakmayı düşündüğüm önemli konu bu. Hepimizin bir şekilde bu film muhafazası çabalarında rolü var. Dr. Strangelove gibi artık ilk gösterimi bitmiş olan filmleri izlemeye sinemaya gitmek, muhafaza alanı ve anlamında bize bazı yollar açıyorlar. Mesela kendi adıma bir filmi izlemem için en keyifli ortamın böyle bir yer olduğunu söyleyebilirim. Ben filmi karanlık bir sinema ortamında başka izleyicilerle birlikte seyretmeye bayılırım. Film izlerken o filmi paylaştığınız sinefil ortamını başka bir yerde yaşamanız mümkün değildir. Yanlış anlamayın, evimde film izlemekten de müthiş bir haz alırım ama topluca izlemek başka bir keyiftir. Film aslında bir halk sanatıdır, bize nereden geldiğimizi, nerede kaldığımızı, kim olduğumuzu ve hatta bütün bunların bizi nereye götüreceğini, nereye varacağımızı bile gösterebilir. Ama film muhafazası insanın seyircinin önüne çıkmasını ve taşın altına elini koymasını gerektirir. Dinleyici Soruları Türkiye de tüm Laurel Hardy filmlerinin maalesef yakılmış olduklarını biliyor musunuz? Bunlar zamanında muhteşem bir dublajla Türkçeye kazandırılmıştı. Laurel ile Hardy nin Amerikan aksanıyla konuştukları bir Türkçeyle. O kadar komikti ki ilk kez orijinal İngilizceden izlediğimde o kadar da komik gelmemişti bana. Çok ama çok komiklerdi. Marx Brothers da böyle Ferdi Tayfur adlı komik bir dublör seslendirmişti tüm

Michael Mashon 319 bunları. Maalesef bunları muhafaza etmeyi başaramadık ama hakikaten muhteşemlerdi. M ichael Mashon: Eh tabii bilirsiniz ki; Laurel Hardy seslendirmelerinin çoğunu zaten bizzat kendileri yapardı. Ayrıca İspanyolca filmleri de vardı. Bizim koleksiyonumuzda çok İspanyolca Laurel Hardy filmi var. Laurel Hardy i hatırlayanlarınız bilecektir. Bazen filmlerde fazla bir diyalog geçmezdi. Ünlemlerle geçiştirildi bu düşme sahneleri ki bu çok utanç verici. Neyse, sonuçta yıllar i- çinde değirmenden çok su aktı. Bütün suçun stüdyoların olduğunu söyleyecek değilim tabii ki. Video teknolojisi stüdyolara muhafazayı yeniden düşündürür oldu. Hani eskiden stüdyoların işi ekonomik tutmak için de çaba gösterdiklerini düşünürdük ya. 1920, 1930 ve hatta 1940 larda stüdyo sahibi olanlar ve bir film yapmaya soyunanlar filmlerini tiyatro sahnelerinde buluverirdi. Tiyatroda izlediğini kim sinemada yeniden izlemek istesin ki? Bu işten para kazanmanın tek yolu senaryoyu tiyatro sahnelerine gerisin geri yollayıp, işi orda yeniden canlandırmaktı. Şimdilerde o da sadece film çok tuttuysa, tekrar izliyor insanlar. Walt Disney in Amerika da bu kadar popüler olması yüzünden Pamuk Prenses her on senede bir yeniden çığır açmakta. Bu bir alışkanlık haline gelmiş durumda. Disney yapımı filmleri piyasaya ne sıklıkta yeniden sürerseniz sürün, yine de aynı gişeyi yapacak ve yeni versiyonlarıyla yeniden izleneceklerdir. Zaten onlardan para kazanmanın tek yolu da budur. Bugünlerde çok popüler olsa bile aynı filmi yeniden izlemeye gidenlerin sayısı oldukça düşük. Amerika da Walt Disney Pamuk Prenses i her on yılda bir yeniden popüler edilmesi gerektiğine inanmış. Bu zaten yapageldikleri bir şey. Bu yüzden Disney filmleri yeniden piyasaya sürülmeye devam ettikçe devrenin tiyatro sahnelerinde tamamlanması beklenen bir şeydir. Disney filmlerin korunması konusunda hep çaba gösteren bir kuruluş olmuştur. Diğer stüdyolar bunu yapmadı. Bazı filmleri saklar, diğerlerini gözden çıkarırlardı.

320 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 Bize biraz da temizleme sürecinden söz eder misiniz? M ichael Mashon: Bu çok karışık bir meseledir. Bazı filmler insanların dedikleri gibi makaraya sarılırken temizlendi diye muhafaza edilmiş sayılmaz. Mesela Yıldız Savaşları, yani Lucas ın görmemizi istediği materyali düşünelim. Negatiflerin don halini yapmak için kullandıkları negatifler vardı ellerinde. Biz de geriye dönüp yeniden inşa etmemiz gereken her ne varsa, onları yeniden ayağa kaldırdık. Sonra da onlar bizi dijital formatlara transfer edip filmi baştan yıkadılar. Filmlerdeki tüm çizikleri, her kalıcı işareti oradan fiziksel olarak çıkarabilirler aslında. Her şeyi başa sarıp renkleri elden geçirebilir, şöyle biraz havasını değiştirip filmin oturduğu gerçek zemini baştan yaratabilirler. Onun yaptığı da bundan farksızdı. Biraz geriye gitti ve dijital kopyaya eskilerden biraz ekleme yaptı. Sonra bunları alıp topluca yeni bir filme transfer ettiler. Tamam, belki buna restorasyon da diyebiliriz. Bu neredeyse yeni bir film çekmekle aynı şey ama günümüze gelindiğinde bu şekilde yapılan başka filmler de var. Elimizdeki Dr. Strangelove kopyası, Stanley Kubrick in stüdyosu Colombia çıkışlı. Üstelik de bu, Kubrick in şahsen başında bulunduğu bir negatif çıkarma aşamasıdır. Çıkan işe baktığında Dr. Strangelove ın 1984 yılında büründüğü kişilik onu hayal kırıklığına uğratmıştı ama tabii Stanley Kubrick o zamanlar sadece başarılı bir yönetmendi ve negatifleri gözden geçirmesine stüdyo izin vermemişti. Sonuçta izlediğiniz film, ekrana yansıyan Dr. Strangelove görüntüsü budur. 1990 ların ortalarına gelindiğinde, Stanley Kubrick artık doğmuştu. Artık geriye dönüşleri ve yeni negatiflerin üretimi üzerinde gücünü kullanabilir hale gelmişti. Temelde yaptığına gelecek olursak, gerçekten de filmi geriye sardı, filmi başka bir zamana taşıyarak ona yepyeni bir boyut kazandırdı. Sanırım doğru kelime bu. Ve işte bu da zamanı geriye alarak filmin su sırasında yapılan hataları düzeltmek gibi bir şey.

Michael Mashon 321 Fotoğraf gibi ama çok daha karışık. Buna restore etmek de diyebilirsiniz ama bizim Amerikan Kongre Kütüphanesi nde yaptığımız restorasyon işlerine filmi restore etmek olarak tabir ederiz. Aslında burada kastettiğimiz geriye dönüp izleyicinin filmi ilk izlediği halini yakalamaktır. Buna en iyi örneklerden biri restorasyonunu yeni yaptığımız 1930 lardan kalma savaş karşıtı filmlerden Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (All Quiet on the Western Front) olabilir. Film Birleşik Devletlerde 1930 yılında gösterime girmişti ve sonra da denizaşırı ülkelere gitmişti. İngiltere kopyasıyla Fransa kopyası birbirlerinden farklıydı. Almanya ve İtalya kopyaları da öyle. Her yerde farklı yerleri kesilmişti. Özellikle Almanya daki makaslar çok daha enteresan çalışmıştı. Filmdeki iyi adamlar Almanlar değildi. Bu nedenle orada etnik duyarlılık ve ulusal hassasiyet bazında daha farklı bir şekilde kırpılmıştı. Bu arada Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok un orijinal kopyası da kayboldu. Biz de ne yaptık, dünya üzerinde filmden haberi olan herkese ulaşıp Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok u bir araya getirmeye çalıştık. Topladıklarımızı Birleşik Devletlere getirip çekim senaryosunu ve asıl senaryoyu yeniden çıkardık. Bütün filmi başa sardık. Böylece şimdi izleyici filmin 1930 daki asıl halini izleyebilir. Yine benzer bir film üzerinde çalışıyoruz şimdi. Önümüzdeki ay bitmiş olur. Amerikalı aktör Paul Robeson un oynadığı İmparator Jones (Emperor Jones, 1933) adlı film. Doğrusu bu filmin restorasyonunu bir an önce tamamlamayı çok istiyorum. O kadar zor bir iş ki anlatamam. Elimizde bir yığın negatif var, bunlardan biri de Rusya Devlet arşivlerinden. Bir de orijinal soundtrack diski bulduk. Filmin müziği niye diske alınmış, inanın hiçbir fikrim yok ama bu diskte İmparator Jones un orijinalinde bulunmayan bir diyalog geçiyor ve bir de şarkı var. Böylece geri dönüp şarkıyı filmde uygun bir yere yerleştirdik. İşte muhafaza ile restorasyon arasındaki fark bu. Bizim tek amacımız gelecek nesillere bu filmleri ulaştırabilmek. Video bu işte en büyük yardımcımız.

322 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 Stüdyolar 1970 lerde filmleri piyasaya vermeye pek de istekli değillerdi. Herkesin sinemaya gitmektense filmleri evlerinde oturup izleyeceklerinden korkarlardı. Herhalde insanların topluca film izlemesinin nasıl bir his olduğu a- kıllarından çıkmıştı. Yani Hollywood her yıl daha çok para kazanmaya devam ediyor. Çünkü her sene daha çok insan sinemaya gidiyor. Tabii bu arada video da tavan yaptı ama aslında daha çok eski filmleri arayan izleyiciye hitap ediyor ki benim de videoda en hoşuma giden şey bu. İnsanları eskiye ulaştırabilmesi. Amerikan Kongre Kütüphanesi nde biz de bayağı bir video muhafazası işi yapıyoruz ama bu başka bir konu. Film muhafazasının çok basit bir iş olduğunu söyleyebilirim. Filmlerin nasıl koruncağını biliyoruz, onları arşive yerleştirebiliyor ve bundan üç yüz yıl sonra arşivler işe yaramaz hale gelse bile bunları başka bir arşive aktarıp bir beş yüz yıl daha arşivleri bozulmadan muhafaza etmeyi de biliyoruz. Oysa video çok sorunlu bir alan. Videolar o kadar dayanıklı değildir. Koleksiyonumda on beş yirmi yıllık videolar var ve hala da güzel görünüyorlar ama video muhafaza edilebilir bir ortam değildir. Onlar sadece erişim için iyi çalışan birer anahtardır. Burada elinizin altında muhteşem bir arşiv var ve her üniversitenin böyle bir arşivi olmasını çok isterim. Ben Lousiana Üniversitesi ndeyken böyle bir arşivimiz yoktu. Bu kadar filme ulaşabilmek inanılmaz güzel bir şey. Bizim Amerikan Kongre Kütüphanesi nde yaptığımız, bu filmleri onlara her zaman ulaşabileceğiniz bir formata sokmak. Hiçbir şeyi kaybetmek istemiyoruz. Gelişmeleri izliyorsunuz ama ya bu son proje hakkındaki görüşleriniz nedir? Yapay Zeka dan (Artifical Intelligence, 2001) söz ediyorum. Michael Mashon: Bu çok yerinde bir soru. Yeni Spielberg filmi, biliyorsunuz sanırım, burada Eylül de gösterime girecek. Amerika da Temmuz da başlıyor. Kubrick in bir senaryosundan uyarlanmış. Kubrick adını duymuş olan herkes bu filmi izlemeye gidecektir. Akılla-

Michael Mashon 323 rında bakalım bizim Kubrick amca bu filmi nasıl çekmiş gibi bir düşünce olacak. Spielberg i severim bakın, yani yanlış anlaşılmasın ama Steven Spielberg le aramıza kritik mesafeyi koyabildiğimizde ne kadar iyi bir filmci olduğunu daha iyi anlayabileceğiz. En azından Amerika da. Sizlerin Türkiye den ona nasıl baktığınız konusunda pek fikrim yok. Ama bu adam Amerika da çok popüler filmler yapan bir sinemacı olarak görülür. Kubrick Yapay Zeka yı çekmek için uzun zamandır birlikte çalıştığı Warner Bros a teklif götürdüğünde şirket iflasın eşiğindeydi ve Kubrick in sunduğu bütçe de astronomik bir rakamdı. Sonrasında neler olduğu oldukça açık. Gözü Tamemen Kapalı yı (Eyes Wide Shut, 1999) yönetecek ve ardından da çok reklamı yapılacak bir film daha çekecekti. Böylece Yapay Zeka için ona bütçe sağlanacaktı ama buna ömrü yetmedi. Gözü Tamemen Kapalı da o kadar iyi iş yapamadı. Ellerindeki para 2 3 milyon dolardı. Yapay Zeka nın yapımcıları çok ses getirecek ticari bir film yapıp onun geliriyle daha gönüllerine göre başka bir film çekmeyi istiyorlardı. Yapay Zeka nın tarz olarak Kubrick e çok daha yakın düşecek bir film olacağını düşünüyordum. Ne yazık ki işler öyle gitmedi. Tabii bu filmi ilk duyduğumda yeni bir 2001 olacağını düşünmüştüm. Bence Kubrick in en güçlü yanlarından biri de bizlere uzayın neye benzediğini gösterme şeklidir. 2001 gösterime girdiğinde insanlar çoktan uzaya çıkmışlardı bile. Ama 2001 öncesinde çekilen uzay filmlerine bir bakın. Peki, onun 2001 de yaptığından farklı bir şey yapan çıktı mı? Hayır. Uzayı resmen baştan yarattı ve herkes filmlerde uzayın böyle çıkması gerektiğine inanarak uzayı onun kullandığı gibi kullanmaya başladı. 2001 bana göre tekrar tekrar izlenecek bir film değil. Gerçi bu sadece benim fikrim tabii. Ben daha çok üstünde tartışabileceğim filmleri severim. Yine de sinema tarihinde görsel etki açısından 2001 i geçebilecek çok fazla film yoktur.

324 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2001 Bir nokta da Spielberg üzerine söylemek isterim. Eleştirel bir mesafe gerektiriyor yine bu. Başka bir şey araştırırken Alfred Hitchcock hâlâ film çekerken yazılmış yazılarla karşılaştım. Yükseklik Korkusu (Vertigo, 1958), Arka Pencere (Rear Window, 1954), Rebecca (1940) ve Aşktan da Üstün ü (Notorious, 1946) yaparken rahatsız edici filmler yapan bir adam olarak tanımlanmış. Kendi tarzında iyi olduğu söyleniyor ama üzerine çalışılacak kadar büyük bir yönetmen olduğu söylenememiş. Bizim zamanımızda söylenen bir şey bu. Bu yüzden bazı yönetmenlere eleştirel bir mesafe ile yaklaşmalıyız. Mesela Godard, Truffaut gibi bazı yönetmenler kendi zamanlarında ciddiye alınmış sanatçılar. Bu yüzden Kubrick e de bu eleştirel mesafe ile yaklaşmalıyız. Western filmleri ustası John Ford ölene kadar takdir edilmemişti. Takdir edilmek için ölünmesi gerektiğini söylemiyorum. Ama bazen ölmek kariyerin zirvesi olabiliyor. Michael Mashon Kimdir? Maryland Üniversitesi nde Radyo Televizyon Sinema dalında doktorasını tamamladı. Sinema ve yayıncılık teorisi ve tarihi üzerine makaleler yayımladı. 1920 ler ve 1930 lar sineması üzerine uzmanlaştı. Halen Washington DC de yaşıyor ve Amerikan Kongre Kütüphanesi Film Bölümü Küratörlüğü görevini sürdürüyor.