Mayıs - Ağust os 2014 Tescillidir Marka



Benzer belgeler
EMEK-TEKNOLOJİ-İŞSİZLİK İLİŞKİSİ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ. 9. Hafta: Post-Endüstriyel Toplumlarda Emek

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

TÜRKİYE VE DÜNYADA İSG

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

HAZİRAN 2016 Gebze Ticaret Odası Ticaret Bölümü

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

BURSA DA İLK 250 ŞİRKET VE İSTİHDAM

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

TEKNOLOJİ KULLANIMI. Teknoloji ile Değişen Çalışma Hayatı

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

SANAYİDE GELİŞMELER VE İSTİHDAM EĞİLİMLERİ. Esra DOĞAN, Misafir Araştırmacı. Damla OR, Yardımcı Araştırmacı. Yönetici Özeti

Editörler Prof.Dr.Mustafa Talas & Doç.Dr. Bülent Şen EKONOMİ SOSYOLOJİSİ

İŞSİZLİK BÜYÜK ÖLÇÜDE ERKEKLERDE YAŞANAN İŞGÜCÜ ARTIŞI İLE İSTİHDAM KAYIPLARINDAN KAYNAKLANIYOR

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

DERSTE KAZANDIRILACAK ÖZELLİKLER KAPSAM HAFTALARA GÖRE DERS PROGRAMI ÖNERİLEN KAYNAKLAR

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

Tablo 1. Seçilen Ülkeler için Yıllar İtibariyle Hizmetler Sektörü İthalat ve İhracatı (cari fiyatlarla Toplam Hizmetler, cari döviz kuru milyon $)

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

ĐSTĐHDAM AÇISINDAN ĐLK 250 Prof. Dr. Şükrü Kızılot Gazi Üniversitesi Arş.Gör.Özgür Şahan Gazi Üniversitesi

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

1. Hafta: Giriş ve İletişim, Teknoloji ve Toplum İlişkisine Dair Temel Yaklaşımlar

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Ekonomik Araştırmalar ÖDEME DAVRANIŞLARI. Mayıs Şirketlerin işletme sermayesi ihtiyaçları için iyi stok yönetimi çok önemli

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

Ticarileşme ve Sağlık Emek-Gücü

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

SEKTÖREL GELİŞMELER İÇİNDEKİLER Otomotiv. Beyaz Eşya. İnşaat. Turizm. Enerji. Diğer Göstergeler. Sektörel Gelişmeler /Ağustos

TÜRKİYE DE VE DÜNYA DA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Sayı - Issue - 8, 2015/1

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ. 5. Hafta: Kitle Örgütlenmesinin Krizi ve Endüstri Sonrası Dönüşüm

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Çalışma alanları. 19 kasım 2012

BÜRO, MUHASEBE VE BİLGİ İŞLEM MAKİNELERİ İMALATI Hazırlayan M. Emin KARACA Kıdemli Uzman

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

GRAFİK 1 : ÜRETİM ENDEKSİNDEKİ GELİŞMELER (Yıllık Ortalama) (1997=100) Endeks 160,0 140,0 120,0 100,0 80,0 60,0 40,0 20,0. İmalat Sanayii

İktisat Tarihi II. XI. Hafta

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül)

A Y L I K EKONOMİ BÜLTEN İ

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı. 25 Şubat 2019

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2014, No: 90

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR, Dr.Emirali KARADOĞAN

REKABET GÜCÜ VE DEĞİŞEN DÜNYA TUNCAY SONGÖR REKABET KURUMU II. BAŞKANI KURUL ÜYESİ

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Hizmet Pazarlaması. Umut Al BBY 401, 19 Kasım 2013

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkiye de Yabancı Bankalar *

Toplumlar için bilginin önemi

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

ELEKTRONİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ (ELECTRONIC HUMAN RESOURCES MANAGEMENT) E- İKY / E- HRM (I)

2014 OCAK AYI İŞSİZLİK RAPORU

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİ İŞLETMELERİ (KOBİ LER) ODA RAPORU

Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme Selin Arslanhan Araştırmacı

Transkript:

4 ir illid Mayıs - Ağustos 2014 Ma rk esc at

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayını olan Çalışma Dünyası Dergisi yılda üç kez yayımlanan HAKEMLİ DERGİ dir. Dergide yayımlanan makaleler en az iki hakem tarafından okunmaktadır. Çalışma hayatına ilişkin makale, inceleme ve araştırmaların yer aldığı derginin amacı; çalışma hayatına ilişkin akademik ve mesleki gelişime katkı yapmaktır. Çalışma Dünyası Dergisi, Asos Index ve Ebsco tarafından indekslenmektedir. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nın Dört Aylık Hakemli Dergisidir ve Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, Çalışma Dünyası Dergisi Logosu, 23/07/2014 tarihinde Türk Patent Enstitüsü nün 2013/65622 marka numarası ile tescillidir.

Mayıs-Ağustos Cilt: 2 Sayı:2 Yıl: 2014 May-August Volume:2 Number:2 Year:2014 Sahibi / Owner of the Journal Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Adına Ahmet ERDEM (Müsteşar / Undersecretary) ÇALIŞMA DÜNYASI DERGİSİ Hakemli Dergi Genel Yayın Yönetmeni / Publication Manager Dr. Mehmet Selim BAĞLI (Müsteşar Yardımcısı / Deputy Undersecretary) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Desk Editor Mustafa DİNÇ (Strateji Geliştirme Başkanı V.) Editör / Editor in Chief İlknur POLAT Editör Yardımcısı / Co-Editor Nurettin ALBAYRAK Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın / Type of Publication: Local Periodical Yayın Aralığı: Dört aylık / Frequency of Publication: Three times per year Dili: Türkçe ve İngilizce / Language: Turkish and English Tasarım / Design: Eflal Ajans Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Basım Yeri / Printed by: Eflal Ajans Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Kazım Karabekir Cad. Koyunlu İşhanı No: 95/ 1-A İskitler / ANKARA Basım Tarihi / Press Date: 21.11.2014 ISSN: 2148-1245 İletişim Bilgileri / Contact Information İnönü Bulvarı No: 42 Emek / Ankara / Türkiye Tel: +90 312 296 64 65 Fax: +90 312 215 18 00 Web: http://cddergisi.csgb.gov.tr Mail: editor@csgb.gov.tr Çalışma Dünyası Dergisi Tüm hakları saklıdır. Bu Dergi nin tamamı ya da Dergi de yer alan bilimsel çalışmaların bir kısmı ya da tamamı 5846 sayılı Yasa nın hükümlerine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nın yazılı izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Dergide yayımlanan makalelerdeki görüşler ve fikirler yazarlara ait olup, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nı bağlamaz. 2

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Dr. Mehmet Selim BAĞLI Başkan Mustafa DİNÇ Üye Kayhan ÜNAL Üye Naim KAVLAK Üye Sadettin AKYIL Üye İsmail AKBIYIK Üye Deniz ERSÖZ Üye Ramazan DOĞAN Üye Dilşad AKAL Üye Asuman AKTAŞ Üye Hamza ALTINSOY Üye Dr. Zaliha İnci KARABACAK Üye HAKEM VE DANIŞMA KURULU / ADVISORY BOARD* Prof. Dr. Adnan GÜLERMAN (Emekli Öğretim Üyesi) Prof. Dr. Ali SEYYAR (Sakarya Üniversitesi) Prof. Dr. Cem KILIÇ (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Doğan ŞENYÜZ (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Ercan AKYİĞİT (Sakarya Üniversitesi) Prof. Dr. Eyüp BEDİR (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Güngör TURAN (Epoka Üniversitesi) Prof. Dr. Haluk Hadi SÜMER (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Kamil TÜĞEN (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. M. Fatih UŞAN (Yıldırım Beyazıt Üniversitesi) Prof. Dr. Mehmet YÜCE (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Metin Orhan KUTAL (Gedik Üniversitesi) Prof. Dr. Metin TAŞ (Emekli Öğretim Üyesi) Prof. Dr. Murat ŞEN (Melikşah Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa AYDIN (Kadir Has Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa Yaşar TINAR (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Necmiddin BAĞDADİOĞLU (Hacettepe Üni.) Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Nükhet HOTAR Prof. Dr. Oğuz KARADENİZ (Pamukkale Üniversitesi) Prof. Dr. Sabri TEKİR (İzmir Üniversitesi) Prof. Dr. Sacit ADALI (Turgut Özal Üniversitesi) Prof. Dr. Sedat MURAT (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Selda AYDIN (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Talat CANBOLAT (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Üstün DİKEÇ (Emekli Öğretim Üyesi) Prof. Dr. Vedat BİLGİN (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Yusuf ALPER (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Zeki PARLAK (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Ziya Sacit ÖNEN (Atılım Üniversitesi) Doç. Dr. A. Argun AKDOĞAN (TODAİE) Doç. Dr. Ali Cengiz KÖSEOĞLU (Yıldırım Beyazıt Üni.) Doç. Dr. Aşkın KESER (Uludağ Üniversitesi) Doç. Dr. Aydın BAŞBUĞ (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Burak TANGÖR (TODAİE) Doç. Dr. Erdinç YAZICI (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Fuat BAYRAM (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. H. İbrahim SARIOĞLU (İstanbul Üniversitesi) Doç. Dr. Handan KUMAŞ (Pamukkale Üniversitesi) Doç. Dr. İbrahim AYDINLI (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Kamil ORHAN (Pamukkale Üniversitesi) Doç. Dr. Pir Ali KAYA (Uludağ Üniversitesi) Doç. Dr. Rıdvan BAYIRLI (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Saim OCAK (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Sayım YORĞUN (Kocaeli Üniversitesi) Doç. Dr. Zekeriya ARI (Uludağ Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Ali YILMAZ (Kırıkkale Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Cihan Selek ÖZ (Sakarya Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Hasan ŞENOCAK (İstanbul Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Mehmet Merve ÖZAYDIN (Gazi Üni.) *Unvanlara göre alfabetik isim sıralı 3

4

Editörden... Değerli Okurumuz, Hakemli akademik yayın olarak ikinci yılına giren dergimizin 4. Sayısında değerli yazarlarımızın özverili çalışmalarıyla kaleme aldıkları, hakemlerimizin eleştiri ve düzeltmeleri sonucu olgunlaştırdığımız altı makaleyi sizlerle paylaşıyoruz. Bu sayımızda yer alan; Emek-Teknoloji-İşsizlik İlişkisi konulu makalede yazarlar, teknolojinin toplumsal değişimlere yol açtığını vurgulamakta ve teknolojinin istihdama yansımasını araştırmaktadırlar. KOBİ lerde İş Doyumunun Ölçümlenmesine Yönelik Babaeski de Bir Araştırma adlı makalede, Babaeski ilçesindeki KOBİ lerden tesadüfi örnekleme yoluna başvurularak 100 işletmede anket yapılmış ve bu anketlerin 91 tanesi değerlendirmeye alınmıştır. Bu çalışmayla iş yerindeki çalışanların iş doyumarı incelenmiştir. Devlet Memurlarına Yapılan Fazla veya Yersiz ödemelerin Geri Alınması başlıklı makalede ise farklı sebeplerden dolayı kamu görevlisine yapılan fazla ödemelerin niteliği ile geri alınacak tutarların ve faizinin hesaplanması hususunda bir araştırma yapılmaktadır. Uluslararası Kaynaklar ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu isimli çalışmada iş sağlığı ve güvenliği konusunu içeren ve Türkiye nin de kabul ettiği ILO sözleşmeleri ile ILO Uluslararası İSG Strateji Dokümanı incelenmiştir. Söz konusu dokümanda yer alan gereksinimlerin 6331 sayılı kanun ile ne seviyede karşılandığı tartışılmaktadır. Güvenlik Yönetim Sistemi ile İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi nin standartlarına değinilen SEVESO II Direktifi Kapsamında Güvenlik Yönetim Sistemleri adlı çalışmada, SEVESO II direktifi ile uygulanması hakkında bilgilere yer verilmektedir. Son olarak, Göçmenlik ve Göçmen İşçi Kavramları ile Dış Göç Yapmış İşçilerin Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar isimli çalışmada ise, Türkiye ye göç etmiş işçilerin çalışma hayatında yaşadıkları sorunlara ve kötü çalışma şartları sebebiyle sağlık ve güvenlik risklerine değinilmektedir. Makaleleri titizlikle inceleyip olgunlaşmasına katkı veren hakemlerimize, Dergimizin gelişimine yardımcı olan Yayın Kurulumuza, eleştiri ve önerileri ile bizleri yönlendiren okurlarımıza ve bu sayımıza değerli fikirleri ve özverili çalışmaları ile katkıda bulunan tüm yazarlarımıza tek tek teşekkür ediyorum. Zengin içerikli yeni sayılarda görüşmek üzere İlknur POLAT Çalışma Dünyası Dergisi Editörü 5

6

İÇİNDEKİLER / CONTENTS Emek - Teknoloji - İşsizlik İlişkisi Relationship Between Labor - Technology - Unemployment Yrd. Doç. Dr. Serdar ORHAN, Fatih SAVUK... 9 Kobi lerde İş Doyumunun Ölçümlenmesine Yönelik Babaeski de Bir Araştırma A Research in Babaeski Towards the Measurement of Job Satisfaction of SMES Dr. Serdar CANBAZ, Gülsen DEMİRKOL GEROĞLU... Devlet Memurlarına Yapılan Fazla veya Yersiz Ödemelerin Geri Alınması Reimbursing the Overpay or Undue Payments Granted to Civil Servants Zafer DEMİRCİ... Uluslararası Kaynaklar ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenlik Kanunu International Resources and the Law Occupational Health and Safety No.6331 Dr. Mesut Cemil İŞLER... SEVESO II Direktifi Kapsamında Güvenlik Yönetim Sistemleri Safety Management Systems Under SEVESO II Directive Cemal Can AYANOĞLU... Göçmenlik ve Göçmen İşçi Kavramları ile Dış Göç Yapmış İşçilerin Çalışma Hayatında Karşılaştıkları Sorunlar The Concept of Migration and Migrant Worker and the Problems of Migrant Workers in Working Life Who Have Emigrated Duygu ÇELGİN... 25 43 53 66 84 7

EMEK-TEKNOLOJİ-İŞSİZLİK İLİŞKİSİ RELATIONSHIP BETWEEN LABOR-TECHNOLOGY-UNEMPLOYMENT Yrd. Doç. Dr. Serdar ORHAN * Fatih SAVUK ** Özet Teknolojinin insan hayatında sihirli değneğini dokundurmadığı alan görmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bunun belli bir takım toplumsal etkilerinin olması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu toplumsal etkilerden belki de en kuvvetlisi Ludist akımlardır. Ludist akımın arka planını bilmek günümüz enformasyon toplumunun da yapısını anlayabilmek demektir. Çalışmada bu arka plan incelenerek teknolojinin istihdama olan etkilerine değinilecektir. Böylece teknolojinin uzun vadede istihdam açısından korkulması gereken bir olgu olmaması gerektiği anlatılacaktır. Anahtar Kelimeler: Luddizm, teknoloji, işsizlik Abstract It has almost become impossible to see any field the magic wand of technology touches in human life. It is an unavoidable fact that this has some certain social impacts. Perhaps the most powerful one of these social impacts is the Luddist trends. To know the background of Luddism means to understand also the structure of today s information society. In the study the impacts of technology on employment will be addressed by examining this background. Thus, it will be explained that technology should not be a phenomenon to be afraid of in terms of employment in the long run. Keywords: Luddism, technology, unemployment JEL Classification: E24, O1 * Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, sorhan@sakarya.edu.tr ** Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, fatihsavuk@gmail.com ÇSGB Çalışma Dünyası Dergisi / Cilt: 2 / Sayı: 2 / Mayıs-Ağustos 2014 / Sayfa: 9-24 Labour World / Volume: 2 / Issue: 2 / May-August 2014 / Page: 9-24 9

Giriş İnsan yaşamının en değerli unsurlarından bir tanesi olan emek Batı dillerinde çalışma kavramından ayrılmaz bir unsur olarak görülmektedir. Kök olarak uğraş anlamına gelen emek diğer üretim faktörlerinden bir yönüyle ayrılmaktadır. Onu diğer üretim faktörlerinden ayıran en önemli özellik doğrudan insan unsuru içermesidir. Doğrudan insan unsuruyla bağlantılı olan bu kavramın toplumsal ve kültürel değişimlerden etkilenmemesi imkânsızdır. Yeni teknolojilerin dünya sahnesine çıkışı yaklaşık olarak 250 sene öncesine bizleri götürmektedir. İngiltere ve özellikle Batı Avrupa ülkelerinde buharlı makineler ve bunların kullanıldığı dokuma tezgâhları kol gücünden makineleşme dönemine geçişin en büyük göstergesi ve simgesi olmuştur. 20. Yüzyılın hemen başında Batı Avrupa ülkelerinde ve Birleşik Amerika da kimyasal ürünlerin geliştirilmesi, elektrik sistemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, ekonomik büyümeyi sağlamış ve yeni teknolojiler böylece yeni bir yön kazanmıştır. Yine 20. yüzyılın başlarında yarı otomatik montaj sistemine dayanan Fordizm in yerini tam otomasyona bırakması ve otomasyonun çelik, petro-kimya gibi ağır sanayi kollarında üretim işlemlerini geliştirmesi teknolojiye çağ atlatmıştır. 19. ve 20. Yüzyıl da en kuvvetli algı teknolojinin insan yaşamına yön verdiği yönündeydi. Bütün hayatımızı değiştiren makinalar ve teknolojiydi. İnsanlığın kendini yeniden üretmesini, kısır değil de üretken bir döngü olarak tanımlarsanız; bu algılama döngünün içindeki kimi noktaları alıp, bizzat insanların kendi döngüsünü buna bağlayan bir görünüş sergilemektedir. İnsan makinayı yapar, belirli toplumsal ilişkilerde bunu üretir; toplumun geçim kaynaklarını ve yaşamını yeniden üretirken makinalarla belirli biçimlerde buluşur. Bu buluşmanın kendisi, insanı dönüp yeniden etkiler. Bu etkilerle insan yeniden ve yeni makinaları yapar. Döngü bu şekilde dönüp duruyor; kısır değil, ama üretken. Bu döngüyü farklı yerden başlatıp, bu cansız noktaları dondurur, canlılığı atarsanız, elde ettiğiniz kabaca teknolojik belirlenimciliktir. Teknolojinin emekle olan ilişkisi özellikle Sanayi Devrimi nden sonra sıkça incelenmeye ve irdelenmeye başlanmıştır. Bu süreçte teknolojinin emeğe yani doğal olarak insana olan ihtiyacı fazlaca inceleme konusu olmuştur. Bu çalışmada, dolaylı yoldan teknoloji karşıtı olan Ludistlerin tarihi arka planı incelenecektir. Yaşadıkları dönemin endüstriyel özellikleri incelendikten sonra, teknolojinin daha modern dönemlerde, yani günümüze yakın dönemlerde istihdama olan etkileri gösterilecektir. Çalışmada ayrıca tarım, sanayi ve hizmet sektörlerindeki istihdamın ne yöne kaydığına dair bilgiler verilecektir. Tüm bunlar sonucunda ulaşacağımız nokta başlangıç noktamız olan Luddizmin aksine, teknolojinin aslında düşman olmadığı ve dönüşüm süreçlerine yenik düşenlerin, yani vasıflarını kas gücünden enformasyona yükseltemeyenlerin işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, tersi durumdakilerin ise enformasyon çağının oluşturduğu toplum yapısına uyum sağlayabileceği olacaktır. 10

1. Dolaylı Teknoloji Karşıtlığı: Luddizm ve Yeni Luddizm Yeni teknolojiye doğrudan direnç, sıklıkla gözlemlenen tarihsel bir olgudur. Tarihsel olarak, ne zaman yeni bir teknik geliştirilse, onun üretimde kullanıp kullanılmamasıyla, yani kabul edilip edilmemesiyle ilgili bir seçim yapılmıştır. Bu tip olayların büyük çoğunluğunda, bu karar çok basitmiş gibi görünebilir; eğer yeni teknik, verimliliği ve kârları arttırırsa benimsenecektir, aksi takdirde de benimsenmeyecektir (Bülbül ve Özbay, 2007:20). Sermaye yatırımının artması, iş gücü, fen bilimlerindeki yenilik ve icatlar, teknolojik gelişmeler, ulaşım, nakil ve aktarımın önemi, girişimciliğin gücü ve değişen yaşam standartları endüstri devriminin açılımında yer alır. Söz konusu dönem, rasyonalleşme ve standartlaşma ideali eşliğinde kitlesel üretim için çok sayıda fabrikanın kurulduğu, pek çok bilimsel icadın yapıldığı, iş bulma ve eğitim olanakları doğrultusunda kentlerin çılgın nüfuslara ulaşarak metropollere dönüştüğü, ciddi sağlık sorunları eşliğinde barınak sıkıntılarının yaşandığı, sınıf ayrımının belirginleşerek mühendis sınıfının karşısında işçi sınıfının konumlandırıldığı üretim odaklı bir toplumu, sanayi toplumunu tarif ediyordu (Talu, 2010:142). Bütün bunlar olurken sanayi toplumunun karşıt bir eylem geliştirmesi kadar doğal bir durum olamazdı. Bu karşıt eylemler sermayeye karşı onu disipline edebilmek adına makine kırıcılık faaliyetleri etrafında toplanmıştır. Ned Ludham ın başını çektiği bu eylemler asırlar boyu devam edecek, enformasyon teknolojilerinin gelişmesi ve enformasyon devriminin gerçekleşmesiyle farklı boyutlara ulaşacaktır. Öyle ki; günümüzün en etkili aktivistlerinden Ted Kazcynski teknoloji karşıtlığı uğruna profesörlük görevinden istifa edecek, hatta bir manifesto yayınlayacaktır. Kazcynski ye (1996:1-2) göre: Sanayi Devrimi ve sonuçları insan soyu için bir felaket oldu. Bu sonuçlar, gelişmiş ülkelerde yaşayan bizlerin yaşamdan beklentilerimizi oldukça arttırırken toplumun denge sini bozdu, yaşamı anlamsızlaştırdı, insanları aşağılamalara maruz bıraktı, yaygın psikolojik acılara (Üçüncü Dünya da fiziksel acılara da) yol açtı ve doğal dünyayı şiddetli zararlara uğrattı. Teknolojik ilerleyişin devamı durumu daha da kötüleştirecek; insanları daha büyük aşağılamalara maruz bırakıp, doğal yaşamda daha fazla zarara sebep olacak; büyük olasılıkla daha fazla sosyal bozulmaya ve psikolojik acılara yol açacak; belki de gelişmiş ülkelerde bile fiziksel acıların artmasına neden olacak. Endüstriyel-teknolojik sistem devam edebilir veya yıkılabilir. Eğer devam ederse, sonunda psikolojik ve fiziksel acılar daha düşük seviyelere inebilir; ancak uzun ve acı dolu bir alışma döneminden sonra ve insanlarla diğer pek çok yaşayan organizmayı işlenmiş birer ürün ve çark dişlilerine indirgemek pahasına. Üstelik sistem devam ederse, sonuçları kaçınılmaz olacak. Bu düşünceleriyle Kazynski nin aslında düşünsel arka plân olarak Ned Ludham ve Luddistlerden çok da farklı düşünmediğini, teorik olarak aralarında benzerlikler olduğunu çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde ele alacağız. Luddizm ve Yeni Luddizm arasında, toplumun dönemlere göre farklılık göstermesinden dolayı, farklar vardır. Çalış a (2013:179) göre Yeni Luddizm, makinelerin onların yerini alacağı korkusuyla eylem yapan işçi sınıfından ziyade, daha çok günümüz toplumunun teknolojik ilerlemesinin hoyratça kullanımından kaynaklanan, dünyanın ekolojik sistemi- 11

nin tehdidinin karşısında şiddetini yitirmiş bir tüketici hareketidir. Günümüz Luddistleri doğrudan yıkıcı eylemlere başvurmamaktadırlar. Gündelik hayatta teknoloji kullanımının eleştirel olarak sorgulanmasını talep etmekle beraber, teknolojinin güç ilişkileri içerisindeki yerini de göstermeye çalışmaktadırlar. 1.1. Luddizm 1758 yılında İngiliz işçileri ilk mekanik yün biçme makinelerini parçalamıştır. Nottingham da Ned Ludham adında bir işçi, çorap dokuma tezgâhını tahrip etmiştir. Bunun gibi olaylar tüm İngiltere ye yayılmış ve Ludizm ortaya çıkmıştır. İngiltere de makinelerin ve fabrikaların tahribine karşı şiddetli cezalar (ölüm cezasını da barındıran) içeren ilk yasa 1769 yılında hazırlanmıştır. Ancak Ludizmin yayılmasını önleyememiştir (Beer, 1989:460). Sanayi Devrimi nin başlamasından bu yana teknolojik değişmenin ekonomik büyüme ve istihdam üzerindeki etkisi iktisatçıların ve politika yapıcıların ilgisini çekmiştir. 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında klasik iktisatçılar teknolojik değişim sürecine, çalışmalarında önemli bir yer vermişlerdir. Örneğin Klasik İktisatçılar arasında Ricardo nun, ilk defa Principles of Political Economy (1821) kitabının üçüncü baskısında yer alan ünlü Makina Üzerine bölümü tekstil sanayiinde mekanizasyon sonucu istihdam kaybının yarattığı karamsarlığı yansıtmaktadır. Kral Ludd un adına atfen Luddizm olarak adlandırılan makinaların kırılması hareketi, sanayileşmenin erken dönemlerinde (kalifiye) işgücünü ikame eden makinaların yaygınlaşmasına karşı ilk protesto biçimiydi (Taymaz, 1998:1). Luddizmin ortaya çıkışının bugünkü adıyla tekstil sanayisinde olması gelişigüzel bir olay değildir. O zamanların en yaygın üretim alanı ve doğal olarak makinelerle ilk tanışan sanayi dalı tekstildir. Makineler zanaatkâr ve işçilerin elinden hünerlerini aldıkça, bu büyük bir tepkiye, makine kırıcıları hareketine dönüşmüştür. Bu hareket, kırk yılı kapsayan dönemde, makine hangi üretim alanına girdiyse orada hemen ortaya çıkmıştır (Yılmazer, 2005:4). Luddizm, ilerleme karşısında geleneksel üretimin gerici bir tepkisi olarak görülse bile, işçilerin grev, işgal gibi mücadele biçimlerinden önceki toplu pazarlık aracı olmuştur. Ludist hareketlerde toprağın üzerindeki ipoteği kaldırma, vergilerin düşürülmesi gibi hedefler ortaya konmuştur. Yapılmadığı takdirde işletmeler yakılmış, yağma edilmiş ve makineleri icat edenler saldırıya uğramıştır. Bu bakımdan Luddist hareket Thompson tarafından (1991:664), açıkça itiraf edilemeyen devrimci hareketin etrafında sürekli olarak dolaşan ayaklanmaya benzeyen bir hareket olarak nitelendirilmektedir. Aynı dönemlerde Avrupa nın farklı yerlerinde de işçiler emeklerini koruma altına alabilmek için benzer hareketlerde bulunmuşlardır. Fransa ya bakacak olursak, benzer bir örgütlenme görebiliriz. Kent merkezlerinde oluşan kulüplerde halk örgütlenmeye başlamıştır. Fransa da başlayan baldırı çıplaklar (sans-culottes) hareketi, burjuva düzenine karşı ilk ciddi hareket olarak gelişmiştir. Bu hareket zengin tabakalara düşman, küçük mülkiyeti korumayı hedefleyen bir harekettir. Gelişen kapitalist sistemde hızla mülksüzleşen zanaatkarlar, küçük toprak sahipleri, küçük esnaf ve emekçi yoksulların bir direnişi olan baldırı çıplaklar hareketi, bileşimini oluşturan kesimlerin yoksullaşmasına paralel olarak radikal- 12

leşmiştir. Ancak nesnel koşullara paralel olarak bu hareket, alternatif bir toplumsal proje sunamamıştır. İşsizliğin önlenmesi, yiyecek sıkıntısının son bulması ve devletin ücretlerin ödenebilirliğini garanti altına alması taleplerini aşamamıştır (Guerin, 1986:69). Eric Hobsbawm makine kırıcılığın iki farklı boyutunu ele almaktadır. İlk boyutu; buradaki düşmanlık doğrudan makinelere karşı oluşan bir düşmanlık değil, işverene karşı bir baskı yaratabilmek için başvurulan bir eylemdir. Bu çeşit bir yıkıcılık, fabrika ve madenciliğin, erken evrelerindeki geleneksel ve yerleşik bir endüstriyel çatışmanın yansımasıdır. Bu yöntem sadece makinelere karşı değil, en hassas zararın nasıl oluşabileceğine bağlı olarak hammaddelere, ürünlere veya işverenin özel mülkiyetine doğrudan yönelik olabilir. 1740 larda kömür madeni işçileri gıda fiyatlarındaki yüksekliği, maden girişindeki makineleri yakarak protesto etmişler ve bir isyanın öncüsü olmuşlardır. İkinci boyutunda ise; işçi sınıfının, özellikle işçi tasarrufu yapan, Sanayi Devrimi nin yarattığı yeni makinelere yönelttiği doğrudan düşmanlık ele alınır. Hobsbawm yıkıcılıkla ilgili burada üç gözlemden bahseder: İşçi sınıfının bu düşmanlığı ne gelişigüzel oldu, ne de önceden belliydi, Bölgesel ve sektörel bazı istisnaların dışında pratik anlamda etkisi azdı, Sadece işçileri kapsamıyor, imalâtçıları da kapsayan ve halk tarafından paylaşılan ortak düşüncenin ürünüydü (Hobsbawm, 1952 den aktaran Çalış, 2013:162-163). Bütün bu olaylar olurken arka planda şunu unutmamak gerekir: Bazı anarşist gruplar Luddisttirler fakat Luddist akımı başlatanlar orijinalinde anarşist değillerdir. Kendi hayal kırıklıklarını şiddetli bir şekilde eyleme dönüştürmek niyetindeydiler. Ancak sistemi tamamen çökertmek gibi bir niyetleri yoktu. Aksine sistemi daha çok korumak gibi bir niyetleri vardı. Verdikleri savaş sisteme karşı değil, sistemin çarpıklıklarına karşı ve gelecek endişesinden dolayıydı (Fox, 2004:333-334). Çalış a (2013:166-167) göre Luddist olayların göstermiş olduğu özellikler, erken dönem sanayileşmenin çalışma ilişkilerinde başlayan hoşnutsuzluğun bir göstergesidir. Bu bakımdan bakıldığı zaman Luddizm geçici bir çatışma anıdır. Dönüşen ilişkilerin tarafı olan nitelikli el işçileri, sorunun kaynağı olarak da onları işinden, itibarından ve alışık olduğu yaşamdan koparan makineli üretim karşımıza çıkmaktadır. Dönüşen çalışma biçimleri zanaatıyla hayatını kazanan kesimlerin toplumsal alandaki varlıklarını, makineleşmenin piyasa işleyişine uygun olarak tahsis edilmesiyle tehdit etmektedir. Sanayi Devriminin ilk yıllarında görülen bu olaylar, teknolojinin gelecekte yaratacağı toplumsal sonuçların habercisi olmuş, sanayileşme adının gelecekte yerini modernleşme almış, diğer bir taraftan da bu gelişimler toplumsal alanda bağımlılık ilişkileri yaratmıştır. 1.2. Yeni Luddizm Teknolojinin toplumsal hayattaki etkisiyle ilgili olan tartışmalar geçerliliğini yitirmemiştir. 1980 sonrasında yaşanan teknolojik değişim ve bu değişimin üretim yöntemleri üzerindeki etkisi benzer işleyişin farklı bir dönemsel formatını oluşturmaktadır. Günümüzde teknoloji 13

karşıtlığının gerekliliği oluşan tehditlerin büyüklüğü karşısında savunulmaktadır. Böyle bir dönemde Yeni Luddizm, insan denetiminden çıkan ve dünya yaşamını kırılganlaştıran teknolojik ilerlemeye karşıdır. Teknolojik ilerleme toplumsal hayatı kolaylaştırmadan daha çok, doğayı ve insanlığı kontrol altına alma ihtiyacına dönüşmüş ve bütün insanlığı tehdit edecek bir duruma gelmiştir. Toffler a (1996:211-212) göre son üç yüz yıl içinde yeni teknolojilerle ilgili olarak sorulan sorular çok basittir. Ekonomik ya da askeri açıdan yararlı mıdır? O na göre artık bellidir ki artık bu iki ölçüt yeterli değildir. Yeni teknolojilerin, ekonomik ve stratejik testlerin yanında, çevresel ve toplumsal çok daha güç sınavlardan geçmesi gerekecektir. Bugün başını alıp giden teknolojiye karşı çıkışlar farklıdır. Bu isyanı yapan hiç de öyle yoksul ve cahil olmayan, hatta teknolojiye ve ekonomik gelişmeye de itiraz etmeyen, ama kontrol altına alınmamış bir teknolojik gelişmenin kendileri için, bütün yeryüzü için bir tehlike yaratabileceğine inanmış insanlardan oluşan ve gittikçe büyüyen bir ordudur. Çalış a (2013:167-168) göre Yeni Luddizm doğrudan teknoloji karşıtlığı değildir. Yeni Luddistler kökeninde insan hayatını yıkıcı etkiler yaratan teknolojilerin karşısındadır. Bunun yanı sıra akılcılığı insan gizli gücünün, maddi kazanımını insan icraatının ve teknolojik gelişmeyi toplumsal ilerlemenin kilit yolu sayan dünyevi görüşten doğan tüm düşüncelerin de karşısındadırlar. Yeni Luddizm insanlık için daha iyi yaşanılabilir bir geleceğin yöntemlerini sorgulamaktadır. Bu bakımdan nükleer, kimyasal, biyogenetik, elektromanyetik gibi teknolojileri ilkesel olarak reddederler. Bu teknolojilerin toplumsal hayatta yarattığı yıkım ölçüsünde toplumsal hayatın dışında kalanlar geçmişte Luddistlerin karşılaştığı durumlarla benzerlik göstermektedir. Luddistler ve Yeni Luddistler arasındaki fark temel çıkış noktaları benzer olsa da eylem tarzlarıdır. Yeni Luddistlerde makine kırıcılık tarzı eylemler belirgin değildir. Luddizm ve Yeni-Luddizm arasındaki geçiş; 18. yüzyıl üreticilerinin kızgınlığından, 20. yüzyılın tüketicilerinin hoşnutsuzluğuna doğru bir yönelim sergilemiştir. Yeni Luddizmin inşa edildiği noktanın tüketim alışkanlıkları ve bu alışkanlıkların yarattığı yıkım üzerine olduğu görülmektedir. Bu da kapitalizmin dönemden döneme farklılık göstermesinden dolayı ortaya çıkmıştır. Yeniden Toffler ın (1996:214-215) görüşlerine dönecek olursak: Yeni Luddistler henüz açık ve kapsamlı bir program geliştirememiştir. Bu teknoloji isyancıları yeryüzünün biyosferinin çok narin olduğunu, teknolojinin gezegenimize düzeltilmesi mümkün olmayacak zararlar verme tehlikesinin olacağını da kabul ederek işe başlamaktadırlar. Bu yüzden bütün yeni teknolojilerin, neden olabilecekleri kötü etkiler açısından bir kez elden geçirilmesini, tehlikeli olanların yeniden düzenlenmesini ya da fiilen engellenmesini, kısacası yarının teknolojilerine çevresel açıdan daha çok sınırlamalar getirilmesini istemektedirler. Yeni Luddistler in günümüzdeki en önemli temsilcisi Theodore Kaczynski dir. İyi bir matematikçi ve teorisyen olan Kaczynski çalıştığı üniversitedeki profesörlük görevinden istifa ederek teknoloji karşıtı birçok eyleme karışmıştır. Kaczynski ye (1996:36) göre teknolojinin kötü tarafları iyi taraflarından ayrılamaz. Endüstriyel toplumun özgürlük lehine yeniden düzenlenmesinin olanaksızlığının diğer bir nedeni ise, çağdaş teknolojinin, tüm parçaların diğerine bağlı olduğu bir bütünlüklü sistem olmasıdır. Teknolojinin kötü taraflarını 14

atıp sadece iyi taraflarını bırakamazsınız. Örneğin tıp bilimindeki ilerlemeler, kimya, fizik, biyoloji, bilgisayar bilimi ve diğer alanlardaki ilerlemelere bağlıdır. İleri düzey tıbbi tedaviler, yalnızca teknolojik açıdan gelişkin, ekonomik açıdan zengin bir toplumda bulunabilen pahalı ve ileri teknoloji ürünü bir donanım gerektirir. Şurası açık ki, tüm teknolojik sistem ve ona uygun her şey olmaksızın tıpta pek bir ilerleme kaydedilemez. Kaczynski nin (1996:53) şu cümleleri de üzerinde düşünülmesi gereken düşünceler üzerine kurulmuştur: Teknoloji severler, bilim hepsini halledecek! Kıtlığı yenecek, psikolojik sorunları ortadan kaldıracağız, herkesi mutlu ve sağlıklı yapacağız! Tabii, ne demezsiniz. Bunu iki yüz sene önce de söylüyorlardı. Endüstri Devrimi güya fakirliği yok edecek, herkesi mutlu edecekti vb. Sonuç, gerçekte çok farklı oldu. Teknoloji severler, toplumsal sorunları anlamada umutsuzca saflar (ya da kendilerini kandırıyorlar). Büyük bir değişiklik (yararlı gözükenler bile) bir topluma girdiğinde, çoğu tahmin edilemeyecek, uzun bir değişiklikler zincirine yol açar; bu gerçeğin farkında değiller (ya da göz ardı etmeyi tercih ediyorlar). Sonuç toplumun yıkılışıdır. Bu yüzden, teknoloji severlerin, fakirlik ve hastalığa bir son vermek, sağlıklı mutlu insanlar yaratmak vb. yolundaki çabalarının, şu andakinden bile daha sorunlu toplumsal düzenler yaratması olası. Örneğin, bilim adamları teknik olarak düzenlenmiş, yeni gıdalar üreterek kıtlığı durduracaklarının söyleyip övünüyorlar. Oysa bu, insan nüfusunun sürekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. 2. Teknoloji-İşsizlik İlişkisi Yaşadığımız çağda üretim teknolojilerinin ve buna bağlı olarak üretici güçlerin geldiği seviye, üretim ilişkilerini tamamen değiştirmektedir. Değişen üretim ilişkileriyle birlikte sermaye ve emek yeni konumlara ulaşmıştır. 18. yüzyılın sonundan itibaren endüstrileşme süreci teknolojik değişmelere bağlı olmuştur. Bu anlamda yeni teknolojilerdeki yeni kavramı hakkında esasen güncel bir şey yoktur (McLoughlin ve Clark, 1994:8). Kapitalist üretim biçiminde 1970 Ierden sonra başlayan yapısal dönüşüm, gerek gelişmiş ülkelerde gerek gelişmekte olan ülkelerde emek ile sermaye arasındaki ilişkilerde köklü değişikliklere, buna bağlı olarak endüstriyel ilişkiler sistemlerinde bir yeniden yapılanma sürecine yol açmıştır. Bir yanda büyük işletmelerin bölünmesi ya da küçük ölçekli işyerlerinin sayısındaki artışla, öte yanda üretim süreçlerinin daralması ya da alt işverenler arasında yeniden bölüştürülmesiyle kendini gösteren bu yeniden yapılanma olgusu, hem örgüt ve yönetim yapılarının hem de sendikal katılma ve toplu pazarlığa dayanan geleneksel kurumların doğasında pek çok değişikliğe neden olmuştur. Söz konusu değişikliklerin gerisinde, sermayenin uluslararası hareketi ve teknolojik gelişme gibi iki önemli olgunun bulunduğu bilinmektedir (Öngen, 1995:279). Gelişmiş ülkelerde son yıllarda enformasyon ve iletişim teknolojisi sektörlerinde ortaya çıkan değişmeler, ekonomik performans üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak çeşitli 15

etkiler yaratmaktadır. Buna bağlı olarak, ekonominin mikro ve makro düzeydeki pek çok kavramın giderek farklılaşması nedeniyle, eski anlamlarını yitirdiği gözlenmektedir. Bu olgu literatürde yeni ekonomi (new economy) kavramı ile ifade edilmektedir (Bayraç, 2003:41). 2.1. Teknolojik Gelişmenin Emek Piyasaları Üzerindeki Etkileri a) İyimser Görüş: Yeni teknolojilerin istihdam üzerinde olumlu etki göstereceğini düşünen ve iyimserler olarak nitelendirilebilecek düşünürler bilgi teknolojisinin istihdamı arttıracağı ve çalışma hayatının kalitesini geliştireceği görüşündedirler. İyimserlere göre, yüksek teknoloji kullanan Japonya gibi ülkelerde işsizlik oranının diğer ülkelere oranla düşük olması, görüşlerini desteklemesi bakımından önem taşımaktadır. İyimserlere göre, yeni teknolojinin kullanılması değil kullanılmaması işsizliğe yol açacaktır. İngiltere ve diğer ülkelerde görülen işsizliğin nedeni emekten tasarruf eden ancak verimliliği ve rekabet gücünü arttıran yeni tekniklerin yayılması olmayıp, tam tersine bu konuda diğer ülkelerden geri kalınarak pazar kaybına uğranmış olmasıdır. Bu görüşü savunanlara göre yeni teknolojiler işsizliğe yol açsa da yeni teknolojilerin ortaya çıkaracağı verimlilik ve refah artışı yanında bunların fiyat veya talep üzerinde gerçekleşmesi beklenen olumlu etkileri ve yeni ürünler, yeni pazarlar, yeni endüstriler yeni istihdam olanakları yaratacaktır. b) Karamsar Görüş: İkinci görüşte ise düşünürler yeni teknolojilerin işsizliğe yol açacağı görüşündedirler. Bu tezi savunanlar emeğin yerine makinanın ikame edilmesinin işsizliği arttıracağını belirtmektedirler. Ayrıca bu yazarlar bilgi işlem teknolojisinin maliyeti hızla azalırken, emek maliyetinin artmaya devam etmesinin bu eğilimi sürdürmesinden endişe etmektedirler. Ataman a (1998:59) göre bir üretim faaliyetinin gerçekleşmesi için emek, sermaye bileşimi gerekmektedir. Bunların birbirine oranı ise üretim teknolojisine göre değişmektedir. Emek-sermaye arasındaki ikame olanakları teknolojik bir sorundur. Üretici, emek-sermaye maliyeti en düşük üretimi gerçekleştirecek biçimde oluşturur. Teknolojik gelişmenin çok büyük bir hızla üretim sürecine girmesi üretimde otomasyon dönemini başlatmıştır ve doğal olarak emek kullanımını azaltmıştır ve istihdam düzeyi düşerek teknolojik işsizlik ortaya çıkmıştır. Teknolojik işsizlik bugün yaşanmakta olan işsizlik sorununun önemli bir kısmını açıklamaktadır. c) Dengeleyici Görüş: Son gruptaki düşünürler ise iki görüşü de dengelemeye çalışmaktadırlar. Onlara göre, gelişmenin etkisi bu gelişmeden yararlanan insanların onu kullanış amaç ve tarzına bağlı olmaktadır. Bundan dolayı teknolojinin mutlaka bir yönde etki göstereceğini ifade etmek doğru olmayacaktır. İki görüşü dengelemeye çalışan bu düşünürlerin görüşlerine göre, yeni teknolojiler istihdamı miktar ve yapı olarak etkilemekle birlikte teknolojik değişme ile istihdam arasında doğrudan ilişki kurmak kolay değildir (Tokol, 2000:8). Teknik gelişmeler, özellikle bilgi ve iletişim teknolojisindeki yayılma ve bu gelişmelerin 16

istihdam üzerine etkileri, küreselleşme sürecinde istihdam sorununun tartışılmasına yeni boyutlar getirmiştir. Daha önce değindiğimiz üç farklı görüşü Prof. Dr. Nusret Ekin farklılıklarla yorumlamıştır. Ekin e (1997:190) göre bu alandaki tartışmaları üç farklı boyutta incelememiz gerekmektedir. İlki; en basit anlamda, eski tarihlerden bu yana gelen ve Luddistler in de ortaya çıkmasına neden olan etkidir: yeni teknolojiler hızla iş fırsatlarını ortadan kaldırmakta ve çalışma hayatının sonunu getirmektedir. Özellikle yeni teknolojiler yüksek vasıflı çalışanlar talep etmekte ve düşük vasıflı çalışanlara olan talep giderek azalmaktadır. İkinci boyut ise teknoloji-verimlilik ve istihdam ilişkilerinde karşımıza çıkmaktadır. Teknolojik gelişme verimliliği yükseltmekte ve belirli bir üretim seviyesindeki emek talebini azaltmaktadır. Fakat aynı zamanda bu gelişme maliyetleri düşürmekte ve bu düşme sadece o teknolojinin uygulandığı faaliyet dalında değil, bütün endüstrilerde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yeni teknolojilerin uygulanması, üretimin daha yüksek oranda artışı yoluyla piyasaları hızla genişletmektedir. Bu iki yönlü etkinin bir sonucu olarak teknolojik gelişme ya iş tahrip etmekte ya da ekonomide bir bütün olarak yeni işler yaratmaktadır. Üçüncü ve son boyutu ise küreselleşmeyle ilgili olan kısımdır. Enformasyon teknolojilerinin gelişmesi, küreselleşme sürecinde üretimin hızla gelişmesinde kilit rol oynamaktadır. İletişim maliyetlerindeki keskin düşüşler yanında, ulaşım maliyetlerindeki paralel şekilde ortaya çıkan inişler, üretim sisteminin düşük maliyetli bölgelere yeniden kayması yoluyla üretim maliyetlerinin asgariye indirilmesini mümkün kılmaktadır. Böyle bir gelişme sayesinde yabancı yatırımlar doğrudan gelişmekte olan ülkelere doğru yönelim gösterecektir. 2.2. Teknoloji-İşsizlik İlişkisini Açıklayan Teoriler Castells e (2005:15) göre teknoloji ile toplum ilişkisi açısından vurgulanması gereken şey, devletin teknolojik yenilikleri gerek başlatarak, gerek yasaklayarak, gerek onların öncülüğünü üstlenerek yüklendiği rolün, belli bir mekân ve zamanda hâkim olan toplumsal ve kültürel güçleri ifade edip örgütlediğinden dolayı sürecin tamamı açısından belirleyici olduğudur. Teknoloji, büyük ölçüde bir toplumun kendini, devlet de dâhil toplumun kurumları üzerinden teknolojik üstünlüğe sevk etme kapasitesini ifade eder. Üretim güçlerinin bu gelişimin gerçekleşmiş olduğu tarihsel süreç, teknolojinin ve onun dokuduğu toplumsal ilişkiler ağının özelliklerine damga vurur. Günümüzdeki teknolojik devrim açısından da farklı bir durum söz konusu değildir. Kapitalizmin küresel olarak yeniden yapılandığı bir tarihsel dönemde doğdu ve yayıldı; bu bir tesadüf değildi; bugünün teknoloji devrimi kapitalizm için temel önemde bir araçtı. Teknolojik gelişmenin çok büyük bir hızla üretim sürecine girmesi üretimde otomasyon dönemini başlatmıştır. Üçüncü Endüstri Devrimi olarak nitelendirilen yüksek düzeyde otomatizasyon sadece birkaç nitelikli teknisyenle çalışabilen fabrikaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. İşsizlik sorununa yeni yaklaşımlar çerçevesinde otomasyon işgücü piyasasında değişimlere neden olan en önemli etkendir (Ataman, 1998:59). Narin e göre (2012:42) üretim sürecinde otomasyonun gelişmesi, toplumsal ve ekonomik kriz ile iki 17

dünya savaşının hızlandırdığı bir süreçte yaşanır. Bu süreç, gerçekte bilimin sermaye birikiminin ihtiyaç duyduğu askeri sanayinin hizmetine alınması ile başlar. Bilimin üretimine hâkim olma sürecinin savaş sonrası görünümü, üniversite sanayi işbirliği ve üretimin otomasyonunun hızlanması, yaygınlaşmasıdır. 1950 lerden bu yana gelişen otomasyon, imalât endüstrilerinde sayısal kumanda mekanizmasına bağlı makineler, otomatik kontroller ve benzeri kolaylıklarla, klâsik aletlerin yerini tam manasıyla almıştır. Bazı işletmeler, fabrikanın tümünü ya da bazı atölyelerini, hiç bir insan katkısına lüzum göstermeden ve prodüktiviteyi arttırıcı bir şekilde çalıştıran ve bu çalışmaları kontrol eden otomasyon sistemleri ve bilgisayarlar kullanırlar. Benzer yöntemler, iş takibi ve büro işleri gibi konularda da otomasyon uygulanabilir (Berksun, 1973:238). Bozkurt (2005:174) enformasyon teknolojilerinin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır: Yeni teknolojiler son derece geniş bir kullanım alanına sahiptirler ve maliyetlerde büyük düşüşlere yol açmaktadırlar. Bu teknolojiler iletişimi ve enformasyonun muha fazasını kolaylaştırırlar. Üretim, pazarlama, satış, teknik servis, idari faaliyetler üzerinde derin etkiye sahiptirler. Üretim ve hizmetlerin kalitesini arttırıcı etkiye sahiptirler. Emeğin, hammaddenin, enerjinin ve sermayenin tasarruflu kullanılmasına yol açar. Firmaların günlük değişen müşteri taleplerine daha kolay ayak uydurmalarını, yani esneklik kazanmalarına yardımcı olur. Yeni teknolojiler gerekli makinelerin süratle değiştirilmesine ve küçük, orta boy firmaların gelişmesine yardımcı olur. Teknolojik gelişme yeni vasıflar kazanılmasını gerekli kılar. Yeni teknolojiler sadece yeni endüstrilerde ve hizmetler alanında değil aynı zamanda işletmenin yönetim yapıları üzerinde de önemli değişiklikler yapar. Daha yatay örgütlenmenin yanı sıra işletme enformasyonunda bölümler arasında daha kolay akışına yardımcı olur. Enformasyon teknolojisinin fabrikalara, bürolara ve hizmetlere yayılması, işçilerin yerini makinelerin alacağı yönünde yüzyıllık bir korkuyu yeniden canlandırmış; toplumsal örgütlenmemize hâkim olan verimlilik mantığıyla alakasız hâle gelmiştir. Luddite akımının Enformasyon çağı henüz gerçekleşmediyse de 1980 lerden sonra Batı Avrupa da yaygınlaşan işsizlik, emekten tasarruf eden teknolojilerin etkisiyle işgücü piyasalarının, dolayısıyla bütün bir toplumsal yapının karışma potansiyeliyle ilgili sorunlar doğurmuştur. Bu sorunla ilgili tartışmalar daha henüz yolun başında ve açık bir cevap üretmekten oldukça da uzaktadır. Bir tarafta, tarihsel tecrübelere göre, teknolojik ilerlemeler daha etkili üretim araçlarıyla emeğin yerini aldıkça, bir faaliyet türünden diğerine doğrudan bir geçiş olduğunu savunanlar vardır. Castells (2005:338-339) bu doğrultuda şunları belirtmektedir: Britanya da 1780-1988 yılları arasında tarımsal işgücü sayı bakımından yarıya indi, tarım sektöründe çalışanların işgücünün toplamına oranı da %50 den %2.2 ye düştü; ancak kişi 18

başına verimlilik 68 faktör artarken, verimlilikteki bu artış, nüfusun giderek daha geniş bir kesimini istihdam edebilmek için imalat, sonra da hizmet sektörlerine sermaye ve emek yatırımına imkân tanıdı. Benzer şekilde 20. yüzyılda Amerikan ekonomisinde teknolojik değişimin olağanüstü hızı, tarım kesiminde işgücünü kitlesel olarak yerinden etti, ancak ABD ekonomisinde yaratılan iş imkânlarının sayısı 1900 de 27 milyondan, 1999 da 133 milyon seviyesine çıktı. Knut Wicksell, David Ricardo nun tezinden bir yüzyıl sonra farklı bir tahmini emek arzı esnekliği katsayısı ve emek talebi teorisi kullanmasına rağmen, temelde aynı modeli kullanarak, Ricardo nun tahmininin doğru olmadığını, işlerin ve reel hasılanın teknolojik gelişmeden dolayı kayba uğramasının şart olmadığını göstermiştir. Nitekim korkulan teknolojik işsizlik örnekleri yaşanmamış; örneğin 19. yüzyıl İngiltere sinde yapısal işsizlikte Ricardo nun ve Luddist lerin korktuğu türde seküler bir artış gerçekleşmemiştir (Mokyr, 2005 ten aktaran Bülbül ve Özbay, 2007:24). Yeni teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması ile birlikte iş dünyasında yeni istihdam alanları yaratılmış ve eski istihdam alanları yok olmuştur. Ortodoks iktisatçılara göre yeni iş ve istihdam alanlarının yaratılması eski iş ve istihdam alanlarının kaybından daha büyük bir yüzde oluşturur (Alçın, 2010:131). ILO nun yeni teknolojiler üzerine gerçekleştirdiği bir dizi araştırmanın sonuçlarına göre yeni teknolojilerin istihdam seviyesi üzerine etkisi kısa dönemde ele alınırsa olumsuzdur. Ancak uzun dönemde mal ve hizmetlerin kalitesinin artması, maliyetlerin azalması, yeni ürünler ve endüstriler yaratma, yeni teknoloji alanında yapılacak yatırımlar aracılığıyla ekonomik gelişmeyi teşvik etmek gibi nedenlerle bu etki olumlu olacaktır. Bu durumda yeni teknolojinin ortaya çıkardığı iş kayıpları uzun dönemde ortadan kalkacaktır (Tokol, 2000:10). Sanayi sonrası toplumun yaşadığı değişimin çalışma ilişkilerini de yakından etkilediğini ve değerlendirme yaparken, verilere bakarken sadece tek taraşı değil sektörel bazlı geçişleri de dikkate almak gerekmektedir. Örneğin, ABD gibi imalat sanayi istihdamının hızlı bir biçimde azaldığı İngiltere de 1965 yılında işgücünün yüzde 32 si imalat sanayisinde çalışırken bu oran 1997 de yüzde 18 e düşmüştür. Buna karşılık, 1979 yılında işgücünün yüzde 58 i hizmet sektöründe iken 1997 de oran yüzde 75 olmuştur (Sezal, 1999 dan aktaran Alçın, 2010:131). Rekabet gücünü belirleyen kalite ile üretim maliyeti, büyük ölçüde ürün ve süreçlerdeki yeniliğe bağlı olacağından belli bir şirket, sanayi ya da ulusal ekonomide hızlı teknolojik değişimin daha düşük değil, yüksek düzeyde bir istihdam yaratması daha muhtemeldir. Bu Young ile Lawson un teknolojinin 1972 ile 1984 arasında ABD de istihdam ve üretime etkisiyle ilgili araştırmalarında ortaya koyduğu bulgularla tutarlıdır. İkilinin incelediği 79 sektörün 44 ünde, yeni teknolojilerin emekten tasarruf yaratma yönündeki etkileri, nihai talebin daha yükselmesiyle telafi edilmiş, böylece sonuçta istihdam genişlemiştir. Ulusal ekonomiler düzeyinde, Asya Pasifik te yeni sanayileşen ülkeler hakkında yapılan araştırmalar da uluslararası rekabet gücünü arttıran sektörlerin teknolojik bakımdan yenilenmesi sonucu istihdamda, özellikle imalat sektöründe ciddi bir artış yaşandığını göstermektedir (Castells, 2005:351-352) 19

Tablo 1: İstihdamın Tarımdan İmalat ve Hizmet Sektörüne Kayışı 1996 2006 1996 2006 1996 2006 Dünya 43.1 38.7 21.4 21.3 35.5 40.0 Gelişmiş Ülkeler ve AB 5.2 3.2 28.5 24.2 66.4 72.7 Gelişmekte olan Ülkeler Güneydoğu Asya ve Pasifik Latin Amerika 51.0 23.2 47.0 18.8 16.4 20.3 17.8 9.8 32.7 56.5 35.2 61.4 Az Gelişmiş Ülkeler 29.7 29.7 21.7 22.9 48.6 47.4 Kaynak: ILO 2007 Raporu Tarım İmalat Hizmet Tablo 2: 2012 Yılı Ülkelere Göre Tarım, Sanayi ve Hizmet Sektörü İstihdam Yüzdeleri Ülke Tarım Sanayi Hizmet Belçika 1 22 77 Danimarka 3 20 77 Almanya 2 28 70 Yunanistan 13 17 70 İspanya 4 21 75 Fransa 3 22 75 İrlanda 5 18 77 İtalya 4 28 68 Lüksemburg 1 12 87 Hollanda 3 15(2011) 72(2011) Avusturya 5 26 69 Portekiz 11 26 63 Finlandiya 4 23 73 İsveç 2 20 78 İngiltere 1 19 80 ABD 2(2010) 17(2010) 81(2010) Japonya 4(2010) 25(2010) 71(2010) Türkiye 24 26 50 Kaynak: Dünya Bankası 2013 İstihdam Raporu Yayınlanan bu iki gösterge ile birlikte tarım sektöründen hizmet ve imalat sektörüne olan geçişleri görmekteyiz. 1990 lı yıllarda sektörel yapıdaki değişmeler küresel olarak istihdamın yapısını da etkilemiş ve bu sonuçlar ortaya çıkmıştır. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte tarım ve imalat sektöründe istihdam edilenlerden hizmet sektörüne doğru 20

kaymalar yaşanmış, bu sürece adapte olamayanlar ise işsizlikle yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Hizmetler sektörünün yaygınlaşması, 1950 lerin sonlarına doğru gerçekleşmiştir. ABD de, 1950 yılında ilk defa imalat sektöründe çalışan işçilerin, hizmetler sektöründe çalışanların gerisinde kalması ve bu eğilimin benzer şekilde devam etmesi yükselen yeni toplumun hizmet ağırlıklı toplum olacağı yolunda yorumlara yol açmıştır. Bu düşünce, ilerleyen dönemlerde yani günümüzde hizmetler sektörü içinde enformasyon/eğitim ve bilgi işlerinin büyük pay aldığı bir tabloyu ortaya çıkarmıştır (Bozkurt, 2012:180-181). Tablo 3: İşsizlik Oranları Ülke 1987 1988 1990 1992 1995 1998 2002 2013* Belçika 11.3 10.2 7.6 8.2 9.9 8.8 7.3 8.6 Danimarka 5.6 6.4 8.1 9.5 7.1 5.1 4.5 7.1 Almanya 6.4 6.3 4.8 4.5 8.2 9.4 8.1 5.3 Yunanistan 7.4 7.7 7 7.9 9.1 9.6 10 27.65 İspanya 20.4 19.3 16.1 18 22.9 18.8 11.4 26.74 Fransa 10.4 9.9 9 10 11.5 11.7 9 10.54 İrlanda 18 17.3 14.5 17.8 12.4 7.8 4.4 13.65 İtalya 10.8 10.9 10 10.3 11.9 12.2 9.1 12.19 Lüksemburg 2.5 2 1.7 1.9 2.9 2.8 3 5.7 Hollanda 10 9.3 7.5 6.7 7.3 4.8 2.3 6.7 Avusturya............ 3.8 4.7 5.3 4.8 Portekiz 6.9 5.7 4.6 4.8 7.3 4.9 5.1 16.86 Finlandiya......... 13.1 17.2 11.4 9.1 8.1 İsveç......... 5.8 9.2 8.2 4 8 İngiltere 10.1 8.5 7 10.8 8.8 6.3 5.2 7.52 ABD 6.1 5.4 5.4 7.3 5.6 4.5 5.8 7.46 Japonya 2.8 2.5 2.1 2.2 3.1 4.1 5.4 4.08 Kanada 8.8 7.7 8.1 11.2... 8.3 7.6 7.11 Türkiye 9.2 9.5 8 7.9... 6.6 10.3 9.91 Kaynak: Eurostat, DPT, UNHDR 2004 ten aktaran Bozkurt (2012:178), *ILO, 2014 1970 li yıllardan sonra yüksek düzeyde endüstrileşmiş ülkelerde işsizlik hızlı bir yükseliş göstermiştir. Hatta 2000li yıllarda ise İkinci Dünya Savaşı ndan sonraki en yüksek seviyelere çıkmıştır. Ancak bu artışları doğrudan teknolojik gelişmelere bağlamak doğru olmayacaktır. Örneğin Amerika da 1973 yılında yüzde 4,9 seviyelerinde olan işsizlik 10 yıl sonra yüzde 9,6 ya ulaşmış, ancak sonraki yıllarda küçük ölçekli firmaların çoğalması 21

ve hizmet sektöründe yaratılan yeni işlerle bu oran 2002 de 5,8 e gerilemiştir (Bozkurt, 2012:177). Bu açıdan düşündüğümüzde 1973-1983 yılları arasındaki işsizlik artışının arka planını sadece teknolojik gelişmelere bağlarsak, 1983-2002 yılları arasında işsizliğin çok daha yüksek seviyelerde olması gerekirdi, çünkü bu dönemde hiç kuşkusuz teknolojik yenilikler çok daha fazladır. Sonuç Üretim faktörlerinden belki de en değerlisi olan emeğin gelişen ve küreselleşen dünyada kendisini tehlike içinde hissetmesi son derece normaldir. Bu duygular içerisinde teknolojiye karşı içten içe bir düşman gözüyle bakan insanoğlu uzun yıllardır makinelerin ne zaman kendilerinin yerini alacağını sorgulamıştır. Hatta öyle ki, bunu günlük hayatımızın vazgeçilmezi olan filmlerde, kitaplarda sık sık işlemiş, bilimsel çalışmalarda konu haline getirmiştir. Ancak burada kişilerin sorgulaması gereken olgu makineler değil, kendileridir. Çağın vasıflarını yerine getiremeyen toplumlar veya bireyler genellikle oyun dışı kalmaktadır. Bunu tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte, sanayi toplumundan da bilgi toplumuna geçiş evrelerinde görmekteyiz. Tokol un (2000:11) da ifade ettiği gibi ILO nun yeni teknolojiler üzerine gerçekleştirdiği bir dizi araştırmanın sonuçlarına göre yeni teknolojilerin istihdam seviyesi üzerine etkisi kısa dönemde ele alınırsa olumsuzdur. Ancak uzun dönemde mal ve hizmetlerin kalitesinin artması, maliyetlerin azalması, yeni ürünler ve endüstriler yaratma, yeni teknoloji alanında yapılacak yatırımlar aracılığıyla ekonomik gelişmeyi teşvik etmek gibi nedenlerle bu etki olumlu olacaktır. Bu durumda yeni teknolojinin ortaya çıkardığı iş kayıpları uzun dönemde ortadan kalkacaktır. Yapılan araştırmalar bize enformasyon teknolojisinin doğrudan işsizliğe sebep olmadığını göstermektedir. Teknolojinin yayılmasıyla birlikte bazı işler başka yerlere kaydırılıp yeni işler ortaya çıkmaktadır, bazı işler ise tamamen ortadan kalmaktadır. Ancak bu kayıplar ve artışlar arasındaki ilişki rekabet gücüne, iktidarların politikalarına, şirketlerin stratejilerine, sektörlere, sanayilere, bölgelere ve ülkelere göre farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin otomotiv sektöründe teknolojinin işsizlik üzerine olan etkileri incelenirken Japonya da bu rakamın toplam istihdam içerisinde yüzde 2 ile 3,5 arasında olabileceği belirtilirken Brezilya da yapılan çalışmalarda istihdam kaybının yaşanmayacağı sonucuna varılmıştır. Görüldüğü gibi bu farklılıklar toplum dinamiklerinin genel olarak düşünülmesiyle açıklanabilmektedir. Günümüz iktisadi hayatı düşünüldüğünde işsizlik olgusuyla ilgili sosyoekonomik ve siyasal faktörler ışığında değerlendirme yapılmalıdır. Sadece teknolojiyi suçlamak yeterli değildir. Teknoloji dolaylı yoldan işsizlik üzerinde etkili olsa bile, temel aktör değildir. 22

Kaynakça ALÇIN, Sinan (2010), Teknoloji İle Değişen Üretim İlişkileri, Emek ve Siyaset, Dipnot Yayınları, Ankara. ATAMAN, Berrin Ceylan (1998), İşsizlik Sorununa Yeni Yaklaşımlar, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 53, s.59-72. BAYRAÇ, Naci (2003), Yeni Ekonominin Toplumsal, Ekonomik ve Teknolojik Boyutları, Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, s.41-62. BEER, Max (1989), The General History of Socialism and Social Struggles, Russell & Russell, New York. BERKSUN, Serdar (1973), Otomasyonun Ekonomik ve Sosyal Problemleri, İstanbul Üni. İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, İstanbul, s.237-249. BOZKURT, Veysel (2012), Endüstriyel ve Post Endüstriyel Dönüşüm: Bilgi-Ekonomi-Kültür, Ekin Yayınevi, 2. Baskı, Bursa. BÜLBÜL, Yaşar, ÖZBAY, Rahmi Deniz (2007), Osmanlı İmparatorluğu nda Teknolojiye Karşı Direncin İktisat Tarihi, İş-Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt 9, sayı 4, s.19-41. CASTELLS, Manuel (2005), Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, I. Cilt, İstanbul. ÇALIŞ, Şuayyip (2013), Yeni Teknolojiler ve Çalışma Hayatı, Anadolu Üniversitesi Yayını No:2926, Eskişehir. EKİN, Nusret (1997), Küresel Bilgi Çağında Eğitim-Verimlilik-İstihdam, İTO Yayını No:1997-43, İstanbul. FOX, Nicols (2004), Against the Machine:The Hidden Luddite Tradition in Literature, Art, and Individual Lives, Island Press, Washington, DC. GUERIN, Daniel (1986), Fransa da Sınıf Mücadelesi 1793-95., Çev. Yavuz Alogan, 1. Baskı, Yazın Yayıncılık, İstanbul. KAZCYNSKI, Theodore (1996), Sanayi Toplumu ve Geleceği, Kaos Yayınları, İstanbul. MCLOUGHLIN, Ian, CLARK, Jon (1992), Technological Change at Work, Open University Press, Buckhingam. NARİN, Özgür (2012), Teknoloji, Üretim Sürecinde Bölünme ve Emek, Elektrik Mühendisleri Odası Dergisi, Sayı 445, Ekim, s.40-45. ÖNGEN, Tülin (1995), İleri Teknoloji ve Çalışma İlişkilerinin Değişen Paradigması, SBF Dergisi, Cilt 50, Ankara,s.279-295. TALU, Nilüfer (2010), Modernlik Söylemi: Endişeli Bakışlarda Modern Birey, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt:27, Sayı:2, s.141-171. 23