III. Reich ve Siyonizm

Benzer belgeler
Katılabileceğiniz 4 Gizli Örgüt : Nasıl İlluminati Üyesi Olabilirsiniz?

TÜRKİYE DE MASONLUK TARİHİ 1

Amerikan ırkçıları: Ne ölçüde popülerler ve amaçları ne?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

8 MARTDÜNYAKADiNLARGÜNÜi

Adları Sık Sık İllüminati İle Anılan ve Örgüte Üye Oldukları İddia Edilen 15 Ünlü

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

MARS DA HAYAT VAR MI??????

İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü?

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

Cumhuriyet Halk Partisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Nasyonal Sosyalizm Nedir?

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

ERLANGEN YILINDA EVS...

Avrupa da Yerelleşen İslam

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

İş Yeri Hakları Politikası

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

2. İlluminati hiçbir dine bağlı değildir. Bu yüzden örgütün hristiyanlık inancından beslendiği ya da şeytana taptığı yanlış bilgilerdir.

Avrupa da göçmen kadinlar ve is pazari : genel bir bakis. Dr. Altay Manço IRFAM, Belçika -

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

Tyco International'in Türk Yangin Korunum Sirketi MCS Yangin ve Güvenlik Sistemleri Mümessillik ve Dis Ticaret Anonim Sirketi'ni Satin Almasi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

ALMANYA BÜYÜK LOCASININ LAİKLİK İLE İLGİLİ SUNUSU. Günümüzdeki durum

Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Bilmek Bizler uzmanız. Müşterilerimizi, şirketlerini, adaylarımızı ve işimizi biliriz. Bizim işimizde detaylar çoğu zaman çok önemlidir.

Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Moldova, Rusya, Türkiye ve Ukrayna da kamu sektöründe çalışan 20 genç yönetici adayına

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

BLOG ADRESİ :

SANAYİ KENTİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI:

Sn. Rona Yırcalı DEĞERLİ MİSAFİRLER,


Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Taliban Esaretinden İslam a

Türkiye deki yenilikçi okulları belirlemek, buluşturmak ve desteklemek için yeni bir program...

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

GENEL GÜNDEM KONYA ÇÖZÜM SÜRECİNE NASIL BAKIYOR

Sahtekarlıkta tüm sınırlar aşıldı : Beyaz Miğferler'in Suriye'deki 'icraatları'

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

1982 yılının Eylül ayının sonlarına doğru Almanya ya sürekli olarak geldim.

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

Cumhuriyet Halk Partisi

İNSAN FAKTÖRLERİ. 4. Hafta / Sosyal Uyum Tevfik Uyar

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

frekans araştırma

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

10/7/13. Isletme Bilimlerine Giris. Insan Ihtiyaclari. Maslow un ihtiyaclar dizisi. Insanlari harekete geciren temel faktor ihtiyactir.

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İ Ç İ N D E K İ L E R

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Siyonizme karşı çıkmak için 10 neden

Kerkük, Telafer, Kerkük...

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Araştırmanın Künyesi;

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

FETÖ malikanesi üzerinde ilginç görüntüler

Nuri Özbudak SOYKIRIM YALANI

Tanrı dan gönderilen Adam

Devrim Öncesinde Yemen

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Siyasi Tarih (UI504) Ders Detayları

LATİN AMERİKA DA NEOLİBERAL EKONOMİNİN ÇÖKÜŞÜ OCAK 2009

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri

İKİ SAVAŞ ARASINDA AVRUPA

"Obama'nın Suriye politikası utanç verici"

SCA Davranış Kuralları

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

Hikayeye başlıyoruz...

Transkript:

Page 1 of 31 III. Reich ve Siyonizm "... Alman düsüncesine uygun olarak Avrupa'da kurulacak olan Yeni Düzen ile, yahudi ulusal hedefleri arasinda ortak çikarlar olusturulabilir... Yeni Almanya ile Ibrani alemi arasinda bir isbirligi mümkündür..." Siyonist terör örgütü Stern (LEHI)nin 1941 yilinda Nazi Almanyasi'na yaptigi askeri ittifak teklifinden George Bush, Körfez Savasi'nin hemen ardindan "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili sözler etmeye baslayinca, siyasi tarih bilgileri Baskan'dan daha iyi olan bazi yorumcular dudak bükmüslerdi. Çünkü Bush, "Yeni Düzen" kavramini ilk kez kendisinin kullandigini saniyordu, ama yaniliyordu. Ilk önce Avrupa'ya sonra da tüm dünyaya bir "Yeni Düzen" getirme iddiasi, Baskan Bush'tan yarim asir önce Adolf Hitler tarafindan ortaya atilmisti. Nazi lideri, Aryan irkinin hegemonyasi altinda kurulacak ve irk ilkesini temel kabul eden hiyerarsik bir dünya hayal etmis ve adina da "Yeni Düzen" demisti. Daha önce kurulmus ve yikilmis olan iki Alman Kralligi'ndan hareketle, Nazi Almanyasi'ni "III. Reich", yani Üçüncü Krallik olarak adlandirmisti. III. Reich, sözde bin yil sürecekti ve Avrupa'daki tüm mevcut düzeni yikip yerine sözkonusu "Yeni Düzen"i yerlestirecekti. Alman ordulari, 1939 yilinda sözkonusu "Yeni Düzen"i kurmak için Avrupa'nin dört bir yanini isgal ettiler. Ancak aslinda Yeni Düzen ifadesi, III. Reich'dan da önce kullanilmisti. Amerika'nin kuruculari, 2. bölümde inceledigimiz gibi ABD'nin Büyük Mührü'ne Novus Ordo Seclorum, yani Yüzyilin Yeni Düzeni ya da Yeni Seküler Düzen ibaresini eklemislerdi. Sözkonusu Yeni Düzen'in, Avrupa'da dini otoriteye karsi girisilen uzun bir savas sonucunda kuruldugunu biliyoruz. Dini otoriteye karsi yürütülen bu uzun savasi organize eden gizli el ise yine 2. bölümde inceledigimiz gibi yahudi önde gelenleri ve Tapinakçi gelenegi koruyan masonlar arasindaki Ittifak'ti. Özetle, Bati'da kurulan bu ilk "Yeni Düzen", yani Novus Ordo Seclorum, eski düzenden memnun olmayan Ittifak tarafindan kurulmustu, asil amaci Ittifak'in amaçlarina hizmet etmekti ve en büyük özelligi de seküler olusuydu. Bu noktada Novus Ordo Seclorum ile Naziler'in Yeni Düzen'i arasinda önemli bir ortak nokta olduguna dikkat etmek gerekir: Naziler'in kurma iddiasinda olduklari Yeni Düzen de seküler bir düzendi. Nasyonal Sosyalizm, büyük ölçüde anti-katolik bir ideolojiydi ve Alman irkinin Hiristiyanlik öncesindeki pagan (putperest) dönemine ait gelenegini canlandirmak amacindaydi. Nazilerin en önemli ideologu olan Alfred Rosenberg, Hiristiyanligin, Hitler önderliginde kurulan yeni Alman Kralligi (III. Reich) için gerekli olan spritüel enerjiyi saglayamadigini, bu nedenle Alman irkinin antik pagan dinine geri dönülmesini savunmustu. Rosenberg'e göre, Naziler iktidara geldiklerinde Kiliseler'deki Inciller ve haç sembolleri kaldirilmali, yerlerine gamali haçlar, Hitler'in Kavgam adli kitabi ve Alman yenilmezligini temsil eden kiliçlar yerlestirilmeliydi. Hitler Rosenberg'in bu görüslerini benimsedi, ancak toplumdan büyük tepki alacagini düsünerek sözkonusu yeni Alman dini teorisini uygulamaya geçirmedi. 1 Ancak Nazi ideolojisi, her zaman için seküler ve din aleyhtari kimligini korudu. 2. bölümde bir kuraldan söz etmistik; her seküler ideoloji, yahudi önde gelenleri ile masonlar arasindaki Ittifak'in çikarinadir. Çünkü, Ittifak'in egemenligi için en temel sart, seküler bir dünyanin varligidir ve dünyayi bu hedefe götüren her ideoloji de, sonuçta Ittifak'a hizmet eder. Nitekim 2. bölümde kapitalizm ve sosyalizm gibi iki zit ideolojinin de gerçekte Ittifak tarafindan üretildigini ve Ittifak'in çikarlarina yaradigina deginmistik. Iste bu noktada önemli bir soru sorabiliriz: Naziler'in Yeni Düzen'i de seküler bir düzen olduguna göre, acaba bu düzen ile Ittifak'in bir iliskisi var miydi? Bir baska deyisle, Naziler'in, yahudi önde gelenleri ile Tapinakçi gelenegi koruyan masonlar arasinda kurulu olan Ittifak'la bir baglantilari var miydi? Ya da Ittifak'a hizmet etmisler miydi? Eger resmi tarihe bakarak bu sorulari cevaplandirmaya kalkarsak tüm bu sorularin hepsine kesin bir biçimde olumsuz bir cevap vermemiz gerekir. Çünkü resmi tarihe göre, Naziler, yahudilerin tarih boyunca karsilastiklari en büyük düsmanlardan biri ve ayni zamanda da fanatik birer anti-masondurlar. Oysa daha baska pek çok konuda oldugu gibi resmi tarihin bizlere sundugu bu görüntünün ardinda da daha farkli bir gerçek yatmaktadir. Naziler'in hem masonlukla, hem de yahudi önde gelenleri ile olan iliskileri bilinenden oldukça farklidir. Konuya, Nazizmin Tapinakçi kökenini inceleyerek baslayabiliriz. Nazizm'in Tapinakçi Kökenleri Kitabin önceki bölümlerinde Kabalacilarin Tapinakçilarla kurduklari tarihi Ittifak'i inceledik. Bu Ittifak'in Tapinakçilarin devami niteligindeki Gül-Haç ve mason örgütlenmeleri araciligiyla sürdügünü biliyoruz. Ancak Tapinakçi gelenegin birbiriyle yakin iliski içindeki bu iki kolunun, yani mason ve Gül-Haç derneklerinin yaninda, baska bazi küçük kollari da kurulmustur. Tapinakçi gelenege yani yahudi mistisizmine ve yahudilerle stratejik isbirligine

Page 2 of 31 bagli kalan bu küçük kollar, örgütlenme sekli açisindan masonluktan farklilik göstermislerdir. 2. bölümde degindigimiz Bavyera Aydinlanmislari (Illüminati) örgütü, bu tür örgütlerdendir. Illüminati, inceledigimiz gibi sosyalizme ve özellikle de anarsist sosyalizme öncülük etmisti. 19. yüzyilin ikinci yarisinda Tapinakçi gelenegi devam ettiren sözkonusu okült derneklerin sayisi hizla artti. Hemen her ülkede farkli isim ve görüntüler altinda Tapinakçilardan ya da Gül-Haçlar'dan esinlenen gizli dernekler kuruluyordu. Bu derneklerin en önemli özelliklerinden biri ise 2. bölümde degindigimiz gibi ulus-devletlerin kurulusu ve milliyetçi ideolojilerin yayilmasindaki önemli katkilariydi. Alman milliyetçiligi, hatta irkçiligi da sözkonusu okült dernekleri ile oldukça içli-disliydi. Ingiliz tarihçi Michael Howard, The Occult Conspiracy adli kitabinda "pan-cermenik Alman milliyetçiliginin ruhsal gücünü ve ideolojik kökenini okült derneklerden aldigini ve okült gelenegin 1920'lerde dogan Nasyonal Sosyalizm (Nazi) akimina da büyük bir zemin hazirladigini" yazar. 2 Gerçekten de Nazi hareketine kadar uzanan 19. yüzyil Alman milliyetçiligini inceledigimizde, Tapinakçi gelenegi koruyan ve birbiri ardina kurulan farkli gizli derneklerin bir zincir halinde Nazi partisinin çatisini olusturdugunu görüyoruz. Michael Howard'a göre, tüm Almanca konusan halklarin birlestirilmesi hedefini benimseyen asiri Alman milliyetçiligi, Helene Blavatsky adli Rus asilli bir medyum tarafindan 1875 yilinda kurulan Theosophical Society adli okült derneginden büyük ölçüde etkilenmisti. Peki bu dernegin amaci neydi dersiniz?... Howard söyle açikliyor: "Blavatsky'nin amaci, dogu mistisizmi ve okültizmi ile; masonluk, Gül-Haççilik, Kabala gibi Bati kaynakli okült gelenekleri birlestirmekti." 3 Mason, Gül-Haç ve Kabala baglantisindan da anlasildigi gibi Theosophical Society, Tapinakçi gelenegi koruyan, yani yahudi mistisizmine siki sikiya bagli bir örgüttü. Bu, dernegin ambleminden (solda) bile anlasiliyordu; amblemin ortasinda kocaman bir Siyon yildizi vardi, ayrica taç ve kuyrugunu isiran yilan gibi M. Tevrat kaynakli yahudi sembolleri de amblemde yer aliyordu. Tüm bunlarin yaninda, bir de ilginç bir sembol daha vardi dernegin ambleminde; sonradan Nazi partisinin sembolü haline gelecek olan gamali haç! Gamali haçin sözkonusu yahudi sembolleri arasinda ne aradigini sorabiliriz. Frederick Goodman'in, Magic Symbols (Büyü Sembolleri) adli kitabinda bu soruya tatmin edici bir cevap getiren bilgiler yer aliyor. Goodman'in yazdigina göre, oldukça eski bir okült sembol olan gamali haç (swastika), Kabala mistisizmi ile oldukça yakindan ilgilidir. Kabala'nin "Hayat Agaci" olan Sefirot'taki "Keter" isimli Sefirah, swastikanin çikis noktasidir. Buna göre, "swastika (gamali haç) Süleyman'in Mührü (alti köseli Siyon yildizi) ile de yakindan iliskilidir." 4 Kisacasi Theosophical Society, kullandigi sembollerden de anlasildigi gibi içinde hem yahudi mistisizmini hem de Nazilere öncülük eden bir Alman milliyetçiligini barindiriyordu. Bu, kuskusuz oldukça ilginç bir durumdur. Theosophical Society'den Naziler'e uzanan zincirin devamini inceledigimizde, daha da ilginç gerçeklerle karsilasiyoruz. Theosophical Society'den kisa bir süre sonra bir baska Alman milliyetçisi okült dernek daha kuruldu: Viril Dernegi. Michael Howard'a göre, Viril derneginin amaci, "Theosophy derneginin ve Kabala'nin mistik sistemini, Illüminati locasinin politik idealleri ile birlestirmekti." 5 Viril Dernegi'nin amblemi ise tek basina gamali haçti. Alman milliyetçileri tarafindan ayni siralarda kurulan bir diger dernek ise Armanenschafft adli gizli örgüttü. Armanenschafft, Avusturyali bir okült uzmani olan Guido von List tarafindan kurulmustu ve Aryan irkinin üstünlügü teorisini kendine ideoloji olarak benimsemisti. Von List, kurdugu dernegi masonik sistemi örnek alarak, Çirak-Kalfa- Üstad gibi derecelere ayirdi. Armanenschafft'in antik okült gelenegi temsil ettigini söylüyordu. Von List'e göre, Katolik Kilisesi bu gelenegi baski altina almis, ancak bu gelenek Tapinakçilar, Gül-Haçlar, simyacilar ve masonlar tarafindan canli tutulmustu. Simdi de Armanenschafft bu Tapinakçi gelenegi canlandirmaya çalisacakti. 6 Guido von List, kendi örgütünün disinda, iki gizli örgüt ile de yakin bir iliski içindeydi. Bu iki örgüt de List'in pan- Cermenik, asiri sagci görüslerini paylasiyorlardi. Örgütlerin adlari ise oldukça ilginçti; Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi, yani "Dogu Tapinak Tarikati" ve "Yeni Tapinakçilar Tarikati"!... Adlarindan da anlasildigi gibi bu iki örgüt de açikça Tapinakçi gelenegi izleyen örgütlerdi. Örgütleri ve kurucularini inceledigimizde bunu daha açik bir biçimde görebiliyoruz. Ordo Templi Orientis (OTO), 1895 ve 1900 yillari arasinda Karl Kellner ve Theodor Reuss adli atesli iki Alman milliyetçisi tarafindan kurulmustu. Kellner ve Reuss'un önemli bir ortak özellikleri ise her ikisinin de yüksek dereceli birer mason olusuydu. Bu iki üstad mason, OTO'yu Memphis and Mizrahim adli bir Ingiliz locasinin obediyansi altinda kurmuslardi. OTO'nun kurulusunda önemli rol oynayan bir üçüncü isim ise çesitli Gül-Haç localarina üye olan Dr. Franz Hartmann'di. Theodor Reuss da Almanya'nin çesitli sehirlerinde Gül-Haç ve mason localari kurmustu. OTO'nun

Page 3 of 31 amaçlari arasinda, "tüm masonik ritlere açilan anahtarlarin ve seksüel büyü"nün ilerletilmesi vardi. 7 Bu "seksüel büyü", büyük olasilikla Tapinakçilar'in sapkin özelliklerinden biri olan homoseksüelligin yeni bir varyasyonuydu. OTO'nun mason kurucusu Theodor Reuss, 1912 yilinda yazdigi bir kitapta, örgütün ritleri arasinda "karsilikli oral seks"in de yer aldigini açiklamisti. OTO'nun Ingiliz destekçilerinden Aleister Crowley'e göre ise bu "oral seks" ritüelinin kökeni, Illüminati örgütünün kurucusu Adam Weishaupt'un bir "bulusu"ydu ve ondan sonra da çesitli Gül-Haç localarinda uygulanir olmustu. 8 Aleister Crowley, bir süre sonra OTO'nun Ingiliz kolunun üstadi oldu ve kendisine "Bafomet" adini takti. Bafomet, 2. bölümde degindigimiz gibi Ortaçag'daki Tapinakçilar'in kendisine tapindiklari bir tür puttu. OTO ile ayni dönemde faaliyet gösteren bir ikinci pan-cermenik Tapinakçi örgütü ise az önce belirttigimiz gibi Ordo Novi Templi, yani "Yeni Tapinakçilar Tarikati"ydi. Örgüt, kendini bir Ortaçag kontunun reenkarnasyonu sayan Lanz von Liebenfels adli bir okültist tarafindan kurulmustu. Liebenfels, örgütün Tapinakçi gelenegi korudugunu açikça söylüyordu. Ingiliz yazar Nicholas Goodrick-Clarke, The Occult Roots of Nazism (Nazizm'in Okült Kökenleri) adli kitabinda, bu örgütün "1300'lü yillarda kafirlik suçundan dagitilmis olan Tapinak Sövalyeleri örgütünün mirasçisi" oldugunu yazar. Örgüt, 1907 yilinda Burg Werfenstein'deki bir Ortaçag satosunda bir "Aryan Sövalye Tarikati" kimliginde kurulmustu. Bu Aryan-Tapinakçi örgütün satonun burçlarina asilmis olan bayragi ise gamali haçti. 9 Nazi Partisi'nin öncülerinden olan gizli örgüt Armanenschafft, Avusturyali bir okült uzmani olan Guido von List (solda) tarafindan kurulmustu. List'e göre, örgüt, Gül-Haçlar ve masonlar tarafindan canli tutulan Tapinakçi gelenegi koruyordu. Nazizmin öncüsü olan bir diger gizli örgüt ise Lanz von Liebenfels (sagda) tarafindan kurulan Ordo Novi Templi, yani "Yeni Tapinakçilar Tarikati"ydi. Naziler'in öncülerinden biri olan Ordo Novi Templi, tahmin edilebilecegi gibi asiri sagci bir ideolojiye sahipti ve dahasi, Avrupa'daki çesitli asiri sagci gruplarla da iliski içindeydi. Ingiliz tarihçi Michael Howard, örgütün 1910'lu ve 20'li yillarda Avrupa ve Amerika'daki asiri sagci gruplar için "uluslararasi koordinatör" islevi gördügünü yaziyor. 10 Bu gruplar içinde, Sirp milliyetçileri en dikkat çekenlerden biriydi. Ordo Novi Templi, I. Dünya Savasi'nin patlak vermesine neden olan milliyetçi Sirp gruplari ile çok yakin iliskilere sahipti. 11 (Sirp milliyetçiliginin masonlukla olan iliskisi için ayrica bkz. 12. bölüm) Kisacasi 19. yüzyilin basinda, Almanya'da asiri sag egilimlere sahip ve birbirleriyle de yakin iliskilere sahip olan üç Tapinakçi örgüt kurulmus durumdaydi: Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi. Her üçü de Tapinakçi gelenege bagli, yani Kabala mistisizmine ve masonik ideolojiye sahip olan bu üç örgütün en önemli icraatlarindan birisi, Michael Howard'a göre, Germenorden (Alman Tarikati) adli örgütün kurulusuydu. I. Dünya Savasi'nin hemen öncesinde kurulan örgüt, Aryan irkinin üstünlügünü savunuyor, pan-cermenik bir Alman Imparatorlugu'nun kurulmasini ve Hiristiyanlik öncesi (pagan) antik Alman kültürünün yeniden uyandirilmasini hedefliyordu. Örgütün amblemi gamali haçti ve tüm ritüellerini de mason ritüellerinden almisti. 12 Thule Locasindan Nazi Partisine I. Dünya Savasi sirasinda atesli Alman milliyetçilerini organize eden Germenorden'in ortaya çikardigi en önemli sonuç ise savasin hemen bitiminde kurulan ünlü Thule Dernegi'ydi. Thule Dernegi, ya da Almanca adiyla Thule Gesselschaft, Baron von Sebottendorff adli bir Alman milliyetçisi tarafindan Germenorden'in devami niteliginde olusturulmustu. Sebottendorff ilginç birisiydi. Doguya geziler yapmis, Misir ve Istanbul'da uzun süre kalmisti. Bu gezileri sirasinda simya, astroloji ve Kabala üzerinde çalismis, Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun arastirmalar yapmisti. 13 1901 yilinda, Fransiz Grand Orient obediyansina bagli olan bir mason locasina katildi. Sebottendorff'un bagli oldugu loca politik amaçlari olan bir locaydi ve o dönemde Halife Abdülhamid'e karsi devrim hazirligi yapan Ittihat ve Terakki dernegi ile de çok yakin iliskilere sahipti. 14 Sebottendorff'un masonik kariyerine Aytunç Altindal da "Hitler Dogmadan Önce" baslikli yazi dizisinde deginmisti. Altindal'a göre, Sebottendorff, "Bursa'da Abraham Termudi adli bir yahudi bankerin delaletiyle Memphis adiyla taninan mason locasina üye yapilmisti." Baron, o yillarda bir de Türk Masonlugu ve Bektasilik adli bir kitap yazmisti. Altindal'a göre Sebottendorff, II. Dünya Savasi'nin ardindan Türkiye'de "görünmeyen eller" tarafindan saklanmisti. (Bu "görünmeyen eller", büyük olasilikla Neo-Nazi masonlarin üye oldugu Moral Re-Armament derneginin Türkiye'deki kolu olan Manevi Cihazlanma Dernegi'ydi.) 15 Sebottendorff'u bu denli önemli kilan icraati ise kuskusuz kurdugu ünlü Thule dernegiydi. Baron, 1910 yilinda,

Page 4 of 31 Istanbul'da bulundugu siralarda, masonluk ve simya prensiplerini anti-komünizm ve asiri sag felsefe ile birlestiren kendine bagli yeni bir örgüt kurmaya karar verdi. 1916 yilinda Germenorden ile baglantiya geçti ve sonraki iki yil içinde örgütün en etkin üyesi haline geldi. Sonuçta, 1918 yilinda Germenorden'in adi Thule Gesselschaft'a dönüstürüldü ve Sebottendorff da örgütün büyük üstadi oldu. Umberto Eco, Thule'nin kurulusunu söyle anlatiyor: 1912'de Ari irkin üstünlügünü öne süren Germenorden diye bir grup olusuyor. 1918'de Baron von Sebottendorff diye biri buna bagli bir grup kuruyor: Thule Gesselschaft; gizli bir dernek. Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri ama güçlü irksal, pan-cermenist, Yeni-Arilik egilimleri var. 1933'te de, bu Sebottendorff, kendisinin ektiklerini Hitler'in biçtigini yaziyor. Öte yandan, gamali haç, Thule Gesellschaft çevresinde ortaya çikiyor. Thule'ye ilk katilanlardan biri kimdi? Rudolf Hess, Hitler'in kötü yoldasi. Sonra Rosenberg! Sonra Hitler'in kendisi! Gazetelerde okumussunuzdur, Hess, Spandau'daki hücresinde bugün bile içrek (batini) bilimlerle ugrasiyor... (Thule'nin kurucusu olan) Sebottendorff, 1924'te, simyayla ilgili bir kitapçik yaziyor... Gül-Haçlar'la ilgili bir roman da yaziyor. 16 Eco'nun anlattiklarindan da anlasildigi gibi "Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri" ya da daha basit bir ifadeyle özgün bir mason locasi olan Thule, Nazi partisinin öncüsü ve hatta gerçek kurucusuydu. Örgüt kurulduktan sonra hizla büyüdü. 1918 yilinda yalnizca Münih kentinde 250, tüm Bavyera'da ise 1.500 üyeye sahipti. Üyeler arasinda; yargiçlar, avukatlar, polis sefleri, aristokratlar, doktorlar, üniversite hocalari, bilim adamlari, subaylar, sanayiciler ve is adamlari vardi. Önde gelen üyelerden Bavyera Adalet Bakani Franz Gurtner, ayni makama Nazi rejimi sirasinda da atandi. Thule üyelerinden polis sefi Wilhelm Frick ise Nazi Almanyasi'nda Içisleri Bakanligi yapacakti. Tapinakci gelenegin bir devami olan Thule Dernegi, kendisine sembol olarak gamali haçi benimsemisti. Bu sembol daha sonra Thule Derngi'nin bir ürünü olan Nazi partisinin de resmi amblemi oldu. Ilginç olan, gamali haçin, Thule'nin Tapinakci kökenine uygun olarak, yahudi mistisizminine ait bir sembol olusuydu. Kabalistik ve masonik kaynaklarda çogu kez Siyon yildizi ile içiçe kullaniliyordu. Üstte bunun bir örnegi: Fransa Büyük Dogu (Grand Orient) locasi Süprem Konseyi'nin Büyük Üstadi Armand Bedarride tarafindan yazilan ve 1928 yilinda loca tarafindan Paris'te "Sembolizm Kolleksiyonu" serisi içinde basilan Regle & Compas (Gönye ve Pergel) adli mosonik sembolizm kitabinin kapaginda Siyon yildizi içinde gamali haç sembolü. Thule'nin Nazi partisine dönüsümü bir dizi olayin sonucunda gerçeklesti. Örgüt, kuruldugu günden itibaren komünistlerle sürekli çatisma halindeydi. 1919'daki komünist ayaklanma sirasinda Thule yeraltina çekildi ve asiri sagci karsi-devrimcileri organize ederek silahli bir terör gücü olusturdu. Komünistlere karsi halk destegi kazanmak içinse, Alman Isçi Partisi'ni kurdu. Iste bu siralarda Adolf Hitler de Thule'ye katildi. Hitler, savas öncesi dönemde okültizmle yakindan ilgilenmis, özellikle Armanenschafft'in kurucusu Guido von List'in teorilerinden çok etkilenmisti. Bu nedenle, bir Tapinakçi örgütü olan Thule'ye kolayca adapte oldu. Thule'nin siyasi uzantisi olan Alman Isçi Partisi'nin kendisine amblem olarak gamali haçi seçmesi ise Hitler'in etkisiyle olmustu. 1920 yilinda Alman Isçi Partisi'nin adi Nasyonal Sosyalist Parti (Nazi Partisi) olarak degistirildi. Partinin lideri ise elbette Hitler'di. Hitler'in bu hizli yükselisi, Thule'nin destegi ile olmustu. Hitler'i kesfeden kisi, Thule'nin önde gelen isimlerinden Deitrich Eckart idi. Eckart, yasli bir okültist kadinin kendisine yillar önce anlattigi "Almanya'yi kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüstü. Bu nedenle bu genç adamin elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili üyeleri ile tanistirdi. Nazi partisini ilk günlerinde finanse edenler zengin Thule üyeleriydi; Thule üyesi polis sefleri de Hitler'e korunma sagladilar. Solda, Thule locasinin amblemi; Gamali haç ve hançer. Sagda, Dietricih Eckart; Hitler'i kesfeden ve yükselisinde önemli rol oynayan Thule üyesi. Thule'nin Nazi Partisi'nin çekirdegi olduguna, Aytunç Altindal da deginmisti. "Hitler'in ünlü Nasyonal Sosyalist Alman Isçi Partisi (NSDAP), 1920'de Thule tarafindan baslatilan çabalarla kuruldu" diyen Altindal, Thule'nin özellikleri arasinda da "okültizm, simyacilik ve Kilise karsitligi"ni sayiyordu. 17 Bunlar, bildigimiz gibi Tapinakçimason geleneginin basta gelen özelliklerindendir. Katolik ilahiyatçi August Knoll da 1950'de, Hitler'in Kilise aleyhtari görüslerinin asil olarak Thule kaynakli oldugunu dile getirmistir. Kisacasi, Theosophical Society'den baslayarak; Viril, Armanenschafft, Ordo Templi Orientis, Ordo Novi Templi, Germenorden ve Thule gibi okült derneklerin birbirlerinden aktararak tasidiklari Tapinakçi-mason gelenegi, Nazi partisinin gerçek kökenini olusturmustu. Naziler, 1314 yilinda kesin olarak yasaklanmalarinin ardindan yer altina

Page 5 of 31 giren ve Gül-Haç ve masonluk gibi örgütlerle yeniden ortaya çikan Tapinakçi gelenegin yeni bir varyasyonundan baska bir sey degildiler. Bunu açikça ifade etmekten de çekinmediler. Hitler, Nazi parti sistemini mason localarinin sistemine uygun bir biçimde düzenlemis ve bunu da açik açik söylemisti. 1934 yilinda ise söyle demisti: "Biz bir örgüt kuracagiz, saf kan ilkesinin etrafinda toplanmis Tapinak Sövalyeleri Biraderligi." 18 Bu "Tapinak Sövalyeleri Biraderligi"ni kurmakla görevlendirilen kisi ise kisa zamanda III. Reich'in Hitler'den sonraki ikinci adami haline gelecek olan Heinrich Himmler'di. Himmler, 1920'li yillarda Hitler'in bodyguardlari olarak görev yapmis olan SS (Schutzstaffel) örgütünü Tapinakçi ve mason sistemine göre düzenleme isini üstlendi. 19 Himmler, SS'ler içinde özel bir arastirma grubu da olusturdu; bu grup, Tapinakçilar'in ve diger okült derneklerin tarih içindeki yerini arastirmakla görevliydi. SS'ler ayni zamanda Tapinakçilar'in belirgin özelligi olan anti-hiristiyan ritüellere de sahiptiler. Himmler'in liderliginde yapilan SS törenlerinde Nasyonal-Sosyalist marslar söylenerek Hiristiyan haçi yakilir ve yerine gamali haç yerlestirilirdi. 20 Bu bölümün basinda, Naziler'in Yeni Düzen'inin seküler olusuna dikkat çekmistik. Bu durum, bizleri, Nazizm ile Tapinakçilar ve yahudi önde gelenleri arasindaki bir Ittifak iliskisi aramaya yöneltiyordu. Nazizmin Tapinakçi kökeni ile ilgili inceledigimiz tüm bu bilgiler ise bize kuskularimizin yersiz olmadigini, gerçekten de Naziler'in Ittifak'la yakindan ilgili, hatta Ittifak'in bir parçasi olduklarini göstermektedir. Bu bilgiler, Naziler'in Yeni Düzen'inin neden seküler ve din aleyhtari oldugunu da açiklamaktadir. Çünkü eger Naziler Ittifak'in bir parçasi iseler, kurmaya çalistiklari Yeni Düzen'in, Ittifak'in kurdugu Novus Ordo Seclorum'un bir türevi olmasini da son derece normal karsilamak gerekmektedir. Ancak bu noktada normal olmayan bir görüntü ile karsi karsiya kaliyoruz. Eger Nazi Partisi Tapinakçi-mason gelenegine bagli bir örgütse, 6 yüzyillik Tapinakçi-mason gelenegine göre, Nazilerin de yahudi önde gelenleriyle isbirligi içinde olmasi gerekir. Çünkü, 2. bölümde inceledigimiz gibi Tapinakçilar ve onlarin devami olan örgütler, yahudilerle daimi bir ittifak kurmuslar ve basta dini otorite olmak üzere her türlü düsmana karsi ortak bir savas vermislerdir. Ancak, Naziler'e baktigimizda, ideolojilerinin merkezinde fanatik bir antisemitizmin var oldugunu görürüz. Hatta tarih kitaplari, Naziler'in gözü dönmüs birer yahudi düsmani olduklarini ve bu nedenle de 6 milyon yahudiyi II. Dünya Savasi sirasinda kurulan toplama kamplarinda acimasizca imha ettiklerini anlatmaktadir. Aytunç Altindal da bu konuya dikkat çekmis ve "Thule'nin bünyesinde hem mason olan hem de yahudilerden nefret eden bir çok soylu" oldugunu yazmisti. Altindal, bunun yanisira Alman localarinin kuruculari arasinda çok sayida antisemit olduguna da dikkat çekiyordu. Bunun ardindan da "günümüzde yanlis bilinen bir olguya" deginmek gerektigini, "mason localarini yahudilerin kurduklari ve bunlar araciligiyla dünyada egemenlik saglamak istedikleri gibi bir saplanti"nin var oldugunu yazmisti. Kisacasi Altindal'a göre, Alman localarindaki antisemit egilimler, masonlar ve yahudiler arasinda bir ittifak oldugunu açikça yalanliyordu. Altindal'in yazdiklari ilk bakista dogruydu. Öyle ya, antisemitizmin mason localarinda ve Thule'de bu denli güçlü bir biçimde var olusu, baska nasil açiklanabilirdi? Ancak burada göz ardi edilen bir gerçek vardi. Antisemitizm, yani yahudi düsmanligi, yahudi cemaatlerindeki insanlar için korkunç bir belaydi elbette ama yahudi önde gelenleri için ayni seyi söylemek mümkün degildi. Onlar, antisemitizmde büyük bir stratejik fayda görüyorlardi. Hatta, o siralarda yeni dogan Siyonist hareketin lideri olan Theodor Herzl, bir önceki bölümde degindigimiz gibi söyle demisti: "Antisemitizm, bizim isteklerimize sahane bir yardimci olacaktir." Olaylar, bir kez daha, göründügünden oldukça farkliydi. Karmasik Bir Hikaye; Naziler ve Yahudiler Nazizmin Tapinakçi-mason kimligi ile yahudi aleyhtari görüntüsü arasindaki çeliskiyi çözebilmek için, öncelikle bize empoze edilen dar düsünce kaliplarindan kurtulmak gerekiyor. Konu, her seyde oldugu gibi resmi tarih telkinlerinden ve yüzeysel mantiklardan bagimsiz olarak incelenmelidir. Naziler hakkinda bir resmi ve bir de gerçek tarih oldugunu farketmek zor degildir. Her seyden önce, Nazizmin önceki sayfalarda inceledigimiz Tapinakçi-mason kökeni, kesinlikle resmi tarihte konu edilmez. Aksine bu konu özenle ört-bas edilmistir. Ingiliz tarihçi Michael Howard'in da belirttigi gibi savasin ardindan Nazizmin okült yönü israrla hasiralti edilmis, basta Churchill olmak üzere müttefik devletlerin liderleri bu gerçegin Nuremberg mahkemelerinde ya da baska platformlarda açiga çikmasini özenle engellemislerdir. Kisacasi, Nazizmin aslinda masonlugun çesitlemelerinden biri oldugu gerçegi, kasitli olarak gizlenmistir. Aslinda bu gerçegi gizleyenlerin arasinda Naziler'in kendileri de vardir. Hitler, kendi masonik kariyerine karsin sik sik masonluk aleyhtari yorumlar yapmis, iktidara gelisinin ardindan da ülkedeki mason localarini kapattigini açiklamistir. O yillara baska bazi ülkelerde de kullanilmis olan bu taktigin amaci açiktir: Siradan mason localarini kapatarak, ülkenin gerçekte seçkin bir loca tarafindan yönetildigini gizlemek.

Page 6 of 31 Naziler'in masonlukla olan iliskisi bu denli etkili bir biçimde gizlendigine göre, benzer bir dezinformasyonun (yanlis bilgilendirme) Yahudilik konusunda da yapilmis olabilecegini göz önünde bulundurmamiz gerekiyor. Naziler'in birer antisemit, yani yahudi aleyhtari olduklarina kusku yoktur elbette. Ama bu Naziler'in yahudi önde gelenleri ile uyusmadiklari anlamina gelmez. Bunun nedeni Siyonizm'dir. Önceki bölümde, Mesih Plani'nin bir asamasi olarak 19. yüzyil sonunda ortaya çikan Siyasi Siyonizm'in, modernizmin nimetleri yüzünden asimile olmaya baslayan Avrupali yahudilerden ragbet görmedigine deginmistik. Irk bilinçlerini yitirmis olan bu yahudiler, Siyonizm'in Filistin'e göç çagrilarina kulak tikamislar ve Mesih Plani'nin önünde ciddi bir pürüz olusturmuslardi. Bu pürüzün nasil çözülmesi gerektigini ise hareketin kurucusu olan Theodor Herzl açiklamisti: Siyonizm, yahudileri rahatsiz etmek ve göçe ikna etmek için antisemitlerle isbirligi yapmaliydi. Kisacasi antisemitizm, Mesih Plani'nin bir parçasiydi. Planin gerçege dönüstürülebilmesi için antisemitizme mutlaka ihtiyaç vardi. Bu durumda, Almanya'daki mason localarinda antisemitizm üretilmis olmasinin açiklamasi da kendiliginden ortaya çikmaktadir. Localar, stratejik bir fayda olan antisemitizmi bilinçli olarak üretmislerdir. Hatta, Aytunç Altindal'in da kabul ettigi gibi antisemitizmin üretilmesinde kimi yahudiler de lider rol oynamislar ve "Jewish Self-Hate", yani yahudilerin kendilerinden nefret etmesi hareketi olarak isimlendirilmislerdir. Iste bu nedenle, Naziler'in antisemit oluslarinin da, yahudi önde gelenleri için hiçbir olumsuz yönü yoktu. Aksine Naziler, Herzl'in kurdugu mantiga göre, Siyonizm'in en yakin müttefikleri olmaliydilar. Nitekim öyle de oldular. Birbirlerine ideolojik yönden paralel olan bu iki hareket, geleneksel Tapinakçi-yahudi ittifakinin yeni bir örnegini olusturarak, tarihin en az bilinen paktlarindan birini kurdular. Siyonizm ve Nazizm'in Ideolojik Akrabaligi Herzl'in yahudilerin asimilasyon sürecini durdurmak ve tersine çevirmek için antisemitlerle ittifak yapma teorisi, onu izleyen Siyonistler tarafindan Avrupa'nin hatta dünyanin farkli ülkelerindeki irkçilara karsi kullanildi. Ancak bunlar içinde en önemli olani kuskusuz Alman irkçilaridir. Nazi hareketinin öncüleri olan Alman irkçilari, hem siyasi güçleri hem de ideolojik katiliklari sayesinde Siyonistlerin aradiklari müttefik modeline tamamen uyuyorlardi. Iki taraf arasindaki ideolojik paralellik ise dogrusu oldukça çarpiciydi. Kendisini anti-siyonist bir yahudi olarak tanimlayan Amerikali tarihçi Lenni Brenner, Zionism in the Age of Dictators (Diktatörler Devrinde Siyonizm) adli kitabinda, Siyonistler ile antisemitler arasindaki ittifakin bilinmeyen tarihini gözler önüne serer. Brenner'in vurguladigi gibi Siyonistler ile antisemit irkçilar arasindaki yakinlik, daha Siyonizm hareketinin ilk yillarinda kendini göstermeye baslamistir. Örnegin Siyonist hareketin Herzl'den sonra ikinci adami olan Max Nordau, 21 Aralik 1903 günü Fransa'nin ünlü antisemiti Eduard Drumont ile bir söylesi yapmis ve biri yahudi digeri de Fransiz sovenizmini temsil eden bu iki irkçi arasindaki konusmalar, Drumont'un La Libre Parole adli antisemitik gazetesinde yayinlanmistir. Nordau söyle demektedir: "Siyonizm bir din degil, tamamen bir irk sorunudur ve bu konuda hiç kimseyle Bay Drumont ile oldugum kadar fikirbirligi içinde degilim." Brenner'in kitabin basinda dikkat çektigi konulardan biri, Alman irkçilari ile Siyonistler arasindaki ideolojik paralelliktir. Buna göre, I. Dünya Savasi öncesinde Alman entellektüel çevrelerinde hizla yayginlasan Blut und Boden fetisizmi, Siyonistlerin iddialariyla tam bir uyum içindedir. Bu ideolojiye göre, Alman irki kendine has bir kana (blut) sahipti ve kendine ait bir toprak (boden) üzerinde yasamaliydilar. Yahudiler Alman kanindan degildiler, Alman halkinin (volk) bir parçasi olamazlardi ve dolayisiyla Alman topraklari üzerinde yasamaya hak sahibi degildiler. Brenner'in vurguladigi gibi Siyonistler Blut und Boden irkçilarinin tüm argümanlarini içtenlikle desteklemislerdi. Siyonist lere göre de yahudiler Alman halkinin (volk) bir parçasi degildi, dolayisiyla Alman kaniyla karismamali, yani Almanlar'la evlenmemeliydiler. Yapmalari gereken en dogru sey ise kendi öz topraklarina (boden) dönmekti; yani Filistin'e. Kuskusuz Siyonistler Alman irkçiliginin iddialarini paylasirken, antisemitizmi de onaylamis oluyorlardi. Çünkü madem yahudiler Alman halkinin bir parçasi degildiler, Alman irkçilari yahudileri tecrit etmek istemekte hakliydilar, onlari sürmek istemekte de hakliydilar. Siyonist düsünceye göre, antisemitizmin varligi, yahudilerin kendi suçuydu. Kendilerine ait olmayan bir toprak üzerinde israrla yasayarak, kendilerine yabanci bir irka karismaya çalisarak yahudiler kendileri antisemitizmi kiskirtiyorlardi. Suç antisemitlerin degil, asimile olan yahudilerin suçuydu. Yillar sonra bir Chaim Greenberg adli bir Siyonist, Jewish Frontier adli Siyonist yayin organinda bu ilginç mantigi söyle özetleyecekti: "Iyi bir Siyonist olmak için bir parça antisemit olmak gerekir." 21 Lenni Brenner bu konuda söyle diyor: "Eger bir insan irk safligi kavramina inaniyorsa, bir baskasinin irkçiligini reddedemez. Ve eger bir irkin ancak ve ancak kendi geleneksel vataninda rahat edebilecegini düsünüyorsa,

Page 7 of 31 baskalarinin da kendi topraklari üzerindeki 'yabanci' irklari temizlemesine karsi çikamaz." 22 Naziler ve Siyonistler arasindaki ideolojik akrabaliga Texas Üniversitesi'nde çalisan Amerikali tarih profesörü Francis R. Nicosia da The Third Reich and the Palestine Question (III. Reich ve Filistin Sorunu) adli kitabinda deginir. Nicosia'ya göre, Siyonistler yalnizca Naziler'le degil, onlarin öncüleri olan 19. yüzyil irkçilari ile de büyük bir ideolojik yakinliga sahipti. Önceki sayfalarda degindigimiz Arthur de Gobineau bunlardan biriydi. 1902 yilinda, Dünya Siyonist Örgütü (WZO) tarafindan yayinlanan Die Welt gazetesinde, Gobineau'nun düsüncelerini öven ve onun yahudilerin irk safligina olan hayranligini saygiyla karsilayan yazilar yayinlanmisti. I. Dünya Savasi öncesi dönemde, önde gelen Siyonistler Elias Auerbach ve Ignaz Zollschan, Gobineau ve Houston S. Chamberlain gibi irkçi felsefecilerin teorilerinin atesli savunuculari olmuslardi. 23 Francis Nicosia, antisemitlerin Siyonizm'e olan sempatilerine de dikkat çeker. Durum öylesine ilginçtir ki, antisemitler henüz 19. yüzyilin baslarinda, yani Siyasi Siyonizm'in aktif biçimde var olmadigi bir sirada Avrupa yahudilerinin Filistin'e transferini, yani Siyonizm'i savunmuslardir. Fasizmin öncüsü sayilan ünlü irkçi Alman düsünürü Johann Gottlieb Fichte bunlardan biridir. Alman volksgeist'inin (ulusal ruh) saglamlastirilmasi için basta yahudiler olmak üzere tüm azinliklarin temizlenmesini savunan Fichte, yahudilerin Almanlar ile ayni sosyal haklara sahip olmalarini bir felaket olarak görmüs ve yahudi sorununun tek çözümünün de bu irkin topluca Filistin'e transfer edilmesi olabilecegini yazmistir. Fichte'nin bu "Siyonist" düsünceleri, yüzyilin sonlarinda mantar gibi çogalan takipçileri tarafindan da aynen benimsenecektir. Eugen Dühring, bunlardan biridir. 24 Antisemitlerin Siyonizm'e olan bu sempatisi, I. Dünya Savasi sonrasi Almanya'da (Weimar Cumhuriyeti döneminde) de devam etmistir. Nicosia, Weimar Cumhuriyeti'ndeki; Wilhelm Stapel, Hans Blüher, Max Wundt ve Johann Peperkorn gibi önde gelen antisemitlerin, Siyonizm'in Yahudi Sorunu için en iyi çözüm oldugu yönündeki düsüncelerine dikkat çekiyor. Siyonizm ile Nazizm'in Flört Günleri Yahudi ulusçulugunu temsil eden Siyonizm ile yahudi düsmanligi ile yüklü olan Alman irkçiliginin arasinda akrabalik oldugunu söylediginizde, bunu ilk duyan kisi büyük olasilikla bunun mantiksal bir çeliski oldugunu düsünecektir. Oysa az önce göz attigimiz bilgilerin bize gösterdigi gibi iki taraf arasinda kendi içinde son derece mantikli olan bir paralellik sözkonusuydu. Siyonist hareketin önemli ideologlarindan Jacob Klatzkin, 1925 yilindaki bir yazisinda bu mantigi söyle açiklamisti: Eger bizler antisemitizmin hakli bir hareket oldugunu kabul etmezsek, kendi milliyetçiligimizin hakliligini reddetmis oluruz. Eger bizim halkimiz kendi öz kimligini korumak ve kendine ait yasam tarzini sürdürmek istiyorsa, o halde aralarinda yasadigi uluslar içinde bir yabancidir. Dolayisiyla, kendi ulusal bütünlüklerini korumak için bize karsi savasmak onlarin hakkidir... Bize düsen görev, yahudilerin sosyal haklarini azaltmak isteyen antisemitlere karsi mücadele etmek degil, yahudilerin sosyal haklarini artirmak (dolayisiyla onlari asimile etmek) isteyen dostlarimiza karsi mücadele etmektir. 25 Siyonizmin antisemitizme olan sempatisi, kuskusuz en basta Siyonist hareketin beyni olan Dünya Siyonist Örgütü (World Zionist Organization WZO) saflarinda yaygindi. WZO'nun Herzl'den sonraki ikinci efsanevi lideri olan Chaim Weizmann ki daha sonra Israil'in ilk Devlet Baskani oldu antisemitizme olan sempatisini sik sik vurgulamisti. 1912 yilinda Alman yahudilerine yaptigi bir konusmada "her ülke, eger mide agrilari çekmek istemiyorsa, ancak belirli sayida yahudiyi hazmedebilir" demis ve eklemisti, "Almanya'nin zaten gereginden çok fazla yahudisi var." 1914'de Ingiliz Disisleri Bakani Lord Balfour'la yaptigi bir söylesi sirasinda ise söyle demisti: "Kültürel antisemitlerle tamamen ayni fikirdeyiz. Bizce de 'Musevi inancina sahip Almanlar' kavrami son derece rahatsiz edici, demoralize edici bir fenomendir." 26 WZO'da hakim olan bu düsünce yapisi, dogal olarak örgütün Almanya kolu olan Almanya Siyonist Federasyonu (Zionistische Vereinigung für Deutschland ZVfD) tarafindan da paylasiliyordu. ZVfD, o yillarda Almanya'daki iki büyük yahudi örgütünden biriydi. Yahudi Inanisina Bagli Alman Yurttaslari Merkez Birligi (Centralverein CV) ise asimilasyonist yahudilerin kurdugu diger yahudi örgütüydü. ZVfD ve CV dogal olarak pek çok konuda anlasamiyorlardi. Birisi yahudilerin bir irk, digeri ise yalnizca dini bir cemaat oldugu inancindaydi. En büyük anlasmazlik konusu ise antisemitizm hakkindaydi. CV'ye bagli asimilasyonistler için, antisemitizm olabilecek en büyük tehlikeydi. Almanya'daki mutlu hayatlarini tehdit eden bu virüsü yoketmek için ellerinden gelen herseyi yaptilar. Asil virüsün asimilasyonizm oldugunu düsünen Siyonistler ise antisemitizmin yükselisinden endise duymak bir yana, bunu son derece olumlu bir gelisme olarak algiliyorlardi. ZVfD'nin önce genel sekreteri sonra da baskani olan Kurt Blumenfeld, antisemitizm hayrani yahudilerin basinda geliyordu. Blumenfeld, Brenner'in ifadesiyle "Almanya'nin Ari irka ait oldugunu ve bir yahudinin Almanya'da resmi bir görev almasinin bir baska halkin islerine tecavüz oldugunu savunan antisemit görüsü tamamen kabul ediyordu." 27 Sözünü ettigimiz Alman antisemitleri, Naziler'di elbette. Naziler 1920'li yillarin hemen basinda Alman

Page 8 of 31 sokaklarindan görünmeye baslandilar. Hitler, etrafina topladigi; egitimsiz, saldirgan, psikolojik yönden dengesiz, irkçi, sadist ve zorba çapulcularla birlikte bu yillarda ünlü Birahane Darbesi'ni denedi. Sokak gücü olarak kurulan SA'lar (Strum Abteilung Yildirim Kitalari) siyasi muhalifleri (komünistler, liberaller, vs.) hedef almaya basladilar. Iste Nazi hareketinin dogdugu bu yillarda, Nazi-Siyonist flörtü de basladi. Siyonistler, az önce degindigimiz gibi Naziler ve benzeri antisemitlere sürekli kur yapiyorlardi. Hitler de karsi tarafa anlamli mesajlar gönderdi. Nazi önderi, Francis Nicosia'nin da dikkat çektigi gibi, 1920'lerin basinda Yahudi Sorunu ile ilgili olarak yaptigi konusmalarin tümünde, çözümün yalnizca yahudilerin Almanya disi na transfer edilmesi ile mümkün olabileceginden söz etmisti. Hitler'in bu çizgisi, yahudilere sokak saldirilari (pogromlar) düzenlemekten baska bir sey bilmeyen kaba ve cahil antisemitlerden oldukça farkliydi. 6 Nisan 1920'de Münih'te yaptigi bir konusmada, yahudi cemaatine karsi bir pogrom kampanyasi baslatmaktansa, Nasyonal Sosyalizm'in tüm enerjisini yahudilerin Almanya'dan çikarilmasi için kullanmasi gerektiginden söz etmisti. Hatta bunun nasil yapilabilecegi konusunda da açik bir mesaj veriyordu. "Gerekirse bunun için Seytan'la isbirligi ile yapariz" diyordu. Bununla, elbette ki Siyonistlerle ittifaki kastetmisti. 29 Nisan'da yaptigi bir konusmada ise aynen söyle dedi: "Son yahudi Almanya'dan çikartilincaya kadar mücadelemizi sürdürecegiz." 28 Nazi lideri, 16 Eylül 1919 tarihli bir mektubunda ise söyle yaziyordu: Duygusal dürtüler üzerine kurulu olan antisemitizm, kendisini her zaman için pogromlar yoluyla ifade edecektir. Oysa, rasyonel bir antisemitizm, yahudilere verilen sosyal haklarin iptali ve yahudilerin ülkeden çikarilmasi için için planli ve sistemli bir program uygulamak zorundadir. 29 Hitler'in sözünü ettigi yahudilerin Almanya disina çikarilmasi islemi, Naziler'in en önemli ideologu Alfred Rosenberg tarafindan da hedef olarak belirlendi ve en önemlisi, Rosenberg bu is için Siyonizm'le isbirligi yapilmasi fikrinin mimari oldu. Nazi ideologu, Die Spur'da henüz 1920 yilinda yayinlanan bir yazisinda "Siyonizm, Almanya'daki yahudilerin ülke disina çikartilarak Filistin'e gönderilmesi için aktif sekilde desteklenmelidir" diye yazmisti. 30 Amerikali tarihçi Francis Nicosia, "Rosenberg'in, Almanya'daki yahudilerin toplumdan izole edilmesi ve ikinci asamada da Filistin'e yollanmasi için Siyonizm'le isbirligi yapma görüsünün Naziler'in iktidara gelisi ile birlikte gerçek bir ittifaka dönüstügünü" söyler. 31 Gerçekten de öyle oldu. Koyu bir Alman irkçiligi ve ona bagli bir antisemitizmle yogrulmus olan Nazi hareketi, bilindigi gibi 1929 ekonomik krizi, Weimar Cumhuriyeti'nin zayifligi ve Alman toplumunun sosyo-psikolojik durumu gibi faktörlerin birlesmesiyle önce siyasi gündemin merkezine sonra da 1933 yilinda iktidara oturdu. Naziler'in bu zaferi, Siyonistleri sanki kendileri iktidara gelmis kadar sevindirmisti. Nasyonal Sosyalizm'in Iktidar Yillari ve Siyonistler Naziler'in iktidara geldigi siralarda Alman yahudileri ülke nüfusunun % 0.9'unu olusturuyorlardi. Ancak ekonomik yönden çok daha önemliydiler. Çogunun refah seviyesi oldukça yüksekti. % 60'i isadami ya da yöneticiydi. Digerleri ise esnaf, din adami, ögrenci ya da çok az sayidaki isçilerden olusuyordu. Sayilari az olmasina karsin, yine de Almanya'nin en önemli irksal azinligi durumundaydilar ve bu yahudilerden kurtularak Alman irkini saf hale getirmek, Nazi politikasinin önde gelen hedeflerinden biriydi. Irk safligi Naziler için o kadar önemliydi ki, Hitler "ideal" vasiflardaki Alman genç kiz ve erkeklerini "üreme çiftlikleri"ne doldurup yeni bir üstün Ari nesil yaratmaya bile çalisacakti. Irkin saf tutulabilmesi için de yahudilerin Almanlardan tecrit edilmesi ve ikinci asamada da ülkeden çikarilmasi gerekiyordu. Dikkat edilirse, bu Siyonistlerin de istedigi seydi. Bu nedenle Nazi hareketinin henüz iktidara yürüdügü siralarda iki taraf arasinda ilginç iliskiler kurulmaya baslandi. Bu iliskilerin en çarpicilarindan biri, ZVfD yönetim kurulundan Kurt Tuchler ile üst düzey SS'lerden Baron Leopold Itz Edler von Mildenstein arasinda kurulmustu. Tuchler Mildenstein'a Siyonizm'in Nazi hareketine ne kadar paralel oldugu konusunda uzun bir brifing vermis ve onu Siyonizm'i öven bir yazi dizisini Nazi yayin organlarinda bastirmasi için ikna etmisti. SS subayi Mildenstein bununla kalmayip Tuchler ile birlikte Filistin'e bir gezide bulunmayi da kabul etmisti. Hitler'in iktidara gelisinden sonra Siyonist Tuchler ile SS Mildenstein yanlarina eslerini de alarak alti ay süren bir Filistin gezisine çiktilar. Mildenstein gezi dönüsü yazdigi yazilarda Siyonizme övgüler düzmeye devam etti. 32 Iyi niyet ziyaretleri de Nazi iktidarinin ilk aylarinda gerçeklesti. Mart 1933'te Hermann Goering Siyonist liderlerden olusan bir yahudi heyeti ile görüstü. Siyonistlerin Naziler'e karsi gelistirdikleri bakis açisini en iyi gösteren eylem ise 21 Haziran 1933 günü ZVfD tarafindan Nazi yönetimine gönderilen memorandumdu. 1962 yilina kadar gün isigina çikmamis olan bu belgede, Siyonistler açik açik isbirligi teklif ediyorlardi Naziler'e. Uzun mektubun bazi ilginç satirlari söyleydi:... Irk esasi üzerine kurulan yeni Alman devleti içinde bizler de kendi cemaatimizi genel yapiya uydurmak ve bize ayrilacak olan sahada Babayurdu (Almanya) için faydali olmak istiyoruz. Bizim yahudi milliyetçiligine olan bagliligimiz, Alman ulusunun nasyonal ve irksal gerçekleri ile büyük bir iliski ve uyum içindedir. Çünkü bizler de karisik evlilige (Almanlar ve Yahudiler arasindaki evliliklere) karsiyiz ve yahudi

Page 9 of 31 toplumunun kan safliginin korunmasini savunuyoruz.... Dolayisiyla bizim burada tarifini yaptigimiz ve adina konustugumuz bilinçli yahudilik, yeni Alman devleti içinde uygun bir yer bulabilir... Bizler, cemaat bilincine sahip olan yahudilerle Alman devleti arasinda dürüst ve samimi bir isbirligi kurulabilecegine inaniyoruz. Siyonizm, pratik amaçlari için yahudilere düsman olan bir yönetimin dahi destegini kazanma ümidindedir. 33 Lenni Brenner bu memorandum hakkinda söyle diyor: "Alman yahudilerine karsi açik bir ihanet olan bu belgede, Alman Siyonistleri Naziler'e oldukça hesapli bir ittifak önermektedirler. Bu isbirliginin nihai amaci bir Yahudi Devleti kurmaktir. Naziler'e söylenen sey ise basittir: Size karsi asla savasmayacagiz, yalnizca size karsi koyanlarla savasacagiz." 34 Memorandumu kaleme alan Siyonist ekipte yer alan haham Joachim Prinz, sonraki yillarda neden böyle bir sey yaptiklarini söyle anlatmistir: "Dünyada Yahudi Sorununun çözümü için Almanya kadar çaba gösteren bir baska ülke daha yoktu. Yahudi Sorununun çözümü? Bu bizim Siyonist rüyamizdi zaten! Biz hiçbir zaman Yahudi Sorununun varligini reddetmedik ki! Disimilasyon bu bizim en büyük istedigimizdi zaten!..." 35 Naziler'in iktidara gelmeleri, ülkedeki "yahudi sorunu"nun çözülmesini sabırsızlıkla bekleyen Siyonistler için çok sevindirici bir gelişme oldu. Vakit kaybetmeden Nazi partisine resmi bir ittifak teklifinde bulundular. Yanda, Hitler, Şansölyeliğe atanmasının ardından tebrikleri kabul ediyor. Prinz'in de belirttigi gibi Naziler ve Siyonistleri yaklastiran faktörlerin basinda "Yahudi Sorunu"nun varligina olan inançlari geliyordu. Her iki taraf Avrupali yahudilerin varligini bir sorun olarak algiliyor, yahudilerin yahudiolmayanlarla birarada yasamalarinin mümkün olmadigini düsünüyordu. Buna karsin asimilasyonist yahudiler böyle bir sorunun varligini bile kabul etmek istemiyorlardi. Bu ise Siyonistlerin gözünde açik bir ihanetti. Bu nedenle de Yahudi Sorunu'nun siddetle çözülmesi, bu sorunun varligini bile kabul etmeyen kimligini yitirmis yahudilerin zorla yola getirilmesi gerektiginden söz etmeye basladilar. ZVfD'nin haftalik yayin organi Judische Rundschau'da asimilasyonistleri yerden yere vuran yazilar çikmaya basladi. Derginin editörü Robert Weltsch, bir keresinde söyle yazmisti: Tarihin kriz dönemlerinde yahudi halki hep kendi suçlarinin cezasini çekmistir. En önemli dualarimizdan birinde 'günahlarimiz yüzünden yurdumuzdan sürüldük' ifadesi kullanilir... Bugün de yahudiler Theodor Herzl'in (göç) çagrisini duymazliktan gelmis olduklari için suçludurlar... Yahudiliklerini onurla ifade etmedikleri, Yahudi Sorunu'nu hasiralti etmeye çalistiklari suçludurlar ve Yahudiligi geriletmis olmanin cezasini çekmelidirler. 36 Siyonistlerin mantigi açikti: Asimilasyonist yahudiler Siyonizm'in çagrisini umursamamakla ve kendi irksal kimliklerini reddetmekle büyük bir günah islemislerdi ve bunun cezasini da Siyonistlerin müttefiki olan Nazilerin baskisi ile ödeyeceklerdi. Nitekim Judische Rundschau'da asimilasyonistlere siddetle saldiran yazilar çikarken, bir yandan da Nazizmin hakliligini anlatan yazilar çikiyordu. ZVfD genel sekreteri Kurt Blumenfeld, Nisan 1933'teki bir yazisinda söyle diyordu: "Bu topraklarda yabanci bir irk olarak yasayan bizler, Alman ulusunun irksal bilincine ve irksal çikarlarina büyük bir saygi göstermekle yükümlüyüz." 37 Siyonist haham Joachim Prinz ise Siyonistlerin ancak kendileri gibi birer irkçi olan Naziler'le anlasabilecegini söyle anlatiyordu: "Ulusun ve irkin safligi prensipleri üzerine kurulmus olan bir devlet, ayni prensiplere inanan yahudilere ancak saygi duyacaktir." 38 Naziler iktidara gelmelerinden kisa bir süre sonra yahudilerin bazi toplumsal haklarini kisitlayan yasalar çikardilar. Ancak bu politika Siyonistleri hiç rahatsiz etmedi. Zaten Naziler de çikardiklari bu anti-asimilasyonist yasalarla aslinda yahudilere iyilik ettiklerini düsünüyorlardi. Nazilerin basin sorumlusu A. I. Brandt, Siyonist yayin organi Judische Rundschau'ya verdigi bir demecinde söyle diyordu: Çikarilan yeni (antisemit) kanunlar yahudiler için de yararli ve motive edicidir. Almanya yahudi azinliga kendi öz yasam tarzini yasama firsati vermekle, Yahudilige ulusal karakterini güçlendirmesi için yardimci olmakta ve iki halk arasindaki iliskilerin dogru bir zemine oturtulmasina katkida bulunmaktadir. 39 Iste bu mantik üzerinde tarihin en garip ittifaklarindan biri olan Nazi-Siyonist ittifaki sekillendi. Nazi iktidarinin ilk

Page 10 of 31 aylarinda iyi niyet gösterileri ile baslayan iliskiler, kisa bir süre sonra son derece somut ve organize bir isbirligine dönüsecekti. Bu satirlari okuyanlar, belki, Siyonistlerin Naziler'in ne denli fanatik birer yahudi aleyhtari olduklarinin kestirememis olduklarini ve ileri görüslülükten yoksun olduklari için böyle ittifaka giristiklerini düsünebilir. Nitekim bu ittifaki ört-bas etmeye çalisanlar da konuyu bu argümani kullanarak geçistirmeyi denemektedirler. Oysa gerçekler hiç de böyle degildir. Siyonistler Naziler'in tasidiklari yahudi antipatisinin çok iyi farkindaydilar ve bunun tehlike oldugunu düsünmek bir yana, bunun daha da artmasini istediler. Naziler'in Alman yahudileri aleyhine çikardiklari her kanun onlari daha da fazla memnun etti. Brenner söyle diyor: "Naziler yahudiler üzerindeki vidayi sikistirdikça, Siyonistlerin Naziler'le ittifak yapma yönündeki inançlari daha da saglamlasti. Onlara göre, Naziler yahudileri Alman toplumundan ne denli çok dislarlarsa, bu yahudilerden kurtulmak için Siyonizm'e de o kadar çok ihtiyaç duyacaklardi." 40 Alman Yahudilerine Hitler'e Oy Verme Çagrisi! Simdiye dek Naziler konusunda asimilasyonistlerle Siyonistler arasinda çok açik bir ayirim oldugunu, Siyonistler'in Naziler'i birer müttefik olarak görürken asimilasyonist yahudilerin Nasyonal Sosyalizm'e karsi nefret beslediklerini vurguladik. Bu iki taraf arasindaki fark, Almanya Siyonist Federasyonu (ZVfD) ile asimilasyonist Alman yahudilerinin kurdugu Yahudi Inanisina Bagli Alman Yurttaslari Merkez Birligi (CV) örgütlerinin Naziler'e yönelik düsünce ve uygulamalarindan açikça görülmektedir. Siyonistler ile asimilasyonistler arasindaki bu büyük fark, Nazi Almanyasi'ndan baska ülkelerdeki asiri sagci rejimlere karsi da belirmistir. Ilerleyen sayfalarda bunlara deginecegiz. Genel bir kural olarak, Siyonistlerin asiri sagci, fasist elementlerle çok iyi anlastigini, asimilasyonistlerin ise bu gruplara tepki duydugunu söyleyebiliriz. Naziler iktidara geldikten sonra, ülke çapında antisemit uygulamalar başlattılar. Yahudilerin dükkanları boykot edildi, psikolojik baskı altına alındılar. Yanda, Berlin'de Naziler tarafından taciz edilen bir yaşlı bir yahudi görülüyor. Ancak kuşkusuz tüm bunlar Siyonistleri tedirgin etmiyor, aksine sevindiriyordu. Onlara göre, ancak bu baskı politikası sayesinde, Alman yahudileri bu ülkenin kendi yurtları olmadığı farkedecek ve Filistin'e göçe ikna olacaklardı. Ancak bu kuralin istisnalari vardir; asimilasyonist yahudiler içinde de, özellikle sol tehlikeden rahatsiz olan burjuvazi arasinda, asiri sagcilarla ittifak kuran ya da en azindan ittifak arayisina girenler olmustur. Almanya'da asimilasyonist yahudilerin kurdugu CV'den sonra ikinci önemli örgüt olan Ulusal Alman Yahudileri Birligi (Verband nationaldeutscher Juden VnJ) bunun en belirgin örnegidir. 1934 yilinda, VnJ yönetimi Hitler'in iktidarini saglamlastirmak için etkili bir kampanya baslatti. New York Times, 18 Agustos 1934 tarihli sayisinin 2. sayfasinda yaptigi haberde bu kampanyayi haber veriyor ve VnJ'nin "tüm Alman Yahudilerini Hitler'in Basbakanligi için oy vermeye davet eden" tebligini aynen yayinliyordu: Biz 1921 yilinda kurulmus Ulusal Alman Yahudileri Dernegi olarak, savasta olsun, barista olsun kendi çikarlarimizi Alman halkinin ve Alman vataninin çikarlari üstünde tutmaktayiz. Bu nedenle bize sikinti getirse de 1933 Ocagi'nda Hitler'i iktidara getiren ayaklanmayi selamliyoruz... Hitler'in Basbakanligi'ni ve hareketinin özündeki tarihsel önemindeki büyüklügü tamamen onayliyoruz. Alman Ulusuna manen ve maddeden bagli olan yahudiler olarak bizler, Almanya'dan baska bir ulus tanimayiz. Hitler'in Basbakanligini ve Basbakanlik kurumlarinin birlikteligini destekliyoruz ve kendini Alman hisseden tüm yahudilerin 19 Agustos'da Hitler'e evet oyu vermelerini israrla tavsiye ederiz. Anti-Nazi Boykotun Siyonist Destegiyle Asilmasi VnJ bir istisnaydi kuskusuz. Onun tasidigi Nazi sempatisinin asimilasyonist yahudilerin çogunlugu için de geçerli oldugunu söylemek kuskusuz mümkün degildi. Almanya'dakilerin yaninda diger Batili ülkelerdeki asimilasyonistler de Hitler'in Alman lideri olusunu büyük bir tedirginlikle izlediler. Ve Siyonist soydaslarinin isbirligi girisimlerinin aksine, Naziler'e karsi koyabilmek için yollar aramaya basladilar. Fasizme karsi çikan diger gruplarla (sosyal demokratlar, komünistler, liberaller gibi) birlikte Naziler'e karsi etkili bir eylem yapma arayisina girdiler. Nazi aleyhtari boykot bu sekilde dogdu. Ilk kez Jewish War Veterans (JWV) adli New York'lu asimilasyonist bir yahudi örgütü 19 Mart 1933 günü Alman mallarina boykot uygulanmasi çagrisinda bulundu ve dört sonra da Nazi aleyhtari büyük bir protesto mitingi düzenledi. Bu kivilcim gittikçe büyüdü ve solcularin da destegini alan asimilasyonistler Non-Sectarian Anti-Nazi League adli Anti-Nazi Birligi'ni kurdular ve tüm Amerikalilari Nazi mallarini boykot etmeye çagirdilar. Boykot bir süre sonra Avrupa'ya siçradi ve oldukça da etkili oldu. Bu, atilim yapmaya çalisan Alman endüstrisi için hiç de olumlu bir gelisme degildi. Naziler'in en büyük iki pazari Amerika ve