BÖLÜM I 6 Giriş: 6 Bugünkü Rusya nın Temelleri: 7 Gorbaçov Dönemi: 9 SSCB Sonrası Yaşanan Politik Gruplaşmalar: 11



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Orta Asya daki satranç hamleleri

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

Merkez Strateji Enstitüsü. Türkiye-Rusya İlişkileri Mevcut Durumu ve Geleceği

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

İZMİR TİCARET ODASI GÜRCİSTAN ÜLKE RAPORU

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi. Uluslar arası İlişkiler Bölümü

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

İ Ç İ N D E K İ L E R

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

İktisat Tarihi

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

2 ARALIK 2007 TARİHİNDE YAPILAN RUSYA FEDERASYONU MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİNE İLİŞKİN AGİTPA GÖZLEM RAPORU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

KAYSERİ SANAYİ ODASI RUSYA ÜLKE RAPORU

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ(TÜRKÇE) 2016/2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ BELGESİ

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

TEB KOBİ AKADEMİ İLLER GELECEKLERİNİŞEKİLLENDİRİYOR: ADANA GELECEK STRATEJİSİ KONFERANSI 5 ARALIK 2007

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Devrim Öncesinde Yemen

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

A Devrimi ve Rusya da Değişimin İlk Adımları B. İki Devrimin Dalgalı Yükselişi C. Rus İç Savaşı ve 1919 Paris Barışı...

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

TÜRKİYE - KATAR STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İZMİR TİCARET ODASI RUSYA ÜLKE RAPORU

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

SİVİL GLOBAL GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI Potansiyelin Keşfi

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...


Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Transkript:

1

2

BÖLÜM I 6 Giriş: 6 Bugünkü Rusya nın Temelleri: 7 Gorbaçov Dönemi: 9 SSCB Sonrası Yaşanan Politik Gruplaşmalar: 11 Atlantikçiler (Batıcılar): 11 Avrasyacılar ve Ulusal Kimlik: 12 BDT ve 1990 lı Yıllar: 13 Putin li Yıllar: 14 Putin in Ekonomi Yönetimi: 17 Putin in Geçmişi: 17 İleriye Yönelik Yorum: 18 Çeçenistan: 19 Gürcistan: 20 Türkiye Rusya İlişkileri: 21 1990 larda Türkiye-Rusya İlişkileri: 26 BÖLÜM II 29 ÜLKE KİMLİK BİLGİLERİ 29 Nüfusun Kompozisyonu 29 İDARİ VE SİYASİ YAPI 31 İdari Yapı 31 Siyasi Yapı 31 GENEL EKONOMİK DURUM 32 2003 Yılı Gelişmeleri 33 2004 Yılı Gelişmeleri 34 2004 Yılında Üretim 35 Rusya da Enerji Sektörü: Rusya nın Bel Kemiği 35 Perakende Ticaret 36 Turizm 37 RUSYA FEDERASYONU DIŞ TİCARETİ 38 2004 yılı 41 RUSYA TÜRKİYE DIŞ TİCARETİ 42 2003 Değerlendirmesi 42 Türkiye nin Rusya İle Dış Ticareti 43 Grafik: Rusya ya yapılan ihracat 2001-2004 (Milyon $) 44 Tablo: Rusya ya İhracat Yapan İlk 10 Firma 2004 44 Tablo: Sektörel Bazda Rusya ya Yapılan İhracat 2003-2004 (Bin $) 45 3

2003 Yılında Rusya dan İthalatı Yapılan İlk 10 Fasıl (Bin $) 46 Rusya daki Türk Yatırımları 47 Bavul Ticareti 47 Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sıfatı ile Rusya ya Gerçekleştirdiği Ziyaret 48 Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin in Türkiye ye Yaptığı Resmi Ziyaret 48 Türkiye ile Rusya ilişkilerinde Artılar ve Eksiler 49 Artılar 49 Türk İşadamlarının Başarısı 49 Türkiye nin Rusya dan Aldığı 18 milyar m3 e Yakın Doğal Gaz 50 Türkiye nin Rus Turistleri Ülkesine Çekmedeki Başarısı 50 Askeri-Tekniş İşbirliği Konusunda İmzalanan Anlaşmalar 50 Eksiler... Rusya nın Boğazlardan Olabildiğince Çok Petrol Tankeri Geçirmek İstemesi 50 Çeçenistan Konusu 50 Tatneft'e Verilen Tüpraş İhalesinin İptal Edilmesi 50 Dış Ticaretteki Türkiye Aleyhine Gelişen Dengesizlik 50 MOSKOVA TÜRK TİCARET MERKEZİ - TOBBTİM AŞ 50 RUSYA PAZARI 51 Ürün ve Hizmetlerimizin Pazarlanması 51 Fiyatlandırma Politikası 53 Satış Teknikleri 54 Bazı Önemli Ticaret Merkezleri Bir günlük İş Gezisi Maliyetleri 55 İş Ortamı Bakımından İller Sıralaması 57 Yerel Partner ve Temsilci 57 İhracat Potansiyeli Olan Sektörler 57 Rusya Federasyonu na Girişte ve Gümrükte Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Hususlar 58 Döviz Denetimi ve Döviz Kontrolü 58 1 Ocak 2004 Tarihli Yeni Gümrük Kanunu 58 Registre (Kayıt) İşlemi Zorunluluğu 58 Rusya Federasyonu Vizeleri 58 Vize Türleri 59 İthalat Gümrük Vergisi Oranları 59 Rusya Federasyonu undan Getirilen Malların Gümrükten Çıkarılması Sırasında Bilinmesi Gereken Bazı Önemli Hususlar 60 İhraç Vergileri 60 Gümrük Vergisi Dışındaki Vergiler 60 Dış Ticarette Standardizasyon Uygulamaları 60 Gümrük İşlemlerini Yapmak İçin Gerekli Belgeler 60 Rusya da Şirket Kuruluşları 60 4

Sermaye 61 Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 61 Fuarlar 62 KAYNAKÇA 63 5

BÖLÜM I Giriş: Türkiye ve Rusya 16. yüzyılda iktidar mücadelesine başlayan ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna değin, bu iktidar çatışması nedeniyle pek de dostane ilişkiler geliştiremeyen iki siyasi yapıdır. Aynı topraklar üzerinde nüfuz kurma istekleri yüzünden, bu iki devlet arasındaki çekişmeler ve savaşlar bir türlü dinmek bilmemiştir. Ancak bölgenin en güçlü iki devleti olmaları nedeniyle, karşılıklı ekonomik ve siyasi ilişkilere de hiçbir zaman sekte vurulmamıştır. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin, iki ülke tarafından nüfuz kurmak istenen ortak alanla ilişkisi olduğu kadar, benzer kaderleri nedeniyle de, Batı nın bu ülkelere bakış açısı ile de derinden ilgisi vardır. Her iki ülke de Batı ve Doğu arasında sıkışmış ve bir sentez olma iddiası taşıyan benzer ruhlara sahiptir. Kendilerini ne tam Batılı, ne tam Doğulu olarak tanımlarlar. İki ülke de içerisinde kendi Batıcı ve Doğucu gruplarını barındırır ve dönemsel yönelimlerini bu iki güçten baskın olana göre biçimlendirir. Batının sürekli olarak bu ülkeler içerisindeki Batıcı grupları desteklemeleri ve Doğucu güçlerin verilen bu desteği, Batının ülkeyi bölme ve parçalama çabaları olarak görmeleri Türkiye ile Rusya nın 19. yüzyıldan bugüne ortak kaderidir. Türkiye ve Rusya nın ortaklık kurdukları anlar da, genellikle Batıya karşı ortak tavır aldıkları dönemler olmuştur. Bu ortaklık özellikle Türk Kurtuluş Savaşında kendisini çok açık olarak göstermiştir. Batı ya alternatif bir sistemi uygulamaya koyan SSCB, Batıya karşı bağımsızlığını sağlamak için büyük bir Kurtuluş Savaşı vererek diğer Üçüncü Dünya ülkeleri için de özgün bir örnek olan Türkiye ile hemen bir anda aynı cephede yer almıştır. Bununla birlikte aslında Batının, Türkiye ve Rusya ya dair geliştirdiği politikalarda, Türkiye ile Rusya nın birbiri ile olan ilişkileri de son derece belirleyici olmuştur. Örneğin Türkiye nin NATO daki, Avrupa yı SSCB karşısında koruyucu rolünün SSCB in güç kaybetmesiyle bitmesi, 19. yüzyılın ortasında gerçekleşen Kırım Savaşı nın sonrasındaki durumu çağrıştırır. Kırım Savaşı boyunca Osmanlı ile işbirliğine giren İngiltere ve Fransa, bununla da kalmayıp, Osmanlı İmparatorluğunu Avrupa Devletleri Topluluğu nun içine almıştı. Ne zaman ki Almanya nın bütünleşmesi (1870) bu Avrupa devletlerini Rusya ile işbirliğine girmek zorunda bıraktı, Osmanlı nın Avrupalı kimliği unutuldu. 20. yüzyılın son çeyreğinde tarih tekrar etti: SSCB nin dağılmasıyla, hatta bundan önce Gorbaçov un havlu atmasıyla Türkiye adım adım Avrupa nın temel kurumları dışına itilmeye başlandı. Bunun ilk habercileri Türk pasaportu taşıyanlara getirilen vize zorunluluğu getirilmesi ve Dördüncü Mali Protokol le birlikte mali desteklerin (tavizli krediler) durdurulmasıydı; bir diğeri 1987 deki üyelik başvurusunun reddiydi. Gümrük Birliği nin Son Aşamasına geçiş öncesi ve o sıralarda süren AP (Avrupa Parlamentosu) çerçevesinde Türkiye aleyhindeki tartışmalarsa, Son Aşama da Türkiye ye iyice yüklenilmesinin ve tavizleri tek taraflı olarak Türkiye den almanın habercileriydi. Bu arada Türklerin Müslüman olduğu, topraklarının büyük kısmının Asya da bulunduğu, Türkiye nin Batı uygarlığının bir parçası olmadığı hatırlandı. Ve Türkiye adım adım dışa itildi. Ancak 2000 li yıllarda Rusya nın Putin ile yeniden merkezi politikalar izlemeye başlaması ve ordusuna yeni yatırımlar yaparak küresel bir güç odağı olma yolunda tehditkar adımlar atması sonucu Türkiye Batı tarafından yeniden kabul görmeye başlamış ve hatta bazı 6

siyasi adımları hızla atması sonucu 2004 ün sonunda AB tarafından müzakere tarihi bile almıştır. Batının Rusya algılaması ile Türkiye algılaması arasında keskin bir ilişki vardır ve bu ilişki düşük sayılamayacak bir açıklayıcılık taşımaktadır. Bugünkü Rusya nın Temelleri: Rusya tarih boyunca çok uluslu bir yapı üzerine inşa edildi. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren Volga halklarını, Sibirya, Kuzey Kafkasya, Ukrayna, Orta Asya ve Batlık bölgesini içine alan bir imparatorluk yaratıldı. Batılı devletlerin ulus-devlet şeklinde örgütlenmelerine karşın, 1917 Devrimi sonrası kurulan Sovyetler Birliği çok uluslu yapısını sürdürdü ve milliyetçi bir yapı kurmak yerine, sınıfsal bir yapı kurdu. Bu nedenle ülkede sanayileşme gelişti ancak bir burjuva sınıfı oluşmadı. Batı tarzı bir ulus olma ve imparatorluk mirası arsındaki gerilim 19. yüzyılda iyice belirginleşti. Bu koşullarda Çar II. Alexander, Rusya nın Avrupa karşısında ne yapması gerektiği konusunda büyük bir tartışma başlattı. Sonuçta etkileri günümüze kadar gelen iki ana eğilim ortaya çıktı: Rusya yı Avrupa nın bir parçası görenler ve Rusya yı hem Avrupa dan hem de Asya dan niteliksel olarak farklı, ama kaderini Asya ya ait görenler; yani Batılılaşmacılar ve Slavcılar. 1 Günümüzde bu grupların adları Atlantikçiler ve Avrasyacılar olarak nitelendirilmektedir ve bu gruplar Rus ulusal kimlik arayışının iki zıt ucunu temsil etmektedir. Rusya yı Avrupa içine yerleştiren vizyonun kökenleri Çar Büyük Petro ya (1672 1725) kadar uzanır. Batıcılar, söylemlerini iki temel argüman üzerine inşa ederler. Bunların ilki Rusya nın Asya/Doğu değil, Batı kültürünün bir parçası olduğu, ikincisi de Rusya nın evrensel bir misyona sahip olduğu ve bunun Avrupalılık bilinci içinde anlam kazanacağıdır. 2 Batıcılara göre Rusya, Avrupa nın sosyal ve siyasal kurumlarını adapte ederek köylü bir toplum olmaktan kurtulabilirdi. Bu, merkezi/otoriter bir yönetimin Batılılaşmacı misyonu olarak Çarlık yönetiminin 19. yüzyıl Batılılaşma politikalarında etkili olan bir görüştü. 3 Öte yandan Slavcılar Batı ya kuşku ve korkuyla bakıyorlardı. Rusya, hem coğrafyası hem kültürüyle Batı dan uzak ve farklı bir medeniyetin adıydı. Rusya tekil, farklı ve benzersizdi; Batılılaşma bu eşsiz Rus medeniyetini tehdit ediyordu. Slavcılara göre ülkenin kaderi Avrasya da idi. Rus köylüsünün temsil ettiği komün Batı bireyciliğinin sosyal, kültürel, siyasal modelinden üstün addediliyordu. Slavcılar Rusya nın kültürel değerlerine içeriden bakıyorlardı ve bu bakış Batı ya karşı, Batı nın bozucu etkilerine karşı geliştirilmişti. 4 1920 lerde Slavcılara yaslanan bir hareket olarak Avrasyacılık devrim sonrası Batıya göçen aydınlar tarafından yeniden kurgulandı. Bolşevizme karşı olan bu aydınlar, Slavcılar gibi Avrupa ile medeniyetin aynı şeyler olmadığını, Avrupa değerlerinin Rus kültürü ve medeniyeti için yıkıcı olduğunu öne sürüyorlardı. Avrasyacılığın iki ana hedefi vardı; Avrupa ya karşı olma ve Rusya yı özel kılma. 5 1 G.Hosking, Empire and Nation-Building in the Late Imperial Russia, G.Hosking ve R.Service, (der.), Russian Nationalism: Past and Present, Londra Macmillan, 1998, ss.19 21 2 Ilya Prizel, National Identity and Foreign Policy, Cambridge University Pres, 1998, s.160,161 3 G. Smith, The Post Soviet States: Mapping the Politics of Transition, Londra, Arnold, 1999, s.50 4 P.J.S. Duncan, Changing Landmarks? Anti-Westernism in National Bolshevik and Russian Revolutionary Thought, G.Hosking ve R.Service, (der.), Russian Nationalism: Past and Present, Londra Macmillan, 1998, ss.60 62 5 P.J.S. Duncan, a.g.e. 7

* * * 1917 Devrimi sonrasında Sovyet Rejimi sosyalist ideolojiyi bir homojenleştirme aracı olarak kullanarak, farklı uluslar arasında Sovyet üst kimliği kurmaya çabaladı. Bu çerçevede farklı ulusal kimliklerin Sovyet üst kimliği içinde eritileceği politikalar geliştirildi ve işçi sınıfının enternasyonal hakları ve dayanışması söylemi ön plana çıkarıldı. 6 Ancak federal yapının Sovyet özelliğinin korunmasına dikkat edilse de, zaman içinde özellikle merkezi Parti teşkilatında ve federal bürokraside Rusların ağırlığı artmıştı. Bu durum da doğal olarak merkezi yönetimde Sovyet Kimliği nden ziyade Rus unsurları görünür ve etkin yapmıştı. 7 Zamanla Rusya/Rus çıkarı ile Sovyet çıkarı özdeşleştirilmeye başlandı. Bir yandan Ruslar kendilerini giderek daha çok Sovyetler Birliği (SB) ile özdeşleştirirken, öte yandan da Rus olmayan uluslar SB yi bir Rus devleti olarak görmeye başladılar. 8 Böylece emperyal bir siyasal/yönetsel model ile ulusallık atfedilen bir merkezi yönetim arasındaki klasik gerginlik de yavaşça oluşmaya başladı. Sovyet egemenliğinde Rus kültürü ve dili bütün ülkeye yayıldı. Bunda Sovyet yönetiminin Rus/Rusça konuşan halkın bütün Sovyetlere dağılmasına yönelik politikası da etkili oldu. Stalin 1945 yılında savaşı kazandıktan sonra, Sovyet halkına değil, Rusların kahramanlıklarına övgüler düzmüştü. 9 Sovyet sisteminin Rus halkının yaptığı fedakarlıklarla ayakta kaldığı tezinin işlenmesi ve Rus kültürünün ön plana çıkarılması, Rus olmayan azınlıklar arasında huzursuzluğa yol açtı. Stalin in ölümünden sonra, SB de komünist ideoloji, Kruşçev in etkisiyle yeni baştan revize edilmiş, Rus milliyetçiliğinin kitlesel mobilizasyon ve meşruiyet aracı olarak kullanılmasından vazgeçmiştir. Kruşçev, Sovyet toplumunda Rusların büyük kardeş/eşitler arasında birinci olduğu gibi tezlerin tekrarlanmamasına özen gösterdi ve bir Sovyet kimliği yaratmaya çabaladı. Sovyet halkının tek bir potada eritilme politikası çerçevesinde, Stalin döneminde canlandırılan Rus kimliği de geri plana atıldı, bu bağlamda din karşıtı bir kampanya düzenlenerek binlerce Ortodoks kilisesi kapatıldı. Dış politikada da Batı ya karşı üstünlük kurmanın stratejik yollarından biri olarak sosyalist modelin ihracı üzerinde duruldu. Brejnev in Sovyet ve Rus kimliği ile ilgili olarak izlediği politikalar ise gerek Stalin ve gerek Kruşçev dönemlerinden farklı oldu. Brejnev iç ve dış politikada yaşadığı açmazları aşabilmek için, kontrollü bir milliyetçi çizgi izlemek zorunda kaldı. Rus şovenizminin kontrol edilemediği takdirde, öteki Sovyet ulusları arasında da milliyetçi tepkiye neden olmasında çekindi. Bu yüzden gerektikçe Rus milliyetçiliğine pirim verdi ancak otonom birimlere göreli kültürel serbestlik tanımayı da ihmal etmedi. 10 Savaş sonrası dönemde iki süper güç arasında yaşanan rekabet, SB de kaynakların askeri alana kaymasına ve sonuçta da aşırı askerileşmiş bir ekonomi yaratılmasına neden oldu. Bu durum kaynakların yanlış dağılımına ve sonuçta da ülkenin uluslararası iktisadi sistemin dışında kalmasına yol açmıştır. Bu sorunları fark eden SB yöneticileri çeşitli çözüm yolları aramışlar ve Sovyet dış politikasında ciddi kırılma olarak nitelendirilebilecek 6 M.Rywkin, Searching for Soviet Nationalities Policy, H.Huttenbach (der.) Soviet Nationality Policy: Ruling Ethnic Groups in the USSR, Londra, Mansell, 1990, ss.62-71 7 M.Ferro, Sovyet Rejiminin Milliyetler Politikası, J.Leca (der.), Uluslar ve Milliyetçilikler, İstanbul, Metis, 1998, ss.141-143 8 P.Fenley From Soviet to Russian Identity: The Origins of Contemporary Russian Nationalism and National Identity, B.Jenkis, S.Sofos (der.) Nation and Identity in Contemporary Europe, Londra, Routledge, 1996, s.229-230 9 M.Rwykin, a.g.e., s.67 10 D.Laitin, Identitiy in Transformation: The Russian Speaking Populations in the Near Abroad, Cornell University Press, Ithaca, 1998 8

yumuşama politikalarına meyletmişlerdir. Brejnev bu yolla Batı ile iyi ilişkiler kurarak ticaret hacmini artırmayı ve ihtiyaç duyduğu Batı teknolojisinden yararlanmayı amaçlıyordu. 1980 in başında ABD de iktidara gelen Reagan yönetimi, 1970 ler boyunca izlenen yumuşama politikaları sayesinde SB nin nüfuz alanını genişletebildiğini vurgulayarak yumuşama politikalarına karşı çıktı. Bu çerçevede Reagan doktrini Sovyetlere askeri alanda meydan okuyarak, Sovyet yayılmasını önlemeyi amaçlıyordu. ABD nin hızla silahlanmaya başlaması ve Avrupa ya nükleer başlıklar yerleştirme kararı alması SB yi de askeri harcamalarını artırmak zorunda bıraktı. Ancak Sovyet ekonomisi ABD ile yeni bir askeri rekabeti kaldıracak durumda değildi ve bu durum Sovyet sisteminin iflasını hızlandırdı. Gorbaçov Dönemi: * * * Gorbaçov 1985 yılında SB Komünist Partisi Genel Sekreteri olduğunda Sovyet sistemi iktisadi ve siyasi olarak tükenmişti. Sovyet sisteminin reforme edilmesi Gorbaçov un temel politik hedefi oldu. İktidardaki gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, iç ve dış politikada yeni düşünce diye adlandırdığı radikal reformlarını uygulamaya başladı. Yeni düşünce glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden yapılanma) olarak nitelendirilen iki gruptan oluşuyordu. Glasnost ya da demokratikleşme politikası, siyasi ve kültürel yaşam üzerindeki ideolojik kontrolün kırılmasını sağladı. Böylece demokrasi, insan hakları ve serbest piyasa gibi talepler ve söylemler de ülkenin gündemine taşınabilir oldu. Gorbaçov un uygulamaları kurtarıcı/mesih dış politika anlayışını değiştirince SB uluslararası baskın tutumundan vazgeçmeye başladı. Sovyetlerin emperyal tutumundaki değişiklik Sovyet halkının dış tehdit ve dış düşman psikozundan çıkmaya başlamasını sağladı. Bu durum da Sovyet toplumunda yeni ulusal kimlik arayışlarında demokratik yönelimin kapısını araladı. 11 Gorbaçov, uygulamaya koyduğu yeni askeri stratejisini makul askeri yeterlilik düşüncesi üzerine kurdu. Silahsızlanma görüşmelerinde tek taraflı olarak kuvvet indirimleri yaptı. Uluslararası sistemde kutuplaşma yerine, Avrupa da ekonomik, askeri ve siyasi işbirliğini sağlayacak Ortak Avrupa Evi fikrini ortaya attı. Batı nın düşman değil, ortak olarak algılanması gerektiğini söyleyen Gorbaçov, Sovyet dış politikasında radikal bir dönüşüm başlatmış oldu. Sovyetler INF Anlaşması (1987) ile nükleer silahlarda tek taraflı indirime gitti, Cenova Sözleşmesi (1988) ile Afganistan dan geri çekildi. Nüfuzu altında bulunan Doğu Avrupa da 1989 da gerçekleşen devrimlere olumsuz yaklaşım göstermedi ve bölge ülkelerini denetim altında tutmaktan sakındı. 12 Kısaca Gorbaçov, Ortak Avrupa Evi düşüncesinde ve demokratikleşme sürecindeki kararlılığını Batı dünyasına kanıtlayabilmek için Doğu Avrupa daki Sovyet çıkarlarını feda etmekten kaçınmamıştır. Ancak iç politikada Gorbaçov, dış politikadaki kadar başarı sağlayamadı. Yeni düşünce sinin diğer bir unsuru olan perestroyka ile ekonominin bir bütün olarak yeniden yapılandırılmasını amaçlamıştı. Bu politika çerçevesinde, ekonomide merkezi planlamadan 11 Jacek Bylica, Who Undid the Soviet Union?, The Fletcher Forum of World Affairs, Cilt 22, Sayı 2, 1998, s.151,152 12 R.Bowker, Explaining Soviet Foreign Policy Behaviour in the 1980s R.Bowker, M.Brown (der.) From Cold War to Collapse, Cambridge University Press, 1993 9

uzaklaşılmış, üretim ve tüketimde sübvansiyonlar azaltılmış ve gerçekçi fiyat politikaları izlemeye başlamıştı. 13 Gorbaçov un reformları Rus ulusal kimliğinin kavranışı üzerine derin etkiler bıraktı. Reformların yarattığı yeni ortamda Birliğe bağlı cumhuriyetlerde etnik ve bölge merkezli milliyetçi hareketlerin belirmesi Rusya da da karşılık buldu; SB içinde Bağımsız Rusya, Önce Ruslar söylemi meşrulaştı ve güçlendi. Bu söylem ve talep Sovyet kimliğini Rus luğu da kuşatıcı bir biçimde taşıyan Rusların yeni bir kimlik arayışa yöneldiklerini gösteriyordu: Sovyet ve Rus kimlikleri artık örtüşmeyen kimlikler olarak görülmeye başlamıştı. Özellikle 1989 dan sonra Rusya ile SB merkezi yönetiminin egemenlik/iktidar mücadelesi bu ayrışmaya katkıda bulundu. Sovyetlerden bağımsız bir Rus kimliği belirginleşti. 14 Rus Komunist Partisi nin kurulması, Haziran 1900 da Rus Parlamentosu nun Yeltsin in başkanlığında egemenlik ilanı, Rus Bilimler Akademisinin televizyon ve radyo istasyonlarının kurulması Rusya yı SB den ayrıştırıyor ve birliğin diğer üyeleri gibi birlik merkeziyle (SB), iktidar mücadelesine giren normal bir cumhuriyete dönüştürüyordu. Gorbaçov a karşı Yeltsin Rusya nın kurumsal, siyasal ve ekonomik varlığını öne çıkararak Sovyet/Rus ayniliğinin kırılmasına katkıda bulundu. Rus halkı arasında 1990 ın sonuna doğru, bir yıl öncesine göre birliğin muhafazası, yerini Rusya Cumhuriyeti nin egemenliği düşüncesine bırakmıştı. 15 Bu Sovyet ve Rus çıkarlarının artık örtüşmediği anlamına geliyordu. Ekonomik reformlar nedeniyle kaynakların yeniden dağıtım süreci de, gerek Rusya içinde ve gerekse diğer birlik cumhuriyetlerindeki siyasi elitin harekete geçmesine neden oldu. Bu süreçte, özellikle Tatar, Yakut, Tuva, Çeçen-İnguş gibi cumhuriyet elitleri, bireysel özgürlükler ve mülkiyet haklarının yanı sıra, toprak ve egemenlik taleplerinde de bulunmaya başladılar. Gorbaçov un bu gelişen hareketlere karşı zamanında ve etkili cevap veremeyişi, merkezi hükümetin otoritesinin zayıflamasına neden oldu. Gorbaçov SB nin federal yapısını yeniden düzenleyerek, dağılma sürecine engel olmaya çaba harcadı. Gorbaçov un hazırladığı ve Birlik içinde kalmak isteyen cumhuriyetlere daha çok özerklik vermeyi vaat eden plan, gerçekte cumhuriyetlerin ayrılmasının önünü açtı. Bunun üzerine Gorbaçov dağılma olasılığına engel olabilmek için kendi getirdiği reform programlarına zıt politikalar izlemeye başladı. Uygulamaya koyduğu demokratikleşme sürecinin tersine KGB ve devlet bürokrasisinde muhafazakâr kanadı güçlendirmeye, medya üzerinde kontrolü artırmaya, polisin yetkilerini genişletmeye, Cumhuriyetler ve etnik gruplar arasında ortaya çıkan otorite boşluklarını doldurmaya çalıştı. Hatta Batlık devletlerindeki muhalif milliyetçilerin üzerine tank yollamaktan çekinmedi. 16 Gorbaçov un ekonomik politikalarına tepki gösteren bir grup asker 19 Ağustos 1991 de Gorbaçov a karşı bir darbe düzenledi. Ancak Yeltsin önderliğinde halkın ve ordunun büyük bölümünün direnişi sayesinde darbe başarısız oldu ve Gorbaçov görevine geri döndü. 17 Ancak darbe girişimi Sovyetlerin dağılmasını hızlandırdı. 8 Aralık 1991 de SB resmen dağıldı. 13 J.Tedstrom, The Fate of Economic Reform in the Soviet Union, Report on USSR, Cilt 2, Sayı 40, Ekim, 1990, ss.4-6 14 J.B.Dunlop, Russia: in Search of an Identity, I.Bremmer, R.Taras, (der.), Nations and Politics in the Soviet Successor States, Cambridge University Press, 1996, s.9,10 15 J.B.Dunlop, a.g.e., ss.42-44 16 The Bad Old Days Again, Time, Ocak 28, 1991 s.42,43 17 Profile 2000 Rusya Federasyonu, Avrupa Ekonomik Danışma Merkezi, Ankara, 2000, s.10 10

SSCB Sonrası Yaşanan Politik Gruplaşmalar: Dağılma sonrası, ulus-devlet ve ulusal kimlik inşa etme sürecinde yeni referanslara ihtiyaç duyan Rusya Federasyonunda (RF) dış politika söylemi kurucu bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, RF de dış politika sorunları ve güvenlik söylemi ulusal kimlik dinamiğini hem harekete geçiren, hem de şekillendiren bir işlev üstlenmektedir. Rus ulusal kimliğinin tayininde Batı-Doğu ayrımı özel önem taşımakta ve bunlardan hangisine aidiyet duyulacağı, biz ve onlar ı belirleyen bir boyut kazanmaktadır. Rusların Doğu-Batı medeniyetlerinden hangisine ait olduğu sorunsalı, sadece Rusya da değil, Batı da da sıkça tartışılan bir konudur. Dolayısıyla Rusya nın Batılılığı veya Doğululuğu, hem Rusya nın ulusal kimliğini tesiste hem de Batı nın Rusya ya yaklaşımında önem taşımaktadır. RF de siyasi yapı milliyetçilik ve piyasa ekonomisi ekseninde şekillenmiştir. Bu iki eksen gerçekte Rusya daki Batı-Doğu arasındaki ikilemin bir yansımasıdır. Piyasa ekonomisi ile ülke dışa açılmaya, milliyetçi temalarla da içe kapatılmaya yönlendirilmektedir. Bir başka ifadeyle, milliyetçi söylemle Doğulu kimlik ön plana çıkarılmakta, Batı öteki olarak algılanmakta ve ulusal kimlik bu çerçevede inşa edilmektedir. Bu anlamda günümüz Rusya sındaki Batıcılar Atlantikçiler, Doğucular ise Avrasyacılar olarak adlandırılmaktadır. Atlantikçiler (Batıcılar): Batıcılar, gerek Çarlık Rusya sı döneminde, gerekse de SB zamanında halk, siyasal elitler ve aydınlar arasında köklü bir geleneğe dönüşmemiş, Rus kimliği ve yönelişi konusunda radikal bir seçim olarak kalmıştır. Aslında önceleri Gorbaçov un Glastnost ve Perestroyka politikalarının yarattığı Batı ya yeni bakış biçimi liberal Batıcıların gelişmesine zemin hazırlamıştır ve SB nin dağılması sonrası Batıcı/Atlantikçiler özellikle dış politika yönetiminde egemen olmuşlardır. Ancak bu süreç 1993 sonrasında önemli ölçüde tıkanmıştır ve Avrasyacı görüşler egemenliği ele geçirmişlerdir. Atlantikçilerin temel dış politika yönelimi, Rusya nın Batı ile ekonomik entegrasyonunun tamamlanması ve medeni dünyada normal bir ülke olarak Rusya nın yerini alması biçimindedir. Rusya yı normal leştirmenin yolu Atlantikçilere göre ülkenin uluslararası sistemden siyasi ve ekonomik alanda izolasyonu engellemekten geçer. Atlantikçiler Batı ya değil, Doğu yu tehdit olarak algılamakta, uzun dönemde Rusya ya yönelik tehdidin istikrarsız bir bölge olan Orta Asya dan, Afganistan dan veya Çin den gelebileceğini öngörmektedirler. Bu nedenle Rusya nın Batı ittifakı içinde bir savunma politikası izlemesi gerektiğine inanmaktadırlar. 18 Bu bağlamda, hem Rusya Federasyonu ve hem de Orta Asya da radikal bir İslam ın yayılması ciddi bir tehdit olarak nitelenmektedir. Bu çerçevede Atlantikçiler, İslam ın çevrelenmesi gerektiğini savunan bazı Batılı gözlemcilerin bakış açısını paylaşmaktadırlar. Radikal İslam tehlikesinin doğrudan ya da dolaylı olarak İran ve Afganistan gibi ülkelerden gelebileceği düşüncesinden hareketle, bölgenin güçlü devletlerinden İran a radikal İslam modelini ihraç edebileceği düşüncesiyle mesafeli dururken, Batı ile entegre ve laik olan Türkiye, bazı çekincelere rağmen kabul edilebilir bir ortak olarak benimsenmektedir. 18 I.Prizel, a.g.e., s.243 11

Atlantikçiler, yeni dönemde Rusya açısından en önemli tehdit olarak algılanan ve ulusal kimlik/milliyetçilik tartışmalarını da çok yakından etkileyen NATO nun genişlemesine genelde olumlu yaklaşmışlar, Yeltsin yönetiminin politikalarını desteklemişlerdir. 19 Atlantikçilerin Rusya nın yeni dönemde karşılaştığı sorunlara karşı Batı dan siyasal ve ekonomik destek beklemesi, fakat desteğin istenilen düzeyde gerçekleşmemesi hayal kırıklığı yaratmıştır. Batı nın hala Rusya ya karşı duyduğu güvensizlik Rusya da Batıcı söylemlerin zayıflamasına neden olmuştur. 1991 ve 1995 yıllarında yapılan iki kamuoyu araştırmasının sonuçları Atlantikçilerin halk desteğinin azalmasını göstermektedir. 1991 de Rusların %34 ü yabancı sermayeye karşıyken, bu oran 1995 yılında %59 a yükselmiştir. 20 İçeride ve dışarıda yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler Avrasyacılar diye adlandırılan grubun güçlenmesine neden oldu. Avrasyacı grubun milliyetçi söylemi 1993 ten itibaren Rus siyasi yaşamında etkin olmaya başladı. Bu kriz ortamı, Batı ya açık, demokratik bir pazar ekonomisi olma hedefini ve söylemini etkisiz kıldı; ayakta kalma sorunu öncelik kazandı. 1991 1993 yılları arasındaki geçiş sürecinde kimlik krizi tahrik edilerek emperyal ulusal kimlik in canlanmasının zemini oluştu. 21 Rusya daki 1998 finansal kriz, Batı ile ekonomik entegrasyondan yana olanların konumlarını iyice sarstı. Yeltsin in gücünün son dönemde iyice azalması ve iktidarı, süresi dolmadan Putin e devretmesi, Putin in Batı ile ilişkilerde mesafeli tutumu Batıcı Atlantikçilerin yönetim içindeki etkinliklerini tamamen tüketti. Dışişleri ve savunma elitleri arasında 1990 ların başlarındaki görüntünün aksine, Avrasyacılar egemen bir görüntü sergilemeye başladı. Ancak, Rusya yı Batıya entegre etmek isteyen siyasal hareketlerin hala mevcut olduğu söylenebilir; Chubais, Gaidar, Nemtsov ve Fyodorov un başını çektiği Doğu Yol grubu, Yavlinsky nin Yabloko u, Chernomyrdin in Anavatan Rusya Hareketi genel hatlarıyla hala Batı yönelimli bir dış politika ve ulusal kimlik tasarımı içinde görülüyorlar. 22 Avrasyacılar ve Ulusal Kimlik: Avrasya Okulu, oldukça geniş bir koalisyondan oluşmakta ve içinde monarşistler, Rus Ortodoks Kilisesi, aşırı milliyetçiler ve Stalinciler gibi pek çok farklı grupları da barındırmaktadır. Geniş bir koalisyonun olması nedeniyle birçok konuda fikir ayrılıkları bulunan bu grup, Rusya nın özelliği, batının öteki liği, Rusya nın emperyal vizyonu ve kimliği, jeopolitik merkezliliği ve tehdit algılamaları konusunda benzer görüşleri paylaşmaktadırlar. Avrasyacılar, Ortodoksluk ve jeopolitik konumundan dolayı Rusya nın özgün bir uygarlık olduğuna inanırlar. Anglo-Sakson medeniyetin aksine dayanışmacı ve toplumcudur. Onlara göre devlet toplumsal yaşamın temel dayanağıdır. Atlantikçilerin aksine Avrasyacılar Rus dış politikasının kurtuluşçu/mesihçi bir yön taşıması gerektiği kanısındadırlar. Rus dış politikasının arkasında fırsatçı bir pragmatizm değil, Rus ruhunun derinliklerini yansıtan bir idealizm olmalıdır. 23 19 a.g.e. 20 a.g.e., s.247 21 R.Nevers, Russia s Strategic Renovation, Adelphi Paper, 289, Londra, The International Institute for Strategic Studies, 1994, s.5,6 22 Z.Dağı, Rusya nın Dönüşümü, Boyut, Ekim 2002, s.157 23 S.Stankevich, Russia in Search of Itself, The National Interest, Summer, 1991, s.47 12

Avrasyacılar, Batı ya katılımı Rusya nın ruhani varlığının inkarı olarak değerlendirmektedir. Onlara göre Rusya nın organik bir toplum yaratma çabalarının sürekli olarak dış güçler (Batı) ya da dış güçlerin içerideki işbirlikçileri (Batıcılar-Atlantikçiler) tarafından engellenmeye çalışıldığını öne sürmekte, böylece Rus luğun, bir kültür, medeniyet ve kimlik olarak dış tehdit lere maruz kaldığı endişesini ifade etmektedirler. Sürekli bir tehdit ile karşı karşıya olma durumu da, kaçınılmaz olarak ayakta kalmak güdüsünü öne çıkarmakta ve bu da Rus emperyal milliyetçiliğini kamçılamaktadır. 24 İdealist bir tutumdan yana olan Avrasyacılar, konu Batı ile ilişkiler olduğunda ilişkilerin dostluk değil, çıkar prensibine göre düzenlenmesini savunmaktadırlar. Gorbaçov un yaptığı şekilde Batılılaştırma girişimi pek çok komünist ve milliyetçi için Rus kültürel ve tarihsel mirasına ihanet olarak değerlendirmektedirler. Avrasyacılar, Rus ulusal çıkarlarının korunabilmesinin, uluslararası sistemde Rusya nın konumunun yeniden tanımlanmasına ve SB nin dağılması sonucu sarsılan siyasal ve askeri gücün restore edilmesine bağlı olduğunu öne sürmektedirler. Esas olan etik değil, güçtür ve güç jeopolitik bakışı gerektirir. Dolayısıyla, Avrasyacıların bakış açısında Rusya nın jeopolitik gerçekliğine sıkça vurgu yapılmaktadır. Avrasyacılar, Rusya nın büyük bir güç olarak, yakın çevresindeki nüfuzunun ekonomik, siyasi ve askeri alanda devam ettirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Rusya nın eski Sovyet toprakları üzerinde doğal bir nüfuzu vardır ve bu sürmelidir; aksi halde Rusya nın işi zorlaşacaktır. Avrasyacılara göre Rusya, uluslararası konjonktür çerçevesinde bölgesel çıkarlarını maksimize edebilmek için gerektiğinde Çin, Hindistan, İran gibi ülkelerle stratejik işbirliğine yönelebilmelidir. 25 Ayrıca İslam olgusuna da Batılılardan farklı olarak çevrelenmesi gereken bir düşman olarak bakmamaktadırlar. Gerek RF ve gerekse eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Müslüman toplumları emperyal bir bütünün parçası olarak nitelemek suretiyle dışlayıcı olmayan bir tutum alırlar. BDT ve 1990 lı Yıllar: 1990 ların Rus devleti, kendisinden önceki Sovyet devletine göre daha az ideolojik bir karakter taşımaktadır. Devletin merkezi kontrol yeteneğini yitirmesiyle birlikte yeni aktörlerin kendi beka sorunsallarıyla birlikte ortaya çıkmaları ve devletin dış politika araçları ve stratejilerini kendi çıkarları doğrultusunda geliştirmek istemeleri, Yeltsin döneminin en önemli özelliklerindendi. Özellikle ekonomik kaynakların verdiği ayrıcalıkla, hatta krizlerle beslenerek siyaset sahnesinde ön plana çıkan kişiler (oligarklar) ve kurumlar, dış politikada da ayrıcalıklı konumdaydılar. 26 SB nin çöküşünün hemen ertesinde Rus siyasal düşüncesinde eskiden beri varolan ancak bir türlü baskın olamayan Batıcı görüş Yeltsin tarafından benimsenmiş ve ilk defa bu derece etkin olmuştu. Bu dönemde ağırlık, demokrasinin ve Pazar ekonomisinin yerleştirilmesine, RF içinde baş gösteren bağımsızlık akımlarıyla mücadeleye (özellikle Tataristan ve Çeçenistan daki bağımsızlık akımlarıyla) ve ordunun yenilenmesine verildi. Ekonomide Yeltsin in de desteğiyle Gaydar ın liberalizasyon ve istikrarı içeren şok tedavisine geçildi. Bu sayede, iktidarda gözü olan eski rejim taraftarlarının gücü kırılmak ve 24 R.Nevers, a.g.e. 25 S.Stankevich, a.g.e., s.48 26 E.Büyükakıncı, Vladimir Putin Dönemi Rus Dış Politikasına Bakış, E.Büyükakıncı (der.) Değişen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Phoenix, Eylül 2004, s.142 13

merkeziyetçiliğinin etkisi zayıflatılarak ülkede pazar ekonomisinin bir daha geri dönülemeyecek şekilde kurulması amaçlanıyordu. Şok tedaviyle bir taraftan sermaye piyasası gelişmeye, girişimci sınıf boy göstermeye ve vitrinler dolmaya başlarken, diğer taraftan radikal önlemlerin doğal sonucu olarak işsizlik ve enflasyonda artış baş gösterdi ve sanayide çöküntü başladı. 1992 de enflasyon %1450 ye çıktı, GSMH %20 düştü. 27 Rusya nın 1998 itibarıyla GSMH si 1989 dakinin yarısına indi, halk tam bir yoksulluk ve sefalete düştü. SSCB den kalan onca sanayi tesisiyle serbest piyasa ekonomisi adına kapanmakta ya da özelleştirme adına mafya mülkiyetine girmekteydi. Halkın sefaleti öyle bir noktaya ulaşmıştı ki, ortalama yaşam süresi on yıl kadar kısalmıştı. 28 IMF ile yürütülen çalışmalar dolayısıyla ülkenin dış yardıma olan bağlılığı arttı. Günden güne dış borç yükünün artması, ancak bunun devlet kasası yerine özel kişilere aktarılması, devlet dışında farklı yapıların oluştuğunu göstermekteydi. 29 Pazar ekonomisine süratle geçişe karşı çıkan gruplar bu durumda Yeltsin e karşı güç kazandılar. İç siyasi çekişme şiddetlendi. Yeltsin in itibarı ve parlamento üzerindeki nüfuzu zayıfladı. Böylece Batıcıların iktidarı çok kısa sürdü. 1993 Ekim Krizi ile birlikte Güvenlik Konseyi ndeki merkeziyetçi yaklaşımın egemen olmasıyla devlet içinde farklı görüşlerin çatışması şiddetlenmeye başladı. ABD yönetiminin Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti ni NATO üyesi yapmasından sonra Yeltsin Aralık 1994 te yapılan AGİK zirvesinde, Avrupa nın yakında Soğuk Savaş olarak değil, Soğuk Barış olarak adlandırılabilecek yeni bir durumla karşı karşıya geleceğini belirtti.. 1995 te de dönemin Dış İşleri Bakanı Kozyrev Rusya dış politikasının Batı tarafından hazırlanan bir tuzağa doğru yürüdüğü nü açıkladı. Bu yeni süreç, Rusya içindeki milliyetçi fikirler güçlenmesine neden oldu. Böylece Rusya da Atlantikçiler ve Avrasyacılar bir kez daha karşı karşıya geliyordu. 90 lı yılların başında Kozyrev in yönlendirdiği Atlantikçi görüş, muhalif odaklarınca sert eleştirilere maruz kalmıştı. Batının politikalarına karşı teslimiyetçilik, Rus diplomasisini zayıflatan bir unsur olarak değerlendirilmekteydi. 30 AB, 1996 dan beri Avrupa Konseyi üyesi olan Rusya yı kamu özgürlükleri ve insan hakları ile ilgili konularda daha duyarlı olmaya davet ediyor ve iç güvenlik, insan hakları gibi belirli alanlarda standartlaşmaya zorluyordu. 31 Bu durum aslında bir anlamda, Batı Avrupa nın Rusya yı hala tam güvenilir ve içselleştirilebilir bulmadığının da bir işaretiydi. Bu gelişmeleri eleştiren Avrasyacılar, bölgesel anlamda yakın çevre doktrininin işlevsel hale getirilmesini ve küresel anlamda da Asya, Afrika ve Üçüncü Dünya ülkelerine yönelinmesini istiyorlardı. Bu düşüncenin Asya kıtası çerçevesindeki işbirliği modelleri bağlamında yaklaşımı Rusya-Çin-Hindistan işbirliği kapsamının geliştirilmesine yönelikti. Nitekim Çin-Rusya arasındaki ikili ve bölgesel düzeylerdeki ilişkilerin yapısal açılardan güçlendirilmesi, Rusya nın resmi doktrinlerinde de yer almaktadır. 32 Putin li Yıllar: Yeltsin yönetiminin yerine daha sıkı bir merkeziyetçilik eğilimindeki Putin in, Rusya nın toprak bütünlüğünü koruyabilecek tek alternatif lider olarak seçilmesinde Çeçen 27 Rusya Federasyonundaki Gelişmeler, Etkileri ve Türkiye, SİSAV, 1995, s.4 28 G.Kazgan, Tanzimattan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Mart 2002, s.4 29 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.143 30 R.Sakwa, Russian Politics and Society, Routledge, 1996, s.278 31 M.Webber, Russia and the Council of Europe, M.Webber (der.), Russia and Europe, Macmillan, 2000, ss.125-150 32 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.149 14

savaşlarının rolü çok büyüktür. 33 Putin Mart 2000 de federal merkez ile bölgeler arasındaki ilişkilerini yeniden düzenlemek ve merkeziyetçiliği ön plana çıkarmak sözüyle Rusya cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Putin in iktidara gelişiyle birlikte, Rus dış politikasında etkin rol üstlenen siyasal ve idari birimlerde ve bu kurumların söylemlerinde yapısal bir değişim söz konusudur. 34 Putin in cumhurbaşkanlığı dönemi ilk adım olarak dikey otorite diye adlandırılan bir olgunun inşası ile başlamıştı. Bunun anlamı yönetimin merkezden birimlere doğru yapılanmaya dönüşmesiydi. Putin, Yeltsin döneminde merkezden yerel birimlere kaydırılmış güç odaklarını merkeze çekmeye kararlıydı. İkinci adım olarak, Putin 18 Mayıs 2001 tarihinde generaller ve eski idareciler arasından atadığı bölge valilerinin gözetimi altında Rusya yı 7 bölgeye bölmüştür. Bu bölgeler; Merkez (Moskova ve çevresi), Kuzeybatı (St.Petersburg ve çevresi), Güney (Kuzey Kafkaslar ile Don/Rostov bölgesi), Volga, Urallar, Sibirya ve Uzak Doğu olarak adlandırmıştır. 35 Yeni kadroların asker-istihbaratçı kökenlilerden oluşturulmaya başlanması, devlet merkeziyetçiliğinin farklı bir boyutudur. Rus siyasal tarihinde özel bir konuma sahip olan ordu, SSCB sonrasındaki devletin ve toplumun içine düştüğü otoritarizm-demokrasi, liberalizm-devlet müdahaleciliği ve kolektivizm-bireyselcilik tartışmaları bağlamında eski önemini yitirmişti. 36 Yeltsin dönemini de ekonominin demilitarizasyonu, federalizmin ön plana çıkması, devletin karşısında üreten, sivil nitelikli bir toplum dinamiklerinin oluşmaya başlamasıyla ordu ciddi anlamda güç kaybetmiştir. Kurumsal anlamda ordu, 1993 olaylarında başkanlık rejimi ile parlamentarizmin, daha sonra da Çeçen Savaşlarıyla birlikte federalizm karşısında merkezi devletin yerleştirilmesinde önemli rol üstlendiği halde, hep siyasal iktidarların güdümünde kalmıştır. 37 Asker maaşlarının azalması, savunma sanayinin modernizasyonunun başarısız olması, profesyonel anlamda belirli bir prestij yitimini de beraberinde getirmekteydi. Putin in iktidara gelişiyle birlikte devlet organlarının orduya bakış açılarında belirgin bir değişme gözlemlenmektedir. II. Çeçen Savaşıyla birlikte siyasal meşruluğunu kazanan Putin, devletin yeniden toparlanabilmesi için orduyu iktidar güdümünün yeniden sağlanması için temel araçlardan biri olarak görmektedir. Putin ile birlikte ordu, yeniden Rus kimliğinin ve varlığının uluslararası alanda temsil edecek bir araç haline dönüşmüştür. Bu bağlamda Putin döneminde ulusal güvenliğe ilişkin bir dizi resmi doktrin ortaya konulmuştur. 2000 Ocak ta Ulusal Güvenlik Doktrini, Nisan 2000 de Askeri Doktrin, 2000 Haziran da Bilgi Güvenliği Doktrini, Temmuz 2000 de Dış Politika Konsepti. Ulusal Güvenlik Doktrini nin değerlendirmesinde, RF in çok etnik özellikte bir yapıya sahip olduğu ve bu yapının ancak federal merkezin bünyesinde doğru şekilde korunabileceğinden bahsedilmektedir. RF in bir an önce uluslararası çevreye entegre olması ve uluslararası ekonomik kuruluşlarla ilişkilerini güçlendirmesiyle kendi ekonomik koşullarını iyileştirebileceği perspektifi üzerinde durulmuştur. 38 33 F.Kalkavan, Rusya Federasyonu nda Federalizm ve Ünitarizm Tartışmaları, E.Büyükakıncı (der.) Değişen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Phoenix, Eylül 2004, s.11 34 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.139 35 F.Kalkavan, a.g.e., s.18 36 R.D:Markwick, What kind of State is the Russian State?, Journal of Transition Politics, Cilt 15, Sayı 4, Aralık 1999, s.112 37 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.157 38 C.A.Wallander, Russian National Security Policy in 2000, CSIS Russia/Eurasia Program, Ponars Papers, No.102, Ocak 2000 15

Askeri Doktrin de büyük ölçekli savaşlardan çok etnik ve dinsel radikalizmin neden olduğu iç savaşların yaratabileceğin tehlikeler üzerinde durulmaktadır. Ayrıca bu doktrinde RF ye yönelik dış tehditlerin giderek azaldığı belirtilmiştir. 39 Yeni Dış Politika Doktrin inde de 21. yüzyıl itibarıyla yeniden şekillenen uluslararası ortam içerisinde RF in hem lehine, hem de aleyhine gelişen durumların varlığından söz edilmiştir. Doktrine göre Rusya nın doğrudan etkilenebileceği faktörler arasında ayrılıkçı hareketler ve terörizmin artışı, küreselleşen ekonomi içerisinde dışa bağımlılığın artması ve devlet egemenliğine karşı yeni aktörlerin artma tehlikesi bulunmaktadır. Olumsuz etkileri en aza indirebilmek için, RF nin dengeli dış politika yürüterek hem Batıdaki, hem de Doğudaki ülkelerle çatışma değil, işbirliği ve her konuda görüş alışverişine dayanan ilişkiler geliştirmesi gereği önemle vurgulanmıştır. 40 Putin in epeyce dağılmış olan Rus federal sistemini yeniden merkezde toplama çabaları, merkeziyetçi sistemin yeniden canlandırılması anlamına geliyordu. Yeni oluşturduğu bölgelerin çoğunun yönetimine eski generalleri ataması ve siyasal partilerin sayılarını azaltmak için 1000 den daha az üyesi ve 89 federe birimin en az 45 inde örgütü bulunmayan partilerin kapatılmasını öngören yasayı Duma ya göndermesi bu yönde attığı adımlardan birkaçı olarak sıralanabilir. 41 Putin dönemi Rus dış politikası üç aşamada ele alınabilir. Buna göre önceleri ulusçu harekete önem verilmiş, daha sonra cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte tamamen Avrasyacı yaklaşımı benimsenmiş ve devletin merkezileştirilmesine hız verilmiştir. Son olarak 11 Eylül sonrasında da Batılı ülkelerle işbirliği hızlandırılmış ve Avrasyacı söylem kısmen yumuşatılmış ve araya Atlantikçi paradigmadan da tozlar serpiştirilmiştir. Putin dış politikada BDT eksenli politikalara hız verdi. Avrasya ekonomik işbirliği bölgesi, Kolektif Güvenlik Paktı ve Temmuz 2000 de deklare edilen yeni Dış Politika Konsepti oluşumları bunun en önemli örneklerdir. Çok kutuplu sistem yaklaşımı içerisinde aktif bir dış politika izlenmesi ve bu noktada Batılı kurumlarla nitelikli ilişkilerin geliştirilmesi esas alınmıştır. Bununla beraber, Avrasyacı yaklaşımın bir uzantısı olarak, büyük güç söylemini benimseyen ya da bölgelerinde güç odağı durumundaki devletlerle (ABD, AB, Çin, Hindistan, vs.) ikili düzeyde özel ilişkilerin geliştirilmesine önem verilmiştir. 42 Yeni konseptte yer alan, Rus kültür öğelerinin uluslararası sistemde popülarize edilmesi ve başka ülkelerde yaşayan Rus kökenli ya da Rusça konuşan toplulukların hukuksal statülerinin korunması ve geliştirilmesi gibi, ulusçu söylemin uzantısı olan yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Bunun yanı sıra bu konseptte, eski Sovyet alanındaki coğrafi bütünlüğü yeniden sağlamaya yönelik olarak farklı bölgesel bütünleşme modelleri çerçevesinde çevre ülkelere Rusya lehine bir bağımlılık yaratma çabası görülmektedir. 43 Bu bağlamda enerji politikaları ile boru hatları stratejilerinin merkezi karar alma organlarınca belirlenmesi, söz konusu sektörün dış politika aracına dönüştürülmesinden önce gerçekleştirilmesi için gerekli hale gelmiştir. Nitekim Putin döneminde Gazprom un ekonomik aktör olarak özerkliği sınırlandırılmış ve dış politikadaki etkinliği azaltılmıştır. 44 39 C.Erişen, Rusya Federasyonu nda Ulusal Güvenlik Yaklaşımı ve Askeri Doktrinler, E.Büyükakıncı (der.) Değişen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Phoenix, Eylül 2004, s.183 40 C.Erişen, a.g.e., s.181 41 F.Kalkavan, a.g.e., s.19 42 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.160 43 R.Sakwa, a.g.e., s.355 44 E.Büyükakıncı, a.g.e., s.161 16

11 Eylül den sonra her ne kadar Rus basınında Batı ya teslimiyetçilik açısından çok eleştirilse de Rusya ile NATO arasında bir yakınlaşma gerçekleşmiştir. Yeni uluslararası düzende, terör karşıtı bloklaşma çabalarından uzaklaşacak bir Rusya nın tek başına kalabilme riski, Putin i aktif bir politika izlemeye yöneltmiştir. 11 Eylül sonrası süreçte, Çeçen sorununun toplum ve devlet içindeki algılamalarında eski önemini yitirmesiyle birlikte, Rusya daki ulusçu söylemlerin ağırlıklarının azalması gündemdedir. Bu açıdan bakıldığında, devletin ve toplumun genel ilgilerinin yeniden dış dünyaya yöneltilmesi söz konusu olacaktır. Çeçen sorunu merkezi devletin yeniden oluşturulması için en önemli argüman olarak gündemde tutulmaya çalışılsa da, ekonomik reformların sürdürülebilmesi için dış etkenlerin katkısının sürmesi şarttır. Dolayısıyla öyle görünüyor ki, siyasal güçlerin merkezi eğilimlere çekilmesinin sağlanması ve Atlantikçilik- Avrasyacılık sentezinin Rus dış politikasının temellerine uyarlanması, Putin döneminin en belirgin özellikleri olacaktır. Putin in Ekonomi Yönetimi: Putin rubleyi kontrollü dalgalanmaya bırakarak, sıkı para politikasına geçmiştir. Devletin harcamaları azalmaya, yükselişe geçen petrol fiyatlarıyla birlikte de, Rusya nın dış borçları hızla ödenmeye başlandı. 2002 yılında %3,7 oranında büyüme gösteren sanayi üretimi %6,9 u 2003 yılında olmak üzere, son dört yılda %30 oranında artmıştır. 2003 yılında %12,5 oranında artış kaydedilen ana sermaye yatırımlarının son dört yıl artışı %150 civarındadır. Rus vatandaşlarının reel gelirlerinin %12,5 i 2003 yılında olmak üzere, anılan süre zarfında toplam %60 artmıştır. İşgücü üretkenliğinin yılda ortalama olarak %14 civarında artması ekonomik gelişmeyi tetikleyen unsurlardandır. İş gücü üretkenliği 1996 2002 arasında telekomünikasyon alanında %107, tarımda %48, inşaat sektöründe %42 oranında artış göstermiştir. Putin döneminde uygulamaya başlanan vergi indirimleri sayesinde, 1998 de %50 olan kayıt dışı ekonominin payının 2004 yılına gelindiğinde %35 in altına indiği görülmektedir. Vergi indirimleri, halkın banka ve finans kurumlarından tüketici kredileri kullanmaya başlamaları ve reel gelir artışı dolayısıyla Rus vatandaşların harcanabilir geliri Putin döneminde yaklaşık iki kat artarak, 1350 dolar seviyesinin üzerine çıkmıştır. Putin li yıllarda Rusya bütçesi fazla vermektedir. Rusya nın altın/döviz rezervleri 2003 yılında toplam 17 milyar dolat dış borç ödemesi yapılmasına rağmen 2004 yılında son dört yılda altı kat kadar artarak 80 milyar doların üzerine çıkmıştır. (8 Ekim 2004 tarihi itibarıyla 98,3 milyar dolar) Enflasyon oranı da %12 ye inmiştir. 45 Putin in Geçmişi: Putin in doğumundan (7 Ekim 1952) KGB ye girdiği tarihe (1975) kadar olan süre zarfında kendisi hakkında hemen hemen hiçbir bilgi bilinmemektedir. Ailesi hakkında bilinenler de çok azdır. St. Petersburg doğumlu Putin, KGB ye girdikten sonra Moskova daki KGB Andropov Dış İstihbarat Enstitüsüne gönderilir. 1976 da Judo da St. Petersburg birincisi olur. 1983 evlenir, 1985 te bir kızı olur. Ertesi yıl Putin, hocasının çok içine kapalı sicil notuna karşın Enstitüden mezun olur. Doğu Almanya nın Dresden kentine atanır. İlk işi ağırlıklı olarak teknoloji casusluğudur. 45 www.rusyaofisi.com/putinliyil.htm 17

Berlin Duvarı yıkılana kadar toplam 5 yıl süren Doğu Almanya görevi Putin e önemli bir hayat tecrübesi kazandırır. Onu Kremlinde yıldırım hızıyla liderliğe taşıyacak 6 altın ilkesinin bu günlerden kalma olduğu söylenir: Az konuş çok dinle, sivri çıkışlar yapma, kararını kendine sakla, patronuna sadakatini belli et, sakın ön plana çıkma, gerekmiyorsa konuşma. Uygulama konusundaki yaklaşımını ise bir röportajda şu veciz sözlerle ifade eder: İlk vuran sen olacaksın ve öyle şiddetli vuracaksın ki, rakibin bir daha ayağa kalkamayacak! KGB nin onayıyla 1990 da Leningrad Üniversitesi nde doktoraya başlar; maaşı devam etmektedir. Rektörün uluslararası ilişkiler danışmanı olur. Şehir Meclisi nin kararıyla, St. Petersburg Belediye Başkanı Anatoli Sobçak ın danışmanlığına getirilir. Ardından başkan yardımcılığını üstlenir. Başkan Sobçak, yardımcısının imzaladığı kararların bürokraside hiç takılmadığını görmüş, birçok işi ona bırakmıştır. Şehrin yabancı sermayeye açılmasını sağlayan Putin, özelleştirmeleri başlatır, borsayı kurar. Bu arada iki kez Türkiye yi ziyaret eder. 1996 da Sobçak seçimleri kaybeder, hemen istifasını veren yardımcısını Moskova daki dostlarına tavsiye eder. Birkaç ay sonra Kremlin in hukuki sorunlar ve yurtdışındaki mülklerle ilgili idari yöneticiliğine getirilir. Rusya ile Birleşik Devletler Topluluğu nun lideri Boris Yeltsin, ailesi ve yardımcılarının karıştığı yolsuzluklar nedeniyle 1998 de zor günler yaşarken tüm dünyayı saracak büyük bir ekonomik kriz patlar. İşte tam bu günlerde Yeltsin, çok güvendiği Putin i Rusya İç İstihbarat Servisi nin (FSB) başına getirir. Putin, 1999 un 9 Ağustos unda başbakan yardımcılığına atanır. 16 Ağustos ta Yeltsin 17 nci başbakanını kovar, yerine onu getirir. Ancak Putin sevinemez, aynı gün babasını, kısa süre sonra annesini kaybeder. Aradan dört ay geçer, bu kez Yeltsin sürpriz kararla istifa edip ona kendi koltuğunu sunar. Ailesine ve kendisine ancak bu yolla dokunulmazlık kazandıracağının farkındadır. Putin sessizce gelip vekâleten yerleştiği Kremlin de, ilk büyük şovunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinden birkaç gün önce yapar. Bir savaş uçağının yardımcı pilot koltuğunda Çeçenistan seferine çıkar. Mesaj açıktır; seçmenler algılamakta zorlanmaz. Şaşırtıcı bir seçim zaferiyle Rusya Cumhurbaşkanı olur. Otoriter liberal politikalarla dört yılda Rusya ya çekidüzen verir. Yeni Rus milyarderlerini dize getirir, karşısına çıkanları ezip geçer, gazete ve TV kapatmaktan çekinmez, Kafkasya da şahin politikasını sürdürür. Bu arada ulusal gelir artar, işsizlik düşüşe geçer, ekonomi yüzde 30 büyür, bütçe denkleşir ve ruble istikrar kazanır. Ülke yeniden merkeziyetçi yönetime yönelir. Yoksulluk azalmasa da, Putin in kamuoyu desteği yüzde 80 i bulur. 46 İleriye Yönelik Yorum: Rusya da kuvvetli devlet anlayışının neleri kapsadığını ve sınırlarının nereye kadar devam edeceği henüz bilinmemektedir. Ama şurası bir gerçek ki, SB nin parçalanması sırasında federalizm anlayışı ve merkeziyetçilikten uzaklaşma, Rusya nın parçalanmasına engel olmuştur. Bunun sonucunda her bölgeye belirli bir özerkliğin verilmesi, krizin en yoğun 46 Hürriyet, 05.12.2004 18

olduğu dönemlerde bölgelerin siyasal ve ekonomik kararlarını kendi başlarına alıp ayakta kalabilmelerine olanak sağlamıştır. 47 Federalizmden güçlü merkeze dönüş, uzun vadede bazı sorunlar çıkarabilir. Etnik açıdan Rus olan ve olmayan bölgeler arasındaki sürtüşmelerin artma ihtimali üzerinde durulabilir. Zira zengin ve etnik köken açısından Rus olmayan cumhuriyetlerde Putin in öngördüğü vergi dilimleriyle bütçe paylarının yeniden düzenlenmesi, federal merkezle yerel seçkinlerin ve halkın arasını bozabilecek önemli bir faktördür. Bununla birlikte merkezileşme, bölgesel, siyasal ve ekonomik yeniden yapılanma sürecini zayıflatıcı etki yapabilir. Bu durum Rus olmayan bölgelerde demokratik ve serbest piyasa reformlarını sekteye uğratabilir. Yine benzer şekilde, dikey yönetim sistemi, etnik Rusya daki sivil toplumların güçlenmesinin yavaşlamasına neden olabilir, çünkü bölgesel liderler bu yeni durum karşısında kendi halklarını memnun etmekten çok, öncelikle merkezi hükümeti memnun etmeyi düşüneceklerdir. Şu anda birçok araştırmacıya göre, Rusya nın istikrarlı bir devlet olarak kurtuluşu için merkezileşme politikası Putin yönetimi açısından tek çare olarak kabul edilmektedir. Bilindiği gibi, Rusya daki idari yapı merkezi olarak güçlenmektedir. Fakat bu girişimler sonucunda Rus demokrasisinin yapısal anlamda zarar görme olasılığı da vardır. Çeçenistan: Yeltsin 1991 Haziranında cumhurbaşkanı seçildiğinde, Rusya halen SB nin bir parçasıydı. Yeltsin SB nin parçalanmasında rol oynadıktan sonra yeni bağımsız RF un cumhurbaşkanı olmayı sürdürmüş ve Ekim 1993 te Parlamentoyu askeri güçle dağıtmıştı. Genel olarak verdiği mesaj, bölgelere daha çok özerklik ve güç aktarmaktı. Ancak bu durum bazı bölgelerde sorunlara yol açtı. 1993 Anayasasına göre, RF nin 89 federe biriminden olan Çeçenistan, özgürlük rüzgârlarının etkisiyle Moskova nın egemenliğini tanımayıp 1991 yılında kendi bağımsızlığını ilan etti. Buna karşılık, Moskova yönetimi 1993 yılında ileri sürülen Yakın Çevre Doktrini politikası çerçevesinde Çeçenistan ın bağımsızlığını tanımamış, ancak üç yıl bekledikten sonra bölgeye müdahale etmiştir. Bu işgalin altında, Yakın Çevre Doktrini dışında ekonomik ve siyasal nedenler söz konusudur. Çeçenistan, jeopolitik olarak Rusya için önemli bir konumdadır. Zira Bakû petrollerini RF nin Karadeniz kıyılarına taşıyan boru hattı üzerinde olan, Avrupa nın güneydoğu sınırlarını ve Rusya nın yumuşak karnını oluşturan Kuzey Kafkasya, RF nin Karadeniz e tek çıkış noktasına komşu durumdadır. 48 Harekâtın kısa süreceğinden emin olan Rus hükümeti, ordunun başarısızlıkları karşısında hayal kırıklığına uğramış ve sonunda 1996 yılında Çeçenler ile Hasavyurt Anlaşması nı imzalamak durumunda kalmıştı. Çeçenlerin Federasyon Antlaşması nı imzalamayı reddetmelerinden sonra, istikrarsızlık nedeniyle güçlenen radikal Müslümanların bölgede tehdit oluşturmasını gerekçe göstererek, Yeltsin 1999 sonbaharında yeniden Rus ordusunun Çeçenistan a girmesine izin vermiştir. Rus yönetimi Vladimir Putin in devlet başkanı seçilmesinden sonra merkeziyetleşme söylemlerine bağlı olarak Çeçenistan daki politikalarını da sertleştirmiştir. Putin, Çeçenistan ın özerk olduğu dönemde aşırı dinci ve haydut çevreler tarafından ele 47 M.Alexeev, The Unintended Consequences of Anti-federalist Centralization in Russia,CSIS-PONARS Russia and Euroasia Program Papers, Nisan, 2000 48 H.Kanbolat, Rusya Federasyonu nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı, Avrasya Dosyası, Kış, 2001, Cilt 6, Sayı 4, s.169 19

geçirilerek Rusya ya saldırı için bir üs olarak kullanıldığını ileri sürerek, bağımsızlığının söz konusu olamayacağını açıklamıştır. 49 Gürcistan: Rusya'nın Gürcistan'ı kendi etki alanı içinde tutma isteğinin, Kafkas petrolünün ve doğal gazının uluslararası pazarlara ihracını kontrol etme isteğinden ayrı düşünülemeyeceği, yaygın olarak paylaşılan kanıdır. Moskova, Rusya topraklarına uğramadan geçen Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol boru hattının inşasına başından bu yana karşı çıkmıştır. Rusya'nın bu projeye itiraz etmesinin başlıca nedeni bu boru hattının Hazar petrol ve doğal gazının transit yolları üzerindeki Rusya tekelini zayıflatacağı gerçeğidir. Moskova aynı zamanda bu yolla Hazar bölgesindeki devletlerin kendi ekonomilerini Rusya'dan bağımsız olarak geliştirmelerinden de korkmaktadır. Bu bağlamda, Gürcistan'ın stratejik önemi Doğu-Batı enerji koridoru üzerindeki kilit önemde stratejik bir aktör olarak, Rusya'nın Hazar petrol ve doğal gazının taşınması üzerindeki tekelini zayıflatabilecektir. Ancak, Gürcistan'ın ekonomik ve sosyal sorunları ve aynı zamanda Rus gaz ürünlerine olan bağımlılığı, onu Rusya karşısında baskılara açık bir hale getirmektedir. Bu stratejiye dayanarak, Moskova Gürcistan'ın Rus gaz sevkıyatına olan bağımlılığını manipule etme politikasını yoğunlaştırmıştır. Rusya bu çerçevede 2000 yılı Aralık ayından bu yana cumhuriyete sağladığı doğalgazı periyodik olarak kesmektedir. Tiflis'in en önemli elektrik tedarikçisine teslimatta gerçekleşen bu doğalgaz kesintileri elektrik kesintilerine sebep olmaktadır. Sonuç olarak, bu politika Gürcistan'da çok önemli bir enerji krizinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Moskova'nın Tiflis'e karşı kullandığı bir diğer baskı unsuru da Gürcistan'daki Rus askeri üslerini kapatmadaki gecikmedir. 1995 yılında Moskova ve Tiflis arasında yapılan bir anlaşmaya göre, Rusya, Gürcistan'daki Sovyetler Birliği zamanından kalan dört askeri üssün yasal haklarını 2020 yılına kadar kazanmıştır. Zaman içinde Tiflis bu anlaşmada bazı değişiklikler istemiş ve bu Rus üslerinin kapatılmasını talep etmiştir. 1999 yılında İstanbul'da yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Zirvesinde, Rusya üzerinde yoğunlaşan uluslararası baskılar sonucunda 1 Temmuz 2001'de Vaziani (Tiflis yakınında) ve Guduata'ki (Abhazya'da) askeri üslerini kapatmayı kabul etmiştir. İstanbul Anlaşması'na göre, 2003-2004 yıllarında da Batum (Acaristan'da) ve Akhalkalaki'deki (Güney Gürcistan'da) üslerin de kapatılması için görüşmelerin başlatılması öngörülmüştür. Rusya Vaziani ve Gudauta'daki üslerindeki askeri ekipmanını Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (CFE) sınırlarına uygun olarak 2000 yılı sonuna kadar çekmesine rağmen, son zamanlarda Moskova bu iki üssü kullanmaya devam etmek istediğini dile getirmeye başlamıştır. Hatta daha önceki vaatlerinin aksine, Batum ve Akhalkalaki'deki askeri üslerin kapatılmasıyla ilgili görüşmeleri kesmiştir. Moskova bu durumuna gerekçe olarak Gürcistan'ın politik açıdan istikrarsız ve güvensiz ortamında bu askeri üslerin bir istikrar unsuru olduğunu ileri sürmektedir. Rusya'nın Gürcistan üzerinde giderek artan baskılarına karşı bir denge oluşturmak için, Tiflis ABD ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelmiştir. Bu nedenle, Nisan 2002'de Gürcistan'ın sınır güvenliğinin sağlanması ve silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için 64 milyon dolar bütçeli "Eğit ve Donat" programı çerçevesinde ABD ile ilişkilerini yoğunlaştırmıştır. 50 49 F.Kalkavan, a.g.e., s.11 50 O.F.Tanrısever, Rusya-Gürcistan İlişkilerindeki Artan Gerilim Bir Sağırlar Diyaloğu mu?, www.stradigma.com/turkce/agustos2003/makale_08.html 20