Hasas tutuculu protezler (Yine kısmen dişsiz ağızlara uygulanan kancası olmayan metal destekli protezlerdir) İmplant Üstü Protezler



Benzer belgeler
Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.

e-bülten İÇİNDEKİLER Kasım AYIN VAKASI EĞLENCE KÖŞESİ Ortodontist Dr.Med.Dent. Benan OĞUZ Dr.Med.Dent.

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

Süt dişleri neden önemlidir? İlk dönemde süt dişlerinin bakımı nasıl yapılmalıdır?

Başlıca uygulama alanları şu şekilde özetlenebilir:

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ ELİMİZDE

Periodontoloji nedir?

PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI

ADIM ADIM TEMİZLİK İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBE 2008

Sabit Protezler BR.HLİ.011

Ağız Ve Diş Sağlığı AMASYA DİŞ SAĞLIĞI

Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal Ağız kokusunun nedenleri ve önlemenin yolları hakkında bilgi verdi.

ORTODONTİ ANABİLİM DALI

Dr. Benan Oğuz - Dr. Cem Caniklioğlu KARİKATÜRLER

e-bülten İÇİNDEKİLER ARALIK AYIN VAKASI EĞLENCE KÖŞESİ SAĞLIK BİLGİSİ Ortodontist Dr.Med.Dent. Benan OĞUZ Dr.Med.Dent.

ADIM ADIM TEMİZLİK İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBE 2008

e-bülten İÇİNDEKİLER KASIM AYIN VAKASI EĞLENCE KÖŞESİ HABERLER Ortodontist Dr.Med.Dent. Benan OĞUZ Dr.Med.Dent.

Periodontoloji nedir?

Diyabet ve diş-dişeti sorunları TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA DERNEĞİ DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU

KÖTÜ AĞIZ HİJYENİ OLAN KİŞİLERDE;

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

İmplantın Uygulanabilirliği İmplantlar belirli bir kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant öngörülen bölgede çene kemiğinin

Yeterli ve Dengeli Beslen!

GÜNLÜK HĠJYEN ALIġKANLIKLARI

KORUYUCU DİŞ HEKİMLİĞİ-YER TUTUCULAR-FLOR UYGULAMASI-FİSSÜR ÖRTÜCÜLER

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

EKLEM HASTALIKLARI. Romatizmal Eklem Hastalığı

ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİ ve ORTODONTİ

Yediklerimizde Neler Dişleriniz Çürüyebilir?

VÜCUT BAKIMI VE TEMĠZLĠĞĠ

Anne Sütünün Önemi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, DOCETAXEL TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

SINCAN İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI

Uykudan önce ASLA!!!

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

Etkin Madde Klorheksidin glukonat (%1)tır. Yardımcı madde olarak; Kuş üzümü aroması, Kiraz aroması ve Nane esansı içerir.

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

Kasım

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Fen ve Teknoloji 7. BOŞALTIM SİSTEMİ. Hazırlayan: NİHAT BAHÇE HAYAL BİLİMDEN DAHA ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ BİLİM SINIRLIDIR.

YARA VE YARA ÇEŞİTLERİ. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

4.Sınıf Fen Bilimleri

PIHTIÖNLER (KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI }EDOKSABAN (LİXİANA)

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

ERGENLİKTE HİJYEN SAĞLIK VE KİŞİSEL BAKIM. Hazırlayan Okul Rehber Öğretmeni İrem YILDIRIM

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin

KOAH VE EGZERSİZ KOAH TA EGZERSİZ TAVSİYELERİ

CANLILAR VE YAŞAM BEŞ DUYUMUZ DUYU ORGANLARI VE GÖREVLERİ

Hareketli Protezler BR.HLİ.008

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

DETERJAN VE DEZENFEKTANLAR. Fırat ÖZEL, Gıda Mühendisi 2006

Sesiniz Kı. sılırsa Bunları Yapın!

Hepatit B ile Yaşamak

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır.

KANSERDE BESLENME. Önce-esnasında-sonra

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

GRİP İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ 2008

Hepatit C ile Yaşamak

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Genel Bilgiler. Hastalar için önemli hususlar

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir.

Türkiye'de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları Yıllar

PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ

Hemoroid (Basur) Nedir?

Kemoterapi Hastalarında Tedavi Uyumunun Arttırılmasında Eczacı Danışmanlığı

Reflü Hastaları Ne Yapmalı?

KİŞİSEL HİJYEN VE UYGULAMALARI

Kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Büyük tansiyon 140 mm Hg veya küçük tansiyon 90 mm Hg dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir.

KANALİZASYONLARDA HİDROJEN SÜLFÜR GAZI OLUŞUMU SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara

Gazlı İçecekler Sağlığımızı Nasıl Etkiliyor?

YANLIŞ İNANÇ VE DAVRANIŞLAR. Toplumda ağız ve diş sağlığı konusunda oluşan yanlış inanç ve alışkanlıkların en büyük etkeni, bilgi eksikliğidir.

Adı Soyadı :. Numarası :.

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -5- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar

mikrofiber bezler

DENGELİ BESLENME NEDİR?

Kırık, Çıkık ve Burkulmalar

Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum

Kaç çeşit yara vardır? Kesik Yaralar Ezikli Yaralar Delici Yaralar Parçalı Yaralar Enfekte Yaralar

Hastalara yönelik bilgiler. Spacer Dozaj aerosolleri için inhalasyon yardımı

Okul Hastalık Getirmesin!

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 2. SINIF RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ TEORİK DERS PROGRAMI

6.WEEK BİYOMATERYALLER

Transkript:

1. DİŞ ÇEKİMİNDEN SONRA NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Çekim yarasının üzerine konan tampon yarım saat kadar tutulmalıdır. Bu tampon atıldıktan sonra, gerekmiyorsa tekrar tampon konmamalı, oluşan pıhtının bozulmamasına özen göstermelidir. Ağız suyla çalkalanmamalıdır. Çekim sonrası iki saat kadar bir şey yenmemeli, bu süre dolduktan sonra da mutlaka ılık şeyler tecih edilmeli ve çok sıcak ya da soğuk yiyeceklerden uzak durulmalıdır. 24 saat sigara içilmemelidir. Sigara pıhtının bozulmasına ve yara yerinin iltihaplanmasına neden olabilir. Bu durum uzun süren ağrıya sebep olur. 24 saat alkol alınmamalıdır. Hiç bir şekilde çekim yerine dokunulmamalı, yara bölgesi emilip tükürülmemelidir. Yaralı bölge 24 saat kullanılmamalıdır. Ağrı olursa, hekime danışılarak,ağrı kesici bir ilaç alınabilir. Çekim yeri mutlaka temiz tutulmalıdır. Yara içerisine yemek artığı dolmasıönlenmelidir. Çekimden 24 saat sonra, yumuşak bir diş fırçasıyla bölge yavaşça fırçalanmalıdır. Kanamanın hafif bir sızıntı halinde 6-24 saat sürmesi normal kabul edilmektedir. Ancak aşırı bir kanama varsa ya da bu süre aşılmışsa mutlaka dişhekimine başvurulması gerekir. Aynı şekilde, uzun süren ağrı şişlik durumlarında da hekime haber verilmelidir. 2. ÇEKİM SIRASINDA DİŞ NEDEN KIRILIR? Özellikle büyük azılarda, yani çok köklü dişlerde, kökler çok ayrık ya da kıvrık olduğunda. Kemiğin elastikiyetini kaybettiği yaşlı kişilerde. Yine esnemeyen çok kalın çene kemiğine sahip olan kişilerde Aşırı madde kaybı nedeniyle tutacak yeri azalmış ve kırılganlaşmış dişlerde çekim sırasında kırılma olabilir. Bu korkulacak bir durum değildir. Anestezi, yani uyuşma başarıyla sağlanmışsa, dişhekimi bu iş için üretilmiş aletlerle, kalan parçaları acısız bir şekilde çıkartır. 3. DİŞLER NEDEN ÇEKİLİR? Günümüzde, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin dişhekimliği bilimine katkıları sayesinde, öncelikle dişi tedavi etmek ve ağızda tutmak hedeflenmekle birlikte, bazı durumlarda, hasta sağlığını koruma veya tedavi planlaması nedeniyle diş çekimine başvurulmaktadır. Bu durumları şöyle özetleyebiliriz: İleri derecede çürük ve madde kaybı yüzünden tedaviyle kurtarılamayan dişler. Çarpma sonucu, tedavisi mümkün olmayacak şekilde kırılan dişler. Kanal tedavisine rağmen kurtarılamayan apseli dişler. İleri derecede dişeti iltihabı nedeniyle sallanan dişler. Zamanında düşmeyen süt dişleri. Aşırı konum değişikliği (dönme, devrilme vb.) nedeniyle sorun yaratan dişler Kist ya da tümör içindeki dişler. Tam sürememiş (gömük) ve sorun yaratan dişler. Yer darlığı nedeniyle ortodontik tedaviye yardımcı olmak amacıyla, sorunsuz olduğu halde bazı dişler çekilebilir

4. PROTEZLER HAKKINDA DETAYLI BİLGİ ALABİLİRMİYİM? Protezler ve bakımı: Proteziniz olması, ağız hijyeni ve bakımınıza daha az dikkat edeceğiniz anlamına gelmez. Aksine dişhekiminize düzenli olarak gitmeniz protezlerinizin ömrünü artıracak ve ağız sağlığınızı koruyacaktır. Protez Diş Nedir, Protez Diş Nasıl Yapılır? Ağızda çeşitli nedenlerle estetik bozuklukların veya kaybedilmiş olan dişlerin yerine konan, kişilerin estetik ve fonksiyonel olarak ihtiyaçlarını gideren tüm yapay oluşumlar protezdir (takma diş). Genel olarak diş kayıpları, diş eti hastalıklarının tedavi edilmemesi sonucunda oluşabilmektedir. Bunun yanında bazı kazalar sonucunda da diş kayıpları meydana gelmektedir. Bu nedenle kaybedilen dişlerin yerine, fonksiyonel ve estetik olarak sağlıklı dişlerle aynı görevi görecek protezler yapılmalıdır. Diş Protezi'nin Amacı Nedir? Protezde, hastanın kaybolan fonksiyonları tekrar kazandırılmaya çalışılırken, aynı zamanda bozulan konuşmasının da düzeltilmesi ve estetik görünümün de daha iyi olması amaçlanmaktadır. Böylelikle büyük oranda kaybedilen ağız sağlığı düzeltilirken toplum içinde eksik ya da harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan bireylerin psikolojik açıdan da desteklenmesi sağlanır. Çünkü bu şekilde yaşamlarını (bir süre de olsa) sürdürmek zorunda kalan bireyler, öncelikle gülmeyi unuturlar. Bu da fonksiyonel bozuklukların yanı sıra, insanlarda kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur. Bu tip hastalara yapılan çeşitli protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır. Protez Çeşitleri : -Sabit Protezler (kron-köprü benzeri yapıştırmalı protezler) -Hareketli Protezler (total ya da bölümlü protezler) -implant üstü protezler (sabit veya hareketli) Sabit Protezler Tek kronlar (tek dişin kaplanması şeklinde) Köprüler (eksik dişlerin yanındaki dişlerle birlikte kaplanması- genelde uygulanan) İmplant üstü protezler (çeneye yerleştirilen vida ve protezler) Hareketli Protezler Total protezler (Hiç diş olmayan ağızlara uygulanmaktadır. İleriki yaşlarda kullanılır) Parsiyel protezler (Kısmen dişsiz ağızlara uygulanmaktadır. Kroşe adı verilen, dişlerin üstüne gelen kancalar veya tırnaklar kullanılmaktadır) Hasas tutuculu protezler (Yine kısmen dişsiz ağızlara uygulanan kancası olmayan metal destekli protezlerdir) İmplant Üstü Protezler

Sabit (bir ya da birden fazla dişe uygulanan porselen kronlar) Hareketli (tamamen dişsiz ağızlara uygulanan total benzeri protezler) Protezlerin Temizliği: Hareketli protezlerin temizlenmesi bir takım temizleme ajanları ile yapılmaktadır. Su içerisine konan efervesan tablet vasıtasıyla protezler temizlenmektedir. Eğer protez temizleme ajanı mevcut değilse diş fırçası ya da protez fırçası ile protez temizlenebilir. Bunun yanında bölümlü hareketli protezler ağızdan çıkarılıp, ağızdaki mevcut dişler temizlendikten sonra protez temizlenip yerine takılabilir. Ancak total protezlerde hastanın dişleri çıkarıp ağzını çalkalaması kafidir. 5. NİÇİN PROTEZLERİ GÜNLÜK OLARAK TEMİZLEMELİSİNİZ? Aşağıdaki problemlere sebep olabilecek, plak, yiyecek artığı, ve tartar oluşumunu engellemek için günlük temizlik önemlidir: -Görünüm ve estetik problemler, -ağız kokusu, -protez altındaki dokunun tahriş olması (iritasyonu), -ağızda enfeksiyon. 6. PROTEZLERİMİ NASIL TEMİZ TUTABİLİRİM? Yemeklerden sonra, protezinizi suda yıkayarak yiyecek artıklarını uzaklaştırın. Belli öğünlerden sonra, özellikle yatmadan önce, düzenli olarak protezinizi fırçalamalısınız. Bu işlem plak ve leke oluşumunu önler. Fırçalama işleminde su ve çeşitli diş macunları veya protez bakım ürünleri kullanılır. Aşındırıcı tozlar kullanılmamalıdır. Yoksa protezin yüzeyi çizilir ve bu yüzeylerde artıklar toplanmaya ve renklenmeye başlar. Özel protez fırçaları veya normal diş fırçaları da kullanılabilir. Protezin tüm yüzeylerini temizlemeye özen göstermelisiniz. Zaman zaman protezinizi, özel protez sıvılarında bekletebilirsiniz. Kimyasal maddeye maruz kalan protezinizi yıkadıktan sonra kullanmanız gerekir. Protezin içine işlemiş lekeler ve tartarlar ancak bir dişhekimi tarafından ultrasonik araçlarla temizlenebilir. Protezi temiz tutmanın en etkin yolu, günlük fırçalama ile birlikte haftada bir kaç kez de kimyasal sıvılarda bekletmektir. 7. AFT VE UÇUK NEDİR?AFT OLUŞUMUNDA HANGİ FAKTÖRLER ÖNEMLİDİR?TEDAVİSİ NASILDIR? (Ağız yaraları, Ağızda yara, Ağız yarası) Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir. Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir. Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörler:

-STRES Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir. -YİYECEKLER Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler aft oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadır. Bunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen kara buğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyecekle de aft oluşumunu hızlandırabilirler. -TRAVMA Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar aft için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar. -SİSTEMİK HASTALIKLAR Behçet Hastalığı: Vücuttaki bazı mukozalarda ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi, birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı aftlarla kendini gösteren bir hastalıktır. Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı aftlar görülebilmektedir. -DİĞER NEDENLER B12 vitamini ve demir noksanlığı,sigara içme, gibi alışkanlıkların de aft oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir. Tedavi Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. Aft sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür: Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için: Sıcak, asitli ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalır. Hekimin önereceği ilaçlar kullanılmalıdır. AFT ile UÇUK arasındaki farklılıklar: Aft ile uçuk genellikle aynı belirtileri gösterdikleri için birbirleri ile karıştırılabilmektedir. Ancak aralarında birçok temel farklılık vardır: AFT 1. Kesinlikle ağız içersinde oluşur. 2. Bulaşıcı değildir. 3. Aftın oluşmasına virüsler neden olmaz. UÇUK 1. İçi su toplamış küçük kabarcıklar şeklinde başlar. 2. Nadiren ağız içerisinde olsalar da genellikle ağız dışında meydana gelirler. Aft ağız içerisinde tüm bölgelerde olabilmesine karşın uçuk genellikle ağız içerisinde damak tavanı gibi hareketsiz bölgeleri tutar.

3. Bulaşıcıdır. 4. Virüsler tarafından meydana getirilir. 8. KÖTÜ AĞIZ KOKUMDAN NASIL KURTULABİLİRİM? NELER YAPMAM GEREKİR? KÖTÜ AĞIZ KOKUSU (HALITOSIS) Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evlilikleri bile olumsuz etkileyebilir. SEBEPLERİ: Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Ölü veya ölmek üzere olan bakteriler sülfür bileşikleri açığa çıkarır. Bakteri tabakaları ve yiyecek artıkları dilin arka tarafında birikir. Dilin yüzeyi oldukça pürüzlü bir yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına elverişli bir özelliğe sahiptir. Büyük miktarda sülfür bileşikleri de bu alanlarda birikir. Eğer diş yüzeyi temizlenmezse kısa sürede bakterilerin yaşamasına elverişli bir hal alır. İleri derecede dişeti rahatsızlığına sahip olanlarda kişinin kendi başına temizleyebilmesi pek mümkün olmayan, ulaşılamayan alanlar vardır. derin dişeti cepleri gibi böyle alanlar da kötü kokuya sebep olur. Şanslıyız ki ağız boşluğundan kaynaklanan kötü kokuların tedavisi kısa sürede sonuç vermektedir ve problem halledilebilmektedir. TEDAVİ YÖNTEMLERİ (Ağız boşluğu kaynaklılarda) Diş problemleriyle diğer patolojik nedenlerin tedavisini yapın. Tam bir ağız muayenesi yaptırın. Koku testleri uygulanabilir ki bu testlerle uçucu sülfür gazları ve halitosis hastalığının boyutları tespit edilir. İleri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri tedavi edilmelidir. Ağız kokusunu önlemek için, ağız enfeksiyonları yok edilmeli gömük, sorunlu dişler çekilmelidir. İyi bir ağız hijyenine özen gösterilmeli. Dişlerin tüm yüzleri ve dil sırtı temiz tutulmalıdır. ağız enfeksiyonları tedavi edildikten sonra gargaralar ve diş macunları da yardımcı olabilir. Ağız kuruluğuna engel olmak için gün boyu su için. Tükürük salgısını hareketlendirin: bakteri oluşumunu önlemek için ağzın oksijenlenmesine yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun en kolay yoludur. Bu arada mentollü pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi görünse de kuruluğa neden olur. Su içeriği bol olan sebze (domates, kereviz, pırasa) ve meyveler (elma muhteşem bir ilaçtır) tüketin. Yiyeceklerinizin üzerine maydanoz doğrayın. Eczanelerde satılan maydanoz yağı bazlı kapsüller alın. Sarımsak, soğan ve baharattan kaçının (ya da, sarımsak ve soğanı pişirerek yemeyi tercih edin). Çoğunlukla kötü sindirildiklerinden süt ürünleri de bu probleme neden olabilir. Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanın veya fırçalama sırasında dilinizi temizleyin. Kahve taneleri çiğneyin, portakal veya limon kabuğu emin. Alkol ve sigarayı bırakın. Kötü ağız kokusundan şikayet edenler bu konunun üzerine gitmelidir. çünkü basit bir müdahale ile bu probleminizden tamamen kurtulmanız mümkün olabilir. Eğer ağız ve dişlerinize yapılan müdahaleden sonra hala ağız kokusundan şikayetçi iseniz diğer sebepleri de araştırmak gerekecektir: AĞIZ KOKUSUNUN DİĞER SEBEPLERİ:

Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar Şeker hastalığı (Diyabet) (aseton kokusu) Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi) Karaciğer yetmezliği Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu) Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır. 9. DENTAFOBİ NEDİR?NEDENLERİ VE NE YAPMALIYIZ? Dişhekimi Korkusu (dentafobi) (dişçi korkusu) Bazı kişiler için dişhekimine gitmek çok çekindikleri hatta korktukları bir durumdur. Bunun nedeni daha çok geçmişte (özellikle çocuklukta) yaşanan kötü tecrübeler veya kötü izlenimlerdir. İğne korkusu Çoğunlukla da bu endişenin temelinde iğneye ve acıya karşı duyulan korku vardır. Gelişen teknoloji hastaların ağrı duymaması için bir çok alternatif sunmaktadır. Bu nedenle günümüzde hastalar pek ağrı ile karşılaşmamaktadır. Örneğin teknolojinin gelişmesiyle dişhekimliğinde anestezi amacıyla kullanılan iğnelerin uçları bir milimetreden daha az çapları olacak şekilde (0.35-0.40 mm) yapılmaktadır. İğnenin çapının çok ince olması nedeniyle hasta çoğu zaman iğneyi hissetmemektedir. Fakat yinede endişelenen hastalar için iğne yapılmadan önce sprey şeklindeki yüzeysel anestezikler kullanılarak iğnenin hiç hissedilmemesi sağlanabilir. Ağrısız bir tedavinin ilk şartı ; anestezidir. Bu nedenle iğneden korkan kişiler gerçekte çok az hissedecekleri veya hiç hissetmeyecekleri bir işlemden - yani anesteziden - kaçarak çok daha fazla hissedecekleri bir ağrıyı yaşayabilirler. Hem hastanın hem de dişhekiminin psikolojik olarak kendilerini rahat hissedebilmeleri için anestezi yapılmalı ve böylece ağrı stresi yaşanmamalıdır. Böylece tedavi daha kısa sürede ve daha başarılı olur. Çocukların dişhekimine alıştırılmaları için ; küçük yaşlarda dişhekimine " tanışma " amacıyla götürülmeleri tavsiye edilir, hatta bu tanışmalar onların yaş günleri özel günlerine denk getirilebilir veya çok sevdiği bir yere gitmeden önce eğlence maksadıyla dişhekimine götürülebilirler. Böylece ilk deneyiminde çocuk ağrısız ve korkusuz bir gün geçirir. Daha sonraki seanslarda ise mümkün olduğunca ağrısız müdahaleler yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocuklar sadece canlarının yanıpyanmadığını bilir. Olayları doğru bir şekilde yorumlayamazlar. Bu nedenle yapılacak tedavilerin zamana yayılarak yapılması, çocuğun dişhekimleri ile ilgili olumsuz izlenimler edinmemesini sağlar. Bunun sonucunda dişhekimi korkusunun geliştiği en önemli dönemler sağlıklı bir şekilde atlatılır. Dişhekimi Korkusunu (dişci korkusu) pekiştiren ; bazı filmler ve karikatürlerde hastaları ön yargılı olmaya itmektedir. Genellikle mizah konusu olarak kullanılmasına karşın özellikle çocuklarda yanlış etkileri olabilmektedir. Bu nedenle bu tarzdaki film ve mizah anlayışından kaçınılmalıdır. Özellikle çocukların bu tür film ve dergilerden uzak tutulması gerekmektedir. Dişdoktoru korkusu (dişci korkusu), psikolojik olarak dişhekimine gitmekten korkma veya hoşlanmama ile dişçiye gitmeyi iğrenç bulma gibi mantıkdışı korkuları içerir. Bu korkular, dişçi koltuğunda geriye

doğru yatırılma, ellerin veya diğer diş aletlerinin ağzın içine sokulması, (özellikle de dişçilikte sıkça kullanılan delici aletin), iğne korkusu ve kullanılan aletlerin steril olmayacağı düşüncesiyle, HIV ve hepatit gibi bulaşıcı çeşitli hastalık ve mikropların kapılabileceği korkularından oluşabilir. Aslında bu korkular bir bakıma kabul edilebilir korkulardır ve kişinin bu tür korkular içinde olmasında kendine göre haklı nedenleri de bulunabilir. Ancak her şeye rağmen, yaşantımızda her zaman için dişçiye gitme olasılığımızın bulunduğu ve hoşlanmadığımız bu gibi durumlarla karşılaşmak zorunda kalabileceğimiz gerçeği göz ardı edilmemeli ve hoşumuza gitmese de günün birinde bu duruma katlanmak zorunda kalabileceğimiz unutulmamalıdır. Hepimizin bildiği ve bize önerildiği gibi sağlıklı bir gülüş için en az altı ayda bir olmak üzere bir diş hekimine giderek ağzımızı ve dişlerimizi kontrol ettirmemiz gerekmektedir. Ağız ve diş sağlığımız için olduğu kadar diğer organlarımızın sağlığı için de gerekli olan bu durum, bazılarımız için büyük bir korku ve endişeye yol açmaktadır. Bu korku ve endişe; değil diş hekimine gitmek bu düşüncenin akla getirilmesiyle dahi yaşanabilmekte ve kişide panik hali yaratabilmektedir. Diş doktoruna gidildiğinde yapılacak işlemlerin zihinsel olarak deneyimlenmesi dahi bu kişiler için son derece korkutucu olabilmektedir. Bu kişiler ve dişçi korkusu olan diğer kişilerin büyük çoğunluğu daha önce dişçi koltuğunda çeşitli kazalar geçiren ya da olumsuz deneyimler yaşayan kişilerdir. Bu nedenle aynı durumun yeniden yaşanabileceği endişesi, korkunun devamına neden olmakta ve kişilerin bu olayları hatırlamasıyla da korku hali ortaya çıkmaktadır. Yaşanan bu aksilikler ve olumsuzlukların yanında tedavi sırasında ve sonrasında ortaya çıkan ağrı ya da diğer çeşitli problemler dişçi korkusunun kaynağını oluşturabileceği gibi hiçbir deneyim yaşanmadan yalnızca başkaları tarafından anlatılan dişçi hikayeleri ve bu tür duyumlar ile de dişçi korkusu geliştiren kişiler bulunmaktadır. Bu durum kişilerin dişhekimine gitmelerini engellediğinden ortaya çok daha ciddi diş sorunları çıkmakta ve giderek büyüyen sorunlar nedeniyle de dişçiye gitmek zorunda kalan kişiler daha uzun süre ve daha çok sayıda tedavi işlemlerine maruz kalmaktadır. 10. TARTAR NEDİR?ACABA SORUN YARATIR MI?TEMİZLENMESİ GEREKİRMİ? DİŞ TAŞI (TARTAR) Diş hekiminizin kalkülüs olarak adlandırdığı diş taşı yani tartar, tükürüğünüzdeki minerallerin ve plakların bir ürünüdür. Taş, diş eti iltihabı ve periodontit gibi diş eti hastalıklarının başlıca nedenidir. Taş, özellikle diş eti çizgisinin altında oluştuğunda en büyük sorunu yaratır. Taş, kireçli ve serttir; temizlenmesi ise güçtür. Düzenli diş kontrollerinin bir bölümü dişlerinizin ve taşların temizlenmesini içerir. Bu temizleme işlemi, özellikle diş eti çizgisinin altındaki taşlar için gratuar ve küret adı verilen aletlerle dişi kazıyarak yapılır, işlem, rahatsız edicidir ve diş etlerinizi kanatır. Diğer bir yöntem ise, taşlan temizlemeye yardımcı olan bir titreşim aleti kullanmaktır. Şu günlerde, tartara karşı diş macunları için fazlaca reklam yapılmaktadır. Bu diş macunlarının, diş etinin üstündeki dişler üzerinde taş birikmesini azalttığı, ancak diş eti çizgisinin altındaki taşlar için çok az etkisi olduğu ya da hiç olmadığı bulunmuştur. Ne yazık ki, diş kaybıyla sonuçlanabilen bir diş eti hastalığı olan periodontit'e yol açan da, diş etinin

altında oluşan taşlardır (tartardır). Tartar kontrollü diş macunlarının estetik bir görünüme etkisi olabilir ve diş hekiminize gittiğinizde dişlerinizin daha iyi temizlenmesine.yardımcı olabilir, ancak gerçek, zararlı taşların oluşmasını önlemekteki yararı çok azdır. Ayrıca, sigara içmenin neden olduğu diş lekelerini temizlemek için tasarlanmış özel diş macunları da bulunmaktadır. Biz bu diş macunlarını önermiyoruz: Diş etleri zaten çekilmiş olan kişiler, diş eti çizgisi altındaki daha yumuşak tabakaların maruz kalacağı bu tür diş macunlarından zarar görebilirler. Bu tür diş macunları, aynı zamanda dişlerinizin sıcak ya da soğuk yiyeceklere karşı daha da hassaslaşmasına neden olabilir. Bazı tartara karşı diş macunları üzerinde bulunan uzman kuruluşların onayı, anti-tartar nitelik için değil, diş macununun içerdiği flor için verilmiş bir onaydır. 11. DİŞLERİ TEMİZLETMEK ZARARLIMIDIR? Yetişkinlerde diş kayıplarının büyük bir çoğunluğu diş etlerinden ve dişleri çevreleyen kemikten kaynaklanır. Dişeti hastalıklarına, film tabakası kalınlığında, dişlerin yüzeyine yapışan ve plak denilen bakteriler sebep olur Eğer plak temizlenmezse tartar (kalkülüs) denilen diştaşlarına dönüşür. Plak ve diştaşlarının birikmesi ağzımızda tahrip edici bakterilerin çoğalmasını sağlar ve bunun sonunda diş ve dişeti arasında cep denilen boşluklar ve dişeti çekilmeleri oluşur. Bakteriler dişin çevresindeki kemik tahribine yol açan enzim salgılarlar.ve sonunda diş kaybedilir. Diş temizliği dişeti hastalıklarıyal mücadelenin temelini oluşturur. Çünkü diş eti hastalıkları ile başa çıkabilmek için plakların, tartarların ve dişeti cebindeki bakterilerin ağız ortamından uzaklaştırılması gerekir. Ultrasonik cihazlarla ya da uygun el aletleriyle yapılan müdaheleler sonucunda bu zararlı oluşumlar çıkarılır. Bu aletler diş minesine kesinlikle zarar vermezler çünkü diş hekimlerince kullanılan profesyonel aletlerdir. Diş taşlarını temizlerken hava, su ve püskürtülen özel bir temizleme tozundan da faydalanılır. Diş temizliğinin ilk amacı plakların, tartarların ve hastalıklı bazı dokuların uzaklaştırılmasıdır. Dolayısıyla zararını bırakın oldukça faydalı bir tedavi metodudur. Daha önceden diştaşları nedeniyle dişetleri çekilmişse, diştaşlarını temizleyince de doğal olarak diş kökleri açığa çıkar. Kişiler diştaşlarını temizletince köklerinin açığa çıktığını zannedebilirler. Aslında onlar önceden kötü ağız bakımı ve diştaşları sebebiyle oluşmuş çekilmelerin sonucudur. Yapılan temizlik işleminin bir sonucu değildir. Operasyonla dişeti çekilmeleri yerine getirilemiyorsa dişetlerinin daha fazla çekilmemesi için iyi bir ağız hijyeni şarttır. Diş taşı temizliği çok sık yapılıyorsa ağız hijyeniniz iyi değil anlamına gelir. Ortalama 6 ayda bir gittiğiniz diş hekiminiz sizi bu konuda uyaracaktır. Unutmayın ki,diş temizliğinden sonra yeniden diştaşı oluşumunu engellemek sizin elinizdedir. Diş hekiminizin gösterdiği şekilde fırçalayarak ve arayüz bakımını yaparak istenen ağız sağlığına kavuşursunuz. Dişlerinizi temizlettirdikten sonra hızlı bir şekilde yeniden diş taşı oluştuğunu düşünüyorsanız fırçalama şeklinizi gözden geçirmelisiniz.temizlenen bir yer yeniden kirleniyorsa iyi bakılmadığı anlamına gelir.

Ağız sağlığının genel vücüt sağlığının bir parçası olduğunu düşünerek dişetlerinizin bakımını ihmal etmeyin ve gerekiyorsa dişlerinizi mutlaka temizlettirin. 12. DİŞ DOLGULARI NEDİR?NASIL YAPILIR?HANGİ DOLGU MADDELERİ SEÇİLİR?DOLGU TİPLERİ VARMIDIR? DİŞ DOLGULARI Çürüme İhtimali Olan Bölgelere Dolgu Yaptırarak Çürükten Korunabilir miyiz? Hayır. Sağlam bir organı çürüyecek diye kopartıp almak mümkün değildir. Diş korumada en etkin önlemin dişleri fırçalamakla alınacağını tekrar hatırlatalım. Dolgu Nasıl Yapılır? Günümüzde kullanılan dolgu maddelerinin çoğu sadece dişe tutunur, yapışmaz. Bu nedenle diş hekimleri dolgu yaparken bazı tutucu önlemler alırlar. Bu önlemler özel tutucu oyukların hazırlanmasıyla mümkün olur. Dolgu yaparken ana kural olarak iyi bir kavite (oyuk) hazırlanır; ve dişe yapılacak dolguyla çürümeden önceki doğal biçimi tekrar verilmeye çalışılır. Hangi Dolgu Maddeleri Seçilir? Dolgu maddesini seçerken diş hekimleri maddenin arka dişlerde çiğneme basıncına dayanabilmesini; ön dişlerde mümkün olduğunca fark edilmemesini; dişe ve diş özüne zarar vermemesini göz önüne alırlar. Şimdi sizlere birkaç tip dolgu maddesi hakkında bilgi vermek istiyoruz: 1.Amalgam Dolgular (Metal Dolgular) Çok dayanıklı ve ekonomik bir dolgu maddesidir; fakat görünümü estetik değildir. İçinde % 70 gümüş, % 23 kalay, az miktarda bakır ve çinkodan oluşan tozun cıva ile karıştırılmasıyla hazırlanır. Karışım diş hekimi tarafından hazırlanan oyuğa yığılır ve dolgu birkaç saatte sertleşir. Özellikle azı dişleri için günümüzde kullanılan en iyi dolgu maddesidir. 2. Porselen Dolgu, Simanlar, Kompozitler (diş renginde dolgu) Estetik dolgu maddeleridir (bonding); fakat amalgam kadar dirençli değillerdir. En çok ön dişlerde kullanılırlar. 3. İnlaylar İnlaylar döküm, dolgulardır. Dolgu için şekillendirilmiş oyuğun (kavite) ölçüsü alındıktan sonra, laboratuvarda altın veya porselenden hazırlanır ve dişe yapıştırılır. Özel teknik ve çok hassas çalışma gerektirirler. Amalgam nedir? Amalgam dolgular gümüş dolgular olarak da tanımlanır. Amalgam; gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-50'sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış olur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir. Amalgamdaki civa zararlı mıdır? Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Bütün bilimsel araştırmalarla civanın zararsız

olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar söküldüğünde civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde bilimsel olarak ispatlanamamıştır. Dişhekimleri amalgamı niçin tercih ederler? Amalgam hala en zararsız, en uzun ömürlü ve en ucuz dolgu maddesidir. Yılda, bir milyardan fazla amalgam dolgu yapıldığı hesaplanmıştır. Diğer dolgu maddelerine oranla çok daha kısa zamanda ve kolay uygulanabilirler. Porselen, altın ve beyaz dolgular gibi dolgu malzemeleri hem daha pahalıdırlar hem de daha çok zaman ve dikkat isterler. Ayrıca altının dışındakiler amalgam kadar uzun ömürlü değildir. Amalgam ancak civaya alerjisi kesin olarak tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır. Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır. Amalgam restorasyon sonrası hastaya uyarılar : Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir.hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi.,için ikinci bir randevu verilmelidir.bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır. Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır.ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan hassasiyetler olabilmektedir.geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile değiştirmek çözüm olabilir. Kompozit dolgular nasıl yapılır? Kompozit dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir. Bu işlem bitince kompozit dolgular dişe göre şekillendirilir ve düzeltilir. Bütün bu işlemler amalgam dolgu işleminden daha uzun sürer. Ancak amalgamın en az iki katı kadar daha pahalıdır. Kompozit dolguların ağızda kalma süresi de 7-10 yıldır ki bu süre amalgamın ömrüne yakındır. Ancak çok büyük dolgularda durum amalgamın lehinedir. Amalgam (Gümüş) Dolgu Estetik (Beyaz) Dolgu Kompozit reçinelerin avantaj ve dezavantajları: Bu dolguların en büyük avantajları estetik olmalarıdır. Ayrıca bu dolgular dişlere iyice bağlandığı için diş dokularını destekler, kırılmaları ve sıcaklık geçmesini engeller. Kompozitler, yalnızca çürükleri restore etmek için değil, dişlerin rengini ve biçimini değiştirerek kozmetik etkileri için de kullanılabilmektedirler. En önemli dezavantajı işlem sonrası duyarlılıkların olmasıdır. Dolguların renkleri, kahve, çay gibi boyayıcı yiyeceklerle de hafifçe değişebilmektedir. Kompozit restorasyonlar sonrası hastalara uyarılar: Kompozitlerde de artık aynı seansta polisaj işlemi yapılabilmektedir.ancak çok büyük restorasyonlar

ya da çok diş için yapılan seri restorasyonlarda hastayı bir defa daha kontrole çağırıp varsa gerekli düzeltmeleri yapmak hem estetik hem fonksiyon açısından çok daha iyi olacaktır. Bu materyallerle ön dişlerde çok büyük kayıplar restore edilebilmekte bu nedenle hastaların ısırmada dikkatli olmalarının bu restorasyonların ömrünü uzatacağının da anlatılması gerekmektedir.özellikle (fasial) yüzde yapılan uygulamalardan sonra ne kadar iyi polisaj yapılmış olsa da boyayabilen yiyecek ve içeceklerin dolguların renklerini değiştirebileceği yine hatırlatılmalıdır.aşınma nedeni ile restore edilmiş dişlerde daha çok dikkat edilmesi gereken şey de hastaya çok sert olmayan diş fırçaları önermek ve fırçalama yöntemlerinde düzeltmeler yapabilmelerini sağlamaktır.bu öneriler geniş (fasial) yüz restorasyonları için de geçerlidir. not: Bu sayfadaki bilgilerin bir kısmı Prof. Dr. Ilter Uzelin yazısından alınmıştır. 13. YAPAY DİŞLER DOĞAL DİŞLERİN YERİNİ TUTARMI? Doğal diş vücüdumuzun bir parçası olup, fonksiyon ve estetik olarak belli bir bütünlük içindedir. Yapay diş ise, diş organını taklit eder. Hiçbir zaman doğal dişin yerini tutamaz. Ancak doğal dişlerin çeşitli sebeplerle kaybedilmeleri ve fonksiyonlarını yerine getiremez oldukları durumlarda yapay dişler doğal dişlere alternatif olabilmektedir. Kısaca, doğal dişlerle yapay dişler arasındaki fark ne kadar az ise, yapay dişin o ölçüde başarılı olacağı söylenebilir. Önemli Uyarı Yukarıdaki yazının bazı bölümleri Prof. Dr. İlter Uzelin yazısından alınmıştır 14. DİŞ GANGRENİ NEDİR? Dişin pulpa tabakasının (sinir-damar ağı) mikroorganizmalarca işgali sonucu canlılığını kaybettiği bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıdır. çürüğe meyilli dişlere sahip bireylerin daha çocuk yaşlardayken ilk çıkan daimi dişlerinde bile aşırı çürük sonucu pulpa gangrenine rastlanabiliyor. 15. ÇÜRÜK TEDAVİSİ NASIL OLUR?BU TEDAVİDE HANGİ MADDELER KULLANILIR? Diş sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük denir. diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya da tamir olayı olmaz. yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı yoktur. ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve korunması için bir barınak teşkil eder.bu nedenle çürük tedavisinde başlıca iki çaba vardır: Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale getirmek... eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. ancak bugün bu özelliklerin tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılmaktadır. bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir. çürük tedavisinde kullanılan malzemeler ise; -çinko içerikli genelde geçici amaçla kullanılan maddeler -kalsiyum içeren dişi iyileştirici özelliğe sahip maddeler -gümüş, kalay, çinko,altın içeren dayanıklı maddeler

-cam, alüminyum, fosfat ve yapay reçinelerin bir karışımı olan estetik amaçlı kullanılan maddeler -alüminyum silikat cam partiküllerinden oluşan çok çeşitli amaçlar ile kullanılan maddeler -ağız dışında hazırlanıp dişe yapıştırılan (bonding) blok malzemeler 16. TÜKÜRÜĞÜN BİLEŞİMİ VE ETKİSİ NASILDIR? Yeni doğan bebeğin ağzı sterildir (mikropsuzdur), fakat birkaç dakika sonra kirlenir ve yaşam boyu da mikroplu kalır. Öyleyse neden hastalanmıyoruz? Çünkü ağızda bulunan bakterilerin çoğu hastalık yapmayan mukoza (saprofit) türdendir. Ancak vücudun direnci kırılınca bu bakteriler hastalık etkeni olabilir. Ağızda bulunan bakterilerin hepsi Ağız florası nı oluşturur. Diğer yandan, ağız boşluğunun çok önemli bir koruyucusu daha vardır: Tükürük. Kulak önü, çene altı ve dil altı bezleri tarafından üretilen renksiz, özel kıvamda, akıcı bir sıvı olan tükürük, üretildiği bezlerden kanalcıklar aracılığı ile ağız boşluğuna taşınır. Bezler günde 5 litreye yakın tükürük üretirler. Kulak önü tükürük bezinin kanalı, üst 1. büyük azı yakınında; diğer tükürük bezlerinin kanalcıkları da dil altında ağza açılırlar. Tükürük içinde bakterilerin üremesini durduran fermentler, fluor ve kalsiyum tuzlan bulunur. Tükürük kanallarının açıldığı yerde diş taşlarının fazla birikmesi, bileşimindeki kalsiyum tuzlarının çökelmesi nedeniyledir. Tükürüğün ağız ve dişlere yararlı etkileri şöyle özetlenebilir; 1- Tükürük, dişleri mekanik olarak temizler. 2- Tükürük, dişleri çürümekten korur. 3- Tükürük, içinde bulundurduğu mayalarla ağız mukozasını korur. 17. ISIRMA VE ÖĞÜTME NASIL GERÇEKLEŞİR? Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır. Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir. Besinleri iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır 18. PARMAK VE EMZİK EMME HAKKINDA BİLGİ ALABİLİRMİYİM? Emme fonksiyonu yeni doğmuş çocuklarda çok kuvvetlidir. Ancak parmak emme ve dil emme alışkanlıkları ilk 1.5 sene normal olmakla birlikte 2 yaşın sonunda kaybolur.ancak parmak emme, emzik emme alışkanlığı devam edecek olursa henüz gelişmekte olan kas ve kemik yapıları üzerine basınç uygulayarak dişlerin yer değiştirmesine yol açar. Bu durumda üst ön dişler öne alt ön dişler ise geriye doğru eğilir ve alt ve üst ön dişler arasında açıklık meydana gelir.alışkanlık bırakılırsa bu açıklık kapanır ancak 3.5 yaşından sonra kalıcılık artar. Parmak emme alışkanlığı gece uyurken de deva ederse daha etkili olur ve bunun sonucunda üst çenede darlık (V şeklinde bir çene kavsi) meydana gelir.

Parmak emme alışkanlığı karşısında anne babanın yapacağı en sağlıklı yaklaşım nedir? Olayı telaşa kapılmadan sabırla karşılamak ve sürekli ilgilenmekten kaçınarak, çocuğa bu alışkanlığın bebekçe bir davranış olduğunu, başkalarını gözüne hoş görünmeyeceğini basit bir dille anlatmaktır. Aile içinde sürekli aynı alışkanlığı konu edilerek dikkatleri çocuk üzerine çekmek, bu nedenle telaşa ve gerginliği girmek ve çözüm amacıyla çocuğu sürekli eleştirmek yanlış anne baba davranışları arasında sayılır. Okul yaşında parmağını emme çocuk, öğretmenin uyarısı, anne babasının eleştirisi, hatta arkadaşlarını alaylarını karşın bu alışkanlığını sürdürür. Bu durumda çocuğa yapılan olumlu tavsiye ve açıklamalarla psikolojik açıdan uyumunun sağlanması, sorunu ortadan kalkmasına neden olabilir. Burada önemli olan, bir gerileme (regression) belirtisi sayılan bu alışkanlığı oluşturan etkenlerin ana baba tarafından keşfedilerek ortadan kaldırılması. Örneğin,yeni bir kardeşin doğumu,çocukta bu tür bir alışkanlığın başlamasına neden olabilir.cıvıldayan, emekleyen, parmak emip tırnak yemeye başlayan çocuk,bu tür bebekleşme hareketleriyle kaybettiği ilgiyi kazanma savaşımına girer. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kardeşin doğumundan önce çocuğun hazırlanması, kardeşin varlığına karşın çocuğun statüsünün devam edeceği ve onun yerinin ayrı olduğu konusunda çocuğun ikna edilmesi, kardeşin yardıma muhtaç bir yakını olması nedeniyle elbirliğiyle ona bakma gereğine çocuğun inandırılması ondaki gerginliği azaltır. Böylelikle bu gerginlikten kaynaklanan alışkanlıklar da zamanla kaybolur. Alt ıslatma benzerliği nedeniyle parmak emme de yaşla azalır.bu konuda da yine özellikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır.okul öncesi dönemindeki parmak emme ya da alt ıslatma durumunda gereksiz telaş yerine, olayın temelinde anne babanın da etkisi bulunduğu düşünülerek uzmanlarca sabırlı ve sürekli bazı eğitimsel önlemler uygulanmalıdır. Parmak emmenin giderilmesi için alınacak önlemler : Anne ve babaya parmak emmenin ilk dönemlerde zararsız bir faaliyet olduğu açıkça anlatılmalıdır. Parmak emmenin biraz önce değindiğimiz gibi diş deformasyonlarına sebep olmadığı, bir hastalık mahiyetinde olmadığı açıkça anlatılmalıdır. Çünkü buna inanan anne, baba ve aile büyükleri ömür boyu sürecek bu kötü alışkanlıktan çocuklarını vazgeçirmek için çok şiddetli tedbirlere başvururlar. Hatta çocukların parmaklarına acı biberler sürenler, dayak atanlar, ellerini kollarını arkadan bağlayanlar,eline parmaklarına iğne batırıp onlar unutamayacakları acı verecek cezalar uygularlar. Bu tenkitler, azarlamalar, dayak atmalar, parmağa acı sürmeler çocukta olumsuzluğun yükselmesine neden olabilir. Anne babayı rahatsız etmek için bir davranış olarak kalmasını pekiştirebilir.(d. Çağlar- 1981) Parmak emme kendi başına çocuklukta ve sonradan uyumu etkileyen bir alışkanlık değildir. Özel bir düzeltici tedbir olmayı da gerektirmez. Ancak parmak emmeye başlayan veya bunu alışkanlık haline getirmiş çocuklara bu alışkanlıkları terk etmeleri için uygun olmayan tedbirlerin, cezaların uygulanması sonucu bir çok uyum ve duyusal problemlerin ortaya çıkmasının nedeni olabilir. Basit bir alışkanlığı terk ettirmek için uygulanan metotlar durumla ilgisi olmayan yeni ve kronik bazı uyum bozukluklarına sebep olabilir. (D. Çağlar-1981) Küçük yaşlarda çocuklar uygun şekilde beslenmelidir. Gıda ve anne sütünün kalitesi yanında çocuğun gıda verilirken tutumuna özel bir yer ve önem vermek gerekir. Çocuk gerek anne memesinden ve gerekse biberonla beslenirken annenin göğsüne onun sıcaklığını duyacak şekilde yaklaştırılmalıdır. Bir taraftan çocuğa gıdası veya meme verilirken diğer taraftan anne çocuğa gözlerinden sıcak sevgi

akıtmalıdır. Çocuğun gevşek tutulması,hırpalanarak, azarlanarak gıda verilmesi büyük bir anlam taşımaz, haysiyet sahibi bir gence al zıkkımlan diye yiyecek vermenin yaptığı etkiyi yapar.(d. Çağlar- 1981). Uygar insanların köpekleri beslerken yaptığı içtenliği insan yavrusundan esirgerler. Uygun şekilde beslenme bu problemin ortaya çıkmasında en büyük engel teşkil eder.(d. Çağlar-1981) Belki çocuk parmak emme veya lastik meme emmeden özel bir haz duyabilir. Bu hiçbir zaman zararlı bir alışkanlık değildir. Normal davranışlar ve ilişkiler yoluyla bu alışkanlık 1 yaşının sonunda terk edilebilir.(d. Çağlar-1981) Eğer çocuk yürümeye başladıktan veya 1 yaşından sonrada bunu yapıyor yani parmağını emiyorsa bu çocuğun fazla yorgun, rahatsız, mutsuz, sıkıntılı, üzüntülü olduğunun belirtisidir. Çocuğun durumunun incelenmesi düzeltici tedbirlerin yalnız bir belirti olan parmak üzerinde değil bütün durumu düzeltmeye yöneltilmesi gerekir. Çünkü parmak emmenin asıl nedenleri ortadan kalkmadıkça çocuk parmak emmeye devam edecektir. (D. Çağlar-1981) Çocuğa uygun dinlenme, geniş ve çeşitli faaliyet olanakları, oyun ortamları meşgul olmak için olanaklar sağlanmalıdır. Anne babanın uygun olmayan davranışları düzeltilmelidir. Çocuklara bu alışkanlığından dolayı şiddet hareketleri uygulanmamalı ve çocuk batıl fikirlerle korkutulmamalıdır. Mükafat vaadi, çocuğun bunu terk etme arzusunu ve gücünü harekete getirecek, çeşitli tedbirler çocuğu harekete getirerek çocuğun bunu bırakmasını sağlayabilir. Çocuk parmağını ağzına götürdüğü zaman uyarıcılık yapacak zararsız acı mayi sürülmesi ve geceleri hatta gerekiyorsa gündüz çocuğa eldiven takılması, alışkanlığı sona erdirmesi için iyi bir hatırlatıcı olabilir. Çocuğa bilhassa kendi kendini kontrol etmek için, isterse bu alışkanlığı terk edeceği inancını kazandırmak, alışkanlığı yenmek için iyi bir hatırlatıcı olabilir. Çocuk 4-5 yaşlarına geldiğinde parmağını emmeye devam ediyorsa kendisine telkinlerde bulunmak faydalı olabilir. Çocuğa bu yaptığının çocukça bir davranış olduğu başkalarının gözüne hoş görünmediği onun anlayabileceği bir dille anlatılır. Çocuklar bu yaşlarda genellikle büyük bir insan gibi olmaya, ebeveyni taklit etmeye özenir. Çoğu zaman onlar gibi davranır. Ebeveyn çocuğun bu durumunu çok iyi değerlendirmelidir. Kendilerinin parmak emmediklerini, çünkü bu durumun pek hoş olmadığını söylemeleri çoğu zaman etkili olabilir.(s. Gizer-1996) Çocuğun erken memeden kesilmesinin karamsar, sadist geç memeden kesilmesininse güvenli ve iyimser bir kişilik geliştirdiği açıklanmıştır.(h. Yavuzer-1997) 19. DİŞLERİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ NE ZAMAN OLUYOR?SÜT DİŞLERİ NASIL TANINIR?HANGİ DİŞ NEZAMAN ÇIKAR? Dişlerin oluşumu ve gelişimi ne zaman oluyor? Embriyolojik hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6.haftaya rastlamaktadır. 7.haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar. süt dişleri nasıl tanınır? Süt dişleri, çocuk altı aylıkken çıkmaya başlar ve 2.5 yaşında alt ve üst çenede 10 ardan (20) tane olarak tamamlanır. Süt kesicileri ve süt kaninleri, kalıcı dişlere göre daha küçüktür. Süt azıları da kalıcı azılara göre daha küçük yapıdadır. Çocuk büyüdükçe, süt dişlerinin kökleri altında yer alan kalıcı dişin kökü, sürme etkisiyle erimeye başlar; kök tamamen eriyip dişin yalnız kuronu kalınca da diş kendiliğinden düşer.

hangi diş ne zaman çıkar? İlk diş yaklaşık altı aylıkken çıkar. Akıl dişleri de 18-20 yaşında... Demek ki diş çıkarma süreci, insanın 20 yılını alır. Ama hangi diş kaç yaşında çıkar? Bunu özetleyen bir tablo hazırlanmış ve aşağıda verilmiştir. Tablodaki yaşların yaklaşık rakamlar olduğunu; 1-1,5 yıl önce veya sonra sürmesi gereken dişin vakitsiz sürebileceğini, bazen de gecikmeler olabileceğini belirtmeliyiz. 20. DİŞLERİN DÜZGÜN KONUŞMAYA ETKİSİ VARMIDIR? Konuşma, insan ilişkilerinin en önemlilerindendir. Ayrıca, politikacılık, aktörlük, spikerlik, şarkıcılık gibi bazı meslekler, büyük ölçüde düzgün konuşmaya dayanır. Düzgün konuşmada dişlerin önemli rolleri vardır. Aşağıda ki birkaç örneğin bu rolü vurgulamaktadır. 1- DE ve TE sesleri, dil ucunun, üst kesicilerin damak tarafındaki eğiminden destek almasıyla çıkar. 2- FE ve VE sesleri ise, alt dudağın, üst kesicilerin kesici uçlarına temas etmesiyle çıkar. 3- SE sesi, karışık bir işlemle çıkar. Alt ve üst kesiciler birbiriyle temas halindeyken, dilin, azıların dil tarafındaki yüzeyinden destek alması ve dil ucunun da (kesiciler arasında bir oluk yapıp) hava borusu oluşturmasıyla gerçekleşir. ŞE ve JE sesleri de buna benzer bir işlemle gerçekleşir; fakat bu sırada dil ucu göreve katılmaz. Dişler çene kemikleri, dişetleri, dil, damak, buların hepsi, çiğneme, tat alma. yutkunma ve konuşma ile ilgili görevlerini bir bütün halinde yürütürler. 21. AĞIZ VE DİŞLER HAKKINDA GENEL BİLGİ ALMAK İSTİYORUM 22. DOĞAL DİŞLERİN YAPI MADDESİ NEDİR? diş mine, dentin, sement ve pulpadan (diş özü) oluşur. mine: vücuttaki en sert maddedir. doğal dişi en dıştan koruyucu bir katman olarak çevreler. içinde sinir hücreleri olmadığı için duyarlı değildir. % 97 si kalsiyum tuzlarından oluşur. Diş minesi altıgen apatit kristalleri şeklinde düzenlenmiştir. Minenin yapısına giren kalsiyum tuzları, organik diş maketi üzerinde yavaş yavaş çökelerek birikir ve kristalleşir. Bu birikme, ana rahminde iken başlar. Anne, gebelik süresince bazı ilaçlar alırsa veya çocuk mine teşekkülü sırasında bir hastalık geçirirse mine birikimi aksaklığa uğrayabilir. 0 zaman dişler sarı, gri veya kahverengi olur. Bazen de eksik (hipoplazik) teşekkül eder.

dentin: minenin altındaki tabakadır. yetişkin bir insan dişinin %75'ini oluşturur. kemikle aynı yoğunluğa sahip olmasına rağmen ısıya ve dokunmaya duyarlıdır. gerektiğinde içerdiği tamir hücreleri ile yeniden dentin dokusu oluşturabilirler. Dişin asıl kitlesini dentin (fildişi) tabakası oluşturur. Dentin, taç kısmında mine; kök kısmında da sement ile örtülüdür. Dentin canlı bir yapıdır ve % 70 i mineral tuzları; % 20si organik madde ve % 10 u da sudan oluşur. Dentinde çok sayıda kanalcık içerir. Bu kanalcıkların içi diş özü sınırındaki dentin yapıcı hücrelerin uzantıları olan iplikçiklerle doludur. Dentin yapan hücrelere Odontoblast denir. Dentin kanalcıklarının milimetre karede sayıları 10.000 e. yaklaşır. Diş, dolgu veya kaplama yapılmak için oyulur veya küçültülürse bu kanalcıklar açığa çıkar ve o zaman soğuk, sıcak, tatlı ve ekşiden ağrı duyulur. pulpa (diş özü): dişin orta kısmına ve burada bulunan yumuşak dokuya verilen addır. kökün ucuna kadar devam eder. bu kısımda kan damarları yer alır ve bu damarlar sayesinde diş enfeksiyondan korunur ve daima aktif halde kalır. aynı zamanda pulpada aşırı duyarlı sinir hücreleri bulunur ve bu hücreler sayesinde sıcak, soğuk ve basınç gibi duyular hissedilir. Pulpa adı da verilen diş özü, dentin tarafından oluşturulan bir odacık içinde yerleşen kılcal atar ve toplar damarlar; duyu sinirleri ve bütün bu yapıları koruyan bir destek dokusundan oluşur. Diş özünün dış çevresi dentin yapıcı hücrelerle (odontoblast) kuşatılmıştır. Bu hücreler, çürük ve diğer zararlı etkenlere karşı, dişi koruyan kale muhafızlarına benzer. Her hangi bir nedenle oluşan çürüğe karşı dentin yapıcı hücreler üstün gelirlerse bu hücreler diş özü kalesini dentinle sıvarlar; yenik düşerlerse diş özü açılır ve iltihaplanır. Bu etkinlik genç insanların diş özünde daha yoğundur. sement: kökün etrafını kaplayan kemiksi bir tabakadır, çok incedir. diş kökünün çene kemiğine tutunmasını sağlar. %65 i inorganik maddedir. Bazen kök etrafında ve kök ucunda aşırı sement birikebilir. Buna Hipersemontoz denir. 23. DİŞLER NE İŞE YARAR? Dişler sindirim sisteminin başında besinlerin ufalanıp parçalanmasına, koparılmasına yardım eder. kendini çevreleyen destek dokuları korur ve gelişmelerini sağlar. konuşmayı ve seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlarlar. estetik olarak yüzle bir bütünlük içindedir. Dişlerin Görevlerine Göre Farklı Yapıları Vardır; 1- Kesici Dişler Alt ve üst çenedeki ön dişler Kesici Diş olarak adlandırılır. Üst çenede genişliği 9-10 mm. olanlar orta kesici; 6-7 mm. olanlar ise üst yan kesicilerdir. Alt orta ve yan kesicilerin genişlikleri ise 6-7 mm. arasındadır. 2- Kaninler (Köpek Dişleri) Köpek dişi ve göz dişi adı da verilen kaninler kesici dişlerden sonra gelir, alt ve üst çenede sağlı-sollu birerden dört (4)tanedir. Uçları sivri olup koparmaya yararlar. 3- Azı Dişleri Kaninlerin arkasında, azı dişleri yer alır. Yapı olarak birbirinden farklı olan azı dişleri, her bir yarım çenede, iki küçük azı, üç de büyük azı olmak üzere beşer tane ve bir çenede toplam on

(10) tanedir. Bütün küçük azıların çiğneme ve kenetlenmeye yarayan ikişer tümsekçikleri vardır. Üst çenedeki büyük azıların dörder tümsekçiği; alt çenedeki büyük azıların beşer tümsekçiği vardır. Bu tümsekçiklere tüberkül adı verilmektedir. 4- Akıl Dişleri - Üçüncü Büyük Azılar = Yirmi yaş Dişleri Akıl dişleri ayrı bölümde incelenmiştir (yirmi yaş dişleri). Burada, sadece şekillerinin ve kök sayılarının çok değişik olduğunu belirtmekle yetiniyoruz. 24. SÜT DİŞLERİ HAKKINDA BİLGİ ALABİLİRMİYİM? Süt dişleri toplam 20 tanedir. Süt dişlerinin aralarının açık olması normaldir. Bunun nedeni yerlerine gelecek daimi dişlere yer sağlamaktır. Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Süt dişleri iltihaplanmış ise önce kanal tedavisi denenmeli, mümkün olmazsa diş çekilmelidir. Süt dişleri zamanından önce çekilirse, alttan gelen daimi dişe yer kalmaz ve yer darlığı oluşur. 25. ÇOCUK DİŞLERİNDE ACİL DURUMLARDA NE YAPMALIYIM? Diş Ağrısı: Ağrıyan dişin çevresini temizleyin. Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın ve eğer varsa sıkışmış yiyecek artıklarını diş ipi ile uzaklaştırın. Asla dişin üzerine aspirin ya da benzeri ilaçlar koymayın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir diş hekimine götürün. Isırılmış Dudak, Dil, Dudak Yada Yanak: Yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun. Diş Tümüyle Çıkmışsa: Dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin. Süt Veya Sürekli Dişlere Travma: Hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir. Diş Hekiminize ulaşana Kadar: Yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa Kırık diş parçalarını saklayın.

26. Çocuklarda olabilecek ağız ve diş problemleri nelerdir? Bunların nedenleri, belirtileri ve tedavileri hakkında bilgilendirilebilirmiyim? 1)Diş Gıcırdatma: Nedenleri Stress, agresif, takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları, anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir. Belirtileri Dişlerde aşınma, uyurken çıkartılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet. Tedavisi Öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu başarılamaz, hastaya takıp çıkartılabilien bir gece plağı yapılır. 2) Parmak Emme: Nedenleri: Parmak emme küçük yaşlarda sık görülen bir alışkanlıktır. Genellikle dört yaşına kadar kendiliğinden ortadan kalkar. Alışkanlığın sürekli dişlerin çıktığı yaşlarda da sürmesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar. Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uyguladığı başınçtır. Ortaya çıkan bozukluğun derecesi emmenin süresine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyonuna bağlıdır. Tedavisi: Parmak emmeyi önlemenin en etkili yolu parmak emmeye eğilim gösteren çocuğu emziğe alıştırmaktır. Emziğin hem verdiği zarar daha azdır, hemde daha kolay bırakılabilir. Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Çocuğun kendisi bu alışkanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması imkansızdır. Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edilmemesi için okul çağından önce bırakması psikolojik yönden çok faydalıdır. Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek, ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir. Eğer her şeye rağmen 6 yaşına kadar alışkanlık kırılamamışsa diş hekimine başvurularak profesyonel yardım alınması gereklidir. 3) Emzik Bebekler için emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal yoludur. Eğer bebek parmak emme eğilimi gösteriyorsa, derhal emziğe yönlendirilmelidir. Emzik parmak emmeye göre hem daha az zararlıdır; hem de sonraki yaşlarda daha kolay bırakılabilir. Emzik günün büyük bir bölümünde değil, sadece gerekli olduğunda verilmelidir. Yapısal bozukluklara yol açmamak için, mümkün olduğu doğal meme yapısındaki emzikler seçilmelidir. Emziklerin yapısının sağlamlığı her gün kontrol edilmelidir.

Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına uygun olmalıdır. 4) Biberon çürüğü Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir? Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir. Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir? Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir. Bunlar nelerdir? Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin. Beslendikten sonra uyutmaya çalışın. Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin. Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin. İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin. Biberon çürüğü önemli midir? Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişler de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir. Biberon emmediği halde bebeğimin dişleri çürüdü sebebi ne olabilir? Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir.

27. Çocuklar için nasıl bir diş fırçası seçilmeli? Çocuğuma dişlerini günde kaç kez fırçalatmalıyım? Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır. 28. Çocuklarda diş fırçalama ne zaman başlamalıdır? Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5-3 yaşında ) başlanması uygundur.