genel cerrahi Hirschsprung Hastalığının Tanısına Çağdaş Yaklaşım /. Haluk GÖKÇORA * Cüneyt TURAN 1 * Hikmet AKGUL ;i FİZYOLOJİ FİZYOPATOLOJİ KLİNİK

Benzer belgeler
Çocukluk çağı kronik kabızlıklarının değerlendirilmesinde tanısal testlerin gerekliliği

Kabızlık (Konstipasyon) Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK

İSKEMİK BARSAĞIN RADYOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Ercan Kocakoç Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul

KOLOREKTAL POLİPLER. Prof. Dr. Mustafa Taşkın

Adalet Elçin Yıldız, Sinan Genç, Berna Uçan, Suat Fitoz. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Ankara

Çift stomalı, İntestinal Atrezili Olguda Hemşirelik Bakımı

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri

Özofagus Mide Histolojisi

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA AKUT KARIN DOÇ. DR. GONCA TEKANT CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK CERRAHİSİ ANABİLİMDALI

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 10 Ağustos 2018 Cuma

Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar

9.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. 11.Ünite Lavmanlar LAVMANLAR 29.Hafta ( / 04 / 2014 ) -7-

Hirschsprung hastal düflünülen yenido an ve infantlarda baryumlu lavman öncesi dekompresyon yan lt c m d r?*

ANOREKTAL HASTALIKLAR DR. MÜJDAT ŞİMŞEK

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK

Hemoroidal Hastalık, Anal Fissür, Kist Dermoid. Prof.Dr.Tayfun Karahasanoğlu

TRD KIŞ OKULU KURS 2, Gün G n 2. Sorular

Crohn Hastalığı. İnflamatuar Barsak Hastalıkları. Patofizyoloji. Klinik. Dr. Erkan GÖKSU Acil Tıp A.D.

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR?

OLGU SUNUMU:YETİŞKİN HİRSCPRUNG HASTALIĞI

ENTERAL BESLENME (Gavaj) 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği ENTERAL BESLENME ( GAVAJ ) Enteral Beslenme. 36.Hafta ( / 06 / 2015 )

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU

Rektovaginal fistül perianal fistül kategorisinde ele alınan bir hastalıktır ve barsak içeriğinin vagenden gelmesi ile karakterizedir.

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ

TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Dr Gökhan ORCAN, Dr Figen PALABIYIK, Dr Zeynep YAZICI Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Bursa

Akut Karın Ağrısı. Emin Ünüvar. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

NAZOGASTRİK (TÜP) SONDA UYGULAMASI. Nazogastrik Sonda Uygulaması. 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. Nazogastrik Sonda Uygulaması

AORT ANEVRİZMASI YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No

VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI. Endovenöz Radyofrekans Ablasyon

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

(KONJENITAL AGANGLIONIK MEGAKOLON)

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İçerik AKUT APANDİSİT TANISINDA TESTLERİN DEĞERİ VE KULLANIMI. Testler. Öykü ve fizik muayene. Öykü

4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI

Tiroid dışı hastalıklarda düşük T3, yüksek rt3, normal T4 ve normal TSH izlenir.

Akut Mezenter İskemi. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK

PEDİATRİK URETEROSKOPİK GİRİŞİMLERDE ZOR OLGULAR

Video-ürodinamik çalışmalar

PEDİATRİK ABDOMİNAL ACİLLERDE RADYOLOJİ. Doç.Dr. Gökhan ARSLAN Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı

Konjenital Kalp Cerrahisinde Periferik Venöz Basınç Santral Venöz Basınca Alterna=f Olabilir Mi?

Fetal tedavide amniyoinfüzyon ve amniyodrenaj

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü

ÇOCUK NEFROLOJİ BİLİM DALI

HAZIRLAYAN HEMŞİRE: ESENGÜL ŞİŞMAN TÜRK BÖBREK VAKFI TEKİRDAĞ DİYALİZ MERKEZİ

İdrar veya Gaita İnkontinansına Neden Olan Primer Tanı Listesi Sıra No ICD-10 Kodu Tanı 1 C72 Spinal Kord Tümörleri 2 E80 Porfiria (Diğer,) 3 F01

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. 1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI SABALAKS lavman. 2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM 1 gram lavmanda, Etkin madde:

SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Artefaktların Yorumlanması Ürodinami Esnasındaki Problemler ve Sorunların Giderilmesi. Dr.Ömer Gülpınar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.

KOLONOSKOPİK TARAMA VE KOLONOSKOPİ

Rejyonel Anestezi Sonrası Düşük Ayak

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.

ÇOCUKLARDA FONKSİYONEL KONSTİPASYONA

Lavman Uygulama. Verilen sıvı ile dışkının yumuşatılması, gerilimin arttırılması ve rektumda uyarıcı etki sağlanarak defekasyonun sağlanmasıdır.

GİS KANAMALARI. Prof.Dr.Tayfun KARAHASANOĞLU

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi / Patoloji A:B:D

SAĞLIKLI FETUSLARDA KOLON VE REKTUM ÇAPLARININ DOĞUM EYLEMİ VE POSTPARTUM MEKONYUM ÇIKIŞ ZAMANI İLE İLİŞKİSİ

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN DEVAMI III UYGULAMA REHBERİ

TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ ANALKANS

Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Doğum Sonu Bebekte Görülebilecek Sorunlar. Yenidoğanın Beslenmesi

T.C BEÜ SAĞLIK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ HEMŞİRELİK HİZMETLERİ MÜDÜRLÜĞÜ 2017 YILI I. DÖNEM HİZMET İÇİ EĞİTİM PROGRAMI

Derin İnfiltratif Endometriozis. Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Karın yaralanmaları ister penetran ister künt mekanizmaya bağlı olsun ciddi morbidite ve mortalite ile seyrederler.

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ

KÜNT ve DELİCİ/KESİCİ KARIN TRAVMALARI

(Bir vaka dolayısı. Dr. Ayfer SAGLAM (""") ÖZET GİRİŞ

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018

Dr.Süleyman Sami ÇAKIR Okmeydanı Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği

KOLON VE İNCE BAĞIRSAĞIN NONTÜMÖRAL REZEKSİYON MATERYALLERİNDE TANIYA YAKLAŞIM. Dr. Armağan GÜNAL GATA Tıbbi Patoloji AD - Ankara

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

BASİLLİ DİZANTERİ (SHİGELLOZİS) (KANLI İSHAL)

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

Kısa segment Hirschsprung hastalığında myektomi ve sfinkteromyektomi*

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS

YENİDOĞANLARDA EVDE SAĞLIK UYGULAMALARI

EBSTEİN ANOMALİSİ. Uzm. Dr. İhsan Alur

Hasta Adı Dosya No Tarih / Saat

BİR OLGU NEDENİYLE CLEIDOCRANIAL DYSOSTOSIS

PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/ /01/2019) 14/11/2018 Çarşamba

Ürodinamide Teknik Sorunlar ve Artefaktlar. Dr.Ömer Gülpınar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR:

KONJENİTAL OBSTRÜKTİF ÜROPATİ

Transkript:

genel cerrahi Hirschsprung Hastalığının Tanısına Çağdaş Yaklaşım /. Haluk GÖKÇORA * Cüneyt TURAN 1 * Hikmet AKGUL ;i Doğuştan aganglionik megakolon (Hirschsprung Hastalığı HH) 1886 da Hirschsprung tarafından tanımlandığından bu yana üzerinde en çok araştırma yapılan hastalıklardandır. Megakolon; kolonun organik, fonksiyonel veya gerçek konjenital anomaliden kaynaklanan dilatasyonu biçiminde tanımlanabilir. Anorektal stenozlar ve postoperatif darlıklar gibi organik-kronik kabızlık, hipotiroidi, hipokalsemi ve mental retardasyon gibi fonksiyonel nedenler HH'nın ayırıcı tanısında mutlaka ele alınmalıdır. Gerçek anlamda doğuştan aganglionik megakolon distal barsaktaki ganglion hücrelerinin yokluğuna bağlı, kısmiden tama kadar değişken kolon tıkanıklığıyla belirlenir. Konjenital intestinal aganglionozis en doğru adlandırma olduğu halde literatürde çoğunlukla konjenital megakolon veya Hirschsprung Hastalığı (HH) deyimi kullanılmaktadır. FİZYOLOJİ FİZYOPATOLOJİ Kolonda 3 ayrı sinir pieksusu bulunur: 1. Sirküler ve longitudinal kas tabakaları arasındaki myenterik pleksus (Auerbach), 2. Sirküler kas liflerinin iç kenarındaki derin submukozal pleksus (Henley), 3. Muskularis mukozanın hemen altındaki yüzüyel submukozal pleksus (Meissner). Kolonun Peristaltik hareketinin esası bir gevşeme dalgasını izleyen bir kasılmadır. Peristaltik hareket kolinerjik uyarıcı ve adrenerjik lifler kapsayan barsağırı intrensek innervasyonu tarafından kontrol edilir. Barsakta aynı zamanda non-kolinerjik uyarıcı ve nonadrenerjik inhibitor lifler de vardır. Aganglionik megakolonlu hastalardan çıkarılan kolonun taze piyeslerinde yapılan invitro incelemeler aganglionik segmentte hem adrenerjik, hem kolinerjik sinir liflerinde belirgin bir artış olduğunu, ancak non-adrenerjik sinir liflerinin bulunmadığını göstermiştir (11). Hastalığın başlıca patolojik görünümü, dilate proksimal barsaktan dereceli veya ani olarak daralmış distal segmente geçişle karakterizedir. Geçiş alanı proksimalden distale doğru giderek daralan lümeniyle tipik olarak huniye benzer. Kas hipertrofisi ve ödeme bağlı olarak proksimal barsak duvarı kalınlaşmıştır. Barsak çap ve uzunluk açısından artış gösterir. Genişlemiş kısımda genellikle sertleşmiş feçes vardır. Bu bölgedeki mukoza ülserleşmiş olabilir. Distal barsak ise proksimal ile kıyaslandığında normal görünümdedir. Aganglionik kısım anüsten başlamakta ve proksimalde ganglion hücrelerinin var oldukları noktaya kadar ilerlemektedir. Aganglionosiz genellikle rektum ve sigmoid kolonla sınırlıdır. Hastaların genel populasyondaki sıklığı yaklaşık 1/5000'dir. Erkekler kızlardan 5 defa daha sık tutulurlar ve aganglionik segment alışılagelmiş uzunluktadır. Kızlarda ise uzun aganglionik segmente eğilim vardır. Hastaların kardeşlerinde hastalığın görülme oranı % 7.2'dir. Bu oran kız hastaların kardeşlerinde daha yüksektir. Kızlarda daha sık olmak üzere olguların % 5-10'unda aile öyküsü vardır. Hastaların % 10-15'inde ek anomaliler mevcuttur. En sık görülen ek anomaliler Down sendromu, kalp anomalileri, kolon atrezisi ve imperfore anustur (3, 11). KLİNİK Hemen hepsi normal zamanda ve normal doğum ağırlığıyla doğan hastalarda ilk belirti, mekonyum çıkışında gecikmedir. Bebeklerin büyük bir kısmında ilk 24 saatte mekonyum çıkışı yoktur. Kabızlık ve karın distansiyonu en sık görülen semptomlardır, ikinci sıklıkta diare ve kusma görülür. Hastalık çocuklarda karın distansiyonu, kısa diare periodları arasında kabızlık, ağırlık artışında azalma ve protein yetmezliğiyle kronik bir tablo oluşturur (Şekil-1).»Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi "Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi ***Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Türlüye Klinikleri Cilt H, Sayıl. 1988

2 HIRSCHSPRUNG HASTALIĞININ TANISINA ÇAĞDAŞ YAKLAŞIM Şekil-1. Hastalığın tipik klinik görünüşü (Ravitch MM, Pediatric Surgery'den). I-'izik muayenede büyük, distandü bir karın, kaşeksiye kadar gidebilen zayıflık ve dehidratasyon ilk göze çarpan bulgulardır. Dilate barsak segmentleri ve kolondaki fekalomlar karın duvarında görülebilir ve palpe edilebilir. Gencide karın hamur kıvamındadır. Vakaların '/< 60'ında rektal digital muayenede ampulla boş bulunur, fakat dentat çizgiden 2-3 cm yüksekte bir darlık hissedilir. Muayeneden sonra parmak çekildiğinde gaz ve kötü kokulu dışkının bol miktarda fışkırması hastalık için tipiktir. AYIRICI TANI Mekonyumun gecikmiş pasajı distansiyonla birlikte ise mekonyum ileusu veya mekonyum tıkacı sendromu göz önünde bulundurulmalıdır. Mekonyum ileusu; kistik fibrozisle ilgili aile anamnezi, bebeklerin düşük doğum ağırlıklı olması, çekilen baryumlu kolon grafisinde yanlış olarak mikrokolon diye adlandırılan kullanılmamış barsağın karakteristik görünümüyle ayırdedilir. "Mekonyum tıkacı sendromu'nda bir kontrast lavman hem tanıya götürücü, hem de tedavi edicidir^ Eğer rahatlama olmazsa yinelenebilir. "Neonatal küçük sol kolon sendromu"nda splenik fleksura proksımalinde genişlemiş barsak, bundan sonraki kısımda ani daralma ve klinik olarak alt intestinal obstrüksiyon belirtileri mevcuttur. Bu hastalıkta mekonyum tıkacı sendromunun aksine baryum splenik fleksuradan geçip burada çok az tutularak dilate proksimal kolona akar. Bir başka özelliği de, bu çocukların annelerinin çoğunlukla diabetik olmasıdır. Baryumlu lavman bu durumda da tedavi edicidir. Şckil-2. Yan grafitle tipik huni görünüşü. Le (iuesne ve Reilly, mekonyum tıkacı sendromu, küçük sol kolon sendromu ve prematür bebeklerdeki geçici obstrüksiyonların kesinlikle ayrı antiteler olmaktan çok, kolonun fonksiyonel olarak az olgunlaşmasının değişik görüntüleri olduğunu iddia etmişlerdir (9). Yenidoğanda sepsis, adrenal yetmezlik ve serebral yaralanma da alt intestinal obstrüksiyonla ilgili olup HH'nı taklit edebilir (3). Fonksiyonel megakolon veya kronik kabızlığa bağlı büyümüş kolonun klinik olarak ortaya çıkması genellikle 6. aydan sonra görülür. Kusma hemen hiç olmaz ve çocuk hasta görünümlü değildir. Karın distansiyonu nadirdir. Sıklıkla fekal katılaşma ve aşın akıma bağlı inkontinans vardır. Rektal muayenede rektumu anal kanala doğru dolduran büyük bir fekalom ele gelir. Oysa HH'da anal kanal proksimale doğru 3 cm'e kadar boştur. Anamnezde çoğunlukla erken veya zor tuvalet eğitimi vardır. Ebeveyn ve/veya çocukta sorgulama sırasında çeşitli kişilik bozuklukları gözlenebilir. Radyolojik muayenede armut şeklinde büyük ve dilate rektum görülür. Bütün bu hastalıklardan HH'nı ayırdetmek için en güvenilir yöntem rektal biopsidir. Türkiye Klinikleri Cilt 8, Sayıl. «98«

İ.I1ALUK GÖKÇORA, CÜNKYT TURAN, HİKMET AKGÜL 3 Birçok araştırmacı tarafından klinik ve radyolojik görünümü HH'na benzeyen ancak kolon ve rektumda normal sayı ve yapıda ganglion hücresi bulunan olgular yayınlanmış ve bu tabloya 'Hirschsprung benzeri sendrom" adı verilmiştir (11). TANI YÖNTEMLERİ 1. Radyolojik muayene: Kolayca yapılabilmesi, morbiditesinin azlığı ve aganglionik segmentin uzunluğu hakkında bilgi verebilmesiyle HH teşhisinde değerli bir yöntemdir. Hayatın ilk birkaç günü içinde direkt karın grafisinde rektumda havanın yokluğuyla kolon distansiyonu; özellikle yan grafide de devamlılık gösteriyorsa HH'nı akla getirmelidir. Barsağın genişlemiş segmentlerinde sıvı seviyeleri çoğunlukla mevcuttur. Doğumu izleyen ilk birkaç hafta içinde karakteristik dar segmentin görülmesi oldukça zordur. Peşpeşe yapılan rektal digital muayenelerin de rektumu gazla doldurabileceği akılda tutulmalıdır. Bebeklerlerde yapılan baryumlu muayenelerde baryumun rektumda kalıp katılaşma tehlikesi vardır. Bu yüzden seyreltik bir çözelti halinde baryum-su karışımı kullanılmalıdır. Hiperozmolar ve radyoopak bir madde olan diatrizoate meglumine (Gastrografin), barsak lümenine birden ve çok miktarda sıvı çektiği ve barsak hareketlerini stimüle ettiği için yenidoğanlarda basit mekonyum ileusunu tedavi gayesi haricinde tavsiye edilmemektedir (11). Baryumlu lavman hasta Trendelenburg pozisyonunda iken ve az miktarda kontrast maddeyle yapılmalıdır. Barsak düz bir rektal sondanın arkasındaki bir enjektör yardımıyla ve floroskopik gözlem altında az miktarda ve beden ısısındaki kontrast maddeyle yavaş yavaş doldurulmalı ve başlangıçta 510 ml den fazla verilmemelidir. İşlemden önce hasta sedatize edilmelidir. Ganglionik ve aganglionik barsak arasındaki çap farkını anlayabilmek için rektum temizlenmeden radyolojik muayene ye başlanmamalıdır. Verilen kontrast madde geçiş bölgesi dışına taşmamalıdır. Pelvisi içine alan bir yan grafi rektumu, geçiş bölgesini ve düzensiz kontraksiyon belirtilerini göstermelidir. Ancak bunlar ön-arka grafide anatomik bir değişken olarak var olabilen uzun sigmoid kolonla gizlenebilir. Boşalmadan 24 ve 48 saat sonra lateral pelvis ve karın grafileri yinelenmelidir HH, baryum uzun bir süre rektumda kalabileceğinden serum fizyolojik lavmanlarıyla temizlenmeyi gerektirebilir. Sonradan yapılan floroskopi ve çekilen filmlerde geçiş bölgesi ve düzensiz kontraksiyonlar daha iyi görülebilir. Hastalağın tipik, hatta patognomonik radyolojik bulgusu; proksimal kolonun huni şeklinde dilatasyonu ve distal barsağın daralan ucunun "balık oltası iğnesi" gibi görünüşüdür. Bazen daralan segment gösterilemez ve yalnız rektosigmoid kolon görülür (Şekil-2). Mekonyum tıkacı sendromu radyolojik olarak HH'na benzeyebilir ve bunun komplikasyonu olan enterokolit spazma ve dar segmentin gösterilememesine neden olabilir. Aganglionozis çok distalde ise veya çok kısa segmentli aganglionozis mevcutsa ya da hastalık bütün kolonu tutuyorsa radyolojik tanı çok güç olabilir. Total kolon agangiionozisi kendini inkomplet distal barsak tıkanıklığı şeklinde gösterir. Kolon çok kısa, hepatik ve splenik fleksuralar yuvarlaklaşmış olabilir. Aganglionozis enter-okolitle birlikte olduğunda direkt grafide "pnömatozis intestinalis" görülür. Bu bebeklerin kalınlaşmış ve ödemli mukozaları mültipl psödopolipler ihtiva ed r. Enterokolit ilerledikçe aganglionik kısım dilate olur ve kolonun sınırları daha da düzensizleşir. Rektumun en geniş çapıyla sigmoidin en geniş çapı arasındaki oran bire eşit veya büyükse "rektosigmoid indeks" normaldir. HH'da bu oran birden azdır. Bu gibi ölçümler yenidoğanda ve geçiş alanı görülemeyen hastalarda faydalı olabilir. Rektosigmoid yörede sağlam barsaktan hasta barsağa geçiş bölgesi ve radyoopak materyalin atılışının gecikmesi gibi diagnostik bulguların birlikte görülmesi, bu bulguların tek başlarına bulunmalarından daha anlamlıdır (12, 14). Aynı şekilde geçiş bölgesinin genişlemeyen segment ve distandü barsakla birlikte görülmesi de HH için spesifik kabul edilmektedir (8). Radyolojik muayene sırasında iatrojenik kolon veya rektum perforasyonu hemen her zaman sakınılması gereken bir konudur. Özellikle yenidoğanlarda buna çok dikkat edilmelidir (11). 2. Anorektal manometri: Manometrik çalışmalar HH'da motor cevaptaki karakteristik değişikliği oldukça emin ve doğru olarak gösteren non-invaziv bir tanı yöntemidir. Normal bebeklerde rektum distansiyonu internal anal sfinkte rin gevşemesine, eksternal anal sfinkterin ise kontrak siyonuna sebep olur. Buna karşın HH'lı hastalarda bunların ikisinin de kasılmasına yol açar. Kronik konstipasyonlu hastalarda herhangi bir sfinkter yanıtı elde edebilmek için rektal balonun daha fazla gerilmesi gerekebilir. Normal internal sfinkter dakikada 10-13 aralıklı ritmik kasılmalar gösterir. Aganglionik hastanın sfınkteri ise dakikada 5-16 olarak hesaplan, n devamlı ritı lik kontraksiyonlar oluşturur. Rektumun balonla gerilmesine iç ve dış anal sfinkterlerin cevabı, mikrobalonlar ve mikrokatetr-rler tarafından belirlenerek çok kanallı direkt yazıcı bir kimograf ile kaydettirilir. İşlemden önce bebek'»r hariç bütün hastalarda rektum serum fizyoloj..: lavmanlarıyla boşaltılır ve hasta sedatize edilir. Söndü rülmüş durumdaki rektal balon ve kateter, hasta yüzükoyun veya sol yanına yatarken sokulur. Daha sonra balon hafifçe şişirilerek bir yüksek basınç bölgesine ulaşıncaya kadar 1-2 cm geri çekilir. Yüksek basınç Türlüye Klinikleri Cilt 8. Sayıl, 1988

4 HIRSCHSPRUNG HASTALIĞININ TANISINA ÇAĞDAŞ YAKLAŞIM sine karşı direnç hissedilene kadar artırılır (18) (Şekil-3). Anorektal refleksin varlığı-yokluğu gösterilmeden önce bunu sağlayacak olan internal anal sfinkterin normal olup olmadığı araştırılmalıdır. Karakteristik ritmik kontraksiyonların dakikada 4-18 arasında ve intraluminal basıncın 10 cm serum fizyolojikten yüksek olması yeterli internal anal sfinkter işlevini gösterir (2, 13) (Şekil-4). Şekil-3. Şişirilmiş balonun rektumdaki konumu bölgesi elde edildiğinde, basınç probu sıkıca tutularak anorektal refleksin varlığı veya yokluğu, balonun 7-12 saniyelik sürelerle intermittan olarak şişirilmesiyle araştırılır. Rektal balona verilen hava miktarı hastanın yaşı, balonun boyutu ve rektum distansiyonunun derecesine göre ayarlanır. Bütün hastalarda küçük miktarlardan başlanıp şırıngada balon gerilme Schuster ve arkadaşlarının öncülüğünü yaptığı anorektal manometri günümüzde daha da basitleştirilmiş ve birçok merkezde rutin inceleme yöntemleri arasına girmiştir. Bu konuda çalışan birçok araştırmacılar rektal manometrinin, HH'nın teşhisi ve özellikle ayırıcı tanısı için çok güvenilir, non-invaziv bir tarama testi olduğunu ileri sürmektedirler (8, 17). Holzschneider ve arkadaşları normal anorektal refleks gelişiminin hayatın 12. gününde tamamlandığını, bundan dolayı manometrik anlam taşıyan refleks yokluğunun ancak bundan sonra tanısal değeri olabileceğini ileri sürmüşlerdir (11). Tamate ve arkadaşları ise yenidoğan ve prematürelerde refleks bulunmasındaki yetersizliğin teknik problemlere bağlı olabileceğini ve ganglion hücresi immatüritesinin olmadığını savunmuşlardır (17). Nitekim Boston ve Scott, yenidoğanlarda sepsis, hipoksi ve hipotermi gibi durumlar haricinde doğru sonuçlar elde etmişlerdir. Yine aynı hastaların klinik durumları düzeltildiğinde internal anal sfinkter kontraktilitesi normale dönmüştür (2).! P a o Şekil-4. Manometrik çalışmanın şematik görünümü Türkiye Klinikleri Cilt S, Sayıl, 198H

İ.HALUK GÖKÇORA, CÜNEYT TURAN, HİKMET AKGÜL S Şekil-5. Biopsi forsepsi 3. Rektal biopsi: Ganglion yokluğu ve kalınlaşmış, myelinsiz sinir liflerinin varlığının yeterli bir rektal biopsi ile histolojik olarak gösterilmesi, HH'nın kesin tanısını koydurur. Günümüzde rektal biopsi çeşitli şekillerde yapılmaktadır 3.1. Punch (ısırma) biopsisi: Shandling tarafından geliştirilmiş pratik bir yöntemdir. Basit bir biopsi forsepsiyle dentat çizginin 1 cm proksimalinden mukoza ve submukoza kapsayan küçük bir rektum parçası koparılır (Şekil-5). Lümen içine konan bir vazelinli tamponla kanama kontrolü yapılır. Birçok araştırmacı bu tekniği oldukça güvenilir bulmakta ve önemli komplikasyonlardan uzak görmektedir. Genel anestezi ve önemli bir barsak hazırlığı gerektirmemesi, bu yöntemin diğer üstünlüklerindendir (16). 3.2. Suction (emme) biopsisi: Hastanın özel olarak hazırlanması genellikle gereksizdir. Bir rektal muayene ve sigmoidoskopi, biopsiye uygun genişliği sağlamak için ilk yapılacak iştir. Biopsi ağrısız olduğundan anestezi gerekmez. Anus civarındaki mukoza çok hassas olabileceğinden dentat çizginin en az 3-4 cm proksimalinden biopsi alınması tavsiye edilir. Emme biopsisi için geliştirilen Rubin, Heinkel, Truelove-Salt ve Noblett tüpleri hemen hemen aynı prensiple çalışmaktadır. Bunlardan Rubin tüpü istenen uzaklıktan körlemesine biopsi almak için kullanılır. Diğerleri ise sigmoidoskop içinden ve direkt görüş altında mukozaya uygulanır. Biopsi kapsülü istenen uzaklıkta mukozaya yaklaştırılınca 50 ml'lik bir enjektörle manometrede 25 cm serum fizyolojik basıncına ulaşılana kadar emme işlemi yapılır. Bu şekilde birkaç saniye tutulduktan sonra silindirik bıçak kapatılır ve alet geri çekilir (Şekil-6). Emme biopsisinin başlıca komplikasyonlan olan kanama ve perforasyon son derece nadirdir. İşlemden sonra uzamış rektal ağrı ve tenezm "pneumatosis cystoides intestinalis" gelişimine bağlı olabilir. Rektal biopsiyi takiben lavman yapmanın perforasyon riskini artıracağı hatırlanmalı ve baryum lavmanlı muaye- Şekil-6. Suction biopsi uygulaması ne rektal biopsiden önce veya 3-4 gün sonra yapılmalıdır (1). 3.3. Tam duvar kalınlıkh cerrahi biopsi: Genel anestezi altında ve hasta litotomi pozisyonunda iken yapılır. Anus dilate edildikten sonra mukoza-kas örneği "en block" halde rektum arka duvarından, dentat çizginin 1-2 cm üzerinden alınır. Sonra krome katgütle mukoza defekti dikilerek hemostaz sağlanır. Bu teknikle alınan örnek rektumun bütün hatlarını kapsadığından konuda yeterince deneyim kazanmamış bir patologun bile teşhise ulaşması kolaydır (1, 16). 3.4. Histoşimik araştırmalar: Preganglionik sempatik ve bütün parasempatik fibrillerin sinir-kas bileşkesindeki nörotransmitteri olan asetilkolin'in metabolik enzimi olan asetilkolinesteraz, HH'lı hastalarda aganglionik segmentin mukoza ve submukozasında normale göre 2-3 defa daha yüksek değerlerde bulunur. Bu da indirekt olarak kolinerjik hiperaktiviteyi göstermektedir (5, 6). Ayrıca HH'lı bebek ve çocukların eritrositlerinde de asetilkolinesteraz aktivitesinin aganglionik segmentin varlığı ve uzunluğuyla orantılı olarak yüksek olduğu ortaya konmuştur (19). Ancak Hamoudi ve arkadaşları asetilkolinesteraz reaksiyonu normal olan örneklerin HH için tanısal değerde olduğunu, buna karşılık normal bir örneğin HH'nı ekarte etmediğini göstermişlerdir (4). Türkiye Klinikleri Ciltli, Sayıl. 1988

6 HİRSCHSPRUNG HASTALIĞININ TANISINA ÇAĞDAŞ YAKLAŞIM Baryum lavmanlı gıafi ve anorektal manometri Tablo 1 Basınç düşmesi yok Yeterli rektoarıal refleks Tanı Yöntemlerinin Karşılaştırılması Emme ve ısırma biopsisi Yöntem Tanı Güvenilirliği Histoloji * Asetilkolinesteraz araştırılması " Monoklonal antikor boyaması HH İdiopatik megakolon Rektal biopsi %95 % 100 Ganglion hücresi yok Yüksek asetilkolinesteraz aktivitesi Ganglion hücresi var Alçak asetilkolinesteraz aktivitesi Anorektal manometri % 100 % 100 Baryum lavmanlı grafi %80 %67 Bizim kanımızca da anorektal manometri ilgili Cerrahi biopsi malzemelere sahip olan üniteler için yararlı bir tanı yöntemidir. Ancak yenidoğan döneminin ilk 14 gü Ganglion hücresi yok i. Kolostomı veya définitif cerrahi ' Ganglion hücresi var Kabızlık *bı tedavisi erte nünde yalancı pozitif ve yalancı negatif sonuçların elde edilebilmesi, yöntemin bu dönemdeki önemli bir dezavantajıdır. Şekil-7, Tanı yöntemleri uygulama planı (Algoritm) 3.5. Monoklonal antikorlardan yararlanarak boyama: Scallen ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalarda gastrointestinal sistemin myenterik ve submukozal pleksuslarımn ganglion hücreleri ile spesifik olarak reaksiyon veren bir monoklonal antikor geliştirilmiştir. Bu antikor, normal kolon ve rektumun sirküler kas tabakası boyunca uzanan aksonal antijen ile reaksiyon verir. Böylece ganglion hücreleri ve aksonlar boyanır. HH'lı örneklerde boyanan akson demetleri normal kolondan alman örneklerdekinden sayı ve büyüklük olarak daha fazladır. HH'lı örneklerdeki boyanmayan hiperplastik akson demetleri ise daima submukozadadır (15). Klück ve arkadaşları ise aynı anda 2 değişik monoklonal antikor kullanarak bu hiperplastik akson demetlerini de boyamayı başarmışlardır (7). TANIYA GİTME Hastalığın tanısına ulaşmak için kullanılabilecek çeşitli yöntemlerin sırası ve tanıya ulaşma planı aşağıdaki algoritmde gösterilmiştir (Şekil-7). TARTIŞMA Nixon ve arkadaşlarının çeşitli serilerde yaptıkları karşılaştırmalar, anorektai manometrinin ortalama tanı güvenliğinin % 85 olduğunu ortaya koymuştur (11). Anorektal manometrinin çok kısa segment HH tanısında baryum lavmanlı grafiye göre daha güvenilir olduğu ve başlıca faydasının varlığını isbat etmekten çok, HH'nı elimine edebilmesi olduğu kanısı yaygındır. Nitekim Tobon ve Schuster megakolonlu hastalardan oluşan serilerinde anorektal manometrinin güvenliğinin daha yüksek olduğunu göstermişlerdir (11) (Tablo-1). Ülkemizde yenidoğan kabızlığı ve HH'nın yenidoğan döneminde erken tanısı, konuyla ilgili hekim sayısının azlığıyla orantılı olarak geç ve güç olmaktadır. Antenatal tanı yöntemleri geliştikçe ve kadındoğum, çocuk hastalıkları uzmanları, neonataloglar ve çocuk cerrahlarının konuya yaklaşımları erken tanı yöntemleri üzerinde yoğunlaştıkça hastalık belirlenip, yenidoğan döneminin önemli ölüm nedenlerinden olan nekrotizan enterokolit oluşmadan ve kolonlarda aşırı dilatasyon meydana gelmeden tanı kesinleşecek ve erken koruyucu ve tedavi edici girişimlerde bulunulması mümkün hale gelecektir. Yurdumuzda hastalığın gerek teşhisi, gerek ameliyat yönlendirilmesi sırasında önemli rol oynayan olumsuz faktörler arasında şunlar sayılabilir: 1. Cerrahın aldığı biopsi örneğini köşelerinden birer iğneyle bir platforma yayarak göndermesi, patologun bu örneğin tamamını kaplayan kesitler almasını sağlayacaktır. Buna dikkat edilmemesi, preparatın bazı kısımlarının değerlendirilememesine yol açar. 2. Ganglion hücrelerinin tanınmasında deneyimli hekimler az sayıda ve belirli merkezlerdedir. 3. Yukarıda bahsedilen histoşimik incelemeler ve manometrik ölçümler pek az merkezde yapılabilmektedir. 4. Çocuk radyolojisi konusunda uzmanlaşmış hekim sayısının azlığı, yanlış pozitif ve yanlış negatif radyolojik değerlendirmelere yol açabilmektedir. Bu konularda sarfedilen çaba ve dikkatin artırılması birçok bebeği toplumumuza kazandırabileceği gibi birçoklarını da gereksiz ve travmatizan operasyonlardan kurtaracaktır. Türkiye Klinikleri Cilt 8, Sayıl, 1988

İ.HALUK GÖKÇORA, CÜNEYT TURAN, HİKMET AKGÜL 7 KAYNAKLAR 1. Andrassy RJ, H Isaacs, JJ Weitzman: Rectal suction biopsy for the diagnosis of Hirschsprung's disease. Ann. Surg. 193:417-423, 1981. 2. Boston VE, JES Scott: Anorectal manometry as a diagnostic method in the neonatal period. J.Pediatr.Surg. 11:9-16, 1976. 3. Gryboski J, WA Walker: Gastrointestinal Problems in the Infant. Philadelphia-London-Toronto, WB Saunders Co., pp. 498-509, 1981. 4. Hamoudi AB, CB Reiner, ET Boles, et al.: Acetylthiocholinesterase staining activity of rectal mucosa. Arch.Pathol.Lab.Med. 106:670-672, 1982. 5. Huntley CC, LS Shaffner, VRChalla, et al.: Histochemical diagnosis of Hirschsprung's disease. Pediatrics 69: 755-760, 1982. 6. Ikawa H, J Yokoyama, Y Morikawa, et al.: A quantitative study of acetylcholine in Hirschsprung's disease. J.Pediatr.Surg. 15:48-52, 1982. 7. Kluck P, GNP Van Miujen, AWM Van der Kamp, et al.: Hirschsprung's disease studied with monoclonal antineurofilament andibodies on tissue sections. Lancet 24:652-653, 1984. 8. Lanfranchi GA, G Bazzocchi, S Federici, et al.: Anorectal manometry in the diagnosis of Hirschsprung's disease. Comparison with clinical and radiological criteria. AmJ. Gastroenterol. 79:270-275, 1984. 9. Lequesne GW, BJ Reilly: Functional immaturity of the large bowel in the newborn. Radiol.Clin.North Am. 13: 331,1975. 10. Loening-Baucke VA: Anorectal manometry: Experience with gauge pressure transducers for the diagnosis of Hirschsprung's disease. J.Pediatr.Surg. 18:595-600, 1983. 11. Mustard WT, MM Ravitch, W1I Snyder, et al.: Pediatric Surgery. Chicago-London, Year Book Med.Pub.Inc., pp. 1035-1044, 1979. 12. Nagasaki A, K Ikeda, Y Hayashida: Radiologic diagnosis of Hirschsprung's diease utilizing rectosphincteric reflex. Pediatr.Radiol. 14:384-387, 1984. 13. Ohashi S, E Okamoto: An experimental study on the mechanism of rectosphincteric reflex in special reference to Hirschsprung's disease. J.Pediatr.Surg. 19:278-280, 1984. 14. Rosenfield NS, RC Ablow, RI Markowitz, et al.: Hirschsprung's disease: Accuracy of the barium enema examination. Radiology 150:393-398, 1984. 15. Scallen C, P Puri, DJ Reen: Identification of rectal ganglion cells using monoclonal antibodies. J.Pediatr. Surg. 20:37, 1985. 16. Schmitt M, F Plenat, E Pierre, et al.: La biopsie muqueuse rectale en Chirurgie pediatrique. Chir.I'ediatr. 25:98-101, 1984. 17. Tarn ate S, C Shiokawa, C Yamada, et al.: Manometric diagnosis of Hirschsprung's disease in the neonatal period. J.Pediatr.Surg. 19:285-289, 1984. 18. Vela AR, AJ Rosenberg: Anorectal manometry: A new simplified technique. Am.J.Gastroenterol. 7 7:486-489, 1982. 19. Ya-xiong S, S Cheng-ren, C Jia-zhou, et al.: Observation on erythrocyte acetylcholinesterase (AchE) in infants and children with Hirschsprung's disease. J.Pediatr.Surg. 19:281-285, 1984. Türkiye Klinikleri Cilt 8, Sayıl, 988