İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu

Benzer belgeler
İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİK BİLGİNİN İMKÂNI SORUNU. Ömer Türker, İstanbul: İsam Yayınları, 2010, 272 s.

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

İBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ -Fizikten Metafiziğe İbn Rüşd ün İnsan Tasavvuru- Atilla ARKAN, İz yay. 376 s. Sadi YILMAZ

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

FARABİ DE HEYULANİ AKIL-FAAL AKIL İLİŞKİSİ

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - V (Felsefe - Eğitim - İletişim)

İBN SİNA NIN BİLGİ TEORİSİNE GENEL BİR BAKIŞ

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

Mehmet Zahit Tiryaki *

İSLAM FELSEFESİNDE ŞEHİR KAVRAMI: HAKİKAT BİLGİSİNİN SOMUTLAŞMASI * Ömer TÜRKER

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi

KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ

STOA MANTIĞI VE FÂRÂBÎ YE ETKİSİ. İbrahim Çapak, Ankara: Araştırma Yayınları, 2011 (3. Baskı), 208 s.

İBN SİNA FELSEFESİNDE METAFİZİĞİN İNCELEME ALANI. Yakup ÖZKAN. Giriş

Mehmet Zahit Tiryaki *

insan toplum Değerlendirmeler

İbn Sînâ da Varlık-Mahiyet Ayrımının Epistemolojik Bağlamı

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

İbn Sînâ da İnsanın Varlığa Dair Bilgisinin Nefsin Yetkinliğiyle İlişkisi

İbrahim Kalın Knowledge in Later Islamic Philosophy: Mulla Sadra on Existence, Intellect, and Intuition. Sümeyye PARILDAR

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

Aydın Topaloğlu. İslâm Felsefesine Giriş drl. Peter Adamson ve Richard C. Taylor çev. M. Cüneyt Kaya İstanbul: Küre Yayınları, sayfa.

MOLLA SADRA NIN EPİSTEMOLOJİSİNİN ONTOLOJİ VE MANTIKLA İLİŞKİSİ * Murat DEMİRKOL **

Kullanım Durumu Diyagramları (Use-case Diyagramları)

Fârâbî ve İbn Sina nın Felsefelerinde Vahyin Kavramsal Muhtevası

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Ders: 03/10/2016

FELSEFENİN TEMEL MESELELERİ* Çev. Mahmut Kaya

Kitap Tanıtımı -I. Yrd. Doç. Dr. Önder BİLGİN

İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ

Varlık ve Anlam: Bilgi ve Bilinenin Özdeşliği Üzerine

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

PLOTINUS VE İBNİ SİNA NIN FELSEFİ SİSTEMLERİNDE SUDUR NAZARİYESİ

İBN SÎNÂ DA ZORUNLU VARLIĞIN MAHİYETİ MESELESİ

Halil Aydınalp. Nazarî Tasavvufun Kurucusu: Sadreddin Konevî Ekrem Demirli İstanbul: İSAM Yayınları, sayfa.

İslâm Düşüncesinin Dönüşüm Çağında. Editörler: Ömer Türker Osman Demir

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2016), ss

İslam Düşüncesinde MİZAÇ TEORİLERİ

KİTAP İNCELEMESİ SİSTEMATİK FELSEFE BAĞLAMINDA PLATON ARİSTOTELES KARŞILAŞTIRMASI. Prof. Dr. Arslan Topakkaya, İstanbul, Nobel Yay. 2013, 310 s.

İBN SÎNÂ DA BİLİMSEL KANITLAMA TEORİSİ

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay s.40-46

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine*

MÜHENDİSLİK MEKANİĞİ (STATİK)

ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER. Murat DEMİRKOL. Doç. Dr. (Assoc. Prof. Dr.) Reşadiye-Tokat/1969.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İslâm Felsefesi Tarihi 2

BİLİM İLE BİLİMSEL YÖNTEM İLİŞKİSİ

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

Aristoteles (M.Ö ) Felsefesi

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

BİREYLEŞME İLKESİ Turgut Özgüney

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI

İbn Sînâ, (ty.). Dânişnâme-i alâî:riyâziyyât, Tahrân: Kitâbhâne-i Millî-yi Cumhûr-i İslâmî, no: 1414, s

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE DOKTORA PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSLAM FELSEFESİ. Hafta 8. Doç. Dr. Kemal BATAK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

ÖZGEÇMİŞ. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara Üniversitesi 2015

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

İbn Sīnā nın Zihin Felsefesinde Eylem Süreci

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ- FELSEFE YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BİLGİ PAKETİ

Uluslararası İstanbul Semineri: Aristoteles, İbn Sînâ, İbn Rüşd ve Aquino lu Thomas da İnsan Fiilleri

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

Sunuş yoluyla öğretimin aşamaları:

İbn Sinâ nın Mirası, Dimitri GUTAS, der. ve çev. M.Cüneyt KAYA Klasik Yayınları, İstanbul, 2004, XXIV+214 s. Mehmet Sami BAGA *

2. Klasik Kümeler-Bulanık Kümeler

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay s.46-53

İSLAM AHLÂK DÜŞÜNCESİ PROJESİ. ilmi etüdler derneği

Özet. Comparıng Ibn Sına (Avicenna) and Descartes' Epistemological Understanding II Abstract

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

Haberin Beklenenden İyi Gelmesi

İbn Rüşd ün İbn Sina yı Eleştirisi

İZLENİM YÖNETİMİ - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bilgisayar II, Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, Nisan

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

YÖNETİM ÜCRETLERİNDE EMSAL FİYAT TESPİTİ AÇISINDAN YAŞANAN GÜÇLÜKLER

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

İlmi Etüdler Derneği Açılış Konferansı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN DÖNÜŞÜM ÇAĞINDA FAHREDDİN ER-RÂZÎ

Arsa Karşılığı İnşaat İşlerinin Vergilendirilmesinde Ne Değişti?

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

Transkript:

Kitap Tanıtımı / Book Review İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu Ömer Türker, İstanbul: İSAM Yayınları, 2010, 272 s. ISBN: 978-605-5586-28-7 KAMURAN GÖKDAĞ Arş. Gör. Mardin Artuklu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü 47100, Yenişehir, Mardin, Türkiye kamurangokdag@yahoo.com Ömer Türker, İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu isimli eseriyle varlık hakkında küllî bir bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi bir bilim olarak inşa edebilmek anlamında metafizik bilginin mümkün olup olmadığı sorusuyla yola koyulur. Bu sorunun tahlilinde Türker in, çalışmasının bağlamını belirleyecek şekilde gündeme getirdiği diğer bir soru ise, metafizik bilginin imkânı kabul edildiğinde, insan yapısı ve idrak güçlerinin böyle bir bilgiyi elde etme konusunda yetkin olup olmadığıdır. Kitabın ilk bölümünde bu ikinci sorunun cevabını belirginleştirmeye çalışan Türker, idrak, tecrit ve feyiz, husul, zihnî varlık ve mukârenet başlıkları altında başta Kitâbü ş-şîfâ ve el-işârât olmak üzere İbn Sînâ nın diğer eserlerinde konuyla ilgili pasajlarına başvurarak bilginin mahiyetini tartışmaktadır. Bununla

Kamuran Gökdağ 102 birlikte yukarıda söz konusu edilen kavramların içeriklerinin sarih bir tespiti ve kitabın diğer bölümlerinde anlatılan meselelerin isnad edilecekleri zemini oluşturmak için İbn Sînâ nın varlık görüşünün kısa bir özetini verme ihtiyacında olan Türker, kitabın genel muhtevasının anlaşılabilmesi yolunda oluşabilecek bu eksikliği giderme amacına matuf olarak birinci bölümün giriş kısmında bu özeti sunmaktadır. İbn Sînâ nın idrak teorisini; aynı zamanda idrakin duyumsama, tahayyül, tevehhüm ve taakkul aşamalarına tekabül eden bu kavramlar bağlamında tartışan yazar, bu aşamaların birbirleriyle ilişkileri ve bilgiye veri oluşturmaları bakımından derecelerini irdelemektedir. Buna göre duyumsama, tahayyül ve tevehhüm kuvvelerinin ortak noktası tikellerle mukayyet olmasıdır. İbn Sînâ nın duyulurun makul hale gelmesi işlemi olarak tanımladığı taakkul ise tikellik kaydıyla mukayyet olmayan ve nefsin idraki olarak belirginleşmektedir. Türker, İbn Sînâ nın idrak teorisindeki belirsizlikleri ise intiza (tecrit), taşma (feyiz), akıl ve mücerret kavramlarının birbirleriyle ilişkileri bağlamında değerlendirmektedir. Burada yazarın temel sorusu, İbn Sînâ nın Kitâbü ş-şifâ - İkinci Analitikler de soyutlamayı öne çıkaran açıklamalarının işareti ile makullerin nefste soyutlamayla mı yoksa el-işârât ta feyzi öne çıkaran açıklamaların işaretiyle makullerin faal akıldan gelen feyizle mi oluştuğudur. Bilindiği üzere, makullerin elde edilmesinin feyizle mi olduğu yoksa soyutlamayla mı olduğu hususu öteden beri İbn Sînâ yorumcuları ve araştırmacıları arasında tartışılan bir sorundur. Öyle ki bu sorun araştırmacıların farklı sonuçlara ulaşmasına sebep olmuştur. Söz konusu bu sorunu çözme teşebbüsünde Türker, iki metafizik ilkeyi hatırlatmaktadır. Buna göre birinci ilke, kuvve halinde bulunan bir şey kendi başına fiil haline gelemez ve onun kendisi dışında bir fail tarafından bilfiil yapılması gerekir. İkinci metafizik ilke ise, faal akıldan herhangi bir şeye feyiz gelebilmesi için o şeyin feyzi kabule hazır hale gelmesi gerekir. Yazarın burada belirginleştirmeye çalıştığı husus, İbn Sînâ nın idrak teorisinin bütün unsurlarıyla ilişkili olan hazır olma nın ne anlama geldiğidir. Bununla ilgili olarak yazar, iç duyular (mütehayyile, müfekkire ve vehim) ile nefs arasındaki ilişkiyi İbn Sînâ nın nefs-beden ilişkisi konusundaki açıklamalarını dikkate alan bir okuma

103 Kitap Tanıtımı: İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu gerçekleştirmektedir. Böylece söz konusu ilişkilerin izini İbn Sînâ nın farklı eserlerinde süren yazar, onun idrak teorisinin ana unsurlarının serimlenmesinde bir değişiklik olup olmadığını takip etmektedir. İbn Sînâ nın idrak teorisinin ana unsurlarında herhangi bir değişme olmadığı kanaatine varan yazar, bu sorunu, İbn Sînâ nın tikel anlamı idrakten başka vehme yüklediği birleştirme, ayırma ve farklılık oluşturma işlevi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak vehim bu işlevi bazen kendiliğinden bazen ise aklın tesiriyle yapar ki Türker e göre İbn Sînâ araştırmacılarının farklı sonuçlara varmış olmaları vehmin bu çift yönlü işlevinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla nefsin bu işlevine tam olarak taakkul ve tevehhüm denilemeyeceğini, ancak aklın tesiriyle vehmin gerçekleştirdiği bu işlemin soyutlama olarak adlandırılabileceğini belirtir. Türker bu aşamada bir adım daha ilerleyerek aklın vehme bu etkisinin nefse tümelliği vermediğini, ancak nefsi faal akıldan makulleri almaya hazır hale getirdiğini belirterek nefsin feyze hazır hale gelmesi ifadesinin içeriğini belirginleştirir. Böylece Türker e göre soyutlama iç duyuların bir kısmının kendiliğinden bir kısmının ise aklın tesiriyle yaptığı işlemin adı olup, feyzin mukabili olan bir açıklama yolunu ifade etmemekte, aksine, nefsin bilgilenme sürecinde her ikisinin de gerekli iki ayrı yönünü ifade etmektedir. Nefsin feyze hazır hâle gelmesinin ne anlama geldiğini bu şekilde açıklığa kavuşturduktan sonra yazar, faal akıldan nefse feyz olan şeyin (makul) nefsteki durumun keyfiyetini tahlil eder. Yazarın bu tahlilden amaçladığı şey ise İbn Sînâ nın idrak teorisinden bilgi teorisine geçişi sağlamaktır. Aristoteles in ilim ancak tümelin bilgisiyle olur ilkesinin işaret ettiği anlamın İbn Sînâ sisteminde nasıl serimlendiği hususu yazarın burada açıklığa kavuşturmak istediği şeydir. İbn Sînâ nın bu konudaki açıklamalarını Fahreddin er-râzî nin tartışmaları ile Nasîruddin Tûsî ve Kutbüddin er-râzî nin ona verdikleri cevaplar bağlamında ele aldıktan sonra Türker, Kitâbü ş-şîfâ, el-işârât ve el-mebde ve l-meâd da meselenin farklı boyutlarıyla serimlendiğini gösterir ve bu farklılıkların İbn Sînâ sisteminin ana unsurlarıyla tutarlılığını test eder. Burada tartışmanın ana odağını, aklın kuvveden fiile nasıl geçtiği ve İbn Sînâ eserlerinde bu geçiş sürecinin şıklarından biri olan akıl-makul ittihadı oluşturmaktadır. Zira İbn Sînâ sisteminde bilgi adını almaya layık olan şey, nefsin makulleri idrak etmesiyle, makullerin nefste husul

Kamuran Gökdağ 104 etmesiyle meydana gelen şeydir. Türker in konseptinde bu sürecin üzerine inşa edildiği zemin ise nefsin aklîliği düşüncesidir. Yaptığı analizler neticesinde İbn Sînâ nın, Kitâbü ş-şifâ - en-nefs, el-hikmetü l-maşrıkiyye ve el-işârât adlı eserlerinde ittihadı reddettiği kanaatine varan yazar, ancak buna rağmen İbn Sînâ nın el-mebde ve l-meâd ile Kitâbü ş-şifâ - el-ilâhiyât kitaplarında ittihad fikrini vurgulaması yazara göre, sorunu hala devam ettirmektedir. Bu sorunu analiz etme çabasında olan Türker, İbn Sînâ nın kullandığı zihnî varlık ve mukarenet kavramlarına başvurur. Buna göre aklî idrak makul bir mahiyetin nefste husulü ise bu durum zorunlu olarak zihnî varlığı ifade eder. Bu ise zorunlu olarak tartışmanın diğer kanadı olarak haricî varlığın mahiyetini ve bu mahiyetin bulunduğu mahalle göre farklı durumlara kaynaklık edip etmediğini gündeme getirir. Türker e göre, bu konunun açıklığa kavuşturulabilmesi için İbn Sînâ nın zâtı gereği makul ile bir soyutlama sayesinde makul arasında yaptığı ayırımla devam etmek gerekir. Türker, ikinci bölümde Nefsin Birliğini ; yetkinlik, basitlik ve/veya teklik, bölünmüşlük ve/veya çokluk, yetkinleşme ve/veya soyutlanmaya vasat olarak nefs-beden birlikteliği ile tam soyutlama veya tümel bilginin engeli olarak nefs-beden birlikteliği başlıkları altında analiz eder. Bu bölümde yazarın öncelikle ilgili olduğu şey nefsin yetkinliğinin nasıl olduğudur. Türker in burada dikkat çektiği husus, yetkinleşmenin hem bedenle hem de bedene rağmen olması durumudur. Çünkü nefsin cisimsel güçleri olan iç ve dış duyular nefsin yetkinleşmesine yardım ederken, tam yetkinleşme konusunda ise ona engel teşkil etmektedirler. Yazara göre bu bölünmüşlük İbn Sînâ sisteminde birçok şeyi belirsiz kılmaktadır. İbn Sînâ ya göre nefsin yetkinliğinin onun bütün varlığın bilgisine sahip olması olduğunu belirten yazar, buradaki anlamıyla yetkinliğin gâye, bilgi, fiil, haz ve iyilik ile aynı anlamda olduğunu vurgulamaktadır. Türker in burada işaret ettiği önemli hususlardan bir diğeri ise, İbn Sina da dâhil olmak üzere genel olarak meşşâî felsefenin nefsin bir yönüyle metafizik (ayrıklar) ile diğer yönüyle de fizik (beden) ile ilişkili konumu nedeniyle aklın cisme tesirini ve cismin aklın istidadına hazırlık oluşturmasını açıklayacak bir kavramsal şema geliştirememiş olmalarıdır. Türker e göre bu durum ayrık akıllar ile cisimler arasındaki ilişkiyi belirsizleştirdiği gibi bu ilişkiyi açıklama teşebbüsünde kullanılan birçok kelimeyi de mecazlaştırmaktadır.

105 Kitap Tanıtımı: İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu Yazara göre bu belirsizliği gidermenin en uygun yolu ise mutlak basitlik ile bileşiklik arasındaki karşıtlığı ortaya koymaktan geçer. Basitlik konusunda mutlak basit olarak anılmayı hak edenin sadece tanrı olduğunu, akılların ise cisimsel şeylerde olduğu gibi olmayan ancak varlık ve mahiyetten oluşmak anlamında bir tür bileşikliği ifade ettikleri kanaatine varan yazar nefsin ise bu iki grupta da değerlendirilemeyeceğini belirtir. Türker, nefsin basit olmadığını dolayısıyla bölünmüş olduğunu iki bakımdan göstermeye çalışır. Türker in sunduğu konseptte bu bölünmüşlüğün üzerine inşa edildiği kavram ise istihâle dir (dönüşüm). Birinci yönden bölünmüşlük nefsin kendisiyle ilgili bölünmüşlüktür ve bu nefsin bilkuvve oluşuyla ifade edilir. Nefsin bu yönde yetkinleşmesi onun nazarî yönünün yetkinleşmesidir. İkinci yönden bölünmüşlük ise nefsin beden ile olan ilişkisi dolayısıyladır. Nefsin bu yönden yetkinleşmesi ise amelî yönden yetkinleşmesidir. Her iki bakımdan yetkinleşmek ise nefsin gayesini belirlediği gibi soyutlanmasının derecesini de ifade eder. Türker tam soyutlanma ile ilgili analizini de bu bölünmüşlük üzerine inşa ederek, nefs için tam soyutlanmanın mümkün olmadığı kanaatine varır. Tam soyutlanma ise âkıl-makul-akıl birliği ile mümkün olur. Nefsin bu soyutlanmaya ulaşması ise ancak bedenden ayrılması şartıyla olur. Bu şart ise Türker i burhanîlik ve kesinlik ilkesinin, nefsin ancak bedenden ayrıldıktan sonra âkıl-makul-akıl birliğini sağlayabileceği düşüncesiyle çelişip çelişmediği sorusuna taşır. Böylece metafizik bilginin imkânı konusunda son adımı atan yazar üçüncü bölümde kesinlik ve burhanîlik ilkesini; tikelden tümele veya özelden genele geçiş, zorunlu bilgiler, zorunlu bilgiden kazanılmış bilgilere geçişin temel ilkeleri, parçadan bütüne ve özelden genele geçişin temel aracı: illiyet ilkesi, zorunludan kazanılmışa geçişin ilk adımı: sorular, zorunludan kazanılmışa geçişin ikinci adımı: uygun öncül seçimi, zorunludan kazanılmışa geçişin üçüncü ve son adımı: burhanî kıyas ve illetten bilme ile illetlerle bilme arasındaki fark başlıkları altında tahlil eder. Bilginin tümelliği konusunda İbn Sînâ nın farklı eserlerinde sorunu farklı vazetmesinin oluşturduğu tutarsızlık ve hatta kimi zaman çelişkilerin ancak onun eserlerinin bütünlüklü bir okuma projesi sonucunda anlaşılabileceğini vurgulayan

Kamuran Gökdağ 106 yazar, bilginin imkânı konusunda nirengi noktası olarak İbn Sînâ nın havada asılı adam temsilinin işaret ettiği anlam olan ben bilinci ni alır. Zira Türker e göre insan nefsi başlangıçta var olduğuna dair bilincin dışında bütün tasavvur ve tasdiklerden yoksundur. Yazarın bu sürecin serimlenmesinde takip ettiği merkezi kavram vehim dir ve vehmin idraki işlemesinden sonra nefsin feyze hazır olma halidir. Bu iki kavramın işaret ettiği anlamın hazır hale gelmesiyle nefs ilk önermelerini oluşturma imkânını sağlar. Genel olarak bilgi süreci kuvveden fiile geçiş olarak tanımlandığında yukarıdaki unsurlar nefsin kuvveden fiile geçişinin ilk aşaması ya da hareket ettiricisi olarak düşünülebilir. Türker in burada dikkat çektiği diğer bir önemli husus ise, daha önce metafizik bilginin imkânı sürecinin başlangıç noktası olarak kabul ettiği ben bilinci ya da ben idraki nde, varlık, şey ve bir gibi bedihî kavramları zımnen içerilmiş olmasıdır. Duyu verilerinin de yardımıyla nefs, kendi varlığına ilişkin kavrayışını kavram ve önermelere dönüştürdüğü gibi, mesela varlık kavramıyla bağlantılı olarak da zorunluluk, imkân ve imkânsızlık gibi kavramlara ulaşır. İşte Türker e göre bu kavramlar metafiziğin temelini oluşturur. Duyuların yardımıyla meydana gelen, aklın salt kendisinden kaynaklanan ve aklın kendisinde gârizî olarak bulunan bir şeyden yardım alarak ulaştığı zorunlular ise İbn Sînâ sisteminde burhanî bilginin temelini oluşturur. Bir sonraki aşamada yazarın serimlemeye çalıştığı konu, bu zorunlu öncül ve ilkelerden kesin kazanılmış bilgilere intikal sürecinin nasıl olduğudur. Türker bu intikal sürecini dört ilke üzerinden vazeder. Bunlardan birincisi, verili olarak kabul edilen dildir. İkincisi, bilgiye konu olan şey zorunlu olarak veya çoğunlukla gerçekleşmelidir. Türker, temelde zorunlu ve mümkün arasındaki bir ayırıma dayalı olan bu ilkenin açıklanmasında dikkatini çoğunlukla kavramı üzerinde toplamaktadır. Ona göre çoğunlukla olan şeyler mümkün şeylerdir. Mümkün şeylerin ise İbn Sînâ sisteminde varlık ve imkân olmak üzere iki bakımdan incelendiğini ifade eden yazar, varlık bakımından incelenen mümkünün çoğunlukla kaydıyla burhan oluşturabileceğini ancak imkân bakımından incelenen mümkün için böyle bir kaydın varlığını gerekmeksizin burhan oluşturulabileceğini belirtmektedir. Zira birinci durum, bir şeyin ancak çoğunlukla gerçekleşmesi durumunda çoğunlukla gerçekleşmemesi durumuna üstün hale gelir

107 Kitap Tanıtımı: İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu öncülüne dayalı olarak burhana konu olurken ikinci durum bir şeyin varlığının ya da yokluğunun zorunlu olmadığı öncülüne dayalı olarak burhana konu olmaktadır. Üçüncü ilke, şey hakkındaki bilgi kategorilerde açıklanan genellik-özelik sıralamasına uyumlu olmalıdır. Buna göre bir şeyin burhanî bilgi ifade edebilmesi için o şey hakkındaki yüklemlerin varlıktaki düzene uygun olması gerekir. Dördüncüsü ise, bir şey ancak illetleriyle bilinirse gerçekte bilinmiş olur. Türker in bunlardan özellikle öne çıkardığı ilke ise illiyet ilkesi dir. Bu ilke ise dört illet üzerine kuruludur: fail, madde, suret ve gaye. Her bir illetin gereklerini etraflıca tartışan yazar, ayrıca illetlerin birbirleriyle ilişkisini de tahlil eder. İbn Sînâ düşüncesinde bu illetler arasında ön plana çıkanın gaye illeti olduğunu vurgulayan yazar, bu dört illet ilkesinin burhan teorisinin özünü oluşturduğunu düşünmektedir. Türker daha sonra burhan teorisinin dayandığı öncüllerin keyfiyetini tartışmaktadır. Burada yazar genel olarak burhan teorisinin dayanacağı öncüllerin özelliklerini; araştırılan şey hakkında sürekli kesinliğe ulaştıracak şekilde belirlendiğini ifade etmekle birlikte öncüllerin farlılıklarını da tartışmaktadır. Yazar öncüllerin bu farklı özelliklerine bağlı olarak ise burhanî kıyas teorisini, varlık burhanı ve illet burhanı olmak üzere iki kısımda ele alır. Son olarak Türker, illetten bilme ile illetlerden bilme arasındaki farkı ortaya koyarak, nefsin ancak bedenden ayrıldıktan sonra âkıl-makul-akıl birliği haline geleceği düşüncesinin metafiziğin burhanîlik iddiasıyla çelişip çelişmeyeceği sorusunun cevabını belirginleştirmektedir. Eserin en önemli noktasını temsil eden bu hususun açıklanmasında yazar dikkatini metafizik illet ya da tümdengelim, illetler ya da tümevarım, tam soyutlanma, nazar ve müşâhede kavramlarında yoğunlaştırır. Türker in konseptinde bu kavramlar içinde en önemli olanı ise müşahede kavramı olarak belirginleşmektedir. İbn Sînâ nın farklı metinlerinde müşâhedeye işaret eden pasajlarına atıflarda bulunan yazar onun bağlamı ile Sadrettin Konevî nin bağlamı arasındaki benzerlik ve farklılıkları tahlil ederek konuyu belirginleştirme yolunu tercih etmektedir. Buna göre nazar yönteminin sınırlılığı ve tam soyutlanmanın gerçekleşebilmesi için nazar yönteminin bu sınırlılıklarından kurtulmakla olabileceği konusunda her iki düşünür paralel görüşlere sahip oldukları halde Konevî de müşâhede, bilgiye ulaştıran bir yöntemin adı iken İbn Sînâ da nefsin

Kamuran Gökdağ 108 bedenden soyutlanmasından sonra gerçekleşen bilme durumunun adıdır. Böylece Türker, metafizik bilginin imkânının, müşâhede ve nazarî hikmet yani burhanın bir arada olması ya da bir araya gelmesiyle olabileceği sonucuna varmaktadır. Sonuç olarak, gerek Batı da gerek Türkiye de ve gerekse Arapça literatürde İslam filozofları arasından hakkında en fazla araştırma yapılan filozof hiç kuşkusuz İbn Sînâ dır. Ancak İbn Sînâ düşüncesine ilişkin gerek Batı da gerekse Doğu da nitelikli bir ilginin meydana getirdiği literatür maalesef yeterli değildir. Bütün bunlardan sonra Ömer Türker in İbn Sînâ Felsefesinde Metafizik Bilginin İmkânı Sorunu isimli eseri, bazen İbn Sînâ nın düzensizliğinden bazen konunun çetrefilliğinden ve bazen de yazarın ayrıntılı tahlillerinden dolayı, okurken sabırlı olmayı telkin etse de yukarıda bahsedilen nitelikli ilgi ve literatür içinde yerini almayı hakkettiği gibi bu alana ilişkin önemli bir eksikliği de giderecektir. Aynı zamanda, İbn Sînâ nın Şîfâ külliyatının mütercimlerinden olan Türker in kaleminden çıkan ve İbn Sînâ metinlerine vukufiyeti belirgin olan eser, İbn Sînâ düşüncesinin bütünlüklü bir okuma projesini sunması bakımından da dikkat çekicidir.