TÜRKİYE BALCILIK SEKTÖRÜ: SORUNLAR VE ÇOZUM ÖNERİLERİ



Benzer belgeler
Türkiye Arıcılığının Yapısı, Sorunları ve Sürdürülebilir Arıcılık Açısından Değerlendirilmesi. Yrd. Doç. Dr. Ayhan GÖSTERİT

ARICILIKTA ORGANİK ÜRETİM

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ARICILIK GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

Dünyada ve Türkiye'de A R I C I L I K

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni


İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TORBALI TİCARET ODASI MOBİLYA SEKTÖR ANALİZİ

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

AR&GE BÜLTEN 2016 OCAK-ŞUBAT SEKTÖREL SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

TKDK DESTEKLERİ AKSARAY YATIRIM DESTEK OFİSİ

BVKAE

ARICILIĞA GENEL BAKIŞ

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

Umut Oran Basın Açıklaması

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

2nci Ulusal Pamuk Zirvesi Türkiye de pamuk Üretiminin Geleceği Mart 2012, Şanlıurfa SONUÇ BİLDİRGESİ

TARSUS TİCARET BORSASI

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

DÜNYADA VE TÜRKİYE DE YAŞ SEBZE MEYVE ÜRETİMİ

20/09/2018 ABD Tarım Bakanlığının 12/09/2018 Tarihli Ürün Raporları Mısır:

ZİRAİ MÜCADELE İŞLERİNİ ÜCRET KARŞILIĞINDA YAPMAK İSTEYENLER HAKKINDA YÖNETMELİK

Bal ve Diğer Arı Ürünleri ile Sağlıklı Yaşam Platformu TAYLAN SAMANCI BALDER TEKNİK DANIŞMANI PROJE KOORDİNATÖR YRD.

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Tablo 4- Türkiye`de Yıllara Göre Turunçgil Üretimi (Bin ton)

TRA1 Bölgesi. Arıcılık Sektörü NELER HEDEFLİYORUZ NELER YAPTIK DESTEKLEYEN KURULUŞLAR:

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

PAMUK RAPORU Şekil-1 Pamuk ve Kullanım Alanları (Kaynak;

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ ARICILIK GELĠġTĠRME UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ YÖNETMELĠĞĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ECOCERT ORGANİK SERTİFİKASYON BAŞVURU FORMU

ABD Tarım Bakanlığının 12/08/2018 Tarihli Ürün Raporları

TÜRKİYE TOHUMCULUK SANAYİSİNİN GELİŞİMİ VE HEDEFLERİ İLHAMİ ÖZCAN AYGUN TSÜAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

Dünyada 3,2 milyon tona, ülkemizde ise 40 bin tona ulaşan pestisit tüketimi bunun en önemli göstergesidir. Pestisit kullanılmaksızın üretim yapılması

İKLİMLENDİRME SOĞUTMA KLİMA İMALATÇILARI DERNEĞİ

YEMEKLİK TANE BAKLAGİLLER ÇALIŞTAYI ( MERSİN) ÖZEL SEKTÖR AÇISINDAN SORUNLAR ÖNERİLER

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

T.C. Kalkınma Bakanlığı

Değişen Dünyada Güçlü İşletmeler Olmak. GİRİŞİM EĞİTİM ve DANIŞMANLIK MERKEZİ

İZMİR İN SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜNDEKİ YERİ, SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

TÜRKİYE DE YAĞLIK AYÇİÇEK TOHUMU VE AYÇİÇEĞİ YAĞI ÜRETİMİ, ARZ TALEP DENGESİ

ABD Tarım Bakanlığının 12/07/2018 Tarihli Ürün Raporları

Dünyada ve Türkiye de ORGANİK TARIM

SANAYİCİ GÖZÜYLE GIDA SEKTÖRÜ PANELİ KIRMIZI ET SORUNU

TEBLİĞ. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: HAYVANCILIĞIN DESTEKLENMESĠ HAKKINDA UYGULAMA ESASLARI TEBLĠĞĠ (TEBLĠĞ NO: 2010/13)

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Bir hayaldi gerçek oldu...

"ARI ÜRÜNLERİNDE ÜRETİM ve TÜKETİMİNDE GIDA GÜVENLİĞİ "

İYİ TARIM UYGULAMALARI NASIL YAPILIR?

ÇANAKKALE İLİ TARIM SEKTÖRÜ EYLEM PLANI

STRATEJİK ÜRÜN PAMUKTA TEHLİKE ÇANLARI

GİTES TEKSTİL VE DERİ EYLEM PLANI

ÖDEMİŞ İLÇESİNDE PATATES ÜRETİMİ, KOŞULLAR ve SORUNLAR

ÖNSÖZ. Dr. Ahmet ALTIPARMAK Antalya Valisi BAKA Yönetim Kurulu Başkanı. Tuncay ENGİN BAKA Genel Sekreteri

Tarımın Anayasası Çıktı

TEKSTİL MAKİNALARI. Hazırlayan Hasan KÖSE T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

MADAGASKAR ÜLKE RAPORU

Aşağıda öncü ülkelerin üretim-ihracat dengelerinin yanında son üç yılda oluşan fiyat skalası

Piyasalardaki Dalgalanma Otomotiv Sektörüne Nasıl Yansıyor?

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

2023 E DOĞRU BARTIN TARIMI

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

4.GIDA GÜVENLİĞİ KONGRESİ KAPANIŞ BİLDİRGESİ

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

... MACAR FİĞİ YEM BİTKİSİ ÜRETİMİNİ GELİŞTİRME PROJESİ

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof.Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ AR&GE ŞUBESİ

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ORGANİK TARIMDA ÖNCÜ KENT: İZMİR

TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU IPARD PROGRAMI DESTEKLERİ

Ayakkabı Sektör Profili

Gıda Mevzuatı ve AB Yasalarına Uyum

Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı,

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

Arıcılığın Tanımı. Arı Yetiştirme Ürünler. Ürünler. Ürünler. Ürünler. Hayvan Yetiştirme ve Besleme Dersi

BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR STRATEJİK PLANI

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

Arıcılık Üretiminin Arttırılması Yolu ile Azerbaycan Kırsalında Gelirin İyileştirilmesi. Ahmet İnci Uluslararası Arıcılık Danışmanı

İLİMİZDE HAYVANCILIĞIN DURUMU

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN GÜMÜŞHANE

İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

Türkiye de Arıcılık, Sorunlar ve «İyi Üretim Uygulamaları» ile Ekolojik Çözümler

Transkript:

İSTANBUL TİCARET ODASI TÜRKİYE BALCILIK SEKTÖRÜ: SORUNLAR VE ÇOZUM ÖNERİLERİ YAYİN NO: 2005-35 İstanbui, 2005

> Bu eserin yayın hakları İstanbul Ticaret Qdasi'na (İTO) aittir. Eser üzerinde 5846 sayılı FSEK tarafından sağlanan tüm haklar sınırlıdır. İTO'nun ve yazarın adı belirtilmek koşuluyla eserden normal ölçüde alıntı yapılabilir. İTO'nun yazılı izni olmadan eserin tamamı veya bir bölümü fotokopi, faksimile veya başka bir araçla çoğaltılamaz, dağıtılamaz, elektronik ortamlarda ticari ya da başka bir amaçla kullanılamaz. İstanbul Ticaret Odası: SITC 061.6 TÜR Türkiye Balcılılc Sektörü : Sorunlar ve Çözüm Önerileri Deri. Doç. Dr. İbrahim Öztürk.İstanbul, 2005, 104 sayfa 1. BAL I. BALCILIK SEKTÖRÜ II. ARICILIK III. SEMİNER IV. İTO ISBN NO:9944-60-011-3 Türkçe Reşadiye Cad. 34112 Eminönü / İstanbul İTO BİLGİ HATTI (212)455 61 61 www.ito.org.tr İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel: (212) 455 63 29 Faks: (212) 512 06 41 E. Posta: ito.yayin@ito.org.tr Web: www.ito.org.tr BASKI CAN AJANS Reklam, Tasarım, Matbaacılık Tel:(212)-577 49 12 Faks: (212)-577 49 44 canajans_@hotmail.com

ÖNSÖZ Tüketici odaklı piyasa ekonomisinin hakim olduğu dünyamızda hizmet ve ürünlerin fiyatı ve kalitesi kadar; çevre, canlı ve özellikle insan sağlığının korunmasına büyük önem vermekte ve bu amaçla uluslararası anlamda bir çok yeni standart, denetim yöntemleri uygulanmaktadır. Tarımsal ürünlerin arasında yer alan, dünyanın kalite ve lezzet açısından en iyisi sayılan Türk balının sadece uluslararası standartlara uyum sağlamaması nedeniyle özellikle uluslararası pazarlarda sorunlar yaşanmaktadır. "Balcılık Sektörü ve Sorunları " son günlerde kamuoyu gündeminde sıkça yer alan ve Odamızı da çok yakından ilgilendirmekte olan bir konudur. "Balcılık" sektöründe yaşanan olumsuz gelişmeler "üretici - tedarikçi - paketleyici" üçgenini olduğu gibi- ülkemizin bu sektörde yıllar içinde edindiği imajını da etkilemektedir. Bu bağlamda "Balcılık" sektörüyle ilgili kamuoyu ve iş alemimizde yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmak, sektöre olan güveni yeniden hakim kılmak amacıyla; özellikle sektör temsilcilerinden gelen yoğun talep özerine, dünyadaki arı varlığı bakımından 2. sırada, bal üretiminde Çin ve Arjantin'den sonra 3. sırada yer alan Türkiye'nin bal üretimiyle ilgili uygulama, standart, denetim ve ihracatta yaşanan sorunları arıcı - tedarikçi - paketleyici zinciri kapsamında ele alan "Balcılık Sektörü Sorunları ve Çözüm Önerileri" konulu seminer düzenlenmiştir. Seminerimizin gördüğü ilgi ve talep üzerine yapılan konuşmaların yazılı hale getirilmesinin sektöre ve firmalarımıza faydalı olacağı düşünülerek, elinizde bulunan yayınımız hazırlanmıştır. Konunun uzmanlarının ve ilgililerinin verdiği bilgilerin sektör sorunlarının çözümüne ışık tutması dileğiyle, seminerin ilerek moderatörlüğünü yapan gerekse de konuşma metnini derleyen Doç. Dr. brahim Öztürk'e ve yayınımızın hazırlanmasında görev alan İç Ticaret Şubesi, Tüketici Taleplerini Değerlendirme Servisi çalışanlarına teşekkür ederim. Dr. Cengiz ERSUN Genel Sekreter

Açılış Konuşmalan İÇİNDEKİLER Sait KILIÇ (İTO Yönetim Kurulu Üyesi) 9 Konunun Mahiyeti Doç. Dr. İbrahim ÖZTÜRK (Marmara Ünv. İngilizce İktisat Bölümü) 11 I.Türk Ekonomisinin Risk Haritası 11 II.Tarıma Dayah Bir Sanayileşmenin Gereği 12 III.Ekoloji, Şifa ve Döviz Kaynağı olarak Balcılık Sektörü 13 Bal Konferansı: Sonuçlar ve Öneriler Fahriye HAMULU (İstanbul Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı) 14 I. Potansiyel 14 II. Mevcut Durum 14 III. Üretimle İlgiU Sorunlar ve Çözüm Önerileri 15 BtRÎNCİ BÖLt)M Ancdık Sektörüne Genel Bir Bakış Ahmet İNCİ (Ziraat Yük. Müh. TEMA Vakfı Arıcılık Danışmanı) 20 I. Bal Arısının Bitkisel Üretimdeki Önemi 20 II. Kırsal Kalkınmada Arıcılığın Yeri 21 III. Türkiye Arıcılığının Mevcut Yapısı 21 IV. Türkiye'de Arıcılığın PotansiyeH 22 V. Dünyada ve Türkiye'de Bal Ticareti 22 VI. Sorunlar 24

ÎKÎNCÎ BÖLÜM Katjlıma Sunumlan I. ÜRETİM AÇISINDAN Cemü PİŞKİN (İstanbul İli Arı Yetiştiridleri Birliği Başkan Yard.) 30 II. TEDARİK AÇISINDAN Hamdi YILMAZ (Binbirçiçek Balcılık) 30 III. PAKETLEME PERSPEKTİFİ Yunus AKSU (Aksu Vital) 34 IV. İHRACAT PERSPEKTİFİ Özen BALPARMAK (Balparmak Bal) 40 V. SEKTÖRE ÖRGÜTSEL BAKIŞ Selçuk SOLMAZ (Ankara Arıcılar Birliği Başkam) 45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Balda Kalite Arayışlan: Bal'a Bilimsel Bakış I. Ayşe BAKAN (TÜBİTAK, MAM Gıda Enstitüsü).47 II. Prof. Dr. Nevzat ARTIK (T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel Md. Yrd.) L TANIM 54 İL BALIN SINIFLANDIRILMASI 55 m. BAL İLE İLGİLİ YASAL DURUM 56 IV. C13 ANALİZİ 59

V. EĞİTİM ÇALIŞMALARI 60 VL SORUNLAR. 63 VIL YASAL DEĞİŞİKLİK 64 DÖDÜNCÜ BÖLÜM Tartişmalar Eleştirilere ve İsteklere Cevaplar Prof. Dr. Nevzat ARTIK 71 Kapanış Konuşması Doç. Dr. İbrahim ÖZTÜRK 89 EKLER EK - 1 - TÜRKİYE EROZYONLA MÜCADELE, AĞAÇLANDIRMA VE DOĞAL VARLIKLARI KORUMA (TEMA) VAKFI ARICILIK ÇALIŞMALARI 91 EK - 2 - ANZER BALI: DOĞAL ORTAMI VE NİTELİKLERİ 98

AÇILIŞ KONUŞMASI SAİT KILIÇ İTO Yönetim Kurulu Üyesi Sayın divan, değerli konuklarımız, sözlerime başlamadan önce, teşriflerinizden dolayı hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuyla ilgili olan konuşmamı yapmadan önce odamız hakkında kısa bazı gelişme ve bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. İTO iş dünyasına 123 yıldır yön veren, yılda 60 araştırma ve yayın hazırlayan ve sunan, 50 civarında panel-seminer düzenleyen bir faaliyet takvimi içerisindedir. Yine kurum her yıl yurt içi ve yurt dışı olmak üzere 15 civarında inceleme gezisi düzenleyerek iş dünyamıza öncülük etmektedir. Şimdi ise bal sektörünün her aşamadaki temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirdiği bu toplantı ile sektörün sorunlarına çözüm bulmak amaçlanmaktadır. Yeni dönemde seçilmiş olan yeni yönetimimizin temel gayeleri arasında komitelerimizi çalışır ve aktif hale getirmek, komitelerin kendi üyelerine, şehrimize ve ülkemize faydalı işler, projeler yapmaları için her türlü desteği vermek vardır. Yine ifade etmeliyim ki, üyelerimizin uluslararası arenaya daha bir yetkinlikle açılabilmesi için gerekli çalışmalara başlamış bulunmaktayız. Bunun neticelerini en kısa zamanda göreceğimizden kuşkunuz olmasın. Bununla beraber sadece üyelerimizin dışında ülkemizi ve şehrimizi dünyaya tanıtacak çeşitli yatırımlara başlamış ve bir kısmını da bitirmiş durumdayız. Hedefimiz, bir marka şehir olma vizyonuna sahip İstanbul'un bu yürüyüşüne kalıcı katkılarda bulunmaktır. Bunlardan en güzel ve en son örnek başarıyla organize edilen Formula-1 yarışıdır. Formula-1, hem şehrimizi, hem ülkemizi, dünyaya tanıtan birinci sınıf bir başarı öyküsüdür. Bunun yanında organizasyon hem ülkemize, hem şehrimize hem de üyelerimize ciddi ekonomik katkılar sağlamış durumdadır. Bunu izah ettikten sonra günün konusuna gelmek gerekirse, şunu ifade etmek istiyorum ki, tarımsal ürünlerin en önemlileri arasında yer alan balın ülkemizdeki potansiyeli çok yüksektir. Ancak bu potansiyelden hakkıyla istifade edebildiğimiz söylenemez. Sorunlar var. Zaten bu nedenle toplanmış

bulunmaktayız. Sektörde uluslararası standartlara uyum sağlanamaması nedeniyle, pazarda sorun yaşanmaktadır. Balcılık sektörü ile ilgili kamuoyu ve iş alemimizde yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmak, sektöre olan güveni yeniden hakim kılmak amacıyla, özellikle sektör temsilcilerinden gelen talep üzerine, dünyadaki bal üretiminde dördüncü sırada yer alan Türkiye'nin bal üretimiyle ilgili uygulama, standart, denetim ve ihracatta yaşanan sorunlarını; arıcı, tedarikçi ve paketleyici zinciri kapsamında ele alacağımız toplantıya tekrar hoş geldiniz. Tüketici odaklı, piyasa ekonomisinin hakim olduğu dünyamızda, hizmet ve ürünlerin fiyatı ve kalitesi kadar, çevre, canlı ve özellikle insan sağlığının korunmasına büyük önem verilmekte ve bu amaçla uluslararası alanda bir çok yeni standartlar konulmakta ve yeni denetim yöntemleri uygulanmaktadır. Öncelikle Avrupa Birliği üyelik sürecinde, Türkiye'de ekonomik ve sosyal hayatın bütün alanlarında olduğu gibi, tarım konusunda da köklü ve somut reformlarla Avrupa Birliğine uyum sağlama çalışmaları yapılmaktadır. Bu çerçevede tarım sektörü ile ilgili birçok alanda da gerekli yasal düzenlemeler yapılmış ve uygulamaya geçirilmiştir. İstanbul 10 milyonu aşan nüfusuyla, toplam gelirin % 39'unu üretmektedir. Gayri safi yurt içi hasılanın % 21.5 u İstanbul'da yaratılmaktadır. Toplam vergi gelirlerinin % 42.7 si bu kentten toplanmaktadır. İthalatın % 41.3 ve ihracatın % 43' İstanbul Ticaret Odası üyeleri tarafindan gerçekleştirilmektedir. Bu performansı ortaya koyan siz üyelerimize teşekkür ediyoruz. Dünyanın sayılı Odaları arasında yer alan ve Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan İstanbul Ticaret Odasında sektörün yaşanan sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerini de dile getirmek üzere, sözü sayın Doç. Dr. İbrahim Öztürk beye bırakıyorum. Toplantının katkısız ve katıksız organik bal üretiminin sağlanmasına yönelik çalışmalara destek vermesini diler, hepinize saygılar sunarım.

KONUNUN MAHİYETİ: Doç.Dr. İbrahim Öztürk Marmara Üniversitesi, İngilizce İktisat Bölümü Efendim bendeniz Marmara Üniversitesi İngilizce ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümlerinde öğretim üyeliği yapmaktayım. Kalkmma ekonomisi benim temel ilgi alanım olduğu için, son zamanlarda herkes gibi ben de tarım sektörünün, küreselleşme ve bu bağlamda bilhassa Avrupa Birliğine uyum sürecinde ve kızışan global rekabet şartları altında nelerle karşılaşacağını araştırıyor, akademik camiada çözümler bulmaya ve ilgili birimlere önermeye çalışıyoruz. I- Türk Ekonomisinin Risk Haritası Bu amacın ayrılmaz bir parçası olarak çeşitli toplantı, panel ve konferanslar için Anadolu'yu geziyorum. Buralarda her düzeyden iş adamlarımızla, mülki ve idari amirlerle, yerel yönetimden kişilerle karşılaşıyor, konuşuyorum. Yine bu bağlamda bir İş Adamları derneği adına Türkiye'de Sektörel ve Bölgesel Dengesizliklerin Giderilmesi konusunu ele alan bir çalışmamız oldu. Bütün bu faaliyetler aracılığı ile Anadolu'nun bir "risk haritasını" çıkartmak, tabir yerinde ise MR'mı çekmek istedik. Elde edilen bu envanter sayesinde iş adamlarımızın vizyonunu da görmek istedik. Elde edilen bulgularımız bir rapor olarak ilgih bütün kademelere ve kişilere aktarıldı. Hatırlayacaksınız daha çok yakın geçmişte, revize edilen yeni bir teşvik paketi açıklandı. Bu pakette teşvikli illerin sayısı artırıldı, teşvik paketinin içeriği zenginleştirildi. Bu paketteki unsurların bir kısmı bizim önerilerimizle uyumlu, bir kısmı da uyumlu değil. Neticede siyasetçilerin dünyasında biraz da "cemaat ne derse desin, imam kendi bildiğini okur" mantığı her zaman geçerhdir.

II- Tanma Dayalı Bir Sanayileşmenin Gereği Ülkemizde sıkıntılı alanların başında tarım geliyor. Tarımsal ekonomiye dayalı sanayileşme konseptinin geri kalmış olması başlıca sorunlardan. Global rekabet şartlarına uyum sağlamak için mutlaka gerekli olan bir takım unsurlar var. Verimlilik, üretim planlaması ve bunlar için de tarımın modern yöntemlerle reorganizasyonu gerekmektedir. Sermaye tabanının sığlığı ve yetersizliği, işbirliği ve girişimcilik kültürünün çok eksik olması diğer temel eksiklikler, yine Anadolu girişimcilik gibi orta kademeli düzeyde yetişmiş teknik eleman eksikliği had safhada. Türkiye "pireye kızıp, yorganı yaktı" ve teknik eğitimi el birliğiyle öldürdü. Dolayısıyla şimdi hiçbir sanayicinin aradığı eli yüzü düzgün iş bilen bir teknik eleman bulmak mümkün değil. Arkadaşlar! Türkiye hem coğrafyası hem de nüfusu çok büyük bir ülke. Çok da fakir esasen. Bilindiği üzere, insanoğlunun temel aktivitelerinin başında, takdir edersiniz ki beslenme ve giyim ihtiyacı başta geliyor. Makamımız ve konumumuz ne olursa olsun, herkesin en çok uğraştığı en sağlıklı bir şekilde beslenmek ve giyim derdinde. Bu döngü artan oranlarda devam edecek. Dolayısıyla Türkiye gibi büyük bir ülke söz konusu olduğu zaman, yanlış danışmanlıkların, yanlış propagandaların etkisinde kalmadan şunu açık yüreklilikle görmemiz gerekiyor: Türkiye'nin uzun vadeli, mukayeseli stratejik üstünlükleri, daima tarım ve tarıma dayalı gelişmiş bir tarımsal imalat sanayinde bulunmaktadır. Bu sektörler Türkiye'nin vazgeçemeyeceği ve başka yerlere göndermeyi göze alamayacağı büyük alanlardır. Otomotiv sektörü olsun, IT sektörü olsun, nano-teknolojiler olsun...hangi sektör olursa olsun, bunlar tarım ve tekstilin alternatifi değil, farklı açılardan tamamlayıcıları olacaktır. Dolayısıyla Türkiye'nin gelecekte daha önce kaçırdığı tarımsal devrimi tekrar yakalaması gerekiyor. Bu çok net olduğu halde, son dönemlerde bu konu yanlış cümlelerle gündeme getirilmektedir. Avrupa Birliği uyum sürecinde, otomotiv sektörünü destekleyelim, kurtaralım, telekomünikasyonu kurtaralım, IT'yi kurtaralım. Ve diğerleri... Ancak artık konsantrasyonun tarım sektörüne verilmesi gerekiyor. İstihdamın % 33,5'ini ve nüfusunu neredeyse yarısını bünyesinde bulunduran

sektörün; mili gelirden aldığı pay sadece %12. Bu haliyle tarım sektörü Türkiye'nin feda edemeyeceği, aksi takdirde Türk toplumunun beslenmesini ve toplumsal barışı sürdüremeyeceği bir sektördür. III- Ekoloji, Şifa ve Döviz Kaynağı olarak Balcılık Sektörü Tarım sektörünün içerisinde dikkatle takip etmemiz gereken sektörlerin başında bal sektörü geliyor. Dünyada sadece Çin'in üretimi 210 bin ton. Bunun yanında Türkiye'nin üretimi çok az ve sırf Almanya'nın ithalatını karşılayacak kadar bile bir üretimi yok Türkiye'nin. Halbuki Türkiye koloni zenginliği açısından başta gelen ülkelerden birisi. Konuşmacılarımız biraz sonra detaylandıracaklar, Türkiye iklim çeşitliliği, bitki örtüsü zenginliği, doğal ortamın uygunluğuyla dünyanın potansiyeli en yüksek ülkelerinden birisi. Petek sayısı açısından dünyanın başta gelen ülkeleri arasında, ama hem üretim anlamında, hem de ihracat anlamında çok gerilerde kalmış bir ülke. Tarım sektörüne AB uyum sürecinde bir de baş etmemiz gereken çevre sorunu var. Bal faaliyetleri çevreye hiçbir zarar vermeden, ekolojik dengeyi sonuna kadar muhafaza etmeyi mümkün kılan nadir bir sektördür. Ekolojik dengeyi muhafaza eden ve şifa unsuru üzerinden Türkiye tarımını geliştirebilecek, dünyaya mal satarak döviz kazanabilecek, istihdam yaratabilecek bir sektörle karşı karşıya. Ya da yeni dönemde, AB uyumu ve küresel rekabet nedeniyle sektörü tamamen gözden çıkartacak. Dolayısıyla bu sektöre bundan sonra çokça eğilmek gerekiyor.

BAL KONFERANSI: SONUÇLAR VE ÖNERİLER Fahrîye Hamulu İstanbul An Yetiştiricileri Birliği Başkanı I- POTANSİYEL Dünyada organik tarım yönünde büyük bir eğilim vardır. Organik ürünlerin diğer tarım ürünlerinden temel farklarından birisi, normal tarım ürünlerinin fiyatları daha çok tüketiciler tarafından belirlenmesi nedeniyle sürekli düşmesi ve ürün rekoltesine göre gelirin istikrarsız olması iken, organik ürünlerde aşırı talep olması ve üretimin yetersiz olması nedeniyle fiyatları satıcının belirleyebilmesi, yüksek katma değer içermesi ve gelirin daha süreklilik arzedebilir olmasıdır. Türkiye açısından ele alındığında, organik tarımın emek yoğun oluşu, Türkiye'nin organik tarıma uygun toprak yapısı, iklim çeşitliliği ve bitki örtüsü zenginliği, ülkemizi eşsiz bir konuma yerleştirmektedir. Bu bağlamda ele alman bal; bir bacasız sanayi olarak nitelendirilebilecek durumdadır. İlk olarak Türkiye'nin ekolojik şartları son derece müsaittir. İkinci olarak bal verimi yüksek flora sahalarının yanında, çiçeklenmenin ülkenin çeşitli yörelerinde farklı zamanlarda oluşumu bir sezonda en az 4 defa nitelikli bal hasadını mümkün kılmaktadır. Bunun da ülke ekonomisine katkısı yaklaşık 150 milyon Yeni Türk lirası kadardır. Ancak bundan daha da önemlisi arıların bitkisel tozlaşmaya (polinasyon) olan katkısı nedeniyle bu değerin 200 katı katma değer sağladığı gerçeğidir. Bu da milli gelirimizin %7 sinin arıcılık kökenli olduğunu ve bunun üzerine çıkılabileceğini göstermektedir. Bal, artan oranlarda toplumların değer verdiği çevresel şartlara en uygun bir tarımsal sanayi dalıdır. Çevreyi tahrip etmeyen, tersine insan ve çevre sağlığı açısından ilahi bir mucizedir. II- MEVCUT DURUM Dünyada yetişen ballı bitkilerin %70'i Anadolu kökenlidir, %40 civarı endemiktir.doğal kaynaklar itibariyle önemli bir potansiyeli bulunmakla

birlikte Türk arıcılığı bundan yeterli ölçüde yaralanamamaktadır. Ülkemiz koloni sayısı bakımından dünya sıralamasında 3.ncü, bal üretim miktarı olarak 5.nci sıradadır. Dünya piyasasındaki çam balının %85 üreticisi olmamıza rağmen ürünlerimize, dünya piyasasında ihracatçılar tarafından kalitesi iyi ifade edilmediğinden dolayı, çok düşük fiyatlara pazar bulmaktayız. Türkiyede arıcılık sektörünün mevcut durumuna ait bilgiler, İllerde arı yetiştiricileri bilgileri yeni kurulduğundan Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliğinin kayıt çalışmaları yeni başlamıştır. 73 ilde birlik kurulmuş 17.500 üye ve 2.500.000 koloni kayıt altına alınmıştır, ve bu kayıtlar devam etmektedir. Ülkemizde profesyonel arıcılık yapılabilmesi için; verilerin kayıt altına alınmasının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Ill- ÜRETİMLE İLGİLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER Kalite, süreklilik ve standardizasyon alanlardaki sorunlar Türk arıcılığının önündeki en büyük engeldir. Sektörün ıslahına yönelik olarak özel ve kamu sektörü elbirliği ile çalışmalıdır. 1-DÜŞÜK VERİMLİLİK: Kovan başına düşen üretim miktarı Türkiye'de 17 kg civarındadır. Bu alanda dünya ortalaması 24 kg.. Kanada gibi kalitesiyle ve markasıyla sıyrılan bazı ülkelerde ise 65 kg'a kadar çıkabilmiştir. Türkiye'de kovan başına üretimin bu kadar düşük kalmasının nedenleri arasında 1- Tarım ve İlçe müdürlüklerindeki personelin yeterli bilgi yanında pratik bilgilerle donatılmayışı, 2- eğitim ve teknik bilgilerin üreticilere ulaştırılmaması, 3- modern ekipmanların ve arıcılık tekniklerinin kullanılmaması, 4- arı sütü poleninin ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılması, propolis ve arı zehiri gibi ürünlerin üretiminin yetersiz kalmasına sebep olması başta gelmektedir.

2- ERKEN HASAT: Arı peteklerinin 4/3 ünü sıralamadan bal haşatı yapmak, balın kalitesini düşürmektedir. 3- DAMIZLIK ANA ÜRETİM YETERSİZLİĞİ: Türkiye'de ana arı üretimi son derece yetersizdir. Halen ülke çapında ana arı gereksinimin 750 bin adet olarak belirlenmiş olup bunun ancak %20'si karşılanmaktadır. Bu nedenle damızlık ana arı gen kaynakları korunmaya alınmalıdır. Genetik kirlihgin önlenmesine yönelik yasal düzenlemeler hazırlanmalı. Arı ırk ve eko tiplerin gerekli ıslah çalışmaları ve korunmaları desteklenmelidir. Menşei belli olmayan kaçak ana arı girişleri kontrol edilmeudir. 4- KOVANLARIN KORUNMASI: Sam rüzgarı sonrasında kovanların muhafazası, bal nektarı akım şemasının uygulanması önemh sorunlardandır. 5- ARI ORMANLARININ VE MERALARININ GELİŞTİRİLMESİ: Bal üretimi için varlığına gereksinim duyulan basurah çam ağaçları, keven orman gülü, akasya karaçalı püren ve diğer ballı bitkilerin korunması ve yeni yapay flora sahaları ve orman sahaları hazırlanmalıdır. a) Mermer ve taş ocaklarının bal üretim alanlarında ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu istenmeksizin ruhsatlandırılması sonucu açığa çıkan toz bulutları, çam pamuklu koşnilin gelişimini engellemekle ağaçların gözeneklerini kapatmakta ve balda kirlenmeye neden olmaktadır. b) Türkiye'nin dünya pazarında yer alması için yeni ormanlık alanlar oluşturulması (yeni basurah çam ağaçları, akasya, ıhlamur ve kestane ağaçları)

c) üretim kontrolü ve planlaması için arı yetiştiricileri birliklerinin merkezi teşkilatlanmaya gitmeleri, bu teşkilatları Qtkin bir şekilde çalıştırmaları ve gerçekleştirilebilir projeler hazırlayarak Çevre ve Orman Bakanlığına sunması gerekir. 6- ARICILIKTA TEKNOLOJİSİ YÜKSEK VE HİJYEN MALZEME KULLANIMI: a) Arıcılıkta teknolojisi yüksek ve hijyenik malzeme kullanımı zorunlu hale getirilmelidir. b) Sanayi tipi balmumunun kullanımını önlemek amacıyla; balmumu gıda kapsamında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı izni ile ithal edilmelidir. c) Bal tenekelerinde, gıda tüzüğüne uygun laklı tenekeler kullanılmalıdır. d) Kovanların saklanmasında sorun oluşturan neme karşı daha etkili teknolojiler ve yöntemler kullanılarak kovanların saklanmasında naftalin kullanılmasının önüne geçilmesi gerekir. 7-GEZGİN ARICILIĞIN DESTEKLENMESİ: Ülkemizde gezginci arıcıların, yüksek verim için kovanlarının nakilleri sırasında verimli floralara taşınırken, kovanların konaklamasında gerek özel mülk sahipleri ve gerekse mülki idari makamların pozitif katkısına bilhassa ihtiyaç vardır. Vatandaş bu konuda engel çıkartırken, mülki idare ise bağış adı altında ücret alabilmekte veya flora uygun olduğu halde konaklamaya izin verümemektedir. Halbuki konaklamanın, bölgenin florasına olan katkısı olduğundan, arıların konaklanması desteklenmeli ve mevcut "konaklama ücreti" benzeri uygulamalar kaldırılmalıdır. Zira bütün bunlar maliyetlere yansımakta ve sonuçta bal kendi vatandaşımıza dünyanın en pahalı balı olarak geriye dönmektedir. Nitekim Amerika ve Avrupa da arıcılardan konaklama ücreti alınmamakta aksine arıcılardan polinasyon için kovan kiralanmakta ve ücret ödenmektedir.

8- ARI HASTALIKLARI İHBARI MECBUR HASTALIKLAR VE TAZMİNAT: Birtakım antibiyotikler başta olmak üzerç arı hastalıklarında kullanılan ilaçların yurt dışında olduğu gibi ülkemizde de yasaklanması gerekir. Yine ihbarı mecbur hastalıklardan olan arıların "Amerikan yavru çürüklüğü" hastalığı halinde arıcılara tazminat ödemesi yapılmalı öte yandan "varroa destructor" paraziti ise, AB uygulamasına benzer şekilde ihbarı mecburi hastalıklar listesinden çıkartılmalıdır. 9- KARANTİNA UYGULAMALARI: Sıcak kanlı hayvanların hastalıkları ile arı hastalıklarını aynı karantina kapsamına alan yasal düzenlemede değişiklik yapılmalıdır. 10-BİLİNÇSİZ ZİRAİ MÜCADELE: Doğanın ve kovanların zarar görmemesi için bahçelerde kentsel zirai ve ormanlık alanlarda arı yetiştiricileri birlikleri ile iş birliği içerisinde sulu ilaçlar ile yer ilaçlamasına başvurulmalı, arıcılardan habersiz olarak gerçekleştirilen uçak ilaçlamalarının önüne geçilmelidir. 11-BAL TANITIMI VE TÜKETİCİYİ BİLİNÇLENDİRME: Ülkemizde balın tanıtımına yönelik bal tanıtım grubu ve fonu oluşturulmalı, balın kristalleşmesinin, tüketicide yarattığı olumsuz izlenim giderilmeli, bal ve diğer arı ürünlerinin tüketim alanlarının çeşitlendirilmesi amacıyla etkinlikler düzenlenmelidir. 12-ANALlZ: Laboratuar analiz ücretleri çok yüksek olduğundan; destekleme kapsamına alınmalı ve arı yetiştiricileri birlikleri üyesi arıcılara indirim olanağı sağlanmalıdır.

13-KREDİ ALIMLARINDA TEMİNAT VE KREDİ FAİZLERİ: Genelde teminat verebilecek mal varlığmdan yoksun olan arıcılar, teminat bulamadıklarından kredi alamamaktadırlar. Bu nedenle arıcıların arı varlığı teminat olarak kabul edilmeli ve kredi faizleri damızlık sığırcılığa verilen düzeye indirilmelidir. 14-KATMA DEĞER VERGİSİ: Bal, balmumu, arı ürünleri ve arı kovanları için KDV oranı %Vc indirilmelidir. 15-KAÇAKBAL: Şifa kaynağı BALIN yerine, yurda kontrolsüz olarak kaçak yollardan giren bal sorunu baş göstermiştir. Yine merdiven altında bir takım kimyasallarla ne olduğu ve kim tarafından yapıldığı belli olmayan SAĞLIĞA ZARARLI bir takım sahte ürünlerin piyasada bal ismi altında satılmasının da önüne geçilmesi gerekir. Bunun için sektörün kendi içinde sıkı bir denetim ve oto kontrol kurması gerekmektedir. 16- SEKTÖRDE ÜST ÇATI, İŞBİRLİĞİ VE OTOKONTROL GEREĞİ: Sektörde herkes birbirini suçlar hale gelmiş, büyük bir imaj ve güven erozyonu oluşmuştur. Sahteciler aramızda olduğu halde herkes kolayca kendini masum, başkalarını suçlu ilan etmektedir. Sektörde acilen etkin üst çatı kuruluşlarının ikamesi ve varolanların etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Sektörden kamuya sağlıklı bilgi akışı sağlanmalı, sektör kendi iç denetim mekanizmasını, izlenebilirlik akışını oluşturmalıdır. 17- GERÇEKÇİ BİR DIŞ TİCARET REJİMİ: Bal sektörünün vadesini doldurmuş yollarla korunmasının imkansız olduğu artık ortaya çıkmıştır. Sektörde serbest ticaret eas alınmalı, ancak ithalatta standartlar tespit edilmeli ve iç üretimi vurmayacak şekilde tedbirler de elden bırakılmamalıdır.

BİRİNCİ BÖLÜM ARICILIK SEKTÖRÜNE GENEL BİR BAKIŞ Ahmet İnci, Ziraat Yük. Müh.TEMA Vakfı Arıcılık Danışmanı I- BAL ARISININ BİTKİSEL ÜRETİMDEKİ ÖNEMİ Bal arıları nektar ve polen toplamak için ziyaret ettikleri çiçeklerin döllenmesine neden olur ve ürünün oluşmasını sağlarlar. Özellikle zararlı böcek mücadelesi yapılan üretimlerde döllenme için mutlaka bal arısına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayçiçeğinde hiç döllenmeyen tarlalardaki verime göre, arılarla yeterli döllenen tarlalardaki verimin beş kat arttığı görülmektedir. İdeal döllenme için her üç dekar ayçiçeği tarlasında bir arı kolonisi bulundurulması gerekmektedir. Bu bir koloni üç dekarlık alandan 20-30 kg arasında bal toplayabilmektedir. Bir koloninin üç dekarlık ayçiçeği tarlasında sağladığı ürün artışının değeri ürettiği balın değerinin en az 10 katıdır. Yeni dünya meyvesinde arılarla döllenmeyen ağaçlarda çiçeklerin yüzde 4'ü meyve tuttuğu halde arılarla döllenmiş çiçeklerin meyve tutma oranı yüzde 83 olmuştur. Elma bahçelerinde arıların olmaması halinde çiçeklerin meyve tutma oranı yüzde 5, bal arıları ile döllenmiş bahçelerde çiçeklerin meyve tutma oranı ise yüzde 22 olarak gerçekleşmiştir. Yoncada arılarla döllenmeyen tarlada tohum bağlama yüzde 1-2 oranında iken arılarla döllenen tarlada bu oran yüzde 53'e çıkmıştır. Böceklere karşı kafes içinde korunan 1 m^ korunga alanından 9 gram tohum alınmasına karşın arılarla tam olarak döllenen Im^ alandan 179 gram korunga tohumu elde edilmiştir. Bu örnekleri teyit eden binlerce bilimsel araştırma vardır ve polinasyon olarak bilinen bir bilim kolu gelişmiştir. Bu nedenlerle bitkisel üretimde arıcılık gübre, tohum ve su kadar önemli bir girdidir.

II- KIRSAL KALKINMADA ARICILIĞIN YERİ Küçük girdi destekleri ve arıcılık eğitim programları ile kırsal kesim insanının verimli arıcılık yapması temin edilebilir. Arıcılık kırsal alandaki iş gücünü üretken hale getirmenin yanı sıra, yok olan doğal kaynağı da ekonomiye kazandırmaktadır. Örneğin çiçeklerdeki nektar, çiçeklenme döneminde arılar tarafından toplanıp bala dönüştürülerek değerlendirilemez ise bu doğal kaynak kaybolur. Balcılık ayrıca fazla iş gücü ve arazi gerektirmez. Tarımla uğraşan veya kırsal alanda yaşayan her insan bir yan faaliyet olarak arıcılık yapabilir. Özellikle arı sütü ve polen üretiminde kadınlar daha başarılı olmaktadır. Arıcılık kaynak tüketmeden sürekli yapılabilen bir üretim dalıdır ve sürdürülebilir kırsal kalkınmanın önemli bir aracıdır. III- TÜRKİYE ARICILIĞININ MEVCUT YAPISI Türkiye'de 4.5 milyon koloni vardır. Bu kolonilerin %90'i çerçeveli, %10'u ise geleneksel kovanlarda yaşamaktadır. Toplamda yaklaşık 38000 arıcı olup, yılda ortalama 65.000 ton bal üretilmektedir. Koloni başına verim 17 kg olup Türkiye'nin yıllık bal ihracatı 5.000-7.000 ton civarındadır. Yine ülkemizde kişi başına bal tüketimi bir kg. civarındadır. Çerçeveli kolonilerin %75'i gezginci arıcıların elindedir. Bilindiği üzere gezginci arıcılar çiçeklenmeye paralel yer değiştirmektedirler. Uzun yıllar değişik bölgelerde gezdirilen kolonilerin doğal olarak yetişen ana arıları yerel erkek arılarla çiftleşmektedirler. Bu nedenle gezginci kolonilerin çoğunun bilinen bir ırkı olmayıp, bir çok yerel ırkın doğal melezleridirler. Gezginci kolonilerin erkekleri, gittikleri bölgelerde yetişen ana arıları da melezlemektedirler. Yerel ırkların melezlenmemiş safları sadece gezginci arıcıların giremedikleri, ulaşımın olmadığı, dağlık ve ormanlık alanlarda bulunmaktadır. Ülkemizde yıllık ticari ana arı üretimi 200.000 civarında olup ticari ana arıların genelde Kafkas kolonilerden alınan larvalardan üretildiği ifade edilmektedir. Bu ticari ana arılar üretim bölgesindeki ırkı belli olmayan erkek arılarla çiftleşmektedir. Dolayısı ile kaliteli ana arı üretimi ve kullanımı yeterli olmadığından koloni başına verim çok düşük kalmaktadır.

IV- TÜRKİYE'DE ARICILIĞIN POTANSİYELİ Türkiye; yedi değişik iklim bölgesi, ballı bitki çeşitliliği, arıcılık geleneği, koloni varlığı. Ayçiçeği ve Pamuk gibi endüstriyel ballı bitkilerin üretim alanlarının genişliği, ballı bitkilerle ağaçlandırılacak bozuk orman alanları, ıslah edilecek mera alanları ve yaygınlaştırılabilecek çam balı basra böceği alanları ile bugünkü bal ve arı ürünleri üretimini en az 10 katı artırılabilecek potansiyele sahip. Diğer yandan halen 200.000 ton bal ithalatı ile çok önemli bir pazar olan AB topluluğunun bal açığını karşılamada, Türkiye'nin, diğer tarımsal ürünlerinin hiçbirisinde olmayan önemli bir şansı bulunmaktadır. Bu potansiyele rağmen Türk arıcılık sektörü ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadır. V- DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE BAL TİCARETİ Türkiye sahip olduğu bitki çeşitliliği, arı ırkları ve iklimin arıcılık için oldukça uygun olması nedeniyle, önemli bal üretim potansiyeline sahip ülkelerden birisidir. Dünyada yetişen ballı bitkilerin %70'i Anadolu kökenlidir bunun yaklaşık %40'ı endemiktir. Yurdumuzda üretilen balların kalitesi, aroma ve lezzeti, dünyada başka ülkelerde bulunmamaktadır. Bal rekoltesi yüksek ülkelerde dahi çeşitlilik oldukça sınırlıdır. Ancak doğal kaynaklar itibariyle önemli bir potansiyeli bulunmakla birlikte Türk arıcılığı bundan yeterli ölçüde yaralanamamaktadır. Ülkemiz koloni sayısı bakımından dünya sıralamasında 3., bal üretim miktarı olarak 5. sıradadır. Dünya'da bal üretimi yıllık 1.2 milyon tondur. Yurdumuzda bal üretimi yaklaşık olarak 50.000 ton civarındadır. Bu rakam iklim şartlarına göre (+) (-) 10.000 ton fark edebilmektedir. Bu üretimin %30-40' a yakını salgı (çam) balıdır. Özellikle bu yıl salgı balı son 20 yılın rekor seviyesindedir. Ülkemizde üretilen balın büyük bir kısmı iç piyasada tüketilmektedir. 2002 yılında rekoltenin beklenenden daha iyi olması özellikle çam balı üreten yörelerde dış ticaret rakamlarını olumlu etkilemiştir.

Dünyada üretilen yıllık üretimin sadece üçte biri yani 400 bin ton kadarı uluslararası ticarete girmektedir. Bal ithalatında önemli pazarlar, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'dır. Bu ülkeler dünya bal ithalatının %77'lik bir pazar payına sahiptirler. Avrupa ise bu pazarda tek başına % 42'yi oluşturmaktadır. Avrupa'da, ana ithalatçı ülkelerin başında, Almanya gelir ki bu ülke tükettiği balın %80'ini satın almak durumundadır. İhracatçı ülkelerin başında ise Çin, Arjantin ve Meksika gelmektedir. Bu ülkelerin ihracatta toplam pazar payları %59'dur. Dünyanın bal ihracat pazarının yarısını yaklaşık 100.000 ton ile Çin ve diğer 100.000 ton ile de Arjantin oluşturmaktadır. Pazarın diğer yarısını ise Meksika, Brezilya, Şili Uruguay, Yeni Zelanda, Avusturalya, Kanada, Türkiye, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Hindistan ve Küba paylaşmaktadır. Türkiye koloni sayısı ve üretimdeki performansının tersine, dünya ihracatında 18. sırada yer almakta, bu sıralama da yıldan yıla değişikliğe uğramaktadır. Dünya piyasasındaki çam balının %85 üreticisi olmamıza rağmen Türkiye hem çok ucuza mal satabilmekte, hem de sürekli ihracat pazarı kaybetmektedir. Buna rağmen ihracatının büyük kısmını çam balı oluşturmakla beraber, son yıllarda buna ayçiçek ve pamuk balları da eklenmiştir. Ülkemizin yıllık ortalama bal ihracatı 10.000 (-5000 ton/ +10.000) ton civarındadır. Bunda; üretimin ilk aşamasından, tüketicinin eline geçinceye kadar sürüp giden zincirin her aşamasında varolan sorunlar yol açmaktadır. Bunlar üretici (arıcı), tedarikçi (paketleme) ve pazarlama aşamaları olarak üç safhada incelenebihr. Bu üç aşama ele alındığında, kalite, standartlar, yüksek fiyatlar, saklama gibi faktörlerden oluşan imaj kaybı ve marka değerinin düşük kalması, pazarlama yeteneği konusundaki başarısızlıklar behrginleşmektedir. Türkiye'de arıcılık sektörün tam bir durum tespitinin yapılabilmesi için ciddi bir envanter çalışmasına ihtiyaç vardır. Bunun için de sağlam bir veri bazının oluşturulması esastır. İllerde Arı Yetiştiricileri Birlikleri yeni kurulduğundan Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliğinin kayıt çalışmaları yeni başlamıştır.

73 ilde birlik kurulmuş 17.500 üye ve 2.500.000 koloni kayıt altına alınmıştır, ve bu kayıtlar devam etmektedir. Ülkemizde profesyonel arıcılık yapılabilmesi için verilerin kayıt altına alınmasının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. VI- SORUNLAR Arıcılığın bitkisel üretim ve kırsal kalkınma için bunca önemine karşın Türkiye arıcılığının eğitim, damızlık, arı sağlığı ve bal kalitesinin kontrolü gibi önemli sorunları vardır. 1. Eğitim: Ülkemizde arıcılık, babadan, komşudan veya arıcılık yapıyor olanlardan; usta çırak ilişkisi ile öğrenilmektedir. Birçok üniversitede arıcılık kürsüleri varken, sayıları 15 adedi bulan arıcılık yüksek okulları açılmışken, her tarım müdürlüğünde arıcılık uzmanı diye görevlendirilen kişiler bulunuyorken modern arıcılık teknikleri, hala üretici tabanına benimsetilememiştir. Doğru arıcılık tekniklerinin üreticiye ulaştırılması gerekir. 2. Yanlış Koloni Dağıümı: 1990-2000 yılları arasında köylüleri arıcı yapacağız diye kamu eli ile 700 bin koloni dağıtılmıştır. Bu koloniler Sosyal Yardımlaşma Vakıfları, İl Özel İdareleri ve Orman Bakanlığı gibi kuruluşlarca arı tüccarlarından satın alınmış ve eğitilmemiş köylülere verilmiştir. Bu dağıtımı ağırlıkla Tarım Bakanlığı taşra teşkilatları yapmıştır. Koloni dağıtımına iyi niyetle başlanmış olmasına rağmen uygulamada daha kolay ve ucuz temin edilebilen Muğla kökenli koloniler satın alınmış ve Anadolu'ya verilmiştir. Muğla arısının Çam Basra Böceği'ne endeksli bir yaşam biyolojisi vardır. Bu arı ilkbahar ve yaz sezonu boyu yavru yaparak kendisini Eylül ayındaki basra balına hazırlar. Bu arı Muğla'da başarılıdır. Muğla arısı ile Anadolu'da çiçek balına endeksli arıcılık yapılamamaktadır. Anadolu'da kışlamak durumunda olan Muğla arısı kışın ölmektedir. Dağıtılan bu koloniler kalitesizlikten ve adaptasyon sorunundan dolayı ölmüşlerdir. İlgili kurumlarda bu kolonilerin öldüğünü beurten onlarca rapor bulunmaktadır. Bu proje sadece arı tüccarlarının işine yaramıştır. Dağıtılan bu kolonilerle arı hastalıkları da

yaygınlaştırılmıştır. Uygulamadaki yanlışlıklar kamu bütçesine milyonlarca YTL zarar verirken bu zararın yanı sıra Anadolu'nun kırsal kesim insanının arıcılık yapma insiyatifini de öldürmüştür. Bu çarpıklık, adaptasyon problemli koloni dağıtımı sürdürülerek devam ettirilmektedir. Ankara îli'nde geçmiş yıllarda 4 defa dağıtılan kolonilerin tamamının ölmüş olmasına rağmen 2005 yılında yeniden 4500 koloni dağıtılmıştır. 3. Damızlık Ana An Yetersizliği: Günümüzde arıcılığı gelişmiş ülkelerde, izole alanlarda yetiştirilebilen hibrit ana arılar kuuamlıyorken, Türkiye'de mevcut 4.5 milyon koloninin 4 milyonunda hiç ana arı kullanılmamaktadır. Üretilen ve yılda 200.000 koloniye verilebilen ana arıların ise ırkları, üretim kaliteleri, dağıtıldıkları bölgelerdeki adaptasyonları bakımından sorunlar vardır. Muğla'da çam balı koşniline onbinlerce yıl yaşamını endekslemiş Muğla arısının nasıl kendisi karlı ve soğuk bölgelerde yaşayamıyorsa, Muğla arısının erkekleri ile döllenen ana arıların yavruları da soğuk bölgelerde kış aylarında yaşayamamaktadır. Yetiştirilen ana arıların ise büyük bir bölümü baba hattı açısından Muğla arısı kanı taşımaktadır. Bu ana arılar Anadolu'daki kolonilerde başarılı olmamaktadırlar. Diğer yandan yetiştirilen ana arıların ırkına, çiftleştirme bölgesinin özelliğine ve yetiştirilme kalitesine bakmaksızın ana arı başına destek verilmektedir. Umuyoruz ki bu yanlışlığın anlaşılması için de bir on yıl geçmesi gerekmez. Türkiye'de yılda damızlık değeri yüksek en az 2.2 milyon ana arı kullanılması gerekir. Koloni başına alınabilen ortalama 17 kg. verimin yükseltilmesinin olmazsa olmaz koşulu; yüksek verimli ırklardan, verildiği bölgeye uygun ve yetiştirme kalitesi yeterli ana arı kullanmaktır. 4. Arı Sağlığı: TÜBİTAK VHAG-95 araştırma projesinde incelenen arı kolonilerinde Adana'da yüzde 32, Biths'te yüzde 42, Diyarbakır'da yüzde 49, Hatay'da yüzde 52 oranında Amerikan yavru çürüklüğü tespit edilmiştir. Ankara Etlik Veteriner Araştırma Enstitüsünce Kasım 2000'de yapılan ve III.

Türkiye Arıcılık Kongresine sunulan tebliğde Ankara ilinde kovanlardan ve piyasadan alman bal örneklerinin incelenmesi sonucunda yüzde 14 oranında Amerikan yavru çürüklüğü etkeni, aynı araştırmada İzmir piyasasında satılan balların yüzde 44'ünde Amerikan yavru çürüklüğü etkeni bulunduğu bildirilmektedir. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü tarafindan 2001 yılında Ankara İli arılıklarından alınan 10,158 arı örneğinde yapılan araştırmada bütün kolonilerde Varroa ve Nosema bulunmuştur. Aynı araştırmada yavru hastalıkları açısından kolonilerin yüzde 75'inin Amerikan ve Avrupa yavru çürüklükleri ve kireç hastalıkları ile bulaşık oldukları saptanmıştır. Avrupa Birliği mevzuatına göre. Amerikan yavru çürüklüğü görülen kolonilerin yakılması gerekir. Bakanlar Kurulu, uyum kuralları gereği bu mevzuata uyacağına dair imza atmıştır, ancak Türkiye'de böyle bir uygulama başlatılamamıştır. Üretimde neredeyse sağlıklı koloni yokken Tarım Bakanlığı'nda arı hastalıklarını teşhis edip doğru tedaviyi önerecek teçhizli ve yetkili bir arı hastalıkları laboratuarı bulunmamaktadır. Yaygın olan bu hastalıklara karşın ülke genelinde uyulması gereken tedbirlerle ilgili bir politikada geliştirilememiştir. 5. Balda Kalite Kontrol: a) İlaç Kalıntıları: Üreticiler, yoğun arı hastalıkları ile bulaşık kolonileri tedavi etmek amacı ile pek çok kimyasallar kullanmaktadırlar. Varroa parazitine, yavru çürüklüklerine ve ergin arı hastalıklarına karşı kullanılan kimyasallar ve antibiyotikler, balda kalıntılar bırakmaktadır. Bu kalıntılar çoklukla Avrupa Birliği bal kodexi limitlerinin üstünde bulunmaktadır ve dış satımda ciddi engeller oluşturmaktadır. Bazen de dış satımdan ballar geri gelmektedir. Kimyasal kalıntılar açısından tespitler farklıdır. Örneğin bal ambalajlayan ve balda naftalin analizleri yaptığını ifade eden bir firma üreticilerden gelen balların % 90'ında naftalin ve antibiyotik kalıntısı olduğunu ifade etmektedir. Tarım Bakanlığı Kalıntı İzleme Dairesi ise naftalin kalıntılarının son yıllarda azaldığını bildirmektedir.

Ayrıca Avrupa.Birliği'nde yasak olan ve Çin ballarına ambargo konmasına neden olan, Türkiye'de arıcıların bilmediği ve kullanmadığı KloramfenikoFun, Türk balı olarak Avrupa'ya satılan ballarda çıkması izah edilemez bir durum olarak görülmektedir. Bu durumun bir tek açıklaması bulunmaktadır. Türk balı diye Çin ballarının AB'ye satılmaya çalışılmasıdır. Ve ballar geri gelince de iç piyasaya verilmesidir. Avrupa Birliği'nin kalıntı izleme komisyonunun 2005 Ocak ayında yaptığı tespitlerin raporu ile 21-26 Ağustos 2005 tarihinde İrlanda - Dublin'de yapılan Dablin 39. Dünya Arıcılık Kongresi'nde (Apimondia) Aplika labaratuarı yetkililerince sunulan 114B numaralı tebliğdeki bilgiler, bu durumu teyit etmektedir. Gelişmeler Türk ballarının AB ambargosu ile karşılaşabileceğini göstermektedir. Diğer yandan dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan ve sadece Türkiye'ye mahsus olan petekli bal tüketimi ile daha büyük bir risk yaşanmaktadır. Türkiye'de maalesef naftalin kalıntısız temel petek bulunmamaktadır. Bu naftalinh temel petekler balla tüketilmektedir. b) Ticari Şekerlerle Sahtecilik: Yürürlükte olan bal kodeksinde çay şekeri sakkarozun, çiçek ballarında en çok % 5 olabileceği belirtilmiştir. Uzun yıllardır bazı üreticilerin özellikle petekli bal üretimi için kolonilerini bal üretim sürecinde de sakkarozla besledikleri görülmektedir. Dolayısı ile ballarda sakkaroz oranı % 50 seviyelerine doğru artmaktadır. Petekli bal piyasası açısından önemli bir merkez olan Erzurum'da bal dükkanlarında ballar şekerli ve şekersiz ballar olarak ayrılmakta ve değişik fiyatlardan satılmaktadır. Ancak, bu şekerli besleme ile üretilen ballara arılar vücut enzimlerini de kattığından bu sahtecilik klasik analizlerle kolay anlaşılamamaktadır. Tarım Bakanlığı'nm klasik şeker laboratuarları kendilerini yenileyememiş ve bu tağşişi belirlemekte yetersiz kalmıştır. Bu eksikliğin üreticiler tarafindan fark

edilmesi ile tağşiş artmıştır. Üreticiler son yıllarda sakkarozun yerine daha ucuz olan ticari glikoza ve fruktoza yönelmişlerdir. Bu sahtecilik daha da yaygmlaşarak hiç arı görmemiş ticari şekerler doğrudan bal diye satılır olmuştur. 2004 yılının ikinci yarısında medyada sahte bal ve balda kalıntı haberleri arttıkça Tarım Bakanlığı piyasadan aldığı bal örneklerini ticari şeker içerikleri açısından 2004 yılı sonuna kadar Ege Üniversitesi ARGEFARM laboratuarına göndererek balda ticari şekerleri belirleyen C-13 analizi yaptırmıştır ve ticari şeker içeren balları ambalajlayan bazı firmaları açıklamıştır. Bu açıklamadan sonra bal satışları durmuştur. Tağşişli ve tağşişsiz ballar üreticilerin ve bal tüccarlarının ellerinde kalmıştır. Halen bu balların büyük bir kısmı depolardadır. Yürürlükteki kodekste balda ticari glikoz ve firuktoz bulunmaz denmesine rağmen ticari glikoz ve fi-uktoz yıllardır balın tağşişinde kullanılmıştır ve halende kullanılmaktadır. Ticari şekerleri belirleyebilen C-13 analizleri, Tarım Bakanhğı'nm sadece Ankara İl laboratuarında 2005 yılının başında başlatılabilmiştir. Analiz ücretleri ise şikayette bulunacak tüketici vatandaşların ödeyemeyeceği kadar yüksektir. Bu arada anlaşılmayan bir nedenle, bal kodeksinin ticari şekerlerle ilgili invert şeker maddesi, bakanlık tarafindan yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükteki kodekste invert şeker maddesinin kaldırılmasından sonra, yeni kodeksin hazırlanıp yürürlüğe girmesine kadar doğan boşluktan tağşişli bal satanların yararlanacağı görülmektedir. Diğer yandan. Tarım Bakanlığının bazı taşra teşkilatları, arıcıların arılıklarında, ahırlarında, samanlıklarında didik didik ticari glikoz ve fi-uktoz aramaktadır. Ancak, bir takım firmalar F-85 içeren ticari fruktozu, arı yemi olarak reklamlar ve broşürlerle açık açık pazarlamaktadırlar. İnci arı yemi bu ticari fruktozlardan birisi olup Türkiye'nin 25 ayrı merkezinden, arıcılara dört yıldır pazarlanmaktadır. Tüm uyarılara rağmen hiçbir önlem alınmamış bulunmaktadır. Bu F-85 fruktozun orijini GDO'lu mısır nişastasıdır! Ticari glikoz ve fruktozun piyasa değeri bir YTL civarındadır. Bu Sanayi ürünleri doğrudan veya doğal balla karıştırılarak en az 7-8 YTL'na satılmaktadır. Bu

durum doğal bal üreten ve pazarlayanlarm aleyhine haksız bir rekabet yaratmaktadır. Nitekim binlerce doğal bal üreticisi arıcı, ürettiği balı maliyetinin altında satmak mecburiyetinde kaldıkları için üretimden vazgeçmişler ve arıcılığı bırakmışlardır.diğer taraftan bal diye ticari fruktoza en az 7-8 YTL / Kg para ödeyen tüketici, kandırılmaktadır. Vitrinde bal diye satılanların, yanlışını ve doğrusunu ayırdedebilen teknik bilgi laboratuar donanımı ve teknik eleman Tarım Bakanlığında mevcuttur. Yapılması gereken bu imkanların bir müstakil laboratuarda bir araya getirilmesi yanlışı ve doğruyu belirleme iradesinin gösterilmesidir. Bu irade gösterildiğinde; Türkiye arıcılığı ve arıcısı kurtulacak, tüketici ise kandırılmadan doğru balı yiyebilecektir. Tarım Bakanlığı eğitimdeki, damızlıktaki, arı sağlığındaki ve bal kalite kontrolündeki bu çarpıklıkları mutlaka düzeltmeli, üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak akılcı tedbirleri almalıdır.

İKİNCİ BÖLÜM KATILIMCI SUNUMLARI I- ÜRETİM AÇISINDAN Cemil Pişkin (İstanbul İli Arı yetiştiricileri Birliği Başkan Yard.): Değerli misafirler, ben arıcıyım ve üretici temsilcisi olarak katılıyorum. Arıcıların sorunları tartışmakla bitmez. Ürettiği balı pazarlayamaması, piyasada sahte balın dönmesi, marketlerde bal adıyla satılan kesinlikle alakası olmayan mamullerin varlığı, etkin denetim eksikliği, bu konuda çalışan firmaların halk sağlığına ve arıcının emeğine saygı göstermemesi gibi bir çok kronik sıkıntı var. Bütün bu sorunların aşılması için kamu sektörüne ama bilhassa sektörün kendi içindeki dayanışmaya, disipline ve örgütlenmeye ihtiyaç vardır. II- TEDARİK AÇISINDAN Hamdi Yılmaz (Binbirçiçek Balcılık): Hoş geldiniz değerli konuklar. Ben çocukluğundan beri arıcılık ve doğayla iç içe geçmiş bir sektör çalışanıyım. Onun için Türkiye'nin doğal alt yapısını çok iyi bildiğimizi düşünüyoruz. Bu doğal yapının gelecekte de geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmasını arzuluyoruz. Bu çalışmalar nelerdir? Bir kere mevcut doğal yapı ve potansiyel var. Ayçiçek alanları, pamuk alanları, çam alanları, Anadolu'da bakir yaylalarımız ve diğer bir çok doğal öz kaynaklarımız var. 1. Alternatif Projelerin Geliştirilmesi Gereği: Bunların daha da geliştirilmesi, hayvancılığa destek olunarak, yem bitkilerinin ekim alanlarının ye veriminin geliştirilmesi, otlarından hayvanların, çiçeklerinden ise arıların daha fazla faydalanması konusunda çalışmaların yapılması gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bütün bunların yapılabilmesi için artık projelerin yapılması gerekir. Projesiz destek beklenmesi gerçekçi olmadığı gibi, verim de alınamaz. Projelerin sayılarının artırılması gerekir.

örneğin bütün sektördeki arkadaşlar bilirler; akasya balcılığı diye bir şey var. Birçok çeşitte akasya var. Doğru bölgelerde bunların dikiminin yaygınlaştırılması, bir projedir. Yine meşe palamudu. Sivil toplum örgütleriyle beraber, birçok çalışmaların yapılmasının gerektiğine inanmaktayız. Burada Arı Yetiştiricileri Birliğimize, Merkez Birliğimize ve illerdeki teşkilatlarımıza bu konularda büyük işler düşmektedir. 2. Üreticiyle İlgili Sorunlar: Arıcılarımızın başka birçok problemleri vardır. Bu problemlerin başında tabii ki ürünlerin iyi gelir getirecek bir fiyattan satılamamış olması var. Geçmişte de vardı, şu anda da böyle bir düşünce var satıcılar arasında. Bunun temelinde arıcılardan ve tedarikçilerden kaynaklanan problemler. Esas problem aslında bu işi sanayi haline getirip bal üreten firmalardan kaynaklanmaktadır. Bu konuda da Tarım Bakanlığına, Koruma Kontrol Genel Müdürlüğüne ve bilhassa sektörün kendisine iş düşmektedir. Bu "sahtecilerin" hemen hemen hepsi de Ankara'da 4, 5 tane firma. Bunlar gerçekten bütün tahlillerden, testlerden geçebilecek o bala benzeyen, ama asla bal olmayan "şeyi" diyeceğim imal ediyorlar. Arıcılarımıza ve tedarikçilerimize kadar ulaştırabiliyorlar. Yani bu işin temel problemi, burada ve Ankara'da, hem de Tarım Bakanlığının kendi içinde, kendi yanında. Bu bataklığı, bu-sinekliği kurutamazsak, Türkiye'de balcılık kesinlikle düzelmez. Çünkü adam bu sahte şeyin tenekesini 60, 70 milyon liraya yapıyor, bütün testlerden geçiriyor, hatta neredeyse bize bile bunu satıp yedirebilecek durumdalar. Bir keresinde bir ürün bütün testlerden geçti. En son birkaç arkadaşla değerlendirme yaptık ve sonunda bunun bal olmadığına ve alınmayacağı kararını verdik. Vatandaş ne yapsın, nasıl güvensin? Bu arada bunu bilerek kullanan insanlar da, sadece kar amaçlı kullanan insanlar da var. Ama biz arıcılığa ve doğaya gönül vermiş insanlar, gerçek paketleyiciler bu işe tevessül etmemeli. Ettiklerine de inanmıyorum ben. Ama tedarikçiler olarak bizler de ne yapıyoruz? Doğu Anadolu'daki gerçek doğal kaynaklarımızdan elde ettiğimiz balın fiyatları yüksek diye ayçiçek balı, pamuk balı, çam balı, gibi daha endüstriyel balları kullanıyoruz. Tabii ki bunlar

da doğal ballar. Tabii bu bir tercih konusu, tedarikçilerimiz kimisi öyle tercih yapabilir, kimisinin bir şekilde değişik tercihleri olabilir. Arıcılarımızdan kaynaklanan problemlerin temelinde de yüksek oranda şeker yedirilmesi var. Yani son yıllarda doğanın, dünyadaki doğal dengenin bozulmasıyla birlikte, bal rekoltesinin ve kalitesinin düştüğü ifade ediliyor. Kimisi doğal dengenin bozulmasını Irak'taki savaşa indirgiyor. Kimisi küresel ısınmadan bahsediyor. Yani bizden ve bizim dışımızdaki gelişmelerden kaynaklanan sıkıntılar var. Bu sorunlar daha çok yem bitkilerinin ekimiyle, akasya ağaçlarının daha çok dikimiyle aşılabileceğine veya asgariye indirilebileceğine inanıyoruz.. Doğal alt yapı deyince akla doğa ve arıcılar geliyor. Arıcılar ve doğayı biz gerçekten korumazsak, onlara sahip çıkmazsak, gelecekte bal diye bir şeyi tüketmemiz söz konusu değil. Ondan sonra fruktoz, glikoz ve başka ürünler yemeye başlayacağız. 3. Sektörde Örgütlenme Sorunu: İnsanlık tarihi ile beraber var olan balı, arıcılarımızla beraber, doğamızla beraber geliştirmemiz gerekiyor. Oysa çeşitli birliklerin var olduğunu bilmemize rağmen arıcılar hala sahipsizdir. Arıcılar Yetiştiriciler Birliği var, ancak bütçeleri yok. Bırakınız katkı yapmayı bazen bu birlikler bize gelerek destek isliyorlar. Bugün 12-13 milyon dolar ihracat yapan sektöre devlet tarafından sağlanan alt yapı yeterli değildi, şimdi zaten rakamlar 3-4 milyon dolara düştü. 600-700 milyon dolarlık bir ithalatı olan Avrupa BirHği pazarında biz 100-200 milyon dolarlık bir pay nasıl alırız, buna konsantre olmak gerekir. Bunun bir plan ve programı olması gerekir. 5 yıllık bir hedef içerisinde bal izleme ve iyileştirme kurulu, yada kurumu oluşturulmalı, bütün bilgiler, bütün argümanlar burada toparlanmalı ve buradan dağıtılmalı, bir bal veri tabanı oluşturulmalıdır. Bunu da Tarım Bakanlığı ile Arı Yetiştiriciler Birliği elele yapmalı. 4. Sektöre Yönelik Bürokratik Hantallık: Bu bağlamda karşımızdaki bürokratik hantallığa ve aymazlığa işaret etmeden geçemeyeceğim. Tarım Bakanlığının hantal yapısından dolayı, bu yapıyı

oluşturmak hiç de kolay değil. Tarım Bakanlığı, çok geri kalmış bir tarımsal sektörün içinde bunu ıslah etmek ve geliştirmek için çırpınıyor. Bu nedenle bal izleme ve iyileştirme kurumu kurulmalı, buradan üniversitelerden, bal paketleyicilerinden. Arıcılar Birliğinden, Tarım Bakanlığının kendi bünyesinden temsilciler olmalıdır. Böyle bir kurulla, gelecekte 5 yıl içerisinde Avrupa'ya 100-200 milyon dolarlık ihracatı nasıl yapabiliriz, bir hedef belirlenmeli, bir yol haritası çizilmelidir. Yol haritası içerisinde de devlet mutlaka arıcıların ve balın iyileştirilmesi konusunda destek vermeli. Bu destek de arıcılar ve arı yetiştiricileri merkez birliği ve taşra teşkilatlarıyla beraber kullanılmalı. Ayrıca bu destek sadece arıcılığın geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda kullanılmalı...! Şimdi Tarım Bakanlığı şeker kredisi adı altında şeker vermeyi teşvik ederse, arıcı 10 kilo verirken 100 kilo vermeye başlar. Biz teşvikleri balın kalitesinin iyileştirilmesi için kullanmalıyız. Bu bağlamda eğitim çalışmaları önemli. Eğer yol haritası ve planlarımız ve projelerimiz olursa, bunların hayata geçmesi için kaynak da bulunabilecektir. Şimdi bakıyoruz, kaynak konusunda Avrupa Birliği projeleri ve başka projeler var. Arı Yetiştiricileri Birliğinin paketleme tesisi açma yolunda çalışmaları var. Tabii onlara saygı duymak gerekiyor ama bu kurulacak olan paketleme tesisleri tamamen atıl vaziyette olacak ve çalışmayacak. Çünkü oradaki üretici pazardaki zorluğu bilmiyor, yani biz bu zorluğu pazarda yaşıyoruz. Bu rekabetin içerisinden...! 5. Standart ve Laboratuar Karmaşası: Bir de laboratuarlarla ilgili birçok testler yapılıyor ve bu testlerde bir laboratuarın yaptığını diğeri tutmuyor. Bir adet akredite edilmiş Türkiye'nin tek bir ihtisas bal laboratuarı olmah. Argefar var Ege'de. Ama onun da birçok konuda eksikleri var. Bunun Tarım Bakanlığı bünyesinde, yada Arı Yetiştiricileri Birliğinin bünyesinde, Ankara yada İstanbul'da, çok kısa sürede testleri yapıp neticelendirebilecek şekilde hayata geçirilmesi gerekir. Üretici malını gönderdiği zaman, uygun bir fiyata ve hızlı bir şekilde yaptırabilmeli...!