Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar



Benzer belgeler
ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

Biz yeni anayasa diyoruz

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

3.Meclisin faaliyetlerine ara vermemesi şeklinde olan meclisin her zaman açık olması yasamanın hangi ilkesi ile ilgilidir?

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ Ne getiriyor, Ne götürüyor? Onur Bakır Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Uzmanı

İ Ç İ N D E K İ L E R

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

ANAYASA HUKUKU DERSİ

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

Anayasası na göre, TBMM aşağıdakilerden hangisini bir parlamento kararıyla gerçekleştirir? Anayasası na göre ara seçim ne demektir?

GENEL OLARAK DEVLET TEŞKİLATI SORULARI

16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Karşısında Mahalli İdareler Seçimlerinin Durumu

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

Sosyal Düzen Kuralları

ANAYASA GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI 5 OCAK 2015 SAAT 09:00

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

1921'den Günümüze "TC" Anayasaları...

1: İNSAN VE TOPLUM...

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI


Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ANAYASA HUKUKU DERSİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

TARİHSEL VE TOPLUMSAL GELENEK

İdari Yargının Geleceği

Cumhuriyet Halk Partisi

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ANAYASA CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 13.00

BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM

TEMEL HUKUK. Hukuk ve Kaynakları

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

GJYKATA KUSHTETUESE УСТАВНИ СУД CONSTITUTIONAL COURT. Dava No: KO 29/11. Başvurucu. Sabri Hamiti ve Kosova Meclisinin diğer milletvekilleri

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

ÜST YARGIYA ANAYASA DARBESİ

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

Yargı ÜNİTE. Amaçlar. İçindekiler

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 KISALTMALAR 21

Yeni Anayasa Nasıl Olmalı, Nasıl Yapılmalı?

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELE RİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN. (Resmi Gazete ile yayımı: 16.6.

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

İÇİNDEKİLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI. Madde Sayfa BAŞLANGIÇ...17 BİRİNCİ KISIM. Genel Esaslar. I. Devletin şekli

MACARİSTAN SUNUMU Dr. Csaba UJKERY

2015 YILI 25. DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİNDE ADAY OLMAK İSTEYEN KAMU GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ REHBER

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

2 Ders Kodu: KMY Ders Türü: Seçmeli 4 Ders Seviyesi Yüksek Lisans

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

TBMM MİLLETVEKİLLERİ Cinsiyete göre dağılım. TBMM MİLLETVEKİLLERİ Partilere göre dağılım YEREL YÖNETİMLER KADIN ORANI (%)

Yerel Demokrasi, Yerel Hukuk ve Evrensel Değerler

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Transkript:

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar Prof. Dr. Levent Köker Osman Can arkadaşım gerçekten çok önemli bir konuşma yaptı fakat bazı noktalarda kendisine katılmıyorum. Özellikle de 1961 Anayasasının bir bütün olarak kötülenmesi gibi bir tablo ortaya çıkıyor halbuki bu Anayasanın 1961 den 71 askeri müdahalesine kadar olan biçimiyle 71 müdahalesinden sonra aldığı biçim arasında çok dramatik farklılıklar var; özellikle Anayasa Mahkemesinin kompozisyonu ve Yüksek Hakimler Kurulu nun kompozisyonu bakımından. Onlara konuşmamın daha sonraki yerlerinde de derinden değinmek gerekebilir ama şimdi hemen söyleyeyim isterseniz. 111

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar Mesela 61 Anayasasının ilk getirmiş olduğu Yüksek Hakimler Kurulu 18 üyeden oluşuyor. Bu 18 üyenin altısını TBMM, üçünü Millet Meclisi, üçünü Cumhuriyet Senatosu olmak üzere seçiyor. Diğer altı üyeyi ise birinci sınıfa ayrılmış adli yargı mensupları seçiyor. Geri kalan altısını da Yargıtay üyeleri kendi aralarından seçiyorlar. Bu aslında yüksek yargının oluşması bakımından bugün itiraz ettiğimiz demokratik meşrutiyet eksikliğinin aslında 1961 Anayasasının ilk düzenlenmesinde pekala karşılanmış olduğunu gösteriyor. Bunu sonra, 71 müdahalesinde, askerler beğenmedikleri için değiştirdiler ve gönüllerinde yatan aslanın da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olduğunu 1982 de anladık. Dolayısıyla şu anda referandum için Resmi Gazete de yayınlanarak halkoyuna sunulacak olan Anayasa değişikliklerinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nun 1961 Anayasanın ilk halindeki demokratik meşrutiyete yakınlaşan bir değişiklik dahi getirmediğini de belirtecek olursak, 1961 Anayasası üzerinde, o ilk hali üzerinde biraz daha nüanslı düşünmek gerektiği ortaya çıkar diye düşünüyorum. Ben esas itibariyle Türkiye nin karşı karşıya bulunduğu sorunları iki ana başlığa ayırıp, Anayasa meselesinin bu iki başlık içinde nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili bazı temel noktalara değineceğim. Sonra da bu önümüzdeki paketin yani meclisten geçen ve 12 Eylül de referanduma gitmesi beklenen Anayasa değişikliği paketinin bir eleştirisini yapmak istiyorum. Şimdi iki ana başlığa ayıracağım dedim meselemizi. Birinci başlık hepimizin çok sık duyduğu bugünlerde Türkiye de demokratik siyasi sürece bu terimi maruz görürsünüz inşallah musallat olmuş bulunan vesayetçi kontrol mekanizmaların ortadan kaldırılması. Birinci 112

Prof. Dr. Levent Köker sorunumuz bu. Yani askeri ve sivil bürokrasinin, askeri üst komuta kademesi aracılığıyla veya Milli Güvenlik Kurulu aracılığıyla yahut başka dolaylı yollarla, yargı bürokrasisinin de yüksek yargı, özellikle de Anayasa Yargısı üzerinden demokratik karar alma mekanizmalarında vesayetçi bir denetim sistemi mevcut. Bunu kaldırmadığınız sürece Türkiye demokrasisinin daha ileri bir standardı yakalaması mümkün görünmüyor. Birinci sorun bu. İkinci sorun da Türkiye de temel hak ve özgürlüklerle siyasi katılım imkanlarının daha geniş kapsamlı ve daha derinlikli bir demokratikleşme sürecini yaşaması gerekiyor. Toplumun siyasi katılım kanallarının daha da açılması lazım. Bununla kastettiğim daha adem-i merkeziyetçi bir yönetim yapısına, bir kamu yönetimi reformuna ihtiyacımız var. Ayrıca temel hak ve hürriyetlerin çağdaş standartlarının epeyce gerisindeyiz bütün reformlara rağmen. 1982 Anayasası nın bütün bu kötü tarafları aslında 1995, 2001, 2004 ve sonrasındaki değişikliklerle epeyce törpülenmişti ama halen yapılması gereken şeyler var. Bu da ikinci boyutu oluşturuyor. Şimdi ikinci boyutla ilgili olarak şunları ön plana çıkarabiliriz. Zannediyorum öncelikli soru şu: bürokratik vesayet kontrolünün kaldırılması için ne yapmak lazım? Anayasa düzeyinde neleri değiştirmek lazım? İlk olarak, herhalde, askeri bürokrasisinin sivil kontrol altına alınması gerekiyor. Bunun da sembolik ifadesi Genelkurmay Başkanı nın doğrudan doğruya Milli Savunma Bakanlığı na bağlanmasından geçiyor. Şu anda Genelkurmay Başkanı nın Başbakan a karşı sorumlu olduğunu hükme bağlayan bir düzenleme var Anayasa da. Bu düzenlemenin bir bağlılık anlamına gelip gelmediği tam belli değil yani. Buradaki sorumluluğun ne ifade 113

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar ettiği tam bilinemiyor. Pratikte de esas itibariyle başka şekilde işlemiş olduğunu, başka örnekler bir yana, yakın geçmişte yaşadığımız Anayasa krizinde de görmüş bulunuyoruz. Yanılmıyorsam 12 Nisan 2007 tarihinde zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt basın toplantısının ya sonunda veya çıkışta gazetecilere Cumhurbaşkanı nı tarif etti; yani yeni Cumhurbaşkanı laikliğe sözde değil özde bağlı olması gerektiğini söyleyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi nin nasıl bir Cumhurbaşkanı seçmesi gerektiği konusunda bir işarette bulundu. Şimdi bu, mesela Genelkurmay Başkanı nın Anayasal statüsü çerçevesinde olması gereken bir şey mi? Yani bu sorumluluk neyi içeriyor? Bunun yerli yerine oturtulması gerekiyor. İşte milletimizin biraz Osman Can ın da söz ettiği gibi İttihat ve Terakki geçmişine de bağlanabilecek olan böyle bir askeri demokrasiyle özdeşleşmiş bir kuruluş tecrübesi var. O yüzden de belki bu tam yapılamıyor ama bunun gerçekleşmesi lazım. Son yapılan araştırmalar benim söyleyeceğim bu Anayasa meselesi değil ama önemli özellikle referans vermek gerekirse Ahmet İnsel in ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar, ordunun ayrıcalıklı bir sosyal zümre hâline geldiğini göstermektedir. Türkiye de böyle bir oluşuma 1960 darbesinin büyük katkısı olmuştur ama onun katkısını da büyütmemek lazım. Türk Silahlı Kuvvetleri nin Türkiye de ayrıcalıklı sosyal zümre haline gelmiş olduğunun tesbiti, maaş ve lojman ve diğer sosyal imkanlar bakımından olduğu kadar, ordu mensuplarının giderek kendilerini sivil hayattan tecrit etme eğilimlerinin yükselmesi bakımından da ortaya konulabiliyor. Dolayısıyla bu durumun da aslında çok demokratik gelişime izin verici bir sosyal yapılanma olmadığı görülüyor. Bunun da aslında giderilmesi lazım. 114

Prof. Dr. Levent Köker İkinci olarak askeri bürokrasi. Bilindiği gibi bir askeri yargı düzenimiz var. Bu askeri yargı düzeni demokratik standartlarla uyuşmuyor ve bu demokratik standartlarla uyuşmayan askeri yargının demokratik standartlara çekilmesi lazım. Bunun için Anayasa nın 145nci maddesindeki askeri yargının görev ve yetki alanının düzenlenmesi yeniden ele alınıp bu alanın daraltılması gerekiyor. Önümüzdeki Anayasa paketinde böyle bir düzeltme var ve mutlulukla gözlemliyoruz ki Türkiye siyasetinde askeri yargının görev ve yetki alanını daraltan bu Anayasa değişikliğine muhalefetin de tam destek verdiğini söyleyebiliyoruz. Dolayısıyla referanduma sadece bu madde gitse bence %95 oranında evet oyu alabilecek olan düzenleme söz konusu. Bürokratik vesayetçiliğin diğer ayağında ise anayasa yargısını görüyoruz. Anayasa yargısı gerçekten Batı daki emsallerinden farklı olarak, Türkiye de demokratik olmayan bir siyasi ve hukuki düzenin muhafızlığına dönüşmüştür. Buradaki muhafızlığı aslında bir tür gardiyanlık diye tercüme etmek lazım yani vesayetin buradaki karşılığı galiba böyle bir bekçilik görevi oluyor. İtalyan Anayasa Mahkemesi nin örneğin internet sayfasında İtalyan Anayasa Mahkemesi ni anlatan, Mahkeme nin değerli yargıçlarından birinin çok güzel bir yazısı var. Bu yazıda değerli yargıç anayasa mahkemelerinin, daha doğrusu anayasa yargısının iki türlü işlevi olduğundan bahsediyor. Bunlardan biri demokratik bir düzende vazgeçilmez olan temel hak ve özgürlüklerin korunması işlevi ve bu işlevi kendisine temel edinmiş anayasa yargısı örneğinin Amerika Birleşik Devletleri ndeki Supreme Court (Yüksek Mahkeme) olduğunu söylüyor. Buna karşılık Avrupa daki Anayasa Mahkemelerinin ise parlamenter sistemin, Osman Can ın da söylediği 115

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar gibi, güçlendirilmesi için, ama demokratik bir parlamenter sistemin bir anlamda muhafızlığını yapma şeklinde bir işlevinin ön plana çıktığını söylüyor. Bu anlamda Avrupa daki anayasa mahkemelerinin daha farklı, kurulu siyasi sistemin koruyucusu ya da pekiştiricisi gibi bir işlevi var diyor. Türkiye deki Anayasa Mahkemesi, o zaman, bunların ikisine de uymuyor çünkü Türkiye deki Anayasa Mahkemesi demokratik parlamenter bir sistemin bekçiliğini veya temel hak ve hürriyetlerinin koruyuculuğunu yapmaktan ziyade bir tek parti zihniyetine göre adeta şekillenmiş olan bir cumhuriyet ideolojisini ne pahasına olursa olsun siyasi iradeye adeta dayatmak şeklinde birtakım kararlar alıyor. Özellikle Anayasa değişikliği konusundaki son eğilimlerinin de bu konudaki kanaatimizi güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında, demokratik sistemin varlığı bakımından anayasa yargısının varlığı elzemdir denebilir ama, Türkiye için aslolan bu bağlamda Anayasa Mahkemesi nin kompozisyonu değiştirmek, daha demokratik meşruiyeti kuvvetli bir mahkeme oluşturmaktır. Mevcut paketteki Anayasa Mahkemesiyle ilgili değişiklik, ekleyeyim ki, kesinlikle bu ihtiyacı karşılayabilmekten uzaktır. Neden, derseniz: Anayasa Mahkemesi nde şu anda mevcut üyelerinin tamamı Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Referanduma sunulan değişiklikler ise Anayasa Mahkemesi nin üye sayısını 11 den 17 ye çıkarmakta, fakat bunlardan 14 ünü yine Cumhurbaşkanı nın seçmesini öngörmektedir. Dolayısıyla buradaki farkı, üye sayısı dışında, anlamak son derece zordur. 1961 Anayasa sının ilk haliyle mukayese etmek gerekirse: 1961 Anayasa sının ilk halinde Anayasa Mahkemesi nin 15 üyesinin yedisi doğrudan siyasi makamlar tarafından seçilmektedir. Bunların beşini Türkiye Büyük Millet Meclisi, ikisini yanlış hatırlamıyorsam 116

Prof. Dr. Levent Köker Cumhurbaşkanı tayin etmekteydi. Yani üyelerin yarıya yakını siyasi makamlar tarafından yarıdan bir fazlası da yüksek yargı organları tarafından gösterilen adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Aslında bugün de düşünülmesi gereken bu idi, yani 17 üyeye çıkan Anayasa Mahkemesi nin en az sekiz üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından doğrudan seçilmesi gerekirdi. Biliyorsunuz Almanya da tamamını Bundestag ve Bundesrat yarı yarıya seçiyorlar. Türkiye de de bu aslında düşünülebilir ama nedense önümüzdeki değişiklik metni, bu konudaki yetkileri dorğudan veya bağlı atama biçiminde Cumhurbaşkanı na vermektedir. Cumhurbaşkanı nın 2012 yılından itibaren doğrudan halk tarafından seçilecek olması, buradaki demokratik meşruiyet açığını gidermez çünkü Cumhurbaşkanı nın doğrudan halk tarafından seçilmesiyle Cumhurbaşkanı nın parlamento tarafından seçilmesi arasında demokratik meşruiyetleri bakımından bence fazlaca bir fark yoktur çünkü parlamento da en nihayetinde serbest seçimlerle oluşmaktadır. Dolayısıyla şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül demokratik meşruiyeti ne kadar güçlüyse bundan sonra halk tarafından doğrudan seçilecek olan Cumhurbaşkanı nın demokratik meşruiyeti de o kadar güçlü olacaktır. Önemli olan burada mahkeme üyelerinin tayininde veya belirlenmesinde tek bir kişinin değil geniş bir heyetin söz sahibi kılınmasıdır. Çünkü parlâmento gibi geniş kesimleri temsil etme iddiası bulunan görece kalabalık heyetlerin nitelikli çoğunlukla, hatta salt çoğunlukla verecekleri kararların daha geniş bir toplumsal mutabakatı sağlama kabiliyetleri her zaman daha fazladır ve dolayısıyla demokratik meşruiyeti de daha kuvvetli olacaktır. Bu, yüzyıllar öncesinden Machiavelli nin dahi de işaret etmiş olduğu bir gerçektir aslında. Tek 117

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar kişi nasıl yönetime gelirse gelsin, yönetimde bulunduğu sürece hatalı yollara sapması, kişilerden oluşan kurullara göre çok çok daha kolaydır ve örneğin 400-500 kişilik bir heyetin sürekli olarak yanlış kararlar alması çok daha az bir ihtimaldir. Dolayısıyla her zaman çoğunluklara ve çoğulculuğa daha fazla açık olmalıyız. Bürokratik vesayet kontrolünün giderilmesi konusunda değinmek istediğim üçüncü nokta yerel yönetimler, daha doğrusu adem-i merkeziyetçilik meselesi. Anayasamızda idareyi düzenleyen devlet idaresini, kamu idaresini düzenleyen başlıklar altında idarenin bütünlülüğü ilkesi uyarınca merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde bir vesayet yetkisi bulunmaktadır. Bu yetkinin kullanım biçimi ve düzenleyişi, bunun yasalara yansıması, Türkiye deki kamu yönetimi bürokrasisinin aşırı merkeziyetçi olduğunu gösteriyor. Buna karşılık Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı nı imzalamış ve onaylamıştır. Bu, pratikte bizi bağlayan bir metin halindedir ama bu Şart ın Türkiye tarafından kabul edilmemiş hükümleri bulunmaktadır. Türkiye nin bu hükümlerden bazılarını da hayata geçirerek bu aşırı merkeziyetçiliği gidermesi, daha demokratik yönde gelişmek bakımından kaçınılmazdır. Bunların bazıları anayasayı ilgilendirmese de, önümüzdeki Anayasa paketinde merkeziyetçiliğin giderilmesine dönük bir çaba görmüyoruz. Şimdi sorunun ikinci boyutu. Bir diğer ifadeyle, Türkiye demokrasisinin Anayasa ile ilgili sorunlarının ikinci boyutunda ise temel hak ve özgürlüklerle ilgili sorunlar var demiştim. Bunların başında vatandaşlıkla ilgili tanım gelmektedir. 1961 Anayasası nın aslında başımıza getirdiği bir sorundur bu ve halen devam etmektedir. Bu Anayasa da yer alan Türkiye Cumhuriyeti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan 118

Prof. Dr. Levent Köker herkes Türk tür ifadesi vatandaşlığın tanımı bakımından, örneğin Kürtleri doğrudan doğruya dışlamakta veya en azından bazı Kürt Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kendilerinin bu tanımın kapsamında olmadıklarını düşünmektedirler. Bu, doğrudan doğruya Kürt sorunuyla bağlantılı olan bir maddedir ve pratikte herhangi bir anlamı var mıdır türünden bir stratejik soruyu aklımıza getirse bile, bence bu maddenin ya kaldırılması ya da daha demokratik bir içerik kazanacak şekilde değiştirilmesi lazım. Belki vatandaşlığı hiç tanımlamamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır ama mevcut değişiklik paketinde bu yönde de bir değişiklik girişiminin esamesi dahi okunmamaktadır. Hiç kimse bundan uzun bir zamandır söz etmiyor. Ne siyasiler arasında ne de genel kamuoyunda, bir süredir, sanki genel vatandaşlık tanımıyla ilgili meselemiz yokmuş gibi davranılmaya başladı bu da çok enteresan bir durum. Bir diğer sorun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin de tescil ettiği biçimde Türkiye de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin ihlali ile sonuçlanan birtakım uygulamalara neden olan Anayasa nın 24ncü maddesidir. Bu 24ncü madde Türkiye nin bir anlamda laiklik anlayışını düzenliyor. Özellikle son fıkrasında ama sorun oluşturan bu son fıkrasından ziyade 24ncü maddede yer verilen din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin zorunlu olması meselesidir. Bu zorunluluğun kaldırılması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti nin bu derslerin içeriğiyle ilgili yapmış olduğunu ileri sürdüğü değişiklikler, özellikle bu derslerin bu şekilde verilmesinden zarar gördüğünü düşünen Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını ortadan kaldırmamıştır. Bu yöndeki davalar devam ediyor. Hem Danıştay ın hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin verdiği kararlar Türkiye Hükümeti nin bu konudaki savunmalarının geçerli olmadığını ortaya koymaktadır ama bu konu- 119

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar da da bir şey yapılmamaktadır. Aynen nüfus kağıdında din hanesinin yazılmaması gerektiğini bildiren son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı üzerinde de kimsenin bir şey konuşmak, bir şey söylemek istemediği gibi. Ne olacak nüfus kağıtlarındaki din hanesi? Biz istersek yazdırmayabilirmişiz. Tersine istersek yazdırmalıyız veya isteyen yazdırmalı şeklinde bir düzenlemenin olması daha doğrudur çünkü öbür türlü, yazılmasını istemeyen beyan etsin denmesi halinde bizim kendimizin inancını açıklamak durumunda kalmamız gibi bir durum söz konusu olur ve hiç kimse inancını açıklamak zorunda bırakılamaz, bu bir insan hakkı, biliyorsunuz. Aynı prensip din dersleri konusunda da ilan edilmektedir ve mahkumiyetlerin çoğu bu meseleye dayanmaktadır. Bunların giderilmesi lazım. Aynı şekilde Anayasa nın 42nci maddesinde Türkçeden başka hiçbir dil okullarda ana dil olarak okutulamaz diye bir hüküm var. Bu hüküm de demokratik standartlara uygun bir vatandaşlık anlayışının önünde önemli bir engel olmaktadır. Bu hükmün de değiştirilmesi hatta bence kaldırılması gerekmektedir. Türkçeden başka hiçbir dilin ana dil olarak okutulamayacağından şöyle bir şey anlaşılıyor sanki ya da anlaşılabilir diyelim. Biraz zorlama bir yorum olacağının farkındayım ama böyle de bir manayı içeriyor. En azından Kürt sorununun tarafları bakımından özellikle de bazı Kürtlerin bu yöndeki algısını dile getirmek yerinde olacaktır. Sanki Türkçeden başka bir ana dil Türkiye Cumhuriyeti nde yokmuş gibi bir mana çıkıyor buradan. Böyle bir mana çıkmasa bile yasal düzenlemelere baktığımızda örneğin Kürtçe öğretilmesini filan serbest bırakan birtakım kanunlar çıktı 2005 yılında yanılmıyorsam ama bu kanunun adı dahi bir tuhaf çünkü Türkçe dışındaki dilleri ya yabancı dil olarak tarif ediyor veyahut da geleneksel olarak kullanılan dil ve lehçe diye söylüyor. 120

Prof. Dr. Levent Köker Kanunun adı: Yabancı Dil Eğitimi Ve Öğretimi İle Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun. Yani Kürtçe burada anadil olmuyor da, Kürtçe ya da Arapça bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının anadili değil de geleneksel olarak kullandığı bir dil veya Türkçenin bir lehçesi gibi tarif ediliyor. Bundan çok demokratik bir neticenin çıkmayacağı açık. Üstelik şöyle de bir durumumuz var. Türkiye Cumhuriyeti UNESCO nun üyesi ve UNESCO her sene benim bildiğim 21 Şubat ta anadil günü kutluyor Türkiye Cumhuriyeti bu anadil gününü kutluyor mu kutlamıyor mu bu anadil günü de resmi dillerin dışında kalan dillerin yaşaması, geliştirilmesi, kendisini gerçekleştirmesi, eğitim ve kültürü bu diller aracılığıyla öğretmesi filan gibi imkanların temin edilmesi bakımından önem verilen bir şey ve bizim bu anlayışta olmadığımız bu 42nci maddenin yazımından da, Kürtçe nin bir miktar serbestleştirilmesine dönük olarak çıkarılmış bazı yasal düzenlemelerdeki adlandırmalardan da anlaşılıyor. Şimdi son bir nokta. Bunlar benim özellikle işaret etmek istediğim Türkiye demokrasisinin daha derinleşmesi ve kapsamının genişlemesi bakımından özellikle işaret edilmesi gereken noktalar. Bir son nokta var belki burada. Ona da dikkat çekmeli. Anayasa nın 68nci maddesinin 4ncü fıkrasında siyasi partilerin kapatılma sebepleri yazıyor ve bu sebeplere de kimse dokunmuyor, yani Anayasa nın 68nci maddesinin 4ncü fıkrasında yazılı olan siyasi partilerin kapatılma sebepleri de aslında tümden kaldırılması gerekiyor hatta bizim gibi memleketlerde parti kapatmayı tümden kaldırmak yerinde bir yaklaşım olur. Hatta Alman dostlarımız bilmeyeceklerdir muhtemelen ama, örnek vereceğim. Ankara da, Kızılay meydanında bir göbek var. O göbekte bir de sola dönülmez işareti var. Muhtemelen o işaret şoförler 121

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar tarafından çok iyi anlaşılmıyor diye bir de kocaman tabela asmışlar. Sola dönmek yasaktır yazıyor. Ayrıca yazıyla, işaret yetmiyor diye. Bence, bunun gibi Türkiye de de Anayasa ya açıkça siyasi parti kapatmak yasaktır diye bir madde koymak yerinde olur ve böylece bunu herhangi bir yargı organının yorum (veya takdir) meselesi haline olmaktan bütünüyle çıkarmış oluruz. Ama biz ne yapıyoruz? İşte bu son birkaç dakikada da onu söyleyeyim isterseniz. Şimdi önümüzde bir Anayasa değişikliği meselesi var. Bu Anayasa değişikliği kısmi bir Anayasa değişikliği, bir bütüncül Anayasa yenilenmesi içermiyor. Bir defa şunu sormak gerekiyor bu değişikliği sahiplenenlere. Niçin kısmi bir Anayasa değişikliği? Yani neden bir bütüncül Anayasa değişikliği değil? Çünkü Türkiye biliyorsunuz veya hatırlayacaksınız, 2007 Cumhurbaşkanı seçimi sırasında yaşanan kriz üzerinden 22 Temmuz 2007 erken seçimlerine giderken, en başta AK Parti olmak üzere birçok parti Türkiye ye yeni sivil ve demokratik bir Anayasa vaadi ile seçime girdi. AK Parti nin, MHP nin filan seçim beyannamelerinin ilk sayfalarında hemen hemen aynı terimlerle sivil demokratik yeni bir Anayasa diye, böyle bir vaatle girildi ve yoğun olarak Anayasa tartışmalarıyla kamuoyunun meşgul olduğu bir mesele üzerinden seçim sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi nin %47 lik bir oy oranıyla adeta gel bu yeni Anayasayı yap şeklinde bir cevapla bu seçimden çıkıldı. Üstelik seçime katılma oranı %85 in üzerindeydi ve Türkiye de çok az rastlanan bir temsil oranıyla kullanılan oyların %87 sinden fazlası sandalye karşılığı buldu. Yani şu anki parlamento 22 Temmuz da öyle bir oluştu ki, hem Anayasa tartışmaları üzerinden oluştu ve hem bu kadar büyük bir temsil gücüyle oluştu ve o tarihten itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi bir türlü nasıl yeni bir Anayasa istediğini, nasıl bir yeni Anayasa düzenlemesini öngördüğünü bize 122

Prof. Dr. Levent Köker açıklamadı. Açıklamamakla kalmadı bir de Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte Anayasanın iki maddesini, 10ncu ve 42nci maddelerini değiştirmeye yöneldiler. Bu değişikliğin gerekçesi de üniversitede halen devam etmekte olan başörtüsü yasağının kaldırılması idi. Fakat yapılan değişikliklerin bana sorarsanız bu yasağı kaldırmakla hiçbir alakası yoktu. Fakat aynı absürdlük içinde Anayasa Mahkemesi de anılan değişikliklerin bu yasağı kaldıracağından bahsederek, yasağın kaldırılmasının da laiklik ilkesinin altını oyacağı gerekçesiyle bu değişiklikleri iptal etti. Yani iptal ne kadar yanlış ve gayrihukuki idiyse, değişiklikler de o kadar yanlıştı. Şimdi ikinci defa Adalet ve Kalkınma Partisi geçen 3 yıl sonra yine bütüncül bir Anayasa paketinin ne olduğunu açıklamaktansa Anayasada bölük pörçük değişiklikler yapmaya yöneliyor. Bunların özünde 3 maddenin oluşturduğunu biliyorduk. Herkes öyle söylüyordu. Osman Can da zannederim konuşmasında kısmen buna temas etti. İşte Anayasa Mahkemesi nin kompozisyonunun değiştirilmesi, HSYK nın kompozisyonunun değiştirilmesi ve siyasi parti kapatmanın zorlaştırılması. Tabi bu üçüncü konu Türkiye Büyük Millet Meclisi nden geçmedi. Bence iyi de oldu çünkü siyasi parti kapatmayla ilgili değişikliğin de bence demokratik standartları yakalamaktan son derece uzak bir görüntüsü vardı. Bir defa garip bir biçimde dava açılma anında Türkiye Büyük Millet Meclisi nde grubu bulunan siyasi partilerin her birinden 5 er üye alacaksınız da o komisyon karar verecek. Niye Türkiye Büyük Millet Meclisi nin tümü nitelikli çoğunlukla veya bilemediniz salt çoğunlukla buna karar vermiyor? Bunu anlamak mümkün değil. İkincisi parti kapatma sebeplerini ortadan kaldırmıyorsun. Parti kapatma sebepleri o kadar geniş, muğlak ve içine herşeyi doldurabileceğiniz şekilde ifade edilmiştir ki Türkiye 123

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar Anayasası nda, ister bir komisyon karar versin, ister bir başsavcı tek başına karar versin her durumda herhangi bir siyasi parti için kapatma davası açabilecek soyutlukta, genişlikte ve muğlaklıkta ifadeler var. Bunlara niye dokunulmuyor mesela? Anlaşılır gibi değil. Neyse ki bu geçmedi. Şimdi gene kendi parti kapatma rejimimizle başbaşayız. Bu rejim bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nde defalarca, arka arkaya mahkum olmamıza neden olmasına rağmen hiç kimse bunun aslını değiştirmeye yönelmiyor. AK Parti de dahil. Geri kalanlar ise, örnek olduğu için söyledim, Anayasa Mahkemesi nin ve HYSK nun kompozisyonu ile ilgili değişikliklerde 1961 Anayasasının ilk halinin çok gerisindedir. Dolayısıyla ben onları herhangi bir biçimde demokratikleştirici değişiklikler olarak görmüyorum. Yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesi büyük bir çelişkidir Anayasa değişiklikleri ile, çünkü Türkiye de zaten parlamenter sistemle bağdaşmayacak ölçüde güçlü yetkileri olan bir Cumhurbaşkanı vardır. Bu Cumhurbaşkanının bu kadar güçlü yetkilere sahip olması yasama yürütme ve yargıyla ilgili güçlü yetkilere sahip olması Orgeneral Kenan Evren e göre bu elbisenin biçilmiş olduğunu bize anlatıyor. Ama şimdi Özal dan sonra ve Demirel den sonra gene bir sivil Cumhurbaşkanı var ve üstelik bu Cumhurbaşkanı şimdi halk tarafından seçilecek. Acaba yetkileri giderek artırılan bir Cumhurbaşkanı ile birlikte bu Anayasa değişlikleri üzerinden Türkiye başkanlık sistemine mi kaydırılmak isteniyor? diye bir soru meşru olarak aklımıza geliyor. Çünkü bu değişiklik paketi mecliste görüşülürken Sayın Başbakan iki defa kameralar önünde, televizyon ekranlarında gazetecilere 2011 seçimlerinde halkımdan başkanlık sistemi için yetki isteyeceğim diye açıklamada bulundu. Şimdi eğer başkanlık sistemi için Türkiye halkından yetki istemek durumu varsa 124

Prof. Dr. Levent Köker 2011 seçimlerinde ve Sayın İçişleri Bakanı nın da defalarca telafuz ettiği üzere 2011 seçimleri bir Anayasa seçimi olacaksa, 2007 anayasa seçimleri değil miydi gibi bir soru geliyor akla. 2007 seçimleri de bir Anayasa seçimiydi. 2011 seçimi bir Anayasa seçimi olacaksa ve bu seçim sürecinde başkanlık sistemi için yetki istenecekse o zaman bu şimdi yapılan değişikliklerin manası nedir? Çünkü öyle anlaşılıyor ki başkanlık sistemi için yetki istenecek ve alınırsa o zaman yepyeni bir anayasa yapmak lazım yani 82 Anayasası nın biraz daha değiştirilerek başkanlık sistemine çevrilmesi iyice absürd olacak. Dolayısıyla yeni bir Anayasayla başkanlık sistemi ancak inşa edilebileceğine göre çünkü başkanlık sisteminin demokratik bir netice verebilmesi için Türkiye de federasyonu da düşünmek lazım ama bu pek telafuz edilmiyor. Federasyonun olmadığı başkanlık sistemleri maatteessüf askeri ya da sivil diktatörlüklerle sonuçlanmıştır; başkanlık sisteminin tarihsel pratiği özetle budur. En belirgin başkanlık sistemi, tutarlı demokratik başkanlık sistemi Amerika Birleşik Devletleri sistemidir. O da biliyorsunuz başkanlık federal yönetimde merkezi devletteki uygulanan modelin hemen hemen aynısının eyaletlerde de yani federe devletlerde de aynen uygulandığı bir modeldir. Amerikan modeline dönük bir değişiklik isteniyorsa bilemiyoruz. Şimdi, son bir iki husus daha bu paketle ilgili. 2008 de yapılan 10ncu ve 42nci maddedeki değişiklikler meclisteki 411 milletvekilinin oyuyla kabul edilmişti. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi nin dışında Milliyetçi Hareket Partisi grubu ve onun dışında işte o zamanki DTP grubu filan da destek vermişti yani toplumun önemli bir kesimini temsil eden güçler 2008 değişikliklerine destek vermişlerdi ama şimdi yapılan değişiklikler sadece Adalet ve Kalkınma Partisi nin grubunun oylarıyla gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla bu değişiklikler hazırlanışları 125

Türkiye deki Güncel ç Siyasi Geliflmeler: Anayasa De iflikli i Tart flmalar açısından da bana sorarsanız sadece Adalet ve Kalkınma Partisi nin istediği değişiklikler niteliğindedir. Tabi referandum sonucunun, referandum olup olmayacağı ayrı bir konu ama referandum sonucunun bu yönde tecelli edip etmeyeceği ayrı bir meseledir ama bunun Adalet ve Kalkınma Partisi grubuna münhasır yani sadece onlarla belirlenmiş bir Anayasa değişikliği olduğu da söz götürmez. Sözlerimi şöyle bitireyim isterseniz: Anayasa Mahkemesi bir karar verecek. Önce, bu davayı görüşüp görüşmemeye karar verecek. Osman Can ın söylediği gibi. Görüşmeye karar verirse de bazı maddeleri tümünü veya bir bölümünü falan iptal edebilir yine 2008 de yaptığı gibi ve bunu referandum öncesinde yapabilir. Hukuken bunu yapabilir mi diye sorarsanız? O konuda kesin bir şey söylemem doğru olur mu şu aşamada bilmiyorum ama bence şu aşamada yapmaması daha yerinde olur. Ama yaparsa da şaşırmayacağız çünkü 2008 de de iptal edememesi gereken veya yetkisini aşarak iptal ettiği Anayasa değişiklikleri söz konusuydu. Marx ın bir sözüyle bitireyim. İsterseniz bunu İngilizce söyleyim, belki Alman dostlarımız da anlar, tercüme zor olabilir: History repeats itself. First time it s tragedy. Second time it s farce diyor Marx. Yani, Tarih tekerrür eder. İlkinde trajedi ikincisinde ise fars ya da komedi diye çevirmemiz lazım. Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı veririse, ben de kendi payıma biraz güleceğim diye düşünüyorum. 126