İKİNCİ CUMHURİYET TE TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ Nİ KURMAK

Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Kerkük, Telafer, Kerkük...

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya!

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

İTKİB Tekstil, Deri ve Halı Şubesi

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Dünya siyasi, ekonomik sorunların daha da arttığı, kutuplaşmanın ve karşıtlığın güçlendiği bir dönemi yaşıyor.

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Araştırma Notu 15/179

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE DE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASI : ULUSLARARASI DOĞRUDAN YATIRIMLARA ETKİLER RAPORU

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

Amerikan Stratejik Yazımından...

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE İHRACAT STRATEJİK PLANI

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Devrim Öncesinde Yemen

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

DÜNYADA İSTİHDAM VE SOSYAL DURUM - EĞİLİMLER (WESO) 2016

Türkiye Makine ve Teçhizat İmalatı Meclisi

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

NKP

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SORUNSUZ ALAN KALDI MI?

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

KÜRT SİYASETİNDE TARİHİ FIRSAT SÖYLEMİ VE ANALİZİ MAYIS 2009

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

2014 YILI ŞUBAT AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

Türkiye nin Milli Güvenliği: Durum ve Gelecek

Tabloda görüldüğü gibi, 2002 yılında, sektörlerin istihdam içerisindeki payları azalmıştır.

BANDIRMA AB YOLUNDA PROJESİ ANKET SONUÇLARI DEĞERLENDİRMESİ

2012 YILI AĞUSTOS AYINDA HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ 9. KONGRE KARARLAR

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

ÇİMENTO SEKTÖRÜ

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

Finansal Krizden Bu Yana Dünya Ticaretinin En Kötü Yılı : 2015

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Cam Sektörü 2013 Yılı Değerlendirmesi

Türkiye de Yabancı Bankalar *

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Suriye Üzerindeki Şeytan Üçgeni: ABD-Rusya-Türkiye

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI ŞUBAT AYI İHRACAT PERFORMANSI. Genel ve Sanayi İhracatında Tekstil ve Hammaddeleri Sektörünün Payı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU ARALIK 2018 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

Dış Ticaret Verileri Bülteni

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

Transkript:

TÜRKİYE KOMÜNİST HAREKETİ KURULUŞ KONGRESİ TASLAK RAPORU (Bu taslak rapor Kuruluş Kongresi ni sunulmak üzere Parti Konferansı nda hazırlanmıştır) İKİNCİ CUMHURİYET TE TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ Nİ KURMAK

1. Bölüm: EMPERYALİZM, BÖLGESEL DİNAMİKLER VE TÜRKİYE NİN DIŞ POLİTİKASI I. SON BİR YILIN DEĞERLENDİRMESİ VE MEVCUT DURUM A) Dünya değerlendirmesi ve emperyalizm 1. Emperyalist sistemde kriz dinamikleri devam etmiştir. 2. Emperyalist sistem içinde aynı zamanda krize karşı dinamikler de ortaya çıkmış ve gelişmiştir. 3. Kriz dinamikleri Rusya-Çin yakınlaşmasının önünü açmıştır. B) Bölgesel dinamikler 1. Türkiye yi çevreleyen coğrafyalardaki krizlerde de çözüm değil çatışma eğilimi artış göstermiştir. 2. Ortadoğu da sınırların değişmesi ihtimali artmıştır. 3. Ortadoğu da ABD bölgesel aktörlere alan açmaya devam etmiştir. 4. Emperyalist devletler bir kez daha NATO yu aktif olarak devreye sokmaya başlamıştır. 5. IŞİD Ortadoğu da emperyalizme ve bölgesel gerici güçlere alan açmaya devam etmiştir. 6. Suriye nin bölünmesi ihtimali güç kazanmıştır. 7. Suriye de BAAS ve PYD öncülüğünde devam eden direnişler bölge halklarının geleceği için önemlidir. 8. Bağımsız bir Kürt devletinin kuruluş sürecinde yeni bir aşamaya doğru gidildiğine dair veriler birikmektedir. C) Türkiye nin dış politikası 1. Yeni Osmanlıcı dış politika yeni bir çıkış sergileyememiştir. 2. Suriye politikası tarihteki en büyük suçlardan birini oluşturmaya devam etmiştir. 3. ABD ile oluşan konjonktürel farklılıklar AKP nin işbirlikçiliğini gölgelememiştir. 4. Rusya ve İran ile ekonomik ilişkiler dış politikayı sınırlandırmaya devam etmiştir. II. ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM İÇİN OLASILIKLAR VE GÖREVLER A) Dünya ve emperyalizm 1. Kriz dinamikleri ve kriz karşıtı dinamikler güçlenecek. 2. ABD saldırganlığının artacağına dair işaretler birikmektedir. B) Bölgesel dinamikler 1. Ortadoğu daki çatışma durumu devam edecektir. 2. Suriye de geçici bir ateşkes ve bölünme ihtimal dahilindedir. 3. Kürt devleti kurulması doğrultusunda yeni adımlar atılması ihtimal dahilindedir. C) Türkiye nin dış politikası 1. Yeni bir dış politika açılımı mümkün görünmemektedir. 2. Maceracı adımlar atılması ihtimal dahilindedir. 3. İran ile varılan anlaşma ekonomik ve siyasi ranta çevrilmeye çalışılacaktır.

2. Bölüm: TÜRKİYE SİYASETİ, MEVCUT DURUM VE OLASILIKLAR I. KRİZ KOŞULLARINDA BURJUVA SİYASETİNE DEVRİMCİ MÜDAHALE KANALLARI 1. İkinci Cumhuriyet in yerleşme ve konsensüs sorunu devam etmektedir. 2. İkinci Cumhuriyet in kriz başlıkları şekillenmektedir. 3. Sermaye egemenliği İkinci Cumhuriyet te krize karşı adımlar atmaya da başlamıştır. II. KRİZ KOŞULLARINDA DEVRİMCİ MÜDAHALE İÇİN GÖREVLER A) Kürt sorununa sosyalist bakış ve devrimci siyaset 1. Partimizin Kürt sorununa bakışı sağlıklıdır. 2. Kürt siyasi hareketine yaklaşımdaki ana başlıklar. 3. Kürt sorununda temel yaklaşım Sosyalist Cumhuriyet te birliktir. 4. Kürt siyasi hareketi tarihsel gelişimi içinde düzen içi kulvarda pozisyon değiştirmektedir. 5. Kürt siyasi hareketi biçimsel açılımlarla değerlendirilemez. 6. İçerik olarak İkinci Cumhuriyet e entegrasyon gündemdedir. 7. Sosyalist hareket için belirleyici nokta Kürt ulusu içinde oluşacak sınıfsal ayrışmadır. 8. Kürt emekçilerinin mücadelesi anti-emperyalizm ve gericilik karşıtlığının bütünlüğü ve sosyalizm mücadelesi üzerine kurulmalıdır. 9. Federasyonun ya da özerklik, kapitalizm koşullarında, biçimsel bir anlamdan öteye geçmeyecektir. 10. Müzakere sürecinde güncel durum ve ana yaklaşımlar B) Alevilerin gericileştirilerek asimilasyonu tehlikesine karşı laiklik mücadelesi eşit yurttaşlık hakkının tek yoludur. 1. İkinci Cumhuriyet Alevileri kapsayamamıştır. 2. Alevilerin İkinci Cumhuriyet te yeri yoktur. 3. Düzen Alevileri gericileştirerek asimile etmek istemektedir. 4. Alevi yurttaşlarımızı yeni bir cumhuriyet için mücadeleye çağırıyoruz. C) Örgütlü siyasetin temel taşıyıcılarından biri olarak kadınlar 1.İkinci Cumhuriyet in dayatmalarına karşı laikliğin ve özgürlüğün savunusunda kadınlar ön planda olacaktır. 2. Gericiliğin en önemli kavga konularından birisi kadınlardır. 3. Kadınlar her zaman mücadelenin en ön saflarında yer almışlardır. 4. Kadın mücadelesi alanında büyük bir siyasal ve ideolojik boşluk bulunmaktadır.

D) İşçi sınıfı ve siyasal görevlerimiz 1. İşçi sınıfı içinde örgütlenmek ve yeni bir sınıf hareketinin mayasını çalmak bugün partinin en temel görevidir. 2. İşçi sınıfının bugünkü durumu gerçekçi bir yaklaşmla ele alınmalıdır. 3. Sendikalar sınıf içinde itibar kaybetmiştir. 4. İşçi sınıfı içinde öncü bir kol yaratmak 5. Sınıfa seslenirken sosyalist ideoloji geriye çekilemez. 6. İşçi sınıfı hareketinde önümüzdeki dönem somut ve güncel görevler. E) Gençliğin partili mücadelesi ve gençlik hareketi 3. Bölüm: İKİNCİ CUMHURİYET TE SOSYALİST HAREKETİN YENİDEN İNŞA SORUNU I. SOSYALİZMİN İNŞA SORUNU VE TKH A) Türkiye Komünist Partisi nin mirasını geleceği taşımak 1. TKP 12 Eylül sonrasının en önemli devrimci çıkışlarından biridir. 2. 12 Eylül sonrası likidasyona direnen TKP nin, Haziran Direnişi nin önünün açılmasında da anlamlı katkısı olmuştur. 3. TKP ismi yeniden siyaset sahnesine döndürülmelidir. B) Türkiye Komünist Hareketi Mücadelenin neresinde? 1. TKH, Türkiye sosyalist hareketinde belirleyici ve siyasette etkili bir konumdan şu an için uzaktır. 2. Partimiz, TKP çizgisinden kopuşu değil ileri çıkışı temsil ediyor. 3. Türkiye Komünist Hareketi nin misyonu C) Türkiye Komünist Partisi nin kurulması ve sosyalist hareketin yeni atılımı II. HAZİRAN DİRENİŞİ, TOPLUMSAL SİYASET VE HAZİRAN HAREKETİ 1. Haziran Direnişi yeni bir evreye taşınmalıdır. 2. Haziran Direnişi liberalizmi zayıflatmıştır. 3. Haziran Direnişi nin kazanımları önemlidir, eksiklerinden ders çıkarılmalıdır. 4- Haziran Hareketi ile Parti arasındaki ilişki net bir şekilde tarif edilmelidir. KARAR ÖNERİLERİ

1. Bölüm: EMPERYALİZM, BÖLGESEL DİNAMİKLER VE TÜRKİYE NİN DIŞ POLİTİKASI I. SON BİR YILIN DEĞERLENDİRMESİ VE MEVCUT DURUM A) Dünya değerlendirmesi ve emperyalizm 1. Emperyalist sistemde kriz dinamikleri devam etmiştir. Emperyalist sistemin kriz dinamikleri geçtiğimiz bir yıl boyunca devam etmiştir. Farklı düzlemlerde devam eden bu dinamiklerin yarattığı sıkışma da yine son bir yıl boyunca farklı alanlarda değişik boyutlarda sonuçlar üretmiştir. Geçtiğimiz yıllarda emperyalist merkezlerde ortaya çıkan ekonomik krizin etkileri bugün sistemin genelinde farklı alanlarda devam etmektedir. Yatırım ve verimlilik artışındaki sınırlılık, kâr oranlarındaki sıkışma, sistemin genelinde büyüme ve istihdam yaratma kapasitesini sınırlandırmaya devam etmektedir. Bu sınırlar, uygulanan para politikalarıyla da birleşince, ekonomide spekülasyonların kapladığı büyük alan varlığını korumayı sürdürmektedir. Bu durumun bir diğer sonucu ise kapitalist sistemin yine kendi yarattığı işsizlik ve yoksulluk eğilimini tersine çevirecek bir süreci başlatamamasıdır. Geçtiğimiz yıl boyunca krizin daha fazla öne çıkmaya başlayan bir yönü ise eşitsiz dağılımı olmuştur. Farklı kapitalist ekonomiler arasında krizin etkileri geçmiş yıllarda da eşitsizlik gösterirken, son bir yılda bu eşitsizlikte büyük bir artış gerçekleşmiştir. Bu bağlamda sistemin bütünündeki kriz dinamiklerine rağmen, emperyalist hiyerarşinin üst basamaklarındaki ekonomilerin en azından ekonomik göstergelerindeki iyiye gidiş artarak devam etmiş, bunun karşısında, alt basamaklardaki ekonomilerde kötüye gidiş de artarak sürmüştür. ABD nin dünya hegemonyasında bir süredir yaşamakta olduğu sıkışma da geçtiğimiz bir yıl boyunca sürmüştür. Emperyalist sistem içindeki siyasi ve ekonomik gerilimler ve rekabet bu süre boyunca devam etmiş, sonuçları ise farklı şekillerde görülmüştür. Diğer yandan emperyalist devletlerin müdahalelerine yönelik hem sistem içi, hem de sistem karşıtı direnç farklı coğrafyalarda devam etmiş ve artış eğilimi göstermiştir. Sonuç olarak, farklı düzlemlerde devam etmekte olan bu kriz dinamikleri işçi sınıfı için bir yandan savaşlar, yoksulluk ve açlık yoluyla yıkım potansiyeli barındırmakta, diğer yandan işçi sınıfının kurtuluşu için komünist hareketin müdahale edebileceği alanı genişletmektedir. Komünist hareketin gerçekleştireceği bu müdahale, kapitalizmin getirdiği yıkımın önlenmesi ve sosyalizm mücadelesinin güçlendirilmesi için tek gerçekçi yoldur. Özetle, dünyanın her yerinde kapitalizmin getirdiği yıkım karşısında komünist hareket işçi sınıfı ve insanlığın biricik kurtuluşunun hâlen tek temsilcisidir. 2. Emperyalist sistem içinde aynı zamanda krize karşı dinamikler de ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Geçtiğimiz bir yıl, emperyalist hiyerarşinin üst basamaklarındaki devletlerin yaşanmakta olan çok boyutlu krize karşı attığı bir dizi adıma tanıklık edilmiştir. Kriz dinamiklerinin varlığını sürdürdüğü bu süre boyunca, emperyalist devletler giderek artan bir şekilde bu kriz dinamiklerine karşı gözle

görülür çareler aramıştır. Bu arayışın sonucunda, kökleri daha önceye dayanan kriz çözücü adımlar hız kazanmış, kısmi sonuçlar elde edilmeye, başka bir ifadeyle, sistem içinden kriz karşıtı dinamikler çıkmaya başlamıştır. Bu dinamikler söz konusu olduğunda, emperyalizmin ekonomik ve siyasi yönelimleri arasındaki ilişki özellikle önem kazanmaktadır. Emperyalist devletler bu nesnel kriz dinamiklerine karşı siyasi ve ekonomik adımlar atmaya başlamış, bu iki düzlem arasında her zaman doğrusal bir ilişki olmamıştır. Bunun en açık örneği Çin ile yaşanan ilişkilerde görülebilmektedir. Çin ile yüksek düzeyde ekonomik ilişkisi bulunan ABD, siyasi alanda giderek daha fazla karşı karşıya gelmektedir. Bu iki düzlem arasındaki doğrusal olmayan duruma rağmen, partimiz burada bütünlüklü bir bakış açısına sahip olmak zorundadır. Bu bağlamda ekonomik dinamikleri ihmal eden siyasetçiler ile tek başına ekonomik değerleri veri alan ekonomist yaklaşımlar aynı kapıya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle, emperyalist devletlerin öznel siyasi müdahalelerine alan bulunduğu hesaba katılacak, ancak bu alanın emperyalist devletlerin içindeki, kendi aralarındaki ve müdahale edilen bölgedeki ekonomik dinamikler tarafından sınırlandırıldığı/şekillendirildiği/koşullandırıldığı bütün değerlendirmelerde hesaba katılacaktır. Bu değerlendirmeler ışığında, emperyalist sistem içindeki kriz karşıtı dinamiklerin geçtiğimiz dönemde dünya komünist hareketinin müdahale alanını daraltmadığı ve ilk maddede ifade edilen müdahale imkânlarının son bir yıl boyunca varlığını sürdürdüğü görülmüştür. Komünist hareket, üzerine düşen görevleri yapabilmek ve gerekli müdahaleleri gerçekleştirebilmek için, güçlenmekte olan bu kriz karşıtı dinamikleri daha fazla hesaba katmak zorundadır. Emperyalist devletlerin krize karşı çare olarak atmaya başladığı adımlar şu ana başlıklarda toplanmaktadır: i- Sistem içi rakiplere yönelik karşı müdahaleler yoğunlaşmıştır. ABD nin başını çektiği emperyalist sistem, yaşadığı kriz karşısında sistemle entegrasyonda sorunları bulunan Rusya ve Çin e karşı son bir yılda artan düzeyde siyasi, ekonomik ve askeri adımlar atmıştır. Emperyalist devletler bu adımlar sayesinde bir yandan sistemin yaşadığı sıkışma karşısında farklı siyasi arayışların önünü kesmek istemiş, bir yandan da potansiyel sistem içi rakiplerin kriz döneminde çıkış yapmasını erkenden önlemeyi amaçlamıştır. Bu adımlar, son bir yıl içinde farklı coğrafyalarda devam eden ve yeni ortaya çıkan kriz ve çatışmaların hemen hepsinde ağırlığı artan bir parametre olmuştur. Bu kapsamda ABD, Rusya ve Çin e karşı sırasıyla Doğu Avrupa ve Pasifik teki askeri varlığını son bir yıl içinde artırmayı sürdürmüştür. ii- Merkezdeki ekonomiler daha fazla korunmaya başlamıştır. Sistemin genelinde etkileri devam eden ekonomik krize karşı emperyalist ülkelerin sermaye sınıflarının giderek daha fazla almaya başladığı bir önlem de, hiyerarşinin en üst basamağındaki ekonomilerin güvenceye alınması olmuştur. Bu bağlamda ABD, İngiltere ve Almanya ekonomileri, temel ekonomik göstergeler düzeyinde düzelme eğilimini artırarak sürdürmektedir. Bu göstergelere rağmen, düzelmenin yapısal olmadığı, geçici olduğu ve kriz dinamiklerinin bu ekonomilerde de varlığını sürdürmekte olduğuna dair işaretler bulunmaktadır. Bunun karşısında ise Yunanistan dan ibaret olmayan örneklerde, sistemin

daha alt basamaklarında krizin etkilerinin yine eşitsiz bir şekilde dağıldığı, İtalya gibi örneklerde ise düşük büyüme oranlarının sürdüğü görülmektedir. iii- Düşman tanımı daraltılmış ve ittifak politikası yenilenmiştir. Emperyalist devletlerin geçmişte birden fazla cephede aynı anda savaşması ve çok fazla düşman kazanması, sistem üzerindeki basıncı yüksek düzeylere çıkarmıştır. ABD bu nedenle, geçmişte işaretleri verilen bir politikayı bu yıl daha fazla uygulamaya başlamış, düşman tanımını daraltmaya ve yeni ittifaklar edinmeye yönelmiştir. Bu bağlamda, İran ile nükleer müzakerelerinde sonuç alma noktasına gelinmesi, Küba ile ilişkilerin normalleştirilmesi gibi adımlar büyük önem taşımaktadır. Bu iki örnekteki devletlerin en yakın müttefikleri olan Venezuela ve Suriye ye yönelik düşmanlığın eş zamanlı olarak artırılması ise, ABD nin kendisine karşı yeni ittifak oluşumlarını engellemeye çalıştığını ve asimetrik bir diplomasi yürütmekte olduğunu göstermektedir. iv- Emperyalist örgütlerin kurumsal genişlemesi yavaşlayarak somut/tekil durumlara odaklanmıştır. Emperyalist devletlerin karşılaştığı direncin büyüklüğünün bir nedeni, geçmiş yıllardaki orantısız ve aşırı genişleme eğilimi olmuştur. Emperyalist devletler bu nedenle, kurumlarının genişleme sürecini büyük oranda yavaşlatmış veya somut örneklerle sınırlandırmıştır. Bu bağlamda, AB nin genişleme sürecinin yavaşladığı ve sınırlarına yaklaştığı görülmüştür. NATO ise birinci maddede belirtilen, Rusya ya karşı hamleler konusunda somut ve tekil genişleme adımları atmayı sürdürmektedir. Bu kurumsal genişlemenin büyük oranda durması, emperyalizmin sömürü, savaş yanlısı, gerici, milliyetçi ve mezhep düşmanlıklarını körükleyen niteliklerinde bir azalmaya neden olmamaktadır. Aksine, AB nin emekçi düşmanı, NATO nun militarist yönü son bir yılda özellikle Doğu Avrupa da daha gözle görülür hale gelmiştir. Kurumsal genişlemenin durmasının bir nedeni de yarattığı ek maliyetlerden kurtulma çabası olmuştur. v- Zayıf halkalarda faşist ve reformist partilerin teşvik edilmesi eğilimi güçlenmiştir. Zayıf halka ve zayıf halka adayı ülkeleri sisteme bağlayan ekonomik ve politik bağlarda yaşanan aşınma ve merkez partilerin yaşadığı çöküş, bu ülkelerde siyasal alanda kutuplaşmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Krize karşı oluşan emekçi tepkisini dindirmek için özellikle Alman emperyalizminin tercih ettiği yol, bir yandan tepkinin düzen içi kanallarda temsil edilmesinin teşvik edilmesi, diğer yandan da şiddet yoluyla tehdit altında tutulması olmuştur. Geleneksel havuç-sopa politikasının günümüzdeki güncel hali olan bu yöntem, emperyalistlerin yoktan var ettiği bir durum değil mevcut nesnelliğe müdahalesidir. Bu müdahale, bir yandan sistemden olası kopuşları engellemek, bir yandan da kopuş gerçekleşmesi durumunda bunun sistem içi rakiplere veya sosyalist harekete alan açmamasını sağlamak gibi kimi hedeflere sahiptir. 3. Kriz dinamikleri Rusya-Çin yakınlaşmasının önünü açmıştır. ABD nin potansiyel sistem içi rakipler olarak Rusya ve Çin e karşı tutumunda son bir yılda önemli adımlar atması, bu iki devletin her alanda işbirliği ve yakınlaşma eğilimini yine son bir yıl içinde artırmıştır. Şangay İşbirliği Örgütü henüz NATO nun muadili sayılabilecek bir düzeyde değildir.

Ancak, bu süreçte yapılanmayı sürdürmüştür. Bu yakınlaşma ve yapılanma, Çin ve Rusya nın ayrı bir kutup oluşturup oluşturamayacağına dair tartışmaları da bir kez daha gündeme getirmiştir. Artan gerilim ve rekabete karşın, bu iki ülkede serbest piyasa egemenliği ve emperyalist ülke sermayelerinin yüksek düzeydeki varlığı, ayrı bir kutup ve kopuş ihtimalinin şimdilik gündemde olmadığını göstermektedir. B) Bölgesel dinamikler 1. Türkiye yi çevreleyen coğrafyalardaki krizlerde de çözüm değil, çatışma eğilimi artış göstermiştir. Doğu Avrupa da, Kafkaslar da ve Ortadoğu da yaşanan çatışmalar ve krizlerde, geçtiğimiz bir yıl boyunca bir çözüm emaresi görülmediği gibi, aksine artış ve derinleşme eğilimi öne çıkmıştır. Doğu Avrupa da Ukrayna krizi hem bir iç savaşa ve hem de bir NATO-Rusya gerilimine dönüşmüştür. Kafkaslar da bir yandan cihatçı örgütlerin faaliyetleri artış göstermiş, bir yandan da NATO yine Karadeniz e ağırlık vermeye başlamıştır. Ortadoğu da ise bölgenin krizlerine Yemen krizi eklenmiş, öte yandan çatışmalar söz konusu olduğunda, hiç bir anlaşmaya varılamamıştır. İran ile batılı devletler arasındaki müzakerelerde ilerleme kaydedilmesi gibi örnekler bu genel eğilimin istisnası olmakla birlikte, bu gelişmelerin ne kadar kalıcı olacağı belirsizdir ve kısa sürede tersine dönme ihtimali yüksek bir olasılıktır. 2. Ortadoğu da sınırların değişmesi ihtimali artmıştır. ABD nin Büyük Ortadoğu Politikası olarak bilinen genel politikası geçtiğimiz yıllarda başarıya ulaşamamış olsa da, bu politikanın bir unsuru olan Ortadoğu da sınırların değiştirilmesi konusunda son bir yılda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu bağlamda, Irak-Suriye sınırının bütünüyle IŞİD kontrolüne geçmesi, Türkiye-Suriye sınırının ise AKP tarafından cihatçılar için serbest geçiş bölgesi haline getirilmesi yeni bir harita oluşturulması doğrultusundaki sürecin parçaları olarak görülmektedir. Irak ve Suriye nin parçalanması olasılığının son bir yılda artması da bu yöndeki gelişmelere örnek oluşturmaktadır. 3. Ortadoğu da ABD bölgesel aktörlere alan açmaya devam etmiştir. ABD emperyalizmi geçtiğimiz bir yıl boyunca Ortadoğu daki askeri varlığını arttırmamış, ancak bunun yerine bölgesel işbirlikçilerine siyasi, askeri ve ekonomik yardım sunmaya devam etmiştir. Bu konuda özellikle silah yardımı ve askeri eğitim faaliyetlerinde gözle görülür bir artış gerçekleşmiştir. ABD bu bağlamda hem bölgesel çatışmaları körüklemeye devam etmiş, hem de kendi savaşları için işbirlikçi unsurları daha fazla kullanmaya yönelmiştir. Irak ta Bağdat hükümeti ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ne bağlı askeri birliklere verilen eğitim, Ürdün de ve Türkiye de cihatçı unsurlara verilen askeri eğitim çalışmaları bu anlamda önemlidir. Öte yandan Türkiye, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi devletlerde yeni işbirlikçi unsurların eğitilmesini kapsayan Eğit-Donat Programı nın başlatılması, bölge halkları için büyük bir tehdit unsurudur. Bölgesel aktörlere açılan alan kapsamında Suudi Arabistan ın inisiyatif alarak yeni bir Sünni eksen oluşturmak için adım atması, Yemen e yönelik saldırılar gerçekleştirmesi ve Türkiye nin de bu

eksene davet edilmesi, önemli adımlar olmuştur. İşbirlikçilerin oluşturduğu bölgesel ittifaklar, emperyalistlerin tam onayı ve desteğiyle hayata geçirilmiştir. 4. Emperyalist devletler bir kez daha NATO yu aktif olarak devreye sokmaya başlamıştır. 2000 li yıllarda askeri müdahalelerde geri plana çekilen NATO, hem Avrupa da siyasi birliğin sağlanması, hem de askeri maliyetlerin ABD dışındaki ülkelere dağıtılması amacıyla, son bir yılda daha fazla kullanılmaya başlamıştır. Rusya ya karşı NATO nun Ukrayna da askeri eğitim vermesi, silah sağlaması ile birlikte Baltık Ülkeleri nde ve Doğu Avrupa da askeri gücünü artırmaya gitmesi, Türkiye nin yakın çevresindeki önemli gelişmeler arasındadır. NATO nun buradaki en önemli işlevi, emperyalistler arasındaki birliği sağlamak ve Rusya konusunda olası iç anlaşmazlıkları önlemek olmuştur. 5. IŞİD Ortadoğu da emperyalizme ve bölgesel gerici güçlere alan açmaya devam etmiştir. Suriye ve Irak ta yaptığı kitlesel katliamlarla gündeme gelen IŞİD e karşı geçtiğimiz yıl ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyonun, hava saldırıları gerçekleştirmesi önemli bir gelişme olmuştur. Buna rağmen, IŞİD in silah tedariki ve lojistik destek kaynaklarının ABD müttefiklerinin topraklarından yapılması, örgütün eylemlerinin siyasi etkisi, örgüte batılı devletlerden katılımın yoğunluğu, Türkiye ve Suudi Arabistan ın kaynak ve personel sunduğuna dair veriler, bu durumun en açık göstergeleri olmuştur. Bu tabloda görüleceği üzere, ABD bir kez daha yaratılmasına kendisinin de katkı koyduğu bir canavara karşı, kendisini kurtarıcı olarak dayatan bir siyaset izlemektedir. 6. Suriye nin bölünmesi ihtimali güç kazanmıştır. Suriye de geçtiğimiz yıl boyunca da devam eden savaşta, sahadaki güç dengesi salınım göstermiş ve bir denge durumu oluşmamıştır. Tarafların kesin üstünlük kazanamadığı bu süreçte, çatışmaların durdurulmasına yönelik diplomatik görüşmelerin sonucu ile birlikte, var olan duruma bakarak bir ateşkes gerçekleşmesi halinde Suriye nin fiilen bölüneceğine dair işaretler ortaya çıkmıştır. Ülke şu anda en genel haliyle BAAS, cihatçı örgütler ve PYD denetiminde olan bölgelerden oluşmaktadır. Cihatçı örgütlerin kendi aralarındaki çatışmalar ise, denetimlerinde olan bölgenin şimdilik bir bütünlük taşımamasına neden olmuştur. 7. Suriye de BAAS ve PYD öncülüğünde devam eden direnişler bölge halklarının geleceği için önemlidir. Suriye halkının ve Suriye ordusunun direnişi, geçtiğimiz yıl boyunca da bölge halkları için en önemli mevzilerden biri olmaya devam etmiştir. Diğer yandan, geçtiğimiz yıl IŞİD katillerine karşı Rojava da PYD öncülüğünde gerçekleşen ve devam etmekte olan direniş de bölge halkları için önemli bir mevzi olmuştur. Ancak, buradaki gelişmelerin emperyalizmin müdahalelerine çok açık olduğu gözden kaçırılmamalıdır. 8. Bağımsız bir Kürt devletinin kuruluş sürecinde yeni bir aşamaya doğru gidildiğine dair veriler birikmektedir. Irak ta, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Bağdat arasındaki ilişkilerin zayıflaması, Rojava ile Erbil arasında gelişen ekonomik ve siyasi bağlar, Barzani ve emperyalistler tarafından yapılan çeşitli

açıklamalar, Kürdistan coğrafyasında bağımsız bir Kürt devletinin kuruluş sürecinin ilerlemekte olduğuna dair veriler sunmuştur. Bu veriler, kuruluş sürecinin nasıl ilerleyeceğine dair bölgesel güçler, işbirlikçiler ve farklı Kürt partileri arasında çıkar çatışmalarının olduğu bir sürece işaret etmektedir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi coğrafyasında devam eden sermaye birikimi ve silahlanma süreci, devletleşme sürecinin omurgasını oluşturan bir yönelime dair izler taşımaktadır. C) Türkiye nin dış politikası 1. Yeni Osmanlıcı dış politika yeni bir çıkış sergileyememiştir. AKP nin dış politikadaki başarısızlık durumu geçtiğimiz bir yıl içinde devam etmiş ve bunu tersine çevirebilecek yeni bir çıkış sağlanamamıştır. Türkiye dış politikasının büyük oranda oturduğu Ortadoğu daki yalnızlık durumunu son bir yılda aşan tek istisna, Suudi Arabistan ın Yemen saldırısıyla birlikte oluşturmaya başladığı yeni Sünni eksene katılım gösterilmesi olmuştur. Bunun dışında, Türkiye nin geleneksel müttefikleri olan İsrail ve Barzani ile ilişkiler gerilimli bir şekilde devam etmiştir. Bölgedeki kilit ülkelerden biri olan Mısır a yönelik, AKP nin devrik Müslüman Kardeşler i destekleme ve yeni hükümeti tanımama yönündeki politikası bu yalnızlaşma sürecini pekiştirmiştir. 2. AKP nin Suriye politikası tarihteki en büyük suçlardan birini oluşturmaya devam etmiştir. Türkiye nin Suudi Arabistan öncülüğündeki yeni Sünni eksene dâhil olması, aynı zamanda Suriye deki muhaliflere yönelik yeni bir açılımın da habercisi olmuştur. Muhaliflere bir kez daha yüksek miktarda yeni savaşçı ve silah temin edildiği bilgileri, Şam ın askeri alanda üstünlük kuramamasının nedenlerini ortaya koymaktadır. Suriye de cihatçı örgütler tarafından gerçekleştirilen katliamlardan bu iki devlet birinci derecede sorumludur. AKP hükümetinin, destek sunduğu bütün cihatçı örgütler tarafından işlenen suçlarda doğrudan sorumluluğu bulunmaktadır. Bu cihatçı örgütleri destekleyici politikalar, Türkiye tarihinin dış politika alanındaki en büyük suçlarındandır. 3. ABD nin bölgesel politikalarıyla oluşan konjonktürel farklılıklar AKP nin işbirlikçiliğini gölgelememiştir. AKP hükümeti geçtiğimiz bir yıl boyunca emperyalizm ile her alanda işbirliğine devam etmiştir. Özellikle Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi için başlanan Eğit-Donat Programı, İncirlik üssünün kullanıma açılması ve Türkiye nin koalisyona katılması AKP ile ABD nin Suriye politikasındaki ortaklığın ne kadar ileri düzeyde olduğunun önemli göstergelerinden biri olmuştur. AKP nin, Suriye de daha saldırgan bir politika izlenmesi yönündeki diplomatik girişimleri ve özellikle tampon bölge yönündeki ısrarcı talepleri, geçtiğimiz yıl boyunca ABD nin politikasından farklılık göstermiştir. Bu farklılığın kalıcı ve yapısal olduğu söylenemeyeceği gibi, bu farklılık AKP ile ABD arasındaki genel ortaklaşmaya gölge düşürmemiştir. ABD ile Türkiye arasında bazı başlıklarda ortaya çıkan farklılıklardan hareket ederek, AKP ye ABD karşıtı rol ve anlam atfeden yaklaşımların hiçbir inandırıcılığı yoktur. 4. Rusya ve İran ile ekonomik ilişkiler dış politikayı sınırlandırmaya devam etmiştir.

Dış politika gündemlerinin hemen hepsinde Rusya ve İran ile karşıt konumlarda bulunan AKP, temelde ticari nedenlerle siyasal karşıtlığı ekonomik alanda sürdürememiştir. Başka bir deyişle, Rusya ya yönelik batılı ülkelerin uygulamaya koyduğu yeni ekonomik yaptırımlara katılmayan ve dolayısıyla buradan ticari olanaklar sağlayan Türkiye, İran ile ticaret ilişkilerini de geliştirmeye devam etmiştir. AKP bu nedenlerle Ukrayna, Kafkaslar Irak ve Suriye deki çatışmalarda, Türkiye nin dış ticaret hacminde önemli yer kaplayan bu iki devletle ilişkilerin kopmasına neden olabilecek zorlamaları gündemine alamamıştır. Bu durum, Türkiye nin dış politikasında daha maceracı bir çizgiye yönelmesinin önündeki zorluklardır. II. ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM İÇİN OLASILIKLAR VE GÖREVLER A) Dünya ve emperyalizm 1. Kriz dinamikleri ve kriz karşıtı dinamikler güçlenecek. Emperyalist sistem içindeki kriz dinamikleri ve sistemin buna karşı refleks olarak geliştirdiği kriz karşıtı dinamiklerin önümüzdeki dönemde artarak devam etmesi beklenmelidir. Kısa vadede iki taraftan herhangi birinin sistemin genelinde üstün hale gelmesi ihtimali zayıftır. Bir başka ifadeyle, ne kriz dinamikleri sistemi genel veya kısmi bir çöküşe götürecek, ne de kriz karşıtı dinamikler bir istikrar yakalanmasını sağlayabilecektir. Tekil örneklerde, kısa zaman aralıkları için, kısmi düzeyde ise iki taraftan birinin üstün gelmesi mümkündür. Başka bir ifadeyle, bazı ülkelerde veya bölgelerde, kısa süreli kısmi istikrar veya kısa süreli kısmi yıkım gerçekleşme ihtimali bulunmaktadır. Ancak, bu durumun kalıcılaşması ve sistemin geneline yayılması ihtimali bugün için zayıftır. Bu bağlamda, dünya gündeminde önümüzdeki bir yıl içinde partimizi bekleyecek görevler arasında aşağıdakiler yer alacaktır: Doğu Avrupa da artan NATO saldırganlığına karşı anti-emperyalist mücadelenin güçlendirilmesi ve kamuoyu oluşturulması; Ulusal ve uluslararası ölçekte AB ye Hayır sloganıyla anti-emperyalist mücadelenin güçlendirilmesi; Emekçilere yoksulluk dayatan AB ye karşı uluslararası dayanışmanın güçlendirilmesi. Bu bağlamda, özellikle Yunan emekçi halkıyla ve KKE ile devrimci dayanışma içinde olunması; ABD ile yeniden diplomatik ve ekonomik ilişki kurma sürecine giren ve yeni zorluklarla karşı karşıya olan Küba ile dayanışmanın sürdürülmesi; ABD nin Venezuela ya yönelik yaptırımlarına karşı uluslararası dayanışmanın güçlendirilmesi ve kamuoyu oluşturulması. 2. ABD saldırganlığının artacağına dair işaretler birikmektedir.

ABD nin son dönemde attığı adımlar ve ABD egemenlerinin işaret ettiği bir dizi yönelim, önümüzdeki dönemde Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Uzak Doğu coğrafyalarında askeri müdahale ihtimalinin artacağına dair veriler sunmaktadır. Bu olası müdahale, geçtiğimiz yıl içinde IŞİD e yönelik saldırılardaki gibi hava harekâtları, Yemen de Suudi Arabistan saldırganlığına sunulan lojistik destek, silah ve askeri eğitim desteği gibi örneklerden daha kapsamlı ve büyük ölçekli olabilir. Doğrudan savaş ihtimali şimdilik düşük olsa da, ABD saldırganlığının hedefinde Rusya ve Çin in daha çok yer almaya devam edeceği görülmektedir. ABD'nin bu iki devlete karşı stratejisinin bir unsurunun da bu devletlerdeki merkezkaç unsurları destekleyerek daha küçük siyasal bölümlere ayrılmaları yönündeki dinamikleri desteklemek olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan bu politikanın kısa vadede sonuca ulaşması mümkün görünmemektedir ve önümüzdeki dönemde Rusya ve Çin'in toprak bütünlüklerini korumaları ihtimali çok yüksektir. Rusya ve Çin de serbest piyasa ekonomisinin sömürü çarklarının egemenliği bulunmaktadır. Bu iki devlet komünistler açısından desteklenebilecek unsurlar olarak görülemez. Diğer yandan, uluslararası alanda kutuplaşmanın artması, uzun zamandır Atlantik İttifak Sistemi içinde yer alan Türkiye'nin komünistlerinin yaşanan taraflaşmada eşit mesafe tayin etmesine sebep olamaz. Partimiz açısından emperyalist devletlere ve NATO, AB ve IMF gibi emperyalist kuruluşlara karşı mücadele bu gündemde önceliğe sahiptir. Bu bağlamda önümüzdeki dönemde ABD saldırganlığına karşı partimizi bekleyecek görevler arasında aşağıdakiler yer alacaktır: Ortadoğu da ABD askeri saldırganlığına karşı mücadele; Türkiye topraklarının ve özellikle de İncirlik Üssü nün ABD askeri harekatları için kullanılmasına karşı mücadele; Başta Eğit-Donat Programı olmak üzere, Türkiye topraklarının ABD tarafından askeri eğitim faaliyetleri için kullanılmasına karşı mücadele; Sol güçlerin pragmatik gerekçelerle emperyalizm ile olası işbirliği yapmasına karşı uyarı görevi. B) Bölgesel dinamikler 1. Ortadoğu daki çatışma durumu devam edecektir. İran ile batılı devletler arasında devam eden nükleer görüşmelerinde anlaşmaya varılmasına karşın, Ortadoğu nun geneline yayılan çatışma ve krizlerin yakın dönemde azalması mümkün değildir. Bu bağlamda, başta Suriye de devam eden savaş hali olmak üzere, İsrail-Filistin sorunu ve Suudi Arabistan-İran karşıtlığı gibi gündemlerdeki çatışmaların devam etmesi beklenmelidir. Bu kapsamda Suudi Arabistan ve İsrail ile birlikte Türkiye nin bölgedeki saldırgan politikalarının da süreceği öngörülebilir. Özellikle İran ile batılı ülkeler arasındaki nükleer görüşmelerinin anlaşmayla

sonuçlanması, bu ülkeye dönük İsrail ve Suudi Arabistan saldırganlığının artmasına neden olabilecektir. Bu bağlamda Partimiz; İsrail saldırganlığı ve Siyonizm karşısında geleneksel politikası olan Filistin halkıyla dayanışmayı önümüzdeki dönem de sürdürmelidir; Suudi Arabistan ın başta Yemen olmak üzere, tüm Ortadoğu da sürdürdüğü saldırgan ve gerici politikalara karşı mücadeleyi gündeminde tutmalıdır. 2. Suriye de geçici bir ateşkes ve bölünme ihtimal dahilindedir. Suriye deki savaş hali, tarafların tam üstünlük kuramadığı bir şekilde devam edecektir. Bu süreçte, özellikle ABD ve Rusya nın anlaşması halinde geçici bir ateşkes durumu gerçekleşebilir. Bu ateşkes, ülke içindeki farklı egemenlik alanlarını Birleşmiş Milletler nezdinde hukuki olarak tanımlanmış bölgeler haline getirebilir. Bu anlamda fiili parçalanmanın somutlanması mümkündür. Sağlanacak olası bir ateşkesin Suriye ye barış getirmeyeceği ve tarafların bu ateşkesi güç biriktirmek için kullanacağı açıktır. Bu nedenle, Suriye de barışın tesis edilmesi, ülkede savaşan cihatçı örgütlere, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi gerici devletler ile emperyalist güçlere karşı mücadelenin güçlendirilmesi önümüzdeki dönem Partimiz in görevleri arasında yer almalıdır. 3. Kürt devleti kurulması doğrultusunda yeni adımlar atılması ihtimal dahilindedir. Ortadoğu da bir Kürt devletinin kurulması sürecinde önümüzdeki dönem yeni adımlar atılabilir. Buna ilişkin olasılıklar arasında şunlar yer almaktadır: - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Bağdat arasındaki bağların daha da zayıflaması; - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi nin silahlanma ve emperyalistlerden askeri eğitim alma sürecinin devam etmesi; - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi nin Suriye Kürdistanı ndaki hali hazırda sınırlı düzeyde olan siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığının artması; - Suriye Kürdistanı nda PYD nin daha geniş bir coğrafyada ve daha sağlam bir otorite kurması; - Suriye de PYD ile BAAS arasındaki dengeli ilişkilerin bozulması; - Son süreçte AKP iktidarının IŞİD karşıtı mücadele bahanesiyle Kandil i bombalamasına ABD nin yüksek perdeden karşı çıkmamış olması, emperyalizmin Irak ta Kürt devletleşmesinde Barzani merkezli bir modelden vazgeçmeyeceğinin göstergesi olarak görülebilir. - Kuzey Irak ta Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Değişim Hareketi (Goran), İslami Birlik Partisi (Yekgırtu) ve İslami Toplum Partisi (Komel) arasında milli mutabakat yönünde bir arayışın doğması ve ABD nin bu mutabakatı istemesi yeni bir veri olarak ortaya çıkmıştır Partimiz Ortadoğu da bir Kürt devletinin kuruluşu konusunda şu iki uç pozisyondan kaçınmalıdır: (i) Ne olursa olsun destekleme, (ii) ne olursa olsun karşı çıkma.

Dolayısıyla partimiz, gerici güçlerin egemen olacağı, farklı uluslardan halklar arasında düşmanlığı artıracak ve bölgede ABD ve İsrail e alan açacak bir Kürdistan ın oluşum sürecini aktif olarak destekleyemez. Buna karşın partimiz, ilerici güçlerin etkin olduğu, halkların kardeşliğini güçlendiren ve bölgede ABD ve İsrail e alan kapatacak bir Kürdistan ın oluşum sürecine itiraz edemez. Dolayısıyla partimizin bu başlıktaki somut siyasi çizgisini gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadele ve direniş hattı belirlemektedir. Bunun dışındaki yaklaşımlar emekçi halkların kurtuluş mücadelesine uzak kalacağı için partimizin karşısında olacağı konumlanışlar olacaktır. C) Türkiye nin dış politikası 1. Yeni bir dış politika açılımı mümkün görünmemektedir. AKP nin Yeni Osmanlıcı dış politikasının, geçmiş yıllarda sahip olduğu komşularla sıfır sorun türünde bir çerçeveyi kısa vadede yeniden gündeme getirmesi ve hayata geçirmesi mümkün görünmemektedir. AKP nin içinde yer alacağı yeni bir hükümetin, önümüzdeki dönem dış politikada bu tıkanma noktalarında zorlama yapmaya devam etmekten başka bir adım atması düşük ihtimal olarak görünmektedir. AKP nin içinde yer almadığı bir hükümet kurulması halinde farklı bir dış politika yöneliminin gündeme gelme ihtimali bulunmaktadır. Ancak birincisi, böyle bir hükümetin kurulması mevcut verilerle mümkün görünmemektedir. İkincisi, AKP politikalarının büyük bir bölümü devlet politikası haline gelmiştir ve emperyalistlerin ve özellikle NATO nun çerçevesine oturmaktadır. Bu nedenle, bu politikaların kısa vadede tümüyle değiştirilmesi oldukça güç görünmektedir. Üçüncüsü ise, AKP dışındaki partilerin gerek seçim programlarında, gerekse sundukları siyasi çerçevede, bütünlüklü bir alternatif dış politika iddiasının izine bile rastlanmamaktadır. AKP li bir hükümetin yukarıda bahsedilen zorlamalara rağmen, dış politika başlıklarında kısmi de olsa sonuç alamaması halinde, bu başlıkların, iç politikada da yansımaları olan krizlere dönüşme ihtimali bulunmaktadır. Öte yandan, tıkanmalarda yaşanacak kısmi bir rahatlama, önümüzdeki seçimlerde olası bir koalisyon hükümeti içinde AKP nin elini güçlendirmesini ve içeride de iktidarını tahkim etmesini sağlayabilir. Partimiz, bu başlıkta Yeni Osmanlıcılığa karşı pozisyonunu sürdürmeli ve güncel gelişmelerde buna karşı aktif tavır almalıdır. Bu kapsamda Partimiz, Ortadoğu daki gerici ve işbirlikçi katil çetelere Türkiye tarafından sunulan her türlü desteğe karşı mücadele etmeyi önümüzdeki dönemde de sürdürmelidir. 2. Maceracı adımlar atılması ihtimal dahilindedir. Seçim sonuçlarının bir olasılığı olarak AKP nin yer alacağı bir koalisyon hükümetinin Suriye de maceracı bir adım atma ihtimali hesaba katılacaktır. Ancak, bu ihtimal abartılarak her an bir savaş ihtimali bulunduğu yönünde değerlendirmelere de ihtiyatla yaklaşılacaktır. Bu konuda AKP yi sınırlandıran şey, bölgedeki Kürt partilerinin, İran ın ve Rusya nın böyle bir adıma karşı sessiz kalmayacağı ve ağır bir karşılık vereceğini açıkça ilan etmiş olmalarıdır.

Bu sınırlandırmalara rağmen atılacak olası bir maceracı adımın ABD onayı olmadan gerçekleşmeyeceği açıktır. AKP nin böyle olası bir adımının emperyalist devletlerce kınanması bu gerçeği değiştirmeyecektir. Böyle olası bir adım Türk ulusalcı solu tarafından ABD karşıtı bir adım olarak sunulabilecektir ve yine AKP ye ulusalcı bir destek sunulması için gerekçe olarak kullanılabilecektir. Partimiz, AKP nin ABD ye kafa tuttuğu yönünde ulusal solculuğun öne sürdüğü çizgiyi kesin olarak reddetmeli, bu dolaylı AKP destekçiliğine karşı mücadelesini sürdürmelidir. 3. İran ile varılan anlaşma ekonomik ve siyasi ranta çevrilmeye çalışılacaktır. AKP nin içinde bulunduğu bir hükümet, İran ile batılı devletler arasında varılan nükleer anlaşmasını (i) mevcut göreli yüksek ticaret hacmini daha da artırmak, (ii) dış politikadaki tıkanıklığı aşmak ve yeni açılımlar gündeme getirmek (iii) iç politikadaki meşruiyet kaybını telafi etmek için kullanabilecektir. Bu bağlamda, özellikle hükümete yakın sermaye çevrelerinin İran ile artacak ekonomik ilişkilerden yeni rant alanları sağlaması beklenmelidir. Bu durumun Türkiye burjuvazisine yaratacağı ekonomik çıkarlar, AKP ye olan güveni azalan bazı sermaye çevrelerinin güven tazelemesine neden olabilir. Ayrıca, yine AKP ye yoğun desteğiyle tanınan ve bir süredir tıkanıklık yaşayan inşaat sektörü de İran piyasasının açılmasıyla yeni kâr alanları elde edebilir. Dış politika alanında ise İran ın gücü ve meşruiyetindeki artış, AKP ile birlikte, Mısır daki Müslüman Kardeşler ve Filistin de Hamas gibi siyasi hareketlerin elinin güçlenmesine neden olabilir. Bu durum, aynı zamanda tepki olarak hem Lübnan da, hem de Filistin de İsrail saldırganlığının yeniden artması gibi sonuçlar üretebilir. Türkiye dış politikası bu bağlamda, bir kez daha İsrail-Filistin sorununda inisiyatif sağlama çabası için adımlar atmayı deneyebilir. İran ile ilişkilerin gelişmesi iç politikada Suriye ve Mısır gibi başarısızlıkları dengeleyici bir meşruiyet başlığı haline getirilebilir. AKP li bir hükümet, bunun üzerinden Yeni Osmanlıcılığa yeniden soluk aldırmayı ve daha cesur adımları atmayı gündeme alabilir. Türkiye yi İran konusunda sınırlandıracak en önemli bölgesel dinamik ise Suudi Arabistan ın yeni Sünni ekseni ve İsrail ile olan ilişkiler olacaktır. Bu bağlamda, İran ile gelişen ekonomik ilişkilerin bir ittifak veya siyasi yakınlaşmaya dönüşme ihtimali bulunmamaktadır. Partimiz, bölgedeki olası gelişmelerden Yeni Osmanlıcı dış politikanın yeniden meşruiyet kazanması ihtimaline karşı aktif tavır almayı önümüzdeki dönem de sürdürmelidir. 2. Bölüm: TÜRKİYE SİYASETİ, MEVCUT DURUM VE OLASILIKLAR I. KRİZ KOŞULLARINDA BURJUVA SİYASETİNE DEVRİMCİ MÜDAHALE KANALLARI

1. İkinci Cumhuriyet in yerleşme ve konsensüs sorunu devam etmektedir. İkinci Cumhuriyet in kuruluş dönemi, sancılı ve gerilimli bir süreç olarak geriye dönülemeyecek bir biçimde sürmektedir. Sermaye düzeninin Birinci Cumhuriyet ten İkinci Cumhuriyet e geçişte yaşadığı kutuplaşma siyasetinin ve dönüşüm sancılarının izleri, bugün sermaye düzeninin önünde temizlenmesi gereken bir başlık olarak durmaktadır. Toplumda yaşanan tepki ve tartışmaların özünde bu dönüşüm sancılarının etkisi yatmaktadır. Bununla birlikte, İkinci Cumhuriyet in önündeki en önemli problematik, yerleşme ve konsensüs sorunudur. Düzenin er ya da geç yerleşme sorununda çözümün sağlanması için adımlar atması beklenmelidir. Sermaye iktidarında istikrar sağlanması, söz konusu Türkiye olunca, yapısal sorunlarından dolayı mümkün değildir. Nitekim, seçim sonrası ortaya çıkan tabloyla birlikte koalisyonlu bir dönemin yaşanabileceği ya da yeni denklemlerin ortaya çıkabileceği açıktır. Bu açıdan, İkinci Cumhuriyet in kuruluş sürecinin geride bırakılıp, yerleşme sürecinin de sorunsuz ve gerilimsiz bir döneme gireceği asla beklenmemelidir. Türkiye gibi zayıf halka adayı, emperyalizme bağımlı, ekonomik olarak kırılgan bir ülkenin, istikrarlı bir ekonomik ya da siyasal yapı oluşturabileceği beklenemez. Partimiz, düzenin istikrar sağlayabileceği iddiasına dayanarak, sosyalist hareketi geri mevzilere çekmeye çalışan yaklaşımlara itibar etmemekte, önümüzdeki dönemde güçlü bir çıkış için elverişli koşulların bulunduğunu tespit etmekte ve bunu değerlendirmenin tarihsel bir sorumluluk olduğunun altını çizmektedir. 2. İkinci Cumhuriyet in kriz başlıkları şekillenmektedir. a) Ekonomik kriz göstergeleri artmaktadır. Türkiye de ekonomik krizin etkilerinin önümüzdeki dönemde artma olasılığı yüksektir. Ancak bu ekonomik krizin, 2001 krizi gibi büyük bir alt-üst oluşla yaşanması düşük bir olasılığa işaret etmekte ve yeni bir sermaye birikim modeline geçiş gibi bir yanı bulunmamaktadır. Emeğin daha yoğun sömürüsü üzerine kurularak aşılmaya çalışılacak krizin olası etkileri, son metal grevi örneğinde görüldüğü gibi emekçilerin tepki ve hareketini tetikleyebilecektir. Türkiye ekonomisindeki kriz göstergeleri genel başlıklar halinde şöyle sıralanabilir; i. Sanayi üretim göstergelerindeki düşüş eğiliminin artarak devam etmesi; ii. iii. iv. Dış girdilere tam bağımlı olan ekonomide yabancı sermaye girişlerinin azalma eğiliminin sürmesi; Geçmiş yıllarda büyümede önemli rol oynayan inşaat sektöründeki yavaşlamanın devam etmesi; ABD Merkez Bankası nın bu yıl içinde faiz artırımına gideceği yönündeki beklentiler; v. Rusya daki ekonomik yavaşlama ile Yunanistan ekonomik krizinin yarattığı dolaylı etkiler. Bu kriz dinamiklerinin, önümüzdeki yıllarda zamana yayılmış bir ekonomik durgunluk ile birlikte, belirli dönemeçlerde sert ekonomik sarsıntılara neden olması ihtimali yüksektir. b) Potansiyel siyasi kriz dinamikleri

Birinci Cumhuriyet in son dönemdeki kriz başlıkları dinci gericilik, Kürt sorunu ve ekonomik krizdi. İkinci Cumhuriyet in potansiyel siyasi kriz başlıkları ise; i) İşçi sınıfı hareketi, ii) Ortadoğu kaynaklı dış politika gelişmeleri ve iii) Seküler toplumsal kesimlerin hareketliliği olacaktır. Kürt sorunu ise bu tabloda daha farklı bir yerde durmaktadır ve bu nedenle bu raporda ayrı bir bölümde ele alınacaktır. i) İşçi sınıfı hareketi: Ekonomik kriz dinamiklerinin sonuçları, farklı sektörler ve bölgelerde uç vermiştir. Son olarak Bursa da görülen metal işçileri grevi gibi grev ve direnişlerin önümüzdeki süreçte de devam etmesi beklenmelidir. Tekil ve yerel direnişler halinde ortaya çıkan bu mücadelelerin, bugün aynı şekilde devam etmesi mümkündür. Ancak, krizin olası etkilerine bağlı olarak, bu mücadelelerin sıklaşması ve bir sınıf hareketine dönüşmesi olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye burjuvazisi potansiyel bir sınıf hareketini düzen içinde tutabilecek araçlara sahip olmakla birlikte, bunun bir kriz başlığı haline gelmesini engelleyecek ve dolayısıyla varlığını kalıcı bir dinamik olarak kabullenebilecek olanaklardan halen yoksundur. Bu nedenle işçi direnişlerinin bir sınıf hareketine dönüşmesi, İkinci Cumhuriyet in en güçlü kriz dinamiğinin ortaya çıkması ve somutlanması anlamına gelecektir. Bu nedenlerle Partimiz: İşçi sınıfının durağanlığının yarattığı görüntünün yanıltıcı olduğunu daima vurgulayacak, yoğun sömürü ve yoksulluk koşullarında yaşam kavgası veren işçi sınıfının düzen için büyük bir siyasal kriz dinamiği haline gelmesinin mümkün olduğunun altını çizecek; İşçi sınıfı içindeki çalışmalarını, sermaye egemenliğine karşı önemli siyasi kriz dinamiğinin ortaya çıkması ve güçlendirilmesine dönük bir siyasal/örgütsel mücadele pratiği olarak hayata geçirecek; Elindeki bütün araçlarla işçi sınıfının tekil direnişlerinde dışsal bir güç olmaktan çıkarak, direnişlerin örgütleyicisi ve öncüsü konumuna gelmek için adım atacak; İşçi sınıfının ekonomik mücadele gündemlerine hızlı ve güçlü bir şekilde müdahale etmek için ek araçlar oluşturacaktır. Partimizin bu başlıktaki görevleri raporun ilerleyen bölümlerinde yer alan İşçi sınıfı ve siyasal görevlerimiz başlıklı bölümde daha ayrıntılı ve somut bir şekilde ele alınacaktır. ii) İkinci Cumhuriyet in dış politika açılımlarının başarısızlıkla sonuçlanması ve emperyalist devletlerle tekil başlıklarda zaman zaman ortaya çıkan farklılıklar, iç politika alanında da karşılık bulmakta ve kriz dinamiklerini güçlendirici etkide bulunmaktadır. Bu bağlamda, sermaye egemenliğinin Suriye de desteklediği cihatçı/işbirlikçi çetelerin Türkiye deki faaliyetleri, suç niteliği taşıyan bu desteğin iç siyaset ve hukuk alanındaki yansımaları, yaşanan yoğun göç dalgasının etkileri, Suriye deki Kürt hareketine dönük müdahaleler ve savaş ihtimalinin sürekli gündemde olması, toplumsal ve siyasal alandaki çatışmaları güçlendirmektedir. Bu nedenlerle Partimiz;

Suriye de faaliyet gösteren cihatçı/işbirlikçi çetelere destek veren kişilerin ve kurumların suç işlediğini propaganda etmeye devam edecek; Bu suçu işleyenlerin yargılanması için girişimlerde bulunacak; Türkiye iç politikasında BAAS iktidarını devirmek için faaliyet yürüten AKP dışındaki siyasi güçlere karşı da duruşunu güçlendirecek; Suriye de yaşanan çatışmadan dolayı, Türkiye ye göç eden halka yönelik milliyetçi düşmanlığa karşı gündemli çıkışlar yapacak; Suriye Kürtleri ne yönelik milliyetçi düşmanlığa ve askeri saldırı gündemlerine karşı kesin tavır alacak; İç politikada Suriye ye yönelik savaş kışkırtıcılığı yapanlara karşı mücadele edecek; Emperyalist devletlerin askeri müdahalelerine karşı tereddütsüz bir şekilde tavır alacak ve yukarıda sayılan bütün başlıklarda anti-emperyalist çizgiyi güçlendirecek; Barış mücadelesine anti-emperyalizm doğrultusunda müdahale edecek ve emperyalist işbirlikçilerle birlikte barışa ulaşılabileceği yönündeki görüşlere karşı mücadele edecektir. iii) İkinci Cumhuriyet in seküler toplumsal kesimlerin somut talepleriyle bir uzlaşmaya varamamış olması, bu kesimlerin tepkisini devam ettirmekte ve potansiyel bir kriz dinamiği olmasını beraberinde getirmektedir. Son dönemde bir toplumsal hareketlilik halini almayan bu tepkinin varlığı, tekil gündemlerdeki mücadele başlıklarıyla ortaya çıkmaktadır. Eğitimde dincileşmeye karşı laik eğitim talebinin karşılanamaması, yaşam tarzına yönelik gerici kamusal ve toplumsal müdahalelerin artarak devam etmesi, kadının toplumsal konumuna yönelik eşitlikçi ve özgürlükçü taleplerin karşılanamaması, bilimsel düşünceye karşı çok boyutlu saldırıların sürdürülmesi gibi olgular, seküler kesimlerin bu somut başlıklarda gündem bazlı siyasi çıkışlar yapmasına neden olmaktadır. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen ve geniş destek gören Laik Eğitim Boykotu gibi eylemliliklerin önümüzdeki dönemde de devam etmesi mümkündür. Bu nedenlerle Partimiz; Eğitimde dincileşmeye karşı verilen laiklik mücadelesinin içinde yer alarak bu mücadeleyi yükseltecek; Laiklik yönündeki taleplerin burjuva seküler ve liberal unsurlar tarafından düzen içi bir çizgiye yönlendirilmesine karşı tavır alacak, sosyalist hattın güçlenmesi için mücadele edecek; Toplumsal ve kamusal yaşamda dinci gerici uygulamalara karşı tetikte olacak ve bu başlıklarda güçlü siyasi çıkışlar örgütleyecek;

Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde sosyalizmin siyasal ve örgütsel gücünü artıracak; Bilim insanlarına ve aydınlara yönelik gerici ve faşist baskılar karşısında sosyalizm adına bilimsel düşünceye ve insan aklına sahip çıkan çıkışlar yapacaktır. b) Resmi ideolojinin oluşturulmasında başarı elde edilememektedir. İkinci Cumhuriyet, Yeni Türkiye adıyla ortaya attığı ideolojik söyleminde başarı elde edememiştir. Düzenin ideolojik anlamda emekçi halka söyleyeceği sözlerin sınırlarına yaklaşılmıştır. Günümüzde İkinci Cumhuriyet in resmi ideolojisinin AKP ye oy veren kesimler dışında tam kabul gördüğünü söylemek mümkün değildir. Bu nedenle İkinci Cumhuriyet in meşruiyet sorunu devam etmektedir. Bu anlamda, yerleşme ve konsensüs arayışının, aynı zamanda toplumsal tepkileri düzene bağlama arayışı olduğu bilinmektedir. Birinci Cumhuriyet in ideolojik temellerinin yıkıma uğradığı, İkinci Cumhuriyet in ise bu alanda henüz meşruiyet sağlayamadığı bu dönem, kolaycı yaklaşımlara yönelinmediği sürece, sosyalist ideolojinin en açık ve yalın haliyle çıkışlar yapması için potansiyel bir alan yaratmaktadır. Bu nedenlerle Partimiz; AKP ye karşı son yıllarda giderek artan bir şekilde ortaya çıkan özgürlük düşüncesinin ve Birinci Cumhuriyet in açıkta bıraktığı toplumsal kesimlerde varlığını sürdüren bağımsızlıkçı, aydınlanmacı ve kamucu ideolojilerin İkinci Cumhuriyet ile uzlaşmasını beklemeden, sosyalist ideolojinin bu başlıklarda etkili çıkışlar yapması için harekete geçecektir; İdeolojik mücadelenin sosyalizm ile ilgili bağımsız bir düşünce üretimi faaliyeti olduğu yönündeki yaklaşımlara itibar etmeyecek, bunu somut siyasi mücadelelerin bir parçası olarak somutlayacaktır. Geçmişte sosyalist hareket içinde görülen ve ideolojik mücadeleyi bir entelektüel düşünce pratiği olarak gören yaklaşımları kesin olarak mahkûm edecektir; Sosyalist ideoloji, Partimiz in yukarıda sayılan başlıklardaki (özgürlük, bağımsızlık, aydınlanma ve kamuculuk) somut gündemlerde gerçekleştireceği siyasal çıkışlarının açtığı alanda yayılacaktır; Sosyalist ideolojinin uygun maddi zemini olmaksızın gelişip güçlenemeyeceğinden hareketle, işçi sınıfı içindeki örgütlülük ile ekonomik mücadele alanlarında elde edilecek mevziler, sosyalist ideolojinin yayılması için gerekli somut kanalları yaratacaktır. İşçi sınıfının örgütlülüğü artmadan sosyalist ideolojinin güçlenebileceğine dair geçmişte zaman zaman ortaya çıkan beklentiler bir kenara itilecektir; Sosyalist ideolojinin bağımsız bir çıkış yapması için son derece uygun bir dönemden geçilirken, liberal ve ulusalcı (Türk ve Kürt liberalizmi ve ulusalcılığı) kaynaklı girdilere açık hale gelmesine neden olacak yaklaşımlara geçit verilmeyecektir. Bu girdilere açık hale getirilmesi, sosyalist ideolojiyi güçlendirmek yerine, bu dönemde

ortaya çıkan geniş olanakların liberal ve ulusalcı etkilere terk edilmesine neden olacaktır. 3. Sermaye iktidarı İkinci Cumhuriyet te krize karşı adımlar da atmaya başlamıştır. Emperyalist devletlerin kriz dinamiklerine karşı atmaya başladığı adımların benzerleri Türkiye deki sermaye egemenliği tarafından da atılmaya başlanmıştır. Bu başlıkta, son yıllarda artış gösteren devlet şiddetinin kriz çözücü bir uygulama olmadığının altı çizilmelidir. Kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan şiddet, krizleri çözen değil, siyasetteki ve ekonomideki (grevlere yönelik polis saldırıları vb.) sonuçlarını azaltan ve erteleyen bir etkiye sahiptir. Türkiye sosyalist hareketinin önceki bölümde dikkat çekilen potansiyel kriz dinamiklerine etkili bir şekilde müdahale edebilmesinin yolu, kriz dinamikleriyle birlikte, krize karşı ortaya çıkan bu süreçleri de hesaba katmaktan geçmektedir. Tek başına kriz dinamiklerine odaklanan bir yaklaşımın bu olanakları değerlendirme imkânı bulunmamaktadır. Bu bağlamda, krizi sınırlandıran ve zayıflatan başlıklar şunlardır: a) Ekonomide kriz dinamiklerini zayıflatan süreçler: Ekonomik krize karşı Türkiye kapitalizminin yıllardır temel güvencesi olan bankacılık sektörü üzerindeki sıkı düzenleme ve denetleme süreçleri artarak devam etmektedir. Sektörün bu durumu, yabancı sermaye ile entegrasyon düzeyinin korunmasına neden olmuştur. Böylece, olası bir büyük ölçekli ekonomik krizden emperyalistlerin yerli ortaklarının da zararla çıkacağı bir tablo ortaya çıkarmıştır. Bu tablo, kriz dinamiklerini ortadan kaldırmamakla beraber, ani ve büyük ölçekli kriz ihtimalini düşük tutmaya devam etmektedir. Diğer yandan, dış ticaret pazarlarında yaşanan daralmaya karşı gerçekleşen Latin Amerika açılımına ek olarak, emperyalist devletlerle İran arasında son olarak varılan anlaşma, krizin etkilerini daha az hissettirecektir. Irak ile artan ticaretin geçtiğimiz yıllarda 2008 krizinin etkilerini nasıl sınırlandırdığı hatırlanacak olursa, Latin Amerika ve İran a yönelik ekonomik açılımların da benzer bir etkide bulunma ihtimalinin yüksek yüksek olabileceği görülmektedir. b) Siyasette ve ideolojide kriz dinamiklerini zayıflatan süreçler: Türkiye de siyasal alanda krizi zayıflatıcı yönde ortaya çıkan süreçler, a)siyasal alanın yeniden yapılandırılması ve konsensüs arayışı girişimleri, b)bu bağlamda, gündeme gelecek olan anayasa ve başkanlık sistemi gündemleri ve c)ikinci Cumhuriyet in yeni siyasi dayanaklar elde etme çabası olarak okunmalıdır. Bir yeniden yapılanma hedefi, sermaye düzeni açısından da ihtiyaç olarak belirmiştir. Bu ihtiyacın temelinde, toplumsal yapıda İkinci Cumhuriyet in uyum ve yerleşme sorunu vardır. Başka bir deyişle, yeni sermaye düzeninde yeniden yapılanma arayışına neden olan ne tek başına AKP, ne de tek başına Recep Tayyip Erdoğan olarak görülmelidir. İkinci Cumhuriyet rejimi ile uyumsuzluk gösteren bir toplumsal yapı bu ihtiyacın ana kaynağıdır. Siyasal alanda İkinci Cumhuriyet in yeniden yapılandırılmasına yönelik işaretleri olarak görülen adımlar asla bir geriye dönüş olarak değil, yerleşemeyen düzenin bu doğrultudaki yeni bir girişimi olarak görülmelidir. Bunu mutlaka AKP siz ve ani-kırılmalı bir sürecin izleyeceği de düşünülmemelidir. Olası bir yeniden yapılanma, İkinci Cumhuriyet in ilk döneminde görülen uç