BOLLUK GELECEK ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK PETER H. DIAMANDIS - STEVEN KOTLER. Çeviren Ümit Şensoy



Benzer belgeler
Kaos Yönetimi Çalkantılar Çağında Yönetim ve Pazarlama

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

SON NOKTA. Prof. Dr. Necmi GÜRSAKAL

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

İşletme Okulunda Öğrendiğim 101 Şey

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yönetim 2.0. Harvard Business Review. Çeviren Melis İnan

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

We create chemistry. Kurumsal stratejimiz

2013 YILINDA KÜRESEL HEDEF ŞEHİRLERDE İLK 20

KRİZ ÖNCESİNİN TEK İYİ HABERİ

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

tepav Ocak2013 N TÜRKİYE DE YOLSUZLUK ALGISI ÜZERİNE NOTLAR DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER KÜRESEL EKONOMİYİ ROTASINDAN ÇIKARABİLECEK 10 BÜYÜK TEHLİKE

DiJiTAL TÜRKÇE ANSiKLOPEDi

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Minti Monti. Uzayı Keşfetmek İster misin? Uzayı Nasıl Keşfettik? Haydi Uzay Aracı Tasarla Evrenin En Sıradışı Gökcismi: KARADELİK Ay'a Yolculuk

Çin in Avrupa da Pazar Kaybı Devam Ediyor Yazar: Mithat Aracı/Da Kong

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Milli geliri yükselterek, döviz rezervlerini artırarak, her yıl ortalama yüzde 5 büyüyerek bir ülkeyi değiştirmek mümkün olmuyormuş!

Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE - KUTSAL

ONWARD ( İ L E R İ )

ilk izlenim her şey.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

11-16 ŞUBAT DEMİR CEVHERİ PİYASA FİYATLARI

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

YILDIZ TEKNİK DOĞA BİLİMLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANI PROF. ERSOY, milliyet için İNC. ELEDİ- 1 / Serhat Oğuz

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat

İktisat Tarihi

ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ VE GİRİŞİMCİLİK

E-kitap: Yerel ve Küresel Boyutlar. Serdar Katipoğlu

Tarımda inovasyon küresel ölçekte stratejik değer kazandı

İHRACAT. Mutlu Yılmaz

Geçen ay meslektaşım, eğitmen arkadaşım Gülgün Koç ne güzel hatırlattı Peter Drucker ın meşhur tespitini : Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI. Gökhan BAŞOĞLU

DÜNYA Tarih : HAFTADA 6 GÜN ULUS... Sayfa : 9 İSTANBUL Tiraj : EKONOMİ StxCm : 122 1/1

AK Parti Hükümetlerinin Yoksullukla Mücadele Performansı ve Sosyal Devlet

FİRMA Alibaba adını nasıl aldı?

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

Araştırma Raporu. GK7 Sosyal ve Kültürel Komite. Yoğun Nüfus Artışı Kaynaklı Ortaya Çıkan Açlık ve Yoksulluk. Pozisyon: Başkan.

Türkiye ye Yönelik Beklentiler Olumsuz Olamaz

Terör Olayları ve Enerji Zinciri : İstatistiksel bir İnceleme

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Eğitim Permakültür Tasarım Sertifika Kursu

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

PROJE TABANLI DENEY UYGULAMASI

Türkiye, Avrupa nın en girişimci ülkesi

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

tepav Tasarruf kamudan başlar Nisan2012 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

2- Bileşim 3- Güneş İç Yapısı a) Çekirdek

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

Çeviren: Asiye Hekimoğlu Gül

Altın Ayarlı İslâmi Finans

NÜFUSUN GELİŞİMİ, DAĞILIŞI VE NİTELİKLERİ

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Dağlık alanda yaşayan insanlar ve yaşadıkları çevreler için birlikte çalışmak

Marmara Üniversitesi Finans Sektöründe Yabancı Sermaye Sempozyumu

İRLANDA BİYOTEKNOLOJİ İNOVASYON SİSTEMİ: Öne Çıkan Konular. Atilla Hakan ÖZDEMİR

tepav PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN ÖTEKİ YÜZÜ Ocak2015 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN SYMES IN " TÜRKİYE DE ENFLASYON DİNAMİKLERİ: FIRSATLAR VE RİSKLER KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz.

Jamie Foxx J

BAKA BULUŞMALARI -I-

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

ENERJİ GÜNDEMİ SAYI 57 MART Enervis, 10. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı'nın iki farklı etkinliğinde konuşmacı olarak yer alıyor

YAŞAM İÇİN ENERJİ KGM HAKKINDA 1

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Doğayla Uyumlu Yaşamın Adresi:

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

KENDİMİZİ DÜZENLEME BİÇİMİMİZ

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

YEŞİL / ÇEVRE DOSTU KONSEPTİ. Tüketiciler geleceği tehdit eden en önemli konuyu ne olarak görüyor?

İTO Başkanı İbrahim Çağlar: İstanbul yerli ve yabancı yatırımcıya muazzam fırsatlar sunuyor

İNOVASYON HAFTASINA MUHTEŞEM İLGİ

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

Mustafa BALTACI Diyarbakır Yatırım Destek Ofisi Uzmanı

YOKSULUN LOKMASI KÜÇÜLDÜ, ZENGİNİN SOFRASI BÜYÜDÜ SAVAŞ ERDOĞAN I TÜRKİYE NİN UTANÇ TARİHİNE BİR NUMARA OLARAK GEÇİRECEKTİR VE ASLA AFFEDİLMEYECEKTİR.

Transkript:

BOLLUK GELECEK ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK PETER H. DIAMANDIS - STEVEN KOTLER Çeviren Ümit Şensoy

ISBN 978-605-4538-97-3 2012, Peter H. Diamandis ve Steven Kotler Orijinal adı ve yayıncısı: Abundance, Simon & Schuster Optimist Yay m Dağ t m San. ve Tic. Ltd. Şti. Sertifika no. : 11970 Telefon : 0216 481 29 17-18 Faks : 0216 521 10 64 e-posta: optimist@optimistkitap.com www.optimistkitap.com www.iskitaplari.com facebook.com/optimistkitap twitter.com/optimistkitap www.youtube.com/optimistkitap www.optimistkitapblog.com Optimist yay n no. : 339 Yay na haz rlayan : Zülfü Dicleli Bas m : Haziran 2013, stanbul Dü zel ti : Esen Güray Düzenleme : Selim Talay Kapak tasarım : Çetin Akdeniz Bas k ve cilt : Tor Ofset San. Tic. Ltd. Şti. Sertifika no. : 13137 Hadımköy Yolu Akçaburgaz Mah. 4. Bölge 9. Cadde 116. Sokak. No: 2 Esenyurt - STANBUL Tel: 0212 886 34 74

P ETER IN İTHAFI Ben bu kitabı yazarken eşim Kristen iki erkek çocuk dünyaya getirdi. Jet James Diamandis ile Daxton Harry Diamandis. Bu kitabı onlara adıyorum. Dax ve Jet in Bolluk dünyasında yaşaması dileğiyle. S TEVEN IN İTHAFI Gençliğimde bana büyük hayaller kurmanın önemini beş kişi öğretmişti: Daniel Kamionkowski, Joshua Lauber, Steve Peppercorn, Howard Shack ve Michael Wharton. Yaşlılığımda ise bu hayalleri gerçeğe dönüştürmenin ne kadar zor olduğunu üç kadından öğrendim: eşim Joy Nicholson, Dr. Kathleen Ramsey ve Dr. Patricia Wright. Bu kitabı hepsine ithaf ediyorum.

İçindekiler Yazarların notu... 11 I. KISIM PERSPEKTİ F 1. Bölüm: Önümüzdeki En Büyük Meydan Okuma... 17 2. Bölüm: Piramidi İnşa Etmek... 26 3. Bölüm: Ağaçlarda Ormanı Görmek... 42 4. Bölüm: Sandığınız Kadar Kötü Değil... 54 II. KISIM ÜSTEL TEKNOLOJİ LER 5. Bölüm: Ray Kurzweil ve Hızlı Git Düğmesi... 69 6. Bölüm: Tekillik Şimdi Daha Yakın... 77

III. KISIM P İ RAMİ D İ N TABANINI İ N Ş A ETMEK 7. Bölüm: İşbirliği Araçları... 97 8. Bölüm: Su...106 9. Bölüm: Dokuz Milyarı Beslemek...122 IV. KISIM BOLLUK KUVVETLERİ 10. Bölüm: Kendin Yap Buluşçusu...143 11. Bölüm: Tekno Hayırseverler...157 12. Bölüm: Yükselen Milyar...166 V. KISIM P İ RAMİ D İ N Zİ RVESİ 13. Bölüm: Enerji...183 14. Bölüm: Eğitim...203 15. Bölüm: Sağlık Hizmetleri...220 16. Bölüm: Özgürlük...238

VI. KISIM HIZLANDIRMA 17. Bölüm: İnovasyon ve Atılımları Yönlendirmek...249 18. Bölüm: Risk ve Başarısızlık...260 19. Bölüm: Sıradaki Yol?...270 Referans Bölümü Ham Veriler...275 Ek: Üstel Gelişmenin Tehlikeleri...325 Notlar...339 Teşekkür...395 Yazarlar Hakkında...397

Yazarların Notu Tarihsel Perspektif Çalkantılı bir dönemden geçiyoruz. Manşetlere şöyle bir göz attığımızda son zamanlarda hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen bu sonsuz medya akını karşısında gözümüz kamaşır ve manşetlerden kopmakta zorlanırız. Daha da kötüsü, evrim insanoğlunun beynini bütün potansiyel tehlikelerin sürekli farkında olacak şekilde biçimlendirmiştir. İleriki bölümlerde anlatacağımız üzere, bu uğursuz birleşimin insan algısı üzerindeki etkisi çok derindir: Olayların iyi yanlarını görme yeteneğimize kelimenin tam anlamıyla ket vurur. Bu önümüze bir tür meydan okuma koyuyor, çünkü Bolluk Çağı gelişimin iyi yanına dair bir öyküdür. Elinizdeki kitap özü bakımından dünyamızı büyük bir hızla dönüştürmekte olan somut olguları, bilim ve mühendisliği, sosyal trendleri ve ekonomik kuvvetleri inceliyor. Ama yolumuza bir sürü engelin çıkmayacağını sanacak kadar da naif değiliz. Bunlardan bazıları hayli büyük engeller olacaktır: ekonomik çöküşler, doğal felaketler, terör saldırıları. Böyle zamanlarda bolluk kavramı epeyce uzak, yabancı, hatta anlamsız görünecektir, fakat tarihe kısaca bir göz atarsak ilerlemenin hem iyi hem de kötü dönemlerle birlikte süregeldiğini görürüz. Örneğin yirminci yüzyıl hem inanılmaz bir ilerlemeye, hem de anlatılamaz bir trajediye tanık oldu. 1918 grip salgını elli milyon insanı aramızdan aldı, İkinci Dünya Savaşı bir altmış milyonu daha götürdü. Tsunamiler, kasırgalar, depremler, yangınlar, sel baskınları, hatta çekirge istilası gibi felaketler meydana geldi. Bunca belaya rağmen, bu 11

12 YAZARLARIN NOTU dönemde bebek ölümleri yüzde 90, doğum sırasında ölümler ise yüzde 99 azaldı ve insan ömrü yüzde 100 ün üzerinde uzadı. Son yirmi yılda ABD muazzam bir ekonomik altüst oluş yaşadı. Buna rağmen bugün en yoksul Amerikan vatandaşının evinde bile telefon, televizyon ve sifonlu tuvalet 1900 lerin başında dünyadaki en zengin insanların dahi hayal edemeyeceği üç lüks var. Aslında hangi geçerli ölçütle bakarsak bakalım, yaşam kalitesinin son yüzyılda her zamankinden çok daha fazla iyileşmiş olduğu yakında netlik kazanacaktır. Bu yüzden, yol boyunca ne gibi kaba, yürek burkucu kesintilerle karşılaşırsak karşılaşalım, kitapta göreceğiniz gibi, küresel yaşam standartları manşetleri kaplayan dehşete rağmen iyileşmeyi sürdürecektir. Bunu Neden Önemsemeli Elinizdeki kitap küresel yaşam standartlarının iyileştirilmesiyle ilgili; desteğe en çok ihtiyacı olan standartlar ise gelişmekte olan ülkelerde. Burada ikinci bir soru gündeme geliyor. Gelişmiş dünyada yaşayan bizler bunu neden önemsemeliyiz? Kendi dünyamızda zaten yeterince önemli sorunumuz yok mu? ABD deki işsizlik ve haciz oranları yükseliyor, öyleyse insani nedenleri bir yana bırakırsak, küresel bolluk çağı için zamanımızı harcamaya gerçekten gerek var mı? Bunun yanıtı, kısaca evettir. İzolasyon günleri artık geride kaldı. Günümüz dünyasında oralarda olan her şey buraları da etkiliyor. Salgınlar sınır tanımıyor, terör saldırıları küresel ölçekte yürütülüyor ve aşırı nüfus hepimizin sorunu. Bu sorunları çözmenin en iyi yolu ne olabilir? Küresel yaşam standartlarını yükseltmek değil mi? Araştırmalar bir ulus ne kadar varlıklı, eğitimli ve sağlıklı olursa, toplum içi şiddet ve huzursuzluğun o kadar az görüldüğünü ve huzursuzluğun ülke sınırlarının dışına taşma olasılığının da o kadar düşük olacağını gösteriyor. Dolayısıyla, istikrarlı yönetimlerin, bir bulaşıcı hastalığın patlak vermesini küresel salgına dönüşmeden önleme olanağı daha fazladır. Yaşam kalitesi ile nüfus artış oranı arasında dolaysız bir bağın varlığı da bunun ilave ödülüdür kalite arttıkça doğum oranı azalır. Meselenin özü şu: günümüzün hiper bağlantılı dünyasında herhangi bir yerdeki problemi çözdüğünüzde, her yerdeki problemi çözmüş olursunuz.

YAZARLARIN NOTU 13 Üstelik önümüzdeki büyük meydan okumaları göğüslemek için en etkili araç insan aklıdır. Şu anda sürmekte olan enformasyon ve iletişim devrimi tüm gezegene hızla yayılıyor. Önümüzdeki sekiz yıl içinde üç milyar kişi daha internet kullanmaya başlayacak, küresel söyleyişe katılacak ve küresel ekonomiye katkı yapacak. Onların fikirleri daha önce ulaşma şansı bulamadığımız fikirler hepimizin yararına olacak yeni keşifler, ürünler ve icatlar getirecek. İki Aklın İşbirliği Peter ve Steven ilk kez 2000 yılında, Steven GQ dergisine X PRIZE konulu makalesini yazdığı sırada tanıştılar. Steven n yazısını beğenen Peter, kendisine bolluk kavramı üzerine birlikte bir kitap yazma önerisini götürdü. Peter bu örgütleyici temel fikri, X PRIZE Vakfı ile Singularity Üniversitesi ni oluşturma faaliyetleri çevresinde, inovasyon ve üstel teknolojiler üzerindeki çalışmaları sırasında benimsemişti. Steven n kafasında da benzer fikirler vardı; bunun üzerine nöroloji, psikoloji, teknoloji, eğitim ve çevre konularındaki eşsiz bakış açısını ve uzmanlığını bu kitaba taşıdı. Gerçek bir ortaklık biçiminde yürütülen bu çabalar sonucunda, Bolluk Çağı nda yer alan fikir ve yazılar Peter ile Steven arasında eşitçe paylaşılmıştır. Peter H. Diamandis Santa Monica, Kaliforniya Steven Kotler Chimayo, New Mexico

I. KISIM PERSPEKTİF

BİRİNCİ BÖLÜM ÖNÜMÜZDEKİ EN BÜYÜK MEYDAN OKUMA Alüminyumun Bize Öğrettikleri Yaşlı Plini diye tanınan Gaius Plinius Cecilius Secundus İS 23 yılında İtalya da dünyaya geldi. Roma İmparatorluğu nun ilk yıllarında deniz ve kara ordusunda komutanlık yaptıktan sonra, yaşamını yazar, doğa bilimcisi ve doğa filozofu olarak sürdürdü. Doğada tarif edilebilecek ne varsa tarif ettiği otuz yedi ciltlik Naturalis Historia adlı ansiklopedisiyle ün kazandı. Eserleri arasında kozmoloji üzerine bir kitap, ayrıca çiftçilik ve büyü üzerine de birer kitap daha bulunmaktadır. Dünya coğrafyasını dört ciltte, flora ve faunayı dokuz ciltte, tıbbı da yine dokuz ciltte topladı. Plini, son ciltlerinden birinde (Yeryüzü, Kitap XXXV) İmparator Tiberius un mahkemesine sıra dışı bir yemek tabağı getiren bir kuyumcunun öyküsünü anlatır. Son derece hafif, pırıl pırıl, nerdeyse gümüş kadar parlak yeni bir madenden yapılmış olan tabak herkesi büyüler. Kuyumcu tabağı, formülünü sadece bir kendisinin, bir de tanrının bildiği gizli bir teknikle saf kilden yaptığını iddia eder. Ancak Tiberius bu sözlere fazla itibar etmez. İmparator, Roma nın en büyük generallerinden biridir, bugün Avrupa diye bilinen kıtanın büyük bölümünü fethetmiş ve bu sırada muazzam bir altın ve gümüş hazinesi toplamış olan usta bir savaşçıdır. Aynı zamanda parasal konularda da, insanların eline birden altından daha ender bulunan parlak bir madde geçecek olursa, hazinesinin de- 17

18 PERSPEKTİF ğerinin ciddi ölçüde düşeceğini bilecek kadar da işin uzmanıdır. Bundan ötürü der Plini, kuyumcuya beklediği itibarı bahşetmek yerine, kellesinin vurulmasını emreder. Bu yeni parlak maden alüminyumdu; bu kelle vurma, dünyamızın alüminyumu tanımasını yaklaşık iki bin yıl geciktirdi. Daha sonra 1800 lerin başında yeniden ortaya çıktıysa da, dünyanın en değerli madeni unvanını kazanamayacak kadar seyrek bulunuyordu. Sözgelimi III. Napolyon un Siyam kralının onuruna verdiği ziyafette, diğer konuklar altınla yetinmek zorunda kalırken, en değerli konuklar alüminyumdan yapılma takımlarla ağırlanmıştı. Alüminyumun ender bulunması kimyayla ilgilidir. Teknik bakımdan, dünyanın ağırlığının yüzde 8,3 ünü meydana getiren alüminyum, oksijen ile silikondan sonra yeryüzü kabuğundaki en bol elementtir. Bugün ucuz, her yerde rastlanan ve kullan-at anlayışıyla tüketilen bir metaldir ama Napolyon un verdiği ziyafetten de anlaşılacağı gibi her zaman böyle değildi. Alüminyum oksijene olan yakınlığından ötürü, doğada hiçbir zaman saf metal halinde bulunmaz. Oksitler ve silikatlar şeklinde bağlanmış olarak, boksit adı verilen kilimsi bir madde halinde bulunur. Boksit yüzde 52 oranında alüminyum içermekle birlikte, saf metali ayrıştırmak çok karmaşık ve zor bir işlemdi. Ancak 1825 ile 1845 arasında Hans Christian Oersted ve Frederick Wohler alüminyum kloridi potasyum karışımıyla ısıtıp sonra cıvayı damıtarak ayırınca, geriye saf alüminyum kaldığını keşfettiler. 1854 yılında Henri Sainte-Claire Deville ilk ticari ayrıştırma işlemini bularak, fiyatı yüzde 90 aşağıya çekti. Ama metal yine de pahalıydı ve az bulunuyordu. 1886 da Amerikalı kimyager Charles Martin Hall ve Frenchman Paul Héroult un birbirlerinden bağımsız olarak hemen hemen aynı tarihlerde buldukları elektroliz adı verilen yeni bir çığır açıcı teknoloji her şeyi değiştirdi. O zamanki adıyla Hall-Héroult işleminde alüminyumu boksitten ayrıştırmak için elektrik kullanılıyordu. Birden yeryüzündeki herkes inanılmaz miktarda ucuz, hafif ve kolay işlenebilir bir metale ulaşma olanağına kavuştu. Kelle vurma dışında, bu öyküde çok olağandışı bir şey yoktur. Tarihte bir zamanlar ender bulunan ve sonra inovasyon sayesinde bollaşan çok kaynak vardır. Bunun nedeni açık: bir şeyin nadirliği çoğun-

ÖNÜMÜZDEKİ EN BÜYÜK MEYDAN OKUMA 19 lukla bağlama göre değişir. Eğer ben alt dallardaki bütün portakalları toplarsam, erişilebilir portakal miktarı azalır. Benim sınırlı açımdan bakıldığında artık portakallar çok seyrekleşmiştir. Ama biri bir teknoloji geliştirip merdiven denilen bir alet icat ederse, o zaman yeni erişim olanağına kavuşurum. Problem de çözülmüş olur. Teknoloji kaynaklara serbestlik kazandıran bir mekanizmadır. Bir zamanlar ender bulunan şeyleri bollaştırır. Bu konuyu biraz daha genişletmek için, şu anda Abu Dabi Future Energy Company tarafından inşaatı sürdürülen Masdar şehri planlarına göz atalım. Petrol rafinerisi ile havalimanının ötesinde, Abu Dabi nin uç kısmında yer alan Masdar, kısa bir süre sonra 50.000 kişiyi barındıracak ve 40.000 kişiye iş kapısı açacak. Üstelik bunu atık üretmeden ve karbon salımına yol açmadan yapacak. Şehrin yakın çevresine araba girişine izin verilmeyecek ve duvarlarının gerisinde hiç fosil yakıt tüketilmeyecek. Bilinen petrol kaynaklarının yüzde 10 una sahip olan Abu Dabi, OPEC üyesi dördüncü büyük üreticidir. Fortune dergisi bir ara onu dünyanın en zengin kenti ilan etmişti. Bütün bunlar, bu servetin 20 milyar dolarını dünyanın ilk petrol-sonrası şehrini kurmak için harcamaya istekli olmalarını daha da ilginç hale getiriyor. Ne kadar ilginç bir yer olduğunu gözlerimle görmek için, 2009 Şubatında Abu Dabi yi ziyaret ettim. Şehre vardıktan sonra, otelden çıkıp bir taksiye atladım ve doğru Masdar inşaat alanına gittim. Tam bir zamanda geriye yolculuk gibiydi. Emirates Palace da kalıyordum. Burası hem dünyadaki gelmiş geçmiş en pahalı oteldir, hem de isteyenin gecesi 11.500 dolara altın döşemeli bir suit kiralayabileceği (tabii geliri benimkinden hayli farklı birinin) az sayıdaki yerden biridir. Oysa 1960 yılında petrol bulunmadan önce Abu Dabi göçebe çobanlarla inci avcılarından oluşan bir topluluktu. Bindiğim taksi Gelecekteki Yuvanız Masdar a Hoşgeldiniz yazılı tabelayı geçtiği sırada bunun bir kanıtı gözüme çarptı. Dünyanın ilk petrol-sonrası kentinin bir Uzay Yolu film setine benzeyeceğini umuyordum. Ama karşıma çıkan, çölün ortasında çıplak bir araziye dizilmiş birkaç inşaat kamyonuydu. Ziyaretim sırasında tüm projenin teknik müdürü Jay Witherspoon la görüşme şansım oldu. Witherspoon karşılaştıkları meydan okumaları ve bunların nedenlerini açıkladı. Masdar ın, Yaşanacak Tek Bir Gezegen Var (One Planet Living - OPL) diye bilinen kavramsal bir temel üzerinde

20 PERSPEKTİF inşa edildiğini söyledi. OPL yi anlamak için önce üç gerçeği anlamam gerekiyordu, diye izah etti Witherspoon. Birincisi: Şu anda insanoğlu gezegenimizdeki doğal kaynakların, yerine yenisini koyabileceğimizden yüzde 30 daha fazlasını kullanıyor. İkincisi: Bugün dünyadaki herkes ortalama bir Avrupalı gibi yaşamaya kalksa, bunu sürdürebilmemiz için üç gezegenin kaynağına ihtiyacımız olurdu. Yeryüzündeki herkes ortalama bir Kuzey Amerikalı gibi yaşamak istese, o zaman da bunu kaldırabilmek için beş gezegenin kaynağına ihtiyaç duyardık. Bu yüzden, OPL bu yetersizliklerle mücadele etmeyi amaç edinmiş bir küresel inisiyatiftir. BioBölgesel Kalkınma (BioRegional Development) ile Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (World Wildlife Fund WWF) tarafından oluşturulan OPL inisiyatifi özünde on çekirdek ilkeden oluşmaktadır. Bu ilkeler yerel doğal kültürlerin korunmasından beşikten beşiğe sürdürülebilir malzemelerin geliştirilmesine kadar uzanıyor, ancak aslında hepsi de paylaşmayı öğrenmekle ilgilidir. Masdar tarihteki en pahalı inşaatlardan biridir. Şehrin tamamı petrol kıtlığı ve su savaşlarının ciddi bir tehdit boyutuna yükseleceği petrol-sonrası bir gelecek düşünülerek inşa ediliyor. Alüminyumun bize öğrettikleri işte tam bu noktada devreye giriyor. Petrolsüz bir dünyada Masdar yine güneş ışıklarıyla yıkanacak. Atmosferimize gelen güneş enerjisi miktarının 174 petavat (1,740 x 10 17 vat) artı-eksi yüzde 3,5 olduğu saptanmış durumdadır. Bu toplam güneş enerjisi akışının yaklaşık yarısı yeryüzüne ulaşıyor. İnsanlık şu anda yılda 16 teravat tükettiğine göre (2008 rakamlarıyla) gezegenimizin yüzeyine bir yılda kullandığımızın beş bin katı kadar güneş enerjisi düşüyor. Bir kez daha belirtelim, sorun kaynağın kıt olması değil, bizim ona erişebilir olmamızdır. Dahası, su savaşları açısından bakıldığında, Masdar Basra Körfezi nde, yani suyu son derece bol olan bir bölgede yer alıyor. Dünyamız zaten yüzde 70 i okyanuslarla kaplı, sulu bir gezegen. Ama bu okyanuslar, tıpkı Basra Körfezi gibi, tüketim ve tahıl üretimi için fazla tuzlu. Aslında, yeryüzündeki suyun yüzde 97,3 ü tuzlu su. Peki, ya boksiti alüminyuma kolayca dönüştüren elektroliz gibi, okyanuslarımızdaki suyu kısa bir sürede tuzdan arındırabilecek yeni bir teknoloji bulunursa? O zaman Masdar susuz kalır mı? Mesele şurada: Teknolojinin gözüyle baktığınızda, gerçek anlamda kıt kaynak çok azdır; asıl sorun bunların erişilebilir olmamasındadır. Ancak yine de kıtlık tehlikesi dünya görüşümüze egemendir.

ÖNÜMÜZDEKİ EN BÜYÜK MEYDAN OKUMA 21 Büyümenin Sınırları Gezegenimizde yaşamın başladığı andan beri kıtlık hep sorun olagelmiştir, fakat çağımızda yeniden canlanması pek çoklarının kıtlık modeli dediği şey Britanyalı akademisyen Thomas Robert Malthus un gıda üretimi doğrusal genişlerken, nüfusun üstel büyüdüğünü fark ettiği on sekizinci yüzyılın sonlarına kadar gider. Malthus, günün birinde bundan ötürü kendimizi besleme kapasitemizi aşan bir noktaya ulaşacağımızdan emindi. Bunu şöyle ifade ediyordu: Nüfusun gücü, yeryüzünün insanoğluna geçim sağlama gücünden sonsuzca büyüktür. O günden bu yana çok sayıda düşünür aynı endişeyi dile getirdi. 1960 ların başında bir tür görüş birliği oluştu. 1966 da Dr. Martin Luther King, Jr. şöyle diyordu: Anlayamadığımız ortaçağın veba salgınlarından ya da günümüzdeki salgın hastalıklardan farklı olarak, aşırı nüfus salgını, keşfettiğimiz araçlarla ve sahip olduğumuz kaynaklarla çözüme kavuşturulabilir. İki yıl sonra Stanford Üniversitesi nden biyolog Dr. Paul R. Ehrlich Population Bomb (Nüfus Bombası) adlı kitabıyla daha da güçlü bir alarm verdi. Ama dünyayı krizin derinliği konusunda gerçekten dehşete düşüren, 1968 yılında düzenlenen küçük bir toplantının sonuçları oldu. O yıl İskoç bilim adamı Alexander King ile İtalyan sanayici Aurelio Peccei farklı disiplinlerden uluslararası düzeyde önde gelen düşünürleri Roma nın küçük bir köyünde bir araya getirdiler. Kısa bir süre sonra Roma Kulübü adıyla ünlenecek olan grup uzun vadeli bir dünyada kısa vadeli düşünmenin problemlerini tartışmak üzere toplanmıştı. Tartışma sonuçları 1972 de yayınlandı. Otuz dilde on iki milyon baskıya ulaşan ve okuyan herkesin içine korku salan Büyümenin Sınırları kısa sürede klasikler arasına girdi. Kulüp, sistem dinamikleri kurucusu Jay Forrester tarafından geliştirilen bir modeli kullanarak, dünya çapında nüfus artış hızını küresel kaynak tüketim hızıyla karşılaştırdı. Bu modelin dayandığı bilim karmaşık, ama verdiği mesaj yalındı. Basit bir dille: Kaynaklarımız tükeniyor, zamanımız tükeniyor. Bu raporun üzerinden kırk küsur yıl geçti. İçerdiği korkutucu öngörülerin çoğu gerçekleşmemesine rağmen, geçen yıllar genelinde değerlendirmenin ağırlığını hafifletmedi. Bugün hâlâ baktığımız pek

22 PERSPEKTİF çok yerde isabetli saptamaların kanıtlarını görüyoruz. Bugün her dört memeliden biri türünün yok olması tehlikesiyle karşı karşıya, büyük balıkların yüzde 90 ı ise şimdiden yok oldu. Su kaynaklarımız kurumaya başladı, topraklarımız tahıl üretimi için aşırı tuzlu hale geliyor. Petrolümüz tükeniyor, uranyumumuz azalıyor. Başlıca gübre içeriği olan fosfor bile seyreliyor. Siz bu cümleyi okuyana kadar bir çocuk açlıktan ölecek. Paragrafı bitirene kadar başka bir çocuk susuzluktan (ya da susuzluğunu gidermek için içtiği pis su yüzünden) ölecek. Üstelik bunlar, uzmanların dediğine göre, daha ısınma turları. Bugün gezegenimizin üzerinde yedi milyarı aşkın insan yaşıyor. Eğer eğilim tersine dönmezse, 2050 yılında on milyara yaklaşacağız. Yeryüzünün taşıma kapasitesini dünyada kaç kişinin sürdürülebilir bir yaşam sürebileceğini araştıran bilim insanları arasında büyük farklılıklar görülüyor. Abartılı iyimserler bu sayının iki milyara yakın olduğunu söylüyor. Koyu kötümserler ise üç yüz milyonu ancak bulabileceği kanısında. Bu tahminler içinden en moral verici olanı seçmek isterseniz ABD dışişleri bakanlığının bilim ve teknoloji danışmanı Dr. Nina Fedoroff un yorumu çıkarılabilecek tek bir sonuç var: Dünya nüfusunun büyüme hızını yavaşlatmak zorundayız; gezegenimiz daha fazla insanı taşıyamaz. Ancak bazı şeyleri söylemesi kolay, yapması zordur. Yukarıdan aşağıya nüfus kontrolünün en kötü ünlü örneği Nazilerin ırk ıslah programıydı, ama buna benzer birkaç başka kâbus da yaşanmıştır. Hindistan 1970 lerin ortalarında binlerce kişi üzerinde tüplerini bağlama ve kanalları tıkama uygulaması gerçekleştirdi. Bu kişilerin bir kısmına para verildi, diğerlerine ise zorla uygulandı. Bunun yankıları iktidar partisini hükümetten düşürdü ve bugün hâlâ devam eden bir çekişmenin tohumlarını attı. Bu sırada Çin her aileye bir çocuk politikasını otuz yıl boyunca devam ettirdi (aslında geniş kapsamlı bir program olarak öngörüldüğü halde, bu politika nüfusun sadece yüzde 36 sı üzerinde etkili olabildi). Hükümetin açıklamasına bakılırsa, 300 milyonluk bir nüfus artışı önlenmiş bulunuyor. Buna karşılık Uluslararası Af Örgütü nün verilerine göre, bu uygulamanın sonuçları rüşvet, yolsuzluk, intihar ve kürtaj oranlarında artış, zorla kısırlaştırma ve bebek cinayetlerine ilişkin ısrarlı söylentiler oldu. (Genelde erkek çocuk tercih edildiğinden, kız çocuklarının doğumun hemen ardından öldü-

ÖNÜMÜZDEKİ EN BÜYÜK MEYDAN OKUMA 23 rüldüğü yolunda yaygın söylentiler vardı.) Her iki şekilde de, türümüzün üzücü biçimde öğrendiği gibi, yukarıdan aşağıya nüfus kontrolü gerek teorik gerekse pratik olarak barbarlıktan başka bir şey değildir. Görünüşe göre geriye tek bir seçenek kalıyor. İnsanları eksiltemeyeceğimize göre, kullandıkları kaynakları çoğaltmamız, ayrıca köklü biçimde yaygınlaştırmamız gerekiyor. Bunun nasıl yapılacağı epeyce tartışma konusu olmuştur, ama bugünlerde mümkün görünen tek seçenek olarak OPL ilkeleri ileri sürülmektedir. Bu seçenek benim biraz canımı sıktı, salt daha büyük verimlilik fikrine pek yatkın olmadığımdan değil. Gerçekten de verimliliğe daha az kullan, daha çok kazan kim karşı çıkabilir? Benim kaygımın dayandığı nokta, daha çok verimliliğin tek geçerli seçenek olarak ileri sürülmesidir. Yaşantımda yaptığım her şey bana izlemeye değer başka yolların da olduğunu söylüyor. Yönettiğim örgüt, X PRIZE Vakfı, büyük çaplı teşvik edici ödüllü yarışmalar tasarlayıp düzenleyerek, kendini insanlığın yararına köklü atılımlar yaratmaya adamış kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Masdar a yaptığım yolculuktan bir ay kadar önce yıllık Vizyonerlik kurulumuzun toplantısına başkanlık etmiştim. Toplantıda Dean Kamen ve Craig Venter gibi sıra dışı mucitler, Larry Page ve Elon Musk gibi parlak teknoloji girişimcileri ve Ratan Tata ve Anousheh Ansari gibi uluslararası iş dünyasının devleri enerji, yaşam bilimleri, eğitim ve küresel kalkınma alanlarında köklü atılımların nasıl özendirilebileceğini tartıştılar. Hepsi de, daha önce hiç var olmayan, dünyayı değiştirici sektörler yaratmış kişilerdi. Çoğu nicedir çözülemez kabul edilen problemleri çözüme kavuşturarak kotarmıştı bu başarıları. Birlikte alındığında, bu grubun katettiği yol bize, kıtlık tehdidine verilecek en iyi karşılığın pastanın dilimlerini daha da inceltmek değil, pastayı nasıl büyüteceğimizi bulmak olduğunu gösteriyor. Bolluk Olanağı Kuşkusuz pastayı büyütme yaklaşımı yeni değil, ama bu kez kilit nitelikte bir iki değişiklik söz konusudur. Bu farklılıklar elinizdeki kitabın ana kütlesini oluşturuyor, ama özlü bir ifadeyle, tarihte ilk kez yeteneklerimiz özlemlerimize yetişmeye başladı diyebiliriz. İnsanlık şimdi