ÜNİTE 1: ESKİ TÜRKLERDE YÖNETİM YAPISI 1.1. Eski Türklerde Devlet Teşkilatının Toplumsal Kökenleri Aile: Türk devlet teşkilatının temeli aile ünitesine dayanmaktadır. Boy: Toplumsal hiyerarşide ailelerin bir basamak üzerinde bulunan topluluktur. Savunma ihtiyacı ile bir araya gelen ailelerden oluşur. Küçük ölçekte de olsa bir orduya ve toprağa sahip olmaları, boyların aynı zamanda bir siyasi kimlik taşıdıklarının ispatıdır. Sancaklarında ve hayvanlarında boyu simgeleyen damgalar bulunmaktadır. Bu damgalar hem aile birliğinin hem de boyların kendi aralarındaki mesafenin tescili niteliği taşımaktadır. İmparatorluğa karakterini veren federatif yapılanma boylarda başlamaktadır. Boy Bey ini belirleyen ölçütler; soylu bir aileden gelmiş olmanın yanı sıra cesur, güvenilir ve şöhretli olmaktır. Bodun: Boyların bir araya gelmesiyle oluşan toplumsal katmandır. İçerdiği farklı soy ve dilden boylarla daha karmaşık bir örgütlenme modeline işaret etmektedir. Bodun başkanları yabgu, şad, ilteber unvanlarını kullanmışlardır. İl: Toplumsal hiyerarşinin tümünü kapsayan ve hedefini kıtalar ötesine taşıyan bir örgütlenmedir. Başkanı kağan dır. 1.2. Eski Türk İmparatorluklarında Hâkim Olan İlkeler Oksızlık (Bağımsızlık): Eski Türk İmparatorluklarında hâkim olan en temel ilke bağımsızlıktır. Bu aynı zamanda Türklerin yerleşik hayata geçmek istemeyişindeki en önemli faktördür. Bağımsızlığı tehdit edecek en büyük güç Çin dir. Nüfus açısından Çin in %1 i bile olmamalarına rağmen bağımsızlıklarını koruyabilmelerini göçebe hayat tarzlarına borçludurlar. Uluş (Ülke): Devletin sahip olduğu toprakları ifade etmektedir. Dolayısıyla ülke, kağanın keyfince idare ettiği bir mülk değil, korumakla yükümlü olduğu millete ait değerli bir emanettir. 1
Kün (Halk): Ülke toprakları üzerinde yaşayan insanları ifade etmektedir. Eski Türklerde, Feodal Avrupa da olduğu gibi sınıflı bir toplum yapısı oluşmamıştır. Veraset kavgalarının bitmemesinin ve her boyun taht mücadelesine soyunabilmesinin nedeni de budur. Eski Türklerde sınıflı bir toplum yapısının oluşmamasında rol oynayan faktörler; İnsanların geniş topraklara sahip olmayışı Askerlik mesleğinin Avrupa da olduğu gibi asil ailelere terk edilmemesi Ayrıcalıklı bir din sınıfının oluşmayışı Töre (Kanun): Devlet yönetimindeki kural ve düzenlemeleri ifade etmektedir. Töreler, hem yaşanmışlıklardan hem de beylerin / kağanların uygulamalarından süzülerek yaygınlık kazanmış, mücadelenin hâkim olduğu bir coğrafyaya düzen ve nizam getirmiştir. Tahta oturan bir kağanın ilk icraatları arasında töre yayınlamak ve ya mevcut töreleri düzenlemek gelmekteydi. Törenin kaynakları sırasıyla; kağan, toy ve halktır. 1.3. Eski Türk İmparatorluklarında Yöneticiler Kağan: Eski Türklerde tahtın hakanına, başka bir deyişle, devletin başkanına kağan adı verilmektedir. Kainatın merkezinde Tanrı, dünyanın merkezinde Kağan vardır. Evren ve insanın yaratılışı ile devletin kuruluşu arasında sebep-sonuç bağlantısı kuran bu inanış Türk Kozmogonisi olarak ifade edilmektedir. Kağan ın Tanrı tarafından kutlandığına yani tahtın kendisine Tanrı ihsanı olarak verildiğine inanılırdı. Yine de Kağan ın Tanrı tarafından görevlendirilmesi onun Bizans İmparatoru gibi aziz veya Sasani şahı gibi yarı-tanrı olarak görülmesine yol açmamıştır. Yani halk Kağan ı kendisinden farklı görse de ona metafizik anlamlar (aziz, Tanrı nın oğlu vs.) yüklememiştir. Kut, Kağan a ve ailesine hayat boyu bağışlanmamıştır. Başarısız seferler, ekonomik yoksunluk ve adaletsizlik gibi kötü idare biçimleri sergilemesi üzerine görevinden el çektirilebilirdi (kut taplamadı). Dolayısıyla Kağanların taht süreleri başarılarına bağlıydı. Kağan ın bir diğer vasfı, küç (güç) sahibi olmasıydı. Ancak kut ve küç, Kağan a Tanrı tarafından karşılıksız verilmemiştir. Kağan da bunlar karşısında Tanrı yolunda yürümeliydi. Ayrıca Kağan, Tanrının kendisine bahşettiklerini halkıyla paylaşmalıydı. Ülüş sözcüğüyle ifade edilen bu erdem Kağan ın önde gelen özelliklerinden biriydi. Özetle; kut, küç ve ülüş kağanlık kavramının içini dolduran temel değerlerdi. Kut, kağanlığın en önemli göstergesi ve Tanrının hükümdara hediyesi olarak görülmekteydi. Tanrı tarafından kutlanan Kağan a aynı zamanda küç yani güç bağışlanmış ve bu güçle kazandığı başarıları, aldığı ganimetleri halkına ülüş türeceği yani 2
paylaştıracağına inanılmaktaydı. Kağan, teşkilatın merkezinde yer alır ve tebaası üzerinde otoritesi vardır. Kağan ın yetkileri; Buyrukları tayin eder Toy u sarayına davet eder Yasa yayınlar Töreleri yeni baştan düzenler Adaleti tesis eder Toy: Kurultay ya da meclis anlamlarına gelmektedir. Eski Türk devletleri, birçok boy ve bodunun bir araya gelmesiyle kurulan konfederasyon özellikli organizasyonlardı. Teşkilatın çıkarlar bileşkesini en açık şekilde gözler önüne seren unsur ise bir nevi danışma / istişare kurulu şeklinde hizmet gören toylardı. Moğollardan farklı olarak Türklerde toylara asillerin yanı sıra halk da katılabilmekteydi. Toyun siyasal karakteri kadar önemli bir diğer boyutu, yasa yapma yani töre koyma yetkisidir. Her ne kadar yasa süreci kağan tarafından başlatılsa da toy üyeleri yaptıkları katkı ile törenin oluşmasında önemli bir paya sahip olurlardı. Dolayısıyla ancak toy onayı ile işlerlik kazanan kağan töreleri, halk içinden çıkan törelerle beraber devletin siyasi-toplumsal yapısını şekillendirmekteydi. Genellikle Kağan başkanlığında toplanan toylara, Kağan olmadığı zamanlarda aygucı unvanlı danışmanlar başkanlık ederdi, Hanedan dışından, yetenekleriyle sivrilmiş ve halka kendisini sevdirmiş kişilerden seçilen aygucılar, aynı zamanda toy kararlarının hayata geçirilmesi ve denetlenmesi işinden sorumluydular. Toy, töre gereği olağan bir şekilde yılda üç kez toplanırdı. Ancak bununla birlikte, ülke içindeki anarşiye son vermek amacıyla olağanüstü bir şekilde de toplanabilmekteydi. Birinci toy: Yeni yılın ilk ayında Kağan otağında toplanır ve ağırlıklı olarak dinsel ritüeller yerine getirilirdi. Yeni yıl için selamet ve zafer dilekleriyle Tanrı ya yakarılırdı. İkinci toy: Yılın beşinci ayında toplanan bu toy, daha çok siyasi gündemi ile ön plana çıkmaktaydı. Kağan seçimi, politikaların gözden geçirilmesi ve belirlenen hedeflere göre yetki dağılımının gerçekleştirilmesi hep bu mecliste ele alınan konular arasındaydı. Toy, tam bir şenlik havasında geçer, ziyafetler verilir, güreş ve cirit oyunları düzenlenir ve Tanrı ya kurbanlar adanırdı. Bu toya katılım şarttı 3
ve aksi hali, devlete ihanetle birdi. Toy davetine uymamak önce Tanrı ya sonra da Kağan a karşı gösterilmiş bir saygısızlıktı. Üçüncü toy: Sonbaharda toplanır ve devletin maddi gücünün anlaşılması için insan ve hayvan sayımı yapılırdı. Buyruk: Kağan ın yardımcıları ya da modern anlamda bakan ı karşılayan görevlilerdir. Toylarda alınan kararların arkasında duran, bu kararları uygulayan Kağan a yardım eden bu görevliler, bugünkü Bakanlar Kurulu gibi günün meselelerini ele alıp çözümler üretmeye çalışmışlardır. Yönetici tabaka kendi içerisinde; Kağan, buyruklar ve beyler olarak ayrışmıştır. Buyruklar, Kağan a karşı sorumludurlar ve onun tarafından göreve getirilirler. Hatun: Kağan ın eşini ifade etmektedir. Karar alma süreçlerinde en az Kağan kadar söz sahibidir. Kendilerine ait otağları ve buyrukları bulunmaktadır. Protokolde eşlerinin yanında yer alırlar, diplomaside elçi gönderir ve kabul ederlerdi. Hatunların da tıpkı Kağanlar gibi bir Tanrı inayeti (karizma) taşıdığına inanılırdı. Kağanların evliliklerini belirleyen unsur ise genellikle siyasetti. Kağan eşlerinin genellikle güçlü bodundan olmasına özen gösterilirdi. Ayrıca stratejik amaçlarla yabancı hanedanlardan da gelinler (konçuy) alınmıştır. Ancak veliahtın annesinin Türk olmasına dikkat edilmiştir. Tigin: Şehzade, veliaht anlamlarına gelmektedir. Eski Türk devletlerinde tahta geçme usulü bir sisteme oturtulmamıştı. Bu nedenle çoğu zaman hanedan ailesi dışındaki bodun beyleri dahi kanlı mücadelelere soyunabilmiştir. Tahtın yolu ne en büyük kardeşe (primagenituras) ne de hanedanın en büyüğüne (senyoritas) kesin kurallar içinde açılmıştır. Eski Türkler karizmatik hükümdar modelini teşvik etmiş ve liyakat sahibi kişilerin başa geçmesini meşru saymıştır. Tiginlerin idare sanatında tecrübe kazandıkları mevki, devletin sağ veya sol kolunda verilen başbuğ luk görevi idi. 1.4. Eski Türklerde Devlet ve Ordu Eski Türk İmparatorluklarından öne çıkanları; Hunlar, Göktürkler ve Uygurlardır. Söz konusu devletler Orta Asya bozkırlarında kurulmuş ve bu devletlerde göçebe bir hayat tarzı sürülmüştür. 4
Ötüken adı verilen nehirler ve ormanlarla çevrili Kuzey Moğolistan bölgesi, Eski Türklerin merkezidir. Alt kademede boy, üst kademede bodunlardan oluşan federatif bir devlet örgütlenmesi mevcuttur. Orta Asya İmparatorluklarında üst düzey makamlar hanedan ailesine ayrılmış ve makam sahiplerinin yetkilerini çocuklarına bırakabilecekleri kabul edilmiştir. Ancak orta ve alt düzey makamlarda bu ilke işletilmemiştir. Veraset sisteminin belirsizliği, federatif yapıyı oluşturan boy ve bodunlarda yaşanan isyanlar, güçlü kağanların çıkmayışı ve üst düzey makamların hanedan ailesine tahsis edilmesi imparatorlukların bir süre sonra hızlı bir şekilde çöküş sürecine girmelerine yol açmıştır. Eski Türk devletlerinde Kağan dan sonra en büyük makam devletin sol kolunun idaresinden sorumlu yabgu luk makamıydı. Bu makam genellikle Kağan ın kardeşlerine bahşedilmişti. Yabgu; Kağan a bağlı olmakla birlikte, sol kolun idaresinde büyük bir serbestiyet içerisindeydi. Ordunun en küçük çekirdeği, temeli Mete tarafından atılan onlu sisteme dayanmaktaydı. 10,100 ve 1000 kişilik bölümlere ayrılan ve her birimin başında onbaşı, yüzbaşı gibi unvanlar taşıyan rütbelilerin bulunduğu ordu, aynı mantık içerisinde aile, boy, bodun dilimlerine göre taksim edilmişti. Buna göre bir boyun 1000, bodunun 10000 askerle sefere icabet etmesi beklenirdi. Ordunun başkomutanı Kağan dı. Zaten ordu kelimesi orta kelimesinden türetilmiştir. Buna göre toplumun merkezinde yani ortasında bir Kağan ve onun otağı bulunduğu düşünülmüştür. Ordu komutanlıklarında kardeşler yer almakta; büyük kardeşe yabgu, küçük kardeşe şad adı verilmektedir. Uygurlar, Hun ve Göktürklerden birtakım özellikleriyle ayrılmaktadırlar. Uygurları kendinden önceki Türk devletlerinden ve zamane çoban imparatorluklarından ayıran başat özellik yerleşik hayata geçmiş olmalarıdır. Öte yandan, Uygur hükümdarlarının Çin kültürü ile kurdukları doğrudan ilişkiler, Maniheizm 1 dininin Türkler arasında popüler hale gelmesine, bir süre sonra da 1 Hz. İsa, Zerdüşt ve Buda nın öğretilerini harmanlayan, M.S. III. Asırda Pers İran ında yaşayan Mani nin geliştirdiği inanç sistemi. 5
resmi din olarak kabul edilmesine yol açmıştı. Yeni dinin devlet teşkilatlarına etkisi, Mani rahiplerinin karar alma organlarına dahil edilmeleriyle daha da artmıştı. Hükümet meselelerinin daima Maniheist din adamlarına sorulması Uygurlarda yaygınlaşmıştır. Uygurların bir diğer farklılığı, Maveraünnehir Bölgesinde İranlılardan gördükleri yazıyı kendi dil yapılarına göre değiştirip Uygur alfabesini geliştirmeleri olmuştur. 6