NASIL YAPMALI? Bahadır Deniz SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ DEVRİMCİ GELENEĞİMİZDEDİR



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

İşyeri Temsilcileri Rehberi

KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Cumhuriyet Halk Partisi

AÇI OKULLARI ETİK MANİFESTOSU

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

SENDİKALAR VE İŞYERİ ÖRGÜTLENMESİ

PSK 271 Öfke Yönetimi ( Güz Dönemi) Yrd. Doç. Dr. Nilay PEKEL ULUDAĞLI. Öfke Yönetimi: Duyguları İfade Edebilmek ve Duygularla Başa Çıkmak

Nasıl Bir Deniz Feneriyiz?

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

KUZEY KIBRISTA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 4. SINIF İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

Etik İlkeler ve Kurallar

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

İnsanı insan yapan değerlere odaklanılmalıdır. İnsan olmak nedir? sorusuna cevap aranmalıdır.

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu


Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

NEWSLETTER 12 TEMMUZ 2016 MİLLİ MEDYA KURULUŞLARINDA TEMİZLİK BAŞLIYOR!

EFT ile POZİTİF HAYAT EĞİTİMİ EFT NEDİR?

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM. Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

İş Yerinde Ruh Sağlığı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK

İNTİHAR EYLEMLERİ Kasım 2003 İstanbul Saldırıları HALİM ALTINIŞIK STRATEJİ-GÜVENLİK-YÜZ OKUMA UZMANI

GENEL BAŞKANIN MESAJI

KİMLİK, İDEOLOJİ VE ETİK Sevcan Yılmaz

Acil Durum Yönetim Sistemi ICS NFPA 1600

10SORUDA AİLE SİGORTASI

...Bir kitap,bir mesaj!

YÖNETİCİ DURUMUNDA OLANLARIN

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

İş Kazalarının Önlenmesi konusunda Öneriler

Duygusal Zeka: Aile/Arkadaş şirketlerinde, KOBİ lerde, çok uluslu kurumsal yapılarda duygular ve ilişkiler

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Giriş Bölüm 1. Giriş

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

Niçin değişmek zorundayız?

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

ANNE-BABA TUTUMLARI. Aşırı Koruyucu Tutum

Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

Kazanım İfadeleri. Kendine değer veren insanların (aile-arkadaş vb.) yapıcı uyarılarına kayıtsız kalmaz.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

@BaltasBilgievi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Çocuklarınıza sorun çözme becerisi kazandırma konusunda yol göstermeyi amaçlayan bültenimizin sizlere faydalı olması dileğiyle

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU EĞİTİM YETENEK TESPİTİ. İzleyici Antrenörlük ve Yetenek Tespiti (SCOUTING)

KIRAÇ LİMAK TÜRKER İLKOKULU 4.SINIF DEĞERLER EĞİTİMİ TOPLU ORTAMLARDA DAVRANIŞ KURALLARI KONUSU UYGULAMA PLANI

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA

Prof. Dr. Münevver ÇETİN

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Toplu Ortamlarda Davranış Kuralları

EMNİYET EKONOMİSİ, DİSİPLİNİ VE POLİTİKASI

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Transkript:

NASIL YAPMALI? SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ DEVRİMCİ GELENEĞİMİZDEDİR Bahadır Deniz

İSBN:978-605-62642-1-4 Adalı Yay. Kül. Faal. Mat. Rek. Org. San. ve Tic. Ltd. Şti. Adres: Mahmut Şevket Paşa Mah. Piyale Paşa Cad. No: 144 B Şişli - İST Tel: 0 212 249 38 75 Ege Temsilciliği Adres: 863. Sok No:4/2 Konak - İzmir Tel: 0 232 445 70 95 Ankara Temsilciliği Adres: Meşrutiyet Mah. Atatürk Bulvarı Şanlı Han No:105 K:3 D:313 Kızılay - ANKARA Tel: 0 312 419 19 65 E-posta: adaliyayinlari@gmail.com Web: www.devrimcihareket.net Baskı Yeri:Berdan Matbaacılık Adres: Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C - 215 Topkapı - İST Tel: 0 212 613 12 11 Öyle çok kalınlaştı ki insanın insana duvarı, Artık ilişkinin ne kişisel ne toplumsal olanı kaldıramaz hale geldi bu kadarını. Her şeyi ama her şeyi ben keseri yle, Nalıncı misali yontuyor, Günümüzün kapitalizme boyun eğen insanı. Dün insanlık Bedreddin misali, Aldığıyla değil verdiğiyle beslenir, Ruhsal gıdayı pazarda veya dışsalda değil, kendi bağrında arardı. Bu nedenle de midesi gibi ruhunu da doyurmakta zorlanmazdı. 1989 sonrasında çağ, acelesi olanlarca tamamlandı. Ve toplumun yerini kişi, doyumun yerini fesat aldı. Ruh da mideye benzetildi. Paylaşarak değil tüketerek doyurulan bir değirmene çevrildi. Bu nedenle bugün daha çok anmak gerekiyor, Biçime değil öze önem vereni, Tenini kalınlaştırarak değil incelterek büyüyeni Ve Dervişlik dedikleri hırka ile taş değil, Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil diyeni.

İçindekiler İçinde Bulunulan Şartlara Nereden ve Nasıl Müdahale Edilmeli?...137 Fikri Aydınlanma, Fiili Muhalefet; Kimlerle, Hangi Ölçülerle ve Nasıl?... 147 Önsöz...9 Hiçbir Devrimci, Sorunlarının Çözümünü Devrimci Normlar Dışında Aramamalıdır... 13 Küçük Burjuva İdeolojisi Üzerine... 25 Yaratıcılığa İmkan Tanıyan Esneklikle Örgütsel Disiplinin Gerekleri Karşı Karşıya Getirilmemelidir... 33 Devrimci Değerlere Bağlılık Örgütsel Güven ve Bağlılıkla İç İçedir... 43 Örgütsel Yaşamın Kendine Ait Bir Disiplini Ve İlkeler Bütünü Vardır... 53 Örgütlü İnsan İçin En Büyük Güvence Örgüt Bütünlüğünün Kendisidir...67 Yöntemde Ustalık, Kavgada Başarı İçin Şarttır... 73 Yoldaşlık ve Kimlik Gerekleri...85 Devrimci İlişkilerde Yoldaşlığı Besleyen Birleştirici Gerçek Öğe...99 Ruhsal Obezite ve Yanlış Doyum Yolları...107 Günümüzde Devrimci Olmak...119 Yaşamda Kalite Yitimi...129

Önsöz Bilindiği gibi bizler, tartışma süreci olarak anılan dönemde ceketimizi alıp çıkarken güvendiğimiz dağ, devrimci değerlerin yüzyıllardır ayakta duran ve sürekliliğini koruyan varlığıydı. Devrimci Yol, bu değerlerin Türkiye deki adıydı; diğer bir ifadeyle, Türkiye nin Marksizmi ydi; bu uğurda nice bedeller ödendi, nice şehitler verildi. O gün o değerlerin nasıl tartışmalara kurban edilmesine izin vermediysek; bu nitelik, sonraki süreçte de kimliğimizin en bükülmez/başkalaştırılamaz yanı oldu. Bize kendini dayatanlara, imkanlarını pazarlık konusu yapanlara veya günü kurtarma çabası içinde olanlara karşı her seferinde yöntemimiz, asli olarak, devrimci niteliği test ederek tutum belirleme biçiminde oldu. Dünya Devrimci Hareketi de Türkiye Devrimci Hareketi de asli olanı, tali olanla ikame etmek isteyenlerden, değerleri sulandırmayı marifet/üretkenlik zannedenlerden büyük zarar gördü. Bugün devrimciliğin ana yolunu terk eden hiçbir eğilim yoktur ki, tarihteki bir başka benzerine öykünmüş olmasın. Tüm benzerliklerine rağmen, bugün Kautskycilik, Bernştayncılık hatırlatmaları yapmakla yetinmenin bir yararının olmayacağının bilincindeyiz. Kendi toprağımızda örgütlenme demirini Leninist modelin tersine bükmeye kalkanların akıbetini hep beraber gördük. Asli örgütlenmede Leninist normun vazgeçilmez öğelerini ayrıştırıp; yerel inisiyatif, meclis vb. ile yetinmeye kalkanların da akıbetini ve devrimcilik niyetlerindeki boşalmayı çok yakından izledik. 9

Kimseye burjuvazinin devrimciler içindeki uzantısı yakıştırmaları yapacak değiliz. Ama, sistemle baş edilemediği oranda alternatif iddialı zeminlerde de mülkiyet ilişkilerinin (dolayısıyla sistemin) yeniden üretileceğinin bilincindeyiz. Sözünü ettiğimiz eğilimlerin rast geldiği duruş, devrimcilik niyeti taşıyıp da eksik algılayış sebebiyle meseleleri yeterince kavrayamayanların duruşundan farklıdır. İyi niyetli olan ve kendisini yeterli hissetmeyen, zaten kendini dayatmaz; dünya devrimci pratiğinde defalarca kanıtlanmış Leninist normlara, daha geri bir zeminden yakıştırmalarda bulunmaz. En temel değerlerimizin, duruş ve yöntemlerimizin tartışma konusu edilir hale geldiği günümüz koşullarında, doğru yönteme ulaşmanın ve bunun gereğini pratiğe taşımanın yolu nedir? Bu arayış, darlaştırılmış veya kişiselleşmiş tartışmalara feda edilebilir mi? Bu türden tartışmalarla, kapsamı giderek büyüyen bu soruna çözüm üretilebilir mi? Bizler elbette bu sorulara da yanıt arayacak, bu çerçevedeki arayışların yanlış sonuçlar doğurmaması ve özgüven yitimine sebep olmaması için de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Ancak, açık faşizmin dayattığı görev ve sorumluluklar dururken, öznelleşmiş çaba ve eleştirilerle vakit/enerji tüketmemek gerektiğinin de bilincindeyiz. Bu bağlamda, (bugün) parti öncesi örgütlenmede de, (yarın) partili süreçte de Leninist örgüt modelinin gereklerini yerine getirmeye devam edeceğiz. Örgütlenme içindeki eksiklikler, aynı örgütlenmenin devrimci niteliğinde ısrarla aşılabilir. Yarın partinin nasıl il sekreteri, bölge sekreteri, vb. olacaksa; bugün de onun önbiçimleri olacaktır. Yarın partiye aşağıdan yukarı örgütlenme önerildiğinde ve bunun daha demokratik olacağı iddia edildiğinde nasıl Leninizm in inkarı olarak algılayacak isek, bugün de bu türden eğilimlere aynı oranda mesafeli olacağız. Bugüne kadar ortaya koyduğumuz teorik ve pratik ürünler, bu bağlamda bir çeşit yanıttır. Yoldaşlarımız, aralarındaki asıl bağın sevgi ve güven üzerine kurulu olduğunu bildiği ve bunu hayatın içinde iliklerine kadar yaşayıp hissettiği için, örgütsel organlaşmalar karşısında demokrasicilik tartışmaları yapmaya ihtiyaç duymaz. Yoldaşların arasındaki sevgi/yakınlaşma, arttığı oranda, bir organik erime yaşanır ve yüreklerin tek bedende buluşma şansı artar. Kardeşleşmenin en üst biçiminden söz eden bizlerin, bir taraftan organlaşmaya, diğer taraftan organik erimeye vurgu yapması; hareketimizin biçimlendirdiği hiçbir sıfatın, ilişkilerde bir sınır/engel oluşturmayacağının göstergesi olarak algılanmalıdır. (1) Hazırladığımız bu kitap, duruşumuzdaki nitelik belirleyici kimi öğeleri hatırlatma amaçlıdır. Bu hatırlatmayı bütünlüklü kılmak için, daha önce yayınlanmış bazı yazılara bu kitapta tekrar yer verdik. Yoldaşlarımız, bununla yetinmemeli; dergileri, özenle ve tekrar tekrar okumalı, daha da önemlisi, yoldaşlığın sınandığı tüm yaşam kesitlerinde bu değerler bütününün gereğini yerine getirmelidir. Sevgiyle kalın... Temmuz, 2014 Bahadır Deniz (1) Emperyalizme ve Faşizme Karşı Devrimci Hareket Dergisi, Sayı 9, Bahadır Deniz. 10 11

Hiçbir Devrimci, Sorunlarının Çözümünü Devrimci Normlar Dışında Aramamalıdır D evrimcilere büyük ölçüde dışardan dayatılan veya gerçekte devrimciliğin amaca uygun biçimde organize edilmesindeki mantığın kavranmamış olmasına dayanan tartışmaların başında, örgüt içi demokrasi gelmektedir. Moda tarz halini almış bu çerçevedeki tartışma, 80 li yılların ikinci yarısında boy veren Kuruçeşme Tartışmaları ile aynı beslenme kaynaklarına sahiptir. O süreçteki sosyalist demokrasi tartışmalarının, günün ihtiyaçları ile ne denli ilintili olduğu; savunulmakta olanın sosyalistlikle ve demokrasi ile ne kadar alakalı olduğu, bugünün sağladığı geriye dönüp bakabilme avantajı sebebiyle, daha net ortaya çıkmıştır. Hiçbir devrimci örgüt yoktur ki, devrimci niteliğini korurken, bu türden tartışmalara rağbet göstermiş olsun; veya bir başka biçimde ifade etmek gerekirse, bu türden tartışmaları baştacı edenlerin devrimci rotada ısrarcı olduğu görülmemiştir. İnsana en yaraşır toplum/yaşam biçimi olan komünizme, en tam demokrasiye varmayı hedefleyen, bu amaçla organize olan ve yola çıkan devrimcilere; burjuva liberal zeminlerden ödünç alınmış kavramlarla veya düşünce kırıntılarıyla saldırmak, ya maksatlı ellerin ya da devrimciliği yeterince kavrayamamış olanların işidir. İşlerin rayında gitmediği durumlarda, hiçbir devrimci, sorunlarının çözümünü devrimci normlar dışında aramamalıdır. Böyle bir olasılık, akışkan bir yapıya sahip olan devrimcilik 13

dışı eğilimler e, aralanan kapıdan içeri dolma fırsatı verecektir. Merkezi bütünlüğe sahip hareketlerin en büyük güvencesi, bütünü gözetme yetenek ve koşullarına sahip bir iradeyle hareket etmektir. Biriken avantajların tüm organlara, sağlıklı bir damar yapısı üzerinden akıtılması, gerek organın gerekse de bünyenin sağlığını güvenceye alır. Bu bütünlüğü gözetmeyen adımlar, potansiyel olarak, bütünün sağlığını tehdit etme olasılığını taşır. Tarihleri boyunca, araçlarını geliştirmeye ve amaca uygunluk niteliklerini artırmaya çaba göstermiş olan devrimciler; bir partinin veya hareketin oluşum süreçlerini, bu süreçlerde yer verilen organların işlevini ve gerekliliğini doğaldır ki en iyi kendileri bilir. Onlara yakıştırılan ucuzlukların ardında -genellikle- yakıştırmayı yapan kişi veya çevrelerin öznelliği yatar. Bir parti/hareket komiteleşmeye neden ihtiyaç duyar; organlar toplamı olan bir devrimci organizasyon ile bir işyerindeki bürokratik hiyerarşi arasında benzerlikler kurmak, neden devrimcilerin işi değildir? Bu soruların yanıtı, devrimciliği kavramış her kişide veya devrimciliğine, çirkin hesapların gölgesini düşürmemiş her insanda çok net biçimde vardır. Devrimcilerin yaşam alanlarına, devrimcilik dışı olguların çürük kokusunu sokmak, şu veya bu nedenle mümkün olabilir. Fakat, o çürük kokunun devrimci mekanlarda kalıcılaşabileceğini sanmak, ya o devrimci zemine güvensizlikle ya da özgüven sorunuyla ilintilidir. Devrimci mekanlardaki yaygın iyimserlik; devrimcilerin, olgulardaki negatif yüklerin toplamını alan bir duruşa sürüklenmesinin önünde bir sigortadır. Devrimci basiret, ilerlenen yolda, rota bozucu etkenlerin ağırlık kazanmasına izin vermez. Atacağı her adımda kendini, hareketi ve genelde devrimci normlar bütününü dikkate alabilecek bir kapsayıcılık içerisinde hareket edebilmek, devrimcilere özgü bir niteliktir. Bu, başarılamadığı ölçüde; devrimci gereklilik boyutu az, usulsüzlük boyutu çok olan bir tutum ortaya çıkacaktır. Özellikle örgütlü yaşamın gerekliliğini yeterince kavrayamamış kişi veya kişilerde, devrimcilik öncesi yaşam alışkanlıklarının ağır basması mümkündür. Böyle durumlarda, kişinin örgütle ilişkisinde hiç de yakışık düşmeyecek fiillere rastlamak söz konusu olabilecektir. Taşların dizilmesi aşamasında işi aceleye getirmeyen ve yapı taşlarını özel bir dikkatle yerleştiren hareketimiz, tüm bu özene rağmen, tırmalayıcı fiillerle, bozucu etmenlerle yüz yüze kalacaktır. Kaynağı, ister çevre ilişkileri olsun, isterse karşı-devrim olsun; bozucu unsurlarla baş etmenin yolu, ayağımızı sağlam basmaktır. Bugüne dek örgütsel meseleleri kavramsallaştırılmış sığlıklar içerisinde ele almayan ve çeşitli çevrelerin ezberini bozan hareketimiz; ucuz hesapları kendi ucuzluğu içinde gömmeye, yakışıksız fiilleri bulunduğumuz ortamın dışına düşürmeye yetecek bir birikim ve olgunluğa ulaşmıştır. Devrimci Yaşamın Kendine Ait Bir Seçiciliği Vardır Biz devrimciyiz. Çaresiz veya güçsüz değiliz. Gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Çare ise, çoktur; devrimci yöntem, çözüm üretmede ufuk zenginliği demektir. Devrimcinin elinde her zaman hazır çözümler olmaz. Her duruma uygun bir cesaret, ruh hali ve dinginlik de olmayabilir. Yeryüzünde her zaman kusursuz biçimde beliren cesaret var mı? (2) diyor Ostrovski. Mesele, cesaretin kusursuzluğu veya her an hazır bulunan bir nitelik olması değildir. Bir devrimciye gerekli olan, delice bir cesaret de değildir. Önemli olan, olması gereken için imkanları zorlamak ve korku, heyecan gibi ruh hallerinin belirdiği durumlarda bilincin seçiciliğine tereddüt bulaştırmadan ve ayak bağı oluşumuna izin vermeden adım atabilmektir. Çeperlerini korku hormonları dövmeye başladığı halde, gerekli kanı pompalamaktan geri durmayan yürekler, devrimcilere yakışan yüreklerdir. Korku, insani bir özelliktir. (2) Ve Çelik Böyle Sertleşti, Ostrovski, Cilt:2, s:144 14 15

Bu nedenle, önemli olan, korkuyu yenebilmektir. Devrimcilik, yaşamı bütünüyle programlama şansı verir. Kendiliğinden akışın, kader sayılabilecek gelişmelerin büyük ölçüde sınırlandığı böyle bir yaşamda; seviyeyi düşüren duruşlar, ucuz çözümler; doku uyuşmazlığı sebebiyle bünyenin reddettiği uygunsuz kesitler olarak göze çarpar. Devrimcilerde, kaliteyi artıran, seviyeyi yükselten içsel sebeplerin yanında, bozucu etkide bulunan sebeplere de rastlanır. Bunlar, sürece katılım sağlayan kişi ve çevrelerin beraberinde getirdiği ve giderek aşılması gereken niteliklerdir. Devrimci yaşamın insana kazandıracağı kişilik süzgeci, ölçü alınan normlar çerçevesinde oluşur. Tabii, söz konusu süzgeç, mekanik bir olgu değildir. Terk edilmesi gereken alışkanlıkların ve aşılması gereken kişilik özelliklerinin varlığı, öncelikle bunların taşıyıcısı kişi tarafından kabul edilmeli ve bunlarla mücadelenin gerekliliğine inanılmalıdır. Aksi takdirde, kendi gerçekliği ile yüzleşmekten kaçınan kişiler için, böyle bir süzgeçten ve olumlu yönde bir kişilik evriminden söz etmek olanaklı değildir. Teşhisin doğru yapılması kadar, tedavinin gerekliliğine inanç da rahatsızlığın aşılması için bir zorunluluktur. Kişinin Kendi Nitelikleriyle Yüzleşmekten Kaçınması Gelişimi Köstekler İnsanların isteklerine yön veren olgular, her zaman saf/ net bir halde olmayabilir. Birbirine zıt duyguların etkisinde kalmak; sahip olunan duruşa ters de olsa, kimi mıknatısların çekim alanına girmek mümkündür. Hatta insan bazen, bilincinin bir yanıyla yanlış olduğuna kanaat getirdiği bir yöne doğru ilerlemekten (sürüklenmekten) kendini alıkoyamaz. Yaşamda kişinin sürüklenmemesi ve çekim alanına girdiği her vakuma kendini kaptırmaması için; iç tutarlılık, kendi nitelikleri ile yüzleşebilmek, doğrularda ısrar, vb. özelliklere sahip olması şarttır. İnsanın, kendi gerçekliği ile yüzleşmekten kaçınması, çözüm gibi görünse de gerçekler onu, çözümsüzlük kıyılarına doğru sürükler. Ve vaktinde yüzleşilmekten kaçınılmış olan olgular, daha da büyümüş ve beraberinde yeni sorunlar getirmiş olarak açığa çıkar. Sürekli olarak irtifa kaybedilen bir yola girenler, giderek o yolun niteliklerini kanıksamaya başlar. Üstelik kişiliklerinde fren yapıcı özellikler yoksa, kendilerini düşmekten veya daha da olumsuz bir istikamete yönelmekten alıkoyamaz. Eleştirildiğinde, hata kabul etmez bir tavra girmek; türlü gerekçelerle eleştiriyi savuşturmaya çalışmak, genellikle kişinin kendisine zarar verir. Küçük burjuva gururu, kendini beğenmişlik kibri, vb. biçimde dışa vuran eğilimler; kişiyi, kendini de kandırma yoluna ittiği için, ilişkilerinde saygı unsuru giderek yok olur. Hele ki yaşamlarının her anında güçlü bir irade örneği sergilemek durumunda olan devrimciler için, bu türden zaafların bedeli daha ağır olabilir. Arkadaşı Dimka tarafından küfür ve sigara içme konusunda eleştirilen Pavel Korçagin; Kötü bir alışkanlıktan vazgeçmeyenin ciğeri beş para etmez (3) diyerek, ağzındaki sigarayı alıp söndürür. Küfür konusunda ise, Kala kala ana avrat sövmem kalıyor. Bu ayıbımı kökünden söküp atamadım, ama Dimka bile küfürlerimi çok ender duyduğunu söylüyor, bunu kabul ediyor. İnsanın ağzından laf kaşla göz arasında çıkıverir, sigara yakmaya benzemez bu, bunun için küfürü de bıraktığımı söyleyemem. Ama sırası gelince küfürü de bırakacağım. (4) der. İdeolojik Politik Sapmaların Şeklen Benzerliği Kadar Ona Rengini Veren Kimyası da Benzerdir Tarihin devrimci zeminlerde yaşanmış çeşitli sapmalara ayırdığı sayfalar incelendiğinde, şaşırtıcı bir benzerlik oldu- (3) age.s:159 (4) age., s:159-160 16 17

ğu görülecektir. Gerçekten de ilk karşılaşılan örneklerden sonra devrimciler; geçici yol arkadaşlığını, uçlaşmış kulvar değişikliklerini ve kişilik sorunlarını dahi harekete fatura ederek gerçekliğini reddetme örnekleri sergileyenleri tanımakta güçlük çekmemiştir. Farklı zaman ve mekanlarda aynı -ezberlenmiş- yakıştırmaları yaparlarken kullandıkları yöntemler de onları benzer kılmış; bireycilikte ve öznellikte ısrar, ortak noktaları olmuştur. Ostrovski nin romanında Pankratov un, Troçkist muhalefete karşı konuşurken söyledikleri, inanıyoruz ki dünyanın çeşitli yerlerinde pek çok devrimcinin duygularına tercüman olmuştur. Onlar ne bizim silah arkadaşlarımız, ne devrim savaşçıları, ne de düşüncede yandaşımız gibi hareket ettiler, hayır. Bütün çıkışları düşmanca, uzlaşmaz, safra doluydu. Üstelik de bize iftira attılar. Evet, yoldaşlar, iftira attılar diyorum. (...) Partimizin en çetin vartaları atlatmış, en mükemmel birliğini, şanlı şerefli eski Bolşevik muhafız alayını, RKP yi demir dövercesine meydana getiren, kuran biz Bolşevikleri, çarlık despotizmi zamanında hapishanelerde çürütülen, Lenin yoldaşımızın yanı başında, Menşeviklerle, Troçki yle amansız bir savaşa atılan bizleri, parti bürokratizminin temsilcisi olmakla suçluyorlar. Böyle sözleri düşmandan başka kim söyleyebilir? Parti ve parti aygıtı bir bütün değil midir? Genç Kızılordu erlerini durmadan ve üstelik de bölük bölük düşmanlarla çevriliyken kendi komutanlarına, komiserlerine, karargahına karşı kışkırtanlara nasıl bir ad verebilirsiniz? Söylesinler bakalım, cevap versinler: Ben bugün tornacıysam, yarın da komite sekreterliğine seçilirsem, troçkistlerin düşünce ve inançlarına göre, bununla hemen bürokrat mı, yüksek mevki peşinde koşan bir rütbe meraklısı mı olurum? Hem de şu antikalığa bakın, sevgili arkadaşlar, bürokratizme karşı gelen, bürokrasiyle çarpışan muhalif kişiler arasında kimler karşımıza çıkıyor? Alın size Tufta yı, az zaman önce koyu bürokratizmi yüzünden işinden kovuldu. Alın size Tsvetayev i, onun da ünlü sözümona demokrasisini Solomenka lı arkadaşlar arasında bilmeyen yok. Peki, ya Afanasyev e ne buyrulur? İl Komitesi, Podolsk bölgesinde sert yöneticilik taslaması ve karşısındakilere despotça davranması yüzünden onu tam üç kez işinden almamış mıydı? Ama şu işe bak, partiye savaş açanlar, partinin cezalandırdığı kişilerin ta kendileridir. (...) Elbette ki ihtiyarlarımızın yerine gün gelecek, daha genç olanlar geçecek, ama bunlar tüm güçlükler karşısında kudurarak partimizin çizgisine saldıranlardan olamayacak. (5) İdeolojik politik sapmaların şeklen benzerliği kadar ona rengini veren kimyası da benzerdir. Sebepler, ortaya çıkış şekli, izlediği mecra ve sonuçta koyu bir renge bürünerek netleşmesi; bütünüyle benzerdir. Devrimciler, kapitalizmin koyu karanlığı içerisinden çekip aldığı insanlarda; netlik, pürüzsüzlük, üzerine gölge düşmemiş ruh halleri arama saflığına düşmez. Sisteme alternatif ilişkiler içine dahil olan her insanın, henüz sadece zemin değişikliği itibarıyla avantajlı bir duruma geçtiği; nitelik değişimi için uzun bir zaman gerektiği bilinir. Yeni süreçte de ayak tökezlemesi gibi, düşünce tökezlemesi de mümkündür. Tökezleme anında yapılan iradi toparlanma hamlesi, zayiatsız veya az zayiatla yola devam etmeyi mümkün kılar. Buradaki başarıda, kişinin sahip olduğu karaktersel şekillenme kadar, o çabasına omuz veren hareketin pozitif yöndeki etkisi de önemli rol oynar. Ancak, kişinin ruhsal şekillenme sürecinde, öğretilmiş yanlışlardaki miktar ve sertleşme bazen devrimcilerin işini bir hayli zor kılar. Öyle ki bu, kavganın sarsıntılı tökezlemelere (5) age., s:207-209 18 19

sebep olabilen (ki bu tür durumlar, kavganın doğası gereği her dönem mümkündür) anlarında tüm çıplaklığı ile ortaya çıkar. Kişi, o ana dek rastlanmayan bir reaksiyonla devrimcileri ve devrimciliği karşısına alan bir duruşa geçmemişse, yardımcı olunmalı ve tökezlemenin izleri, elbirliği ile aşılmalıdır. Ancak, bazen, devrimcilerde potansiyel olarak bulunan hiçbir hoşgörü türüne sığmayan örneklerle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu tür durumlarda gerçekçi olmak ve devrimcilerin peygamber olmadığını anımsamak gerekiyor. Devrimcilerin, önlerine amaç olarak koydukları finale doğru sağlıklı adımlarla ilerleyebilmelerinin, karşılarına çıkan ayak bağlarını koparmalarının ve muhtemel hata ve yanlışlardan arınmanın vazife edinilmesi gereken zemin, yine devrimci zemindir. Bu işlerin, devrimcileri karşılarına almış istismar şampiyonu çevrelere bırakılması ve bu çevrelere böylesi konularda söz ve işlev hakkının tanınması, ellerindeki çamuru sağa sola bulaştırmada daha rahat/serbest olma imkanı verecektir. Tam da bu nedenle; devrimci hoşgörüyü, genişlik ve demokrasiyi, devrimcilere karşı bir atmosfer oluşturmada ve devrimci değerleri aşındırmada bir hak genişliği olarak algılayanlara hoşgörüyle yaklaşılmamalıdır. Hatalı Eğilimlerle Başetmenin Yolu Devrimcilikte Isrardan Geçer Mademki devrimciyiz, o halde her sabah güneşin doğumunu sağlayan biziz diye düşünecek kadar ileri gitmeyeceğiz; ama güneşten, onun her anını fark edecek kadar haberli olacağız. Göğümüzü, asık suratlı bulutların eksik olmayan tehdidinden korurken, güneşin ışınlarının bize kırılmadan ulaşmasını sağlamak, önemli çabalarımız arasına girmelidir. Biz devrimciyiz, bulunduğumuz yerlerde, görüş mesafesini ve netliğini arttırmak bizim özelliğimizdir. Devrimciliğin yüzyıllardır tanımlı olan içeriği, bugün için bize bir avantaj/kolaylık sağlasa da, işin kendisini kolay kılmıyor. Yeni sömürge ülkelerde, az oksijenli bir yaşama mahkum edilen insanlar, tepkilerini nereye yöneltecekleri konusunda pusula sorunu yaşasınlar diye ne gerekiyorsa yapılmış; karşı-devrim organizasyonu, ağını çok boyutlu kurmuştur. Bu konuda olumsuz etkide bulunan çevrelerden biri de 90 sonrasının toprağında büyüme fırsatı bulan; sol görünümlü, şekilsiz/amaçsız örgütlenmelerdir. Örgütsüz ve yeterli bir bilinç seviyesine ulaşmamış olan toplumlarda, insanların eline derme çatma fikirlerin bayraklarını tutuşturup, yanlış yönde koşturmak mümkün olabiliyor. Genel ve özel tahakkümden, üzerinde hissettiği baskıdan bunalan insanlarda tomurcuklanan anti-iktidar eğilimi, doğru ve sonuç alıcı bir rotaya sokulamadığı sürece, suistimale ve yanlış yönlendirmelere açık hale gelebiliyor. İktidarın, gerek şahıslarca gerekse kurumlarca her gün yeniden üretildiği bir dünyada, iktidar olgusundan kurtulmanın yolu her türlü iktidara karşı olmak tan geçmiyor. Bunu bilen devrimciler, kurumsallaşan ve insanların ruhunda kendine yerleşecek yer bulan bu zehri alt etmenin biçimlerini geliştirirken, ürettikleri yöntemlerde keyfi davranmazlar. Toplumsal yaşam zemininde iktidarlar, bir daha geri dönmemek üzere sökülüp atılsın diye, bir kez de olsa iktidar olmanın gerekli ve şart olduğunu söylemek ve vakti geldiğinde uygulamak, devrimcilerin iktidar olgusu ile barışık olduğunu göstermez. Devrimcilerin yaptığı, kullanılması zorunlu olan bir ilacın, en uygun biçimini bulmak oldu. Sadece iktidara karşı olduğunu söylemek, iktidarı yok etmediğine göre; kendi kendini de yok edecek olan bir çeşit yarı-iktidar amaçlayan devrimciler, iktidar karşıtlığında daha gerçekçi bir duruşa sahiptir. Hastalıkla uğraşmayan, sadece ondan yakınan birinin karşısında, hastalıkla mücadele halinde olan bir doktorun duruşu, olması gerekendir/saygıncadır. 20 21

22 23 Nasıl Yapmalı? Yapıcı değil, yıkıcı amaçlarla eleştiri geliştirenler; iktidar, ciliğin ne olduğu gerçek anlamıyla bilinmemektedir. hiyerarşi, illegalite, örgütsel yapılanma gibi kavramlar üzerinden çarpıtma yapmayı tercih ederler. Bu kavramların is- zorluklar veya ödenen bedeller üzerine, kenara çekilen ve Devrimci bir yaşam sürmeye başladıktan sonra karşılaşılan tismarı ile oluşturulmuş okları, devrimcilere fırlatmak daha durumunun hesabını devrimcilikten sorarcasına saldırganlaşan kişiler de olabilmektedir. Bu tür vak aların her birinin mümkün/kolay olabiliyor. Hatta bu, çoğu kez, insanların demokrasi ve özgürlük beklentilerini istismar biçiminde açığa kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerekiyorsa da, çıkıyor. Oturmamış bir örgüt bilinci üzerinde bozucu etki genel anlamda diyebiliriz ki; tekil örneklerden hareketle yapılan ve sonuçta devrimciliğin kendisini hedef alan hiçbir aşın- yapabilmenin imkanlarını zorlayanlar, yer yer başarılı da olabilmekte ve özgürlük, her türlü disipline ve hiyerarşiye karşı dırıcı çaba iyi niyetli olamaz. Devrimci yaşama niyetlenen olmak biçiminde tarif edilebilmektedir. Gerçekte ise, bu tür her kişi, bu yolun bir yerlerinde ağır bedellerin de olasılık dahilinde olduğunu bilmeli ve Pavel Korçagin gibi kahramanla- çabalarda, özgürlüğe de, güzellik ve samimiyete de rastlamak güçtür. İnsanların nabız atışları üzerinde dahi sermayenin yoğunlaşmış otoritesini hissettiren insanlık dışı uluslararası teşra dair bilgilerle tanışmalıdır. Pür ateş halinde geçen yaşamının yirmi dördüncü yılında kilatlanmaları bir kenara bırakıp, özgürlükten yoksunluğun yatalaklık gelip dayatınca, Hayat çekilmez bir yük olmaya sebebini devrimcilerde ve onların örgütlenmelerinde aramak; başlayınca da yaşamayı becer. Hayatını yararlı yap. (6) diyebilen Korçagin den, en ufak bir bedel sonrasında feveran eden- en hafif deyimle yöntemsizlikle malûl bir duruştur. Devrimcilerin araç ve yöntemleri üzerinde etki yapan ve lerin öğreneceği çok şey vardır. gerçekte kendilerinin sebep olmadığı mecburiyetler, dikkate alınmadığı sürece; ya amaçlı bir çarpıtmanın ya da soyutu aşamamış olmanın etkisine girme olasılığı gündemde kalır. Bir gün mutlaka göndere çekileceğine inanılan, devrimin değerlerle örülmüş bayrağına rengini verecek olan çabayı bugünden kestirebilmek ve bu çabanın öznelerinden biri olmak, devrimcilere tartışmasız bir onur kazandırır. Ufkun henüz görünmediği cephelerde ufuk için çarpışıp, bedel ödeyebilmek; devrimcilere ait bir niteliktir ve bir güzellik sebebidir. Bu niteliğe çeşitli sebeplerle ulaşamayan veya bunu göze alamayan insanlar, durumlarını doğru tanımladığı ve samimi davrandığı sürece, mevcut duruşlarını anlamak ve onlarla devrimciler arasında güzelliğin akışına imkan veren kanallar oluşturmak mümkün olacaktır. Ancak, geriye düşüşün sebebi devrimcilere fatura edilmeye başlanmışsa, bilinmelidir ki orada; ya bilinçli/maksatlı bir zarar verme çabası vardır, ya da devrim- (6) age., s:207-209 - 283

Küçük Burjuva İdeolojisi Üzerine Küçük burjuvanın kararsız tutumu onun istediği ve yapacağı her şeyin tam kendisidir. Kararsızlıkta kararlı olan ve bir şeyler yapmaya ödleri kopan, hiçbir şey yapmayarak yapmaları gereken şeyin ta kendisini yapan, duygulu ruhlar için bu iş doğaldır. (7) Küçük burjuvazi, sınıfsal çatışmanın tam ortasında, mülk edinme ve burjuvalaşma eğilimi ile işçi sınıfına doğru itilme arasında kalır; yalpalar. Yüzü kâh sermaye sınıfına, kâh işçi sınıfına dönüktür. Katman olarak sahip olduğu sınıfsal şekillenme, bu basınç altında gerçekleşir. İdeolojik etki alanı, iktisadi paylaşım içinde kapsadığı yerin çok ötesindedir. Özellikle, kapitalist üretim ilişkilerinin iç dinamiksel bir gelişim arz etmediği ve modern anlamda bir işçi sınıfının güçlü ve oturmuş bir yapıya sahip olmadığı bağımlı ülkelerde, bu uçurum daha da büyüktür. Kırsal alanların, nüfus fazlasını kent varoşlarına doldurduğu, sınıfın köylülükle bağlarını koparamadığı, işçileşmenin ağır adımlarla gerçekleştiği bizim gibi ülkelerde küçük burjuva ideolojisi etkin ve yaygındır. Karmaşık sınıf baskısı sistemi, güçsüz insanların duyguları, şuuraltı ları üstünde etki yapar. Anlayışsızlık ve hayat karşısında korku oluşturur. Bunları, bütün tanrıları ve dinleri yaratan ilkel atamız gibi düşünmeye zorlar. İnsan dışında insana düşman objektif güçler bulunduğunu ve bu güçleri yenemeyeceğini düşünmeye iter. Olaylar karşı- (7) Almanya da Burjuva Demokratik Devrimi - Freidrich Engels 25

sında boyun eğmek ise insanı pasif hale getirir. (8) İnsanın maddi koşullarındaki değişim, ideolojideki karşılığını bir çırpıda bulmaz. Maddi koşullardaki değişim; düşünceleri, alışkanlıkları, gelenekleri, dünya görüşünü değiştirir ise de bu karşılıklı ilişki bir süreç sorunu olup, kendi özgülünde süreci uzatan veya kısaltan iç faktörler içerir. Ufak bir işliğe sahip olan bir ayakkabıcıyı ele alalım. Ama bu adam büyük ayakkabı fabrikatörlerinin rekabetine dayanamayarak işliğini kapamış ve Örneğin Tiflis te Adelhanov un ayakkabı fabrikasında bir işe girmiş olsun. Adelhanov un fabrikasına sürekli bir biçimde ücretli işçi olmak düşüncesiyle değil, biraz para arttırmak, işliğini tekrar açmasını sağlayacak küçük bir sermaye biriktirmek amacıyla girmiştir. Gördüğünüz gibi, ayakkabıcı konumu ile, şimdiden proleterdir; ama bilinciyle hâlâ proleter değildir, tümüyle küçük burjuvadır. Bir başka deyişle, bu ayakkabıcı, daha şimdiden küçük burjuvalık konumunu yitirmiştir. Bu konum yok olup gitmiştir. Ama onun küçük burjuva bilinci daha yok olmamış, gerçek durumun gerisinde kalmıştır. (9) Türkiye deki kapitalist üretim ilişkilerinin ülke sathına yayılmış olması, beraberinde değersel sistemini getirse de geleneksel değerlerin tasfiyesi için yeterli olamamıştır. Değer sistemlerini bir çatışma halinde barındıran toplumsal sistemde, işçi sınıfı da kendi değersel sistemini yaratamayışı sebebiyle bu çatışmanın etkisindedir. Bu durum, aynı zamanda küçük burjuva ideolojisinin beslendiği kaynak olarak da işlev görmektedir. Burjuva demokratik devrimini tamamlamış ülkelerde burjuvazi feodaliteyle girdiği çatışmadan üstün çıkarak eşitlik, özgürlük, bireycilik ekseninde kendi değerlerini yaratmış; bu süreçte küçük burjuvazi silikleşirken, modern sınıf ideolojisinin oluşum zemini ortaya çıkmıştır. (8) Küçük Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi-Maksim Gorki, s:44 (9) Anarşizm mi Sosyalizm mi?- J.Stalin, s:30 Demokratik devrimin tamamlanmamış olduğu ülkemizde, devrimci özelliğe zaten sahip olmayan burjuvazi, kırda egemen güçlerle uzlaşma yoluna girmiştir. Çarpık gelişme, modern anlamda bir sınıfsal ayrışmanın engeli olmuş, geleneksel değerlere ve alt kültürlere geniş bir yaşamsal zemin sunmuştur. Küçük burjuvazinin nicel çoğunluğunun bir diğer sebebi de kapitalist anlamda varolan istihdamdaki sınırlılıktır. Demokratikleşmeyi ıskalamış; toprak sorunu, ulusal sorun, demokrasi vb. problemleri bağrında bir çatışma potansiyeli olarak taşıyan toplumsal şekillenmede, siyasal zor öne çıkmış ve geleneksel değerlere sahip çıkılmasına, güçlenip beslenmesine sebep olmuştur. Bir tarafta, yukarıdan dayatılan burjuva değerler, varlığını korumuş; bunun yanında, 1950 ler sonrasında yaşanan göçlerle beraber çatışmalı ve birbirine dönüşebilen karşılıklı bir ilişki oluşmuştur. 1960 sonrasında kent varoşlarında ağırlık kazanan küçük burjuvazi, yaşanan sosyal ve siyasal gericiliğin karşısında durmuş, demokratik bilincin gelişimine ve sisteme karşı yönelen tavır alışlara belirli ölçülerde katkısı olmuştur. Hatta ortaya çıkan siyasal-örgütsel yapıların, küçük burjuva davranış tarzından ve ideolojisinden etkilendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 12 Eylül Faşist Cuntası nın toplumsal yapı üzerinde bir balyoz etkisi yaptığı ve statükoları bozduğu gerçeği, 1980 sonrası süreci kendi içinde ayrıca değerlendirme ihtiyacını doğuruyor. Zor yoluyla, başta işçi sınıfı olmak üzere, ezilen kesimlerin toplumsal gelirden aldığı payı azaltan, hizmet sektörünü boyutlandıran, ticareti canlandıran özelliği ile Eylülist süreç; kapitalizmin önünü açmış, küçük burjuvazinin etkinliğini kırmıştır. Yine de, göç sürecinin tamamlandığını söylemek güçtür; varoşlarda çelişki biriktirmeye, patlamaya hazır bir potansiyel olarak varlık göstermeye devam edecektir. Ancak, sınıf hareketindeki gelişme öne çıkmış ve belirlenen değil, belirleyen konumuyla süreci farklılaştırmıştır. Bu farklılaşma, varoş dinamiğini yer yer ikincil 26 27

duruma düşürmüş ise de sistem, bu potansiyeli ekonomik iş bölümü kapsamına alarak etkisizleştirme şansına sahip değildir; ve tek çözüm olan siyasal zoru denemeye devam edecektir. Küçük burjuvazinin kırılan etkisinin yanında düzen dışı olma özelliğinde de ciddi çatlaklar oluşmuş, bu çatlaklardan akışkan yapısıyla liberalizm ve uzlaşmacılık dolmuştur. Bugün için siyasal platformda dışa vuran biçimi reformizmdir. 80 öncesinin mücadele değerleri hızla terk edilmiş, kollektivizmin yerini bireycilik almıştır. Ekonomik kurtuluş baş tacı edilmiş, hiçlik, amaçsızlık egemen hale gelmiştir. Çok yiyen, çok az çalışan ve çok az düşünen özelliği ile sahnedeki yeni rolünü alan küçük burjuvazinin yarattığı kimlik, kendisi dışında farklı kesimlere de bulaşarak yaygınlık kazanmıştır. Küçük mutluluklar peşinde koşan, edilgen, başkaldırma cesaretinden yoksun, bedel ödemekten kaçınan özelliği ile bu karaktersel şekillenme, devrimci yapılara da sirayet etmiştir. Bu durum, devrimci kültür ve devrimci ahlak sorununu daha yakıcı bir biçimde gündeme sokmuştur. Küçük burjuvazinin ikili bir ruhu vardır, başka türlü olamaz. Günlük hayatta ve eylemde kaba ve pervasız bir maddecilikten yanadır; teoride ise idealizmi salık verir, öğretir. (10) Diğer bir ifadeyle: Tanrının inayetine ve ahret te, cennetteki güzellerine inanmasına, sözde kalan düşüncesi ne rağmen, küçük burjuva son derece maddi dir. Her şeyden önce, yeryüzündeki refahı ile, ekonomik refahı ile meşguldür. (11) Küçük burjuva, vermeyi sevmez; ama, her şeyi ister. Doyumsuzdur, gayrı memnundur. Her şeyi kendi çıkar ölçüleriyle değerlendirir. Gel-geç ruhludur, kararsızdır, kolay taraf değiştirir. Küçük burjuva şeride son derece benzer. Küçük burjuva (10) Küçükburjuva İdeolojisinin Eleştirisi-Maksim Gorki, s:46 (11) age., s:12 bir parazittir, bir asalaktır. Başkalarının özsularını emerek geçinir. Küçük burjuvazinin de tıpkı şerit gibi, şaşılacak bir yaşama kabiliyeti vardır. Hızlı üreme gücüne sahiptir. Her çevreye pek kolayca uyar. (12) Mülk sahibi olma özelliği ile burjuvaziye ait karakteristik özellikler sergilerken, feodaliteye ait kalıntıları da bağrında taşır. Kadercidir; koşulların nasıl gelmişse öyle devam edeceğine inanır. Uzun vadeli ve zorlu projeleri can sıkıcı, gerçekleşemez ve hayali bulur. Umutsuzluk aşılamak en belirgin özelliklerindendir. Alışkın olduğu değerlendirmeler çemberi içinde sıkışmış kalmış olduğundan, kendisini şahsen ilgilendirmeyen her şeye kayıtsızdır. (13) Küçük burjuvalar, ukalâdır ve ihtiyarlıkta rastlanan sıkıcı bilge özellikleri gösterir. Zekaları hoşgörüsüzdür. Çekilmez bir otorite düşkünlüğü içinde olup, fikirlerinin ispatsız eleştirisiz birer temel önerme olarak kabul edilmesini isterler. (...) karakterleriyle birer usta hırsız, fikir ve inançlarıyla hümanisttirler. Bunlar Hayvanları Koruma Derneği nin eylemli birer üyesi olabilir. Uygar Avrupa şehirlerinin sokaklarında işçilere sopa atan polisi hiç ilgisiz seyredebilirler. Canlı hayvanı kesip biçerek fizyoloji tecrübeleri yapılmasına itiraz edebilir, tavşanların, köpek yavrularının, kobayların hayatını savunabilirler. Ama aynı zamanda da, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan emperyalist savaşların kaçınılmaz oluşunu, kapitalist devletlerin vahşi sömürge siyasetini haklı gösterebilirler. (14) İçimizdeki Küçük Burjuvanın Panzehiri Devrimcileşmektir Devrimci saflarda, sınıfsal köken itibarıyla küçük burjuva özellikler taşıyanların yoğunluğu devrimci kültürün kökleşmesi önünde ciddi bir engeldir. (12) age., s:25 (13) age., s:12-13, abç (14) age., s:48 28 29

Küçük burjuva zora gelmez, disiplini sevmez, kaypaktır. Sürekli ilgi odağı olmak ister. Hata kabul etmez; o ne yaparsa doğrudur, ne eylerse güzel eyler. Bütün düğünlerde nişanlı, bütün gömmelerde ölü dür. Kendini anlatma, kendini öne çıkarma özellikleri ile harekete zarar verir. Gizli tutulması, paylaşılmaması gereken şeyler söz konusu olduğunda zaaf gösterebilir. Aslında yetenekli insanlar yetenek gösterisi yapmaz, başarılı insanlar başarılarını kanıtlama ihtiyacı duymazlar; bu, biraz da doygunluk sorunudur. Devrimcilerin mütevazı olmak için pek çok sebebi vardır. Taşıdıkları ufuk genişliği onları daha mutlu, daha dingin ve hoşgörülü kılar. Elinde fener, gündüz gözüyle insan arayan Diyojen gibi alçak gönüllüdürler. Onların Kafdağı nın ardındaki ve belki görmeden yaşamlarını tamamlayacakları bir amaç -devrim- için bedel ödüyor oldukları iddiası, çok önemli bir gerçeği ıskalar. Devrimcilik bir yaşam biçimidir. Ve onlar devrimi ilişkilerinde her an yaşarlar. Bu bir onurdur; bir ayrıcalıktır. Bu onurun sahipleri yaşamı bu yüzden uğrunda ölünecek kadar severler. Bağımsız siyasal örgütlenme yolunda -belki yavaş amasağlam ve uzun vadeli adımlar atarken, yönverici iradenin ilkeleri ile saflarımızı oluşturan sosyal bileşim arasında uyumsuzluklar olacaktır. Bu tür sorunların çözümünde, yasakçı değil; eğitici yöntemler tercih edilmelidir. İnsanların yeteneklerini geliştirme, üretkenliklerini artırma ve daha önemlisi, bunu uygulamaya olanak tanıma yöntemi insanların kendine güvenini artıracaktır. Aynı zamanda bir eğitim zemini de olan örgütsel çatı altında köken, karakter ve koşullanma farklılıkları yadsınmamalı; bir bütünün uyumlu parçaları haline getirilerek sorun olmaktan çıkarılmalıdır. İlkesel düşünce karşıtlıkları olmadığı sürece, ortaya çıkabilecek farklılıkları hoşgörü ile karşılamalı, hatta farklılıklarla beraber yaşamasını öğrenmeliyiz. Halkla diyalog içinde olduğumuz çalışmalarda; kendini halkın üstünde gören, tüm hakları tekeline toplamış, otoriter/hotzotçu bir kişilik çizmekten özenle kaçınmalıyız. Bizler bir bilen veya mücadelenin trafik polisliğini yapan konumunda olmamalıyız. Kitlelerle ilişkimiz bir çeşit mayalandırmadır. Sahip olduğumuz fikirlerin anında karşılık bulması ve kitlelerin hızla devrim saflarındaki yerini alması biçimindeki beklenti, bizi aceleciliğe ve yöntemde yanlışlığa götürür. Her devrimcinin bir psikolog yanı olacaksa; bu, Sakala göre tarak atmak veya Nabza göre şerbet vermek için değil; aksine, insanlarla daha mesafesiz, daha içten olabilmek, olayların iç hareketini yakalayabilmek içindir. Kibir ve böbürlenme bizleri her zaman için suyun (kitlenin) üstünde (bir anlamda da dışında) duran yağ durumuna düşürür. Birbirinden farklı özellikler taşıyan suları birbirine karıştırmak, birinden diğerine özellik katmak mümkündür; ancak, aynı kaba doldurulan yağ ve suyun bir bütün oluşturmasını beklemek, boş bir hayal olacaktır. Çoğumuz rastlamışızdır; kitlenin karşısında yüksek bir sesle ve heyecanla saatlerce konuşan bir insandan geriye -kulaklarda- sadece haykırma tonlamaları kalabiliyor. Böyle bir uyumsuzluk iki kişi arasındaki diyaloglarda da mümkündür. Sistem açısından kitleler, manipüle edilmesi gereken ve buna uygun bir yapı arz eden sürülerdir. Bunun alternatifi kesinlikle karşı manipülasyon olmamalıdır. Eylemsel ve düşünsel faaliyetleri ile tarihi yapan kitleleri, edilgen konuma sokan toplumsal projelerin başarı şansı yoktur. İnsanlar değiştirme-dönüştürme sürecinde bir özne olarak yer almalıdır. Bu süreç aynı zamanda bir özgürleşme sürecidir. Salt sistemi teşhir motiflerinin propaganda edilmesi tepkiyi örgütler, reaksiyon oluşturur; ancak, bir taraftan yıkan, diğer taraftan 30 31

yapan özelliğimizle bunun hemen yanında alternatif oluşturmazsak başarılarımız sınırlı ve geçici olacaktır. Amaçladığımız yaşamı ilk etapta kendi şahsımızda somutlaştırmalı, örnek teşkil etmeliyiz. Varolan statükoları parçalayan, daha ileriye işaret eden devrimci hedeflerle yoğrulmuş bir çalışma tarzı geleceğe doğru yapılacak hamlelerin koşuludur. Kitleleri, onların geri kalmış unsurlarının yönlendirdikleri doğrultuda (kitle kuyrukçuluğu yaparak-bn.) yönetmek Menşevik bir çizgidir. Bizim Bolşevik çizgimizse, kitlelere yön vermektedir, onların başına kahya kesilmek değildir. Kitleleri, politik bilinçli öncüler olarak, peşimizden götürmektir. (15) Aynı şekilde, örgütsel yapının içerisinde de değerlerimizin hem uygulayıcısı hem de takipçisi olmalıyız. Disiplin hepimiz için vardır. Hiçbirimizin disiplinden muaf kalma gibi bir ayrıcalığı olamaz. Örneğin, sen içkiye ve sarhoşluğa karşı savaşıp; fakat bizzat kendin içersen, bu sökmez. Sürekli disiplini çiğnersen, açıktır ki, böyle bir ısrarın etkisi zayıf olacaktır. (16) Aynı zamanda, kitlelerle ilişkimizde adım adım ördüğümüz, bayrak edindiğimiz ilkeler olmalı ve bu bayrağın kirlenmemesi yönünde azami hassasiyet gösterilmelidir. Devrimci tarzlar konusunda bir kaosun yaşandığı ve kitleler nezdinde de ayrım yapmak güçlüğü çekildiği bu ortamda; böyle bir hassasiyet, verimli bir çalışma ile bütünleştirilebilirse, bayrağımızı kitlelere mal etmemiz güç olmayacaktır. (15) Bolşevik Ajitasyon Üzerine, M.Kalinin-K.Kalaşnikov, Yurt Yay., s:10 (16) age., s:52 Yaratıcılığa İmkan Tanıyan Esneklikle Örgütsel Disiplinin Gerekleri Karşı Karşıya Getirilmemelidir Bizim işimizde yasalaşmış tek bir yöntem yoktur. Buluş yeteneğine sahip olmak ve her durumda en uygun davranış biçimini seçmek gerekir. (17) Yaratıcılığa vurgu yapılmış olması ve ihtiyat önerilerinin bir reçete gibi algılanmaması açısından böyle bir yaklaşım, önemli ve anlamlıdır. Devrimcilerin bir tüzük dahilinde hareket ettiği ve yaşamın hemen her kesitine dair davranış normlarına sahip oldukları da bilinmektedir. Burada asıl mesele, neyi, ne için yapacağını bilen bir yaratıcılıkla sorunların üzerine gidebilmektir. Devrimcilerin, her an risk altında iş yaptıkları için, zarara uğrama olasılıkları, mütemadiyen vardır. Bundan hareketle, alınacak riskin boyutunun sürekli olarak yüksek tutulması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Aksine, hareketin kendisini riske sokmamak için öncelikle risk oranı mümkün olan asgari ölçülere düşürülmeli ve o oran göze alınmalıdır. İllegal yaşam içinde biriken ve devrimcilerin gizlilik repertuarını zenginleştiren pek çok yöntem vardır. Bunları öğrenmenin çeşitli nedenlerle yararı olur. Yöntemden yöntem çıkarmak ve pratik zeka gelişimi açısından da yararı olan bu tür birikimler, her koşula uygun şablonlar olarak algılanmadığı sürece mutlaka yararı olur. Gerçi devrimciler, hiç deneyimli olmadıkları konularda bile karşılaştıkları güçlükleri aşma becerisi göstermeli ise de, böyle bir birikimin, söz konusu be- (17) Yarın Bizimdir Yoldaşlar-Manuel Tiago, Yar Yay., s:147 32 33

ceriyi geliştirici etkisi yadsınamaz. Çalışma yapmak için görevlendirilen birine örneğin Tren ve otobüs tarifelerini, gecelenecek en uygun yerleri, izlenecek yolları, paketleri hazırlama ve yerine götürme yöntemlerini, buluşmalara giderken alınması gereken önlemleri, ulusal muhafız devriyelerinin en iyi nasıl atlatılabileceğini ve yayınların uygun bir biçimde dağıtımını sağlayan bir sürü kurnazlığı (18) anlatmak ve bunları kendi yaratıcılığı ile geliştirip zenginleştirmesine imkan tanımak gerekiyor. Bu yaklaşım çerçevesinde bir duruş belirlerken, kişisel yaratıcılığa imkan tanıyan esneklik ile örgütsel disiplinin gerekleri karşı karşıya getirilmemelidir. Hareket tarafından karar haline getirilmiş bir konu, uygulama aşamasında her kişinin kendine ait yorumundan geçirilir ve uygulanmama keyfiyeti doğarsa, zarar ölçüsü kestirilemeyen ve merkezi iradeyi sakatlayan bir adım atılmış olur. Örgütsel güven ve işleyişte uyum, bir harekette aşındırılmaması gereken en önemli niteliklerdendir. Eğer başka türlü düşünüyorsan söyle. Eğer eleştirilecek bir şey varsa eleştir. Eğer direktifin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorsan söyle ya da yaz. Ama bu direktif değiştirilmedikçe onu yerine getirmek zorundasın. (19) Alınmış kararların uygulanmaması, kendini işleyiş normlarından muaf saymak; karar alıcılar arasında yer alınıyor dahi olsa, örgüt olmanın ve disiplin gerekliliğinin kıstaslarına uymayan, sakatlayıcı bir tutumdur. Partide efendiler ve niteliksiz işçiler yoktur. Merkez Komitesi üyesi olsun, birincil örgüt üyesi olsun, partinin ve partililerin güvenliğini savunmak istisnasız herkesin aynı ölçüde görevidir. Herkesin parti disiplinine aynı ölçüde uyması gerekir. (20) (18) age., s:146 (19) age., s:151, abç. (20) age., s:207 Ne zaman nerede olunacağı ve ne yapılması gerektiği devrimin çıkarlarına göre belirlenir. Devrimin çıkarları nereye çağırıyorsa, gidilmesi gereken yer orasıdır. Devrimin çıkarlarının ne olduğu ise, hareketin gücü ve olanakları ölçüsünde büyüyen irade tarafından, koşullar gözetilerek tanımlanır. Bütünü gözeten bir seçicilik dahilinde oluşturulan öncelikler, birime ait öncelikleri geride bıraktığında veya birimin sınırlı görüş kapasitesi dışında kalan zorunluluklar öne çıkarıldığında, yapılması gereken şey, genelin çıkarlarının işaret ettiği yönde yürümektir. Küçük de olsa, ihmal edilen görevler veya çiğnenen disiplin kuralları, yeni ihlallerin yolunu açar. Kişi, kendisine günah işleme, hata yapma serbestisi tanıdıkça bu tür fiillerin sebep olduğu yük hafifler. Gerçekte tereddütsüz bir kararlılıkla savunulması gereken değerler ve yerine getirilmesi gereken görevler arasında boşluk aranmaya başlandığında, nerede duracağı kestirilemeyen bir aşınma süreci başlar. Böyle bir aşınma/zayıflık hali yaşanırken, daha büyük zorluklara katlanmayı gerektirecek koşulların dayatması, çok daha ciddi zararlara/yanlışlara kapıyı aralar. Örneğin işkencehanelerde dünyanın hemen her yerinde sorgucular yaklaşık olarak aynı yöntemleri kullandığı ve bunlar genellikle bilindiği halde, insanın direnme duvarını aşabilmeleri, genellikle yakaladıkları boşlukları/tereddütleri değerlendirerek olur. Gerçekte her sorgucu, ne kadar kararlı görünürse görünsün, direngenliği aşamadığı zaman bunu kabullenmek zorundadır. Ve özünde inisiyatifin sorgulananda olması için çokça sebep vardır. Bu nedenle, sorgulardan direnerek çıkanlara değil, polise bilgi verenlere şaşmak gerekir. Artık, kesin olarak bilinmektedir, bir devrimcinin irade gücünün baş edemeyeceği hiçbir işkence türü veya işkenceci yoktur. Yeter ki Antonio gibi düşünülsün: Birisinin nasıl susabildiğini değil, nasıl konuşabildiğini anlamak zor diye düşünüyordu Antonio. 34 35

Gerçekten de, işkenceler ve sorgular sırasında dayanamayacağı bir kez olsun aklına gelmemişti. Bunu varsaymak bile elinden gelmiyordu. Sorgu yargıcının sözleri ona gülünecek bir şey gibi geliyordu: Nerede oturduğumu söylemek, ha? Sevdiğim kadının oturduğu evi size göstermek, ha? Arkadaşlarımın gelip gittiği ve belgelerin saklandığı evi, öyle mi? Bunu size, acımasız düşmanlara söylemek, öyle mi? Hayır, o böyle bir olasılığı hiçbir zaman gözlerinin önüne bile getirmiyor, bunu hiç hiç düşünmüyordu. Zamanında bu sorunu arkadaşlarıyla birçok kez konuşmuştu. Güçlü ve zayıf insanlar olduğunu, insanın uğrayabileceğinden daha katlanılmaz işkenceler olduğunu, bunlara herkesin dayanamayacağını birçok kez işitmişti. Antonio: Hayır, işkencenin ağırlığı değil istencin gücü önemli olan diye düşünüyordu. (21) Devrimcilikle, devrimciliği sürdürmenin mutlak gereği olan hareketle ve hareketin dokusuna içerilmiş olan değerlerle yaşanan fikrî ve fizikî bütünleşme; insanda, kullanılabilir enerjiyi artırır, feda bilincini besler ve sahiplenme duygusunu geliştirir. Bu nitelikler, devrimcilik öncesi şekillenmiş olan karakterle doku uyuşmazlığına düşmediği takdirde, her alanda ve her durumda hareketin güvencesi olma potansiyeline sahip, dava insanlarını ortaya çıkaracaktır. Böyle bir olgunluk ve kalitenin yakalanabildiği ilişki(ler)de; harekete küsmek, hareketin sorunlarını kendi dışında görmek, harekete zorluk çıkarmak, hareketi sorunlarla baş başa bırakıp geri çekilmek söz konusu bile olmaz. Binlerce kişiyi kucaklamanın ağır yükü altında bulunan hareketin irili-ufaklı her soruna ulaşmasını temenni etmek ne denli anlaşılır olsa da, hareketin doğrudan müdahalesini ihtiyaç haline getirmeyecek biçimde, birimsel ve kişisel katılımı/özveriyi arttırmak da o denli anlaşılır ve gereklidir. Çeşitli birimlere, çeşitli nedenlerle düşürülebilecek (21) age., s:309, abç. uyuşmazlık tohumlarının çimlenmesini ve gelişip kökleşmesini önlemek, öncelikle o birimlerdeki örgütlü insanların görevidir. Kimi durumlarda çeşitli nedenlerle ve çeşitli biçimlerde, yanınızda ne yapılması gerektiğini gösteren yoldaşların olmadığı durumlar yaşayabilir, sorunlarla baş başa kalabilirsiniz. Böyle durumlarda Yönetim, ne yapmak zorunda olduğunu bilmektir. Hareket, her zaman ve her yerde kendini tanımlı kadrolarla ifade etme şansı bulmayabilir. Buna rağmen, eğer hareketin oluşturduğu ve onu ifade eden normlar hayata geçiyorsa, hareket orada varlık gösteriyor demektir. Devrimci mücadele gerçekte çok cepheli bir çeşit savaştır. Aynı anda bir kaç cephede birden dövüşmek ve bunun gerektirdiği uyum ve kabiliyeti sağlamak, devrimcilere has bir niteliktir. Cephe sayısının veya yükün çoğalmasını bir devrimci, daha fazla mücadele ihtiyacı olarak algılar. Yönetim, Ne Yapmak Zorunda Olduğunu Bilmektir Kavga sürecinde ihtiyaç duyulan yol göstericilik sıfatı ve hareketin önderlik mekanizması, yapılması gereken şeyin ve yürünmesi gereken yönün her an bir işaret parmağıyla gösterilmesi olarak algılanmamalıdır. Kavganın bugün içinde bulunduğumuz evresi, belki bir dünya savaşı anındaki kapışmayla örtüşmeyen yanlar taşıyacaktır. Ancak bu, çıkarılması gereken sonuçları ve öğreticilik özelliğini zayıflatmaz. General Panfilov, bölük komutanlarını toplamış ve onlarla savaşın çok kritik bir anını harita üzerinde tartışmaktadır. Karargahla, tüm hatların kopması durumunda yönetimi nasıl sağlayacaklarını sorar: E, arkadaşlar, hiçbir bağlantınız yoksa bölükleri nasıl yöneteceksiniz? Biraz oyalandı. Her şeye karşın yönetim olacak. Ve ne ile biliyor musunuz? Görevi açık ve tam anlamakla. Görevi anlıyor musunuz? (...) Evet sanırım burada bu söz yerinde olacak... ne yap- 36 37

mak zorunda olduğunu bilirsen yönetim de olacaktır. Eğer görevin ne olduğunu bilirseniz ayrı gruplar halinde de çarpışabilirsiniz. Telefon olmasın, bağlantı olmasın, savaş yine de yönetilecektir... (22) Bugün bizlerin benimsediği hareket biziz, biz hareketiz sözü, yukarıdaki gerçeklik ile benzer koordinatlarda buluşur. Pek çok organdan ve ülkenin dört bir yanına yayılmış binlerce insandan oluşan bir harekette yönetim, bir yanıyla da ne yapmak zorunda olduğunu bilmektir. Ne yapmak zorunda olduğunu bilmek, davaya bağlılık, hareketin bütününe ve tek tek yoldaşlara güven; işte kavgada başarının sırrı. Ölüm dahil her şey göze alınır; üstelik, ağırlığını sırtında bir yük gibi hissetmeden. Ağır şeylerden konuşuyoruz. Ama ruhumuz hafif. Neden? diye sorar Panfilov ve yanıtını kendisi verir. Çünkü size inanıyorum arkadaşlar. Her birinize ayrı ayrı inanıyorum. Siz de bana inanıyorsunuz. Bakın bir şey var. Ölmek o kadar güç değil... Ama yaşamak gerekli. (23) Bir devrimci hareketteki işleyişin çoğu kez askeri bir organizasyonun uymak zorunda olduğu tüzükle paralellikler kurularak tanımlandığı bilinmektedir. Neyin, ne zaman ve nasıl yapılacağının belirlenmesi sonrasında ona uyup uymama keyfiyetinin tümüyle ortadan kalkması gerektiği ve bunun uygulatılması sürecinde dışa vuran sertlik/bağışlamazlık gerçeği, genellikle meseleyi bir bütün halinde kavramayanlarca tartışma konusu edilir ve gerçekte bu duruma hiç de uygunluk arz etmeyen öğeler (insanların iradesinin çiğnendiği, savaş gerçeğinin abartıldığı, korku ve disiplinsizlik karşısında hoşgörünün elden bırakılmaması gerektiği, araçların amaç haline getirildiği vb, vb...) tartışma gündemine sokulur. Disiplin olgusu; ortak bir öğe, genel çıkarların gerektirdiği bir hareket tarzı, bir zorunluluk olduğu kadar bir uyum ve güzellik olarak algılanmadığı sürece, ilişkilere dayatılan dışsal bir olgu olarak görülür. Bir örgüt, eğer sınıf savaşımının her biçimi için teşkilatlanmış ve savaşıma koyulmuşsa, o artık ateş hattındadır. Üyeleri arasında bir uyum, bir anlaşma ve hatta bir yemin vardır. Gönüllülük, disiplin çiğnendiğinde, gerekli cezayı kabul etme gönüllülüğü anlamına da gelir. Belki, devrimciler arasında cezaya ne gerek var denecektir. Bu, savaş dışı soyut bir mekanda doğru bir cümledir. Bunun dışında ancak, mücadele dışı alanlarda, öznel amaçlarla kümelenmiş ve Leninist örgütlenme normlarının hiçbirine uymayan yapılarda bu türden sorunlara rastlanır. Sapla saman karışmadığı sürece, disiplin olgusuyla, sanıldığı denli karşı karşıya gelmeyi gerektirecek bir durum oluşmaz. Kimseyi saflarımızda yürümeye zorlamıyoruz, ama biri bunu kendi iradesiyle yapıyorsa, bu, ilkelerimizi kabul ettiği anlamına gelir. (24) ifadesinde de görüldüğü gibi, kimsenin ben size katılırım ama disipline uymam deme hakkı yok. Nöbet tutmakta olan bir insan, nöbet yerini terk ettiğinde veya uyuduğunda, yoldaşlarını ölüme atmış duruma düşeceğini bilir. Buna rağmen yapıyorsa, tanıdığı ve onay verdiği bir cezaya davetiye çıkarıyor demektir. Bizler elbette ki her fiili hem kendi tekilliği içinde, hem de onu yaratan koşullar bağlamında ele alırız/alacağız; ancak, buradaki amacımız, konunun doğru anlaşılması ve dışardan gazel okumak biçimindeki hafife alıcı tavırlara/kavrayışsızlıklara prim vermemektir. Aslında günlük yaşantımızın hemen her kesitinde ve hatta doğanın bütününde uyulan bir disiplin (kurallar bütünü) vardır. Arkadaşlık ölçütümüz, aile ölçütümüz, iyilik-kötülük ölçütlerimiz vardır. Bunlar içerisinde, küsmek ten kavga etmeye kadar çeşitli tepkiler ve ceza yöntemleri de kendi doğallığında gündeme gelir. (22) Moskova Önlerinde-Aleksandr Aleksandroviç Bek, s:242 (23) age., s:243 (24) Rosa Luxemburg 38 39