BİLİM TARİHİ I 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eskiçağ da Bilim ÖN ASYA Mezopotamya-Çin-Hindistan-Orta Asya-Mısır

Benzer belgeler
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü. Bilim Tarihi Dersi. Bölüm 1: İlk Uygarlıklar ve Eski Çağda Bilim. Dr.

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 5

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

ESKİÇAĞ DA BİLİM HİNT MEDENİYETİ

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 3a2. Eski Uygarlıklarda Bilim (Mısır) ve (Mezopotamya) Prof.Dr. Atike NAZİK, Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

ASTRONOMİ TARİHİ. 2. Bölüm Antik Astronomi. Serdar Evren 2013

M: İLK UYGARLIKLAR ÜÇÜK

ESKİÇAĞ DA BİLİM. Dünyanın Yedi Harikası

1- Aşağıdakilerden hangisi tarih çağlarının başlangıcında ilkel endüstrinin ve sermaye birikiminin temelini oluşturmuştur.

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 3. Eski Uygarlıklarda Bilim (Mısır) ve (Mezopotamya) Prof.Dr. Atike NAZİK, Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

İktisat Tarihi II

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013

TOKİ TURGUT ÖZAL İMAM HATİP ORTAOKULU ESİN DOĞANCI SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

ASTRONOMİ TARİHİ. 4. Bölüm Kopernik Devrimi. Serdar Evren 2013

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Anadolu eski çağlardan beri insanların dikkatini çekmiş, önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olmuştur.

ANADOLU UYGARLIKLARI (RÖLYEF) KABARTMA ESERLERİ. Burcu Aslı ÖZKAN

İlk Uygarlıkların Astronomilerinin Genel Özellikleri:

İktisat Tarihi II. III. Hafta

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

TARİH DERSİ YGS YAZ TATİL ÖDEVİ

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

DÜNYA VE EVREN 1.ÜNİTE GEZEGENİMİZİ TANIYALIM. 1. BÖLÜM: Dünya nın Şekli. 2. BÖLÜM: Dünya nın Yapısı

Bütün icat ve buluşlar insanların ihtiyaçlarından doğmuştur. Tekerlek, ulaşım ve taşıma ihtiyacından, telefon iletişim ihtiyacından doğmuştur.

Uygarlığın Doğuşu ve İlk Çağ Uygarlıkları Video Flash Anlatımı 2.ÜNİTE: UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLI

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ. Derleyen: Ersin Kuset Bodur

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

BASIN METNİ BEYLİKDÜZÜ MİGROS ALIŞVERİŞ MERKEZİ ÇOCUK KÜLTÜR SANAT FESTİVALİ. Thema Anadolica!

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

TANER ÖZDEMİR TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ ZAMAN VE TAKVİM

GÖKYÜZÜNDE HAREKET. Ünal Ertan Sabancı Üniversitesi. 19 Şubat 2011

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BİLİM,TEKNOLOJİ VE TOPLUM

WINTER. Template EL-HAREZMİ

MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ÇİN MALI DEYİP GEÇMEYİN, ÇOK ŞEYİ ÇİN DEN ÖĞRENDİK

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ SINAVI SORULARI VE CEVAPLARI (Şıkkın sonunda nokta varsa doğru cevap o dur.)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

2B. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI 1. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI 2. MISIR UYGARLIĞI 3. İRAN UYGARLIĞI 4.

5.SINIF SOSYAL BİLGİLER GERÇEKLEŞEN DÜŞLER TESTİ. Teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur.

COĞRAFİK UYGARLIKLAR. Mezopotamya ya kurulmuş devletler: Sümerler, Akadlar, Babiller, Assurlar ve Elamlılar dır. SÜMERLER AKADLAR ASSURLAR BABİLLER

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ

ASTRONOMİ & ASTROLOJİ. Hazırlayan : Zeynep AVCI

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Tıp Tarihine Yaklaşım

Yazı Menu. 1 - Anadolu Uygarlıkları. Hititler. Frigyalılar. Lidyalılar. Urartular. İyonyalılar. 2 - Kültür ve Uygarlık. Devlet Yönetimi.

GÖKDELEN YARIŞI 4500 YILDIR SÜRÜYOR

İlk Uygarlıklar MEZOPOTAMYA MEDENİYETLERİ

17. yy. Dehalar Yüzyılı

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

GÜNEŞ SİSTEMİ. 1-Havanın bulutsuz olduğu bir günde gökyüzüne gece ve gündüz baktığımızda neler görürüz?

Güneş sistemi içersinde; Güneş, 8 gezegen, asteroidler, kuyruklu yıldızlar, meteorlar, cüce gezegenler,uydular vardır.

FİZİK. Mekanik İNM 103: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-III 2.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eski BATI Hellen Kavramı Yunan Arkaik Çağı ve Ege Göçleri

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

Danışman Öğretmen:Şerife Çekiç

Vedic Çocuk Analizi 1

İnsanların var oluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden

6.Sınıf FEN BİLİMLERİ KONU ANLATIMI. Testler. Konu Anlatımı. Uygulama

FİZİK. Mekanik İNM 101: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

BİLİM İLE BİLİMSEL YÖNTEM İLİŞKİSİ


Tarihin Çeşitleri Hikayeci Tarih: Nakilci tarih yazımıdır. Eski Yunan Tarihçisi Heredot'la başlar.

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Teleskop bilim ve astronomide devrim yaratmıştır.

ANAKRONİZM = ZAMANBOZUM

Hitit Devleti M.Ö 1200 yılında Anadolu ya gelen Frigyalılar tarafından yıkıldı.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

ALTIN NEDEN ÇOK DEĞERLĐ?

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

GÖK CİSİMLERİNİ TANIYALIM

ÜNİTE 7 : GÜNEŞ SİSTEMİ VE ÖTESİ UZAY BİLMECESİ

MMM291 MALZEME BİLİMİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ RASATHANESİ. Evrende Neler Var?

Güneş Bulutsusu (Solar Nebula)

Aristarchus Yöntemi ile Ay ve Güneş. 1. Giriş

Transkript:

BİLİM TARİHİ I 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK Eskiçağ da Bilim ÖN ASYA Mezopotamya-Çin-Hindistan-Orta Asya-Mısır

Eskiçağda Bilim - Çin de Bilim Çin, ilk insan kalıntılarının bulunduğu yerlerden biridir. Çin uygarlığında bilimsel faaliyetin başlangıcı M.Ö. 2500'lere kadar götürülebilir. Çin in uygarlık tarihi oldukça eskilere dayanır ve günümüze kadar kesintisiz bir biçimde devam edebilen neredeyse tek kültürel oluşumdur. Bundan binlerce yıl öncesinde, Çin deki üniversitelerde imparatorlar tarafından dersler verildiği ve bunları dinleyen kalabalık kitlelerin var olduğu yazılı kayıtlardan bilinmektedir. Çin deki gökyüzü gözlemleri de çok eski ve köklü bir tarihe sahip, öyle ki insanlık tarihinin ilk Güneş Tutulması kaydı MÖ 2136 yılına ait Çin kaynaklarında yer alıyor. Sürekli olarak yapılan gökyüzü gözlemleri sayesinde, ortaya çıkan değişiklikler tespit ediliyor ve kaydediliyordu. İşte bu kayıtlardan bir tanesinin günümüzde yapılan gözlemlerle bir bağlantısının olduğu yapılan araştırmalar sonucu tesadüfen ortaya çıktı.

Eski Çin'de kullanılan sayı sistemi on tabanlıdır. Türklerin kullandıkları On İki Hayvanlı Türk Takvimi ni benimsemişlerdir. Çin uygarlığında, takvim hesaplamalarında yıldızlar esas alınmıştır ve diğer sistemlerde yıllık hesaplamalar kullanılırken, burada günlük hesaplamalar kullanılmıştır. Ayrıca, işlem yapmalarını kolaylaştıran, abaküs ve çarpım cetveli gibi bazı basit aletler de kullanmışlardır.

Çin kayıtlarında, gökyüzünde daha önce yıldız bulunmayan bir bölgede birdenbire ortaya çıkan yıldızlarla ilgili gözlemler vardır ve bunlara misafir yıldızlar adını vermişlerdir. Bu misafir yıldızlar kısa bir süreliğine son derece parlak bir biçimde gözleniyorlar ve daha sonra yavaş yavaş sönükleşip görünmez oluyorlardı. Çin kayıtlarına göre 4 Temmuz 1054 gününde cennetin kapısı (Tien-Kwan) adını verdikleri yıldızın hemen yanında (ki bu yıldız günümüzde Zeta Tauri olarak bilinir) çok parlak bir misafir yıldız ortaya çıkmıştı. Kayıtlarda şöyle yazıyor; Chih-ho döneminin birinci yılının beşinci ayındaki chi-chou gününde bir misafir yıldız ortaya çıktı Bir yıldan fazla bir süre sonunda yavaş yavaş görünmez oldu.

İlk süpernova gözlemi: MÖ 1054 (Yengeç Bulutsusu) Günümüzde, gökyüzünde Çinli astronomların tarihi kayıtlarda bahsettikleri yerde, ancak teleskoplarla görülebilen bir gökcismi olan Yengeç Bulutsusu (Crab Nebula) bulunur. 20. yüzyılın başlarında yapılan gözlemlerde, bu bulutsunun dış katmanlarının çok yavaş bir biçimde dışa doğru genişlediği anlaşıldı. Dolayısıyla bunun bir yıldız oluşum bölgesi değil, yıldız patlaması artığı olduğu ortaya çıktı. Yani bir süpernova patlaması sonucu dışa doğru yayılan yıldız katmanlarına karşılık geliyordu. Bu katmanların genişleme hızı ölçülerek ne kadar zaman önce hepsinin bir arada toplu halde bulunmuş olacağı hesaplandı ve ortaya çıkan tarih 1054 yılıydı. Böylece, Yengeç Bulutsusunun aslında Çin kayıtlarında 1054 yılında gözlenmiş olan misafir yıldızın kalıntıları olduğu ortaya çıktı.

İlk süpernova gözlemi: MÖ 1054 (Yengeç Bulutsusu) İlk ay tutulması gözlemi: MÖ 1361 İlk kuyrukluyıldız gözlemi: MÖ 240 (Halley) İlk Güneş lekeleri gözlemi: MÖ 100 Geleneksel Çin tıbbının tedavi şekillerinden olan masaj ve akupunktur yöntemleri günümüzde de kullanılmaktadır. Pusula, matbaa, kağıt ve barut gibi teknik buluşlar, Avrupa'ya Çin'den götürülmüştür. Kağıdın Çinde kullanımı MÖ 100 lere, barutun kullanımı ise MS 10 yy a dayanır.

Konfüçyüs Çin le özdeşleşmiş bir büyük usta ve filozoftur. Konfüçyüs e göre insanın amacı hem iyi hem de uzun yaşamaktır. Konfüçyüs ün felsefesi erdeme dayanır. Konfüçyüs derki; İnsan bildiği şeyi bildiğini, bilmediği şeyi de bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi budur. Çin astronomisi hesaplamalarında yıldızlar esas alınmıştır. Gözle görülebilen yıldızlar ve kuyruklu yıldızlar hak. ayrıntılı bilgi vermiş Galileo'dan önce Güneş lekeleri (M.Ö. I.). Meteor ve meteoritler ile nova/süpernovalar.

Çin le özdeşleşmiş bir büyük usta ve filozoftur. XII. Yüzyıldan itibaren yapılan seyahatler sonucunda,matbaa ve barut gibi teknik buluşlar Çin'den Avrupa'ya götürülmüştür. Çin tıbbı, evren, doğa ve insan arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu anlayışına dayanır. Evrensel sistemin bir parçası olan insan, ikilem gösteren ying ve yang ilkesinin (iyilik ve kötülük, hastalık ve sağlık gibi) etkisi altındadır. Geleneksel Çin tıbbının tedavi şekillerinden olan masaj ve akupunktur yöntemleri günümüzde de kullanılmaktadır.

Eskiçağda Bilim Orta Asya da Bilim Orta Asya Türk tarihi M.Ö. 8000'lere çok daha eskilere kadar gitmektedir. Sürdürülmekte olan kazılarda, taş devrinden kalma çanak ve çömleklere, çakmak taşından ve taştan yapılmış topuz veya kargı biçimindeki silahlara, buğday ve arpa yetiştirildiğine ilişkin izlere rastlanmıştır. Daha sonra, demir kullanılıncaya kadar geçen süre içinde hayvanlar evcilleştirilmiş, bakır ve kurşundan çeşitli eşyalar yapılmıştır. Orta Asya'da atı evcilleştirmişler ve M.Ö. 2800 yılı sıralarında arabayı icat etmişlerdir. Türkler, evrenin bir kubbe biçiminde olduğunu düşünüyorlardı. Kutup Yıldızı'nın tam altında, Yeryüzü'nün yöneticisi olan hakanın oturduğu kent ORDUG bulunuyordu. Nasıl gök, kutup yıldızının çevresinde dönüyorsa, toplumdaki işler de hükümdarın çevresinde dönüyordu.

Bilinen ilk Türk yazılı anıtı Göktürk döneminden kalma Orhun Yazıtları'dır. Göktürkler On İki Hayvanlı Türk Takvimini kullanmışlardır. Takvimde her yıla bir hayvanın adı verilmiştir. Bunlar sıçan, öküz, kaplan, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur. Bir gün oniki eşit kısma ayrılır ve her birine "çağ" denirdi. Yani bir çağ iki saate karşılık geliyordu. Bu çağlara da yine oniki hayvanın adı veriliyordu. Gün gece yarısı, yıl da ilkbahar başlangıcı ile başlardı. Dört mevsim vardı. Yıl, altmış günlük altı haftaya ayrılmıştı. Orta Asya'daki diğer bir Türk devleti olan Uygurlar yeni bir alfabe geliştirmişlerdir. Tahtadan oyulmuş harfler ve klişelerle basılan bu eserler Uygurca olup, yüksek bir entelektüel kültüre işaret etmektedir. Bu gelişmeler, Türklerin daha o dönemde, matbaanın mucidi olarak benimsenen Gutenberg'in basım tekniğini kullanmış olduklarını göstermektedir.

Eskiçağda Bilim Hindistan da Bilim Hindistan'da kullanılan sayı sistemi, on tabanlıdır (MÖ 50). Sıfırı ilk defa Hintli matematikçiler kullanmıştır (MÖ 300). Daha sonra Pythagorasçılara mal edilecek olan Pythagoras Teoremi'nin çözümü ile ilgili erken çözüm örneklerine Hintlilerin geometrik metinlerinde rastlamak mümkündür. Cebir alanında birinci ve ikinci derece denklem çözümleriyle ilgilenmişler. Hintlilerin evreni Yer merkezlidir ve astronomiden söz eden metinlerde Ay ve Güneş'in hareketleri ve tutulmaları, Yer, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'ün hareketleri, Yer ve Güneş'in birbirlerine uzaklıkları hakkında bilgiler verilmiştir. Aryabhata adındaki bir astronom ilk defa Yer'in kendi etrafındaki hareketinden söz etmiştir. Yoga Okulu, sağlıklı olabilmek için beden disiplinin yanı sıra, zihin disiplinini de şart koşar. Hint uygarlığındaki bilimsel üretimler, İslam bilginleri aracılığıyla Arapçaya (12. yy) ve daha sonra Hristiyan dünyasına aktarılmıştır.

Hindistan'daki bilimsel etkinliklerin 5000'lere kadar geriye gider. başlangıcı Hindistan'da kullanılan sayı sistemi, on tabanlıdır. M.Ö. Sıfırı ilk defa Hintli matematikçiler kullanmıştır. Sayı sistemindeki bu erken tarihli gelişme, aritmetiğin gelişim hızını büyük ölçüde etkilemiştir. Daha sonra Pythagorasçılara mal edilecek olan Pythagoras Teoremi'nin çözümü ile ilgili erken çözüm örneklerine Hintlilerin geometrik metinlerinde rastlamak mümkündür. Cebir alanında birinci ve ikinci derece denklem çözümleriyle ilgilenmişler ve trigonometri alanında ise, sinüs ve kosinüs fonksiyonlarını kullanmışlardır. Hintlilerin aritmetik, cebir ve trigonometri konusundaki bilgileri Arapça'ya yapılan çevirilerle İslâm Dünyası'na aktarılmış ve XII. yüzyıldan itibaren Arapça'dan Latince'ye yapılan çeviriler sonucunda ise, Hıristiyan Dünyası bu bilgilerle tanışmıştır.

Hintlilerin evreni Yer merkezlidir ve astronomiden söz eden metinlerde Ay ve Güneş'in hareketleri ve tutulmaları, Yer, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'ün hareketleri, Yer ve Güneş'in birbirlerine uzaklıkları hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. M.S.V. ve XII. yüzyıllar arasında konuyla ilgili yapmış oldukları çalışmalarda ise, trigonometrik oranları da dikkate almak suretiyle, Güneş-Yer, Ay-Yer uzaklıklarını, Güneş, Ay ve diğer gezegenlerin konumlarını ve dolanım periyotlarını hesaplamaya çalışmışlar ve bunlarla ilgili sayısal değerleri içeren eserler bırakmışlardır. Bunlardan Aryabhata adındaki bir astronom ilk defa Yer'in kendi etrafındaki hareketinden söz etmiştir. Onlara göre, canlı varlıklar evrenin açık bir modelidir ve doğadaki diğer varlıklar gibi, toprak, su, hava, ateş ve eterden meydana gelmiştir. M.Ö.III. yüzyıldan itibaren gelişen tıpta Yoga Okulu, sağlıklı olabilmek için beden disiplinin yanı sıra, zihin disiplinini de şart koşmaktadır.

Eskiçağda Bilim Mezopotamya da Bilim Modern astronominin temelinde Mezopotamya astronomisi bulunur. Astroloji bu dönemde ortaya çıkmıştır (Enuma Anu Enlil tabletleri) Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini ve on iki takım yıldızını tanıyorlardı (Mul Apin tabletleri). Ay yılına dayanan takvimleri daha sonraki dinî takvimlere ve İslâm Dünyası'ndaki hicrî takvime temel oluşturmuştur (MÖ 1000: Marduk yılı). Günü 12 saate, saati 60 dakikaya, dakikayı da 60 saniyeye bölmüşlerdi. Yılın uzunluğunu sadece 4.5 dakika gibi bir farkla hesaplamışlardı. Güneş, Ay ve beş gezegene bağlı olarak bir hafta 7 gün olarak kabul edilmiş, ve bu 7 günlük hafta Romalılar vasıtasıyla Avrupa'ya geçmiş ve oradan da bütün dünyaya yayılmıştır. Ay ve Güneş tutulması tahminlerini yapabilecek düzeyde astronomi bilgisine sahiptiler. Sayı sistemleri 60 tabanlı idi ve konumsaldı. Bu rakamlarla dört işlemi, kare ve karekök almayı biliyorlardı. Mezopotamyalılar cebirin kurucusudurlar. Birinci ve ikinci derece denklemlerini belirli gruplar halinde sınıflamışlar ve her grup için ayrı çözüm formülleri vermişlerdir. Pythagoras Teoremi'ni de biliyor ve kullanıyorlardı. Daireyi 360 dereceye bölen de Mezopotamyalılardır. π sayısını biliyor ve 3 olarak kullanıyorlardı.

Yazının Sümerlerce bulunması Tarih Sümerle başlar düşüncesini ortaya koymuştur. Bu bilimsel bilginin kaydedilmesini ve nesilden nesile aktarılmasını sağlamıştır. Tedavide sihirli sayılar dikkate alınırdı. 3 ve 7 sihirliydi. Bir doz 7 kere verilir. Dağlama 7 kere yapılırdı. Tedavi esnasında bazı kişiler (çocuk veya bakire kadın) hazır bulunurdu. Nehirler arasındaki ülke (Bereketli Hilal) Mezopotamya, Dicle ile Fırat arasındaki alüvyonlu düz bölgedir. Asya, Afrika ve Avrupa arasında köprü vazifesi gören bir kavşak bölge olarak büyük bir uygarlığın gelişmesine çok elverişli bir yerdi. Burada gelişen Mezopotamya uygarlığının başlangıcı M.Ö. 3000 yıllarından öncesine gider. Bu uygarlığı Sümerliler, Akadlılar ve Babilliler ortaya koymuştur. Bilimsel faaliyetler olarak daha çok zaman ölçme, alan hesaplama, sulama kanallarını organize etme, değiş-tokuş gibi günlük yaşamın gereklerine uygulanan astronomi ve matematik bilgileri ile karşılaşılır.

Bilinen ilk uygarlık Sümer Uygarlığı dır. İlk yazıyı (çivi yazısı) bulan ve kullanan, sayıları göstermek için rakamları ve sesleri temsil etmek üzere de notaları kullanan ilk uygarlıktır. Ancak gerek yazı gerekse nota için kullanılan semboller bugün kullandıklarımızdan tamamen farklıdır. Onun içindir ki Sümer kalıntılarından elde edilen kil tabletler, kitabeler, mezar taşları v.s. yorumlamak özel uzmanlık gerektirir. Bu uğraşları gerçekleştirenlere de Sümerolog denir. Yazının icadı, soyut bilimin gelişmesinde ve yayılmasında son derece etkili olmuştur. En eski kayıtlar rahipler tarafından devlet için saklanan tahıl fazlasının kayıtlarına aittir. Depodaki buğday miktarı: buğday başağı, öküzler öküz başı v.s. şeklindeki semboller olarak kaydedilmişti. Seslerin konuşmada nesneleri temsil etmesi gibi, resim semboller de nesneleri temsil etmekteydi. Bu çok dahice bir düşüncedir. Daha sonra bu sembollerin kullanımının sınırlı olduğu anlaşılınca, sembollere çizgiler ilave edildi. Örneğin insan başında çeneye çekilen çizgi ağız demekti. Zamanla heceleri temsil eden yaklaşık 2000 işaret ortaya çıktı. Basra körfezinin yukarı kısımlarında bulunan sazlıklardan elde edilen elyaf papirüs yapmaya elverişli değildi. Bu sebeple daha elverişli bir malzeme olan kil tabletler kullanıldı.

Mezopotamya tıbbında; hekim bir taraftan tıbbi ilaçları uygularken diğer taraftan da büyü ve kehanete başvurmaktaydı. Tedavide sihirli sayıların etkisine inanılmaktaydı. Bitkisel tedavinin yanı sıra küçük ve orta cerrahi operasyonlar yapıldığı da kayıtlarda mevcuttur. Hekimlere yapılan uygulama çok ilginçtir. Ayrıca, kalp aklın merkezi ve kan kaybının hastayı öldürebilmesi sebebi ile kanı üreten karaciğer de hayatın hatta duyuların merkezi olarak tanımlanmıştır.

Mezopotamyalıların 60 tabanlı bir sayı sistemleri vardı. Bu rakamlarla dört işlemi, kare ve karekök almayı biliyorlardı. Mezopotamyalılar cebirin kurucusudurlar. Gelişmiş bir rakam sistemine sahip olmaları cebir konusunu da ilerlemelerine yol açmıştır. Birinci ve ikinci derece denklemlerini belirli gruplar halinde sınıflamışlar ve her grup için ayrı çözüm formülleri vermişlerdir. Geometrileri analitikti; yani, geometri problemlerinin çözümü genellikle cebir yoluyla ele alınmaktaydı. Thales teoremini dik üçgenler için bulmuş ve kullanmışlardır. Pythagoras teoremini de biliyor ve kullanıyorlardı. Daireyi 360 dereceye bölen de Mezopotamyalılardır.

Modern astronominin temelinde Mezopotamya astronomisi bulunur. Onlar mitolojiye ve dinî inançlara dayanan astronomiden matematiksel astronomiye geçmeyi başarabilmişlerdir. Evrenin, Yer, gök ve ikisi arasında bulunan okyanustan oluştuğuna inanıyorlardı. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini ve oniki takım yıldızını tanıyorlardı. Söz konusu beş gezegenin tutulma düzlemi yakınında dolaştığını saptamışlardı. Ay yılına dayanan takvimleri daha sonraki dinî takvimlere ve İslâm Dünyası'ndaki hicrî takvime temel oluşturmuştur. Günü 12 saate, saati 60 dakikaya, dakikayı da 60 saniyeye bölmüşlerdi. Güneş, Ay ve beş gezegene bağlı olarak bir hafta 7 gün olarak kabul edilmiş, ve bu 7 günlük hafta Romalılar vasıtasıyla Avrupa'ya geçmiş ve oradan da bütün dünyaya yayılmıştır. Ay ve Güneş tutulması tahminlerini yapabilecek düzeyde astronomi bilgisine sahiptiler.

Eskiçağda Bilim - Mısır da Bilim Mısırlılar matematiklerinde, kullandıkları on tabanlı hiyeroglif rakamlarıyla, sayıları sembollerle ifade etmişlerdir. Geometrilerinde ise alan ve hacim hesapları yapıyorlardı. Mimari alanında Mısırlılardan kalan eserler arasında en önemli yeri piramitler tutar. Keops, herbiri 2.5 ton ağırlığında 2,300,000 den fazla kireçtaşıyla 100.000 işçi tarafından yapılmıştır. (M.Ö. 2500) Mısırlılar gökyüzü olaylarını dinî açıdan yorumlamışlardır. Gök cisimlerini tanrı olarak kabul etmişler ve gök yüzündeki olayların da tanrıların faaliyetleri olduğuna inanmışlardır. Takvimleri Güneş takvimi idi ve yıl uzunluğu 365 gün olarak kabul ediliyordu. Günümüzde kullanılan takvimin temelinde Mısır takvimi yer alır. Günün 24 saate bölünme geleneğini de Mısırlılara borçluyuz. Ölüleri mumyalama geleneklerinden dolayı tıp konusunda zamanın diğer medeniyetlerinden çok ileriydiler. Anatomi hakkında çok şey biliyorlardı (Ebers papirüsü: MÖ 1550). İlk diş dolgusunun(?) ve ilk dikiş atma yönteminin Mısırlılarca yapıldığına kesin gözüyle bakılıyor. İlk kağıt (papirus) Mısırlılar tarafından bulunmuştur. Ancak Avrupa ya beyaz kağıt Çin den gitmiştir.

MISIR, MEZOPOTAMYA VE ANADOLU'DA BİLİM Mısır uygarlığı M.Ö. 2700 den itibaren Nil nehri civarında gelişen bir uygarlıktı. Geçimi toprağa bağlı olanlar Nil'in taşmasını bekler, sular çekildikten sonra ekime başlarlardı. Sulama problemi yoktu; açlık da sürekli bir tehlike değildi. MISIRDA TARIM İŞLERİNİN TASVİR EDEN BİR DUVAR RESMİ

Kültür ve refah düzeyi yüksekti. Toplum, çalışanlarla yönetenler arasında ikiye bölünmüştü: Üst katta ruhbanlarla aristokratları içine alan küçük bir azınlık, alt katta emekçileri kapsayan büyük çoğunluk. Bu kültürde, bilim DİN ADAMLARININ elindeydi. GÜNEŞ TANRISI RA BATININ TANRIÇASI AMENT

Mısırlılardan kalan eserler arasında en önemli yeri piramitler tutar; onlar birer mimari harikasıdır. Günümüze kalan ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan piramitlerin, karmaşık ve ileri bir teknoloji kadar geniş iş gücü olanağına da dayandığı açıktır. Eserlerin büyüklüğü ve ince ustalık isteyen yapımları bugün de göz kamaştırıcı niteliğini sürdürmektedir. Mısırlıların gelecekte dirilecekleri inancıyla ölülere duydukları saygı aşırı ölçülere ulaşmış olmalıydı. PİRAMİTLER

Mısırlılar altın, gümüş, kalay gibi metallerle çalışmasını biliyorlardı. Mücevherlerin çoğu ya altından ya da değerli taşlardan ibaretti. Altını topraktan mekanik yollarla ayırıyorlar ve sonra uygun miktarda kurşun, tuz ve kalayla karıştırıp fırınlarda ısıtıyorlardı. Bu altın elde edilme işi papazlara özgüydü, gizli tutuluyordu. M.Ö. 2160-1660 arasında, önceleri saf olarak işlenen bakırın kalayla yapılan alaşımları kullanmaya başladıkları görülür. Tuncun ise daha sonraları kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır.

Eski Mısırlılar kalay-bakır alaşımından kılıç, zırh gibi harp araçları, tekerlek, lövye, makara, çıkrık, v.b. gibi eşya yapıyorlardı. Harç, çimento ve alçı gibi yapı malzemesini yapmasını ve kullanmasını bildikleri, çanak çömlek gibi eşyanın emayaj işlerinde çok becerikli oldukları, cam eşya yaptıkları ve bunları çeşitli renklerde boyadıkları tespit edilmiştir. Sabun yapmasını biliyorlardı. ve bütün dericilik işlerini Tıbbi ecza ve boya yapımı gibi kimyanın sanayiye uygulama işinde ve kumaş dokuma ve bunları boyama hususunda çok ileri idiler.

Mısır, hekimlik dışında, bilimin hiçbir kolunda Mezopotamya'da ulaşılan düzeye çıkamamıştır. Ampirik nitelikte olan tıp uygulamalarının, insan anatomisi ve fizyolojisi ile ilgili herhangi bir bilgiye dayandığını söylemek güçtür. FİRAVUN TUTANKHAMON UN MEZARINDAN ÇIKARILMIŞ ALTIN ÖLÜM MASKESİ Sadece mumyalama tekniklerinin bu tür bilgilere dayandığı söylenebilir. Mısırlı dişçiler apseleri akıp boşaltma ve altın dolgular yapmada ustaydı. Hekimlik başka yerlerde olduğu gibi, Mısır'da da bir yanı ile büyüye dayanmaktaydı. Hastalık, kötü bir ruhun vücuda yerleşmesi olarak yorumlanır, iyileşmek için bu kötü ruhun kaçırılması gereğine inanılırdı.

Mısırlılar matematiklerinde, kullandıkları on tabanlı hiyeroglif rakamlarıyla, sayıları sembollerle ifade etme safhasına ulaşmışlardır. Bu rakamlarla çeşitli matematik işlemlerini yapabilmişler ve cebir işlemlerine çok benzeyen ve diğer uygarlıklarda da görülen "aha hesabı" adlı bir hesaplama yöntemi geliştirmişlerdir. Bu hesaplamada "yanlış yoluyla çözüm" tekniği kullanılmıştır. Geometrilerinde ise alan ve hacim hesapları yapıyorlardı.

Mısırlılar gökyüzü olaylarını dinî açıdan yorumlamışlardı. Gök cisimlerini tanrı olarak kabul ediyorlar ve gök yüzündeki olayların da tanrıların faaliyetleri olduğuna inanıyorlardı; yani astronomileri dinî öğelerle iç içeydi. Takvimleri Güneş takvimiydi ve yıl uzunluğu 365 gün olarak kabul ediliyordu. Günümüzde kullanılan takvimin temelinde Mısır takvimi yer alır. Günün 24 saate bölünme geleneğini de Mısırlılara borçluyuz.

İki Uygarlığın Bilim de Büyük Gelişimler Gösterememesinin Nedenleri: Astronomi, takvim yapma ve astrolojik kehanetlerde bulunma amacı gütmekteydi. Matematik, arazi ölçümü ve iş hayatı hesaplamaları gibi pratik problemlerin çözümüyle sınırlıydı. Tıp, hastaları iyileştirme ve kötü ruhları kovma uygulamasından öteye geçmiyordu. Metalürji, kimya ve boyacılık görenekler çerçevesinde kaldığından yazılı kayıtlarına ancak son dönemden kalma tabletler üzerinde rastlanmaktadır.

Gerçek anlamda bilim, gözlemlerimizi açıklama, evreni anlama ihtiyacının belirdiği noktada başlar. Bu entelektüel ilginin izine ne Mısır'da ne de Mezopotamya'da rastlamaktayız. Gerek Mezopotamya, gerek Mısır'da sağlanan tüm bilgi ve beceriler yaşamın pratik ihtiyaçlarına dönük, ampirik ve teknik bilgi düzeyinde kalmıştır. Onlar daima somut örnekler ve sayısal değerler kullanarak problemlerini çözerlerdi. Bu tür soyut kavramların ortaya çıkışı Yunan düşüncesine özgü bir gelişmedir. Teoriye yöneliş Yunan dönemini bekler.

İki uygarlığın beklenen gelişmeyi gösterememesinin bir nedeni de sınıf ayırımıdır. El becerileriyle uğraşan işçi sınıfı ile din adamlarının uğraşıları arasında bir ilişki veya etkileşimin kurulmamış olmasıdır. Elle kafanın birleşmediği yerde sonuç hemen daima kısır ve durağan olmaktan kurtulamaz. M.Ö. 1100 sıralarından kalma ve bir babanın oğluna verdiği öğüdün kaydını taşıyan bir papirüs bu ayrılığı belgelemektedir: "Yazı yazmayı iyi öğren, öyle ki, kendini ağır bedensel işlerden kurtarmış olasın ve ünlü yöneticiler katına yükselesin. Yazmasını bilen kaba ve sıradan işler görmez; emir verir, yönetir. Kızgın fırınların ağzında metal işçilerini gördüm, parmakları timsahları andırıyordu. Bunlar balık döküntüsü gibi kokarlar. Hiçbir demirciyi yetkili bir mevkide, hiçbir dökümcüyü elçilik işinde gördüğümü hatırlamıyorum." Bu gelenek eski kültürlerin etkisini sürdürdüğü yerlerde bugün bile kaybolmuş değildir.

ANADOLU'DA BİLİM HİTİT, URARTU, FİRİG VE LİDYA UYGARLIKLARI Anadolu yarımadasında ilk uygarlıkların kadar gitmektedir. Bu uygarlıklar arasında Lidya uygarlıkları sayılabilir. tarihi M.Ö. 8000'lere Hitit, Urartu, Firig ve Hititlerin bakır ve tunçtan eşyalar yaptıkları, çivi yazısı ve hiyeroglif olmak üzere iki çeşit yazıları oldukları bilinmektedir. Van gölü civarında gelişen Urartu uygarlığında ise çivi yazısı ve resim yazısı kullanılmış, yapmış oldukları kapların üzerine, onların hacimlerini yazmışlardır. Merkezleri Gordion ve Midas olan Firigya uygarlığının Fenike alfabesinin Batı'ya yayılmasında önemli rolü olmuştur. Bakırkalay alaşımı olan tunçtan eşyalar yapmışlar, bazı müzik aletlerini icat etmişler (simbal, flüt gibi), kilim dokumuşlardır. Batı Anadolu'daki Lidya uygarlığının en büyük başarısı ise parayı icat etmiş olmasıdır. Böylece o dönemin ekonomik hayatında büyük gelişme sağlanmış, modern ekonominin temelleri atılmıştır.

FENİKELİLER Fenikeliler Suriye-Lübnan kıyılarına yerleşmişlerdi. Ekime elverişli olmayan bu daracık yerde ticaret ve gemicilikle geçinmek zorunda kaldılar. Fenikeli gemicilerin Kızıl Deniz'den Ümit Burnu yoluyla Cebelitarık'a kadar tam bir Afrika turu yapmış oldukları bilinmektedir. Fenikelilerin uygarlık tarihine en büyük katkıları günümüz alfabelerinin ilk örneğini oluşturan Fenike Alfabesi'ni bulmuş olmalarıdır. Bu alfabede yirmi iki sessiz harf vardı ve çivi yazısının güçlüklerini aşarak yazı konusunda büyük kolaylık sağlamıştı. M.Ö.900'lerde Yunanlılar Fenike alfabesini kendi dillerine uyarladılar ve sesli harfleri buldular.

GİRİT (MİNOS) VE AKA (MİKEN) UYGARLIKLARI Yunan uygarlığının kaynaklarından biri olan, Girit uygarlığı M.Ö. 3000-1400 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Fenikeliler gibi Giritliler de denizci bir milletti; çeşitli deniz yolları buldular, onların bir deniz imparatorluğu haline geldikleri sanılmaktadır. Ege ve Akdeniz'deki pek çok bölge ile ticari ilişkileri vardı. Ege'de bağcılık ve zeytincilikte ileri giden ilk çiftçiler de onlar oldular. M.Ö. 2000 yılından itibaren Tuna bölgesinden gelen Akalar Girit i kısmen istila ettiler, onlardan gemiciliği öğrendiler ve Akdeniz'de ticareti ele geçirdiler. Girit uygarlığının mirasçısı oldular, baş yerleşim yeri Miken olduğu için, yarattıkları uygarlığa Miken uygarlığı (MÖ. 1700-1100) adı verilir. Akalar savaşçı bir milletti, M.Ö.I. yüzyılda Truva'ya bir sefer düzenlediler. Bu sefer sonradan Homeros destanında anlatılacaktır.

M.Ö. 1100 yılına doğru Balkan yarımadasında Dorlar güneye göç etmeye başladı. Akalar, Dorların önünde duramadılar. Dorlar Yunanistan'ı işgal edip Girit'e, Rodos'a ve Anadolu'nun güneybatı kıyılarına yerleştiler. Dor istilasının sonucunda kültür düzeyi geriledi, büyük kentler ve krallıklar yok oldu. Doğu Akdeniz'deki üstünlük Fenikelilerin eline geçti. Bu dönemde Ege kıyıları çeşitli Yunan halklarıyla dolmuştu. Ama burada yerleşmiş en kalabalık toplum İyonyalılardı.