Hakikî Anlam, Gerçek Anlam ve Düzanlam *

Benzer belgeler
7. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 6. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

5. SINIF TÜRKÇE DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

CJ MTP11 AYRINTILAR. 5. Sınıf Türkçe. Konu Tarama Adı. 01 Sözcük ve Söz Gruplarında Anlam - I. 02 Sözcük ve Söz Gruplarında Anlam - II

ADIN TANIMINA YENİ BİR YAKLAŞIM

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKÇE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ DERS SAATİ

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

5. SINIF TÜRKÇE YILLIK PLANI

Örgütler bu karmaģada artık daha esnek bir hiyerarģiye sahiptir.

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

SINIFTA ÖĞRETĠM LĠDERLĠĞĠ

KÂMÛS-I TÜRKÎ DEN TÜRKÇE SÖZLÜK E ANLAM DEĞİŞMELERİ EYLEMLER * ÖZET

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans Programı Ders İçerikleri

Kitap Tanıtımı: İlköğretimde Kaynaştırma

TEMAKTĠK YAKLAġIMDA FĠZĠKSEL ÇEVRE. Yrd. Doç. Dr. ġermin METĠN Hasan Kalyoncu Üniversitesi

TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE DÜZ TÜMLEÇ (NESNE) THE DIRECT COMPLEMENT (OBJECT) IN TURKEY TURKISH

Metin: Toplumsal Davranış: El Öpme Edimindeki Göstergelerin Çözümlenesi, Göstergebilime Giriş, Fatma Erkman Akerson, Bilge Kültür Sanat, 2016

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ DİLBİLİM BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİĞİ

T.C. ORTA KARADENİZ KALKINMA AJANSI GENEL SEKRETERLİĞİ. YURT ĠÇĠ VE DIġI EĞĠTĠM VE TOPLANTI KATILIMLARI ĠÇĠN GÖREV DÖNÜġ RAPORU

EĞİTSEL VE DAVRANIŞSAL DEĞERLENDİRME ASSESSMENT Ders 1: Tarihsel, Felsefi ve Yasal Boyutları. Prof. Dr. Tevhide Kargın

Anlambilim ve Edimbilim. Giriş Konuları

gösteren gösterilen biçim anlam

SINIF ÖĞRETMENLĠĞĠ SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETĠM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

1 TEMA OKUMA KÜLTÜRÜ SÖZCÜKTE ANLAM

İÇİNDEKİLER. Türkiye Kalkınma Bankası Yayını TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. NİSAN HAZİRAN 2015 Sayı: 76. e-dergi OLARAK YAYINLANMAKTADIR.

SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO

TÜRKÇE DERSĠ NASIL ÇALIġILIR?

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

KÜMELER 05/12/2011 0

GÖRSEL SÖZLÜKLER VE KELĠME AĞLARI * VISUAL DICTIONARY AND WORD NETS

SÖZLÜKLER İÇİN YENİ BİR DİLBİLGİSEL BİLGİ ÖNERİSİ: İLGEÇLERİN ATADIKLARI BİÇİMBİRİMLER

Program AkıĢ Kontrol Yapıları

Türkçe. Cümlede Anlam Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

İ Ç İ N D E K İ L E R - SAĞLIK BAKANLIĞI - HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Ġspanya da üniversite Sistemi

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

ENER TARTIŞMAYA AÇIYOR OLTU VE HINIS İL OLMALI MI?

2008 YILINDA ÜNĠVERSĠTELERĠMĠZĠN MADEN MÜHENDĠSLĠĞĠ BÖLÜMLERĠNE KAYIT YAPTIRAN ÖĞRENCĠLERĠN ÖSS PROFĠLĠ ve ÇEġĠTLĠ BĠLGĠLER

GRAFĠK VE FOTOĞRAF 1. HAFTA DERS PROGRAMI Dersin adı

Örnekleme Süreci ve Örnekleme Yöntemleri

SOSYAL BİLGİLER DERSİ ( SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

SÖZLÜKBİRİMLERİN TANIMLANMASINA ANLAMBİLİMSEL BİR BAKIŞ

2007 MALÎ YILI GENEL VE KATMA BÜTÇE KANUN TASARILARI İLE 2005 MALÎ YILI GENEL VE KATMA BÜTÇE KESİNHESAP KANUNU

18 Nisan 2007 Çarşamba... Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 2 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim

Zirve Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği ABD Ders İçerikleri

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Bernard Pottier e göre Dilbilimsel İşaret: Sem, Semem, Klasem:

GeliĢimsel Rehberlikte 5 Ana Müdahale. Prof. Dr. Serap NAZLI

TÜRKÇE DE KONUŞMA ZAMANI, OLAY ZAMANI VE REFERANS ZAMANI İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE ETTİRGENLİK

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı- Tezli Ortak Yüksek Lisans Programı Ders İçerikleri

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

TC İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİ STAJ RAPORU/DEFTERİ HAZIRLAMA İLKELERİ

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

Bulanık Mantığa Giriş

bu Ģekilde Türkiye ye gelmiģ olan sıcak para, ĠMKB de yüzde 400 lerin, devlet iç borçlanma senetlerinde ise yüzde 200 ün üzerinde bir kazanç

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ

Ürün Olarak Konut Kavramı ve Türkiye deki Konut SatıĢlarının Ürün Hayat Eğrisi YaklaĢımıyla Değerlendirilmesi

ĠLE MESLEKĠ ĠLGĠLERĠ ARASINDAKĠ

ĠTÜ ĠNġAAT FAKÜLTESĠ GEOMATĠK MÜHENDĠSLĠĞĠ BÖLÜMÜ (Lisans Öğretimi) ÖDEV-PROJE-ÇALIġMA RAPORU YAZMA DÜZENĠ

BİÇİMBİRİMLER. Türetim ve İşletim Ardıllarının Sözlü Dildeki Kullanım Sıklığı. İslam YILDIZ Funda Uzdu YILDIZ V. Doğan GÜNAY

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

BİRİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇEVİRİ YAKLAŞIMLARI

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

kiģilerle iletiģimlerini sağlamak amacıyla oluģturdukları, gönderdikleri veya sakladıkları belirli bir standart ve içeriği olan belgelerdir.

REKABET KURULU (İHALE İTİRAZ MAKAMI) KARAR FORMU

Dersin Kodu Dersin Adı Yarıyılı Z/S Teorik Uygulama Kredi Akts Dersin Kodu Dersin Adı Yarıyılı Z/S Teorik Uygulama Kredi Akts Dersin Kodu

Prof. Dr. Gökhan Antalya Değerlendirme KonuĢması

NAPOLEON PROBLEMİNE FARKLI BİR BAKIŞ

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

Prof. Dr. Muhsin HESAPÇIOĞLU ( * ) Yard.Doç. Dr. Adil ÇAĞLAR ( ** )

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU 2014 YILI SAYIŞTAY DENETİM RAPORU

HOCA NAZAR HÜVEYDĀ RAHĀT-I DİL [İnceleme-Metin-Dizin]

MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ 2014 YILI SAYIŞTAY DENETİM RAPORU

TÜRKÇE SÖZCÜKTE ANLAM

IV.ULUSLARARASI POLİMERİK KOMPOZİTLER SEMPOZYUMU SERGİ VE PROJE PAZARI SONUÇ BİLDİRGESİ 7-9 MAYIS 2015

I. OTURUM OTURUM BAġKANI: PROF. DR. NEVZAT KOÇ (MEDĠPOL ÜNĠVERSĠTESĠ HUKUK FAKÜLTESĠ ÖĞRETĠM ÜYESĠ/TBK. BĠLĠM KOMĠSYONU ÜYESĠ)

Okul Sınav Sonuç Belgesi (Puan Türü : Ham Puan)

İ Ç İ N D E K İ L E R

REKABET KURULU (İHALE İTİRAZ MAKAMI) KARAR FORMU

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İngilizce Eğitim Programı için gerekli ek rapor

ÇALIŞMA EKONOMİSİ KISA ÖZET

ASLAN ÇİMENTO A.Ş FAALİYET RAPORU

: ARİF ÖZUTKU PSİKOLOJİK DANIŞMAN

5. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

MEDYADA KADINA YÖNELİK ŞİDDET HABERLERİNDE KADINLARA YAKLAŞIMIN DİLDE YANSIMASI

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

MEHMET KAYA YEMĠNLĠ MALĠ MÜġAVĠR BAĞIMSIZ DENETÇI LİMİTED ŞİRKET Mİ, ANONİM ŞİRKET Mİ?

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

TOPLANTI RAPORU II ATATÜRK ÜNĠVERSĠTESĠ NDE BOLOGNA SÜRECĠ VE PROGRAM YETERLĠLĠKLERĠ VE DERS ÖĞRENME ÇIKTILARI EĞĠTĠM TOPLANTISI

ÖN SÖZ. Bilmek değil, uygulamak gerekli, İstemek değil, yapmak gerekli. GOETHE

SÖZCÜK ÖBEĞİ OLARAK CÜMLE VE BİR ÖBEK ÖNERİSİ

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY

27-28 MAYIS 2010, FEN, EDEBİYAT, FEN-EDEBİYAT, DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTELERİ DEKANLARI (FEFKON) V. TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

Transkript:

Hakikî Anlam, Gerçek Anlam ve Düzanlam * Nizamettin Uğur 0. Giriş Anlambilimin temel sorunlarından biri sözcük anlambilimidir. Anlambilim anlamı bağlamlarda arama eğilimindedir. Bağlam dıģında anlam arama yaklaģımı, sözcük anlambilimi dıģında, çıkıģı olmayan bir yol olarak kabul edilir genelde. Ama iģ, sözcüklerin anlamları üzerinde konuģmaya gelince baģka yaklaģımlar çıkabilmektedir karģımıza. Anlam konusunun karmaģıklığı, ele alınan yanına ya da kalkıģ noktasına göre gösterdiği farklı açılımlarla birlikte, iģin içinden çıkılamaz, bir dizgeye bağlanamaz boyutlarda olmuģtur her zaman. Wittgenstein, Sözcüğün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır. der. Guiraud, Zvegintsev, Hofmann gibi pek çok düģünür de böyle yaklaģır konuya. Ullmann ise, sözcükler bağlam dıģında var olamasalardı sözlükler hazırlanamazdı, demiģtir. Dil, kuģkusuz tümüyle bağlam üzerine kurulu; bağlamsız hiçbir söz yok. Ama dil in kendisi inceleme malzemesi olunca, yani dil ötesi ya da üst dil iģlevinde kullanılmaya baģlandığında dil, bağlam dıģında, daha doğrusu farklı bir bağlamda iģler algılama eylemi. Bilim yöntemi bunu gerektirir çünkü. Tanımlar ve sınıflamalar böyle yapılır, sözlük ve ansiklopediler bu mantıkla hazırlanır. Sözgelimi ağaç sözcüğünün sesbirimleri / kökeni / anlambirimcikleri diye baģlarız söze ya da bu söz öbeklerini kullanırız her an. Dilin ve anlamın tümüyle bağlamdan oluģmasına karģın, ağaç sözcüğünün anlamı gibi sözdizimleri ancak bu yolla, bağlam dıģına çıkılarak ele alınabilir. Anlamın bağlamla ve bağlam dıģıyla olan boyutları, dilbilimciler tarafından pek gözden kaçırılmaz. Ama yazı yazılırken, bu boyut ve konuyla ilgili ayrıntılar doğal olarak göz önüne genelde alınmaz, atlanır. Sözgelimi retorik in dilinde Ģu tümcelere rastlanır sık sık: - Zihnimizde canlanan ilk kavram, göstergenin düzanlamıdır. Göstergenin (sözcüklerin) ikinci anlamları, yananlamı oluşturur. - Düzanlam, bir sözcüğün birinci anlamıdır. Bu kavramlar belagat te ise Ģöyle olur: - Hakikî anlam en genel ve basit tanımıyla bir ifadenin ilk ve temel anlamı, lafzî anlamıdır. - Lugavî anlam, kelimenin sözlük anlamıdır. - En genel kabulüyle temel anlam, kelimenin aklımıza gelen ilk anlamıdır. Bu yazının konusu, yukarıdaki tümcelerde yer alan kavramlardır bir bakıma. Her iki alan da kendi dilini kendi kavramlarıyla kurmuģtur doğal olarak. Bu kavramların neler olduğu, nasıl ele alındığı üzerinde biraz sonra durucağız. Ancak bu ayrıntılara girerken, öncelikle dikkat çekmek istediğimiz bir iki saptamayı aktaralım. Belagatte yananlam terimi yer almamıģ, anlam konusu hakikî-mecaz-kinaye çerçevesinde ele alınmıģtır. Türkçe retorik dilinde yer verilen yananlam teriminin, Batıdaki connotation teriminin karģılığı olup olmadığına yönelik kafa karıģıklığı var bizde. * Kavramlar bu yazıda genel yanlarıyla ve çok kısa biçimde alınmak zorunda kalındığı için, kaynaklar, sayfa gösterilerek verilmemiģ, sonda kaynakça olarak sunulmuģtur. 1

Daha baģka konularla birlikte ortaya çıkan kafa karıģıklığı, ortaöğretim ders kitaplarına da Ģöyle yansımıģtır: temel (gerçek) anlam-yan anlam-mecaz anlam-terim anlam. (9. sınıf Dil ve Anlatım kitabı) Kafa karıģıklığının neler olduğu ve bu kavramların belagat (Doğu, Ġslam) ve retorik (Batı) geleneklerinde nasıl ele alındığını göstermeye çalıģalım Ģimdi. * 1. Belagat geleneğinde sözcükte anlam kavramları Belagatin Batıdaki göstergebilime denk gelen delalet kuramı na göre, dall (delalet eden, gösteren)- medlûl (delalet edilen, gösterilen) iliģkisi üç çeģittir: Aklî delalet ( duman ın ateģ in varlığına delaleti) Tabiî delalet ( yüzün kızarması nın, utanma ya delaleti) Vaz ı delalet (toplumsal uzlaģmaya dayanan dilbilimsel adlandırma, sözgelimi ağaç sesbiriminin /ağaç/ kavramına delaleti) Osmanlıda bu üç tip göstergeleri inceleyen bilime ilm ül vaz adı verilirdi. Dilbilimsel adlandırma içinde yer alan sözcük anlamı (lafz-mânâ iliģkisi), klasik belagatte geleneksel olarak öncelikle üç kavramla ele alınır: hakikî anlam, mecaz, kinaye. Bazıları bu terimlere galat ı, bazıları da ayrıca mürtecel i ekler. Bu kavramlar kısaca Ģöyle açıklanıyor: Sözün neyi iģaret ettiğinde mutabakat (uzlaģma, toplumun adlandırması) varsa hakikat, tazmîn (anlamın baģka gösterene ödünçlenmesi) söz konusu ise mecaz, iltizam (kendi içinde bir diğer anlamı verme) varsa kinaye, söz yanlıģ anlamda kullanılmıģsa ya da yanlıģ adlandırma yapılmıģsa galat, söz herhangi bir ilgiye dayanmadan (sözgelimi özel ad verme), kiģisel ya da anlık kullanılmıģsa mürtecel denir. Bütün bunlara karģın dil esasında hakikat-mecaz ekseninde tartıģılmıģtır. 1.1. Hakikî anlam: Hakikat sözcüğü, sabit olmak anlamında, kalıcı sıfatlar için kullanılır. Anlam konusuna özgülendiğinde, Hakikat, bir lafzın, tahsis edildiği mevzua delaletidir. denilmiģtir. Dolayısıyla hakikî anlam için, sözcüğün hangi anlam için konulmuģsa, eski deyiģle, vaz edilmiģse o anlamda, giderek de, dilde sabitlenmiģ, gerçeklik kazanmıģ anlamında kullanılması tanımı yapılmıģtır. Kavram her ne kadar sözcüğün ilk vaz edilen (konulan, adlandırmayla ilgili) anlamı biçiminde tanımlansa da, dildeki, dolayısıyla sözcüklerin anlamındaki değiģmeler nedeniyle, konuluģ anlamı kavramından zamanla uzaklaģılıp toplumdaki genel kabul olgusuna, örf e, halkın dili kullanıģ norm una dikkat çekilerek, Hakikî anlam, kullanımda akla ilk gelen, toplumda en yaygın olan anlamdır. tanımına ağırlık verilmeye baģlanmıģtır. Bu anlam olgusu üzerinde durulurken; bazı sözcüklerin yeni hakikî anlam lar kazandığı (vaz edildiği), yeni anlamlarla eski anlamların varlıklarını birlikte sürdürdüğü, eski anlamın ikincil konuma düģebildiği, bazen unutulduğu saptanmıģ ve hakikî anlamın bu dinamik özellikleri örneklerle ayrıntılı biçimde tartıģılmıģtır (bu değiģmelerle ilgili biraz sonra örnekleme yapılacaktır). Sözcüğün bu değiģik hakikî anlamlarının, toplumun değiģik kesimlerinde ayrı ayrı en yaygın olması, akla ilk gelmesi olgusuna dikkat çekilmiģtir. Buna bağlı olarak, Vaz türleri, bir sözcüğün, kullanıldığı alana göre farklı anlamlara delalet edebileceğini göstermektedir. yargısına ulaģıldığını görüyoruz. Sözcüklerin ilk baģta tek anlamlı olarak dil alanında var olmaları nedeniyle, hakikî anlam önce tek bir taneymiģ gibi ele alınıp tanımlanırken, yukarıda da değinildiği gibi, sözcüğün sonradan kazandığı yeni anlamları, bu anlamların kullanım alanları ve yaygınlık durumları göz önüne alınarak kavramın kapsamı geniģletilmiģ; tanım, dolayısıyla akla ilk gelme, en yaygın olma, hatta konuluģ anlamı * Bir bakıma eģ anlamlı olan belagat ve retorik terimleri, bu yazıda, içinde yer aldıkları geleneklerin adı kılınarak kullanılmıģtır. Terimlerin yazılıģında da anlayıģların yazım geleneğine uyulmuģtur. 2

özelliği yeni hakikî anlam kavramlarının her birine de ayrı ayrı uygulanmıģtır. Buna göre hakikî anlam çeģitlerinin Ģöyle adlandırıldığını saptıyoruz: 1.1.1. Lugavî * hakikat: Sözün kendine özgü kılınan, belagatteki söyleniģiyle, lafzın dilde vaz edildiği anlamıdır. Dilsel hakikat de denilir. Herhangi bir zümreye, kesime ya da bir alana özgü olmayan, baģka deyiģle, toplumun genelinde kullanılan, sözlüklerde bu çerçevede açıklanan anlamlardır. Hakikî anlam terimini açıklarken üzerinde durduğumuz gibi, lugavî hakikat için de, önce, sözcüklerin ilk baģlarda yalnız bir kavramı karģılamasına yönelik olarak, toplum tarafından kabul edilen ilk ve temel anlam biçiminde tanım yapılmıģtır. Ancak sözcüklerin anlam geniģlemesi yoluyla sonradan çok anlamlı duruma gelebildikleri, sözcüğün yeni anlamının eski anlamıyla birlikte yaģayabildiği, hatta yer değiģtirebildiği, eski anlamını unutturabildiği saptanmıģ, yeni anlamın bazen ancak belli zümrelerde yerleģmiģ olabileceğine de dikkat çekilmiģtir. Bu tür değiģmelere birkaç örnek verebiliriz. Öfke nin tarihteki ilk anlamı günümüzdeki ciğer dir. Ciğer sözcüğü Farsçadan dilimize geçtiğinde öfke sözcüğünün yerini almıģ ve bu sözcüğü anlam daraltmasına uğratarak yan anlamlarından biri olan kızgınlık anlamıyla sınırlı duruma itmiģtir. Merkep sözcüğünün karģıladığı anlamlar Osmanlıca sözlüklerde Ģu sıralamayla verilir: merkep: 1. rûkûbedilecek, binilecek Ģey, binek. 2. vapur, gemi, kayık gibi Ģeyler. 3. eģek. Bu sözcüğün günümüzdeki bazı sözlüklerde verilen karģılıkları: merkep: 1. eģek. 2. binilecek Ģey, binek. Merkep sözcüğü bazı sözlüklerimizde ise sadece eģek olarak açıklanır. Sözcüklerdeki bu tür değiģmelere göre yeni kavramlar ve terimler ortaya çıkarılmıģtır. Bütün bunlar göz önüne alındığında, lugavî hakikat in, belli kesimlerle sınırlı olmayan, toplumun genelinde bilinen sözlüksel anlamlar olduğu söylenebilir. ** 1.1.2. Örfî (geleneksel) hakikat: Örf sözcüğünün konumuzu ilgilendiren anlamı âdet, hüküm; gelenek tir. Örfî anlam iki çeģittir: 1.1.2.1. Örfi-î âmm: Lugavî hakikatin, toplumun tümünde ya da çoğunluğunda geçerli olabilecek biçimde kazandığı yeni anlamıdır. Belagat kitaplarında sözgelimi rüzgâr ve misafir örnekleri verilir. Rüzgâr sözcüğü baģta zaman, devir kavramlarını karģılarken, sonradan, dünya ve yel (dalgalanmıģ hava) kavramlarında da kullanılmıģtır. Misafir sözcüğü de ilk önce yoldan gelen, yolcu anlamında kullanılırken, sonraları, yolculuk sırasında birinin evine inen konuk anlamını, giderek daha çok da, komģuya giden kimse anlamını karģılamaya baģlamıģtır. 1.1.2.1. Örfî-i has: Sözcüğün zümrelerde, mesleklerde, belirli çevrelerde ya da beldelerde kazandığı ve bu kesimlerdeki kullanımında akla ilk gelen anlamıdır. Sözgelimi bir doktorun, sözlükteki ilk anlamı yanıcı cisimlerin tutuģmasıyla beliren ısı ve ıģık olan ateģ sözcüğünün, Hastanın ateģi çıkmasın. tümcesindeki anlamı olan hararet, tıp dilindeki kullanımında akla ilk gelen anlamıdır, yani bu sözcüğün tıp literatüründe vaz edilen, en baģta düģünülen anlamıdır. 1.1.3. Şer î hakikat: Sözcüğün Ģeriat alanında vaz edilmiģ olan, dinsel literatürde kazandığı ve bu alandaki kullanımında akla ilk gelen yeni anlamıdır. Belagat kitaplarında verilen bir örnek: Salât * Lûgavî: 1. lûgate mensup, lûgat anlayan. 2. mecâzî olmayıp hakiki bir mânâya delâlet eden kelimeye ait olan. Lûgat: 1. kelime, söz. 2. her milletin konuģtuğu dil ve bu dilin her kelimesi. 3. lûgat kitabı (sözlük). (Ferit Develioğlu, Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 14. baskı, 1997, Ankara) ** Lugavî hakikat kavramı konusunda bir bulanıklığın olduğu görünüyor; çünkü açıklamalara ve örneklere göre örfî hakikatin bir kısmı (örfi-î âmm) bu kavramın kapsamında yer almaktadır. Ancak sözcüğün sonradan kazandığı yaygınlaģmıģ yeni anlamları için yeni bir terime gereksinim duyulduğunda örf ve örfi-î âmm terimleri ayrıca benimsenmiģtir. Bu yazıda, konunun ayrıntılarına girildiğinde ulaģılan yargılar ve verilen örnekler göz önüne alınarak yapılmıģ tanımlar esas kılınmıģtır. 3

sözcüğü esas olarak dua anlamına gelirken, Ģeriat dilinde öncelikle anlaģılan namaz anlamıdır. Mu min, munafık, kâfir gibi sözcükler Kur an ve sünnet nassları nda Arapçadaki asıl anlamlarından farklı içerikte kullanılmaya baģlanınca, din dilinde, hatta giderek günlük dilde bu yeni anlamlarıyla akla ilk gelir olmuģlardır. 1.1.4. Istılahî (sinâ î) hakikat: Bilimsel kavramları karģılayan, terim iģlevli anlamdır. Sözgelimi fiil sözcüğü, günlük dilde iģ anlamında kullanılırken, dilbilgisinde, eylem ve zaman bildiren bir anlamı da karģılar konuma gelmiģtir. Dilek sözcüğü temenni anlamının yanında, dilbilgisinde bir kipin (siganın) adıdır aynı zamanda. Kadim sözcüğü lûgavî hakikatte eski nin karģılığı iken, felsefede, vücuduna baģlangıç olmayan anlamına gelir. Bazı belagatçılar ıstılahî (sinâ î) hakikat terimini kullanmayıp bu kavramı has örfî hakikat içinde ele alır. Bazı dilciler ise sınıflandırma yaparken bu kavramı ilk baģta anmayıp ek bilgi olarak vermiģtir. Tek anlamlı lugavî hakikat dıģındakiler, mecaz anlam da olmak üzere, menkûl, yani taşınmış anlam kabul edilir. Ama dilin iģleyiģ sürecinde, anlam geniģlemesi ve değiģmeleri yoluyla örfî anlamın lugavî anlama, lugavî anlamın örfî anlama; hakikî anlamın mecaza (sözlük anlamının dıģına), mecazın hakikî anlama vb. dönüģtüğüne de değinilmiģtir. Bütün bunlar göz önüne alınarak, en yaygın, akla ilk gelen anlam belirlemesinin, kullanımla, yani bağlamla ilgili olduğuna dikkati çekmemiz yerinde olacaktır. Bu bilgilere göre, bir sözcüğün hakikî anlamının bir tane olabileceği gibi birden çok olabileceği de açıktır. Hakikî anlam yalnız bir kavramla ilgiliyse müfred, birden çok kavramla ilgiliyse müşterek terimi kullanılır. Sözgelimi dil sözcüğü müģterek bir sözdür: insanın dili, kilidin dili MüĢterek kavramı, günümüzdeki çok anlamlılık olgusunu karģılar. * Hakikat i iki yönden alıp lafzı kullananların meramına göre (lugavî, örfî, şer î) ve mânânın azlık çokluğuna göre (müfred, müşterek, menkul, mürtecel) inceleyenler de olmuģtur. Hakikî anlam, günümüzde, belagat geleneğindeki terimlerin yanında lâfzî anlam, gerçek anlam, objektif anlam, litteral anlam, temel anlam gibi terimlerle de anılmaktadır. Hakikî anlam için lugavî anlam terimini kullananlara da rastlayabiliyoruz. Aynı kavram için bu kadar değiģik terimin olmasının nedeni, geçmiģten bu yana sözcük anlamı konusunda birliğin bir türlü sağlanamamıģ olması; belki de, kavramları iyi bilmeyen, araģtırma yaparak öğrenme zahmetine girmeyen kimselerin konuya el atmaları, en çok da, bu çerçevede tartıģma geleneğinin olmamasıdır. 1.2. Mecaz: Sözün kendisine verilen, yerleģik, hakikî anlamının dıģındaki anlamda kullanılmasıdır. Hakikî anlam, dilde yerleģip bir anlamda sabitlendiği, hemen herkesçe az çok bilindiği için bağlam koģulu olmadan da kendini düģündürür. Mecaz anlam için ise bağlam koģulu, metnin varlığı söz konusudur. Mecaz, kısaca ve genel olarak; sözün, vaz edildiği anlamın dıģında, baģka bir deyiģle, sözlük dıģı anlamda kullanılması sırasında ortaya çıkan geçici anlamdır. 1.3. Kinaye: Sözün, bağlam gereği hem hakikî, hem de mecaz anlama gelebilecek biçimde kullanılmasıdır. Yüzün kızarması, kolları sıvamak gibi pek çok deyim kinayeye dayanır. Bu sözcük öbeklerinin deyim bağlamında olduğu belirtilince veya anlaģılınca kinayeli anlamları öne çıkar. Tek sözcükle de kinaye yapılabilir ama özellikle bir bağlam, bir cümle olmalıdır: BaĢarı terlemeden yakalanamaz., Her yokuşun bir inişi vardır. gibi. Kinayede asıl amaç mecaz anlamdır. Osmanlıda sözcük anlamı konusunda ayrıntıya pek girilmemiģtir. Sözgelimi Ahmet Cevdet Paşa, Belagat-i Osmaniye adlı kitabında anlamı ikiye ayırarak ele alır: meânî-i evvel (hakikî anlam, üzerinde toplumca uzlaģılmıģ anlam, kullanımda akla ilk gelen anlam, sözün alıcıya göre değiģmeyen anlamı,), meânî-i sevanî (ikinci anlam, sözün alıcının durumuna göre değiģen anlamı; teģbih, kinaye ve mecazlarla ifade edilen anlamı). * Lafız kavramıyla ilgili olarak Ģu terimler de kullanılmıģtır: mütebâyin lafızlar (tek anlamlılık), el-iģtirâku l-lafzî (çok anlamlılık), terâdüf (eģ anlamlılık), et-tagayyur nahve t-tahsis, tahsissu l-maana (anlam daralması), tagayyur nahve t-ta mim, ta mîmu l-ma nâ (anlam geniģlemesi) vb. 4

Bu yazının konusu öncelikle hakikî anlam ı tartıģmak olduğu için diğer kavramlar üzerinde açılıma gidilmemiģtir. 2. Retorik geleneğinde sözcükte anlam kavramları Batı geleneğindeki sözcük-anlam kavramlarına, çok eskilere gitmeden, 20. yüzyıl göz önüne alarak baktığımızda eksenin düzanlam-yananlam biçiminde kurulduğunu görürüz. Bu anlayıģ dili tümüyle bağlamsal boyutta ele alır. Ağırlığı oluģturan bu anlayıģa bağlı olarak, önceki dönemlerin ana tartıģma konularından olan mecaz (trop) kavramı gözden düģmüģ, incelemeler, bir bakıma dilin büyük ölçekteki bağlamı olan metin boyutuna, metinanlambilimine varmıģtır. Son dönemlerde sözcük anlambiliminde yeni bir canlanma olduğunu görüyoruz. Konu neresinden ele alınırsa alınsın, sonuçta sözcük-metin iliģkisi söz konusu. Anlam incelemeleri her koģulda ister istemez en küçük anlam birimi olan sözcüğe gelip dayanmakta, buradan, yani sözcükten de metne (sözceye) dönmektedir yeniden. Bu sarkacı göz ardı eden bir anlambilim elbette düģünülemez. Batı retoriğinin bizdeki yansımaları iki ana öbekte olmuģtur. Bu alanda akademik çalıģmaların ve özellikle tartıģmaların pek olmayıģı, farklı algılayıģların birbirine karıģmasına, dolayısıyla sonuçta karmakarıģık, bulanık bir ortamın ortaya çıkmasına yol açmıģtır. Bu yazıda, retorik (Batı) geleneği kavramları, daha çok, Türkçede yaygın olan iki anlayıģ üzerinden tartıģılacaktır. 2.1. Düzanlam-yananlam eksenli anlayış: Sözlüksel bağlama hiç girmeden, tamamen dilsel bağlama, sözceye göre yapılan tanımlar bu anlayıģta esastır. Bu kavramların tanımı genelde Ģöyle yapılır: 2.1.1. Düzanlam (denotation): Gösterenin belirttiği nesneler sınıfı, bir birimin ya da kavramın nesnel, mantıksak, biliģsel anlamı. 2.1.2. Yananlam (connotation): Bir sözcüğün sürekli anlamsal ögelerine ya da düzanlamına kullanım sırasında katılan ve bildiriģenlerin tümünce algılanmayan, ikincil kavramlara, imgelere, öznel izlenimlere, vb. iliģkin olan duygusal, coģkusal ikincil anlam, çağrıģımsal değer. Bu tanımlara dikkat edilirse düzanlam ın, sözlüksel, bir bakıma hakikî (gerçek) anlam la çakıģtığı görülecektir. Hatta bilinen, kolayca anlaģılabilen mecaz anlamlar da düzanlam kapsamı içinde yer alabilir. Yananlam ise sözlüksel olmayan, kullanımda ortaya çıkan, bir bakıma bulutsu anlamlardır. Bağlamı esas alan bu yaklaģım, sözcük anlamını hem bağlamsal hem de bağlam dıģı inceleyen ve konuyu temel anlam (sens propre)-bağlamsal anlam ekseniyle ele alan yaklaģımla hemen hemen aynıdır. Fontanier den Guiraud ya uzanan bu anlayıģta temel anlam (sens propre) kavramı, sözcüğün ilk (primitif) anlam dan geniģleme ya da bölünme yoluyla çokanlamlı duruma gelebilen sözlüksel anlamlarını içerir. Temel anlam, kavramlaģmıģ-sözlüksel anlamları karģılarken, düzanlam, sözün doğrudan-düz olarak gösterdiği anlamlar için kullanılır. Çok yakın bu iki kavramın ortak noktası, her iki kavramın da, sözcüğün mantıksal anlamını içermesidir. * Kısacası, dile getirilen kavrama düzanlam, çağrıģımsal anlama ise yananlam denir. Bir iki örnekle somutlayalım bu görüģü: Deniz in düzanlamı /büyük su kütlesi/dir; yananlamı ise /tatil/, /serinlik/, /rahatlatıcı bir mavilik/, /fırtına/ vb. olabilir. Evde tenceresiz ne piģireceğim Ģimdi? tümcesindeki tenceresiz göstergesi düzanlamıyla kullanılmıģken; aynı göstergenin Tenceresiz bir yaģam istiyorum. tümcesindeki kullanımında ( ev iģlerinin olmadığı bir yaģam ) yananlama geçilmiģtir. * Temel anlam terimini bizde farklı kullanan yaygın bir anlayıģ vardır (Doğan Aksan). Bu anlayıģta temel anlam sözlükteki ilk anlam olarak, yananlam ise sözlükteki ikincil anlamlar olarak tanımlanır. 5

Hatta aynı kavramı karģılayan bazı sözcüklerin bile anlamları arasında bu yönden farklılık oluģabilir. Sözgelimi ay sözcüğünün yananlamı pek yokken, mehtap sözcüğünün düzanlamı yanında yananlamı da vardır. Sözcükler tek baģına ele alındığında düzanlamları bakımından anlambirimcikleri * arasında sağlam, belli bir içerme-içerilme iliģkisine sahiptir. Oysa yananlam kiģisel, kültürel, toplumsal farklılıklara dayanan çağrıģımlar olduğu için, anlambirimcikler bakımında bir tutarlılık, bütünlük içermez. Düzanlam-yananlam konusunda kafası karıģık olanlara rastlıyoruz sık sık. Düzanlam için yapılan birinci anlam, akla ilk gelen anlam belirlemesini, sözlükte ilk açıklanan anlam olarak; yananlam ı da duygusal, coģkusal anlam olarak değil, sözlükteki ikincil anlamlar biçiminde anlayanların kafa karıģıklığı bu. Oysa bu yaklaģımda düzanlam kavramı, bağlamdaki düz, birinci, akla ilk gelen anlam, yananlam ise çağrıģımsal değer dir. Sözgelimi Saksıyı çalıģtır. sözündeki saksı n düzanlamı, yani birinci anlamı içine toprak ve çiçek konan kab ; yananlamı ise az çalıģan kafa, beyin, zekâ dır. Bu sözün dildeki yaygınlığı bakımından saksı sözcüğü çoğumuza ilk önce yananlamını düģündürebilir; ama bu kalıbı yeni duyanlara, bir çocuğa ya da yabancıya düzanlamını düģündürdüğü için söz saçma gelir. Böyle durumlarda düzanlamdaki bozukluğu yananlam giderir; kavramsal yanlıģlık, duygusal gerçeklik tarafından bir bağlama kavuģturularak anlamlı kılınır. Yol kapalı. Bu yol sorunumuzu çözmez. Yol göstergesinin bu iki bağlamdaki anlamları da iki ayrı düzanlamdır. Yol sözcüğünün yananlamından söz edeceksek, bu tümcelerin geçtiği daha geniģ bağlama bakmamız gerekir. Acelesi olan biri için bu tümcelerdeki yol un yananlamı ise, korku, patronun ya da müdürün takınacağı tutum, iģ güvenliği vb olacaktır. Acelesi olmayan birinin kuracağı bu cümlelerde aynı yananlamlar olamaz elbette. Yani yananlam kiģiye, ortama, kültüre göre değiģen duygusal, çağrıģımsal değerlerdir. Roland Barthes, düzanlam-yananlam iliģkisini çok daha ileri boyutlarda ele alır. Düzanlamı, biçim (gösteren) - içerik (gösterilen) bağlantı düzleminin, yananlamı ise yeni bir biçim (gösteren) e dönüģen bu bağlantı düzlemi (düzanlam) düzlemi ile bu düzleme eklenmiģ yeni bir içerik (gösterin) birlikteliğinin oluģturduğunu; dilin bu bakımdan tüketilemeyen bir boyuta sahip olduğunu ileri sürer. Bu anlayıģ, sözcüklerin sözlükteki sıralanan anlamları arasındaki iliģkilerle ve mecaz anlamlarıyla ilgili bir açıklama getirmemiģ, açıklamaları düzanlam-yananlam kavramlarına dayandırmıģtır. 2.2. Temel anlam-yananlam (-tasarımlar ve duygu değerleri) eksenli anlayış: Doğan Aksan ın çalıģmalarıyla yaygınlaģan bu anlayıģ kavramları Ģöyle tanımlar: ** 2.2.1. Temel (göndergesel) anlam: Herkesin, sözcüğü ilk duyduğu anda zihninde beliren kavram, sözlüklerde yer alan ilk anlam. *** 2.2.2. Yananlam: Sözcüğün temel anlam dıģında karģıladığı, sonradan kazandığı, sözlüklerde yer alan ikincil anlamlar. * Anlambirimcik: Anlambirimin gösterilen bölümünü oluģturan en küçük anlamsal özelliklerin her biri. Örneğin koltuk anlambirimi, içerik bakımından arkalıklı, iki, üç kiģilik, oturmak için ve arkalıklı anlambirimciklerinden oluģur.sandalye deyse, iki, üç kiģilik yerini tek kiģilik anlambirimciği alır. (Berke Vardar yönetiminde, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Ġstanbul, 1988) ** Bu bölüme kadar sözünü ettiğimiz yaklaģımlar aktarmacılıktan öte gidememiģ, yeni hiçbir yazı ve tanım ortaya koymamıģken; sözcük anlambilimi konusunda yeni yaklaģımlarla kitap ve yazılar yazan bizde iki kiģi çıkmıģtır: Doğan Aksan, Nizamettin Uğur. Bu konuda kitabı ve yazıları olan üçüncü yazarımız Rıza Filizok ise, esas olarak belagat kavramlarına-terimlerine sahip çıkarken retorik anlayıģı da ayrıntılı biçimde tanıtmaktadır. *** Doğan Aksan, temel anlam ın tanımında istikrar göstermez. Bu terimi için bazen, sözcüğün baģlangıçta adlandırdığı kavram derken; bazen de, göndergenin göstergeyle olan iliģkilerde değiģmeler olabileceği ni belirterek, göstergenin belli bir dönemde insan zihninde canlandırdığı kavram tanımını yapar. Düzanlam teriminin de ülkemizde temel anlam karģılığı kullanıldığını belirterek eleģtiride bulunur. 6

2.2.3. Tasarımlar ve duygu değeri (connotation): Sözcüğe kullanım sırasında, sözgelimi özellikle Ģiir dilinde katılan öznel, duygulandırıcı, etkileyici bileģenler, anlamlar. Bütün bu kavramlar anlam çerçevesi baģlığı altında ele alınır. Bu kavramları bir örnekle açıklayalım. göz: 1 görmeyi sağlayan organ ------------------- temel anlam 2 görme, bakma, bakıģ. 3 boģluk, delik 4 suyun topraktan çıktığı yer, kaynak yananlamlar 5 gönül bağlantısı 6 vb. 7 Müdürün her odada bir gözü var, çalıģmalarımız kayıt altına alınıyor. denetim sıkı denetim olumsuzluk tasarımlar, duygu değeri verimsizlik vb. 8. vb. Bu iki anlayıģın kavramlarını kabaca Ģöyle eģleyebiliriz: Birinci anlayıģ Düzanlam Ġkinci anlayıģ Temel anlam + Yananlam Yananlam (connotation) Tasarımlar + Duygu değeri (connotation) Ġkinci anlayıģ, gerçek anlam terimini hiç kullanmaz; yananlam içinde kabul ettiği mecaz kavramı için ise ayrı bir terime gerek duymaz. Bu yazının konusu tasarımlar, duygu değeri ve mecaz anlam kavramlarını tartıģmayı içermediği için bu kavramların üzerinde durulmamıģtır. 3. Gerçek anlam-mecaz anlam eksenli anlayış: Günümüzde belagat geleneğinde eski terimler olduğu gibi kullanılırken, retorik anlayıģta çeviri ile yetinilmekte, en fazla terimler TürkçeleĢtirilmektedir. Her iki alanda da yeni bir açılım ve yazıya rastlanmıyor ne yazık ki. Bu konuda kitabı olan, yazılar yazan Rıza Filizok un çalıģmaları da, her iki geleneği olduğu gibi tanıtma doğrultusunda. Sözcük anlambilimine yeni tanım ve kavramlarla bizde belli bir açılım getiren Doğan Aksan, daha çok modern dilbiliminin olanaklarını kullanıyor. Belagat geleneğini devralıp retorikten de hayli yararlanarak konuyu geniģleten üçüncü bir anlayıģ, sözcüğün anlam açılımı baģlığı altında gerçek (hakiki) anlam-mecaz (değiģmece) anlam eksenini esas almaktadır. Son on beģ yıl içinde geliģen bu eğilimin kavramları ve tanımları Ģöyledir: 3.1. Gerçek (hakiki) anlam: Sözcüğün dile yerleģerek sözlüklerde yer almaya baģlayan kavramsal anlamlarıdır. Ġki alt baģlıkta incelenir: 3.1.1. Başat (temel) anlam): Sözcüğün tek ele alındığında akla ilk gelen, en yaygın, sözlüklerde en önce açıklanan gerçek anlamıdır. Sözcüklerin tarihte hangi anlamıyla dilde baģlangıç yaptığı tam bilinemeyeceği için, baģat anlam, eģsüremli bir olgudur. DeğiĢebilir, unutulabilir, hatta bazen hangi 7

anlamın baģat olduğu hakkında görüģ birliği sağlanmamıģ olabilir. Zaten anlam konusu mutlaklaģtırılmaya uygun değildir. 3.1.2. Yananlam: Sözcüğün sözlüklerde açıklanan ikincil anlamları, kavramlaģarak dile yerleģmiģ anlamlarıdır. Çoğu baģat anlamdan, bazen de birbirinden benzerlik ya da bitiģiklik iliģkilerine göre etkilenerek çıkmıģtır. Bazı durumlarda mecaz anlamla sınırlarını çizmekte zorlanma olabilir. Bir sözlükçünün yananlam dediğine bir baģkası mecaz diyebilir. 3.2. Mecaz (değişmece) anlam: KavramlaĢmamıĢ, dilde tek baģına henüz kalıcılaģmamıģ, anlamı ancak bağlamla çıkarılabilen geçici anlamlardır. Kimi mecazların sabitlenme sürecinde olduğu görülür. Bu nedenle bazı mecaz anlamlar sözlüklerde yer alır. Deyim kalıbı içinde yer alan mecaz anlamlar ise sözlüklerde deyimler verilirken açıklanmıģ olur. Mecaz anlam kavramı Ģöyle sınıflandırılıır: Örneklemeye dayalı mecazlar: Benzerlik yoluyla oluģanlar (benzetme, eğretileme), çağrıģımsallık yoluyla oluģanlar (değinmece/kinaye, yoksunlama) Bütünselliğe dayalı mecazlar (düzdeğiģmece, niceleme) Tasarım, duygu değeri, çağrıģımsal anlam denilen anlam olgularının çoğunluğu bir kavramsal anlamdan çok izlenimsel, öznel ve duygusal boyut niteliğinde olduğu için (connotation) anlam açılımı nın belirsiz ucunda kabul edilir. Sözcük anlamı kavramlaģmayla, kavramlaģma süreciyle, mecazla sınırlanarak ele alındığı için de bu kavramlar metin (sözce, cümle vb.) çözümleme çerçevesi içinde kullanılır. Bu anlayıģ, çok sınırlı olmakla birlikte Tahsin Banguoğlu nun ve Rasim ġimģek in, ayrıntılı olarak ise Nizamettin Uğur un çalıģmalarında yer alır. 4. Sonuç: Buraya kadar açıkladığımız kavramları karģılaģtırmalı olarak kabaca Ģöyle verebiliriz: Belagat Retorik Temel Anlam- Yananlam Hakikî anlam (lugavî, örfî, Ģer î, ıstılahî) Düzanlam Temel anlam Yananlam Gerçek Anlam- Mecaz anlam Gerçek anlam (BaĢat anlam-yananlam) Mecaz anlam --------------------- ---------------------------- Mecaz anlam Kinaye --------------------- ---------------------------- Yananlam (connotation) Tasarımlar Duygu değeri (connotation) ÇağrıĢımsal anlam (connotation) Bu özetten çıkarılacak sonuçlar Ģunlardır: YaklaĢımların her biri farklı adlandırsa da, kavramlaģmıģ, baģka deyiģle sözlüklerde yer alan anlamlar için aynı çerçeve hemen hemen çizilmiģ görünüyor. AnlayıĢlar arasındaki çeliģme özellikle yananlam teriminin kapsamıyla ilgili. Mecaz terimi ve kavramının konumu bakımından da farklılıklar var. Bir kez daha belirtmekte yarar var: Sözcükte anlam konusu belli bir sınırlılıkta ele alınarak ve baģlangıç kavramları ve terimleriyle bakımından bu sonuçlara varılmıģtır. Çok baģka kavramlar, çok baģka kalkıģ noktaları söz konusudur elbette. Ama tartıģma alanımız için yukarıdaki çerçeveyi çizmek bizim için yeterli olmuģtur. 8

Hamiş: GeçmiĢten gelen bu belirsizliklerin, savruklukların yanında, günümüzde ortaya çıkan çok önemli bir karmaģaya, karıģıklığa da değinmek gerekiyor. DüĢülen yanlıģı iki aģamada ele almak yerinde olacak: i. Belagat geleneğinde hakikî anlam için yapılan akla ilk gelen, en bilinen, vaz edilen biçimindeki tanımın, bu anlamın yalnız tek anlamlı hakikî anlamlı sözcükler ya da lugavî türü için geçerli olduğunu sanıp, hakikî anlam ı, sözcüğün sözlüklerde ilk baģta açıklanan anlamıyla sınırlayan algılama günümüzde çok yaygın. Oysa belagat kitaplarında konunun ayrıntılarına girildiğinde, hakikî anlam ın birden çok olabileceği ve bu vaz edilen, ilk, en nitelemelerinin, bağlamla ilgili olarak her bir hakikî anlam türü için yapıldığı görülecektir. ii. Belagat tarihinde nerdeyse hiç kullanılmayan, bizde 20. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaģan temel anlam terimi, sözcüklerin sözlüklerde açıklanan ilk anlamı (dolayısıyla en yaygın, en bilinen anlamı) tanımıyla yerleģmiģ görünmektedir. BaĢka deyiģle, bağlama bakılmaksızın, Ullmann ın yaklaģımı da göz önüne alınarak, sözlüksel saptama öne çıkarılmıģtır. Ülkemizde sözcük anlamı üzerine kitap boyutunda önemli çalıģmalar yapan Doğan Aksan yoluyla yerleģti bu anlayıģ. Sözcük anlamıyla ilgili olarak belagat kaynaklarında nelerin tartıģıldığı zaten pek bilinmiyordu. Üstüne Doğan Aksan ın yazdıkları peģ peģe gelince, -Ģimdi bile bu konuda baģka kaynakların nerdeyse olmadığı, haydi çok az olduğu diyelim, unutulmasın- eski tanımlarla temel anlam ın son tanımı birbirine karıģmıģ oldu. Sözün özü, sözcüğün akla ilk gelen anlamı ndan, bağlam dıģı düģünülerek, sözlüklerde ilk açıklanan, dolayısıyla yaygınlığı bakımından akla ilk gelen anlam mı; yoksa bağlam esas alınarak kullanımda akla ilk gelen, eski deyiģle hakikî anlam (dolayısıyla birden çok olan lugavî, örfî, ıstılahî anlamlar) mı anlaģılacak? Bu konuda yazı yazan pek çok kimsenin kafası karıģık. Tanımlar ve açıklamalar da, sanki hangi anlayıģa bağlı kalındığı belli olmayacak biçimde veriliyor. Ne yazık ki lise ders kitaplarında da bu iki anlayıģ birbirine karıģtırılmıģ. Bu kitaplarda dört anlam türü veriliyor: 1. Temel (gerçek) anlam: Ġlk (temel-gerçek) anlam. 2. Yan anlam: Zaman içinde kelimeler anlam geniģlemesine ve anlam kaymasına uğrar. Kelimeler ilk anlamlarından uzaklaģır. Kelimenin kullanıldığı yerde sonradan kazandığı bu anlama onun yan anlamı denir. 3. Mecaz anlam: Bir sözün gerçek anlamından tümüyle sıyrılıp baģka bir anlamda kullanılan hâline mecaz anlam denir. 4. Terim anlam. Dikkat edilirse, bu sınıflama ve tanımlamaların kendi aralarında da çeliģme var. Mecaz anlam, tanımda, yalnız temel (gerçek) anlam la ilgili kılınıyor. Verilen örneklerde ise, mecaz anlam, temel anlam ve yan anlam dıģındaki, bir bakıma dile yerleģmiģ, sözlüklere girmiģ anlamların dıģında ve yalnızca bağlam sırasında ortaya çıkan anlamlar için geçerli kılınıyor. Böyle olunca, mecazın tanımının, temel ve yan anlam dıģında olan anlam biçiminde olması gerekirken, tanım, yalnız temel anlamla iliģkilendiriliyor. Bu adlandırmalar ve tanımlar hiçbir geleneğe ya da anlayıģa uymuyor. Öte yandan, konuyu farkında olmadan karmaģık duruma getirdiği için de yeni bir anlayıģ getirmiyor. Geleneksel anlayıģla uyum sağlanacaksa, eski deyiģle hakikî anlam, günümüz deyiģiyle gerçek anlam, temel anlam ile yan anlam ı birlikte kapsamalıdır. Çünkü gerçek (hakikî) anlam ın, lise ve bazı dersane kitaplarındaki sözlükte ilk açıklanan anlam tanımı hiçbir anlayıģta yer almaz. DüĢülen yanlıģ, belagat geleneğindeki vaz edilen, en yaygın, en bilinen nitelemesinin, bağlamından koparılıp, farkına varılmaksızın günümüzdeki temel anlam tanımıyla birleģtirilmesinden kaynaklanmaktadır. Belagat geleneğinde olmayan yan anlam da iģin içine girince karıģıklık tam artmıģtır. 9

Kaynakça: Ahmet Cevdet PaĢa, Belâgat-ı Osmâniye, (Haz.: Yard. Doç. Dr. Turgut Karabey- Yard. Doç. Dr. Mehmet Atalay), Ankara, 2000. AKDENĠZ, Yard. Doç. Dr. Safiye, Hakikat / Mecaz Terimlerinin Belagat Sistemi İçindeki Anlamı, www.ege-edebiyat.org, 20.02.2006. AKERSON, Fatma Erkman, Anlam Çeviri Karşılaştırma, Ġstanbul 1991., Göstergebilime Giriş, Ġstanbul 2005. AKSAN, Prof. Dr. Doğan, Anlambilim ve Türk Anlambilimi, Ankara, 1987., Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Ankara, 1993., Anlambilim, Ankara, ġubat 1998. AKġEHĠRLĠ, Soner, Hakikî Anlam, www.ege-edebiyat.org, 06.07.2005. BANGUOĞLU, Tahsin, Türkçenin Grameri, Ġstanbul, 1986. BARTHES, Roland, Göstergebilimsel Serüven, (Çev.: Mehmet Rifat-Sema Rifat), Ġstanbul, Mayıs 1993. BAYRAKTAR, Nesrin, Dil Bilimi, Ağustos 2006. CÜRCÂNÎ, Sözdizimi ve Anlambilim. (Çev.: Osman Güman) Ġstanbul, 2008. FĠLĠZOK, Prof. Dr. Rıza, Anlam Analizine Giriş, Ġzmir, 2001., Anlam Olgularının Sınıflandırılması, www.ege-edebiyat.org, 10.12.2008. GUIRAUD, Pierre, Anlambilim, (Çev.: Prof. Dr. Berke Vardar), Ankara, Eylül 1984. GÜNAY, V. Doğan, Sözlükbilime Giriş, Ġstanbul 2007. HUBER, Prof. Dr. Emel, Dilbilime Giriş, Ġstanbul 2008. KAYAGĠL, Prof. Dr. M. Kaya, Edebiyat Bilgi veteorileri (Belâgât), Ġstanbul, 1989. KIRAN, Prof. Dr. Zeynel-Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. AyĢe (Eziler) Kıran, Dilbilime Giriş, Ankara 2001. ÖZTÜRK, Mustafa, Kur an Dili ve Retoriği, Ankara, Ekim 2002. SARAÇ, M. A. Yekta, Klâsik Edebiyat Bilgisi Belâgat, Ġstanbul, 2001 (GeniĢletilmiĢ ikinci baskı). ġġmġek, Dr. Mehmet Ali, Delâlet Kavramı Çerçevesinde Lafız ve Anlam İlişkileri, Nüsha Dergisi, s. 2, s. 80-111, 2001. ġġmġek, Rasim, Türkçe Anlatım, Trabzon 1981. UĞUR, Nizamettin, Anlambilim Sözcüğün Anlam Açılımı, 2. Baskı, Ġstanbul, Kasım 2007. YALÇIN, Mehmet, Şiirin Ortak Paydası, Ġzmir, Aralık 2003. bilgi@nizamettinugur.gen.tr www.nizamettinugur.gen.tr Yayımlandığı yer: Varlık dergisi, Aralık 2010 10