Elektrik sektöründe serbestleşme süreci üzerine gözlemler: Bir kısa dönem analizi İzak Atiyas, Sabancı Üniversitesi Elektrik Enerjisi Stratejisi Değerlendirmeleri Konferansı 22 Mayıs 2008, İstanbul
Temel Soru: Arz açığı öngörüldüğü halde son 5-6 yılda özel sektör neden beklenen yatırımları yapmadı Kamuoyunda yaygın olan cevap: TEDAŞ perakende fiyatının düşük olması Düşük kelimesinin anlamı: maliyetlerin ve bunlardaki artışın perakende fiyata yeterince yansıtılmamış olması
İkili anlaşmalara dayalı olması beklenen bir piyasada düşük düzenlenen perakende fiyatın etkisi nedir? Eğer dağıtım/perakende şirket elektrik talep eden tüm alıcılara satış yapmak zorunda ise, tüm alıcılar (serbest tüketiciler dahil) dağıtım şirketinden elektrik satın alır Hiçbir serbest tüketici ikili anlaşma yapmaz; yani ikili anlaşmalar piyasası gelişemez
Düşük perakende fiyat ın kısa ve orta dönemde arz güvenliğine etkisi: Piyasa yapısına bağlı Not: arz güvenliği sorununun tanımı: Puant talebe karşılık gelen kapasite sorunu (kayıp para sorunu) Daha genel bir yatırım cevabı sorunu Burada kavram ikinci anlamında kullanılıyor Kısa vadede: Bir (spot) piyasanın olmadığı ve dağıtım şirketinin doğrudan ikili anlaşma yapamadığı durumda: değişken maliyeti perakende fiyatın altında olan üreticiler, piyasadan çekilir (ilkbahar-yaz 2006)
Eğer kapasite veya arz eksiği var ise bu durum etkin değildir: marjinal üreticinin elektriği görece pahalı olsa da (ki zaten tanım icabı öyledir) o pahalı elektrik üretim faaliyetinin piyasadan çekilmesi refah kaybına neden olur. Orta vadede: Ürettiği elektriği nereye satacağı belli olmayan potansiyel üretici de yatırım yapmaz, çünkü talep fazlası/arz açığı olduğu halde elektriğin fiyatı ve alıcısı yoktur!
Burada temel sorun (ama tek sorun değil), düzenlenen perakende fiyatın düşük olması değil, bunun yanı sıra başka bir piyasa fiyatının olmamasıdır. Gerek kısa vadede gerek orta vadede arz güvenliği açısından önemli olan marjinal fiyatlardır. Türkiye deki sorun düzenlenen fiyatın aynı zamanda marjinal fiyat haline gelmiş olmasıdır. Bu durum sistemi kilitlemiştir. Bir başka ifade ile buradaki temel sorun tutarsız bir piyasa yapısının ortaya çıkmasıdır, tek sorun sübvansyon değildir, hatta sübvansiyona ikincil derecede (ama önemli) bir sorundur.
Oysa ortada bir spot piyasa veya havuz var ise, marjinal üretici enerjisini o havuza satar (çünkü alıcısı vardır), havuz fiyatı marjinal üreticinin değişken maliyetini karşılar, böylece toplumsal refah açısından değerli olan marjinal üretim devre içi kalmış olur. Türkiye de 2006 yazına kadar bu tür bir piyasa mekanizması ve piyasa fiyatı yoktu.
Strateji arz güvenliği için tümüyle özel sektör yatırımlarına dayanıyor, ortaya çıkan piyasa yapısı bunu imkânsız kılıyor. Basit ekonomi kuralları açısından çok ciddi bir tutarsızlık. Dağıtım özelleştirmeleri zamanında yapılmış olsa idi ikili anlaşmalar için muhtemelen daha olumlu bir ortam doğmuş olurdu Dengeleme piyasasının yürürlüğe girmesi ile, bu tutarsızlığa kısa dönemde bir çözüm üretilmiştir. Ama arada yatırımlar ve arz güvenliği açısından son derece değerli birkaç yıl kaybedilmiştir.
Kapasite Kısıtına Göre Düşük Talep Ortamında Rekabetçi Fiyatlama P Talep MM Değişken maliyetleri en yüksek üreticinin marjinal maliyeti P r İnfra-marjinal birimlerin elde ettiği rant q r K max q Kapasite kısıtı etkin değil ise pahalı üretim devre dışı kalır
Yüksek Talep/Kapasite Kısıtı Ortamında Rekabetçi Fiyatlama P P r Ek kıtlık rantı Talep İnfra-marjinal birimlerin elde ettiği rant MM Pahalı üretim devrede. Fiyat yüksek ancak rekabetçi olmayan bir davranış yok. Fiyatı düşürmenin tek yolu, kapasite kısıtının gevşemesi K max q
Tekelci Fiyatlama Talep P MM P m Ya ciddi iletim kısıtlarının olması lazım, ya da uyumlu eylem. Aksi halde mümkün değil. MG q m K max q
Mevcut durum Dengeleme piyasası bir havuz piyasası gibi çalışmaktadır Bu şartlarda ikili anlaşmalar piyasasının gelişmesi çok zordur Gerçek bir spot veya gün öncesi piyasanın devreye girmesi ile ne değişir? Düzenlenen perakende fiyatlar mevcut en pahalı üretim tesisinin değişken maliyetlerinin altında kaldıkça ve dağıtım/perakende şirketleri her enerji talebine cevap vermeye mecbur kaldıkça ikili anlaşmalar piyasasının gelişmesi zordur. Bu çok ciddi bir sorun mudur? Yatırım finansmanı için ikili anlaşmalar gerekli ise evet, değilse kısa dönemde çok ciddi bir sorun değildir. Her halükarda reform 4628 ile hedeflenen piyasa tasarımından farklı bir piyasa tasarımına gidilmektedir
Riskler Dengeleme veya gün öncesi piyasası etkinleştikçe bazı dönemlerde çok daha yüksek marjinal fiyatlar ortaya çıkacaktır. Bu elektrik piyasasının temel mantığında vardır. Siyasi olarak buna hazır olmak gerekir Fiyatları kırpma dürtüsü Düzenlenen fiyatın (ortalama maliyet fiyatlaması) değişken maliyeti en yüksek üretim tesisinin marjinal maliyetinin altında olması normaldir. Düzenleme altındaki perakende satış faaliyeti aynı zamanda bir sigorta poliçesi sunmaktadır; bunun primi de fiyata dahil edilmemektedir Ancak şu an sağlanan sübvansiyon çok daha ciddi boyutlarda gözükmektedir. Bu sürdürülebilir değildir. Desteğe ihtiyacı olmayan tüketicileri desteklemeyen, daha makul bir destek politikasına gerek vardır. Kısa dönemde yeni gaz santrallerinin devreye girmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bu üretimin yakıt kompozisyonunun daha da bozulması anlamına gelecektir. Tek yanlı piyasa gücü sorunu : Henüz önemli olmayabilir ama izlemeye yönelik önlemlerin şimdiden alınması gereklidir.
Diğer önlemler Dağıtım faaliyetlerinin yasal ayrışmasının sağlanması gereklidir Özelleştirmeye ilişkin dokümanlar tam tersi bir mesaj veriyor Perakende satış ile üretim arasında dikey bütünleşme rekabet açısından sakıncalı değil; arz güvenliği açısından faydalı olabilir Arz güvenliği için dağıtım faaliyeti ile dikey bütünleşme gerekli değil
Dağıtım şirketleri, bulundukları dağıtım bölgesinde, başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi ve/veya kapasite temin edemeyen tüketiciler bulunması halinde, perakende satış lisansı alarak bu tüketicilere perakende satış yapmak ve/veya perakende satış hizmeti vermekle yükümlüdür. (4628, 2/c)