Türklerde Tabiat Üstü Varl klar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar

Benzer belgeler
DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.

KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar, Uygulamalar

Cümlede Anlam İlişkileri

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

Kıbrıs ın Su Sorunu ve Doğu Akdeniz in Hidrojeopolitiği

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7. PARMAKKIZ Andersen ISBN

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

KARADENİZ BÖLGESİ NDE BEŞİK / BEŞİK YAPIMI

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ANTALYA SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK YATIRIMLARI

Minti Monti. Kızak Keyfi. Kızak Bir Kış Eğlencesi KIŞIN SOKAK Yeni Yıl Kartı Hazırlayalım Kar Hakkında Neler Biliyorsun?

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar, Uygulamalar

İçindekiler Şekiller Listesi

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

T.C. ÇANAKKALE ONSEK Z MART ÜN VERS TES

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

Fizik I (Fizik ve Ölçme) - Ders sorumlusu: Yrd.Doç.Dr.Hilmi Ku çu

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR

İçinde x, y, z gibi değişkenler geçen önermelere açık önerme denir.

Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları ve Çözümleri Tartıştılar

YÖNETMELİK. a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi,

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

G Ü N D E M. 2. Geçen birleģime ait tutanak özetinin okunması ve oylanması.

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. Kanaryalar Sınıfı

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

Araştırma Notu 15/177

T.C. GİRESUN VALİLİĞİ Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü İL MAHALLİ ÇEVRE KURULU KARARI

YERLEŞİM ALANLARINDAKİ BİTKİLERİN İŞLEVLERİNİN İZMİR KENTİ GERÇEĞİNDE İRDELENMESİ. Prof. Dr. İlçin ASLANBOĞA

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

STANDARD ŞUBAT 2010 DOĞA. Fotoğraflar: Eray ÇAĞLAYAN

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

YURTDIŞI VATANDAŞLAR DANIŞMA KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

Meriç Uluşahin Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Beşinci İzmir İktisat Kongresi

168 TÜBİAR-X-/2001/ Dr. Yaşar KALAFAT

TEKNOLOJİ VE TASARIM

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi. Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü PROJE HAZIRLAMA ESASLARI

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

YEMEK HİZMETLERİ MEMNUNİYET ÖLÇÜM ANKETİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Akaryakıt Fiyatları Basın Açıklaması

ÇANKAYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI SOSYAL YARDIM İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV, YETKİ, SORUMLULUK ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

Kur an ın Bazı Hikmetleri

4- Solunum Sisteminin Çalışması : Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.

YÜKSEK HIZLI DEMİRYOLU YOLCULUKLARININ ÖZELLİKLERİ

BALIK YAĞI MI BALIK MI?

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

Bitkilerde Çiçeğin Yapısı, Tozlaşma, Döllenme, Tohum ve Meyve Oluşumu

İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE KOORDİNATÖRLÜĞÜ VE ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI BİRİNCİ BÖLÜM

Alem:Animalia(Hayvanlar) Şube:Chordata(Kordalılar) Sınıf:Mammalia(Memeliler) Alt Sınıf:Metatheria (Keseliler) Üst takım:australidelphia (Avustralya

Bunlar dışında kalan ve hizmet kolumuzu ilgilendiren konulardan;

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Walt Whitman. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÖZEL VEGA OKULLARI OYUN SANDIĞIM SORGULAMA ÜNİTESİ BÜLTENİ DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama

KAPLAMA TEKNİKLERİ DERS NOTLARI

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

ÇANKAYA BELEDİYESİ EVDE BAKIM HİZMETLERİ YÖNERGESİ

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

: Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI : Kenan TÜRK, Dr. Murat ÇETİNKAYA, Reşit GÜRPINAR, Fevzi ÖZKAN, Dr. Metin ARSLAN, Doç. Dr.

İNOVASYON GÖSTERGELERİ VE KAYSERİ:KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ. Prof. Dr. Hayriye ATİK 16 Haziran 2015

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ *

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

BODRUM'A LELEG YOLU YAPILIYOR

Psikolojiye Giriş. Gözden geçirme oturumları. Evrim ve Akılcılık Ders 10. Pazartesi, 26/02, Salı, 27/02,

Ahlak gelişimi; Ahlaki duygular; Ahlaki akıl yürütme; heteronom/bağımlı ahlak otonom ahlak

Beşiktaş Belediyesi. 1 milyar kadın...

BINGOL VALILIGI ii Milli Eğitim Müdürlüğü ...,... "" EGITIM-OGRETIM YILI ÇALIŞMA TAKVIMI. BiNGÖL

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

Transkript:

Türklerde Tabiat Üstü Varl klar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar Yard. Doç. Dr. Ay e DUVARCI * Özet: Türk Halkbilimindeki sözlü anlat mlar içinde, ola anüstü özellikler ta yan, gizli güçlere sahip olduklar dü ünülen fakat ne oldu u bilinmeyen varl klarla ilgili pek çok inanç ve uygulama vard r. Bunlara genel olarak cin, peri, cad denirse de; bir k sm karakoncolos, Congolos, Kara-kura, Karakor ak, Kamos, Kay Ayak, At Binen Cin, Çar amba Kar s, A rl k, Albast gibi özel isimler ta rlar. Bu makalede sözü edilen esrarengiz varl klar n kimlikleri, ya ad klar ortamlar, birbirleriyle ve insanlarla olan ili kileri ve zararlar ndan korunmak için al nmas gereken tedbirler üzerinde durulmu tur. Ayr ca slam öncesi Türk kültürünün çe itli dönemlerinde de yer-su ruhlar olarak adland r lan bu varl klar n, islâmî dönem içinde yer al lar, Kur ân- Kerim de cin ad yla an l lar ve insanlarda yaratt klar etki ile psikolojiye konu edili leri üzerinde durulmu tur. Sonuçta konu halkbilimi aç s ndan de erlendirilmi, bu tür varl klarla ilgili anlat mlar n do u ve bat kültürlerinde e inanç kal plar eklinde kar m za ç kt belirtilmi tir. Anahtar kelimeler: Tabiatüstü varl klar, Anadolu, Tabiatüstü varl klarla ilgili inançlar. Giri Türk halkbilimindeki sözlü gelenekler içinde insanlar n hayat n etkileyen, inançlarla yak ndan ba lant l, ola anüstü nitelikler ta yan, gizli güçlere sahip olduklar kabul edilen, ancak ne olduklar pek bilinmeyen varl klarla ilgili pek çok anlat vard r. Bu anlat lar n de erlendirilmesi, insan m z anlamaya, onun hangi dü ünce ortam nda ya ad n bilmeye, tan maya hizmet eder. Hem do u hem bat kültürlerinde görülen ve inanç alan n n ortak tasarlad kimlikler diyebilece imiz bu varl klar, atasözü ve deyimlerimizde; * Ba kent Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü / ANKARA e-posta: ayduvarci@mynet.com bilig K / 2005 say 32: 125-144 Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Ba kanl

bilig, K / 2005, say 32 cin fikirli, cin gibi akl olmak, cin çarpmak, cini tepesine ç kmak, cinleri ba na toplanmak, cinlerin cirit oynamas, cin ba ka eytan ba ka, cin tutana bir muska kafidir, cad kazan, cad suya batmaz, perisi alçak gibi ifadelerle yer al rken masallara da konu olmu lard r. Ancak bu çal mada cin peri masallar ele al nmam, onlar n ayr bir inceleme konusu yap lmas dü ünülmü tür. Bu varl klara Anadolu da yerine göre; cin, ecinni, cad, peri, eytan, üç harfli, iyi saatte olsunlar, pir (evin piri), sahip (evin, koyunlar n sahibi), bekçi (evin, koyunlar n bekçisi), mekir, feri te, feri tah, Rükü Han m, brik Kalfa (Bayr 1972: 199) gibi isimler verilirse de bunlar kimlikleri birbirine kar m, iç içe geçmi ekilde kar m za ç karlar. De i ik adlarla an lan bu söylence yarat klar n n özel kimlik ta yanlar ise bizim ara t rmalar m za göre öyledir. Karakoncolos: Yurdumuzun farkl bölgelerindeki yayg n bir inan a göre, k n en so uk günlerinde insanlara zarar veren bir varl kt r. Kendine has özellikler ta r. Zemherinin (k n en so uk zaman, ocak) ilk on iki gününde sokaklarda dola r, rastlad na Nereden geliyorsun, Nereye gidiyorsun? Ad n ne? diye sorarm. Verilecek cevaplar n içinde mutlaka kara kelimesi olmal ym (Kara Köy den geliyorum, Karasu ya gidiyorum, Ad m Kara Hasan v.b) Aksi takdirde Karakoncolos elindeki kocaman tarakla vurarak kar s ndakini öldürürmü. Bu durumdan korunmak için k günleri evlerdeki taraklar ortada b rak lmaz, saklan rm. Bu yarat k k yar s n n cini diye de adland r l r (Boratav 1976: 99). Sözlü kaynak verilerine göre bu cin özellikle yurdumuzun do u Karadeniz bölgesinde Karakonculu, Karakoncilo, Koncolos, Yaban Adam gibi adlarla nitelendirilir ve k n ormandan sahil köylerine f rt nayla geldi ine veya denizden ç kt na inan l r. nsan taklit eden ve maymuna benzeyen bu cin özellikle küçük çocuklar ve yeni do mu buza lar yemektedir. Bu durumu engellemek için ev sahibi kap ya yörede kuymak ad verilen bir yemek koyar (Sürmene Güne ara Köyü). Congolos: Yozgat civar nda karakoncolos un ad congolos tur. Evlere k n ortas nda, so uklar n en fazla artt zamanlarda (10 ocak- 17 ocak) u rad için Yozgat ta bu günlere congolos ay denir. Mevsim tarifleri congolos girdi, congolostan sonra eklinde yap l r. Bu yarat k, aç kta duran yiyecek küplerine tükürür, idrar n yapar, böylece hastal klara sebep olurmu. Bu yolla hastal a yakalanan insanlara ise marazl denmektedir. Congolos bazen de uyuyan insan, yak nlar ndan birinin sesini 126

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar taklit ederek ça r r, uyanmazsa al p götürür, d ar da so uktan donmaya terk edermi. Pancar olan evlere gelmeyece ine inan lan congolosun evlere u ramamas için pancar pi irilip, e iklere gömülür veya lohusalara, dünürlere, sevilen kimselere verilirmi (Özba 1967: 12). Bu varl a yu rdumuzun de i ik bölgelerinde koncolos, karakoncolos gibi adlar da verilmektedir. Kara-kura: Erzurum ve Erzincan yöresindeki inan lara göre bu tabiat üstü güç, albast gibi lohusalara musallat olan, onlar korkutarak, ci erlerini söküp götüren bir varl kt r ( nan 1987: 262). Konya civar nda anlat ld na göre, bu cin, keçiye benzeyen fakat kedi büyüklü ünde olan, insanlar n üstüne çökerek onlar bo maya çal an bir yarat k eklinde dü ünülür. Gün ndan korkar, güne do unca k m ldayamaz, ancak o zaman yakalanabilir. Ona yemin ettirdikten sonra köle gibi kullanmak mümkün olurmu (Boratav 1984: 74-79). Kara-kura yata nda ekmek k r nt s olan insanlar da çok severmi. Böyle yataklarda uyuyanlar kara-kura taraf ndan bast r l r, kabus görür s k nt çekerlermi (Kalafat 2000: 93). Kara kor ak: Erbil de Türkmenlerin e ek, köpek, domuz, keçi k l na girdi ine inand klar bir cindir. Gece kap lar çal p, ev sahibinin tan d bir ses ve k l kla onu kand rarak ça r p kaç r rm. Bu cinden korunmak için pantolonun dü melerini açmak gerekti ine inan l r (Kalafat 2000: 69). Kamos: Harput civar nda görülen bir kötü yarat kt r. Tek ba na uyuyan insanlar n üzerine bütün a rl ile çöker, onlar n çarp lmalar na bazen de ölmelerine sebep olabilirmi. Geceleri dola an bu cin anlat mlara göre bazen iriyar, bazen de cüce görünü lüdür. Ba nda daima bir börk ta r. Bir insan bu börkü kapmay ba ar rsa elinde börk büyüklü ünde alt n kalaca na inan l r. Zaman zaman kara kedi eklinde de görülebilen kamosun bast ki i, kan n n çekilip damarlar n n kurudu unu san r. Kamos sözcü ünün kabus kelimesinin anlam ile benze mesi dikkat çekicidir (Kalafat 1999: 26). Kay Ayak: Romanya Dobruca Türkleri aras nda tesbit edilen, lohusalara musallat olan, hava karard ktan sonra ortaya ç k p, afak vaktine kadar dola an bir cindir. E ri bacakl, korkunç görünü lü bir yarat kt r. Lohusan n omuzlar na ayaklar önden sarkacak ekilde s ms k yerle- ir ve onu istedi i gibi dola t r p, diledi ini yapt r r (Önal 1998: 52). Ayn adla an lan cin, Tire de yapt m z derlemelerde de tespit edilmi tir. 127

bilig, K / 2005, say 32 At binen cin: Caferi Türklerin inan lar nda gece atlara binerek dola an bu adla tan nan bir cin vard r. At sabahleyin terli ve yorgun bulunursa durum anla l r. Cin ata binince onun yelesini örermi. Bu cini yakalamak için at n yelesine zift sürülür, onun buraya yap mas sa lan rm. Bu ekilde yakalanan cinler yakas na bir i ne tak larak esir edilir, her i te kullan l rm. Fakat esir cin bir gün elindeki ekme i bir çocu a verir, onu kand r p, i neyi ç kartt r r, kaçarm (Kalafat 2000: 271). Çar amba Kar s : (Çar amba cad s ) Çar amba günleri ortaya ç kan, di i, korkunç görünü lü bir varl kt r. Dola ma hakk bir günle s n rl oldu undan her yeri çabucak gezer. Bu yüzden amaçs z, hiçbir i yapmadan ortal kta dola an insanlara Çar amba kar s gibi gezip durma denir (Tire, Ödemi, Bay nd r). A rl k: Yurdumuzun hemen her yöresinde yayg n olarak bilinen, derin uykuda olan insanlar n üzerine çöken, bütün gücüyle bast rarak onlar n uyanmalar n engelleyen, korkutup, bo ulmalar na sebep olan kötü bir tabiat üstü varl kt r. Üzerine a rl k çöken insanlar uyuduklar yeri bütün ayr nt lar ile gördüklerini, ba rmak istediklerini, fakat seslerinin ç kmad n, üzerlerindeki güçlü kuvvetli biriyle mücadele ettiklerini, hayk rarak uyand klar n söylerler. Ayn s k nt lar ya atan bir di er kötü cinin ad karabasan d r. Bu farkl anlat lara göre Türkiye nin baz bölgelerinde canl bir varl k olarak tasavvur edilirken (Ankara) bazen de korkunç bir rüya olarak adland r l r (Konya, Anamur, stanbul). Albast : Al, alkar s, alanas, alk z, albasmas, alarvad, alacama, alb s, alm gibi adlarla an lan, hemen hemen bütün Türk dünyas nda görülen ola anüstü varl klardan biridir (Ac payaml 1974: 80, nan 1972: 169). Bu yarat k amanizmdeki Al ruhunun günümüzdeki temsilcisi say labilir. (Genç 1999: 18). Elaz da buna Elkar s da denmektedir (Y lmaz 1967: 215) Keçi, tilki, kedi, köpek, buza, örümcek, ku, gelin, kefenli ölü gibi çe itli k l klarda görünürse de daha çok, uzun boylu, uzun parmak ve t rnakl, da n k saçl, ya l vücutlu, el ve ayaklar küçük, di lek, bir bir duda yerde, bir duda gökte, ç plak gezen, gö üslerinden birini geriye atm, tepesinde gözü olan çok çirkin, al gömlek giyen bu yarat k (Ac payaml 1974: 75). Mu la da denizden ç kan ve yaln z b rak lan çocuklar çalarak dalgalar n dibindeki evine götüren bir kad n olarak tasarlanmaktad r (Boratav 1976: 99). Dobruca Türkleri onu sar n ve i man bir kad n (Önal 1998: 52), Fergana Özbekleri pejmürde k l kl, da n k saçl bir kocakar, ( nan 1987: 261) Gagavuzlar bir dev olarak tasvir ederler (Güngör 1991: 43). 128

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar K rg z-kazak Türklerinin inan lar na göre kara albast ve sar albast olmak üzere iki ruh vard r. Kara albast ciddi ve a rba l bir ruh olup sadece ocakl insanlardan korkar. Sar albast ise hoppa ve arlatand r nsanlara dokunmama sözü verebilir, fakat f rsat n bulunca mutlaka zarar verir ( nan 1972: 166-173). Albast n n en çok lohusalara ve bebeklere dü man oldu una, lohusan n ci erini sökerek suya att na veya yedi ine, bu yüzden elinde ci er bulunan bir kad n görülürse hemen yakalanmas ve üzerine i ne, çuvald z gibi bir metal parças tak lmas veya zift dökülmesi gerekti ine inan l r ( akir 1939: 32). Onu yakalayan ki i ocakl olur ve alc ad n al r. Al kar s, alc n n soyundan gelen kad nlara zarar veremez. Alkar s ndan korunmak için do um yapan kad n k rk gün k rk gece d ar ç kmaz. Ayr ca evde de yaln z b rak lmaz. Ayn zamanda ba ucuna Kur an as l r. Yast n n alt na b çak, makas, demir para, i ne, çuvald z, ma a gibi metal e yalardan biri veya çörek otu, so an, sar msak kabu u, süpürge konur. Bu ruhu kand r p, a rtmak için orta yere erkek elbiseleri de b rak l r (Ac payaml 1974: 83). ayet anneyi de il çocu u al basarsa bu çocuk ayya olaca yani kendinden geçip bay laca için ayya a pi irilip da t l r. Bu a sokaktan geçenlerin yak lan ate e bir odun atmas yla pi irilmektedir (Gökbel 1998: 95). Alkar s k rm z renkten korktu- undan lohusan n ba na al tülbent örtülüp, yakas na k rm z kurdela tak l r. Ziyarete gelenlere k rm z renkli ekerden (nöbet ekeri)yap lan erbet ikram edilir. Gagavuzlar ise do umdan üç gün önce ve üç gün sonra lohusaya su yerine rak içirirler (Güngör 1991: 43). Al nan bütün bu tedbirlere ra men lohusan n çok a r s varsa, morar yor, say kl yor, bay l yorsa al bast na karar verilerek bir hoca veya ocakl ça r l r. Tüfek at l p, tencere kapaklar vurularak, gürültü yap l p bu ruhu kovmak için u ra l r. Enkebit: ç Anadoluda görülen bir varl kt r. Anlat lara göre ba nda alt n bir fesi vard r. Sa elinin ortas deliktir. Uyuyan insanlar n bo azlar n s karak onlar bo maya çal r. Ba ndan fesini kapan ki iye dokunmaz (Çobano lu 2003: 137). H nk r Munkur: Yakalad insanlar önce bo arak öldüren sonra da yiyen bir yarat kt r (Çobano lu 2003: 137). nsana benzer, fakat göbe inde bulunan bulunan bir torban n içinde yavrusunu ta r. En korktu u ey üzerine idrar yap lmas d r. Böyle tehdit edilirse ortadan kaybolur. 129

bilig, K / 2005, say 32 Demirk ynak: Bigadiç da lar nda ya ayan, her k l a girebilen, korkunç sesler ç kararak insanlar n delirmelerine sebep olan, çok pis kokulu bir yarat kt r (Çobano lu 2003: 138). Sudan çok korkar. O göründü ü anda dere veya göle giren insanlara bir zarar veremez. Cad : Türk inan ndaki cad kavram hem ola anüstü varl klar n genel adlar ndan biri hem de kayna n daha çok bat l efsanelerden alan özel bir varl n ad olarak kullan lmaktad r. Rumelideki Türk yerle im birimlerinde cad kabulü, geceleri mezar ndan kalk p dola an, saç, ba da n k, t rnaklar uzam, pis görünümlü, rastlad klar n öldüren bir kad n eklindedir. Cad gibi sözleri de bu inan dile getirmektedir. Efsanelere göre ölünün gömülmeden ks z bir odada b rak lmas, üzerinden bir kedinin atlamas ölüyü hortlat r. Bu durumdan kurtulmak için mezar n üstünde ate yakmak gerekir (Türk Dili ve Edebiyat Ansiklopedisi II-2). Türk masallar nda ise;büyü yapan, küp üstünde uçan, bin y ll k yolu bir anda alan, sihirli bir h rkas olan, çirkin ya l kad n motifi cad olarak adland r l r (Tezel, 1968: 553). 1833 y l nda o zamanlar Türk idaresinde bulunan Bulgaristan n T rnava kasabas kad s Ahmet ükrü Efendi, bu kasabada ya anan bir olay T rnovada cad türedi, gün batt ktan sonra ortaya ç k yor, un, ya, bal gibi eyleri birbirine kat yor, yast k, yorgan ve bohçalar aç p da t yor, insanlara sald r p tecavüz ediyor..... Bunu önlemek için Nikola adl bir cad c yla pazarl k ettik...... Mezarl kta cad lar n yerini buldu. Kalplerinin üzerine kaz k çak p, kaynar su dökerek öldürdük diyerek hükümete resmi bir mektup yazm, bu yaz devletin o zamanlar resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi nin 19 Rebiülevvel 1249 tarih ve 68 numaral nüshas nda yay nlanm t r (Koçu 1962: 310). u anda Romanya s n rlar içinde olan Sar göl ün Çor ve K r m ah köylerinde topraktan ve mezardan korkunç bir sesle kalkan cad lardan, bunlar n evlere, hayvanlara zarar verdi inden, çocuklar tabanlar ndan emerek öldürdü ünden, ancak yüreklerinden yere çak l p, üzerlerine kireç dökülerek yak l rsa yok olacaklar ndan bahseden anlat lar vard r (Sayg 1962: 150). Gagavuz Türklerinde ise ölüm saçan kambur bir ya l kad n eklinde dü ünülen taun (meçikli), günahkar insanlar n mezarlarda hayvan ekline girerek olu turdu u, her eyi yiyip yutan, salg n hastal klar yapan obur (hobur), uzun gömlek giyerek, viranelerde çe me ba lar nda oturan ve insandan korkan t ls m adl cinler vard r (Güngör 1991: 39-43). 130

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar eytan: slamiyetten önceki Arap inan lar nda kötülük yapan cin olarak dile getirilen eytan kavram, Yahudi, Hristiyan ve slam gelene inde Allah n yaratt ilk insan olan Hz. Adem e secde etmedi i için cennetten kovulan, ba kald ran melek anlam nda kullan lm t r (Hançerlio lu 1994: 582). Kur an- Kerimde ad blis olarak da geçen eytandan (Bilmen tarihsiz: Ayet 7-11) çe itli ayetlerde bahsedilir (Bakara-34, Ali imran-36, Nisa-117, Araf-11, Hicr-17-18, Nahl 98-100, sra 26-27-53 vb.). eytan kurnaz ve hilekar olarak dü ünülür. nsanlar do ru yoldan ç karmak onun en önemli i idir. Türkçede; eytan azapta gerek, eytan diyor ki, eytan dürtmek, yüzünü eytan görmek, eytan kula na kur un, eytan n baca n k rmak, eytana pabucunu ters giydirmek (Aksoy 1984: 893) gibi pek çok deyimde ad geçen bu eytan, yapt m z olumsuz ve hatal davran lar m z n sorumlusu ilan etti imiz bir ola anüstü yarat kt r. eytan resim ve karikatürlerde insan gövdeli, boynuzlu, sivri kulakl, çatal ayakl, kuyruklu, elinde m zrak ta yan korkunç bir varl k olarak tasarlan r. Peri: Cinlerin di ileri peri ad yla an l rlar (Do an 1981: 811). Güzellik ve yard mseverlik sembolü olarak kabul edilen periler, problemleri çözme ve becerikli olma özellikleriyle de tan nd klar için daha çok masal kahramanlar aras nda yer al rlar. Bunlardan ba ka yapt m z ara t rmada tarlaguzan, kalfa, keru, keru ere, frit, ferit, alb z gibi ola anüstü varl klar n isimlerine rastlad ysak da haklar nda bilgi edinemedik (Taner 1983: 13). Baz anlat larda h rtik, ç tl k ku u, kul, yol azd ran, gelincik (Çobano lu2003: 140) gibi isimlerle de kar la t k. Umac, öcü, dev, gulyabani, dunganga, kuyu k z gibi isim ta yan yarat klar ise yaramazl k yapan, a layan, uyumayan çocuklar korkutmak amac yla uydurulan, her çocu un kendi hayalinde korkunç bir ekilde canland rd, var oldu unu ve kendisine zarar verece ini dü ündü ü varl klard r. Bu ola anüstü yarat klar n özellikleri ve ya ad klar yerlere gelince; i- nanmalara göre, asl nda aynen insanlar gibi fakat insanlara görünmeden topluluk halinde, padi ahlar ve beyler taraf ndan yönetilerek ya arlar. Erkek ve kad n cinsleri vard r. Evlenip çoluk çocu a kar rlar. Çocuklar n da kendilerinden olan varl klar do urtur. Hatta baz güç do umlar da insan ebeleri kand r p, kaç rarak yapt r rlar (Taner 1983: 12). Müslümanlar ve kafirleri vard r. E lenceyi özellikle topluluk halinde def, darbuka, 131

bilig, K / 2005, say 32 zurna çal p, ark lar söyleyerek e lenmeyi çok severler. Bazen bu enliklerine insanlar da kaç rarak zorla i tirak ettirirler. Metamorfoz en bilinen özellikleridir. Her an k l k de i tirip, kedi, köpek (özellikle siyah ve beneksiz), y lan, horoz, tavuk, deve, keçi, tav an, tay, tilki, örümcek gibi hayvan, hayvanla insan aras bir yarat k, kefenli ölü, arap, gelin, uzun saçl beyaz sakall bir ya l evliya ekillerine girebilirler. Bazen ayaklar ve kollar geriye do ru ters olup, anormal derecede büyük ve çirkin yarat klar olarak görünürlerse de (Karadeniz 1986: 5) genellikle küçücük, minik insanlar olarak kendilerini belli ederler. Tabiat üstü varl klar n iyileri, kötüleri, hay rl lar, hay rs zlar, dindarlar hatta evliyalar vard r. Hay rs z olanlar evlerin daha çok e ik, ocak ba, merdiven alt gibi yerlerini mesken edinirler. Bazen kendilerini yukar da sayd m z k l klarda gösterirlerken bazen de varl klar n kilitli kap lar açmak, e yalar n yerlerini de i tirmek gibi çe itli ekillerde belli ederler. Halk bu gibi yerlere tekin de il der. Burada ya ayan göze görünmeyen varl klar n insan çarpaca na, a z n, yüzünü e ece ine inan r (Balc o lu 1952: 555). Tekin olmayan evlerin kira veya sat fiyatlar çok dü üktür. yi saatte olsunlar n önemli özelliklerinden birisi de bir anda ortaya ç k p, aniden kaybolmalar d r. Evlere anahtar deli inden, bacadan, kap altlar ndan süzülüp girebilirler. Hemen hepsi bilgilidir. çlerinde cahil olanlar pek azd r. Hastalan p, sakat kalabilirler, ölümleri daha çok bir kaza sonunda olur. Ölülerini çöplüklere, tuvalet kenarlar na, pis yerlere gömerler. Onlar n mezarl klar buralard r. Görünmeyen bu varl klar n ya ad klar yerler aras nda aç ktaki tuvaletler, çöplükler, ulu a açlar n dipleri, ormanlar, saçak altlar, bula k sular n n birikintileri, izbe, ürkütücü, korkunç yerler, mezarl klar, ss z dere yataklar, terkedilmi de irmenler, küllükler, kuyu ba lar, p nar kenarlar, nehir yataklar, denizlerin kirli bölgeleri (Sabri 1933: 143), göl kenarlar, batakl klar, çe me önleri (Ülküta r 1933: 84), ma aralar, büyük terkedilmi evler, kö kler, kale ve saray harabeleri, hamamlar, samanl klar, ah rlar, evlerin e ikleri, ekmek k r nt lar n n döküldükleri yerler, oturulmayan, kimsenin olmad bölgeler say labilir (Boratav 1976: 89). n-cin top at yor deyimi buralar anlatmaktad r. Cinler insanlarla bazen iyi bazen kötü ili kiler kurabilirler. Ellerinden her ey geldi i için yapamayacaklar hiçbir ey yoktur. K zd r lmazlarsa veya kendilerine bir kötülük yap lmazsa genellikle kay ts z kal rlar. Bazen bir yolcuyu yanl yönlendirmek, olmad k bir yere tuvalet ihtiyac n 132

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar yapt rmak gibi akalar yaparlar. Bazen de durmadan bir insan n ad n seslenirler. Buna önem verilmezse bir ey yapmazlar. ayet kötü kelimelerle tepki verilirse o insan kaç r rlar. Böylece o ki i ecinnilere kar r. Zaman zaman kad n veya erkekler cinlerle evlendiklerini söyleyerek normal hayatlar ndan uzakla rlar. Bunlara da kar m insanlar denir. Bu varl klar kendilerine yard m ve mutlu edenleri ödüllendirirler. En büyük ödülleri sevdikleri ki iye so an, sar msak kabu u hediye etmektir. Bunlar eve götürüldü ünde veya gün d zaman alt n olurlar. Bazen tersini de yaparlar, alt n, gümü, diye verdikleri sabahleyin so an kabu una dönebilir. Bu durum insanlar n ya ad klar n bir ba kas na anlatmas halinde ortaya ç kar. Bunlar insanlar kand r p köle haline getirebilir, bütün i lerini yapt rabilirler. Cin ve peri padi ahlar adaletlidir. ehir d ndaki ulu a açlar n alt na mahkeme kurup, onlar n zarar verdi i insanlar n ikayetlerini dinlerler. Cin muhaf z taraf ndan mahkemeye getirilen cin, yarg lan r. ayet suçlu bulunursa ölüme bile mahkum edilebilir (Bayr 1972: 199). Ecinniler insana tek ba nayken görünürler. ki ki i bir aradayken ortaya ç kmazlar. Gün n sevmezler. Ak am karanl iyice çöktükten sonra gezmeye ç k p, gün y ncaya ve horoz sesleri duyuluncaya kadar dola- rlar. Gece herkesin uyudu u saatte Kur an okunursa onlar n rahatça gezmelerine engel olunaca için bunu istemezler. Okuyan ki inin yan na yakla mazlar fakat çe itli ekillerde korkutarak yatmas n sa larlar. Tabiat üstü varl klar n insana verdi i zararlar; çarp lmak, u ramak, eri mek, kar mak, dokunmak, ili mek gibi kelimelerle adland r l r. Eskiden baz Türk boylar cin çarpmas na kovuç veya kovuz diyorlard (Ka garl 1986: III, 163). Bu adlarla an lan hastal klar n sebep oldu u belirtiler olarak, insan n a z n n çarp lmas, e rilmesi, dilinin tutulmas, kolunun çolak olmas, kendini kaybedip ç rp nmas, say klamas, yürürken dengesini kaybetmesi, ayaklar n n aniden tutmamas, y kanmak istememesi, kirli, pis, saçl sakall dola mas, mevsime uymayan k yafetler giymesi (Hulusi Ahmet 1972: 94) ayet söz konusu bir çocuksa sürekli ve sebepsiz yere a lamas say labilir. nan a göre di i cinlerin çarpmas daha tehlikelidir. Çünkü bunlar etraflar na erkek cinleri toplay p grup halinde gezerler, (Taner 1983: 12) sald rgand rlar. Bilinmez varl klar n verdiklerine inan lan zararlar bu kadar büyük olunca elbette baz önlemler de geli tirilmi tir. Öncelikle bu varl klar n adlar söylenmez. Bahsetmek gerekince iyi saatte olsunlar, bizden uzak olsun- 133

bilig, K / 2005, say 32 lar denir. Onlar ürkütecek, k zd r p korkutacak hareketlerden kaç n l r. Bu varl klar n ya ad dü ünülen yerleri kirletmemeli, bula k sular n veya s cak suyu ak am saatlerinde aç a ya da kap önlerine dökmemeli, aç k yerlerde tuvalet ihtiyac n gidermemeli, karanl k ve pis yerlere girerken, Bismillah, destur, tu tu tu demelidir. Bu sözlerle oran n sahiplerinden izin istenmi, gönülleri ho edilmi olur (Kalafat 1993: 50, 57). Özellikle çocuklar bunlar söylemeye çok dikkat etmelidir. Bazen soka a kirli su dökmek gerekirse destur ya ahd-i Süleyman denir. Cinler Süleyman Peygambere senin ad n anan ki iye dokunmayaca z dedikleri için, bu sözlerle o sözle me hat rlat lm olur (Boratav 1984: 87). Küplere veya dolaplara yiyecekler konurken, yeni k yafetler al n nca, k zlar n e yalar çeyiz sand na konurken Besmele çekilmezse, bunlar n bir k sm n cinlerin götürece ine veya zarar verece ine inan l r. Sand klarda uzun zaman bekleyen beyaz kuma larda sar bir leke olu mu sa burada, eytan do urmu, Besmelesiz koymu uz denir. Köpeklere ekmek vermek, yedi mahalledeki cinleri kaç rmak için ak horoz beslemek de yap lan uygulamalardand r (Tanyu 1967: 93). Cinlerden korunmadaki yöntemlerden birisi dua etmek ve çe itli ayetler okumakt r. En etkili dualar, hlas, Ayet el-kürsi (Gökbel 1998: 24) ve Cin sureleridir. Halk dua olarak baz sözleri de tekrarlar. Mesela Bursa da gece yaln z yürürken insan n kar s na aniden ç kan kara kedi ve köpekten korunmak için es, es neuzibillah, uzak dur benden, korkmad m senden denir (Bursa). Ayr ca imanl olmak, Allah a ve Peygambere itaat etmek çok önemlidir. Böyle insanlar cinlerin rahats z etmeyece i söylenir. Tedbirlerin en yayg nlar ndan bir di eri insan n çe itli dualar n yaz lmas ndan meydana gelmi bir muska ta mas d r. Cinler üzerinde koruyucu güç bulunan bu ki iye ili emezler. Ayr ca ecinni taifesi cami, türbe, Kur an okunan kutsal mekanlar ve koyun a llar na giremezler. nan a göre koyun peygamber hayvan d r. Bu yüzden onlara yakla amazlar. Ayr ca yeni sürülmü tarlalara da girmeleri yasakt r. E er bir insan gece yaln z ba na kalm sa, üzerinde bir a rl k, vücudunda bir titreme, korku varsa etraf n cinler sarm demektir. Bu ki i hemen yeni sürülmü bir tarlaya girerse cinler da l r (Taner 1983: 14). Cin ve perilerin errinden korunmak veya onlar n sebep oldu u hastal klar engellemek için erbet dökmek de uygulanan yöntemlerden biridir. erbet, ekerli suyla haz rlan r. stanbulda uygulamas öyledir. Do rudan hastan n kendisi veya ailesinden biri taraf ndan haz rlanan erbetin üstüne üç hlas, bir Fatiha okunup, üflenir. Gece yar s nda bir dörtyol a z na Bes- 134

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar mele ile dökülürken al derdimi, ver sa l m, biz sizin a z n z n tad n veriyoruz, siz de bizim a z m z n tad n verin denir (Bayr 1972: 103). Ayr ca yeni ta n lan evlerin cinlerini memnun etmek için mutfak, merdiven alt, kiler, bodrum, bahçe gibi yerlere erbet dökülür. Böylece kazan n def edildi i dü ünülür. Karakeçili Türkmenlerinde bu erbet yedi cins yiyecekle haz rlan r (Kalafat 1999: 49). Bu iyelerin hemen hepsi i ne b çak, makas, orak gibi metalden yap lm araçlardan, duadan, Kur an dan, gürültüden korkarlar. Cinlerin geldi i dü ünülünce davul, kazan, teneke, tencere kapa çal n p, silahlar at l r, ceviz k r l r. Bu yüzden cinlere kar korunaks z oldu u dü ünülen ve hayat n önemli geçi dönemlerini ya ayan yeni gelinler, lohusalar ve bebeklerin üzerlerinde, yast klar n n alt nda veya odalar nda bu malzemeler bulundurulur. Cinler sayd m z bu insanlarda yo unla arak büyük zararlar verebilirler Çünkü yeni hayat daima bilinmezlerle doludur. kinci defa evlenen insanlar bu tehlikelerle kar la mazlar (Westermarck 1962: 17). Zira evlilik yeni de ildir ve s rlar n kaybetmi tir Cin çarpt na inan lan insanlar ise önce halk aras nda nefesi keskin hoca tabir edilen insanlara götürülüp, okutulur. Bu cinlerin gayri müslim oldu u dü ünülürse kiliselere gidilip hastalar n ke i lere okutuldu u da bilinmektedir (Tanyu 1967: 287). Ayr ca çarp lan ki iler bak c lara götürülür. Aynan n ve durgun suyun cinleri toplad na inan ld için bak c lar n malzemesi bunlard r. Cindar veya hüddam onlar n padi ah ile temasa geçip, o insan serbest b rakmalar n ister. Anlat lanlara göre bazen ba ar r, bazen ba aramaz. Ayr ca t pk nazar inanc nda oldu u gibi izinli ve ocakl birisine kur un döktürülür. Eski Türkler cinlerin u rad ki iye öd a ac ile tütsü yaparken, bir taraftan yüzüne so uk su serper, bir taraftan da kovuç, kovuç (kaç, kaç) diye ba r rlarm (Ka garl 1986: III, 163). Göze görünmeyen ve adlar na genel olarak cin-peri denen varl klarla ilgili inanç ve uygulamalar bu ekilde belirttikten sonra bu kabullerin eski Mezopoyamya kültürleri (Tanyu 1967: 327), Orta Asya (Ka garl : 1986 III, 163), Amerika yerlileri (Hançerlio lu, 1975: 125), skandinav kültürleri (Campbel, 2000: 84) de dahil olmak üzere günümüze kadar süregeldi ini, H ristiyanl k, Müslümanl k gibi büyük dinlerde kabul gördü ünü söyleyebiliriz. Do u ve bat ülkelerinde e kültür kal plar halinde kendini gösteren bu inançlar, skandinav mitolojisinde yolcular denizin dibine çeken su perileri, ölen sava ç lar n ruhlar n derin denizlere götüren valkiryalar, geceleri insanlar al p kaç ran çay r cinleri eklinde tan nmaktad r (Hançerlio lu 1975: 125). Kuzey Avrupa, özellikle zlanda 135

bilig, K / 2005, say 32 kültüründe, da larda ya ayan cücelerin varl na, bunlar n göze görünmeyen yarat klar oldu una, belirli alanlarda hüküm sürdüklerine ve refah getirme ya da yok etme güçlerinin oldu una inan lmaktad r. (Hjorleifur 1990: 57) Burada Gryla ad n ta yan, yaramaz çocuklar çantas na al p da lara kaç ran di i cücenin yan nda Yule kedisi denilen ve i çileri tehdit eden bir ola anüstü varl ktan da bahsedilmektedir. (Hjorleifur 1990: 58-59) Norveç folklorunda ise kurt ve ay, perilere ait evcil hayvanlar kabul edilmektedir. E er bir avc onlara zarar verirse sahipleriyle yüzle mek durumunda kal r (Vinger 1964-65: 33). Ayr ca Norveç inanc nda periler bal k bak m ndan en zengin gölleri bilirler ve buralar sahiplenirler. Bu göllerde deniz k zlar gibi ba ka do a üstü varl klarda ya amaktad r (Vinger 1964-65: 39). Türk inanç sisteminde var olan iyi ve kötü ruh (yir-sub)lar günümüzdeki konuyla ilgili inanç ve uygulamalar n en eski kal nt lar d r. slam öncesi Türk topluluklar kendilerinin d nda kalan varl klar ve olaylar tamamen ruhsuz ve ölü varl klar olarak görmüyorlard. Bunlara kutsall k imaj yüklüyorlar, korkuyla kar k bir sayg da besliyorlard. Bu varl klar n ba nda güne, ay, y ld z, göl, rmak, p nar, da, kaya, a aç, orman, ate, ocak gibi yer ve su kültleri gelmekteydi (Koca 2000: 170). Buralar n as l sahipleri iye/ ruh ad verilen bu bilinmeyen güçlerdi ve onlar rahats z etmemek, gücendirmemek gerekirdi. Taciz edilen kötü ruhlar insan n vücuduna da girerek onu hasta edebilirlerdi. Türkçe de hafif rüzgar anlam na kullan lan yel sözü ayn zamanda cin veya kötü ruh manas nda da kullan lm t r. Anadoluda vücudun çe itli yerlerindeki a r ve s z lara yel denir. nanca göre vücudumuza giren kötü ruhlar bu a r lar yapmaktayd (Ögel 1971: 309). amanlar n görevlerinden biri de bu ruhlar ya da cinleri hastan n vücudundan uzakla t rmakt. Türkler, tabiat varl klar n n canl birer ruh ta d n dü ündükleri gibi bütün insanlar n da birer e ruhunun bulundu una inan yorlard. Yakutlar buna ija k l (e ruh) ad n vermi lerdi ( nan 1972: 81). K rg z- Kazaklar n inançlar ndaki e -arva (e ruh) da ayn eydir. Bazen bu e ruh tilki, kartal gibi hayvan ekline de dönebilirdi ( nan 1972: 82). Ka garl n n bildirdi ine göre sadece insanlar n de il, Türk topluluklar n n veya yerle im bölgelerinin de ç w ad verilen koruyucu cinleri vard. ki bölgenin halk birbiriyle sava rsa, onlar n cinleri de kendi halk n korumak için aralar nda çarp rlar, cinlerden hangi taraf galip gelirse, onlar n korudu u halk da zafer kazanm olurdu (Ka garl 1986: III, 225). Anadoludaki inan a göre de her yerin belli cinleri vard r. Yabanc 136

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar cinler ba ka yerlerde bar namazlar (Taner 1983: 14). Bunlar da t pk insanlar gibi sava p birbirini öldürürler slamiyetin Türkler aras nda yayg nla mas ndan sonra Kur an- Kerimdeki cinlerle ilgili çe itli ayetler, gelenekteki bu kabullerin dini bir dayanak bulmas n sa lam t r. Kur ana göre cinler, k ile ate kar m ndan yarat lm, insan n derisinden bile geçebilen, ölümlü, iman etmekle yükümlü, insana sayg göstermesi gereken istedikleri zaman görünme özelli ine sahip varl klard r. Dinsiz ya da Müslüman olabilirler. syanc olanlar kötü cinlerdir ki bunlara eytan da denir. eytanlar n en kötüsü ise blistir. Bunlar insanlar n yak n geçmi ini ve gelece ini bilebilirler (Bilmen tarihsiz: Ayet: 55-15, 15-27, 46-29, 30-31, 72) Görüldü ü gibi slamiyetin onaylad cin inanc, daha önce çok çe itlili e ve i levselli- e sahip ola anüstü varl klar n yerini alm, onlar asimile etmi, ya da onlar kendi bünyesine katarak çerçevesini geni letmi tir. (Çobano lu 2003: 131). Sözlü gelenekteki cin-peri anlat lar ndaki pek çok motif, Kur anda verilen bilgilerle örtü ürken, baz efsane motifleri de bunlarla kar m ortaya yeni bir inan lar dizisi ç km t r. Konuya t p bilimi aç s ndan k saca bakarsak, görünmeyen varl klar n gerçekli ini reddeden psikoloji, bunlarla kar la t n ileri süren insanlar n hasta oldu unu söylemektedir. llisiyon veya halucination terimleriyle ifade edilen bu tür anlat lar objelerden gelen enerjinin, duyu organlar n etkileyerek bir dürtü yaratmas, ancak olu an hayallerin herhangi bir nedenle hatal olarak alg lanmas (illusion), ortada bir nesne bulunmad halde, sensoniyel bir alg olarak d ar vuran mental bir hayali alg lama (hallucination) eklinde tarif edilmektedir (Adasal 1977: 73). Yine psikiyatriye göre tabiat üstü varl klarla evlendi ini dü ünme bir ak l ve ruh hastal belirtisi, yani fonksiyonel ya da organik psikozlar n semptomlar d r. Bu psikozlar n içinde izofreni ve paranoya say labilir. ayet bu duruma ba kalar da inan yorsa bu psikiyatride yarg lama bozuklu u olarak adland r l r (Adasal 1977: 427-432). Halk bilimi aç s ndan konu de erlendirildi inde, inanç alan ndaki verilerin pozitif bilimlerdeki yöntemlerle incelenemeyece i görülür. Toplumlar n kültürel çevresi dedi imiz dil, din, bilgi, inanç sistemleri gibi kavramlar n kendilerine ait özel ara t rma, s n fland rma, analiz, sentez yöntemleriyle ortaya konmas gerekmektedir. Bu yaz da tabiat üstü varl klar inançlar çerçevesi içinde ele al nd ndan konu bu ba lamda irdelenecektir. 137

bilig, K / 2005, say 32 nançlar do rulu u s nanabilen kavramlar olmay p sadece bir do ru sunma durumu ve bir tasar md r. Onlar n mutlaka bir gerçe e uygun olmas gerekmez. Bu yüzden masallardan metafizi e kadar bütün hayal ürünlerini kapsarlar. nanç bilginin bitti i yerde ba lar. nsanlar bilmediklerini hayal gücüyle tan mlamaya çal rlar. Pratikte denetlenen inanç inanç olmaktan ç kar, bilgi olur (Hançerlio lu 1975: 269). Diyebiliriz ki bilgi yetersizli i insanlar n inançlara yönelmesi için bir itici güçtür. Ayr ca insandaki hayal gücü de s n rs z ve sonsuz bir özgürlü e sahiptir. Bu durum bilinmeyenin çe idini artt rarak inanç tablosunu zenginle tirir. nanç mekanizmas n n yap s nda bilinmeyene bilinenin özelliklerini yak t rma yani bir çarp tma ve yans tma i lemi de vard r. Ola anüstü varl klar n ekillerini bilemedi imiz için, onlar tan d m z modeller olan insan veya hayvan eklinde tasvir etmemizin temelinde bu yans tma i leminin oldu unu söyleyebiliriz. Bilinmeyen bir zaman içinde, bilinmeyen bir olay n ortaya ç kmas ndan sonra do an bir inanç ögesi belli bir zaman sonra toplumun genelinde kabul görerek ortak inanç unsuru haline gelir (Çelik 1995: 21). Her hangi bir konuya, duruma inanan birey bu inanc n sebeplerini bilmez, bilmeye gerek de duymaz. Onun için önemli olan içinde ya ad toplumun bireylerinin neye inand klar d r. Yani inanç bir duygu ve dü ünce hareketi halinde insan n iç dünyas na hakim olmaktad r (Tatl o lu 2000: 152). Ayr ca inan lar n alt yap s nda onu ekillendiren, sosyolojik, psikolojik, tarihi ve kültürel dinamikler vard r. Her inanç bunlar n bir bile kesidir. Zaman zaman toplumlarda görülen psikolojik bask lar, ekonomik ç kmazlar, dini sapmalar, e itim yetersizlikleri inançlar n eklini de i tirip, derecelerini artt rarak hayat m z n hemen her alan nda kar m za ç kmalar na sebep olurlar. nsanlar n gördüklerini, duyduklar n eksik ve yanl yorumlamalar sonunda kap ld klar birtak m vehimler, bir uyar c y hatal olarak alg lamak, çe itli engellerden dolay yerine getirilemeyen istekleri tatmin arzusu, manevi bir güvence arama ihtiyac, dini bilgi eksikli i, bireyin ba kalar n n gözünde farkl görünme iste i, aç klanmas ndan utanç duyulan olaylar n topluma bildirilmesi zorunlulu u, bilinmeyeni hayal gücüyle tan mlama ve merak cin-peri anlat lar n körüklemektedir. Özellikle cinlerin hayvan eklinde dü ünülmesinin sebebi bunlar n faal kuvveti temsil etmelerinden (Westermarck 1962: 17) ve canl eyler aras nda hayvanlar n en esrarl yarat klar olmalar ndand r 138

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar Günümüzde konuyla ilgili bir an -tecrübe ya ay p ya amad n sordu- umuz ki iler; bunlar görmediklerini art k insanlar n kendilerinin cin oldu unu söyledikten sonra annemden, ninemden, dedemden duydu- uma göre diye ba layarak konuyu peki tirip, do rulay c yeni örnek olaylar anlatt lar. Tespitimize göre tabiat üstü varl klarla ilgili anlat mlar, bu varl klar n kendi mitolojisini ürettiklerinin göstergesidir. Çünkü olaylardaki ola anüstü özellikler mucizesiz inanç yoktur (Malinovski, 1990-73) ilkesini bize hat rlatmaktad r. Ayr ca konuyla ilgili sözlü aktar mlarda ola anüstü varl klar, yerel ya ay n özellikleri içine yerle tirilmi tir. Deniz kenar nda, ormanl k bölgede, bozk rda, da l k yörelerde ya ayanlar tan k olduklar n iddia ettikleri olaylar bölgesel özellikleri yans tarak anlatmaktad rlar. Bu aktar mlarda yörenin co rafyas, dil özellikleri, yeme içme al kanl klar, ya ay ve dünyay alg lay tav rlar dikkat çekici biçimde farkl la r. Mesela Karadeniz bölgesindeki cin- peri hikayelerinin arka plan ile Güney bölgelerimizdeki anlatmalar n arka plan farkl d r. Fakat bütün hikayeleri birle tirici özellik ise hepsinde gerilim, korku, merak unsurlar n n çok yo un olmas d r. Hatta tema bunlar üzerine kuruludur. Bu yüzden cin - peri hikayesi dinleyen çocuklar oldukça etkilenir. Bu anlat lar n mesajlar da vard r. Temiz olmak, temizlik kurallar na uymak, bebeklerin ve lohusalar n sa l na dikkat etmek, bilinip tan nmayan insanlar n ça r lar na kulak vermemek, küçük çocuklar koruyup, kollamak, geç saatlerde her türlü tehlikeye aç k, ss z yerlerde dola mamak, ba bo dola an hayvanlara dikkat etmek, din ve ahlak kurallar na uymak, bunlar n ba l calar d r. Sonuç olarak; cin-peri-cad inanmalar halk kültürü ara t rmalar n n ö- nemli konular ndan biridir. Bu gün sözünü etti imiz ola anüstü yarat klarla ilgili inan ve uygulamalar magazin ara t rmalar nda, özel televizyon kanallar n n pro ramlar nda ele al narak, özellikle genç ku a n ilgi alan içine dahil edilmektedir. Bu varl klarla temasta olduklar n söyleyen, onlar davet edebildiklerini iddia eden, onlardan nas l yararlan laca- n bildi ini ifade eden insanlar vard r. Hayat m z n ak ndaki aksakl klarda bu varl klar n suçlu oldu u dü üncesi yayg nla maktad r. nsanlar çarp p hasta eden, aldatan, kar -kocay ay ran, de erli e yalar m z çal p, saklayan onlard r. Günümüzde popüler hale gelen bu güçlerin her çe idi bilinmezlik, gizlilik dünyas n n vazgeçilmez varl klar olarak ya amaya devam etmektedir. Böylece onlar n geçmi zamanlar n ölü varl klar ol- 139

bilig, K / 2005, say 32 mad klar n, günümüzde yeni fenomenler yaratan, ya ayan folklorik dinamikler oldu unu söyleyebiliriz Kaynakça ACIPAYAMLI, Orhan (1974), Türkiyede Do umla lgili nanmalar n Etimolojik Etüdü, Ankara. ADASAL, Rasim (1977), Medikal Psikoloji, stanbul: Minneto lu Yay n, AKSOY, Ömer As m (1984), Deyimler Sözlü ü II,, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. BALCIO LU, Neriman Refik (1952), Anadoluda Cinler, Periler ve Devlere dair nan lar, Türk Folklor Ara t rmalar, II, 35. BAYRI, Mehmet Halit (1972), stanbul Folkloru, stanbul: Eser Yay. B LMEN, Ömer Nasuhi (tarihsiz) Kur an- Kerim ve Türkçe Meâli Âlisi, Ankara: Akça Yay nlar, 88. BOLAY, Süleyman Hayri (1977), Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlü ü, Ankara: Akça Yay n. BORATAV, Pertev Naili (1984), 100 Soruda Türk Folkloru, stanbul: Gerçek Yay nevi. BORATAV, Pertev Naili (1976), Les Maitres de l espace sauvage, Pratiques et representations de l espace dans les communautes mediterraneennes, Paris: Editions du Sentre National de la Recherche Scientifique CAMPBEEL, Joseph (2000), Kahraman n Sonsuz Yolculu u, stanbul: Kabalc yay nevi ÇEL K, Ali (1995), slam n Kabul veya Reddetti i slam nançlar, stanbul: Beyaz Yay n ÇOBANO LU, Özkul (2003) Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk nançlar, Ankara, Akça Yay nevi. GENÇ, Re at (1999), Türk nan lar ile Milli Geleneklerinde Renkler, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay n. GÖKBEL, Ahmet (1998), Anadolu Varsaklar nda nanç ve Adetler, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay n. GÜNGÖR, Harun - ARGUN AH Mustafa (1991), Gagavuz Türkleri, Tarih-Dil- Folklor ve Halk Edebiyat Ankara: Kültür Bakanl Yay nlar / 1300. HANÇERL O LU, Orhan (1975), nanç Sözlü ü, stanbul: Remzi Kitabevi HANÇERL O LU, Orhan (1994) slam nançlar Sözlü ü, Remzi Kitabevi, stanbul. HJORLE FOR, Rafn Jonson (1990), Ttolls Chifs and Children, Nort Nytt41, Forestillingsverden, Oslo HULUS, Ahmet (1972), Ruh- nsan-cin, Ankara: Yüksel Matbaas, NAN, Abdülkadir (1987), Makaleler ve ncelemeler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay nlar. 140

Duvarc, Türklerde Tabiat Üstü Varliklar ve Bunlarla lgili Kabuller, nanmalar, Uygulamalar NAN, Abdülkadir (1933), Al ruhu hakk nda, Türk, Tarih, Arkeologya ve Etno rafya Dergisi, I-1, Ankara. KARADEN Z, Fikret (1986), Giresun Yöresinde Cin, Peri, Büyü, Cad n n nanç ve Masallara Kat l m, Türk Folklor Ara t rmalar, VII, 80-81 KALAFAT, Ya ar (1993), Gök Tanr nanc ndan Günümüze Kadar Efsunlama tu, tu, tu Uygulamalar, Çukurova Üniversitesi Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Adana. KALAFAT, Ya ar (1999), Do u Anadoluda Eski Türk nançlar n n zleri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi yay n. KA GARLI, Mahmut (1986), Divanü Lügat-it Türk Tercümesi, (Haz rlayan: B. Atalay), III, Ankara: Türk Tarih Kurumu Bas mevi. KOCA, Salim (2000), Türk Kültürünün Temelleri II, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon: Fen-Edebiyat Fakültesi Yay n KOÇU, Re at Ekrem (1962), T rnova Cad lar, Türk Folklor Ara t rmalar, Say 154 MAL NOWSK (1990), Büyü, Bilim ve Din, Ankara: Kabalc Yay n ÖGEL, Bahattin (1975), Türk Mitolojisi II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay n ÖNAL, Mehmet Naci (1998), Romanya Dobruca Türkleri, Ankara: Kültür Bakanl Yay n ÖZBA, Hasan (1967), Yozgatta Congoloz, Türk Folklor Ara t rmalar, Say 12 SABR, Melâhat (1933), Cinler, Halk Bilgisi Haberleri, Y l 3, Say 29 SAYGI, Osman (1962), Cad lar ve Cad c lar, Türk Folklor Ara t rmalar, VII, 150 AK R, Sabri (1939), Muhtelif Ruhlar Hakk nda, Halk Bilgisi Haberleri, Say 98 TANER, Nuri (1983), Halk nanmalar nda Cin ve Cin Tutma, Türk Folkloru, IV, 43 TANYU, Hikmet (1967), Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Ankara: lahiyat Fak. Yay n, TATLIO LU, Durmu (2000), Türkmen Ir mlar (Halk nançlar ) Cumhuriyet üniversitesi. lahiyat Fakültesi Dergisi, Sivas, Say 4, TEZEL, Naki (1968), Türk Halk Edebiyat nda Masal, Türk Dili, Halk Edebiyat Özel Say s, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay n, Say 207 TÜRK D L VE EDEB YATI ANS KLOPED S (1977), Cin Maddesi, stanbul: Dergâh Yay n, II. ÜLKÜTA IR, M. akir (1933), Cinler ve Periler, Halk Bilgisi Haberleri, Y l 3, Say 28 V NGER; Ronald Grambo, (1964-65) The Lord Forest and Mountain Game in the Recent Folk Traditions of Norway, Fabula, 7. Band, Berlin YILMAZ, Mithat (1967), Elaz da El Kar s nanmas, Türk Folklor Ara t rmalar, Say 215 WESTERMARCK (1962), slam Medeniyetinde Puta Tap nma Devrinden Artakalan tikatlar, Cin, Ankara: Yeni Matbaa 141

bilig, K / 2005, say 32 Kaynak Ki iler B LEN, Ümmühan (1926 Ödemi, Zeytinova do umlu, Okur yazar de il, ev han m, derleme tarihi 1989). DUVARCI, Yüksel (1945 Bey ehir, Bay nd r Köyü do umlu, ortaokul mezunu, çiftçi, derleme tarihi 2001). FAKIO LU;Binnaz, (1928 Tire do umlu, lkokul mezunu, ev han m, derleme tarihi, 1989). FARSAK, Mustafa (1935 Anamur, Bozyaz do umlu, ilkokul mezunu, serac, derleme tarihi 2000). GÜRLER, Lütfiye, (1955 Ankara, Elmada do umlu, ilkokul mezunu, temizlikçi, derleme tarihi 2002). SANCAK, Safinaz, (Do um tarihi bilinmiyor, Sürmene Güne ara köyü do umlu, ev han m, derleme tarihi 1993). ÜNLÜ, Ahmet, (1950 Bursa do umlu, ortaokul mezunu, berber, derleme tarihi, 1990). ZAYIF, Hamdi, ( stanbul, Tuzla do umlu, i çi, okur yazar, derleme tarihi 1999) KAPILIO LU, Ay e (Tire do umlu, lkokul mezunu, ev han m, derleme tarihi 2000). 142

Supernatural Beings and Beliefs Concerning Them Assist. Prof. Dr. Ay e Duvarc * Abstract: There are many beliefs in and applications of beings that are not defined but believed to have supernatural, secret powers in the oral narratives of Turkish folk tales. Even though these beings are generally known as genies, fairies and witches some of them have names such as Kara Koncolos, Congolos, Karakura, Kara-Kor ak, Kamos, Kay Ayak, At Binen Cin, Çar amba Kar s, A rl k and Albast. This article talks about the identities of these mysterious beings, the environment they live in, their relationship with each other humans and avoiding the harms they can get from each other. At the same time this article also studies how these beings were identified as earth-water spirits, their position in the Islamic era, their identification as genie in the Koran and how they were studied through psychology with the influence they had on the human mind. Finally the topic has been evaluated through folk studies and it has been concluded that beings of this kind have been seen in Eastern and Western cultures through frames of similar beliefs. Key words: Supernatural beings, Anatolia, beliefs concerning supernatural beings. * Ba kent Üniversity, Fac. of Letters, Department of the Turkish Language and Litterature / ANKARA e-mail: ayduvarci@mynet.com bilig Winter / 2005 Number 32: 125-144 Ahmet Yesevi University Board of Trustees

Sverxestestvenn e su estva i svwzann e s nimi ponwtiw, verovaniw i deystviw u türkov Ayþe DUVARDJÝ, k.n., do]ent Rezüme: Sredi ustn x rasskazov v türkskoy narodnoy folkloristike est# mnojestvo verovaniy i deystviy, svwzann x s neizvestn mi su estvami, imeü ix sverxestestvenn e osobennost i tayn e sil. Oni izvestn pod ob im nazvaniem djin, peri l je ved#ma. No est# i otdel#n e imena, takie kak karakonsolos, karakura, karakorþak, kamos, kay m awk, at binen djin, çarþamba kar s, ag rl k i albast. V +toy stat#e rasskaz vaetsw ob +tix tainstvenn x su estvax, ix srede, vzaimootnoþeniwx mejdu soboy i s lüd#mi i tom, kak za itit#sw ot n x. V dannoy rabote opredel ets mesto +tix su estv, imenuem x v doislamskiy period zemn m i vodwn m duxam, ukaz vaets na upominanie ix v Korane pod nazvaniem djin i rasskaz vaetsw o x psixologiçeskom vliwnii na lüdey. Tema rassmatrivaetsw s toçki zreniw folkloristiki. Avtor ukaz vaet na to, çto skazaniw ob +tix su estvax v vostoçn x i zapadn x kul#turax predstaüt pered nami v sxojix formax verovaniy. Klüçev e slova: sverxestestvenn e su estva, Anatoliw, verovaniw, svwzann e s sverxestestvenn mi su estvami Un vers tet Ba kent - ANKARA e-mail: ayduvarci@mynet.com bilig z ma 2005 výpusk: 32: 125-144 Polnomoçnýy Sovet Universiteta m. Axmeta Wsavi