YÜKSEK VERĠMLĠ DÜVE VE ĠNEKLERDE PERĠPARTURĠENT DÖNEMDE PROPĠLEN GLĠKOL VE MONENSĠN DESTEĞĠNĠN REPRODÜKTĠF PARAMETRELER ÜZERĠNE ETKĠSĠ

Benzer belgeler
Kan NEFA (nonesterified fatty acids ) yükselir. (asetoasetat, β-hidroksibütirat ve. Laktasyon başlangıcında yüksektir

Süt sığırı işletmelerinde gizli tehdit Hipokalsemi, Jac Bergman, DVM, 28 Ekim 2017

SÜT İNEKLERİNDE GEÇİŞ DÖNEMİ YAĞLI KARACİĞER SENDROMU VE KETOZİS

Mustafa KABU 1,Turan CİVELEK 1. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıklar Anabilim Dalı, Afyonkarahisar

SÜT İNEKLERİNDE GEÇİŞ DÖNEMİ VE METABOLİK HASTALIKLAR

Ruminant GEÇİŞ DÖNEMİ SÜT SIĞIRLARINDA KULLANILAN FARKLI ENERJİ KAYNAKLARI

Enerji ve Protein Beslemesiyle İlgili Metabolik Problemler

SÜT HUMMASI (Milk Fever-Parturient Paresis)

Karaciğer koruyucu DAHA İYİ DAHA SAĞLIKLI, DAHA İYİ VERİMLİ SÜRÜLER İÇİN HEPALYX

SÜT SIĞIRLARININDA LAKTASYON BESLENMESİ. Prof. Dr. Ahmet ALÇİÇEK EGE ÜNİVERSİTESİ

Kuru Dönem ve Geçis Dönemi

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

NUTRI -PASS. Amonyak ve çözünebilir protein bağlayıcı DAHA İYİ

SÜT HUMMASI HİPOKALSEMİ-MİKS YETMEZLİK

Rumen Kondisyoneri DAHA İYİ BY-PASS PROTEİN ÜRETİMİNİ VE ENERJİ ÇEVRİMİNİ ARTTIRMAK, RUMEN METABOLİZMASINI DÜZENLEMEK İÇİN PRONEL

SÜT ĐNEKLERĐNDE DÖNEMSEL BESLEME

T.C. ADNAN MENDERES ÜNĐVERSĐTESĐ SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE AYDIN

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

Sığır beslenmesi ile ilgili son gelişmeler. Prof. Dr. İ. İsmet TÜRKMEN Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi

SÜT İNEKLERİNİN BESLENMESİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR. Süt ineklerinin beslenmesini başlıca 4 dönemde incelemek mümkündür.

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

RUMİNANTLARDA KALSİYUM,FOSFOR VE MAGNEZYUM YETMEZLİKLERİ-1

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

Bilgi ve tecrübesi ile kanatlı, büyükbaş ve kültür balıkçılığı sektöründe ürün portföyünü genişleterek büyümesini sürdürmektedir.

AEROBiK VE ANAEROBiK EGZERSiZ

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA CIVCIV IÇIN OVOLYX!

Araştırmacılar. Araştırma İNEKLERDE ÜREME VERİMİ KLİNİK ENDOMETRİTİS

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

Yrd.Doç.Dr. Erdal Balcan 1

RUMİNANT YEM KATKI ÜRÜNLERİ

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

Laktasyonun ilk Döneminde Dikkat Edilecek Hususlar. Prof. Dr. Murat GÖRGÜLÜ

Sunum planı. Hipofiz Epifiz Tiroid Paratiroid ve Pankreas hormonları

Travma Hastalarında Beslenme

Ruminant. Buzağıdan Süt Sığırına Bölüm ll: Sütten Kesimden Düveye Besleme ve Yönetim

LAKTASYON VE SÜT VERİMİ

Normalde kan potasyum seviyesi 3,6-5,0 mmol/l arasındadır.

RUMİNANT RASYONLARINDA MAYA KULLANIMI VE ÖNEMİ

Keton Cisimleri. Prof. Dr. Fidancı

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

Sütten kesme; buzağıdan sağmala olan kritik sürecin yönetilmesi Eile van der Gaast, Marketing Ruminant Global Pazarlama

SIĞIRLARDA KIZGINLIĞIN BELİRLENMESİ VE ÜREME KUSURLARI. Araş. Gör. Koray KIRIKÇI

Adres: Cumhuriyet Bul. No:82 Erboy 2 İşhanı K:6/601 Alsancak /İzmir Telefon: Fax:

BOVİFİT FORTE İLE AVANTAJLARINIZ Optimal laktasyon başlangıcı Yüksek yem tüketimi İyi doğurganlık Yüksek süt verimi Uzun damızlık ömrü

Sıcaklık Stresi Kapınızda

ĠġLETME DÖL VERĠM RAPORU

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

- Çok genel olmayan sağ taraf abomasum yer değiştirmelerinde gözlenen semptomlar biraz daha farklıdır.

SÜT İNEKLERİNDE KETOZİS

BALIKLARDA SİNDİRİM VE SİNDİRİM ENZİMLERİ. İlyas KUTLU Kimyager Su Ürünleri Sağlığı Bölümü. vücudun biyokimyasal süreçlerinin etkin bir şekilde

Süt Sığırlarınının Üremesinde Beslemenin Rolü

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi

LİPİDLER VE METABOLİZMASI

NIRLINE. NIRLINE ile Ham Maddelerinizde Yağ Asidi Tayini, Sürdürülebilir Besleme ile Sizi Geleceğe Taşır!

BESİN MADDELERİ VE SU METABOLİZMASI. Prof.Dr. Seher KÜÇÜKERSAN

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

[embeddoc url= /10/VÜCUT-SIVILARI.docx download= all viewer= microsoft ]

Süt İneklerinde Rumen Korumalı (Bypass) Besin Kullanımının Sebepleri ve Dayandığı Mantık

Beslenmeden hemen sonra, artan kan glikoz seviyesi ile birlikte insülin hormon seviyesi de artar. Buna zıt olarak glukagon hormon düzeyi azalır.

Doğum Sonrası (post-natal) Büyüme

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

BİY 315 Lipid Metabolizması-II. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi

SÜT SIĞIRLARINDA DÖNEMSEL BESLEME VE ÖNEMİ

1. Enerjice zengin besin maddelerinden kimyasal enerji kaynağı olarak yararlanmak. 2. Besin maddelerinden hücrelerin makromoleküllerinin yapı taşı

GEÇİŞ DÖNEMİNDEKİ SÜT İNEKLERİNE RASYONA İLAVE OLARAK VERİLEN NİASİN, KOLİN VE BİOTİNİN BAZI KAN VE SÜT PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

Abalım bir markasıdır

Diyabetin bir komplikasyonu : Yağlı karaciğer hastalığı. Prof. Dr. Kürşad Ünlühızarcı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı

SAĞLIM İNEKLERİN BESLENMESİ

ORGANİZMANIN ÖNEMLİ METABOLİK DURUMLARI

Süt Sığırı. Laktasyon 305 gün Verim 3-8 hafta arasında maksimuma. Laktasyon piki 3-4. aydan 7. aya kadar süt verimi %6-7

Vitaminlerin yararları nedendir?

Çamlı, BioAqua markası altında ürettiği balık yemleri ile müşterilerine çok geniş bir ürün segmenti sunmaktadır. Ağırlıklı olarak üretilen Levrek,

NATURAZYME Naturazyme enzim grubu karbohidrazlar, proteaz ve fitaz enzimlerini içerir.

DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI TRİGLİSERİTLERİN SENTEZİ

Yem Değerlendirme Sistemleri. Pof. Dr. Adnan ŞEHU

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

.. YILI SAĞLIKLI BESLENME KURS PLANI MODÜL SÜRESİ. sahibi olmak * Beslenme Bilimi * Beslenme Biliminin Kapsamı 16 SAAT.

Ruminant BYPASS YAĞLAR HANGİ ÖZELLİKLERİNE GÖRE SEÇİLMELİDİR?

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

SÜT SIGIRLARININ KURUDA KALMA DÖNEMİ

İnekçilikte Döl Verimi ve Meme Sağlığının Önemi

YEMLERDE PARTİKÜL BÜYÜKLÜĞÜ. A.V.Garipoğlu TEMMUZ-2012

YENİ DİYABET CHECK UP

Kanatlılara Spesifik Performans Katkısı

Meme şekli-büyüklüğü ineğin kalıtsal yapısı, yaşı, süt verim düzeyi, laktasyon dönemi ve laktasyon sayısına bağlı olarak faklılık gösterir.

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

Büyükbaşlarda Mineral Emilimi ve Kullanımını Etkileyen Faktörler. Smart Minerals. Smart Nutrition.

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

SPORCULAR İÇİN TEMEL BESLENME İLKELERİ

SÜT SIĞIRLARININ BESİN MADDE İHTİYAÇLARI

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti

Transkript:

T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ YÜKSEK VERĠMLĠ DÜVE VE ĠNEKLERDE PERĠPARTURĠENT DÖNEMDE PROPĠLEN GLĠKOL VE MONENSĠN DESTEĞĠNĠN REPRODÜKTĠF PARAMETRELER ÜZERĠNE ETKĠSĠ Ali ÇELĠK YÜKSEK LĠSANS TEZĠ DOĞUM VE JĠNEKOLOJĠ ANABĠLĠM DALI DanıĢman Prof. Dr. Dursun Ali DĠNÇ KONYA-2017

T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ YÜKSEK VERĠMLĠ DÜVE VE ĠNEKLERDE PERĠPARTURĠENT DÖNEMDE PROPĠLEN GLĠKOL VE MONENSĠN DESTEĞĠNĠN REPRODÜKTĠF PARAMETRELER ÜZERĠNE ETKĠSĠ Ali ÇELĠK YÜKSEK LĠSANS TEZĠ DOĞUM VE JĠNEKOLOJĠ ANABĠLĠM DALI DanıĢman Prof. Dr. Dursun Ali DĠNÇ KONYA-2017

ii

ÖNSÖZ Tez çalıģmamsüresince kolaylaģtırıcı katkıları, önemli tavsiyeleri ve sonlandırılmasında en büyük katkıyı sağlayan değerli danıģman hocam Prof. Dr. Dursun Ali DĠNÇ e, özellikle istatistiksel incelemelerde önemli katkıları olan diğer danıģman hocam Sayın Prof. Dr. Behiç ÇOġKUN a, yapıcı eleģtirileri ve değerli incelemeleri ile sağladığı katkılardan dolayı Sayın Prof. Dr. Ġbrahim AYDIN hocama son olarak sayın jüri üyeleri hocalarıma en içten teģekkürlerimi sunarım. Ali ÇELĠK KONYA, 2017 iii

ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa SĠMGELER VE KISALTMALAR... VĠ TABLOLAR... VĠĠĠ ÖZET. X SUMMARY... XĠĠ 1. GĠRĠġ 1 1.1. Ġneklerin Beslenmesinde Kritik Dönemler 2 1. 1. 1. Kuru Dönemi 2 1. 1. 2. GeçiĢ Dönemi 2 1. 1. 3. Doğum Sonrası Laktasyon Dönemi 4 1. 1. 4. Laktasyon Dönemi ve Enerji Dengesi 4 1. 1. 5. Ġneklerin Beslemesinde Enerji Dengesi 7 1. 1. 6. Negatif Enerji Dengesi ve Kuru Madde Tüketimi 8 1. 1.7. Fizyolojik Negatif Enerji Dengesi 8 1. 1. 8. Patolojik Negatif Enerji Dengesi 9 1. 2. Negatif Enerji Dengesinin Belirlenmesinde Kullanılan Biyokimyasal Metabolik Profil Ġndikatörleri 11 1. 2. 1. EsterleĢmemiĢ Yağ Asitleri 12 1. 2. 3. Keton Maddeler; Beta hidroksi bütirik asit 14 1. 2. 4. Serum Kalsiyum Düzeyi 15 1. 2. 5. Serum Fosfor Düzeyi 15 1. 2. 6. Kan Glikozu ve Değerlendirmesi 16 1. 3. Negatif Enerji Dengesi ve Enerji Metabolizmasının Yönetimi 17 1. 3. 1. Gliserol 18 1. 3. 2. Propilen glikol 19 1. 3. 3. Propiyonik asit 20 1. 3. 4. Dekstroz 21 1. 3. 5. Monensin 21 1. 4. Vücut Kondüsyon Skoru ve Reprodüktif Performans 23 2. GEREÇ VE YÖNTEM 25 iv

2. 1. Barındırma 25 2. 2. Sağım Saatleri, Sağım Sistemi ve Sürü Yönetim Programı 26 2. 3. Yemleme ve Rasyonlar 26 2. 4. Gruplandırma 27 2. 5. Uygulamalar 28 2. 6. Ölçümler/Değerlendirmeler/Uygulamalar/Ġzlemeler 28 3. BULGULAR 31 3.1. Doğum Ģekilleri 31 3.2. Yavru Zarlarının Durumu 32 3.3. Vücut kondüsyon skoru değerlendirilmesi 33 3.4. PP 21. ve 30. Günlerde Rektal Palpasyon ile CL Bulguları 35 3.5. PP Ġlk Östrüs OluĢumu ve Zamanlaması 36 3.6. Doğum-Ġlk Tohumlama Aralığı 38 3.7. Metabolik Profil Testleri, Sonuçları ve Ġstatistiksel Analizleri 39 3.7.1. NEFA Değeri Ölçümü 39 3.7.2. BHBA Değeri Ölçümleri 43 3.7.3. Serum Glikoz Değerleri Ölçümü 46 3.7.4. Serum Kalsiyum Değeri Ölçümü 49 3.7.5. Serum Fosfor Değeri Ölçümleri 52 3.8. Ġlk Tohumlamadaki Gebelik Sonuçları ve Ġstatistiksel Analizleri 55 4. TARTIġMA 58 5. SONUÇ ve ÖNERĠLER 102 6. KAYNAKLAR 104 7. EKLER 112 EK A: Etik Kurul Kararı 112 8. ÖZGEÇMĠġ 112 v

SĠMGELER VE KISALTMALAR AD ALP AST BHBA (β-hba) BUN Ca CaCl 2 CaSO 4 DF Dl ED EYA FDA FSH G(g) GGT GH GnRH IGF IGFBP IU INF-tau KM KMT L LDA LH LPS Abomasum Deplasmanı Alkalen Fosfataz Aspartat Amino Transferaz Beta Hidroksi Bütirik Asit Blood Urea Nitrogen (Kan üre nitrojeni) Kalsiyum Kalsiyum Klorür Kalsiyum Sülfat Dominant Folikül Desilitre Enerji Dengesi EsterleĢmemiĢ Yağ Asitleri U.S. Food and Drug Administration (Amerikan Gıda ve Ġlaç Dairesi) Follicle Stimulating Hormone (Folikül uyarıcı hormon) Gram Gama Glutamil Transferaz Growth hormon (büyüme hormonu) Gonadotropin Releasing Hormone (Gonad hormonlarını salgılatan hormon) Insulin-like growth factor (insülin benzeri büyüme hormonu) Insulin-like growth factor binding protein International Unit (internasyonel ünite) Ġnterferon-tau Kuru Madde Kuru Madde Tüketimi Litre Left Displaced Abomasi (abomasum sola deplasmanı) LuteinleĢtirici Hormon Lipopolisakkaridler vi

Mg Ml MUN Miligram Mililtre Milk Urea Nitrogen (Süt üre nitrojeni) NCS Non Structural Carbohydrates (Yapısal Olmayan Karbonhidrat) NED NEFA Ng NH 4 Cl NH 4 SO 4 Nmol P PG PGF 2 α PP Ppm RDP RS RUP TAG TMR TNF α UYA VKS VLDL Negatif Enerji Dengesi EsterleĢmemiĢ Yağ Asitleri (non esterified fatty acids) Nonogram Amonyum klorür Amonyum Sülfat Nanomol Fosfor Propilen glikol Prostoglandin (PGF2α in prostanoid nomenclature) Postpartum Parts per million (milyonda bir birim) Rumen Degradable Protein (rumende parçalanan protein) Retentio Secundinarum Rumen undegradable Protein (rumende parçalanamayan protein) Triasil-açil-gliserol Total Mixed Ration Tumor Necrosis Factor (Tümör nekrozu faktörü) Uçucu Yağ Asitleri Vücut Kondüsyon Skoru Very Low Density Lipoprotein (Çok DüĢük Yoğunluklu Lipoproteinler) vii

TABLOLAR Sayfa Tablo 2. 1. FreĢ gurubu rasyonu 26 Tablo 2. 2. Doğumhane geçiģ dönemi rasyonu 27 Tablo 2. 3. Kuru dönem rasyonu 27 Tablo 2. 4. Gebe düve rasyonu 27 Tablo 2. 2. Gruplandırma 28 Tablo 3. 1. Ġneklerin ve düvelerin doğum Ģekillerinin skorlaması 31 Tablo 3. 2. Ġneklerde ve düvelerde yavru zarlarının durumu 32 Tablo 3. 3. Ġneklerde ve düvelerde yavru zarları durumlarının ortalama verileri 33 Tablo 3. 4. Ġneklerde VKS verileri 33 Tablo 3. 5. Düvelerde VKS verileri 34 Tablo 3. 3. Ġneklerde PP 21 ve 30. günlerde rektal palpasyon ile CL tespit verileri 35 Tablo 3. 7. Düvelerde PP 21 ve 30. günlerde rektal palpasyon ile CL tespit verileri 36 Tablo 3. 8. Ġnek ve düvelerde Doğum-ilk östrüs oluģma günü 37 Tablo 3. 9. Ġneklerde ve düvelerde Doğum-ilk tohumlama gün verileri 38 Tablo 3. 10. Ġneklerde ve düvelerde P+M+ grubunda NEFA değerleri 39 Tablo 3. 11. Ġneklerde ve düvelerde P+M- grubunda NEFA değerleri 40 Tablo 3. 12. Ġneklerde ve düvelerde P-M+ grubunda NEFA değerleri 41 Tablo 3. 13. Ġneklerde ve düvelerde P-M- grubunda NEFA değerleri 42 Tablo 3. 14. Ġneklerde ve dübelerde P+M+ grubunda BHBA değerleri 43 Tablo 3. 15. Ġneklerde ve düvelerde P+M- grubunda BHBA değerleri 44 Tablo 3. 13. Ġneklerde ve düvelerde P-M+ grubunda BHBA değerleri 45 Tablo 3. 17. Ġneklerde ve düveleride P-M- grubunda BHBA değerleri 46 Tablo 3. 18. Ġneklerde ve düvelerde P+M+ grubunda glikoz değerleri 46 Tablo 3. 19. Ġneklerde ve düvelerde P+M- grubunda glikoz değerleri 47 Tablo 3. 20. Ġneklerde ve düvelerde P-M+ grubunda glikoz değerleri 48 Tablo 3. 21. Ġneklerde ve düvelerde P-M- grubunda glikoz değerleri 49 Tablo 3. 22. Ġneklerde ve düvelerde P+M+ grubunda Ca değerleri 49 Tablo 3. 23. Ġneklerde ve düvelerde P+M- grubunda Ca değerleri 50 Tablo 3. 24. Ġneklerde ve düvelerde P-M+ grubunda Ca değerleri 51 Tablo 3. 25. Ġneklerde ve düvelerde P-M- grubunda Ca değerleri 52 Tablo 3. 23. Ġneklerde ve düvelerde P+M+ grubunda P değerleri 52 Tablo 3. 27. Ġneklerde ve düvelerde P+M- grubunda P değerleri 53 Tablo 3. 28. Ġneklerde ve düvelerde P-M+ grubunda P değerleri 54 Tablo 3. 29. Ġneklerde ve düvelerde P-M- grubunda P değerleri 55 viii

Tablo 3. 30. Ġnek ve düvelerde ilk tohumlama sonucunda elde edilen gebelik verileri 56 Tablo 3. 31. Ġneklerde ve düvelerde gebelik kontrol verilerinin sayısal değerleri 56 Tablo 3. 32. Ġneklerde ve düvelerde gebelik oranları 56 Tablo 4. 1. Ġneklerde doğum Ģekilleri veri analizleri 60 Tablo 4.2. Düvelerde doğum Ģekilleri veri analizleri 60 Tablo 4.3. Ġnek ve düvelerin çalıģma gruplarının ayrı ayrı değerlendirilmesi 60 Tablo 4.4. Ġneklerde RS veri analizleri 61 Tablo 4.5. Düvelerde RS veri analizleri 62 Tablo 4.6. Ġnek ve düvelerin deneme gruplarının (RS) karģılaģtırılması 62 Tablo 4.4. Ġneklerde ve düvelerde yavru zarları durumunun sayısal verileri 63 Tablo 4.8. Doğuma müdahele edilen hayvan sayısı ile R.S insidansı iliģkisi 76 Tablo 4.9. VKS verileri incelemesi 77 Tablo 4. 10. VKS veri analizleri 64 Tablo 4. 11. Ġneklerde ve düvelerde Rektal palpasyon ile CL tespit verileri 68 Tablo 4. 12. Ġnek ve düvelerde PP 30. gün sonunda CL oranları 69 Tablo 4. 13. Ġneklerde ve düvelerde PP 30 gün sonunda VKS kayıpları 70 Tablo 4. 14. Ġneklerde CL kontrol veri analizleri 71 Tablo 4. 15. Düvelerde CL kontrol veri analizleri 71 Tablo 4. 16. Ġnek ve düvelerin deneme gruplarının karģılaģtırılması 71 Tablo 4. 14. Doğum-ilk östrüs oluģma zamanı verileri incelemesi 76 Tablo 4. 18. Doğum-ilk östrüs oluģma zamanı veri analizleri 77 Tablo 4. 19. NEFA değeri incelemesi (0,6 meq/l) 78 Tablo 4. 20. NEFA veri analizleri 79 Tablo 4. 21. BHBA değerleri incelemesi (1-1,2 mmol/l) 81 Tablo 4. 22. BHBA veri analizleri 82 Tablo 4. 23. Glikoz değerleri incelemesi (45-45 mg/dl) 84 Tablo 4. 24. Glikoz veri analizleri 85 Tablo 4. 25. Ca değeri incelemesi (8-12,5 mg/dl) 89 Tablo 4. 26. Ca veri analizleri 90 Tablo 4. 24. P değerleri incelemesi (5,6-6,5 mg/dl) 91 Tablo 4. 28. P veri analizleri 92 Tablo 4. 29. Doğum-ilk tohumlama verileri incelemesi 95 Tablo 4. 30 Doğum-ilk tohumlama veri analizleri 96 Tablo 4. 31. Ġnek ve düvelerde ilk tohumlamada elde edilen gebelik sonuçları 98 Tablo 4. 32. Ġnek ve düvelerde gebelik oranları 99 Tablo 4. 33. Ġneklerde gebelik verileri istatistiksel analizleri 99 Tablo 4. 34. Düvelerde gebelik verileri istatistiksel analizleri 100 ix

ÖZET T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ Yüksek Verimli Düve ve Ġneklerde Periparturient Dönemde Propilen Glikol ve Monensin Desteğinin Reprodüktif Parametreler Üzerine Etkisi Ali Çelik Doğumve Jinekoloji Anabili Dalı YÜKSEK LĠSANS TEZĠ / KONYA-2017 Sunulan tez çalıģmasında; yüksek verimli holstein ırkı düve ve ineklere geçiģ döneminde Monensin ve Propilen Glikol desteğinin enerji dengesi ve bazı reprodüktif parametreler üzerine olan etkisinin araģtırılması amaçlandı. Materyal olarak 60 baģ düve ve 3-6 yaģlarında 60 baģ inek kullanıldı. Hayvanlar kendi aralarında 4 gruba (n=15 düve + n=15 inek) ayrılarak 1. grupdaki (M+P+) hayvanlara doğumdan 1 ay önce 30,4 gr Monensin (+) doğumdan 8 gün önce ve doğum sonrası (PP) 15. günde sabah-akģam 2 kez 400 ml Propilen Glikol verildi. Ġkinci gruptakilere (M-P+) sadece Propilen Glikol, 3. gruptakilere (M+P-) sadece Monensin belirtilen gün ve dozlarda verilirken 4. gruptaki hayvanlar (M-P-) kontrol olarak belirlendi. Hayvanlara doğum esnası, PP 30 ve 60. günlerde görsel olarak VKS (Vücut Kondüsyon Skoru) tayini yapıldı. Doğum Ģekli, Retentio Secundinarum (RS) oluģumu, PP ilk östrüsün oluģma zamanı gözlem, sürü yönetim verileri ve rektal palpasyon bulguları ile belirlendi. PP 10-30 ve 60. günlerde kan örneği alınarak, serum NEFA (EsterleĢmemiĢ Yağ Asitleri), BHBA (Beta Hidroksi Bütirik Asit), glikoz, Ca ve P seviyeleri tayin edildi. Hayvanlar gönüllü bekleme süresinden sonra oluģan ilk doğal östrüslerinde tohumlandı ve gebelikler tohumlama sonrası 28-35 günlerde ultrasonografi ile belirlendi. Yapılan kan analizleri sonucunda inek ve düvelerde, PP 10-30 ve 60. günlerde ölçülen NEFA değerleri sırasıyla P+M+ grubunda 0,75; 0,70; 0,64, P+M- grubunda 0,89; 0,71; 0,6 P-M+ grubunda 1,03; 0.62, 0,53, P-M- grubunda 1,12; 0,75; 0,53 meq/l olarak ölçüldü ve gruplar arası farklılığı önemli bulundu (P<0,05). BHBA değerleri sırasıyla, P+M+ grubunda 1,13; 0,86; 0,73, P+Mgrubunda 1,1; 0,80; 0,67, P-M+ grubunda 1,21; 0,90; 0,76, P-M- grubunda 1,22; 0,76; 0.64 mmol/l olarak ölçüldü ve gruplar arası farklılığın önemli olduğu tespit edildi (P<0,05). Glikoz değerleri sırasıyla, P+M grubunda 46,16; 52,76; 52,63, P+M- grubunda 41,36; 47,27; 55,17, P-M+ grubunda 45,57; 48,4; 51,03, P-M- grubunda 39,93; 44,33; 50,26 mg/dl olarak ölçüldü ve gruplar arası farklılığın önemli olduğu belirlendi (P<0,05). Ca değerleri sırasıyla, P+M+ grubunda 9,19; 9,76; 10,17, P+M- grubunda 10,28; 10,05; 10,58, P-M+ grubunda 10,08; 9,90; 10,39, P-M- grubunda 10,1; 9,87; 10,67 mg/dl olarak ölçüldü ve gruplar arası farklılık önemli bulundu (P<0,05). P değerleri sırasıyla, P+M+ grubunda 5,98; 5,74; 5,86, P+M- grubunda 5,98; 5,99; 6,23, P-M+ grubunda 5,94; 6,12; 6,27, P-M- grubunda 6,07; 6,02; 6,28 mg/dl olarak ölçüldü gruplar arası farklılık önemli olduğu görüldü (P<0,05). Doğum esnasında; PP 30 ve 60, günlerde vücut kondüsyon skorları sırasıyla, P+M+ grubunda 3,63; 3,03; 3,16, P+M- grubunda 3,57; 2,97; 3,13, P-M- grubunda 3,5; 3,0; 3,1, P-Mgrubunda 3,53; 3,03; 3,18 olarak ölçüldü gruplar arası farklılığın önemsiz olduğu belirlendi (P>0,05). Ġneklerde ve düvelerde doğum Ģekilleri üzerine yapılan araģtırmada gruplar arasında farklılık önemsiz bulundu (P>0,05). Retentio secundinarum insidansı, P+M+ grubunda ineklerde %13, düvelerde %26, P+M- grubunda ineklerde %20, düvelerde %33, P-M+ grubunda ineklerde; %26, düvelerde %33, P- M- grubunda ineklerde %40, düvelerde %26 olarak hesaplandı ve gruplar arasında farklılık önemsiz bulundu (P>0,05). Postpartum 30. gün sonunda siklik hayvanların insidansı P+M+ grubunda ineklerde %80, düvelerde %60, P+M- grubunda ineklerde %80, düvelerde %53,3, P-M+ grubunda ineklerde %66,6, düvelerde %80, P-M- grubunda ineklerde %66,6, düvelerde %53,3 olarak hesaplandı ve x

gruplar arası farklılığın önemsiz olduğu tespit edildi (P>0,05). Doğum-ilk östrüs verileri P+M+ grubunda ineklerde 24,6, düvelerde 33,2, P+M- grubunda ineklerde 27,27, düvelerde 35, P-M+ grubunda ineklerde 26,53, düvelerde 34,63, P-M- grubunda ineklerde 31, düvelerde 35,27 gün olarak gözlemlendi ve gruplar arasında farklılık önemli bulundu (P<0,05). Doğum-ilk tohumlama verileri P+M+ grubunda ineklerde 72 gün, düvelerde 77,13 gün, P+M- grubunda ineklerde 76,6 gün, düvelerde 78,33 gün, P-M+ grubunda 76,87 gün, düvelerde 81,6 gün, P-M- grubunda ineklerde 78,2 gün, düvelerde 82,07 gün olarak belirlendi ve gruplar arası farklılığın önemli olduğu görüldü (P<0,05). Ġneklerde doğum ilk-tohumlama aralığı düvelere göre daha kısa olduğu gözlendi. Doğumilk tohumlama sonucunda elde edilen gebelik verileri, P+M+ grubunda ineklerde %73,3, düvelerde %60, P+M- grubunda ineklerde %73,3, düvelerde %60, P-M+ grubunda ineklerde %47,6, düvelerde %53,3, P-M- grubunda ineklerde %53,3, düvelerde %53,3 olarak hesaplandı ve gruplar arası farklılık önemli bulundu (P<0,05). Sonuç olarak, yüksek süt verimine sahip düve ve ineklerde geçiģ döneminde propilen glikol ve monensin desteğinin RS insidansını ve erken laktasyon döneminde VKS kaybını azalttığı, doğumilk östrüs, doğum-ilk tohumlama aralığını kısalttığı ve ilk tohumlamada gebelik oranını artırdığı belirlendi. Ayrıca erken laktasyon döneminde negatif enerji dengesini kompanze etmede propilen glikolün kullanımının monensine göre daha etkili olduğu tespit edildi. Anahtar Kelimeler: Gebelik oranı; Monensin; Propilen glikol; Süt sığırları. xi

SUMMARY REPUBLIC of TURKEY SELCUK UNIVERSTY HEALT SCIENCES INSTUTE Effects of Propylene Glycol and Monensine Supplementation on Reproductive Parameters in High Yielding Dairy Heifers and Cows Ali Çelik Departman of Obstetricsand Gyneacolog MASTER THESĠS / KONYA-2017 The aim of presented study was to investigate the effects of Monensin and Propylene glycol support given in the transitional period on energy balance and some reproductive parameters in high yielding Holstein heifers and cows. Sixth heifers and 60 cows aged 3-6 years were used as material. The animals were divided into 4 groups (n=15 heifers + n=15 cows in each group). In the Group-I (M+P+) heifers and cows were given 30.4 g Monensin one month prior parturition and 400 ml Propylene Glycol once 8 days before parturition and twice (in the morning and in the evening) on the 15th day postpartum. Animals in the Group-II (M-P+) received only Propylene Glycol, in the Group-III (M+P-) received only Monensin in the predetermined dose on certain days and in the Group-IV (M-P-) were defined as a control group. BCS was visually determined at the calving time, on the 30th and 60th days of lactation. Course of calving, retentio secundinarum, time of the first postpartum estrous were identified by using observations, DairyPlan C21 software data and rectal palpation findings. Serum NEFA, BHBA, Glucose, Ca and P levels were determined in blood samples obtained on postpartum 10-30 and 60th days. The animals were artificially inseminated on the first natural estrus after the voluntary waiting period and the pregnancies were diagnosed by ultrasonography between 28th-35th days after insemination. The blood tests performed revealed NEFA values measured on the 10-30th days and 60th day in heifers and cows to be 0,75; 0,70 and 0,64; respectively in the P+M+ group, 0,89; 0,71 and 0,6 respectively in the P+M- group, 1,03; 0,62 and 0,53, respectively in the P-M+ group and 1,12; 0,75 and 0,53 meq/l respectively in the P-M- group, the difference between the groups was significant (P<0,05). BHBA levels were 1,13; 0,86 and 0,73, respectively in the P+M+ group, 1,1; 0,80 and 0,67, respectively in the P+M- group; 1,21; 0,90 and 0,76; respectively in the P-M+ group and 1,22; 0,76 and 0,64 mmol/l, respectively in the P-M- group, the difference between the groups was significant (P<0,05). Glucose values were 46,16; 52,76 and 52,63, respectively in the P+M group, 41,36; 47,27 and 55,17, respectively in the P+M- group, 45,57; 48,4 and 51,03, respectively in the P-M+ group and 39,93; 44,33 and 50,26 mg/dl, respectively in the P-M- group, the difference between the groups was significant (P<0,05). Ca levels were 9,19; 9,76 and 10,17, respectively in the P+M+ group, 10,28; 10,05 and 10,58, respectively in the P+M- group, 10,08; 9,90 and 10,39, respectively in the P- M+ group and 10,1; 9,87 and 10,67 mg/dl, respectively in the P-M- group, the difference between the groups was significant (P<0,05). P levels were 5,98; 5,74 and 5,86, respectively in the P+M+ group, 5,98; 5,99 and 6,23, respectively in the P+M- group, 5,94; 6,12 and 6,27, respectively in the P-M+ group and 6,07; 6,02 and 6,28 mg/dl, respectively in the P-M- group, the difference between the groups was significant (P<0,05). BCS during the delivery and on the 30th and 60th days postpartum were 3,63; 3,03; 3,16, respectively in the P+M+ group, 3,57; 2,97; 3,13 respectively in the P+M- group, 3,5; 3,0; 3,1, respectively in the P-M- group and 3,53; 3,03; 3,18, respectively in the P-M- group; no significant difference was found between the groups (P>0,05). Analysis of the course of calving among cows and heifers revealed a non significant difference xii

between the groups (P>0,05). The incidence of RS was 13% and 26%; 20% and 33%; 26% and 33%, and 40% and 26% in cows and heifers, respectively in the P+M+, P+M-, P-M+ and P-M- groups, respectively with no significant difference between the groups (P>0,05). The incidence of cyclic animals at the end of postpartum 30th day was 80% and 60%; 80% and 53.3%; 66.6% and 80% and 66,6% and 53,3%, respectively in cows and heifers in the P+M+, P+M-, P-M+ and P-M- groups, respectively with no significant difference between the groups (P>0,05). Calving to first estrus interval was 24,6 and 33,2; 27,27 and 35; 26,53 and 34,63, and 31 and 35,27 days in cows and heifers, respectively in the P+M+, P+M-, P-M+ and P-M- groups, respectively with a significant difference between the groups (P<0,05). Calving to first insemination interval was 72 and 77,13 days, 76,6 and 78,33 days, 76,87 and 81,6 days, and 78,2 and 82,07 days, respectively in cows and heifers, respectively in the P+M+, P+M-, P-M+ and P-M- groups, respectively with a significant difference between the groups (P<0,05). Calving to first insemination interval was observed to be shorter in cows compared to heifers. First service pregnancy rate was calculated to be 73,3% and 60%; 47,6% and 53,3% in cows and heifers, respectively in P+M+, P+M-, P-M+ and P-M- groups, respectively with a significant difference between the groups (P<0,05). In conclusion, propylene glycol and monensin support in the transitional period in high yielding Holstein dairy heifers and cows was found to decrease the incidence of RS and BCS loss in the early lactation period, shorten the calving to first estrus and calving to first insemination interval, and increase first service pregnancy rate. In addition, propylene glycol was found to be more efficient in the compensation of the negative energy balance in the early lactation period compared to monensin. Key Words: Pregnancy rate; Monensin; Propylene glycol; Dairy cattle. xiii

1. GĠRĠġ Tüm memeli canlılar gibi süt inekleri de evcilleģtirilmeden önce sadece kendi yavrusunu geliģtirebilecek miktarda süt vermekte iken genetik çalıģmalar çeģitli bilimsel müdahaleler ve modern bakım-besleme yöntemleri kullanarak yüksek süt verim kapasitesine sahip hayvanlar haline getirilmiģtir. Bunun sonucu olarak hayvanların metabolizmaları normal sınırlar dıģına çıkmaya zorlanmıģtır. Besleme ile ilgili uygulamalar da buna paralel olarak değiģmiģtir. Günümüzde kaba yeme dayalı doğal besleme yerine sindirimi zorlayan ve neredeyse alt üst eden düzeyde konsantre yemlerle beslemeyle birlikte hayvanlar yağ gibi yem maddelerini yemek zorunda bırakılmıģtır. Yüksek süt verimine bağlı bu değiģiklikler sonucu süt ineklerinin metabolik hastalıklara karģı olan eğilimi artmıģ ve döl verimi ile ilgili önemli problemler yaģanmaya baģlanmıģtır (Yavuz 2008). Bir ineğin sağlıklı olabilmesi metabolizmanın fizyolojik sınırlar içerisinde olmasına bağlıdır. Ancak yüksek süt verimli ineklerde laktasyonun erken döneminde oluģan negatif enerji dengesi bu duruma pek izin vermez. Negatif enerji ve reprodüktif parametrelerin optimum sınırlardan sapmasına neden olur. Bu yüzden geçiģ döneminde negatif enerji dengesi ve metabolik hastalıkların kontrolü gereklidir. Metabolik hastalıklar kompleks yapıda olup her biri bir diğerine refakat edebilir. Örneğin hipokalsemiye yakalanan bir inekte 4 kat daha fazla retensiyo sekundinarum oluģtuğu ve 16 kat daha fazla ketozis geliģtiği bilinmektedir. Süt ineğinin performansını olumsuz etkileyen baģlıca metabolik hastalıklar arasında; yağlı karaciğer sendromu, ketozis, hipokalsemi ve rumen asidozisi bulunur. Bu hastalıkları baģarılı bir Ģekilde azaltan geçiģ yönetimi ve yemleme programlarıyla süt verimi ve üreme performansı yükseltilebilir. Sunulan bu çalıģmada yüksek süt verimine sahip düve ve ineklerde periparturient dönemde yapılan propilen glikol desteği ve yavaģ salınımlı monensin tablet kullanımının gibi müdahalelerin bazı reprodüktif performans parametrelerine ve metabolik profil parametrelerine olan etkileri incelenmiģtir. 1

1. 1. Ġneklerin Beslenmesinde Kritik Dönemler 1. 1. 1. Kuru Dönemi Kuru dönem besleme ve yönetim stratejileri, erken laktasyon döneminde oluģan problemlerin çoğunun kaynağını oluģturduğundan günümüzde ciddi derecede önem kazanmıģtır. Doğumuna 1 hafta kalan ineklerin kuru madde tüketiminde yaklaģık %30 lara varan azalmalar olur. Bu iģtahsızlık doğumdan sonrada devam etmektedir. Doğumun 1 hafta öncesinden doğum sonrası laktasyonun baģlaması ile risk katlanarak devam etmektedir. Kuru dönemin iyi yönetilmesi süt ve döl veriminde artıģ sağlar. Ayrıca erken laktasyon döneminde olası muhtemel metabolik problemleri azaltır veya daha hafif atlatılmasını sağlar. Kuru dönem beslemesi2 evreye ayrılabilmektedir. Ġlk evre; hayvanın kuruya çıktıktan sonraki 4-5 haftadır. Bu dönemde ineklerin yağlandırılmaması en temel prensiptir. Ayrıca rumen ve meme dokusunun da beslenme eksikliği olmadan dinlendirilmesi amaçlanır. Ġkinci dönem ise gebeliğin son 3-4 haftasını kapsar. Bu dönem geçiģ döneminin ilk ayağını oluģturmaktadır ve laktasyon dönemi performansı bakımından çok önemlidir (Jorritsma 2003). 1. 1. 2. GeçiĢ Dönemi Süt ineklerinde bütün yaģamı boyunca alınan verim iyi bir bakım-besleme ve özellikle iyi bir geçiģ dönemi yönetimine bağlıdır. GeçiĢ dönemi doğumdan 2-4 hafta öncesinden baģlayarak doğumdan sonraki 3-4 haftayı kapsayan dönemdir. GeçiĢ döneminde iyi bakım-besleme programı yapılması genel olarak; Rumen mikroflorasını laktasyon dönemi beslemeye uygun hale getirir Doğumdan sonra kuru madde (KM) tüketiminde daha hızlı bir artıģ olmasını sağlar Klinik ve subklinik hipokalsemi riskini azaltır Karaciğer yağlanması ve ketozise karģı önlem alınmasını sağlar 2

Subklinik hipokalsemiyi önleyerek retentio secundinarum, metritis, prolapsus uteri ve abomasum deplasman riskini azaltır Ġmmun sistemi güçlendirerek mastitis, metritis, laminitis ve diğer enfeksiyonlara karģı direnci arttırır (Yavuz 2008). Bu dönemde karģılaģılan ilk ve en önemli problem süt üretimi için gerekli enerji ihtiyacının doğumla birlikte en üst seviyeye çıkmasıdır. Doğum sonrası sağlıklı bir sığır %26 oranında daha fazla enerjiye ve %25 daha fazla proteine ihtiyaç duyar. Bunun sonucu olarak erken laktasyon döneminde negatif enerji dengesi (NED) oluģma riski vardır. Sütçü sığırlarda geçiģ döneminde önemli endokrin ve metabolik değiģimler meydana gelir. Gebeliğin sonuna doğru besinsel ihtiyaçlar fötüsün ve meme dokusunun geliģimini desteklemek için artar. Bu dönemde karaciğer, süt üretimine bağlı artan glikoz ihtiyacını karģılamak ve adipoz dokulardan mobilize olan (yağ mobilizasyonu) aģırı miktardaki NEFA yı iģlemek için hızlı bir Ģekilde adapte olmak zorundadır. Enerji eksikliği fark edilir düzeyde olduğunda insülin hassasiyeti ve iģtah azalır. Bu dönem süt sığırlarının birçoğunda, karaciğer hücrelerinde yağ birikmesi ile yani yağlı karaciğer sendromu ile sonuçlanır. Yüksek verimli sütçü sığırlarda laktasyonun ilk dönemindeki yem tüketim kapasitesi diğer dönemlere göre daha düģüktür. Bu nedenle gerekli enerjinin %25-30 u endojen enerji kaynaklarından (adipoz doku) sağlanmak zorundadır. Doğumdan sonra enerji gereksinimindeki ani artıģ yemlerle karģılanamaz ve hayvan bu dönemde NED ye girer. Hayvan bu enerji yetersizliğini vücudun depo enerji kaynakları ile gidermeye çalıģır. Bu durumun giderilememesi halinde çeģitli problemler ortaya çıkar. GeçiĢ dönemi hastalıkların görülme oranı ve sıklığındaki artıģın yüksek olmasının baģlıca nedenleri arasında; a. Yüksek kondüsyonda kuruya çıkarma: Laktasyonun son döneminde; pozitif enerji dengesinin hakim olduğu süreçte eğer doğru bir yönetim yapılmazsa Vücut kondüsyon skoru (VKS) kontrolsüz bir Ģekilde artar ve yüksek VKS ye sahip (yüksek adipoz dokuya sahip) obez inekler kuruya çıkmıģ olurlar. Yüksek VKS li inekler geçiģ döneminin ikinci yarısı için 3

yani laktasyonun baģladığı erken postpartum dönemde metabolik hastalıklar için büyük risk taģırlar. b. Gıda(enerji) alımındaki azalma: GeçiĢ döneminin geneline yayılan Kuru Madde Tüketimi (KMT) ndeki azalma kondüsyon kaybına neden olarak vücut rezervlerini de azaltır ve bu durum doğum sonrası oluģan negatif enerji dengesine adaptasyon mekanizmasını aksatır. c. Doğuma yakın dönemde ortaya çıkan stress d. Laktasyonun başlaması ile şiddetlenen ve hatta patolojik boyuta ulaşan negatif enerji dengesi sayılabilir. GeçiĢ döneminde hastalıkların görülme oranı ve sıklığındaki artıģ takip eden laktasyon dönemini etkileyen en önemli unsurdur. Postpartum dönem hastalıklar metabolik (yağlı karaciğer, ketozis, abomasum deplasmanı, hipokalsemi, downer cow, subakut rumen asidozu), reprodüktif (güç doğum, retentio sekundinarum, metritis, anöstrüs, kistik ovaryumlar), enfeksiyöz (mastitis) ve ayak hastalıkları (laminitis) olarak sınıflandırılabilir (Adewuyi ve ark 2005, Drackley 2000, Juchem ve ark 2004, Kawamura 2006). 1. 1. 3. Doğum Sonrası Laktasyon Dönemi Doğumdan sonra süt verimi hızla artarak 6-8 hafta gibi bir sürede pik verime ulaģır. Doğum sonrası ineklerin KMT kabiliyeti ya da besin madde alım miktarı, süt verimindeki artıģa bağlı oluģan enerji ve besin maddeleri ihtiyaçlarındaki artıģı karģılayacak düzeyde artıģ göstermez. Çünkü KM tüketimi ancak doğum sonrası 10. haftada pik yapar. GeçiĢ dönemindeki KM tüketimindeki ve enerji alımındaki bu yetersizliğin nedeni, gebeliğin son dönemlerinde hızla artan östrojen hormonu, rumende gram negatif bakteriler tarafından salgılanan endotoksinler (LPS: lipopolisakkaritler) ve azalan rumen hacmidir (Jorritsma 2003). 1. 1. 4. Laktasyon Dönemi ve Enerji Dengesi Laktasyon 3 döneme ayrılarak değerlendirilmektedir. Bunlar, süt veriminin pike çıktığı doğum sonrası ilk 10 haftalık negatif enerji dengesi evresi, KM tüketiminin arttığı ve süt veriminde yavaģ bir azalmanın olduğu ikinci 10 haftalık 4

dengeli enerji evresi, süt verimindeki düģüģün hızlandığı kuru dönemin baģlangıcına kadar olan 10 haftalık dilim, son laktasyon dönemi, pozitif enerji dengesi evresidir. Böylece besleme bakımından laktasyonun ilk 10 haftalık sürecine genel anlamda negatif enerji dengesi hâkimdir. NED nin hakim olduğu bu dönemde inekler enerji gereksinimlerini karģılamak için vücut rezervlerini kullanmaya baģlarlar ve ilk olarak yağların metabolize olması ve mobilizasyonu gerçekleģir. Ġnekler laktasyonun bu ilk 10 haftalık sürecinde vücut rezervlerini kullanarak (VKS bakımından normal bir hayvan için) 50-60 kg kadar kaybedebilirler. Doğumdan önce hızlı geliģen fötüs ve KM tüketiminin bu geliģime nazaran az olması ve doğumdan sonra hızla artan süt verimine karģın KM tüketiminin daha yavaģ artması ED ni bozar. Ġneklerin metabolizmasında bu döneme adapte olmaya yönelik değiģiklikler meydana gelir. Doğum sonrası bu durumu karģılayabilmek için ineklerin gösterdiği uyumluluğa, metabolik ve hormonal değiģikliklere homeorhezis denir. Ġneklerin bu zorlu sürece adapte olamaması sonucunda metabolik hastalıklar oluģmaktadır. Ayrıca bu dönem bir süt ineğinin yaģamı boyunca karģılaģacağı sorunların en büyük dilimini oluģturur. Çok zorlu ve ekonomik açıdan da en çok maliyetli dönem olarak nitelendirilir (Jorritsma 2003). NED sürecinde reprodüktif hormonlar ve reprodüktif organların iģlevleri de baskılanır. Neticede; Uterusun involüsyonu gecikir ve uterus enfeksiyonlarına predispozisyon oluģur, Doğum sonrası siklik aktivitenin yeniden baģlaması gecikir, buna bağlı olarak doğum ilk östrüs, doğum-ilk tohumlama, doğum-gebe kalma ve buzağılama aralığı uzar ve gebelik baģına tohumlama sayısı artar. Oosit ve embriyonun kalitesi ve canlılığı azalır, sonuçta infertilite nedeniyle sürüden çıkarılma oranı artar (Hayırlı ve Çolak 2011). Reprodüktif sağlığı korumak ve oluģan muhtemel problemler ve komplikasyonlarını minimum düzeye indirmek için uyulması gereken peripartum dönem sürü yönetimi ve besleme stratejileri aģağıdaki Ģekilde sıralanabilir. Laktasyonun belirli dönemlerinde süt ineklerinin vücut kondüsyon skorlaması oluģabilecek muhtemel problemlerin önüne geçilebilmesi adına önemli bir kriterdir. Laktasyon sonu dönemde, kuruya ilk çıktığı dönemde, 5

geçiģ döneminin baģladığı dönemde, doğum anında ve doğum sonrası negatif enerjinin hakim olduğu dönemde VKS tayini yapılarak kritik dönemde sürü izlenip besleme stratejisi uygulanır, gerekli tedbirler ve uygulamalar doğrultusunda sağlıklı sürü yönetimi takibi yapılmıģ olur. Rasyonun enerji içeriğinin ve KM tüketiminin artırılmasıyla negatif enerji dengesinin süre ve Ģiddetinin azaltılması sağlanmalıdır. Doğum sonrası besin madde alım miktarı, süt verimindeki artıģa bağlı oluģan enerji ve besin maddeleri ihtiyaçlarındaki artıģı karģılayacak düzeyde artıģ göstermez. Yani süt verim pik düzeyi postpartum 6.-8. haftalar arasında olurken KM tüketimi pik seviyesi postpartum 10. haftadan sonra oluģur. Bu sorunun çözümlenmesi için; rasyona yağ, propilen glikol, propiyonatlar gibi besin maddeleri katılır ve bu Ģekilde rasyonun birim miktarında enerji yoğunluğunu arttırarak erken laktasyon dönemindeki patolojik negatif enerji dengesinin azaltılması hedeflenir. Kuru dönemin son evresinde (son 21-30 gün) ve geçiģ döneminin ilk evresinde; normokalseminin sağlanması ve devam ettirilmesi için rasyona anyonik tuz katılarak katyon-anyon farkının düzenli idrar ph sı ölçümü ile takip edilmesi gerekir. Doğum öncesinde alınan bu tedbirler sayesinde doğum sonrasında oluģacak klinik ve subklinik hipokalseminin büyük oranda önüne geçilmiģ olunur. Doğum sonrası hipokalseminin engellenmesi ile meme baģı sfinkterinin fonksiyonundan, sindirim sisteminin fizyolojik sınırlar içerisinde çalıģması gibi birçok metabolik faaliyetin sekteye uğramaması sağlanır. Amonyağın kandaki konsantrasyonunun artmaması ve üremiyi engellemek amacıyla rasyonda rumende yıkımlanabilir azot kaynaklarının (RDP) belli düzeyde tutulması için, asgari olarak % 35 i rumenden bypasslanan protein kaynaklı (RUP) olmalıdır. Proteinlerin sindirimi sonucu oluģan amonyağın üreaz enzimi ile üreye dönüģtürülüp böbreklerden atılması gerekir. Bu amonyağın detoksifikasyon reaksiyonu enerji gerektiren bir süreçtir ancak laktasyonun erken döneminde ineklerin negatif enerji dengesinde olması ve bu dönemde karaciğerdeki yağlanma sebepli üreaz enziminin aktivitesinin azalması karaciğerdeki amonyağın detoksifikasyonunu geciktirir. Bu 6

metabolik faaliyetler sonucunda artan ve detoksifikasyon iģlemi uzayan amonyak uterusun ph sını düģürerek doğrudan embriyo ve oosit için olumsuz ortam oluģturur. Ayrıca kolay fermente edilebilir karbonhidrat kaynaklarının takip edilmesi yapısal olmayan karbonhidratların (NCS) dengeli olarak rasyonda arttırılması ile insülinotropik etki oluģturulup karaciğerde glikoneogenezisin ve kan glikoz konsantrasyonu artması ve buna bağlı insülin salınımı artması sağlanır. Artan insülin anti-lipolitik aktivite gösterir. Tüm bunlar sonucunda ketozis ve yağlı karaciğer sendromu azaltılır. Gebeliğin maternal kabulü uterus endometriumundaki luteolitik mekanizma ve embriyo tarafından luteolizisi bloke eden antiluteolitik mekanizma arasındaki hassas dengeye bağlıdır. Rasyona esansiyel yağ asitlerince zengin yem maddelerinin katılmasıyla reprodüktif hormon profilinin değiģtirilmesi fertilizasyon sonrası luteolitik etkiyi azaltmak için linoleik asit kullanılarak araģidonik asit seviyesini düģürmek ve prostoglandin sentezini inhibe etmek böylece luteolizisi dizginlemek mevcut gebeliğin erken dönemde devamlılığının sağlanması ile sonuç olarak endometrial lipid bileģiminin değiģtirilmesi sağlanır. Erken embriyonik dönemde embriyonun sentezlediği interferon-tau (gebeliğin 12-24 günleri arasında embriyonun trofoblast hücrelerinde salgılanan ve gebeliğin anne tarafından kabulünü baģlatan bir sitokindir) sayesinde endometrium üzerindeki oksitosin reseptörlerinin downregülasyonu ileve PG lerin sentezinde F 2 den ziyade E 2 ye dönüģümünü sağlayarak endometrial pulsatil prostoglandin sentezi inhibe edilir (Lopez Gatius ve ark 2004). Rasyona dengeli vitamin-mineral katkısıyla metabolik iģlevlerin artırılması ve immun sistemin güçlendirilmesi sağlanmalıdır (Hayırlı ve Çolak 2011, Suriyasathaporn 2000). 1. 1. 5. Ġneklerin Beslemesinde Enerji Dengesi Süt ineklerinin beslemesinde enerji dengesi (ED) tanım olarak; tüketilen enerji (alınan enerji) ile yaģama, gebelik, laktasyon ve büyüme için harcanan enerji arasındaki farktır (Leblanc ve ark 2006). YaĢama payı ve gebelik için enerji 7

gereksinmeleri, süt verimi için enerji gereksinimine oranla çok daha düģüktür. Bu nedenle ED yi belirleyen en önemli iki parametre enerji tüketimi ve süt verimidir. Enerji dengesinin negatif olması vücut rezervlerinin enerji kaynağı olarak kullanıldığını (canlı ağırlık ve vücut kondüsyon kaybına neden olur) pozitif olması ise rezervlerin yenilendiğini yani artırıldığını (canlı ağırlık kazancını ve vücut kondüsyon artıģına sebep olur) ifade eder (Arslan ve Tufan 2010, Grummer 2008, Grummer ve Rastani 2003, Grummer ve Rastani 2004). 1. 1. 6. Negatif Enerji Dengesi ve Kuru Madde Tüketimi Doğumdan önce KM tüketiminde %30 civarında bir azalma meydana gelir. Doğumdan sonraki ilk 3-4 hafta hayvanın KM tüketimi laktasyon dönemindeki pik KM tüketiminden %20-30 daha düģüktür. Bu durum süt veriminin hızla arttığı bu dönemde enerji tüketiminde yetersizliğe ve vücut yağlarının mobilizasyonuna (vücut rezervlerinin kullanılması-katabolik faaliyetlerin baskın olması) neden olur. Yağ mobilizasyonu sonucunda esterleģmemiģ yağ asitleri (EYA-NEFA) oranı artar. Karaciğerde (hepatositlerde) trigliserid birikimine neden olur ve plazma NEFA düzeyinin artması karaciğer yağlanmasını baģlatır. Ġneklerde diğer canlılardan farklı olarak hepatositlerdeki trigliseridlerin çok düģük dansisiteli (yoğunluklu) lipoproteinlere (VLDL) dönüģüm oranı azdır. Yani ineklerin karaciğeri biriken yağdan daha azını uzaklaģtırabilir. Bu durum inekleri karaciğer yağlanmasına yatkın hale getirir (Hayırlı ve Çolak 2011, Yavuz 2008). 1. 1. 7. Fizyolojik Negatif Enerji Dengesi Vücut rezervlerindeki yağlar ve proteinler enerji ihtiyacı olan dokulara taģınır, aynı zamanda bu maddeler karaciğerde süt üretiminde kullanılacak metabolitlere dönüģtürülürler. NEFA lar çok düģük dansisiteli lipoproteinlere dönüģtürülmelerini (VLDL) takiben apoliproteinlere (özellikle apoliprotein b100) bağlanarak kan dolaģımına karıģırlar ve enerji gereksinimi olan dokulara taģınırlar. Sitrik asit siklusuna girerek parçalanır ve ATP üretiminde kullanılacak karbon dioksit ve su açığa çıkar. Fakat daha ileri iģlemler için yeterli yem alımı-besin madde alımı- KM tüketimi ve karaciğerde glikoneogenezis sağlanmalıdır. Ġdame ve süt verimi için gerekli olan enerjinin yemle alınan ve vücut rezervlerince sağlanan 8

enerjiye eģit olduğu durumlarda fizyolojik negatif enerji dengesi Ģekillenir. Ġnekler 6-8 haftaya kadar günde 2,0-2,5 kg vücut ağırlığı kaybederek süt verimlerini idame ettirmeye çalıģırlar. Bu dönemi atlatan ineklerde vücut ağırlığı tekrardan artmaya baģlar (Hayırlı ve Çolak 2011, Overton ve ark 2004, Yavuz 2008). 1. 1. 8. Patolojik Negatif Enerji Dengesi Süt sığırlarında laktasyonun ilk dönemindeki süt üretimi ve bazal metabolizması için gerekli enerji yem alımıyla ve KM tüketimi ile alınan enerjiyi aģar. Enerji giriģi ve çıkıģı arasındaki dengesizlikten kaynaklanan enerji eksikliği yani NED hakim olur. NED hesaplanırken günlük enerji ihtiyacı, vücut ağırlığı, süt kompozisyonu ve süt üretimine bakılarak bu ihtiyaç ortaya konulur (Jorritsma ve ark 2003). Yüksek süt verimine sahip sığırlar geçiģ döneminin ilk haftalarında yani ilk yarısında gerçekleģen fetüsün son büyüme dönemi ve yüksek süt üretimini kapsayan laktasyonun erken dönemlerinde geçiģ döneminin ikinci yarısında NED ne geçerler ve bu gereksinimlerini beslenerek karģılamaya çalıģır. Oysaki bu dönemlerde iģtah azalması problemi vardır ve oluģan fiziki-endokrinolojik sebepler KM tüketimini azaltır. GeçiĢ döneminde doğum öncesi büyüyen fötüsün rumen hacmini daraltması ve artan östrojen hormonu KM tüketiminin azalmasının en önemli sebepleri arasındadır (Butler 2003). Sığırların çoğu karmaģık metabolik adaptasyon mekanizmaları aracılığı ile NED in üstesinden gelmeye çalıģırlar. NED ne karģı metabolik adaptasyonların çoğu organ düzeyinde meydana gelir. Bu nedenle adaptasyonda adipoz doku, karaciğer, iskelet kası ve meme bezleri önemli dokulardır. Ruminantlarda metabolizmanın adaptasyonu ve regülasyonu oldukça karmaģık bir kontrol sistemi ile sağlanır. Adipoz doku ve organ düzeyinde karaciğer önemli metabolik adaptasyon merkezleridir. Metabolizmanın NED e adaptasyonu genellikle organ düzeyinde olmaktadır. Ruminatlarda karbonhidrat rezervlerinin korunması özellikle önemlidir. Bu sınırlı karbonhidrat laktasyonun erken dönemlerinde ve NED sırasında özel öneme sahiptir. Süt üretiminde laktoz sentezi 9

için büyük miktarlarda karbonhidrata ihtiyaç vardır ve süt üretimi için gerekli enerji, glukoneogenezis yoluyla sağlanan glikozdan karģılanır. Ruminantlarda glikoz ihtiyacının önemli bir kısmı rumende sentez edilen uçucu yağ asitlerinden (propiyonik, asetik, bütirik asit) sağlanırken sadece küçük bir kısmı barsaklardan absorbsiyon ile sağlanır. Bu nedenle ruminantlarda dolaģımdaki glikozun önemli bir kısmı karaciğerden glukoneogenezis yoluyla elde edilir (Sevinç ve ark 2002). Yani ruminantlarda hepatik glikoneogenezis için ana substratlar, Ruminal fermentasyondan sağlanan propiyonat Kaslarda seri kontraksiyonlar süresince anaerobik glikolizis neticesinde biriken ve dolaģıma geçen laktik asit (kori dolaģımı) Protein katabolizmasından sağlanan glikojenik aminoasitler Barsaklardan emilip portal dolaģımla direne edilen glikoz Adipoz dokuların lipolizisi sonucunda açığa çıkan gliseroldür. GeçiĢ döneminde karaciğerden salınan glikozun %50-60 nın propiyonattan, %20-30 nun glikojenik aminoasitlerden, %15-20 sinin laktattan ve %2-4 ünün gliserolden sağlandığı bildirilmektedir (Reynolds ve ark 2003). Laktasyonun baģlamasıyla birlikte artan ihtiyaçlardan en önemlisi; sütün sentezlenmesi için gerekli olan glikozdur. Hayvanlar tarafından tüketilen glikoz rumende sindirilerek uçucu yağ asitlerine dönüģtürülür. Bu uçucu yağ asitleri rumen duvarından absorbe edilerek karaciğere gönderilir. Yem tüketimi ve glikoz sentezinde rol oynayan öncül maddelerin alımı yetersiz olduğu durumlarda ihtiyaçları karģılayabilmek için süt sığırları tarafından yüksek oranda yağ vücutlarından mobilize edilmeye baģlar. Vücuttan mobilize edilen ve karaciğere gelen yağ miktarı ilgili doku ve organa gönderim kapasitesinin üzerine çıktığı durumlarda yağlar karaciğerde birikmeye baģlar. Yağların karaciğerde birikmesi sonucunda fonksiyon bozuklukları, kan glikoz seviyesinde düģme, keton cisimlerin miktarında artıģ ve buna bağlı olarak ketozis Ģekillenir. Vücut idamesi ve süt verimi için gerekli olan enerjinin yemler ve doku mobilizasyonundan sağlanamadığı durumlarda, patolojik negatif enerji dengesi (NED) oluşur. Ġki durum söz konusudur ve bunlar Ģöyle özetlenebilir, 10

Enerji kaynağı yetersizliği, doğumdan sonra ineklerin iģtahları ve metabolizmaları normaldir ancak alınan enerji süt üretimi için gereken enerjiyi telafi etmeye yetmez. Ġnekler laktasyona normal baģlar ancak 3-6 hafta sonra süt verimi düģer, vücut kondüsyon skoru kaybı oluģur. Bu form klasik ketozistir. BHBA ve NEFA konsantrasyonları kanda yükselmesine karģın glikoz her zaman düģüktür. Karaciğerde trigliserid, triasilgliserol (triaçilgliserol, TAG) konsantrasyonları düģüktür. Bu formda rumendeki yemlerde yeterli glikoz bulunması (ekstra glikoz kaynağı) durumunda karaciğerin glukoneogenezis kapasitesi yeterli olmaktadır. Ġkinci form, biyokimyasal olarak birinci forma benzer olmasına karģın karaciğerdeki glukoneogenezisin azalması ve metabolizmanın tamamen aksaması ile ilk durumdan tamamen ayrılır. Karaciğer yağlanması (insülin direnci-tip2 ketozis) olarak da tanımlanır. Karaciğerde TAG birikimi, yüksek NEFA, yüksek Hidroksibütirat (BHBA) ve metabolizmanın aksaması ile karakterizedir. Patolojik negatif enerji dengesinin sebep olduğu hastalıklar, hipokalsemi, ketozis gibi metabolik hastalıklar ile enfeksiyoz etkenlerin neden olduğu mastitis, metritis gibi hastalıklardır. Bu hastalıklar reprodüktif parametrelerde ciddi problemlere yol açar. Doğum öncesinde vücut kondüsyonskoru yüksek olan inekler, doğum sonrası kuru madde tüketimi düģüktür. Yem alımının azalması kalsiyumunda daha az alınmasına sebep olacağından hipokalsemiye sebep olur. Rasyonda kaba yem miktarının azaltılması latent asidotik strese (subakut rumen asidozu) ve buna bağlı laminitise neden olur. Doğum sonrası ilk östrus oluģma zamanı gecikir, östrüs belirleme oranları azalır, ilk tohumlama zamanı gecikir ve gebelik baģına tohumlama sayısı artar (Arslan ve Tufan 2010, Hayırlı ve Çolak 2011). 1. 2. Negatif Enerji Dengesinin Belirlenmesinde Kullanılan Biyokimyasal Metabolik Profil Ġndikatörleri Gerek infertilite ve embriyonik ölümler, gerekse kondüsyon kaybı ve süt verimi düģüklüğünde öncelikle iģletmelerde sürü yönetimi ve hayvan refahı koģulları gözden geçirilmeli ve takiben metabolik profil testlerinin yapılması gerekir. Metabolik profil analizlerinde kan örnekleri alma dönemleri; Erken laktasyon; PP 10-20 gün arasında bulunan hayvanlar, 11

Orta laktasyon; PP 50-120. günler arasında bulunan hayvanlar, Kuru dönem; doğumuna 7-10 gün kalan hayvanlar, olarak tarif edilir. amaç; Laktasyon ve kurudaki hayvanlarda metabolik profilin değerlendirilmesinde Sub-klinik asidozis, karaciğer yağlanması, subklinik ketozis Hipokalsemi ve özellikle subklinik hipokalsemi Hipofosfatemi Hipomagnezemi riskini belirlenmesidir. Ayrıca; rasyondaki enerji/protein dengesini irdeleyerek iģletmelerdeki beslenme kaynaklı olası infertilite ve düģük süt verimi için gerekli tedbirlerin alınmasıdır. GeçiĢ döneminde besin öğelerinin fötus ve meme dokusuna akıģı metabolik önceliktir. Bu durum, kas ve yağ dokularının insüline duyarlılıklarının azalmasına neden olur (Hayırlı 2006). Laktogenez ile yağ dokuda lipolizin artması ve lipogenezin azalması, karaciğerde glukogenezin azalması, glukogenoliz ve glukoneogenezin artması, perifer dokularda glikoz kullanımının azalması ve lipit kullanımın artması ve kas dokuda protein yıkımı ile karakterizedir (Reynolds ve ark 2003). Plazma insülin, glikoz, büyüme hormonu ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) seviyeleri düģük, buna karģın plazma glukagon, NEFA ve BHBA seviyeleri yüksek düzeydedir (Hayirlı ve ark 2012). Karaciğer trigliserit (TG) düzeyi yükselmiģ, buna karģın karaciğer glikojen düzeyi azalmıģ durumdadır. Bu metabolik göstergeler vücut rezervlerinin yıkımlandığını ve katabolizmanın baskın durumda olduğunu gösterir. Benzer metabolik profil ketoziste de görülür (Arslan ve Tufan 2010, Hayirli ve ark 2012, Hayırlı ve Çolak 2011). 1. 2. 1. EsterleĢmemiĢ Yağ Asitleri Non-esterifiye yağ asitleri (NEFA) trigliseritlerin ana bileģenleridir. Birçok dokuda enerji kaynağı olarak kullanılır. Klinik ya da subklinik ketozis esnasında kan glikozundaki negatif dalgalanmalara bağlı olarak artan glukagon, kortikosteroidler, ketoģelaminlerin etkinliği hormon duyarlı lipaz sentezinin ve etkinliğinin yükselmesine yol açar. Sonuç olarak bu enzim (lipaz) trigliseritlerin yıkımlanmasına 12

(lipoliz) neden olarak NEFA ve gliserol oluģumunu arttırır. Hepatositlere gelen NEFA burada esterifiye edilir ve tekrar trigliserid formunu alır, bir kısmı trigliserid olarak karaciğerde birikir ve hepatik lipidozisi baģlatır. Esterifiye edilen yağ asitlerinin kalan kısmı yine karaciğerde β-oksidasyon sonucunda Asetyl-CoA ya dönüģür. Acetyl-CoA nın bir bölümü keton cisimcikleri oluģumuna katılır bir kısmında Kreps siklusuna girer (NEFA kuru dönem değeri: 0,4 mmol/l, erken laktasyonda: 0,6 mmol/l). EsterleĢmemiĢ yağ asit düzeyi prepartum dönemde/kuru dönemde enerji dengesinin gösterilmesine yönelik en duyarlı ve en güvenilir NED indikatörüdür. EsterleĢmemiĢ yağ asit düzeyi, doğumdan 2-4 gün önce yükselmeye baģlar ve doğumdan yaklaģık olarak 3 gün sonra en yüksek değere ulaģır. Doğumdan 2-14 gün önce NEFA konsantrasyonunun 0,4 mmol/l olması NED in Ģekillendiğini göstermektedir (LeBlanc 2010, Hayirli ve Çolak 2011). Serum NEFA değeri, olası bir negatif enerji dengesi durumunda β-hidroksibutirat (BHBA) konsantrasyonundan daha önce artmaktadır (LeBlanc 2010). Yüksek düzeydeki NEFA hayvanlarda negatif enerji dengesinin göstergesidir. Serum NEFA değeri sütçü sığırlarda abomasum deplasmanlarının (AD) prediktörü olarak da kullanılmıģ ve prepartum dönemde sadece NEFA konsantrasyonu AD riskiyle iliģkili bulunmuģtur. Doğumdan sonraki günlerde NEFA konsantrasyonu 0,5 meq/l den büyük olanlarda AD oluģumunun 3,6 kat daha fazla olduğu saptanmıģtır (LeBlanc 2005). Kuru dönemin son 3 haftasında veya geçiģ döneminin ilk evresindeki hayvanlardan alınan kan örneklerinin %15 inden daha fazlasında 0.4 mmol/l den büyük değerler saptanması enerji metabolizması ile ilgili sorunu gösterir. Dolayısıyla doğum sonrası aģağıda belirtilen hastalıkların oluģma riskinin yüksek olduğuna iģaret eder. Bu riskler; Kuru dönem beslemesinin uygun yapılmadığı RS oluģma, metritis, mastitis riskinin arttığını Uterus involüsyonunda gecikme Doğum sonrası ilk östrus görülme zamanının uzaması Abomasum deplasmanları Klinik-subklinik; ketozis ve hipokalsemi oluģumu Enfeksiyöz hastalıklara predispozisyon 13

Ġmmunglobin kapsamı ve düzeyi düģük kolostrum sentezi Doğum sonrası Ģiddetli kondüsyon kaybı ġiddetli hepatik lipidozis ve karaciğer koması gibi doğrudan verimi ve iģletmenin geleceğini etkileyen sorunların meydana geleceği konusunda uyarı olarak da sayılabilir. 1. 2. 2. Keton Maddeler; Beta hidroksi bütirik asit Rasyondaki negatif enerji dengesinin hayvanda oluģturduğu yansımasını teyit eden ikinci önemli biyokimyasal parametre BHBA dir. NEFA, volatil (uçucu) yağ asitleri metabolizması sonucunda oluģur. Ruminantlarda rumen metabolizması sırasında oluģan volatil yağ asitleri propiyonat, asetat ve butirattır. BHBA düzeyinin artması; Lipolizis Uzun süren açlık Ġnsulin rezistansı- eksikliği Negatif enerji dengesi/ klinik-subklinik ketozis Kötü kaliteli silajla besleme sonucunda butiratın rumende aģırı emilimini iģaret edebilir. BHBA aracılığı ile negatif enerji dengesinin kontrolü için örnekler laktasyonun postpartum 10-20 gün arası günlerde büyük iģletmelerde hayvan varlığının minimum %10 undan alınarak değerlendirilmelidir. Değerlendirilen hayvanların %10 undan fazlasında BHBA düzeyi 1,2 mmol/l üzerinde saptanması infertilite, metritis, mastitis, AD, hepatik lipidozis, ketozis geliģim riskinin son derece yüksek olduğunu gösterir. Serum BHBA konsantrasyonunun yüksek olması ile süt üretimi, ketozis, klinik ketozis ve LDA arasında önemli iliģki olduğu belirtilmiģtir (LeBlanc 2010). Doğumdan sonra 1 hafta içerisinde serum BHBA konsantrasyonu 1 mmol/l den yüksek olan ineklerde AD görülme riskinin serum BHBA düzeyi daha düģük olanlardan 13,6 kat daha fazla olduğunu bildirilmiģtir (Hayirli ve ark 2012, LeBlanc 2010). Gebeliğin son döneminde artan progesterondan dolayı insulin rezistansı oluģabilir. Bu durumda enerji metabolizmasının glikozdan 14

yağ metabolizmasına kaymasına yol açarak lipolizisi dolayısıyla BHBA düzeyini yükseltebilir. 1. 2. 3. Serum Kalsiyum Düzeyi Süt ineklerinde normal serum kalsiyum değeri, 8-12,4 mg/dl dir. ĠĢletmede metritis ve inaktif ovaryum, RS, AD, süt verim düģüklüğü ve kısmi parezis gösteren hayvanların insidansının artması durumunda kalsiyum seviyelerinin sürü genelinde kontol edilmesi ve klinik hipokalsemi yönünden değerlendirilmesi gerekir. Subklinik hipokalsemi, klinik hipokalsemiye göre daha sık karģımıza çıkan metabolik bir sorundur. Subklinik hipokalsemiye sahip iģletmelerde genellikle güç doğumlar, doğum sonrası uterus kontraksiyonlarında azalmaya bağlı içeriğin tam olarak boģaltılamaması ve dolayısıyla oluģan metritis sonucunda infertilite, AD, doğum öncesi ve doğum sonrası ayağa kalkamama gibi sorunları ön plandadır. Kandaki kalsiyum proteinlere bağlanarak kalsiyum fosfat, kalsiyum sitrat veya serbest iyonize kalsiyum olarak bulunur. Aktif olan iyonize kalsiyumdur ve metabolik olarak etkileri bu form ile gösterilir. Kasların kontraksiyonları, kan pıhtılaģması, enzim aktivitesi, sinir uyarımının iletilmesi, hormon salınımı ve membran permeabilitesi gibi birçok hayati olaylarda önemli rol oynar. Kandaki iyonize kalsiyumun kontolü çok önemlidir ve bu kontrolü parathormon (PTH), Kalsitonin ve vitamin D bu konuda doğrudan etkilidir. Bunlara ilaveten böbreküstü kortikosteroidleri, östrojen, tiroksin, somatotropin hormonu (STH), glukagon gibi hormonlar da kalsiyum homeostasisinde, belli koģullar altında etkilidirler. Doğumu takiben ineklerin hemen kolostrum vermeye baģlaması kalsiyum ihtiyacını birden arttırır. Her litre sütle 1-1,5 g Ca atılır. Hayvanın bu kritik dönemde barsaklardan resorbe edeceği kalsiyum ile bu ihtiyacı karģılaması mümkün değildir. Doğum stresinden kurtulamamıģ olan hayvanda sindirim aktiviteleride normal değildir. Artan kalsiyum açığı kemiklerden karģılanır. 1. 2. 4. Serum Fosfor Düzeyi Süt ineklerinde normal serum fosfor değeri, 5,6-6,5 mg/dl dir. Fosfor hücre zarlarında bulunan ve hücresel bütünlüğü sağlayan fosfolipidlerin ana 15