DAVRANIŞSAL ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI

Benzer belgeler
EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR

Soru-2: Buna göre Emre, Kohlberg in ahlak gelişim kuramında hangi evrede yer almaktadır?

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK

ÖĞRENME. Temel Kavramlar

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır.

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20)

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2

Okula o gün kırmızı çizgili gömleğinizle gittiniz. Arkadaşlarınız size çok yakıştığını söyledi. Sonraki davranışınız ne olurdu?

Edimsel Koşullanmanın Tanımı

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi

Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme Kuramları

Davranışçı Yaklaşımlar Kuramı - 1. Yönetici tarafından yazıldı Salı, 07 Temmuz :30 - Son Güncelleme Pazar, 26 Eylül :26

DAVRANIŞI BİÇİMLENDİRME TEKNİKLERİ

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı:

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ TARAMA-1 (UĞUR YILMAZER)

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

DAVRANIŞ AZALTMA TEKNİKLERİ

İçindekiler. Ön Söz Çeviri Editörünün Sunuşu. xvii xix

Kişinin çevresiyle etkileşimi sırasında kişide ve çevrede oluşan gözlenebilir ve ölçülebilir değişikliklere davranış denir.

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

Program Geliştirme ve Öğretim. Yard. Doç. Dr. Çiğdem HÜRSEN

Geçen Haftadan Ne Öğrendik?

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

3/B SINIFI ARALIK AYLARI BÜLTENİ

İNSAN NASIL ÖĞRENİR?

TOPLUMSALLIK. Başkalarıyla Birlikte Olma Eğilimi

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

Eğitimin Psikolojik Temelleri

ZİHİNSEL YETERSİZLİKTEN ETKİLENMİŞ ÖĞRENCİLERE BAKKALDAN EKMEK ALMA BECERİSİNİN EŞZAMANLI İPUCU İŞLEM SÜRECİYLE ÖĞRETİMİNİN ETKİSİ

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ. soru KPSS 2017 EĞİTİM BİLİMLERİ. önce biz sorduk. Eğitimde

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

Şu davranışçılar da sadist midir, anlamadım gitti yahu!!! Biri zavallı köpekleri et,et diye inletir, biri de kedileri kafese kapatır.

30 GÜNDE EĞİTİM BİLİMLERİ

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx.

KPSS KONU ANLATIMI. Web: Mail:

Davranışsal Öğrenmenin Temel İlkeleri Mehmet DOĞAN

Kendiliğinden ortaya çıkan bir davranıģın, çevredeki bir pekiģtireçle eģleģerek tekrarının artmasına edimsel koģullanma denir.

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

1-B SINIFI İLKOKUL ARALIK AYI BÜLTENİ

TANIM. Aşağıdaki gelişim alanlarının bir kaçında ağır ve yaygın yetersizlik ile karekterize edilir;

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

Öğrenme ve Öğretim İlkeleri

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM

Öğrenci hakkında varsayımlar; Öğretmen hakkında varsayımlar; İyi bir öğretim programında bulunması gereken özellikler;

ÇOCUKLARDA SORUMLULUK BİLİNCİNİ NASIL GELİŞTİREBİLİRİZ?

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö

Eğitim Durumlarının Düzenlenmesi

ÜNİTE 3 Öğrenme. Amaçlar. İçindekiler. Öneriler

BİTİŞİKLİK VE BAĞDAŞIMCILIK KURAMLARI. John Broadus Watson Edwin Ray Guthrie Edward Lee Thorndike

ĠNSAN NASIL ÖĞRENĠR?

SOSYAL ÖĞRENME KURAMI İlhan AYDOĞDU

Cezanın Davranışlar Üzerindeki Etkisi

KPSS/1-EB-CÖ/ Bir öğretim programında hedefler ve kazanımlara yer verilmesinin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir?

Davranışçı Öğrenme Kuramı Klasik koşullanma Koşullanma süreci Koşullanma ilkeleri Bitişiklik Habercilik Olumlu habecilik Olumsuz habercilik

SEMBOL PEKİŞTİRME. Sembol pekiştirme, pekiştireç olma özelliği taşımayan sembollerin

ALIŞTIRMA-UYGULAMA YAZILIMLARI

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

Davranışçı Öğrenme Kuramları

Sosyal Öğrenme. Sosyal Öğrenme

NASIL ÇALIŞILIR? NASIL BAŞARILI OLUNUR?

REHBERLİK NEDİR? Bahsedilen rehberlik tanımlarının ortak yönleri ise:

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

EĞİTİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. 1. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

İÇİNDEKİLER. Başlarken ÖĞRETMEN VE ÖĞRETMEN ADAYLARINA...1. I. Bölüm BİLİM - PSİKOLOJİ VE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ

REHBERLİK VE İLETİŞİM 2

Eğitim Uygulama Okulu Müzik Dersi Öğretim Programı MÜZİK DERSİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

Maslow a Göre İhtiyaçlar Hiyerarşisi

1.Öğrenci nitelikleri 2.Öğretim hizmetinin niteliği 3.Öğrenme ürünleri. Tam Öğrenme Kuramı - Bloom

EĞİTİME İLK ADIM MODERN PDR

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

Editör İbrahim H. Diken ÜNİTE 12 DUYGU VE DAVRANIŞ BOZUKLUĞU OLAN ÖĞRENCİLER. Doç. Dr. Selda Özdemir

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

AKTIF (ETKİN) ÖĞRENME

EĞİTİM ÖĞRETİM ETKİNLİKLERİNİN PLANLANMASI

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. Davranış kontrolünde temel varsayımlar Hedef davranış

2/B SINIFI OCAK ŞUBAT AYI BÜLTENİ

Tematik Yaklaşımla Çocuklarda Sosyal Becerilerin Kazandırılması

UYARAN KONTROLÜ VE BİÇİMLENDİRME O D S (PEKİŞTİREÇLER)

ODTÜ GVO DANIŞMANLIĞINDA ÖZEL ÜLKEM ANAOKULU 4 YAŞ GRUBU ARALIK AYI BÜLTENİMİZ

Ayrık Denemelerle Öğretim

OKUL KORKUSU. Çocuğum okula gitmek istemiyor. Okul saati yaklaştığında huzursuzlanıyor. Karnı veya başı ağrıyor, midesi bulanıyor.

MOLA. Bireyin uygun olmayan davranışını izleyen şekilde belirli bir zaman dilimi için pekiştirme kaynaklarından uzaklaştırılması anlamına gelir.

EŞ ZAMANLI İPUCU YÖNTEMİYLE İFADE EDİCİ DİL BECERİLERİNİN KAZANDIRILMASI T.S.K. GÜLSAV ÖZEL EĞİTİM OKULU VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Transkript:

PEDEGOJİK FORMASYON Yrd.Doç.Dr. Nursel TOPKAYA Koşullama Süreci Koşullama ilkeleri Bitişiklik Habercilik Pekiştirme Sönme Genelleme Ayırt etme Birden fazla uyarıcıya koşullama Engelleme Gölgeleme Öğrenilmiş çaresizlik Klasik Koşullamanın Eğitim Açısından Doğurguları 1

Eğitim ve Öğrenme İlişkisi Pavlov 1849'da Rusya'da doğdu; 1936 yılında öldü. Yaşamının büyük bir bölümünü fizyoloji alanında çalışarak geçirdi. 1904 yılında, sindirim fizyolojisi alanındaki çalışmalarıyla Nobel Ödülü aldı. Pavlov klasik koşullama ile ilgili çalışmalarına 50 yaşından sonra başladı. Eğitim ve Öğrenme İlişkisi Köpeklerde mide ve tükürük salgılarını çalışması sırasında; köpeğin henüz eti görmeden deneyi yapan kişinin ayak seslerini duyduğunda da aynı güçte salya salgılaması Pavlov'un dikkatini çekmiştir. Bu olaydan sonra, Pavlov psişik refleks ya da koşullu refleks adını verdiği bu tepkiyi sistematik olarak incelemiştir (Bower ve Hilgard 1981, s.49; Hill, 1990, s.26). Koşullama Süreci Pavlov deneyini sıkı bir şekilde kontrol ettiği laboratuvar ortamında yapmıştır. Koşullama Süreci Köpeğin tükürük bezi kanalına ameliyatla bir tüp bağlamış ve ses geçirmez bir deney hücresine koymuştur (Şekil 3). Şekil 3. Pavlov'un Deney Düzeneği 2

Koşullama Süreci Pavlov önce metronomla ses vermiş, köpek bu uyarıcıya sadece başını çevirmiş, kulaklarını dikmiştir. Sesi verdikten hemen sonra et tozu içeren bir eriyik vermiştir. Ses ile eti birkaç kez art arda verdikten sonra, sesi tek başına verdiği durumda da salya tepkisinin meydana geldiğini görmüştür. Koşullama Süreci Bu olayda et, koşulsuz yani doğal uyarıcıdır (UCS= Unconditioned stimulus). Koşulsuz uyarıcı, organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak meydana getiren uyarıcıdır. Etin meydana getirdiği salya ise koşulsuz yani doğal tepkidir (UCR= Unconditioned response); Koşulsuz tepki, koşulsuz uyarıcının organizmada meydana getirdiği doğal ve otomatik tepkidir. Koşullama Süreci Ses, henüz et ile ilişkilendirilmeden önce, köpek için bir nötr uyarıcıdır. Ses, bir süre et ile birlikte verilip ete gösterilen tepkinin sese de gösterilmesi sağlandıktan sonra, diğer bir deyişle, etin meydana getirdiği etki, ses tarafından paylaşıldıktan sonra; koşullu uyarıcı (CS = Contidioned stimulus) haline gelir. Koşullama Süreci Başlangıçta nötr bir uyarıcı iken, koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi paylaşması sağlandıktan sonra tek başına verildiğinde de organizmada doğal ve otomatik tepkiyi oluşturan uyarıcıya koşullu uyarıcı denir. Köpeğe tek başına ses verildiğinde, meydana gelen salya salgılama tepkisi koşullu tepkidir. 3

Koşullama Süreci Koşullu tepki; Sadece koşullu uyarıcının meydana getirdiği doğal, otomatik tepkidir. Koşullama Süreci Aslında koşulsuz tepki ve koşullu tepki her zaman aynıdır. Pavlov'un koşullama deneyinde koşulsuz tepki de koşullu tepki de salyadır (Slavin, 1986, s. 106; Gibson ve Chandler, 1988, s.208-211). Koşullamanın meydana gelmesi ya da önlenmesinde, koşullama sürecinde bazı ilkelere dikkat etmek gerekmektedir. bitişiklik bilgilendiricilik pekiştirme sönme genelleme ayırdetme Bitişiklik (Contiguity) Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olması önem taşımaktadır. Genel olarak, koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcıdan yarım saniyelik bir süre önce verildiğinde en etkili koşullamanın oluştuğu ileri sürülmektedir. Ancak değişik koşullama durumlarına göre bu koşullu ve koşulsuz uyarıcı verme arasındaki sürenin beş ile otuz saniye arasında değişebileceği de belirtilmektedir. 4

Bitişiklik (Contiguity) Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların ard arda verilmesi durumuna bitişiklik adı verilmektedir. Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcının ne kadar ara ile verilmesine (bitişiklik) ek olarak, koşullu uyarıcının geldiğini ya da sonlandığını haber verici nitelikte sunulması da gereklidir. Habercilik (Contingency) Egger ve Miller (1962, 1963) yaptıkları deneylerinde klasik koşullamanın meydana gelebilmesi için koşullu uyarıcının, kendisinden sonra koşulsuz uyarıcının geleceğine ilişkin haber verici nitelikte olması gerektiğini ortaya koymuşlardır. Yani koşullu uyarıcı (ses) önce, koşulsuz uyarıcı (et) sonra verildiğinde koşullama meydana gelmektedir. Ses etin geleceğinin habercisi olmakta; böylece köpeği sese koşullandırarak kolaylaşmaktadır. Habercilik (Contingency) Aksi durumda ise; koşulsuz uyarıcı (et) önce, koşullu uyarıcı (ses) sonra verildiğinde koşullama ya çok zor meydana gelmekte ya da hiç oluşmamaktadır. Bu durum yaygın kabul görmekle birlikte; son yıllarda, Rescorla (1966, 1967) tarafından yapılan araştırmalarda, koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcıdan önce ya da sonra verilsin, koşullama sürecinde önemli olan şeyin koşullu, uyarıcının bilgi verici nitelikte olması gerektiği ortaya çıkmıştır. Habercilik (Contingency) Rescorla, koşullu ve koşulsuz uyarıcılar arasında ne tür ilişkiler kurulabileceğini araştırmıştır. Köpekler deneyin birinci safhasında, elektrik şokundan kaçınmak için atlayabilecekleri engellerin bulunduğu bir kutuya konmuş ve otuz saniye aralıklarla şok verilmiştir. Otuz saniyenin bitiminden önce köpekler engeli atladıkları takdirde şoktan kurtulabilmektedirler. Köpekler engeli atladıktan sonra saat yine sıfırlanmakta ve tekrar otuz saniye sonra şok verilmektedir. 5

Habercilik (Contingency) Köpeklere bu zaman aralığının dışında, şokun geldiğini gösterecek herhangi başka bir uyarıcı verilmektedir. Bu durumda, köpeklerin tamamının çoğunlukla şoktan kurtulmak için zamanında atlamayı öğrendikleri ortaya çıkmıştır. Habercilik (Contingency) Bu hazırlık eğitiminden sonra, köpekler engel atlama cihazından alınır ve üç gruba ayrılırlar. Birinci grupta standart koşullamada olduğu gibi önce koşullu uyarıcı (ses) ve sonra koşulsuz uyarıcı (elektrik şoku) verilir. Habercilik (Contingency) Rescorla bu yönteme ileriye koşullama (forward conditioning) ya da olumlu habercilik (positive contingency) adını vermektedir. Bu durumda sesin (CS) önce verilmesi, elektrik şokunun (UCS) geleceğine ilişkin olumlu habercilik etkisi yaratmakta, hayvan şoktan kurtulmak için harekete geçmektedir. Habercilik (Contingency) İkinci gruba ise, birinci grubun aksine önce elektrik şoku (UCS) sonra ses (CS) verilmiştir. Rescorla bu tür koşullamaya da geriye koşullama (backward conditioning) ya da olumsuz habercilik (negative contingency) adını vermektedir. Burada da ses, elektrik şokundan sonra verildiğinde, hayvan için ses artık elektrik şokunun bittiğinin habercisidir ve şoktan kaçma tepkisinde azalma meydana gelmektedir. 6

Habercilik (Contingency) Üçüncü gruba da eş olasılıkla (random), bazen koşullu uyarıcı (ses), bazen de koşulsuz uyarıcı (elektrik şoku) önce verilerek, koşullu uyarıcının hiçbir haber verme etkisi yapmaması sağlanmıştır. Habercilik (Contingency) Deneyin son safhası olan üçüncü bölümde ise köpekler, tekrar engel atlama kutusuna yani birinci safhada kullanılan kutulara konmuş ve şoktan kaçınma eğitimi tekrar yapılmıştır. Yani bazen elektrik şoku önce, ses sonra; bazen de ses önce, elektrik şoku sonra verilerek köpeklerin iki uyarıcı arasında ilişki kurmasını önleyecek bir düzenek oluşturulmuştur. Böylece sese (koşullu uyarıcı) koşullanma meydana gelmemiştir. Habercilik (Contingency) Daha sonra yapılan gözlemlerde; ileriye koşullama (olumlu habercilik) grubunda bulunan köpeklerin, sesi duyduklarında (CS) deneyin birinci aşamasına göre şoktan kurtulma tepkilerinin iki katma çıktığı görülmüştür. Çünkü bu grupta, ses önce verildiğinden, ses, elektrik şokunun geleceğinin habercisidir ve elektrik şokunun geleceğine ilişkin olumlu haber etkisi yaratmaktadır. Habercilik (Contingency) Geriye koşullama (olumsuz habercilik) grubunda bulunan hayvanların ise, deneyin birinci safhasına göre, sesi duyduklarında şoktan kurtulma çabaları üçte bire kadar düşmüştür. Bunun nedeni ise deneyin ikinci safhasında bu grup, önce elektrik şoku almış sonra sesi duymuştur. Ses onlar için elektrik şokunun bittiğinin habercisi olmuş ve şoktan kaçınmak tepkisine gerek olmadığına ilişkin bilgi vermiştir. 7

Habercilik (Contingency) Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların hiçbir öncelik sonralık ilişkisi kurulmadan verildiği üçüncü gruptaki hayvanların şoktan kaçınma tepkilerinin ise deneyin birinci safhasıyla aynı düzeyde olduğu gözlenmiştir. Çünkü ikinci aşamada koşullu uyarıcı (ses), hiçbir şekilde haber vericilik özelliği taşımamış ve ayrıca bir koşullama meydana getirmemiştir. Habercilik (Contingency) Rescorla'ya göre (1966, 1967), bu durumda, koşullamayı meydana getirmek için, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların birlikte verilmesinden (contiguity) çok, koşullu uyarıcının gerek koşulsuz uyarıcıdan önce, gerekse sonra verilsin haber vererek bilgilendirici nitelikte olması önemlidir. Habercilik (Contingency) Özet olarak Rescorla (1966, 1967), Rescorla ve Wagner (1972) yaygın olarak kabul edilen koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcıdan sonra verildiği taktirde klasik koşullama meydana gelmez görüşünü redderek, koşullamanın meydana gelmesinde önemli olan şeyin koşullu uyarıcının haber verici nitelikte verilmesi gerektiğini ortaya koymuşlardır. Habercilik (Contingency) Rescorla, önce koşullu uyarıcı, sonra koşulsuz uyarıcı verildiğinde bunu ileriye doğru koşullama ya da olumlu habercilik olarak adlandırmaktadır. Çünkü ses, hayvana elektrik şokunun geldiğini haber vermekte, hayvan da bundan kurtulmak için engeli daha hızlı atlamaktadır. Koşulsuz uyarıcı önce, koşullu uyarıcı sonra verildiğinde de geriye koşullama ya da olumsuz habercilik adı verilmektedir. 8

Habercilik (Contingency) Hayvan önce elektrik şokunu alıp arkasından sesi duyduğunda, ses şokun bitmekte olduğunu haber vermektedir. Bu nedenle engeli atlama tepkisi azalmaktadır. Koşullamanın hiç meydana gelmediği durum, bazen önce koşullu uyarıcının bazen de koşulsuz uyarıcının verildiği durumdur. Bu durumda, hayvanın uyarıcılar arasında ilişki kurması mümkün olmadığından koşullu uyarıcı bilgi verici nitelik taşımamaktadır. Pekiştirme Koşullamanın bir başka ilkesi de pekiştirmedir. Klasik koşullamada pekiştirme, koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Koşulsuz uyarıcı pekiştireç rolü görmektedir. Pavlov, koşulsuz tepkiyi (salya) meydana getiren koşulsuz uyarıcıya (et) birincil pekiştireç; koşullu tepkiyi (salya) meydana getiren koşullu uyarıcıya (ses) da ikincil pekiştireç adını vermektedir. Pekiştirme Klasik koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Tepkinin meydana gelmesinden önce sunulur ve tepkiyi doğuran uyarıcıdır. Bu yönüyle klasik koşullanma, gerek araçsal koşullamadan gerekse edimsel koşullamadan ayrılır. Çünkü diğer iki koşullamada da pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmektedir. Sönme Koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcının etkisini yeterince paylaştıktan sonra, diğer bir deyişle, koşullu uyarıcı (ses) tek başına koşullu tepkiyi (salya) meydana getirdikten sonra, uzun süre koşulsuz uyarıcı (et) olmadan, koşullu uyarıcı (ses) tek basma verildiği takdirde bir müddet sonra koşullu tepkinin (salya) azaldığı ve yok olduğu görülür. Koşullu uyarıcının artık tek başına koşullu tepkiyi oluşturamamasına sönme denir. 9

Sönme Yani koşullu uyarıcı olan sesi, birincil pekiştireç (aynı zamanda koşulsuz uyarıcı) olan et izlemediği taktirde bir müddet sonra salya miktarı azalmakta ve yok olmaktadır. Sönmeden sonra deneye ara verildikten, yani hayvan bir müddet dinlendirildikten sonra, tekrar koşullu uyarıcı (ses) tek başına verildiğinde, geçici olarak koşullu tepkinin (salya) meydana geldiğini görürüz. Sönme Bu duruma da kendiliğinden geri gelme denmektedir. Ancak geri gelen koşullu tepki (salya) daha az ve kısa sürelidir. Grafik l'de sönme ve kendiliğinden geri gelme görülmektedir. Grafik 1. Sönme ve Kendiliğinden Geri Gelme* Sayfa miktarı (cc.) 1.0 0.8 0.6 0.4 0.2 0.0 Deneysel sönme Kendiliğinden geri gelme 1 2 3 4 5 6 20 dakika sonra tek deneme *Pavlov 1927: Bulunduğu Kaynak, Bower ve Hilgard, 1981. Genelleme Koşullamada bir diğer ilkede genellemedir. Temel koşullama sürecinde, koşullu uyarıcı olarak ses, koşulsuz uyarıcı olarak da et kullanılmıştı. Ses ve et yeterince birlikte verilerek ete karşı yapılan tepki (salya), tek başına ses verildiğinde de oluşturulduktan sonra, orijinal sese benzer farklı tonlardaki seslere de aynı tepki gösterilmektedir. 10

Genelleme Verilen ses tonu, koşullanan ses tonundan farklılaştığı ölçüde ise salyanın azaldığı gözlenmektedir. Bu durumda, genellemenin meydana gelmesinde, verilen uyarıcının önceki koşullu uyarıcıya benzerliği önemlidir. Genelleme Pavlov un genelleme kavramıyla, Thorndike'm "Transferde Benzer Öğeler Teorisi" arasında benzerlikler olduğu dikkati çekmektedir. Her ikisinde de bir durumda gösterilecek tepki, daha önce benzer bir durumda gösterilen tepkilerdir. Ayırt etme Genellemenin tersi ayırt etmedir. Genelleme, yukarıda da ifade edildiği gibi organizmanın koşullu uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da aynı tepkide bulunma eğilimidir. Ayırt etme de genellemenin tersine, organizmanın koşullama sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunma eğilimidir. Yani koşullu tepkinin, tek bir koşullu uyarıcıya karşı meydana gelmesidir. köpek, başlangıçta 85 vuruş ile 100 vuruşluk metronom sesine aynı miktarda salya salgılarken daha sonra sadece 100 vuruşluk metronom sesinden sonra et verilmiş yani pekiştirilmiştir. Bu eğitimden sonra, köpeğin 85 vuruşluk metronom sesiyle 100 vuruşluk metronom sesini ayırt ettiği ve sadece 100 vuruşluk metronom sesine salya salgıladığı (tepkide bulunduğu) gözlenmiştir. 11

Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama (Higher Order Conditioning) Koşullu uyarıcı (ses) ve koşulsuz uyarıcı (et) birçok kez birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi, koşullu uyarıcının da oluşturması sağlanır. Yani tek başına ses verildiğinde de köpek salya salgılar hale gelir. Bundan sonra ikinci bir koşullu uyarıcı koşullama sürecine sokulabilir. ışık (ikinci koşullu uyarıcı) önce, ses (birinci koşullu uyarıcı) sonra olmak koşuluyla birkaç kez ikisi birlikte verildiğinde, daha sonra tek başına ışığın da salya tepkisi meydana getirdiği gözlenmektedir (Second order conditioning). Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama (Higher Order Conditioning) Bu koşullama bir adım daha ileri götürülebilmektedir. Üçüncü koşullu uyarıcı önce, ikinci koşullu uyarıcı ondan sonra verilmek koşuluyla birlikte birkaç kez verildikten sonra ikinci koşullu uyarıcıya gösterilen tepki üçüncüye de gösterilmektedir (Third order conditioning). Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama (Higher Order Conditioning) İşte bu koşullamaya birden fazla uyarıcıya koşullama adı verilmektedir. Ancak, birinci koşullamadan üçüncüye doğru gidildikçe koşullu tepkinin yani salyanın azaldığı ve tepkinin sadece birkaç deneme devam ettiği görülmektedir. 12

Gölgeleme İki koşullu uyarıcı birlikte verildiğinde ise, koşullama daha çok dikkati çeken koşullu uyarıcıya karşı meydana gelmekte, diğeri ise etkisiz kalmaktadır. Bu duruma gölgeleme (Overshadowing) adı verilmektedir. Işık ve şiddetli gürültü birlikte koşullu uyarıcı olarak kullanıldığında, koşullamanın şiddetli gürültüye karşı meydana geldiği, hayvanın zayıf olan uyarıcıya tepkide bulunmadığı gözlenmektedir. Gölgeleme Ayrıca, iki koşullu uyarıcıdan birisi daha önce koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilerek koşullama meydana getirildikten sonra; deneyin ikinci kısmında, sırasıyla önce birinci koşullu uyarıcı sonra ikinci koşullu uyarıcı daha sonra da koşulsuz uyarıcı verildiğinde, ikinci koşullu uyarıcının koşullamayı meydana getiremediği gözlenmektedir. Gölgeleme Diğer bir deyişle, birinci koşullu uyarıcı, ortada verilen ikinci koşullu uyarıcıyla, koşulsuz uyarıcı arasında ilişki kurulmasını engellemekte ve etkisini yok etmektedir. Bu duruma engelleme (Blocking) adı verilmektedir. Gölgeleme Kamin'in (1969) engelleme ile ilgili yaptığı araştırmalarında; önce ses elektrik şoku ile birlikte verilmiş, birkaç denemeden sonra, ses tek başına elektrik şokunun meydana getirdiği tepkiyi oluşturmuştur. Daha sonra sürece ışık eklenmiş; önce ses, sonra ışık, daha sonra da şok birlikte bir kaç kez verilmiştir. Ancak, tek basma ışık verildiğinde koşullamayı oluşturamadığı gözlenmiştir. Bu durumda, ses, ışığın etkisini yok etmiş, engellemiştir. 13

Gölgeleme Önceki koşullama, daha sonra sürece giren yeni uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasında ilişki kurulmasını engellemekte ve koşullama meydana gelmesini önlemektedir. Oysa, kontrol grubunda ses ve ışık birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı şokla birlikte verildiğinde hem ses, hem de ışık koşullanmayı meydana getirmiştir (Hilgard ve BoWer, 1981; Hergenhanh, 1988). Skinner, iki tür koşullamadan söz etmektedir. Bunlar; Tepkisel ve edimsel koşullamadır. Bu iki tür koşullamayı, tepkisel ve edimsel davranış ayırımına dayalı olarak açıklamaktadır. Skinner, tepkisel ve edimsel davranış ayırımını yaparak geleneksel uyarıcı-tepki psikologlarından büyük ölçüde ayrılmıştır. Watson'dan beri geleneksel uyarıcı-tepki psikolojisine göre uyarıcının olmadığı yerde tepki de yoktur. Oysa Skinner bu görüşü, meydana getirilen tepki ve meydana gelen tepki ayrımını yaparak farklı hale getirmiştir. Skinner'e göre iki tür davranış vardır. Bunlar, yukarıda da belirtildiği gibi; Tepkisel ve Edimsel Davranışlardır. Tepkisel Davranış Bu tür davranışlar bir uyarıcı tarafından oluşturulur. Klasik koşullamadaki koşulsuz tepki, koşulsuz uyarıcı tarafından meydana getirildiğinden tepkisel davranışa bir örnektir. Tepkisel davranışlar tüm refleksleri kapsar. İneğin karanlıkta göz bebeğinin genişlemesi, aydınlıkta daralması; insanın limonu ya da başka bir yiyeceği gördüğünde, kokladığında, düşündüğünde ağzının sulanması gibi davranışlar tepkisel davranışlardır (Skinner, 1953). 14

Edimsel Davranış Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur. Edimsel davranış kendiliğinden ortaya çıkar ve sonuçlan tarafından kontrol edilir. çocuğun ayağa kalkma, yürüme, ıslık çalma ve konuşmayı öğrenme gibi insan davranışlarının çoğunluğu edimsel davranıştır. Edimsel Davranış Çocuğun yeni yeni ayağa kalktığını gören çevresindeki yetişkinler genellikle sevinç çığlıkları atar, onu alkışlarlar. Çevresindekilerin bu ilgisi çocuğu mutlu eder ve çocuk aynı davranışı tekrarlama eğilimi gösterir. Diğer bir deyişle, çocuğun ayağa kalkma davranışı, sonuçları (yetişkinlerin ilgisi) tarafından kontrol edilir. Bu nedenle, Skinner edimsel davranışı uyarıcıdan bağımsız görmez. Edimsel Davranış Ancak önce tepki yapılır, sonra tepkinin jurduğu uyarıcı gelir ve tepki bu uyarıcılar tarafından kontrol edilir. Davranıştan sonra gelen uyarıcı organizmada haz yaratırsa davranış tekrar yapılır. Davranıştan sonra gelen uyarıcı organizmada acı, elem yaratırsa davranış tekrar edilmez. Oysa, tepkisel davranış tamamen kendinden önceki uyarıcıya bağlı olarak meydana gelir (Skinner, 1953). Skinner, bu iki tür davranışla ilgili olarak iki tür koşullamadan söz etmektedir. Tepkisel Koşullama Bu tür koşullama, Pavlov'un klasik koşullaması ile aynıdır. Skinner, kisel koşullamaya beklenen davranışı meydana getirmede uyarıcının önemini vurgulamak için "S" (Stimulus= uyarıcı) tipi koşullama adını da vermektedir. Tepkisel koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Pekiştireç, tepkiden önce verilen koşulsuz uyarıcıdır. Diğer bir deyişle, pekiştireç, koşulsuz tepkiyi doğuran koşulsuz ya da koşullu uyarıcıdır. 15

Edimsel Koşullama Edimsel davranışla ilgili olan koşullamaya edimsel koşullama ya da "R" (Response = tepki) tipi koşullama adı verilmektedir. "R" tipi koşullama adı verilmesinin nedeni ise bu tür koşullamada pekiştirmenin tepkiye bağlı olarak yapılmasıdır. Diğer bir deyişle, bu koşullamada tepki önemlidir. Tepki doğru olduğu taktirde pekiştirici uyarıcı verilmektedir. Edimsel Koşullama Skinner deneyinde edimsel davranış olarak manivelaya basma davranışını kullanmıştır. Aç olan hayvan manivelaya basma davranışını göstererek yiyeceği elde etmiştir. Böylece manivelaya basma davranışı tekrar edilerek güçlenmiştir. Bu durumda, pekiştirmeyle ilişkili olan şey, uyarıcı durumunda olan manivela değil, tepkidir; yani manivelaya basma davranışıdır. Edimsel Koşullama Koşullanan tepki, klasik koşullamada olduğu gibi pekiştirici uyarıcıya karşı yapılan tepki değildir. Edimsel koşullamada pekiştirici uyarıcı, yapılan tepkinin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Edimsel koşullama büyük ölçüde Thorndike in etki yasasından kaynaklanmıştır. Skinner'in "R" tipi ya da edimsel koşullaması ile Thorndike'm araçsal koşullaması yakın bir benzerlik göstermektedir. Edimsel Koşullama Skinner ve Thorndike birçok bakımdan aynı görüşte olmakla birlikte bazı bakımlardan da aralarında önemli farklılıklar vardır. Thorndike öğrenme deneylerinde, organizmanın çözüme ulaşma süresini hangi değişkenlerin etkilediğini ele alırken, Skinner tepki oranındaki artışı hangi değişkenlerin etkilediğini araştırmıştır. 16

Edimsel Koşullama Süreci Skinner, edimsel koşullama çalışmaları için ses ve ışık geçirmez çevreden yalıtılmış "Skinner kutusu" adı verilen bir araç kullanmıştır. Bu ses geçirmez kutuda, hayvana manivelaya bastığında belli bir miktar yiyecek veren bir mekanizma vardır. Aynı zamanda manivela, hayvanın kutuda bulunma süresi içinde manivelaya basma sayısını grafik olarak çizen bir kaydetme sistemine bağlıdır. Böylece, belli bir zaman içinde yapılan tepki sayısı tutarlı bir deneysel ortam içinde belirlenmekte ve insan denekle hiç temas etmemektedir. Edimsel Koşullama Süreci Manivelaya basma davranışının koşullandırılması şu basamaklarda gerçekleştirilmiştir. Yoksunluk (Deprivation): Denek olacak hayvan bir yoksunluk programına tâbi tutulur. Eğer pekiştireç olarak yiyecek kullanılacaksa hayvana deneyden önceki bir kaç gün 23'er saatlik periyotlarla yiyecek verilmez. Pekiştireç olarak su kullanılacaksa da hayvan aynı şekilde susuz bırakılır. Edimsel Koşullama Süreci 1. Yoksunluk (Deprivation): Bu yolla Skinner, hayvanı güdülemek için başvurmadığını söylemektedir. Ona göre yoksunluk sadece belli bir durumda gösterilecek performansla ilişkilidir. Bir başka deyişle, yoksunluk, yoksunluğu gidermek için gerekli olan performansı etkilemekte, performansı yükseltmektedir. Edimsel Koşullama Süreci 2. Besleme Mekanizması Eğitimi: Denek birkaç gün yoksunluk programına tabi tutulduktan sonra Skinner kutusuna konulur. Deneyi yapan kişi dışarıdan bir düğmeye basarak periyodik bir şekilde besleme mekanizmasını harekete geçirir. Böylece hayvan yiyecek kabının yanı başında olmadığından emin olur. Beslejıe mekanizması dışarıdan harekete geçirilirken düğmeye basma hafif bir ses meydana getirir ve arkasından da yiyecek gelir. 17

Edimsel Koşullama Süreci Dolayısıyla hayvan giderek düğmeye basma sesi ile yiyeceğin gelmesi arasında bir ilişki kurar. Bu durumda düğmenin çıkardığı ses, birincil pekiştireç olan yiyecekle ilişkilendirilerek ikincil pekiştireç haline gelmektedir. Ses, aynı zamanda hayvan için gerekli tepkiyi yaptığı taktirde yiyecekle pekiştirileceğinin bir işareti de olmaktadır. Edimsel Koşullama Süreci 3. Manivelaya Basma : Bu aşamada havyan artık Skinner kutusunda kendi başına bırakılır. Hayvan besleme mekanizmasını harekete geçirecek olan manivelaya basar. Bu sırada meydana gelen ses, hayvan için hem yiyecek kabına ulaştığının bir işareti haline gelir hem de demir kola basma davranışını pekiştirir. Edimsel Koşullama Süreci Edimsel koşullama ilkelerine göre, manivelaya basma davranışı, yiyecekle pekiştirildiğinden tekrarlanma eğiliminde olur. Besleme mekanizması eğitiminden sonra Skinner kutuundaki hayvanın manivelaya basma tepkisini kazanması ile ilgili birikik kayıtlar Grafikte görüldüğü gibidir. Edimsel Koşullama Süreci 18

Edimsel Edimsel koşullamanm iki temel ilkesi vardır. Bunlar: Pekiştirici uyarıcıyla izlenen tepkiler tekrarlanma eğilimindedir. Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların meydana gelme oranını ya da olasılığını artırır. Edimsel Yukarıda da belirtildiği gibi edimsel koşullamada önemli olan nokta; davranış ve onun sonuçlarıdır. Dikkatli bir gözlemle, bir davranışın sık olarak ortaya çıkmasında, davranışın sonuçlarının büyük ölçüde etkili olduğunu görebiliriz. Organizma pekiştirilen davranışı daha sık gösterir. Pekiştirilmeyenden ise vazgeçer. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Pekiştireçler meydana getirdikleri etkilere göre tanımlanmakta ve bu bakımdan iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar: 1. Olumlu pekiştireçler 2. Olumsuz pekiştireçlerdir. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Olumlu Pekiştireçler; yiyecek, su, cinsellik gibi organizmayı doğal olarak pekiştiren ve canlının yaşaması ile ilgili olan pekiştireçlerdir. İkincil (koşullu) olumlu pekiştireçler ise, herhangi bir nötr uyarıcının olumlu birincil pekiştireçlerle ilişkilendirilmesiyle olumlu pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır. 19

Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler küçük bir çocuk için paranın, statünün hiçbir değeri yoktur. Ancak para ve statü ile birincil pekiştireçleri elde edebileceğini öğrendiği zaman para, statü pekiştireç özelliği kazanır. çocuğun aldığı yıldız, öğretmeninin memnuniyetini ifade etmekte; bu durum da çocuğun sınıf ortamındaki güven duygusunu artırmaktadır. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Olumsuz Pekiştireçler: Ortamdan çıkarıldıklarında belirli bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. Olumsuz pekiştireçler, organizmaya rahatsızlık veren uyarıcılardır ve birincil ve ikincil olumsuz pekiştireçler olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar. Birincil olumsuz pekiştireçler; organizmaya zarar veren, yaşamı tehdit eden uyarıcılardır. Bunlar; rahatsız edici yüksek tonlu sesler, elektrik şoku vb.dir. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler İkincil (koşullu) olumsuz pekiştireçler ise, herhangi bir nötr uyarıcının birincil olumsuz pekiştireçlerle ilişkilendirilmesiyle pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır. Soba, başlangıçta küçük bir çocuk için sadece nötr bir uyarıcıdır. Oysa elini sobaya dokundurup yaktıktan sonra, soba çocuk için olumsuz pekiştireç özelliği kazanır. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Çünkü yakıcılık ile Soba ilişkilendirilmiş; yakıcılığın etkisi soba tarafından paylaşılmıştır. Bu olaydan sonra çocuk, soba soğuk iken de dokunmaz. Gerek olumlu, gerekse olumsuz ikincil pekiştireçler bu özelliklerini büyük ölçüde klasik koşullama ilkelerine göre kazanırlar. 20

Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Olumsuz Pekiştirme; gerek birincil, gerekse ikincil olumlu pekiştireçler ortama konulduğunda davranışın yapılma olasılığı artar. Buna karşın gerek birincil, gerekse ikincil olumsuz pekiştireçler ortamdan çıkartıldığında davranışın yapılma olasılığı artar. Bu durumda pekiştirme, olumlu pekiştireçleri ortama koyarak, ya da olumsuz pekiştireçleri ortamdan çıkararak davranışın yapılma olasılığını artırma işlemidir. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Olumlu pekiştireçleri ortama koyarak inişin yapılma olasılığını artırma işlemine olumlu pekiştirme; olumsuz pekiştireçleri ortamdan çıkartarak davranışın yapılma olasılığını artırma işlemine ise olumsuz pekiştirme denir. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Olumsuz pekiştirme ile ceza çoğu zaman karıştırılmaktadır. Oysa olumsuz pekiştirmede olumsuz pekiştireçler ortamdan çıkartılırken, cezada olumsuz pekiştireçler ortama konmaktadır. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Hem olumlu hem de olumsuz pekiştirme davranışın yapılma olasılığını artırırken, ceza, davranışın yapılma olasılığını azaltır. Pekiştireç türleri ile pekiştirme türleri arasındaki ilişki şöyle özetlenmiştir. 21

Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Skinner'e göre pekiştirmenin organizmaya istenen davranışı kazandırmada, davranışı biçimlendirmede, sonuç olarak kişilik gelişiminde önemli bir yeri vardır. Hatta "kişilik dediğimiz şey, bizim pekiştirilme tarihçemizin bir özeti olan davranış biçimlerinden başka bir şey değildir" Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Biz Türkçe öğreniyoruz. Türkçe öğrenmemizin nedeni; Türkçe konuşulan bir evde doğmamızdır. Türkçe seslere benzer sesler çıkardığımızda pekiştirilerek Türkçeyi öğreniyoruz. Eğer bir İngiliz, Fransız, Rus evinde doğup büyüseydik bu sefer de İngilizce, Fransızca, Rusça seslere yakın sesler çıkardığımızda pekiştirilerek bu dilleri öğrenecektik. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Skinner, kültürü de bir pekiştirme seti olarak tanımlamaktadır. Farklı kültürler farklı davranış biçimlerini pekiştirirler. Pekiştirmeyi kontrol ederek davranışları kontrol edebiliriz (Skinner, 1971). çocuğunun belli kişilik özelliklerini kazanmasını isteyen ana-baba şu adımları izleyebilir (Hergenhahn 1988) Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler 1. Çocuğunuzun yetişkin olarak hangi temel kişilik özelliklerini kazanmasını istediğinize karar veriniz. ( ana-babanın çocuğunun yaratıcı bir yetişkin olmasını istediklerini düşünelim.) 2. Amacınıza ulaştığınızda çocuğun hangi davranışları kazanması gerektiğini tanımlayınız. (Yukarıdaki örneğe göre; yaratıcı bir kişinin hangi davranışları göstermesi gerektiğini belirleyiniz.) 22

Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler 3. Amacınıza uygun davranışları gözlediğinizde çocuğunuzu pekiştiriniz (ödül veriniz). (Yukarıdaki örneğe göre, ana-baba yaratıcılığın göstergesi olan davranışlar ortaya çıktığında çocuğunu ödüllendirmelidir. 4. Çocuğun çevresindeki temel öğeleri beklenen davranışı destekleyecek şekilde düzenleyerek tutarlılık sağlayınız. (Yukarıdaki örnekte ana-baba, çocuğun yaratıcı davranışlarını pekiştirirken, çevresindeki arkadaş, öğretmen ve diğer yetişkinlerin de desteklemelerini sağlamalıdır.) Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Bu ilkeleri bilmeksizin ana-baba birtakım yanlış uygulamalar yapabilir. Bazen ana-baba, öğretmen ve diğer yetişkinler çocuklara, farkında olmadan istenmeyen davranışları kazandırabilirler. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Anne cevap veremeyecek durumda çok meşgul iken, çocuğun alçak sesle istediği bir şeyi yapmaz, fakat bağırarak istediğinde cevap verirse, çocuğun çok yüksek sesle istekte bulunma davranışını pekiştirmiş olur. Çocuk gelecek sefer ses tonunu daha da yükselterek isteklerini belirtir ve sonuçta gürültüyle isteklerini yerine getirme davranışı çocuğa kazandırılmış olur. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Diğer bir olumsuz davranışın kazandırılması örneği de öğretmenlerle ilgili olarak verilebilir. Öğretmen, sınavda sadece kitaptaki bilgiyi ezberleyen öğrencilerin cevaplayacağı şekilde soru sorduğunda, derse değişik kaynaklardan çalışmış olmasına rağmen bir tek kitaptaki bilgiyi ezberlemeyen öğrenci, sınavdan düşük not alır. 23

Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Gelecek sefer bu öğrenci kitaptan kopya çekmeye yönelir ya da kitaptaki bilgiyi aynen ezberlemeye çalışır; sonuçta da yüksek not alırsa bu durumda öğrenci gelecek sefer kopya çekme ya da sadece kitaptaki bilgiyi ezberleme davranışını sürdürür. Olumlu Ve Olumsuz Pekiştireçler Yukarıda açıklanan nedenle Skinner'e göre, yaşayan organizma sürekli olarak çevresi tarafından koşullanmaktadır. Bizler de bu öğrenme ilkeleri-ıi gerek gelişigüzel, gerekse sistemli bir şekilde çocukların, öğrencilerin gelişimlerine yön vermede kullanmaktayız. Ceza Ceza, organizmaya istemediği bir şeyin verilmesi ya da istediği bir şeyin verilmemesidir. Bir başka deyişle, organizmaya olumsuz pekiştireçlerin verilmesi ya da olumlu pekiştirecin verilmemesidir. Ceza uygulandığı sürece, yapılmaması istenen davranış baskı altına alınmakta, ancak alışkanlıkları yok etmemektedir. Ceza Hırsızlık yaptığından dolayı hapse atılan bir insan, cezalandırılınca hırsızlık yapma davranışından vazgeçseydi bir daha asla hırsızlık yapmazdı. Oysa, çoğu zaman cezalandırılan insanların, cezanın etkisi ortadan kalktıktan sonra aynı davranışları tekrar yaptıkları gözlenmektedir. 24

Ceza Skinner ve Thorndike, cezanın, cezalandırılan davranışı ya da alışkanlığı yok etmediği sadece baskı altına aldığı konusunda hem fikirdirler. Cezalandırılan davranış, cezanın etkisi yok olunca tekrar ortaya çıkmaktadır. Ceza Skinner'in öğrencisi Estes tarafından yapılan bir deneyde, cezanın geçici olarak davranış oranını baskı altına aldığı gözlenmiştir. İki gruba ayrılan sekiz fareye önce, Skinner kutusunda manivelaya basma davranışı öğretilmiştir. Bu eğitimden sonra her iki grubun manivelaya basma davranışı sönmeye tabi tutulmuş; sönme üç seansta gerçekleştirilmiştir. Ceza Bu seanslardan sadece ilkinde ve grupların birinde normal yolla yani olumlu pekiştirecin (yiyecek) ortamdan çekilmesiyle sönme oluşturulmuş; diğerinde ise, buna ek olarak hayvanlara manivelaya bastıklarında ortalama dokuz kez şok verilmiştir. Diğer iki seansta ise her iki grup da aynı sönme işlemine tabi tutulmuş, yani hiçbir grup şok almamıştır. Ceza Elde edilen sonuçlar, ilk seansta cezalandırılan grubun, cezalandırılmayan gruptan daha az tepkide bulunduğunu göstermiştir. İkinci seansta ise, her iki gruptakiler de birbirine benzer sayıda tepki göstermişlerdir. Ancak üçüncü seansta, ilk seansta cezalandırılan gruptaki farelerin daha çok sayıda tepkide bulunduğu gözlenmiştir. 25

Ceza Bu durumda, alışkanlıkları söndürmede sadece tepkiyi pekiştirmeme, pekiştirmemeyle birlikte ceza verme kadar etkilidir. Skinner'e göre ceza, geçici bir süre için etkili gibi görünebilir ancak, ceza kalktığı zaman cezalandırılan davranış eski haline döner. Cezanın Olumsuz Etkileri Skinner'e göre, cezalandırılan organizmada korku meydana gelir ve bu korkuyu cezalandırıldığı sırada çevresinde bulunan diğer uyarıcılara da geneller. Arkadaşlarını rahatsız ettiği için cezalandırılan çocuk bu sırada sınıfta bulunan tüm uyarıcılara da olumsuz duygular geliştirir. Ceza organizmaya ne yapmaması gerektiğini göstermekle birlikte, asıl olan önemli olan ne yapması gerektiğine ilişkin bilgi vermez. Cezanın Olumsuz Etkileri Bazı olumsuz davranışlarından (örneğin, küfür ettiğinden, cam kırdığından vb.) dolayı cezalandırılan çocuk, bu davranışları baskı altında tutar. Ancak ceza öğesi yok olduğunda bu davranışları yapmakta bir sakınca görmez. Cezanın Olumsuz Etkileri Sears, Maccoby ve Levin (1957) doğumdan anaokulu çağına kadar çocuklarını yetiştirmiş anneler ile yaptıkları araştırmada, cezanın uzun dönemli olarak istenmeyen davranışları yok etmediği sonucuna varmışlardır. Ceza, organizmanın saldırgan olmasına neden olmakta, saldırganlık da başka problemler doğurmaktadır. Ayrıca, istenmeyen bir davranışı yok etmek amacıyla verilen bir ceza başka bir istenmeyen davranışa yol açabilmektedir (Skinner, 1971). 26

Cezanın Olumsuz Etkileri Bu durumda, "ceza hala niçin yaygın olarak kullanılmaktadır" sorusunu Skinner şöyle cevaplamaktadır: Ceza, etkisini hemen göstermektedir. Yani cezalandırılan davranış cezalandırmanın hemen arkasından gözlenmemektedir. Bu nedenle de cezalandırma davranışı pekişmektedir. Oysa, uzun dönemde ceza etkisiz olduğu gibi, başka olumsuz davranışlara da neden olduğundan maliyeti çok yüksek olmaktadır. Cezanın Olumsuz Etkileri Skinner cezaya alternatif olarak şunları önermektedir. 1. İstenmeyen davranışa neden olan ortamı değiştiriniz, böylece davranış değişecektir. Çocuk, sınıfta sıkıldığından dolayı disiplin sorunu çıkıyorsa, çocuğa sıkılmasını önleyecek bir öğretim hizmeti sunulmalıdır. Salonda kırılmasını istemediğiniz değerli bir vazo varsa kaldırılmalıdır. Cezanın Olumsuz Etkileri 2. İstenmeyen davranışı bıkıncaya kadar yaptırınız. Örneğin, eğer şeker yememesini, kibrit yakmamasını istiyorsanız bıkıncaya kadar şeker yelirin; bıkıncaya kadar kibrit yaktırınız (Guthrie'nin önerdiği gibi). Cezanın Olumsuz Etkileri 4. İstenmeyen davranışı görmezlikten gelip, istenen davranışı gördüğünüzde hemen pekiştiriniz. Mükemmel olan davranışı beklemeden doğruya yakın davranışları da pekiştirerek istenmeyen davranışları elimine ediniz. 3. Eğer istenmeyen davranış, çocuğun gelişim döneminin bir özelliği ise, çocuğun bu dönemi atlatmasını sabırla bekleyiniz. 27

Cezanın Olumsuz Etkileri Cezalandırmaya alternatif en etkili süreç sönmedir. Ancak uzun zaman alır ve sabırla beklemeyi gerektirir. Tıpkı istenen davranışlar gibi istenmeyen davranışlar da pekiştirildiğinden dolayı tekrar edilir. Eğer istenmeyen davranış pekiştirilmezse zamanla sönme meydana gelir. Cezanın Olumsuz Etkileri İstediğini ağlayarak elde etmeyi öğrenen çocuğu bu davranışından vazgeçirmek için, ne kadar ağlarsa ağlasın, ağladığı sürece istediği yapılmamalı; ağlamadan söylediği isteklerine cevap verilmelidir. Bir müddet sonra ağlayarak isteme davranışının söndüğü gözlenebilir Sönme Edimsel koşullama ortamından pekiştirici uyarıcının kaldırılmasıyla davranış sıklığında bir azalma ve en sonunda edim düzeyine inme görülür. Bir başka deyişle, pekiştirmenin yapılmamasıyla davranış, pekiştirilmeden önceki düzeyine düşer. Söndürme sürecinde, davranışın sıklığı hemen azalmaz. Söndürmenin başlamasıyla davranış sıklığında kısa süreli bir artma gözlenir. Sönme Ancak pekiştirilmeyen davranışın sıklığı giderek azalır ve doğal ortamdaki gözlenme düzeyine düşer. Manivelaya bastığı halde yiyeceği elde edemeyen hayvan manivelaya daha çok basacak, ancak, bu çabaya rağmen yiyeceğin gelmemesi sonucunda, manivelaya basma davranışı azalacak, giderek doğal olarak yaşamında görülebilecek düzeye inecektir. 28

Sönme Öğretmen, sınıfta sık sık karın ağrısı şikâyetinde bulunan bir öğrencisini arkadaşlarının yardımıyla evine göndermektedir. Daha sonra, öğretmen, çocuğun okuldan eve gitmek istediğinde karın ağrıları çektiğini anlar ve davranışını pekiştirmemek için sınıftan dışarı çıkarmaz. Pekiştirecin ortamdan çekilmesiyle başlangıçta karın ağrıları daha çok şiddetlenir. Bir kaç kez daha karın ağrısı görülür fakat pekiştirilmez. Bir müddet sonra karın ağrısının yok olduğu görülür. Kendiliğinden Geri Gelme Sönmeden sonra deneye bir müddet ara verilir ve daha sonra hayvan tekrar deney ortamına gelinirse manivelaya basma davranışını yaptığı görülür Sönme olayından sonra, herhangi bir eğitim yapılmamasına ve ortama herhangi bir pekiştiriri uyarıcı konmamasına rağmen manivelaya basma davranışının kendiliğinden yapılmasına kendiliğinden geri gelme adı verilmektedir. Grafikte kendiliğinden geri gelme süreci özetlenmiştir. Kendiliğinden Geri Gelme Biçimlendirme / Şekillendirme Biçimlendirme, tepkiyi farklılaştırmadır, yani tepkiyi istenen şekilde oluşturmaktır. Edimsel koşullama süreci normal koşullarda çok zaman almaktadır. Skinner kutusuna konan hayvanın, kendi başına manivelaya basarak yiyeceği elde etmesi beklenirse, hayvan ya ölür ya da yiyeceği elde etmeyi öğrenir. Ancak edimsel koşullamada bir başka yaklaşım, hayvanın daha kısa sürede yiyeceği elde etmeyi öğrenmesini sağlamaktadır. 29

Biçimlendirme / Şekillendirme Bu yaklaşıma biçimlendirme adı verilmektedir. Davranış kademeli yaklaşma yoluyla biçimlendirilmektedir. Önce, gösterilen davranışlardan istenilen davranışa en yakın olan davranış pekiştirilmekte, bir müddet sonra a yakını ve giderek daha yakını pekiştirilerek, böylece en sonunda beklenen davranışın gösterilmesi sağlanmaktadır (Skinner, 1964). Biçimlendirme / Şekillendirme Skinner, güvercini açlık programına aldıktan sonra Skinner kutusuna koyar. Deneyi yapan kişi besleme mekanizmasını dışardan düğmeye basarak yönetebilmektedir. Hayvan, Skinner kutusunda, manivelanın bulunduğu bölüme geçtiğinde, deneyi yapan kişi düğmeye basarak besleme mekanizmasını harekete geçirir ve yiyeceği almasını sağlar. Biçimlendirme / Şekillendirme Manivelanın yakınında bulunduğu sırada pekiştirildiğinden dolayı hayvan deney alanın bu bölümünde kalma eğilimi gösterir. Bundan sonra hayvanın manivelaya daha yakın gagalama ya da basma davranışı pekiştirilmekte daha idece manivelaya dokunma davranışı, daha sonra sadece manivelayı itme davranışı pekiştirilmekte ve en sonunda da kendisi manivelaya basarak yiyeceği elde etmektedir. Biçimlendirme / Şekillendirme Skinner, güvercinlere bowling oynamayı da benzer yolla kısa sürede öğretmiştir. Eğer güvercine hiç müdahale etmeden kendiliğinden topa dokunup bir oluktan atarak küçük lobutları devirmesini ve sonucunda pekiştirmeyi beklersek hayvan çok uzun zamanda öğrenir. Oysa, Skinner, biçimlendirme yoluyla kısa sürede güvercinlere bowling oynamayı öğretmiştir. 30

Biçimlendirme / Şekillendirme Önce, tüm deneylerde olduğu gibi, hayvanı yiyecekten yoksun bırakmış daha sonra, ilk önce topa doğru yönelme davranışını pekiştirmiş; yeterince bu davranış pekiştirildikten sonra, sadece topun çok yakınındaki gagalama davranışını pekiştirmiştir. Bu davranış da olağan hale geldikten sonra sadece topu gagalama davranışını pekiştirmiştir. En sonunda ise, sadece topu lobutlara doğru yuvarlama tepkisini pekiştirmiştir (Skinner, 1958; Bulunduğu kaynak: Hill, 1990, s.97). Biçimlendirme / Şekillendirme Sonuç olarak, biçimlendirme; beklenen tepkiye yakın olarak görülen bir tepkinin pekiştirilmesiyle başlayan ve giderek kademeli bir şekilde, daha yakın bir tepkinin, bir sonrakinde daha yakın bir tepkinin ve en sonunda istenen tepkinin pekiştirilmesiyle sonlanan bir süreçtir. İstenen davranışı kazandırmada, kendiliğinden oluşan edimsel koşullamaya göre daha az zaman alıcıdır. Biçimlendirme / Şekillendirme Biçimlendirme, pekiştirmenin bilimsel ilkelerinin uygulanması olmakla birlikte, aynı zamanda sanatsal bir süreçtir. Eğer pekiştirilmesine karar verilen davranışlar birbirine çok benzer, çok yakın davranışlar olursa biçimlendirme çok yavaş olur ve istenen davranışın tam olarak yapılması uzun süre alır. Biçimlendirme / Şekillendirme Bu nedenle etkili bir biçimlendirme yapabilmek için hangi tepkileri pekiştirileceğinin çok iyi belirlenmesi ve bir tepki yerleştikten hemen sonra, bir sonraki tepkinin pekiştirilmesine zaman geçirilmeden geçilmesi gerekir. 31

Biçimlendirme / Şekillendirme Biçimlendirme süreci, çocukların "soğuk-sıcak" oyununa benzemektedir. Bu oyunda çocuklardan birisi dışarı çıkar, diğerleri ise bir eşyayı saklarlar. Arkadaşları içeri girdiğinde, eşyanın bulunduğu yere yaklaştıkça "sıcak", uzaklaştıkça "ılık" daha da uzaklaştıkça "soğuk" diyerek onun davranışlarını biçimlendirirler. En sonunda eşyayı bulmasını sağlarlar. Çocuğun eşyayı bulmasını beklemek yerine bazı uyarıcılar kullanarak istenilen davranışın daha kısa sürede yapılması sağlanmaktadır. Biçimlendirme / Şekillendirme Biçimlendirme iki öğeyi kapsar. Bunlar: 1. Pekiştirilen davranıştaki farklılaşma 2. Kademeli yaklaşmadır. Diğer bir deyişle, biçimlendirme sürecinde beklenen davranışa derece derece yaklaşan tepkiler pekiştirilerek en sonunda istenen davranışın yapılması sağlanmaktadır. Biçimlendirme / Şekillendirme Yeni bir davranışın biçimlendirme yoluyla kazandırılma basamakları aşağıdaki gibi özetlenebilir: 1. Ulaşılacak hedefin açık bir şekilde belirlenmesi 2. Öğrencinin bulunduğu düzeyin belirlenmesi Biçimlendirme / Şekillendirme 3. Hedefe ulaşmak için pekiştirilmesi gereken ara davranışların, aradaki basamakların belirlenmesi: Bu adımlar arasındaki mesafenin ya da davranışların ne çok birbirine yakın ne de birbirinden çok uzak olmaması gerekir. Ayrıca, pekiştirilmesi gereken basamaklar her öğrencinin niteliğine uygun olarak belirlenmelidir. 32

Biçimlendirme / Şekillendirme 4. Süreç boyunca öğrencilere dönüt verilmesi: Özellikle öğrencinin konuya yabancı olduğu durumlarda, daha sık dönüt verilmelidir. Araba kullanma, bir müzik aleti çalma, kasada takla atma, sınıf disiplinine uyma, grup önünde konuşma vb. davranışlar biçimlendirme yoluyla etkili bir şekilde kazandırılabilir. Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Skinner, uyarıcıyı ayırdetme konusunda da kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Ona göre, "uyarıcılar, tepkileri doğurur, edimleri doğurmaz" ancak, uyarıcılar edimlerin ortaya çıkışını belirleyebilir. Uyarıcı, bu etkisini ayırdetme süreci yoluyla kazanabilir. Eğer bir edim, ortamda bir uyarıcı varken pekiştirilir, bir başka uyarıcı varken de pekiştirilmez ise, gelecek sefer ilk uyarıcının bulunduğu ortamda edimi yapar, diğerinde ise yapmaz. Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Ayırdedici uyarıcının sunulması ya da ortamdan çekilmesine göre, organizma belirli bir tepkide bulunduğundan, Skinner bunu uyarıcı kontrolü olarak görmektedir. Öğrenciler her bir öğretmene farklı bir şekilde davranmaktadırlar. Çünkü her bir öğretmen, çocuklar için farklı ayırdedici özelliklere sahiptirler. Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Bununla ilgili olarak ikinci tür öğrenme de tepki farklılığını öğrenmedir. Tepki formu ya da tepkinin yoğunluğu, genişliği, örtüklüğü büyük ölçüde farklı pekiştirmelerle değiştirilerek tepki farklarının öğrenilmesi sağlanmaktadır. Skinner'e göre davranışın karmaşıklığını anlamada, uyarıcıları ayırdetme ve farklılaşan tepkiyi incelemek önem taşımaktadır. 33

Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Ayırdedici uyarıcı ile ilgili olarak tekrar Skinner kutusuna dönecek olursak; hayvanı manivelaya basmaya koşulladıktan sonra, deney düzeneği daha karmaşık hale getirilebilir. Hayvan Skinner kutusunda sadece ışık yandığında yiyecek alıp, ışık yanıtladığında yiyecek almamıştır. Bu koşullar altında ışık, ayırdedici uyarırı (SD= Discriminative stimulus) haline gelmiştir. Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Bu düzenlemeyle hayvan, sadece ışık yandığında manivelaya basmayı, ışık söndüğünde ise basmamayı öğrenmiştir. Böylece, ışık manivelaya basma tepkisi için bir işaret (ipucu) haline gelmiştir. Ayırdedici uyarıcı, ayırdedici edimi (discriminative operant) meydana getirir. Ayırdedici edim, sadece belli bir durumda yani belli bir ayırdedici uyarıcıya yapılan edimsel tepkidir. Ayırdedici edimin meydana gelişi şu şekilde şematize edilmiştir (Skinner, 1953; Hergenhahn, 1988, s. 90). Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Bu sürece göre, ayırdedici uyarıcı edimsel tepki için bir işarettir. Bu işarete göre tepki yapılır ve tepki, pekiştirici uyarıcı tarafından biçimlenir. Günlük yaşamda, ayırdedici edimlerle ilgili pek çok örnek vardır. 34

Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler karşılaşmak istemediğimiz bir arkadaşımızı (ayırdedici uyarıcı) gördüğümüzde, yolumuzu değiştirir (edimsel tepki) ve onu görmekten kurtuluruz (pekiştirici uyarıcı). Yolda karşıdan karşıya geçerken kırmızı ışık (ayırdedici uyarıcı) gördüğümüzde bekler (edimsel tepki) kaza geçirmekten kurtuluruz (pekiştirici uyarıcı) Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Sonuç olarak, ayırdedici uyarıcı, ayırdedici edimi doğurur. Bu edim, pekiştirmeyle izlenirse öğrenilir. Thorndike'ın çağrışımsal geçiş kavramı ile Skinner'in ayırdedici edim kavramları arasında büyük ölçüde benzerlik bulunmaktadır. Ayırdedici Uyarıcı ve Tepkiler Ayırdedici edim ile tepkisel koşullama arasında ise çok az benzerlik bulunmaktadır. Tepkisel koşullamada da tepkiyi bilinen bir uyarıcı doğurmakla birlikte tepki sonuçlan tarafından kontrol edilmemektedir. Oysa, ayırdedici edimde, ayırdedici uyarıcı, tepki için bir işaret olmakla birlikte organizma sadece pekiştirilen davranışları öğrenmektedir. Zincirleme Skinner'e göre (1938, 1953) tamamlanmış bir tepki, aşamalı bir etkinlik içinde, bir diğer tepkiye dönüt vererek ayırdedici uyarıcı rolü üstlenir. İkinci tepki, üçüncü tepki için, üçüncü tepki de dördüncü tepki için ayırdedici uyarıcı olarak etkinlik tamamlanıncaya kadar sürer gider. Diğer bir deyişle, her tamamlanan tepki bir sonraki tepki için ayırdedici uyarıcı rolü üstlenerek etkinlik tamamlanıncaya kadar sürer. 35

Zincirleme Bu sürece zincirleme adı verilmektedir. Davranışların çoğunluğu zincirleme özelliği göstermektedir. Zincirleme Skinner kutusunda, basit bir manivelaya basma davranışı bile bir zincirlemedir. Keller ve Schoenfeld (1950) manivelaya basma ve yeme davranışının tepki zincirlerine ait ayırdedici uyarıcı-tepki öğelerini altı basamak halinde somutlaştırmışlardır (Bovrer ve Hilgard, 1981, s.178). Bu zincirler şu şekilde şematize edilmiştir. Zincirleme Yukarıdaki zincirleme sürecinde, hayvanın yemi yemesi, hayvanın tekrar aynı uyarıcı ortamla karşılaşması durumunda, manivelaya yönelmesine ve basmasına neden olur. Burada zincirleri birarada tutan şey, birincil olumlu pekiştireçtir, yani yemdir. Bazı davranış zincirleri ikincil olumlu pekiştireçler tarafından da birarada tutulabilir. Zincirleme Ancak, hepsinin temelinde birincil pekiştireçler vardır. Zincirlenen tepkinin gelişiminde daima başlangıç noktası birincil pekiştireçlerdir. Zincirlemeyi incelerken, zincir birimlerini (SD-T), birincil pekiştireçlerden geriye doğru izlemek gerekir. 36

Zincirleme İki insan arasındaki etkileşimde de zincirlenen tepkileri görmek mümkündür. Sizin arkadaşınızı görmeniz ayırdedici uyarıcı görevi yapar ve arkadaşınıza "merhaba" dersiniz. Sizin yaptığınız bu tepki arkadaşınızın size "merhaba" demesi için ayırdedici uyarıcıdır. Onun size "merhaba" demesi ise, sizin "nasılsınız?" demeniz için hem ayırdedici uyarıcı hem de pekiştirici uyarıcıdır. Zincirleme Zincirlemede, Skinner'e göre sadece belli bir tepkinin sonuçları diğer bir tepki için işaret olmaz; belli fikirler de diğer fikirler için ayırdedici uyarıcı rolü üstlenir. Skinner ve onun izleyicileri; edimsel davranışın (bağımlı değişken) sıklığını artırma amacıyla bağımsız değişken olarak pekiştirme tarifeleri üstünde çalışmışlardır. Pekiştirme tarifesi, tepkiyi izleyen pekiştireçlerin verilme biçimini kapsamaktadır. En yaygın olarak kullanılan pekiştirme tarifeleri; Sürekli Pekiştirme, Sabit Aralıklı Pekiştirme, Sabit Oranlı Pekiştirme, Değişken Aralıklı Pekiştirme ve Değişken Oranlı Pekiştirmedir (Ferster ve Skinner, 1957). 37

Sürekli Pekiştirme En basit pekiştirme tarifesi, sürekli pekiştirmedir. Bu tarife, deneğe yeni bir şey öğretilirken kullanılmaktadır. Tepki öğrenildikten sonra sürekli pekiştirme bırakılıp diğer pekiştime tarifeleri uygulanmalıdır. Aksi taktirde bir müddet sonra pekittirmenin etkisi kalmayacaktır. Ayrıca, sönmeye karşı en az dirençli pekiştirme tarifesi sürekli pekiştirmedir. Sürekli Pekiştirme Başlangıçta çocuk yatağını her düzelttiğinde pekiştirilirken davranışı kazandıktan sonra değişik pekiştirme tarifelerine geçilmelidir. Sınıfta söz almaktan çekinen çocuğun başlangıçta her konuşma isteği pekiştirilirken, grupta söz alma davranışı kazandırıldıktan sonra farklı bir pekiştirme ne geçilmelidir. Sabit Oranlı Pekiştirme Bu tarifede, organizmanın belli bir sayıdaki davranışı pekiştirilir. Hayvanın her 10 doğru davranışından sonra yiyecek verilmesi; öğrencinin 5 doğru cevabına bir not verilmesi, 10 gömlek diken işçiye belli bir ücret verilmesi gibi pekiştirmeler sabit oranlıdır. Sabit Oranlı Pekiştirme Sabit oranlı pekiştirmede zaman önemli değil, doğru davranış sayısı önemlidir. Aynı süre içinde bir kişi daha az doğru davranış yaparken, bir diğeri daha çok doğru davranış yapabilir ve daha çok pekiştirilebilir. Ancak organizma pekiştirildikten hemen sonra bir depresyon içine girer. Buna "pekiştirme sonrası ara" (post-reinforcement pause) adı verilmektedir. 38