Serotip A-C Mekanik Konjunktiva Trahom



Benzer belgeler
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 2 SUNUM CHLAMYDIACEAE. Prof. Dr. İştar Dolapçı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

Erkeklerde Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

Klamidya Enfeksiyonları

Dr. Birgül Kaçmaz Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

ADIM ADIM YGS-LYS 55. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-15 VİRÜSLER

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

GASTROENTERİT YAPAN VİRUSLAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI

Toxoplasma tüm omurgalı canlıları ve çekirdeği olan tüm hücreleri enfekte edebilen bir protozoondur.

VİROLOJİYE GİRİŞ. Dr. Sibel AK

Maymun Çiçek Virüsü (Monkeypox) VEYSEL TAHİROĞLU

Bacillus anthracis. Hayvanlarda şarbon etkenidir. Bacillus anthracis. Gram boyama. Bacillus anthracis. Bacillus anthracis

Halis Akalın, Nesrin Kebabcı, Bekir Çelebi, Selçuk Kılıç, Mustafa Vural, Ülkü Tırpan, Sibel Yorulmaz Göktaş, Melda Sınırtaş, Güher Göral

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

İnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler

ERİŞKİN HASTADA İNFLUENZAYI NASIL TANIRIM?

Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader

PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

Hepatit B ile Yaşamak

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA PNÖMONİ. Mehmet Ceyhan 2016

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE

Moleküler Yöntemlerin Klinik Mikrobiyolojide Kullanımı Ne zaman? Nerede? Ne kadar? Klinik Parazitoloji

Soğuk algınlığı ve Grip. Dr. Hayati DEMİRASLAN ENFEKSİYON HASTALİKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 13 Ekim 2018 Perşembe

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke

Mikrobiyolojide Moleküler Tanı Yöntemleri. Dr.Tuncer ÖZEKİNCİ Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji A.D

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlarda Tanı

BRUSELLA ENFEKSİYONU. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI. Prof. Dr. Abdullah Sayıner

Bruselloz. Muhammet TEKİN. Bulaşıcı Hastalıklar Çevre ve Çalışan Sağlığı Şube Müdürü

Hasta kişi ile cinsel temas, Gebelerde anneden bebeğe geçiş ( konjenital Sifilis ), Kan teması ile bulaşır.

İMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

VİROLOJİ -I Antiviral İmmunite

Avian chlamydiosis (Kanatlı Klamidyozu)

HPV ve Adenoviruslar. Prof. Dr. Ali Ağaçfidan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı

Chlamydia Trachomatis Enfeksiyonları

OLGU 3 (39 yaşında erkek)

Ebola virüsü İstanbul'a geldi!

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Salmonella. XLT Agar'da Salmonella (hidrojen sülfür oluşumuna bağlı olarak siyah) ve Citrobacter (sarı) kolonileri

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

Hastalıkların Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler. 10.Sınıf Enfeksiyondan Korunma. Hastalıkların Oluşmasında Rol Oynayan Faktörler

Gebede HSV İnfeksiyonu. Dr. Süda TEKİN KORUK Koç Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü

YERSİNİA ENFEKSİYONLARI. Dr. Kaya Süer Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Mycobacterium. Mycobacterium hücre duvarının lipid içeriği oldukça fazladır ve mikolik asit içerir

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği

ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

HIV ENFEKSİYONUNUN PATOFİZYOLOJİSİ VE DOĞAL SEYRİ

Mikroorganizmalar gözle görülmezler, bu yüzden mikroskopla incelenirler.

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

Enfeksiyon Hastalıklarının Tanısında Sendromik Yaklaşımlar

Doğal Bağışıklık. İnsan doğar doğmaz hazırdır

Global Leishmaniasis. Leishmaniasis. Türkiye de leishmaniasis. Leishmaniasis. Leishmaniasis

SARS (SEVERE ACUTE RESPİRATORY SYNDROME) CİDDİ AKUT SOLUNUM YETMEZLİĞİ SENDROMU

Kabakulak (Epidemik Parotitis) Prof. Dr. Haluk Çokuğraş

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

Gebelik ve Enfeksiyonlar. Prof.Dr. Levent GÖRENEK

Normal Mikrop Florası. Prof.Dr.Cumhur Özkuyumcu

ÇIKAR ÇATIŞMALARI. Antibiyotik / aşılarla ilgili konuşma, danışmanlık Abdi İbrahim Bayer GlaxoSmithKline Pfizer Sanofi Pasteur

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

Genital Siğiller Risk Faktörler: Belirtiler:

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

GEBE KADINLARDA KLAMİDYA ENFEKSİYONU SEROPREVALANSI. Serdar KÖMEÇ Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı. Tez Danışmanı Prof. Dr.

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Tüberküloz Daire Başkanlığı VEREM HASTALIĞI

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

*Hijyen hipotezi, astım, romatoid artrit, lupus, tip I diabet gibi otoimmün hastalıkların insidansındaki artışı açıklayan bir alternatiftir.

Hepatit C ile Yaşamak

*Barsak yaraları üzerine çalışmalarda probiyotikler, yaraların iyileşmesi ve kapanması amaçlı test edilmiştir.

TOPLUM KÖKENLİ PNÖMONİLER

Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli

HEPATİT B, TÜRKİYE İÇİN AIDS TEN DAHA TEHLİKELİ. Dr. Zülkar Dönmez Asil Çelik San. Tic. A.Ş.

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI MEZUNİYET SONRASI (UZMANLIK) EĞİTİMİ DERS MÜFREDATI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERS NOTU FORMU

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

Gebelikte İnfeksiyonların Değerlendirilmesi

ENFEKSİYON ETKENLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ. Öğr. Gör. Blm. Uzm. F. Özlem ÖZTÜRK

%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı

İMMÜN SİSTEM HASTALIKLARI VE BAKIMI. Öğr. Gör. Dr. Ayşegül Öztürk Birge ARALIK 2016

b. Amaç: Bakterilerin patojenitesine karşı konakçının nasıl cevap verdiği ve savunma mekanizmaları ile ilgili genel bilgi öğretilmesi amaçlanmıştır.

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.

MAVİ DİL BLUETONGUE (BT) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Transkript:

Chlamydiaceae Chlamydiaceae ailesi iki cins içerir; Chlamydia ve Chlamydophila. Chlamydia trachomatis, Chlamydophila psittaci ve Chlamydophila pneumoniae insanlarda enfeksiyon oluşturan önemli türlerdir. Her iki cins içinde bulunan diğer türler insanlar için nadiren patojendir. Önceleri küçük olmaları ve bu nedenle 0.45 m filtreden geçebilmesi, zorunlu hücre içi paraziti olmaları nedeniyle virüs olarak tanımlanmıştır. Gram-negatif bakteriler gibi iç ve dış membranlarının olması, hem DNA hem de RNA içermeleri, prokaryotik ribozomlarının olması, kendi protein, nükleik asit ve lipitlerini sentezlemeleri, antibiyotiklere hassas olmaları nedeniyle bakteri olarak kabul edilmektedirler. Chlamydiaceae türleri yaşam döngülerinde elementer ve retikülat olmak üzere iki şekilde bulunurlar. Elementer şekil (EB) enfeksiyöz olan şekil olup büyüktür ve çevre şartlarına dayanıklıdır. Peptidoglikan tabakası olmamasına rağmen, dış membran proteinlerinin birbirlerine sıkı bir şekilde bağlanmış olması bakteriye stabil şeklini verir. EB çoğalamaz ve metabolik olarak aktif değildir. Hücre yüzeyindeki reseptöre bağlanarak içeri alınmasını uyarır. Retikülat şekil (RB) metabolik olarak aktiftir ve çoğalabilen formdur. RB dış membran proteinleri sıkı bir şekilde bağlanmamıştır. Bu nedenle ozmotik olarak frajil olup hücre içinde olması nedeniyle dış ortam etkisinden korunur. Chlamydiaceae cinse özgül olan ve kompleman birleşmesi testi ile saptanabilen LPS antijenlerine sahiptir. Ayrıca tür ve suş düzeyinde özgül olan dış membran proteinleri (MOMP) bulunur. Chlamydia trachomatis Chlamydia trachomatis sınırlı konakçı çeşidine sahiptir. İnsanları enfekte eder. İki biyotipi vardır; trachoma ve lenfogranüloma venerum (LGV). Biyotipler içerdikleri majör dış membran proteinlerine göre on dokuz serotip içermektedirler. LGV, dört serotip içerir; L1, L2, L2a ve L3. Diğer serotipler; A, B, Ba, C, D, Da, E, F, G, Ga, H, I, Ia, J ve K serotipleri olup trachoma biyotipine aittir. Morfoloji Chlamydiaceae kendisine hassas olan konakçı hücresinde özgül üreme döngüsü gösterir. Döngü enfeksiyöz olan EB nin hassas olan hücrelerin mikrovilluslarına tutunmasıyla başlar. Tutunmada bakteriye ait MOMP ve OmcB proteinleri rol oynamaktadır. Bunlardan OmcB 60kD büyüklüğünde sisteinden zengin bir proteindir. Heparin-sülfat benzeri molekülün Chlamydia ve hücre arasında bağlantı sağladığı düşünülmektedir. Tablo 1.- Chlamydiaceae klinik özellikleri Serotip Geçiş Yolları Yerleşim Bölgesi C.trachomatis Enfeksiyon Hastalığı Serotip A-C Mekanik Konjunktiva Trahom Serotip D-K Cinsel Temas, Perinatal Üretra Serviks Rektum Konjunktiva Solunum Yolu Üretrit Servisit Proktit Konjunktivit Pnömoni Serotip L1-L3 Cinsel Temas Genital Mukoza LGV Lenfosit Monosit C.pneumoniae Damlacık Solunum Yolu ÜSYE Pnömoni C.psittaci Solunum Sistemik Pnömoni Hücrelere tutunan C.trachomatis, fagositoz, pinositoz veya reseptörle bağlantılı endositoz ile içeri girer. EB, ATP ve ATPaz içermektedir. Bakteri ATPaz ının aktive olması ve membran proteinleri arasındaki disülfid bağlarının redükte olmasıyla EB diğer şekil olan RB şekline dönmeye başlar. MOMP disülfid bağları ile sisteinden zengin olan ve sadece EB formunda bulunan proteinlerine bağlıdır. EB hücre içine girdikten 6-8 saat sonra metabolik olarak aktif olan RB şekline döner. Takip eden 18-24 saat içinde RB ikiye bölünerek çoğalırlar. Bakteri kendi DNA, RNA ve proteinlerini sentezleyebilir. Ancak kendisine gerekli olan yüksek enerji bileşiklerini sentezleyemez. Chlamydiaceae konakçı hücre enerji

bileşiklerini kullanır ve bu nedenle enerji paraziti olarak tanımlanır. Fagozom içinde birçok RB bulunduran bir yapı halini alır ki buna inklüzyon cisimciği denir. İnklüzyon cisimciği birçok histolojik boyalar ile gösterilebilir. Enfeksiyondan 18-24 saat sonra RB daha küçük olan EB şekline dönüşmeye başlar. EB şeklindeki bakteri 48-72 saat içinde hücreden dış ortama dökülür. Konak hücreden ayrılma biyotipler arasında farklılık gösterir. LGV biyotipi konak hücrenin ölümüne neden olarak dışarı çıkar ve diğer hücreleri enfekte eder, trachoma biyotipi ise konak hücreyi öldürmeden dışarı çıkar. Chlamydia trachomatis ile konak hücre arasında sıkı bir etkileşim vardır. Endositoz, tirozin fosforilasyonu, hücre destek yapısının yeniden düzenlenmesi ve makro molekül sentezinin reorganizasyonu bu ilişki sonucudur. C.trachomatis in Gram-negatif bakterilerde olduğu gibi tip III sekresyon sistemine sahip olduğu gösterilmiştir. C.trachomatis tip III sekresyon sistemi ile inklüzyon membranından dışarıya gönderdiği proteinler ile konak hücrede transkripsiyonunu düzenler. Bu sistem ile veziküler transport veya lizozim füzyonu engellenmektedir. Konak hücrenin interferon-γ, penisilin etkisi altında kalması veya triptofan azalması durumunda C.trachomatis sessiz forma geçmektedir. Bu formda replikasyon durmuştur, atipik RB görünümü vardır. C.trachomatis proteinlerinden MOMP ve sisteinden zengin protein sentezi azalarak devam ederken chsp60 sentezi artmış durumdadır. Stres faktörlerinin ortadan kalkmasıyla C.trachomatis yaşam döngüsüne devam etmektedir. Patogenez Chlamydia trachomatis cinsel temasla, ciltteki çatlaklardan ve konjunktivadan konağa girer. C.trachomatis üretra, endoserviks, endometrium, fallop tüpleri, rektum, solunum sistemi ve konjunktiva epitel hücrelerini enfekte eder. LGV biyotipleri lenfatik sistemde bulunan mononükleer fagositer hücrelerde çoğalırlar. Bakteriyemi ortaya çıkabilir. LPS proenflamatuar sitokinlerin salgılanmasına neden olmaktadır. Nötrofillerin bölgeye gelmesini lenfosit, makrofaj, plazma hücreleri ve eozinofiller izlemektedir. Chlamydia enfeksiyonu kliniğinde çoğalma esnasında hücrelere doğrudan verilen hasar ve konağın immün cevabı rol oynar. Enfeksiyon kalıcı bir bağışıklık bırakmaz. Daha sonra oluşan reenfeksiyon kuvvetli bir enflamatuar cevap ortaya çıkarır. Bu cevap kronik oküler enfeksiyonda görme kaybına, genital enfeksiyonda cinsel fonksiyon bozukluğu ve kısırlığa neden olur. Bakteride bulunan chsp60 patogenezde önemli rol oynamaktadır. Temel mekanizmanın otoimmünite ve temel antijenin chsp60 olduğu hipotezi kabul görmektedir. Diğer türlerin oluşturduğu HSP60 ile C.trachomatis chsp60 proteini arasında sekans homolojisi bulunmaktadır. Bu nedenle konağın diğer türler ile enfeksiyon sonucu HSP60 antikorları oluşturduğu ve bunun patogenezde rol oynadığı düşünülmektedir. Klinik Chlamydia trachomatis tüm dünyada yaygın olup trahom, okülogenital enfeksiyon, pnömoni ve LGV nedenidir. Trahom serotip A, B, Ba ve C tarafından oluşturulan kronik göz enfeksiyonudur. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Hindistan da endemiktir. Hastalık çocuklarda yaygın olup bu çocuklar aynı zamanda rezervuar görevi görmektedirler. Yetişkinlerde ve büyük çocuklarda hastalığın insidansı düşüktür. Ancak bu yaşlarda da hastalık ortaya çıkarsa körlük riski aynı şekilde yüksektir. Trahom damlacık, eller, kontamine eşyalar ve karasinekler ile bulaşır. Göz konjunktivasının bulaşıcı ve granülasyonlar ile seyreden enfeksiyonudur. Göz akıntısı, mukuslu sekresyon ilk görülen belirtilerdir. Epitel tabakası içinde lenfosit infiltrasyonu, göz kapağının büzüşmesi ve şeklinin bozulması ile karakterizedir. Üst göz kapağı tersine çevrildiği zaman lezyon görülür. Korneada damarlaşma, hücresel infiltrasyon ve keratit görülür. Görme bozukluğu ve körlük gibi komplikasyonlara neden olabilir. Yetişkin inklüzyon konjunktiviti C.trachomatis in genital enfeksiyon ile ilgili serotipleri olan D- K tarafından cinsel olarak aktif bireylerde oluşur. Genital enfeksiyonun göze bulaşması ile ortaya çıkar. Oto inokülasyon, oral-genital temas başlıca geçiş yoludur. Hastalık mukopürülan akıntı, keratit, korneal infiltrasyon ve korneada damarlaşma ile seyreder. Kronik enfeksiyonlarda korneada skarlaşma görülür. Yenidoğan inklüzyon konjunktiviti anneleri C.trachomatis in genital serotipleri ile enfekte yenidoğanlarda görülür. Bakteri bebeğe enfekte doğum kanalından geçerken bulaşır. Enfekte anneden doğan bebeklerde hastalık görülme olasılığı %25 dir. Kısa bir kuluçka döneminden sonra göz kapağında şişme, pürülan akıntı görülür. Konjunktivada skarlaşma, korneada damarlaşma görülür. Yenidoğan pnömonisi doğumdan 2-3 hafta sonra gelişir. Bebek enfekte doğum kanalından geçerken aspirasyon ile bakteriyi alır. Yaygın intersitisyel pnömoni şeklinde gelişir. Anneleri enfekte olanların %10-20 sinde hastalık ortaya çıkar. Rinit sıklıkla görülür. Bunu öksürük izler. Haftalarca devam eden hastalık kliniğinde ateş görülmez.

Chlamydia trachomatis cinsel temasla geçen genitoüriner enfeksiyonlara neden olur. C.trachomatis serotip D-K tarafından oluşturulmaktadır. C.trachomatis kadınlarda servisit ve üretrit, erkeklerde ise üretrit nedenidir. Enfeksiyon buralardan diğer dokulara yayılabilir. Homoseksüel bireylerde proktit oluşturur ve bu grupta ortaya çıkan proktitlerin %15 inden fazlasından C.trachomatis sorumludur. Kadınlarda oluşan enfeksiyonların %80 i asemptomatik olmasına karşılık servisit, endometrit, üretrit, salpinjit, bartolinit ve perihepatit gelişebilir. Mukopürülan akıntı ve hipertrofik ektopi semptomatik olgularda görülür. Semptomatik olgularda örneklerde bakteri sayısı daha fazladır. Erkeklerde asemptomatik enfeksiyon %25 civarındadır. C.trachomatis erkeklerde cinsel temas sonrası oluşan non-gonokokal üretritlerin %35-50 sinden sorumludur. Klinik olarak C.trachomatis enfeksiyonlarında daha az belirti görülse de ayırım tanısal testler ile yapılabilir. Enfeksiyonlarda mukopürülan akıntı ve idrar yaparken yanma gibi klasik semptomlar görülmektedir. Üretrit, konjunktivit, artrit ve mukokutanöz lezyonlar ile seyreden Reiter sendromu ile C.trachomatis arasında ilişki kurulmaktadır. Reiter sendromlu hastaların %65 inde artrit ile beraber klamidya kaynaklı genital enfeksiyonun varlığı gösterilmiştir. Yine hastaların %80 inden fazlasında beraber veya geçmiş klamidya enfeksiyonuna ait serolojik işaretler bulunmuştur. LGV cinsel temasla geçen kronik seyir gösteren bir enfeksiyondur. C.trachomatis serotip L1, L2, L2a ve L3 tarafından oluşturulur. Kuzey Amerika, Avustralya ve Avrupa da da görülmesine rağmen en fazla Afrika, Asya ve Güney Amerika da görülür. Akut LGV hastalığı erkeklerde daha şiddetli olarak görülür. Kadınlarda semptomatik hastalık daha az görülür. LGV 1-4 haftalık kuluçka döneminden sonra penis, üretra, glans, skrotum, vajina, serviks ve vulva gibi genital bölgelerde papül veya ülser şeklinde olan ilk lezyon ile başlar. Lezyon genellikle dikkati çekmeden iyileşir. Bunda küçük ve ağrısız olmasının rolü vardır. Lezyon sifiliz ve herpes enfeksiyonlarında görülenlerden farklı olarak ağrısızdır. İlk lezyon anında hastada ateş, baş ağrısı, kas ağrısı görülebilir. Hastalığın ikinci döneminde ilk lezyonun direne olduğu lenf bezinde enflamasyon ve şişlik görülür. Oldukça büyüyen lenf bezi rüptüre olarak direne olur. Ateş, iştahsızlık, baş ağrısı, meningismus, kas ağrısı ve artralji görülür. Erkeklerde ve kadınlarda tabloya proktit eklenebilir. LGV kendiliğinden iyileşir veya kronik ülseratif devreye girer. Genital ülserler, fistül, yapışıklıklar ve genital elefentiyazis gelişir. Oküler LGV aynı serotipler tarafından oluşturulur. Parinaud oküloglandüler konjunktiviti olarak tanımlanır. Konjunktival enflamasyonun yanında preauriküler, submandibüler, servikal lenfadenopati vardır. Tanı Chlamydia trachomatis enfeksiyonu sitolojik, serolojik, kültür, antijenin gösterilmesiyle veya moleküler proplar kullanılarak tanımlanabilir. Yöntemlerin hassasiyeti alınan örneğin kalitesi ve hastalığın dönemi ile ilgilidir. Örneğin, semptomatik enfeksiyonda bakteri fazla miktarda olduğu için tanımlamak kolay iken asemptomatik enfeksiyonda bakteri sayısı az olduğu için tanımlama daha zordur. Örneğin kalitesi de önemlidir. Chlamydia zorunlu hücre içi bakteri olduğu için örnek üretra, serviks, rektum, orofarenks ve konjunktivadan alınmalıdır. Akıntı veya üretral eksuda yeterli değildir. Alınan örneklerde Giemsa boyası ile inklüzyon cisimcikleri gösterilebilir. Ancak kültür ve DFA immunofloresan ile karşılaştırıldığı zaman hassasiyeti düşüktür. Servikal örneklerin Papanicolaou ile boyanması hassasiyeti ve özgüllüğü düşük olan yöntemdir. Doğrudan inceleme için en uygunu DFA incelemesidir. Bakterinin kültürü HeLa-229, McCoy, BHK-21 ve yeşil maymun böbrek hücreleri kullanılarak yapılabilir. Kültür yapılırken konakçı hücre metabolizmasını durduracak siklohekzimid gibi inhibitörlerin hücre kültür ortamına eklenmesi ve örneklerin hücre kültürleri ile beraber santrüfüjlenmesi gerekmektedir. Ekim yapılan hücrelerden alınan örneklerin yeni hücrelere ekilmesi ile izolasyon şansı artmaktadır. Hücre kültüründe yöntem olarak küçük tüpler kullanılır. Üreme DFA, iyot boyası veya PCR ile gösterilir. Kültür, taşıma ve ekim esnasında karşılaşılan zorluklar nedeniyle %70-80 hassasiyete sahiptir. DFA, ELISA ve DNA prop hibridizasyon yöntemiyle rrna saptanması antijen tanımlamak için kullanılan yöntemler arasındadır. DFA ve ELISA testlerinde kullanılan antikorlar bakteri MOMP veya LPS antijenlerine karşı olabilir. Anti-LPS antikorları kullanıldığı zaman özgüllük diğer bakteriler ile karışma nedeniyle azalmaktadır. Doğrudan antijen tanımlamaya yarayan testlerin hassasiyet ve özgüllüğü ile ilgili farklı değerler verilmektedir. Ancak erkek üretra örnekleri ve asemptomatik olgularda kültür kadar başarılı değildir.

Çeşitli amplifikasyon yöntemleri Chlamydia enfeksiyonlarının tanısında kullanılmaktadır. PCR, LCR, TMA ve SDA bunlar arasında sayılabilir. Bu teknikler %90-98 gibi yüksek düzeyde hassasiyete sahiptir. Bir diğer avantajları ise örnek olarak sabah ilk idrarın kullanılabilmesidir. Chlamydia trachomatis enfeksiyonlarında serolojik tanının değeri pek yoktur. Enfeksiyon esnasında oluşan antikorlar uzun bir dönem yüksek düzeyde kalmaktadır. Dolayısıyla serolojik testler ile şimdiki ve geçmiş enfeksiyonları ayırmak zordur. Antikor düzeyindeki artışı göstermek faydalıdır ancak şahıs antibiyotik tedavisi aldığı için uygun bir zaman diliminde bu artış gösterilememektedir. Kompleman birleşmesi testinde antijen olarak LPS kullanıldığı C.trachomatis, C.pneumoniae ve C.psittaci enfeksiyonlarının ayırıcı tanısı yapılamaz. Kompleman birleşmesi testi LGV enfeksiyonlarında serokonversiyon oluştuğu zaman faydalıdır. MIF testi MOMP antijen kullandığı için özgüllüğü fazladır. Serokonversiyon ile tanı koymak gereklidir. Yenidoğan inklüzyon konjunktivit olanların %30, yenidoğan pnömonisi olanların ise %100 ünde IgM sınıfı antikorlar oluşur. Bu nedenle MİF testi yenidoğan pnömonisinde tanı amacıyla kullanılır. Yetişkinlerde IgM sınıfı antikorlar oluşmamaktadır. Serumda özgül IgA ölçümü tanı koydurucu değer taşımamaktadır. Tedavi ve Korunma Trahom ile mücadelede WHO nun önerisi SAFE yöntemidir. Cerrahi, azitromisin tedavisi, yüzü sık yıkayarak temiz tutmak ve sinekler ile mücadele anlamına gelmektedir. Lokal antibiyotik uygulaması olumlu sonuç vermektedir. LGV tedavisinde tetrasiklin, doksisiklin, minosiklin, kloramfenikol ve rifampin kullanılmaktadır. Tedavi 21 gün sürmelidir. İnklüzyon konjunktiviti ve pnömonisinde ilk seçilecek antibiyotik eritromisindir. Genitoüriner enfeksiyonların tedavisinde azitromisin, tetrasiklin, kinolon ve seftriakson kullanılabilir. Birden fazla etken tarafından meydana gelen cinsel temas ile geçen enfeksiyonların tedavisi sonrası C.trachomatis enfeksiyonu bulguları görülür. Çünkü tedavide kullanılan -laktam antibiyotikler C.trachomatis üzerine etkili değildir. Çevre koşullarının düzeltilmesi, temizlik alışkanlığı, eradikasyon programlarının uygulanılması, güvenli cinsel ilişki korunma yöntemleri içinde hemen aklımıza gelenlerdir. Chlamydophila pneumoniae Chlamydophila pneumoniae ilk defa 1965 yılında, Tayvan da, bir çocuğun konjunktivasından izole edilmiştir. Bu suş TW-183 olarak tanımlanmıştır. Daha sonra ABD de 1983 yılında faranjitli bir hastanın boğazında izole edilen ve AR-39 olarak tanımlanan bir suş ile aynı morfolojik özellikleri taşıdığı düşünülerek ve diğer insanlara patojen olan iki türden farklı olduğu görülerek TWAR olarak tanımlanmıştır. Daha sonraları Chlamydia pneumoniae ve son olarak da yeni bir cins içinde Chlamydophila pneumoniae olarak isimlendirilmiştir. Solunum sekresyonu ile insanlara bulaşmaktadır. Taşıyıcılık gösterilememiştir. Morfoloji Bakteri hücre içeriği, üreme döngüsü ve metabolik faaliyetleri yönünden C.trachomatis e benzemektedir. EB armut biçiminde olup bu yapısı ile C.trachomatis den farklıdır. C.pneumoniae EB duvar yapısının rijit olması açısında da diğerlerinden ayrılmaktadır. İnterferon-γ etkisiyle aberrant formlar oluşabilmektedir. RB bölünmeden ve EB formuna dönmeden beklemektedir. Patogenez Chlamydophila pneumoniae insanlara patojendir. Bronşit, pnömoni ve sinüzit etkenidir. Enfeksiyon insandan insana solunum sekresyonları ile bulaşır. C.pneumoniae düz kas dokusu, koroner arterlerin endotel hücrelerini ve makrofajları enfekte etmektedir. Chlamydophila pneumoniae aterosklerozlu hastalardan alınan lezyonlarda, kültür, PCR, elektron mikroskop, immünohistolojik boyama gibi yöntemler ile gösterilmiştir. C.pneumoniae EB solunum yolu ile alındığı hastaların akciğerlerindeki makrofajları enfekte ederler. Makrofalar içinde EB, RB formuna dönüşerek çoğalmaya başlar. Bu sırada makrofaj dolaşıma katılır. Makrofajda oluşan inklüzyon arter yüzeyindeki endotel hücrelerinin adezyon molekülü ekspresyonunu uyarır. Enfekte makrofaj adezyon molekülleri sayesinde arter endotellerini geçerek intima tabakasına gelir. Makrofaj içinde tekrar dönüşüm yaşanır ve makrofajdan dışarı çıkan EB arteriyal makrofajları enfekte eder. Bu hücrelerin LDL kolesterol alımını düzenler. Ortamda kolesterol dolu köpük hücreleri artmaya başlamasıyla ateroskleroz başlamıştır. Aynı zamanda intima tabakasının altındaki kas hücreleri de EB tarafından enfekte edilmeye başlamıştır. Endotel hücrelerinin enfeksiyonu bu hücrelerden TF, VCAM-1, E-selektin, IL-6 ve IL-8 salınımına neden olur. Makrofajların enfeksiyonu bu hücrelerden matriks metalloproteinaz ve TF salınımına neden olur. Plak oluşumu kolaylaşır.

Klinik Chlamydophila pneumoniae kaynaklı enfeksiyonlar asemptomatik seyredebildiği gibi karşımıza pnömoni ve bronşit klinik tabloları ile çıkabilir. C.pneumoniae nozokomiyal veya toplumda kazanılmış pnömonilerin önemli nedenlerindendir. Kuluçka dönemi 21 gün civarındadır. Olgular genellikle yetişkinlerde ortaya çıkar. Klinik tablo boğaz ağrısı, burun akıntısı, ses kısıklığı gibi özgül olmayan belirtiler ile başlar. Öksürük tabloya ilave olur. Mycoplasma pneumoniae, Legionella pneumoniae ve solunum virüslerinin neden olduğu enfeksiyonlar ile klinik olarak ayrılamaz. Hastalar genellikle ateş yükselmesi tanımlamazlar. Semptomların kademeli gitmesi yanında uygun tedaviye rağmen uzun süre devam etmesi dikkati çeken bir diğer özelliktir. C.pneumoniae tarafından oluşturulan diğer enfeksiyonlar arasında otitis media, endokardit, meningoradikülit ve eritema nodozum sayılabilir. Ama bu enfeksiyonlar son derece nadir görülür. Laboratuvar Chlamydophila pneumoniae, C.trachomatis tanısı için kullanılan hücre kültürlerinde üremez. Sadece Hep-2 hücre kültürlerinde üretilebilir. Nükleik asit amplifikasyon teknikleri ile hassas bir şekilde tanısı konabilir. Peroksidaz ve immünofloresan boyaları ile histolojik doku kesitlerinde gösterilebilir ama tanıdaki değeri konusunda fikir birliği yoktur. Serolojik olarak kompleman birleşmesi ve MIF testleri kullanılabilir. Ancak kompleman birleşmesi testi cinse özgül antijen içerdiği için Chlamydia ve Chlamydophila enfeksiyonlarını ayırmaz. MIF testi antijen olarak C.pneumoniae EB sini kullanır. Bu nedenle özgüldür. MİF testi ile IgG veya IgM sınıfı antikorlar ölçülebilir. C.pneumoniae IgM sınıfı antikorların saptanması akut enfeksiyon tanısı koydurur ise de olmaması C.pneumoniae enfeksiyonunu ekarte ettirmez. MIF IgG antikorların varlığı durumunda tanı için serokonversiyon aranır. Tedavi Eritromisin, azitromisin, klaritromisin, tetrasiklin, doksisiklin ve levofloksasin tedavi amacıyla verilebilir. Tedavi süresi 10-14 gündür. Enfeksiyon sonrası gelişen bağışıklık koruyucu değildir. Endojen veya ekzojen yolla reenfeksiyon gelişebilir. Chlamydophila psittaci Chlamydophila psittaci insanlarda görülen psittakoz veya ornitoz hastalığı etkenidir. İnsanlara hayvanlardan bulaşır. Psittakoz Yunanca papağan anlamına gelen psittakos kelimesinden türetilmiştir. Ornitoz ise Yunanca kuş anlamına gelen ornithos kelimesinden gelmektedir. Doğal rezervuarı papağan dahil olmak üzere bir çok kuş türüdür. Kuşların yanında koyun, keçi ve sığırlarlarda da enfeksiyon görülmektedir. Bakteri, hasta ve taşıyıcı kuşların kan, doku, dışkı ve tüylerinde bulunmaktadır. Morfoloji Bakterinin morfolojik özellikleri C.trachomatis e benzer. Fakat enfekte ettiği hücrede birden fazla inklüzyon oluşturabilmesi, inklüzyonlarının glikojen içermemesi ve iyot ile boyanmaması, sulfonamidlere dirençli olması ve plazmid içermemesi özellikleriyle C.trachomatis den farklıdır. Patogenez İnsanlara hayvanların kurumuş idrar veya solunum çıkartıları ile bulaşmaktadır. Genellikle papağan ve diğer kuşlardan bulaşmaktadır. Hasta insanlardan bulaşma nadirdir. Bakteri karaciğer ve dalak gibi RES organlarına yayılır. Buralarda çoğalan bakteri fokal nekroz oluşturur. Daha sonra hematojen yolla yayılarak alveoler ve interstisiyel sahada lenfosit enflamatuar cevabına neden olur. İnsanlarda hastalığın asemptomatik veya hafif geçmesi, enfekte hayvan ile temasdan şüphelenilmemesi, klinik tanıyı doğrulayacak konvalesan serum toplanmaması, antibiyotik tedavisin antikor cevabının oluşmasını engellemesi nedeniyle hastalığın gerçek insidansı bilinmemektedir. Klinik Hastalık 5-14 günlük bir kuluçka döneminden sonra başlar. Klinik belirtiler özgül değildir. Baş ağrısı, yüksek ateş, titreme, halsizlik, kas ağrısı görülür. Balgamsız olan kuru öksürük solunum sistemi belirtileri arasındadır. Şiddetli olgularda ensefalit, konvulsiyon ve koma görülebilir. GİS bulguları olarak bulantı, kusma ve ishal sayılabilir. Diğer sistem bulguları olarak HSM ve kardit sayılabilir. Ödem, alveol duvarında kalınlaşma, makrofajların infiltrasyonu, nekroz ve kanama görülür. Bronşiollerde mukus gelişmesi sonucu siyanoz ve anoksi görülür.

Laboratuvar Tanı akut ve konvalesan dönemde alınan serum örnekleri ile yapılan kompleman birleşmesi testinde dört kat antikor artışının gösterilmesi ile konulabilir. Ancak kompleman birleşmesi testinde antijen olarak LPS kullanıldığı unutulmamalıdır. Tanı türe özgül olan MIF testi ile doğrulanmalıdır. C.psittaci hücre kültürlerinde izole edilebilir ise de bu yol nadiren izlenir. Tedavi Hastalık tetrasiklin ve makrolid grubu antibiyotikler kullanılarak tedavi edilir. İnsandan insana geçiş nadir olduğu için hastanın izolasyonu ve temas proflaksisi gerekli değildir.