İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA ŞİKÂYET EDEN : Çağla Oflas, T.C. Kimlik No: Adres: ŞÜPHELİLER : 1. Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, 2. Sözcü Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, 3. Sözcü Gazetesi Sahibi 4. Sözcü gazetesi internet sitesi sahibi ve sorumluları 5. http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/yilmaz-ozdil/alavere-dalavere-turkmemet-nobete-618884/ sayfasındaki yazıyı kendi yazılı ve görsel basın organlarında ve internet sitelerinde yayınlayan ve soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek diğer isimler, SUÇ : TCK 125,214/1,216,217; TCK 39 ve 40 uyarınca TCK 76,77; TCK 38, 214/1 ve 217 uyarınca TCK 76 ve 77 nin yanı sıra 83/3, 94,97,122,237/1, 257 ve soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek diğer suçlar. SUÇ TARİHİ : 10.10.2014 ve halen AÇIKLAMALAR 1. Sınır komşularımız Suriye ve Irak ta meydana gelen olaylar nedeniyle söz konusu ülkelerde yaşayan insanlar vahşice katledilmekte, tecavüze uğramakta, köleleştirilerek köle pazarlarında satılmaktadır. Suriye ve Irak ta bahsi geçen olayların yaşandığı yerlerde bu tehlikelerden insanları koruyabilecek bir devlet otoritesi bulunmamaktadır. Yaşamları, özgürlükleri, vücut ve psikolojik bütünlükleri tehdit altında olan insanlar tek kurtuluş yolları son derece tehlikeli yolculuklar yaparak Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin korumasına erişmektir. Türkiye ye ulaşabilen insanların birçoğu yaşadıkları büyük travmalar nedeniyle psikolojik yaralar taşımaktadırlar. 2. Vücut ve psikolojik bütünlükleri tehlike altında olan kişilerin Sığınma Hakkı na sahip olduğu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi nin 14. Maddesi nde yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası nın 2. Maddesi gereğince İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yasaların yorumlanması bakımından yorum kuralı niteliğindedir. Kaldı ki 1951 Cenevre Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri Anayasa madde 90/5 iç hukuk mevzuatına dâhildir. 1951 Cenevre Sözleşmesi nin 33. Maddesi mültecileri Geri Gönderme Yasağı nı düzenlemektedir. 1951 sözleşmesi mülteci tanımının dışında kalan kişiler için dahi Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi kapsamında Abdolkhani ve Karimnia v. Türkiye, Z.N.S. v. Türkiye vb. birçok AİHM içtihadı ve 6458 sayılı Göç ve Yabancıların Korunması Kanunu madde 46-48-55 vb. maddeler gereğince Geri Gönderme Yasağı geçerlidir. Suriye deki Esad Rejimi zulmünden ve Esad Rejimi ile muhalifler arasındaki
çatışmalardan kaçan kişilerin yaşam haklarının tehlikeye girebileceği geldikleri yerlere gönderilmeme hakları mevcuttur. 3. Öte yandan Türkiye 5630 sayılı onay kanunu ile B.M. Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi 1950 yılında iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Söz konusu sözleşme soykırım suçunun sadece cezalandırılmasını değil önlenmesini de kapsamakta olup soykırımdan kaçan kişilere sığınma hakkı tanınarak insanca yaşama koşulların sağlanması uluslararası mevzuat ve iç hukuk gereğince Türkiye nin yükümlülüğüdür. IŞİD terör örgütünün faili olduğu soykırımdan kaçan başta Ezidiler, Türkmenler, Kürtler, Nusayriler olmak üzere etnik gruplara mensup kişiler Türkiye ye sığınmışlardır. Söz konusu etnik gruplara mensup çocuklar aynı zamanda BM Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrultusundaki 6458 sayılı kanun düzenlemeleri kapsamındadır. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere söz konusu gruplara mensup kişiler BM Sınır aşan Organize Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ni ve bu sözleşmenin eki olan İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadınların ve Çocukların Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına ilişkin Protokol ün, 30 Eylül 1921 tarihli İnsan Ticaretinin ve İnsanların Fuhuş Yoluyla Sömürülmesinin Yasaklanmasına Dair Sözleşmenin 25 Eylül 1926 tarihli Köleliğe Dair Milletler Cemiyeti Sözleşmesinin, 18 Aralık 1979 tarihli BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye nin taraf olduğu pek çok sözleşme kapsamında yer almaktadır. 4. Değişik kategorilerde yer alan Türkiye de bulunan sığınmacı ve mülteciler aynı zamanda 1985 BM Suçtan Ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi kapsamındadır. Sığınmacı ve mültecilerin kabulüne ilişkin Avrupa Komisyonu Düzenlemeleri ve 6458 sayılı kanun da söz konusu Bildiri kapsamında ilkeler kabul etmiş olup 6458 sayılı kanuna ilişkin ikinci mevzuat düzenlemeleriyle söz konusu ilkelerin uygulanmasının somutlaşacağı beklenmektedir. 5. Sığınmacı ve mültecilere ilişkin konular iç politikada tartışma konusu yapılabilecek politik konular olmayıp insani konulardır. Ancak ülkemizde uzun süredir bir kısım yazılı ve görsel basın tarafından başta Suriyeliler olmak üzere mülteci ve sığınmacılara karşı nefret söylemi içerikli ırkçı propaganda faaliyetleri yapılmakta söz konusu yayınlar sosyal medya aracılığıyla yaygınlaştırılmaktadır. Irkçı yayınların da etkisiyle değişik şehirlerimizde cinayetler de dâhil olmak üzere sığınmacı ve mültecilere karşı birçok nefret suçu işlenmiştir. 6. 10 Ekim 2014 tarihli Sözcü gazetesinde yayınlanan ve halen aynı gazetenin internet sitesindeki http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/yilmaz-ozdil/alavere-dalavere-turk-memetnobete-618884/ sayfasında yayınlanmaya devam eden yazısında yazar Yılmaz Özdil çeşitli nefret suçları işlemiş ve işlemeye devam etmektedir. Söz konusu suçlardan bazılarını doğrudan bu yazı ile kendisi işleyen Özdil, bazılarını ise azmettirme ve iştirak suretiyle işlemektedir. 7. Söz konusu yazıda Özdil, Bunlar oturacak canları isterse İzmir de dükkan açacaklar, canları isterse İstanbul da şirket kuracaklar, çalışmak istemezlerse trafik ışıklarında dilenecekler, para vermeyenin camını yumruklayacaklar ifadeleriyle genel olarak tüm
Suriyeli sığınmacı ve mültecileri asalak, sömürücü, şiddet yanlısı, suç faili olarak göstererek TCK 125 te ifade edilen hakaret suçunu işlemektedir. TCK 126 uyarınca hakaret suçunda mağdurun isminin açıkça isminin belirtilmesine gerek yoktur. Aynı yazıda TCK 216. Maddesi hükmü de ihlal edilmektedir. Yazı içeriği hem Türkiye sınırları dahilinde bulunan Suriyelilere karşı halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik eder niteliktedir. Hem de Türkler dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını dışarıda tutarak sadece Türklerin Suriyelilerin varlığından dolayı külfet yüklendiği izlenimini oluşturarak Türkler dışındaki başka etnik kökenleri olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına karşı kin ve düşmanlığa tahrik eder niteliktedir. Alavere dalavere Kürt Memet nöbete deyimini yorumlayış tarzı Türkler ifadesini vatandaşlık bağı kapsamında değil etnik köken kapsamında ele aldığını kanıtlamaktadır. TCK 216 maddesi gerekçesinde yazıldığı gibi; Hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamaz. Suriyeli mülteci ve sığınmacıların ağırlıklı olarak, Arap, Kürt, Ezidi vb. etnik olarak Türk olmayan ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında da yer alan etnik kökenlerden geldiği ve özellikle Arap ve Kürt düşmanlığının Suriyeli sığınmacılara yönelik nefret söylemiyle iç içe geçerek yaygınlaştırıldığı da göz önünde bulundurulmalıdır. 8. Nitekim şikâyete konu yazı gibi yazılar ve başkaca propagandaların zaman zaman etkili olduğu görülmüştür. Gaziantep te Kahramanmaraş ta, Mersin de, Hatay da, İstanbul da ve başka birçok şehirde Suriyeli mültecilere yönelik sayısız linç eylemi yapılmıştır. Bu saldırıların ortak yönü, şikâyete yazı ve benzeri içerikteki yazılardaki fikri altyapıdan beslenmeleridir. Yine bu saldırıların planlı olarak gerçekleştirildiği, provokasyonlar ile büyütüldüğü ve ölümlerle dahi sonuçlandığı gözlemlenmiştir. Bu tür saldırılar sonrasında ise kendilerini hayati hayati tehlike içinde hisseden Suriyeli sığınmacıların adeta bulundukları şehirlerden sürülmesi, tahliye edilmesi gerçekleşmektedir. Aşağıda Suriyeli sığınmacılara karşı gerçekleştirilen saldırılarla ilgili bir kısım haber linkleri eklenmiştir. http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/410474?from=3392673384 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27008958.asp http://www.diken.com.tr/suriyeli-istemiyoruz-eylemi-bu-kez-kayseride/ http://t24.com.tr/haber/uc-suriyeli-siginmaci-olduruldu,268418 http://www.diken.com.tr/adana-ve-marastan-sonra-antepte-de-suriye-gerginligi-trafikkazasi-saldiriya-donustu/ http://www.evrensel.net/haber/90561/kucukcekmecede-suriyelileresaldiri.html#.vdy_qpl_tu4 http://www.evrensel.net/haber/90292/cinsel-istismar-iddiasi-sonrasi-suriyelilere-yoneliklinc-girisimi.html#.vdy_vpl_tu4 9. Bu haberlerde de görüldüğü üzere şikâyete yazıda yer alan Yedireceğiz, içireceğiz, ceplerine para koyacağız, hastanelerde bedava bakacağız, oturma izni vereceğiz, çalışma izni vereceğiz,
canları isterse İzmir de dükkan açacaklar, canları isterse İstanbul da şirket kuracaklar, çalışmak istemezlerse trafik ışıklarında dilenecekler, para vermeyenin camını yumruklayacaklar ifadeleri, tam da bu linç eylemlerinin fikri altyapısını oluşturmaktadır. Bu tür nefret ve ayrımcılık suçu oluşturan yazılar hakkında etkin soruşturmalar yapılmadığı sürece hem bu yazıların devamı gelecek hem de bu tür yazılardan beslenen saldırılar artarak devam edecektir. 10. IŞİD teröründen kaçanlar soykırım suçundan (TCK 76), Esad rejimi ve çatışmalardan kaçanların büyükçe bir bölümü ise insanlığa karşı suçlardan (TCK 77) kaçmaktadır. Söz konusu kişilerin muhtemel suç faillerinden kaçarak güvenli bir ülkeye sığınmasının önlenmesine yönelik yapılan bir propaganda faaliyetinin TCK 39 ve 40 uyarınca suça katılma anlamı taşıdığı kabul edilmelidir. Özdil in yazısında Bunlar, ekmek elden su gölden, yan gelip yatacak, Türk Memet bunların vatanını kurtarmak için, bunların yerine nöbete gidecek öyle mi? ifadesiyle sınır kapılarında askerler tarafından tutulan nöbetlere gönderme yaptığı açıktır. Askerin soykırım ve insanlığa karşı suçlardan kaçan insanların güvenli bir şekilde ülkemize giriş yapmasını sağlama görevini yerine getirmesine karşı çıkmaya halkı ve askeri tahrik ettiği açıktır. 11. TCK 38 de düzenlenen azmettirme fiili TCK 214/1 de düzenlenen suç işlemeye tahrik ve TCK 217 de düzenlenen halkı kanunlara uymamaya tahrik fiilleri de TCK 76 ve 77 nin yanı sıra 83/3, 94, 97, 122, 237/1, 257 ve soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek diğer suçlar bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Söz konusu yazı ile TCK 257 de düzenlenen görevi kötüye kullanma ve ihmal suçlarına tahrik etmek suretiyle yetkiler ve kamu görevlilerini sığınmacıları ve mültecileri ülkeye kabul etmemek veya ülkeden çıkarmak suretiyle öldürülecekleri ya da işkence görecekleri yerlerde bulunmalarına neden olarak ya da yazıda kötü bir şeymiş gibi gösterilen ücretsiz sağlık hizmetini sağlamayarak TCK 83/3 te belirtilen belirli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olma suçunu işlemeye; aynı bağlamda ihmali olarak TCK 94 uyarınca işkence ve TCK 97 uyarınca terk suçlarını işlemeye tahrik etmektedir. Ayrıca mülteci ve sığınmacıların çalışma ve işyeri edinme haklarının olma ihtimalinin kötücülleştirerek 122. Maddede düzenlenen ayrımcılık suçuna halkı tahrik etmektedir. Suriyelilerin çalışma izni almasına karşı ilgili yazıda yapılan propaganda ise kaçak işçilerin düşük ücretlerle çalıştırılması sonucu işçi ücretlerinin düşmesine yol açacak ve TCK 237/1 uyarınca suç teşkil edecektir. 12. Yazıda yer alan Bunlar oturacak Yedireceğiz, içireceğiz, ceplerine para koyacağız, hastanelerde bedava bakacağız, oturma izni vereceğiz, çalışma izni vereceğiz, canları isterse İzmir de dükkan açacaklar, canları isterse İstanbul da şirket kuracaklar, çalışmak istemezlerse trafik ışıklarında dilenecekler, para vermeyenin camını yumruklayacaklar şeklindeki ifadelerin ifade özgürlüğü sınırları içinde olmayıp nefret söylemi ve nefret suçu işlemeye tahrik niteliği içerdiği açıktır. 13. Yılmaz Özdil dışında belirttiğimiz şüpheliler de suça katılma hükümleri çerçevesinde yargılanmalıdırlar. Söz konusu yazının internet sitelerinden kaldırılmasına karar verilmelidir. Yapılacak yargılama sonucunda şüphelilerden haklarında hapis cezası yerine TCK madde 51 uyarınca hapis cezasının ertelenmesi kararı verilenler olması halinde söz konusu kişilere
denetim süreleri boyunca madde 51/4 uyarınca ırkçılık karşıtı ve/veya mülteciler yararına faaliyette bulunma zorunluğu getirilmelidir. 14. Aktivisti olduğum Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe! Platformu mültecilere ve sığınmacılara karşı olan da dâhil olmak üzere uzun yıllardır ırkçılık karşıtı faaliyetler yürüten bir kişi topluluğudur. Suçtan Ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi nin mağdur tanımları uyarınca suçun önlenmesi ve mağdurlara yardım nedeniyle zarara uğrayan ya da temel hak ve özgürlükleri zayıflayan kişiler de suçun mağduru sayılmaktadır. Suçun işlediği yazıdaki Suriyeli mülteci ve sığınmacılar ile etnik köken anlamında Türkler dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik nefret söylemi söz konusu kesimlerin haklarını savunanlara karşı da öfke ve nefretin yöneltilmesine yol açabilecek niteliktedir. Şüpheliler aleyhinde açılacak davada ihbar eden sıfatıyla değil müşteki Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe! Platformu aktivisti sıfatıyla değerlendirilerek davaya müşteki sıfatıyla katılmak istiyorum. SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Sayın Savcılığınızın re sen gözeteceği sebeplerle, şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasına karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz. Tarih: İmza: 15 Ekim 2014, İstanbul Eki: Suç konusu gazete yazısı metni