Geleneksel toplumdan modern topluma yaşlı: Yaşlının statüsü ve geleceği 1



Benzer belgeler
AB de Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım

Avrupa: bir ve bölünmemiş? Avrupa da Ekonomik Modeller

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Kuşaklararası Öğrenme

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

Artan Sağlık Harcamaları Temel Sağlık Göstergelerini Nasıl Etkiliyor? Selin Arslanhan Araştırmacı

TÜRKİYE DE DEMOGRAFİK DEĞİŞİM. Lütfi Sunar

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Ülkemizde Yaşlılık ve Yaşlıya Yönelik Tutumlar Yaşlı Ayrımcılığı

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre,

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE - KUTSAL

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

AVRUPA BİRLİĞİ UFUK 2020 PROGRAMI SOSYO-EKONOMİK VE BEŞERİ BİLİMLER ALANI. Burcu B. GÖĞÜŞ DOĞAN

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

TÜRKİYE VE İZMİR İLİNDE, İLERİ YAŞ NÜFUSU VE ÖZELLİKLERİ

Sentez Araştırma Verileri

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

5. MESLEKİ REHBERLİK. Abdullah ATLİ

Doç. Dr. Naile BİLGİLİ Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

SAĞLIK HİZMETLERİ TALEBİ. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar

SAĞLIK HİZMETLERİ ARZI. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

Sağlıkta Maliyet. B.Burcu TANER Mayıs.2015

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN?

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Agrega (Beton, Asfalt), Çimento Hammaddeleri Madenciliği

Bu sayıda: 2017 Aralık ayı İşgücü, İstihdam ve Sigortalı İstatistikleri ile Birleşmiş Milletler in 2018 Dünya Mutluluk Raporu sonuçları

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Yeniden Yapılanma Süreci Dönüşüm Süreci

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

2050 ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Eğitim Sistemine Bakış

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

GİRİŞİMCİLİKTE FİNANSMAN (Bütçe - Anapara - Kredi) FINANCING IN ENTREPRENEURSHIP (Budget - Capital - Credit)

BURSA DA İLK 250 ŞİRKET VE İSTİHDAM

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi

Erasmus Programı Genel Değerlendirme

Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

SKY 329 KARŞILAŞTIRMALI SAĞLIK SİSTEMLERİ. 14. Hafta

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

AVRUPA BİRLİĞİ HAYAT BOYU ÖĞRENME İÇİN KİLİT YETKİNLİKLER

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

EĞİTSEL VE DAVRANIŞSAL DEĞERLENDİRME ASSESSMENT Ders 1: Tarihsel, Felsefi ve Yasal Boyutları. Prof. Dr. Tevhide Kargın

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

NÜFUS POLİTİKALARI. Taylan BATMAN Yeşilpınar Mirioğlu ÇPL

DTO TURİZM VE ÇEVRE DERS NOTLARI ÖĞR.GÖR. ŞULE KIYCI

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

SAĞLIK SEKTÖRÜ RAPORU

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ

TARIMSAL İSTİHDAMA DAİR TEMEL VERİLER VE GÜNCEL EĞİLİMLER

Eğitimin Ekonomik Temelleri

1. Gün: Finlandiya Hükümetinin Strateji Araçları

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

7.ÇP Sosyo-ekonomik ve Beşeri Bilimler(SSH) Araştırmaları

SAĞLIKLI ŞEHİR YAKLAŞIMI

AVRUPA BİRLİĞİNE UYUM DANIŞMA VE YÖNLENDİRME KURULU 2015 YILI 1. TOPLANTISI 11 MART 2015

DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLE YAŞLANAN NÜFUS TÜRKİYE. Prof. Dr. Nükhet HOTAR AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

Transkript:

Geleneksel toplumdan modern topluma yaşlı: Yaşlının statüsü ve geleceği 1 Prof.Dr.Velittin KALINKARA Yaşlılar deneyimleri nedeni ile eski Yunanda her zaman saygı görmüştür. Ünlü tarihçi Homeros, eserlerinde özellikle yaşlıların yetenek ve deneyimlerinden gençlerin yararlanmaya hazır olduklarını ifade etmiştir. Öte yandan Eflatun da (MÖ 427-347), Politeia isimli eserinde, yaşlılık döneminin bireysel yönüne vurgu yapmış ve bu dönemdeki yaşam biçiminin gençlik ve yetişkinlik döneminde biçimlenip belirlendiğini ileri sürmüştür. Aristoteles (MÖ 384-322), Rhetorik isimli yapıtında, daha olumsuz bir durumun varlığından söz ederek yaşlıların kavgacılığından söz etmiş ve merhameti, zayıflık olarak anlatmıştır. Aristoteles, De Generatione Animaliom isimli yazısında, hastalığı zamansız gelen yaşlılık, yaşlılığı ise doğal bir hastalık olarak tanımlamıştır. Galen (129-199) ise yaşlılığın hastalık olamayacağını, zira herkeste görülen bir olgu olduğunu vurguluyordu. Romalılarca yaşlılık başlangıcının 61 yaş olarak kabul edildiği dönemde yaşayan ünlü düşünür Çiçero (MÖ 106-43), Cato Major de Senectute isimli yazısında, yaşlıların ileriki yaşlarda zihinsel kapasitelerinde ortaya çıkan değişimlere ilişkin bilgiler vermiş, yaşlıların devlet yönetimi ile sanat ve bilim dallarındaki başarılı performanslarına değinmiştir (Lehr 1994). Antikçağdan kalan bu eserlerde yaşlılıktan övgüyle söz edilmesi, yanlış anlaşılarak yaşlıların altın çağı olarak ilan edildi (Tews 1971). Dini kitaplarda yaşlılara saygı gösterilmesi gerektiği belirtilse de çoğu toplumda yaşlılara iyi davranılmadığını gösteren uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır. Toplumlar geleneksel ya da çağdaş olsun yaşlılara bakış biçimi çok fazla değişmemiş, üretim ve tüketim ekonomisinde çok fazla yer almayan bu kimseler tarihin her döneminde yük olarak görülmüştür. Özellikle ilkel topluluklarda ve kabilelerde yaşlıyı ölüme gönderme - öldürme toplum tarafından kabul edilen törensel bir hal almıştır. Çeşitli kitaplarda ve yayınlarda verilen olumlu yaşlı örnekleri toplumun tümüne mal edilmemelidir. Az sayıdaki örneğe bakarak geçmişte yaşlılar daha uygun koşullarda yaşıyordu, aile ve toplum tarafından saygı görüyordu, yaratıcıydı demek sorunun çözümü ile ilgili yanlış yönlendirmelere neden olacaktır. Bu nedenle geçmişe övgüler düzmek yerine sorunu tüm gerçekliği ile kavramak ve ele almak uygun çözümler için gereklidir. Zira AB ülkelerinde 65+ yaş ve 80+ yaş nüfus 1960-2050 arasındaki 100 yıllık süreçte 10 ar yıllık aralarla incelendiğinde (Çizelge 1.1 ve Çizelge 1.2) yaşlı nüfusun sürekli olarak artış gösterdiği anlaşılacaktır. 2050 yılında AB ülkelerinden Bulgaristan (% 25.2), Polonya (% 28.7), Slovakya (% 26.6) ve Romanya da (% 26.2) yaşayan her dört kişiden biri 65 yaşından daha büyük olacaktır (Çizelge 1.1). Aynı ülkelerde 1960 yılında toplam nüfus içinde 65+ yaş oranının Bulgaristan da % 2.0, Polonya da % 2.4, Slovakya da ise % 2.3 olduğu göz önüne alındığında 90 yıllık süreçte yaşlı nüfusun 8-10 kat artacağı söylenebilir. 2060 yılında aynı ülkelerde nüfusun Bulgaristan da % 12.8 i, Polonya da % 12.3 ü, Slovakya % 12,1 i ve Romanya da % 13.1 i biri de 80 yaşından daha büyük olacaktır (Çizelge 1.2). Çizelge 1.1. AB ülkelerinde 65 yaş ve üzeri nüfusun 10 yıllık aralarla artışı (http 2011). Ülke 1960 1970 1980 1990 2000 2010 2020 2030 2040 2050 Toplam BE 1.4 1.0 0.5 1.9 0.4 2.0 3.1 2.0 0.6 0.6 13.5 BG 2.0 2.3 1.2 3.2 1.4 3.3 3.3 3.2 3.7 1.6 25.2 CZ 2.5 1.7-1.1 1.3 1.4 4.4 2.4 2.8 3.9 2.0 21.2 DK 1.7 2.2 1.2-0.8 1.5 3.5 2.6 2.1 0.1 0.7 14.9 DE 2.1 2.2-0.8 1.3 4.4 2.4 5.0 3.6 0.6 0.5 21.3 EE - 0.8-1.0 3.4 2.1 2.1 3.2 2.4 2.9 2.8 18.8 1 Proje Pamukkale Üniversitesi Bilimsel Araştırma projesi (BAP) tarafından desteklenmiştir. Sunulmuştur: International Symposium on Relations of Turkey-Belgium and Co-Exhibition of Turkish Arts. June 03-07 2012. Brussell, Belgium.

IE 0.0-0.4 0.7-0.2 0.1 3.1 3.1 2.6 2.7-0.9 10.9 EL - - 0.5 2.8 2.5 2.0 2.8 4.4 3.4-0.2 18.2 ES 1.3 1.3 2.6 3.3 0.1 2.2 3.8 4.9 3.7-0.1 23.3 FR 1.2 1.2-0.1 1.9 0.8 3.6 3.0 2.3 0.5 0.5 14.9 IT 1.5 2.3 1.7 3.4 2.1 2.1 3.2 4.4 1.7 0.1 22.4 CY - - - 0.4 0.8 3.4 3.1 1.6 3.0 3.2 16.6 LV - 1.1-1.2 3.0 2.5 1.7 4.1 3.5 4.2 4.8 23.7 LT - 1.3-0.5 2.9 2.3 1.5 4.5 3.5 2.0 3.6 21.2 LU 1.7 1.2-0.3 0.9-0.3 1.7 3.7 3.5 2.2 1.3 15.6 HU 2.5 2.1-0.3 1.7 1.6 3.1 2.0 3.0 4.5 2.9 23.2 MT - - 2.0 1.7 2.7 5.7 3.7 0.8 2.7 3.4 22.6 NL 1.2 1.3 1.3 0.8 1.7 4.4 4.4 3.0-0.2 0.3 18.3 AT 1.9 1.5-0.6 0.5 2.2 2.1 4.4 3.5 0.7 0.8 17.0 PL 2.4 2.0-0.2 2.1 1.5 4.4 4.6 2.6 5.2 4.2 28.7 PT 1.4 2.0 2.0 2.8 1.8 2.7 3.5 3.9 3.5 0.6 24.2 RO - 1.8 0.0 2.9 1.8 2.5 2.8 5.2 5.4 4.0 26.2 SI - - - 3.3 2.7 3.3 4.4 3.3 3.1 1.0 21.0 SK 2.3 1.5-0.3 1.1 0.9 3.8 4.4 3.6 5.5 3.8 26.6 FI 1.8 2.9 1.4 1.5 2.2 5.1 2.9 0.5 0.5 1.0 21.0 SE 1.9 2.6 1.6-0.5 0.8 2.5 1.7 1.7 0.5 1.8 14.6 UK 1.2 1.9 0.8 0.1 0.6 2.3 2.5 2.0 0.2 1.1 12.8 IS 0.7 1.1 0.7 1.0 0.4 3.8 3.6 1.1-0.3 0.1 12.3 LI -0.1 1.1 1.2 0.5 3.0 5.8 6.4 4.3-0.1-0.6 21.5 NO 1.9 1.9 1.7-1.1-0.4 2.6 2.8 2.7 0.8 1.1 14.0 CH 1.1 2.6 0.8 0.7 1.5 2.6 4.2 3.6 1.9 1.3 20.2 Ort. 1.5 1.6 0.5 1.6 1.6 3.1 3.5 3.0 2.2 1.5 Not: 1960-2000 tahmini değerler; 2010-2050 projeksiyon değerleri; koyu renkler her ülke için maksimum değeri gösterir. Çizelge 1.2. AB ülkelerinde 80 yaş ve üzeri nüfusun 10 yıllık aralarla değişimi (http 2011) Ülke 1960 1970 1980 1990 2000 2010 2020 2030 2040 2050 2060 BE 1.8 2.1 2.6 3.5 3.5 4.9 5.6 6.4 8.1 9.6 9.9 BG 1.0 1.4 1.5 2.1 2.1 3.8 4.8 6.5 8.4 9.9 12.8 CZ 1.3 1.5 1.9 2.4 2.3 3.6 4.0 6.4 7.9 8.6 12.2 DK 1.6 2.0 2.8 3.7 3.9 4.1 4.6 6.9 8.0 9.6 10.1 DE 1.6 1.9 2.6 3.7 3.6 5.1 7.2 8.1 10.5 14.4 13.5 EE - 1.9 2.1 2.5 2.6 4.1 5.5 6.3 8.3 9.5 11.1 IE 1.9 1.9 1.8 2.1 2.5 2.8 3.3 4.6 6.0 7.4 9.0 EL - - 2.3 3.0 3.1 4.6 6.5 6.9 8.6 10.9 13.3 ES 1.2 1.5 1.7 2.8 3.8 4.9 5.9 6.8 8.6 11.3 14.2 FR 2.0 2.3 2.8 3.7 3.6 5.2 6.0 7.3 9.4 10.6 11.0 IT 1.3 1.8 2.1 3.1 3.9 5.8 7.1 8.2 9.6 12.5 14.1 CY - - - 2.3 2.6 2.9 3.7 5.3 7.0 8.0 9.2 LV - 2.1 2.3 2.8 2.5 3.9 5.4 6.2 8.4 10.6 12.6 LT - 1.6 2.0 2.7 2.3 3.6 4.9 5.5 7.7 10.1 10.8 LU 1.5 1.7 2.2 3.1 3.1 3.6 4.3 5.0 6.8 9.1 10.2 HU 1.1 1.5 2.0 2.5 2.5 3.9 4.7 6.2 8.3 9.0 12.5 MT - - 0.9 1.9 2.3 3.3 4.7 7.3 9.5 9.7 11.2

NL 1.4 1.7 2.2 2.9 3.2 3.9 4.8 7.0 9.1 11.2 11.1 AT 1.7 2.1 2.6 3.5 3.4 4.8 5.4 7.0 8.7 11.7 11.6 PL 0.7 1.1 1.4 2.0 1.9 3.3 4.3 5.5 9.1 9.6 12.3 PT 1.1 1.3 1.6 2.5 3.2 4.5 5.9 7.0 8.8 11.0 13.5 RO - 1.1 1.2 1.7 1.7 3.1 4.3 5.0 7.5 9.4 13.1 SI - - - 2.2 2.3 3.9 5.2 6.3 9.2 10.9 12.7 SK 1.0 1.2 1.5 2.0 1.8 2.7 3.2 4.6 7.4 8.7 12.1 FI 0.9 1.1 1.7 2.8 3.3 4.6 5.6 8.0 9.8 10.3 10.3 SE 1.8 2.3 3.1 4.2 4.9 5.3 5.3 7.5 8.3 9.4 9.9 UK 1.9 2.2 2.7 3.6 3.9 4.6 5.2 6.6 7.7 9.3 9.3 IS 1.5 1.5 2.2 2.5 2.7 3.3 3.9 5.1 7.1 8.0 7.8 LI 1.2 1.2 1.3 2.0 2.3 3.2 4.3 7.5 10.6 13.8 13.4 NO 2.0 2.2 2.9 3.7 4.2 4.5 4.2 6.0 7.4 8.9 9.6 CH 1.5 1.7 2.6 3.7 4.0 4.8 5.4 7.1 8.9 11.6 12.3 Ort. 1.4 1.7 2.1 2.8 3.0 4.1 5.0 6.5 8.4 10.1 11.5 Not: 1960-2000 tahmini değerler; 2010-2050 projeksiyon değerleri; koyu renkler her 10 yıl için maksimum değeri gösterir. Endüstriyel topluma kadar genel nüfus içinde yaşlı nüfusun oranı çok düşüktür (% 3). 1540-1800 yılları arasında İngiltere de doğumda yaşam beklentisi ortalama 35 yaş civarında; 17 ve 18. yüzyıllarda yaşlı nüfusun oranı % 6-8 arasında değişmektedir. 19.yüzyılda yüksek doğum hızı nedeniyle genç nüfusun artmasıyla bu oran % 6 ya gerilemiştir. Fransa da 18.yüzyıl ortalarında 60+ yaş grubu % 7-8 oranında iken, 1860 larda bu oran % 10 a yükselmiştir (Thane 2002). İsveç te ise 1750 yılında nüfusun % 6 sı, 1900 de % 8 i 65+ yaş grubundadır (Bengtsson and Scott 2010). Bu değerlerin değişiminde yaşam beklentisi, doğum hızı ve savaşların önemli etkileri bulunmaktadır. Buna karşılık 20. yy ın ikinci yarısından itibaren özellikle endüstrileşmiş Batı ülkelerinde ve Japonya da yaşlı nüfusun oranı giderek artmıştır (Çizelge 1.1. ve 1.2). Doğal olarak hem ekonomi, hem de aile ve toplum üzerinde ciddi baskı oluşturmaya başlamıştır. Aşağıda geleneksel ve modern toplumların yaşlıya bakışına ilişkin değerlendirmeler bulunmaktadır. Geleneksel ve modern toplum Sosyal bir varlık olan insanoğlu tarihöncesi çağlardan bu yana gruplar halinde yaşamaktadır. Zamanla bu gruplar organize ve medeni toplumlar haline dönüşmüş, farklı normlar ve toplumları birbirinden ayıran eğilimleri benimsemiştir. Bu değişim süreci insanoğlu varlığını sürdürdüğü sürece devam edecektir. Burada geleneksel ve modern toplumun bir diğerine göre üstünlüğünü ortaya koymak gibi bir amaç güdülmemektedir. Bilindiği gibi geleneksel toplumlarda gelenekler uzun süreçte elde edilen kültür ve normlara dayalı iken, modern toplum inanılmaz derecede teknolojiktir, seçme özgürlüğüne sahiptir ve bununla da gurur duyar. Geleneksel toplum lüksü olmayan, mantıksal ve bilimsel destek bulmayan batıl inançlarla; modern toplum ise bilimsel gelişmelerin ön planda olduğu, topluma lüks bir yaşam sunan, ancak ahlak, etik ve sevgi duygularının kaybedildiği bir toplum özelliği ile kendini göstermektedir (Sohail 2010). Toplumları geleneksel ve modern diye ayıran sosyologlar, bu iki toplum arasında belirgin farklar ortaya koymuşlardır. Bu iki toplum tipi arasında ortaya çıkan temel farklılıklar ise bilimsel ve teknolojik bilginin gelişmesine bağlı olarak insanın doğal ve sosyal çevresi üzerinde kurduğu egemenlikle görülmektedir. Bu anlamda modern ve geleneksel insan arasında ortaya çıkan farklılık, modern ve geleneksel toplum arasındaki farklılığın da kaynağını oluşturur. Modernleşme literatüründe geleneksel ve modern toplum arasındaki farklılıklar üzerinde geniş olarak durulur. Getirilen açıklamalara göre geleneksel toplum bünyesinde şu özellikleri taşımaktadır; durağan toplumsal yapı; tarıma dayalı ekonomi, düşük okuma yazma oranı; yaş ve cinsiyete dayalı iş bölümü; üretim geçimlik düzeyinde (yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamaya dönük); aile, klan ve köy düzeyinde üretim; temel ihtiyaçları ve ritüelleri karşılamak için tüketim; teknolojik düzey geriliği; düşük

yaşam standardı; fonksiyonel belirliliği olan durumlar mevcut değil; yatay ve dikey hareketsizlik; sosyal yaşamda yüz yüze ilişkiler yoğun; yönetimde kanun ve kurallardan çok gelenekler hakim; inanç ve düşünüş biçimlerinde kaderci zihniyet ve uygulamalar egemendir. Geleneksel toplumun bu özelliklerine karşılık modern toplum; dinamik, kentli yaşamın egemen olduğu, endüstrileşmiş, iş bölümü ve uzmanlaşmanın arttığı, metalaşmanın yüksek, başkalarının bilgi ve becerilerine aşırı bağlı, büyüme ve kar için üretim yapılan, siyasi ve sosyal yapıda kurumsallaşmaların artmış, okuma yazma oranının yüksek ve yüksek öğrenimin yaygın olduğu, yönetimde görevlerin fonksiyonel olarak farklılaştığı, kitlelerin giderek artan bir oranda siyasete katıldığı, siyasi gücün daha geniş gruplara dağıldığı, demokratikleşmenin yanı sıra laik düşünüş biçimlerinin siyasi ve sosyal yapıda hakim olduğu bir toplum tipi olarak tanımlanmaktadır (http://www. csupomona.edu 2012; Akdoğan 2010). Modernizasyon sürecinde insanların yaşamını geleneksel dini inançlardan çok toplumsal bağlar biçimlendirmektedir. Her iki toplum tipini tehdit eden etmenler farklıdır. Geleneksel toplumu tehdit eden kıtlık tehlikesi olurken, modern toplumu da aşırı üretim tehdit altında tutmaktadır. Öte yandan geleneksel toplumda aile kendi ürettiğini tüketir ve böylece hem üretici hem de tüketici olurken, modern sanayi toplumunda aile yalnızca bir tüketim ünitesi durumundadır. Geleneksel toplumda bireyin biyolojik temele dayalı olarak doğuştan kazandığı statüden farklı olarak, modern sanayi toplumlarında bireyler birçok kazanılmış statülere ve mevkilere erişebilmektedir (Akdoğan 2010). Bu bağlamda endüstri toplumları (modern toplum) insan yaşamını çalışma öncesi dönem (çocukluk, ergenlik, eğitim), çalışma yaşamı dönemi ve çalışma yaşamı sonrası dönem (emeklilik, işsizlik veya sakatlık) olarak üç safhada incelemektedir. Buna karşılık geleneksel tarım toplumlarında çocuk stajyer yetişkin, yaşlı ise kültür aktarımını sağlayan ve sosyal hizmet fonksiyonunu üstlenen birey olarak görülür. Modern toplumda yaşlı genellikle üretimin dışında-tüketici konumundadır, önceki rollerini daha uzman kurumlar üstlenmiştir. Geleneksel toplumlarda yaşlılık miras, deneyim deposu ve bilgelikle ilişkilendirilmekte, toplumda önemli bir yaşlının ölümü bir kütüphane ve üniversite ile eşdeğer bir kayıp olarak nitelenmektedir. Modern toplumda durum oldukça farklıdır, teknolojik yenilikler ve kaynaklara hızlı erişim yaşlının statüsünü giderek düşürmektedir (Helman 2005). Belki burada sorulması gereken yaşlı nüfus artışının sosyal ve kültürel etkileri nin ne kadar olacağıdır. Bu nesiller arasında keskin çatışmalara neden olacak mı, sosyal muhafazakarlık ile sonuçlanacak mı? Yaşlılar ailenin ve toplumun saygın büyükleri olarak mı görülecek yoksa üretken olmayan parazitler olarak mı algılanacak? Ömrün uzaması nedeniyle ortaya çıkan kronik hastalıklar ve demans artışı, ekonomik ve tıbbi kaynaklar üzerinde altından kalkılamayacak sorunlara neden olabilir mi? Toplumlar arasında yaşlanmanın anlamı ve yaşlıya karşı tutum ve davranışlar konusunda da farklılıklar görülmektedir. Geleneksel toplumlarda yaşlılar ikinci kuşağın yetiştirilmesinde ve kültürün korunmasında ciddi toplumsal roller üstlenen, görmüş geçirmiş ya da birikmiş görgülere sahip kültür bekçileri bireyler olarak konumlandırılırken; modern toplumlarda üretkenliği bitmiş, aileye ve topluma yük olan, bir an önce ölmesi gereken bireyler olarak değerlendirilmektedir. Buna karşılık geleneksel toplumlar çevre üzerinde daha az baskı oluşturmakta, daha az doğal kaynak kullanmakta, sınırlı medikal teknoloji ile doğum ve ölüm hızını dengeleyerek daha kararlı bir nüfus oluşturmaktadır. Doğal olarak modern toplumların aksine nüfus artışı ve yaşlı nüfusla ilgili sorunları da minimumdur. Yaşlılığa ve yaşlı insanlara karşı geliştirdikleri tutum ve davranışlar bakımından geleneksel toplumlarla modern toplumlar arasında görülen bu farklılıkta, endüstrileşme ve kentleşmenin önemli faktörler olduğu göz ardı edilemez. Endüstrileşme ve bu sürecin bir parçası olan kentleşme, yaşlıların statüsünü ve prestijini aşındırmıştır. Çalışma koşulları ve yaşam biçiminin değişmesi ile birlikte yaşlı ve aile arasındaki ilişki biçimi, yaşlının aile içindeki konumu ve rolü de değişmiştir. Toplumun temeli, ailenin vazgeçilmez unsuru olarak görülen ve çocuklarının toplumsal yatırım ve vefa borcu diye nitelenebilecek bir görev bilinci ile bakımını üstlendiği, ailede belli bir otoriteye sahip yaşlı birey, endüstrileşme süreci ve modern yaşama biçimine geçişle birlikte çocukları ve torunlarıyla kuşak farklılığı yaşayan, otorite sahibi olarak son mercii olmaktan çıkmış, tüketici konumu ile aileye yük olan bireyler olarak görülmüş ve toplumda yalnızlığa itilmiştir (Er 2009). Dünya her zamankinden daha fazla yaşlı olarak nitelenen nüfusa sahiptir. Bu

her ne kadar endüstrileşmiş ülkelerde daha fazla yaşanıyorsa da her toplum artan yaşlı nüfusun sorunlarına eğilmek zorundadır. Artan yaşlı nüfusun kaynak kullanımı bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğu ve toplum kaynakları üzerinde drenaj yarattığı açıktır. Bu endüstrileşmiş ülkeler için olduğu kadar Amazon ormanlarında yaşayan avcı toplayıcı toplumlar için de geçerlidir. Endüstri öncesi dönem Tarımın makineleşmesi ve kentleşme Endüstriyel olgunlaşma dönemi Post endüstriyel dönem Nüfus N ü f u s Doğum hızı Ölüm hızı Büyük tarım aileleri, ölüm ve hastalık yaygın Bol gıda, sağlıklı insanlar Bebeklerin yaşama şansı yüksek, kadın için daha fazla iş fırsatı İnsanlar uzun yaşıyor, daha az bebek doğuyor Zaman Şekil 1.1. Demografik geçiş modeli (Warren Thompson 1929 ve Keith Montgomery 2010 dan uyarlanmıştır). Kültürel figür olarak yaşlı Günümüzün gelişmiş ülkelerinde yaşlılar geleneksel toplumlarda olduğu gibi saygı ve hürmetle tedavi edilmezler. Geçmiş kaynaklar daha çok yaşlılara saygıyı vurgulamaktadır. Oxford İngilizce Sözlükte yaşlı derin saygı ve hürmet duygusu nu ifade eden dini huşu ve saygıyla kabul etmek anlamına gelen Latince veneror kelimesinden türetilmiştir. Günümüzde yaşlı daha çok dini korku veya saygı nedeniyle kabul görmektedir. Daha çok huzurevlerinde veya emekli evlerinde yaşamakta, genellikle toplumsal yaşamın kenarında yer almaktadırlar. Modern kültürlerde yaşlının toplumsal yaşamdan soyutlanmasıyla, yaşlı ölümle karşı karşıya bırakılmaktadır. Gencin daha çekici ve reklama dönük olması nedeniyle önem ve değer gençliğe yöneliktir. Reklam ya yaşlı bireyi hiç onaylamaz, ya da genç yapmaya çalışır. Yaşlı yanlış inanç ve büyük ölçüde kitle iletişim araçları yoluyla toplum tarafından ortaya konan irrasyonel tutumların kurbanıdır. Atchley toplumun yaşlanmayı veya yaş ayrımcılığını en hafif ifadeyle toplumsal inanışların etkisiyle ve hoşlanılmayan bireyler olarak antipatik, akılsız, cinsiyetsiz, işsiz ve senil-bunak insanlar olarak nitelendirdiğini ifade etmiştir. İnsanların yaş ayrımcılığını saklama yollarından biri, yaşlı bireyi toplumdan ayrıştırma ve hayırsever bir tutuma girerek yaşlıları desteklemektir. Örneğin emeklilik yaşının kurumsallaşması bu bağlamda önemli bir veridir. Birçok kişi emekliliği heyecanla beklenen olumlu bir şey olarak farklı bir yere koymaktadır. Emeklinin kelime anlamı dinlenme veya inzivaya çekilme dir. Emekliliğin ikinci anlamı da sirkülasyon dışına çıkmak tır. Yaş ayrımcılığı (ageism) yaşlıyı kültürel bir figür olarak somutlaştırır ve yaşlı bireylerin olumsuz yanlarını yansıtır. Yaşlı insanlar hala saygı ve hürmet ile tedavi edildiğinde, kültür figürü olarak somutlaşır olmuş, nispeten ileri yaşlarda bu saygı bir anlamda korunmuştur. Bununla birlikte, modern bakış açısı bu grubun üyelerinin doğal olarak etkisiz ve istenmeyen olduğu fikrini üstü örtülü teşvik eden, saygıyı ortadan

kaldırıcı ve tek tipleştirici bir anlayışı savunmaktadır. Öyle ki keyfi bir sınıflandırma ile yaşlılığı sözde yücelten, örtülü olarak yaşlıların bakımına karşı duran bir soyutlamayla karşı karşıyayız. Yaşlanma bizim için yalnızca bir yaşlılık değil, endişe konusu haline gelir. Büyükler (elders) ifadesi yaşlı (elderly) ifadesi ile değiştirildiğinde birey dünyada saygı kaybeder. Ekonomik, teknolojik ve toplumsal güçler tarafından bakım evleri sayısının artırılması, yaşlıya karşı duruş biçimi ve yaşlıya hürmet etme biçiminin bir yolu olarak görülmektedir. Bir figür olarak yaşlı kültürel bir buluş ve değişken bir gerçektir. Japonya, her şeye karşın toplum yaşamına ve anne-babaya saygıyı ve yaşlıyı toplumsal yaşama entegre etmede güçlü bir geleneği sürdürmektedir (Pope 2012). Yine bir Asya ülkesi olan İran da ise son yıllarda coğrafik ve sosyal hareketlilik, çekirdek aile sayısında artış, çocuk sayısında azalma ve kadının çalışma yaşamına girmesi gibi faktörler nedeniyle özellikle kentsel kesimde yaşlı bireyler yalnız yaşamaya başlamışlardır. Halbuki daha çeyrek yüzyıl önce özellikle alt, alt-orta, kırsal ve hatta üst-orta sınıftaki aileler bir veya iki oğlu ile birlikte oturuyordu. Sosyal, kültürel, dinsel ve ekonomik durum ile eğitim, yaşam standardındaki yükselmeler ve modernizasyon aile yapısında radikal değişimlere neden olmuş, bu durum yaşlıyı yalnız bırakmıştır (Hegland et al 2007). Bu süreç Türkiye de 1950 li yıllarda başlamıştır. Yüksek doğurganlık hızına karşın toplum giderek yaşlanmaktadır (65+ yaş nüfusu % 6.3-2011 yılı verileri). Yaşlılığın tarihsel gelişimi Geleneksel tarih literatüründe büyükler den yaşlı terimine geçişle ilgili iki temel kuram vardır. Modernizasyon kuramı, endüstri devrimini teknolojik bir topluma dönüşüme neden olan değişimin sorumlusu olduğunu savunuyor. Modernizasyon, çağdaş sosyolojide yaygın bir şekilde geleneksel yapılar ve kültürler üzerindeki ekonomik gelişmenin etkilerinin sonuçları, kanıtları; sanayileşme üzerinde yükselen sosyal gelişmelerin belirtileri olarak kullanılmaktadır. Cowgill e göre, en önemlisi, teknolojik yeniliklerin yüksek doğum ve ölüm oranlarından düşük doğum ve ölüm oranlarına doğru demografik geçişe neden olması ve böylece yaşlı insanların sayısında büyük artışlar olmasıdır. Bu durum artan yaşlı nüfusun payını düzenlemek amacıyla ekonomide revizyonu gerektiriyordu. Yaşlanan nüfusun ekonomiden pay almasını sağlayan sosyal güvenlik sisteminin 1930 larda devreye girmesiyle birlikte daha fazla çalışan emekliliğe teşvik edildi. Emeklilik sistemi aile içinde ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığı azalttı ve aile yapısının değişmesine neden oldu. Ve günümüz toplumunda yaşlı giderek artan oranda ailenin baş belası olarak kabul edilmeye başlandı. Ancak nakit paranın çoğunun yaşlıların elinde bulunması, pazarlamacıların ürünlerde ve reklamlarda yaşlı insanları hedef almalarına neden oldu. Özellikle ağrı kesiciler, protezler, sigorta sistemleri vb. pek çok ürün ve hizmet yaşlılara dönük olarak üretildi. Bu tarihi süreçte, yaşlı bireyler üzerinde en önemli etki yaşlı bireyleri genç gösterecek giysilerdeki moda değişiklikleridir. Benzer şekilde kozmetikler, peruklar vb. pek çok gelişme oldu. Tüm bunlara karşın yaşlılığa ilişkin tutumlar değişmedi, "moruk", "geri kafalı", bunak, "garip", gençlik budalası, dinozor ve yaşlı keçi gibi aşağılayıcı kelimeler daha fazla kullanılır oldu. 1777 ve 1818 yılları arasında yürürlüğe giren zorunlu emeklilik yasaları da onların durumunun iyice bozulmasına yol açtı. Zorunlu emeklilik doğal olarak yaş eşitliğini ortadan kaldırdı ve yaştan kaynaklanan saygı kaybolmaya başladı. Hem modernleşme hem de eşitlikçi kuramlar ikisi de "yaşlı" kültürel figürünün 18.YY sonları ve 19.YY başlarında ABD de gelişmeye başladığını göstermektedir. Bu bakış açısına göre, yaşlı bireylere karşı olumsuz tavırlar ekonomik ve/veya siyasal etkilerin sonucu gelişti. Modernleşme kuramı sanayileşme ve modernizasyon etkisiyle yaşlının gücünün ve etkisinin önemli ölçüde azaldığını ortaya koyar. Liderlik rolleri, güç ve etki bakımından yaşlıların statüsünün azaldığını ve toplumsal yaşamın dışında tutulmaları çok olası görülüyor. Değişim kuramı nda ise temel olarak ekonomik rasyonel-seçim davranışı modeli onların başkalarına bağımlılığını artırır, yaşlandıkça pazarlık gücü azalır. Bu bağlamda yaşlı sosyal yaşamdan çekilir (Çekilme kuramı-1961). Artık yaşlı ekonomik ve sosyal gücünü yitirmeye başlamış, merkezi rolleri azalmıştır. Ölüm beklentisi yüksektir, toplumla ilişkiler karşılıklı olarak kesilir. Erkeklerin toplumsal yaşamdan geri çekilmeleri kadınlara göre daha yüksektir. Kısaca yaşlılık nitelik ve nicelik olarak farklı bir yaşam evresidir (Pope 2012).

Yaşlının aile üzerindeki etkisi Toplumsal normlardaki ve aile içinde etkili olan değişiklikler nedeniyle yaşlı bireylerin bakımında da değişiklikler yaşanmaktadır. Anne-babalara hak ettikleri sevgi ve özeni göstermek ve geleneksel yükümlülükleri yerine getirmek gittikçe zorlaşmaktadır. Özellikle az gelişmiş ülkelerde istihdam olanakları için evlerinden çok uzaklarda çalışmak zorunda kalma, çocukların anne-babaları ile birlikte yaşamalarını zorlaştırmaktadır. Yaşlanma süreci formal katılımı güçleştirmekte, çoğu durumda gelirde azalmaya neden olmakta ve yaşlı ekonomik sorunlarla yüz yüze gelmektedir. Ekonomik bağımsızlık ve kendine yeterlik azalmakta, yaşam standardı da düşmektedir (Kalınkara 2011; http 2012). Endüstrileşmiş Batı ülkelerinin aksine Asya ülkelerinde yaşlılar ve diğer aile üyeleri arasındaki karşılıklı uzun soluklu destek geleneği vardır. Yaşlı birey aktif olduğu sürece aile bütçesi de dahil olmak üzere demografik, sosyal ve ekonomik destek verme konusunda önemli rol oynar. Yaşlı tarafından verilen böyle bir destek yalnızca aile refahı üzerinde etkili olmaz, üstelik onların yeteneklerine de katkı sağlar. Çoğu Asya ülkesinde geçmiş deneyimler, yaşlı bireylerin tasarrufla aile bütçesine para yardımı sağladığını gösterir. Bu gibi durumlarda, yaşlı kimselerin ekonomik statüsü temel ihtiyaçlarını kendi başına yerine getirebilme yeteneği ile ilintilidir. Bu ülkelerde aile bütçesine yaşlı bireyin katkısı yaş, öğrenim düzeyi, emeklilikte çalışmayı sürdürme yeteneği ve emeklilik yaşına geldiğinde ekonomik durumuna bağlıdır. Güvenliği sağlamada, yaşlı kimselerin iş yaşamları boyunca biriken tasarruflarını minimum harcadıkları varsayılır. Ancak emeklilik maaşları çok düşük olduğundan da bir süre sonra ekonomik güçsüzlük içine düştükleri görülür (http 2012). Bu süreçte tasarruflarını harcamaktan yerine ekonomik zorluklar ve yoksulluk içinde yaşamayı tercih ederler. Modernleşme, Sanayileşme ve Batılılaşma Özellikle daha geleneksel olan Asya toplumlarında yaşlının bakımı büyük ölçüde aile tarafından sağlanmaktadır. Ancak son yıllarda geleneksel toplumdan modern topluma doğru geçiş nedeniyle kısmen değişmeye başlamıştır. Bu durum uyum sorunları, güvensizlik ve yabancılaşma duygularını da beraberinde getirmektedir. Kırsal kesimde geniş ailelerde yaşlı ve hastaların bakımı çocuklar tarafından sağlanırken, kentsel kesimde fiziksel, sosyal ve ekonomik nedenlerle yaşlılar bir sorundur. Bu durum konut sorunu, sağlık ve suç gibi sosyal sorunları artırmaktadır. Aile değerlerinin çöküşü ve uyum sorunları yaşanmaktadır. Modernleşme, endüstrileşme ve kentleşme süreçleri doğurganlık oranında da azalmalara neden olmaktadır (http 2012). Endüstrileşmiş Batı ülkelerinde demografik projeksiyonlar artan yaşlı nüfusu desteklemek için nasıl bir destek sisteminin geliştirilmesi gerektiği sorusu üzerine odaklanmaktadır. Özellikle AB ülkeleri nüfusunun yaklaşık % 3 ünü bağımlı nüfus oluşturmaktadır. Emeklilik ve sağlık sistemlerinin finansal sürdürülebilirliklerinin zayıflaması yanında, buna birde bağımlı yaşlılar için bakım finansmanı sorunu eklenmiştir. Kamu sektörü açısından AB ülkeleri bağımlı yaşlıların bakım sorununa farklı cevaplar aramaktadır. Avrupa ülkeleri bu soruna üç farklı yaklaşım sunmaktadır. Bunlardan ilki Beveridge modeli dir ve bu modeli uygulayan ülkelerde toplumsal bakım modellerinin gelişmiş olması nedeniyle bakım hizmeti toplumdan sağlanan vergilerle sağlanır. Devletin bütün yurttaşlarına sağlanacak önleyici ve tedavi edici hizmeti genel vergi gelirlerinden finanse etmesi ilkesinden hareket eder (İngiltere). Bir diğer yaklaşım Bismark modeli dir ve bu ülkelerde, bireyin bağımlılığa karşı devlet tarafından sigortalanması sosyal risk olarak kabul edilir. Sosyal sigorta temelde prime dayalı sigorta anlayışı ile işçileri kazalara, hastalıklara, yaşlılığa ve malullüğe karşı korumayı amaçlamaktadır (Almanya). Üçüncü yaklaşımı benimseyen Güney Avrupa ülkeleri modeli nde ise bağımlı yaşlılara sosyal yardımda aile hala öncelikli rol üstlenmektedir. Kapsama sistemleri farklı olmasına karşın tüm sistemler yaşlıların bağımsızlıklarının ve onurlarının korunmasına izin verilmesi zorunluluğu fikri üzerinde birleşiyor. Baskın yaklaşım yaşlıların kendi evlerinde bağımsız olarak yaşamalarını sağlayacak araçların ve tasarımların sağlanması yönündedir (Cichon and Normand 1994; Mette 2005). Bağımlılık düzeyi düşük olanlar için kurumsallaşma daha pahalı olduğu için evde kalmak tercih edilmektedir. Bu durumun yaşlılar tarafından da tercih edildiği belirtilmektedir. Zira kurumun hareket özgürlüğünü, tanıdıklarla iletişimi azalttığı ve hatta ölümün beklendiği yer olarak ifade

edildiği görülmektedir. Diğer taraftan evde yaşama kurulu bir çevre ve koruma sağlayan sosyal ağlar nedeniyle yaşlılar tarafından çok istenen bir seçimdir. Ancak evde kalmanın izolasyon gibi sosyal sorunlara yol açabileceği de unutulmamalıdır. Sanıldığının aksine tüm yaşlıların izole olduğunu söylemek mümkün değildir. İzole olanlar genellikle eşlerini kaybetmiş yaşlı erkeklerdir. Yaşlandıkça arkadaşları ziyaret ve sosyal faaliyetleri sürdürmek zorlaşır. Zira sosyal aktivitelere katılmak, aktif ve meşgul olmak, diğer insanlarla tanışmak ve yaşamda ilgiyi sürdürmek yaşlılar için önemlidir, depresyonu engelleyerek yaşam kalitesini artırır (http 2012). Sonuç Sonuç olarak, endüstrileşmiş toplumlarda yaşlı bireylere saygı ve hürmetin tarihsel süreçte dramatik biçimde azaldığı doğru bir yaklaşım değildir, ancak azalmaktadır. Bu bağlamda kültürel psikolojik faktörler dikkate alınarak durumun yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu faktörler dünyada temel akrabalık ilişkilerinin değiştiğini göstermektedir. Yaşlılara dönük olumsuz tutumların yalnızca siyasi ve ekonomik yönleriyle değil, tüm boyutlarıyla ele alınması gerekmektedir (Pope 2012). Günümüzde insanlık birbiriyle ilişkili pek çok problemle yüz yüzedir: Kalkınmanın hızı ve eşitsizliği, "yeni bir dünya ekonomik düzeni"ne duyulan ihtiyaç, açlık ve aşırı nüfus (1900'de 1.5 milyar kişinin yaşadığı dünyanın 2012'deki nüfusu 6 milyar 946 milyondur) ve yaşlanan dünya nüfusu. Daha yakın tarihli bir gelişme ise "yaşam düzeyi" ve "yaşam biçimi" gibi geleneksel kavramlara, "yaşam kalitesi"ne yönelik bir özlemin eklenmesi, bireyin ve kitlelerin yabancılaşmasının nasıl anlaşılacağından söz edilmektedir. Yüzyılımızın tartışması bu gelişmeyle birlikte yavaş yavaş maddi eksenden entelektüel eksene kaymaktadır (Dollot 1991). Geleneksel toplumlarda fazla görülen yaşlıların daha iyi bakılması ve saygı görmesi günümüz modern endüstriyel toplumu için çok geçerli değildir. Bunun temel nedenlerinden biri geleneksel toplumlarda bireyin ömür uzunluğunun düşük, dolayısıyla ekonomik ve toplumsal bakımla ilgili gereksiniminin az olması ile ilintilidir. Geleneksel toplumlarda ömür uzunluğunun çok kısa olması (yaklaşık 50 yaş; gelişmiş ülkelerde 80 yaş civarı) nedeniyle birey fiziksel ve algısal (cognitive) yeteneklerini çok fazla yitirmez, bu nedenle de toplumsal bakım gereksinimi minimum düzeydedir. Yaşlının yüklendiği rol ve sorumlulukları nedeniyle çevre ve toplumla ilişkileri modern toplumlara göre daha samimidir, herkes tarafından saygı görür. Benlik saygısı daha yüksektir, amaç eksikliğinden kaynaklanan sosyal hastalıklar minimum düzeydedir, genellikle tüm insanlara katkı sağlama ve kendini önemli hissetme davranışı ön plandadır. İhtiyaçları basit ve sayıca azdır; tüketim toplumunun yarattığı mal ve hizmet beklentileri düşüktür. Ancak günümüz modern endüstriyel toplumundaki insan ömür uzunluğu, entelektüel ve siyasal birikimi, tüketim düzeyi ve yaşam kalitesi bakımından çok farklıdır ve beklentileri daha yüksektir. Toplumsal ve siyasal yaşamda daha fazla rol almak, daha iyi yaşamak ve bakılmak ister. İşte bu noktada beklentiler ile sağlananlar arasındaki dengesizlik nedeniyle sorunlar yaşanmaktadır. Yaşlı bir yandan sosyal ve ekonomik olarak topluma önemli yük getirirken, bir taraftan da genç nüfusun önemli bir bölümünün katma değer yaratmayan yaşlı bakımında istihdam edilmesi zorunluluğunu gerektirmektedir. Aynı zamanda gençlerin yaşlı bakımı ve tedavisi ile ilgili harcamaları karşılamak için daha fazla çalışmaları ve daha fazla vergi ödemeleri anlamına gelmektedir. Durum böyle olunca bireyleri yaşama bağlayacak, yalnızca tüketici olarak değil aynı zamanda üretici olarak da roller üstlenebilecekleri toplumsal ve gönüllü kuruluşları harekete geçirerek amaçlı yaşama yı sağlayacak yeteneklerin kazandırılması gerekmektedir. Batı toplum biçimini benimseyen gelişmekte olan ülkelerin yaşlı nüfus sorunu ile karşılaşmadan acil çözüm üretme konusunda çaba göstermeleri önemlidir. Yararlanılan Kaynaklar Akdoğan, V. (2010). Geleneksel toplum ve modern toplum dikotomisi bağlamında modernliğin eleştirisi. http://www.toplumvesiyaset.com Bengtsson, T. and and Scott, K. (2010). Population Ageing - A Threat to the Welfare State? Demographic Research Monographs. Springer-Verlag, Berlin Heidelberg. Cichon, M. and Normand, C. (1994). Between Beveridge and Bismarck-options for health care financing in Central and Eastern Europe. World Health Forum, 15(4):323-328. Dollot, L. (1991). Kitle Kültürü ve Bireysel Kültür. (1. Basım). İletişim Yayınları, İstanbul. Er, D. (2009). Psikososyal açıdan yaşlılık. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 4(11):131-144. s.141.

Hegland, M.E., Sarraf, Z. and Shahbazi, M. (2007). Modernisation and social change: The impact on Iranian elderly social Networks and care systems. Anthropology of the Middle East, 2(2):55-73. p.55 Helman, C.G. (2005). Cultural aspects of time and ageing. EMBO Rep. 6(S1): S54 S58. http://www.un.org/esa/socdev /family/publications/ mtdesilva.pdf, 2012:16 http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/population_projections. (2011). Population Projections. http://www.csupomona.edu/~ddwills/courses/ant352/readings352/traditional%20and%20modern. htm Kalınkara, V. (2011). Temel Gerontoloji: Yaşlılık Bilimi. Nobel Yayınevi, Ankara. Lehr, U. (1994). Yaşlanmanın Psikolojisi. (Çev: N.Eryar). Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı, İstanbul. Mette, C. (2005). Wellbeing and Dependency Among the European Elderly: The Role of Social Integration. ENEPRI Research Report No:12. Brussels. p.1 Pope, A. (2012). The Elderly in Modern Society: A Cultural Psychological Reading. http://www. janushead.org/jhspg99/pope.cfm Sohail, R. (2010). Traditional society v/s modern society: Which would you prefer? http:// www.youthkiawaaz.com Thane, P.M. (2002). Status of older people: Preindustrial West. Encyclopedia of Aging. http://www.encyclopedia.com