Üriner sistem: İdrarı oluşturan (böbrekler) İdrarı ileten organlar (Üreterler, vezika ürinarya ve üretra). Sistemin organları, organizmada

Benzer belgeler
ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ. Prof.Dr.Yusuf NERGİZ

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEM 1-BÖBREK(2) 2-ÜRETER(2) 3-İDRAR KESESİ 4-ÜRETHRA

MEZODERMDEN MEYDANA GELENLER

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi

Omurgalılarda Boşaltım Organı (Böbrekler) Pronefroz böbrek tipi balıkların ve kurbağaların embriyo devrelerinde görülür.

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

EPİTEL DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

Örtü Epiteli Tipleri:

HÜCRE ZARINDA TAŞIMA PROF. DR. SERKAN YILMAZ

Böbreklerin İşlevi. D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D.

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

8 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

BOŞALTIM SİSTEMİ HİSTOLOJİSİ DERS NOTLARI

HAYVANLARDA BOŞALTIM SİSTEMLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU

HİSTOLOJİ ATLASI UYGULAMA KILAVUZU

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

URİNER SİSTEM. BÖBREK REN (Lat.) NEPHROS (Gr.) Böbrekler Üreterler İdrar kesesi Üretra Böbrekler in görevleri

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Özofagus Mide Histolojisi

BOŞALTIM SİSTEMLERİ boşaltım nefridyum homeostasis Artık ürünlerin vücut sıvılarından uzaklaştırılması böbreğin önemli işlerinden

BOŞALTIM SİSTEMİ ÜN TE 15

Canlılarda Boşaltım ve Boşaltım Sistemleri

Boşaltım Fizyolojisi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı


ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Tükrük Bezleri Tükrük (saliva) adı verilen salgıyı üreten ve bu salgıyı ağız boşluğuna akıtan bezlerdir. -Mikroskopik tükrük bezleri: Ağız boşluğu

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

ASİT- BAZ DENGESİ VE DENGESİZLİKLERİ. Prof. Dr. Tülin BEDÜK 2016

RATLARDA KASTRASYONUN BÖBREK HİSTOLOJİSİNE ETKİSİ

ÜRİNER SİSTEM böbrek, üreterleri, mesane (idrar keses uretradan üriniferöz tübülleri Nefron, Toplayıcı tübül BÖBREK hilum (hilus) üreter Pelvis

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

DİŞİ ÜREME ORGANLARI

Solunum Sistemi. Havadan aldığı O 2 ni kana verip kandan aldığı CO 2 i havaya veren bir ucu açık öbür ucu kapalı bir sistemdir.

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

DÖNEM II 4. DERS KURULU 10 Şubat 4 Nisan Prof.Dr. Mustafa SARSILMAZ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EXTRAEMBRİYONAL KESELER

Böbrek Fizyolojisi. Mustafa Nuri Deniz. Böbrek Fizyolojisi. Şekil 1. Böbreğin iç yapılarını gösteren kesit (Marsh DJ: Renal Physiolgy; New York 1983)

HÜCRE. Dicle Aras. Hücre bölünmesi, madde alışverişi ve metabolizması

Kan Akımı ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ


BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

KAS DOKUSU. Kontraksiyon özelliği gelişmiş hücrelerden oluşur Kas hücresi : Fibra muskularis = Kas teli = Kas iplikleri

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings

MİDE (Gaster-Ventrikulus )

BELKİDE BİYOLOJİNİN EN TEMEL KONUSU EN ZEVKLİ KONUSUNA BAŞLAYALIM ARKADAŞLAR!!!

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia)

BÖBREK HASTALIKLARI TEMEL BİLGİLER

Fen ve Teknoloji 7. BOŞALTIM SİSTEMİ. Hazırlayan: NİHAT BAHÇE HAYAL BİLİMDEN DAHA ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ BİLİM SINIRLIDIR.

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA

Solunum Sistemi Fizyolojisi

ORGANA URINARIA ORGANA GENITALIA

Adrenal Korteks Hormonları

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

MEMBRANLARDAN MADDE GEÇİŞİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Böceklerde Boşaltım Yapıları

Üreme (Reprodüksiyon)

SIĞIR KOYUN VE KEÇİLERİN ÜRİNER SİSTEM MAST HÜCRELERİ ÜZERİNDE HİSTOLOJİK ÇALIŞMALAR

YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI. Dönem II. TIP 2040 ENDOKRİN ve ÜROGENİTAL SİSTEMLER DERS KURULU

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir.

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

SAFRA KANAL SİSTEMİ VE SAFRA KESESİ. Yrd.Doç.Dr.Sevda Söker

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

BOŞALTIM SİSTEMLERİ BİR HÜCRELİLERDE BOŞALTIM. Bir hücreli canlılar metabolizma sonucu oluşan artık maddeleri hücre zarından dışarı atarlar.

Organizmanın en sert dokusudur. Kemik dokusunun hücreler arası maddesinin içinde kollajen teller ve inorganik elemanlar bulunur. İnorganik elemanlar

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

Bölüm 04 Ders Sunusu. Hücre Zarlarından Geçiş

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

ayxmaz/biyoloji 7-Hücreye antijen özellik kazandırır.kalıtımın kontrolü altındadır Örn: Kan grupları 8- Oluşumunda golgi etkendir Hücre zarı

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Transkript:

ÜRİNER SİSTEM

Üriner sistem: İdrarı oluşturan (böbrekler) İdrarı ileten organlar (Üreterler, vezika ürinarya ve üretra). Sistemin organları, organizmada metabolizma sonucu oluşan son ürünlerin kandan süzülmesini ve dışarı atılmasını sağlarlar. Böylece vücut sıvıları, içerik ve yoğunluk bakımından düzenlenmeye çalışılır.

A-BÖBREKLER Sağlı sollu olarak karın boşluğunun arka bölgesinde bulunurlar. Fibröz kapsül, böbreğin hilusundan içeri girerek organın intersitisyum unu oluşturur. İntersitisyumun barındırdığı bölümler ise böbreğin parenşim üniteleridir.

Böbrekler : Parenşim intersitisyum

Böbrek parenşimi, kanatlılarda ve memelilerde embriyonal kökenine göre iki farklı kısım gösterir: 1. Nefrogen mezenşimden (metanefrotik taslaktan) gelişen nefron 2. Wolff kanalından (mezonefroz kanalından) köken alan toplayıcı borucuklar

Bu parenşim üniteleri ve intersitisyum, böbrekte kendine özgü bir yayılış gösterir. Buna göre böbrek dokusunda iki bölge ayırdedilir: Korteks Medula

Korteks içerdiği oluşumların iyi boyanmasından ötürü koyu renkli, Medula ise yine içerdiği birbirine paralel uzanan kanallardan ötürü çizgili ve bunların soluk boyanması sonucu da açık renkli görülür. Korteks ve medula arasındaki sınır, girintili çıkıntılıdır. Bunlar medulaya doğru uzanan kortikal labirint'ler ile kortekse doğru uzanan medular radiyus'lardır.

Bir böbrek lopçuğu, renal piramid ve onu örten korteksten oluşur.

Embriyonal dönemde böbrek, birbirinden ayrı lopçuklar (renkuluslar = böbrek piramitleri) halinde meydana gelir. Doğumdan sonra bu lopçuklar kısa bir sürede gelişerek şekillenmelerini tamamlarlar. Bu gelişme durumuna göre farklı böbrek yapıları ortaya çıkar:

1.Böbrek piramitleri bütün bölümlerinde (korteks ve medula'da) birbiriyle kaynaşır ve dış yüzü düz, tek papillalı böbrek oluşur (küçük ruminantlar, karnivorlar ve equideler). Köpek

2.Söz konusu piramitler, gruplar oluşturacak şekilde birbirleriyle kaynaşırlar; ancak, gruplar arasında medula-korteks bölümleriyle bir kaynaşma meydana gelmez, sadece orta kısımlarından birleşir. böylece oluşan böbrek, dış yüzü yarıklı ve çok papillalı bir yapı kazanır (büyük ruminantlar).

3.Böbrek piramitlerinin gruplar halinde birbirleriyle birleşmesi sadece kortekste gerçekleşir, medulada olmaz; sonuçta da dış yüzü düz fakat çok papillalı böbrekler şekillenir (insan ve domuz).

Böbrek parenşimi Nefron ve toplayıcı borucuklardan oluşur: NEFRON (NEPHRON) Korpuskulum renis (Malpighi cisimciği) *I-glomerulus *II-Bowman kapsülü Tubulus proksimalis Henle kulpu Tubulus distalis Tubulus konnektivus TOPLAYICI BORUCUKLAR Tubulus kollektivus Duktus papillaris

Korpuskulum renis (Malpighi cisimcigi) Kortekste yer alır. İki bölümden oluşur; glomerulus Bowman kapsülü Korpuskulum renis'in, glomerulus'u oluşturan aferens (giren) ve eferens (çıkan) arteriyollerin bulunduğu kısmına damar kutpu, onun tam karşısında bulunan ve süzülen sıvıyı ileten tüpün başlangıç kısmına ise idrar kutpu denir.

Damar kutbunda, aferens arteriyolden geçen kan miktarını düzenleyen mekanizma bulunur.

1 -Glomerulus: Böbrek lopçukları arasında uzanan A. interlobularis, korteks içinde sağlı sollu kollar verir. Kolların her biri aferens arteriyol olarak bu oluşumun başlangıcını yapar. Aferens arteriyol özel bir arteriyel kılcala dönüşür.

Arteriyel kılcal birkaç kat kendi üzerine kıvrılarak ve anastomozlar da yaparak bir yumak (glomerulus) şekillendirir. Sonra kılcal yumak tekrar arteriyole dönüşür; bu, eferens arteriyoldür ve çapı aferens arteriyol'den daha küçüktür. Kılcalın duvar yapısını, ince bir bazal membran üzerine oturan çok dar sitoplazmalı endotel hücreleri ve mezangiyal hücreler oluşturur.

Endotel hücrelerinin özellikle çekirdeğin yan taraflarında kalan çok ince sitoplazmalı kısımları delikçiklidir (pencereli kılcal). Böylece kılcalın lumenindeki sıvı, yüksek hidrostatik basıncın etkisiyle kolaylıkla dışarı çıkar (filtrasyon).

Glomerulusun yapısına kapillar ağlar arasında yer alan mezangiyum adı verilen bağ dokusu da katılır. Mezangiyum, mezangiyal hücrelerden oluşur. Fagositoz aktivitesi olan bu hücreler ekstraselüler matriks, prostoglandinler ve sitokinler salgılarlar. Sitoplazmalarında kontraktil proteinler bulunduğundan kasılarak glomerular kapillardaki kan akışı kontrolüne ve glomerular filtrasyona katkı verirler.

2- Bowman kapsülü: İki yapraktan oluşur. Her iki yaprak da epitel hücrelerinden ibarettir. İç (viseral) yaprak kılcal damarları (kılcal yumağı) sarar. Bu yaprağı oluşturan hücrelerin, kılcallar üzerine oturan uzunca sitoplazma uzantıları vardır. Ayak biçimindeki uzantılardan ötürü bu hücrelere podosit denir. Podositlerin sitoplazmalarında pek çok mikrotubulus bulunur.

Bowman kapsülünün dış (pariyetal) yaprağını ise yassı epitel hücreleri oluştururlar. İki yaprak arasında bir boşluk (kavum glomeruli ya da Bowman aralığı) vardır. Kılcal yumaktan süzülen sıvı (ultrafiltrat) podositlerin arasındaki açıklıklardan Bowman aralığına geçer.

Ancak, bu geçiş sırasında bazal membran engeli de aşılmak durumundadır. Glomerular bazal membranın (GBM) iç yüzünde endotel hücreleri ve dış yüzünde ise podositler vardır. Bu membran, kapilların ve podositlerin oluşturduğu bazal laminaların kaynaşmasından meydana gelir.

Tubulus proksimalis: İdrar kutbundan başlar. Bowman kapsülündeki pariyetal yaprağın devamı şeklindedir. Çok kıvrımlı olarak başlar (pars kontorta) ve düz parça (pars rekta) halinde devam eder.

Tubulus proksimalis Bowman aralığına geçen ultrafiltratın geri emilmesini (reabzorbsiyon) büyük ölçüde (yaklaşık 3/4'ü) sağlayan bölümdür.

Tubulus proksimalis in duvarını oluşturan ve asit boyalarla koyu boyanan kübik ya da basık pirizmatik hücrelerin apikal yüzleri, ışık mikroskopu ile fırçamsı kenar görünümündedir. Bu fırçamsı kenar, tubulusun lumenini de daraltır. Elektron mikroskopik görünümleriyle bunlar mikrovilluslardır. Bu oluşumlar sayesinde emilim yüzeyi çok genişler.

Böbrekte çok fazla miktarda sıvı hareketi vardır. Bu işlev, özgün bir farklılaşma gösteren tubuluslar sistemiyle gerçekleştirilir. Tubulus proksimalis'de özellikle su, glikoz, küçük moleküllü proteinler ve kimi iyonlar geri emilirler.

Su ve protein moleküllerinin alınması, örtülü veziküller yardımıyla pinositoz yoluyla gerçekleşir. Bu nedenle atılan idrarda protein bulunmaz. Sodyum ve klor iyonlarının büyük bir kısmının geri emilmesi, su ile birlikte gerçekleşir; bu olguda bazal labirint (BL) en önemli fonksiyonu görür.

Bazal labirintin genişlemiş olan aralıklarına ultrafiltrattan rezorbe edilen sodyum iyonları pompalanır. Böylece hipertonik duruma gelen aralıklar hücreden su çeker.

Hücrelerin bazalindeki iyon yoğunluğu, hücrelerden dışarıya devamlı bir sıvı akımı sağlar. Bu durum, tubulus proksimalis yakınındaki eferens arteriyol'den köken alan kılcallarla da (peritubuler kapilar ağ) desteklenir.

Ultrafiltrasyondan sonra eferens arteriyol içersinde kalan yüksek viskozitedeki kan, tubulus proksimalis hücrelerinin bazalinde onkotik basıncın artmasına neden olur; Artan bu onkotik basınç da reabzorbsiyon sırasında etkili bir biçimde transselüler sıvı akımını destekler.

Henle kulpu (Tubulus intermediyus) İnen (desendens) ve çıkan (asendens) olmak üzere iki kol halindedir. Henle kulpu primer idrarın hipertonik durumdaki sekunder (son) idrara dönüşmesinde görevli, yoğunlaştırıcı bölümdür.

1.İnen Henle Tubulus proksimalisin devamıdır. Medula'da bulunur. çapı en dar olan tüptür. Bu tüpün duvarını oluşturan hücreler yassıdır. Yassı olan bu hücrelerin çekirdekleri, lumene doğru şişkinlik yapar.

Kesitlerde kılcal damarlarla karıştırılabilir. Ancak, kılcalların çekirdekleri heterokromatiktir ve sitoplazmaları daha azdır. İnen Henle bölümündeki hücrelerin membranları, fazla miktarda suyun geçişine elverişlidir. Ancak, aynı hücrelerin membranları suda erimiş durumdaki maddeler için geçirgen değildir.

2. Çıkan Henle: Bu da inen henle gibi düz uzanan bölümdür ve meduladadır. Çıkan henle, inen henle'den daha geniş çaplıdır.

2. Çıkan Henle: Duvarını oluşturan kübik epitel hücrelerinin sınırları belirgin değildir. Bu hücrelerin sitoplazmaları asit boyalarla koyu tonda boyanır. Çıkan henle su için geçirgen değildir, fakat suda erimiş maddeler için (tuz, üre) geçirgendir.

Bu nedenle böbrek korteksinde izotonik olan intersitisyel sıvı, korteks-medula sınırından itibaren hipertonik hale gelir, Kanalcıkların lumenindeki primer idrar, papillaya doğru tuz ve üreden zenginleşir.

Çıkan Henle kortekse girerek, ait olduğu korpuskulum renis e doğru gider ve tubulus distalis in pars rekta sına karışır.

Tubulus distalis Tubulus distalis, çıkan henle'nin devamında düz parça (pars rekta) ile ondan sonraki kıvrımlı parça'dan (pars kontorta) ibarettir. Korteks'te bulunurlar.

Tubulus distalis Tubulus proksimalis'den daha kısadırlar; bu yüzden kesitlerde tubulus proksimalis lere göre daha seyrek görülürler.

Tubulus distalis Tubulustaki hücrelerin sınırları belirgin değildir, sitoplazmaları da asit boyalarla soluk boyanır. Düzenli, belirgin bir fırçamsı kenar yoktur. Bu yüzden lumenleri, proksimalis'lerden daha geniştir.

Tubulus distalis Lumene bakan hücre yüzeyi kısa, düzensiz, seyrek mikrovilluslar taşır. Bu yüzden tubulus proksimalis den daha az reabzorbsiyon yapar

Tubulus distalis'de hormonal kontrol yoluyla (aldosteron ve antidiuretik hormon) öncelikle elektrolitlerin (Na, K, CI) ve suyun atılmasında duyarlı bir ayarlama yapılır. Bu yüzden tubulus distalis asit-baz dengesinin ve su metabolizmasının düzenlenmesinde, dolayısıyla tüm organizmada iç ortamın sabit tutulmasında büyük önem taşır.

Tubulus distalis'in aferent arteriyol'e komşu olan duvarında epitel hücreleri sıkışık, yüksek prizmatiktir ve tubulusun lumenine doğru uzanan bir plak (disk) şekillendirir; buna makula densa denir.

Makula densa da damar kutpunda, aferens arteriyol'den geçen kan miktarının düzenlenmesinde rolü bulunan oluşumlardandır.

Tubulus konektivus (Tubulus connectivus): Tubulus distalis 'lerden sonraki kısa bağlantı kollarıdır. Duvarlarının, sınırları çok belirgin, sitoplazmaları iyi boya almayan kübik hücreler oluşturur. Korteks-medula sınırında uzanan bu tüpler birleşerek medulaya geçerler ve böbreğin toplayıcı borucuklarını şekillendirirler.

2- TOPLAYICI BORUCUKLAR: Böbrek parenşiminin bu bölümündeki oluşumlar da şunlardır: a) Tubulus kolektivus b) Duktus papilaris

Tubulus kolektivus (Tubulus collectivus): Tubulus konektivus'lardan sonraki borucuklardır. Medulanın kortekse komşu olan kısmından, medular radiyuslardan başlarlar.

Tubulus kolektivus Duvarlarını oluşturan epitel hücrelerinin sınırları çok belirgindir. Bu hücreler organelden fakir ve soluk sitoplazmalıdır. Başlangıçta basık pirizmatik olan hücreler, pelvis renalis'e doğru yüksek prizmatik bir şekil alırlar; buralarda çapları da çok artar. Tubulus kolektivus'ların da özellikle su için reabzorbsiyon yetenekleri vardır.

Duktus papilaris: Tubulus kolektivus'ların birleşmesiyle şekillenir. Duvarı genellikle tek katlı çok yüksek pirizmatik, tek parmaklılar ve büyük gevişgetirenlerde ise değişken epitel söz konusudur. İçinde sekunder (son) idrarı taşıyan bu kanal, pelvis renalis'e açılır.

B- REGÜLASYON OLAYLARI: Bu düzenlemede temel olarak miyogen humoral sinirsel mekanizmalar söz konusudur. Bu mekanizmalar birbirinden bağımsız ya da birlikte etkili olurlar.

Burada görevli morfolojik yapılar şunlardır: 1- Arteriyola aferens'deki yastıkçıklar 2- Tubulus distalis'deki makula densa 3- Arteriyola aferens ve eferens arasında (mezangiyum'da) bulunan Goormaghthig ya da mezangiyum hücreleri.

Aferens arteriyol glomerulus kılcallarına geçmeden önce, endotel ve mediya katmanı arasında iki farklı hücre tipi taşıyan yastıkçık şeklinde kalınlaşma gösterir (damar kutpu yastıkçığı). Bu hücreler: Sirküler seyirli, ince düz kas hücreleri ve Poligonal (miyoepiteloid) hücreler'dir.

Miyoepiteloid hücrelerin sitoplazmalarında bol miktarda asidofilik granüller bulunur; bu yüzden bunlara granüllü hücreler ya da juxtaglomerular hücreler de denir.

Söz konusu granüller renin hormonu içerirler. Bu hormon kanda bulunan angiyotensinogen'e etki yaparak angiyotensin'e dönüştürme yeteneğindedir. Mezangiyum'daki hücreler de aynı tiptedirler.

Aferens arteriyol'deki yastıkçıklarda düz kas hücrelerinin ve bunlarla birlikte renin salgılayan hücrelerin fonksiyonu sonucu vazokonstriksiyon sağlanır ve filtrasyon hızı düşürülür (miyogen yanıt).

Humoral regulasyon, makula densa ile granüllü hücrelere (juxtaglomerular hücreler) bağlıdır. Tubulus distalis'in yastıkçığa komşu olan duvarı, bir sıra yüksek prizmatik ve sıkışık bir diziliş gösteren hücrelerden yapılmıştır. Makula densa denilen bu duvarın karşısında yer alan hücreler ise basık pirizmatik ve geniş tabanlıdırlar. Makula densa hücreleri çok ince bir bazal membran üzerine otururlar.

Şemoreseptorik olan bu hücreler, tubulus sıvısındaki Na + ve CI - iyonları konsantrasyonunun değişmesine karşı çok duyarlıdırlar. Glomerular filtrasyon hızı değiştiğinde makula densa bölgesinde iyon konsantrasyonu da değişir ve makula densa hücreleri, büyük olasılıkla bunlara komşu olan granüllü hücreleri renin salgılama yönünde uyarır ve bu suretle kan akımını düzenleyen angiyotensin sisteminin devreye girmesini sağlar.

Sinirsel mekanizmada otonom sinir sistemi rol oynar. Eferens arteriyole ulaşan vazokonstriktorik (sempatik) refleksler, duruma göre akım koşullarına ve glomerulus kılcallarındaki basınca etki edebilirler ve bunun sonucu filtrasyon hızı değişir.

Ayrı bir regülasyon mekanizması olarak glomerulus, kendi filtrasyon hızını değiştirebilir. Bu durum, podositlerin aralarında kalan yarıkların küçülebilmesi ya da büyüyebilmesi yoluyla gerçekleşir. Keza kış uykusuna yatanlarda (Hibernator lar) kış uykusu döneminde podositlerdeki yarıkların son derece daralması, bazal membranın kalınlaşması ve endotel porlarının sayısında azalma sonucu, idrar yapımı ileri derecede düşer.

Ayrıca HORMONAL DÜZENLEME ile toplayıcı borucukların geçirgenliği de değişir. Borucuklardaki epitel hücrelerinin membranları, antidiüretik hormon (ADH) için özel reseptörlere sahiptir. Söz konusu hormonun bulunmadığı durumlarda (Diabetes insipidus)toplayıcı borucukların epitelleri suyu geçirme özelliklerini kaybederler ve sonuçta böbreğin de yoğunlaştırma yeteneği ileri derecede düşerek fazla miktarda ve çok düşük yoğunlukta idrar atılır. Bu ise iç ortamın kurumasına (eksikoz) neden olur.

C- İDRARI İLETEN ORGANLAR Böbrekte şekillenen idrar, çok papillalı böbreklerde duktus papilaris'lerden kaliks renalis'lere ve oradan da pelvis renalis'e geçer. Tek papillalı böbreklerde bu geçiş, duktus papilaris'lerin doğrudan pelvis renalis'e açılmasıyla gerçekleşir.

KALiKS RENALİS- CALIX RENALlS: Çok papillalı böbreklerde görülür. Her papilla ayrı ayrı bu oluşumlarla çevrilidir. Bunların her biri küçük birer pelvis renalis karşılığıdır.

PELVİS RENALİS: Tunika mukozası çok katlı değişken epitele sahiptir. Lamina propriyasında tek parmaklılarda müköz bezler bulunur. Tunika muskularisi düz kas hücrelerinden oluşur. Tunika adventisya, en dışındaki katmandır.

ÜRETER: İdrarı keseye ileten sağlı sollu iki borudur. Tunika mukozası lumene doğru uzunluğuna dürümler yapar. Bu yüzden enine kesitlerde lumen, yıldız şeklinde görünür. Tunika mukoza burada da değişken epitele sahiptir.

Üreterin başlangıç kısmında lamina propriya içerisinde tek parmaklılarda mükoz bezler bulunur. İçte ve dışta uzunluğuna, ortada enine yönlenen düz kaslardan yapıllı tunika muskularis güçlü bir kas kitlesi oluşturur. Bu kas kontraksiyonu ile idrar, peristaltik hareketlerle vezika ürinarya'ya iletilir. Üreter'de peristaltik hareketler, mekik biçiminde genişlemeler (peristaltik mekigi) görünümündedir. Bağ dokudan ibaret tunika adventisya (sidik kesesi yakınında tunika seroza), en dıştaki katmanı oluşturur.

VEZİKA ÜRİNARYA-VESICA URINARIA (SİDİK KESESİ): İdrarın toplandığı bu kesenin duvarı tunika mukoza, tunika muskularis ve tunika seroza ana katlarını içerir. Tunika mukoza üreterdeki yapıyı gösterir. Ancak, çok katlı epitel katmanını daha kalındır.

Sidik kesesinin epitel katmanı, kese dolu olduğunda incelerek 3-4 sıralı hücre katmanından oluşur. Bu durumda üst sıradaki hücreler yassı epitele dönüşür. Boş olduğunda ise 6-8 sıralı hücrelerden oluşur. Bu özel durum hücrelerin birbiri üzerine kayma hareketi yapabilmesinden kaynaklanır. Hücrelerdeki bu hareket, hücreler arasında menteşe gibi görev yapan ve plak denen özel bağlantılarla sağlanır. Bu bağlantılar organ boş olduğunda akordeon gibi hücrelerin birbiri üzerinde kaymasını sağlar. Organ dolmaya başladığında hücre yüzeyine zarar vermeksizin menteşenin açılmasıyla bu hücreler uzar.

ÜRETRA-URETHRA: Dişide (uretra feminina) ve erkekte (uretra maskulina) ayrı özellikler taşır. Dişide tamamı idrar boşaltma yolu olarak görev görür. Erkekte iki bölümü vardır. Bunlardan pars pelvina sadece idrar boşaltma işini yapar, pars penis (pars spongiyoza) bölümü ise ejakulatın atılmasını da üstlenir. Genel olarak çok katlı değişken epitele sahip olan üretra mukozası, orifisyum üretra eksterna yakınıda çok katlı yassı özellik kazanır.

Hem erkek hem de dişi üretra'sında mukoza sık sık uzunluğuna kıvrımlar (pilikalar) yapar. Bunlar lumenin genişlemesine olanak sağlarlar. Üretranın mukozasında küçük, alveolar bezler bulunur. Gl. üretralis ya da Littre bezleri denilen bu oluşumlar, seksüel uyarımlarda üretra lumenine. alkali bir mukus salgılarlar.