SUNİ TOHUMLAMA VEYSEL TAHİROĞLU

Benzer belgeler
DİŞİ ÜREME ORGANLARI

Üreme (Reprodüksiyon)

SPERMANIN ALINMASI VE MUAYENESİ VEYSEL TAHİROĞLU

Seksüel Siklus ve Suni Tohumlama

DOĞUM BİLGİSİ VE SUNİ TOHUMLAMA

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir.

Sperm sıvısı ve sperm sıvısının bileşimi

DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN

Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir.

Çiftlik Hayvanlarında Türlere Göre Üreme Özellikleri. Prof. Dr. Fatin CEDDEN

ERKEK EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ ve OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

Östrus Belirtleri VEYSEL TAHİROĞLU

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi.

FERTİLİZASYON-Döllenme

10. SINIF KONU ANLATIMI. 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü

10.Sınıf Biyoloji. Üreme ve Gelişme. cevap anahtarı

ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia)

ÜREME FİZYOLOJİSİ 19/11/2015. ÜREME SİSTEMİ FiZYOLOJİSİ. Erkek Üreme Organları Fizyolojisi. ÜREME SİSTEMİ FiZYOLOJİSİ


GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

Mayoz Bölünmenin Oluşumu

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme

P U B E R TA S, SUNİ T O H U M L A M A, G E B E L İ K V E T E R İ N E R HEKİ M : A H M E T K E S K İ N

EŞEY ORGANLARI VE EŞEY HÜCRELERİNİN OLUŞUMU

MENSTURASYON VE HORMONLAR

YUMURTA TİPLERİ BÖLÜNME ŞEKİLLERİ İNVİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO NAKLİ. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Seminifer kanalın en alt sırasında yerleşmiş ve aralarında mitoz bölünmeler geçirerek devamlı çoğalan hücreler spermatogonyum lardır.

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 10. Sınıf

Dişi genital organları; Ovaryum,ovidukt, uterus, serviks, vagina, vulva Ovaryum; sağda ve solda karın boşluğuna asılı olarak bulunan 1 çift organdır.


Farklı fenotipte yavrularla, patojenler veya diğer çevresel koşullar hızla değiştiğinde ebeveynlerin üreme başarısı artabilir.

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Gonadlar: Dişide ovaryumlar (yumurtalıklar), erkekte de testislerdir. Gametler: Yeni bir canlının gelişmesini başlatmak için bir araya gelen dişi ve

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

Genital Sistem Fizyolojisi

CANLILARDA ÜREME. Üreme canlıların ortak özelliğidir. Her canlının kendine benzer canlı meydana getirebilmesi üreme ile gerçekleşir

Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Kliniği

ÜREME SİSTEMİNİN FİZYOLOJİSİ

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

BİYOTEKNOLOJİ NEDİR? Canlılar aracılığı ile ürün ve hizmet üretmektir

Fertilizasyon ve Erken Embriyogenez

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

Ayxmaz/biyoloji. Hayvansal organizmalarda gamet ve gamet oluşumu oluşumu:

KADIN ÜREME SISTEMI. Kadın üreme organları dış üreme organları ve iç üreme organları olmak üzere iki bölümde incelenir.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

a. Segmentasyon Gelişimin başlangıcında hızlı ve birbirini takip eden mitoz bölünmeler gerçekleşir. Bu bölünmelere segmentasyon denir.

Canlılarda mitoz, amitoz ve mayoz olmak üzere üç çeşit bölünme görülür.

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

10. SINIF KONU ANLATIMI 12 EŞEYLİ VE EŞEYSİZ ÜREME SORU ÇÖZÜMÜ

Canlılarda Üreme ve Gelişme 1.Üreme Hücreleri (Gametler) 1.1.Erkek Üreme Hücreleri Spermler akrozom 1.2.Dişi Üreme Hücreleri Yumurtalar vitellus

LAKTASYON VE SÜT VERİMİ

Gebelik nasıl oluşur?

MEZODERMDEN MEYDANA GELENLER

CANLILARDA DÖLLENME PROF.DR. NURSEL GÜL

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #5

Ayxmaz/biyoloji. Şekil 2.

Mitoz. - Mitozda 2 yavru hücre oluşur ve bunların genetik yapısı birbirinin ve ana hücrenin aynıdır.

Üremenin Kontrolü ve Çevresel Faktörlerin Fertiliteye Etkisi PROF.DR.SERHAT PABUCCUOĞLU

T. C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ KAMU HİZMET STANDARTLARI TABLOSU

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN

Mitoz aynı sayıda kromozom içeren iki hücrenin oluşumuyla sonuçlanır. Oluşan hücrelerin kromozom sayısı, ana hücrenin yarısı kadardır.

a-spermatogenez:erkek bireylerde testislerde spermlerin meydana gelmesidir: Özellikleri:

YGS ANAHTAR SORULAR #3

Reprodüktif Endokrinoloji. Prof. Dr. Mithat EVECEN

GELİŞİMİN 1. VE 2. HAFTASI

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

Çiftlik Hayvanlarında Cinsiyetin Denetimi

ÜNİTE I HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1.1 HÜCRE BÖLÜNMESİ Hücre bölünmesi canlılar aleminde görülen en önemli biyolojik olaylardan biridir.

Rahim ağzı kanseri hücreleri doku kültürü mikroskopik görüntüsü.

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ

Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

ayxmaz/biyoloji 2. DNA aşağıdaki sonuçlardan hangisi ile üretilir Kalıp DNA yukarıdaki ana DNAdan yeni DNA molekülleri hangi sonulca üretilir A B C D

ÜNİTE II- KADIN GENİTAL ORGANLARININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ

Çiftlik Hayvanlarında Embriyo Aktarımı. Prof Dr Fatin Cedden

DOĞURGANLIK BİLİNCİ GELİŞTİRME VE İNFERTİLİTE AÇISINDAN ÖNEMİ. İlknur M. Gönenç

EŞEYLİ ÜREME EŞEY HÜCRELERİ VE DÖLLENME (FERTİLİZASYON) Eşeysel üreme haploit ve diploit hücrelerin her ikisini de gerektirir.

ÜNİTE:1 CANLILARDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME


Doğum Sonrası (post-natal) Büyüme

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

ENDOKRİN SİSTEM. Selin Hoca

İnfertil Dişiler. Çiftleşme zorlukları. Deneyimsiz erkek. Normal çiftleşmeden sonra başarısız gebelik. Seyrek östrus. Deneyimsiz dişi.

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN

MAHMUT ASLAN - FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENİ

ÜREMENİN KONTROLÜ. PROF. DR. Nafiz YURDAYDIN

DÜVE VE İNEKLERDE KIZGINLIK TAKİBİ

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

Transkript:

SUNİ TOHUMLAMA VEYSEL TAHİROĞLU

ÜREME ORGANLARI Üreme organları üremeye ilişkin işlevlerin (gametlerin oluşumu, cinsel birleşme, gebelik, doğum vs.) gerçekleşmesini sağlayan organlardır.

Üreme (Reprodüksiyon) Tüm canlıların nesillerinin sürdürülmesini sağlanmak için geliştirilmiş olan biyolojik bir işlevdir. Normal büyüme ve gelişimini tamamlamış her canlı, herhangi bir anomalinin bulunmaması durumunda üreme yeteneğine sahiptir. Bilindiği üzere memeli grubunda yer alan çiftlik hayvanlarının eşeyli üreme yeteneği vardır.

erkek ve dişi olmak üzere iki faklı cinsiyetin birleşmesiyle gebelik, gebeliğin sonucunda da canlı yavru oluşur. Bu işlevi gerçekleştirmek için memelilerin özelleşmiş organlar sistemleri bulunur. Üreme organları erkek ve dişide farklılık gösterir.

ERKEK ÜREME ORGANLARI Erkek üreme organları, erkek gamet hücresi spermatozoonu (sperm hücresini) üreten testisler ve ejakülatın (spermanın) bileşiminde bulunan çeşitli salgıları salgılayan eklenti bezleri ile üretilen spermayı depolayan ve gerektiğinde dışarıya taşıyan kanallar sisteminden oluşmaktadır.

ERKEK ÜREME ORGANLARI

Testis Testisler, beden dışında, skrotum adı verilen deriden kılıf içerisinde, inguinal bölgede funikulus spermatikus aracılığıyla asılı olan bir çift organdır.

Funikulus spermatikus: spermatozoonları taşıyan ve epididimisten ayrılan duktus deferens olarak adlandırılan kanal, testise giden atardamar ve testisten dönen toplardamarlar, testislere giden sinirler ve kremaster denilen kasın birleşimi ile oluşmuş kordon benzeri bir yapıdır.

Fetal gelişim döneminde karın boşluğunda bulunan testisler, gelişimle birlikte skrotum içerisine inerler. Herhangi bir nedenle testislerin skrotuma inmemesi durumunda, kısırlığa kadar varan ciddi sıkıntılar ile karşılaşılabilir. Bu durum cryptorchidism (kriptorşidizm) olarak adlandırılır. Kriptorşidizm tek veya çift taraflı olarak şekillenebilir.

Testislerin yüzeyi karın zarı peritonun devamı ile kaplıdır. Bunun da altında fibromusküler tunika albuginea bulunur ve buradan testisin parankimine doğru uzanan kollar, seminifer tubullerin yer aldığı lobları oluşturur.

Testis parankimi, büyük oranda spermatozoonların üretim yeri olan, tubulus seminiferus kontortuslardan oluşmaktadır. Bu kanalcıklar tubulus seminiferus rektuslara, oradan da rete testise açılır. Rete testise gelen spermatozoonlar, rete testisten ayrılan yaklaşık 12 kanal ile epididimise aktarılır. Bu kanallar efferent kanallar olarak adlandırılır.

Epididimisten çıkan ve üretraya kadar spermatozoonları taşıyan kanala duktus deferens ya da vas deferens adı verilir

BOĞADA TESTİS VE EPİDİDİMİSİN YAPISI

Spermatozoonların üretim yeri olan tubulus seminiferus kontortusların dış yüzeyi, kasılma yetisine sahip hücrelerce çevrilmiştir; iç yüzey ise spermatogonyum diye adlandırılan ve primer spermatozoon hücreleri olarak tanımlanan germinal epitellerden oluşmuş bir tabaka ile kaplıdır.

Germinal epitel tabakasında spermatozoon oluşumunda önemli rol oynayan Sertoli destek hücreleri de yer alır. Sertoli hücreleri, ergenlikten hemen önce spermatozoona farklılaşan hücreleri genel dolaşımdan ayıran bir bariyer oluşturur. Kan-testis bariyeri adı verilen bu oluşum, sağlıklı spermatozoon üretimi için önemlidir.

Testisin ısısının beden ısısından daha düşük (yaklaşık 4-7 C) olması, kaliteli spermatozoon üretimi için son derece önemlidir. Bu durumu sağlamak için önceden funikulus spermatikus içinde yer alan kremaster kasının, skrotumun en önemli termoregülatör (ısı düzenleyici) unsuru olduğu düşünülmekte idi. Bu kas soğuk havalarda kasılarak testisleri karın boşluğuna yaklaştırırken, sıcak havalarda gevşeyerek testisleri karın boşluğundan uzaklaştırmaktadır.

Ancak, sonraki araştırmalarda skrotumun alt kısmında yer alan tunika dartos kasının ısı değişikliklerine duyarlı olduğu ve testislerin termoregülasyonunda büyük olasılıkla en önemli rolü oynadığı ve anılan kasın ısı değişikliklerine sadece testosteronun varlığında duyarlı olduğu gösterilmiştir

testislerin üst kısmında yer alan ve testislerden dönen toplardamarların kıvrımlar oluşturmasıyla pampiniform pleksus denilen yapı oluşmaktadır. Pampiniform pleksustan geçen ve testislere giden atardamar içerisindeki kanın ısısının düşürülmesi de termoregülasyon açısından önemlidir.

skrotumda deri altı yağ dokusu yer almamaktadır ve skrotum ter bezleri bakımından da oldukça zengindir.

Testislerin endokrin ve ekzokrin olmak üzere iki önemli işlevi vardır. Endokrin işlev olarak, seminifer tubüllerin arasındaki bağ dokuda yer alan Leydig hücrelerince erkeklik hormonu testosteron üretilir. Testosteronun salgılanmasında hipofizden salgılanan luteinleştirici hormon (LH) veya interstisyel hücre uyarıcı hormon (ISCH) önemli rol oynar. Ekzokrin işlevde ise gamet hücresi spermatozoonlar üretilir.

Epididimis Epididimis her iki testisin üzerinde yer alır ve baş (kaput), gövde (korpus) ve kavda (kuyruk) olmak üzere 3 bölümden oluşur. Rete testisten ayrılarak epididimise gelen, yaklaşık 12 (8-15) efferent kanalın açıldığı geniş bölüm, baş kısmını oluştur ve testisin bedene yakın olan bölümünde yer alır.

Sonrasında uzun ve dar olan gövde bölümü yer alır. Kuyruk bölümü ise testisin bedenden uzak olan bölümünde yer alır ve canlı hayvan üzerinde gözlemlenebilir. Epididimisin baş ve gövde bölümleri üretilmiş spermatozoonların olgunlaşmasında rol oynarken, kuyruk kısmı spermatozoonların depolandığı bölüm olarak yer alır.

Eklenti Bezleri Erkeklerde 3 farklı eklenti bezi bulunmaktadır. Bunlar vesikula seminalis, prostat ve glandula bulboüretralis (Cowper bezi) dir.

Vesikula Seminalis Her iki duktus deferensin son kısmında (üretraya açılmadan önce) genişlemiş olan ve ampulla olarak adlandırılan yapı şekillenir. Vesikula seminalisler boğalarda her iki ampullanın latero-kavdalinde (yan-arkasında) V şeklinde yer alan yaklaşık 12 cm uzunluğunda ve 5 cm genişliğinde iki adet bezdir.

Tubulo-alveolar yapıya sahip vesikula seminalisler, viskoz nitelikte, yapışkan, kokusuz ve renksiz bir salgı salgılar ve bu salgı ejakülasyon sırasında spermaya karışır. Vesikula seminalis salgısı, yüksek miktarda sitrik asit ve früktoz ile gliserilfosforilkolin içermektedir. Duktus deferense açılan vesikula seminalis kanalı ve duktus deferens birlikte üretraya açılır.

AMPULLA Epididimisten gelen spermatozoonları üretraya kadar taşıyan duktus deferens kanallarının üretraya açılmadan önce genişleyerek oluşturdukları yapıdır. Ampullaların rektal yoldan masajı ile boğalardan sperma alınabilmektedir.

Prostat Pelvis bölgesinin tabanında, idrar kesesinin boyun kısmında yer alan ve tek bir bezden oluşan prostat, prostat gövdesi ve dissemine prostat olmak üzere iki kısımdan oluşur. Prostatın gövdesi eksternal ve internal olmak üzere iki bölümden oluşur.

Lobüllü eksternal bölüm kalın üretral kasın dış kısmında yer alırken, internal bölüm pelvik üretrayı tamamen kuşatır. Dissemine prostat ise kavdal pozisyonda (kuyruk yönünde) bulboüretral bezlerin kanallarına dek uzanır.

Prostatın gövdesi koçlarda bulunmaz. Mineraller bakımından zengin olan prostat salgısının kendisine özgü bir kokusu bulunmaktadır. Bu salgı içerisinde spermatozoonlar kuyrukları ile aktif hareket etme yeteneğini kazanırlar.

Glandula Bulboüretralis (Cowper Bezi) Pelvisin son kısmına yakın yerde üretranın dorsalinde yer alan bir çift bezdir. Mukoz özellik taşıyan salgısı ile ejakülasyondan önce üretrayı idrardan temizleyerek spermatozoonların olumsuz etkilenmelerini önlerler.

Duktus (Vas) Deferens Duktus deferens kanalları, spermatozoonların depolandığı kavda epididimisden ejakülasyonun olacağı dönemde spermatozoonları üretraya taşıyan kanallardır.

Penis Erkeklerde çiftleşme organı penisin idrarın boşaltılması ve ejakülatın dişi genital kanala aktarılması olmak üzere başlıca iki görevi vardır.

Prepusyum Deri invajinasyonundan oluşan prepusyum, penisin ereksiyon dışındaki dönemlerde içerisinde bulunduğu kılıftır.

DİŞİ ÜREME ORGANLARI Dişi üreme organları dişi gamet hücresi ovumu (yumurtayı) üreten ovaryumlar ile ovumun döllendiği, döllenme sonrasında gebeliğin şekillendiği ve gelişen yavrunun dışarı çıkarıldığı kanallar sistemtinden oluşmaktadır. Kanal sistemini oluşturan organlar ovidukt, uterus (kornu uteri, korpus uteri ve serviks uteri), vajina ve vulvadır.

Ovaryum Ovaryumlar testislerin aksine karın boşluğu içerisinde yer alır. Ovaryumların da testisler gibi hem ekzokrin (ovum veya yumurta üretimi) hem de endokrin (hormon üretimi) işlevleri bulunmaktadır.

Sağda ve solda olmak üzere her normal hayvanda 2 adettir ve ligamentum suspansoryum ovari (mezovaryum) adı verilen bağla karın boşluğunun tavanında asılı durumda bulunurlar. Ovaryumlar ineklerde rektal yoldan muayene edilebilen organlardır ve genel olarak oval yapıda ve 2,5-5 cm uzunluğunda bademe benzemektedirler.

Histolojik açıdan korteks (dış bölüm) ve medulla (iç bölüm) olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Korteksin dış kısmında ovaryumları kuşatan germinatif epitelyum katmanı bulunmaktadır. Tek kat epitel hücrelerinden oluşan bu katmanın hemen altında peritondan gelen tunika albuginea yer almaktadır. Kortekste, primer yumurta hücreleri, çeşitli gelişme evrelerinde bulunan folliküller, aktif ya da gerileyen korpus luteumlar (CL) bulunmaktadır.

Ovaryumların merkezinde kalan medulla ise kan damarları ve sinirlerin bulunduğu bölümdür. Ovaryumlarda gelişen folliküllerce östrojen (dişilik hormonu) sentezlenirken, ovulasyondan sonra ovule olan follikülden gelişen korpus luteumlardan da progesteron (gebelik hormonu) salgılanmaktadır.

Ovidukt Yumurta kanalı, salpinks, fallop kanalı ya da tuba uterina olarak adlandırılan oviduktlar, sağda ve solda olmak üzere ovaryumlar ve kornu uteriler arasında yer alan, uzun ve ince kanal sistemleridir.

Ovule olan ovumun spermatozoonlarca döllenmesi olarak tanımlanan fertilizasyon ya da fekondasyon olayının gerçekleştiği yer olması nedeniyle üreme açısından öneme sahiptir. İneklerde dıştan 1-4 mm çapında ve 20-25 cm uzunluğunda olan ovidukt, kıvrımlı bir şekilde mezosalpinks içerisinde seyreder.

Ovidukt yapısal olarak 3 bölümden oluşmaktadır. Bunlardan huni şeklindeki infundibulum, ovaryumdan ovumun ovulasyonu sırasında ovumu yakalayıp içerisine alan fimbriya ovarikayı da içerir. Sonrasında kısa ve geniş olan ampulla ile ince ve uzun istmus bölgelerinden oluşur. Fertilizasyon ampulla ve istmus bölgelerinin birleştiği noktada gerçekleşmektedir.

Uterus Uterus ineklerde rektal olarak muayene edilebilen dölyatağı, buzağılık veya rahim olarakda adlandırılan bir organ olup gelişen yavrunun yerleştiği ve doğum zamanı geldiğinde kendi kasları yardımı ile yavrunun dışarı çıkmasını sağlayan bir organdır. Uterus üç bölümde incelenir. Bunlar; kornu uteri, korpus uteri ve serviks uteri şeklinde sıralanırlar.

Kornu Uteri :Oviduktlarla korpus uteri arasında yer alan sağlı sollu bir çift kanal sistemidir. Korpus Uteri :Uterusun orta bölümü olan korpus uteri, kornu uterilerle serviks uteri arasında yer alır. Serviks Uteri:Korpus uteri ve vajina arasında yer alan serviks uteri, suni tohumlama uygulamasında spermanın verildiği bölge olması bakımından oldukça önemlidir.

Serviksin kateterle geçilmesi istendiğinde, kateter sıklıkla bu bölüme takılmaktadır. Çok az miktarda düz kas dokusuna sahip serviks uteri, çoğunlukla bağ dokudan oluşan fibroz bir organdır.

Servikste yer alan goblet hücrelerince salgılanan servikal mukus (çara) önemlidir. Kızgınlık döneminde (östrojenik dönemde) daha akışkan ve oldukça berrak olan servikal mukus, progestatif dönemde (luteal dönem ) daha katı kıvamlı ve koyu renklidir. Gebelik sırasında serviks bu katı kıvamlı ve koyu renkli salgı ile tıkalıdır. Servikal tıpa denilen bu yapının gebelik sırasında bozulması yavru atmaya (abort) ya da gebelikle ilgili bazı bozuklukların ortaya çıkmasına neden olur. İneklerde yaklaşık 8-10 cm uzunluğundadır.

Vajina Serviks uteri ile vulva arasında yer alan dişi çiftleşme organıdır ve doğum sırasında yavrunun geçişine izin verir. Üreme kanalı boyunca kas açısından en zayıf bölümü oluşturan vajina, çiftleşme sırasında erkek çiftleşme organı penisi içine alır ve çiftleşme sırasında sperma buraya bırakılır. Vajina ile vulva arasında himen vajina denilen delikli bir zar bulunur ki; bu zar ineklerde himen ring adını alan kas yapısında bir halka biçimindedir.

Vulva Genital kanalın dışarıya açılan son kısmı olan vulva, vajinanın giriş kısmını oluşturur ve idrar kanalı (üreter) da buraya açılır. Vulva içten dışa doğru vestibulum, klitoris ve labia vulva yapılarını içerir. Klitoris penisle aynı embriyonik kökene sahiptir ve dişilerde rudimenter penis olarak bilinmektedir

GAMETOGENEZİS Gametogenezis: gamet hücrelerinin oluşum süreci demektir. Gametogenezisin oluşum sürecinde gamet hücrelerinde gözlemlenen mayoz bölünmeler önemli rol oynar. Erkek gamet hücresi spermatozoonların oluşum süreci spermatogenezis olarak tanımlanırken, dişi gamet hücresi ovumun oluşum süreci oogenezis olarak adlandırılır.

Spermatogenezis Erkek gamet hücresi spermatozoonun oluşum süreci demek olan spermatogenezis karmaşık bir olay olup bazı hücresel ve hormonal süreçlerin etkileşimiyle oluşan bir olaydır. Spermatogenezis: spermiositogenezis (çoğalım evresi) ve spermiogenezis (başkalaşım evresi) olmak üzere iki evrede incelenebilir.

Spermiositogenezis-1 Embriyonik gelişim sırasında primordial germinatif hücreler diye adlandırılan özel hücreler embriyonun sakkus vitellinus (vitellin kesesi) bölgesinden farklılaşmamış gonadlara göç ederler. Fetal gonadlara ulaştıktan sonra, primordial germinatif hücreler gonosit diye adlandırılan hücrelerin oluşumundan önce birkaç kez bölünerek çoğalırlar.

Erkeklerde puberteden önce gonosit hücreleri diğer germinatif hücrelerin orijini olan Ao spermatogonyum hücrelerini oluşturmak için değişime uğrarlar. Ao spermatogonyum hücrelerinin bölünme ve çoğalmaları sonucunda sırasıyla A1, A2, A3 ve A4 spermatogonyum hücreleri oluşur.

Bu bölünmeler sırasında Ao spermatogonyum rezervinin tükenmemesi için bölünmelerden sonra bazı hücreler Ao spermatogonyum olarak kalır ve diğer spermatogonyum hücrelerine farklılaşmazlar. Oluşan A4 spermatogonyum hücrelerinin bölünmesiyle intermedier (In) spermatogonyumlar, onların da bölünmesiyle B spermatogonyum hücreleri oluşur.

B spermatogonyum hücreleri en az bir kez, olasılıkla da iki kez, bölünerek primer spermatositleri oluştururlar. Spermatogonyum hücreleri ve primer spermatositler diploid (2n) özelliğe sahiptirler.

Primer spermatositler kendi DNA larını duplike ederler ve sekonder spermatositleri oluşturmak için bölünmeden önce preleptoten, leptoten, zigoten, pakiten ve diploten evrelerinden oluşan I. mayozun profazında aşamalı çekirdeksel (nükleer) değişikliklere uğrarlar.

Ortaya çıkan sekonder spermatositler, herhangi bir DNA duplikasyonuna uğramadan II. mayoz bölünme evresini de geçirerek, spermatid olarak bilinen haploid (n) hücreleri oluştururlar. Spermatogonyum hücrelerinden başlayıp spermatidlerin oluşumuna dek geçen süreç yaklaşık 45 gündür.

Gonad: Ovaryum ve testis gibi gamet hücresi oluşturan organlara gonad denir. Diploid:Yarısı anneden yarısı babadan olmak üzere türe has kromozom sayısını gösteren hücreler diploittir. Somatik (beden) hücreleri diploid özellikte hücrelerdir. Haploid: Türe özgü kromozom sayısının yarısına sahip hücreler haploiddir. Üremeye ilişkin spermatozoonlar ve ovumlar haploid hücrelerdir. İnsanların normalde 46 kromozomu vardır. Dolayısıyla 46 kromozomu olan beden hücreleri diploiddir. İnsan gamet hücrelerinin ise 23 kromozomu vardır ve haploiddirler.

Spermiogenezis Spermiogenezis sürecinde, yuvarlak şekilli spermatidler, aşamalı olarak gerçekleşen morfolojik değişiklikler sonucunda, bilinen normal şekilli spermatozoonlara dönüşürler. Bu değişiklikler nükleer kromatinin yoğunlaşması (kondensasyounu; kısalması), spermatozoonlarda kuyruk oluşumu ve akrosomal kap (başlık) gelişiminden oluşur.

Spermiogenezis 4 evreden oluşur: (1) golgi evresi, (2) kap evresi, (3) akromozal evre ve (4) olgunlaşma evresi.

Golgi Evresi :Bu evre, Golgi aygıtı içerisinde proakrozomal granüllerin oluşumu, bunların birleşerek tek bir akrozomal granül oluşturması ve bunun da çekirdek zarına yapışması ile akrozomal granülün karşı tarafında kuyruk gelişiminin erken dönemiyle karakterizedir.

Kap Evresi: Bu evre, akrozomal granülün spermatidin nukleus yüzeyine yayılmasıyla karakterizedir. Bu süreç her bir spermatid nukleusunun anterior kısmının 2/3 ünün kaplanmasına dek sürer. Bu evrede ayrıca kuyruk filamentlerinin gelişimi de gözlenir.

Akrozomal Evre: Bu evre, spermatid nukleuslarında, akrozomlarda ve gelişen spermatidlerin kuyruklarında oluşan büyük değişiklikler ile karakterizedir.

Olgunlaşma (Maturasyon) Evresi Bu evrede, uzamış olan spermatidlerin seminifer tubüllerin boşluğuna bırakılacak spermatozoonlara dönüşümü gerçekleşir. Bu aşamanın sonunda, spermatozoonlar türe özgü şekillerine kavuşurlar.

Olgunlaşan spermatozoonların seminifer tubüllerin boşluklarına bırakılmasına spermiasyon adı verilir. Boşluklara geçen spermatozoonların boyun kısımlarında kalan ufak sitoplazma artıklarına protoplazmik damlacık adı verilir.

Spermatogenezisin Hormonal Denetimi Spermatogenezis hipotalamus bezinden salgılanan gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) tarafından uyarılan hipofiz bezinde şekillenen gonadotropik hormonlar (follikül uyarıcı hormon; FSH ve luteinleştirici hormon; LH) tarafından düzenlenir. LH ya da interstisyel hücre stimüle edici hormon (ICSH) tarafından testiste yer alan Leydig hücrelerinin uyarılmasıyla androjenlerin (testosteron ve dihidrotestosteron) salınımı gerçekleşir.

Kan ve lenf yoluyla tubüllerin boşluğuna geçen androjenler, Sertoli hücrelerince salgılanan androjen bağlayıcı proteine (androgen binding protein;abp) bağlanır. Oluşan bu karmaşık yapının germinatif epitelyum hücrelerini uyarmasıyla spermatogenezis süreci başlatılır.

Oogenezis Dişi gamet hücresi ovumun oluşum sürecini anlatan karmaşık bir olay olup bazı hücresel ve hormonal süreçlerin etkileşimiyle oluşur. Oogenezis, fetal yaşamda başlayan ve olgunlaşan ovumun ovulasyonuna kadar geçen süreci kapsar.

Follikülogeneziste, FSH nın etkisi altında ovumların geliştiği folliküllerde, hücre çoğalmasıyla ortaya çıkan gelişme gözlenir. Oogenezisle iç içe geçmiş olan follikülogenezis fetal yaşamla başlayıp ovulasyona dek sürer.

Follikülogenezis, içerisinde ovumları bulunduran folliküllerin FSH nın etkisi altında çoğalması ve gelişmesi olayıdır. Dişilerde spermatogonyum hücrelerine eşdeğer oogonyum hücreleri bulunur.

Oogonyum hücreleri diploiddirler ve mitoz yoluyla çoğalırlar. Bu hücreler sadece dişi fetüsün ovaryumlarında bulunur ve etkin olarak sadece fetal yaşamın ilk aşamalarında bölünerek çoğalırlar.

Fetal gelişimin sonraki aşamalarında oogonyum hücreleri farklılaşarak ortadan kaybolurlar ve onların yerini mayoz olarak bölünmeye hazır haldeki, ileri düzeyde farklılaşmış primer oositler alırlar.

Sonuç olarak, doğumda yavru dişinin ovaryumlarında sadece sınırlı sayıda primer oosit vardır ve bunların olgunlaşmış oositi oluşturma yetenekleri vardır. Doğumda yaklaşık olarak 2 milyon primer oosit bulunur.

Bunlar, I. mayozun profaz aşamasında, yine aktive olana dek gelişimlerine ara vermiş halde beklemektedirler. Ergenlikte ovaryum ardan bir grup primer oosit hipotalamus ve hipofiz hormonlarının etkisi altında aktive olarak I. mayozu kaldıkları yerden sürdürürler.

Her siklus döneminde sığırlarda genellikle 1, koyunlarda ikiz oranlarının yüksek olduğu ırklarda birkaç primer oosit gelişimlerini tamamlayarak ovule olurlar (yumurtlanırlar). Bu süreç, ovaryumlardaki primer oositler tükeninceye dek, düzenli aralıklarla yinelenir.

Primer oositteki aktivasyondan sonra I. mayoz tamamlanır ve sekonder oosit oluşur. Bu aşamada işlevsel olmayan I. kutup hücresi de atılır. Atılan I. kutup hücresi bazen ikiye bölünebilir. Ovule olan sekonder oosit II. mayozun metafaz aşamasında gelişimini yine durdurur.

Sekonder oositte II. mayoz bölünme fertilizasyonla, yani oositin (ovumun) spermatozoon tarafından delinmesiyle (penetrasyonuyla) etkinleşerek tamamlanır ve haploid özellikteki II. kutup hücresi de fertilizasyondan sonra atılır.

Singami olarak adlandırılan her iki pronukleusun birleşmesiyle tek hücreli embriyo; zigot oluşur.

Seksüel Siklus ve Suni Tohumlama

Siklus: Belli aralıklarla aynı biçimde yinelenen olayları kapsayan dönem; hormonların etkisiyle üreme organlarının belirli dönemlerde gösterdigi degişim, döngü.

Siklik aktvite: Döngüsel aktivite; üremeye yönelik, her ay yineleyen, hormonal değişiklik ile karakterze döneme at aktivte.

SEKSÜEL SİKLUS VE EVRELERI Ortalama östrus süresi her ne kadar koyunlarda daha kısa ise de, tüm çiflik hayvanlarında birbirine benzemektedir. Östrus siklusu süresi ortalama olarak ineklerde 21-22, kısraklarda 19-25, koyunlarda 16-17, keçilerde 21 ve domuzlarda 19-20 gündür.

Östrus siklusu evreleri: proöstrus, östrus, metöstrus ve diöstrustur.

Tüm türlerde gebelik dönemi, dogum sonrası dönem ve çifleşmeleri mevsime baglı hayvanların, çifleşme mevsimi dısında görülen, kızgınlık döngüsünün yok oldugu bir dönem vardır. Bu döneme de anöstrus dönemi denir.

Proöstrus Korpus luteumun gerilemesi (regresyonu) ile baslayarak östrusun baslamasına kadar sürer. Bu evrede progesteron salgılanması birdenbire düser. Proöstrusu digerlerinden ayıran başlıca özelik, hızlı follikül büyümesinin oluşmasıdır. Bu dönemin sonlarına dogru dişi genital sistemi üzerine östrojenin etkisi ile yaklaşan östrus davranışlarının belirtileri görülebilir.

Östrus Memeli dişi hayvanların belli fizyolojik ve psikolojik belirtiler göstererek erkegi kabul ettigi; çifleşmek için istekli olduğu zaman dilimi olarak tanımlanır.

Östrus süresi, ineklerde ortalama 18-19 saattir. Kızgınlık siklusunda oldugu gibi, kızgınlık süresinde de bireyler arasında önemli farklılıklar görülür. Ayrıca, serin iklimlerde bulunan ineklerde ortalama 18 saat süren östrus süresi, sıcak çevrelerde yetiştirilenlerde daha kısa süreli; 10-12 saattir.

Östrus süresi koyunlarda 24-36 saat, keçilerde 32-40 saat, domuzlarda 48-72 saat, kısraklarda ise 4-8 gündür. Kısraklar 2-12 gün arasında değişebilen östrus süreleri ile çiflik hayvanları içerisinde farklılık gösterirler.

Ovulasyon östrusla ilişkili olup ineklerde östrusun bitiminden 10-11 saat sonra olusur. Koyunlarda östrusun sonunda, keçilerde östrusun bitiminden birkaç saat sonra, kısraklarda östrusun bitiminden 1-2 gün önce, domuzlarda ise östrusun başlangıcından 35-45 saat sonra gözlenir. ineklerde östrusun görüldügü gün, kişisel seçime baglı olarak, genellikle östrusun sıfırıncı veya birinci günü, diğer türlerde ise ilk günü olarak göz önüne alınır.

Metöstrus Bu dönem, östrusun kesilmesiyle başlar ve yaklasık 2-3 gün sürer. Aslında metöstrus dönemi korpus luteumların sekillendigi dönemdir. Olusum evresindeki kırmızı renkteki bu korpus luteuma, korpus luteum hemorajikum denir.

Çoğu çiflik hayvanlarında ovulasyonlar östrus evresinde sekillenrken, inek ve keçilerde ovulasyonlar bu evrede olur. Aynı zamanda düvelerde tüm metöstrus dönemlerinin %90 ında ve ergin ineklerin %45 inde rastlanan ve metöstrus kanaması olarak bilinen olay da bu dönemde görülür.

Proöstrus sonu ile östrus sırasındaki yüksek östrojen yogunlukları endometriyumun vaskülarizasyonunu (damarlasma) artırır.

Östrusun sona ermesinden yaklasık 1 gün sonra, bu vaskü- larizasyon en yüksek düzeye ulasır. Östrojen düzeyinin azalmasına baglı olarak, az miktarda kan kaybı ile sonuçlanan, kimi kapillar kan damarlarının bozulup yıkımlanması söz konusudur.

Bu durum, östrusun bitiminden yaklasık 35-45 saat sonra, kuyrugun üzerindeki kan lekeleriyle kendini belli eder.

Bu kanın görülmesi, hayvanın gebe kalıp kalmadıgının belirtisi degildir.

Diöstrus Metöstrusu izleyen bu devre, seksüel siklusun en uzun devresdir. Ortalama olarak 10 14 gün sürer.

Bu dönemde, ovaryumlarda gebeliğin sürmesini sağlayan hormon olan progesteronu salgılayan, olgun bir korpus luteum bulunur. Bu korpus luteuma, korpus luteum periyodikum denir.

Eger gebelik şekillenmişse, gebelik korpus luteumu (korpus luteum graviditatis) adını alır. Diöstrusun sonunda, uterus endometriyumundan salgılanan PGF₂α, korpus luteumun işlevini sonlandırarak küçülmesine yol açar. Küçülen korpus luteuma, korpus luteum albikans adı verilir. Korpus luteumun işlevsel ömrü östrus siklu-sunun 12 16. günlerine kadar sürer.

SPERMANIN ALINMASI VE MUAYENESİ VEYSEL TAHİROĞLU

SPERMA Memeli spermatozoitleri hareket yeteneği bulunan, haploid yapıda ve dişi oositine bağlanma yeteneği olan hücrelerdir. Spermatozoon baş, orta bölüm ve kuyruktan oluşur Gamet hücresi: Eşey hücresi; erkek eşey hücresine spermatozoon (çoğulu spermatozoa), dişi eşey hücresine oosit (çoğulu ova) denir.

Baş kısmı, genetik materyali barındıran çekirdek ve fertilizasyonda önemli rol oynayan enzimleri içeren akrozomdan oluşur. Orta bölümde spermatozoonun enerji gereksinimini karşılayan mitokondrial sarmal bulunur.

Kuyruk ise bağlantı bölgesi ve asıl kuyruk bölümü olmak üzere iki ayrı bölümde incelenebilir. Bağlantı bölgesi; kuyruğu başa bağlayan, dişi ve erkek gamet hücrelerinin birbirine bağlanmasında ve kutup hücrelerinin atılmasında rol oynayan yapıları içerir. Asıl kuyruk bölümü de spermatozoonun dişi genital kanalı içinde hareketini sağlar.

DAMIZLIĞIN BAKIMI VE SPERMANIN TOPLANMASI Sperması toplanan damızlık hayvanların bakımı, beslenmesi ve sağlığı spermanın kalitesini etkiler. Uygun ve yeterli bakım ve besleme koşulları altında damızlık dana yaklaşık 12 aylık, koç, teke ve domuz 7-8 aylık, aygır ise 24 aylık iken erişkin yaşa ulaşır.

Beslenmenin yetersiz olduğu işletmelerde, damızlık adayları erişkin yaş ağırlığına daha geç ulaşır. Dolaylı olarak püberteye geçiş aksar, testisin gelişimi yavaşlar ve sperma üretimi gecikir. Uzun süreli yetersiz beslenme olgularında bireyin fertilizasyon yeteneği azalır (fertilite düşüklüğü) hatta tamamen ortadan kalkabilir (sterilite). Aşırı beslenme kilo alımını hızlandırır. Aşırı yağlanma ise sperma üretiminin düşmesine ve cinsel isteğin azalmasına neden olur.

Spermanın Toplanması Suni tohumlama, spermanın sağlıklı bir şekilde alınması, dondurulması, eritilmesi ve uygun zamanda dişi genital organına taşınması demektir. Evcil hayvanların sperması genellikle ekonomik nedenlerin yanında, genetik özelliklerinin sonraki yıllara aktarılabilmesi için de alınmaktadır.

genetik özelliği yüksek bireylerden daha fazla yararlanmak, bilimsel çalışmalar yapmak, aşım yapamayan hastalıklı, yaşlı veya deneyimsiz hayvanlardan yararlanmak, erken yaşta yavru elde etmek, tohumlanacak dişinin ve erkeğin birbirlerinden uzak yerlerde olduğu durumlarda tohumlama yapabilmek ve bireyin cinsel sağlık denetimi amacıyla da sperma toplanır.

Sperma toplanma programlarının oluşturulması, sperma toplama sıklığı, damızlığın sperma vermeye hazırlanması ve sperma alma yönteminin belirlenmesi büyük öneme sahiptir. Kullanılacak sperma toplama yöntemine göre, sperması toplanacak hayvanların öncelikle sperma vermeye alıştırılması gerekir. Bunun yanında, kaliteli sperma alınabilmesi için, sperma verecek hayvan da cinsel yönden uyarılmalıdır.

Damızlığın Sperma Vermeye Alıştırılması ve Libidonun Uyarılması Damızlık değeri olan bireylerin, doğal aşım yolu ile bulaşacak hastalıklar ve spermanın ekonomik değerinin yüksek oluşu nedeniyle, doğal aşım yapmaları istenmez. Doğası gereği erkek hayvanlar ancak kızgınlık döneminde olan bir dişi hayvanı aşma eğilimindedir. Libido: Hayvanın aşım yapma isteği, cinsel istek

Boğa, koç ve tekelerde olduğu gibi saniyeler içinde ejakülasyon yapma yeteneğine sahip türlerde, sperma alınırken kızgın hayvanların kullanılması durumunda, doğal aşım şekillenerek spermanın kontaminasyonuna veya kaybına yol açabilir. Bunun için sperm toplama merkezlerinde erkek hayvanlar veya hayvan şekli verilmiş fantomlar kızgın dişi yerine kullanılır. Bu amaçla östrojen verilmiş erkek hayvanların kullanılması da damızlık hayvanın libidosunun uyarılmasında yardımcı olabilir.

Hayvanların libidosu genellikle çok, az veya hiç olmayabilir; buna bağlı olarak hayvan aşım yapmayı reddedebilir. Bunun başlıca nedenleri, hayvanın genç olması, deneyimsizliği, aşırı çalışma, düzensiz beslenme, yağlanma, psikolojik nedenler, hastalıktan ileri gelen genel zafiyet ve yaşlılık olarak sıralanabilir. Fantom: Hayvan şekli verilmiş maket. Genellikle sperma almak amacıyla dişi hayvan yerine kullanılır. Bazen bu amaç için erkek hayvanlar da kullanılır.

Damızlığın sperma vermeye hazırlanması, elde edilecek spermatozoa sayısını ve kalitesini etkiler. Sperma almadan önce, hayvan birkaç kez boşa atlatılarak dolaşmasına izin verilir. Böylece seksüel olarak uyarılarak eklenti üreme bezlerinin salgılarının boşalması, dolayısıyla sperma kanallarının yıkanarak olası mikroorganizmalardan arındırılması sağlanır. Boşa atlatma yanında ortama başka boğa getirilmesi, sperma alma yerinin veya fantomun değiştirilmesi gibi farklı uygulamalar da boğanın cinsel yönden uyarılmasını sağlar.

Sperma Toplama Sıklığı Sperma toplama sıklığı damızlığın cinsel sağlığını etkilememelidir. Sperma alma sıklığı arttıkça elde edilen ejakülattaki spermatozoa sayısı düşer. Boğalardan cinsel sağlık etkilenmeden gün aşırı haftada iki veya üç kez sperma alınabilir. Yüksek hacimde spermaya gerek duyulduğu durumlarda, haftada bir gün olmak üzere, peş peşe iki kez sperma alınabilir.

Koç ejakülatı düşük hacme sahiptir. Koçlar cinsel sağlıkları etkilenmeden, epididimis rezervleri tükenene kadar, haftalarca günde birkaç kez sperma verebilir. Tekeler, daha az sıklıkta olmak üzere, koçlarla benzerlik gösterirler. Aygır ve domuzlardan, yüksek hacimde sperma vermelerinden dolayı, gün aşırı sperma alınabilir.

Memeli hayvanlardan suni vajina, elektro ejakülatör, ampullanın masajı, elle masaj yöntemi, prezervatif yöntemi, vajinaya bırakılan spermanın kaşık, sünger vb. ile alınması, testis veya epididimisin punksiyonu, ölüm sonrası testis veya epididimisin bir vasat içinde kıyılması gibi değişik yöntemler kullanarak sperma alınabilmektedir. Bu yöntemler içinde en kullanışlı olan suni vajina yöntemidir.

Suni Vajina Kalite bakımından doğala en yakın sperma suni vajina yöntemi ile elde edilir. Suni vajina nem, basınç ve ısı bakımından doğal vajinaya benzerlik gösterir. Başta boğa, koç, teke, aygır ve tavşanlarda olmak üzere tüm hayvanlardan doğal vajina koşullarına benzetilmesi koşulu ile suni vajina yöntemi kullanılarak sperma alınabilir.

Boğa için kullanılmakta olan suni vajina sert plastikten oluşan dış bölüm, yumuşak slikon veya kauçuktan oluşan iç lastik, sperma toplama hunisi ve sperma toplama tüpünden oluşur Dış bölüm üzerinde gerekli basıncı ve ısıyı sağlamak için hava ve su girişi vanası vardır. Hayvanlar arası mikrobiyel bulaşmaların engellenmesi için bireysel suni vajinalar kullanılır. Bu suni vajinalar her kullanımdan sonra dikkatli bir şekilde yıkanıp otoklavdan geçirilerek mikroplardan arındırılır.

Sperma almadan önceki gün, suni vajina tamamen su ile doldurulduktan sonra, 45 eğim verilerek suyun 1/3 ünün boşalması sağlanarak 38-43 C ısıya ayarlı etüve koyulur. Sperma alma zamanında etüvden alınıp hava ventilinden yeteri kadar hava üflenerek basınç sağlanır. Kayganlığı sağlamak için ise, penisin gireceği kısma vazelin veya sperm üzerine toksik etkisi olmayan uygun bir pomat sürülüp kayganlaştırılarak sperma almaya hazır durumuna getirilir.

Sperma alırken boğanın fantoma atlamasına ve kavramasına izin verilir. Sperma alacak kişi, hayvanın sağından yaklaşarak suni vajinayı yere paralel olarak tutar. Diğer eli ile boğanın penisini prepusiyumdan tutarak suni vajinaya yönlendirir. Boğanın penisi suni vajinaya değer değmez yüklenme ve ejakülasyon şekillenir. Ejakülasyon şekillendikten sonra suni vajina yere dik olarak tutularak havası boşaltılır ve spermanın toplama kadehine akması sağlanır.

Suni vajinanın boyutları sperma alınacak hayvanın penis büyüklüğüne bağlı olarak değişir Boğa, koç ve tekelerde aşım; atlama, kavrama, aramabulma, yüklenme ve ejakülasyon aşamalarından oluşur. Aygır, domuz ve erkek tavşanlarda yüklenme yerine friksiyon (penisin suni vajina içine birkaç kez girip çıkması) sonrası ejakülasyon şekillenir.

Aygırlar ejaktülasyon sırasında pompa gibi kuyruklarını aşağı yukarı oynatırlar. Bunun görülmesi ile ejakülasyonun şekillendiği anlaşılır. Özellikle aygır ve erkek domuzlar ejakülasyon sonrasında partnerinin üzerinde bir süre dinlenir.

Elektro Ejakülatör Yöntemi ile Spermanın Alınması Bu yöntemle elde edilen spermanın kalitesi suni vajina ile elde edilen spermaya göre daha düşüktür. Bel bölgesindeki ejakülasyon merkezinin uyarılması veya ampulla ve vesikula seminalis (idrar kesesinin boyun kısmında bulunan erkek eklenti bezi) bölgesine elektrik uyarımları verilerek ejakülasyonun uyarılması temeline dayanır

Elle Masaj Yöntemi ile Spermanın Alınması Bu yöntem genellikle köpeklerden sperma almada kullanılır. Kızgın dişi varlığında yapılırsa daha kolay sperma alınır.

Vajinaya Bırakılan Spermanın Alınması Bu yöntemde doğal aşım sonrası vajinaya bırakılan sperma kaşık, sünger vb. araçlar ile geri alınır. Sperma almak için kızgınlıkta olan dişi bir hayvanın bulunması zorunludur.

Ampullanın Masajı ile Spermanın Alınması Bu yöntem ancak rektal muayene yapılabilen hayvanlarda uygulanabilmektedir. Bunun için çok iyi derecede rektal muayene bilmek gerekir. Üretraya masaj yapılarak ereksiyon uyarıldıktan sonra ampulla duktus deferense masaj yapılarak sperma alınabilir.

SPERMANIN MUAYENESİ Spermadan ileri gelen fertilite düşüklükleri kendi içinde, spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanabilen ve karşılanamayan nedenler olmak üzere iki ana başlık altında incelenir

Spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanabilen nedenler genellikle motilite, viabilite yeteneği ve morfolojik bütünlüğün sürekliliği ile ilintili olan faktörler olup bunlar spermatozoonun dişi genital kanalda ilerleme yeteneği ve yaşama süresi ile ilgilidir.

Spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanamayan nedenler de, fertilizasyondan çok, erken embriyonik ölümlerle ilgili olan (morfolojik ve DNA bütünlüğü) nedenlerdir.

Beslenme, çevre ısısı ve mevsim, sperma alma sıklığı, sperma alınırken hayvana yapılan muamele, damızlığın sağlık durumu, nakli, yaşı, ön sekret, sperma alma öncesi boşa atlatılması, kullanılan malzemenin asepsi ve antisepsisi, sperma alma sırasında ortamın ısısı, su, nem ve güneş ışığı spermanın kalitesini etkiler.

Erkek damızlık materyalin fertilite yeteneğinin belirlenmesinde spermatozoon yoğunluğu, ejakülatta bulunan toplam hücre sayısı, spermatozoon motilitesi, ileriye doğru hareketin hızı, ölü/canlı spermatozoa oranı, akrozom ve diğer morfolojik bütünlüğü değerlendirilir.

Bunun yanı sıra DNA kalitesi, enzimatik aktivite, ozmotik stres testleri (Hypoosmotic Swelling Test; HOST), yüksek veya düşük ısılarda inkübasyon testleri, artırılmış akrozom reaksiyon oranı, mukus veya jel penetrasyon testi ve hamster yumurta penetrasyon testi gibi testlerden de yararlanılır.

Sperma muayenesi, makroskobik muayene, mikroskobik muayene, mikrobiyel muayene ve spermanın işlevsel muayenesi olmak üzere, dört ayrı başlık altında incelenebilir.

Hacim Boğanın bir ejakülasyon sonunda verdiği toplam sperma hacmi 2-8 ml arasında değişir. Suni vajina bağlantı hunisine takılı dereceli sperma toplama kadehi yardımı ile spermanın hacmi mililitre (ml) olarak ölçülür. Büyük bir kısmı eklenti cinsiyet bezleri salgılarından oluşan sperma hacmi ırk, yaş ve çevre koşullarına bağlı olarak değişebilir.

Örneğin genç boğalar yeni kullanılmaya başlandıklarında 1-2 ml sperma verirler. Ergin bir boğa ise ortalama 2-8 ml sperma verir.

Renk Spermanın normal rengi açık kremden koyu krem rengine varan değişiklikler gösterir. Normal renk dışındaki renk değişiklikleri genellikle pembe, kırmızı, kahverengi, kirli sarı ve yeşilimtıraktır.

Spermanın pembe, kırmızı kahverengi renkte olması, spermaya kanamadan ileri gelen kanın (hemospermi), sarı renk idrarın (ürospermi) ve yeşilimtırak bir renk olması irinin (piyospermi) karıştığını gösterir. Teke sperması ve İsviçre Esmeri gibi bazı tür ve ırkların sperması normal olarak açık sarı renktedir.

Kıvam (Viskozite) Spermanın kıvamı ejakülatın akışkanlığı ile ölçülür. Sperma sulu kıvamdan krema kıvamına kadar değişen viskozite gösterebilir. Spermanın kıvamı, büyük ölçüde içerdiği spermatozoon sayısıyla ilişkilidir.

Örneğin boğalarda az yoğun bir sperma açık krem renginde, sulu kıvamda ve akışkan iken, daha yoğun bir sperma, krem renginde koyu süt kıvamında ve akışkanlığı daha azdır

Koku Sağlıklı boğa spermasının kendine özgü aromatik bir kokusu vardır. Bunun dışındaki kokular patolojik (irin, kokuşma vb. ) olarak kabul edilir.

ph Spermanın ph değeri spermatozoanın yaşama yeteneğini etkiler. Spermanın kontaminasyonu durumunda ph değişir. Ölçümünde ph indikatör kağıdından yararlanılır. Sağlıklı boğa sperması nötre yakın olup ph değeri 6,9 dur. Kimi eklenti üreme bezlerinin salgıları ejakülatın ph değerini etkiler.

Mikroskobik Muayene

Kitle Hareketi (Mass Aktivite) Spermanın kitlesel olarak yapmış olduğu kaynama veya dalgalanma hareketidir. Ejakülasyon sonrası fazla zaman geçirmeden sulandırılmamış spermada bu muayene yapılır. Kitle hareketi muayenesi koç, teke ve boğa gibi ejakülatlarında 700-800x106 spermatozoa/ ml.den daha yüksek oranda spermatozoa bulunan türlerde yapılabilmektedir.

Kullanılan Gereçler: Taze sperma, lam, ısıtıcı tablalı faz kontrast mikroskop veya ışık mikroskobu, örnek almak için boş payet veya ince uçlu baget. Yapılışı: Isıtılmış temiz lam üzerine bir damla taze sperma damlatılır. Lam, ısıtma tablalı ışık mikroskobu veya faz kontrast mikroskop altında x10 luk büyütmede incelenir. Spermanın yoğunluğu ve devinim hızına göre +, ++, +++, ++++, +++++ olarak değerlendirilir. Koç ve teke spermasında +++ ve üzeri kitle hareketi gözlemlenir.

Motilite Motilite, bireysel olarak ileriye doğru hareket eden spermatozoonların % olarak anlatımıdır.

Sağlıklı bir boğa spermasının motilitesinin en az %70 olması gerekir. Bundan daha düşük değeri olan sperma örnekleri dondurma amaçlı kullanılmaz. Motilite oranının düşmesi, spermatozoonun yaşlanmasına bağlı olarak, normal ve anormal spermatozoon popülasyonunda değişik zamanlarda farklı oranlarda şekillenir.

Spermatozoa hareket şekline göre; ileri doğru hareket edenler (progressif), yerinde durarak dairesel hareket edenler (sirküler), yerinde durarak titreşenler (vibratör), geriye doğru hareket edenler (revers) diye de sınıflandırılır.

Kullanılan Gereçler: Sperma, lam, lamel, ısıtma tablalı faz kontrast mikroskop ve sperma almak için boş payet veya ince uçlu baget.

Yapılışı: Motilite muayenesi taze, sulandırılmış veya dondurulmuş eritilmiş spermada gerçekleştirilebilir. Taze sperma, için, ısıtılmış lam üzerine bir damla sperma konur, yoğunluğuna bağlı olarak 1:1 ya da 1:2 oranında serum fizyolojik ile sulandırılır. Üzerine lamel kapatıldıktan sonra ısıtma tablalı faz kontrast mikroskopta 400 büyütmede incelenir.

Spermatozoon Yoğunluğu Birim hacimde bulunan spermatozoon sayısıdır. Sperma yoğunluğu hemositometrik, fotolemetrik, elektronik sayaç yöntemi gibi değişik yöntemlerle saptanmaktadır.

Spermatozoon yoğunluğunun bulunması, spermanın sulandırma oranının hesaplanması ve uygun şekilde dozlanabilmesi yönünden önemlidir. Böylece elde edilen ejakülat en ekonomik şekilde değerlendirilebilir. Boğalarda spermatozoon yoğunluğu 600-2.500 x106 spermatozoa/ml.dir. Spermatozoon yoğunluğunu bulmak amacıyla genellikle hemositometrik yöntem kullanılmaktadır.

Kullanılan Gereçler: Sperma, Thoma lamı, eritrosit pipeti, tespit solüsyonu (Hancock un formalin solüsyonu veya 50 mosml den daha düşük hipoozmotik bir solüsyon), ışık mikroskobu veya faz kontrast mikroskop.

Yapılışı: İlk önce Thoma lamı hazırlanır. Bunun için Thoma lamının üzerine lamel kapatılarak lamelin iki yanında Newton un renk halkaları görülünceye kadar ileri geri basınç uygulanarak lamel yapıştırılır. Eritrosit pipeti yardımı ile 1/200 oranında sulandırılan spermadan bir damla daha önce hazırlanan Thoma lamı ile lamelin deği kenarına damlatır ve 2-3 dakika spermanın çökmesi için bekletilir. Sayım için faz kontrast mikroskop veya ışık mikroskobu kullanılabilir.

Thoma lamı üzerinde 16 büyük kare bulunur (Resim 2.6). Her büyük kare de 16 küçük kareye bölünmüştür. Sayım yapılırken köşelerdeki dört büyük kare ve merkezdeki büyük karelerden biri sayılır

Sayım yapan kişi kendine göre sayım yaptığı küçük karenin alt ve sağ çizgi üzerindeki hücreleri sayarken üst ve soldakileri saymamaya dikkat etmelidir

Thoma lamın görünüşü

Thoma lamında spermanın dağılımı ve sayım

Kabul edilebilir gebelik oranı için gerekli motil spermatozoa sayıları ve uygulama yolu

Ölü/Canlı Muayenesi Canlı ve ölü spermatozoonların ayırt edilmesinde eozin-nigrozin, propidyum iodid, karboksifluoresin diasetat gibi vital boyalardan yararlanılır. Spermatolojik muayenelerde ölü/ canlı muayenesi için genellikle eozin/nigrozin boyası kullanılmaktadır.

Eozin ölü hücrenin sitoplazmasını pembeye boyarken, nigrozin zeminde fon oluşturarak muayeneyi kolaylaştırır. Canlı hücreler renk almazlar. Kullanılan boya miktarı, lamın ısısı, frotinin kalınlığı, kuruma sıcaklığı, sperma sulandırıcısının yapısı ve spermatozoa sayısının sonuçlar üzerinde etkili olduğu unutulmamalı, sonuçlar arası farklılıkların önüne geçmek için gerekli önlemler alınmalıdır.

Boyama İşlemi: Bunun için eozinin saf su ile %1 lik stok solüsyonu hazırlanır. Daha sonra 10 damla eozin stok solüsyonu 5 ml distile su ile karıştırılarak eozin boyası elde edilir. Fon boyası olarak kullanılan nigrozin ana solüsyonu ise saf su içinde %8 oranında hazırlanır.

Boyama için lama bir damla serum fizyolojik, bir damla sperma ve bir damla 1/1 oranında eozinnigrozin karışımı damlatılarak karıştırılır. Lam ile lamel arasında 45 açı oluşturacak şekilde froti çekilir. Hazırlanan frotiler havada kurumaya bırakılır. Frotiler kuruduktan sonra, frotinin bitim bölgesinde, ışık mikroskobu kullanarak 1.000 büyütmede immersiyon yağı damlatılarak en az 100 hücre incelenir. Pembe renk alanlar ölü, renk almayanlar ise canlı olarak değerlendirilir. Ne kadar çok hücre sayılırsa elde edilecek sonucun doğruluğu o derece artar.

Morfolojik Muayene

Spermatozoon morfolojisinin mikroskobik bakıda değerlendirilmesi, spermanın potansiyel fertilitesi hakkında önemli bilgiler verir. Anormal yapıdaki spermatozoonların fertilite yetenekleri yoktur. Sağlıklı spermada her zaman morfolojik bozukluğa sahip hücreler bulunabilmesine karşın, bu oran %20 yi geçmemelidir.

Spermanın morfolojik muayenesi için gimza, çini mürekkebi, metilenblue, opakblue, fast green gibi değişik boyama tekniklerinin yanında, Hancock un formalin solüsyonu, Hayem eriği gibi bazı tespit solüsyonları da kullanılmaktadır.

Isı, ph, boyama süresi gibi faktörler morfolojik karakterleri de etkileyebilmekte ve buna bağlı olarak sonuçlar arasında farklılıklar gözlenebilmektedir.

Sperm anomalilerinin bulundukları yere göre sınıflandırması yaygın olarak kullanılmaktadır. Söz konusu yerler baş, boyun, orta bölüm ve kuyruk gibi bölümleri içerir. Bu bölümlerden herhangi birinde olan bir değişiklik anormal olarak sayılır. Buna göre morfolojik bozukluklar; akrozoma, başa, implantasyon çukurluğuna, başın orta bölüme bağlanmasına, orta bölüme ve kuyruğa bağlı bozukluklar olarak sınıflandırılır.

Spermatozoonda bulunan morfolojik bozukluklar birincil, ikincil ve üçüncül olarak da sınıflandırılabilir. Birincil bozukluklar spermatogenezis sırasında, ikincil bozukluklar spermatozoanın kanal sisteminden geçişi sırasında ve üçüncül bozukluklar da ejakülasyon sırasında veya sonrasında (spermanın alınması, sulandırılması, dondurulması, depolanması vb.) şekillenir.

Anormal baş, orta kısmın abaksiyal bağlanması, kuyruğun kuvvetli kıvrılması gibi spermatogenezis hatasından ileri gelen bozukluklar, birincil bozukluklar olarak sayılır; ayrılmış baş, distal damlacık, kıvrık kuyruk gibi kanal sisteminden ileri gelen bozukluklar, ikincil bozukluklar olarak değerlendirilir. Akrozom bozuklukları, kopuk kuyruk, kuyruk şişmesi vb. ısı ve ozmotik basınç değişikliği sonucu şekillenen bozukluklar da üçüncül tip bozukluklar olarak sayılır.

Abaksiyal Bağlanma (Yanal bağlanma): Spermatozoon kuyruğunun yandan başa bağlanması.

gebelik elde etmek için motilite tek başına yeterli değildir. Bunun yanında hiyaluronidaz, korona delici enzim (CPE), nöraminidaz ve tripsin gibi fertilizasyonda etkin rol oynayan enzimleri içeren akrozomal yapının bütünlüğünün bozulmamış olması gerekmektedir.

Fertilizasyonda önemli rol oynadığından, morfolojik incelemelerde akrozomun ayrı bir önemi vardır. Boğa spermatozoonunun yaşlanması veya zararlı etkilere bağlı olarak apikal bölgede bulunan akrozomal enzimleri içeren yapıların bozulması nedeniyle, söz konusu enzim kaybına bağlı olarak, fertilite kaybı oluşabilmektedir.

Gimza boyama yöntemi: Isıtılmış lam üzerine bir damla sperma ve bir damla serum fizyolojik ayrı ayrı konur. Lamelin kenarıyla serum fizyolojik spermaya katılarak karıştırılır. Daha sonra lam/lamel 45 açı oluşturacak şekilde froti çekilir. Çekilen froti havada kurutulduktan sonra 10 dakika metil alkolde tespit edilir. Tespit edilen frotiler 30 dakika gimza boyası ile boyanır

Boyadan alınan frotiler distile su ile yıkandıktan sonra kurumaya bırakılır. Işık mikroskobu kullanarak 1.000 büyütmede immersiyon yağı ile 100 hücre sayılır. Elde edilen morfolojik bulguların yüzde değeri hesaplanır. Bu yöntemde spermanın akrozom kısmı pembe boyandığından daha kolay incelenebilmektedir.

Morfolojik muayenelerde de tıpkı ölü/canlı muayenesinde olduğu gibi kullanılan gereçlerin ısısı, sperm yoğunluğu, frotinin kalınlığı ve kuruma hızı morfolojik bulgular üzerinde etkilidir.

Spermanın Mikrobiyel Muayenesi Memeli hayvanların spermasında, genital kanal veya deri yüzeyi kökenli bakteriyel flora bulunur. Kabul edilebilir düzeyin üzerinde bir kirlenme şekillenmediği sürece, hastalık oluşturmayan bu bakterilerin etkileri, sperma sulandırıcılarına katılan bazı antibiyotiklerle elimine edilmektedir.

Ancak herhangi bir nedenden dolayı spermada bulunmaması gereken mikroorganizmaların ejakülata bulaşması veya kabul edilebilir düzeyin üzerine çıkması durumunda, bu mikroorganizmalar veya metabolitleri spermatolojik özellikleri etkilemektedir. Ayrıca bu mikroorganizmalar, sperma aracılığıyla dişi hayvanları enfekte ederek verim kayıplarına da neden olabilmektedir.

Ayrıca bu mikroorganizmalar, sperma aracılığıyla dişi hayvanları enfekte ederek verim kayıplarına da neden olabilmektedir. Özellikle suni tohumlama amacıyla kullanılan hayvanların çok sayıda dişiyi tohumladığı düşünüldüğünde, hastalık bulaşması durumunda ülke hayvancılığı etkilenebilir.

Özellikle sperma ile diğer hayvanlara bulaşması olası şap hastalığı virüsü, sığır vebası virüsü, Mycoplasma mycoides vb. bazı viral ve bakteriyel etkenlerin spermada bulunmaması gerekir. Bu tür etkenleri taşıyan hayvanlar kullanılmamalıdır. Sperma alınacak hayvandan, mikrobiyolojik muayene amacıyla, prepusyum akıntısı, ön sekret, sperma, kan, serum, idrar ve dışkı örnekleri alınarak soğuk zincir ve asepsi kurallarına uygun bir şekilde laboratuara gönderilir.

Spermanın İşlevsel Muayenesi Spermanın dişi genital kanalda yaşam süresi ve fertilizasyon oranı arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu ilişki taze spermada donmuş spermaya göre daha güçlüdür. En üst düzeyde fertilizasyon oranı elde etmek için, ovulasyon anında, oviduktta yeterli sayıda kaliteli sperm hücresinin bulunması gerekir.

Fertilizasyon oranını dişi hayvanın yaşı, laktasyon sayısı, doğum sonrası geçen süre, vücut kondisyonu gibi faktörler etkilemektedir. Spermadan ileri gelen fertilite düşüklükleri de kendi içinde, spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanabilen ve karşılanamayan nedenler olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir.

Spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanabilen nedenler genellikle motilite, viabilite yeteneği ve morfolojik bütünlüğün sürekliliği ile ilintili olan faktörler olup bunlar spermatozoonun dişi genital kanalda ilerleme yeteneği ve yaşama süresi ile ilgilidir. Spermatozoon sayısının artırılması ile karşılanamayan nedenler de, fertilizasyondan çok, erken embriyonik ölümlerle ilgili olan (morfolojik ve DNA bütünlüğü) nedenlerdir.

Spermanın Saklanması ve Eritilmesi

Spermatozoonun baş, orta ve kuyruk olmak üzere üç ana bölümden oluşan özel bir yapısı vardır. Spermatogenezisin son aşamasında spermatozoon bölünme yeteneğini yitirir.

Spermanın saklanması, genelde spermatozoonun metabolizmasını yavaşlatarak veya durdurarak, hücrenin yaşam süresini uzatmakla olasıdır. Sperma saklama teknolojisi; kriyoprotektanların bulunması, sulandırıcıların geliştirilmesi ve üreme teknolojisindeki ilerlemelerle birlikte hızlı bir gelişim göstermiştir.

Kriyoprotektan: Gliserol, yumurta sarısı proteinleri vb. dondurma işlemi sırasında hücreleri düşük ısıların etkilerinden koruyan madde.

SPERMANIN SAKLANMASI Sperma soğutma, dondurma, porsiyonlara ayırma, hacmini artırma, metabolik artıklarını elimine etme, enerji gereksinimini karşılama vb. amaçlarlarla sulandırılmak zorundadır.

Günümüzde gamet hücrelerinin saklanması esasına dayanan iki yöntem kullanılmaktadır. Bunlar 5 C ısıda saklama ve dondurma yöntemleridir. Her iki yöntemde de spermanın yaşamsal işlevlerini saklama ısısı, soğutma hızı, sulandırıcının kimyasal bileşenleri ve kullanılan kriyoprotektif maddeler belirler.

Spermanın fizikokimyasal yapısı hem donma hem de eritme işlemleri sırasında şekillenen buz kristalleri nedeniyle zarar görür. Sıvı saklama yöntemi spermayı sulandırdıktan sonra 5 C gibi düşük ısılarda saklama esasına dayanan bir yöntemdir. Bu yöntem ile sperma yaşamsal aktivitesini ancak 2-3 gün koruyabilmektedir.

Donma yöntemi ise spermanın daha düşük ısılarda saklanması esasına dayanır. Hücreyi soğuk şokunun etkilerinden koruyan kriyoprotektif maddelerle sulandırılan sperma, ampul (etil alkol banyosunda), pellet ( 79 C kuru buzda) veya payet ( 110 C sıvı azot buharında) yöntemiyle dondurularak 196 C ısıdaki sıvı azot içerisinde saklanır.

Dondurarak saklama yönteminde, uygun saklama koşullarında sperma potansiyel fertilitesini yıllarca koruyabilir. Payet: Sperma dondurma amacıyla değişik renk ve hacimlerde olan plastik çubuklardır. Üzerinde, içinde sperması bulunan hayvanın adı, kulak numarası, dolum merkezi ve tarihi yazılıdır.

Sperma Sulandırıcıları Sperma sulandırıcıları ve bu sulandırıcılarda kullanılan kriyoprotektif maddeler, spermanın eritme sonrası yaşamsal aktivitesini sürdürerek, dölleme yeteneğini koruması üzerine büyük bir etkiye sahiptir.

Sperma dondurulmadan önce işlem gördüğü sulandırıcının bileşenleri, donma işlemlerinin başarısını belirler.

Kaliteli bir sperma sulandırıcısı; spermatozoitler için gerekli olan enerji gereksinimini karşılamalı, bakteriyel üremeyi kontrol etmeli, spermayı soğuk şokuna karşı korumalı ve ortamın ph değerini dengeleyebilmelidir.

Bunların yanı sıra sulandırıcılarda uygun bir ozmotik basınç ve elektrolit denge sağlanması, donma sırasında hücrelerin korunması için zorunludur.

Ayrıca sperma sulandırıcılarında enerji kaynağı olarak glikoz gibi basit şekerler, spermatozoonu soğuk şokuna karşı korumak için yumurta sarısı, süt ve bakteriyel üremeyi engellemek için ise penisilin, streptomisin gibi çeşitli antibiyotikler kullanılmaktadır.

Dondurulmuş memeli sperması, taze sperma ile karşılaştırıldığında, genelde daha düşük fertiliteye sahiptir. Bu da eritme sonrası hem canlı spermatozoon oranının düşüklüğünden, hem de canlı ama işlevsel kayba uğrayan hücrelerden ileri gelmektedir.

Soğuk şoku, donma hızı, sulandırıcı bileşenleri, ozmotik basınç farklılıkları gibi çok sayıda etmen spermada yaşam yeteneğinin kaybolmasına neden olur

Soğuk Şokunun Sperma Üzerine Etkisi Soğutma ve donma işlemleri sırasında çevresinde şekillenen birtakım fiziksel ve kimyasal değişikliklere maruz kalan spermatozoon, faz değişimin şekillendiği düşük ısılara karşı belirli bir direnç gösterir.

SPERMANIN SULANDIRILMASI Sperma, sulandırılmadan önce gerekli spermatolojik muayenelerden geçirilmelidir. Türe özgü, donmuş veya soğutulmuş sperma kullanılarak yapılan suni tohumlama sonrası kabul edilebilir gebelik için gerekli spermatozoa sayısının (tohumlama dozu) hesaplanması gereklidir.

Tohumlama Dozunun ve Sulandırma Oranının Belirlenmesi Gerek sıvı olarak saklamada, gerekse dondurma çalışmalarında spermanın sulandırılması gerekir. Günümüzde suni tohumlama laboratuarlarında sperma sulandırıcısı olarak yağsız süt, sodyum sitratyumurta sarısı, Laiciphos ve Tris kullanılmaktadır.

Ülkemizde sperma üretim laboratuvarlarında hazır sulandırıcılar tercih edilmekte, zorunlu hallerde Tris, sodyum sitrat-yumurta sarısı da kullanılmaktadır. Hazır sulandırıcılar genellikle antibiyotik içermektedir.

Laboratuarda hazırlanan sulandırıcılara penisilin, streptomisin vb. antibiyotikler katılarak bakteriyel üremenin önüne geçilir.

Bireye özgü ve ejakülatın kalitesine bağlı olarak taze sperma sulandırma, dondurma ve eritme aşamalarında %20-70 oranında motilitesini kaybeder.

Bir inek sürüsünde ilk üç tohumlama sonunda %90 ın üzerinde gebelik elde etmek için, bir tohumlama dozunda <7.000.000 motil spermatozoa olması gerekir. Spermaya katılacak sulandırıcı miktarı, tohumlama dozuna göre hesaplanmalıdır.

Günümüzde boğa spermasının dondurulması amacıyla sıklıkla 0,25 veya 0,5 ml lik payetler kullanılmaktadır.

Sulandırma Tekniği Sulandırıcı çeşidine bağlı olarak tek veya iki aşamalı sulandırma teknikleri kullanılmaktadır.

Tek aşamalı sulandırma tekniğinde, kriyoprotektan maddeleri içeren hazır sulandırıcılar kullanılmaktadır.

Bu teknikte, spermaya katılacak sulandırıcı miktarı hesaplandıktan sonra, sperma 27-30 C ısıda önce 1/1 oranında sulandırılarak spermanın sulandırıcıya alışımı sağlanır.

İki aşamalı sulandırma tekniğinde, sulandırıcıya kriyoprotektan madde katılmadan önce, Sulandırıcı A ve Sulandırıcı B olarak iki bölüme ayrılır. Sulandırıcı A, spermanın ilk sulandırılmasında kullanılır. Sulandırıcı B ye ise kriyoprotektan katılarak 5 C ısıya soğutulur.

Bu teknikte spermaya katılacak toplam sulandırıcı miktarı, Sperma + Sulandırıcı A = Sulandırıcı B olacak şekilde hesaplanır. Sperma 27-30 C ısıda sulandırıcı A ile aşamalı olarak sulandırılır. Daha sonra, buzdolabı içindeki su banyosuna yerleştirilip suya buz kalıpları atılarak 1-2 saat içinde 5 C ısıya soğutulur.

Daha sonra sulandırıcı B ile aşamalı olarak, her beş dakikada bir sulandırıcı B nin toplam miktarının 1/10 u kadar, aşamalı olarak gerçekleştirilir. Sulandırma işlemi yaklaşık 50 dakika içinde tamamlanır.

SPERMANIN DONDURULMASI Payetlere çekilmiş sperma, dondurma amacıyla geliştirilmiş taraklara, dizme rampası yardımı ile dizilir

Azot düzeyinden 5 cm yükseklikte (yaklaşık -80 ile -120 C arası) yerleştirilerek azot buharında 7 dakika süre ile dondurulur. Donmuş payetler sıvı azot ( 196 C) içine alınır.

Dondurulan spermanın, en az 1 hafta sonra 37 C ısıda 30 saniye süreyle eritilerek, eritme sonrası spermatozoa motilitesi (%) ve anormal spermatozoa oranı (%) değerlendirilir.

Değerlendirme sonrası tohumlama amacıyla kullanılacak özellikteki payetler geçici stok tankına aktarılır ve en az 1 ay bekletilir. Bu süre sonrasında, spermatolojik muayeneler yinelenerek, kullanıma uygun olan payetler daimi stok tankına aktarılır. Buradan da saha konteynerine aktarılmak üzere dağıtım tanklarına konulur.

Spermanın Kısa Süreli Saklanması Sperması başarılı bir şekilde donmayan türlerde, dondurma için gerekli alet ve donatının olmadığı durumlarda, değerli damızlıklardan daha fazla yararlanmak amacıyla, sperma 2-3 gün kısa süreli saklanır.

Bu uygulama ancak kızgınlıkları uyarılmış veya doğal kızgınlık döneminde olan sürülerin tohumlanmasında kullanılabilir. Bu amaçla, yağsız UHT (ultra high temperature; çok yüksek ısı) süt veya içinde kriyoprotektan bulunmayan sulandırıcılar kullanılabilir.

Spermaya katılacak sulandırıcı miktarı hesaplandıktan sonra, sperma 27-30 C ısıda önce 1/1 oranında sulandırılarak spermanın sulandırıcıya alışımı ağlanır ve 10 dk sonra geriye kalan sulandırıcının yarısı ve 10 dk sonra da diğer yarısı eklenerek 1-2 saat içinde 5 C ısıya soğutulur. Sperma, kullanılıncaya kadar, buzdolabı koşullarında saklanır.

KONTEYNER KULLANIMI VE SPERMAYA YAPILAN UYGULAMALAR Donmuş sperma kullanımında ortaya çıkan fertilite sorunlarının çoğu, suni tohumlamayı yapan uygulayıcının, saklama ve uygulama koşullarındaki teknik hatalarından kaynaklanmaktadır

Sıvı azot yaklaşık -196 C ısıda kaynayarak gaz haline geçer. İstenen -196 C ısıyı elde etmek için bir miktar buharlaşması zorunludur. Bu nedenle saha konteynerleri az da olsa sürekli azot kaybeder.

Seri üretime uygunluğu, saklama kolaylığı, yüksek gebelik oranları gibi birçok avantaja sahip olmasından dolayı, payet yöntemi ile dondurma tekniği tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır

Suni tohumlama konteyneri saha konteyneri, azot tankı vb. olarak da adlandırılır

Konteyner, sıvı azot haznesi (asıl tank), kanister, konteyner kapağı olmak üzere üç bölümden oluşur.konteyner iç içe olan iki kaptan oluşur. İç ve dış kaplar sadece boyun kısmından birbirine temas halindedir. Bu iki kap arasındaki boşluk vakumlanarak konteynerin izolasyonu artırılmıştır.

Konteyner kullanılmadığı zamanlarda, azot kaybını ve çevreden köken alan mikroorganizmaların bulaşmasını engellemek için, konteynerin ağzı sürekli kapalı tutulmalıdır.

Konteynerdeki azot miktarı ölçüm cetveli aracılığı ile sürekli olarak kontrol edilmelidir.bunun için ölçüm cetveli konteynere daldırılarak kaynama/buharlaşma durana kadar beklenir. Daha sonra cetvel azotun içinden alınarak havada birkaç kez sallanarak karlanmanın bittiği noktadaki değer okunur

Azot miktarında düşüş olması durumunda en kısa sürede tamamlanmalıdır. Eğer konteynerde bir hata söz konusu ise sperma hemen başka bir konteynere aktarılmalıdır.

Konteynerin iç ısısı 120 C ve üzerine çıkmadığı sürece spermanın fertilitesi etkilenmez. Böyle bir durumdan şüphe ediliyorsa, gerekli spermatolojik incelemeler yapılmalıdır.

Eğer sperma başka konteynere aktarılacaksa, içi azot dolu gobletler içinde taşınmalıdır. İçinde payet bulunan goblette azot olmaması durumunda kanisterin 1 dakikalık kaldırılması, spermada zararlı etkilerin oluşmasına neden olur.

Spermanın gobletten alınması sırasında uzun pens kullanılmalı ve kanister 30 saniyeden fazla yukarıda tutulmamalıdır. Ayrıca kanister konteynerin boyun bölümünde tutulmalı, daha yükseğe kaldırılmamalı ve payet kanisterden 10 sn içinde alınmalıdır.

konteynerdeki sıvı azot miktarının konteyner hacminin 2/3 ünden az olmamasına ve azot düzeyinin haftada iki kez denetlenmesine dikkat edilmelidir.

Konteyner alınırken günlük azot kayıp miktarına, konteyner hacmine, devrilmelere karşı yere değme yüzeyine dikkat edilmelidir.

Saha şartlarında kapağın açılması, çalkalanma, ortam sıcaklığı, payet alımı vb. nedenlerden dolayı azot kayıpları daha yüksek olmaktadır. Bu bilgiler ışığında konteynerin azot ikmal ve bakımına dikkat edilmelidir.

AZOT ÖLÇÜM CETVELİ

AZOT DÜZEYİNİN OKUNMASI

SPERMANIN ERİTİLMESİ Spermatozoonların yaşama yetenekleri ve morfolojik bütünlüklerinin korunmasında eritme işleminin ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Tohumlama için payet eritileceği zaman, teknisyen eritilmiş payetin dış ortamın ısısından etkilenmesini engellemeli, eritme işlemini hayvanın yanında yapmalıdır.

Payet kanisterden alınırken, kanister konteynerin boyun kısmından daha yukarı kaldırılmamalı ve bu yükseklikte 30 sn.den fazla tutulmamalı, payet 10 sn gibi kısa sürede alınıp kanister yine sıvı azot içine daldırmalıdır.

Payet alınır alınmaz en kısa sürede eritme kabına aktarılmalıdır. Eğer bu süre içerisinde payet alınamazsa, kanister yine sıvı azot içine daldırılıp en az 5 dakika beklenerek payet alınmaya çalışılmadır. Bu uygulamalar, konteynerin en uygun (optimal) koşullarda dolu olduğu durumlar için geçerdir.

Eritme işlemi, spermanın dondurulduğu merkezin önerisi yok ise, rutinde kullanılan 37 C ısıdaki sıcak suda 30 sn.de yapılmalıdır. Payet eritildikten sonra güzelce kurulanmasına özen gösterilmelidir.

Suni Tohumlama Pistolesinin Hazırlanması Suni tohumlama setinde azot tankı, payeti almak için uzun, düz uçlu bir pens, spermayı eritmek için eritme kabı, termometre ve payeti kurulamak için peçete vb. bulunmalıdır.

Ayrıca payetin çeşidine uygun (0,25 ml veya 0,5 ml) pistole,payeti kesmek için makas, pistole kılıfı ve rektal muayene eldiveni olmalıdır.

Özellikle soğuk günlerde, eritilecek spermanın dış ortamın ısı farkından etkilenmesini engellemek için, sperma eritilmeden önce pistole koltuk altına konarak ılınması sağlanır.

Payet 37 C ısıdaki su banyosunda 30 sn.de yöntemine uygun eritildikten sonra sudan alınır ve hemen iyice kurulanır. Sonra koltuk altında ısıtılan pistoleye pamuklu kısmı alta gelecek şekilde yerleştirilir ve diğer ucundan yaklaşık 0,5 cm kesildikten sonra, üzerine pistole kılıfı geçirilir. Bu işlemden sonra suni tohumlama gerçekleştirilir.