Haftanın Ortası Güncel konularla her Çarşamba 7 Haziran sonrasında ortaya çıkan koalisyonun henüz netleşmemiş yapıtaşları bir yana; bürokrasinin en tepesindeki cumhurbaşkanının erken değil ama tekrar seçim sözleri, veri olarak, kurulacak koalisyon hükümetinin ömrünün dört senden az olacağını göstermekte. Ancak, bu sürenin 45 gün mü yoksa en azından bir kaç yıl mı olacağı, koalisyon pazarlıkları sonunda netleşecek. Bu pazarlıklarda iki eksen öne çıkıyor: Biri, CHP nin, MHP ve HDP yi önceden belirlenmiş bir takım adımların atılması amacıyla bir arada çalışır hale getirme formüllerinin olgunlaşıp olgunlaşmayacağı. Diğeriyse, tabanlarındaki benzerlikler nedeniyle en uyumlu çalışabileceği iddia edilen AKP-MHP koalisyonun, yolsuzluk iddiaları ve Erdoğan ın aktif politika isteğine rağmen, kurulup kurulamayacağı. Eski Cumhurbaşkanı Gül ile oyun şimdi çok farklılaştı 7 Haziran sonrasında, halkın tercihi olarak ortaya çıkan koalisyonun henüz netleşmemiş yapıtaşları bir yana; bürokrasinin en tepesindeki cumhurbaşkanının erken değil ama tekrar seçim sözleri, veri olarak, kurulacak koalisyon hükümetinin ömrünün dört senden az olacağını Grafik 1: 7 Haziran 2015 AKP Oy Dağılım Analizi göstermekte. Ancak, bu sürenin 45 gün mü yoksa en azından bir kaç yıl mı olacağı, koalisyon pazarlıkları sonunda netleşecek. Resmi koalisyon pazarlıkları önümüzdeki hafta içinde başlayacak. Seçimden önce meclise girip girmemesi açısından kritik parti HDP iken, seçim sonrası ortaya çıkan resimde Eski cumhurbaşkanı ve AKP nin son birkaç yıldır kenara itilmiş ağır topu Abdullah Gül ün, başdanışmanı Ahmet Sever tarafından yazılan Abdullah Gül ile 12 yıl kitabının içindekilerse, koalisyon pazarlıklarının tam ortasına, bomba gibi düştü. Bu haftaki diğer konular ise FED, Yunanistan ve Türkiye ekonomilerindeki son gelişmeler. Keyifli okumalar dileriz. 1 Kaynak: Birgün, Egeli&Co.
MHP, yapacağı tercihle kilit parti rolünü üstlenmiş durumda. Şimdi dikkatler iki eksende yoğunlaşıyor. Biri, CHP nin, MHP ve HDP yi önceden belirlenmiş bir takım adımların atılması amacıyla bir arada çalışır hale getirme formüllerinin olgunlaşıp olgunlaşmayacağı. Diğeriyse, tabanlarındaki benzerlikler nedeniyle en uyumlu çalışabileceği iddia edilen AKP- MHP koalisyonun, yolsuzluk iddiaları ve Erdoğan ın aktif politika isteğine rağmen, kurulup kurulamayacağı. Eski cumhurbaşkanı ve AKP nin son birkaç yıldır kenara itilmiş ağır topu Abdullah Gül ün, başdanışmanı Ahmet Sever tarafından yazılan Abdullah Gül ile 12 yıl kitabının yansıttığı resim ise, koalisyon pazarlıklarının tam ortasına, deyim yerindeyse bomba gibi düştü. Piyasa tecrübesi AKP li 13 senenin üzerinde olanlar çok iyi bilirler; Türkiye ekonomisinde gelişmeler bazı dönemlerde siyasetteki gidişatın izdüşümünden ibaret hale gelir. Bu nedenle, kurulacak hükümetin ekonomik önceliklerini izlemek kadar, kurulması sonrasında da devam edecek pazarlıkların zeminini oluşturacak koalisyonun içindeki akışkan dinamikleri yakından izlemek çok önemli. Bu açıdan bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ın karakteri gereği ikincil bir rolü üstlenmeyeceği; ancak bu tutumunun AKP oyları üzerinde yarattığı aşınma ortadayken AKP içindeki liderlik savaşının hem koalisyon döneminde, hem de beklenen erken seçim geri sayımında sürekli ön planda kalacağını hesaplara katmakta fayda var. Erdoğan ın gündemi ile partilerin gündemi örtüşmüyor Cumhurbaşkanı Erdoğan ın gündemi ile başta CHP ve MHP nin; hatta AKP nin öncelikli gündemleri birbirinden oldukça farklı görünüyor. Erdoğan ın, aktif cumhurbaşkanı rolünü sürdürerek parti liderleriyle görüşme isteği hem MHP lideri Bahçeli, hem CHP lideri Kılıçdaroğlu, hem de HDP eş başkanı Yüksekdağ tarafından 2 reddedildi. Üç lider de koalisyon görüşmelerinde %41 ile en çok oyu alan AKP lideri Başbakan Davutoğlu nun yetkili olduğunun altını çizdiler. Bu duruş, yeni dönemde Erdoğan ın cumhurbaşkanlığı rolünün anayasal sınırlara çekilmesi çabalarının ortak ilk adımı olarak okunabilir. Ancak bu konuda, kısa vadede bir kazanım elde edilse bile, orta vadede sürtüşmenin devam etmesi daha gerçekçi bir beklenti olur. Keza Erdoğan ın seçimden önceki görüntüsü göz önüne alındığında, ömrü dört yıldan az olacağı baştan belli yeni hükümetin işleyişine karışmaması çok naif bir beklenti olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın, 7 Haziran seçimleri sonrasında Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu nu sırayla görevlendirerek, koalisyon kurulamaması halinde olabilecek en erken seçime gitme isteği giderek açığa çıkmaya başlamış durumda. Hatta AKP ye yakın yazarların yansıttıkları kulis bilgilerinden Erdoğan ın tercihinin bir erken seçim olduğu dillendirilmekte. Ancak, elbette, koalisyon seçenekleri denenmeden
gidilecek bir seçimin de AKP ye maliyeti olacağı ortada. Bu açıdan Davutoğlu liderliğindeki AKP nin bahsi sıklıkla geçen MHP ile bir koalisyonu kurmak adına MHP nin ön şartlarını karşılaması aşamasındaki tutumu, AKP içindeki liderlik savaşını resmi olarak başlatmış olacak. Bu koalisyonun gerçekleşme olasılığına dair ilk sinyaller ise elbette önümüzdeki hafta başlaması beklenen Meclis Başkanı seçim turlarında aranacak. Diğer yandan, koalisyon kurulması ötesinde, AKP içindeki Erdoğanistler ile AKP yi bir parti olarak var kılma çabasında olanlar arasında kıyasıya bir çatışma olacağı, 11. Cumhurbaşkanı Gül ün sahneye yeniden adım atmasıyla artık açığa çıkmış durumda. Orada üç ana eksen üzerinde sürtüşmenin giderek sertleşmesi bekleniyor. Bunlar başta Suriye olmak üzere Türkiye nin dış politikası, Gezi Parkı sonrasında başlayan antidemokratik yasaların varlığı ve üzeri kapatılan 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturulmalarının yeniden gündeme alınması. Gül ün Davutoğlu na desteği üzerinden AKP yi biçimlendireceği bir dönem Ağustos sonu/eylül başında yapılması beklenen SAKP kongresinde ise, Abdullah Gül ün, AKP liderliğine hemen adım atması beklenmemeli. Mevcut AKP milletvekillerinin önemli bir kısmının Erdoğan tarafından belirlemiş olması Gül açısından bir koalisyon hükümetinin yönetilmesini pratik açıdan zorlaştıracak bir faktör. Şimdiye dek Erdoğan ile karşı karşıya geldikleri noktada risk almaktan kaçınmış olan Gül ün, koşulların olgunlaşmadığı bir ortamda önümüzdeki AKP kongresinde içi kaynayan bir AKP nin liderliğine oynaması akla yatkın gelmiyor. Aksine, Gül ün politik olarak var ettiği Davutoğlu na eskisine göre daha aktif ancak yine de pasif desteğinin sürmesi daha büyük olasılık. Abdullah Gül ün hedefinin, Erdoğan ı anayasal çerçeveye oturtacak sürtüşmeli bir koalisyon dönemini izleyecek erken seçimde AKP nin başına geçerek, AKP yi tek başına iktidar yapmak olması; geçmiş duruşuna bakarak daha gerçekçi görünüyor. MHP ile AKP ortaklığı öne çıkmaya başladı; ama kolay mı gerçekten? MHP ya da diğer iki partiden herhangi birisi için, 17-25 Aralık süreçleri üzerindeki örtünün kaldırılmasına razı olmayan ve günlük işleyişi Erdoğan ın müdahalelerinden bağımsız hale getirmeyi ön kabul almayan bir AKP ile koalisyon kurması, imkansıza yakın zorlukta görünüyor. AKP içinde, Davutoğlu, parti kurmayları ve teşkilatla bir araya gelmesinin ardından bu hafta da eski ve yeni milletvekilleri ile koalisyon seçeneklerini konuşmak için toplantılar yapacak. HDP nin koalisyon ortağı olarak istenmediği AKP de ibre giderek MHP ye doğru kaymakta ve 3
Davutoğlu nun koalisyon kurma amaçlı resmi görüşmelere Bahçeli den başlaması bekleniyor. Ankara kulisleri hakkında basına yansıyan yazılar içinde bu hafta başında en fazla öne çıkan, AKP ile MHP nin bakanlık paylaşımı derecesinde koalisyon pazarlıklarında ilerlediği. MHP nin istediği bakanlıklar Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Dışişleri olarak listelenmiş Yeni Şafak a göre. Devlet içindeki Fetullah Gülen e yakın kadroların tasfiyesine devam etmek adına Adalet ve İçişleri Bakanlıkları AKP için vazgeçilmez olarak öne çıkarken, karşılığında MHP ye Meclis Başkanlığı, iki başbakan yardımcılığı ve üç icracı bakanlık sunulmakta. Bakanlık dağılımda AKP %41 ve %16 dengesini yansıtmayı planlarken, AKP açısından MHP ye dönüşümlü başbakanlık teklifi gündemde değil. Bir parantez açmak gerek; AKP nin doğu illerini temsil eden milletvekilleri ise, MHP ile yapılacak bir ortaklıkta, Çözüm Süreci nin sona erdirilmesi ile Kürt oylarının kalıcı şekilde HDP ye kayacağı korkusuyla, AKP nin CHP ye yönelmesi gerektiğini söylüyor. Abdullah Gül ün bizzat düzeltmelerini yaparak yayına hazır hale getirdiği kitabın öngörülmesi zor olmayan artçı etkileri de göz önüne alındığında, Gül ün arkasında olduğu bir Davutoğlu ile çalışmak Bahçeli açısından denemeye değer bulunabilir. Tabi tekrar etmek gerek: Bahçeli nin söz konusu dört bakana yüce divan yolunun açılması ve Erdoğan ın anayasal konuma çekilmesi vaatlerini almasından sonra. Ancak, buzdağının altında şimdilik gömülü duranların AKP li bir koalisyon hükümetini her an beklenmedik bir yerden vurma ihtimali, MHP lideri Bahçeli açısından düşündürücü olmalı. Gözle görünen engellerin kısa vadede aşılabilir olması, koalisyon imzalarının atıldığı bir ertesi günden itibaren, Erdoğan ın da kendi gündemi için savaşmasının beklenebileceği ortamda planlanan ortaklığın daha baştan çalışamaz hale gelebilme olasılığını yükseltmekte. Üstelik Bahçeli nin hafta sonu basına kapalı gerçekleştirdiği parti içi toplantıda Bilal Erdoğan yönetimindeki TÜRGEV bağışlarını deşme isteğini ifade etmesi, esasında AKP den Erdoğan ı istemesi anlamında okunabilir ki; AKP nin iç dinamikleri açısından böyle bir pazarlık gücüne sahip olduğunu söylemek mümkün görünmüyor. CHP, MHP ile HDP arasında ortak payda yaratma arayışına resmen başladı CHP lideri Kılıçdaroğlu MHP ve HDP ye en net uzlaşı mesajını bu hafta başında yaptı ve seçim sonrasında seçmenin oluşturduğu %40-60 dengesine göre hükümeti kurma görevinin %60 lık CHP-MHP-HDP bloğunda olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu nun, imkansız algılanan MHP-HDP asgari paydasının ilk formüllerini oluşturma çabasıyla sıraladığı maddeler, HDP ve MHP nin kendi ilkelerinden taviz vermeyecek şekilde bir koalisyon zeminde buluşabilmeleri egzersizine başlamaları açısından da önemliydi. 4
Dönüşümlü başbakanlık ve oy dağılımından bağımsız eşit sayıda bakanlık kabulüyle CHP liderliğinde başlatılacak görüşmelerde hem HDP nin hem de MHP nin destekleyebileceği adımlar olarak CHP nin öne çıkardığı maddeler vardı: 1) İlkeler üzerinden yapılacak bir anlaşma ile %60 ı yansıtan bir koalisyon hükümetini kurulması, 2) Halkın %10 barajını çekip atmış olması sonrasında barajın indirilmesi, 3) Hiçbir parti ve o partiye oy verenlerin dışlanmadığı, ötekileştirilmediği seçeneğin ön plana çıkması, 4) Cumhurbaşkanı nın anayasal sınırlara çekildiği ve elindeki örtülü ödeneğin alınarak, örtülü ödeneğin sadece Başbakan ın yetkisinde kılınmasının öncelikli olduğu, 5) 17-25 Aralık başta olmak üzere yolsuzluk iddialarının üzerine gidildiği, 6) Türkiye nin dış dünyadan soyutlanmış halinin değiştirilerek yeni bir dış politika belirlenmesi ile başta Suriye ve Ortadoğu ile ilişkilerin yeniden düzenlendiği, 7) Ülkenin genç nüfusunu potansiyel suçlu olarak kanunların (başta AKP nin mecliste kavgalara sahne olacak şekilde geçirdiği iç güvenlik paketinin) değiştirildiği, 8) Güçlü Sosyal devlet çerçevesinde harcama kalemlerinde kaydırmalar yapıldığı (emeklilere dini bayramlarda iki maaş ikramiye ödenmesi, asgari ücretin TL1,500 olması, taşeron uygulamasına son verilmesi, yoksulluğa karşı aile sigortası ve çiftçiye mazot maliyetinin TL1,5 a indirilmesi) ve 9) Hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığının yeniden teminini merkez alacak şekilde Anayasa nın değiştirildiği bir hükümet ortaklığı önerisi. CHP nin koalisyon ilkeleri adıyla ifade edilen bu maddeler daha çok, öncelikli olarak MHP ve HDP ye yönelen koalisyon protokolü önerisi olarak da okunabilir. Kilit parti konumundaki MHP nin ise, artık bilindiği üzere öncelikli olarak AKP ile ortak bir zemin arayışında olması nedeniyle, bir koalisyon teklifi olan bu maddelere hemen net ve şeffaf bir cevap vermesi beklenmemeli. AKP nin öncelikli olarak MHP ile görüşmelere başlamış olması AKP dışı pazarlıkların MHP için şimdilik ikinci planda kalmasına yol açabilir. Yine de CHP nin öne sürdüğü anlaşma zemini, partilerin seçim öncesi söylemleri göz önüne alındığında, her üç parti açısından da ortak paydanın ön plana çıkarıldığına işaret ediyor. HDP ise, etkili bir muhalefet ile kendi adına maksimum faydayı yakalayabilecek gibi görünse de, ülkeyi hükümetsiz bırakan taraf olmak istememekte. HDP lideri Demirtaş, seçimden önce defalarca, AKP ile resmi bir koalisyon ya da, AKP azınlık hükümetini dışardan destekleyen bir konumda bulunmayacağını açıklamıştı. HDP eş başkanı Yüksekdağ ın dün, %60 oyun çoğulcu bir yapıya destek verdiğini belirterek görüşme ve müzakere taleplerine kapılarının açık olduğunu belirtmesi bu 5
anlamda dikkat çekici. Bu nedenlehdp, MHP nin bir restorasyon protokolüne ikna edildiği bir resimde, Çözüm Süreci nın yavaşlatıldığı ancak silinmediği restorasyon sürecinde CHP-MHP ortaklığına destek vermekten kaçınmayacaktır. CHP lideri Kılçdaroğlu nun saydığı ilkeler arasında dikkat çekici olan bir madde var ki, o da hiçbir parti ve o partiye oy verenlerin dışlanmaması gereği ilkesi. Bu cümle daha çok MHP ye HDP lileri dışlamaması mesajı olarak algılanmakla birlikte, kendi seçmenine AKP li %41 in de dışlanmaması gereği mesajı olarak okunabilir. Kısaca, CHP önceliği bir CHP-MHP-HDP ortaklığına vermekte olsa da, esasta AKP ile de kapıları tam kapatmamış oluyor. içindeki değişik grupların çekerek anayasal süreçlere işaret koalisyon içinde meclisten karar etmesi esasta kafa karıştırıcı; çıkarma aşamasında güvenilir bir çünkü bir anlamda destek sağlayamayacağı Cumhurbaşkanı nın anayasal düşünülüyor. zeminde kalmasını isteyen MHP Koalisyon hükümetinin, AKP li ya ile pazarlıkların devamına işaret da AKP siz seçeneklerinde kilit ediyor. parti rolü görüldüğü üzere MHP de bulunuyor. AKP-MHP görüşmeleri kapalı kapılar ardında devam ederken, AKP lideri Davutoğlu nun dün MHP kanatlarından gelecek yaptığı ilk grup toplantısında açıklamalar, Meclis Başkanlığı Cumhurbaşkanı nın arkasında seçiminde bu iki partinin duracakları mesajı MHP ya da izleyeceği tutum önümüzdeki herhangi bir parti ile koalisyonun hafta dikkatle izlenmeye devam zorlaşması olarak yorumlanabilir. edilecek. AKP-MHP koalisyon Ancak, Davutoğlu nun ihtimali kalktığı ortamda ancak, Cumhurbaşkanı konu olduğunda CHP nin ilke adında açıkladığı hiç kimsenin tartışma noktası koalisyon protokolü önerisi olmayan meşruiyet zeminine gündemde ön plana çıkabilecek. Grafik 2: Türkiye- Büyümenin Kaynakları Öncelikli olarak kendisine ortaklık için MHP yi daha yakın gören AKP açısından, yazılanlardan anlaşılan CHP tercih edilen bir seçenek değil. Keza %25 oy karşısında CHP nin isteklerinin çok fazla bulunması bir yana, CHP Kaynak: TDM, Egeli&Co. 6
FED, Yunanistan ve Türkiye: Ekonomiler nereye? Koalisyon tartışmaları kendi yatağında akmaya devam ederken, geçtiğimiz hafta açıklanan büyüme ve Nisan ayı ödemeler dengesi detayları Türkiye de ekonominin durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sanayi yatırımlarının hiç artmadığı ilk üç ayda büyüme seçim öncesi kamu sektörünün yardımı çerçevesinde tüketimin öne çekilmesi sayesinde gerçekleşmiş görünmekte. Sanayi üretiminin olmadığı yerde, gelecek için büyüme potansiyelinin artacağından bahsetmek mümkün değil. Keza, son üç senelik ekonomik büyüme Türkiye nin büyüme Grafik 3: Yunanistan Ödemeler potansiyelinin önemli oranda altında kalındığına işaret ediyor ki, artış eğiliminde olan işsizlik oranından aynı sonuca başka bir taraftan yaklaşarak varmak mümkün. Cari açık detaylarının gösterdiği, petrol fiyatları ve yavaş büyümeye paralel ithalatta sert düşüş sayesinde daralan cari açığın, aslında ihracattaki kötü performansı maskelediği. TL nin sert değer kaybı rekabet anlamında bir avantaj olamazken, Euro bölgesinde yaşanan gelişmeler ihracatta bir toparlanmanın ancak yılın son çeyreğinde geleceğini gösteriyor. Bu toparlanmanın da şimdiden cılız kalacağını eklemekte fayda var. Sonuç olarak, enflasyonun %7-8 aralığında yüksek seyrettiği, Kaynak: IMF, Egeli&Co. 7 büyümenin %2-3 aralığına sıkıştığı, faizlerin dünyada ve Türkiye de yükselme dönemine girdiği, cari açığın azalan/zorlaşan finansman kaynaklarına kıyasla halen GSMH nin %4-4,5 civarında yüksek kaldığı, TL nin yine küresel baskılarla değer kaybetmeye devam ettiği, dış borç ve cari açık finansmanı için de nereden bakılsa yılda 180-190 milyar dolar kaynak gerektiği bir noktada bulunuyoruz. Koalisyon çalışması yapan partilerin, bir-iki sene içinde yeniden gündeme gelecek seçimi bir de bu ekonomik şartları göz önüne alarak kırmızı çizgilerini düşünmelerinde büyük fayda var. Türkiye'deki ekonomik gelişmeler elbette dünyada olanlardan alsa bağımsız olmuyor. Kısa vadede Troyka ile anlaşmayı halen sağlayamayan Yunanistan gündemde öne çıkmakta. Yunanistan önümüzdeki hafta IMF ye 1,6 milyar dolar borcunu öderse, Yunanistan kasası sıfırlanıyor. Yunan bankaları ise tamamıyla Avrupa Merkez Bankası nın (AMB) fonlamasına bağlı olarak batacak ya da devam edecek noktaya geliyorlar.
Dolayısıyla, 29 Nisan tarihli Haftanın Ortası nda (http:// www.epyas.com/content/files/ Reports/4345a995-7237-41a1-8587-74b3634f3980.pdf) detaylıca ele alındığı üzere, Yunanistan ile Troyka nın arasında devam eden pazarlıklar, ancak Haziran sonrasında gerçekten sonuç odaklı olacak. Zaten şimdilik, Haziran ın ötesinde de AMB şimdilik fonlamaya devam edeceği sinyalleri veriyor. Keza, yüklü Haziran ödemesinin gerçekleşmemesi ve bu arada kurtarma paketi kapsamının son dilimin serbest bırakılmamasıyla sona ermesinin ardından, yılın ikinci yarısında Yunanistan kreditörlerine borç ödeme imkanına sahip olmayacak. Bu da zaten Grexit eşiğinden geçilmesine yol açarken, euronun geleceği hakkında önemli kaygılar yaratacak. Pandora nın Kutusu bir kez kreditörlerine borç ödeme açıldığında, yani AB içindeki bir imkanına sahip olmayacak. Bu da ülke eurodan çıktığında orta zaten Grexit eşiğinden vadede işin nereye varacağını geçilmesine yol açarken, euronun şu aşamada kimsenin geleceği hakkında önemli kaygılar kestirmesi mümkün değil. yaratacak. Bu noktada ise, kaybedecek artık fazla bir şeyi Zaten, yılbaşından bu yana kalmayan Yunanistan dan çok Yunanistan daki gelişmeler karar Almanya başta olmak üzere eşliğinde İspanyol, İtalyan ve AB ülkelerinde olacak. Keza, her Portekiz bonolarının risk ne kadar, Yunanistan ın iflas primleri yükselme eğiliminde. etmesi bundan birkaç sene Dolayısıyla, Yunanistan odaklı öncesine kıyasla ilk etapta daha gelişmeler daha uzun süre az bir hasar verebilir; ancak dünya ekonomisi gündeminde Pandora nın Kutusu bir kez yerini koruyacak. açıldığında, yani AB içindeki bir ülke eurodan çıktığında orta Keza, yüklü Haziran vadede işin nereye varacağını şu ödemesinin gerçekleşmemesi aşamada kimsenin kestirmesi ve bu arada kurtarma paketi mümkün değil. kapsamının son dilimin serbest bırakılmamasıyla sona Yılbaşından bu yana ermesinin ardından, yılın ikinci Yunanistan daki gelişmeler yarısında Yunanistan eşliğinde İspanyol, İtalyan ve Grafik 4: ABD 10 Yıllık Tahvil Faizi 2007-2015 Bu noktada ise, kaybedecek artık fazla bir şeyi kalmayan Yunanistan dan çok karar Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinde olacak. Keza, her ne kadar, Yunanistan ın iflas etmesi bundan birkaç sene öncesine kıyasla ilk etapta daha az bir hasar verebilir; ancak 8 Kaynak: Trading Economics, Egeli&Co.
Portekiz bonolarının risk primleri yükselme eğiliminde. Yunanistan odaklı gelişmeler daha uzun süre dünya ekonomisi gündeminde yerini koruyacak. Bu hafta iki gün sürmesi beklenen ABD merkez bankası Fed in toplantısına gelince; orada gidişat tam anlamıyla veri odaklı seyrini koruyor. En son açıklanan perakende satışlar verisi, tarım dışı istihdam ve ISM sanayi anketi birleştiğinde, zor bir kışın ardından ABD ekonomisi için toparlanmanın güçlenmekte olduğunu anlaşılıyor. Petrol fiyatlarındaki kıpırdanmayla beraber enflasyon göstergelerinde beklenen değişimler, bu hafta içinde FOMC toplantısı ardından yapılacak açıklamanın tonunu bir miktar daha şahin tarafa doğru kaydırabilir. Tabi bu da hemen % 2,4 seviyesinde seyreden 10 yıllık ABD tahvil faizlerinin bir kademe daha yukarı yönelmesiyle sonuçlanır. Faiz artışında ise beklentiler hala Eylül ve Aralık aylarına yoğunlaşmakta. Önümüzdeki haftalarda, Yunanistan kaynaklı gelişmeler Grexit ile sonuçlanırsa, zar zor toparlanan AB ekonomisi açısından yeni bir olumsuzluk dalgası yaratacaktır. Böyle bir resim içinde küresel ekonominin gidişatı endişeleri Fed in Eylül ayını da ayağı frende geçirmesiyle sonuçlansa, da AB tarafında toparlanmanın devam edeceğine odaklanan beklentilerle, Fed faiz artışının 2015 ötesine kayma olasılığı hala düşük görünüyor. İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji +90 530 016 98 69 guldem.atabaysanli@egelico.com Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. ( Egeli & Co. ) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co. yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır. YASAL UYARI: Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz. 9