YAŞLI VE HASTA BAKIM HİZMETLERİ



Benzer belgeler
KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre,

Konu:4 Yaşlılıkta Sağlığı Etkileyen Faktörler ve Erken Yaşlanmanın Önlenmesi

Yaşamsal fonksiyonların sürekli azalması, tüm organizmanın verimliliğinde görülen azalma,çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ

Nüfus yapısının temel belirleyicisi olan doğurganlık ve mortalite hızlarının düşmesi dünyada ve Türkiye de nüfusun yaşlanmasına yol açmaktadır.

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ

Demans ve Alzheimer Nedir?

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA. Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Dünya genelinde her 3 4 kişiden biri kronik hastalıklıdır. (Ülkemizde Kronik Hastalıklar Raporu na göre,

VERİLERLE TÜRKİYE ve DÜNYADA DİYABET. YARD.DOÇ.DR. GÜLHAN COŞANSU İstanbul Üniversitesi Diyabet Hemşireliği Derneği

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Konu: 8 Yaşlılıkta Sık Görülen Sorunlar- Sağlıklı ve Aktif Yaşlanma

SAĞLIK NEDİR? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ);

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ (SHZ106U)

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Halk Sağlığı. YDÜ Tıp Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Aslı AYKAÇ

DERS X Küresel Sağlık Sorunları

HEPATİTLER (SARILIK HASTALIĞI) VE KRONİK BÖBREK HASTALIKLARI VE

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri

TÜRKİYE DE SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN GENEL GÖRÜNÜMÜ

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

TR63 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ DEMOGRAFİK GÖSTERGELER

Çalışma Ortamında Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi

Çalışma Yaşamında Sağlığın Geliştirilmesi

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

YAŞLI İHMAL VE İSTİSMARI. Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor.

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Tütün Kullanımı Hastalık Yükü ve Epidemiyolojisi

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

Nüfus Projeksiyonlarında Yaşlı Nüfus ve Yaşlılara Yönelik Sosyal Politikalar

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MESLEK HASTALIKLARI -2 PROF. DR. SARPER ERDOĞAN

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Büyük tansiyon 140 mm Hg veya küçük tansiyon 90 mm Hg dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir.

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ):

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım

SEÇMELİ DERS ÖNERİ FORMU

18.Esri Kullanıcıları Toplantısı 7-8 Ekim 2013 ODTÜ-ANKARA

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLE YAŞLANAN NÜFUS TÜRKİYE. Prof. Dr. Nükhet HOTAR AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı

KEMIK ERIMESI ERKEKLERI DE TEHDIT EDIYOR

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

Çevremizdeki Sağlık Kuruluşları VE Sağlık Hizmetleri

Sağlık ve Sağlıklı Yaşam

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

KANSER TANIMA VE KORUNMA

HALK SAĞLIĞINDA KULLANILAN KAVRAMLAR. Prof.Dr. Ayfer TEZEL

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

Kelime anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz bir şekilde bölünüp çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara denir.

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011 Harran Üniversitesi-UNFPA

Sağlık Bülteni İLK YARDIM BÖLÜM I

NAZİLLİ DEVLET HASTANESİ RİSK ANALİZİ PROSEDÜRÜ

GÜVENLİ ANNELİK. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 2016

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

TOPLUMU TANIMA VE EKİP ÇALIŞMASI YARD. DOÇ. DR. NALAN AKIŞ

YAŞLANAN TOPLUM Prof. Dr. Nazmi Bilir

Türkiye de Erken Çocukluk Gelişimi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Yolunda Gelişmeler. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Yıldız YAPAR.

Risk Altındaki Çocuklara Yaklaşım

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

Herkes için Kaliteli, Koruyucu, Eşit Sağlık Hizmeti

YAŞLILARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Çocuk Sağlığı İzlemi İlkeleri 6. PUADER Kongresi- Antalya

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Alevlenmelerin en yaygın nedeni, trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir. Şiddetli alevlenmelerin üçte birinde neden saptanamamaktadır

29 EYLÜL DÜNYA KALP GÜNÜ FAALİYET RAPORU TEKİRDAĞ HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ

ALZHEİMER HASTALIĞINA BAKIŞ. Uzm. Dr. Gülşah BÖLÜK NÖROLOJİ BİLECİK DH 2015

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BTP104)

A.SAĞLIK VE SAĞLIKLA İLGİLİ KAVRAMLAR B.SAĞLIĞA ETKİ EDEN ETMENLER

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

PALYATİF BAKIMIN EVDE BAKIMA ENTEGRASYONU

GEBELİK VE LOHUSALIK

Transkript:

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2491 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1462 YAŞLI VE HASTA BAKIM HİZMETLERİ Yazarlar Prof.Dr. Reyhan UÇKU (Ünite 1) Prof.Dr. Didem ARSLANTAŞ (Ünite 2) Prof.Dr. Demet ÖZBABALIK (Ünite 3) Doç.Dr. Deniz SAYINER (Ünite 4) Prof.Dr. Dilek ASLAN (Ünite 5) Prof.Dr. Ali ARSLANTAŞ (Ünite 6) Prof.Dr. Nesrin DEMİRTAŞ (Ünite 7) Doç.Dr. Melis NAÇAR (Ünite 8) Editör Prof.Dr. Didem ARSLANTAŞ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ i

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Öğretim tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright 2012 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University. UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ Genel Koordinatör Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Çalışkan Öğretim Tasarımcıları Yrd.Doç.Dr. Seçil Banar Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur Kitap Koordinasyon Birimi Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Grafiker Gülşah Yılmaz Dizgi Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri ISBN 978 975 06 1163 6 3. Baskı Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde 7.000 adet basılmıştır. ESKİŞEHİR, Mayıs 2014 ii

İçindekiler Önsöz... iv 1. Yaşlı Bakımında Temel Bilgiler... 2 2. Yaşlılarda Görülen Biyolojik ve Sosyal Değişiklikler... 26 3. Yaşlılardaki Nörolojik ve Psikiyatrik Sistem Hastalıkları... 48 4. Yaşlılıkta Sık Görülen Hastalıklarda Bakım. 64 5. Yaşlılıkta Beslenme.. 84 6. Yaşlı Hastalar ve İlk Yardım 100 7. Yaşlılarda Yürüme Bozuklukları ve Rehabilitasyon.. 122 8. Yaşlılık ve Yaşam Kalitesi... 146 iii

Önsöz Sevgili öğrenciler, Toplumların yaş yapısı değişmeye başlamış olup artık hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşlı bireylerin sayıları her geçen gün artmaktadır. Gelecek yıllarda Türkiye içinde yaşlı sayısının artması nedeniyle ortaya çıkan sağlık problemleri ve bu problemlerle başa çıkma yöntemleri çok önemli hale gelecektir. Yaşlıların en önemli sağlık sorunları olan kronik dejeneratif hastalıklar ve bakım sorunları, sağlık hizmetlerinin bu yönde planlanmasını gerekli kılacaktır. Yaşlılara götürülecek sağlık hizmetinde bütüncül yaklaşım prensibi benimsenmelidir ve bakım elemanlarına da bu prensip aktarılmalıdır. Dünya sağlık örgütü tanımına göre sağlık kişinin bedensel ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içerisinde olması durumudur. O halde yaşlılarında çevreleriyle birlikte bir bütün olarak ele alınıp bakımlarının planlanması gerekmektedir. Yaşlı ve hasta bakımın da hedef, o grubun yaşam kalitesini yükseltmektir. Üretken ve bağımsız bir yaşlılık süreci geçirmek son derece önemlidir. Üretken yaşlılık geçirmenin yolu da sağlıklı ve aktif yaşlanmadan geçer. Bizde bu kitapla birlikte size yaşlı kavramını ve sağlık problemlerini aktardık. Yaşlı ve hasta populasyonunda bakım hizmeti verecek olan siz elemanlara konunun önemini anlattık. Birinci ünite yaşlı bakımında ki temel bilgileri içermektedir. Bu ünitede yaşlının tanımı, yaşlılık döneminin özellikleri, yaşlı bakımındaki temel uygulamalar anlatılmaktadır. Kitabınızın ikinci ünitesi yaşlılarda görülen biyolojik ve sosyal değişiklikleri açıklamaktadır. Bu ünitede ayrıca yaşlılara yönelik uygulanan sosyal hizmetlere de değinilmiştir. Üçüncü ünite yaşlılardaki nörolojik ve psikiyatrik sistem hastalıklarını incelemekte ve günümüzün problemi olan demans hastalığı açıklanmaktadır. Dördüncü ünite yaşlılıkta sık görülen hastalıklarda bakım başlığını taşımakta ve yaşlıların problemi olabilecek tüm sağlık sorunları ve bakımın nasıl yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Kitabınızın beşinci ünitesi hepimizin temel ihtiyaçlarından bir olan beslenmenin yaşlılık boyutu ile ele alınmasıdır. Sağlıklı beslenme ve yaşlılıktaki temel beslenme ilkeleri açıklanmaktadır. Altıncı ünite hayat kurtarıcı olması açısından son derece önemli bir konu olan ilk yardımın yaşlılarda nasıl uygulandığı ve temel ilk yardım ilkelerinin neler olduğunun açıklandığı bir bölümdür. Yaşlılarda sık gördüğümüz problemlerin başında gelen yürüme bozuklukları ve bunların rehabilitasyonu yedinci ünite içerisinde ele alınmıştır. Kitabınızın son ünitesi olan sekizinci ünite aslında temel hedefimiz olan yaşam kalitesi kavramını açıklamakta ve yaşam kalitesini arttırmak için neler yapmamız gerektiği konusunda bize yol göstermektedir. Değerli öğrenciler gördüğünüz gibi Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri kitabınız son derece önemli ve zengin bir içeriğe sahiptir. Meslek hayatınızda gerçekten size yol gösterici olacağını düşündüğüm kitabımın siz öğrencilerimize faydalı olması dileğiyle. Başarılar dilerim. Editör Prof.Dr. Didem ARSLANTAŞ iv

1 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Yaşlanma ve yaşlılık ile ilgili kavramları tanımlayabilecek, Yaşlılık dönemi özelliklerini sıralayabilecek, Yaşlı bireylerin temel gereksinimlerini açıklayabilecek, Yaşlı bakımında temel uygulamaları ifade edebilecek, bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Yaşlanma, Yaşlılık Toplum Yaşlanması Toplum Yaşlanması Göstergeleri Sağlık Sorunları Sosyal Sorunlar Koruyucu Hizmetler Temel Gereksinimler Toplum Temelli Bakım Evde Bakım Kurum Bakımı İçindekiler Giriş Yaşlanma ve yaşlılık ile ilgili tanımlar Yaşlılık dönemi özellikleri Yaşlı bireylerin temel gereksinimleri Yaşlı bakımında temel uygulamalar 2

Yaşlı Bakımında Temel Bilgiler GİRİŞ Yaşanılan yıl açısından bakıldığında 60 ya da 65 yaşın üzerindeki kişiler yaşlı kabul edilir. Genel olarak kabul gören 65 yaş ve üzeridir; bu yaş grubu kronolojik olarak yaşlı olarak tanımlanır. Yaşlılığın pek çok tanımlaması bulunmaktadır. Bunlardan birisi çevresel faktörlere uyum sağlama yeteneğinde azalma dır. Başka bir tanımla yaşlılık dönemi daha önceki yaşlarla karşılaştırıldığında bedensel ve zihinsel işlevlerindeki bozulmanın belirgin olarak arttığı dönemdir. Yaşlanma ile beraber bireylerin bazı yetenekleri azalır, ancak azalma olmayan hatta gelişen yetenekleri de vardır. Yıllar içinde biriken bilgi ve deneyimleri, sorunların üstesinden gelme becerileri, pratik karar verebilme yetenekleri bunlara örnek gösterilebilir. Yaşlanma, insan vücudunda zamanın ilerlemesi ile ortaya çıkan ve geriye dönüşü olmayan değişikliklerdir. Anne karnında başlayan yaşam döngüsü doğum sonrası bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik dönemlerinden sonra yaşlılık dönemi ile devam etmektedir. Dolayısıyla, yaşamın belirli bir dönemini oluşturan yaşlılık bir hastalık değil, doğal olarak yaşanan bir süreçtir. Bu süreç, yani yaşlanma, yaşlılık dönemine gelmeden çok önce başlamaktadır. Biyolojik yaşlanma ergenlik döneminden başlayarak yaşam boyu devam etmektedir. Yaşlanma sürecinde rol oynayan birden fazla etmen vardır ve yaşlanma tek bir nedenle açıklanamamaktadır. Aileden gelen özellikler, yaşanılan çevre, yaşam biçimi, ekonomik durum, beslenme özellikleri, sigara içme, çevre kirliliği, hastalıklar gibi pek çok faktör yaşlanmada rol oynayabilir. Bu nedenlerle herkes aynı zamanda ve aynı şekilde yaşlanmaz. Her ikisi de 70 yaşında olan iki yaşlı birbirinden çok farklı görünümde olabilir; birisinin hiçbir sağlık sorunu yokken diğeri üç-dört hastalığa sahip olabilir. Yaşlanma her bireyde aynı hızla olmadığı gibi, aynı bireyde de tüm organlar aynı zamanda yaşlanmamaktadır. Yaşlanmayı sadece biyolojik, yani vücutta yapısal ve işlevsel değişim olarak tanımlamak yeterli değildir. Bireyler psikolojik olarak da yaşlanabilir; yaş ilerledikçe bireylerin davranışsal uyum yeteneğinde değişimler gözlenir. Diğer, taraftan yaşlanma ile birlikte sosyal konum ve sosyal rollerde değişimler başlar. Sosyal ilişkiler azalır, sosyal çevre daralır, yeni ilişkilerin kurulması güçleşir; başka bir ifade ile sosyal yaşlanmadan söz edilebilir. Ekonomik yaşlanma ise bireyin emekli olması ve işgücünden uzaklaşması olarak tanımlanabilir. Altmış beş yaş ve üzerindeki bireyler yaşlı olarak tanımlanmakla birlikte, bu yaş grubunun özellikleri aynı değildir. Yaş ilerledikçe sağlık ve sosyal sorunlar daha belirginleşmekte, bakım ve destek gereksinimi artmaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılar şöyle gruplanmaktadır: 65-74 genç yaşlı; 75-84 yaşlı yaşlı; 85 yaş ve üzeri çok yaşlı. Yaşlılar içinde, sosyoekonomik yetersizliklerin daha belirgin olduğu kadınlarda, sağlık sorunları ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılık daha fazladır ve kadın yaşlılar daha kırılgandır. Bireyler yaşlandığı gibi toplumlar da yaşlanmaktadır. Doğurganlığı azalması, ölümlerin azalarak doğuşta beklenen yaşam süresinin uzaması ile toplumlar da yaşlanmaktadır. Toplum yaşlanması, yaşlı sayısının ve oranının artması, ortanca yaşın yükselmesi, yaşlanma indeksinin artması, yaşlı bağımlılık oranlarındaki değişme gibi pek çok gösterge ile kendini göstermektedir. Toplumda yaşlı nüfus oranı %7-10 arasında ise yaşlı toplum, %10 u geçti ise çok yaşlı toplum olarak sınıflandırılmaktadır. Son 3

yüzyıldaki önemli gelişmelerden biri olan toplum yaşlanması yirmi birinci yüzyılda da önemini koruyacaktır. Yaşanan bireylerde sağlık ve sosyal sorunlar diğer yaş gruplarına göre daha sık görülmektedir. Bunlar çoklu sorunlar olarak dinamik bir etkileşim içindedir. Bu birliktelik nedeniyle yaşlılara yönelik hizmet planlanması ve sunumunda sağlık ve sosyal hizmetler beraber ele alınmalıdır. Bu hizmetler planlanırken sağlığın sosyal belirleyicilerinin yaşlıya etkileri göz ardı edilmemelidir. Yaşlıların gereksinimleri dikkate alınarak, yaşlının kendi yaşam ortamında olabildiğinde bağımsız yaşamını sürdürmesini destekleyen hizmet sunumu öncelenmelidir. Bu hizmet, bir ekiple planlanan ve sunulan, yaşlı ve bakım verenlerin de kararlara katılımını sağlayan bir model olmalıdır. Böyle bir yaklaşım toplum temelli bakım olarak tanımlanabilir. Yaşlının evde bakım olanağının olmadığı koşullarda bu hizmeti sunacak huzurevleri ve bakımevleri de yaşlı bakımında yer alması gereken kurumlardır. YAŞLANMA VE YAŞLILIKLA İLGİLİ TANIMLAR Pek çok toplumda emeklilik yaşı ile uyumlu olan, 60 ya da 65 yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak tanımlanırsa da 65 yaş ve üzeri daha fazla kabul görmektedir. Bu yaşlı tanımı, yaşlılığı yaşanılan yıl olarak ele almakta ve kronolojik yaşlanmayı ifade etmektedir. Yaş ilerledikçe bireylerde biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik değişiklikler görülmektedir. Dolayısıyla yaşlanma biyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik yaşlanma olarak da tanımlanmaktadır. Yaşın ilerlemesi ile birlikte, aslında ergenlikten itibaren başlayan, vücutta organların yapılarında ve işlevlerinde değişiklikler olmaktadır. Dış etkenlerden koruyucu, vücut ısı ve su dengesini düzenleyici görevleri olan deride incelme, kuruma, kırışıklıklar oluşurken kemik ve kas yapısında kayıplar, boyun kısalması gibi iskelet sistemi ile ilgili değişiklikler de görülmektedir. Dolaşım ve solunum sistemindeki farklılaşmalar; damar duvarlarında kalınlaşma ve esnekliğinin azalması, kalp atımında azalma, akciğerlerin esnekliğinin azalması, göğüs kafesinin ön-arka genişliğinin artmasıdır. Sindirim sisteminde genel olarak diş kayıplarından başlayarak yemek borusu, mide, bağırsak gibi organların hareketleri, salgıları ve besinleri emme işlevlerinde azalma olmaktadır. Vücudun boşaltım organı olan böbreklerin işlevleri de yaşla beraber azalırken idrar kesesi kaslarında zayıflama ve idrar tutmada güçlük yaşanabilmektedir. Hareketlerde yavaşlama, denge sorunları, görme, işitme, koku ve tat alma duyularında azalma ilerleyen yaşla birlikte görülen değişikliklerdir. Bu değişimler yanı sıra stresle başa çıkma ve çevresel etmenlere uyum sağlayabilme yeteneğinde azalma görülmektedir. DSÖ de yaşlılığı çevresel etmenlere uyum sağlayabilme yeteneğinde azalma olarak tanımlamaktadır. Ancak bu biyolojik yaşlanma hızı herkeste aynı değildir. Pek çok etmen yaşlanma hızını etkilemektedir. Genetik özellikler, yaşanılan çevre, yaşam biçimi, ekonomik durum, beslenme özellikleri, sigara, alkol gibi alışkanlıklar, yaşanılan çevrenin kirliliği, var olan hastalıklar, geçirilen kazalar gibi faktörler yaşlanmada rol oynayabilen etmenlerdir. Bireyin aileden getirdiği genetik özellikler önemlidir; ancak beraberinde sosyo-ekonomik durumu, yaşam biçimi, yaşadığı ve çalıştığı çevrenin özellikleri de yaşlanma sürecinde etkili olan özelliklerdir. Bu nedenle aynı yaşta olan ama farklı düzeyde yaşlanan bireyler görmek olasıdır. Yaşlılık dönemi yaşamın diğer dönemleri ile karşılaştırıldığında fiziksel ve zihinsel fonksiyonlarındaki bozulmanın, gerilemenin belirgin şekilde arttığı dönemdir. Bu nedenle birey yalnız biyolojik olarak değil, aynı zamanda psikolojik olarak da yaşlanabilir. Psikolojik yaşlanma, bireylerin davranışsal uyum yeteneğindeki değişimler olarak tanımlanmaktadır. Yaşlanan bireyde çevresiyle sağlıklı bir ilişki kurma becerisinde değişiklikler ortaya çıkabilir. Yaşamın olumlu, olumsuz yönleri ile olduğu gibi kabul edilmiş olması bu döneme özgü gelişimsel özelliktir. Bu kabulleniş sağlanamadı ise geçmişe ait pişmanlıklar ve geçmişin iyi yaşanmadığı duygusu ile bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Toplum içinde yaşayan tüm bireylerin olduğu gibi yaşlıların da toplumsal ilişkiler içinde bir statüsü ve rolü vardır. Sosyal statü ve rollerde değişimlerle birlikte sosyal yaşlanmadan söz edilebilir. Sosyal ilişkilerde azalma, sosyal çevrede daralma, yeni ilişkilerin kurulmasında sorunlar görülebilir. Emekli olma ve çalışma yaşamından uzaklaşma da statü kaybına yol açabilir. Emeklilikle birlikte çalışma yaşamının sonlanması ya da emekli olabilecek düzenli bir işi olmasa da çalışamaz duruma gelme genellikle gelir kaybına yol açmaktadır. Bu durum ekonomik yaşlanma olarak tanımlanır. Gelir kaybı ya da gelir yetersizliği yaşlıda sağlık ve sosyal pek çok sorunun ortaya çıkmasında rol oynarken, bu sorunlara yönelik hizmetlere 4

ulaşmada da engel oluşturmaktadır. Ekonomik yoksunluk içindeki yaşlılar toplumdan soyutlanarak daha bağımlı duruma gelmektedir. Kronolojik olarak 65 yaş ve üzerindeki bireyler yaşlı olarak tanımlanmakla birlikte, bu yaş grubu homojen bir grup değildir. Yaş ilerledikçe sağlık ve sosyal sorunlar daha artmakta, bakım ve destek gereksinimi belirginleşmektedir. Bu dönemin başlangıcında tamamen bağımsız olabilen yaşlılarda yaş ilerledikçe kısmen ya da tamamen bağımlılık gelişebilmektedir. İleri yaştaki kimi yaşlılar banyo yapma, kişisel temizliğini sürdürme, giyinme gibi etkinliklerde bağımlı olurken kimisi desteksiz sokağa çıkamamaktadır. Altmış beş yaş ve üzeri bireyler yaşlı olarak tanımlanır. Ancak yaşlıların sorunları ve gereksinimleri birbirine benzemez. Yaş ilerledikçe sağlık ve sosyal sorunlar belirginleşir, bağımlılık ve bakım gereksinimi artar. Bu nedenle yaşlılar kendi içinde gruplanarak değerlendirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılar şöyle gruplanmaktadır: 65-74 yaş grubu genç yaşlı; 75-84 yaş grubu yaşlı yaşlı; 85 yaş ve üzeri grup ise çok yaşlı. Bazı kaynaklarda ise 80 yaş ve üzeri çok yaşlı olarak tanımlanmaktadır. Aslında seksenli yaşlardan itibaren bağımlılık belirgin olarak artmakta; bakım gereksinimi ön plana çıkmaktadır. Yaşlılar kendi içinde genç yaşlı (65-74 yaş), yaşlı yaşlı (75-84 yaş) ve çok yaşlı (85 yaş ve üzeri) olarak gruplandırılabilir. İleri yaş yanı sıra kadın yaşlılar sağlık ve sosyal açıdan daha fazla risk altındadır. Erkek yaşlılara göre daha az eğitimli olan, gelir ve sosyal güvence açısından yoksunluk içinde olan yaşlı kadınlar toplum içinde eşitsizliklerden en fazla etkilenen bir gruptur. Bu nedenle yaşlıların homojen bir grup olarak ele alınması uygun değildir. Bu gruba yönelik hizmet planlamasında bu farklılıklar göz önüne alınmalıdır. Kadın yaşlılar toplumdaki eşitsizliklerden daha fazla etkilenmektedir. Yaşlılık yaşam döngüsünde bebeklik, çocukluk, ergenlik ve erişkinlikten sonra yer alan doğal bir süreçtir. Bu döngüde, özellikle de azalma, yavaşlama ya da yitirilme yönünde, bazı biyolojik ya da psikolojik değişiklikler olmaktadır. Bu kayıplar sosyoekonomik alanda da görülmektedir. Çeşitli alanlardaki kayıplar nedeniyle yaşlılık dönemi toplumda genellikle olumsuz özelliklerle ifade edilmektedir. Bu olumsuzluklar yanı sıra yaşlılıkla ilgili bazı yanlış inanışlar da toplum tarafından benimsenmektedir. Bu ön yargılar, kimi zaman yaşlının soyutlanmasına, damgalanmasına hatta yaşa bağlı ayrımcılığa uğramasına yol açmaktadır. Toplumda yaşlılık dönemi ile ilgili bazı önyargılar, yanlış bilinen inanışlar şöyle sıralanabilir: Yaşlılarda fiziksel ve zihinsel gerileme kaçınılmazdır. Kısmen doğru olmakla birlikte sağlıklı beslenme ve yeterli fiziksel aktivite ile pek çok sorun engellenebilir ya da geciktirilebilir. Sigara içilmemesi, sigara dumanı ile pasif temasın olmaması, sosyal ilişkilerin sürdürülmesi, sağlık hizmetlerine ulaşabilme, akılcı ilaç kullanımı gibi pek çok etmen kaçınılmaz olduğu düşünülen gerilemeleri önleyebilir ya da geciktirebilir. Yaşlıların gereksinimleri birbirine benzemektedir. Yaşlılar homojen bir grup değildir; farklı özellikleri ve farklı gereksinimleri vardır. Cinsiyet, kültür, sosyo-ekonomik durum, eğitim, sağlık davranışları, sağlık hizmeti kullanımı gibi özellikler açısından gereksinimleri değişmektedir. Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşamaktadır; ancak hastalık ve yetersizlik kadın yaşlılarda daha sık görülmektedir. Yaşlı kadınlar daha eğitimsiz ve ekonomik açıdan daha yoksundur. 5

Üretkenlik ve yaratıcılık genç bireylere özgüdür. Bu inanış daha çok yaşlının emekli olarak çalışma yaşamından çekilmesi, dolayısıyla üretkenliğini kaybettiğinin düşünülmesinden kaynaklanmaktadır. Oysaki üretkenlik, yaratıcılık yalnızca iş hayatı için geçerli değildir. Yaşlılar aile içindeki rolleri ve görevleri yanısıra toplum içinde gönüllü katkı ve katılımları ile üretkenliklerini sürdürebilirler. Bu şekilde toplumdan soyutlanmamış olurlar. Modern toplumlarda yaşlıların deneyimlerinin pek önemi yoktur. Modern toplum yaşlının yetiştiği toplumdan çok farklı olsa da değişik yaklaşımlarla yaşlıların deneyimlerini özellikle çocuklarla paylaşması sağlanabilir. Çoğu yaşlı sakin ve sessiz bir yaşam istemektedir. Bazı yaşlılar için doğru olsa da olanak olduğunda yaşlılar sosyal etkileşimi sürdürmek istemekte ve toplumsal yaşamdan uzaklaşmak istememektedir. Yaşlıların temel gereksinimleri hastaneler ve hemşirelerdir. Yaşlılar yataklı tedavi amacıyla hastane yataklarını sık kullanır ve hemşirelik hizmetlerinden yoğun yararlanırlar. Ancak, koruyucu hizmetler öncelenerek, sağlık ve sosyal hizmetler birlikte sunularak, düzenli olarak izlenerek, gerekiyorsa evinde bakım hizmetleri sunularak yaşlının toplum içinde, kendi evinde daha uzun süre bağımsız yaşamını sürdürmesi sağlanabilir. Dolayısıyla hastane yatağı ve hemşire temel gereksinim değildir. Yaşlılara sunulan hizmetler gençlere ayrılan kaynakları azaltmaktadır. Bu da yanlış bir söylemdir. Aslında yaşlılar için sunulan hizmetler tüm yaş grupları için de geçerli olan düzenlemelerdir. Örneğin, kazaların önlenmesi amacıyla ev içinde, sokakta, kamu binalarında, ulaşım araçlarında yapılacak düzenlemeler tüm yaş gruplarındaki sağlıklı ve engelli bireyler için önemli ve gereklidir. Yaşlı bakımı için yapılan harcamalar kaynakların yok edilmesine yol açar. Aksine, yaşlı için gerekli olan hizmetlere yönelik harcamalar yapılırsa, bunların karşılanmaması sonucu ortaya çıkacak ek sorunlar önlenmiş olur. Dolayısıyla bu sorunlar için gereksiz kaynak tüketimi engellenir. Yaşlılar modern çalışma alanları için uygun değildir. Yaşlı çalışanlara kendini geliştirme fırsatı verilirse çalışma yaşamındaki genç yaş grubu kadar başarılı olabilirler. Yaşlılar yeni şeyleri öğrenemez. Bu söylemin aksine yaşlılar öğrenme konusunda daha motive ve isteklidir. Öğretme tekniği önemlidir; daha uygulama ağırlıklı, adım adım ilerleyen ve sürekli tekrarlanan bir teknikle yaşlının yeni şeyleri öğrenmesi daha kolaylaşır. Yaşlılar her şeyden çekilmelidir. Yaşlılar, eğer fırsat verilirse, pek çok konuda deneyim ve bilgi birikimlerini paylaşabilir; yaşadıkları toplumda kendi yaşamlarını da etkileyen karar verme mekanizmalarına katılabilir. Yaşlılarla ilgili pek çok sorun kendiliğinden çözülür. Hızla değişen toplumda, sorunların kendiliğinden halolması beklenmeden, yaşlıların katılımı ile gereksinimler belirlenmeli ve geleceğe yönelik planlamalar yapılmalıdır. Toplum genelinde sağlıklı yaşlanma strateji ve politikaları geliştirilmeli, uygulamaya konularak sürekli değerlendirilmelidir. Yaşlılıkla ve yaşlılarla ilgili yanlış inanışlar, ön yargılar yaşlıların damgalanmasına, soyutlanmasına, yaşa bağlı ayrımcılığa uğramasına yol açar. Toplum Yaşlanması Nüfusu büyüklüğü, dağılımı ve bileşimi açısından inceleyen ve bu özelliklerdeki değişimi etkileyen etmenleri değerlendiren çalışma alanı nüfusbilimdir (demografi). Nüfusun bileşimi denince ilk akla gelen yaş yapısıdır. Bir toplumda çocuk ve genç nüfus azalıp erişkin ve yaşlı nüfus artıyorsa bu toplumun yaşlandığı ifade edilebilir. Toplum yaşlandıkça, yaşlı nüfus sayısal ve oransal olarak artarken, toplumda ortanca yaş da artar. Toplum yaşlanmasında rol oynayan birincil etmen doğurganlıktaki azalmadır. Doğurganlıktaki azalma çocuk sayısının azalmasına ve yaşlı oranının artmasına yol açar. Doğurganlıktaki 6

azalma ile birlikte ölümlülükteki azalma ve beklenen yaşam süresinin uzaması da toplum yaşlanmasında rol oynayan bir etmendir. Toplumda bebek ölümlerindeki azalma ile erişkin yaşa ulaşan kişi sayısı artmaktadır. Erişkin ölümlerinde azalma ise kişilerin ileri yaşlara ulaşma şansını artırmaktadır. Dolayısıyla yaşamın uzamasında rol oynayan en önemli etmen ölümlerdeki azalmadır. Toplum yaşlanmasında rol oynayan etmenler doğurganlıktaki azalma ve azalan ölümlülükle birlikte beklenen yaşam süresinin uzamasıdır. Toplum Yaşlanması Göstergeleri Bir toplumda yaşlı nüfusun tüm nüfus içindeki oranı toplum yaşlanması göstergelerinden birisidir. Toplumlar yaşlandıkça yaşlı nüfus oranı artmaktadır. Altmış beş yaş ve üzeri yaşlı nüfusun genel nüfus içindeki oranına göre toplumlar şöyle gruplandırılmaktadır: genç toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %4 ünden az) olgun toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %4-6.9 u) yaşlı toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %7-10 u) çok yaşlı toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %10 undan çok) Türkiye de yaşlı nüfusun oranı değerlendirildiğinde, yaşlanma açısından nasıl bir toplumdur? Yukarıdaki gruplardan hangisine girmektedir? Altmış beş yaş ve üzeri nüfus oranı dışında toplum yaşlanması hakkında fikir verebilecek başka göstergeler de bulunmaktadır. Bu göstergeler şunlardır: Ortanca yaş: Bir toplumda yaşayan tüm bireyler en küçük yaştan en büyüğe sıralandıklarında tam ortada yer alan yaş ortanca yaştır. Toplumu eşit sayıda ikiye bölen yaştır; nüfusun yarısı bu yaşın altında yarısı ise üzerindedir. Toplumlar yaşlandıkça ortanca yaş artar. Dünya genelinde 1950 yılında 23.6 olan ortanca yaş, 2000 de 26.5 olmuştur; 2050 yılında ise 36.2 olması beklenmektedir. Toplum yaşlanması süreci gelişmiş ülkelerde daha erken başlamıştır. Bu ülkelerde dünya geneli ile karşılaştırıldığında ortanca yaş daha yüksektir; az gelişmiş ülkelerde ise daha düşüktür. Yaşlanma indeksi: Bu indeks 0-14 yaş grubu 100 çocuk başına 65 yaş ve üzeri yaşlı sayısını gösterir. 65 yaş ve üzeri yaşlı sayısının çocuk sayısına bölünmesi ve 100 katsayısı ile çarpılması ile hesaplanır. 65 yaş ve üzeri nüfus sayısı Yaşlanma indeksi = X 100 0-14 yaş grubu nüfus sayısı Toplumlar yaşlandıkça yaşlanma indeksi de artar. İki bin yılında Avrupa da bu değer 116 iken, yani 100 çocuk başına 116 yaşlı düşerken, 2050 de 263 olması beklenmektedir. Yaşlanma sürecine daha geç başlayan Afrika da ise yaşlanma indeksi aynı yıllarda sırasıyla 12 ve 37 ile oldukça düşüktür. Dünya genelinde, 1950-2050 arasında, bu oranın yaklaşık dört kat artarak %24 den %101 e çıkması beklenmektedir. Bağımlılık oranı/ Yaşlı bağımlılık oranı: Bağımlılık oranı 15-64 yaş grubundaki 100 kişi başına bağımlı nüfus sayısını gösterir. Bağımlı nüfus 0-14 yaş grubu çocuklar ve 65 yaş ve üzeri 7

yaşlılardır. Çocuk ve yaşlı sayısının 15-64 yaş grubu sayısına bölünmesi ve 100 katsayısı ile çarpılması ile hesaplanır. Çocuk ve yaşlıların, çalışma yaşındaki gruba bağımlı olduğu düşünülerek toplumda yaşa bağlı destek gereksinimi hakkında fikir vermektedir. Dünya genelinde 1950-2050 yılları arasındaki yüz yıllık dönem değerlendirildiğinde; çocuk yaş grubuna bağlı olarak önce artış, daha sonra azalış eğiliminde olan bağımlılık oranının 2025 den sonra yine artacağı ve bu artışta yaşlıların rol oynayacağı öngörülmektedir. 0-14 + 65 yaş ve üzeri nüfus sayısı Bağımlılık oranı = X 100 15-64 yaş grubu nüfus sayısı Yaşlı bağımlılık oranı, yaşlı nüfus sayısının 15-64 yaş grubu bölünmesi ile hesaplanır. Yaşlanan toplumlarda yaşlı bağımlılık oranı artmaktadır. İki bin dokuz yılı verileri ile dünya genelinde yaşlı bağımlılık oranı en yüksek olan ülke Japonya dır. Bu ülkede çalışma yaşındaki 100 kişi başına 34 yaşlı bulunmaktadır; 2050 yılında ise bu sayının 74 olması beklenmektedir. Bölgeler karşılaştırıldığında en yüksek oran Avrupa bölgesindedir. Yirmi birinci yüzyıl ortasında, Avrupa bölgesinde, yaşlı bağımlılık oranının %50 yi geçeceği hesaplanmaktadır. 65 yaş ve üzeri nüfus sayısı Yaşlı bağımlılık oranı = X 100 15-64 yaş grubu nüfus sayısı Doğuşta beklenen yaşam süresi: Bir toplumda doğan bir çocuğun kaç yıl yaşayacağı hakkında bilgi verir. Nüfus ve ölüm verileri kullanılarak, toplumda değişik yaş gruplarındaki ölüm olasılıkları üzerinden doğan bir bebeğin kaç yıl yaşayacağı hesaplanır. Ölümlerdeki azalma ile birlikte doğuşta beklenen yaşam süresi uzamaktadır. Bin dokuz yüz ellilerde dünyada doğuşta beklenen yaşam süresi 46.5 yıl iken, 2000 lerde 19.5 yıllık artış ile 66.0 ya ulaşmıştır; bu artışın devam etmesi ve 2050 de doğan bir bebeğin 76 yıl yaşaması beklenmektedir. Beklenen yaşam süresi sadece doğuşta değil, 65 ya da 80 yaşta da hesaplanmaktadır. Örneğin 80 yaşındaki bir kişinin 2000 yılında 7.2 yıl yaşayacağı hesaplanırken 2050 de bunun 8.8 yıla çıkacağı öngörülmektedir. Dolayısıyla toplum yaşlandıkça hem doğuşta hem de ileri yaşlarda beklenen yaşam süresi uzamaktadır. Çok yaşlı (80 yaş ve üzeri) nüfus oranı: Toplam nüfus içindeki çok yaşlı nüfus oranı hakkında bilgi verir. Çok yaşlı nüfusun oranı 1950 de %0.5 iken, 2000 de %1.1 olmuştur; 2050 de ise dünya genelinde 100 kişiden 4 ünün çok yaşlı olacağı öngörülmektedir. Toplumun yaşlanma eğilimi sadece yaşlı oranındaki artışla değil, çok yaşlı oranında ki artışla da gözlenmektedir. Potansiyel destek oranı: Bir toplumda yaşlı (65 yaş ve üzeri) başına kaç erişkin (15-64) düştüğünü belirtir ve erişkin nüfusun yaşlı nüfusa bölünmesi ile hesaplanır. Toplum yaşlandıkça bu sayıda düşme beklenir. Dünyada yaşlı başına 15-64 yaş grubu birey sayısı 1950 ve 2000 yıllarında 11.6 dan 9.1 düşmüş iken, 2050 de 4.1 e düşeceği hesaplanmaktadır. Başka bir ifade ile 1 yaşlıya karşılık 4 erişkin olacağı öngörülmektedir. 8

15-64 yaş grubu nüfus sayısı Potansiyel destek oranı = 65 yaş ve üzeri nüfus sayısı Ebeveyn destek oranı: Beklenen yaşam süresi uzayıp ileri yaşlara ulaşan birey sayısı arttıkça, yaşlılar çok yaşlılara bakmaya, destek olmaya başlamaktadır. Ebeveyn destek oranı yaşlılar tarafından desteklenen çok yaşlı oranı hakkında fikir veren bir göstergedir ve toplum yaşlandıkça bu oran artmaktadır. Dünyada Toplum Yaşlanması Toplum yaşlanması son yüzyıldaki önemli gelişmelerinden birisidir ve gelecekte de bu önemini koruyacağı söylenebilir. Zaman ve süreç olarak toplum yaşlanması ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Yaşlanma süreci en erken Kuzey Avrupa ülkelerinde başlamıştır; en geç ise Afrika ülkeleri bu süreci yaşamaya başlamışlardır. Yaşlanmada birincil rol oynayan etmen doğurganlıktaki azalmadır. Dünya genelinde doğurganlıktaki azalma 1950 lerden beri belirgin olarak gözlenmektedir. Toplam doğurganlık hızı (TDH) 1950-55 döneminden 2000-2005 dönemine 5 den 2.7 ye düşmüştür. Başka bir ifade ile son elli yılda kadınların sahip olacağı çocuk sayısı yaklaşık %50 azalmıştır. Doğurganlıktaki bu azalma toplumda çocuk oranının azalmasına ve yaşlı oranının artmasına yol açmaktadır. Toplam doğurganlık hızındaki, yani doğurganlıktaki, azalma gelecek 50 yılda da devam edecek gibi görünmektedir; ancak azalma hızı yavaşlayacaktır. Tahminlere göre 2045-2050 yıllarında TDH 2.1 olacaktır. Toplam doğurganlık hızı bir kadının doğurganlık dönemi tamamlandığında kaç çocuğa sahip olacağını göstermektedir. Doğurganlıktaki azalma gelişmiş ülkelerde daha erken başlamıştır. TDH 1950-55 de bu ülkelerde 2.8 iken 2000-2005 te 1.5 e gerilemiştir. Gelecek elli yılda, gelişmiş ülkelerde doğurganlıkta azalma değil, aksine artma beklenmekte ve TDH nın 1.9 a çıkacağı tahmin edilmektedir. Az gelişmiş ülkeler ise yaşlanma sürecine daha geç girmişlerdir. Son elli yıl içinde TDH 6.2 den hızlı bir düşüşle 2.9 a gerilemiştir. Ancak bu azalma yavaşlayarak devam edecek ve yirmi birinci yüzyılın ortasında 2.2 e düşecektir. Türkiye de toplam doğurganlık hızı ne kadardır? Bin dokuz yüz ellilerden beri dünya genelinde beklenen yaşam süresi de uzamaktadır. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren sosyoekonomik gelişmeler, sağlık alanındaki ilerlemelerle birlikte enfeksiyon hastalıkları ve bunlara bağlı ölümlerde azalma, beklenen yaşam süresinin uzamasına yol açmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında doğuşta beklenen yaşam süresi 46.5 yıldan 66.0 yıla uzamıştır; ancak doğurganlıkta olduğu gibi ülkeler, bölgeler arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Gelecek 50 yılda doğuşta beklenen yaşam süresindeki artış devam edecektir, ancak ülkeler arasındaki büyük farklılığın azalması beklenmektedir. İki bin elli yılında dünya genelinde beklenen yaşam süresinin 76, gelişmiş ülkelerde 82, az gelişmiş ülkelerde 75 yıl olacağı tahmin edilmektedir. Yalnızca doğuşta beklenen yaşam süresi değil, ileri yaşlardaki yaşam süresi de uzamaktadır. Dolayısıyla daha fazla insan ileri yaşlara ulaşırken, aynı zamanda yaşlılar daha uzun yaşayacaktır. Beklenen yaşam süresinde cinsiyet farklılığı da gözlenmektedir. Birkaç ülke dışında, kadınlarda ölümlülüğün daha fazla azalması nedeniyle beklenen yaşam süresi kadınlarda erkeklerden 4.5 yıl daha uzundur. Ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre bu fark 2.5 ile 6.9 arasında değişmektedir. Doğurganlık ve ölümlerdeki azalma ve beklenen yaşam süresinin uzaması ile birlikte yaşlı nüfus sayısal ve oransal olarak artmaktadır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm 9

nüfus içindeki oranı %5.2 den %6.9 a çıkmıştır. Bu artış gelecek 50 yılda daha belirgin olacaktır; tahminlere göre 2050 yılında yaklaşık olarak altı kişiden biri yaşlı olacaktır. Bu oran gelişmiş ülkelerde %26.8 ile en yüksek düzeyde gerçekleşecektir. Yaşlı oranı gelişmiş ülkelerde yüksek olmasına karşın, yaşlı sayısındaki artış yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında az gelişmiş ülkelerde daha fazla olacaktır. İki bin elli yılında dünyadaki yaşlıların %80 inin gelişmekte olan ülkelerde yaşayacağı öngörülmektedir. Öncelikle gelişmiş ülkelerde başlayan toplum yaşlanması şimdilerde gelişmekte olan ülkelerde de görünür olmuş ve öncelikli sorunlar içinde ele alınmaya başlanmıştır. Türkiye de Toplum Yaşlanması Ülkemizde de yirminci yüzyılın başındaki yüksek doğurganlık ve ölümlülük düzeyi zamanla azalarak 1980 lerden itibaren düşük düzeylerde seyretmeye başlamıştır. TDH, 1950 lerde 6.9 ile oldukça yüksek düzeylerde iken 1960 lardan itibaren düşüşe geçmiştir. Sosyo-ekonomik gelişmeler, kentleşme gibi etkenler yanı sıra ülkede nüfus politikası değişimi ve gebeliği önleyici yöntemlere erişimin sağlanması bu düşüşte rol oynayan etmenlerdir. İki binlere gelindiğinde, kadın başına yaklaşık olarak 4 çocuk azalarak, TDH 2.6 ya düşmüştür. Ancak yerleşim yeri, öğrenim durumu, refah düzeyi gibi pek çok etmene göre farklılıklar bulunmaktadır. Ölümlükteki azalmanın yansıması olarak doğuşta beklenen yaşam süresi de uzamış ve 1950-2000 arası yaklaşık 30 yıl artarak 70.5 olmuştur. Ortanca yaş aynı dönemlerde 20 den 25 e çıkmıştır; 2010 yılında ise 29.2 dir. Yaşlı nüfus (65 yaş ve üzeri) 1950 de nüfusun %3.3 ünü oluştururken 2010 da 5.3 milyon ile %7.2 lik orana ulaşmıştır. Projeksiyonlar gelecek kırk yılda da toplum yaşlanması sürecinin devam edeceğini; 2050 yılında yaşlı nüfus sayısının 16 milyona çıkacağını ve yaklaşık beş kişiden birinin yaşlı olacağını göstermektedir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayınlanan bir kaynaktan alınan aşağıdaki şekilde (Şekil 1) çocuk (0-14), erişkin (15-64) ve yaşlı (65 yaş ve üzeri) nüfus oranlarının 1935-2050 yılları arasındaki değişimi görülmektedir. Yapılan projeksiyonlara göre 2050 yılında toplumdaki beş kişiden biri çocuk, biri yaşlı, üçü erişkin olacaktır. Türkiye de toplum yaşlanması ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için http://www.dpt.gov.tr/docobjects/download/2230/eylempla.pdf adresini ziyaret edebilirsiniz. Şekil 1.1: Yaş gruplarının yüzde dağılımı, Türkiye 1935-2050, DPT 2007 10

YAŞLILIK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ Yaşlılık dönemi biyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyal değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu değişimlerle birlikte bazı sorunlar bu yaş grubunda daha sık ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar yalnızca sağlık sorunları değildir. Sosyal sorunlar ve bakım gereksinimleri de diğer yaşlara göre bu yaş grubunda daha sık görülmektedir. Ancak bu sorunlar önlenebilir, geçiktirilebilir ya da daha erken dönemlerde belirlenerek bu sorunlarla daha kolay başedilebilir. Bu şekilde sağlık ve sosyal sorunlara bağlı ortaya çıkabilecek sakatlık, bağımlılık, ölüm gibi ikincil sorunlar da önlenebilir, en aza indirilebilir. Bunların sağlanması yaşlıların bebekler, çocuklar, gebe kadınlar gibi öncelikli bir risk grubu olarak ele alınması ve buna yönelik hizmet sunumunun planlanması ile olasıdır. Tabii ki yaşlıların her türlü sorunu ile biribirine benzer bir grup olmadığını dikkate alarak, risk yaklaşımı ile risk düzeyine göre hizmetler sunulmalıdır. Bunun başarılması yaşlıların birinci basamak sağlık kurumları tarafından evde ve kurumda düzenli olarak izlenmesi ile olasıdır. Bu izlemde koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmelidir. Aynı zamanda sağlık ve sosyal hizmetlerin birlikte sunulması bu yaş açısından son derece önemlidir. Yaşlılıkta Sağlık Sorunları Yaşlılık döneminde sağlık sorunları ve hastalıkların sıklığı artmaktadır. Yaşam boyu karşılaşılan risk etmenlerinin birikici etkisiyle, bu yaş grubunda bulaşıcı olmayan hastalıklar daha sık görülmektedir. Yaşlılarda ölüm nedenleri incelendiğinde ilk sırada kalp-damar hastalıklarının, ikinci sırada kanserlerin yer aldığı görülmektedir. Bunları solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölümler izlemektedir. Türkiye de yaşlılar en sık hangi nedenlerle ölmektedir? Genellikle 65 yaş üstü bireylerde birden fazla hastalık birlikte bulunmaktadır. Türkiye de iki binli yıllarda yapılan çeşitli çalışmalarda on yaşlıdan dokuzunun en az bir hastalığı olduğu belirlenmiştir. Bu hastalıklar düzenli izlem ve kontrol gerektiren, sürekli ilaç kullanılması gereken kronik, bulaşıcı olmayan hastalıklardır. Bunlar şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, astım, kemik-eklem hastalıkları, görme-işitme kayıpları, felç gibi sorunlardır. Bu hastalıklar tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaz, birden fazla etmen rol oynar. Bu etmenler genel olarak sağlıksız ve yetersiz beslenme, hareketsiz yaşam, sigara-alkol kullanımı, kirli ve sağlıksız çevrede yaşam, uygun olmayan iş ortamlarında çalışma gibi etmenlerdir. Görüldüğü gibi bu risk etmenleri ortadan kaldırılabilir; bu şekilde hastalıkların önlenmesi ya da geciktirilmesi sağlanabilir. Ülkemizde 2003 yılında yapılan Ulusal Hane Halkı Araştırması verilerine göre; yaşlıların %11.3 ü her gün sigara içmektedir; tüketilen günlük sebze-meyve sayısı 2.8 dir; %39.8 i hiç fizik aktivite yapmamaktadır; %56.6 sı hafif şişman-şişmandır. Bu risk faktörleri ile ilişkili sağlık sorunları bulunan yaşlılar sağlık hizmetini de diğer yaş gruplarına göre daha fazla kullanmaktadır. İki bin on yılı verileri ile ülkemizde, tüm bireylerde, kişi başına yıllık sağlık kurumu başvurusu yaklaşık sekizdir. Yaşlılara özel veri olmamakla birlikte bu sayıdan daha fazla başvuru olduğu düşünülmelidir. Yaşlılarda ilaç kullanımı, çoklu ilaç kullanımı da diğer yaş gruplarından fazladır; kimi çalışmalarda ortalama 3-8 ilaç kullandıkları belirlenmiştir. Bu yaş grubunda görülen başka bir sorun gereksiz hastalık tanısı konulması ya da hasta olduğu halde belirlenmemesidir. Yaşlılarda hastalıklar kimi zaman tipik bulguları olmaksızın ortaya çıkabilir, kimi yaşlı ve yakını sağlık sorunlarını yaşlılığa bağlı değişiklik olarak değerlendirebilir. Örneğin kalp krizi için tipik olan göğüs ağrısı olmadan yaşlı bir kişi kalp krizi geçirebilir. Böyle bir durumda hastalık tanısı konulmayabilir. Yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları ve özellikleri kısaca şöyle özetlenebilir: Kalp-damar hastalıkları (KDH): KDH kalp ve kan damarlarının hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Bu grup içinde pek çok hastalık yer almaktadır. Kalp krizi (enfarktüs) ve inme (felç) KDH içinde dünya genelinde en önemli, aynı zamanda önlenebilir ölüm nedenleri arasındadır ve yaşlılarda da sık görülmektedir. Kalp krizi kalbi besleyen damarların sertleşmesi, tıkanması sonucu oluşan bir hastalıktır. Benzer sorunların beyin damarlarında görülmesi sonucu inme gelişebilir. Yüksek tansiyon (hipertansiyon): Kalp-damar hastalıkları içinde yer alan yüksek tansiyon, hayati organlarda yaptığı hasar sonucu inme, kalp krizi, böbrek yetmezliği, görme bozuklukları gibi hastalıklara 11

yol açması nedeniyle önemlidir. Önlenmesi, erken tanı konularak tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Aksi taktirde yaşlının yaşam boyu bağımlı kalmasına yol açabilecek, yaşam kalitesini etkileyebilecek sorunlara neden olabilir. Şeker hastalığı (diyabet): Kan şekerinin sürekli yüksek olması ile görülen bir hastalıktır. Şeker hastalığı gözlerde, kalp ve damarlarda, böbreklerde, sinirlerde yarattığı hasarla körlüğe, kalp hastalığına, böbrek yetmezliğine, inmeye neden olabilir. Kanserler: Yaşın ilerlemesi ile birlikte hem kanserler daha sık görülmekte, hem de kansere bağlı ölümler artmaktadır. Kanser nedenli ölümler, tüm yaşlı ölümleri içinde ikinci sırada yer alırken, ülkemizde yaşlı erkeklerde en sık görülen kanser akciğer, kadınlarda da meme kanseridir. Kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH): Hava yollarındaki tıkanıklık ile kendini gösteren bir hastalıktır ve en önemli nedeni sigara kullanımıdır. Bu nedenle önlenmesinde en etkili yol sigara içmemektir. Kas iskelet sistemi hastalıkları: Yaşlılarda sık görülen hastalıklardır. Genellikle hayatı tehdit eden sorunlar değilse de hareketlerde kısıtlılığa ve bağımlılığa yol açarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek hastalık grubudur. Eklem kıkırdağının ilerleyici yıpranması sonucu ağrı, hareketlerde kısıtlılık, şekil bozukluğu görülebilir. Diğer bir sorun kemik erimesidir. Kemik erimesi yaşlılarda kırıklara yol açması açısından önemlidir ve önlenmesi olası bir sorundur. Bunama (demans): Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan önemli bir sağlık sorunudur. Alzheimer hastalığı yaşlılarda en sık görülen demans tipidir. Bunama beyni etkileyen ve düşünme, hatırlama, mantık yürütme, okuduğunu anlama, konuşma, öğrenme yeteneklerinde ilerleyici bir azalmaya yol açan bir hastalıktır. Hastalığın ileri aşamaları yaşlının bağımsız yaşamasını engelleyerek ciddi bakım sorununa yol açmaktadır. Depresyon: Depresyon yaşlılık döneminde sık görülen akıl sağlığı sorunlarından biridir. Yaşlılık dönemi bir çok kaybın yaşandığı bir dönemdir; sağlığın bozulması, görme-işitme sorunları, çocukların evden uzaklaşması, eşlerin, arkadaşların, akrabaların yitirilmesi, emeklilik ve statü kaybı, ekonomik yetersizlikler gibi. Bu sorunlar depresyon için birer risk faktörüdür. Bu kayıplarla başa çıkma yöntemleri kişiden kişiye değişmekle birlikte sosyal ilişkiler ve sosyal destek varlığı koruyucu bir rol oynamaktadır. Görme işitme bozuklukları: Pek çok yaşlıda görme ve işitme yetersizlikleri görülmektedir. Gözlük ve işitme cihazı gibi yardımcı cihaz kullanılsa bile bu yetersizlikler yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle yaşlı izleminde görme ve işitmenin düzenli olarak değerlendirilmesi çok önemlidir. Kazalar: Kazalar ani olarak gelişen, beklenmedik olaylardır ve yaşlılarda sık görülmektedir. Kazalar ölüme, özürlülüğe ve bağımlılığa yol açması nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ayrıca yaşlılarda gelişen düşme korkusu yaşlının toplumsal yaşama katılımını engellemektedir. Ev içi ve ev dışında kazalar olabildiği gibi yaşlı çalışıyorsa iş kazası da olabilir. Ülkemizde en sık ev içi kazalar görülmektedir ve düşmeler en sık karşılaşılan kaza türüdür. Düşme dışında yanma, zehirlenme, kesicidelici aletle yaralanma, elektrik çarpması, boğulma da yaşlılarda görülebilir. Yaşlılıkta Sosyal Sorunlar Yaşlılar toplumun en kırılgan gruplarından biridir. Kırılganlık yalnız sağlık sorunları ile ilişkili değildir. Yaşlılar, aynı zamanda, sosyal statü kaybı, sosyal ilişkilerde gerileme, gelir kaybı gibi deneyimler de yaşamaktadır. Üstelik, pek çok toplumda, bu sorunların yaşanacağı dönem ile ilgili bir bilgilendirme ve hazırlama yönünde adaptasyon mekanizmaları bulunmamaktadır. Yaşlılığa adaptasyonu sağlayacak olan mekanizmaların sadece yaşlıyı değil yaşlı ile birlikte yaşayan kişileri de kapsayacak şekilde planlanması önemlidir. Yaşlılık döneminde gelir, eğitim ve sağlık güvencesi yoksunluğu en temel sorunlardır. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-2008 (TNSA-2008) yılı verileri ile ülkemizde yaşlıların yarısının eğitimi yoktur; ortaokul ve üzeri düzeyinde eğitimli yaşlı oranı yalnızca %11.2 dir. Ülkemiz yaşlılarının eğitim düzeyi görüldüğü gibi oldukça düşüktür. Gelir açısından bakıldığında, aynı çalışmada üçte birinin hiç geliri 12

olmadığı belirlenmiştir. Hanehalkı refahı da bu çalışmada değerlendirilmiş ve yaşlıların yaşadığı hanelerin yaklaşık yarısının refahının düşük ya da çok düşük olduğu belirlenmiştir. Sağlık güvencesi varlığı sağlık hizmetine ulaşmada önemli bir bileşendir. Bu yönüyle araştırma verileri incelendiğinde, güvencesi olmayan yaşlı oranının %12, yeşil kartlı yaşlı oranının %14 olduğu görülmektedir. Sağlık güvencesi ve geliri olan yaşlıların pek çoğunun, aslında, bireysel olarak kendilere ait bir güvencesi ya da geliri yoktur; eşi, çocuğu gibi yakınları üzerinden bu desteğe sahiptir. Görüldüğü gibi ülkemiz özelinde yaşlılar sosyo-ekonomik açıdan oldukça kırılgandır. Bu özellik yaşlılara yönelik sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasında mutlaka göz önüne alınmalıdır. Sosyo-ekonomik dezavantajlar dışında günlük yaşamını kendi başına sürdürmede yetersizlik ve sonuçta bakım gereksinimi bu yaşta ön plana çıkabilecek sorunlardır. TNSA-2008 çalışmasında dört yaşlıdan birinin yaşamının ev/kat/bahçe gibi yaşadığı fiziksel mekanla sınırlı olduğu bulunmuştur. Bu oran yaş ve cinsiyete göre değişmektedir. Daha fazla sağlık ve sosyo-ekonomik sorunları olan kadın yaşlılarda, dar mekanla sınırlı olma, erkek yaşlılardan yüksektir. Yaş ilerledikçe de artmaktadır; 85 yaş ve üzeri çok yaşlıların yarısından fazlası yaşadığı fiziksel mekana bağımlıdır. Sosyal destek yetersizliği ve sosyal ilişkilerdeki gerileme ile yalnızlık ve izolasyon bu dönemdeki önemli sosyal sorunlardır. Sosyal destek ve sosyal ilişkiler, fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayan ve bu sorunlarla baş etmede tampon rol oynayan etmenlerdir. Bu sorunlar yaşlıların toplumda var olan kaynaklara ulaşımını da engellemektedir. Yaşlı ihmal ve istismarı gözden kaçmaması gereken bir sorundur. Yaşlıya zarar verme olarak tanımlanabilecek istismar ya da örselenme fiziksel, psikolojik, finansal ya da cinsel olabilir. Yaşlının bakımında sorumlu kişi/kişiler ya da kurumlar tarafından yaşlı örselenebilir. Fiziksel örselenmede güç kullanarak vücuda zarar verme söz konusudur. Bu zarar verme sadece vurma, dövme gibi şiddet uygulamanın dışında daha geniş bir kavramdır. Yaşlının zorla beslenmesi, isteği dışında zorla yatakta tutulması gibi pek çok eylem fiziksel örselenmedir. Sözel ya da sözel olmayan baskı uygulayarak yaşlıda sıkıntı ve huzursuzluğa yol açmak psikolojik örselenmedir. Finansal örselenme yaşlının geliri ya da parasal kaynaklarının izni olmadan kullanılmasıdır. Yine yaşlının isteği dışında her türlü örseleyici cinsel davranış yaşlı için bir istismar nedenidir. Yaşlı bireylerle çalışan her meslek grubu örselenme açısından dikkatli olmalı ve bu konuda yaşlının kapsamlı değerlendirmesini yapmalıdır. Daha sık görülebilecek yaşlı ihmali, yaşlıya karşı sorumlu olanların sorumluluklarını yerine getirmemesidir. Sonuçta yaşlının gereksinimi olan hizmet ve bakımı alması engellenmiş olur. Yaşlının kendini ihmali olabileceği gibi yaşlıya bakan kişilerin ya da kurumların ihmali de olabilir. Daha geniş olarak düşünülürse erişim engeli olmadan tüm yaşlıları kapsayan bir yaşlı sağlığı politikası bulunmayan yönetimler de yaşlı ihmalinden sorumludur. Yaşlılıkta Koruyucu Hizmetler Koruyucu sağlık hizmetleri, sağlıklı olma durumunun sürdürülmesi, hastalıklara yol açan etmenlerin ortadan kaldırılarak hastalıkların önlenmesi, hastalıkların başlangıç döneminde belirlenmesi, hastalıklar ortaya çıktığı zaman iyileştirilmesi ve olumsuz sonuçlarının önlenmesi amacıyla yürütülen hizmetleri kapsamaktadır. Yaşlılıkta sağlığı korumanın temel hedefi sağlık ve sosyal sorunlar nedeniyle yaşam kalitesindeki bozulmayı önlemektir. Sağlığı etkileyen toplumsal ve çevresel koşulları değiştirerek hastalıklara yol açabilecek faktörleri önlemek en temel korumadır. Düzenli ve yeterli bir gelire sahip olma yaşlı sağlığının korunmasında son derece önemlidir. Sağlığı koruma amacıyla yapılacak girişimler ileri yaşlara gelmeden çok önce, çocukluk yaşlarından itibaren başlamalı ve yaşam boyu sürdürülmelidir. Sağlığı koruyucu önlemler birincil, ikincil ve üçüncül koruma önlemleri olarak üç düzeyde ele alınır. Birincil koruma hastalıklar ortaya çıkmadan önce alınması gereken önlemleri içerir. İkincil koruma hastalıklara erken tanı konulması amacıyla yapılan taramaları kapsar. Hastalıklar ortaya çıktıktan sonra ise ikincil sağlık sorunlarının, sakatlıklarının engellenmesi amacıyla yapılan uygun tedavi ve kontroller üçüncül koruma önlemleridir. Bazı hastalıklara karşı aşılanma ne tür bir koruma yöntemidir? Hastalıklar ortaya çıkmadan önce alınması gereken önlemleri içeren birincil koruma, en etkili koruma yöntemidir. Yaşlılarda birincil koruma önlemleri olarak şunlar öncelikli olarak ele alınmalıdır: sağlığı 13

geliştirici olumlu davranış biçimleri; bazı hastalıklara karşı aşılama; kazaların önlenmesi; sosyal destek sağlanması. Olumlu sağlık davranışları tüm yaş gruplarında olduğu gibi yeterli ve dengeli beslenme, sigara kullanmama ve fiziksel olarak aktif olmadır. Yaşlı bireylerin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi, sağlığın sürdürülmesi ve pek çok hastalığın önlenmesi için temel olan bir gereksinimdir. Sigara, en önemli değiştirilebilir risk faktörüdür ve hiçbir yaş bırakmak için geç değildir. Bu nedenle sigara içen yaşlıların bırakma yönünde desteklenmesi gerekir. Fizik aktivite kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, kemik erimesi, şeker hastalığı gibi pek çok hastalık yanı sıra kazalar ve sakatlıkların önlenmesinde rol oynayan bir etkendir. Yaşlılar fizik aktivite yapmaları konusunda cesaretlendirilmeli ve özel bir engeli yoksa, haftanın beş günü 30 dakika süren orta düzeyde fiziksel aktivite yapmaları sağlanmalıdır. Bulaşıcı hastalıklardan korunma amacıyla grip, zatürre ve tetanoz aşıları bu yaş grubunda yapılabilecek aşılardır. Grip aşısı 65 yaş ve üzeri tüm bireylere her yıl uygulanmalıdır. Zatürre aşısı ise her 5 yılda bir uygulanabilir. Daha önce tetanoz aşısı yapılmış yaşlılarda, aşı 10 yılda bir tekrar yapılmalıdır. Kaza ve yaralanmalar yaşlılarda en önemli sakatlık ve ölüm nedenlerindendir. Kazalar planlanmamış ve aniden oluşan olaylardır, ancak kazalara yol açan etmenler genellikle belirlenebilir ve gerekli önlemler alınabilir. Bu yaş grubunda en sık karşılaşılan sorun düşmelerdir. Düşmelerin önlenmesi için, düşmeye neden olabilecek sağlık sorunları belirlenip iyileştirilmeli ve düşmeye yol açabilecek çevresel risk etmenleri ortadan kaldırılmalıdır. Yaşlının toplumsal yaşama katılımının özendirilmesi ve kolaylaştırılması, izolasyonunu engelleyecek sosyal destek sağlanması fiziksel, zihinsel ve ruhsal pek çok sağlık sorununun önlenmesinde temel bir girişimidir. İkincil koruma, henüz hastanın yakınmaları ortaya çıkmadan, hastalık belirginleşmeden önce hastalıklara erken tanı konulmasıdır. Hastalıklara erken tanı konulması düzenli ve sistematik olarak planlanan taramalarla yapılabilir. Taramada amaç hastalara kesin tanı koymak değil, hastalık olasılığı yüksek olan bireyleri belirlemektir. Bu bireylere daha sonra yapılacak ileri testlerle kesin tanı konulacaktır. Bu nedenle öncelikle hangi hastalıklar tarama programına alınmalı ve kimlerde bu program yürütülmeli buna karar verilmelidir. Bu kararı vermeden önce tarama programına alınacak olan hastalıkların ve tarama amacıyla kullanılacak testlerinin bazı özelliklerinin olduğunun bilinmesi gerekir. Bu özellikler şöyle sıralanabilir: hastalığın sıklığı, öldürücülüğü, yol açacağı ikincil sorunlar (sakatlık, bağımlılık gibi) açısından yaşlının yaşamını önemli düzeyde etkileyen bir hastalık olmalı, hastalık erken dönemde belirlendikten sonra tedavi edilebilmeli, yani, uygun bir tedavi yöntemi bulunmalı, erken tanı konularak hemen tedaviye başlanması, gecikmeye göre daha iyi, daha etkin bir sonuç vermeli, hastalığın henüz bulgu vermeyen ama erken tanı konulabilecek bir dönemi olmalı, erken tanı amacıyla kullanılabilecek bir tarama testi bulunmalı, tarama testinin hastaları belirleme ve sağlamları ayırt etme özelliği iyi olmalıdır, tarama testi yaşlılar tarafında kabul edilebilecek, basit bir test olmalı, tarama testi maliyet açısından da uygun olmalı, Bu özellikler göz önüne alındığında yaşlılarda taramalar yapılarak erken tanı konulabilecek pek çok sağlık sorunu bulunmaktadır. Bu sorunlara hipertansiyon, şeker hastalığı, tiroid bezi hastalıkları, bazı kanserler, görme ve işitme sorunları, beslenme sorunları, kansızlık, demans ve depresyon örnek verilebilir. Yaşlıların yılda en az bir kez kapsamlı sağlık taraması ile sık görülen sağlık sorunları açısından değerlendirilmesi (kan basıncı, kan şekeri ve hemoglobin ölçümü, demans ve depresyon için ölçeklerin uygulanması, görme ve işitme fonksiyonları değerlendirilmesi) bu açıdan önemli ve önceliklidir. Kanser taramaları ülkemizde belirli kanserler için yapılmaktadır; bunlar kadınlarda meme ve rahim ağzı kanseri, kadın ve erkekte bağırsak kanseri taramasıdır. Meme kanseri açısından 70 yaşa kadar olan kadınlarda her iki yılda bir mamografi yapılabilir, yani genç yaşlılar bu programda ele alınmaktadır. Rahim ağzı kanseri taramasına, daha önce yapılan test sonuçlarına göre 65 yaştan sonra gerek olmayabilir. Bağırsak kanseri taramaları da 70 yaşa kadar hem erkek hem de kadınlarda yapılmaktadır. 14

Hastalıklar ortaya çıktıktan sonra hastaların en uygun yöntem ile tedavi edilmesi, düzenli izlem ve kontrol ile hastalık seyri ve tedaviye verilen yanıtın değerlendirilmesi, oluşabilecek ikincil sorunların önlenmesi ve yaşam kalitesinin artırılması üçüncül koruma olarak değerlendirilir. Yaşlılarda en sık karşılaşılan sağlık sorunları genellikle hipertansiyon, şeker, kalp hastalığı gibi uzun süreli hastalıklarıdır. Bu nedenle bu hastalıklarda düzenli izlem, kontrol ve tedavi önerilerine uyum da son derece önemlidir. Bu şekilde, yüksek tansiyon sonucu hastanın inme geçirmesi ve ömür boyu bağımlı bir yaşam sürdürmesi önlenebilir. Bu tür sorun gelişen hastaların hem tıbbi hem de sosyal rehabilitasyonunun sağlanması ve toplumsal yaşama katılımının desteklenmesi de üçüncül korumadır. Yaşlı sağlığı açısından tüm koruma düzeyleri bir arada ele alınmalı; bir taraftan hastalıkların ortaya çıkması önlenmeli, geciktirilmeli, taramalar ile erken tanı konularak uygun tedavi başlanmalı, düzenli izlemlerle bireyin yaşam kalitesi artırılmalıdır. Bütün bu girişimler sağlık sistemi içinde birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında bir eşgüdüm ile yürütülmeli ve hizmete ulaşımda sosyal ve ekonomik engeller ortadan kaldırılarak tüm yaşlılara ulaşan bir hizmet sunulmalıdır. YAŞLI BİREYLERİN TEMEL GEREKSİNİMLERİ Dünya genelinde 20. yüzyılda dikkati çekmeye başlayan toplum yaşlanması uluslararası düzeyde ilk kez Viyana da 1982 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Dünya Yaşlanma Asamblesi nde gündeme gelmiştir. Bu toplantıda uluslararası eylem planı kabul edilmiştir. Daha sonra 1991 de Birleşmiş Milletler genel kurulu yaşlılar için ilkeleri belirlemiş ve bu ilkeleri ülkelerin ulusal programlarına adapte etmelerini önermiştir. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği yaşlı ilkeleri şunlardır: Bağımsızlık Katılım Bakım Kendini gerçekleştirme İtibar, saygınlık Birleşmiş Milletler Yaşlı İlkeleri ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için http://www.shcek.gov.tr/birlesmis-milletler-yasli-ilkeleri.aspx adresini ziyaret edebilirsiniz. Toplum yaşlanmasının giderek artan önemi ile birlikte DSÖ tarafından 1999 yılı uluslararası yaşlılar yılı olarak ilan edilmiş; üretken ve aktif yaşlılık süreci önemi üzerinde durulmuştur. Viyana da yapılan ilk toplantıdan 20 yıl sonra, 2002 yılında, Dünya Yaşlanma Asamblesi Madrid te toplanmış ve 2002 eylem planı yürürlüğe konulmuştur. Bu eylem planı içinde yer alan amaç, hedef ve taahhütler şunlardır: Yaşlıların insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tam olarak tanınması ve gerçekleştirilmesi, Yaşlıların toplumun ekonomik, politik ve sosyal yaşamlarına tam ve etkili olarak katılması amacıyla güçlendirilmesi, Yaşlıların yaşam boyu öğrenme ve toplum içinde yer alma olanaklarına erişim gibi fırsatların yaşamın ileri yıllarında da sağlanarak yaşam boyunca bireysel gelişme, kişisel tatmin ve iyi olma durumunun sürdürülmesi, Bütün ekonomik, sosyal, kültürel hakların yanında vatandaşlık ve siyasi haklara da sahip olmanın sağlanması ve yaşlılara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması, Cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması yoluyla yaşlılarda cinsiyet eşitliğinin sağlanması, Sosyal kalkınma için ailenin önemi, kuşaklar arası bağlılık, dayanışma ve karşılıklı ilişkilerin öneminin kavranması, 15

Yaşlılar için, koruyucu ve rehabilite edici hizmetler dahil olmak üzere, sağlık hizmetleri, destek ve sosyal koruma sağlanması, Uluslararası Eylem Planı nın uygulamaya dönüştürülmesi için yaşlılar ile hükümet, sivil toplum ve özel sektörün bütün düzeyleri arasında işbirliğinin kolaylaştırılması, Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde, birçok diğer konunun yanı sıra yaşlanmanın bireysel, sosyal ve sağlık yönleri üzerinde odaklanmak amacıyla bilimsel araştırmalar yapılarak bu konuda bilgi ve becerilerin artması ve teknolojiden yararlanılması, Yaşlanmakta olan bireylerin durumlarının ve farklı koşullarının tanınması ve onları etkileyen konularda seslerini duyurmalarının sağlanması için yolların araştırılması gerektiğinin kabul edilmesi. Yaşlanma 2002 Uluslararası Eylem Planı ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için http://www.gebam.hacettepe.edu.tr/eylem.pdf adresini ziyaret edebilirsiniz. Görüldüğü gibi, eylem planında yaşlıların toplumdaki bütün haklara sahip bir birey olduğu vurgulanmaktadır. Yaşlılar her türlü ayrımcılıktan uzak ve güvenli bir ortamda yaşlanmalı ve yaşamını sürdürmelidir. Yaşlıların saygınlığı korunarak toplumsal yaşamın her alanında yer almaları sağlanmalıdır. Bu uluslararası eylem planı göz önüne alınarak Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Türkiye de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı nı hazırlamıştır. Bu planda Türkiye de yaşlanma ve yaşlıların mevcut durumu çerçevesinde gerçekleştirilmesi gereken eylemler belirlenmiştir. Bu eylemler üç başlık altında toplanmıştır; yaşlılar ve kalkınma, yaşlılıkta sağlık ve refahın artırılması ve olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanması dır. Yaşlılar ve kalkınma başlığı altında yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik katılımlarının ve karar verme süreçlerinin tüm aşamalarına katılımlarının sağlanması öncelenmiştir. Ayrıca yaşlılarda dışlanmanın önlenmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması, sosyal güvenlik ve gelir açısından yetersizliklerin olmaması gibi sağlığın sosyo-ekonomik bileşenleri ele alınmıştır. Yaşlılıkta sağlık ve refahın artırılması başlığında hastalıkların önlenmesi, sağlık ve sosyal hizmetlere erişimin sağlanması, yaşlıya yönelik hizmet sunumunda rol alan resmi ve resmi olmayan çalışanlara eğitim olanaklarının artırılması ele alınmıştır. Yaşlının kendi ortamında yaşlanması temelinde olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanması hedefleri de son başlıkta sunulmuştur. Türkiye de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için http://www.dpt.gov.tr/docobjects/download/2230/eylempla.pdf adresini ziyaret edebilirsiniz. Birleşmiş Milletler yaşlı ilkeleri, DSÖ uluslararası yaşlı yılı gerekçeleri, uluslararası eylem planı ve ulusal eylem planı hedefleri incelendiğinde yaşlıların temel gereksinimlerinin şu başlıklarda toplandığı söylenebilir: Ekonomik yeterlilik Sosyal güvence varlığı Toplum tarafında kabul görme, saygınlık Toplumsal yaşama katılım Toplumdaki karar verme mekanizmalarına katılım Toplum içinde kendi ortamında yaşam Bağımsız yaşamın sürdürülmesi Güvenli barınma koşulları Sosyal destek sağlanması 16