DOLAŞIM VE VÜCUDUN SAVUNULMASI AÇIK DOLAŞIM:



Benzer belgeler
Sistemin Diğer Özellikleri Atar ve toplar damarlar birbirleriyle bağlantılı olduğu için devamlıdır. Bu bağlantıyı kılcal damarlar sağlar. Kan devamlı

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

Şekil : Açık Dolaşım Şeması

HAYVANLARDA DOLAŞIM SİSTEMLERİ. YRD. DOÇ. DR ASLI SADE MEMİŞOĞLU

1- Kulakçıklar Gevşer, Karıncıklar Kasılır :

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Gaz Alışverişi, İnsanda Solunum Sistemi

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 13 a

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

İnsanda Dolaşım Sistemi ve Vücudun Savunulması

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

SİNİR SİSTEMLERİ. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Beyin. Anatomik Olarak PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ His Motor

DOLAŞIM VE VÜCUT SAVUNMASI

Bağışıklık sistemi nasıl çalışır?

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

DESTEK ve HAREKET SİSTEMİ. Kemiklerin Görevleri: - Destek ve hareket sistemimiz: iskelet sistemi, eklemler ve kas sisteminden meydana gelir.

YGS ANAHTAR SORULAR #3

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

ADIM ADIM YGS-LYS 52. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-12 HAYVANLAR ALEMİ 3- OMURGALI HAYVANLAR SORU ÇÖZÜMÜ

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

SINIFLAR/1.DÖNEM YAZILIYA HAZIRLIK ÇALIŞMASI-2

HAYVANSAL DOKULAR Doku Histogenez


ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

Akciğerin yapısı ve görevleri

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kardivasküler Sistem

FEN BİLİMLERİ TESTİ 6. SINIF

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

Dolaşım Sistemi Dicle Aras

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

Mekanik zedelenmelerde nazik olan solunum yüzeylerinin korunması

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

Bio 103 Gen. Biyo. Lab. 1

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Böceklerde Kanının Yapısı

Spor fizyolojisi. Dr. M. Emin KAFKAS İnönü Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Antrenörlük Eğitimi Bölümü Malatya/2015

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

VÜCUDUMUZDA SISTEMLER. Destek ve Hareket

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

11. SINIF KONU ANLATIMI 40 HUXLEY KAYAN İPLİKLER MODELİ KAS KASILMASI VE GEVŞEMESİ

HAYVANLARDA SOLUNUM SİSTEMLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU kisi.deu.edu.tr/asli.memisoglu

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

GENEL ÖZELLİKLER. Vücudun kendini çeşitli hastalık meydana getirici etkenlere karşı savunması immün sistem (Bağışıklık) tarafından gerçekleştirilir.

ADI SOYADI : OKUL NO : SINIFI : 4/ NOTU : FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI

DOLAŞIM SİSTEMLERİ (27)

İNSANDA DOLAŞIM SİSTEMİ

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

Dolaşım Sistemi Fizyolojisi - 2. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

CANLI ALEMLERİ HAYVANLAR ALEMİ

6.Sınıf. Canlılık Hücreyle Başlar Konu Testi FEN BİLİMLERİ. Test-01 I II III. Yukarıdaki şekilde bir hayvan hücresi genel kısımlarıyla modellenmiştir.

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

Solunum Sistemi Fizyolojisi

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

DOLAŞIM VE SAVUNMA SİSTEMİ

İNSANDA SİNDİRİM İnsanda sindirim sistemi; ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, pankreas, karaciğer, kalın bağırsak ve anüs olmak üzere 9

KAN VE KAN HÜCRELERİ İNSAN VÜCUDU KONUSUNDA BİLİNMESİ GEREKENLER 33

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #22

3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması :

11. SINIF KONU ANLATIMI 39 İNSANDA DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ 3 KAS SİSTEMİ

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

A. Aşağıdaki destek ve hareket sistemi ile ilgili verilen kavram ağını uygun şekilde doldururunuz.

İnsanda Destek ve Hareket Sistemi

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

Kaslar, canlı organizmada hareket sistemini meydana getiren yapılardandır. Kasların en önemli özellikleri uzayıp kısalma yeteneğine sahip olmalarıdır.

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

İskelet ve kemik çeşitleri nelerdir?

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

BELKİDE BİYOLOJİNİN EN TEMEL KONUSU EN ZEVKLİ KONUSUNA BAŞLAYALIM ARKADAŞLAR!!!

Büyük moleküllü besin maddelerinin, sindirim sistemi organlarında parçalanarak, kana geçebilecek hale gelmesine sindirim denir.

Suda çözünebilen nişasta molekülleri pityalin (amilaz) enzimiyle küçük moleküllere parçalanır.

1.ÜNİTE: VÜCUDUMUZ BİLMECESİNİ ÇÖZELİM. Fen ve Teknoloji-4.sınıf

Hücre zarının yapısındaki yağlardan eriyerek hücre zarından geçerler.fazlalıkları karaciğerde depo edilir.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

HAYVANLARDA DOLAŞIM SİSTEMİ

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

Özofagus Mide Histolojisi

Dolaşım Sistemi. Dolaşım sistemi, kan, kan plazması, şekilli elemanları. Dicle Aras

LENF DOLAŞIMI LENF SİSTEMİ

DOLAŞIM SİSTEMİ ve VÜCUDUN SAVUNULMASI ÜN TE 14

HAYVANSAL ÜRETİM FİZYOLOJİSİ

ADIM ADIM YGS-LYS 54. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-14 HAYVANLAR ALEMİ 5- OMURGALI HAYVANLAR-3 SORU ÇÖZÜMÜ

BOŞALTIM SİSTEMİ ORGANLARI

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Kazanım Merkezli Çalışma Kağıdı 1. Ünite Vücudumuzda Sistemler Sindirim Sistemi

Kan ve kan bozuklukları ile ilgili araştırmaların yapıldığı ve tedavinin geliştirildiği bilim dalına hematoloji (kan bilim) denilir.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #23

ADIM ADIM YGS-LYS 29. ADIM HÜCRE 6- HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 3

Fen ve Teknoloji 7. BOŞALTIM SİSTEMİ. Hazırlayan: NİHAT BAHÇE HAYAL BİLİMDEN DAHA ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ BİLİM SINIRLIDIR.

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19

YGS ANAHTAR SORULAR #4

FEN VE TEKNOLOJİ KAZIM ÖZALP ORTAOKULU 6.SINIF 5.ÜNİTE VÜCUDUMUZDA SİSTEMLER

Transkript:

DOLAŞIM VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Çok hücreli organizmalarda besin ve oksijenin hücrelere iletilmesi ile boşaltım maddelerinin vücut dışına atılması taşıma ve dolaşım sistemleriyle yapılır. Yüksek yapılı organizmalarda bağışıklık sistemi, hormonlar ve metabolizma ile oluşan ısının vücuda dengeli bir şekilde dağıtılmasında da görevlidir. BİR HÜCRELİLERDE TAŞIMA: Gerekli olan oksijen vb. besin maddeleri dış ortamdan difüzyonla alır. Metabolizma ürünü olan CO 2,NH 3 vb. de boşaltım maddeleri yine, difüzyonla dış ortama verilir. OMURGASIZLARDA DOLAŞIM: Sünger ve Sölenterlerin vücut hücreleri doğrudan dış ortamla temastadır. Bu sayede solunum ve boşaltım difüzyon yoluyla gerçekleşir. Dolaşım sistemleri yoktur. Yassı solucanlarda gaz alış verişi difüzyonla olur. Bağırsak tüm vücuda yayılarak besin taşıma görevini gerçekleştirir. Halkalı solucanlardan itibaren hayvanların vücutları büyük olduğundan madde taşınmasında difüzyon yetersiz kalır. Bu canlılarda kalp, kan damarları ve taşıma sıvısından oluşan dolaşım sistemleri bulunur. Hayvanlarda dolaşım sistemleri; açık dolaşım ve kapalı dolaşım olmak üzere iki tiptir. AÇIK DOLAŞIM: Çekirge gibi böceklerin sırt tarafında kalp görevi yapan 7-10 bölmeli damar vardır. Bu canlılarda toplardamar ve kılcal damar bulunmaz. Bu damarın yanları ve ön kısmı açıktır(ostium). Vücut kasların kasılmasıyla kan damar içinde öne doğru itilir. Bu sırada bölmelerin yanı kapalıdır. Kan vücut boşluğuna dökülür. Kaslar gevşeyince yanlardaki bölmeler açılır. Buradan kan damarlara geri döner. KAPALI DOLAŞIM Halkalı solucanlarda sindirim borusunun üst tarafında yer alan sırt damarı, alt tarafında yer Açık Dolaşım Kafadan bacaklılar ve halkalı solucan dışındaki omurgasızlarda görülür. Damar sistemi gelişmemiş hayvanlar-da kanın kalp ile sinüs denilen vücut boşlukları arasında dolaşmasıdır. Basit bir kalp ve damarlar bulunur. Kılcal damar bulunmaz. Enerji ve oksijen ihtiyacı az olan canlılarda görülür. Kan damarları devamlı değildir. Bu nedenle kanın akış hızı yavaştır. Eklembacaklılardan böcek ve örümceklerde kan akışı yeterli olmadığından ve taşıma pigmentleri bulunmadığından oksijen hücrelere kadar trake denilen solunum organlarıyla taşınır. Kapalı Dolaşım Kafadan bacaklılar, halkalı solucan ve tüm omurgalılarda görülür. Kanın kalp ve damarlar arasında dolaşmasıdır. Gelişmiş kalp, atardamar ve toplardamarlar arasında bulunur. Atar ve toplardamarlar arasında kılcal damarlar bulunur. Enerji ve oksijen ihtiyacı fazla olan canlılarda görülür. Kan her zaman damarlar içinde bulunup belirli bir akış yönü vardır. Kanın akış hızı fazladır. Kanda alyuvarlar içinde hemoglobin olduğundan daha çok oksijen taşınır ve kanın rengi kırmızıdır. alan karın damarı olmak üzere iki ana damardan oluşan basit bir kapalı dolaşım sistemi vardır. Bu damarlar kalp görevi yapan 5 çift halka damarlarla bağlıdır. Kanın hareketi sırtta arkadan öne doğru, karında ise önden arkaya doğrudur. Kanın temizlenmesi deri altındaki kılcal damarlar yardımıyla sağlanır. BALIKLARDA DOLAŞIM: Bir kulakçık ve bir karıncık olmak üzere iki odalı kalpleri bulunur. Daima kirli kan bulunur. Kalpte kanın akışı tek yönlüdür. Solungaçlarda temizlenen kan vücuda gider.

KURBAĞALARDA DOLAŞIM: İki kulakçık ve bir karıncıktan oluşan kalpleri vardır. Sağ kulakçıktan kirli kan, sol kulakçıktan temiz kan gelir. Karıncıkta karışık kan bulunur ve vücutta karışık kan dolaşır. Vücut sıcaklığı, çevre sıcaklığına göre değişen canlılara soğukkanlı canlılar denir. Çünkü hücrelere yeterli oksijen taşınamadığı için vücut sıcaklıklarını sabit tutacak ısı üretilemez. Bu hayvanlar kış uykusuna yatar. SÜRÜNGENLERDE DOLAŞIM: Kalpleri iki kulakçık ve bir karıncık olmak üzere üç odalıdır. Karıncık yarım perde ile ayrılmıştır. Ayrılma tam olmadığından temiz kan ile kirli karışır. Bu nedenle vücutlarında karışık kan dolaşır ve soğukkanlı hayvanlardır. Timsahlarda karıncık tam perdeli olduğundan kirli ve temiz kan karışmaz. Fakat kalpten çıkan iki atardamar arasında bulunan panizza kanalı sayesinde kan birbirine karışır. Temiz ve kirli kanın karışması sadece timsah su altına daldığında gerçekleşir. KUŞ VE MEMELİLERDE DOLAŞIM: Karıncıkları tam perde ile ayrılmıştır. Kalp iki kulakçık ve iki karıncıktan oluşmuştur. Kirli kan sağ tarafta, temiz kan sol tarafta bulunur. Temiz ve kirli kan birbirine karışmadığından vücutta temiz kan dolaşır. Vücuda giden temiz kan yeterli oksijen taşıdığından vücut sıcaklığı çevre sıcaklığından etkilenmez. Bu canlılara sıcakkanlı canlılar denir. İNSANDA DOLAŞIM SİSTEMİ İnsanda dolaşım sistemini oluşturan organlar; kalp, atardamarlar, toplardamarlar ve kılcal damarlardır. 1. KALP: Kalp göğüs boşluğunda sol akciğer üzerine hafif yaslanmış koni şeklinde organımızdır. İnsan kalbi dört odalıdır. Kalbin sağ bölümünde, sağ kulakçık ve sağ karıncık bulunur. Sağ kulakçığa üst ana toplardamar ile alt ana toplardamar bağlanır. Sağ karıncıktan ise akciğer atardamarı çıkar. Sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında triküspit kapakçığı bulunur. Kalbin sol bölümünde, sol kulakçık ve sol karıncık bulunur. Sol kulakçığa akciğerden gelen dört akciğer toplardamarı açılır. Sol karıncıktan aort atardamarı çıkar. Sol kulakçık ile sol karıncık arasında biküspit (mitral)kapakçığı bulunur. Akciğer atardamarı ile aort başlangıcında yarımay şeklinde üçlü kapakçıklar (sigma) bulunur.(yarımay)

kulakçıkla karıncık arasında bulunan atrioventriküler düğüme (A.V )iletilir. A.V düğümünden çıkan his demetleri tüm karıncığa yayılır. Uyarılar his demetlerinden karıncıklara iletilerek karıncıkların kasılması sağlanır. Kulakçık ve karıncıkların kasılıp gevşemesi birbirine zıttır. Biri kasılırken diğeri gevşeme durumuna geçer. Kalbin her odacığı kasılma sırasında içindeki kanı pompalar, gevşeme anında ise kanla dolar. Dakikada 70 kez atar. Bebeklerde ise dakikada 120 kez kasılıp gevşer. Kalp hareketlerinin atardamar çeperlerinde sayılmasına nabız denir. Kalp dıştan içe doğru perikard, miyokard ve endokard doku katmanlarından oluşmuştur. Perikard: Kalbin dışını saran fibröz bağ dokusundan oluşan iki yapraklı torbamsı bir yapıda iki katlı zarlı tabakadır. İçindeki kaygan sıvıyla kalbin hareketini ve çalışmasını kolaylaştırır. Miyokard: Çizgili kas gibi miyofibrillere sahiptir ve hızlı kasılır; düz kas gibi işlev yapar ve otonom sinirlerle denetlenir. Aort miyokart tabakasında kılcallara ayrılır. Kalbi besleyen bu damarlara koroner damarlar denir. Miyokart besin ve oksijenin geçemeyeceği kadar kalın ve sık dokuludur. Endokard: Kalbin iç yüzünü örten tek sıralı epitelden oluşur. KALBİN ÇALIŞMA MEKANİZMASI: Kalbin çalışması, kalp kasının kasılması (sistol), gevşemesi (diastol) ve dinlenmesi şeklinde olur. Buna kalp devri denir. Kulakçık ve karıncıkların kasılıp gevşemesi kanın pompalanmasını sağlar. Kalp ya hep ya hiç yasasına göre çalışır. Bir kalbin her atışı 0,85 saniye sürer. Önce kulakçıklar 0,15 saniye kasılır. Sonra karıncıklar 0,30 saniye kasılır. Geri kalan 0,40 saniyede kalp dinlenir. Çalışması otonom sinirlerle kontrol edilir. Sağ kulakçık duvarında bulunan sinoatrial düğüm (S.A), otonom sistem tarafından uyarılmasıyla kalbin atışı başlar ve kulakçıklar kasılır. Uyarılar Kalp karıncıklarının kasılmasıyla oluşan basınç kanın damarlarda akmasını sağlar. Kan bu basınçla atardamarlara pompalanır. Kanla dolan atardamar genişler ve kaslı tabakanın etkisiyle hemen daralır, kanın damar içinde ilerlemesi sağlanır. Kanın atardamar çeperine yaptığı basınca tansiyon denir. Kalp karıncığının kasılması sırasında atardamara yaptığı basınca büyük tansiyon denir. (120 mm-hg) Kalbin dinlenmesi sırasında kanın atardamarlara yaptığı basınca küçük tansiyon denir. (80mm-Hg)

Kalbin çalışmasını hızlandıran etkenler Omurilik soğanından çıkan otonom sisteme ait sempatik sinirlerin uyarılması Adrenalin ve tiroksin hormonlarının artması Kanda CO2 miktarının artması Vücut ısısının artması Kafein, çay gibi kimyasal maddelerin kullanılması Sempatik sinir sistemi Kalbin çalışmasını yavaşlatan etkenler Parasempatik sisteme ait vagus sinirlerinin uyarılması Asetilkolin ve noradrenalin hormonlarının artması KAN DAMARLARI: Vücudunuzun her tarafı farklı çap ve farklı çeper kalınlığına sahip damarlarla kaplıdır. Bu damarların toplam uzunluğu yaklaşık 100 bin km kadardır. Vücutta madde taşınmasını sağlayan damar çeşitleri atardamar, toplardamar ve kılcal damarlar olarak üçe ayrılır. Atardamar Kanı kalpten kılcal damarlara ve organlara taşır. Karıncıklardan çıkan damarlardır. Akciğer atardamarı hariç hepsinde temiz kan bulunur. Dıştan içe doğru lifli bağ doku, düz kas dokusu ve epitel doku bulunur. Kas tabakası içinde elastiki lifler yer alır. Bu elastiki lifler kan basıncına karşı damarların dayanıklılığını arttırır. Ayrıca damarlara kazandırdığı esneklikle kanın damar içinde ilerlemesini sağlar. Kanın dolaşması karıncıkların kasılmasıyla olur. Duvardaki kaslar sinir uçlarıyla kontrol edilir. Kapakçıkları yoktur. Kan basıncı ve akış hızı en fazla olan damardır. Vücutta toplam yüzeyi en az olan damardır. Vücudun dış yüzeyine yakınlık sırası en az olan damarlardır. Toplardamar Vücuttan toplanan kanı kalbin kulakçığına getiren damardır. Kulakçıklara giren damardır. Akciğer toplardamarı hariç hepsinde kirli kan dolaşır. Dıştan içe lifli bağ doku, düz kas doku ve epitel doku olmak üzere üç tabakadan oluşur. Atardamardan farklı olarak, dış tabakada bağ dokusu lifleri az, kas tabakasında elastiki lifler yoktur. Kan iskelet kaslarının basıncı ve solunumda göğüs boşluğundaki basıncın değişmesi ile hareket eder. Sinir uçları yoktur. Toplardamarlarda kan yerçekimine karşı yönde dolaştığından içlerinde kanın geri dönmesini engelleyen kapakçıklar bulunur. Kan basıncı en az olan damardır. Kanın akış hızı azdır. Vücutta toplam yüzey alanı az olan damardır. Vücudun dış yüzeyine yakınlık sırası az olan damarlardır. Kanın toplardamarlarda akmasına yardımcı olan faktörler: Kanın damarlardaki akışını sağlayan esas etken, karıncıkların kasılması sırasında doğan kan basıncıdır. Bu etki ile arkadan gelen kanın öndekileri itmesi sağlanır. Damarların içinde kapakçıkların yardımı ile kanın tek yönde akmasını sağlanır. İskelet kaslarının kasılıp gevşemesi ile buraya yakın olan damarlarda kanın akması sağlanır. Kulakçıkların gevşemesi ile emme basıncı doğar. Soluk alma sırasında, göğüs boşluğu hacminin artması ile emme basıncı azalır. Yakın damarlar genişler ve kanla dolar. Yerçekimi kuvveti ile kanın baş ve boyun bölgesinden kalbe akışı sağlanır.

Kılcal damarlar: Atar ve toplardamarlar arasında yer alan damarlardır. Dokular içine yayılarak geniş yüzey oluştururlar. Kan ile dokular arasındaki madde alış verişini sağlarlar. Yalnız tek sıralı yassı epitel hücrelerinden oluşmuş damarlardır. Kan basıncı azdır. Kanın akış hızı en az ve sabit olan damarlardır. Vücutta toplam yüzey alanı en fazla olan damardır. Vücudun dış yüzeyine yakınlık sırası en fazla olan damarlardır. KAN DOLAŞIMI: Küçük Dolaşım: Sağ karıncıktaki kirli kan, karıncıkların kasılmasıyla akciğer atardamarına pompalanır. Akciğer atardamarı kalpten çıktıktan sonra, iki kola ayrılarak sağ ve sol akciğerlere girer. Alveollerin çeperlerinde kılcal damarlara ayrılır. Alveol kılcallarından geçerken difüzyonla CO2 i verip O2 alarak kirli kan temizlenir. Akciğerlerde temizlenen kan, her akciğerden çıkan ikişer taneden 4 toplardamarla kalbin sol kulakçığına döner. Bu dolaşıma küçük dolaşım denir. Büyük Dolaşım: Sol karıncıktaki temiz kan atardamarlarla vücuda götürülür. Vücutta kirlenen kan, toplanarak sağ kulakçığa getirilir. Bu dolaşıma büyük dolaşım denir.

Kanın Görevleri: 1. Taşıma görevi: Besin, hormon, artık madde,o2,co2 taşır. 2. Düzenleme görevi: Vücut ısısı. ph, ozmotik basıç ve yoğunluğu düzenler. 3. Savunma görevi: Lökositler ve antikorlar ile bağışıklık sistemini oluşturur. 4. Koruma görevi: Kan pıhtılaşmasını sağlar, heparin bulunur. Kan Doku: Hücre ara maddesi sıvı olan bir dokudur. Kan hücreleri ile plazma denilen ara maddesinden oluşur. Kanın %55 i kan plazması, %45 i kan hücrelerinden oluşur. Vücut ağırlığının 1/13 ü kadarı kandır. Plazma: %90 92 si sudur.%7 8 i protein geri kalanı inorganik maddelerdir. Proteinler; albümin, globulin, fibrinojen, heparindir. Kanın pıhtılaşmasından sonra, hücrelerinden ayrılmış, açık renkli (sarı) kısma serum denir. İçinde amino asit, karbonhidrat, lipit, vitamin, antikor hormon, enzimler, tuzlar,üre, ürik asit, oksijen, karbondioksit ve azot bulunur. 1. Alyuvarlar: Karaciğer, dalak, kırmızı kemik iliğinde üretilir. İlk oluştuklarında çekirdekli, olgunlaşıp kana geçince çekirdek kaybolur.o2 ve CO2 taşır. Kendini yenileyemez. Ömrü 120 gündür. Hemoglobin bulunur ve kanın kırmızı rengini verir. Taşıma hemoglobin aracılığıyla gerçekleşir. Karaciğer ve dalakta parçalanır. 2. Akyuvarlar: Vücut savunmasında görevlidirler. Kemik iliğinde yapılır ve depo edilir. Aktif hareket eder. Çekirdekli ve renksizdir. I.Granüllü: Sitoplazmaları granüllü ve çekirdekleri boğumludur. A-Bazofil: heparin salgılar, histamin taşır. Yaralanmalarda yaranın kızarıp şişmesi, ağrı ve acının oluşmasına neden olur. B-Eozinofil: Çekirdekleri iki parçalıdır. Parazit ve alerji ile savaşır. C-Nötrofil: Yabancı madde ve mikropları fagosite ederek yok eder. II. Granülsüz: Granülsüz, homojen, yuvarlak ve tek çekirdeklidirler. A-Lenfositler: Lenf düğümlerinde oluşurlar. Antikor üretir. B-Monositler: Oval veya fasulye şeklinde çekirdekleri vardır. Hareketlidir. Ömürleri tükenmiş hücre ve dokuları parçalar. 3. Kan pulcukları: Kemik iliğindeki dev hücrelerin parçalanması ile oluşur. Renksiz ve çekirdeksizdir. Ömürleri birkaç gündür.(8) Kanın pıhtılaşmasında görev alır. Karaciğer ve dalakta Makrofajlar parçalar. Kan Gurupları: Kan grupları alyuvarlarda bulunan proteinlere göre belirlenir. Kan nakillerinde kan veren kişinin alyuvarlarındaki antijenine, alacak kişinin plazmasındaki antikoruna bakılır. Aynı tip antijenle aynı tip antikor bir araya gelirse alyuvarlardaki proteinler çökelir. Bu olaya pıhtılaşma ( aglütinasyon ) denir.

KANIN PIHTILAŞMASI: Pıhtılaşma, kanda erimiş fibrinojenin aktifleşerek, hava ile temasta katılaşıp; fibrin adı verilen ve suda eriyen lifli bir proteine dönüşmesidir. Damar dışına çıkan kan pıhtılaşır. KAN İLE VÜCUT HÜCRELERİ ARASINDAKİ MADDE ALIŞ VERİŞİ: Kanın kılcal damarlardaki akış hızı ile kan ve dokular arasındaki ilişkiyi Starling hipotezi açıklar. Kılcal damarların bir atardamar ucu, birde toplardamar ucu vardır. Kılcal damarların duvarı tek katlı epitel hücrelerinden yapılmıştır; iyonların ve sıvıların içeri dışarı hareketi için elverişlidir. Kılcalların atardamar ucunda kan basıncı, ozmotik basınçtan daha büyük olduğundan, su ve çözünmüş maddeler kılcal damarlardan doku sıvısına difüzyonla geçer. Kılcalların toplardamar ucunda ise, ozmotik basınç, kan basıncından büyüktür; su ve çözünmüş maddeler doku

sıvısından kılcal damarlara geçer. Böylece su, birçok çözünmüş kimyasal maddelerle birlikte hücrelerle temasa getirilir ve tekrar kan sistemine döner. Lenf iki yolla dolaşıma katılır: 1. Vücudun alt bölümünden toplanan lenf ile ince bağırsaktan emilen gliserol ve yağ asitlerinin taşındığı yol: Bacaklar ile ince bağırsaktan ve vücudun sol tarafından toplanan lenf, karın bölgesindeki peke sarnıcına, buradan da göğüs kanalı ile sol köprücük altı toplardamarına gelerek kana karışır. 2. Baş ile gövdenin sağ tarafı ve sağ koldaki lenfin taşındığı yol: Baş ve gövdenin sağ tarafı ile sol koldan gelen lenf damarları getirdikleri lenfi, boyun bölgesindeki büyük lenf damarına boşaltır. Buradan da sağ köprücük altı toplardamarına gelerek kana dökülür. LENF DOLAŞIMI: Lenf sistemi, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşur. Kılcal damarlardan vücut hücreleri arasına sızan doku sıvısının tamamı, hemen tekrar kılcal damarlarına alınamaz kan damarlarına geçemeyen bir kısım doku sıvısı, küçük protein molekülleri ve akyuvarlar lenf sıvısını oluşturur ve ikinci bir taşıma sistemi olan lenf sistemi ile tekrar kana döner. Alyuvar bulunmadığı için lenf sıvısı renksizdir. Kan damarlarına göre daha ince duvarlı olan lenf damarları, dokular arasındaki alanlara yayılmış olan kapalı uçlu lenf kılcalları ile başlar. Lenf damarlarında kanın geriye akışını önleyen kapaklar bulunur. Lenfin hareketi, iskelet kaslarının basıncı ve solunum hareketleri ile sağlanır. Kanın hareketine göre oldukça yavaştır. Lenf damarlarının birbirleriyle birleştikleri şişkinliklere lenf düğümü denir. Bu kısımlarda lenfosit denilen akyuvarlar meydana gelir. Lenf sisteminin görevleri şunlardır: 1.Doku sıvısının fazlasını kan dolaşımına getirmek. 2.Lenfositler meydana getirmek. 3.Vücuda giren mikropları ve yabancı maddeleri yok etmek. 4.Sindirilmiş yağların ve yağda çözünen vitaminlerin dolaşıma katılmasını sağlamak Ödem: Doku boşluklarında sıvı birikimi ile olur. Ödemin nedenleri şunlardır: 1.Lenf akım yolunun tıkanması 2.Kılcallarda kan basıncın artması ve kılcal dar geçirgenliğinin artması 3.Kılcallarda kan proteinleri miktarının azalması ve ozmotik basıncın düşmesi 4.Dokularda su ve tuz tutulması 5. Ozmotik basıncın artması İNSANDA SAVUNMA VE BAĞIŞIKLIK İnsan içinde yaşadığı ortamda hastalık yapıcı organizmalarla her an karşı karşıyadır. Bu, mikroorganizmalar, eğer koruyucu yapıları aşıp vücuda girerse bir dirençle karşılaşır. Bu dirence bağışıklık sistemi denir. Herhangi bir hastalık yapıcı mikroorganizmanın vücuda girip yerleşmesi burada çoğalması enfeksiyona (bulaşma) neden olur. Enfeksiyona karşı savunma yöntemleri: Deri ve sindirim borusunun epitel tabakası mikroorganizmaların vücuda girmesini engeller. Ayrıca ter, tükürük ve yağ salgıları mikroplara karşı koruyucu etki yapar. Ağız yoluyla giren mikroplar, mide asitleri ile parçalanır. Gözyaşı içindeki lizozim denilen antiseptik madde mikropları öldürür. Solunum yoluyla alınan mikroorganizmalar, soluk borusundaki mukus ve sillerin hareketiyle tutulur ve öksürükle atılır.

Mukoza tabakalarında gezici ve sabit makrofaj hücreleri ile lökositler bulunur. Üriner sistemde mikroplar, idrar kanalından yukarı doğru ilerleyerek sisteme yerleşmek isterler. İdrarın asit özelliği, idrar kesesi epitelinin özel yapısı, mikropların yerleşmesini engeller. Kadınların genital organlarında aynı etki söz konusudur. Bağışıklık sisteminin elemanları, lökositler, makrofajlar, lökositlerin sentezlediği antikorlardır. Dalak, kemik iliği, timus, karaciğer, lenf düğümü, bağırsaklardaki peyer plakları bağışıklık sisteminin elemanlarını oluşturan organlardır. Bağışıklık sisteminin antikor üretmesine neden olan maddelere antijen denir. Antijenlerin çoğu protein yapıdaki moleküllerdir. Bu özgül moleküller mikropların yapısında bulunur. Antijenler ancak üretimine neden olan antikorlarla birleşebilir. Antikor oluşturan hücreler her şeyden önce antijeni tanımalıdır. Bir antijenin tanınmasında ve daha sonra bağışıklık tepkimelerinin gösterilmesinde anahtar hücreler, T lenfositleri ve B lenfositleridir. T lenfositler antikor salgılamaz; fakat yabancı hücre veya hastalık etkenlerine karşı reaksiyon oluşturarak onları yok eder. B lenfositleri ise antijenler ile karşılaştığında plazma hücrelerine dönüşerek antikor üretir. Her iki lenfosit gurubu da belleğe sahip olduğundan daha önce karşılaştıkları antijenleri tanıyarak tepki gösterir. Antijen vücuda girdiğinde kanda antikor Antikor yoğunluğu oluşumuna kadar 4-5 günlük durgun bir evre geçer. Bu süreden sonra yavaş yavaş İkincil tepki düşük bir seviyeye kadar antikor üretilir ve daha sonra antikor seviyesi düşer. Buna birincil tepki denir. Buna karşın vücuda ikinci defa aynı antikor girerse bu defa hızlı ve bol miktarda antikor üreti lir. Buna da ikincil tepki denir. Birincil tepki 0 1 2 4 6 8 Humoral (sıvısal) bağışıklık: B lenfositleri ve antikorlarla oluşturulan bağışıklığa zaman denir. Humoral bağışıklık denmesinin nedeni bu antikorların kan plazması ve lenf içerisinde bulunmasıdır. B lenfositleri doğrudan antijenler tarafından uyarılıp bir kısmı hafıza hücrelerine dönüşürken bir kısmı da plazma hücrelerine dönüşerek antikor üretir. Üretildikten sonra kan ve lenfe verilen antikorlar yara veya enfeksiyon bölgesine giderek antijenleri etkisiz hâle getirir. Humoral bağışıklık, tifo, difteri gibi bakterilerin sebep olduğu hastalıklara karşı en etkili bağışıklık yöntemidir. B-lenfositlerinin humoral bağışıklık oluşumunda ürettikleri antikorlar immünoglobulinler (Ig) olarak adlandırılır. İmmunoglobulinler protein yapısındadır. Bağışıklık sisteminde beş tip Ig üretilir. Bunlar farklı görevleri üslenir. IgM antijen ile ilk karşılaşmada (enfeksiyon, aşı, vb.) ilk ve en erken sentezlenen Ig'dir. Çok sayıda antijeni bağlayıp çöktürme özelliğine sahip bir yapısı vardır. IgG kan ve lenf sıvısındaki bakteri, virüs ve toksinlere karşı koruma sağlar. Kanda en fazla bulunan ve plasenta yoluyla anneden fetüse geçebilen tek immünoglobulin türü lgg'dir. Yeni doğan bir bebeğin kanında anneden geçen IgG'ler dolaşır. Böylece ilk aylarda bebek, annenin dirençli olduğu çeşitli enfeksiyonlara karşı korunmuş olur. IgA çeşitli vücut salgılarında bulunan temel Ig'dir. Solunum, sindirim ve genital sistem salgıları ile gözyaşı, tükürük ve anne sütünde bulunur. Mukoza ile kaplı vücut kısımlarında bulunan IgA bakteri ve virüslerin buralara tutunmasını engeller. IgD plazma hücrelerinin hafıza hücrelerine dönüşümünü sağlar. IgE ise alerjik reaksiyonların başlamasından sorumludur. Hücresel bağışıklık: antijenlerin T lenfositleri tarafından tanınmasıyla başlar. B lenfositleri antijeni olduğu gibi tanıyabilirken T lenfositleri ancak makrofajlar gibi bazı hücrelerin yardımıyla tanıyabilir. T lenfositleri bu antijenlerle uyarılarak sayılarını artırır ve antijenleri yok etmeye çalışır. T-lenfositleri antijeni doğrudan temas ederek yok ettiği için bu bağışıklığa hücresel bağışıklık adı verilir. Hücresel bağışıklık kanserli hücreler, parazitler, mantarlar, doku nakli, bakteri ve virüsle enfekte olmuş hücreler üzerinde etkilidir. Vücut hastalık yapıcı canlılara karşı iki şekilde bağışıklık gösterir: 1. Doğuştan kazanılan bağışıklık 2. Sonradan kazanılan bağışıklık Doğuştan kazanılan bağışıklık: İnsanın doğduğu andan itibaren kanında bazı mikroorganizmalara karşı antikor taşımasıdır. Bu antikorlar kalıtsal olarak yavruya anne kanından geçer. Örneğin tavşanlarda öldürücü olan Herpes simplex denilen virüs insanda ancak sivilceli hummaya neden olur. Yine zencilerin çoğu sarıhumma hastalığına yakalanmazlar. Sonradan kazanılan bağışıklık: İki şekilde olur. Aktif bağışıklık ve pasif bağışıklık. Aktif bağışıklık: Vücuda mikropların girmesi ve bağışıklık sistemini uyarıp çalıştırmasıyla sağlanır. Aşılama yoluyla da aktif bağışıklık sağlanır. Bağışıklık uzun sürelidir. Pasif bağışıklık: Serumla sağlanır. Bağışıklık süresi kısadır. Hasta iyileştiğinde serumla verilen antikorlar vücutta yok olur. (İnsan veya hayvan kanından alınan antikorlardır.)

Arteriyoskleroz: Atardamarlar gerilme yeteneklerini kaybederek deforme olur ve pürüzlü bir yapı kazanır. Bu durum trombüs ve emboliye neden olur. (Bir kan damarında oluşan pıhtıya trombüs, kan akışıyla oluşan bu pıhtının yerinden kopup damarlarda sürüklenmesine ise emboli adı verilir.) ABD ve Avrupa'daki ölümlerin yarısının nedeni arteriyosklerozdur. Kalp Krizi: Kalbi besleyen damarlara koroner damarlar adı verilir. Kalp, koroner damarlardaki kanla beslenir. Bu damarlar, aorttan çıkan atardamarların kılcallara ayrılmasıyla oluşur Fil Hastalığı: Lenf damarlarında yaşayan parazitler damarı tıkadığında sıvı birikerek ödemler oluşur ve bacaklarda aşırı şişmeler olur. Buna fil hastalığı denir. MS (Multipl skleroz): Beyin, beyincik, omurilik ve sinirleri etkileyen bir hastalıktır. Vücut kendinden olan sinir dokuyu yabancı gibi algılayarak immünolojik savunma oluşturur. Böylece bazı sinir hücrelerini saran miyelin kılıfının yıkılmasına neden olur. Miyelin kılıf herhangi bir yerden yıkıldığında uyartı iletimi yavaşlar ya da yanlış yerlere doğru yönlenir. Bunun sonucunda ise görme kaybı, kol, el ve bacakta güçsüzlük; yürüyüşte bozulmalar ve dengesizlik, konuşmada ağırlaşma ve peltekleşme gibi MS belirtileri ortaya çıkar. Çölyak Hastalığı: genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan bağışıklık sistemi hastalığıdır. Hastalığa günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içinde bulunan gluten isimli bir protein neden olmaktadır. Çölyak hastalığı olan kişilerde gluten içeren gıdalar alındığı zaman, ince barsaklardaki bağışıklık sistemi uyarılır ve bağırsakların iç yüzeyinde iltahap meydana gelir. Normal barsak hücrelerinin yüzeylerinde bulunan besin maddelerinin emilimini sağlayan villuslar iltahaba bağlı olarak azalır veya kaybolur. Bundan dolayı bağırsaklar vitamin, mineral gibi bazı besin maddelerini emip kana karıştıramaz. Böylece büyüme ve gelişme geriliği ortaya çıkar. Piron: Sinir sistemi hücrelerinde doğal olarak üretilen proteinlerin yapılarını değiştirerek hastalık yapma özelliği kazanan proteinlere piron adı verilir. Pironlar virüslerden daha küçük yapıya sahiptir, nükleik asitleri de yoktur. İnsan ve büyükbaş hayvanlarda görülen deli dana hastalığı bir tür piron tarafından oluşturulan hastalıktır.