Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni



Benzer belgeler
1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016


10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

Vefatının 100. Yılında Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Kongresi

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

Avrupa da Yerelleşen İslam

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Devrim Öncesinde Yemen

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL TARİH VE GENEL TÜRK TARİHİ I. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ...3

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 6 Sayı: 2 GÜZ 2013 ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

İktisat Tarihi I

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli. Araştırma Merkezi TÜRK KÜLTÜRÜ. ve HACI BEKTAŞ VELi. Araştuma Dergisi. Research Quarterly

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

BULDAN ÖRNEĞİNDE DENİZLİ YÖRESİ ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OSMANLI - İRAN. Sınır ve Aşiret ( ) Sıtkı ULUERLER OSMANLI - İRAN. Sınır Ve Aşiret ( ) Sıtkı ULUERLER

OSMANLI DEVLETİ DURAKLAMA DÖNEMİ ( XVII/17.YÜZYIL) ÖNEMLİ GELİŞMELERİ

İktisat Tarihi

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

Dünden Bugüne Ortadoğu (UI506) Ders Detayları

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Osmanlı danbugüne Zengin İftar Lezzetleri

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Kitap Tanıtımı/ Book Review

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Doktora Öğrencisi, (Makale gönderim tarihi: ; makale kabul tarihi: )

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

Kafiristan nasıl Nuristan oldu?

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

II. MAHMUT ( ) DÖNEMİ TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Svl.Me.Alev KESKİN-Svl.Me.Betül SAYIN*

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

SAINT BENOIT FRANSIZ LİSESİ

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

Osmanlı Devleti'nin kurucuları, Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı aşiretidir.

OSMANLI ARAŞTIRMALARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Transkript:

Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni Nurcan ALTUN * Özet; İran, yanı başında kurulan Osmanlı Devleti ni derinden etkilemiştir. Yüzyıllarca birbiriyle komşu olan bu iki devlet, çeşitli iniş ve çıkışlarla beraber kuvvetli bir etkileşim içinde olmuşlardır. İki ülkede de aynı dönemlere rastlayan rejim değişiklikleri vuku bulmuş, aynı zamanlara denk gelen ekonomik yükselişler ve düşüşler yaşanmıştır. Bu iki komşu, İslam ın farklı mezheplerine yönelmiş, aynı zamanda küresel güçler tarafından mezhepsel farklılıklar temele koyularak sürekli biçimde birbirlerine karşı bölgede denge unsuru olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Bu makalenin amacı, bu kadar geniş ve zengin bir tarihi, mezhep farklılığını esas alarak ve olabildiğince sadeleştirilmiş bir biçimde işleyerek okurların zihninde basit bir tablo oluşturmaya ve yorumlamaya çalışmaktır. Amacımız tarihî-kronolojik bilgi vermek olmadığından konunun bu yönüyle ilgilenenlerin kaynaklara başvurması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, İran, Mezhep, Sünnî, Şîî. Osmanlı nın Kuruluşunda Dinî Durum Osmanlı nın ilk zamanlarında mezhep tanımı ve ayrılığının günümüzdeki kadar keskin olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Bu dönemleri anlatırken Reha Çamuroğlu şu ifadeleri kullanmaktadır: Kuruluş ve yükseliş dönemleri diye nitelenen bu dönemlerin temel özelliği dinsel çeşitlilikti. Hacı Bektaş halifelerinden Abdal Musa yı seferlerde bu dönemde görürüz. Geyikli Baba yı Osmanlı beyleriyle ilişki içinde yine bu dönemde görürüz. Fatih Sultan Mehmed in yanında Fazlullah-ı Hurifî nin dervişlerini yine bu dönemde görürüz. 1 * İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fars Dili ve Edebiyatı yüksek lisans öğrencisi, 2013. 1 Çamuroğlu, Reha, Osmanlı-Alevî İlişkileri, Din-Devlet İlişkileri Uluslararası Sempozyumu, Cem Vakfı Yay., İstanbul, 1998, s. 133. 53

Nurcan ALTUN Osmanlı yı kuran Osman Gazi ve Orhan Gazi, keskin bir Sünnîlik kabulüyle hareket etmiyorlardı. Ehl-i Beyt sevgisiyle, tasavvufla, dervişlikle iç içe bir inançları vardı. Cemal Kafadar ın şöyle bir önermesi vardır: Yakın zamana kadar tarihteki dinî hareketler ortodoksi ve heterodoksi diye iki başlık altında incelenmiştir. Doksi (doxy) Latince görüş, doktrin, inanış anlamına geliyor. Ortodoksi ile kastedilen, bir camiadaki ana akımdır, büyük çoğunluğun doğru kabul ettiği, kuralları, kurumları belirlenmiş, işlenmiş akımlardır. Örneğin Türkiye de Sünnîlik böyledir, diyebiliriz. Heterodoks ise kabul edilmiş ve kurumlaşmış doktrin ve görüşlerle uyumlu olmayan anlamına gelir. Anadolu da Alevîlik bu anlamda heterodoks bir mezheptir. Cemal Kafadar Osmanlı nın kuruluş dönemindeki tarikatları ve dinî hareketleri ortodoks ve heterodoks diye ikiye ayırmanın kolay olmadığını belirtiyor, metadoksi diye yeni bir kavram geliştiriyor.gerçekten de Osmanlı da Osman ve Orhan Gazilerin Türkmen gelenekleriyle karışmış Sünnîliği ile sonraki dönemlerde işlenmiş medrese kültürüyle oluşturulmuş Sünnîlik aynı değildir. Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı ve Ahmet Yaşar Ocak gibi tarihçilerin heterodoks diye nitelediği Baba İlyas la onun müridleri olan Hacı Bektaş Veli ve Şeyh Edebali de birbirlerinin aynı değildirler. Anadolu Selçuklularına karşı çok büyük ve tahripkâr bir isyana liderlik eden Türkmen şeyhi Baba İlyas la onun müridleri olarak yola çıkıp kendi yollarını oluşturan Şeyh Edebali ve Hacı Bektaş Veli ondan farklıdırlar. Ayrıca Kafadar, Baba İlyas ın oğlunun adının Ömer olmasına ve Osman adında müridinin bulunmasına dikkat çekiyor. Sünnîlik dışı (heterodoks) İslamda bu iki ismin makbul olmadığı malumdur. Ancak biz bu durumun pek de belirleyici olmadığı görüşündeyiz. Zira isim konusundaki tutuculuk, tarih içerisinde gelişerek kuvvetlenmiştir. Bundan başka, Şeyh Edebali ve Hacı Bektaş Veli ile Osman ve Orhan Gaziler Babaî-Vefaî tarikat çevresine mensupturlar. Hangisi Ortodoks hangisi heterodokstur? Kafadar bu kavramların o zamanki Anadolu nun son derece renkli dinî tablosunu anlatmaya yetmeyeceğini belirterek doksilerin ötesinde bir metadoksi durumunun bulunduğunu belirtiyor. 2 54 2 Kafadar, Cemal, Between Two Worlds, The Construction of Ottoman State, California University Press, 1997, s. 74-76.

Elbette Kafadar, bu yorumu yaparken son derece haklıdır. Anadolu, daima Sünnîliğinin içinde dahi Alevîlik barındırmıştır. Bunun sebebi belki de Alevîlik in, Anadolu topraklarına işlemiş olmasıdır. Anadolu, kökeni Alevîlik e dayanan birçok efsaneye beşiklik etmiş, bu efsaneler günümüze dek ulaşmıştır. Sözlü edebiyatın bir türü olan efsaneler, içinde şekillendikleri toplumsal yapı ve zihniyetle ilişkilidir ve bu kültürün ait olduğu ortak değerleri yansıtırlar. 3 Bu efsanelerin kodlarına baktığımızda ise rahatlıkla Alevîlik i görmekteyiz. İstanbul un fethiyle Osmanlı nın imparatorluk kurumlaşmasına geçişine kadar süren kuruluş devrinde Sünnî ve Alevî farkı netleşmemiştir. Türkmen gelenekleri, Türkmen kültürü son derece etkilidir. 4 Orhan Bey zamanında medrese kurulmasıyla Sünnî karakter daha dominant ve merkezî hale gelmeye başlamıştır. I. Murad zamanında devşirmelerden oluşan yeniçeri ordusu da bu süreci geliştirmiştir. Bu kurumlaşmalar sonucu Sünnî merkezin gücü arttıkça Türkmen aşiretleri ve Heterodoks İslam kenarda kalmıştır. 5 Osmanlı Devleti nin resmî mezhebi olarak Sünnîliğin yerleşmesi, Yavuz Sultan Selim in kendisini Müslümanların halifesi (Halife-i Müslimin) ilan ettiği 1517 yılını bulmuştur. 6 Aynı olayın İran tarafında da yaşandığı söylenebilir. Sünnî inanç ile Alevî-Şiî inancının iç içe yaşadığı Horasan topraklarında, Şah İsmail in gelişiyle başlayan bir ayrılma söz konusudur. Hatta Anadolu ve Horasan topraklarında halk arasına mezhep ayrımcılığı ve düşmanlığını sokan iki temel unsur, Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim olmuştur dersek mübalağa etmiş olmayız. İki hükümdar da kendi iktidarlarını geliştirmek ve kuvvetlendirmek adına maalesef katliamlara imza atmışlar, halklarını korkutup sindirmişlerdir. İran seferine hazırlanan Yavuz, beylerbeyi ve sancak beylerine emir vererek Şah İsmail e taraftar olan ve ayaklanma ihtimali bulunan kırk bin kişiyi deftere yazdırarak bunları hapis ve idam ettirmiştir. 7 Bazıları bu rakamı abartılı bulsa da sonuç değişmemektedir. 3 Pınarbaşı, Gülenay, Anadolu nun Ermiş Kadınları, Okur Kitaplığı, İstanbul, 2011, s. 11. 4 Akyol, Taha, Osmanlı da ve İran da Mezhep ve Devlet, AD Kitapçılık, 1999, s. 28, 5 a.g.e., s. 32. 6 Kaplan, Doğan, Şiiliğin İran Topraklarında Egemenliği: Safevîler Öncesi Arka Plan ve Safevî Dönemi Şiîleştirme Politikaları, Marife-Şia Özel Sayısı, yıl: 8, S. 3, Kış, Konya, 2008, s. 183-203. 7 Uzunçarşılı, İ.H., Osmanlı Tarihi, c. 2, s. 257-258. Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni 55

Nurcan ALTUN 56 İnsanlar katledilmiş, hapsedilmiş veya sürgün edilmişlerdir. Kanunî nin de Sultan Selim kadar olmasa da Mohaç tan sonra Anadolu Alevîlerine şiddet uyguladığını tarih kaydetmiştir. Bu durum Türkmenleri İran a, Sünnî Kürtleri Osmanlı ya yönlendirmiştir. Şeyhülislamlar, Alevîler hakkında zındık fetvaları vermeye başladıktan, Alevîlere iftiralar atılmaya (mum söndü gibi) başlandıktan sonra Osmanlı artık mutaassıp bir Sünnî devleti olmuştur. Alevîler de bu muamelelere karşı savunmaya geçerek Sünnîleri Yezid, münkir, münafık gibi sözlerle aşağılamışlardır. 8 Diğer taraftan, İran da da Şah İsmail in sûfî tarikatlara baskısı söz konusuydu. Birçok tarihçi, İran da Sünnî inanç hâkimken, binlerce Sünnî nin Şah İsmail tarafından katledilerek ülkede Sünnî-Şiî dengesini değiştirdiğini söylemektedir. Bize göre, bu yapılanların savunulacak tarafı yoktur. İki ülke halklarının kendi mezheplerinden olan hükümdarlarını, hatasını-günahını görmezden gelerek savunmuş olmaları da bu yapılanların doğru olduğunu göstermez. Bu durum günümüze dek süregelmiştir. Mezhep taassubu, bir noktadan sonra insanların basiretini bağlayarak, onları tarihi işlerine geldiği gibi yorumlama yanlışına yönlendirmiştir. Şah İsmail ve Yavuz Selim Şah İsmail Azerî Türklerinin millî kahramanı, Yavuz Selim Osmanlı nın üç büyük padişahından biridir. İkisi de Türkmen Türkçesiyle konuşurdu. Şah İsmail 1487 de Erdebil de politik savaş veren bir tarikatın şeyh adayı olarak doğdu. Tebriz de dedesi Uzun Hasan yerine Şahlık tacını giydiğinde 14 yaşındaydı. Yavuz Selim 1470 te Amasya da II. Bayezid in en küçük oğlu olarak dünyaya geldi. Bayezid, 1481 de padişah olunca Selim i Trabzon sancak beyliğine atadı. Trabzon, Safevî idarî bölgesine yakın olduğundan, Selim in Safevîlerle ilgili istihbaratı da kuvvetli olmuştur. İki hükümdar da hırslı ve zekidir. Selim padişah olduğunda ordu ve bürokrasisiyle devletleşmiş bir yapının sultanıdır. İsmail ise Oğuz- Türkmen aşiret geleneklerine dayanan bir sûfî tarikat reisliğinden 8 Taha Akyol, a.g.e., s. 35-36.

İran tahtının hükümdarlığına tırmanmış, hem ruhanî-mistik hem de siyasî bir liderdir. 9 Hükümdarlıkları boyunca iki hükümdar da birbirlerini alt etmeye çalışmışlardır. Safevîler Döneminde İlişkiler 16. yüzyılın başında İran da Karakoyunlu ve Akkoyunluların yerlerine geçen Safevîler, On iki İmam Şiiliği nin aşırı yorumuna dayanan bir ideoloji üzerine kurulmuştu. Şah İsmail in bu ideolojiyi devlet politikası olarak benimseyip propaganda yoluyla yayma faaliyetleri, Sünnî komşularıyla uzun yıllar -hatta günümüzde dahi sürüp gidensiyasî rekabetin menşei olmuştur. Osmanlı-İran mücadelelerine genel olarak bakıldığında Sünnîlik-Şîîlik mücadelesi gibi görülür. Aslında bu mücadelelerin bir Sünnîlik-Şîîlik mücadelesinden ziyade siyasî rekabetten kaynaklandığı, Osmanlı Devleti nin Sünnîliği, İran daki idarelerin özellikle de Safevîlerin- Şîîliği bir siyasî araç olarak kullandığı söylenebilir. 10 Safevîler döneminde Osmanlı Devleti, kendi varlığını tehdit edeceğini düşündüğü Şîîlik e karşı bazı önlemler almıştır. Örneğin Şîîlik ten etkilenen halk arasında, Ehl-i Beyt sevgisini öne çıkaran, ama Sünnî çizgide olan Halvetiye tarikatını desteklemiştir. Anadolu da toplanan nezir ve sadakaların Erbil e gönderilmesini engellemek için sınırlarda denetlemeler yaptırmıştır. Ayrıca verdirdiği fetvalar ile Şîîlik in İslam dışı sayılmasını, Râfızîlik in bir kolu olarak lanse edilmesini sağlamıştır. Böylece yapılacak seferlere zemin hazırlamıştır. 11 Tarih kaynaklarında Şah İsmail döneminde İran daki Sünnîlerin katledildiği, bu yolla Şîî nüfusun hâkim kılındığı bilgisi geçer. Buna mukabil Yavuz Sultan Selim in, Şah İsmail le işbirliği yapacağı gerekçesiyle Anadolu daki Kızılbaşları katlettiği bilgisi de vardır. Şah İsmail den sonra Şah Abbas ve Yavuz Sultan Selim den sonra Kanunî ve IV. Murad dönemlerinde de özellikle Irak topraklarında karşılıklı kıyımlar sürmüştür. Irak, İranlıların eline geçtiğinde Sünnîler öldürülmüş, Osmanlıların eline geçtiğinde ise Şîî nüfus neredeyse tamamen yok edilmiştir. Bu yapılanlar intikam diye nitelendirilerek 9 a.g.e., s. 58-59. 10 Ateş, Abdurrahman, Osmanlı- İran Siyasi İlişkileri (1720-1747), Altınpost Yayıncılık, Ankara, 2012, s. 11-12. 11 Çetin, Firdevs, Osmanlı-Safevî Rekabetinin Osmanlı Resmî İdeolojisine Etkisi, Çankırı Karatekin Üniversitesi SBE Dergisi, 2(1), ss. 12-28. Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni 57

Nurcan ALTUN normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Irak toprakları üzerinde süren mücadele 1639 da yapılan Kasr-ı Şirin Anlaşmasına kadar sürmüştür. Bu anlaşmadan sonra Irak toprakları üzerinde 1722 yılında Safevîler dönemi bitene kadar başka savaş yaşanmamıştır. 12 Efşariye ve Zendiye döneminde (1723-1796) İran-Osmanlı ilişkileri 1723 yılında Safevî döneminin sona ermesiyle İran da yeni bir dönem başladı. Bu dönemin güçlü idarecisi Nadir Şah tır. İki devlet arasındaki mücadele 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Safevî Hanedanının çökmesi neticesinde İran da iktidarı ele geçiren Nadir Şah zamanında da kanlı bir şekilde devam etmiştir. Ancak Nadir Şah, dâhilî ve haricî siyasetinde On iki İmam Şîîliği nin müfrit yorumuna dayanan ideolojiyi benimsememiştir. Şîîliğin özüne dönerek Safevîlerin aksine Şîî- Sünnî birliğini sağlamak, Caferî mezhebinin dört Sünnî mezhebin yanında beşinci İslam mezhebi sayılmasına çalışmak gibi bir anlayışı benimsemiştir. Bu dönem, İran ve Osmanlı Devletlerinin sayısız iç sorunlarla boğuştukları ve Avrupalı komşularıyla sıkıntılar yaşadıkları bir dönemdir. İran da güçlü Safevî yönetiminin sona erişi, Osmanlı ve Rus Devletlerinin İran topraklarına taarruzları için tahrik edici bir unsur olmuş ve Nadir Şah ın ölümüne dek (1747) devam eden savaşlara yol açmıştır. Nadir Şah döneminde mezhep konusuyla ilgili göze çarpan görüşmeler vardır. Bu görüşmelerin bizim konumuzla ilgili olan kısmı, Caferîlik in beşinci mezhep olarak kabul edilmesi isteğidir. Bu konu heyetler tarafından genişçe görüşülmüş, bazı Osmanlı âlimleri bunun için İran a gitmiş, fakat maslahat görülmediği için söz konusu istek kabul edilmemiştir. En sonunda Nadir Şah, Şah İsmail dönemindeki gibi mezhebe dayalı savaşların çıkmaması için bu isteğinden vazgeçmiştir. Yine bu dönem de iki tarafın da mutlak zafer iddiasında bulunamayacakları, iki ileri bir geri türünde sonuçsuz askerî hareketlerle geçmiştir. 13 Nadir Şah ın Osmanlılar ile giriştiği savaşlar ve Kafkas- 58 12 Küpeli, Özer, Irak-ı Arap ta Osmanlı-Safevî Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar), History Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, 2010, s. 227-240. 13 Şabanî, Rıza, Efşariye ve Zendiye Döneminde İran-Osmanlı İlişkileri, Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek

ya seferinin ülke ekonomisinde meydana getirdiği bunalımı telafi edebilmek için Hindistan seferinden dönüşünde, affettiği üç yıllık vergiyi halktan zorla tahsil etmesi yanında halkın verebileceğinden fazla vergi vermeye zorlaması, başta Safevî hanedanına bağlı olan ve Nadir Şah ın dinî reformlarını benimsemeyen Şîî ulema olmak üzere bütün zümrelerin tepkisine neden olmuştur. Bu durum ülkenin pek çok yerinde isyanlara yol açarken, bu isyanları bastırmakla uğraşan Nadir Şah, Horasan daki Feth Abad da kurduğu karargâhta bir gece uyurken, çoğunluğu kendi boyu olan Efşar boyundan 70 kadar emir tarafından düzenlenen bir suikast sonucu 20 Haziran 1747 de öldürülmüştür. 14 Nadir Şah öldürüldüğünde Osmanlı padişahı olan I. Mahmud a, İran daki karışıklıklardan faydalanarak İran ı ele geçirebileceği söylenmiştir. Ancak I. Mahmud, başından beri Müslüman bir devletle savaşmayı istemediğinden bu öneriye sıcak bakmamıştır. Bu şekilde 1747 yılında imzalanan Osmanlı-İran barış anlaşması ile, III. Ahmed döneminde başlayan ve I. Mahmud dönemine kadar devam eden Osmanlı-İran savaşları sona ermiştir. 15 Bu dönemleri inceleyen İranlı tarihçiler, Osmanlı-İran ilişkilerinde ortaya çıkan krizlerin aslî değişkeni olarak İran iç işlerindeki karışıklığı görmüşlerdir. İç karışıklıkların, Osmanlı nın İran a göz dikmesinde önemli bir rol oynadığını düşünmüşlerdir. 16 Bu durum İran için de geçerlidir. İki komşu ülke, daima birbirlerinin zayıf zamanlarından faydalanmaya çalışmışlardır. 1700 lü yılların sonlarından itibaren iki ülke de kendi iç problemleriyle meşgul olduğundan, birbirlerinin topraklarına göz dikmeyi bırakmışlardır. İranlı tarihçilere göre; bu krizlerin sebeplerinden biri de Batılıların, karar alma mekanizmaları üzerindeki müdahaleleridir. Bu sebebin, günümüzde de etkin olduğuna dair kimsenin itirazı olacağını sanmıyoruz. Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 79. 14 Ateş, Abdurrahman, Nadir Şah Afşar ın Ölümünden Sonra İran da Hâkimiyet Mücadelesi ve Osmanlı Devleti nin İran Politikası, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 2, VIII, Aralık, Afyon 2005, s. 55. 15 Kurtaran, Uğur, Yeni Kaynakların Işığında I. Mahmut Dönemi Osmanlı-İran İlişkileri (1731-1747), History Studies, 3. Sayı, 2011, s. 28. 16 Hasanî, Âtâullah, İranlı Tarihçilere Göre Osmanlı İran İlişkilerindeki Krizin Nedenleri (985-1049/ 1577-1639), Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 15. Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni 59

Nurcan ALTUN Safevî dönemi tarihçilerine göreyse tarihî olayların ortaya çıkış sebebi ilahî takdirdir. Bu yorumun, sorumluluğu hükümdarların üzerinden almak gibi bir kaygıya dayandığını sanıyoruz. Osmanlı ve İran ilişkilerini vekayinâmelerden faydalanarak analitik olarak ele almaya çalışan İpşirli, İran la yaşanan sorunların temelinde, İran ın Osmanlı ya karşı Batı yla ittifak yapmasını görüyor. Bu yorum biraz eksik kalsa da 16 ve 17. yüzyıllarda iki kardeş ülke arasında lüzumsuz mücadeleler yapıldığı ve her iki devletin de bundan büyük zarar gördüğü düşüncesine katılıyoruz. 17 İpşirli, makalesinde düşüncelerini şöyle ifade ediyor: Bugün aynı coğrafyada yaşayan, yüzyıllardan beri badirelere, cihan harplerine rağmen kendi sınırlarını aynen muhafaza eden bu iki kardeş ülkenin geçmişi iyi bilerek ve ondan ders çıkararak işbirliği içerisinde olması bir zarurettir. 24 yıl süren ihtilaf, Türkler için olumlu sonuç vermediği gibi İran ı da zayıflatmıştır. Bu durum, Rusların Kafkaslar daki işini kolaylaştırmıştır. 18 İki devlet, artık tükenmekte olan güçlerini, iç siyasetlerine karışmaya çalışan Batı ya ve Rusya ya karşı kullanmak yerine birbirine yönelterek aslında kendilerini törpüledikleri bir dönemi daha arkalarında bırakmışlardır. Kaçarlar Döneminde Osmanlı-İran İlişkileri Kaçar Hanedanı, 1796 dan itibaren İran da hâkimiyeti ele geçirmiş olan bir Türk hanedanıdır. 150 yıl kadar idareyi ellerinde tutmuşlardır. Bu hanedanın kendisi Sünnî mezhebindendirler, ama ülkeyi Şîî mezhebine göre yönetmişlerdir. Bu durum ilginçtir. Zira Kaçar hanedanının ilk şahı Ağa Muhammed Han, acımasızlığıyla ve çok basit sebeplere dayanarak insanları işkenceyle öldürmesiyle tanınır. Bu kadar zalim bir idarecinin mezhebini dayatmamasından, artık o dönemde Şîîlerin kesinlikle çoğunlukta ve muktedir olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. 60 Kaçarlar döneminde Osmanlı ve İran ilişkilerinin sakin olduğu görülmektedir. Bu dönem, iki ülkenin de özellikle Batılı ülkeler ve 17 İpşirli, Mehmet, Osmanlı vekayinâmelerinde İran (16. ve 17. asırlar), Tarihten Günümüze Türk- İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 49. 18 Kurtaran, Uğur, Yeni Kaynakların Işığında I. Mahmut Dönemi Osmanlı-İran İlişkileri (1731-1747), History Studies, 3. Sayı, 2011, s. 29.

Ruslar tarafından iyice sıkıştırıldığı, içişlerine müdahale edildiği bir zaman dilimidir. Artık iki ülkenin de birbiriyle uğraşmaya mecali kalmamış, yaşam savaşı vermektedirler ve birbirleriyle uğraşmamanın kendi faydalarına olduğunu hissetmektedirler. Kaçar Hanedanı döneminde Osmanlılar ile İran arasındaki ilişkileri etkileyen üç önemli faktör vardır: İki tarafın uzun süre uğrunda mücadele ettiği Kafkas ülkeleri, Irak-ı Acem dediğimiz bugünkü İran-Irak sınır bölgesini içine alan ve Şîî mezhebince kutsal kabul edilen ziyaretgâhların bulunduğu bölge, 3- Doğu Anadolu da Osmanlı-İran hudutlarında yaşayan bazı göçebe aşiretlerin yarattığı problemler. İki komşu arasındaki bu sorunlar alışılmışın dışında değildir. 19. yüzyılda Osmanlı-İran ilişkileri yeni bir seyir izler. İlişkileri yalnızca iki devlet arasında meydana gelen olaylar değil, bölge dışı unsurlar da etkilemektedir. Bu yüzyılda İran da Rus nüfuzu artmıştır. Rusya ve İngiltere İran üzerinde sürekli mücadele etmişlerdir. İran ın siyasî bakımdan zayıf olması da bu mücadeleyi arttırmıştır. 19 Rıza Şah ın İktidarı Ele Geçirmesi 1921 de Rıza Şah, gerçekleştirdiği darbeyle kendisini Başkumandan ve Savunma Bakanı ilan etmiştir; ama aslında başbakandan çok, güç ve kontrol onun elindedir. Nitekim 1925 yılında da Meclis-i Müessisan toplanarak, Rıza Han a Şehinşahlık unvanını vermiştir. Türkiye de Cumhuriyet ilan edildikten sonraki ilk dönemlerde İran la mevcut ilişkiler kötü olmamakla beraber üst seviyede de değildi. Bunun nedeni, iki devletin birbirine karşı endişe ve kuşkularının olmasıydı. Türkiye İran daki karışıklıkların sürmesi yüzünden mesafesini korurken, İran daki dinî otoriteler, Türkiye de halifeliğin kaldırılmasından rahatsız olmuş, İran da cumhuriyetin ilan edilmesinin de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına yol açacağını düşünerek bu duruma mesafeli yaklaşmışlardır. 20 Arada mezhep kaynaklı bir sorun olduğuna dair bir bulguya ulaşamadık. İslam Devrimi (1979) sonrasında ilişkiler soğukluğunu 19 Yıldırım, Ender, Türkiye ve İran İlişkileri 1918-1960, Giza Yayınları, İstanbul, 2011, s. 15. 20 Yıldırım, Ender, a.g.e., s. 15. Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni 61

Nurcan ALTUN 62 korumuştur. Devrimin diğer ülkelere ihraç edileceği korkusu ve endişesi, komşu ülkelerden en fazla Türkiye de duyulmuştur. Aynı türden bir devrimin Türkiye de yapılabilecek olması ihtimali devletin başındakileri tedbir almaya ve İran a karşı mesafeli durmaya sevk etmiştir. Bize göre; iki ülke arasındaki devrimin etkeni olan sosyolojik, kültürel ve mezhepsel farklılıklar dikkate alınsaydı, devlet düzeyinde ilişkiler çok daha iyi seviyelerde olabilirdi. Makalemize esas konu Osmanlı-İran ilişkileri olduğundan bu konuda daha fazla söz söylemeyi gerekli görmüyoruz. Sonuç Tarihe dikkatli bir bakış, kudretlilerin egemenliklerini sürdürebilmek için birçok vesileyi kullandıklarını görmemize yetecektir. Bunların arasında en çok kullanılanı ve belki de en çok işe yarayanı mezhep meselesi olmuştur. Her dönem, kendi iktidarını kuvvetlendirmek isteyenler dini kullanmış, aynı dinden olan rakipler ise mezhepleri kullanmışlardır. Bazılarının muktedir olma hırsları yüzünden insanların canına kıyılmış, toplu katliamlar yapılmıştır. Hem İran da hem de Osmanlı da bu kaygıyla nice canlar alınmıştır. Günümüzde dahi yaptıkları tahlil ve araştırmalarda orta yolu bulmak yerine mezhepçilik yaparak nefret doğurmaya ve beslemeye çalışan kimseler vardır. Araştırmamız sırasında başvurduğumuz kaynaklarda bunu esefle müşahede ettik. Örneğin, Saray ın yazdığı eserde Osmanlı-İran ilişkilerinde yaşanan sorunların dayandığı mezhepçilik açıkça görülmektedir. Maalesef yazar, bu ilişkileri incelerken İranlıların yaptığı mezhepçilikten nefretle bahsederken, Osmanlı nın yaptığı mezhepçiliği desteklemektedir. Oysa iki tarafın yaptığı da eşit derecede kötüdür ve biri birine tercih edilemez niteliktedir. Ayrıca yazar, İran ın Şîîliği benimsemesinin temel sebeplerinden birinin milliyetçilik ve millî kimliklerini koruyabilmek için kendilerini ayrıştırmayı tercih etmek olduğunu söyleyerek bir milletin inancını nasıl basit bir biçimde aşağıladığının belki de farkında değildir. 21 Özer Küpeli de ülkemizde yapılan araştırmalarda sadece Osmanlı kaynaklarının kullanılmasının, araştırmacıları meseleye 21 Saray, Prof. Dr. Mehmet, Türk-İran İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999.

tek taraflı bakmaya yönelttiğini belirtmektedir. Ancak Safevî dönemi kaynakları kullanılabilirse daha tarafsız bir bakış açısı elde edilebileceğine inanmaktadır. 22 Netice olarak burada birini haklı birini haksız görmenin bir mantığı yoktur, nitekim ortada haklı yoktur. İşin daha can yakıcı kısmı ise eski muktedirlerin attığı düşmanlık tohumlarının hâlâ alıcısı olduğunu teessüfle izlemektir. İmparatorluklar, şahlıklar çökmüş; ama sonra gelenler öncekinin günahını sırtında taşımayı tercih etmiştir. İnsana insan olduğu için değer verilmesi gerektiğini söyleyen bir dine mensup olduğumuzu ve böyle bir dönemde yaşadığımızı düşünürken hâlâ inanç üzerinden oynanan oyunlara piyon olmamız can yakıcıdır. Tarihe ufacık bir bakış, sadece iki ülkenin arasında savaş olması istendiği vakit mezheplerin ön plana çıkarıldığını görmemize yetmektedir. İktidarlar, ötekileştirme yoluyla Müslümanlara birbirlerinin kanını dökme cevazı vererek kendi iktidarlarını sağlamlaştırma peşinde olmuşlardır. Kaynakça: Akyol, Taha, Osmanlı da ve İran da Mezhep ve Devlet, AD Kitapçılık, 1999. Ateş, Abdurrahman, Osmanlı- İran Siyasi İlişkileri (1720-1747), Altınpost Yayıncılık, Ankara, 2012. ----------, Nadir Şah Afşar ın Ölümünden Sonra İran da Hâkimiyet Mücadelesi ve Osmanlı Devleti nin İran Politikası, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 2, VIII, Aralık, Afyon 2005, s. 55. Çamuroğlu, Reha, Osmanlı-Alevî İlişkileri, Din-Devlet İlişkileri Uluslararası Sempozyumu, Cem Vakfı Yay., İstanbul, 1998, s. 133. Çetin, Firdevs, Osmanlı-Safevî Rekabetinin Osmanlı Resmî İdeolojisine Etkisi, Çankırı Karatekin Üniversitesi SBE Dergisi, 2(1), ss. 12-28. Hasanî, Âtâullah, İranlı Tarihçilere Göre Osmanlı İran İlişkilerindeki Krizin Nedenleri (985-1049/ 1577-1639), Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 15. İpşirli, Mehmet, Osmanlı vekayinâmelerinde İran (16. ve 17. asırlar), Tarihten Günümüze Türk- İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil 22 Küpeli, Özer, Osmanlı-Safevî Münasebetlerine Dair Türkiye de Yapılan Çalışmalar, Tarih Okulu, Ocak-Nisan 2010, 6. Sayı, s. 17-32. Osmanlı-İran İlişkilerinde Mezhep Etkeni 63

Nurcan ALTUN ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 49. Kafadar, Cemal, Between Two Worlds, The Construction of Ottoman State, California University Press, 1997. Kaplan, Doğan, Şiiliğin İran Topraklarında Egemenliği: Safevîler Öncesi Arka Plan ve Safevî Dönemi Şiîleştirme Politikaları, Marife-Şia Özel Sayısı, yıl: 8, S. 3, Kış, Konya, 2008, s. 183-203. Kurtaran, Uğur, Yeni Kaynakların Işığında I. Mahmut Dönemi Osmanlı-İran İlişkileri (1731-1747), History Studies, 3. Sayı, 2011, s. 28-29. Küpeli, Özer, Irak-ı Arap ta Osmanlı-Safevî Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar), History Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, 2010, s. 227-240. ----------, Osmanlı-Safevî Münasebetlerine Dair Türkiye de Yapılan Çalışmalar, Tarih Okulu, Ocak-Nisan 2010, 6. Sayı, s. 17-32. Saray, Prof. Dr. Mehmet, Türk-İran İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999. Şabanî, Rıza, Efşariye ve Zendiye Döneminde İran-Osmanlı İlişkileri, Tarihten Günümüze Türk-İran İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınlar, Ankara, 2003, s. 79. Pınarbaşı, Gülenay, Anadolu nun Ermiş Kadınları, Okur Kitaplığı, İstanbul, 2011. Uzunçarşılı, İ.H., Osmanlı Tarihi, c. 2. Yıldırım, Ender, Türkiye ve İran İlişkileri 1918-1960, Giza Yayınları, İstanbul, 2011. 64