B. Ali EŞİYOK GA-04-7-20



Benzer belgeler
Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

JAPON EKONOMİSİNİN ANA BAŞLIKLAR İTİBARİYLE ANALİZİ

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

2023 VİZYONU ÇERÇEVESİNDE TARIM POLİTİKALARININ GELECEĞİ

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

KIRSAL YAPIDA TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Artış. Ocak-Haziran Oranı (Yüzde) Ocak-Haziran 2014

DOĞU AKDENİZ, DOĞU ANADOLU, GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TOHUMCULUK İHTİYAÇ ANALİZİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

inşaat SEKTÖRÜ 2015 YILI ÖNGÖRÜLERİ

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

ADANA İHRACAT İSTATİSTİKLERİ. ARALIK AYI ve 2015 YILI SEKTÖREL İHRACAT DEĞERLENDİRME

Bölüm 7. Tarımsal Üretim Faktörleri. Üretim Faktörleri Toprak Sermaye Emek (iş) Girişimcilik (yönetim yeteneği)

Tablo 7.1: Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

T.C. KALKINMA BAKANLIĞI İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN MAKRO ANALİZİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:16

TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TARIMSAL İSTİHDAMA DAİR TEMEL VERİLER VE GÜNCEL EĞİLİMLER

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

572

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ OCAK 2018

Türkiye Ekonomisi 2014 Bütçe Büyüklükleri ve Bütçe Performansı Raporu

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.

2. TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Türkiye`de Hububat Alanları

Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliğ

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

Lojistik. Lojistik Sektörü

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ARAS Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Ziraat Yüksek Mühendisi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

Doç. Dr. Birgül GÜLER 1. DÜNYA BANKASI ve TARIM SEKTÖRÜ KREDİLERİ

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

BÜRO, MUHASEBE VE BİLGİ İŞLEM MAKİNELERİ İMALATI Hazırlayan M. Emin KARACA Kıdemli Uzman

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

GRAFİK 1 : ÜRETİM ENDEKSİNDEKİ GELİŞMELER (Yıllık Ortalama) (1997=100) Endeks 160,0 140,0 120,0 100,0 80,0 60,0 40,0 20,0. İmalat Sanayii

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

ADANA İLİ TARIMSAL ÜRETİM DURUMU RAPORU

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

TÜRKİYE DE EKONOMİK KRİZLER VE TARIMA YANSIMALARI

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ İTHALATINA UYGULANAN KORUNMA ÖNLEMLERİ 2 YILLIK DEĞERLENDİRME

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

TÜRKİYE DE TARIMIN YAPISI DEĞİŞİYOR. Prof.Dr. Seyfettin Gürsel 1 ve Ulaş Karakoç 2. Yönetici Özeti


KONUYA GİRİŞ İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir. BÖLGELERE GÖRE TOPRAKLARDAN YARARLANMA

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

TÜRKİYE DE TARIM ve HAYVANCILIK: SORUNLAR VE ÖNERİLER DOÇ.DR.BERRİN FİLİZÖZ

T.C. Kalkınma Bakanlığı

ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

174

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

İçindekiler kısa tablosu

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

Dersin Amacı: Bilimsel araştırmanın öneminin ifade edilmesi, hipotez yazımı ve kaynak tarama gibi uygulamaların öğretilmesi amaçlanmaktadır.

MOTORLU KARA TAŞITI, RÖMORK VE YARI-RÖMORK İMALATI Hazırlayan Orkun Levent BOYA Kıdemli Uzman

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

2014 OCAK AYI İŞSİZLİK RAPORU

Aralık Ayı Fiyat Gelişmeleri 4 Ocak 2018

Transkript:

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. GENEL ARAŞTIRMALAR KALKINMA SÜRECİNDE TARIM SEKTÖRÜ: GELİŞMELER, SORUNLAR, TESPİTLER VE TARIMSAL POLİTİKA ÖNERİLERİ Cilt II B. Ali EŞİYOK Kd. Uzman GA-04-7-20 Araştırma Müdürlüğü Aralık 2004 Ankara 1

ISBN 975-7406-49-X (Takım Nosu) 7406-52-X (2.Cilt) Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. B. Ali EŞİYOK Kd. Uzman Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Araştırma Müdürlüğü İzmir Cad. no:35, Kızılay/Ankara Tel: (0312) 417 92 00 Fax: (0312) 417 01 47 2

ÖNSÖZ Bu çalışma, birinci ciltte ele alınan Kalkınma Sürecinde Tarım Sektörünün Ekonomideki Yeri, Yapısı ve Gelişme Dinamikleri adlı çalışmanın bulgularını da göz önüne alarak, tarım sektörünün 1923 lerden günümüze kaydettiği gelişmenin ana uğrak noktalarını, sektörün yaşadığı sorunları tespit etmeyi ve politika önerileri geliştirmeyi hedeflemektedir. *** Ülkemizde tarım sektörü büyük potansiyele sahip olup, kalkınma sürecine bir çok parametre yoluyla katkıda bulunmaktadır. Tarım sektörünün hâlâ çalışan nüfusun önemli bir bölümüne istihdam sağlaması, ülke nüfusunun zorunlu gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne girdi sağlaması, sanayi ürünleri için talep yaratması, ticarete konu olan ürünler yoluyla ihracata katkıda bulunarak ödemeler dengesi üzerinde etkide bulunması, ulusal gelirin önemli bir bileşeni olması, göreli fiyatlar yoluyla sanayi birikimini desteklemesi gibi bir çok işlevi yerine getirerek, ülke kalkınmasına katkıda bulunmaktadır. *** Tarım politikasının referansları olarak başlıca şu gerekçeler ileri sürülebilir: Birinci neden, tarım ve sanayi sektörlerine ilişkin farklı fiyatlama davranışından kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere, aksak rekabet piyasalarında çalışan sanayi sektöründe, fiyatlama davranışı değişken maliyetler üzerine konan bir mark-up (kâr oranı) ile belirlenirken, tarım sektöründe esnek fiyatlama geçerlidir. Başka bir deyişle, tarım sektöründe çok sayıda üretici söz konusudur ve bu üreticiler tekel oluşturma gücünden yoksun olup, piyasadaki fiyatı veri almaktadırlar. Tarım sektöründe konjonktürel dalgalanmalar sonucunda oluşacak fiyat şokunu önlemenin bir yolu bu fiyatlara müdahale ederek, çiftçinin eline geçen fiyatların şiddetli bir biçimde düşüşünü engelleyerek, çiftçilerin üretimden uzaklaşmasını önlemek, tarımsal üretim koşullarının sürdürülebilir olmasını sağlamaktır. *** 3

İkinci neden olarak da, tarımsal ürün piyasalarında gözlenen aksak rekabet şartlarının yarattığı olumsuz koşullardır. Dünya piyasaları için üretim yapan milyonlarca satıcı(çiftçi) olmasına karşın, az sayıda alıcıyı (ağırlıklı olarak da Uluslar Ötesi Şirketler) bir araya getiren tarımsal piyasalar, kendi hallerine bırakılmaları durumunda rekabetçi piyasa koşulları söz konusu olmamakta, çiftçiler zararlı çıkmaktadır. Bunun en temel kanıtlarından biri, uzun dönemli eğilimler açısından değerlendirildiğinde, gelişmekte olan ülkelerin tarımsal ürün ihraç fiyatları diğer fiyatlara göre düşmekte, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere kaynak transferi yapılmış olmaktadır. Alıcılar ile satıcılar arasında güç dengesinin bu kadar eşitsiz olduğu piyasalarda zayıf olan tarafın korunması ancak tarıma yönelik destekleme politikaları ile mümkün olmaktadır. Başka bir deyişle, dünya fiyatlarında tarım aleyhine uzun dönemde meydana gelen bozulmalar(dış ticaret hadlerinin bozulması) ve dalgalanmaların çiftçinin eline geçen fiyatlara olduğu gibi yansımasının yarattığı olumsuzluklar, tarıma yönelik destekleme politikaları ile kısmen de olsa önlenebilmektedir. *** Üçüncü neden olarak da, gıdada kendi kendine yeterlilik politikasıdır. Temel gıda maddelerinin (buğday, pirinç, mısır vs) ithalat fiyatı ulusal üretim maliyetlerinin altında olsa bile, toplam talebin büyük bölümünün ülke içinden karşılanması ulusal gıda güvenliği açısından gereklidir. *** Dördüncü neden olarak da, kalkınma olgusudur. Kalkınma sürecinde tarımı destekleme politikası, kalkınma sürecinin erken aşamalarında, tarımsal kaynaklar kalkınma için bir birikim kaynağı işlevi görür. Özellikle dış piyasalara yönelik tarımsal ürünlerin pazarlanması, devletçe veya kamuya ait kuruluşlar ( Marketing Boards ) tarafından yapılması durumunda, çiftçinin eline geçen fiyatla birim ihraç arasındaki makas politika önceliklerine göre bir birikim fonu oluşturabilir ve bu durum kalkınma öncelikleri için kullanılabilir. Diğer taraftan, kalkınmanın, aynı anlama gelmek üzere reel birikimin sorunsuz sürmesi açısından, tarımsal birikimin de sürdürülebilir olması gerekir. Böylelikle kalkınma 4

sürecinde sanayi sektörü ile tarım sektörü arasındaki tamamlayıcılık ilişkisi sağlanmış olacaktır. *** Tarım politikaları genel olarak iki grup altında incelenebilir: Bunlardan birincisi, üretim ve tüketimde kaynak kullanımını daha etkin hâle getirmeye çalıştığı için üretken politikalar olarak tanımlanmaktadır. Ar-Ge harcamaları, alt yapı hizmetleri, kamu malları tedariki, bilgi ve pazarlama hizmetleri, kalite ve standart kontrolü, ürün sigortası gibi iktisadi büyümeyi artırmaya yönelik tüm kamu harcamaları bu grup altında ele alınmaktadır. Dağıtım politikaları olarak adlandırılabilecek ikinci grup politikalar ise fiyat destekleri, fark ödemeleri, girdi sübvansiyonları ve sübvansiyonlu kredi gibi ekonominin diğer kesimlerinden tarımsal üreticilere varlık ve gelir transfer eden politikalar kapsamı altında toplanmaktadır. 5

TARIM SEKTÖRÜ:GELİŞMELER, SORUNLAR, TESPİTLER VE TARIMSAL POLİTİKA ÖNERİLERİ (Cilt II) 1. Tarımsal Gelişme: Ana Çizgiler (1923-2004) 1.1. 1923-29 Dönemi 1.1.1. Cumhuriyet yönetimine, Osmanlı İmparatorluğu ndan pek çok sorunla yüklü bir tarım bakiye kalmıştır. Uzun savaş yıllarında tarım üretimi yarı yarıya azalmış, nüfusun demografik yapısı büyük ölçüde değişmiş, başta iş hayvanları olmak üzere üretim araçlarının büyük bir bölümü yok olmuştur. Başka bir deyişle, Türkiye 1920'lerin başında buğday, un, şeker gibi temel tüketim mallarının büyük bir kısmını ithal etmek sorunuyla karşı karşıya bulunmakta idi. Bu da toplam ithalatın 1/4'nü oluşturuyordu. Oysa ihracatın %80'i 4-5 kalem tarımsal üründen ibaret bulunmaktaydı. 1920 li yılların başında gözlenen bu tablo, 1923-1929 döneminde sağlanan gelişmeler sayesinde tersine dönecektir. Uzun süren savaş yıllarında 2 %50 ler düzeyine ulaşan üretim düşüşlerine rağmen 1923 ü izleyen birkaç yıl içerisinde savaş öncesi üretim miktarlarına ulaşılmıştır. Bu düzelmede dünya piyasalarında gözlenen olumlu fiyat ve talep ile birlikte Anadolu nun erkek nüfusunun yeniden toprağa dönmesine imkan veren barış koşulları da önemli rol oynamıştır. Buğday üretimi dönemin ilk yıllarında 1 milyon tonun altında iken, 1928-29 ortalaması 2 milyon ton civarına ulaşmıştır. Bu dönemde tarım sektörünün yıllık ortalama büyüme hızı diğer sektörlerden anlamlı bir şekilde yüksek gerçekleşmiştir. 1924-29 döneminde tarım sektöründe yıllık ortalama büyüme hızı % 16,2 iken, sanayi sektöründe yılık ortalama büyüme hızı %8,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle 1923-29 döneminde tarım sektörü ekonominin temel sürükleyici aktörü konumundadır. 6

1.2. 1930-1939 Dönemi 1.2.1.Cumhuriyetin ilk dönemlerine ilişkin tarım sektörü ile ilgili olarak yukarıdaki satırlarda gayet özet olarak ifade ettiğimiz gelişmelerden sonra bu alt bölümde devletçi dönemde uygulanan tarımsal politikalara kısaca değinmek istiyoruz. 1.2.2. 1929/30 büyük ekonomik bunalımının en fazla etkilediği sektörlerin başında ekonomide temel sektör konumunda bulunan tarım sektörü gelmiştir. Dünyada tarımsal hammadde fiyatlarında meydana gelen dramatik düşüş, tarımsal hasılanın da bunalım öncesi döneme göre %40 düzeyinde düşmesine neden olmuştur. 1.2.3. 1929 büyük dünya bunalımı genel ekonomik politikaların şekillenmesinden olduğu gibi tarımsal politikaların oluşumunda da etkili olmuştur. 1929 dan sonra ticaret mallarının fiyatlarında meydana gelen büyük çöküntü ve ticaret hadlerinin bozulması tarım sektörü açısından önemli sorunlar doğurmuştur. Hükümetin çiftçilerin yaşamında gözlenen bu kötü gidişe yanıtı 1932 yılından itibaren buğday ve tütün alımlarında doğrudan ve dolaylı fiyat desteklemelerini devreye koyması olmuştur. Hükümet önce Ziraat Bankası ve sonrasında Toprak Mahsulleri Ofisi yoluyla çiftçiden buğday satın almaya başlayarak çiftçiyi yaşanmakta olan kriz karşısında destekleme/koruma yoluna gitmiştir. 1.2.4. Tarım sektörü devletçi dönemde olumsuz dış konjonktüre rağmen pozitif bir büyümeye ulaşmıştır. Bu dönemde tarım sektöründeki yıllık ortalama büyüme hızı %5,8 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde bir çok tarımsal üründeki üretim artışının %50 lerin üzerine çıktığı görülmektedir. Örneğin, 1928-1929 üretim ortalaması 100 kabul edildiğinde, 1938-39 dönem ortalaması olarak buğdayda üretim artışı %94, tütünde % 56 ve şeker pancarında %754 düzeyinde gerçekleşmiştir. 7

1.3. 1940-1945 Dönemi 1.3.1. Hükümet savaştan sonra tarım sektörünü kalkındırmak ve tarımı ekonominin dinamik sektörü durumuna getirmek için bazı girişimlerde bulunmuştur. Bunun en önemli nedeni 1940-45 döneminde milli gelirde, sanayi ve tarımsal üretimde gözlenen düşüştür. Sanayi üretimi 1940-45 döneminde yıllık ortalama %5,5, tarımsal hasıla %7,1 ve milli hasıla ise %6 gerilemiştir. Tarım sektörünün temel ürünlerinden olan buğday üretimi dönem boyunca yıllık ortalama olarak %9 oranında düşmüştür. 1.3.2. 1945 yılında topraksız ve az topraklı çiftçileri topraklandırmak, iyi işlemeyen büyük arazileri parçalayarak daha etkin işlemesini sağlamak amacıyla Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıkarılmıştır. Fakat bu kanun kısa sürede geçirdiği değişiklerle bir toprak reformu kanunu olmaktan çıkmıştır. Bu kanuna dayanarak kamu toprakları topraksız ve az topraklı köylülere dağıtılmıştır. Bu kanun toprak mülkiyetinin dağılımında yapısal bir değişiklik, bir iyileştirme getirmemiştir; fakat ekime açılan alanların meralar aleyhine genişlemesinde çok etkili olmuştur. 1.3.3. Bu dönemde 1948 yılında Marshall Yardım Planının uygulanmaya başlaması ile birlikte tarım sektöründe hızlı bir makineleşeme sürecine girilmiş, traktör sayısı 1948 yılında 1800 ün altında iken, bu sayı 1950 yılına gelindiğinde 16 bine ve 1955 yılında ise 40 bine ulaşmıştır. 1.3.4. II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) tarım sektöründe kurumsallaşma süreci devam etmiş, Zirai Kombinalar olarak tasarlanan devlet üretme çiftliklerinin kurulması, tarım teknolojilerini geliştirerek köylülerle buluşturacak olan Zirai Donanım Kurumu nun örgütlenmesi, insan yetiştirmeye yönelik olarak yatılı köy okulları ve Köy Enstitülerinin kurulması hep bu dönemin ürünü olmuştur. 8

1.3.5. II. Dünya Savaşı yıllarında, savaş koşuları nedeniyle tarım ürünleri fiyatları dünya pazarlarında oldukça yüksek seyretmiştir. Bu konjonktür üretimi teşvik eden bir sonuç doğurmuş, ancak uzun süren savaş yılları/seferberlik sonucunda önemli düzeylere varan işgücü ve hayvan kaybına neden olmuştu. Diğer yandan, ithalatın sınırlaması da, bütünüyle dışa bağımlı ekonomide(tarımda) üretimi sınırlayan diğer bir faktör olarak belirmişti. İç ve özellikle dış ticaret hadleri hızla artarken, 1942-46 arasında iş hayvanları sayısı ve ekilen toprak yüzölçümü ve ithalat gerilemeye başlamıştı. 1.3.6.II. Dünya Savaşı yıllarında hızla iyileşen iç ve dış ticaret hadlerine, kurumsal ve eğitimde sağlanan gelişmelere karşın toprak ve işgücünden yoksun kalan ve konan yeni verginin de etkisiyle tarım sektöründe önemli üretim düşüşleri yaşanmıştı. 1945 yılına gelindiğinde tarımsal üretim düzeyi 1935 yılının altında bulunuyordu. Tarımın tekrar üretime geçebilmesi için 1945 sonrası konjonktürün etkisini beklemek gerekecekti. I.4. 1946-1953 Dönemi 1.4.1. Savaş sonrası büyüme konjonktürünü kapsayan 1946-1953 dönemi, 1930 lı yıllarda uygulanan politikalardan bir kopuşu ifade etmektedir. Dışa açık, liberal politikaların uygulandığı bu dönemde, Savaş koşullarının ortadan kalkması ile birlikte hızlı bir ekonomik büyüme yaşanmış, tarım sektörü 1946-1953 döneminde yıllık ortalama %14,2 büyürken, sanayi sektörü %9,8 ve hizmetler sektörü % 10,7 oranında büyümüştür. Başka bir deyişle, bu dönem esas olarak tarımsal gelişmenin altın yılları olmuştur. 1.4.2. Bu dönemde ekime açılan toprakların genişlemesinde Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun etkisi olsa da, 1948 yılında Marshall Yardım Planının uygulanmaya başlanması ile birlikte tarım sektöründe hızlı bir makineleşme sürecinin tarım sektörü üzerinde yarattığı olumlu etkiyi belirtmek gerekir. Tarımda makineleşmenin ilk etkisi, ekime açılan arazinin genişlemesi ve tarımsal üretimde meydana gelen artış olmuştur. Özellikle bitkisel üretim, 9

1953 yılına kadar elverişli iklim koşullarının da etkisiyle yüksek oranlarda artış göstermiştir. I.5. 1954-1961 Dönemi 1.5.1. 1950-1960 döneminde uygulanan iktisat politikası önceki dönemlerde uygulanan devletçi, müdahaleci iktisat politikasından bir dizi farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıkların en temeli Hükümetin, iktisat politikalarına liberal anlayışın hakim olması sonucunda devletin ekonomideki yerinin daraltılmasının hedeflenmesi ve iktisadi kalkınmayı özel kesimi geliştirerek sağlayacağını ilan etmesidir. Bu çerçevede iktidarın ilk yıllarında ekonomide liberasyonu artıracak yönde bazı adımlar atmıştır. İthalat daha 1950 de %60-65 oranında liberalize edilmiş, fiyat kontrolleri kaldırılmıştır. Bank kredi faizleri düşürülerek özel kesimin daha fazla kredi kullanması istenmiştir. 1.5.2. Türkiye tarımında 1950 ler öncesi yıllarda tarımsal mekanizasyon son derece yavaş gerçekleşmiştir. 1920 li yıllarda iç ve dış gelişmelerin etkisiyleuzun süren savaşlar sonucunda işgücü kaybı, hayvan sayısında azalma vbmekanizasyon yönünde güçlü eğilimler yaratmış idi. 1929 krizi ile birlikte bu eğilim sona ermiş, 1930 da ulaşılan 1844 adetlik traktör parkına ancak 1940 ların sonunda ulaşılmıştır. Traktörün simgelediği mekanizasyon bu dönemde işgücünü kısmen ikame ederek kırsal göçün hızlanmasına neden olmuş, traktör sayısındaki artış tarıma yeni toprak alanlarının katılmasını sağlamıştır. Başka bir deyişle, bu dönemde tarımdaki gelişmenin esas kaynağını tarımsal toprakların genişlemesi oluşturmuş, dönem içerisinde önemli verimlilik artışları sağlanamamıştır. Buna göre 1948 yılında 1756 olan traktör sayısı 1953 yılında 35.600 e çıkarken, 1959 yılında 41.896 e yükselmiştir. Tarla kültürüne ayrılan alanların nadas dahil genişliği ise 1950 de 14,6 milyon hektardan, 1960 yılında 23,3 milyon hektara ulaşmıştır. 10

1.5.3. 1950 den sonra uygulamaya konan yeni tarım politikası ile birlikte Türkiye tarımının giderek daha fazla pazarla bütünleştiği görülmektedir. Çiftçiyi piyasaya dönük üretime yönlendiren gelişmelerin başında, tarım sektöründe devlet politikalarının yön verdiği üretim teknolojisindeki değişmeler ve alt yapı yatırımları ile ilgili gelişmeler etkili olmuştur. Tarımda gittikçe artan traktör kullanımı, çayır ve mera arazilerinin üretime açılması ile desteklenince bir çok temel tarımsal üründe çarpıcı üretim artışları gerçekleşmiştir. Buna göre 1951-1960 arasında temel geçimlik ürün grubunu oluşturan tahılda üretim miktarı 10,5 milyon tondan 15,2 milyon tona, (%50 düzeyinde bir artışla) yükselmiştir. 1.5.4. 1950 li yıllarda tarım açısından en çarpıcı gelişme ekilebilir alanlarda gözlenen hızlı gelişmedir. 10 yıllık zaman içerisinde özellikle Hazine arazisi niteliğindeki doğal meraların gerilemesi pahasına gerçekleştirilen denetimsiz toprak açmaları, sürülebilir alanların %50 civarında artışına yol açmıştır. Aynı süreçte, Marshall yardımlarının da etkisiyle karayolu ve kara ulaştırma ve tarımda mekanizasyona öncelik veren politikalar bu genişlemeyi desteklemiş ve gerek kırsal alanın pazara açılmasında, gerekse de tarımdan kopan milyonlarca nüfusun kentlere göçmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1.5.5. Özet olarak, bu dönemde (1950-60), tarımda belirli ölçülerde nitel ve nicel gelişmeler elde edilmiştir. Başta makineleşme olmak üzere, çağdaş girdi kullanımının artması, işlenen alanların genişlemesi, verim artışı tarımsal üretimin artmasına olanak vermiştir. Bu dönemde tarım daha fazla pazara açılmıştır. Bu dönemde tarımda üretim organizasyonunda hissedilir bir değişme olmamıştır. Buna karşılık, tarımın pazara açılması ve tarımsal hammadde işleyen sanayilerin gelişmesi ile tarımsal ürün bileşiminde bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. Bitkisel üretimin tarımsal hasıladaki payı hayvancılık üretiminin aleyhine bir miktar genişleyerek %60 a kadar çıkmıştır. Bitkisel üretim içinden de sanayi bitkilerin ve ihraç ürünlerinin payı yükselmiştir. 11

I.6.1962-1979 Dönemi 1.6.1. 1960 lı ve 1970 li yıllar esas olarak, Türkiye tarımının yaygın tarım koşullarından yoğun tarım koşullarına geçtiği yıllar olarak tanımlanabilir. Türkiye ekonomisi 1963 den itibaren yeniden planlı kalkınma dönemine girerken, 1960 lı yılların ortalarından itibaren tarımda da modern girdi kullanımına bağlı olarak verimlilik artışları gündeme gelmiştir. Bu dönemde ithal ikameci birikim modeli çerçevesinde sanayi ve tarıma yönelik popülist politikalar uygulanırken, bu politikaların bir sonucu olarak oldukça sistemli bir destekleme politikası gündeme gelmiştir. 1932 yılında buğdayla başlayan destekleme uygulaması, 1950 li yıllarda tahıllar, tütün, şeker pancarı ve haşhaşla sınırlı olarak sürdürülmüş, 1960 larda Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB) nin alım satım ve dönüştürmesini yaptığı ürünlerin önemli bir bölümü de kapsama alınınca, 1969 yılında desteklenen ürün sayısı 17 yi bulmuş, 1970 lerde ise 22 ye kadar çıkmıştır. 1.6.2. Savaş sonrası dönemde uygulamaya konan köylerin fiziksel/beşeri altyapısının geliştirilmesi yönündeki projeler ithal ikameci birikim döneminde giderek yoğunlaşmış, anayolların yanında köy yollarının yapımı, köylerin elektriklendirilmesi, içme ve sulama amaçlı yatırımların (barajlar, göletler, sulama kanalları) planlı olarak sürdürülmesi sağlanırken, köylere okul yapılması, üreticilerin eğitilmesi, tarımsal kooperatiflerin desteklenmesi, ziraat mühendis ve teknisyenlerinin yetiştirilmesi gibi beşeri yatırımlar da desteklenmiştir. Bu gelişmeler sonucunda tarımda ticarileşme oranı giderek artarken, yarı-feodal ilişkiler bu dönemde önemli ölçüde tasfiye olmaya başlamıştır. 1.6.3. 1963 yılından itibaren planlı ekonomik kalkınma modeline geçişle birlikte, tarımda devletin yön verdiği yoğun üretim süreci başlamış, köylülük popülist politikalarla desteklenmiştir. Devletin uyguladığı fiyat sübvansiyonuna dayalı uygulamalar sonucunda kimyasal gübre, tarımsal ilaç, tohumluk gibi verimlilik üzerinde doğrudan etkide bulunan araçların kullanımında önemli artışlar 12

gerçekleşmiştir. Bu dönemde tarımdaki küçük ölçekli işletmelerin varlığını sürdürmesini sağlayan, diğer bir uygulama da devletin tarım sektörüne verdiği desteğin bir boyutu da tarımsal destekleme kapsamına alınan ürünler ve tarımsal birlikler başta olmak üzere alıcı kuruluşların ürün alımlarındaki fiyat ayarlamaları ile ilgili olmuştur. Buna göre devlet taban fiyat uygulamasını ucuz kredi mekanizmasının işletilmesiyle desteklemiş ve üreticinin elindeki ürün fazlasını satın almayı garanti ettiği gibi fiyat ayarlamalarıyla küçük ve orta ölçekteki tarımsal işletmelerce gerçekleştirilen üretim düzeylerini artırma çabası içerisinde olmuştur. 1.7. Dışa Açık Ekonomi (Küreselleşme Sürecinde) ve Tarım Sektörü:1980 Sonrası Dönem 1.7.1. 1970 li yılların sonunda ithal ikameci politikaların krize girmesiyle birlikte, 1980 lerin başında dışa açık politikalar gündeme gelmiş, bunun sonucunda tarım ve gıda sektörüne ilişkin yeniden yapılanma politikaları uygulanmaya konmuştur. Bu yeni dönemin temel özelliği deregülasyon (deregulation) politikalarına dayanmasıdır. Deregülasyon politikalarının uygulanması ile birlikte sübvansiyon miktarları düşürülürken, tarım kredisi faizleri yükseltilmiş, desteklemeye konu olan ürün sayısı azaltılmıştır. 1980 yılında üretimi desteklenen tarım ürünlerinin sayısı 22 iken, bu sayı 1990 yılında 10 a düşmüştür. Diğer yandan, Dünya Bankası ve IMF nin taleplerine uygun olarak kamu sektörünün küçültülmesi amacıyla tarım sektöründe faaliyet gösteren KİT lerden bazılarının özelleştirilmesi gündeme gelmiştir. 1.7.2. 1980 li yıllarda dış ticaret rejiminin liberalizasyonu ile birlikte tarımsal ürün ithalatında önemli artışlar yaşanmıştır. 1984 yılında gıda ürünlerinin ithalatına uygulanan vergi ve harçlar önemli ölçüde aşağı çekilmiştir. Bunun sonucunda bazı tarımsal ürünler ithalatı önemli miktarlara ulaşmış, ithalattaki artış sonucunda kimi sektörler olumsuz etkilenmeye başlanmıştır. Bu politikaların uygulanması ile birlikte en çok olumsuz etkilenen sektörlerin başında hayvancılık ve et üretimi gelmektedir. Gıda ve tarımsal ürünler ticaretinin 13

serbestleşmesini takiben canlı hayvan ve et ithalatındaki sıçrama, yerel üretimin ve hayvancılığın gerilemesine yol açmıştır. 15 sene içerisinde Türkiye nin süt, peynir, yağ ve dondurma gibi sütlü ürünler ithalatı da yükselmiştir. Diğer yandan, sebze ve meyve ithalat ve ihracatında da benzer gelişmeler izlenmektedir. Bu dönemde ithal avakado, ananas, Hindistan cevizi ve kivi gibi tropik meyveler üst ve orta sınıf haneler tarafından tüketilir duruma gelmiştir. 1.7.3. Türkiye ekonomisi 1980 sonrasında ve özellikle de 1997 yılından itibaren tarım sektöründe önemli boyutlara varan bir kriz süreci ile karşı karşıya bulunmaktadır. 1950-1980 döneminde devletçe korunan ve desteklenen tarım sektörü, 1980 li yıllarda gündeme gelen yeniden yapılanma politikaları ile birlikte devlet desteği giderek çekilmiş bu süreç 1997 yılından itibaren giderek hızlandırılmıştır. Bu politikaların uygulanması ile birlikte (tarımda sübvansiyonların kaldırılması, çiftçiye direkt veya dolaylı olarak yapılan desteklemelerin ya tamamen ya da tedricen giderek artan bir hızla kaldırılması) Türkiye tarımındaki üreticiler ve özellikle de aile emeğine dayalı küçük işletmeleri ekonomik zorluklarla karşı karşıya getirmiştir. Bir yandan tarım ürünlerine verilen ve çoğu kez maliyetlerin altında olan taban fiyatları, diğer yandan serbest bırakılan ve astronomik düzeylerde artışlar gösteren tarımsal girdi fiyatları, milyonlarca üreticiyi büyük açmazlarla karşı karşıya getirmiştir. Uygulanan politikalar sonucunda çiftçilerin bir kısmı yavaş yavaş ya tarımsal üretimden vazgeçmekte ya aile emeğini daha fazla kullanarak karşılaştıkları sorunları bu yolla aşamaya çalışmakta ya da verim artırıcı etkisi olan kimyasal girdilerin kullanımını azaltarak savunma araçlarına yönelmektedir. 1.7.4. Türkiye de 24 Ocak 1980 istikrar programının yürürlüğe girmesi ile tarım sektörüne yönelik politikalar da değişmiş, bu tablo 1984 yılından itibaren iyice belirginleşmiştir. Bunun sonucunda tarıma yönelik devletin düzenleyici ve koruyucu tavrı değişirken, tarım üretimi giderek piyasa koşullarına ve liberalizasyona gidilmiştir. Bunun sonucunda kimyevi gübreye verilen düşük bir sübvansiyon dışında, kaldırılmış, ürün fiyat desteği neredeyse son bulmuş, ve 14

kapsamı daraltılmıştır. Diğer yandan tarım piyasalarını düzenleyici kamu kuruluşları daha önce sahip oldukları başta kredi avantajları olmak üzereavantajlarını yitirmiştir; diğer kamu kurumları gibi bunların da özelleştirilmesi gündeme gelmiş, bazılarının sahip oldukları tekel gücüne son verilmiştir. 1.7.5. Tarım sektörünü yakından ilgilendiren dönüşümlerden biri de, imalat sanayiinin rekabet gücünü artırmak için tarım sektörü bir araç olarak kullanılmıştır. Gıda maddelerinin fiyatları düşük tutularak ücret artışları sınırlandırılırken, sanayiinin girdi olarak kullandığı tarımsal girdilerin fiyatları da düşük tutularak imalat sanayiinde maliyetlerin düşük tutulması dolaysıyla rekabet gücünün artırılması hedeflenmiştir. 1.7.6. Türkiye de tarım sektörü 1980 öncesinde uygulanan müdahaleci politikalar sayesinde tarım sektörü önemli gelişmeler kaydetmiştir. Kuşkusuz bunların başında negatif reel faiz hadleri uygulaması vardır. Türkiye 1980 yılından itibaren ekonomide reel faizlerin serbest piyasa koşullarında pozitif düzeylere çekilmesini dayatan programlar yürürlüğe konmuştur. Ancak tarım sektörü azalan oranda da olsa reel negatif faizlerden 1997 yılına kadar yararlanmayı sürdürmüş, 2002 yılından itibaren ise tarım yüksek düzeydeki reel faiz haddinden kredi alma süreci ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durum tarımsal yatırımları olumsuz etkileyerek üretimi ve verimliliği olumsuz etkilemiştir. 1.7.7. Türkiye de uygulanan yapısal uyum politikalarının tarıma ilişkin önerileri tarımda nasıl verimlilik artışı sağlayabiliriz sorunsalı üzerinde yoğunlaşmamış, devleti tarım sektöründen nasıl uzaklaştırabiliriz yaklaşımı üzerine oturtulmuştur. Bu yaklaşımın temelinde tarım devletin sırtında bir yüktür yaklaşımı yatmaktadır. IMF ve Dünya Bankası kaynakların optimal kullanımında devlet ve Pazar ı birbirlerine taban tabana zıt iki kutup olarak görmektedir. Devlet israflara yol açarken, Pazar mekanizması en etkin kaynak kullanıcı olarak algılanmaktadır. Oysa, reel gelişmeler incelendiğinde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde devlet müdahalesinin kalkması durumunda tarım sektörü en fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Başka bir deyişle, 15

sektörel gelişme dinamikleri açısından devlet-piyasa karşıtlığından söz edilemeyeceği gibi, devletin etkin araçlarla sektörü yönlendirdiği yıllarda tarım sektörünün daha parlak bir gelişme kaydettiği izlenmektedir. 1.7.8. 1980 sonrasında uygulamaya konan istikrar ve yapısal uyum programları sonucunda tarım sektörü ithal ikameci dönemde olduğu gibi iç pazarın sürükleyici aktörlerinden biri olmaktan çıkmış, ihracat içerisinde önemli bir ağırlığa sahip tarımsal girdilere dayalı sektörlerin rekabet gücünü artırmak için tarımsal desteklerin azaltılması gündeme gelmiş, bunun sonucunda iç ticaret hadleri 1980 li yılların ilk yarısında önemli ölçüde tarımın aleyhine gelişmiştir. Bölüşüm ilişkisinden olumsuz etkilenen çiftçilerin bir bölümü, üretimden vazgeçip kentlere göç etmek zorunda kalırken, bir kısmı da, aile içi emeğini daha fazla kullanarak, ekonomik olumsuzluklara rağmen üretime devam etmişlerdir. 1.7.9. Türkiye de geçmiş yıllarda sık sık ifade edilen dünyada kendi kendine yeterli az sayıda ülke söylemi günümüzde giderek değişmeye başlamış, tarımsal ürünlerde önemli düzeylere varan ithalat yoluna gidilmiştir: 1980 li yıllarda tarım sektöründe genel olarak gözlenen durağanlık ve bazı alt kesimlerde üretimde meydana gelen düşüş sonucunda tarımsal ihracata konu olacak fazlanın azalmasına neden olmuş, ithalat gereksinimi giderek artmaya başlamış, 1980 öncesinde Türk tarımında gözlenmeyen bu gelişme 1990 lı yıllarda ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, tarım ürünleri ve tarıma dayalı mamullerin toplam ithalatı, bu kalemlerin ihracatını aşmaya başlamıştır. 1.7.10. Türkiye nin gıdada kendi kendini besleyebilen az sayıda ülke konumuna gelmesinde 1923-1980 dönemi arasında (ağırlığı farklı olmakla birlikte) hükümetlerin tarıma yönelik destek politikaları temel bir işlev görmüştür. 1980 li yıllarla birlikte bir yandan tarıma yönelik destekler azalırken, diğer taraftan tarım sektörü dünyadaki olumsuz fiyat hareketlerinin etkisi altına girmiş, bunun sonucunda kendi kendine yeterlilik hedefi değişmeye başlamıştır. 16

1.7.11. Tarımda dönemler arası teknolojik gelişme değerlendirildiğinde genel olarak şu tespitlerin yapılabileceğini düşünüyoruz: Türkiye tarımında 1923-50 arası dönemde tarımsal gelişme daha çok yeni toprakların tarıma açılmasıyla sağlanmış, tarımsal araştırma enstitüleri kurulmuş, başta buğday olmak üzere, çeşit geliştirme çabalarına girişilmiştir. 1950-1980 dönemi tarımsal yapıda hızlı bir kopuş dönemi olarak görülebilir. 1954 yılından itibaren traktör ve gübre ithalatı yoluyla başlayan gelişme, sonraki aşamada montaj sanayi ile sürmüş, 1960 ların sonlarında ise Yeşil Devrim tohumlarının ithalatıyla büyük bir hız kazanmıştır. 1980 sonrası dönemde ise Türkiye tarımı adeta bir yol ayrımı noktasına gelmiştir. 1980 li yıllarda iç ticaret ve dış ticaret hadleri bir eğilim olarak tarım sektörünün aleyhine gelişmiş, son yıllarda ise tarımsal destek DGD ile sınırlandırma noktasına ulaşmıştır. Ekonomide gerçekleştirilen liberalizasyon sonucunda 1985 sonrası yıllarda tahıl ve meyve ithalatı büyük ölçüde artarken, tarımda kendi kendine yeterli 7 ülkeden biri hedefi/gerçeği tarih olmuştur. 2. Tarımda Küçük Üreticilik ve Nedenleri 2.1. Tarımda temel üretim biçimi küçük üreticilik temelinde gelişmiş, Batıda olduğu gibi toprak yoğunlaşması yaşanmamış, bunun sonucunda tarımsal birikim cılız kalırken, büyük çiftlikler ortaya çıkmamıştır. Başka bir deyişle, Türkiye ölçek ekonomilerinden yararlanamayan, düşük verime dayalı, küçük adacıklar şeklinde bir tarım işletmeciliği ortaya çıkmıştır. 2.2. Tarihsel olarak Anadolu da, Batıda feodal toprak sisteminde olduğu gibi bir toprak yoğunlaşması gerçekleşmemiştir. Gerek maddi koşulların etkisiyle ve gerekse de Osmanlı toplumsal, hukuki ve idari düzeninin bir sonucu olarak bu olgu gerçekleşmiştir. Merkezi devletin güçlü olduğu dönemlerde ise toprağın üreticiler arasında yeniden dağıtılması sonucunda toprak üzerinde özel mülkiyet gelişmemiştir. Toprakta özel mülkiyete izin veren 1858 kanununa rağmen toprakta yoğunlaşma yaşanmamış, büyük toprak sahipliği ortaya çıkmamıştır. 17

2.3. Birinci Dünya Savaşı na kadar süren göçler ve bu göçmenlerin yerleştirilmesi küçük üreticiliği besleyen bir başka faktör olarak değerlendirilmelidir. 1929 Büyük bunalımı ve İkinci Dünya Savaşı nın yarattığı zor koşullar her ne kadar köylüleri borca sokup ortakçı statüsüne getirdiyse de, 1945 sonrası gelişmeler küçük mülkiyete dayalı tarım işletmeciliğini güçlendirirken, pazarın genişlemesi sonucunda köylülüğü pazar için üretime kanalize ederek küçük işletmeciliğin tasfiyesini önlemiştir. 2.4. İkinci Dünya Savaşı nın ertesinde tarımda hızlanan mekanizasyona (traktör kullanımında gözlenen hızlı artış), rağmen toprakta önemli bir yoğunlaşma gerçekleşmemiş, 1950 li yıllarda köylülüğün bir oy deposu olarak görülmesi sonucunda (tarıma yönelik popülist politikalar), küçük üreticilik âdete teşvik edilmiştir. 2.5. Önce ekim alanlarının genişlemesi, sonra da su, gübre, ilaç gibi girdilerin artışı 1950-1980 dönemindeki değişmenin temel faktörleri olmuştur. Ürün bileşiminde tahılların oransal önemi azalmış, yağlı tohumların, sanayi hammaddelerin sebze ve meyvaların üretim artışı aynı dönemin diğer bir özelliği olarak ortaya çıkmıştır. 1950-1980 döneminde hayvancılık sektöründe gelişmeler yaşanmış olsa da, hayvancılık sektörünün ayrı bir uzmanlaşma sektörü olarak önemli bir büyüme göstermemiş, hayvansal üretim, bitkisel üretimle birlikte yapılan bir yan uğraş özelliği taşımıştır. Ancak 1980 li yıllarla birlikte hayvancılık sektörünün 1950-1980 döneminde kaydettiği gelişmeye karşın, bu yapı, 1980 li yıllarda tümüyle tersine dönmüş, hayvancılık sektörü sadece göreli olarak değil, mutlak olarak da küçülmüştür. Hayvancılık sektörü bir kriz süreci ile karşı karşıya kalmıştır. 2.6. 1963 yılında planlı ekonomik kalkınma dönemine geçişle birlikte, tarım sektöründe devlet desteğinde entansif üretim yöntemine geçilmiş, ithal ikameci birikim modeline dayalı popülist politikalar uygulanmıştır. Bu durum tarımdaki küçük üreticiliği besleyen sonuçlar yaratmıştır. Bu dönemde devletin uyguladığı 18

fiyat sübvansiyonuna dayalı politikalar neticesinde kimyevi gübre, tarımsal ilaç, tohumluk gibi girdilerin kullanımında önemli artışlar sağlanmıştır. 3. Tarım Sektörünün Yapısal Özellikleri ve Sorunlar 3.1. Tarım sektörüne ilişkin sorunların başında erozyon gelmektedir. Erozyon sonucunda toprağın verimi düşerken, barajların hizmet süresi de giderek kısalmaktadır. Türkiye nin 78 milyon hektarlık yüzölçümünün 62 milyon hektarı (%79 u) erozyona tabi bulunmaktadır. 3.2. Türkiye de tarımın GSMH İçerisindeki payı giderek azalırken, tarım nüfusunun daha yavaş düşmesi nedeniyle göreli geliri azalmaktadır. Bu durum tarımda kişi başına gelirin tarım dışı sektörlere göre oldukça düşük kalmasına neden olmaktadır. 3.3. Türkiye tarımının yapısal olarak en temel sorunlarından biri de düşük verimlilik düzeyidir. Tarımda hem toprak hem de işgücü verimliliği düşük kalmıştır. Faal nüfusun %35 i, GSMH nın sadece %15 ni üretmekte, kişi başına verimlilik tarım sektöründe düşük kalmaktadır. 3.4. Türkiye tarımında işgücü verimliliğinin düşük kalmasının bir nedeni istihdamdaki şişkinlik ise (kişi başına katma değer olarak ölçülen verimliliğin düşmesi ile sonuçlanmaktadır). Diğer nedenleri olarak, işgücünün eğitim düzeyinin düşük olması ve tarıma yönelik yatırımların aşınmasıdır. Çiftçilerin yatırımlardan uzaklaşmasının nedeni, tarımın ticaret hadlerindeki bozulma, destekleme politikalarının azalması gibi çiftçilerin satın alma gücünü yakından ilgilendiren bozulmalardır. 3.5. Tarımda üretici birlikleri, kooperatifler, şirketler gibi örgütlenmeler son derece sınırlı bulunmaktadır. 19

3.6. Türkiye, ABD ve AB tarımının yapısal özellikleri karşılaştırmalı olarak kıyaslandığında Türkiye ile AB ve ABD arasında önemli farklılıkların bulunduğu görülmektedir: Türkiye de tarımın GSMH içerisindeki payı %14 iken, bu oran ABD de %1,7 ve AB ortalamasında %1,9 düzeyinde bulunmaktadır. Türkiye de ortalama tarımsal işletme büyüklüğü 5,9 hektar iken, AB de 17,4 hektar ve ABD de ise 180 hektar düzeyinde bulunmaktadır. 3.7. Türkiye tarımında, tarım arazilerinin ancak %15 i sulanabilmekte, arazinin %85 inde ise kuru tarım yapılmaktadır. 2002 yılı itibariyle tarım arazilerinin %19 u ise üretime sokulmayarak nadasa bırakılmaktadır. 3.8. Türkiye de tarım alanlarının kullanımına göre dağılımı incelendiğinde, ekilen alan düzeyinin 1970-75 döneminde önemli ölçüde arttığı bu yıldan itibaren ekilen alan ın sınırlarına ulaştığı ve 18 milyon hektar düzeyinde istikrar kazandığı görülmektedir. Toplamda ise 1970 yılında 27,3 milyon hektar olan tarım alanının 2002 yılında 26,5 milyon hektara düştüğü görülmektedir. 3.9. Tarım arazilerinin %70 e yakını tarla olarak kullanılmakta, bahçe arazisi oranı %10 ların altında kalmaktadır. Tarla olarak kullanılan arazinin % 75 ni tahıl tarımına ayrılırken, %8 i ancak sanayide hammadde olarak kullanılan bitkilere ve %4 ü yağlı tohum bitkilerine ve %3 ü ise yem bitkilerine ayrılmaktadır. 3.10. Türkiye tarımında tarımsal Ar-Ge ye ayrılan kaynaklar son derece yetersiz bulunmaktadır. Ar-Ge çalışmalarına toplam tarımsal gelirin %0,5 i civarında kaynak ayrılırken, tarımsal aktif nüfus başına ise de ancak 19,8 dolar civarında Ar-Ge harcaması yapılabilmektedir. 3.11. Son 20 yıllık dönemde tarımsal ürünler dış ticareti sektör aleyhine önemli ölçüde bozulmuştur. 1980 yılında toplam ihracat içerisinde %57,4 oranında paya sahip tarım sektörünün payı 2003 yılında % 11,1 e düşmüştür. 20

4. Tarımsal İşletme Sayısı ve Toprak Dağılımı 4.1. Tarımsal işletme büyüklüğüne göre işletme sayısı ve toprakların dağılımı incelendiğinde, 1980 yılı itibariyle en fazla gözlenen işletme biçiminin %32,6 ile 20-49 dekar büyüklüğüne sahip işletmelerin olduğu görülmektedir. Bu tablo 1991 ve 2001 tarım sayımlarında da önemli bir değişikliğe uğramamış, 2001 verilerine göre % 31,5 olarak gerçekleşmiştir. İkinci sırada ise 50-99 dekar büyüklüğüne sahip işletmeler gelmektedir. Bu grubun 1980 yılında %21,1 olan payı 2001 yılında %18,5 e gerilemiştir. 4.2. Diğer yandan toprak payının en yüksek olduğu grup 20-49; 50-99; 100-199 ve 200-499 dekar toprağa sahip gruplardır. Bu dört grubun 1980 yılında toplam toprak içerisindeki payı % 83,8 iken, 1991 de %77,2 e gerilemiş, ancak 2001 yılında tekrar yükselerek %83,3 olarak gerçekleşmiştir. 4.3. Toprak yoğunlaşmasının en hızlı gerçekleştiği kategori 1000-2499 dekar büyüklüğüne sahip kategoride gözlenmektedir. Buna göre 1980 yılında toplam içerisinde %1,6 olan bu kategorinin payı, 1991 yılında %5,9 a çıktıktan sonra, 2001 yılında %3 e gerilemiştir. Başka bir deyişle, 1980-1991 arasında 1000-2499 dekar arazi grubunda önemli bir yoğunlaşma yaşanırken, 1991-2001 döneminde yoğunlaşmanın düştüğü izlenmektedir. 4.4. DİE nin tanımına göre 200 dekara kadar toprak işleyen işletmeler küçük işletme olarak tanımlamakta, 200 dekardan fazla işleyen işletmeler büyük işletme olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu tanım kanımızca Türkiye deki küçük üreticiliğin kendi içerisinde önemli ölçüde farklılaştığı Anadolu daki işletme yapısını tam olarak kavramaktan uzaktır. Bu nedenle, 0-49 dekar kullanan işletmeleri küçük işletme, 50-199 dekar toprak kullananları orta-işletme ve 200 ve 200 dekardan fazla toprak kullanan işletmeleri de büyük işletme olarak tanımlarsak, Türkiye tarımının toprak dağılım profili net olarak ortaya çıkmaktadır. Küçük işletmelerin toplam içerisindeki payı 1980-2001 döneminde 21

toplamda 1,8 puan artarak % 19,5 den %21,3 e yükselirken, işletme yüzdesi ise %60,6 dan, %64,8 e yükselmiştir. Ancak, eğer karşılaştırma 1980-2001 sayımlarına göre değil de, 1991-2001 genel tarım sayım sonuçlarına göre yapılacak olursa, gerek işletme sayısında ve gerekse de toprak dağılımında küçük ölçekli işletmelerin payının azaldığı görülmektedir. Başka bir deyişle, 1990 lı yıllarla birlikte tarım sektöründe kısmi bir toprak yoğunlaşması ve işletme sayısında bir azalış gözlenmektedir. 4.5. Orta ölçekli tarımsal işletmelerin toplam tarımsal işletmeler içerisindeki payı 1980-1991 arasında %33,1 den %27,6 a gerilerken, toprak dağılımındaki payı ise % 45,4 den %40,9 a gerilemiştir. Başka bir deyişle, 1980-1991 arasında orta ölçekli işletmelerin gerek işletme sayısı içerisinde ve gerek toprak dağılımı içerisindeki payı önemli ölçüde gerilerken, 1991-2001 genel sayım sonuçlarına göre gerek işletme sayısı ve gerekse de toprak dağılımı içerisindeki paylarının arttığı izlenmektedir. 4.6. 1980-2001 döneminde büyük ölçekli işletmelerin gerek işletme sayısı ve gerek toprak dağılımı içerisindeki payının azaldığı görülmektedir. Buna göre 1980 yılında toplam tarımsal işletme sayısı içerisindeki payı %6,2 olan büyük ölçekli tarımsal işletmelerin, 2001 sayım sonuçlarına göre payının %5,8 e, toprak içerisindeki payı ise %35,1 den %34,2 e gerilediği anlaşılmaktadır. Ancak karşılaştırma 1980-1991 ve 1991-2001 genel tarım sayım sonuçlarına göre yapılması durumunda farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz: 1980-1991 arasında büyük ölçekli tarımsal işletmelerin payı %6,2 den %5,1 e gerilerken, toprak içerisindeki payı %35,1 den %37 e çıktığı görülmektedir. Başka bir deyişle, 1980-1991 arasında toprakta yoğunlaşmanın yaşandığı görülmektedir. Ancak karşılaştırma 1991 ve 2001 genel tarım sayım sonuçlarına göre yapılacak olursa, işletme sayısının % 5,3 den %5,8 e çıktığı, buna karşın toprak içerisindeki payının ise % 37 den %34,2 e düştüğü anlaşılmaktadır. 4.7. Sonuç olarak, 1980-2001 döneminde en hızlı geçişkenlik 1991-2001 arasında orta ölçekli tarımsal işletmeler arasındaki değişimde gözlenmektedir. 22

Oysa 1980-1991 genel tarım sayım sonuçlarına göre gerek işletme sayısı ve gerekse de toprak dağılımı içerisindeki payının önemli ölçüde gerilediği anlaşılmaktadır. 5. Sektörel Büyüme Hızları:1923-2002 5.1. Cumhuriyetin kuruluş yılları (1924-1929 ve 1930-1939 dönemleri) tarım ve sanayi sektörlerinde hızlı büyüme dönemini temsil etmektedir. 1924-1929 döneminde tarım sektörü yıllık ortalama % 15,9 oranında büyürken, hiçbir dönemde bu ortalama büyüme hızına ulaşamamıştır. Sanayi sektöründeki ortalama büyüme hızı ise %8 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşmıştır. 1930-1939 döneminde sektörler arasında en parlak ortalama büyüme hızına % 11,7 ile sanayi sektörü ulaşmıştır. Diğer hiçbir dönemde sanayi sektörü bu ortalama büyüme hızını yakalayamayacaktır. Bu dönemde tarım sektöründeki yıllık ortalama büyüme hızı ise % 6 dır. 5.2. Tarım sektörünün en parlak performans gösterdiği ikinci dönem yıllık ortalama %14,2 ile 1946-1953 dönemidir. Savaş sonrası dünya ekonomisindeki gelişmenin de etkisiyle bu dönemde sanayi ve hizmetler sektörlerinin ortalama büyüme hızları da oldukça yüksek bir performans sergilemiştir. Buna göre bu dönemde sanayi sektörü yıllık ortalama %9,8 büyürken, hizmetler sektörü yıllık ortalama %10,7 büyümüştür. 5.3. İthal ikameci dönemde en hızlı gelişen sektörün yıllı ortalama %8 büyüme hızı ile sanayi sektörü olduğu anlaşılmaktadır. Bu sektörü yıllık ortalama %6,5 ile hizmetler sektörü izlemiştir. Tarım sektörünün yıllık ortalama büyüme hızı ithal ikameci dönemde %2,1 ile 79 yıllık Cumhuriyet ortalaması olan %3,9 un altında kalmıştır. 5.4. İhracata dayalı büyüme modeli altında hizmetler sektörü dışında tarım ve sanayi sektörlerindeki ortalama büyüme hızlarının düştüğü görülmektedir. 1980-23

1988 ve 1989-2002 dönemlerinde sektörel ortalama büyüme hızları 1924-2002 döneminin (Cumhuriyetin 79 yılı ortalamasının) oldukça altında kalmıştır. Buna göre 1980-1988 döneminde tarım sektöründe yıllık ortalama büyüme hızı % 1,6 iken, 79 yıllık Cumhuriyet ortalaması %3,9 dur. Benzer bir durum 1989-2002 dönemi için de geçerlidir. Buna göre, 1989-2002 döneminde tarım sektörü yıllık ortalama %1 büyürken, bu değer cumhuriyet ortalamasının oldukça altında bir performansı göstermektedir. 6.Türkiye Ekonomisinde ve Tarım Sektöründe Konjonktürel Dalgalanmalar 6.1. Türkiye ekonomisinde 1971 yılında başlayan ekonomik büyüme konjonktürü 1976 yılında tepe noktasına ulaştıktan sonra, 1978-1980 krizi ile sona ermiştir. İkinci devresel dalgalanma ise 1983 yılında başlamış, 1985 yılında sona ermiştir. Bu dalga boyu görece küçük çevrimi 1986-1988 ve 1989-1991 çevrimleri izlemiştir. Bu çevrimleri ise; 1992-1994; 1996-1998 ve 1999-2001 çevrimleri izlemiştir. 1990 lı yıllarda gittikçe kısalan ve sıklıkla yaşanmaya başlanan çevrimler meydana gelmiştir. Bunlar, 1992-1994; 1996-1998 ve 1999-2001 çevrimleridir. 6.2. Türkiye ekonomisinde özellikle 1990 lı yıllardan itibaren süreleri kısalan ve sıklıkla gözlenmeye başlanan çevrimlerin nedeni olarak 1989 yılından itibaren gündeme gelen 32 sayılı kararın etkili olduğunu belirtmek gerekir. Sermaye hareketleri üzerindeki denetimlerin kaldırılması ve finansal serbestleşme, banka ve döviz krizlerinin bütünleşmesinin ve genel finansal krizlerin oluşmasını sağlayan temel unsur olmaya başlamıştır. Sermaye hareketlerinin liberalizasyon süreci öncesi yıllarda bankalar veya döviz piyasalarında meydana gelen dalgalanmaların etkileri daha minimal düzeyde sektörle sınırlı etkilerle sonuçlanırken, iç ve dış finansal piyasaların gittikçe entegre olduğu günümüz piyasalarında sıklıkla tekrarlanan finansal krizler gündeme gelmeye başlamıştır. Finansal krizler genel olarak; canlanma/patlama/çöküntü aşamalarından oluşan bir döngüyü kapsamaktadır. Sermaye girişleri ile eşanlı 24

bir kredi genişlemesi, sürdürülemezlik algısı ile sona ermekte, sermaye kaçışları ve finansal daralma ile en düşük noktaya inmektedir. Hem çıkış hem çöküş aşamaları ekonominin tüm reel değişkenlerini etkileyerek yatırım, üretim, istihdam ve milli gelir düzeylerinde dalgalanmalara neden olmaktadır. 6.3. Tarım sektöründe üretimde meydana gelen bir istikrarsızlığın ekonominin bütününde istikrarsızlık yaratması ancak, tarımın ekonomi içerisindeki yerinin temel olduğu azgelişmiş ekonomilerde geçerli bir durumdur. Türkiye gibi yarısanayileşmiş bir ekonomide ise tarımın ekonomi içerisindeki göreli önemi yıllar itibariyle gittikçe küçülmüştür. Örneğin 1968 yılında tarımın milli gelir içerisindeki payı %33 iken, 2002 yılında %14 e gerilemiştir. Başka bir deyişle, tarım sektöründe meydana gelen bir krizin ekonomiyi etkileyerek kriz sürecine sokma gücü günümüz Türkiye sinde artık mümkün gözükmemektedir. Ancak tarım sektörünün içsel gelişme dinamiklerini anlamak ve tarım sektöründeki büyümeistikrar-kriz çevrimlerinin (cycles) yapısını tespit etmek amacıyla tarımsal çevrim analizinin yapılması gerekir. 6.4. Üretim yapısı sanayiye dayanmayan, ağırlıklı olarak tarımsal ekonomilere dayalı bir ekonomide ürünlerin yıllık verim değişmeleri yalnız tarımsal gelir değil, bütün ekonomiyi etkileyen sonuçlar doğurabilmektedir. Özellikle kurak bölgelerde ürünlerin yetişme dönemindeki yağış miktarının devresel değişmesi, konjonktür dalgalarına benzeyen milli gelir değişmelerine yol açabilmektedir. Diğer yandan hava şartlarının etkisiyle tarımda verim ve ürün artışının milli gelir ve istihdam seviyesine büyüyerek yansıyan bir çarpan etkisi vardır. Ekonomi üzerine etkide bulunan asıl etki çarpan etkisidir. Türkiye gibi sanayi üretiminde ve ihracatında temel sektörler konumunda bulunan (toplam ihracatın %50 lerini kapsayan ) tarımsal girdilere dayalı sanayinin tarım sektöründe yaşanan bir krizden etkilenmesi kaçınılmazdır ve bu durum çarpan etkisinin önemini ortaya koymaktadır. 6.5. Ekonominin bütününü temsil eden GSMH ya ilişkin konjonktürel dalgalanmalar ile tarımı temsil eden tarımsal katma değere ilişkin dalgalar 25

birlikte değerlendirildiğinde, tarım sektöründeki çevrimlerin sayısının, ekonominin bütünündeki çevrimlerden daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre ekonominin bütününde 3 erli hareketli ortalamaya göre 11, 5 erli hareketli ortalamaya göre 8, 7 şerli hareketli ortalamaya göre 6 ve 9 şarlı hareketli ortalamaya göre ise 4 çevrim ile henüz tamamlanmamış çevrimlerin uçları bulunmaktadır. 6.6. Tarım sektöründe ise 3 erli hareketli ortalamaya göre 14, beşerli hareketli ortalamaya göre 8, 7 şerli hareketli ortalamaya göre 9 ve 9 arlı hareketli ortalamaya göre ise 7 çevrim saptanmıştır. Başka bir deyişle, tarım sektöründe gerçekleşen çevrimlerin 3 erli, 7 şerli ve 9 şarlı hareketli ortalamalara göre ekonominin bütününe göre 3 er çevrim daha fazla gerçekleşirken, 5 erli hareketli ortalamaya göre tarım sektöründeki çevrim sayısı ekonominin genel çevrim sayısına eşit (8 er adet) bulunmuştur. 6.7. Tarımsal çevrimlerin ekonominin bütününde 3 er fazla olması, esas olarak tarım sektörünün doğa koşullarına bağlı olması ile yakından ilgilidir. Tarımsal katma değer doğa koşullarının etkisiyle doruğa ulaşmakta, ancak sürecin tersine dönmesi ile birlikte tarımsal katma değer inişe geçmektedir. 6.8. Tarım sektöründe 1969 yılında başlayan genişleme evresinin (canlanma), 1974 yılında sona erdiği, görece dalga boyu uzun 1969-1974 çevrimini dalga boyu daha kısa çevrimlerin izlediği görülmektedir: Bu çevrimler; 1976-1978, 1978-1980; 1980-1982; 1982-1984; 1984-1986; 1986-1988;1988-1990; 1990-1992; 1992-1994; 1994-1996; 1996-1998; 1998-2000 ve 2000-2002 çevrimleri olarak sıralanmıştır. 1970-1978 ve 1988-2002 döneminde meydana gelen çevrimlerin dalga boylarının görece daha yüksek olduğu, buna karşın 1978-1988 arasındaki çevrimlerin dalga boylarının görece düşük kaldığı izlenmektedir. 26

7. İstihdam 7.1. Sektörel düzeyde istihdam serileri incelendiğinde, tarım sektöründe istihdamın 1923-1954 döneminde sırasıyla 4, 5, 6 ve 7 milyon kişi platolarına yerleştiği, 1955-1999 döneminde ise (44 yıl boyunca, 1993 yılı istisna olmak üzere) 8 milyon kişi etrafında salındığı anlaşılmaktadır. Ekonomide üst üste yaşanan krizlerin de etkisiyle 2000-2002 döneminde ise ilk kez tarımsal istihdamın sayısında önemli düşüşlerin gerçekleştiği görülmektedir: Tarım sektöründe 2000-2002 dönemindeki istihdam seviyesinin 1940 lı, 1950 li yılların istihdam seviyesine denk geldiği anlaşılmaktadır. 7.2. 1923 ile 1940 lı yılların sonlarına kadar olan dönemde tarım sektöründeki üretimin esas kaynağı işgücünün kullanımına ve yeni arazilerin ekime açılmasına dayanırken, 1950 li yıllarla birlikte ise tarımsal mekanizasyon süreci temel faktör olmaya başlamıştır. Başka bir deyişle bu dönemde tarımsal mekanizasyonda sağlanan gelişme sayesinde tarımsal istihdamı sabit tutabilmiştir. 7.3. Tarım sektöründe 1924-1968 döneminde 1930 büyük buhranın etkisiyle tarımsal istihdam artışı %4,2 gibi büyük oranda gerilemiş, diğer hiçbir yılda istihdam artış hızı negatif olmamış, sadece 1961-1965 arasında istihdam artış hızı sabit kalmıştır. 1968-2002 döneminde ise 1971-1972; 1977, 1988-1991; 1994-1996; 1998-1999 ve 2001 dönemlerinde ve yıllarında tarımsal istihdam artış hızı pozitif olmuş, diğer tüm yıllarda negatif olmuştur. Başka bir deyişle, 1960 lı yılların sonunda gittikçe artan tarımsal mekanizasyon süreci tarımsal istihdam artış hızını düşürmeye başlamış, 2000 ve 2002 yıllarında ise ekonomide yaşanan krizlerin etkisiyle ve tarıma yönelik politikalar sonucunda, keskin iki düşüş (sırasıyla %19,9 ve %6,5 lik) gerçekleşmiştir. 27

7.4. Dönemler itibariyle sektörel düzeyde istihdam artış hızları incelendiğinde, tarım sektöründe istihdam artış hızının temel olarak iki dönemde en yüksek seviyesine ulaştığı, bunların yıllık ortalama %2,7 ile 1924-1929 ve %2,2 ile 1946-1953 dönemleri oldukları görülmektedir. 1954-1961 döneminde tarımsal istihdamın yıllık ortalama artış hızı %0,8 e gerilerken, 1962-1979 döneminde yılık ortalama artış hızının yüzde sıfıra yaklaştığı, 1980-1988 ve 1989-2002 dönemlerinde ise sırasıyla yıllık ortalama düzeyinde %0,2 ve %1,1 oranında düştüğü görülmektedir. 1924-2002 döneminde ise tarım sektörü istihdamı yıllık ortalama % 0,6 düzeyinde artmıştır. 7.5. Dönemler itibariyle sanayi sektöründeki yıllık ortalama artış hızları incelendiğinde; 1930-1939 döneminin sanayi sektörü istihdamı açısından en parlak dönem olduğunu saptıyoruz. Bu dönemde sanayi sektörünün ortalama yıllık istihdam artış hızı %6,2 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşmıştır. Bu düzey, 1924-2002 yıllık ortalaması olan %4,2 lik yıllık ortalama artış hızının oldukça üzerinde bir performansı göstermektedir. Sanayi sektöründe istihdamın 1980 li yıllarda önemli ölçüde gerilediği anlaşılmaktadır. Buna göre 1980-1988 döneminde yıllık ortalama düzeyinde %2,4 artan sanayi istihdamı, 1989-2002 döneminde ise yıllık ortalama düzeyinde %2,3 artmıştır. Her iki oranda 79 yıllık Cumhuriyet ortalamasının oldukça altında kalmıştır. 7.6. İhracata dayalı büyüme modeli altında, sanayi sektöründe istihdam artış hızının düşük kalmasının temel nedeni olarak, daha yüksek teknolojilerin (sermaye yoğun) üretime sokulması/adaptasyonu görülebilir mi? Kanımızca bu soruya olumlu yanıt vermek güç gözükmektedir. Gerek yatırımların marjinal sermaye/hasıla katsayısında gözlenen yükselme(yatırımların verimliliğinin düşmesi) ve gerekse de özellikle üretken sektörlerde (ticarete konu olan sektörlerden, başta imalat sanayi yatırımları olmak üzere) gözlenen aşınma, Türkiye ekonomisinde 1980 li yıllarda teknolojik gelişmenin sınırlı kaldığını 28

göstermektedir. Bu dönemde istihdam artış hızının sınırlı kalmasının nedeni spekülatif birikime dayalı mali gelişme evresidir. 7.7. Türkiye ekonomisinde hizmetler sektöründe yıllık ortalama istihdam artış hızının en yüksek gerçekleştiği dönemler; 1946-1953 ve 1954-1961 dönemleri olmuştur. Buna göre, 1946-1953 döneminde hizmetler sektöründe yıllık ortalama istihdam artış hızı % 12,3 olarak gerçekleşirken, 1954-1961 döneminde %11,2 olarak gerçekleşmiştir. 7.8. Sektörel istihdam paylarının gelişimi incelendiğinde, 1923-2002 döneminde tarım sektörünün gittikçe artan negatif bir eğilime sahip olduğu, buna karşın sanayi sektörünün pozitif eğilim yönünde durağan bir yapı sergilediği görülmektedir. Eğimi pozitif yönde artarak gelişen sektörün hizmetler sektörü olduğu anlaşılmaktadır. Tarım sektörünün toplam istihdam içerisindeki payının radikal bir kopuş sergilediği dönem esas olarak 1962-1979 dönemidir. Bir önceki dönemde (1954-1961) tarımın toplam istihdam içerisindeki payı %73,8 iken, 1962-1979 döneminde %56,6 a gerilemiştir. Bu dönemde sanayi sektörünün payı ise %8,1 den %10,8 e yükselirken, tarım sektöründe gerçekleşen istihdam daralmasının esas olarak hizmet sektörüne kaydığı, hizmet sektörünün istihdam payındaki %11,1 lik artıştan anlaşılmaktadır. 1980 li yıllar tarım sektörünün toplam istihdam içerisindeki payının daha da düştüğü, sanayi sektörünün payında ise önemsiz bir artışın yaşandığı, buna karşın hizmet sektörünün payında önemli artışların gerçekleştiği görülmektedir. 8. Nüfus 8.1. 1927 yılında 13,6 milyon olan Türkiye nüfusu, 2000 yılında 67,8 milyona yükselmiştir. Başka bir deyişle, 70 yıllık zaman periyodu içerisinde nüfus yaklaşık 5 kat artış göstermiştir. Bu 70 yıllık süre içerisinde nüfusun kırsal ve kentsel gelişimi de önemli değişikliklere uğramıştır. Türkiye de 1950 li yıllarda özel birikime dayalı sanayileşme süreci ile birlikte tarımda başlayan teknolojik 29