Türk tefekkür dünyasında kadın: oğuz kağan dan günümüze. M.Еkici, Prof. Dr. İzmir, Türkiye

Benzer belgeler
Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ

TOPLUMSAL CİNSİYET, KÜLTÜR

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO

Aile ve Birincil İlişkiler

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KADIN CİNSELLİĞİNİN SÖYLEMSEL İNŞASI VE NAMUS CİNAYETLERİ: ŞANLIURFA ÖRNEĞİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Kadının Eski Türklerdeki Konumu ve Değeri

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

DOĞURGANLIĞI BELİRLEYEN DİĞER ARA DEĞİŞKENLER 7

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

TÜRKİYEDE EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

türk mitolojisi kaynakçası

ESKİ TÜRK BOYLARINDA KADIN ÖZGÜR VE EŞİT BİR TOPLUMSAL KONUMA SAHİPTİ. ZİYA GÖKALP E GÖRE ESKİ TÜRKLER HEM DEMOKRAT, HEM DE FEMİNİST İDİLER.

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Öğretim Görevlisi Murat KARACA İpek Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

III. ÜNİTE: İLK TÜRK DEVLETLERİ 2. KONU: ORTA ASYA DA KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

EDEBİYAT 9. SINIF 10. SINIF

Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

Türk Eğitim Tarihi. 1. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Yrd. Doç. Dr.

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ZAMANA HÜKÜMDAR OLMAK

Türkiye de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması

Tanrı nın İbrahim e Vaadi

Türk Sanat Tarihi (GRT 209) Ders Detayları

DERS YILI MEV KOLEJİ ÖZEL ANKARA ANADOLU LİSESİ VE FEN LİSESİ 10. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ YARIYIL ÖDEVİ

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

TNSA-2003 Bölge Toplantısı-VII DOĞURGANLIK AİLE PLANLAMASI DOĞURGANLIK TERCİHLERİ

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Tel: / e-posta:

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

Editörler: Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN Yrd. Doç. Dr. Metin ARıKAN

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

Rut: Bir Aşk Hikayesi

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

II. BÖLÜM LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER

Sosyal Bilimleri söyleyebilir ve yazabilir. Olay-görüş ve Olayı açıklayabilir. Temel insan haklarını söyleyebilir.

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 BÖLÜM 2

HAYALLERİNİ SÖNDÜRME ( ANNE- BABA İZNİYLE MUTLU EVLİLİKLERE)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı nın İbrahim e Vaadi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

Türk Mitolojisi ve Türklerde Totemizm DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Toplumsal cinsiyet ve şiddet

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

TÜRK EDEBİYAT TARİHİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DOKTORA PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

Cumhuriyet Dönemi nde ;

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

TÜRKİYE DE KADIN VE ŞİDDET Bilgi, Algı ve Davranış Araştırması. Kasım, 2014

Proje Adı: Türkiye Akademisinde Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Yansımaları. Araştırma Şirketi Araştırma Veren Veri Toplama Firması

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ I SDT

frekans araştırma

ISSN : koksel@gantep.edu.tr Gaziantep-Turkey

Üstte, Lagaş Kralı Ur-Nanşe yaptırdığı tapınağa küfe taşıyor, karşısında karısı Kraliçe Abda

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türk Sanat Tarihi (GRT241 ) Ders Detayları

Hazırlayan: «Benim ayrı odam olduğu gibi, yazı masam, kitap dolabım bile var idi.» Fatma ALİYE. Enes PALA

Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

HAT SANATINDAN ENSTANTANELER İSMEK HÜSN-İ HAT HOCALARI KARMA SERGİSİ

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Transkript:

Türk tefekkür dünyasında kadın: oğuz kağan dan günümüze M.Еkici, Prof. Dr. İzmir, Türkiye Türk düşünce dünyasında kadın, her şeyden önce ana dır. Doğuran, besleyen anaç kadın her zaman ayrı bir yerde tutulmuştur. Kadın bir abla ve kız kardeş, bir sevgili ve eş olarak Türk tefekküründe ve yaşamında özel bir yer edinmiştir. Kadının günlük hayattaki yeri, siyasi hayattaki yeriyle benzerdir. Devleti oluşturan en temel kurumun aile, aileyi bir arada tutan esas unsurun ise kadın olduğu düşüncesi Türkler tarafından her zaman esas kabul edilmiştir. Akrabalık sistemi içerisinde anne, eş, kız kardeş ve kız evlat olarak yer alan kadın, hiçbir zaman ikinci plana atılmamış veya hor görülmemiştir. Aksine, hangi akrabalık rolünde olursa olsun kadına derin bir saygı duyulmuştur. Kadının Türk kültür hayatındaki yerini tespit etmek için ilk çağlardan günümüze kadar gelen belgeleri ve mit, efsane, masal, destan ve hikâye türlerindeki anlatmaları ve de halk inanmalarını içeren alan halk bilgisi ürünlerine göz atmak gerekir. Biz de bu konuşmamızda, ana hatlarıyla Türk düşünce dünyasında kadın algısını, kadının aile ve sosyal hayattaki konumuna göre, mevcut anlatmalar ve çeşitli kelimelerden hareketle aktarmak istiyoruz. Kadın ve erkeğin yaratılışı hakkındaki dair Türk anlatmalarında, erkekten sonra yaratıldığına inanılan kadın, erkekle benzer bir konumda kabul edilmektedir.(ögel 2003: 476). Altay yaratılış mitlerinde denizin dibinden Ak-Ana nın çıkması ve dünyanın yaratılışı hakkında Bay Ülgen e fikir vermesi, kadının bir danışma makamı veya bir yol gösterici olduğunu göstermektedir. Mitolojik anlatmaların tamamında bütün canlı varlıkların anası olarak bilinen ve üretici güce sahip kutsal dişi veya mitik ana algısı mevcuttur. Ölümsüzlüğün ve kusursuzluğun ifadesi olan ve bu haliyle kutsal kabul edilen mitik ana, zamanla yaşlı, ancak güçlü Yer Ana (Toprak Ana) ile yer değiştirerek halk inanma ve anlatmalarında yer edinmiştir. Doğuran ve yutan, yani hayatın ve ölümün simgesi mitik ana olmuştur. Hayatın simgesi olan Umay ı ve ölümün simgesi olan Erlik i de ortaya çıkaran odur (Bayat 2007: 12). Kadının İslamiyet öncesi Türk toplumunda etkin ve kendisine saygı duyulan bir varlık olmasının temelinde, yaratılış mitlerinde yansımalarını gördüğümüz zihin dünyasının yattığını söyleyebiliriz. Türk toplumuna ait bu zihin dünyasının ifade araçları, yaratılış mitleridir. Benzeri durum halkın inanç ve buna bağlı uygulamalarını da şekillendirmiştir. Bu inanç unsurlarından biri, Türk mitolojisindeki dişil varlıklardan biri olan Umay dır. Umay adına ilk defa Göktürk Yazıtlarında rastlanır. Kültigin Yazıtı nın doğu yüzünde Umay teg ögüm katun (Umay misali annem Hatun) ifadesi yer alır (Tekin 2010: 32-33). Bunun yanı sıra, Umay ın işlevinden açık bir şekilde, Tonyukuk Yazıtı nda şu şekilde bahsedilir; Tenri Umay ıduk yer sub basa berti erinç neke tezerbiz. (Tanrı, Umay, kutsal Yer Su onlara zafer verdi, niye kaçarız.) (Bayat 2007: 49). Resmi Türk kaynaklarında Umay ın, zafer veren ve yardım eden işlevleri olsa da zamanla Umay Ana, daha çok çocuk koruyucusu olarak kalıplaşmıştır ve Türk mitolojisinde yaratıcıların hiyerarşik sırasında baş

yerlerden birine konulmuştur (Bayat 2007: 49). İlk yaratıcı güç veya yaratıcının yarattığı iyelerden biri kabul edilen Umay, Türklerin zihin dünyasındaki ilk kadın algısını göstermektedir. Eski Türklerde anne adı yerine ög veya aba kelimesi kullanılmıştır. Bunlardan ög sözü öksüz sözünde günümüzde anasız kalma ve anasız-babasız kalma anlamında hala dilimizde yaşamaktadır. Aba sözü ise daha çok eski Türklerde kadın Kamları ifade eden bir söz olup, günümüzde ebe sözü bu sözün ifade ettiği anlama en yakın olanıdır. Türk devlet yapılanmasına benzer şekilde, babadan sonra aileyi anne temsil etmiştir. Bu nedenle annenin yeri, babanın diğer akrabalarından ileri olmuştur. Bu dönemde kadının aile ve toplum içerisindeki yerini zedeleyici her türlü hareketten sakınılmıştır. Kocanın kadını evden kovması ve boşaması gibi durumlar söz konusu olmadığı gibi, başka sebeplerle dul kalan kadının, babasının evine dönemediği bilinmektedir. Dul kalmış kadınlar, ailenin başı sayılmıştır. Bu duruma paralel olarak Göktürk Yazıtları ve Uygur Türklerine ait kayıtlarda ana sözcüğü her zaman için baba sözcüğünden önce kullanılması ve Dede Korkut Kitabı nda yer alan ana ata ifadeleri kadına duyulan saygının bir diğer göstergesi olarak düşünülebilir (Ögel; 2001:247-248). Türlerde kız ve erkek evlatlar arasında bir ayrım gözetilmediği, Hun ve Göktürk dönemlerindeki belgelerden anlaşılmaktadır. Nitekim aynı durumu Dede Korkut Kitabı nda da görebiliriz. Kitapta oğlu olanların ak otağa, kızı olanların ise kızıl otağa oturtulduğu görülmektedir (Ögel 2001: 250). Burada ak ve kızıl arasında herhangi bir hiyerarşik üstünlüğün olduğundan söz etmek güçtür. Kız ile erkek evlat arasında bir fark gözetilmezken kadın ve kız kavramları arasındaki fark her dönemde kendini göstermiştir. Kadın ile kız arasındaki ayrımın ana noktası olan bekaret anlayışı Türklerde İslamiyet ten önceki dönemde de vardır. Kız, evlendikten sonra evin sahibi olurdu. Bu nedenle evlendikten sonra ev kadını olan kadın için evci, eş, evdeş ve evlik gibi adlandırmalar yapılmıştır. Bunun yanı sıra evlenmiş kadın için en yaygın şekilde avrat sözcüğü kullanılmıştır (Ögel 2001: 251). Bu noktada evlenmek sözünden bahsetmek gerekir. Batı dillerinde evlenmek karşılığında to marry, to get married sözcükleri koca bulmak, koca edinmek anlamlarında kullanılırken, Türkçe evlenmek sözcüğü ile yeni bir yuva kurmak anlamını ve bu evde kadın ve erkeğin eşit olması anlamında eş olmayı tercih etmiştir. Bu anlam da Türk kültürünün ve düşünce dünyasının ne kadar eşitlikçi olduğunu yansıtması bakımından önemlidir. Bu ilk algılardan sonraki, dönemlerde kadının Türk düşünce dünyasındaki yerini aile ve sosyal hayattaki yer alışına göre değerlendirmek uygun olacaktır. Hun İmparatorluğu dönemi ve devamı niteliğindeki Türk devletlerinin kuruluş dönemlerinde hükümdar, törenle unvanını alırken eşi de katun (Hâtun) unvanını almıştır. Özellikle Akhunlar döneminde, tanhu ve yen-shih (Yin-çü= Hun dilinde İmparatoriçe) terimlerinin yerini tamamen Kağan ve Katun terimleri almış görünmektedir (Kafesoğlu 2010: 259). Eski Türk siyasi hayatında Hatunlar söz sahibi olmuşlardır. Aralarında, devlet yönetimine yön verenler, devlet reisliği yapanlar ve yardımcı olarak devleti idare edenler vardır. Örneğin, 585 ve 726 yıllarında Çin elçilerinin kabulünde Gök-Türk Hâtunları hazır bulunmuşlardır. (Kafesoğlu: 2010:259). Oğuz Kağan Destanı nın Uygur Türkçesi ile günümüze ulaşan metninde kadının yerinin değişmeye başladığını gösteren ilk izleri görüyoruz. Öncelikle Oğuz un doğumundan bahsedilirken, Ay Kağan ın gözleri parladı ve bir erkek çocuk dünyaya getirdi. (Arat, Bang; 1970:?) sözleriyle Oğuz Kağan ın annesinin Gök tanrı ile ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Destanın ilerleyen kısımlarında, Oğuz un evlilikleri anlatılırken onun bir ağaç kovuğunda bulduğu ve gökten bir ışık huzmesi içinde indiği kabul edilen iki ayrı kadınla evlendiği anlatılır. Burada Oğuz Kağan ın evlendiği kadınların ailelerinden söz edilememesi ve özellikle yer, su, ağaç ve gök kavramlarıyla ilişkili olarak anlatılmaları, Türk evlenme ve

yönetim düşüncesindeki değişimlerin ilk anlatımları olarak düşünülebilir. Oğuz un iki ayrı evlilik yapması, Türk düşüncesinde çeşitli iyelerle ilişkilidir ve tıpkı Oğuz un kendi doğumunda bir gök tanrı ilişkisi kurulmaya çalışıldığı gibi, onun çocuklarının annelerinin de herhangi bir aile bağından uzak olmaları gerekli kabul edilmiştir. Bu uzaklaşma Türk düşüncesindeki soy ve sop terimlerinin anlamlarıyla değerlendirilmelidir. Burada soy Oğuz tarafından temsil edilirken, sop yani anne tarafı Oğuz un evlendiği kadınlar tarafından temsil edilmektedir. Bu durum da Oğuz Kağan dan itibaren Türk düşüncesinde soy esaslı bir aile yapısının esas alınmaya başladığını göstermektedir. İslamiyet ten önceki Türk düşünce hayatında kadının yeri, temelini mitolojik düşünüşten almıştır. Bu düşüncenin oluşumunda Kadın Kamların varlığı etkili olduğu gibi, kadın kendisi ve toplumu için mücadele eden alp tipi kadın olarak erkekle eşit konumdadır. Eski Türk düşüncesinde bir eş. Bir kız evlat, bir abla ve kız kardeş olarak kabul edilen kadın aile ve toplum hayatında her zaman erkekle yan yana ve eşit kabul edilmiştir. Kadının aile ve sosyal hayat içindeki yeri ve rolü ve zaman içerisinde değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerde Türklerin değişik zamanlarda kabul ettikleri dinlerin etkisi büyük olmuştur. Bu noktada İslamiyet in, Türk toplumunun zihin dünyasındaki kadın algısında meydana getirdiği etkiyi değerlendirmek uygun olacaktır. Kadının aile ve sosyal hayat içerisindeki yerini ve bu yerdeki değişimi gösteren en önemli kaynak eser Dede Korkut Kitabı dır. Dede Korkut Kitabı eski Türk hayatında kadın algısı ile İslamiyet in Türkler tarafından kabul edilmesi sonrasındaki kadın algısı arasında bir uzlaşı oluşturmanın örneklerini sunmaktadır. Dede Korkut Kitabı nın mukaddimesinde çeşitli kadın tiplerinden bahsedilir ve bunlar arasında tercih edilen kadın tipi yuvayı ayakta tutan olarak belirlenir. Bu kadın tipinin, Türklerin İslam dinini kabul edişleri sonrasında örnek kadın tipi olarak kabul ettikleri Hz. Ayşe ve Hz. Fatma ya benzedikleri vurgulanır. Kitapta yer alan anlatmaların çoğunda önemli rolleri olan kadın, evini ayakta tutması ve aileyle ilgili işlerde olduğu gibi, savaşlarda da aktif rol almıştır. Türklerin 8. yüzyılda İslamiyet ile tanışmalarından 14. yüzyıla kadar, eski Türk aile yapısını büyük oranda koruduğu ve kadın algısının da bu doğrultuda devam ettiğini belirtmek mümkündür. Tanışılan yeni medeniyetle birlikte kadınınaile içerisindeki durumu ile sosyal ve toplumsal alandaki yerinde belirli değişimler olmuştur. İslamiyet in evliliğe büyük önem vermesi, aile bağlarının önemine dikkat çekmesi ve bu noktada hem kadına hem de erkeğe yüklemiş olduğu görevler bakımından, eski Türk inanç ve yaşam biçimlerinden çok uzaklaşmayı gerektirmemiştir. Osmanlı toplumunda, dini bir engel bulunmadığı takdirde bir kadın ile bir erkeğin evlenmesini dinî bir görev, bu şekilde meydana getirilen aileyi de kutsal kabul etmesi son derece önemlidir. İslami esaslara göre evliliğin topluma duyurulan bir nikahla sağlanması, evlenenlerin hür iradelerine değer verilmesi, mihir zorunluluğu başta olmak üzere, evlilik öncesinde, süresince ve olası bir sonlanmada, pek çok noktada erkekten kadın hakları korunmuştur (Çimen 2011: 239). Erkeğin en hayırlısının kadına iyi davranan olduğuna inanılan bir dinde, kadına önem verilmediği düşünülemez. Ancak tıpkı yanlış Batılılaşma gibi, yanlış Doğululaşma da Türk aile yapısı üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilmektedir. İslamiyet in etkisiyle birlikte, Müslüman Türk kadınını aile ve sosyal statüleri bakımından ikiye ayırarak değerlendirmek uygundur: 1. Saray ve sarayın etkisi altında kalan yönetici sınıf içinde ve şehirlerde kadın 2. Kırsal bölgelerde, göçebe ve yerleşik halk çoğunluğu içinde kadın (Onay 1968: 24). Selçuklular ın X. yüzyılda Anadolu ya gelişlerine kadar, İslamiyet in tesirlerine rağmen, Türk kadını aktiftir. Günlük yaşamda erkekle beraberdir. Eve kapatılmamıştır. Harem henüz

bilinmemektedir. Bu dönemde kadının aile ve sosyal durumundadeğişmeler varsa da erkekten henüz kopmamıştır. Sanat ve kültür hareketleriyle ilgilidir. Kadınlar adına Medrese, Hastane ve Kütüphaneler yapılmaktadır. İran ın Kirman şehrinde Kutlu Türkan Hastanesi (1271), Kayseri de bugün adına Tıp Fakültesi kurulan Gevher Nesibe Şifahanesi (1206), Divriği de Turan Melek Hatun Kütüphanesi ve Darüşşifahanesi (XIV.yy) gibi çeşitli yapılar saray ve şehir merkezindeki kadının hala etkin olduğunu göstermektedir (Sağ: 14). Selçuklu dönemine ait minyatürlerde kadın unsurunun ön plana çıkması da belli bir döneme kadar, kadının sosyal hayat içerisinde yer ve söz sahibi olduğu fikrini doğurmaktadır (Onay 1968: 22). Osmanlı aile yapısı, ataerkil bir karakter gösterse de, araştırmalar, kadının da Osmanlı aile hayatında önemli ölçüde söz sahibi olduğunu göstermektedir. Osmanlı ailesi içinde kadının eşine göre ailedeki pozisyonu, mülk edinebilme ve tasarruf hakkı, aile içi kararlara katılımı, ailede statü ve rollerin durumu bize, kadının durumu hakkında bilgi vermektedir (Çimen 2008: 274). Osmanlı medeniyetinde, kadının görevleri vezaif-i beytiye (ev görevleri), vezaif-i zevciye (kadınlık ve eş görevleri) ve vezaif-i maderane (annelik görevleri) şeklinde özetlenebilir (Çimen 2008: 291). Bu anlamda kadın, evine bağlı, eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını gideren bir konumdadır. Kadının eğitimi ve toplum içindeki yeri İslamiyet te Batı dünyasına kıyasla çok daha ileri seviyededir. Bunun temel nedeni, İslam inancının kadınları suçlu görmek veya aşağılamak gibi bir tutumunun olmamasıdır. Özellikle Selçuklu döneminde yetişen alimler arasında kadınların önemli bir yer tutuyor olması da bunun bir sonucudur (Ocak 2011: 453-454; Piyadeoğlu 2011). Özellikle Osmanlıların ilk dönemlerinde büyük şehirlerde medreselerin ve tarikatların tesiriyle, nispeten kadına da dini inançlarına göre sosyal hayatta bir yer tanınmış ise de, bu durum gitgide kaybolmuştur. Osmanlı haremli kadınların kendi aralarında ve yalnızca ailelerinde erkeklerle temas halinde yaşadıkları ve kadının temel toplumsal işlevini belirleyen bir kurumdur (Sağ: 15). Ancak Osmanlı toplumunda kent-saray kadınları tümüyle saray ve eve kapalı bir biçimde kurumsallaşmış kadınlık uğraşını sürdürürken, kırsal kesim kadınının üretimde yer aldığı bilinmektedir (Sağ: 15). Şehirli Türk kadınların en önemli niteliklerinden birisi ise, vakıf sistemi altında gerçekleştirilen hayır işlerindeki yararlarıydı (Onay 1968: 31). Türk düşüncesinin Osmanlı toplumunda kadın algısını yansıtan en tipik örnekler ise destanlar ve halk hikâyeleridir. Köroğlu Destanı ve çeşitli halk hikâyelerinde kentli kadın daha çok saray ve ev içinde kalırken, kırsalda yaşayan kadının halen kocasının yanında, hem ev hem de iş hayatındaki yerini koruduğunu söyleyebiliriz. Türk düşüncesinde kadın algısının Cumhuriyet döneminde yeniden düzenlendiğini, Medeni kanunla kadının yer ve rolünün hem kent hem de kırsal kesimde daha etkin bir hale getirildiğini, ancak çeşitli dönemlerde oluşan kadının sosyal hayatta etkisizleştirilmesinin bazı bölge ve çevrelerde halen devam ettiğini, bunun da kadının eğitim, üretim ve yönetimden uzaklaştırılmasının bir sonucu olduğunu belirtelim. Sonuç olarak; Türk düşüncesinde kadın her şeyden önce erkekle eşit ve yan yana kabul edilmiştir. Kadın aile içinde; doğuran ana, doğurulan kız evlat, abla ve kız kardeş, sosyal hayatta kendisi için her şeyden vazgeçilen sevgili ve eş, siyasal hayatta erkekle beraberyönetici veya yönetimde söz sahibi, aile bireylerini ve toplumu eğiten öğretmen, gerektiğinde kendini ailesi ve toplumu için feda etmekten çekinmeyen alp savaşçı; evde, tarımsal ve sanayi hayatında ve ticari hayatta üreten olarak kabul edilmiş ve bu rollerin hepsini en iyi şekilde yerine getirmiştir.

Kaynakça BAYAT, Fuzuli (2007). Türk Mitolojik Sistemi 2. Ankara: Ötüken Neşriyat. İNAN, Abdulkadir (1998). Makaleler ve İncelemeler I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. KAFESOĞLU, İbrahim (2010). Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken Neşriyat. ÖGEL, Bahaeddin (2001). Dünden Bugüne Türk Kültürünün Gelişme Çağları. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları. ÖGEL, Bahaeddin (2003). Türk Mitolojisi (Kaynaklar ve Açıklamaları ile Destanlar) I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. TEKİN, Talat (2010). Orhon Yazıtları. Ankara: TDK.