Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma"

Transkript

1 Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma Berkeley, 24 yaşında (1709) ilk eserini yazdı: Essay Toward A New Theory of Vision. İkinci eserinde A Treatise Concerning the Principles of Human Knowledge (1710) savunduğu tez, var olan öğeler sadece ideler ve onları kavrayan zihinlerdir: maddesizcilik (immateryalizm). Bu eser şüphecilik ve ateizme karşı yazıldı. Çok az kişi bu görüşleri ciddiye aldı. Bunun üzerine, görüşlerinin daha basit ve popüler bir biçimini şu eserinde kaleme aldı: Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma (1713). Özgür düşünce akımına ve özgür düşünürlere cephe aldı. Tarihsel bağlam Yeni bilim her şeyi (tüm fiziksel fenomenleri) küçük madde parçacıklarının hareketi ile açıklamaya çalışıyordu. Her şey bu parçacıklardan yapılmıştır. Hobbes bu materyalist görüşün her şeyi açıklayabildiğini kabul ederken Descartes ve Locke gibiler, fiziksel nesnelere ilave olarak ruhların da var olduğunu kabul ettiler. Ama Berkeley e göre Tanrıya ve dine ayrılan yer bu haliyle yine de çok dardır. Bu sistemde Tanrı lüzumsuz hale geliyordu, sadece bu mekanistik sistemlerdeki delikleri kapatmaya ve eksikleri gidermeye yarıyorlardı. Bu kusurların başka yollardan giderilmesi ve Tanrını tamamen elenmesi bir zaman meselesi haline gelmişti. Hobbes ve Spinoza bunu yerine getirmiş kişiler sayılabilir. Emekleme dönemindeki ateizme korkuyla bakılıyordu. Kilisenin tehlikede olduğu görüşü yaygınlık kazanmaktaydı. Felsefi bağlam Berkeley in radikal idealizmini anlamak ancak onun Descartes ve Locke ile etkileşimini anlamakla mümkündür. Descartes geliştirdiği felsefe sistemiyle mekanistik ve matematiksel karakterdeki yeni bilimin dünyaya bakışını eksiksiz, mükemmel ve geniş kapsamlı bir felsefi çerçeve içine yerleştirdi. Yeni bilimsel yaklaşımın önünü açmak için dünyaya dair metafizik resmi adamakıllı basitleştirdi. Skolastikler türlü türlü tözlerden, her biri kendi özüne sahip ve her biri toprak, hava, ateş ve su cinsinden kendi özel açıklanışına sahip tözlerden bahsediyorlardı, oysa Descartes sadece iki tane töz kabul etti. Zihinsel tözün özü düşünmek, fiziksel tözün özü ise mekânda yer kaplamaktı. Nesnel gözleme konu olan dünya bir tek türden töze indirgendiği için artık bütün doğal fenomenler sadece bütünüyle mekânda yayılım özelliği ile temellenen çok sınırlı sayıdaki ilkelerle açıklanabilirdi. Yani fizik, yer kaplayan cismin incelenmesine, yani geometriye dönüşmüş oluyordu. Descartes bütün açıklamaların fiziksel tözün yer kaplaması cinsinden yapılabildiği bu dünya resmini, bu yeni fiziğini ve metafiziğini tamamlayacak bir yeni epistemolojiye ve idrak kuramına ihtiyaç duydu. Skolastikler, Aristoteles e uyup, tüm insan bilgisinin duyumlardan geldiğini kabul ettiler, dolayısıyla empirist idiler. Ama empirizm çok basit ve ilkeldi, çünkü duyuların bizi dünyadaki şeylerin türleri

2 hakkında sistemli bir şekilde yanıltmayacağını kabul ediyorlardı. Bu anlayışa göre, duyular bize renklerin var olduğunu söylüyorsa renkler vardır, masa ve sandalye gibi dayanıklı nesnelerin bulunduğunu söylüyorsa bunlar gerçekten vardır. Bu görüşe göre, algılayan kişi algılanan şeyin biçimine girerdi, bir anlamda algılamanın nesnesine benzerdi, onunla örtüşürdü. Oysa Descartes ın dünyasına ilişkin metafizik tabloda renk, ses, koku, tat ve sıcaklık gibi şeylere yer yoktu. Sadece yayılım ve yayılımdan türeyen özellikler vardı, büyüklük, şekil ve hareket gibi. Demek ki bu yeni fiziği ve metafiziği savunabilmek için Descartes insan bilgisinin kaynağına dair yeni bir anlayış geliştirmek zorunda kaldı. Bilgi duyulardan geliyor olamazdı, çünkü duyular bize renkli, sesli, kokulu, tatlı, sıcak ve soğuk bir dünyada yaşadığımızı söylüyordu. İşte bu yüzden Descartes, bilgiyi duyusal etkilenimden azade kılmak için, anlama melekesini (intelekt) duyulardan tamamen bağımsız hale getirdi. Skolastikler için duyular dışında hiçbir şey zihnin içine giremezken, Descartes için onun idrak kuramına göre, belirli kavramlar zihnin içinde doğuştan hazır gelirler. İnsanlar doğuştan gelen belirli kavramlarla doğarlar, Tanrı, yayılım, üçgen, hiçlikten bir şey çıkmaz gibi. Bu doğuştan kavramları ve akıl yürütme melekesini birlikte kullanarak, mantıksal bağlantı zincirlerini sonuna dek izleyerek dünyadaki olası bütün bilgiyi çözmek, açılığa kavuşturmak mümkündür. Locke da yeni bilimin taraftarıydı. O da doğal dünyanın sadece maddenin şekil, büyüklük ve hareketi cinsinden açıklanabileceğine inanıyordu. Bununla beraber onun görüşünde bireysellerin, Kartezyen dünya resmindekinden farklı bir konumları vardı. Descartes maddenin sürekli olduğunu kabul ederken Locke, dünyayı corpuscles dediği görünmez madde parçacıklarından müteşekkil sayıyordu. Demek ki Descartes ın bir konunda haklı olduğunu düşünüyordu: duyuların bizi sistemli biçimde yanılttıkları hususu. Ama bununla birlikte Descartes ın epistemolojisini kabul etmedi. Aynı Skolastikler gibi Locke da zihne duyulardan gelenler dışında başka hiçbir şeyin giremeyeceğini, zihnin içinde önceden bulunamayacağını kabul etti ve kendi epistemolojisini geliştirdiği temel eserini kaleme aldı: İnsan Zihni Üzerine Deneme (1671). Bu eserde insan zihni üzerine empirist bir model geliştirdi ve gerçekliğin doğasına dair yeni fikirler ortaya koydu. Bununla beraber, Kartezyen metafizikle deneyci epistemolojinin bu karışımı sorunlara yol açtı, çünkü Kartezyen metafiziğe göre duyular aracılığı ile algıladığımız haliyle dünya, gerçek dünyadan farklıdır, oysa deneyci bir epistemolojiye göre dünyaya erişmenin biricik yolu duyulardır. Yani Locke un bu fikirleri böyle birleştirmesi doğrudan şüpheciliğe yol açıyordu: dünyanın gerçekte nasıl olduğunu ve nesnelerin asıl doğasını bilemeyiz. Buna ayrıca Locke un algı kuramını da eklemek gerekir ki yine Descartes tan alınmadır. Bu kurama göre dünyaya aracısız erişimimiz yoktur ama onu ideler katmanı arasından görürüz. Bu görüş, algının perdesi/peçesi olarak bilinir. Yani nesneler zihnimizdeki ideleri doğurur, onlara sebep olur ve nesnelere baktığımızda asıl gördüğümüz de bu idelerdir. Ama eğer dış dünyaya dolaysız erişimimiz yoksa idelerin dışarıda olanları aslına sadık yansıttıklarını nasıl bileceğiz? Descartes saf zihinsel ve doğuştan getirdiğimiz ideler yardımıyla dünyayı bilebileceğimiz öne sürerek bu sorunun etrafından dolaşmayı başardı, ama Locke bir empirist olduğu için bu çıkış yolunu kullanamazdı.

3 Locke un felsefe sistemi demek ki şeylerin gerçek doğasını bilebilir miyiz? gibi bir meseleye yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyanın asıl halinin onu deneyimlediğimiz halinden tamamen farklı olduğunu söylüyor. Bu kuramda dünyanın her şekle girebilen ve her yerinde tamamen farksız olan elastik bir malzeme kümesi olduğu söylenebilir hale geliyor. Locke, bu konu üzerinde ısrarla durarak herhangi bir şüpheci sonuca direnmeye çalışır. Ama aslında şüpheciliğin tehdidini/tehlikesini ciddiye bile almamıştır. Oysa Berkeley bu tehlikeyi ciddiye alır ve Locke un bu Kartezyen metafizik ile empirist epistemoloji karışımına derin bir şüphe ile bakar. Kendisi de bir empirist olan Berkeley, Locke felsefesinin yol açtığı şüpheci sonuçları önlemenin yolunu aradı. Bulduğu çözüm, Kartezyen metafiziğin yarısını ayırıp atmak ve maddeyi eleyerek sadece zihni muhafaza etmek oldu. Dünyada var olanların sadece ideler ile onları algılayan zihinler olduğunu iddia etmekle söz konusu sakıncaları bertaraf etti. Bu görüşe göre, dünya gerçekten renkli, tatlı, kokuludur çünkü dünya aslında bizim idelerimizden ibarettir. Dolayısıyla şeylerin gerçek doğasını bildiğimizden de kesin emin olabiliriz, ilaveten ortada bir perde/peçe filan da yoktur çünkü idelere aracısız/dolaysız erişiriz ve bunlar da zaten dış dünyanın gerçek nesneleridirler. Ne kadar komik/gülünç gelse de bu kuram geniş bir etki yarattı. Kant la başlayan ondokuzuncu yüzyıl idealizmi Hegel, Schelling ve İngiliz idealistlerini meyve verdi. Bu düşünürler Berkeley in önemini her ne kadar küçümsemek isteseler de en temel fikirleri ona borçludurlar ve kendi kanıtlarını da Berkeley inkilere dayandırırlar. Özet Eğer birisi size, sizin dışınızda odada gördüğünüz eşyaların var olmadıklarını söylerse ona deli dersiniz. Bu konunda Berkeley de böyle düşünüyor, onların gerçekten var olduklarını kabul ediyor ve bu görüşü sağduyu (ortak kanaat) görüşü kabul ediyor. Ama herkes odadaki eşyaların onları algılayan herhangi birisinden de bağımsız var olduklarını kabul eder ki işte bunu Berkeley onaylamaz. Hatta bunun sağduyuya aykırı olduğunu söyleyecek kadar ileri gider. Çünkü bunu kabul etmek şu iki öncülü reddetmeye varıyor: - Masalar, sandalyeler ve kitaplar gerçekten vardır. - Onlar öyle var olurlar ki onlara dair algımız a uygun düşerler. Berkeley bu üçünün bir arada olanaksız olduğunu ispatlamaya çalışır. Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde maddeciliğin (yani zihnimizden bağımsız maddesel nesnelerin varlığına inanç) tutarsız, savunulamaz ve nihayetinde şüpheciliğe yol açtığı kanıtlanır. Diğer iki bölümde ise kendi alternatif görüşünü geliştirir: immateryalizm (maddesizcilik). Var olanların hepsi ideler, onları algılayan zihinler ve bunların hepsini içeren bir sonsuz zihin yani Tanrı. İkinci bölümde bu kuramı geliştirir, üçüncü bölümde kimi detayları tamamlar ve itirazları cevaplar. Ana hatlarıyla Berkeley in materyalizme karşı olan kanıtı şu şekilde işler: (1) Eğer zihinden-bağımsız maddesel nesneleri algılıyorsak, onları ya dolaysızca (duyular yoluyla) ya da dolaylı (duyumlarımızdan çıkarım yaparak) algılıyoruz demektir. Berkeley in empirist olduğunu ve bütün bilginin duyulardan geldiğine inandığını belirtelim. Dolayısıyla zihinden-bağımsız maddesel nesnelere ilişkin bilgi edinmenin başkaca bir olası yolu yoktur. (2) Bizler zihinden-bağımsız nesneleri dolaysızca algılamayız.

4 (3) Bizler zihinden-bağımsız nesneleri dolaylı olarak da algılamayız. (4) Zihinden bağımsız nesnelerin varlığına inanmak için hiçbir sebep yoktur. Dikkat edilirse sonuç, zihinden bağımsız maddesel nesnelerin var olmadığı değil, onların var olduğuna inanmak için bir sebep bulunmadığıdır. Berkeley bu sonucun yeterince güçlü olduğunu düşünür, eğer inanmak için sebebiniz yoksa onların varlığına da inanmamalıyız. Bununla birlikte Berkeley in bu sonuca varırken kullandığı, özellikle (2) ve (3) ü kanıtlarken kullandığı bir dizi kanıtın, kesin olarak zihinden-bağımsız nesnelerin var olmadıklarını gösterdiğini düşünür. Bu kanıtlar arasında en önemlisi ve ünlüsü Ana Kanıttır (Master Argument). Bu kanıta göre zihnin dışında var olan bir nesnenin idesinin bizzat kendisi tasarlanamazdır, zihniniz olmadan var olan bir nesneyi tasarlamak imkânsızdır. Çünkü bunu yapmaya kalktığımızda artık nesne sizin zihninizdedir. Kimi düşünürler bu kanıta elmas (the Gem) diyorlar. Bundan sonra kendi alternatif görüşünü sunmaya geçer. Buna göre, gerçek şeyler, masalar, sandalyeler ve kitaplar hepsi birer ide koleksiyonudur (kümelenmesi, topluluğudur) ki Tanrının zihninde var olurlar. Tanrı bazen bize bu ideleri gösterir, görünür kılar ve biz de onları duyumlar halinde deneyimleriz. Ayrıca Tanrının bu ideleri görünür kılması belli bir düzene (şemaya şematikliğe (pattern)) uygun gerçekleşir. Mesela ne zaman ateşi görme duyumunu edinsek mutlaka ona sıcaklık hissetme duyumu da eşlik eder. Bilimde yapılanın tümü işte ideler arasındaki bu düzenin (bu şematikliğin) ortaya çıkarılmasından ibarettir. Berkeley kendi yaklaşımının pek çok avantajı bulunduğuna inanır, mesela fizik çok daha az kompleks (karmaşık) hale geliyor, ama bunlardan ikisi önemli: (1) bu görüş ateizme açık kapı bırakmıyor, çünkü ideler var olmak için sonsuz bir zihni gerekli kılarlar ki bu da Tanrıdır. (2) Bu görüş şüpheciliğe karşı bağışıktır. Masaya dair duyumumuzun üstünde ve ötesinde başkaca hiçbir şey olmadığı için, görünüşle gerçeklik uyuşuyor mu diye kaygılanmamız gereksizdir. Şüpheciliğe bağışık olduğu için de bu görüşe sağduyu görüşü deme hakkını kendisinde bulur. Önemli terimler Öz (esence): Skolastik felsefede bir şeyi ait olduğu türe sokan nitelik, bir şeyi o şeyi yapan nitelik. İnsanın özü, buna göre, akılcı düşünebilmesidir, çünkü bu onu bütün diğer şeylerden ayırır. Descartes için, iki öz var: zihnin özü düşünce ve bedenin özü madde. Locke için özler nesnel olarak dünyada bulunmaz, dünyaya kategorileri dayatan biziz, insan düşüncesi şeyleri türlere ayırır. En iyi açıklama çıkarımı (inference to best explanation): Materyalizme şüphecilik karşısında çıkış yolu sunan çıkarımdır. Bunu Locke kullanır. Naif realizm (direct realism): Dünyaya dair algımız araya giren bir ideler katmanı içermez, yani dolaysız ve aracısızdır. Adsal öz (nominal esence): Soyut genel idelerin öteki adı. Kişiden kişiye değişebilir. Bir kimyacı için altının adsal özü onun atom numarasını içerebilir, oysa sıradan biri için içermeyebilir. Dolayısıyla bir şey biri için altın sayılırken bir başkası için sayılmayabilir. Berkeley adsal öz ile gerçek öz ayrımını kabul etmez.

5 Birincil nitelikler (primary qualities): Büyüklük, şekil ve hareket gibileri. Bunlar gerçektir, dış dünyada bizden bağımsızca bulunurlar. Berkeley birinci ve ikinci nitelikler ayrımını da kabul etmez. Gerçek öz (real esence): Locke a göre nesnenin minik taneciklerden kurulu yapısı nesnenin gerçek özüdür ki bu öz aynı zamanda gözlemlenebilir özellikleri de ortaya çıkarandır. İkincil nitelikler (secondary qualities): Renk, tat, koku, ses vb. Dış dünyada bulunmazlar, bu niteliklere karşılık gelen hiçbir şey yoktur. Ruh (spirit): Zihinle aynı şey (Berkeley de). Sonlu ve sonsuz diye iki türü var. Töz (substance): Varlığın en temel birimi (Skolastiklerde). Descartes için üç tane var. Locke he riki görüşe de karşı çıkıyor ama ikna edici bir alternatif sunamıyor. Berkeley tözü kabul etmiyor. Dayanak (substratum): Locke töz yerine bunu öneriyor. Bilinemez, algılanmaz, tanımlanamaz bir temel ki töze ait olan tüm nitelikleri taşır, bunlar için bir dayanak olur. Niteliklerin ait olduğu şey, onlara sahip olan şey. Birinci diyalog Hylas filozofların inançlarından, okulda okutulan fikirlerinden rahatsızlık duyuyor, hiçbir şeye inanmadıklarını iddia eden şüpheciler (skeptics) gibiler veya en aşırı şeylere inananlar gibiler. Eğer sıradan halk bunları işitecek olursa kendi dinsel inançlarının ve sağduyuya dayalı görüşlerinin kaybolmasına sebep olabilir. Philonous, zihinden-bağımsız maddesel nesneler bulunmadığı şeklindeki görüşü kabul etmektedir, üstelik bunun sağduyu görüşü olduğunu söyler. Şüphecinin tanımı olarak, duyulur şeylerin gerçekliğini reddeden ve bunları tamamen önemsiz ve yetersiz bulan kimse üzerinde anlaşıyorlar. Berkeley neden kendi görüşünün sağduyu anlayışı olduğu hususunsa bu kadar çok önem vermektedir ve üzerinde durmaktadır? Birincisi, kendi görüşünün ilk bakışta göze anlamsız ve saçma görünmesidir, ya da aşırı aykırı görünmesi. Çevremizde gördüğümüz her şeyin zihnimizin içinde olduğunu savunan bir görüş bu. Bunların kendi başına bağımsız bir varlıkları bulunmadığını ileri süren bir görüş. Bunu ilk işiten kişi, bu görüşün şüpheciliğe tamamen benzediğini, çünkü dış dünyanın reddini içerdiğini düşünür. İşte bu yüzden Berkeley kendi görüşünün aslında sağduyuya en uygun düşen görüş olduğunu kanıtlamaya girişir, çünkü bu onun kuramının önündeki ilk ve en zorlu güçlüktür. Bundan başka ayrıca Berkeley in kendisi de bir sağduyu taraftarıdır, dolayısıyla sağduyuya aykırı düşen bir görüşü en önce kendisi kabul etmez. Böyle bir kuram ortaya koymasının başlıca sebeplerinden biri de filozofların artık terk ettiğini düşündüğü sağduyu ilkelerine yeniden geri dönebilmektir. Berkeley in kuramı dört tane sağduyu ilkesinden hareket eder: (1) Duyularımıza güvenebiliriz, onlar bizi aldatmaz. Sıradan kişi duyularının ona bildirdiği gibi dünyada renklerin, kokuların, seslerin vb. bulunduğuna inanır, oysa yeni mekanistik bilime inanan filozoflar inanmazlar. Dünya onlara göre ince yapılı taneciklerden kuruludur ve bunların kendine has rengi, kokusu, tadı ve sesi yoktur. (2) Var olmadıklarını algıladığımız nitelikler gerçekten vardırlar. Filozoflar ise nitelikleri birincil ve ikincil diye

6 ayırır ve sadece birincilerin gerçekliğine inanırlar. (3) Gördüğümüz ve hissettiğimiz şeyler gerçektir. Arabalar, insanlar, ağaçlar gerçektir, oysa filozoflar için bunlar sadece gerçek şeylerin temsilleri olan idelerdir, gerçek dünya ile aramızda daima algının peçesi vardır (the veil of perception). (4) Şeylerin gerçek varlığına dair tüm şüphecilik (Dışarıda gerçekten bir dünya var mı? Bir rüya görüyor olabilir miyim? Aldatılıyor olabilir miyiz? Kavanozda bir beyin miyim? gibi)haksızdır ve yanlıştır. Bu dört ilkeyi savunmanın en iyi yolu Berkeley e göre, madde diye bir şeyin var olmadığını savunmaktır. Birinci diyalog Philonous, zihinden-bağımsız maddesel nesnelerin bulunmadığını ispatlamak için önce (1) bize dolaysız deneyimimizde, yani duyular yoluyla hiçbir zihinden-bağımsız maddesel nesne verilmediğini/sunulmadığını ve sonra (2) dolaysız deneyimimizden zihinden-bağımsız maddesel nesnelerin var oldukları çıkarımını yapmak için hiçbir mantıklı-makul-akılcı gerekçeye sahip olmadığımızı gösterir. Bir empirist olduğu için, Berkeley tüm bilginin duyulardan başka bir kaynaktan gelmediğine inanır ve bu yüzden sadece yukarıdaki iki seçeneğin söz konusu olduğunu düşünür. Birinci önermeyi ispatlamak için haz ve acı kanıtını kullanır: ilk olarak Hylas ile, bir nesnede dolaysızca algıladığımız bütün her şey onun duyulur nitelikleri olduğu konusunda anlaşırlar. Ayrıca duyulur şeyler, duyulur niteliklerin bir kümelenmesidirler. Bundan sonra kanıta geçer. Acının/ağrının zihin dışında var olamayacağı apaçıktır, yani onun varlığı algılanmış olmaktır. Onu hisseden biri yoksa acıdan bahsetmek mümkün mü? Aynı şeyler haz için de geçerli. Philonous ikincil nitelikler olarak bilinenlerin haz ve acıdan ayrı olamayacaklarını göstermeye çalışır. Aralarında çok sıkı bir bağlantı vardır. Bu ikisi zihinden-bağımsız var olmadığına göre bu niteliklerin de hiçbiri zihinden-bağımsız var olmaz demektir. İlk örnek sıcaklık. Çok-sıcağı acı olarak hissederiz. Ama acı sadece hissedebilir bir varlıkta bulunabileceğine göre, çok-sıcak da onda bulunur demektir. Yani çok-sıcak zihne-bağımlıdır. Kanıtın serimlenişi: (1) Hissedemeyen (hisleri-duyuları olmayan) şeyler haz ve acı duymazlar. (2) Madde hissedemezdir. (3) Madde haz ve acıyı duyamaz. (4) Çok-sıcak bir tür acıdır. (5) Sonuç olarak çok-sıcak ile sıcaklığın diğer dereceleri aynı türden şeyler oldukları için sıcaklığın tüm dereceleri de zihne-bağımlıdır. Zira bir sıcaklı derecesinden sonra sıcaklığın aniden zihnin dışından içine dahil/ait olması saçma olurdu. Algısal görelilik kanıtı da aynı sonucu verir: duyulur nitelikler sadece zihinde var olur, maddeye ait olamazlar. (1) Aynı şey aynı anda hem soğuk hem sıcak olamaz. (2) Ortalama bir sıcaklıkta algılanan maddesel şeyler, yani soğuk veya ılık olarak algılanan maddesel şeyler, gerçekten soğuk veya ılıktır. (3) Aynı su kütlesi bir el için soğuk diğer el için ılıktır. (4) Dolayısıyla aynı su aynı anda hem soğuk hem de ılıktır. (5) O halde, soğukluk ve ılıklık bir maddesel nesneye ait olamazlar. Berkeley neden nesneler hakkında sadece iki yoldan bilgi edinebildiğimizi düşünür? Örneğin Descartes, doğuştan gelen idelerimiz olduğunu, onları yoklamak, incelemek yoluyla zihinden-bağımsız

7 maddesel nesneleri bilebileceğimizi ve akıl yetimizi kullanarak onların varlığını kanıtlayabileceğimizi savunur. Berkeley ise bu seçeneğin üzerinde dahi durma gereği görmüyor. Neden? Çünkü onun asıl hedefi Locke tur. Locke kendi eserinde doğuştan ideler bulunmadığını kanıtlamaya girişmiştir, tüm bilginin duyulardan geldiğini ortaya koymuştur. Yani Locke o işi halletmiştir, Berkeley e göre. Berkeley bu eserde üç tane Locke çu ayrımı bertaraf etmeye çalışır: (1) Zihindeki ideler ile dış dünyadaki nitelikler ayrımı. (2) Gözlemlenebilir nitelikler ile gözlemlenemez dayanak (substratum) ayrımı. (3) Ve nesnelere dair adsal öz ile gerçek öz ayrımı. Birinci ayrım, haz ve acı kanıtı ile algısal görelilik kanıtı kullanılarak çürütülmüş olur. Algısal görelilik kanıtına itirazlar: Kişinin bir elinin suyu soğuk, diğer elinin suyu ılık hissetmesinden çıkan sonuç, ancak, suyun aynı anda hem soğuk hem de ılık olmadığı olabilir ve suyun ne soğuk ne de ılık olmadığını söylemek için haklı sebebimiz yoktur. Berkeley e göre bu iki yargıdan herhangi birine onay veremiyorsak, o halde eşitlik ilkesi gereği ikisinin [ (1) su soğuktur, (2) su ılıktır] de doğru olmadığını söylemeliyiz. Yani su ne soğuktur ne de ılık. İkinci itiraz: Termometre kullanarak anlaşmazlığı giderebiliriz. Berkeley İn cevabı: Eğer alet kullanıyorsak dolaysızca algılananlardan bahsetmiyoruz demektir. Dolaysızca algılananlar doğrudan duyular yoluyla bize gelenlerdir. Sıcaklık böyledir, termometreden edindiğimiz herhangi bir malumat böyle değildir. Birinci diyalog Hylas, benim hissettiğim ısıdan ayrı bir de ateşte bulunduğu haliyle ısının var olduğunu ve birincinin zihne-bağımlı olduğu yerde ikincinin zihinden-bağımsız olduğunu söyler. Ama Philonous, burada sadece dolaysıca algılananlardan bahsettiğimizi hatırlatarak itirazı bertaraf eder. Tatlar ve kokular için de aynı kanıtlar geçerli: bir zaman tatlı olan, başka zaman acı gelir ve renkler aydınlatma koşullarına bağlı olarak değişir. Bu niteliklerin hiçbiri maddesel nesnelerde bulunamaz, hepsi zihinde bulunur. Philonous, algısal görelilik kanıtını birincil niteliklere de uygular: Bize küçük görünen şey pireye büyük görünür, bir açıdan belli bir şekle sahip görünen, başka açıdan başka şekle sahip görünür, aynı nesne benim ne kadar hızlı hareket ettiğime bağlı olarak hızlı veya yavaş hareket ediyor görünür. Dolayısıyla bir şey aynı anda hem büyük hem küçük, hem farklı şekillere sahip, hem hızlı hem yavaş olamayacağı için, büyüklük, şekil ve hareket zihne ait niteliklerdir, maddesel nesnelere değil. İkincil niteliklerin zihne-bağımlı odluklarını savunan gelenek eskidir: Descartes, Locke vb. ama yenilik birincil niteliklerin de ikinciller gibi zihne-bağımlı olmalarıdır. Berkeley birincil-ikincil nitelikler şeklindeki Locke çu ayrımı da böylece çürütür. Peki böyle bir ayrım yoksa neden bütün filozoflar bunu göremedi? Çünkü Berkeley e göre, ikincil niteliklerin öznel nitelikler haz ve acı ile bağlantısı o kadar açıktır ki bunların zihne-bağımlılıkları da çok açıktır. Oysa birincil niteliklerin haz ve acı ile bağlantısı açık değildir.

8 Hylas ın itirazına dönersek: Sıcaklığın iki anlama geldiğini söylüyordu, bizim hissettiğimiz sıcaklık ve nesnedeki moleküler hareketlilik. Bunların ikisi de bizim sıcaklığın ne olduğuna ilişkin sezgimize uygun düşerler, ikisini de terk edemeyiz. Her ikisi de sıcaklığın eşit derecede gerçek görünümleridir, biri zihne-bağımlı öteki ise zihinden-bağımsızdır. Berkeley ise dolaysızca erişebildiğimizin hissedilir sıcaklık olduğunu söylüyordu ve eğer ateşte olduğu haliyle bir sıcaklık varsa biz bunu ancak dolaylı yoldan algılayabiliriz, bu yüzden de konu dışı kalır. Peki ama ya ateşte olduğu haliyle sıcaklığı sadece dolaylı olarak algılıyorsak? Belki de bizim sıcaklık hissimiz, ateşte olduğu haliyle sıcaklığın bir algısından başka bir şey değildir? Yani belki de, moleküler-etkinlik-olarak-sıcaklığı algılamak tam da belirli bir duyuma sahip olmakla aynı şeydir? Berkeley in bu ihtimale cevabı önemlidir: Bizim algıladığımız haliyle sıcaklık ile ateşte olduğu haliyle sıcaklık ayrımı, bizim işittiğimiz ses ile hava parçacıklarının titreşimi olarak ses ayrımına benzer. Ve sorar, hava parçacıklarının titreşimini yani hareketini işitmek anlamlı mıdır? Yani hareket işitilebilir mi? Hareket ancak görme ve dokunma yoluyla algılanabilir, işitme ile değil. Demek ki gerçek seslerin aslında işitilemez olduklarını söylemiş oluyoruz. O halde sesleri dolaysızca işittiğimiz zaman, hava parçacıklarının hareketlerini dolaysızca işitmiş sayılamayız, çünkü bu, işitilebilir türden bir şey değildir. O halde sıcaklığı dolaysızca algıladığımızda da, böylelikle moleküler etkinliği dolaysızca algıladığımız söylenemez, çünkü bu, sıcaklık olarak hissedilecek türden bir şey değildir. Birinci diyalog Hylas bu sefer, her ne kadar büyük, küçük, hızlı ve yavaş gibi terimlerin göreli olduklarını kabul etse de, filozofların mutlak büyüklük, mutlak yayılım ve mutlak hareket ten bahsettiklerini hatırlatır. Bu ideler göreli olan daha önceki idelerden soyutlamayla oluşturulmuştur ve neden bir cismin mutlak yayılım, büyüklük ve hareketi bulunmasın? Berkeley in cevabı, soyut genel ideler diye bir şeyin bulunmadığıdır. Var olan her şey bireysellerdir ve bu ideleri soyutlamayla elde ettiğimizi söylüyoruz ama onları kavrayamıyor ve zihnimizde tasarlayamıyoruz: çabukluk, yavaşlık, karelik ve diğerlerinin her türlü duyulur nitelikten soyulmuş ama sadece zihinde var olan idelerini tasarlayabiliyor muyuz? Hylas, bunlar bir yana, yayılım, büyüklük ve hareket için bile bunun yapamadığını itiraf eder. Öyleyse ikincil niteliklerin böyle mutlak ideleri olamaz. Hylas, algı edimi ile, ki bu etkindir (aktif), algının nesnesini, ki bu edilgindir (pasif), ayırmak gerektiğini söyler. Birincisi zihne-bağımlı, ikincisi ise zihinden-bağımsız var olurlar. Philonous bu ayrımı da kabul etmez. Algıda ve duyumda zihnimiz pasiftir, aktif değil, zira hangi duyumlara sahip olacağımızı biz seçemiyoruz. Ve acı için ne diyeceğiz? Acı algısında, acının zihnin dışında var olduğunu söyleyemeyiz. Hylas yine de, bütün bu niteliklerin bir şeyin nitelikleri olduklarını, yani dış dünyadaki bir şeyde var olduklarını düşünemeden edemediğini söyler. Yani bütün duyulur niteliklerin dayanağı olan maddesel bir dayanak bulunduğuna inanmaktan kendini alamıyor. Buradan sonra tartışma yeni bir boyut kazanır. Çünkü artık Hylas, dolaysız tanıklığımızdan kalkarak zihinden bağımsız maddesel nesnelerin var olduğunu ispatlamaya değil, dayanak (substratum) olarak maddenin varlığını ispatlamaya çalışıyor. Dolaysız deneyimde sahip olduklarımız sadece gözlemlenebilir niteliklerdir ve dayanak diye bir şey gözlemlenemez, çünkü o, bu niteliklerin arkasındaki dayanaktır. Yani dolaysız deneyimimizden kalkarak, zihinden bağımsız maddesel nesnelerin var olduklarını çıkarabilir miyiz? Böyle bir çıkarım yapabilir miyiz? Philonous, bu dayanak idesinin nereden geldiğini sorar. Duyulardan gelemez, çünkü ilke gereği o duyumsanabilir değildir. O halde bu ideyi bize akıl veriyor mu diyeceğiz? Buna da hayır, çünkü ona dair hiçbir pozitif ideye sahip değiliz, onu resmedemeyiz ve betimleyemeyiz. Sadece niteliklere

9 dayanak olan şey gibi bir tanıma sahibiz. Fakat eğer o bir dayanaksa o halde bütün niteliklerin altında yayılmış ya da dağılmış olmalıdır, oysa yayılmış ya da dağılmış olmak bir duyulur niteliktir, dolayısıyla dayanağa ait olamaz. Yani bu (dayanak idesi) tutarsızdır. Hylas dağılmış olmayı dar lügat anlamıyla almamak gerektiğini söyleyince, Philonous onu daha makul bir anlam vermeye zorlar, ama Hylas başaramaz. Böylece dayanak olarak madde düşüncesi çöker. Demek ki burada Berkeley soyut genel ideler ve dayanak gibi Locke çu kavramlara saldırmaktadır. Locke soyut genel ideleri, nesnelerin sahip oldukları benzerlikleri farklılıklarından soyutlayarak kurduğumuzu söyler. Ama bu fikir işlemez. Çünkü bundan da çok daha tutarsız bir işlem olmalıdır: genelleştirme. Genelleştirmede biz tüm detayları-ayrıntıları terk ederiz ve böylece en belirsiz-bulanık ideyi elde ederiz. Örneğin renk idesi böyle kurulur, çünkü hiçbir renk çifti herhangi bir benzerlik göstermezler, sadece renk olmaları dışında. Dolayısıyla eğer genel bir renk idesine ulaşmak istersek, her bireysel renk örneğini terk edeceğiz, almayacağız demektir. Renkler arasında hiçbir belirlenebilir benzerlik yoktur, bu yüzden genelleştirme işlemini uygulamaya mecburuz. Berkeley sorar: peki bu nasıl işleyecek? Eğer bütün detayları feda edersek o zaman bir ide kurmak için elimizde hiçbir şey kalmayacak. Ayırma/tecrit (isolation) işlemi de işe yaramaz, çünkü o kadar çok bireysel detayı dahil etmek zorunda kalırız ki genel idemiz karmakarışık ve kullanışsız hale gelir. Özetle, iki yol var: ya bütün detayları dahil edeceğiz ya da feda edeceğiz. İkisi de makul ve uygulanabilir değil. Bütün detayları attığımızda, büyüklük sahibi ama belli bir büyüklüğü olmayan, renk sahibi ama belli bir rengi olmayan vb. bir idemiz olur. Eğer tüm detayları katarsak bu sefer elde ettiğimiz şey tutarsız bir kaos olur, milyonlarca şekiller-renkler vs. Locke kendi ideler öğretisinde iki temel varsayım kullanmaktadır. Birincisi, içerik varsayımıdır (content assumption). Buna göre bir ide, önümde aracısız-dolaysızca hazır bulunan düşünce içeriğidir. Zihninizi yönelttiğiniz şey sizin düşündüğünüz şeydir. Buna göre, köpeğiniz Fido yu düşünmek, onun idesine zihninizi yöneltmek demektir. Eğer genel olarak köpeği düşünüyorsanız, bu sefer zihninizi (genel) köpek idesine yöneltirsiniz. İkinci varsayım ise resim varsayımı dır (image assumption) ki buna göre, bütün bu ideler birer imge veya hayali resim olmalıdır. Dolayısıyla genel ideler durumunda böyle bir imge veya hayali resimden söz edilemeyeceği açıktır. Bugün pek çok kişi imge varsayımını kabul etmez. Onlara göre, ideler imgesel olmak zorunda değildir. İdelerimizin bir kısmı saf zihinsel/entelektüel düşünceler ve mantıksal çıkarımlardır. Ama böyle bir çözüm bir empirist için uygun değil, zira ideler deneyimden geliyorsa, imgesel olmak zorundalar. Berkeley ise şunu der: Fido idesi ile köpek idesi arasındaki farkın, zihnimi yönelttiğim şeyle bir alakası yok. Her iki halde de zihnimi yönelttiğim içerik aynıdır, farklılık bu ideyi nasıl kullandığımdan kaynaklanır. Bu ideyi bazen belirli bir köpeği kastetmek için, bazen de birden çok köpeği kastetmek için kullanırım. Her iki halde de zihnimdeki hep aynı köpek imgesidir. Birinci diyalog Philonous en gözde ve en iyi kanıtı sunar: zihnin dışında var olan fiziksel nesne idesinin kendisi tasarlanamazdır. Tasarlanmamış bir nesneyi tasarlayamazsınız, çünkü siz onu zihninizde tasarlar tasarlamaz, tasarlanmamış olmaktan çıkar. Onu düşündüğünüz anda onu tasarlamış olursunuz.

10 Bu kanıt, görme olayına uyarlandığında daha kolay anlaşılır: görülmemiş bir nesne görmek mümkün müdür? Elbette hayır, çünkü onu görür görmez görülmemiş olmaktan çıkar. Yani tüm zihinlerin dışında var olan bir nesne idesi oluşturamayız, zira tutarsız ve kendi kendisi ile çelişkilidir. Kanıtın serimlenişi: (1) Ancak tasarlanmamış olarak var olan bir ağaç tasarlarsak, bu ağacın tüm zihinlerden bağımsızca ve tüm zihinlerin dışında var olduğunu tasarlayabiliriz. (2) Oysa tasarlanmamış bir nesneyi tasarlamaktan bahsetmek çelişkilidir. (3) Demek ki tüm zihinlerden bağımsız ve onların dışında var olan bir ağacı tasarlayamayız. Hylas itiraz eder: peki ya uzaklık/mesafe? O da mı zihne ait? Ay ı, yıldızları bizden çok uzakta görüyoruz, yani onlar aslında zihnimizin içinde mi? Philonous Un cevabı: rüyada da nesneleri bizden uzakta görürüz ama onlar zihnimizin dışında değildir. Hylas itiraz eder: demek ki duyular da bizi aldatıyor o zaman? Philonous un cevabı: hayır onları yanlış yorumluyoruz, doğuştan kör bir kişi dünyayı ilk gördüğü zaman duyulardan gelen işaretleri uzaklık şeklinde yorumlamayacaktır (burası, Berkeley in Görme Kuramı kitabı ile ilgili). Bu bölüm, Ana Kanıtın (Master Argument) sunulduğu yerdir. Bugün artık herkes bu kanıtın geçersizliğine inanıyor. Bu kanıtın en yaygın eleştirisi şu: algısal edim ile algısal içerik ayrımını atlamıştır. Bunların ikisi farklı şeylerdir. Algılama edimini algıladığım idenin içeriğinden ayırabilirim. İdenin içeriği ayrıca var olmaya devam eder: tasarlanmamış ağaç gibi. Onu şu anda tasarlıyor olmamım içeriğin kendisi üzerinde bir etkisi yok, o hala aynı içeriktir. (bu husus tartışmaya açık!) Berkeley öyle bir x var ki bu benim tarafımdan hem tasarlanmıştır hem de tasarlanmamıştır demenin çelişkili olduğunu söylemek ister. Bunda da haklıdır, ama tasarlanmamış bir ağacı tasarladığımı söylerken denmek istenen aslında şu: (tasarlanmamış bir x in var olduğunu) tasarlıyorum. Yani var olmak tasarlanıyor, tasarlanma tasarlanmıyor. İkinci düzey tasarlama var olmaklık bakımındandır, yoksa tasarlanmışlık bakımından değil. Tabii, burada şu itiraz gündeme geliyor: belki de ideler için tasarlanmak var olmakla eşanlamlıdır, onları tasarlamak belki de onları var etmek demektir ki Berkeley için söz konusu olan kesinlikle budur. O yüzden bu eleştiri yeterince güçlü değil. Bir diğer eleştiri ise şudur: Berkeley tasarlanmamış olduğu varsayılan belirli bir ağacı tasarlamaya çalışmaktan bahsediyor. Bu açıktır ki yapılamaz, ama şu kolaylıkla yapılabilir: dış dünyada bir yerde herhangi bir ağacın var olduğu varsayılıyor ve bu ağaç tasarlanmamıştır. Yani tasarlanmamış olan herhangi bir ağaç (belirli bir ağaç değil) vardır. x var ve x bir ağaç ve x tasarlanmamış denebilir, x var ve ben x i tasarlıyorum ve x tasarlanmamış ise denemez. (bu eleştiri de zayıftır, zira x var ve x bir ağaç demekle onu tasarlamış olmuyor muyuz?) Bir başka yoruma göre ise Berkeley in burada demek istediği yanlış anlaşılıyor. Berkeley şunu demek istiyor: zihinden bağımsız bir idenin kendimiz için bir temsilini oluşturamayız. Biz sadece onun duyulur niteliklerine başvurmakla, onları betimlemekle bir idenin kendimiz için bir temsilini oluşturabiliriz ve bu duyulur niteliklere dair kavrayışımız da sadece algılayana nasıl göründüklerinden ibarettir. Dolayısıyla biz sadece, algılayan kişiye göründüğü hali ve biçimiyle bir ağacın idesini tasarlayabiliriz. Bu yorum kanıtın kastını değiştiriyor, yani Berkeley, biz tasarlanmamış bir nesneyi tasarlayamayız

11 demek istemiyor, bir nesneyi tasarlanmamış haliyle tasarlayamayız demek istiyor. Ve eğer bütün niteliklerin zihne-bağımlı olduklarına ilişkin Berkeleyci öncülü kabul etmezsek bu sonucu da kabul etmek zorunda değiliz. Bu eleştiri de sallantılıdır: tasarlanmamış nesne ile tasarlanmamış haliyle nesne arasında nasıl bir fark var? Ayrıca bütün niteliklerin zihne-bağımlı olup olmamalarının tasarlama edimiyle ne ilgisi var? Neticede tasarlamak için, bize göründükleri halleriyle nitelikleri kullanmayacak mıyız? En sağlam eleştirilerden biri şu: eğer bizler tasarlanmamış nesneleri tasarlayamaz olsaydık, o halde Tanrıyı ve başka zihinleri tasarlanmamış olarak tasarlamak da mümkün olmayacaktı, yani bizim zihnimiz dışında hiçbir şey yoktur: ne Tanrı, ne başka özneler ve hiçbir şey. Bu durumda kanıt, idealizm yönünde değil solipsizm yönünde işlemiş olur. Önceki eleştirinin bir özeti: eğer bir ideyi sadece duyulur nitelikleri kullanarak oluşturabiliyorsak ve bütün duyulur nitelikler de zihne-bağımlı iseler, bize göründüğü halden başka türlü bir ideye sahip olamayacağımız da doğru olur. Yani bütün duyusal niteliklerin zihne-bağımlı oldukları kabul edilmediği için kanıt yanlışlanmış oluyor. (Güya!) Birinci Diyalog 203-son Philonous zihinden bağımsız nesneleri dolaysızca algılamadığımızı göstermiştir, geriye kalan, dolaysızca algıladıklarımızdan çıkarımla zihinden bağımsız maddesel nesnelerin varlığının bilinemeyeceğini göstermektir. Böyle çıkarımlar üç tür olabilir: (1) Gözlemlenebilir niteliklerin temeli ve dayanağı olarak madde, ki bunun olamayacağını daha önce göstermişti. (2) İdelerimizin arketipleri olarak maddesel nesneler. (3) İdelerimizin sebepleri olarak (onları doğuranlar olarak) maddesel nesneler. Hylas burada ikinci seçeneği gündeme getirir: ideler dış dünyadaki şeylerin kopyalarıdırlar, onlar kopyası oldukları nesnelere benzerler ve onları algıladığımızda benzedikleri maddesel nesnelere de erişmiş sayılırız. Yani, bir fotoğrafın, fotoğrafı çekilen kişiyle ilişkili olması gibi, ideler de maddesel nesnelerle ilişkilidirler. Bizim dolaysız erişimimiz fotoğrafadır, ama onun aracılığıyla fotoğraflanan kişiye de erişmiş oluruz. Dış dünyada bir ağaç ve bir de onun idesi vardır ki bu onun kopyasıdır; biz kopyayı algılarız ama bu kopya vasıtasıyla ağacın kendisi hakkında da bilgileniriz. Philonous un cevabı: bir idenin zihinden-bağımsız maddesel bir nesneyi temsil edebileceğini düşünmek çılgıncadır. Bir ide ancak, yine bir ideyi temsil edebilir. Maddesel olarak var olan ağaç ile bir ağaç idesi nasıl olur da birbirlerine benzeyebilirler? Ağaç idesi yeşil ve kahverengidir, oysa maddesel ağaç renkli olamaz, çünkü renkler zihnin dışında var olmazlar. Benzer şeyler büyüklük ve şekil için de geçerli. Yani zihnin dışında var olan bir şey hiçbir biçimde idelerimize benzer olamaz ve onları andıramaz. Görünmez olan bir şeyin renkli olan bir şeye benzediğini söylemek gibi olur bu. Üstelik bizim idelerimiz akışkan, geçici ve değişkendir. Oysa maddesel nesnelerin durağan ve sabit oldukları varsayılır. Yani birbirlerine benzemezler ve biri diğerini temsil edemez. Sonunda Hylas, şüpheciliği benimser. Zihnin dışında duyulabilir şeyler olamayacağını kabul eder ve sonuç olarak duyulur şeylerin gerçek bir varlıkları olmadığını onaylar. Şüpheciliğin tanımı da zaten buydu, yani duyulur şeylerin bağımsız kendi başına bir varlıkları olduğunu reddetmesi.

12 Descartes ve Locke un şüphecilikle nasıl baş ettiklerine bakalım: her ikisi de zihinden-bağımsızmaddesel nesnelerin varlığına çıkarımla ulaşmamız gerektiğini kabul eder, çünkü nesnelerin varlığına ilişkin kanıt deneyimde dolaysızca verilmemiştir. Descartes zihinde-bağımsız-maddesel nesnelerin varlığını doğuştan gelen idelerden çıkarsar; bunun için özellikle Tanrı idesini kullanır, onun bizi aldatmayacağını söyler vs. Berkeley de bunu göz önüne alır ama reddeder. Locke un durumu farklı, çünkü doğuştan ideleri kabul etmiyor. Locke un şüphecilikle baş etmek için birkaç stratejisi var. Birincisi, şüpheciyi ciddiye almamaktır. Kim bir dış dünyanın gerçekliğinden şüphe edebilir ki? Böyle bir şey mümkün mü? Bundan şüphe etmek ancak eğlence amaçlı olabilir. Locke un ikinci stratejisi: en iyi açıklamaya çıkarsama (inference to the best explanation): Bir dizi bilmecemsi olgunun en iyi açıklaması ancak dış dünyanın gerçekliği onaylandığında yapılabilmektedir. Her biri tek başına yeterli olmazlar ama birlikte yeterince/fazlasıyla ve boğucu derecede ikna edicidirler. Yedi tane işaret/alamet gösterir: - Algı çok canlıdır, öyle ki bu canlılık anılarda ve hayallerde bulunmaz. - Algının idelerini onlara uygun düşen duyu organı olmadan edinemeyiz. - Bu ideleri ancak belirli koşullar altında ediniriz, organlar değişmeden kalsa da deneyimlerin olasılığı değişir. Demek ki bu ideleri üreten/oluşturan bu organlar olamazlar. - Bu idelerin pasif (edilgin) bir doğaları vardır, irade sahibi olmasalar da bize kendilerini dayatırlar, onları engelleyemeyiz veya istediğimizi tercih edemeyiz. Örneğin her istediğimde kavun tadı deneyimini yaşayamam, bunun için kavun yemem gerekir. Veya dışarıdan gelen araba kornası gürültüsünü işitmek istemediğimde ortadan kalkmaz, devam eder. - Kimi ideler zorunlulukla haz veya acı ile birlikte var olurlar. Örneğin elim kesildiğinde hemen daima acı hissederim, ama bu ideleri belleğimizden getirip hatırladığımızda bu sefer acı yoktur. - Belirli ide grupları birlikte bir düzen/bir şematiklik arzederler, birine sahip olduğumuzda öteki veya ötekileri, kesine yakın doğrulukla önceden kestiririz, elimizin kesilmesi ve acı hissetmemiz örneğindeki gibi. Elimiz havada asılı olarak kitabı tutarken kitabı salıversek kitap düşecektir, gibi. - Son olarak, sadece tat, görme, dokunma, işitme idelri arasında değil, aynı zamanda deneyimde bulunabilen farklı öznelere ait ideler arasında da bir karşılıklı ilişki ve düzenlilik söz konusudur. Berkeley en iyi açıklamaya çıkarsamayı hiç ele almaz. Fakat onun bu muhakeme çizgisine nasıl karşılık vereceği bellidir: kendi kuramı da materyalist kuram kadar bunların her birini açıklayabilir. Bu durumda Locke nasıl cevap verebilir? Şunu diyebilir: Berkeley in hipotezi bu tanıklıkları materyalist hipotez kadar iyi açıklamamaktadır. Çünkü Berkeley in açıklaması daha karmaşık, Locke unki ise basit ve sade. Berkeley için Tanrının ve onun bize verdiği idelerin varlığı bir zorunluluktur. Locke un durumunda, nesneleri pasif biçimde algılamamız, ilgili deneyimleri yaşamamız için yeterli olurken, Berkeley bize, Tanrının kendi zihninde bize ideleri nasıl gösterdiğine ilişkin, bunu ne zaman ve neden yaptığına ilişkin bir hikaye anlatmak durumundadır. Ayrıca Berkeley neden bazı ideleri daima belirli başkalarının izlediğine dair hiçbir zaman bir açıklama sunmaz, sadece Tanrının böyle yapmayı tercih ettiğini söyler, ama Tanrı neden böyle tercihte bulunurun bir cevabı yok. Çünkü onu kısıtlayan hiçbir zorunluluk yok. Diğer yandan Locke, bu düzenliliğin/şematikliğin nesneleri yöneten fiziksel yasalarca buyurulduğunu belirtirken çok daha

13 makuldur. (Yazara göre! Zira burada, bu sefer neden yasaların öyle değil de böyle olduklarını sorabiliriz!) Yani Locke un yaklaşımı Berkeleyci yaklaşımdan çok daha başarılı ve randımanlı olarak açıklıyor bu olguları, dolayısıyla materyalizmi idealizme tercih etmemizi gerektiriyor.

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

Nesnellik. İdelerin Öznelliği

Nesnellik. İdelerin Öznelliği 3 Nesnellik İdelerin Öznelliği Nesnellik kavramını açıklığa kavuşturmak ve bir duyumun neden nesnel bir doğada olduğunu açıkça görmek için, Frege basmakalıp/tipik bir biçimde öznel olan şeylerin yani,

Detaylı

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Şimdi bu beş mantıksal operatörün nasıl yorumlanması gerektiğine (semantiğine) ilişkin kesin ve net kuralları belirleyeceğiz. Bir deyimin semantiği (anlambilimi),

Detaylı

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler İçindekiler xiii Önsöz ı BİRİNCİ KISIM Sofistler 3 1 Giriş 6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler 17 K a y n a k la r 17 Sofistlerin G enel Ö zellikleri

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi Bilginin kaynağı deney(im)dir. (Empirizm) Bilginin kaynağı akıldır. (Rasyonalizm) Bilginin kaynağı hem akıl hem deney(im)dir. Bilginin Kaynağı sezgidir. b1) Bilginin

Detaylı

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Doç.Dr. Haluk BERKMEN 1 / 9 Varlık hakkında eskiden beri varlık birçok düşünce üretilmiştir. konusu hakkında Felsefenin konuşmak temel Ontoloji demek konularından varlık bilimi biri yao Töz Nedir? Duyularla

Detaylı

Ontolojik Yaklaşım (*)

Ontolojik Yaklaşım (*) DERS 2 İnanmak için Neden Tanrı Var mı/mevcut mu? 24.00 Felsefenin Sorunları Prof. Sally Haslanger Eylül 12, 2005 Ontolojik Yaklaşım (*) Soru ( ve cevaplar için çerçeve) -- Tanrı var mı? (Bu soruda,tanrının,

Detaylı

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10. ADÜ Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Laboratuvara Giriş Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.2013) Derslik B301 1 BİLGİ EDİNME İHTİYACI:

Detaylı

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü On5yirmi5.com KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü Kaç gündür bir 'vitamin' sorusudur gidiyor. İşte geçtiğimiz günlerde yapılan KPSS sorularında yer alan 'vitamin' sorusu ve çözümü... Yayın

Detaylı

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ KIŞILIK KURAMLARı GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ Kişilik Nedir? Psikolojide kişilik, kapsamı en geniş kavramlardan biridir. Kişilik kelimesinin bütün teorisyenlerin üzerinde anlaştığı bir tanımlaması yoktur.

Detaylı

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl Platon'un Devleti-2 Platon, adil devlet düzenine ve politikaya dair görüşlerine Devlet adlı eserinde yer vermiştir 01.08.2016 / 15:01 Devlet te yer alan tartışmalar sürerken, Sokrates varoluştan varolmayışa

Detaylı

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha

Detaylı

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI) II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI) A. KAVRAM, TERİM - Kavramlar Arası İlişkiler - İçlem - kaplam ilişkisi - Beş tümel - Tanım B. ÖNERMELER - Önermeler Arası İlişkiler C. ÇIKARIM Ve Türleri - Kıyas

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

Venn Diyagramları Kategorik önermelerle ilgili işlemlerde kümeler arası ilişkileri göz önüne almak bu konuda bize yardımcı olur. Bir kategorik önerme, kesişen iki daire ile temsil edilir ve buradaki daireler

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Davranış Bilimleri I. Fizyobiyolojik Sistem A Biyolojik Yaklaşım II. Psikolojik Sistem B. Davranışçı Yaklaşım C. Gestalt

Detaylı

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular 24.00/24.02 Güz Dönemi, 2005 Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular Bir Ödevi yazmaya başlamadan önce, hazırladığınız taslağınızı, bir de şu soruları aklınızda tutarak gözden

Detaylı

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3] Şimdi de hızlıca Müteşabihat hakkında bir iki şey söylemek istiyorum. Deniliyor ki Kur ân da hem Muhkemat hem Müteşabihatlar vardır. Bu durumda Kur ân a nasıl güvenebiliriz? Gerçek şudur ki bu konu doğru

Detaylı

A Tüm S ler P dir. Tümel olumlu. E Hiçbir S, P değildir. Tümel olumsuz. I Bazı S ler P dir. Tikel olumlu. O Bazı S ler P değildir.

A Tüm S ler P dir. Tümel olumlu. E Hiçbir S, P değildir. Tümel olumsuz. I Bazı S ler P dir. Tikel olumlu. O Bazı S ler P değildir. Yargı cümlelerinde sınıf terimler birbirlerine tüm ve bazı gibi deyimlerle bağlanırlar. Bunlara niceleyiciler denir. Niceleyiciler de aynen doğruluk fonksiyonu operatörleri (önerme eklemleri) gibi mantıksal

Detaylı

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir? Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,

Detaylı

(b) Bir kanıtlamadır. Burada (çünkü) bir öncül belirticidir ve kendisinden sonra gelen yargının öncül olduğunu gösterir.

(b) Bir kanıtlamadır. Burada (çünkü) bir öncül belirticidir ve kendisinden sonra gelen yargının öncül olduğunu gösterir. A-Grubu 1. Soru (B-Grubu 3. Soru ile aynı) Not: bu soruda öncül ve sonuçları sınavda istendiği gibi, verilen boş kağıda açıkça yazmayanlar ve soru kağıdı üzerinde altını çizmek vb. yöntemlerle gösterenlerin

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Ders 8: Konikler - Doğrularla kesişim

Ders 8: Konikler - Doğrularla kesişim Ders 8: Konikler - Doğrularla kesişim Geçen ders RP 2 de tekil olmayan her koniğin bir dönüşümün ardından tek bir koniğe dönüştüğü sonucuna vardık; o da {[x : y : z x 2 + y 2 z 2 = 0]} idi. Bu derste bu

Detaylı

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere bağlaç denir. BAĞLAÇ Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir. Bağlaçlar da edatlar gibi tek başlarına anlamı olmayan sözcüklerdir. Bağlaçlar her

Detaylı

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ bilimname II, 2003/2, 3-12 BİLGİ KURAMINA GİRİŞ Prof. Dr., Uludağ Ü. Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi kadir@uludag.edu.tr Epistemoloji, felsefenin en temel alanlarından birisidir. Bu çalışmada epistemolojinin

Detaylı

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması Iğd Üniv Sos Bil Der / Igd Univ Jour Soc Sci Sayı / No. 9, Nisan / April 2016: 235-240 İnceleme Makalesi / Review Article İNCELEME / REVIEW İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve

Detaylı

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

AŞKIN BULMACA BAROK KENT AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm

Detaylı

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35) Psikolojiye Giriş Web adresi Bu Senin Beynin! Ders 2 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Diğer şeyler Bağlantıya geçme Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Nasıl iyi yapılır Kitap inceleme (%20) Deneye

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Uzaktan Eğitim Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Kurucuları: Max wertheimer, Wolfgang,Köhler, Kurt Koffka ve Kurt Lewin Gestalt kuramına göre bütün,parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalarına

Detaylı

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Hesap Yapan Beyin Uyaranların kodlanması, bilgilerin saklanması, materyallerin dönüştürülmesi, düşünülmesi ve son olarak bilgiye tepki verilmesini içeren peş peşe

Detaylı

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

Özet ve Analiz: Beşinci Meditasyon. Maddesel şeylerin özü ve Tanrının varlığı tekrar ele alınıyor.

Özet ve Analiz: Beşinci Meditasyon. Maddesel şeylerin özü ve Tanrının varlığı tekrar ele alınıyor. Özet ve Analiz: Beşinci Meditasyon. Maddesel şeylerin özü ve Tanrının varlığı tekrar ele alınıyor. Zihnimdeki üçgen idesinin özelliklerini açık ve seçik algılarım, bu yüzden bunlar doğru olmak zorundalar.

Detaylı

Havacılıkta Ġnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Havacılıkta Ġnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA Havacılıkta Ġnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 1 Biyolojik Varlık Olarak İnsan Birinci Bölüm: Fiziksel Faktörler ve Algı Geçen Hafta GEÇEN HAFTA İnsan, Fiziksel Faktörler ve İnsan Performansı

Detaylı

KLASİK FRAKTALLAR FRAKTAL ÖZELLİKLERİ VE BOYUT

KLASİK FRAKTALLAR FRAKTAL ÖZELLİKLERİ VE BOYUT KLASİK FRAKTALLAR FRAKTAL ÖZELLİKLERİ VE BOYUT.. KENDİNE BENZERLİK VE AFİNİTE Fraktal özelliklerinden bir diğeri de kendine benzerlikdir. Geometrik açıdan, aynı şekle sahip olan geometrik şekiller birbirine

Detaylı

KARİYER GELİŞİMİ VE MESLEKİ REHBERLİK

KARİYER GELİŞİMİ VE MESLEKİ REHBERLİK KARİYER GELİŞİMİ VE MESLEKİ REHBERLİK Kariyer gelişimi ve mesleki rehberlik bir süreçtir. Çünkü meslek seçimi insan hayatında ömür boyu sürecek tesirleri ile kendini hissettirir. İnsanlar Mesleklerini

Detaylı

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTE- LERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET 1 KOLAYAOF

Detaylı

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

SOMUT VE SOYUT NEDİR? SOMUT VE SOYUT NEDİR? Prof. DR. Rıza FİLİZOK Okul kitaplarımızda isim olan kelimelerin somut ve soyut diye ikiye ayrıldığı bilgisi verilir ve şöyle tanımlanır: Somut : Beş duyu ile kavranan varlıkları

Detaylı

ünite1 Fen Bilimleri Beş Duyumuz Beş Duyumuz 3. Burundaki kılları koparmak Çok sıcak cisimlere dokunmak

ünite1 Fen Bilimleri Beş Duyumuz Beş Duyumuz 3. Burundaki kılları koparmak Çok sıcak cisimlere dokunmak ünite1 Beş Duyumuz Beş Duyumuz Fen Bilimleri 1. Özgür Selin TEST 1 Kitapları okumamı sağlar. Annemin yaptığı kekin tadını almamı sağlar. Öğrencilerin sözünü ettiği duyu organları hangileridir? Özgür Selin

Detaylı

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5

ÜNİTE:1. Dil Nedir? ÜNİTE:2. Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3. Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4. Ses Bilgisi ÜNİTE:5 ÜNİTE:1 Dil Nedir? ÜNİTE:2 Dil Kültür İlişkisi ÜNİTE:3 Türk Dilinin Gelişimi ve Tarihsel Dönemleri ÜNİTE:4 Ses Bilgisi ÜNİTE:5 1 Yapı Bilgisi: Biçim Bilgisi ve Söz Dizimi ÜNİTE:6 Türkçenin Söz Varlığı

Detaylı

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? Dil (devam) Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? Dil (devam) Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7 Psikolojiye Giriş Web adresi Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7 2 Dil (devam) Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? (eğer değilerse, bunu öğrenebilirler mi?) 3 4 İnsan dışı iletişim

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

Öğrenme Stili Nedir?

Öğrenme Stili Nedir? Öğrenme Stili Nedir? «Öğrenme stili parmak izi kadar kişiye özgüdür» Öğrenme stili kişisel öğrenme yolumuzdur. Öğrenme bireylerde farklı yollarla sağlanabilir. Öğrenme stilini bilen, kendi zayıf ve güçlü

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir. Yapılandırmacılık, pozitivist geleneği reddetmekte; bilgi ve öğrenmeyi Kant ve Wittgeinstein'nın savunduğu tezlerde olduğu gibi özneler arası kabul etmektedir. Bu bakış açısından yapılandırıcı öğrenme,

Detaylı

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe V. Descartes ve Kartezyen Felsefe Rönesans tan sonra düşüncedeki salınım birliğe kapalılığa doğru bir yol aldı. Descartes la birlikte bilgi felsefesi ön plana çıktı ve kapalı bir sistem meydana geldi.

Detaylı

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a BİLİMSEL YÖNTEM Prof. Dr. Şahin Gülaboğlu Mühendislik Fakültesi -------------------------------------------------------------------- BİLİM, ETİK ve EĞİTİM DERSİ KONUŞMASI 19 Ekim 2007, Cuma, Saat-15.00

Detaylı

GÜNEŞİN ELEKTROMANYETİK SPEKTRUMU

GÜNEŞİN ELEKTROMANYETİK SPEKTRUMU GÜNEŞİN ELEKTROMANYETİK SPEKTRUMU Güneş ışınımı değişik dalga boylarında yayılır. Yayılan bu dalga boylarının sıralı görünümü de güneş spektrumu olarak isimlendirilir. Tam olarak ifade edilecek olursa;

Detaylı

Adı Soyadı :. Numarası :.

Adı Soyadı :. Numarası :. Adı Soyadı :. Numarası :. Çalışma Kağıdı Konu: Beş Duyumuz Kazanım 1: Duyu organlarının önemini fark eder. 2: Duyu organlarının temel görevlerini açıklar. 3: Duyu organlarının sağlığını korumak için yapılması

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları günlük bakımcıya veya kreşe gidecek olan vede başlamış olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 9-14 aylık çocuklar hakkında durum ve

Detaylı

RENK İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

RENK İLE İLGİLİ KAVRAMLAR RENK İLE İLGİLİ KAVRAMLAR Tanımlar Renk Oluşumu Gökyüzünde yağmur sonrasında olağanüstü bir renk kuşağı ( gökkuşağı ) görülür. Bunun nedeni yağmur damlalarının, cam prizma etkisi ile ışığı yansıtarak altı

Detaylı

Ben Neyim? Şahabettin Yalçın * What am I? B E Y T U L H I K M E A n I n t e r n a t i o n a l J o u r n a l o f P h i l o s o p h y

Ben Neyim? Şahabettin Yalçın * What am I? B E Y T U L H I K M E A n I n t e r n a t i o n a l J o u r n a l o f P h i l o s o p h y Ben Neyim? Şahabettin Yalçın * Özet: Bu makalede benlik/kendilik kavramı, modern felsefenin en önemli filozofları referans alınarak irdelenmeye çalışılmaktadır. Benlik kavramı modern felsefede esas itibariyle

Detaylı

2. HAFTA KBT204 İNTERNET PROGRAMCILIĞI II. Öğr.Gör. Hakan YILMAZ. hakanyilmaz@karabuk.edu.tr

2. HAFTA KBT204 İNTERNET PROGRAMCILIĞI II. Öğr.Gör. Hakan YILMAZ. hakanyilmaz@karabuk.edu.tr 2. HAFTA KBT204 İNTERNET PROGRAMCILIĞI II Öğr.Gör. Hakan YILMAZ hakanyilmaz@karabuk.edu.tr Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve AraştırmaMerkezi 2 İçindekiler 2. ASP'nin Dili... 3 2.1 YAZILIM

Detaylı

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü 10/10/2016

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes. Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü 10/10/2016 On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü 10/10/2016 René Descartes Böylece amacım burada her insanın aklını iyi kullanması için izlemesi gereken

Detaylı

Yüklemler Mantığında Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları)

Yüklemler Mantığında Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları) Yüklemler Mantığında Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları) Daha önce kanıtlamaların geçerliliği üzerine söylenenlerden hatırlanacağı gibi, bir kanıtlamanın geçerli olabilmesi için o kanıtlamadaki öncüller

Detaylı

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz Uzay Ne Kadar Soğuk? Uzay ne kadar soğuk, veya ne kadar sıcak? Öncelikle belirtelim; uzay, büyük oranda boş bir ortamdır. Öyle ki, uzayda 1 metreküplük bir hacimde çoğu zaman birkaç tane atom, molekül

Detaylı

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar // Temmuz 2008 // Sayı: 1/4. SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET SCHELLING İN KANT ELEŞTİRİSİ Ogün Ürek ÖZET Bu makale, Schelling in Kant eleştirisinden hareketle Kant ve Descartes ın felsefeleri arasındaki paralelliği göstermeyi amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda makale,

Detaylı

ZAMAN YÖNETİMİ. Gürcan Banger

ZAMAN YÖNETİMİ. Gürcan Banger ZAMAN YÖNETİMİ Gürcan Banger Zamanım m yok!... Herkes, zamanının yetersizliğinden şikâyet ediyor. Bu şikâyete hak vermek mümkün mü? Muhtemelen hayır!... Çünkü zaman sabit. Hepimizin sahip olduğu zaman

Detaylı

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7. ÜNİTE:1 Felsefe Nedir? ÜNİTE:2 Epistemoloji ÜNİTE:3 Metafizik ÜNİTE:4 Bilim Felsefesi ÜNİTE:5 Etik 1 ÜNİTE:6 Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7 Estetik ÜNİTE:8 Eğitim Felsefesi 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ 1 SUNUM PLANI 1. Giriş 2. Dersin İçeriği Amaçları Beklentileri 3. Bilgi ve Bilim Kavramları 4. Bilimsel Yöntem 5. Bilimsel Düşünce Yöntemi 6. Bilimlerin

Detaylı

SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

Detaylı

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI REYHAN SAĞLAM ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ BILIŞ NE DEMEKTIR? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar?

Detaylı

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFE Felsefe, kavramlar yaratmayı içeren bir disiplindir.

Detaylı

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ 16 Prof. Dr. Atilla ERALP KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ Prof. Dr. Atilla ERALP ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Kopenhag Zirvesiyle ilgili bir düşüncemi sizinle paylaşarak başlamak

Detaylı

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Monet, 1873 Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Zaman, çiçeği burnunda bir öğle vakti. Saçaklı bir güneş, taç yaprak beyazı bulutların arasından geçip cömertçe merhametini sunuyor bizlere. Çiçekli bir

Detaylı

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı Ders Adı :Varlığın ne olduğu problemi ÇalıĢma Yaprağı 16 Adı Soyadı : No: Sınıf: 11/ VARLIĞIN NE OLDUĞU PROBLEMĠ a) VARLIK OLUġTUR

Detaylı

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı. Ahval, 24 Eylül 2018 Bir yanda Cumhuriyet gazetesinin el değiştirip Atatürkçü kırmızı çizgilere dönmesi, arkasından İş Bankasının CHP li Atatürk hisselerinin konuşulmaya başlanması tabu konuyu gündeme

Detaylı

Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri. Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk.

Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri. Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk. ANLATIM BOZUKLUKLARI Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca cümle mümkün olduğunca

Detaylı

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. 2 Ders Saati (40+40dk)

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. 2 Ders Saati (40+40dk) DERS SINIF KONU SÜRE AMAÇLAR HEDEF VE DAVRANIŞLAR DERS İÇERİĞİ VE SÜREÇ Görsel Sanatlar Dersi 9. Sınıf Doku 2 Ders Saati (40+40dk) -DERS PLANI- 1. Işığın etkisiyle objelerin dokusal özelliklerini tanır.

Detaylı

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur. Bu derste Immanuel Kant ın estetik felsefesi genel hatlarıyla açıklanmaya çalışılacaktır. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan Kant, kendi felsefe sistemini üç önemli çalışmasında toplamıştır.

Detaylı

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENLERİNİN YETİŞTİRİLMESİNDE DEĞİŞİM VE GEREKÇELER Öğrencinin performansını yükseltmek istiyorsanız kaliteli öğretmen yetiştirmek zorundasınız Alan bilgisi Genel eğitim ve kültür dersleri

Detaylı

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK Matematik,adını duymamış olsalar bile, herkesin yaşamlarına sızmıştır. Yaşamın herhangi bir kesitini alın, matematiğe mutlaka rastlarsınız.ben matematikten

Detaylı

MAT223 AYRIK MATEMATİK

MAT223 AYRIK MATEMATİK MAT223 AYRIK MATEMATİK Gezgin Satıcı Problemi 9. Bölüm Emrah Akyar Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü, ESKİŞEHİR 2014 2015 Öğretim Yılı Gezgin Satıcı Problemi Soru n tane şehri olan bir

Detaylı

Farkındalık sadece içerden açılan bir kapıdır

Farkındalık sadece içerden açılan bir kapıdır Farkındalık sadece içerden açılan bir kapıdır Çalışanlarınızın zorlu gelişim yolculuklarındaki ilk ve en önemli basamağın farkındalık olduğunu artık biliyoruz, ancak nasıl oluyor da o evreye dokunmakta

Detaylı

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal

Detaylı

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Ön yargı Farklılık Tutumlar Korkular Kaygılar Tabular Hoşgörü Tahammül Farklılıklar Hepimiz birbirimizden farklıyız. Aşağıdakileri kabul ettiğimizde

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Temel Kavramlar Dr. Seher Yalçın 3.2.2017 Dr. Seher Yalçın 1 Bilginin Kaynağı İnsanlar sürekli olarak kendilerini ve çevrelerini aydınlatma, tanıma, olay ve oluşumları açıklama

Detaylı

IQ Oyun Tasarımı Öğretmen Kılavuzu Dedektif Oyunu

IQ Oyun Tasarımı Öğretmen Kılavuzu Dedektif Oyunu IQ Oyun Tasarımı Öğretmen Kılavuzu Dedektif Oyunu Özet Öğrenciler bir oyun tasarımcısının bakış açısından dedektif Oyunu denen bir IQ oyununu tasarlayacaklar ya da analiz/ test edeceklerdir. Bu ödev öğrencilerinizin

Detaylı

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI Çevredeki nesneleri ve olayları, tanıma, kavrama ve anlama, etiketleme ve tepki vermeye hazırlanma gibi işlemlerdir. ALGI Duyu organlarıyla gelen bilginin anlamlandırılmasıdır.

Detaylı

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:... OA TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR İsim:... Cinsiyet:... Doğum Tarihi:... Bugünün Tarihi:... Anketi Nasıl Dolduracaksınız? Aşağıda bazı ifadelerin listesi bulunmaktadır. Lütfen her ifadeyi çok

Detaylı

Önermelerin doğru veya yanlış olabilmesine doğruluk değerleri denir.

Önermelerin doğru veya yanlış olabilmesine doğruluk değerleri denir. A. MANTIĞIN ALANI ve İLKELERİ 1- Mantığın Tanımı Mantığın temel amacı (bilimsel dilden günlük dile kadar tüm alanlardaki) ifadeleri genel bir yöntemle inceleyerek doğruluk ya da yanlışlık yargısıyla değerlendirebilmektir.

Detaylı

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM Biçimselleştirme Burada sunulan haliyle bu sembolik gösterim diline önermeler mantığı dili denir. Şimdi günlük dilden çeşitli cümlelerin sembolik biçimler şeklinde nasıl ifadelendirilebileceğini (yani

Detaylı

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER Terim: Bir bilim dalı içerisinde konuşma dilinden farklı anlamı olan sözcüklerden her birine o bilim dalının bir terimi denir. Önermeler belirtilirler. p,q,r,s gibi harflerle Örneğin açı bir geometri terimi,

Detaylı

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Evrenin başlangıcı kabul edilen Büyük Patlama'nın hemen saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu parçacıklar saf enerjiydi, bir kütleleri

Detaylı