SEBE SÛRESİ Nuzul 76 / Mushaf 34

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "SEBE SÛRESİ Nuzul 76 / Mushaf 34"

Transkript

1 SEBE SÛRESİ Nuzul 76 / Mushaf 34 Surenin Adı: Sûre Sebe adını, âyetlerinde sözü edilen Sebe uygarlığından alır. Sebe, Okyanus-Akdeniz arasındaki Baharat Yolu na hükmeden Güney Arabistan daki su uygarlığının adıdır. Hadis ve tefsir kaynaklarında sûrenin anıldığı tek ad budur. Sebe Devleti 1607

2 Belkıs ın Tahtı Belkıs ın Güneş Mabedi 1608

3 Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: Sûre Mekke de inmiştir. MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE 1609

4 Aksi görüşler ikna edici delillerden yoksundur. Bazı âyetlerinin Medine Dönemi ne ait olduğu iddialarını, En âm sûresinin girişindeki kriterler doğrulamaz. Sûrenin iniş zamanını tesbitte, Eğer Biz dileseydik onları yerin dibine geçirir ya da göğü başlarında paralardık mealindeki 9. âyet yol göstericidir. Bu âyet, İsrâ 92 deki İddia ettiğin gibi göğü başımızda paralamalısın meydan okumasına bir cevap niteliğindedir. Bu, Sebe nin İsrâ dan sonra indiğinin delilidir. Konusuna bakarak sûreyi boykot sonrasına, peygamberliğin 11. yılına yerleştirebiliriz. Tüm ilk tertiplerde Lokman-Zümer arasında yer alır. Surenin Konusu: Sûre hepsi de Mekkî olan Fatiha, En am, Kehf ve Fatır sûreleri gibi Allah a hamd ile başlar. İnsanın kula ya da maddeye kulluğuna yol açan şirki reddeder. Görünen âlemin görünmeyenle, parçanın bütünle, her şeyin her şeyle, ve her şeyin Allah la deruni bağlantısına vurgu yapar. Varlığın anlam ve amaçlılığına dikkatimizi çeker (1-5). Göğün ve yerin bilgisinin göze görünenden ibâret olmadığını, bunun görünmeyene nisbetle çok az olduğunu vurgulayan 9. âyet, zımnen muhataplarını görülmeyeni bilmek için çaba göstermeye teşvik eder. Bunun sonucunda elde edilecek kudret ve ihtişam varlığın yaratılış amacına uygun da kullanılabilir, aykırı da. Birincisine Davud ve Süleyman örnekleri verilir (10-14). Bunun için şart olan bir şey vardır; Güç Ahlakı. İkincisine ise Sebe Uygarlığı (15-21). Fakat bütün bu örneklerin ortak bir yanı vardır: Dünyevî her iktidar geçicidir, Kalıcı olan Allah ın mutlak iktidarı ve âhiretin ebedi mutluluğudur. Bu mutluluk ancak diri bir Allah bilinciyle elde edilir. Tıpkı 46. âyette buyurulduğu gibi: Size tek bir öğüdüm var: ister başkalarıyla beraber ister yalnız başınayken, Allah ın huzurunda bulunduğunuzu asla (unutmayın) Sahici olanın kalıcı, sahte olanın geçici tabiatına atfın ardından (49) gelen şu âyet, hidayetin mahiyetine de dikkat çeker: Eğer yoldan saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum; Yok doğru yolu bulursam, Rabbimin bana yol göstermesi sayesinde bulmuş olurum (50). Sûre çoğunluğa göre 54, şam ekolüne göre 55 âyet olarak taksim edilmiştir. 1610

5 ه RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA ب س م للا الر ح همن الر ح يم ال ذ ى ل ه م ا ف ى الس همو ات و م ا ف ى ا ل ر ض و ل ه ال ح م د ف ى ا ل ه خ ر ة و ه و ال ح ك يم ا ل خ ب ير ١ ه ا ل ح م د ل ل 1 HAMD, tümüyle göklerde ve yerde var olan her şeyin gerçek sahibi Allah a mahsustur;(1) yine hamd öteki âlemde de, tümüyle O na mahsus olacaktır:(2) zira yalnız O dur her hükmünde tam isabet kaydeden, her şeyden haberdar olan. (1) Bir sonraki cümlede yer alan âhiret kelimesinin buradaki zımni karşılığı bu dünya dır. Şükür sadece verince, Hamd verince de alınca da yapılır. Zira: 1) Her şey O nundur. 2) O verdiğinden bir kısmını alınca, geriye kalan yine O nundur. 3) Daha büyüğünü vermek için alabilir. 4) Daha büyüğünü de alabilirdi. 5) Yeniden verecek biri varsa yine O dur. (2) Bkz. (Cennete girince) diyecekler ki: Hüznü bizden gideren Allah a hamd olsun! (Fâtır: 34) ي ع ل م م ا ي ل ج ف ى ا ل ر ض و م ا ي خ ر ج م ن ه ا و م ا ي ن ز ل م ن الس م اء و م ا ي ع ر ج ف يه ا و ه و الر ح يم ال غ ف ور ٢ 2 Toprağa giren ve oradan çıkan her şeyi, yine gökten inen ve göğe yükselen her şeyi O bilir;(3) ne ki tarifsiz bağışlayan da, eşsiz merhametin kaynağı olan da yine O dur. (1) İnen ve çıkan, maddî-mânevî bir çok şeyi kapsar: yağmur-filiz, vahiy-dua, nüzul-miraç, melek-ruh, gazap-isyan, akıbet-eylem Âyetin devamı, bu son iki şıkkı teyit eder. و ق ال ال ذ ين ك ف ر وا ل ت ا ت ين ا الس اع ة ق ل ب ه لى و ر ب ى ل ت ا ت ي ن ك م ع ال م ال غ ي ب ل ي ع ز ب ع ن ه م ث ق ال ذ ر ة ف ى الس همو ات و ل ف ى ا ل ر ض و ل ا ص غ ر م ن ه ذل ك و ل ا ك ب ر ا ل ف ى ك ت اب م ب ين ٣ 3 Ama küfürde direnenler; (Kıyamet) Saati asla gelip bizi bulmayacak! dediler. De ki: Hayır, Rabbime andolsun ki o mutlaka gelip sizi bulacaktır! O, idraki aşan hakikatleri bilendir.(4) Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O nun bilgisinden kaçıp kurtulamaz:(5) İster bundan daha küçük olsun, ister daha büyük; bütün bunlar kesin ve net bir yazılım ve yasayla kayıt altına alınmıştır.(6) 1611

6 ه ه (4) İlk âyetin sonundaki Allah ı gösteren zamirin ikinci haberi olarak. Yok eğer Rabbî nin sıfatı olarak okunursa, bu durumda bir önceki cümlenin anlamı şöyle olur: Hayır, idraki aşan hakikatleri bilen Rabbime andolsun ki Ğayb ın idraki aşan hakikatler anlamı için krş. Neml: 65 (5) Benzer bir âyet için bkz. Yûnus: 61. (6) Fî kitâbin mubinin deki lugavi belirsizlik ve lafzî apaçıklığın izahı için bkz. Hûd: 6. (Nuzul 53 / Mushaf 27 : Neml 65 Aşağıdadır.) ق ل ل ي ع ل م م ن ف ى الس همو ات و ا ل ر ض ال غ ي ب ا ل للا و م ا ي ش ع ر ون ا ي ان ي ب ع ث ون ٥٦ 65 De ki: Göklerde ve yerde Allah tan başka hiç kimse, idraki aşan hakikatleri asla kavrayamaz; (67) hiç kimse öldükten sonra ne zaman diriltileceğini de bilemez. (67) Ğayb ı bu şekilde çevirimizin en mukni gerekçesi bir sonraki âyettir. Ğayb, benzer bağlamlarda, insan idrakini aşan hakikatler i ifade eder. İçkin bir varlık olarak insan aşkın hakikatleri kavrayamaz. Kavranamayan bu tür hakikatler imanın konusudur. Sözün özü ; ğayb konusunda iman idrake değil, idrak imana tâbidir. (Nuzul 69 / Mushaf 10 : Yunus 61 Aşağıdadır.) و م ا ت ك ون ف ى ش ا ن و م ا ت ت ل وا م ن ه م ن ق ر هان و ل ت ع م ل ون م ن ع م ل ا ل ك ن ا ع ل ي ك م ش ه ود ا ا ذ ت ف يض ون ف يه و م ا ي ع ز ب ع ن ر ب ك م ن م ث ق ال ذ ر ة ف ى ا ل ر ض و ل ف ى الس م اء و ل ا ص غ ر م ن ه ذل ك و ل ا ك ب ر ا ل ف ى ك ت اب م ب ين ٥١ 61 VE SEN (ey Peygamber); hangi konumda bulunursan bulun, Kur an dan hangi mesajı gündeme getirirsen getir; sizler de hangi işe el atarsanız atın: Ona giriştiğiniz her an (ve) mekânda (78) Biz sizin üzerinizde tarife sığmaz bir şahidiz.(79) Nitekim ne yerde ne de gökte zerre miktarı bir şey bile Rabbinin bilgisinden saklı kalamaz.(80) Ne bunun daha küçüğü ne de büyüğü yoktur ki, hepsi apaçık bir fermanda kayıtlı olmasın.(81) (78) İz zarfı zamana, fî ise mekâna delalet ettiği için. (79) Belirsizlik çeviriye tarife sığmaz olarak yansımıştır. Özne saygı ve yüceltme amacıyla çoğul olarak (Biz) gelince, nesne de çoğul gelmiştir (şahidiz). Krş. Allah aslâ uyumayan ve unutmayan bir şahittir (Bakara: 255). (80) Ya zubu (ya da ya zibu) saklanır, uzak olur, kayba karışır anlamına gelir (Râğıb). (81) Benzer bir âyet için krş. Sebe : 3. (Nuzul 70 / Mushaf 11 : Hud 6 Aşağıdadır.) و م ا م ن د اب ة ف ى ا ل ر ض ا ل ع ل ى للا ر ز ق ه ا و ي ع ل م م س ت ق ر ه ا و م س ت و د ع ه ا ك ل ف ى ك ت اب م ب ين ٥ 6 Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızık açısından Allah a bağımlı olmasın. Zira O, her canlının konup eğleşeceği yeri de göçüp yerleşeceği yeri de iyi bilir Bütün bunlar kesin ve net bir yazılım ve yasayla(11) kayıt altına alınmıştır. (12) (11) Kitabun mubîn, Levh-i Mahfuz dur (Burûc: 22, not 17). Bu tamlama ilk bakışta önümüze şu problemi çıkarır: Hem bilinmezlik mânasındaki belirsizlik, hem apaçıklık mânasındaki mubîn lik: nasıl oluyor? İki ihtimal var: Ya Allah için ayan açık, insan için akıl sır ermez bir yazılımla korunmuş.., Veya hem lazım hem müteaddi olan mubîn in özünde açık ve dâhi açıklayıcı olan çift yönlü tabiatına istinaden Göstergeleriyle insana açık, özüyle Allah a açık bir yazılımla korunmuş.. Her hâlükarda belirsiz olarak geldiği bu ve buna benzer bağlamlarda özellikle ilâhî yazılım a ve oluş-bozuluş yasalarının kayıtlı tabiatına delalet eder (msl. Neml: 75; Sebe : 3). Bu ilâhî yazılımın kaynağı Yâsîn: 12 de imâmin mubîn (ana bellek) olarak beyan edilir. 1612

7 ه ل ي ج ز ى ال ذ ين هام ن وا و ع م ل وا الص ال ح ات ا و ه لئ ك ل ه م م غ ف ر ة و ر ز ق ك ريم ٤ 4 Ki böylece O, iman eden ve imanla uyumlu eylem üretenleri ödüllendirecektir: işte böylelerini limitsiz bir bağış ve tarifsiz güzellikte bir rızık beklemektedir.(7) (7) Mağfiretun ve rizkun daki belirsizlik, çeviriye limitsiz ve tarifsiz olarak yansımıştır. و ال ذ ين س ع و ف ى هاي ات ن ا م ع اج ز ين ا و ه لئ ك ل ه م ع ذ اب م ن ر ج ز ا ل يم ٦ 5 Ama mesajlarımızı amacından mahrum bırakmak için çaba gösterenlere gelince: işte böylelerini de, (bu) çirkinlikten dolayı acıklı bir azap beklemektedir. و ي ر ى ال ذ ين ا وت وا ال ع ل م ال ذ ى ا ن ز ل ا ل ي ك م ن ر ب ك ه و ال ح ق و ي ه د ى ا ه لى ص ر اط ال ع ز يز ال ح م يد ٥ 6 BİLGİ ve bilginin amacını kavrama yeteneğiyle donatımlış olanlar,(8) Rabbinden sana indirilenin hakikatin ta kendisi olduğunu; ve O yüceler yücesi, O tüm övgülere lâyık olanın yoluna yönelteceğini görmektedirler. (8) Lafzen: bilgi verilmiş olanlar. ( İlm in tarifi için bkz. Enbiya: 74) (Nuzul 79 / Mushaf 21 : Enbiya 74 Aşağıdadır.) و ل وط ا هات ي ن اه ح ك م ا و ع ل م ا و ن ج ي ن اه م ن ال ق ر ي ة ال ت ى ك ان ت ت ع م ل ال خ ب ائ ث ا ن ه م ك ان وا ق و م س و ء ف اس ق ين ٤٤ 74 LUT A da sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir bilgi tasavvuru bahşettik;(75) ve onu çirkin eylemleriyle tanınan kentten kurtardık: çünkü onlar yoldan çıkmış yoz bir kavimdi. (75) Hukm, tüm alternatifleri, içlerindeki en doğru şıkka indirgeme işlemi demektir. Aynı kökten gelen hikmet, işte bu işlemi mümkün kılan yetenektir. İbn Fâris in ilmi, yedullu ala eserin bi şşey i yetemeyyezu bihi an ğayrihi (ilim, bir şeyi, ona ait olmayandan seçip ayırmaya yarayan bir iz/alamet ve işarettir) şeklinde tarif ettiği hatırlanacak olursa, ilim, hüküm ve hikmeti birbirine bağlayan anahtarın seçip ayırma (temyiz) yeteneği olduğu anlaşılır. Sıradan bilgilerin (veri, data) vahyin ilm adını verdiği şeye dönüşmesi için, insan zihninde bir çevrim istasyonu bulunmalıdır. İşte hükm-muhakeme bunun adıdır. Bir ilâhi inşa projesi olan vahyin amacı, insan zihninde söz konusu çevrim istasyonunu inşa etmektir. Bu sayede sıradan bilgi hayatın illet, amaç ve hikmetini gösteren bir göstergeye dönüşür (krş. Yusuf: 40). و ق ال ال ذ ين ك ف ر وا ه ل ن د ل ك م ع ه لى ر ج ل ي ن ب ئ ك م ا ذ ا م ز ق ت م ك ل م م ز ق ا ن ك م ل ف ى خ ل ق جد يد ٤ 7 Beri yanda inkâra saplanmış olanlar (yandaşlarına) derler ki: Siz paramparça olup dağıldıktan sonra, size yeniden yaratılacağınızı haber veren bir adam gösterelim mi? ا ف ت هرى ع ل ى للا ك ذ ب ا ا م ب ه ج ن ة ب ل ال ذ ين ل ي ؤ م ن ون ب ا ل ه خ ر ة ف ى ال ع ذ اب و الض ل ل ال ب ع يد ٨ 8 O uydurduğu yalanı Allah a mı isnat ediyor, yoksa kendisinde delilik belirtileri mi var? Hayır! Asıl âhirete inanmayan kimseler, can yakıcı bir terk edilmişliğe(9) ve en uç noktada bir sapıklığa mahkûm olacaklar. 1613

8 (1) Azab ın kök mânasına dayanarak (bkz. Kalem: 33). Açıktır ki dalâl ile bilikte, üstelik ondan önce kullanılan azâb muhatapların âhiretteki değil dünyadaki halini ifade etmektedir. Dolayısıyla buradaki azâb; âhirette değil dünyada yaşanan ve kelimenin kök anlamıyla Allah la ilişkinin kesilip, terk edilme cezasıdır. Bu da bir tür dünyada çekilen vicdan azabıdır (krş. Elmalılı). (Nuzul 7 / Mushaf 68 : Kalem 33 Aşağıdadır.) ك ذ ل ك ال ع ذ اب و ل ع ذ اب ا ل خ ر ة ا ك ب ر ل و ك ان وا ي ع ل م ون ٣٣ 33 İşte (dünyevî) mahrumiyet (29) böyle bir şeydir; ve ahiret (30) mahrumiyeti, hiç kuşkusuz daha beterdir: keşke bilmiş olsalardı. (29) Azâb ın ilk kullanıldığı iki yerden biri (diğeri Müzzemmil: 13). Kur an da azâb kelimesinin, kök anlamına nisbetle mahrumiyet anlamında kullanılmasına tipik bir örnek. Kıssa kahramanları sonunda cennete kavuştuklarına göre, burada bilinen anlamda bir azap tan değil ancak mahrumiyet ten söz edilebilir. Azab Kur an da 41 yerde geçer. Hz. Süleyman ve Zülkarneyn e isnat edilen iki yer hariç (Neml: 21; Kehf: 86-87) diğerlerinin tümünde Allah a isnat edilir. Azab, terk ve mahrum etmek anlamına gelen azb kökünden türetilmiştir (Lisân; Tâc; Esâs). Kelime ta zîb formunda fiilî şiddet ile buluşmuş, buradan da dayak aleti olan kamçının vurunca yakan tarafı anlamını kazanmıştır (Râ-ğıb). Her halükarda azab acının aracına değil sonucuna işaret etmekte ve nedenler değiştikçe azabın niteliği de ( azâbun elîm, azâbun muhîn, azâbun azîm, azâbun ğalîz) değişmektedir. Azab ın dünya hayatındaki Allah tarafından terk edilmişlik anlamına kullanıldığı bir yer için bkz. Sebe : 8. İnsana zor gelen ve onu hedefine ulaşmaktan alıkoyan her şey azabtır. Istılahta insanı kendi haline terk eden, hedefe ulaşmasını engelleyen, yalnız ve yardımsız bırakan bütün bunların sonucunda da mutsuz, umutsuz ve kahredici bir iç yangını ve vicdan azabına mahkûm eden durum dur (krş. Külliyyat). Azab ı, Allah la birlikte başka bir ilâh edinme! Sonra kınanmış olarak bir köşeye atılıp orada bir başına kalakalırsın (İsra: 22) âyeti ışığında anlamak gerekir. Bu durumun verdiği acı öylesine dayanılmazdır ki, bu duruma düşen kişi yok olmak gibi ölümden öte bir şeyi (sübûr) isteyecektir. Onlara Yoo! Bugün yok olmak için bir tek ölümü çağırmayın, yok olmak için tüm ölümleri çağırın! denilecek (Furkan: 14; ayrıca krş. İnşikâk: 11). (30) Âhiret için muhtemelen ilk kullanıldığı Müddessir 53 ün notuna bkz. ا ف ل م ي ر و ا ا ه لى م ا ب ي ن ا ي د يه م و م ا خ ل ف ه م م ن الس م اء و ا ل ر ض ا ن ن ش ا ن خ س ف ب ه م ا ل ر ض ا و ن س ق ط ع ل ي ه م ك س ف ا م ن الس م ا ء ا ن ف ى ه ذل ك ل ه ي ة ل ك ل ع ب د م ن يب ٩ 9 Onlar gökten ve yerden ne kadarını önlerine serdiğimize, ne kadarını da kendilerinden gizlediğimize bakmazlar mı?(10) Eğer Biz dileseydik, onları yerin dibine geçirir ya da göğü başlarında paralardık. Şüphe yok ki bütün bunlarda, O na yönelen her bir kul için mutlaka alınacak bir ders vardır.(11) (10) Veya: Ne o, yoksa onlar gök ve yerden duyularına sunulan ve duyularının ötesinde olan şeyleri görmeyecek kadar kör müdürler? Bu anlamda duyularla algılananın ötesinde tabiatın duyularla algılanamayan bilgilerine de sahip olmak teşvik edilmektedir. Zımnen: İnsan maddî varlıkların dâhi çok az bir kısmını biliyorsa, ya maddî olmayan varlıklar hakkındaki bilgi yetersizliğini varın siz düşünün. (11) Allah a yönelenlere neler vaad edildiği, Hz. Davud örneği üzerinden verilecektir. 1614

9 و ل ق د هات ي ن ا د او د م ن ا ف ض ل ي ا ج ب ال ا و ب ى م ع ه و الط ي ر و ا ل ن ا ل ه ال ح د يد ١١ 10 DOĞRUSU Biz Davud u da katımızdan (işte bu nedenle) ödüllendirmiştik:(12) (12) Yani: Tevbe edip Rabbine yöneldiği için.. Bir önceki âyetin sonundaki yönelme, Hz. Davud un tevbesine üstü kapalı bir atıf içermektedir (bkz. Sâd: 24). 1615

10 Ey dağlar! Onun sesine ses katın!(13) (13) Evb, bir tür dönme, geri gelme, te vîb sesin yankı yapıp daha gür dönmesi (krş. Enbiya: 79). İnsan, canlı cansız demeden bütün bir tabiatla deruni bir diyalog içinde olmaya çağrılmaktadır. Mezmurlar dan: Dağlar balmumu gibi eridi (Kadr: 5); Ey dağlar, ey tepeler! Neden koçlar, kuzular gibi sıçrıyorsunuz? ; Ey dünya, titre! (Nâs: 6 ve 8). Siz de (öyle yapın ey) kuşlar! (14) (14) Zımnen: Ey insanlar! Dağlar ve kuşlar gibi siz de varlık korosuna katılıp o varoluş ilâhisini terennüm edin! 1616

11 Dahası, Biz ondaki bütün katılığı ve sertliği yumuşattık(15) (ve dedik ki): (15) Lafzen: onun için demiri yumuşattık. Tercihimiz hadid kelimesinin mecazi anlamına dayanmaktadır. Kâf 22. âyette bakışın bugün daha keskin derken hadîd bu mecazi anlamıyla kullanılır (Bu anlama ulaşmamda Esed in katkısını yad etmek zorundayım). Geleneksel tefsirin lafzî anlamda aldığı hadid (demir) kelimesi, Arap dilinde mecazen sert mizaç, keskin tavır için kullanılır. Türkçe ye de geçmiş olan hiddet aynı anlama gelir (Lisân; Tâc ve hassaten Esâs). (Nuzul 55 / Mushaf 38 : Sa d 24 Aşağıdadır.) ق ال ل ق د ظ ل م ك ب س ؤ ال ن ع ج ت ك ا ه لى ن ع اج ه و ا ن ك ث ير ا م ن ال خ ل ط اء ل ي ب غ ى ب ع ض ه م ع ه لى ب ع ض ا ل ال ذ ين هام ن وا و ع م ل وا الص ال ح ات و ق ل يل م ا ه م و ظ ن د او د ا ن م ا ف ت ن اه فاس ت غ ف ر ر ب ه و خ ر ر اك ع ا و ا ن اب ٢٤ 24 (Davud) dedi ki: Doğrusu bu kişi, senin koyununu alıp kendininkine katmakla sana zulmetmiş. Zaten toplumsal hayatı paylaşan insanlar (genellikle) birbirlerinin hakkına tecavüz ederler; iman edip dürüst ve erdemli davrananlar hariç: ama böyleleri, ne kadar da az. Derken Davud, bizim kendisini sınadığımızı (22) fark etti; hemen Rabbinden af diledi ve baş eğip iki büklüm bir halde tevbe ederek O na yöneldi. (22) Bu dâvâ münasebetiyle ya da Uriah ın dul karısıyla. Bu dâvâ ile sınanması, dâvâcıyı dinleyip daha dâvâlıyı dinlemeden birincinin lehine karar vermesidir (krş. Enbiya: 78-79). Bu, sanığın savunması alınmadığı için âdil bir yargılama değildir ve Hz. Davud adâletin tam tecelli etmesini engelleyen bu acele kararından dolayı Allah'a tevbe etmiş olmalıdır. 26. âyetteki "insanlar arasında adâletle hükmet" emri, bu sonucu doğrulamaktadır. Bu kıssa ile sûrenin sonunda anlatılan İblis kıssası arasında bir karşıtlık ilişkisi vardır. Hatada ısrar etmeyenle hatada ısrar eden arasındaki fark Davud ve İblis kıssalarıyla verilmektedir. (Nuzul 79 / Mushaf 21 : Enbiya 79 Aşağıdadır.) ف ف ه م ن اه ا س ل ي همن و ك ل هات ي ن ا ح ك م ا و ع ل م ا و س خ ر ن ا م ع د او د ال ج ب ال ي س ب ح ن و الط ي ر و ك ن ا ف اع ل ين ٤٩ 79 Fakat bu dâvâda Süleyman a (daha) derin bir kavrayış vermiştik.(80) Bununla beraber Biz, her birine sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir bilgi tasavvuru bahşettik.(81) Zaten Davud ile birlikte, emrimize âmâde kıldığımız dağlar da O nun kudret ve ihtişamını dillendiriyordu, kuşlar da (82) Zira Biz, her zaman istediğimizi gerçekleştiririz. (80) Akıl yaşta değil baştadır atasözünün Kur an cası. Süleyman ın yargısı çok daha isabetlidir, fakat bu yargılamanın kahramanı Hz. Davud dur. Zira babalık, hükümdarlık ve büyüklük gerekçelerini bir kenara koyarak adâletin hatırını her şeyin üstünde tutmuş ve Süleyman ın kararının kendi kararından üstün olduğunu onaylamıştır. İşte gerçek büyüklük budur. Hz. Peygamber in Hakim içtihadında isabet ederse iki, etmezse bir sevap alır (Ebu Davud) tesbiti de kaynağını buradan alsa gerektir. (81) Çevirimizin gerekçesi için bkz. âyet 75. (82) Krş. Sebe : 10. Hz. Davud un ilâhileriyle kâinat korosuna katılımının ifadesi. ا ن اع م ل س اب غ ات و ق د ر ف ى الس ر د و اع م ل وا ص ال ح ا ا ن ى ب م ا ت ع م ل ون ب ص ير ١١ 11 İşleri en güzel, en ideal bir şekilde hakkını vererek yap ve onlar arasındaki ölçü ve uyumu gözet! (16) Ve hepiniz Allah ı razı edecek işler yapın! Çünkü Ben, yaptığınız her işi görmekteyim. (16) Metindeki sâbiğât (t. sabiğah) ideal, mükemmel, bol, tam, kapsamlı, dökümlü, o işin hakkını vererek yapmak anlamına gelir ve çoğul kullanımda genellikle isim işlevine sahiptir (Lisân ve Külliyât). İ mel sâbiğâtin ibâresini, hemen arkadan gelen i melû sâlihan ibâresinin ışığında i mel sâlihâtin çağrışımıyla anlamak gerekir. 1617

12 Serd, bir bütünü oluşturan parçaların birbiriyle uyumlu ilişkisi anlamına gelir (Lisân). Bu ibâre zırh imali gibi zanaatla ilgili maddî bir içeriğe sahip olmaktan daha çok (aynı durum Enbiya 80 için de geçerlidir), vahyin eksenini oluşturan ahlâkî davranış kalıplarıyla ilgili mânevî bir içeriğe sahip olsa gerektir. Hemen ardından gelen sâlih amel talimatı da bunu teyit etmektedir. Âyetin sonu, hayatı dengeli yaşama çağrısıdır. Kur an bu çağrıyı farklı yerlerde farklı formlarla yapar (Lokman: 19; Bakara: 143). (Nuzul 79 / Mushaf 21 : Enbiya 80 Aşağıdadır.) و ع ل م ن اه ص ن ع ة ل ب وس ل ك م ل ت ح ص ن ك م م ن ب ا س ك م ف ه ل ا ن ت م ش اك ر ون ٨١ 80 Ve Biz ona, sizi korku ve zilletten kahredecek her belaya karşı koruyacak (mânevî) savunma araçları geliştirmeyi öğrettik(83) Hal böyleyken siz (gereği gibi) şükrediyor musunuz? (83) Be s kökünden türetilen beîs, vahyin alçak maymunluk dediği İsrâiloğullarının taklit hastalığına atıf için kullanılır (krş. A râf: , not 3). Lebûs, giysi mânasındaki libas ile aynı köktendir (Râzî). Ebu Ubeyde bu kelimenin Arap dilinde tüm silahlar için kullanıldığını söyler ve Taberî de isim vermeden bu görüşe aynen katılır. Fakat tefsir geleneğinde sadece Katade nin yorumuna dayanarak zırh anlamı şöhret bulmuş ve yine Katade ye ait Hz. Davud demir zincirlerden örülü zırhı ilk yapan kişiydi yorumu standart yorum haline gelmiştir. Tarihi veriler Hz. Davud dan çok önceleri zırh yapımının bilindiğini göstermektedir. Buradaki lebûs un anlam alanı A râf 26 daki libasu t-takvâ terkibindeki libas ile örtüşür. Buna göre âyet, Allah ın Davud a, mü minlerini hem birbirlerine karşı duydukları korkudan hem de bilinmeyene karşı duydukları güdüsel korkulardan korunma yöntemini öğrettiğini ifade eder (Esed). Be s in daha çok mânevî bela ve musibetler için kullanıldığı hatırlanırsa, bu yorum daha makul görünmektedir. Nebevî hüküm ve ilimden söz eden pasajların ardından bağlama uygun olan da budur (krş. Sebe : 10-11). (Nuzul 75 / Mushaf 31 : Lokman 19 Aşağıdadır.) و اق ص د ف ى م ش ي ك و اغ ض ض م ن ص و ت ك ا ن ا ن ك ر ا ل ص و ات ل ص و ت ال ح م ير ١٩ 19 (Hayat) yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme!(24) Unutma ki seslerin en çirkini eşeğin sesidir. (25) (24) Sesini yükseltme! Zımnen: Sözünün kalitesini yükselt! Söz etkisini sesin yüksekliğinden değil, taşıdığı hakikatin gücünden alır. Gücün sözüne değil, sözün gücüne itibar et! Gücünü, buyurganlığı ve otoriterliği temsil eden sesten değil, içerikli ve nitelikli sözden al! Burada, adeta 6. âyetteki içeriksiz söze gönderme yapılmakta, sözün kalite açığını sesle kapatma yerilmektedir. (25) Zımnen: Sözün kerameti sesin yüksekliğinden kaynaklansaydı, eşeğin anırışı sözlerin en etkilisi olurdu. Oysa ki durum tamamen bunun aksinedir. Söz gücünü taşıdığı hakikatten alır. Ve hak sözün gücü, çağlar geçse de, gücün sözüne erinde-gecinde galip gelir. Tıpkı Lokman ın hikmetli sözleri gibi. 1618

13 ه ه ه (Nuzul 94 / Mushaf 2 : Bakara 143 Aşağıdadır.) و ك ه ذل ك ج ع ل ن اك م ا م ة و س ط ا ل ت ك ون وا ش ه د اء ع ل ى الن اس و ي ك ون الر س ول ع ل ي ك م ش ه يد ا و م ا ج ع ل ن ا ال ق بل ة ال ت ى ك ن ت ع ل ي ه ا ا ل ل ن ع ل م م ن ي ت ب ع الر س ول م م ن ي ن ق ل ب ع ه لى ع ق ب ي ه و ا ن ك ان ت ل ك ب ير ة ا ل ع ل ى ال ذ ين ه د ى للا و م ا ك ان للا ل ي ض يع ا يم ان ك م ا ن للا ب الن اس ل ر ؤ ف ر ح يم ١٤٣ 143 İşte böylece sizin dengeli(271) bir ümmet(272) olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve model olasınız ve Rasul de size örnek ve model olsun.(273) Elçi ye uyanların arasından topukları üzerinde geri dönenleri seçip ayırmak için,(274) senin daha önce yöneldiğin yönü kıble olarak tayin ettik.(275) Hiç şüphesiz bu olay, Allah ın yol gösterdikleri hariç, herkes için çok zor bir sınavdı; Allah sizin imanda ısrarınızı kesinlikle zayi etmeyecektir: Elbette Allah insanlara karşı sınırsız bir şefkat, limitsiz bir merhamet sahibidir.(276) (271) Vesat, nicelik olarak orta, nitelik olarak denge ve adâlet anlamına gelir. Kureyş lehçesinde de vesetan, adlen vurgusuyla kullanılmıştır. Kenar anlamına gelen taraf ın karşıtıdır. İfrat ve tefrit de vesat ın zıtlarıdır. Burada, vasat ümmet ten kasıt nitelik anlamında bir orta lıktır. Bunu da en güzel denge ifade eder. Bu ümmet için dengeli vurgusu, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta dengenin bozulduğu îmâsını içerir. (272) Umm kökünden türetilen ümmet zımnen İnsanlığı ana gibi kucaklayacak bir toplum vurgusu taşır. (273) Şehîd tanık anlamına, hayatını imanına şahit kılan ve çağına şahit olan anlamına geldiği gibi; örnek, model anlamına da gelir. Tercihimiz ikincisidir. Ümmetin şehid olması; insanlığın imanına şahit olan ve insanlığı imanına şahit kılan ana yürekli toplum olması demektir. İmam ümmetin mânevî annesi, Ümmet insanlığın mânevî annesidir. (274) Lafzen: bilmemiz için. Aklen ve naklen sabit olan hakikat Allah ın olmuş ve olacağı bildiğidir. O hâlde buradaki li-na lem i nasıl anlamak gerekir? Kur an da buna benzer ifadeler hayli yekûn tutar. Birinci tekil şahıs kipiyle değil de, tıpkı bu âyette olduğu gibi çoğul kipiyle gelen bu âyetlerin tamamında yer alan bilelim diye ibareleri bu şekilde anlaşılmalıdır (bkz. Kehf: 12; Ankebût: 2; Sebe : 21; Muhammed: 31 vd). Allah ın bilgisi zamandan bağımsız mutlak bilgidir. Bu gayba taalluk eder ve imanın konusudur. Allah ın dinamik kadere tabi kıldığı insanın davranışlarını olmadan evvel bilmesi, o davranışın muhataplarına ceza ve ödül gerektirmez. Davranışın muhatabına ceza ve ödül getiren bilgi asıl ikincisidir. Bu vâkî olan ın bilgisidir. Bu bilgiye muhtaç olan sınavı yapan Allah değil, sınava giren insandır. O yüzdendir ki bu ibareler seçip ayırmak için vurgusunu taşır. (275) Buradaki mâ nafiye olarak okunursa, mâna herhangi bir kıble tayin etmeyerek (Kudüs ü kıble edinmene izin verdik) olur. Bu takdirde geri dönenler, Kudüs e yönelmeyi kendilerine yediremeyen Araplar olmuş olur. Bu durum, Medine de hayli yekûn tutan münafık zümrenin ne tür gerekçelerle ortaya çıktığını da izah eder. (276) Hitabın kitap ehline olması da mümkündür. و ل س ل ي همن الر يح غ د و ه ا ش ه ر و ر و اح ه ا ش ه ر و ا س ل ن ا ل ه ع ي ن ال ق ط ر و م ن ال ج ن م ن ي ع م ل ب ي ن ي د ي ه ب ا ذ ن ر ب ه و م ن ي ز غ م ن ه م ع ن ا م ر ن ا ن ذ ق ه م ن ع ذ اب الس ع ير ١٢ 12 SÜLEYMAN IN emrine de rüzgarı âmâde kıldık: onun gidişi bir aylık mesafeyi, dönüşü yine bir aylık mesafeyi buluyordu. (17) Ve ergimiş metal cevherini onun için akıttık;(18) yine cinlerden(19) bir kısmı, Rabbinin izniyle onun emri altında çalışıyordu; ve onlardan hangisi emrimizden çıkarsa, ona çılgın bir ateşin(20) azabını tattırıyorduk. (17) Lafzen: sabah çıkışı/akşam dönüşü.. Gemilerin rüzgar gücüyle gidiş gelişini hayvanların sabah çıkıp akşam dönüşüne benzeten mecazi bir kullanım (Mecâz). Hz. Süleyman ın inşa ettirdiği dillere destan deniz ticaret filolarına atıf olsa gerektir. (18) Eski Ahid de de geçtiği gibi Hz. Süleyman ın bakır, demir ve bakır katkılı metal alaşımları kullanarak inşa ettiği sanat şaheseri yapılara atıf (II. Tarihler 4: 1-18). (19) Veya: cin (gibi ele avuca sığmayan) kimselerden. Bu âyet, 41. âyet ışığında anlaşılmalıdır. Kur an tıpkı şefaat konusunda olduğu gibi cin konusunda da ilk muhataplarının tasavvurunu reddeder. Tıpkı şeytan gibi cin kelimesini de, hem görünmeyen varlıklar hem de ender görünen türler için kullanır. Burada Hz. Süleyman ın emri altında çalışan cin gibi ele avuca sığmayan, cin fikirli birileri kastedilse gerektir. Sâd 37 de aynı kimselerden şeytanlar diye söz edilmesi bu yorumu güçlendirir. 1619

14 ه ه Bu durumda Cin, hem melekler gibi görünmeyen varlıklar hem de cin gibi zapt edilmesi zor ve bir o kadar da marifetli kimseler için kullanılan çok anlamlı bir kelimedir. Kur an da cin bir cins isim, şeytan ise bir sıfat olarak kullanılır. Bundan dolayı Allah şeytanı lânetledi denildiği halde, benzer bir ibâre cinler için gelmez. Cinn in bir anlamı da, bizatihi görünmez olmayıp o zamana kadar görülmemiş bölge insanın yabancısı olduğu garip kimseler veya yabancı varlıklardır (msl. Ahkâf: 29-32; Cin: 1). Bazen de ilk muhataplarının tasavvurundaki muhayyel ve efsanevi varlığı ifade eder (Sebe : ve Enbiya: 82). Kur an ın bu atıfları yapmaktan maksadı, cahili geleneğin ürettiği görünmeyen varlıklarla ilgili vehmî tasavvuru onaylamak değil, bunun üzerinden ahlâkî öğüt vermektir. (20) Sa ir in bu anlamı için bkz. İnsan: 4 (Nuzul 55 / Mushaf 38 : Sa d 37 Aşağıdadır.) و الش ي اط ين ك ل ب ن اء و غ و اص ٣٤ 37 Yine şeytanlar (gibi dik başlı) güçlerden, her biri birer yapı ustası ve dalgıç olan kimseleri de (ona âmâ-de kıldık); (36) (36) Lafzen şeytanları. Bu şeytanlar En âm: 112 de geçen türden insan şeytanları olsa gerektir. (Nuzul 86 / Mushaf 46 : Ahkaf Aşağıdadır.) و ا ذ ص ر ف ن ا ا ل ي ك ن ف ر ا م ن ال ج ن ي س ت م ع ون ال ق ر هان ف ل م ا ح ض ر وه ق ال وا ا ن ص ت وا ف ل م ا ق ض ى و ل و ا ا ه لى ق و م ه م م ن ذ ر ين ٢٩ 29 BİR ZAMANLAR, cinlerden (37) bir gurubu Kur an dinlesinler diye sana yönlendirmiştik. Nihayet o (vahye) kavuşur kavuşmaz Sükunetle dinleyin! demişler, (okuma) biter bitmez de kendi toplumlarının yanına uyarıcılar olarak dönmüşlerdi.(38) (37) Krş. 18. âyet. Karşıtı olan ins le birlikte gelmediği bu gibi yerlerde uzak, tanınıp bilinmeyen varlıklar anlamına gelir. Cin hakkında bkz. A râf: 179; nüzul ortamının cin tasavvuru hakkında bkz. Sebe : 12. (38) Olay kaynaklarda çok farklı ve yer yer çelişkili rivayetlerle yer almıştır. Kimi kaynaklara göre, Rasulullah ın Taif dönüşü Nahle vadisinde, gecenin bir vaktinde namazda Kur an okurken gerçekleşmiştir (İbn Kesir). Bazı rivayetlerde Rasulullah ın bu görünmez veya uzak varlıkların oradaki varlığından vahiy gelinceye kadar haberdar olmadığı, onları görmediği kaydedilir (Buhârî ve Tirmizî). Aynı kaynaklarda bunların Yahudi dinine mensup Yemen taraflarında bir şehir olan Nasîbeyn cinleri olduğu ifade edilir. Bu âyetler, insan ve cinlere kendilerinden elçi gönderildiğini ifade eden En âm 130 ve ilk inkârcı muhatapların cin tasavvurunu aktaran Sebe 41 ışığında anlaşılmalıdır (Sebe : 41 in 3 nolu notuna bkz). 72. sûrede daha ayrıntılı yer alan bu sıra dışı olay, bir teselli armağanı olarak görülmelidir. Mesajı açıktır: Eğer sana inen vahyi yakınların dinlemezse, Rabbin onu dinleyecek birilerini ta uzaklardan da olsa bulup sana yönlendirir. ق ال وا ي ا ق و م ن ا ا ن ا س م ع ن ا ك ت اب ا ا ن ز ل م ن ب ع د م و هسى م ص د ق ا ل م ا ب ي ن ي د ي ه ي ه د ى ا ل ى ال ح ق و ا ه لى ط ريق م س ت ق يم ٣١ 30 Onlar Ey kavmimiz! dediler, Biz Musa dan sonra indirilen ve kendisinden önceki vahyi tasdik eden bir ilâhi mesaj dinledik: o vahiy (kendisine uyanı) hakikate ve dosdoğru bir yola yöneltiyor. ي ا ق و م ن ا ا ج يب وا د اع ى للا و هام ن وا ب ه ي غ ف ر ل ك م م ن ذ ن وب ك م و ي ج ر ك م م ن ع ذ اب ا ل يم ٣١ 31 Ey kavmimiz! Allah ın davetine icâbet edin ve O na iman edin (ki), günahlarınızın üzerini çizip sizi bağışlasın ve sizi elim bir azaptan korusun! و م ن ل ي ج ب د اع ى للا ف ل ي س ب م ع ج ز ف ى ا ل ر ض و ل ي س ل ه م ن د ون ه ا و ل ي اء ا و ه لئ ك ف ى ض ل ل م ب ين ٣٢ 32 Ama kim Allah ın davetine icâbet etmezse, asla O nu yeryüzünde atlatmış olmaz; ve ona (Allah)tan başka hiçbir dostun yararı dokunmaz: böyleleri fark edilir bir sapıklığın göbeğine düşerler. 1620

15 (Nuzul 63 / Mushaf 72 : Cin 1 Aşağıdadır.) ق ل ا وح ى ا ل ی ا ن ه اس ت م ع ن ف ر م ن ال ج ن ف ق ال وا ا ن ا س م ع ن ا ق ر هان ا ع ج ب ا ١ 1 De ki: Bana vahyedildi ki,(1) cinlerden (2) bir kısmı (bu mesaja) kulak vererek, (dostlarına) (3) şöyle dediler: Gerçekten de biz olağanüstü güzellikte bir hitap dinledik; (1) Bana vahyedildi ifadesi, Hz. Peygamber in cinleri görüp görmediği tartışmasına bir cevap sadedinde anlaşılabilir. İblis in cinlerden olduğuna, Kehf sûresinin 50. âyeti delildir. Cinlerin insanları gördüğü halde insanların cinleri görmediğini yine Kur an haber verir (A râf: 27). (2) Cinlerle ilgili bkz. Sebe : 12; A râf: 179 ve Ahkâf: 29, ilgili notlar. Kur an da cinn gerçek bir çok anlamlı kelimedir. Kur an da; Duyularımıza kapalı olduğu için bize kendilerini dış duyular yoluyla değil de hissiyat yoluyla duyuran varlıklar (En âm: 100 ve Sâffât: 158); Esrarlı, gizemli, mevhum şeytani güçler (A râf: 38; En âm: 112; Hûd: 119; Secde: 13); Büyü sembolleri (Bakara: 102; En âm: 128, 130; Cin: 5-6); O zamana kadar görülmemiş, ilk defa görülen veya çok uzaktan gelenler (Ahkâf: 29-32; Cin: 1-17); İlk muhatapların tasavvurundaki folklorik ve mitolojik güçler (Sebe : 12-14; Enbiya: 82) gibi farklı anlamlarda kullanılır. Cinler insanın gözeneklerine nüfuz edici tarifsiz bir ateşten/enerjiden yaratılmıştır (Hicr: 27; Rahmân: 15). Şeytanlar cinlerin yoldan çıkmış olanlarıdır (Kehf: 50). Bir hadisten de meleklerin nûr dan yaratıldığını öğreniyoruz. Nâr da nûr da hem lafzî hem zihni açıdan birbirinden ayrı şeyler değildir. Ateşten hem ısı çıkar hem ışık. Buna göre ışık meleğe, ısı cine delalet etmektedir. İnsan ve cin irade sahibi olma itibarıyla benzer, fakat bu dünyadaki hayat düzlemlerinin farklılıkları itibarıyla ayrı varlıklardır. Bunun içindir ki Kur an da insan ve cinlere kendi türlerinden peygamberler gönderildiği ifade edilir (En âm: 130). Eğer Ahkâf den yola çıkarsak, ilk pasajda anlatılan olayın kahramanlarının Hz. Musa ya inandığı ortaya çıkar. İnsan ve cinlere kendi türlerinden peygamber gönderildiği ifade edildiğine göre, bu durumda burada cinn adıyla anılanlar insanlar olmalıdır. Şu halde bu âyetlerde geçen cinin anlamı görünmeyen varlık olmaktan çok bölge insanının görmediği uzak mekânların insanları olsa gerektir. Belki, Hz. Peygamber haberdar olmadan ve kendilerini görmeden onu dinledikleri için de cinn adını almış olabilirler. Allah en doğrusunu bilir. (3) Veya: (kendi kendilerine). (Nuzul 86 / Mushaf 46 : Ahkaf 29 Aşağıdadır.) و ا ذ ص ر ف ن ا ا ل ي ك ن ف ر ا م ن ال ج ن ي س ت م ع ون ال ق ر هان ف ل م ا ح ض ر وه ق ال وا ا ن ص ت وا ف ل م ا ق ض ى و ل و ا ا ه لى ق و م ه م من ذ ر ين ٢٩ 29 BİR ZAMANLAR, cinlerden(37) bir gurubu Kur an dinlesinler diye sana yönlendirmiştik. Nihayet o (vahye) kavuşur kavuşmaz Sükunetle dinleyin! demişler, (okuma) biter bitmez de kendi toplumlarının yanına uyarıcılar olarak dönmüşlerdi.(38) (37) Krş. 18. âyet. Karşıtı olan ins le birlikte gelmediği bu gibi yerlerde uzak, tanınıp bilinmeyen varlıklar anlamına gelir. Cin hakkında bkz. A râf: 179; nüzul ortamının cin tasavvuru hakkında bkz. Sebe : 12 (38) Olay kaynaklarda çok farklı ve yer yer çelişkili rivayetlerle yer almıştır. Kimi kaynaklara göre, Rasulullah ın Taif dönüşü Nahle vadisinde, gecenin bir vaktinde namazda Kur an okurken gerçekleşmiştir (İbn Kesir). Bazı rivayetlerde Rasulullah ın bu görünmez veya uzak varlıkların oradaki varlığından vahiy gelinceye kadar haberdar olmadığı, onları görmediği kaydedilir (Buhârî ve Tirmizî). Aynı kaynaklarda bunların Yahudi dinine mensup Yemen taraflarında bir şehir olan Nasîbeyn cinleri olduğu ifade edilir. Bu âyetler, insan ve cinlere kendilerinden elçi gönderildiğini ifade eden En âm 130 ve ilk inkârcı muhatapların cin tasavvurunu aktaran Sebe 41 ışığında anlaşılmalıdır (Sebe : 41 in notuna bkz). 72. sûrede daha ayrıntılı yer alan bu sıra dışı olay, bir teselli armağanı olarak görülmelidir. Mesajı açıktır: Eğer sana inen vahyi yakınların dinlemezse, Rabbin onu dinleyecek birilerini ta uzaklardan da olsa bulup sana yönlendirir. 1621

16 (Nuzul 79 / Mushaf 21 : Enbiya 82 Aşağıdadır.) و م ن الش ي اط ين م ن ي غ وص ون ل ه و ي ع م ل ون ع م ل د ون ه ذل ك و ك ن ا ل ه م ح اف ظ ين ٨٢ 82 Yine dik başlı birileri,(85) hem onun için dalgıçlık yapıyorlar, hem de bunun dışında başka hizmetler görüyorlardı. Aslında onlara mukayyet olan da Biziz. (85) Şeyâtîn, baş eğmedi, serkeşlik etti, azdı anlamına gelen şatana kökünden türetilmiştir (krş. Tekvir: 25). Bunlar, Hz. Süleyman zamanında yaşamış başıbozuk ve hiçbir kural tanımayan vahşi kabileler veya onun devleti sihirbazlıkla yönettiği zehabına kapılan nankör Yahudiler (bkz. Bakara: 102) olabileceği gibi, insanoğluna baş eğmeyen tabiî güçler de olabilir. (Nuzul 32 / Mushaf 76 : İnsan 4 Aşağıdadır.) ا ن ا ا ع ت د ن ا ل ل ك اف ر ين س ل س ل و ا غ ل ل و س ع ير ا ٤ 4 En sonunda (inkârı tercih eden) kâfirler için tarifi imkansız zincirler, tasmalar ve kışkırtılmış çılgın bir ateşi Biz hazırladık. (7) (7) Sa r, ateşi yakmak, tutuşturmak, kışkırtmak, alevi yükseltmek anlamlarına gelir. Kışkırtılmış bir ateşe benzediği için saldırgan deliliğe de es-su r adı verilir (Mekâyîs). Dolayısıyla sa ir normal bir ateş değil çılgın bir ateş ya da çıldırtan bir ateş tir. Zincir suçluluğu, Tasma Allah tan başkasına kulluğu, Ateş derin pişmanlığı ve yürek yangınını simgeler. ي ع م ل ون ل ه م ا ي ش اء م ن م ح ار يب و ت م اث يل و ج ف ان ك ال ج و اب و ق د ور ر اس ي ات ا ع م ل وا هال د او د ش ك ر ا و ق ل يل م ن ع ب اد ى الش ك و ر ١٣ 13 Onlar, arzusuna göre ona mabedler,(21) heykeller,(22) göletler gibi yekpare dökümden havuzlar ve yere tesbit edilmiş dev küvetler yapıyorlardı.(23) (Biz de dedik ki): Ey Davud un inanç ailesi;(24) şükretmek için çok çalışın! Ne ki, samimi kullarım arasında bile hakkıyla şükreden pek azdır.(25) (21) Lafzen: mihraplar. Mihrab (ç. meharîb), hem alet ismi hem de mübalağa kalıbıdır. Korunan, uğruna savaşılan anlamına gelir ve mabedi sembolize eder. 1622

17 (22) Eski Ahid de şöyle bir ibare yer alır: Ve altı basamak üzerinde iki tarafta 12 aslan duruyordu. (I. Krallar 10: 20). (23) Bu yekpare dökümden havuzlar ve dev küvetler Eski Ahid de de yer alır (II. Tarihler 4:1-6; II. Tarihler 4:6). (24) Âl in anlam alanı, kan bağına delalet eden ehl den daha geniştir (krş. Neml: 57). (25) Gereği gibi şükür, nimetin gerçek sahibini bilmektir. İktidar ve refahın devamı, nimetin gerçek sahibinin bilinmesi ve şükrünün eda edilmesiyle, yani onun bir emanet olduğunun bilincinde olarak üzerine tir tir titrenilmesiyle mümkündür. Buradaki hitap bu âyetin tüm muhataplarınadır. Çünkü her mü min muhatap Davud un inanç ailesine mensuptur. (Nuzul 53 / Mushaf 27 : Neml 57 Aşağıdadır.) ف ا ن ج ي ن اه و ا ه ل ه ا ل ام ر ا ت ه ق د ر ن اه ا م ن ال غ اب ر ين ٦٤ 57 Derken, Biz onu ve (iman) ailesini (60) kurtardık; ancak karısının dökülenler arasında yer almasına karar verdik. (60) Bu bağlamda ehl, kan bağından daha çok din bağına işaret etmektedir. Nûh un oğlu için o senin ehlinden değildi denilir (Hûd: 46). Hz. Peygamber de Fars asıllı Selman için Selman bizdendir, ehl-i beytimizdendir derken aynı anlamı kastediyordu. ف ل م ا ق ض ي ن ا ع ل ي ه ال م و ت م ا د ل ه م ع ه لى م و ت ه ا ل د اب ة ا ل ر ض ت ا ك ل م ن س ا ت ه ف ل م ا خ ر ت ب ي ن ت ال ج ن ا ن ل و ك ان وا ي ع ل م ون ال غ ي ب م ا ل ب ث وا ف ى ال ع ذ اب ال م ه ين ١٤ 14 (Süleyman ın görkemli iktidarına rağmen) bir zaman geldi ölüm hakkındaki yasamız ona da hükmetti; bastonunu kemiren ağaç kurdu da olmasaydı, öldüğünü onlara bildiren bir delil asla olmayacaktı;(26) nihayet (baston kırılıp) Süleyman devrilince, (bir gerçek) anlaşılmış oldu: eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o küçük düşürücü cezaya katlanmalarına gerek kalmazdı.(27) (26) Zımnen: Cihana hükmeden Süleyman da olsa, her dünyevi iktidar gelip geçicidir. Allah her iktidara, onu yıkacak birilerini musallat eder. Nitekim Hz. Süleyman dan sonra kurduğu muhteşem devlet oğlu Rehoboam ın zevk ve sefahate dalması sonucu parçalanmıştı. Bu âyetten, Hz. Süleyman ın ölümü üzerine, bir iç kargaşaya meydan vermemek için sanki yaşıyormuş izlenimi verme amacıyla siyasi bir tedbir alındığı da çıkarılabilir. Bu durumda âyet, bu tür tedbirlerin dünyevi iktidarın geçiciliği yasasını değiştirmediğini ifade eder. Öte yandan âyet nüzul ortamı insanının cinlerin gaybı bildiğine dair batıl inançlarını reddeder. Zımnen der ki: Eğer cinler gaybı bilselerdi, Süleyman ın öldüğünü bilirler ve boşuna yorulmazlardı. (27) Yukarıdaki; Davud ve Süleyman örnekleri, başta ilk muhatap Hz. Peygamber olmak üzere tüm mü minlerin iktidarla ilişkilerine ibret olarak sunulmaktadır. Fakat aşağıdaki Sebe örneği, başta cahili muhataplar olmak üzere tüm inkârcıların iktidar tasavvurlarına yönelik bir uyarıdır. 1623

18 ل ق د ك ان ل س ب ا ف ى م س ك ن ه م هاي ة ج ن ت ان ع ن ي م ين و ش م ال ك ل وا م ن ر ز ق ر ب ك م و اش ك ر وا ل ه ب ل د ة ط ي ب ة و ر ب غ ف ور ١٦ 15 DOĞRUSU (bu),(28) yurtlarında bir nice ibret bulunan Sebe halkı için de geçerliydi(29) sağdan ve soldan boylu boyunca uzanan cennetler (gibi bir doğa, hal diliyle sanki şöyle sesleniyordu): Rabbinizin size bahşettiği rızıktan nasiplenin, ama O na olan şükrünüzü de eda edin! (İşte) tarifsiz güzellikte bir yurt ve tarifsiz bağışlayıcı bir Rab! (30) (28) Yani: dünyevi iktidarın geçiciliği yasası. Krş. o (iyi ve kötü) dönemleri Biz insanlar arasında döndürür dururuz (Âl-i İmran: 140). (29) Sebe (Eski Ahid de fiiba), milattan önceki bin yılda Hadramevt, Yemen, Necran ve Habeşistan ın bir bölümünü içine alan ve okyanusla Akdeniz arasındaki Baharat Yolu nu elinde bulunduran gelişmiş bir su uygarlığı. Arim Barajı, kadim çağların en büyük yapay su göletiydi. İlk yıkılışı miladi 215 tarihinde Roma imparatoru Decius dönemine rastlar. Sebe halkını teşkil eden Kahtân kabileleri bu felaketin ardından dağılarak kuzeye göç ettiler. (30) Âyet sanki şöyle demektedir: Dünyadaki her güzellik cennetteki aslına atıftır. Sebe Devleti 1624

19 Belkıs ın Tahtı Belkıs ın Güneş Mabedi 1625

20 ف ا ع ر ض وا ف ا ر س ل ن ا ع ل ي ه م س ي ل ال ع ر م و ب د ل ن اه م ب ج ن ت ي ه م ج ن ت ي ن ذ و ات ى ا ك ل خ م ط و ا ث ل و ش ی ء م ن س د ر ق ل يل ١٥ 16 Ne var ki onlar yüz çevirdiler. İşte bu yüzden Biz onların üzerine (barajlarını) yıkan şiddetli bir sel(31) gönderdik ve o iki has bahçeyi, acı meyveli çalılar(32) ve ılgınlarla(33) kaplı, içerisinde birkaç sedir cinsi ağaç(34) bulunan harap bir bahçeye çevirdik. (31) el- Arim: Arâme den şiddet ve çokluk, ya da selin ismi olarak Arim Seli veya Yemen ve Habeş lügatinde suyu tutmaya yarayan set, baraj anlamına gelir (İbn Aşur). (32) Dallarından misvak yapılan meyvesi acı olan erak türünden çöl iklimine özgü çalılar. (33) Yine çalı bitkilerinden olan bir ılgın (tamarix) türü. (34) Bunun bilinen sedir türleriyle bir yakınlığı olup olmadığını bilmiyoruz. Elmalılı bunu kara yemiş diye de bilinen Arabistan kirazı olarak niteler. Gölgesi en geniş ağaç olarak takdim edilmesi yaprağını dökmediğinin delilidir. Metinde az olduğu vurgulandığına göre, muteber bir bitki türü olmalıdır. Bir çeşit çam olan bilinen sedir türlerinden biri olması da muhtemeldir. Sedir için ayrıca bkz. Necm: 14 (Nuzul 26 / Mushaf 53 : Necm 14 Aşağıdadır.) ع ن د س د ر ة ال م ن ت ههى ١٤ 14 En sonuncu sidra ağacının yanında, (8) (8) Veya: hayranlığın sınırında. Sidra nın göz kamaşmak, hayran olmak anlamındaki seder (ç. sederât) kök anlamına dayanarak. Arapça da Nebk da denilen bu iğneli ağaç türü için üç özellik sayılır: Gölgesi geniş, meyvesi leziz, kokukusu hoş (İbn Aşur). Allah Rasulü nün vahiy meleğiyle özel buluşmasını tasvir eden bu pasaj içinde ağacın merkezi bir yer işgal etmesi, Hz. Musa nın Tuvâ vadisinde vahyi ilk alışını hatırlatmaktadır. Ona da ilâhi kelam bir ağaç üzerinden tecelli etmişti (Kasas: 30). Elçi melek ile elçi insanın buluşması yoluyla vahyin alındığı durumlarda (krş. Şûrâ: 51), ağaçla vahiy arasında izah edemediğimiz ve sırrını kavrayamadığımız bir ilişki var gibi görünmektedir. 1626

21 ه ذل ك ج ز ي ن اه م ب م ا ك ف ر وا و ه ل ن ج ازى ا ل ال ك ف ور ١٤ 17 İnkârda inat etmelerinden dolayı onları işte böyle cezalandırdık: biz nankörlerden başkasını hiç cezalandırır mıyız?(35) (35) Nankörlüğün kendisi bir cezadır, nankörlük edenden nimetin alınması ikinci bir cezadır. و ج ع ل ن ا ب ي ن ه م و ب ي ن ال ق ر ى ال ت ى ب ار ك ن ا ف يه ا ق ر ى ظ اه ر ة و ق د ر ن ا ف يه ا الس ي ر س ير وا ف يه ا ل ي ال ى و ا ي ام ا هام ن ين ١٨ 18 Biz (bu helâkten önce) onlara, mübarek kıldığımız şehirlerle kendileri arasına birbirine nazır beldeler inşa ed(ecek kudret ver)dik; ve bunlar arasında düzenli ulaşımı temin ettik; (ve bu yolla) Geceler ve gündüzler boyunca güvenli bir biçimde yolculuk yapın! (demiş olduk).(36) (36) Verilen her nimet, tıpkı inen bir vahiy gibi okunup anlaşılması gereken bir mesaj taşır. Vahyin ilk muhatapları dolaylı olarak uyarılıyor; nitekim onlar doğrudan da uyarılmışlardı (Kasas: 57 ve Kureyş: 1-4). (Nuzul 67 / Mushaf 28 : Kasas 57 Aşağıdadır.) و ق ال وا ا ن ن ت ب ع ال ه هدى م ع ك ن ت خ ط ف م ن ا ر ض ن ا ا و ل م ن م ك ن ل ه م ح ر م ا هام ن ا ي ج هبى ا ل ي ه ث م ر ا ت ك ل ش ی ء ر ز ق ا م ن ل د ن ا و ه لك ن ا ك ث ر ه م ل ي ع ل م ون ٦٤ 57 Bir de: Eğer seninle birlikte doğru yola girersek, yurdumuzdan yuvamızdan koparılırız dediler.(70) Ama onları, sayemizde her türlü ürünün gelip rızık olarak kendisinde toplandığı kutsal bir dokunulmazlığa sahip güvenli bir yere yerleştirmedik mi? Ne ki onların çoğu bunun farkında bile değil. (70) Mekkelilerin tarihi korkusu diğer kabileler tarafından Mekke den çıkarılmaktı. Zira Mekke tarihinde bu çok yaşanmış ve kendileri de Mekke deki bu konumlarını öyle elde etmişlerdi. (Nuzul 21 / Mushaf 106 : Kureyş 1-4 Aşağıdadır.) ل ي ل ف ق ر ي ش ١ 1 BARİ (1) Kureyş in (2) birlik ve dirliği hakkı için, (1) Lam harfi için, Fil sûresi ve bu sûrenin 3. âyeti olmak üzere iki tarafı da gören şu zımni anlama ulaşırız: Allah ın Kureyş üzerindeki nimeti saymakla tükenmez. Fil Ordusu nun hezimeti bunlardan sadece biridir, ama onlar bu nimetlerin hiçbirinin hakkını teslim etmiyorlar. Bari varlık sebepleri olan ticari güvenliğin kaynağı Kâbe nin Rabbinin hakkını teslim etsinler de (2) Kureyş, köpek balığı anlamına gelen kırş veya toplamak ve biriktirmek anlamına gelen karş ın tasğiri. Kuruş da bu kökten gelir. Tasğir burada tazim içindir. Fihr b. Malik veya onun dedesi Kinaneli Nadr ın çocuklarından türeyen Mekke ve civarında mukim kabilenin ismi. ا ي ل ف ه م ر ح ل ة الش ت اء و الص ي ف ٢ 2 Onların yaz ve kış yaptıkları ticari sefer güvenliği hakkı için: ف ل ي ع ب د وا ر ب ههذ ا ال ب ي ت ٣ 3 Kulluğu şu Beyt in Rabbine tahsis etsinler! (3) (3) Beyt in Rabbi, âlemlerin Rabbidir. Yani bütün bir insanlığın. Beyt de insanlığın yeryüzündeki ilk varoluşunu temsil eder. Bir tür baba ocağı, ana kucağıdır. Hac işte bu yüzden bir sılaya dönüştür. Orayı ziyaret, Allah ın insanın insanlığı üzerindeki hakkıdır (Âl-i İmran: 97). ا ل ذ ى ا ط ع م ه م م ن ج وع و هام ن ه م م ن خ و ف ٤ 4 Ki O, onları açlığa rağmen doyurmuş,(4) her tür tehlike ve tehdide rağmen güvende kılmıştır. (5) (4) Bu min bedel içindir. Metne kattığı yan anlam şudur: Mekke şartlarında açlığa, tehdit ve tehlikeye maruz kalmak doğaldı, buna rağmen Allah onları korudu. (5) Zımnen: Onların dünyevi açlık ve korkularını gideren Allah şimdi de onların mânevî/uhrevî açlık ve korkularını gidermek için peygamber ve vahiy gönderdi. 1627

22 ه ف ق ال وا ر ب ن ا ب اع د ب ي ن ا س ف ار ن ا و ظ ل م وا ا ن ف س ه م ف ج ع ل ن اه م ا ح اد يث و م ز ق ن اه م ك ل م م ز ق ا ن ف ى ه ذل ك ل ه ي ات ل ك ل ص ب ار ش ك و ر ١٩ 19 Buna rağmen onlar Rabbimiz! Sefer menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzat! de(meye getir)diler(37) ve böylece kendilerine zulmetmiş oldular. Bunun üzerine Biz de onları geçmişin efsanelerine döndürdük ve param parça edip dağıttık.(38) Hiç şüphesiz bütün bunlarda, derin bir şükran duygusuyla O na kullukta direnen herkes için mutlaka alınacak dersler vardır. (37) Veya bir kıraatta inşa değil haber olarak: Rabbimiz sefer menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzattı. Tercihimiz şu anlama gelmekte: şükredecekleri yere fiili nankörlük yaparak hal lisanıyla böyle demeye getirdiler. Üslûp bize, her nankörün nankörlüğünün Bu nimeti benden al! bedduası olduğunu öğretmektedir. 15. âyetle başlayan bu sembolik üslûpta, hal dilinin konuştuğu mecazi bir diyalog hakimdir. (38) Çölleşmenin getirdiği güneyden kuzeye doğru başlayan göç dalgaları kastedilmektedir. و ل ق د ص د ق ع ل ي ه م ا ب ل يس ظ ن ه ف ات ب ع وه ا ل ف ريق ا م ن ال م ؤ م ن ين ٢١ 20 Ve doğrusu İblis, onların aleyhinde kanaat belirtirken yanılmamıştı; nitekim bir gurup inanan hariç geri kalanların hepsi ona uydular.(39) (39) İblis: onların çoğunu nankörlük eden kimseler olarak bulacaksın demişti (A râf: 17 ve İsra: 62). و م ا ك ان ل ه ع ل ي ه م م ن س ل ط ان ا ل ل ن ع ل م م ن ي ؤ م ن ب ا ل ه خ ر ة م م ن ه و م ن ه ا ف ى ش ك و ر ب ك ع ه لى ك ل ش ی ء ح ف يظ ٢١ 21 Oysa ki onlar üzerinde onun zorlayıcı hiçbir gücü yoktu; sadece âhirete inanan kimseleri ondan kuşku duyanlardan seçip ayıralım diye (ona izin verdik): nitekim senin Rabbin her şeyi görüp gözetmektedir. ق ل اد ع وا ال ذ ين ز ع م ت م م ن د ون للا ل ي م ل ك ون م ث ق ال ذ ر ة ف ى الس همو ات و ل ف ى ا ل ر ض و م ا ل ه م ف يه م ا م ن ش ر ك و م ا ل ه م ن ه م م ن ظ ه ير ٢٢ 22 DE Kİ: Allah dışında, (kendilerinde tanrısal güç) vehmettiklerinizi çağırın. Ne göklerde ne de yerde onların zerre kadar bir gücü yoktur; üstelik onlar bu ikisinin (yönetiminde) bir ortaklığa da sahip değiller; dahası O onlar arasından kendisine bir yardımcı da atamamıştır. (40) (40) Allah dostlarının ve din önderlerinin, Allah nezdinde aracılık yapacağına ve ayrıcalık elde edeceğine dair tüm tasavvurların reddi. و ل ت ن ف ع الش ف اع ة ع ن د ه ا ل ل م ن ا ذ ن ل ه ح ه تى ا ذ ا ف ز ع ع ن ق ل وب ه م ق ال وا م اذ ا ق ال ر ب ك م ق ال وا ال ح ق و ه و ال ع ل ى ال ك ب ير ٢٣ 23 O nun nezdinde, kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat fayda vermez:(41) nihayet (kıyametin) dehşeti (ödül tevdi edeceklerin) kalplerinden giderilince(42) (ödüllendirilenler) soracaklar: Rabbiniz sizin hakkınızda ne buyurdu? Berikiler Hak neyse onu: zaten mükemmel olan da, büyük olan da sadece O dur (43) diyeceklerdir. (41) limen in hem şefaat edilen hem de şefaat edeni kastetme ihtimaline binaen kendisine izin verdikleri dışında hiç kimsenin şefaati fayda vermez anlamı da verilebilir. Fakat buradaki lâm ın da gösterdiği gibi tenfa u fiili tümlece geçmeyip özne üzerinde kaldığı için şefaatin tür olarak tamamı olumsuzlanmıştır. Bu ve tüm şefaat âyetleri; onlar, O nun hoşnut ve razı olmadığı hiç kimseye şefaat edemezler (Enbiya: 28) ve De ki: şefaat yetkisi tamamıyla ve sadece Allah a aittir (Zümer: 44) âyetleri ışığında anlaşılmalıdır. 1628

23 ه Bu da şefaat in; Allah a ait bir yetkinin kula devri değil, Allah ın takdir ettiği ödülün sahibine tevdii olduğunu gösterir. Ödülü veren Allah tır. Ödülü takdim izni verdiği kimseyi de böyle onurlandırır. Dolayısıyla ödülün asıl sahibinin onu sunan olmadığını ifade eder. Âyetin öncesi de ödülü gerçek sahibi dışında kimseden istememeyi ifade etmektedir (şefaatle ilgili ayrıntılı bir sayım-döküm için bkz. Zümer: 44). (42) Buradaki diyalog ödül verilenlerle o ödülü sahiplerine tevdi etmekle onurlandırılanlar arasında gerçekleşecektir. Anlaşılan o ki bu ikinciler de büyük korku ve endişe yaşayacaklardır. Fakat onların endişesi ödül takdim izni çıkınca giderilmiş olacaktır. (43) Hem şefaat konusundaki hakikat neyse onu, hem de herkes neyi hak ettiyse onu anlamına gelir. Ama özellikle ödül sahibinin sadece Allah olduğu ve bu nedenle de ödülün kime verileceğini belirleme hakkının da zatına ait olduğu gerçeğini ifade eder. (Nuzul 77 / Mushaf 39 : Zümer 44 Aşağıdadır.) ق ل ل ل الش ف اع ة ج م يع ا ل ه م ل ك الس همو ات و ا ل ر ض ث م ا ل ي ه ت ر ج ع ون ٤٤ 44 De ki: şefaate (izin verme) yetkisi tamamıyla ve sadece Allah a aittir: (47) Gökler ve yerin mutlak otoritesi (de) O na aittir: sonunda sadece O na döndürüleceksiniz. (47) Krş. Sebe : 23, not 1. Tüm şefaat âyetleri bu âyet ışığında anlaşılmalıdır. Bu âyet açık ve net olarak şefaati yalnızca Allah a tahsis etmektedir. Bu durumda illâ istisna edatıyla gelen ve ancak onun izin verdikleri müstesna gibi bir karşılığı olan ibâreler bu âyetle çelişmeyecek bir biçimde anlaşılmak zorundadır (izahı için bkz. Müddessir: 48, not 1). Burada şöyle bir soru akla gelebilir: İstisna cümleciğiyle gelen âyetleri bu âyet ışığında anlamak yerine, bu âyeti onlar ışığında anlayamaz mıyız? Mesela burada, âyette olmayan bir parantez içi takdir kullanarak, âyeti şefaate (izin verme) yetkisi tamamıyla ve sadece Allah a aittir şeklinde anlayamazmıyız? Bunun biri; asla, hayır olan, diğeri de evet olan iki cevabı vardır: 1) Kur an da içinde şefaat geçen âyet sayısı 25 tir (Bakara: 48; Bakara: 123; Bakara: 254; Bakara: 255; Nisâ: 85; En âm: 51; En âm: 70; En âm: 94; A râf: 53; Yûnus: 3; Yûnus: 18; Meryem: 87; Tâhâ: 109; Enbiya: 28; şu arâ: 100; Rûm: 13; Secde: 4; Sebe : 23; Yâsîn: 23; Zümer: 43; Zümer: 44; Mü min: 18; Zuhruf: 86; Necm: 26; Müddessir: 48). Bunlardan 23 tanesinin belagat çatısı olumsuzlama (nefy) üzerine kuruludur. Bu olumsuzlama lâ, mâ, men, leyse, lem, em ile yapılır. Geriye kalan ikisinden biri müşriklerin ağzından nakil (Yûnus: 18), diğeri de şefaati tamamıyla Allah a hasreden bu âyettir. Bu durumda 25 ten geriye kalan 2 âyet de delaleten menfi çatıya dahil olurlar. Bu olumsuz çatı garip değildir. Zira Kur an şefaatten, şefaati isbat için söz etmez. Muhatapları inkâr ediyormuş da, Kur an onları şefaate imana çağırıyor değildir. Durum tam aksinedir. İlk muhatapların, Allah ın astları olarak (min dûnillah) daha başkalarına kulluk etme gerekçeleri, onların kendilerine şefaat edeceğine olan inançlarıdır. Bu hakikat, tam da bu sûrenin 3. âyetinde dile gelen hakikattir: O ndan başkalarını sığınacak otorite edinenler, Biz bunlara sadece bizi Allah a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz (derler). Kur an şefaat konusundaki âyetleri menfi çatı üzerine kurarken, işte muhatapların bu sapık şefaat inançlarını hedef alıyordu. Bütün bunlardan dolayı, istisna cümleleriyle gelen âyetler bu âyet ışığında anlaşılmak zorundadır. 2) Tam bu noktada zorunlu olarak şu soru sorulacaktır: Peki, şu halde şefaati reddeden âyetlerin tümü de buradaki gibi mutlak red ve Allah a tahsis ile gelmek yerine, bir kısmı neden istisna cümlesiyle geldi? Evet, 25 ten 8 tanesi istisna cümlesiyle gelmiştir. Üstelik bunlar standart kalıpta da değildirler. Özellikle Necm 26, Meryem 87 ve Zuhruf 86 da kullanılan üslûp, istisnayı dikkate almamızı gerektirir. Son bir soru: Hem tüm şefaatle ilgili âyetleri şefaati yalnız Allah a has kılan bu âyet ışığında anlayacağız, hem de istisnayı dikkate alacağız: bu çelişki olmaz mı? 1629

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 Surenin Adı: Kureyş sûresi, adını, Kur an da geçtiği tek yer olan ilk âyetinden alır. Kureyş kelimesi iki köke nispet edilir. Birincisi; köpek balığı anlamına gelen

Detaylı

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. س ي د ن ا و ن ب ي ن ا م ح م د صلى تعالى عليه و سل م İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. 1 ا ب ى ب ك ر ب ن الص د يق 30 ث اب ت ب ن ا ق ر م 2

Detaylı

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm 11 1 Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm Müslümanların, bilhassa idareci konumundakilerin

Detaylı

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت ع ني (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) 1 و م ا ا م ر وا ا ل ل ي ع ب د وا الل م ل ص ني ل ه الد ين ح ن ف اء و ي ق يم وا الص

Detaylı

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Dr. Öğr. Ü. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com EĞİTİM Bireyin kendi iradesi ile belirli bir program dahilinde davranış kazandırma, davranış geliştirme, davranış değiştirme

Detaylı

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua DUANIN ÖNEMİ Dua, insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan, hayatının herhangi bir anında dua ihtiyacını hisseder. Çünkü her insan,

Detaylı

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) ب ت خ ح ج ث Dil ucu ile üst uçlarından ا ذ ر ز Boğazın ağza en yakın olan kısmından Dil ucu ile üst diplerinden Peltektir. Boğazın orta kısmından Dudaklar

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com HİDAYET Hidâyet kelimesi türevleriyle birlikte 316 âyet- i kerimede yer almaktadır. Arap dilinde "hedâ" kökünden gelir.

Detaylı

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Tirmizi nin Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Ebu İsa Muhammed İbni İsa Tirmizi (209H-274H) Cami'u Sünen Tirmizi www.almuwahhid.com 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İmam Tirmizi de kendi dönemindeki hadis

Detaylı

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Question Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Answer: Bazı özellikler değişik ve birçok şey ve bireylerde

Detaylı

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır EYLÜL 2014 VE ÖNCESİ TARİH BASKILI ARAPÇA IV DERS KİTABINA İLİŞKİN CETVELİ Değiştirilen kelimeler yuvarlak içinde gösterilmiştir. 1. Ünite 1, sayfa 5, son satır 4. ت ض ع أ ن ث ى الا خ ط ب وط تم وت ج وع

Detaylı

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24) ع ن ت م يم الد ار ى أ ن الن ب ص ل الل ع ل ي ه و س ل م ق ال :»الد ين الن ص يح ة «ق ل ن ا: ل م ن ق ال :»لل و ل ك ت اب ه و ل ر س ول ه و ل ئ م ة ال م س ل م ني و ع ام ت ه م.«Temîm ed-dârî anlatıyor: Hz. Peygamber

Detaylı

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Lâ ilâhe illallâhü vallâhü Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhil'hamd, Allâhu Ekberu kebiiraa velhamdülillahi kesiiraa ve sübhaanallaahi bükratev ve esıila

Detaylı

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER İmran AKDEMİR 2013 (Güncelleme 2018) TEKRAR EDEN 97 AYET Kuran ın 97 ayeti diğer ayetler gibi Kuran da sadece bir kez bulunmaz, tekrar ederler. Bu 97 ayetten birçoğuna 2 kez

Detaylı

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla NÜZUL YERİ 1 4 SURENİN KİMLİĞİ MEKKE Mina Müzdelife Arafat Nuzul Sıra 7 KALEM SURESİ Ayet Sayısı 52 KABE Nuzul Yılı 1 2 5 Nuzul Ortamı: Müşriklere Cevap ve Tehdit İçermekte.

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) ي و ه و ال ذ ي م د األ ر ض و ج ع ل ف يه ا ر و اس اث ن ي ن ي غ ش ي الل ي ل الن ه ا ر إ ن ف ي ذ ل ك م ت ج او ر ات و ج ن ات م ن أ ع ن اب و ز ر ع و ن يل ص ن و

Detaylı

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349) »ا ل م س ل م م ن س ل م ال م س ل م ون م ن ل س ان ه و ي د ه و ال م ؤ م ن م ن أ م ن ه الن اس ع ل ى د م ائ ه م و أ م و ال ه م» Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin

Detaylı

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır. »ب ن ي ال س ل م ع ل ى خ م س : ش ه اد ة أ ن ل إ ل ه إ ل الل و أ ن م ح م د ا ر س ول الل و إ ق ام الص ل ة و إ يت اء الز ك اة و ال ح ج و ص و م ر م ض ان «İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Allah tan başka

Detaylı

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51 Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos 26 2015 06:14:51 Kainatı yoktan var eden ve bizlere rahmetiyle, sevgisiyle ve şefkatiyle muamele eden Yüce Mevla mıza bizlere bahşetmiş

Detaylı

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10 DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. 5-6, 1-), 5-6, 2-) 5-6 3-) 40 HADİS YARIŞMASI 5-6, 4-) 5-6, 5-) 5-6, 6-) 5-6, 7-) 5-6, 8-) 5-6, 9-) 5-6, 10-) 5-6, 11-) 5-6, 12-)

Detaylı

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun. 7 KUR'ÂN'A İMAN ETMEK, ONU TANIYIP, HÜKÜMLERİNE UYMAK * Yüce Allah, insanlara örnek ve rehber olsun diye ilk insandan itibaren peygamberler göndermiş, gerçeği ve doğruyu göstermesi için de kitaplar indirmiştir.

Detaylı

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY ا ب ع ق ظ ل ز ك İMAM HATİP LİSELERİ MESLEKİ ARAPÇA 9 Öğrenci Çalışma Kitabı ج ن 9 ل ث ان و ي ات ال ئ م ة و ال خ ط باء ا لل غ ة ال ع ر ب ي ة ك ت اب الت د ر يب ات Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye

Detaylı

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM ا لص ال ة و الس ال م ع ل ى م ن اع ت ب ر اهلل ط اع ت ه )ص ل ى اهلل ع ل ي ه و س ل م ( ط اع ة ل ذ ات ه )ج ل ج ال ل ه ) ب س م اهلل الر ح م ن الر ح يم ا ل ح م د ل ل ه ر ب ال ع ال م ين. و الص ال ة و الس ال م

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 18 #kuranianlama Bu derste Kur an: Dua ال : bilgisi Dil ق ق ام Eğitim ipucu: Başarının temeli Bu derste 7 yeni kelimeyle Kur'an da 2466 defa tekrar

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Yâsîn Suresi 13-27 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 6 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 6 YÂSÎN SURESİ 13-27 AYETLERİ TİLAVET VE

Detaylı

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur. 3 1 Değerli Kardeşim; Unutma! Dünya hayatı çabuk geçer, önemli olan bu dünya hayatında kendine, ailene, ümmete ve tüm insanlığa ne kadar faydalı olduğuna bakman ve bunun muhasebesini yapmandır. Toplumun

Detaylı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı Onlardan bazıları م ن ه م Peygamberler ر س ل ك ل م Konuştu د ر ج ات Dereceler آ ت ي ن ا Verdik أ ي د ن ا Destekledik İhtilaf ettiler اخ ت ل ف وا Diledi ش اء م ن ه م Onlardan bazıları ي ر يد İstiyor أ ن

Detaylı

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS www.behcetoloji.com (40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS BİRİNCİ HADİS ف ض ل ت ع ل ى ا ل ن ب ي اء ب س ت أ ع ط يت ج و ام ع ال ك ل م و ن ص ر ت ل ي ال غ ن ائ م و ج ع ل ت ل ي ا ل ر ض ط ه ور ا و م س ج د ا و أ ر س

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Bakara Suresi 285-286 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 4 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 4 BAKARA SURESİ 285-286 AYETLERİ TİLAVET

Detaylı

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER م ن ق ال ح ني ي س م ع ال م ؤ ذ ن و أ ن أ ش ه د أ ن ل إ ل ه إ ا ل ا ا لل و ح د ه ل ش ر يك ل ه و أ ان م امد ا ب د د ه و س و ل ه 1 س ض يت ب ا لل س ا ب و ب ح امد س و ل و ب ل و

Detaylı

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

DUA KAVRAMININ ANLAMI* DUA KAVRAMININ ANLAMI* A. SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI Sözlükte; çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah ın yüceliği karşısında insanın aczini

Detaylı

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? Sorularlarisale.com Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? "Şeriat" denildiğinde, daha çok dinin ahkâm kısmı anlaşılır. Kur'an-ı Kerîm,

Detaylı

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

األصل الجامع لعبادة هللا وحده األصل الجامع لعبادة هللا وحده İBADETİN MANASI Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 2 بسم هللا الرمحن الرحيم Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: 1 Sana, tek olan Allah a ibadetin

Detaylı

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR Ders : 203 Konu : ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR Rıza kelimesi sözlükte; memnun olma, hoşnut olma, kabul etme ve seçme anlamlarına gelir. Genel olarak rıza; Allah ın hüküm ve kazasına

Detaylı

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ 13. İHSAN SOHBETİ KONU : PEYGAMBERLERE İMAN Sohbetimize iman esaslarından Peygamberlere İman Konusunu işleyerek devam ediyoruz. Sohbetlerimize başladığımız günlerde de değindiğimiz üzere ilk olarak konularımız

Detaylı

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat 15 2018 14:23:10 Cihad İNDİR ي ا أ ي ه ا ال ذ ين آ م ن وا ه ل أ د ل ك م ع ل ى ت ج ار ة ت نج يك م م ن ع ذ اب أ ل يم : ت ؤ م ن ون ب الل ه و ر س ول ه و ت ج اه د &#16

Detaylı

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Kur an-ı Kerim in incelemesi, yorumlaması, tefsir edilmesi hususunda incelenen ve günümüzün en çok tartışılan konularından biri de kadının örtüsü meselesidir. Bu yazı da bu konu üzerinde duracağım inşallah...

Detaylı

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110 NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110 Surenin Adı: Sûre zafer garantili yardım mânasına gelen adını ilk âyetinden alır. İlk mushaf ve tefsirlerde bu adla yer alır. Buhârî nin Hz. Aişe den naklettiği bir rivayette

Detaylı

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri ب س م االله ار ح م ن ار ح يم ي و م ي ج م ع ك م ل ي و م ال ج م ع ذ ل ك ي و م الت غ اب ن Toplanma günü için sizi bir araya getireceği

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din DIN KAVRAMI ICERIK Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din SÖZLÜKTE DIN Cesitli sekilde anlasiliyor; Ilki hakimiyet, güc, üstünlük,

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

KAZA VE KADERE İMAN *

KAZA VE KADERE İMAN * Kaza ve kaderin anlamı ve tanımı KAZA VE KADERE İMAN * Sözlükte ölçü, miktar, bir şeyi belirli bir ölçüyle yapmak ve belirlemek anlamlarına gelen kader; Allah'ın, ezelden ebede olacak şeylerin zamanını,

Detaylı

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz: Tatile Müslümanca bir bakış açısı geliştirebilmek için önce tatil kelimesini ve Müslümanı tanımlayalım arkasından bu iki kavramın kesişmiş olduğu yani her iki kavramın da tanımının içinde kalan, paylaşabildikleri

Detaylı

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman Ders : 6 Konu : Kitaplara İman a) Kitaplara Topyekün İman İmanın şartlarından bir tanesi de Allah ın insanlara yine insanlar arasından seçtiği peygamberleri vasıtasıyla kitaplar gönderdiğine iman etmektir.

Detaylı

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve إن ال ح م د ل ل ب س م االله الر ح م ن الر ح يم ذ و ع ي و س ت غ ف ر يى و س ت ع و ح م د ي ب ب ل ل م ه ش ر ر أ و ف س ىب م ه ئب ت سي أ ع م بل ىب م ه د ي ا ل ل ف ال م ض ل ل م ه ي ض ل ل ف ال ب د ي ل ي د أ ن

Detaylı

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet 95. SOHBET Merhamet ALLAH(CC) IN İNSANA MERHAMETİ Merhamet arapça bir kelime olup ra-ha-me kökünden gelmektedir. Yani rahman ve rahim kelimeleri ile aynı köktendir. Türkçede daha çok acımak anlamında kullanılsa

Detaylı

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR 1 Konumuzla İlgisi SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR (Radıyallahu anh) ح د ث ن ا ه ن اد ب ن الس ر ى ع ن ع ب د الر ح ن ب ن م م د ال م ح ار ب ع ن ع ب د الس ال م ب ن ح ر ب ع ن أ ب خ ال د الد اال ن ع ن أ ب خ

Detaylı

Yarışıyorlarkoşuyorlar

Yarışıyorlarkoşuyorlar ت ن ال وا Ulaşıyor-içine alıyor و ض ع Konuldu ب ب ك ة Mekke ت ص د ون Engelliyorsun ت ب غ ون İstiyorsunuz ع و ج ا Eğrilik ت ط يع وا İtaat ediyorsunuz ي ع ت ص م Sıkıca tutuyor ت ق ات Sakınmak و اع ت ص م

Detaylı

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Îman, Küfür ve Tekfir 2 Îman, Küfür ve Tekfir 2 Bizi yoktan var eden Allah Teâlâ ya sonsuz hamt eder, onu tanımamak ve ona karşı nankörlük etmekten ona sığınırız. Hakla batılı, helal ile haramı ayırmak için gönderilen Hz. Muhammed

Detaylı

تلقني أصول العقيدة العامة

تلقني أصول العقيدة العامة تلقني أصول العقيدة العامة SORULU CEVAPLI AKİDE DERSLERİ Muellif: Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 2 بسم هللا الرمحن الرحيم Soru 1: Rabbin kimdir? 1 Cevap 1: Rabbim Allahtır!

Detaylı

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER 148. Sohbet - 06.02.2018 ÖNDEN GİDENLER Değerli kardeşlerim. Önden gidenler dediğimizde, bu tarif ile anlatmak istediğimiz, insanlara, İslam ın bize öğrettiği anlamda iyilikte, yani maruf işlerde öncülük

Detaylı

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar M. GÜNGÖR BAZI ÂYETLERİN ANLAMLARI İLE İLGİLİ MÜLAHAZALAR 113 Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar Mevlüt GÜNGÖR Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Önce, tek tek hepimizi, kendisine

Detaylı

Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları

Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları DUA NIN ÖNEMİ و اذ ك ر ر ب ك ف ى ن ف س ك ت ض ر ع ا و خ يف ة و د ون ال ج ه ر م ن ال ق و ل ب ال غ د و و ا ل ص ال و ل ت ك ن م ن ال غ اف ل ي ن Hem Rabbini, içinden yalvararak

Detaylı

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)

DÖRT KAİDE القواعد األربعة DÖRT KAİDE. Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) القواعد األربعة DÖRT KAİDE Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 1 Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: 1 Büyük arşın Kerim Rabbi olan Allah tan isteğim şudur

Detaylı

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: 118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: الرحيم الرحمن الله بسم * ا ن ا ش ه ر ف ي ا ن ز ل ن اه ت ن ز ل ال ق د ر ل ي ل ة ال م ل اي ك ة و م ا و الر وح ا د ر اك م ا ل ي ل ة ال ق د ر * ل ي ل ة ال ق د ر خ ي

Detaylı

İSİMLER VE EL TAKISI

İSİMLER VE EL TAKISI İSİMLER VE EL TAKISI Bu ilk dersimizde günlük hayatımızda kullandığımız isimleri öğreneceğiz. Bu isimleri ezberlememiz gerekmekte ancak kendimizi çokta fazla zorlamamıza gerek yok çünkü ilerleyen derslerimizde

Detaylı

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR 4O HADIS HER YIL KIRK HADİS 1-12. SINIFLAR ASFA EĞİTİM KURUMLARI 2015-2016 4 4O HADIS ASFA EĞİTİM KURUMLARI Yayın No : Yayın Yılı : 2015 ISBN : 978-000-00000-00 HER SINIFTA KIRK HADİS --- --- --- --- ---

Detaylı

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri 113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri İlk Peygamber Hz. Adem (as) dan son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimiz arasında gelip geçmiş bütün peygamberlerde bir olan ortak özellikler vardır

Detaylı

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. ÂYETLERİN AÇIKLAMALI MEÂLİ : م ن ه ا خ ل ق ن اك م و فيه ا ن عيد ك م و م ن ها ن ر ج ك م ت ر ة ا خ ر ى 55 55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. Biz sizi ilkin

Detaylı

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz. İstihare Hakkında Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz. Âlimlerin ittifakıyla istihare yapmak sünnettir.[1] El-Buhârî nin rivayetine göre Cabir

Detaylı

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ 1 BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ ب س م الل ه الر ح م ن الر ح يم ك ت اب ت ف س ير ال ق ر آن KUR AN TEFSİRİ { الر ح م ن الر ح يم } اس م ان م ن الر ح م ة الر ح يم و الر اح م ب م ع ن ى و اح د ك ال ع ل يم و ال ع ال م

Detaylı

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile www.recepsahan.net و س ار ع وا إ ل ى م غ ف ر ة م ن رب ك م و ج نة ع رض ه ا السم او ات و األ ر ض أ ع دت ل ل م ت ق ي ن Rabbinizin mağfiretine ermek ve muttakiler için hazırlanmış

Detaylı

Konulu Tefsir Metodu Bir Usûl Sayılabilir mi ve Bunun Kur an ı Anlamaya Katkısı

Konulu Tefsir Metodu Bir Usûl Sayılabilir mi ve Bunun Kur an ı Anlamaya Katkısı Ö. DUMLU KONULU TEFSİR METODU BİR USÛL SAYILABİLİR Mİ ve BUNUN KUR AN I ANLAMAYA KATKISI 107 Konulu Tefsir Metodu Bir Usûl Sayılabilir mi ve Bunun Kur an ı Anlamaya Katkısı Ömer DUMLU Prof. Dr., Dokuz

Detaylı

Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî nin Vird-i Settâr ı *

Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî nin Vird-i Settâr ı * Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî nin Vird-i Settâr ı * Mehmet Cemâl ÖZTÜRK ** Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî bir rivâyete göre 800/1398 de doğmuş ve o dönem Şirvanşâhlar Devleti nin başşehri olan Şemâhi de gençliğini

Detaylı

Ayetlerin Mealleri: الله لا ا ل ه ا لا ه و ال ح ي ال ق ي وم لا ت ا خ ذ ه س ن ة و لا

Ayetlerin Mealleri: الله لا ا ل ه ا لا ه و ال ح ي ال ق ي وم لا ت ا خ ذ ه س ن ة و لا Ayetlerin Mealleri: 255- Allah, ondan başka ilah yoktur. Diri ve kayyumdur. Kendisine ne bir uyuklama nede uyku tutmaz. Göklerde ve yerlerde olanların hepsi onundur. Onun izni olmadan kendisinin katında

Detaylı

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 Surenin Adı: Adını ilk âyetinden alır. Hümeze-Lümeze gibi kavram çiftleri genelde bir mananın iki kutbunu ifade eder. Gizli-Açık, Arkadan-Önden manası kelimenin bu yapısından

Detaylı

12. CÜZ KURAN OKULU KURAN-DER HASAN TEMUR

12. CÜZ KURAN OKULU KURAN-DER HASAN TEMUR 12. CÜZ KURAN OKULU HASAN TEMUR KURAN-DER 1 12. CÜZ Yeryüzünde ayakları ile yürüyen/hareket eden hiçbir yaratık yoktur ki Rızqı Allah a ait olmasın Onun karar kıldığı yeri de bilir, emanet bırakıldığı

Detaylı

ب Namaz. İbadet ederiz Sen-senin Yol göster

ب Namaz. İbadet ederiz Sen-senin Yol göster Âlemler İsmi ile ب س م ع ال م ين Gün Sahip م ال ك ي و م Gün Din الد ين إ ي ا İbadet ederiz Sen-senin ك ن ع ب د Yol göster اه د Yardım dileriz ن س ت ع ين Yol Biz-bizim ن ا ص ر اط O kimseler ki Dosdoğru

Detaylı

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1 2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1 ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا اد خ ل وا ف ي الس ل م ك اف ة و ل ت ت ب ع وا خ ط و ات الش ي ط ان ا ن ه ل ك م ع د و م ب ي ن Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe

Detaylı

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler احمد سداد اوستون ١٤٣٣-2012H Đçindekiler Fatiha 1-7... 1 Bakara 1-5... 2 Bakara 6-12... 3 Bakara 21-22... 5 Bakara 30-32... 6 Bakara 40-45... 7 Bakara 152-157... 9 Bakara

Detaylı

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني 1436 HİLALİN BİR YERDE GÖRÜLMESİYLE ORUCA BAŞLAMAK الصيام برؤية واحدة باللغة الرتكية Muhammed b. Salih el-useymîn اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني Çeviren Muhammed Şahin ترمجة حممد شاهني Gözden Geçiren

Detaylı

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek 124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek Kendisini ifade etmek için açıklamalarda bulunmak ve anlamlı bir şekilde söz söylemek sadece insana mahsustur. Söz ki, onu insan için yaratan Allahu Teala dır. Rahman suresinde

Detaylı

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Ders : 107 Konu : İSLAMDA AİLE - BİREYLERİNİN SORUMLULUKLARI - 2 1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Saygı Çocukların anne-baba üzerinde hakkı olduğu gibi, anne babanın da çocukları üzerinde hakkı

Detaylı

ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ

ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ ÖRNEK VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK 299 CENNET VE NİMETLERİ Değerli müminler! Bugünkü sohbetimizde cennet ve nimetlerinden söz edeceğiz. Allah ın yaratıkları içinde en üstün olanı insandır. Allah insanı yarattığı

Detaylı

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00 Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak 17 2018 00:00:00 İNDİR و ه و م ع ك م أ ي ن م ا ك نت م و الل ه ب م ا ت ع م ل ون ب ص ير Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı

Detaylı

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: و ا ذ ق ال ر ب ك ل ل م لا ي ك ة ا ن ي ج اع ل ف ي ا لا ر ض خ ل يف ة ق ال وا ا ت ج ع ل ف يه ا م ن ي ف س د ف يه ا و ي س ف ك الد م

Detaylı

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53 Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz 30 2013 08:39:53 Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Kur an da ahlak, nazari ve ameli boyutuyla birbirinin ayrılmaz parçası olarak

Detaylı

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20.

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE 2 GİRİŞ 5 SURENİN KİMLİĞİ Ayet Sayısı 20 MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73 SURENİN KONUSU Vahiyle muhatap olmak, Ciddi bir yük almak

Detaylı

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ 8- İHSAN SOHBETİ KONU : MELEKLERE İMAN - 2 Geçen haftadan kesitler: Bir önceki sohbetimizde iman esaslarından olan Meleklere İman konusunu işlemeye başlamıştık. MELEKLERİN MAHİYETİ İmanın şartlarından

Detaylı

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) 150. Sohbet - 23.02.2018 TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) Lûgatte tevhîd, "bir şeyin bir olduğuna hükmetmek ve onun bir olduğunu bilmektir." 1 İşte bu mânada tevhîd, her şeyi Bir e yani yegâne tek olan

Detaylı

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. - MAHMUT TOPTAŞ Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. Rabbim, Adem aleyhisselamı yaratıp meleklere secde etmesini emrettiğinde yalnız İblis/şeytan secde etmemiş ve gerekçesini

Detaylı

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde Çalışmak İbadet midir? 94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir? Neden ve Niçin Çalışırız? Çalışmak, bir iş meydana getirmek için zihnî ve bedenî güç sarf etmek, gayret etmek, uğraşmak demektir.

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 15 #kuranianlama Bu derste Kur an: Övme, Rukü, secde غ ف ر & ص ب ر ظ ل م ض ر ب : bilgisi Dil Eğitim ipucu: Alışkanlık haline getirme ve davranışlara

Detaylı

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL 144. SOHBET 12.01.2018 ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL Allah (cc), Rahman suresinde insanlara rahmetinin tecellisi olarak verdiği nimetleri zikretmektedir. Vermiş olduğu sonsuz nimetler içerisinde, insanı yaratıp

Detaylı

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da, Evet,

Detaylı

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan İsmi Tafdil Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Ben hiçbir adam görmedim ki, onun gözünde olan kuhlin güzelliği, Zeydin gözünde olan kuhlin güzelliği gibi

Detaylı

100. SOHBET. EV SOHBETLERİ 100. Sohbet Kuran da Peygamber Kıssaları - HZ. DÂVÛD (as)

100. SOHBET. EV SOHBETLERİ 100. Sohbet Kuran da Peygamber Kıssaları - HZ. DÂVÛD (as) 100. SOHBET Kuran da Peygamber Kıssaları - HZ. DÂVÛD (as) Kur an da kıssalar yaklaşık kitabın üçte birine tekabül etmektedir. Peygamber kıssaları da bu üçte birlik bölümün en önemli unsurudur. Ev Sohbetlerimizin

Detaylı

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ ب س م الله الر ح من الر ح يم الل ه ل نت ل ه م و ل و ك نت ف ظ ا غ ل يظ ال ق ل ب ف ب م ا ر ح م ة م ن لا نف ض وا م ن ح و ل ك İmran, 159) (Al-i HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ Muhterem Müslümanlar!

Detaylı

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler احمد سداد اوستون ١٤٣٤-2013K Đçindekiler Fatiha 1-7... 1 Bakara 1-5... 2 Bakara 6-12... 3 Bakara 21-22... 5 Bakara 30-32... 6 Bakara 40-45... 7 Bakara 152-157... 9 Bakara

Detaylı

EV SOHBETLERİ DERS: 7 KONU: PEYGAMBERLERE İMAN. A) Peygamber (Resȗl-Nebî) Ne Demektir?

EV SOHBETLERİ DERS: 7 KONU: PEYGAMBERLERE İMAN. A) Peygamber (Resȗl-Nebî) Ne Demektir? DERS: 7 KONU: PEYGAMBERLERE İMAN A) Peygamber (Resȗl-Nebî) Ne Demektir? "Peygamber" kelimesi dilimize Farsça dan geçmiş bir kelimedir. Pey haber, ber de getiren demektir. İkisi birden haber getiren demektir.

Detaylı

ON EMİR الوصايا لعرش

ON EMİR الوصايا لعرش ON EMİR الوصايا لعرش ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ د صالح الجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse رجة: وقع الا سلا سو ال وجواب تسيق: وقع IslamHouse.com

Detaylı

NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ?

NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ? 143. SOHBET 12.01.2018 NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ? Mevcut olan âlemde, insanı diğer varlıklardan farklı kılan en önemli özelliklerden birisi de, kendisi dışında bir varlığa iman etme hissiyatıdır.

Detaylı

(Tanımı ve Dayanağı)

(Tanımı ve Dayanağı) DERS -7 NİKAH-I İSLAM HUKUKU-I (Tanımı ve Dayanağı) Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR & Doç. Dr. Servet BAYINDIR İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri DERSİN AKIŞI Nikahın Sözlük Anlamı Nikahın

Detaylı

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 الصلاة ىلع السقط

Detaylı

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70. ALLAH İHSANI EMREDER 1 Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de üzerinde önemle durduğu hususlardan biri de ihsandır, ihsan, kök ve müştakları ile birlikte Kur'an-ı Kerim'de ikiyüze yakın yerde geçmektedir. Güzel

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ Ders : 185 Konu : MEKKE DÖNEMİ ve DAVET MEKKE DE GİZLİ DAVET Resûlullah (s.a.v.) e ilk iman eden kişi Hz. Hatice (r.a.) a idi. Ancak Cebrâil (a.s.) ı merak ediyor, ilahi mesajı nasıl ulaştırdığını öğrenmek

Detaylı