TÜRKİYE DE BÖLGELER ARASI GELİR FARKLILIKLARI VE YAKINSAMA

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TÜRKİYE DE BÖLGELER ARASI GELİR FARKLILIKLARI VE YAKINSAMA"

Transkript

1 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI TÜRKİYE DE BÖLGELER ARASI GELİR FARKLILIKLARI VE YAKINSAMA Yüksek Lisans Tezi Dicle Özdemir Ankara

2 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI TÜRKİYE DE BÖLGELER ARASI GELİR FARKLILIKLARI VE YAKINSAMA Yüksek Lisans Tezi Dicle Özdemir Tez Danışmanı Doç. Dr. Abuzer Pınar Ankara-2003

3 İÇİNDEKİLER SAYFA TABLOLAR VE GRAFİKLER iv KISALTMALAR vi GİRİŞ 1 BİRİNCİ BÖLÜM BÖLGE VE BÖLGESEL GELİR ANALİZİ 1.1. Ekonomik Bölge Kavramı Ekonomik Yapı Açısından Bölgeler Ekonomik Gelişme Düzeyi Açısından Bölgeler Bölgesel Gelir Kavramı Ve Kapsamı Bölgesel Gelir Farklılıklarının Ortaya Çıkış Süreci ve Kalkınma Kutupları Teorisi İktisadi Büyüme Ve Bölgeler Arası Gelir Farklılıkları Sonuç 17 İKİNCİ BÖLÜM YAKINSAMA HİPOTEZİ 2.1. Neoklasik Büyüme Teorisi Ve Yakınsama Hipotezi Temel Solow Modeli 19

4 Durgun Durum Çözümlemesi Modelin Değerlendirilmesi Yakınsama Hipotezi Ekonomiler Arası Yakınsamaya Yol Açan Faktörler İçsel Büyüme Modelleri nde Sermayenin Artan Getirisi, Beşeri Sermaye Ve Yakınsama Hipotezinin Reddi Sonuç 61 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YAKINSAMA HİPOTEZİNİN AMPİRİK UYGULAMALARI 3.1. Uluslararası Düzeyde Yapılan Ampirik Çalışmalar Yabancı Ülkelerdeki Bölgesel Düzeyde Yapılan Ampirik Çalışmalar Türkiye İçin Bölgesel Düzeyde Yapılan Ampirik Çalışmalar Sonuç 87 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE DE İLLER BAZINDAKİ SEKTÖRSEL YAPININ BÖLGELER ARASI YAKINSAMA SÜRECİNDEKİ ROLÜ: KARMA REGRESYON ANALİZİ 4.1. Model Ekonometrik Yöntem Ve Veri Seti Tanımlayıcı İstatistikler 102

5 4.4. Karma Regresyon Analizi Bulguları 121 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 136 KAYNAKÇA 142 EK: E-VIEWS EKONOMETRİ PAKET PROGRAMI TABLOLARI 156 ÖZET 164 ABSTRACT 165

6 TABLOLAR ve GRAFİKLER Şekil 1.: Fiili ve Gerekli Yatırımlar 24 Şekil 2.: Kişi Başına Sermaye Faz Diyagramı 25 Şekil 3.: Durgun Durum Dengesi 27 Şekil 4.: Sermaye Dinamiği 34 Şekil 5.: Mutlak Yakınsama 40 Şekil 6.: Şartlı Yakınsama 43 Tablo 1.:Uluslararası Yakınsama Çalışmaları 70 Tablo 2.:Uluslararası Bölgesel Yakınsama Çalışmaları 74 Tablo 3.:Tanımlayıcı İstatistikler 104 Grafik 1.:Karadeniz Bölgesi 105 Grafik 2.:Doğu Anadolu Bölgesi 107 Grafik 3.:Ege Bölgesi 109 Grafik 4.:Marmara Bölgesi 111 Grafik 5.:Güneydoğu Anadolu Bölgesi 113 Grafik 6.:İç Anadolu Bölgesi 115 Grafik 7.:Akdeniz Bölgesi 117

7 Grafik 8.:Türkiye 119 Tablo 4.:Anlamlılık ve Değişen Varyans Testleri 122 Tablo 5.:Marmara Bölgesi Regresyon Sonuçları 125 Tablo 6.:Karadeniz Bölgesi Regresyon Sonuçları 127 Tablo 7.:Ege Bölgesi Regresyon Sonuçları 128 Tablo 8.:İç Anadolu Bölgesi Regresyon Sonuçları 130 Tablo 9.:Akdeniz Bölgesi Regresyon Sonuçları 131 Tablo 10.:Doğu Anadolu Bölgesi Regresyon Sonuçları 132 Tablo 11.:Güneydoğu Anadolu Bölgesi Regresyon Sonuçları 133 Tablo 12.:Türkiye Geneli Regresyon sonuçları 134

8 KISALTMALAR NBM: Neoklasik Büyüme Modeli NBT: Neoklasik Büyüme Teorisi İBM: İçsel Büyüme Modeli İBT: İçsel Büyüme Teorisi GSYİH: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla MRW: G. Mankiw, D. Romer ve D. Weil LSDV: Least Squares Dummy Variables (Yapay Değişkenli En Küçük Kareler)

9 GİRİŞ Neoklasik büyüme modeli (NBM), büyüme sürecinde fiziksel sermaye birikimi ve işgücünün önemini vurgularken; kalıcı büyümenin kaynağı olarak dışsal teknolojik gelişmeyi gösterir. NBM, ülkeler ya da bölgeler arasında hem gelir düzeyi hem de büyüme oranları bakımından yakınsamanın gerçekleşeceği öngörüsünü yapmaktadır. Temeli sermayenin azalan getirisi ve teknoloji varsayımına dayanan yakınsama hipotezine göre, başlangıçtaki kişi başına gelir düzeyi nispi olarak düşük olan ekonomiler, başlangıçtaki kişi başına gelir düzeyi nispi olarak yüksek olan ekonomilerden daha hızlı büyürler. Aynı durgun durum sermaye/teknoloji oranına sahip ekonomiler arasında gerçekleşmesi beklenen bu durum mutlak yakınsama hipotezi olarak adlandırılır. Ancak tüm ekonomilerin aynı durgun duruma sahip olduğu varsayımı gerçekçi bulunmadığından, daha sonra yapılan çalışmalarla şartlı yakınsama kavramı geliştirilmiştir (Mankiw, Romer, Weil (MRW); 1992, Barro ve Sala-i-Martin; 1992). Buna göre, sadece benzer durgun duruma sahip ekonomiler yakınsama gösterirler. Farklı teknolojik gelişme düzeyi ve tasarruf oranına sahip ekonomiler ise, ortak bir durgun durum seviyesine yakınsamak yerine, sadece kendi durgun durum seviyelerine yakınsayacaklardır. Son 20 yıla damgasını vuran ve Romer (1986) ile başlayan İçsel Büyüme Modelleri nin (İBM) çıkış noktası ise Neoklasik Büyüme Teorisi nin gerçek hayattaki gelişmelerle birebir uyuşmaması olmuştur. İçsel büyüme modellerine göre, ekonomiler arasında gelir farklılıklarının süreğenliği normal bir durumdur. Çünkü dışsallıkların varlığı, işgücü ve sermayenin azalan getiri ile çalışmaması, beşeri sermaye ve AR-GE den kaynaklanan verimlilik artışı gibi etmenler, NBM nin öne sürdüğü yakınsama sürecini tersine

10 çevirebilir. Yüksek beşeri sermaye stokuna sahip ülkelerde, yeni fikirlerin ve ürünlerin gelişimi veya bu ülkelerin kendisi dışında gelişen fikirlere ve ürünlere adapte olması daha hızlı gerçekleşir. Zira büyüme oranı ile beşeri sermaye arasında pozitif bir ilişki vardır. İBM de, farklı ekonomilerde, teknoloji seviyesinin de farklı olabileceği öne sürülür. Faktör hareketliliğinin serbest olduğu durumda, teknolojiden kaynaklanan bilgi akımı nedeniyle, teknoloji ve buna bağlı olarak kişi başına gelir de arkadan gelen ülkede daha hızlı büyür. Yine bu duruma literatürde teknoloji açığı (technological gap) denilir ve yakınsamanın hızı, bilgi ve teknolojinin yayılım oranı tarafından belirlenir. İBM ye göre, ancak gelişmekte olan ekonomiler, kişi başına yüksek beşeri sermaye yatırımı yapabilirlerse gelişmiş ülkeleri yakalama (catch-up) eğilimine girebilirler. Çünkü beşeri sermayeye yapılan yatırımlar, pozitif dışsallıklar yaratarak, ölçeğe göre artan getirinin oluşmasını sağlayacak ve ekonomi durgun durum dengesinde iken, kişi başına büyüme oranı, kişi başına beşeri sermaye büyüme oranına eşitlenecektir (Romer, 1990). Yakınsama hipotezi çalışmalarının çoğu, kişi başına toplam gelir düzeyi üzerine odaklansa da, sektörel gelir bazında da yakınsama sürecini inceleyen çalışmalar da yapılmıştır (Barro ve Sala-i-Martin; 1991, Cho; 1994, Bernard ve Jones; 1996). Söz konusu çalışmalarda bölgeler arası yakınsama sürecinin esasen sektörler arası intibak sürecindeki yakınsamadan kaynaklandığı ve sektörler arasında verimlilik ve teknoloji seviyesi bakımından heterojenlik olduğu ve bölgeler arası yakınsamanın temel nedeninin de özellikle sanayi sektöründeki verimlilik ve teknoloji artışı olduğu sonucuna varılmıştır. Bölgelerdeki sektörel bileşimde, az üretken sektörlerden, daha üretken sektörlere kayma şeklindeki bir değişiklik, yakınsama sürecini anlamlı bir şekilde olumlu yönde etkileyecektir (Abramovitz; 1986, Baumol;1986, de Long 1988, Dowrick ve Nguyen; 1989, Cho; 1994, Barro; 1991, Barro ve Sala-i-Martin ;1991, 1992 ve Mankiw, Romer ve Weil;1992, Lim; 1996, Habib ve Miller; 1999). Bu çalışmanın amacı, ekonomik büyüme teorilerinin en önemli araştırma konularından biri olan yakınsama hipotezini incelemek ve bu hipotezin bölgeler itibariyle Türkiye ekonomisinde geçerliliğini araştırmaktır. Bu amaçla, yılları arasına ait ilgili veriler kullanılarak, Cobb-Douglas üretim fonksiyonu yardımı ile bölgelerdeki sektörel teknoloji

11 seviyeleri belirlenmeye çalışılmış ve söz konusu sektörlerdeki teknoloji seviyelerinin bölgesel gelir artışı üzerindeki rolü test edilmiştir. Bunun yanı sıra, bölgesel bazdaki kamu yatırım harcamalarının ve nüfus artış oranının bölgesel gelir üzerinde ne yönde bir etkide bulunduğu da saptanılmaya çalışılmıştır. Elde edilecek bulgular, bölgelerdeki GSYİH artış hızında teknoloji seviyesi ve teknoloji artış oranı bakımından en çok hangi sektörlerin katkısı olduğu, söz konusu sektörlerde teknolojik açıdan yakınsama olup olmadığı ve Türkiye de kamu yatırım harcamalarının etkinliği konusunda bilgiler sunacaktır. Amacımız Türkiye de hangi bölgelerin birbirine yakınsayıp yakınsamadığını belirleyebilmek için ve kalıcı büyümenin kaynağının teknolojik gelişme süreci olduğu varsayımından hareketle, bölgeler arasındaki gelir ve büyüme farklılığının ya da benzerliğinin özellikle hangi sektörlerdeki teknolojik seviyenin yetersizliğinden ya da etkinliğinden kaynaklandığını tahmin etmektir. Bu tez çalışmasında konu dört bölümde ele alınmış olup; birinci bölümde, bölge, bölgesel gelir ve ekonomik büyüme ile ilgili temel kavramlar üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, Neoklasik Büyüme Teorileri nde (NBT) ekonomik büyümenin hangi faktörler tarafından belirlendiğini açıklamak amacıyla Solow Büyüme Modeli ayrıntılarıyla anlatılmaya çalışılmış ve ekonomiler arasındaki büyüme farklılıklarının zamanla yok olacağı anlamına gelen yakınsama hipotezi kavramına yer verilmiştir. Yine aynı bölümde, söz konusu yakınsama hipotezinin kabul edilmediği İçsel Büyüme Teorileri nin ortaya çıkışı ve teorik alt yapısı üzerinde durulmuştur. Ardından, yakınsama hipotezinin reddedilmesine neden olan içsel büyümenin belirleyicileri, konuyla ilgili ekonomik literatür göz önünde bulundurularak sunulmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde, söz konusu tartışmaların irdelendiği ampirik çalışmaları kapsayan bir literatür yer almaktadır.

12 Dördüncü bölümde ise, Türkiye de yakınsama hipotezi ile ilgili yapılan çalışmalar kısaca değinilmiş ve daha sonra yer alan uygulama kısmında ise bölgelerdeki sektörel teknoloji seviyeleri, kamu yatırım harcamaları ve nüfus artış oranları ile bölgesel GSYİH artış oranı arasındaki ilişkiler Türkiye örneği için test edilmiş ve elde edilen ekonometrik bulgular sunulmuştur. Genel değerlendirme ve sonuç bölümünde ise, ampirik çalışma sonucunda elde edilen bulgular yorumlanarak Türkiye de bölgeler arası gelir farklılıklarının giderilmesi, yakınsama sürecinin gerçekleşmesi ve devam ettirilebilmesi için neler yapılması gerektiği konusuna değinilmiştir. BİRİNCİ BÖLÜM BÖLGE VE BÖLGESEL GELİR ANALİZİ 1.1. Ekonomik Bölge Kavramı Bölge (region) kavramı, birçok bilim dalında yer alan bir kavramdır. Ancak her bilim dalı, kendi alanıyla ilgili olarak bölge kavramına farklı açıdan yaklaşmıştır. İktisatçılarda

13 bölge kavramını ekonomik gelişmişlik derecelerine göre ele almışlar ve bölgesel ayırımlarını buna göre yapmışlardır. Bununla birlikte, iktisat literatüründe bölge ve bölgesel gelir kavramları henüz tam bir açıklığa kavuşmamıştır. Bölge kavramı ile bazen kendi içinde özellikleri olan bir kara parçası, bazen bir ülkenin kendi içinde bölümlere ayrılan kısımları anlaşılmaktadır. Genel olarak bölge, belirli kriterler bakımından homojen mekan parçası şeklinde tarif edilmektedir (ERKAL, 1978). Bir başka tarif ise, W. Isard (1956) tarafından yılında yapılmıştır. Isard, bölgeyi genel ve elastiki bir kavram olarak kabul etmektedir. Bunun nedeni, Isard ın bölge analizinde, bölge kavramının ele alınan probleme göre değişmesidir. İktisadi açıdan bölge kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için çeşitli açılardan yapılan bölge ayırımlarını kısaca ele almak gereklidir Ekonomik Yapı Açısından Bölgeler Ekonomik yapı özelliklerine göre bölgeler, homojen bölge, polarize bölge ve plan bölge olmak üzere üç başlık altında toplanabilir. Bu ayırım, belirli bir zamanda ve mekanda bölgelerin ekonomik yapısını ortaya koyar (Boudevilla, 1968). Homojen bölge, ölçüleri bir ve ya birçok kritere göre benzer özellikler gösteren ve birbirini takip eden alanlar topluluğu şeklinde tanımlanabilir (Boudevilla, 1968). Yani homojen bölge, özellikleri itibari ile birbirine oldukça yakın birimlerden meydana gelen sürekli bir mekandır. İktisatçılar, homojen bölge sınırlarını belirlerken, sanayileşme derecesi, kişi başına gelir, eğitim seviyesi gibi göstergeleri baz alırlar. Bununla birlikte, idari yapı tarafından belirlenen sınırlar, iktisatçıların bazı zorluklarla karşılaşmalarına neden olur. Çünkü, homojen bölgenin test edilmesinde yararlanılan istatistiki veriler, genellikle il ve ilçe gibi idari birimlerden elde edilir ve bu durum da homojen bölgenin sınırlarının tespitinde sapmalara neden olabilir.

14 Polarize bölge, çeşitli yöreleri tamamlayıcı karekterde olan bir heterojen alandır ve yapısındaki bir kutup, çevre bölgedeki öteki kutuplarla daha sıkı ilişkilerde bulunur, diğer bir ifade ile egemen karekterdedir (Dinler, 1986). Polarize bölge; bir iç yapısı olan, bir merkez veya merkezlere bağlı çevreyi içine alan, çevreyi merkeze bağlayan bağların, sosyal ve ekonomik ilişkilerin kaybolması ya da, başka bir merkez lehine zayıflaması özelliği ile sınırlanmış bir birimdir (YAZGAN, 1977). belirlenir. Homojen bölge kategorisi statik bir değerlendirme iken, Polarize bölgeler, dinamik bir süreç içinde Bir bölgenin polarize hale gelişiyle, bu bölgeyle olan ilişkileri yoğunlaşan çevrenin veya polarize başka bir bölgenin ortaya çıkışı, çevrenin değişik bir bölge ile ilişkilerinin yoğunlaşması gibi değişik şekilleri ortaya çıkarmakta ve bir zaman süreci içinde işleyen mekanizma dinamik bir karakter kazanmaktadır. Polarize bölgeler, çevreye oranla ekonomik gelişme merkezi niteliği taşırlar. Plan bölge; bölge ve milli kaynakları en iyi şekilde kullanarak ahenkli bir büyüme sağlama gayretinde olan planlama otoritelerinin kullandıkları bir araçtır. Plan bölge, bölgeye yerleşmiş ya da bölge dışında bulunan bir otoritenin ellerine verilmiş, belli bir ekonomik amaca erişmeye yarayan bir çerçeve, daha geniş ifadeyle, bölgesel politikayı uygulamakla sorumlu yönetimin yetki alanı içinde kalan sahalar dır (DİNLER, 1986). Homojen ve Polarize bölgelerde, ekonomik yapı, ekonomik faaliyetin şekli, nüfusun sosyal ve ekonomik nitelikleri ve bölge ile çevre arasındaki ekonomik faaliyetin yoğunluğu esas alınarak bir sınırlama yapılmaktadır. Plan bölge ise, kalkınma planlarının hazırlanmasına yardımcı olmak ve uygulamasını kolaylaştırmak için, ve ayrıca bölgenin kalkınmaya katılmasını temin gayesiyle tespit edilmiş olan bölgedir (ERKAL, 1978). Bununla birlikte Plan bölge, hem milli ekonomideki özel amaçların gerçekleştirilmesine hem de bölgesel ekonomide, iktisadi organların teşkilatlanması için ekonomik yapı açısından bir temel teşkil etmektedir Ekonomik Gelişme Düzeyi Açısından Bölgeler Gelişme düzeyine göre bölge değerlendirmesinde dinamik bir yaklaşım söz konusudur. Ülkeler arasında görülen farklılaşma, bölgeler itibariyle de ekonomik bir farklılaşmayı ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim,

15 bölgeleri ekonomik gelişmişlik derecelerine göre gelişmiş bölge ve az gelişmiş bölge olarak iki ana gruba ayırdıktan sonra az gelişmiş bölgeleri de kendi arasında gelişme halindeki az gelişmiş bölge ve potansiyel bakımdan az gelişmiş bölge şeklinde ayırmak, ülkeler arasındaki tasnife uygun dinamik bir özellik taşımaktadır (Erkal, 1978). Gelişmiş bölge, gelir seviyesi ve gelir artış hızı itibariyle ülke ortalamasının üstünde olan bir bölgedir. Böyle bir bölge, gelir seviyesi ve gelir artış hızı yüksek olduğu gibi, sosyal ve kültürel göstergelere göre de gelişmiş bir özellik taşır. Gelişmiş bölgelerde nüfus artışı geri kalmış bölgelere göre daha fazladır. Aynı şekilde gelişmemiş bölgelerde en önemli sektör tarım sektörü iken, gelişmiş bölgelerde sanayi ve hizmetler sektörü daha geniş bir yer tutar. Ve gelişmiş bölgelerde, kişi başına düşen gelir, gelişmemiş bölgelere göre daha fazladır. Az gelişmiş bölgeyi, gelişme potansiyelini kaybetmiş veya gelişme avantajları olmayan bir bölge olarak tanımlıyoruz. Az gelişmiş bölge; belirli bir süre içinde sosyal ve ekonomik göstergeler açısından başka bölgelerle karşılaştırıldığında, ekonomik avantajlarının bulunmaması ile dikkati çekmektedir. Gelir seviyesi ve gelir artış hızı diğer bölgelerin gelir seviyeleri ve gelir artış hızlarından düşüktür. Hakim olan ekonomik faaliyet tarım sektörüdür ve makineli tarıma yeterince geçilmemiştir. İşgücünün istihdam imkanları sınırlıdır. Sabit sosyal altyapı yatırımları yetersizdir. Genellikle, sosyal ve kültürel göstergeler bakımından da bölge, az gelişmiş bir bölge özelliğini taşımaktadır. Her ülkede olduğu gibi, az gelişmiş bölge, mekanda görülen ve diğer bölgeler ile arasında sosyal ve ekonomik dengesizliklerin bulunduğu bir bölgedir. Gelişme halindeki az gelişmiş bölge, gelir seviyesi itibarı ile ülke ortalamasının altındadır ve bu bakımdan az gelişmiştir. Fakat gelişme hızı bakımından ülke ortalamasının üstünde olduğu için gelişmekte olan az gelişmiş bir bölgedir. Bu tür bölgelerin gelişme potansiyeli vardır. Bu potansiyel, uzun süre harekete geçirilemediği için bölge az gelişmiş niteliğinden sıyrılamamaktadır. Bu tip bölgeler için uygulanması gereken iktisat politikasının amacı, büyüme hızının devam etmesini sağlamak olmalıdır. Potansiyel bakımdan az gelişmiş bölgeyi, gelişme potansiyelini kaybetmiş bir bölge olarak tanımlayabiliriz. Bu tip bölgelerin fert başına düşen ortalama gelir seviyeleri belli bir zamanda ülke ortalamasının üstünde de olabilir. Ancak gelişme hızı, ülke ortalamasının altında bulunduğu için bu bölgeler, gittikçe refah içindeki durumlarını kaybederler ve az gelişmiş bölgeler arasına katılabileceklerdir. Bu durumda olan bölgeler, gelişme potansiyellerini yitirdikleri için az gelişmiş bölge haline gelmektedirler.

16 Buradaki iyileştirici iktisat politikasının amacı ise, bölgenin büyüme hızının yükseltilmesi olmalıdır Bölgesel Gelir ( Regional Income) Kavramı ve Kapsamı Her ekonomide çıktı üretilebilmesi için fiziki sermaye, beşeri sermaye, işgücü ve doğal kaynaklar gibi girdiler, girişimciler tarafından farklı teknolojik bilgiler çerçevesinde ve farklı oranlamalarla bir araya getirilir. Gayri safi milli hasıla, belirli bir ülkede belirli bir zaman diliminde üretilen bu mal ve hizmet biçimindeki çıktıların parasal değerlerinin toplamıdır (Kibritçioğlu, 1998). İktisadi büyüme ise, kişi başına reel hasıladaki artışları ima eder. Bir ülkede her bölgenin kişi başına geliri ise, o bölgenin, milli gelirden kişi başına aldığı pay olarak ifade edilecek olursa, bölgesel büyüme de söz konusu bölgenin kişi başına reel hasılasındaki uzun dönemli artış olarak tanımlanabilir. Aynı ülke içersinde yer alan bölgelerin kişi başına reel gelirlerindeki farklılıklar ve bunun uzun dönemdeki bir sonucu olarak söz konusu bölgelerin farklı büyüme oranlarına sahip olmasının temelinde bölgesel gelişmişlik farkları yatar. Bölgesel gelişmişlik farklarını belirleyen göstergeler arasında bölgede yaratılan katma değer, vergi performansı ve bölge içi istihdamın iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı yer almaktadır (Doğruel, 2002). Burada sözü edilen iktisadi faaliyet kolları temelde üç ana başlık altında toplanmaktadır. Birincisi, tarım ve madencilik gibi üretim kapasitesi büyük oranda doğal koşullar tarafından belirlenen, teknolojik gelişme ve kullanılan üretim faktörlerinin miktarını arttırarak çok büyük oranlarda üretim miktarının arttırılmasının mümkün olmadığı faaliyetlerdir. İkincisi ise sanayi sektörü olarak tanımlanan faaliyetlerdir. İlkinin aksine, bu tür faaliyetlerde üretim kapasitesi teknolojiye, üretim faktörlerinin kullanım düzeyine ve bu faktörlerin kalitesine bağlıdır. Son olarak üçüncü tür ekonomik faaliyet kolları, ticaret, hizmetler, ulaşım gibi ekonomik canlılık ve hareketliliğin göstergesi olan sektörlerden oluşmaktadır. Ülke düzeyinde ekonomik gelişme ile birlikte birinci tür faaliyetlerin yaratılan katma değer içindeki payı azalırken, ilk aşamalarda ikinci tür faaliyetlerin payı hızla artmaya başlar. Gelişmenin daha sonraki aşamalarında ise üçüncü tür faaliyetlerin payı hızla genişler ve toplam ekonomik faaliyetlerin yarısından fazlası bu tür faaliyetlerden oluşur. Ekonomik gelişme ile birlikte üretimin sektörel dağılımında gerçekleşen bu değişme, bir bölgenin gelişmişlik derecesinin belirlenmesinde önemli bir göstergeyi oluşturmaktadır. Çünkü

17 nispi olarak geri kalmış bölgelerde birinci tür faaliyetlerin bölgede yaratılan kayma değer içindeki payı ülke ortalamasının üzerindedir. Bu durumda bölgesel gelir farklılıklarını azaltmaya yönelik politikaların temel hedefi ikinci ve üçüncü tür faaliyetlerin geliştirilmesine yönelik olmalıdır (Doğruel, 2002). Bununla birlikte ekonomik kalkınmanın her bölgede aynı anda başlaması olanaksızdır. Bu durum iktisat biliminde kalkınma kutupları teorisi olarak açıklanmaktadır. Teorisi 1.3. Bölgesel Gelir Farklılıklarının Ortaya Çıkış Süreci ve Kalkınma Kutupları Gelirin bölgeler arasındaki dağılımının temel belirleyicisi, bölgeler arası gelişmişlik farklarıdır. Bu durum, Kalkınma Kutupları Teorisi ile açıklanmaktadır. Ekonomik kalkınmanın her bölgede aynı anda başlamasının olanaksız olduğunu ve kalkınma aşamasındaki ülkelerin belirli bölgelerinin diğer bölgelere kıyasla gelişmiş olduğunu daha önceden belirtilmiştir. Ekonomik kalkınmanın farklı aşamalarında ortaya çıkan kutuplaşmalar ve dengesizlikler, kalkınma sürecinin motoru veya sürükleyici unsurudur. Endüstriyel yatırımlar çerçevesinde meydana gelen kutuplaşma ile birlikte söz konusu yatırımlar, kendilerine girdi sağlayacak diğer yatırımları da bölgeye çekerler. Bu şekilde oluşacak bir zincirleme etki, bölgenin gelişmesini hızlandırır. Bununla birlikte, kalkınma kutupları oluşurken gelişen-büyüyen noktaların yanı sıra az gelişmiş ve ya gerileyen bölgeler de oluşmaktadır. Bölgeler arası etkileşimin olası sonuçları konusundaki tartışmalar iki temel görüş etrafında toplanmaktadır. Görüşlerden ilkine göre, kalkınma kutbunu oluşturan bölgeden diğer bölgelerin de gelişmesini sağlayan olumlu yöndeki etkilerin, bu bölgelere yayılması söz konusudur. Olumlu Yayılma Etkisi olarak ifade edilen olumlu yöndeki bu etki; gelişmiş bölgenin artan talebine karşılık verme avantajına sahip diğer bölgelerin bu bölgeye satışlarının artması sonucunda uyarılan yatırım artışları ile iki bölge ekonomisinin birbirini tamamlaması şeklindedir (HIRSCHMAN, 1963). Öte yandan aynı görüşe göre, bazı olumsuz, kutuplaşma etkisi olarak ifade edilen etkilerin işlemesi de kaçınılmazdır. Sanayileşme ve ürünlerin pazarlanması konusunda gelişmiş bölgenin rekabet üstünlükleri, diğer bölgenin gelişimini hızlandıracak girişimleri engelleyebilmektedir.

18 Bu görüşe göre, olumlu yöndeki etkilerin gücü zamanla artarken, olumsuz yöndeki etkilerin gücü zamanla azalmaktadır. Bir başka görüşe göre ise, gelişmiş bölgede olumlu etkiler ağırlık kazanırken, aradaki ilişkinin geri kalmış bölgeler aleyhine işlemesi sonucu olumsuz etkiler öne çıkmaktadır. İlk görüşe göre karamsar olan bu görüşün gerekçesi; piyasa güçlerinin devreye girmesiyle birlikte, bölgeler arasında artan ilişkilerin, gelişmiş bölgenin daha da gelişmesini sağlarken, geri kalmış bölgenin daha da yoksullaşmasına neden olmasıdır. Olumsuz Geri İtme Etkisi (Backwash Effects) olarak ifade edilen bu olumsuz etkinin kaynağı, piyasa koşulları içinde vasıflı işgücü ve sermayenin gelişmiş bölgelere göç etmesinin, göç veren bölge için giderilmesi güç bir kayıp olmasından kaynaklanmaktadır (MYRDAL, 1957). Geri kalmış bölgede ortaya çıkacak işgücü verimliliği artışları, hammaddeyi işleyen sanayilerin kurulması ve ticaret merkezlerinin oluşması ile birlikte bölgeler arası dengesizlik azalacaktır. Bir bölgede başlayan ekonomik gelişmenin diğer bölgelere yayılması ya da diğer bölgelerdeki ekonomik durumu daha da kötüye götürmesi, bu iki görüşün ileri sürdüğü koşulların ortaya çıkardığı etkilerden hangisinin daha etkili olduğuna bağlıdır. Kalkınma kutbu durumundaki bölgenin gelişme hızı oldukça yüksekse ve gelişmeyi sağlayıcı dışsal etkiler yeterli ise, bölgeler arası dengesizlik zamanla azalacaktır. Fakat bu durum belirli bir kalkınma eşiğini aşmayı başarmış ülkeler için geçerli olmaktadır. Ekonomik gelişmenin piyasa güçlerine bırakıldığı, devletin ekonomiye müdahale etmediği azgelişmiş ülkelerde ise gelişmiş ve geri kalmış bölgeler arasındaki farkların daha da arttığı görülmektedir. Bu nedenle bölgesel dengesizlikler her ülkede var olmakla beraber, dengesizlik şiddeti azgelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelerdekine göre daha fazladır. Bölgesel dengesizlik azgelişmiş ülkelerde artan yönde, gelişmiş ülkelerde ise azalan yönde seyretmektedir (DİNLER, 1986).

19 1.4. İktisadi Büyüme ve Bölgeler Arası Gelir Farklılıkları Bölgeler arasındaki gelişme farklılıkları coğrafi konum, ihracat ya da ithalat kapılarına yakınlık, altyapı yatırımlarının düzeyi, tarihsel birikim gibi bir dizi etmenin özgün bir bileşimi olarak görülebilir. Nedenlerinin neler olabileceği kadar nasıl tanımlanacağı bile oldukça tartışmalı bir konu olan bölgesel farklılıklar, izlenen bölgesel ve makro politikalarla da zaman içinde azalma ya da artma yönünde değişebilmektedir (Doğruel, 2002). Bölgesel gelişme farklılıklarının önde gelen toplumsal sonuçlarından biri de gelirin bölgeler arasında farklılaşması ve bunun sonucu olarak da bölgelerin uzun dönemde farklı büyüme oranlarına sahip olmasıdır. Bir ülke ve ya bölgedeki gelir eşitsizliği ile iktisadi büyüme arasındaki karşılıklı ilişkinin yönü ve derecesi konusunda ilk görgül araştırmalar Kuznets (1955) ile başlamıştır. Kuznets e göre kişi başına gelir ekonomik büyümenin ilk aşamalarında gittikçe artan bir özellik gösterir, belli bir noktadan sonra maksimum seviyeye ulaşır ve sonra da aşamalı olarak düşmeye başlar. Bu hipotez, literatürde Ters-U Hipotezi olarak bilinmektedir. Kuznets e göre bir ülkede büyümeye yol açan en önemli faktör tarım sektörünün yerini sanayi sektörüne bırakmasıdır. Kırsal kesimde çalışanların gelirleri, kent çalışanlarının gelirlerine göre daha düşüktür. İktisadi büyümenin ve kalkınmanın ilk aşamasında gelirin dağılımındaki bu eşitsizlik, kırsal kesim aleyhinedir. Ancak belirli bir sanayileşme ve kentleşme sürecinin ilk aşamasından sonra kent gelirlerindeki artış yayılarak kırsal kesimdeki düşük gelirlilerin göreli gelirlerinde iyileşmeye yol açarak, gelir farklılıkları azalacaktır.

20 Kuznets, 11 ülke için yaptığı ampirik çalışma ile, GSMH dan hareketle büyüme ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir (Kuznets, 1963). Ekonomik büyüme ile gelir eşitsizliği arasında önce artan sonra azalan ve ters-u hipotezi olarak bilinen ilişkinin somutlaştırıldığı çalışmada, gelir dağılımının gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre daha dengesiz olduğu; tarım sektöründeki gelirin, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler için daha dengeli bir dağılım gösterdiği; tarım dışı sektörde gelir dağılımın gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere kıyasla daha bozuk olduğu ve gelişmiş ülkelerde gelir dağılımındaki dengesizliğin yüksek gelir gruplarının gelir payındaki azalma ve düşük gelir grubundakilerin gelir payının artması nedeniyle ekonomik kalkınma ile birlikte azalmakta olduğu sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak büyümenin sürdürülebilirliği kadar bir ülke içinde yatay olarak nasıl gerçekleştiğide önemlidir ki bu da bizi kalkınma kavramına götürür. Çünkü bir ülkede kişi başına gelir çok yüksek oranda artabilir be bundan nüfusun çok az bir bölümü yararlanabilirken, büyük bölümünün yaşam düzeyinde herhengi bir artış görülmeyebilir. Böyle bir durumda büyümeden söz edilebilirken, kalkınmadan söz edilemez. Gelirin ekonomiler arasındaki dağılımı ve büyüme oranıyla ilişkisi bizi literatürde yakınsama olarak kavramına götürür. Yakınsama en basit tanımla, zengin ve yoksul ekonomiler arasındaki farkın, fakir olan ekonomilerin daha hızlı büyüyeceği savı ile kapanmasıdır ( Baumol; 1986, de Long; 1988, Dowrick ve Nguyen; 1989, Barro; 1991, Barro ve Sala-i-Martin; 1991, 1992 ve MRW; 1992) 1 Büyüme, ekonomiler arasındaki gelir farklılıklarını azaltarak gerçekleşiyorsa yakınsama, aksi takdirde uzaksama söz konusudur. Ekonomiler arası gelir farklılıklarının azalması ve dolayısıyla yakınsamanın vuku bulma nedenlerini, büyüme teorileri farklı yaklaşımlarla ele almaktadır. Bunun nedeni, büyüme teorilerinin ekonomik büyümeye neden olarak farklı varsayım ve faktör bileşimlerini göstermelidir. 1 Söz konusu kavram, ülkeler, bölgeler ve ya iller itibariyle analiz edilebilir.

21 SONUÇ İktisadi büyüme bir ekonomide zaman içersinde milli gelir hesapları ile ölçülen toplam üretim düzeyindeki sürekli artışları ifade eder. Zaman kavramı, üretim artışlarının gerçekleştiği süreç içersinde, ekonomik yapı ve faktörlerdeki değişim hakkında varsayımlar içermekte olup, geleneksel yaklaşımda kısa, orta ve uzun dönem ayırımı ile sunulmaktadır. Büyüme, orta ve uzun döenmde, ekonomide üretim potansiyeli ve bu potansiyele denk düşen gelir düzeyindeki artışlar anlamına gelmektedir (Köse, 1992). Bir ülkenin sürekli bir şekilde büyümesi kadar, bu büyümenin bir ülke içersinde bölgeler ve iller arasında dengeli bir şekilde gerçekleşmesi de önemlidir. Örneğin bölgeler arasındaki kişi başına gelir düzeyindeki farklılıklar, söz konusu bölgelerin uzun dönemde farklı büyüme performansı göstermelerine de neden olur.

22 Bölgelerin büyüme performanslarının karşılaştırılmasında en önemli göstergelerden biri de bölgesel gelirin iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımıdır. Temel olarak tarım, sanayi ve hizmetler olmak üzere üç ana başlık altında toplayabileceğimiz sektörel yapı, bir bölgenin gelişmiş/gelişmemiş olarak tanımlanmasında önemli bir götergeyi oluşturmaktadır. Çünkü nispi olarak düşük gelirli bölgelerde tarım sektörünün payı ülke ortalamasının üzerindedir. Ancak bölgesel ekonomik gelişme ile birlikte tarım sektörünün, elde edilen toplam gelir içersindeki payı azalırken, sanayi ve hizmetler sektörünün payı artmaya başlar. Bu nedenle gerek ülke bütününde gerekse bölgesel bazda kişi başına gelirdeki artışların elde edilebilmesi ve bunun uzun dönemdeki sonucu olan büyümenin sağlanabilmesi için, sanayi ve hizmetler sektörlerinin genişletilmesi ve bu sektörlerden elde dilen kişi başına gelir düzeylerinin sürekli bir artış göstermesi gerekmektedir. Literatürde ülkeler arasında ya da bir ülke içersinde bölgeler ya da iller arasında kişi başına gelir düzeyindeki farklılıkların zamanla artış göstermesi uzaksama, azalması ise yakınsama olarak adlandırılır. Ancak büyüme teorilerinde yakınsama konusu ile ilgili olarak farklı görüşler söz konudur. Neoklasik Büyüme Teorisi nde (NBT) büyümenin ülkeler/bölgeler arasında yakınsama ile sonuçlanacağı iddia edilirken, İçsel Büyüme Teorisi ne (İBT) göre ise büyümenin ancak bazı koşullar altında yakınama ile sonuçlanabileceği savunulmaktadır. Çalışmamızın konusu olan bölgeler arası kişi başına gelir yakınsamasını analiz edebilmek için öncelikle Neoklasik büyüme teorisinin temel yapısı üzerinde durmak ve bunun yanı sıra bazı içsel büyüme modellerine değinmek yaralı olacaktır.

23 İKİNCİ BÖLÜM YAKINSAMA HİPOTEZİ 2.1. Neoklasik Büyüme Teorisi Ve Yakınsama Hipotezi 1950 li yıllarda Solow (1956) ve Swan (1956), sonradan Neoklasik Büyüme Teorisi olarak adlandırılacak bir büyüme modeli ortaya attılar. Neoklasik olarak adlandırılan bu büyüme modellerinde, esas olarak, üretim sürecinde emek ve sermayenin birbirini ikame edeceği varsayımından hareket edilir. Neoklasik büyüme teorisinin temel çıkış noktası, Keynes in iktisat öğretisine getirdiği eleştirinin dinamik analizidir Temel Solow Modeli Kapalı bir ekonominin varsayıldığı Solow büyüme modeli 2 esas itibariyle dört değişken üzerinde yoğunlaşır: çıktı (Y), fiziksel sermaye (K), işgücü (L) ve teknoloji (A). Herhangi bir t zamanında üretim fonksiyonu şu şekildedir: Y(t) = F(K(t),A(t)L(t)) (2.1.) 2 Solow büyüme modeli, Solow,1956; D. Romer, 1996, s.5-35 çalışmalarından yararlanılarak hazırlanmıştır

24 Üretim fonksiyonu, teknolojik gelişmenin etkisini yansıtmak için zamana bağlıdır. Üretim, söz konusu girdilerin artan bir fonksiyonudur ve teknolojideki değişmelerle arttırılabilmektedir. 3 Modelin en önemli varsayımı, sermaye ve işgücünün ölçeğe göre sabit getirili olmasıdır. Ölçeğe göre sabit getiri varsayımı ile üretim fonksiyonu yoğun (intensive) formda yeniden yazılabilir. Burada y=y/al ve k=k/al dir. Eşitliğe göre etkin işgücü birimi başına çıktı, etkin işgücü birimi başına K 1 F,1 = F K, AL AL AL sermayenin bir fonksiyonudur. Ayrıca fonksiyonun, ( ) (2.2.) f(0)=0, f (k)>0, f (k)<0 koşullarını da yerine getirdiği varsayılmıştır. Burada f (k), sermayenin marjinal getirisidir 4. Bu varsayımlara göre, sermayenin marjinal getirisi pozitiftir ancak azalan getiriyle çalışmaktadır. Yoğun formda yazılan üretim fonksiyonu, Inada koşullarını da yerine getirir 5. Inada koşullarına göre, sermaye stoku yeterince az miktarda, sermayenin marjinal getirisi çok fazladır ve sermaye stoku arttığında marjinal getirisi azalmaktadır. Bu da ekonominin durgun durum dengesine ulaşacağının bir garantisidir. Modelin diğer bir varsayımı ise işgücü, teknoloji ve sermayenin zamanla nasıl değişeceği üzerine kuruludur. Model, işgücü ve teknolojinin sabit bir oranda değişeceğini varsaymaktadır. Diğer bir varsayımda teknolojik değişmenin dışsallığıdır. İşgücü, teknoloji ve sermayenin başlangıç seviyeleri şöyledir:. Lt () = nlt () (2.3.) 3 Modelde teknoloji değişkeni, işgücü. artışlı ya da Harrod-nötr şeklinde tanımlanmaktadır. Diğer olası (2.4.) durumlar sermaye artışlı ya da Solow-nötr At () = gat diye () bilinen F(AK,L) ile Hicks-nötr teknoloji diye bilinen AF(K,L) dir. FK ( / AL) K 1 4 = ALf ( )( ) = f ( k) K AL AL 5 lim f ( k) =,lim f ( k) = 0 k 0 k

25 Burada n, nüfus artış hızını; g, teknolojik gelişme hızını tanımlamaktadır. Üretim, tüketim ve yatırım olarak kullanılmaktadır. Üretimin yatırıma ayrılan kısmı (s), dışsaldır ve sabit bir yatırım oranına göre belirlenir. Sermayenin aşınma oranını δ olarak kabul ettiğimiz takdirde, Burada A ve L, modelin varsayımı gereği, dışsal ve sabit bir oranda büyüdüğünden,. Kt () = syt () δ Kt () (2.5.) sermaye değişkeni, modelin dinamiğini sağlayan temel faktördür. Yani denklem, veri teknoloji ve işgücü seviyesinde, K nın dinamiklerini göstermektedir Durgun Durum Çözümlemesi Etkin işgücü başına sermayedeki değişimi bulabilmek için zincir kuralı uygulanır. k =K/AL eşitliğinin türevini alırsak;.... Kt () Kt () kt () = At () Lt () + Lt () At () 2 At () Lt () () () [ At Lt ] (2.6.)... () () () () () = Kt Kt. Lt Kt At (2.7.) AtLt () () AtLt () () Lt () AtLt () () At ()

26 (2.3.), (2.4.) ve (2.5.) no lu eşitlikleri (2.7.) no lu eşitlikte yerine yazarsak,. sy () t δ K() t kt () = ktn () ktg () At () Lt () (2.8.) Yt () = s δ k() t nk() t gk() t (2.9.) At () Lt (). kt () = sf( kt ()) ( n+ g+δ ) kt () (2.10.) Bu denklem Solow modelinin temel fark denklemidir. Burada birinci terim, sf(k), etkin işgücü başına yapılan fiili (actual) yatırımdır ve ekonomideki fiili yatırımları gösterir. İkinci terim, (n+g+δ)k ise gerekli (breakeven) yatırımdır ve etkin işgücü başına düşen sermaye miktarını en azından aynı düzeyde sürdürebilmek için yapılması gereken yatırım düzeyinin tanımlamaktadır. k nın düşmesini önlemek için yatırıma ihtiyaç duyulmasının iki nedeni vardır. Birincisi, varolan sermaye aşınmaktadır; bu nedenle, sermaye stokunun korunması için aşınan sermaye miktarı yenilenmelidir. İkincisi, etkin işgücü miktarı artmaktadır. Bu nedenle, K yı sabit tutmak için yeterli yatırım yapmak, aynı zamanda k yı sabit tutmak için yeterli değildir. Ayrıca, işgücü, n+g oranında büyüdüğü için, k nın durgun olabilmesi, K nın da n+g oranında büyümesini gerektirir. Eğer ekonomide etkin işgücü başına fiili yatırımlar, gerekli yatırımları aşarsa, k yükselecek; aksi durumda k düşecektir. Her ikisi de eşit olduğu takdirde, k, sabit bir değer alacaktır. Şekil-1, Solow büyüme modelinin temel denkleminin işleme yöntemini göstermektedir.

27 Gerekli Yatırım Etkin İşgücü Başına Yatırım sf(k) Fiili Yatırım k * k Şekil 1 Fiili ve Gerekli Yatırımlar Burada k *, k nın bir fonksiyonunu ifade eder. Gerekli yatırımları ifade eden sf(k) eğrisi orijinden başlamaktadır. Çünkü f(0)=0 olduğundan, k=0 düzeyinde gerekli ve fiili yatırımlar eşittir 6. k sonsuza yaklaştıkça, sf(k) eğrisi de yatay hale gelir. Ekonomideki fiili yatırımlarla gerekli yatırımlar k * noktasında eşitlenir, bu nokta da k * dır ve böyle bir noktaya durgun durum (steady state) denilmektedir. Durgun durum, değişkenlerin sabit bir oranda arttığı durum olarak ifade edilir. Solow modelinde durgun durum, temel denklemde işgücü başına sermaye miktarında değişim olmaması demektir. Bu aynı zamanda, fiili yatırımların, gerekli yatırımlara eşit olduğu noktadır. Cebirsel olarak ifade edecek olursak; sf(k * ) = (n+g+δ)k * (2.11.) eşitliği, durgun durum şartını gösterir. Şekil 2, sermayenin dinamiğini faz diyagramı üzerinde tanımlamaktadır. 6 sf(k) eğrisi pozitif eğimli olduğundan ve azalan getiri özelliğine sahip olduğundan ( f () k > 0, f () k < 0)dolayı, k boyunca ilerledikçe yatıklaşır.

28 . k 0 k * k Şekil 2. Kişi Başına Sermaye Faz Diyagramı Ekonomide etkin işgücü başına sermaye miktarı, durgun durum değerinin altındaysa, fiili yatırımlar, gerekli yatırımları aşar. Bu noktada sermaye birikimi pozitifdir ve k

29 yükselmektedir. k, k * nın altındaysa, sermaye birikimi negatife dönüşmüş demektir 7. Sonuç olarak, ekonomideki sermaye miktarının başlangıç değeri ne olursa olsun, sermaye miktarı, durgun durum değerine yakınsayacaktır. k=k * iken yani ekonomi durgun durumdayken, işgücü ve sermaye stoku, n+g oranında büyüyecektir. Sermaye ve etkin işgücünün n+g oranında büyümesi, sabit getiri özelliğinden dolayı Y nin de aynı oranda büyümesini gerektirir. Böylelikle k ve y de g oranında büyüyecektir. Sonuç olarak, kişi başına gelir de değişim, teknoloji tarafından belirlenir. Ve ekonomi, başlangıç noktası ne olursa olsun, denge büyüme patikasına yakınsar. Kişi başına gelir de kalıcı büyümenin kaynağı, teknolojik gelişmedir. Durgun-durum çıktı-teknoloji oranı, k * koşulu ve üretim fonksiyonu kullanılarak belirlenmektedir. Durgun durum sermaye miktarını Cobb-Douglas üretim fonksiyonunu baz alarak çözersek şu eşitliği elde ederiz: * 1 s 1 k = n+ g+ δ ( α ) (2.12.) 7 Yine cebirsel olarak ifade edilecek olursa, sf ( k) > ( n + g + δ ) k > 0 ve. sf ( k) < ( n + g + δ ) k < 0.

30 (n+g+δ)k sy k 0 k * k Şekil 3. Durgun Durum Dengesi Bunu üretim fonksiyonunda yerine yazarsak şuna ulaşırız 8. α * s y = n+ g+ δ ( 1 α ) (2.13.) Bu eşitliğin işgücü başına çıktı cinsinden ifade ettiği anlamı daha iyi görebilmek için eşitliği yeniden düzenlersek: (2.14.) 8 Y=F(K,L)=K α L 1-α şeklindeki Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun işgücü başına cinsini ifade eden y=k α eşitliğinden elde edilmiştir.

31 * α s yt () At () 1 = n+ g+ δ ( α ) Bu eşitlikten, dengeli gelişme sürecindeki etkin işgücü başına çıktı miktarının teknoloji, yatırım oranı ve nüfus artış hızı tarafından belirlendiğini görebiliriz. Yatırım oranı ve nüfus artış hızındaki değişmeler, uzun dönem etkin işgücü başına çıktı düzeyini etkilemekte ama uzun dönem etkin işgücü başına çıktı büyüme oranını etkilemektedir. Yani herhangi bir şok anında işgücü başına çıktı yükselir ancak bu yükseliş geçicidir; çıktı-teknoloji oranı yeni durgun duruma ulaşılıncaya kadar sürer. Bu noktada, büyüme kendi uzun dönem seviyesi olan g ye geri döner. Sonuç olarak Solow modelinde olası politika değişiklikleri ile büyüme oranı artabilir ancak bu artış, yeni durgun durum geçiş sürecinde geçici olarak yaşanır. Politika değişikliklerinin sadece düzey etkisi vardır Modelin Değerlendirilmesi Solow modeli, kişi başına gelir farklılıklarını yatırım oranlarındaki farklılıklara, nüfus artış hızına ve teknoloji seviyesindeki farklılıklarla açıklamaktadır. Ve ekonomilerin Solow modelinde kalıcı bir büyüme sergilemelerinin nedeni de teknolojik gelişmedir. Çünkü belli bir noktadan sonra sermayenin azalan getiri özelliğinden devreye girdiğinden kişi başına büyüme de durmaktadır. Teknolojik gelişme, sermayenin marjinal ürünündeki azalmayı ortadan kaldırdığından, kişi başına büyüme de, teknolojik gelişme oranında artmaya devam eder. Solow modelinin temelini oluşturduğu neoklasik yaklaşımın esas amacı, üretimin sabit verimler ve değişen faktör oranları kuralına göre yapılması halinde, doğal ve gerekli büyüme oranları arasında herhangi bir uyuşmazlığın söz konusu olmayacağını, ekonominin istikrarlı bir dengeye ulaşacağını göstermektedir. Bu yaklaşıma göre, kişi başına düşen sermaye miktarının artması, sermaye faizinin düşmesine yol açar. Sermaye faizi sadece sermaye birikim hızının, işgücü artışındaki ve teknolojik gelişmedeki büyüme hızına eşit olması durumunda sabit kalır. Böylece işgücü artışı sonucu oluşan etkiler, sermaye faizini geriye çeker. Bu nedenle, neoklasik yaklaşımda uzun vadeli büyümenin motoru olarak teknolojik gelişmedeki ve işgücündeki artış görülür. Burada önemli olan nokta, her iki faktöründe dışsal olarak kabul edilmeleridir. Solow modeli, büyümeyi açıklayan temel etkenin teknolojik gelişme olduğunu açıklamakta ve teknolojik gelişmenin veri kabul edilerek dışsal olarak belirlendiği varsayılmaktadır. Modelin en zayıf noktası, teknolojik gelişme sabitinin dışsal olarak kabul edilmesi ve uzun dönemde devamlı büyümeyi mümkün kılacak teknolojik gelişme sürecinin model tarafından açıklanmamasıdır. MRW (1992), Solow modelini genişleterek, beşeri sermayeyi modele katmış ve böylece ülkelerin farklı nitelikte işgücüne sahip olduklarını göz önünde bulundurmuşlardır. Literatürde bu modele Genişletilmiş Solow Modeli denilmektedir. MRW ye göre, bütün ülkeler, yeni teknolojiyi aynı oranda yerine getirir. Teknolojik büyümeyi ifade eden parametre, ülkelere has olmayan bilginin gelişimidir. Ortak teknoloji büyümesinden kasıt, bir ülkedeki bütün değişkenlerin büyüme oranı, bütün ülkelerin durgun duruma olan uzaklıklarındaki ve sermayenin ölçeğe göre azalan getirisindeki değişimle açıklanmasıdır. MRW, ülkelerin farklı eğitim ve beşeri düzeyinde işgücüne sahip olmalarını göz önüne alarak, üretim fonksiyonuna beşeri sermayenin katılarak genişletilmesinin, modelin uyumu açısından daha iyi hale getireceğini belirtir. MRW modelinde, Solow modelinin dinamiklerine ilişkin olarak elde edilen tüm sonuçlar geçerliliğini korumaktadır. Beşeri sermayenin modele eklenmesi, modelin temel yapısında hiçbir değişime yol açmaz. Üretim fonksiyonunu işgücü başına çıktı cinsinden beşeri sermayeyi de dahil ederek tekrar yazarsak; α * s ( 1 ) yt () K α = hat () n+ g+ δ (2.15.)

32 Neden bazı ülkelerin daha zengin, bazılarının daha yoksul olduklarını açıklayan genişletilmiş Solow modelini özetleyen bu eşitlikte durgun durumda kişi başına çıktı, orijinal Solow modelinde olduğu gibi, teknolojik gelişme hızı (g) kadar büyümektedir. Sonuç olarak modele göre bazı ülkeler, yüksek fiziksel sermaye yatırım oranına ve daha düşük nüfus artış hızına sahip oldukları, nitelikli işgücüne sahip olmak için daha fazla zaman harcadıkları ve teknoloji düzeyleri daha gelişmiş olduğu için daha zengindirler. MRW (1992), neoklasik büyüme modelinin yeterince tatmin edici olmadığını çünkü günümüzde ülkelerin artık daha yüksek standartlara sahip olması nedeniyle, modelin yeni durumlar çerçevesinde açıklanamadığını vurgulamaktadır. Neoklasik büyüme modeli, ülkeler arası büyüme oranlarını karşılaştırırken, ülkelerin sahip oldukları üretim teknolojisini aynı kabul etmektedir. Ancak Grossman ve Helpman (1991), bu varsayımı anlamsız bulmaktadır. Farklı kişi başına gelir düzeyine sahip iki ülke düşünüldüğünde, ülkelerden birinin tasarruf oranı, diğerine göre daha büyük olması halinde, söz konusu ülkenin durgun durum değeri de daha büyük olacaktır. Mankiw e göre, ülkeler arası karşılaştırmalı analiz, bu sonuçları doğrulamaktadır. Teknolojik geri kalmışlık, nispi olarak fakir ülkelerin temel sorunu ise, bu ülkeler, sermaye stoklarını ya da istihdam oranlarını arttırmadan, gelişmiş ülkelerin ileri teknolojilerini taklit ederek hızla büyüyebilirler. Ancak ileri teknolojinin kısa sürede taklit edilmesi ve uygulanması, bu ekonomilerin kıt beşeri sermaye stokları nedeniyle kolay değildir. Neoklasik büyüme modeline göre fakir ülkeler, daha az sermaye stokuna sahip oldukları için, sermayenin marjinal getirisinin yüksek olması nedeniyle, bu ülkelerde kar ve faiz oranları da yüksek olacaktır. Bu nedenle sermaye, zengin ülkelerden fakir ülkelere hareket etme eğiliminde olacaktır. Ampirik çalışmalar, K/Y oranının zengin ülkelerde, fakir ülkelere nispeten iki kat fazla olduğunu göstermektedir. Bu gözlemden, sermayenin de iki kat daha yüksek olacağı gerçeği ortaya çıktığından; bu bulgular, neoklasik teori ile tutarlıdır. Ancak yeni yaklaşımlara göre, sermayenin getirisinin ulusal gelirdeki payı, neoklasik büyüme modelinin ortaya koyduğundan çok daha büyüktür (Barro, Sala-i-Martin ve Mankiw, 1995). Sermayenin ulusal gelirdeki payı, neoklasik teoride anahtar rol oynamaktadır. Çünkü sermayenin payı, üretim fonksiyonunu da belirlemektedir. Sermayenin payı ne kadar büyük olursa, ortalama çıktıdaki azalama da o kadar yavaş olacaktır. Böylece daha büyük bir α

33 oranının varlığı, tasarruf oranındaki bir değişikliğin, durgun durum değerini daha fazla etkilemesine neden olacaktır Yakınsama Hipotezi Neoklasik büyüme teorisinin temelinin oluşturan Solow büyüme modelinde neoklasik üretim fonksiyonu baz alınarak, ölçeğe göre sabit getiri ve girdilerin azalan verimlere sahip olduğu kabul edilmiştir. Uzun dönem büyüme oranlarının tamamen dışsal unsurlar tarafından belirlendiği modelde, durgun durum büyüme oranı, tasarruf oranından ve üretim fonksiyonu seviyesinden bağımsızdır. Uzun dönemli büyümenin süreğenliği, dışsal teknolojik gelişmelerin varlığına bağlıdır. Uzun dönemde büyüme hızlarının tasarruflara değil de dışsal teknolojik gelişmelere bağlanmasının bir sonucu olarak ülkelerin uzun dönemde kişi başına sermaye ve gelir seviyelerinin birbirine yaklaşacağı hipotezi kabul edilmiştir. Teknolojinin, ülkeler arasında geçiş serbestisine sahip olması ve sermayenin azalan getiri özelliği temeline dayanan bu mekanizmanın işleyişi literatürde yakınsama hipotezi olarak adlandırılmaktadır. Başlangıçta GSYİH leri göreli olarak düşük olan ülkeler, daha hızlı büyüme oranlarına sahiptirler. Bu hipotez, sermayenin azalan verimliliğe sahip olduğu varsayımının bir sonucudur. Ülkeler, işgücü başına daha az sermayeye sahip iseler, sermaye getiri oranları daha yüksek olacak ve bunun bir sonucu olarak sahip oldukları daha büyük büyüme oranı ile gelişmiş ülkelerin milli gelirlerine yakınsayacaklardır. Neoklasik teorinin bu öngörüsü ile, uzun dönmede ülkelerin kişi başına düşen milli gelir seviyeleri birbirine yaklaşacak, dolayısıyla ülkeler arasındaki refah seviyesi farkları kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. Başlangıçta düşük K/L oranına sahip olan yoksul ekonomilerin doğal olarak marjinal sermaye verimlilikleri yüksek olacağından; ülkeler arasında tasarruf oranları, işgücü artış hızı ve teknolojik gelişme oranı eşit olduğu takdirde, söz konusu yoksul ülkelerin sermaye stoku, gelişmiş ekonomilere göre daha hızlı büyüyerek, bu ülkelerin K/L, K/Y ve Y/L düzeylerine ulaşacaktır. Ancak ampirik literatür incelendiğinde basit yakınsama hipotezinin sanayileşmiş ülkeler bazında, büyüme oranları farklılıklarını açıklamada başarılı olduğu görülürken, bir bütün olarak dünya ülkeleri arasındaki büyüme

34 oranı farklılıklarını açıklamada başarılı olmadığı görülmektedir 9. Neoklasik büyüme modeli bu bulgulara açıklama getirmektedir. Modelin temel türevsel denklemini tekrar yazacak olursak:. k k y = s ( n+ g+ δ ) (2.16.) k k Burada y, k α ya eşit olduğu için sermayenin ortalama ürünü (y/k), (k α-1 ) e eşittir. Sermaye birikimi azalan verimliliğe göre çalıştığı için, k yükselirken sermayenin ortalama ürünü azalır. Eşitliği aşağıdaki şekilde inceleyebiliriz. sk α-1, n+g+δ. k/ k n +g+δ sy / k 1 = sk α k 1 k 2 k * Şekil 4. Sermaye Dinamiği 9 Ayrıntılı bilgi için bakınız Baumol (1986)

35 Şekilde iki eğri arasındaki mesafe, k nın büyüme hızıdır. y nin büyüme hızı da bu farkla orantılıdır. Teknolojik gelişme hızı sabit olduğu için, k nın ve y nin büyüme hızındaki bir değişiklik, işgücü başına sermaye ve işgücü başına çıktı büyüme hızlarındaki değişime bağlıdır. Başlangıçta fakir olan ekonominin sermaye-teknoloji oranı k 1 iken, başlangıçta zengin olan ekonominin sermaye-teknoloji oranı k 2 dir. Bu iki ekonomi aynı teknoloji düzeyine, aynı nüfus artış hızına ve aynı yatırım oranına sahipse, başlangıçta fakir olan ekonomi, geçici bir süre, başlangıçta zengin olan ekonomiden daha hızlı büyüyecektir. İki ülke arasındaki işgücü başına çıktı aralığı, her iki ekonomi aynı durgun duruma yaklaşırken zaman içinde daralacaktır. Sonuç olarak neoklasik modelin öngörüsü şudur: Aynı durgun duruma sahip ülkeler arasında yakınsama hipotezi gerçekleşir. Yani fakir ülkeler ortalama olarak, zengin ülkelerden daha hızlı büyürler. Ampirik olarak yakınsamayı analiz eden iki dinamik ölçüm vardır: 1- Sigma (σ) yakınsaması: Gelirin zamanla nasıl bir dağılım (dispersion) izlediğini gösterir. 2- Beta (β) yakınsaması: Aynı dağılımda gelirin hareketliliğini gösterir. Beta yakınsamasına göre eğer nispi olarak fakir olan ekonomiler, nispi olarak zengin olan ekonomilere göre daha hızlı büyüme eğilimindeyse, diğer bir ifade ile fakir olan ekonomi zengin olan ekonomiyi kişi başına gelir ya da üretim düzeyinde yakalama eğiliminde ise yakınsama söz konusudur ve bu yakınsama kavramı beta yakınsaması olarak tanımlanır (Baumol; 1986, De Long; 1988, Barro; 1991, Barro ve Sala-i-Martin; 1991, 1992a, 1992b, 1995). Sigma yakınsamasında ise karşılaştırılan ekonomiler arasındaki kişi başına gelir dağılımının zaman içersinde küçülmesi söz konusudur (Baumol; 1986, Dowrick ve Nguyen, 1989, Baro ve Sala-i-Martin; 1991, 1992a, 1992b, 1995). Her ne kadar benzer olmasalar da, bu iki kavram birbiriyle ilişkilidir. Ekonomiler arasında kişi başına gelirin dağılımı zamanla düşme eğilimindeyse, σ-yakınsaması söz konusudur. Ancak kişi başına gelirin başlangıç seviyesi ile büyüme oranı arasında negatif bir ilişki varsa, bu bizi β-yakınsaması kavramına götürür. Başka bir ifadeyle, fakir ekonomiler, zengin ekonomilerden daha hızlı büyüme eğilimindeyse, β-yakınsaması söz konusudur.

36 Beta ve sigma yakınsamasının niçin bağımsız olduklarını bir örnekle açıklayalım. 50 yıl boyunca aynı gelir eşitsizlik derecesine ve farklı ekonomik yapıya sahip iki ülke düşünelim A Ülkesi B Ülkesi Tarım Ülkesi Endüstri Ülkesi A ülkesinde çok az sayıda girişimci var ve ülkedeki işgücünün büyük bir bölümü bu girişimlerin hizmetinde çalışmaktadır. Bazı işçilerin çocukları çok yetenekli ve zamanla girişimciliğe başlayarak servetlerini arttırıyorlar. Bazı girişimcilerin çocukları ise, bu konuda ebeveynleri kadar başarılı değiller ve mal varlıklarını zamanla kaybediyorlar. 50 yılın sonunda servet, başka aileler tarafından tutulmaktadır. Ancak gelir eşitsizliğinin derecesi sabittir. B ekonomisinde ise hanehalkı gelirindeki artış oranı, fakir ailelerde, zengin ailelere göre daha fazladır yani beta yakınsaması vardır. Ancak A ekonomisinde beta yakınsaması söz konusu değildir. Çünkü zengin aile gelirindeki artış, fakir ailelerin gelirindeki artış oranıyla aynı düzeydedir. Ve bu yüzden A ekonomisinde gelir seviyesindeki farklılıklar 50 yıldan fazla sürmektedir. B ekonomisinde fakirlerin, zenginlerin yerini alıp almaması ya da A ekonomisinin B ekonomisine dönüşüp dönüşmeyeceği gibi durumların hepsi beta yakınsaması kavramı ile ilgilidir. Gelirin dağılımını (dispersion) ifade eden sigma yakınsaması, ekonomik birimler arasında kişi başına gelirin zamanla azalıp azalmadığını inceler. Eğer karşılaştırılan ekonomilerin kişi başına reel gelir dağılımı zaman içinde daralıyorsa (σ t+t <σ t ), sigma yakınsaması süreci gerçekleşiyor demektir. Burada ifade edilen σ t terimi, ekonomiler arasındaki kişi başına gelirin logaritmasının t anındaki standart sapmasıdır.

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Ekonomide Uzun Dönem Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Neden bazı ülkeler zengin bazı ülkeler fakir? Bilgin Bari İktisat Politikası 2 Bilgin Bari İktisat Politikası 3 Bilgin Bari İktisat Politikası 4 Bilgin

Detaylı

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Makro İktisat II Örnek Sorular 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Tüketim harcamaları = 85 İhracat = 6 İthalat = 4 Hükümet harcamaları = 14 Dolaylı vergiler = 12

Detaylı

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ Bu bölümde Fiyatlar genel düzeyi (Fgd) ile MG dengesi arasındaki ilişkiler incelenecek. Mg dengesi; Toplam talep ile toplam arzın kesiştiği noktada bulunacaktır.

Detaylı

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 13 1.1.İktisadın Konusu ve Kapsamı 14 1.2. İktisadın Bölümleri 15 1.2.1.Mikro ve Makro İktisat 15 1.2.2. Pozitif İktisat ve Normatif İktisat

Detaylı

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR 11 1.1. İktisat Biliminin Temel Kavramları 12 1.1.1.İhtiyaç, Mal ve Fayda 12 1.1.2.İktisadi Faaliyetler 14 1.1.3.Üretim Faktörleri 18 1.1.4.Bölüşüm

Detaylı

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI

BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI BASIN TANITIMI TÜRKİYE DE BÜYÜMENİN KISITLARI: BİR ÖNCELİKLENDİRME ÇALIŞMASI İzak Atiyas Sabancı Üniversitesi ve Rekabet Forumu Ozan Bakış Rekabet Forumu 29 Kasım 2011 Büyüme performansı 2000 li yıllar,

Detaylı

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA Problem 1 (KMS-2001) Kısa dönem toplam arz eğrisinin pozitif eğimli olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

Detaylı

2018/1. Dönem Deneme Sınavı.

2018/1. Dönem Deneme Sınavı. 1. Aşağıdakilerden hangisi mikro ekonominin konuları arasında yer almamaktadır? A) Tüketici maksimizasyonu B) Faktör piyasası C) Firma maliyetleri D) İşsizlik E) Üretici dengesi 2. Firmanın üretim miktarı

Detaylı

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2 İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2 PLANLAMAYI GEREKTİREN UNSURLAR Sosyalist model-kurumsal tercihler Piyasa başarısızlığı Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları 2

Detaylı

B. Sermaye stoğunun durağan durum değerini bulunuz. C. Bu ekonomi için altın kural sermaye stoğu ne kadardır?

B. Sermaye stoğunun durağan durum değerini bulunuz. C. Bu ekonomi için altın kural sermaye stoğu ne kadardır? A.Ü. SBE 2015-2016 Bahar Dönemi Makro İktisat - II Çalışma Soruları - 2 1. Nüfus artışı veya teknolojik ilerlemenin olmadığı Solow Modeli nde bazı parametreler şu şekilde olsun: s = 0.2(tasarruf oranı)

Detaylı

11.10.2015. Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

11.10.2015. Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher hlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi uluslararası emek verimliliğindeki farklılıkların nedeni üzerinde durmamaktadır. Bu açığı

Detaylı

2009 VS 4200-1. Gayri Safi Yurt içi Hasıla hangi nitelikte bir değişkendir? ) Dışsal değişken B) Stok değişken C) Model değişken D) kım değişken E) içsel değişken iktist TEORisi 5. Kısa dönemde tam rekabet

Detaylı

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ Ricardo, bir ülkenin hiçbir malda mutlak üstünlüğe sahip olmadığı durumlarda da dış ticaret yapmasının, fayda sağlayabileceğini açıklamıştır. Eğer bir ülke her malda mutlak

Detaylı

DR BEŞİR KOÇ KALKINMA

DR BEŞİR KOÇ KALKINMA 1 İktisadi Büyüme ve Büyüme Oranları İktisadi Büyüme, bir ülkede, belirli bir dönemde (genellikle bir yıl) yerli ve yabancı herkes tarafından piyasada üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin parasal ifadesi

Detaylı

2016 YILI I.DÖNEM AKTÜERLİK SINAVLARI EKONOMİ

2016 YILI I.DÖNEM AKTÜERLİK SINAVLARI EKONOMİ SORU 1: Aşağıdakilerden hangisi/hangileri tüm dünyada görülen artan işsizlik oranını açıklamaktadır? I. İşsizlik yardımı miktarının arttırılması II. Sendikalaşma oranında azalma III. İşgücü piyasında etkin

Detaylı

BİT Büyüme Dalgasının Türkiye Ekonomisine Etkileri

BİT Büyüme Dalgasının Türkiye Ekonomisine Etkileri BİT Büyüme Dalgasının Türkiye Ekonomisine Etkileri Mehmet Yörükoğlu TCMB BİT Büyüme Dalgası Nedir? Ekonomik Kalkınmada Teknolojik Dalgalar: Genel Amaçlı Teknolojiler (GAT): 1. Buharlı Motor, (Endüstriyel

Detaylı

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU ve TEMEL KAVRAMLAR 11 1.1.Makro Ekonominin Doğuşu 12 1.1.1.Makro Ekonominin Doğuş Süreci 12 1.1.2.Mikro ve Makro Ekonomi Ayrımı 15 1.1.3.Makro Analiz

Detaylı

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması BOCUTOĞLU 109 yemek pişirirken yağı, salçayı, soğanı, eti, sebzeyi, suyu aynı anda tencereye doldurmaz; birinci adımda yağı ve salçayı hafifçe kızartır, ikinci adımda soğanı ve eti ilave ederek pişirmeye

Detaylı

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT 2 1. A malının fiyatındaki bir artış karşısında B malına olan talep azalıyorsa A ve B mallarının özellikleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) A ve B

Detaylı

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir BÖLÜM 5 Açık Ekonomi Açık Ekonomi Önceki bölümlerde kapalı ekonomi varsayımı yaptık Bu varsayımı terk ediyoruz çünkü ekonomilerin çoğu dışa açıktır. Kapalı ve açık ekonomiler arasındaki fark açık ekonomide

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... 1 1.1. EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER... 3 1.1.1. Romalıların Ekonomik Düşünceleri... 3 1.1.2. Orta Çağ da Ekonomik Düşünceler...

Detaylı

Uzun Dönem Ekonomik Büyüme. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

Uzun Dönem Ekonomik Büyüme. Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Uzun Dönem Ekonomik Büyüme Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Neden bazı ülkeler düşük büyüme oranlarına sahip ve fakir kalırken, bazıları yüksek büyüme oranlarına ve yüksek refah düzeyine sahip? Bilgin

Detaylı

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden 1. Her arz kendi talebini yaratır. şeklindeki Say Yasasını aşağıdaki iktisatçılardan hangisi kabul etmiştir? A İKTİSAT 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli

Detaylı

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) 1- Bir ekonomide işsizlik ve istihdamdaki değişimler iktisatta hangi alan içinde incelenmektedir? a) Mikro b) Makro c) Para d) Yatırım e) Milli Gelir

Detaylı

6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM. Yazan SAYIN SAN

6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM. Yazan SAYIN SAN 6. HAFTA DERS NOTLARI İKTİSADİ MATEMATİK MİKRO EKONOMİK YAKLAŞIM Yazan SAYIN SAN SAN / İKTİSADİ MATEMATİK / 2 A.5. Doğrusal olmayan fonksiyonların eğimi Doğrusal fonksiyonlarda eğim her noktada sabittir

Detaylı

Kapalı bir ekonomide yatırım tasarruf eşitliği aşağıdaki gibidir; I = S + ( T G) I = S

Kapalı bir ekonomide yatırım tasarruf eşitliği aşağıdaki gibidir; I = S + ( T G) I = S B.E.A. Tasarruf, Sermaye Birikimi ve Üretim Bir ülkede fiziksel sermaye üretim fonksiyonuna bir girdi olarak girmektedir. Fiziksel sermayedeki artış üretime (aynı zamanda gelire) neden olmaktadır. Gelirde

Detaylı

7.Ders Bazı Ekonometrik Modeller. Đktisat (ekonomi) biliminin bir kavramı: gayrisafi milli hasıla.

7.Ders Bazı Ekonometrik Modeller. Đktisat (ekonomi) biliminin bir kavramı: gayrisafi milli hasıla. 7.Ders Bazı Ekonometrik Modeller Đktisat (ekonomi) biliminin bir kavramı: gayrisafi milli hasıla. Kaynak: TÜĐK dönemler gayri safi yurt içi hasıla düzeyi 1987-1 8680793 1987-2 9929354 1987-3 13560135 1987-4

Detaylı

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş BÖLÜM 9 Ekonomik Dalgalanmalara Giriş Çıktı ve istihdamdaki kısa dönemli dalgalanmalara iş çevrimleri diyoruz Bu bölümde ekonomik dalgalanmaları açıklamaya çalışıyoruz ve nasıl kontrol edilebileceklerini

Detaylı

GRAFİK 1 : ÜRETİM ENDEKSİNDEKİ GELİŞMELER (Yıllık Ortalama) (1997=100) Endeks 160,0 140,0 120,0 100,0 80,0 60,0 40,0 20,0. İmalat Sanayii

GRAFİK 1 : ÜRETİM ENDEKSİNDEKİ GELİŞMELER (Yıllık Ortalama) (1997=100) Endeks 160,0 140,0 120,0 100,0 80,0 60,0 40,0 20,0. İmalat Sanayii TÜTÜN ÜRÜNLERİ İMALAT SANAYİİ Hazırlayan Ömür GENÇ ESAM Müdür Yardımcısı 78 1. SEKTÖRÜN TANIMI Tütün ürünleri imalatı ISIC Revize 3 sınıflandırmasına göre, imalat sanayii alt ayrımında 16 no lu gruplandırma

Detaylı

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı Mikroekonomik Analiz I IKT751 1 3 + 0 8 Piyasa, Bütçe, Tercihler, Fayda, Tercih,

Detaylı

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Giriş... 1 1. Makroekonomi Kuramı... 1 2. Makroekonomi Politikası... 2 2.1. Makroekonomi Politikasının Amaçları... 2 2.1.1. Yüksek Üretim ve Çalışma Düzeyi...

Detaylı

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE Bu ünite tamamlandığında; Büyümenin kaynaklarının neler olduğunu belirtebileceğiz Büyüme teorilerini açıklayabileceğiz Hızlı büyüme için nelerin

Detaylı

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER Önsöz BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR 1.1.İktisat Bilimi 1.2.İktisadi Kavramlar 1.2.1.İhtiyaçlar 1.2.2.Mal ve Hizmetler 1.2.3.Üretim 1.2.4.Fayda, Değer ve Fiyat

Detaylı

Teknolojik Gelişme ve Ekonomik Büyüme:

Teknolojik Gelişme ve Ekonomik Büyüme: B.E.A. Teknolojik Gelişme ve Ekonomik Büyüme: Daha önce üretim fonksiyonunda yalnızca fiziksel sermaye (K) ve insan (N) girdisi bulunmakta idi. Şimdi üretim fonksiyonuna teknolojiyi eklemekteyiz: Y=F(K,N,A)

Detaylı

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat

Ekonomi. Doç.Dr.Tufan BAL. 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat Ekonomi 3.Bölüm: Fiyat Mekanizması: Talep, Arz ve Fiyat Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 Fiyat Mekanizması:Talep,

Detaylı

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu

Yeni Dış Ticaret Teorileri. Leontief Paradoksu Yeni Dış Ticaret Teorileri Leontief Paradoksu Güçlü teorik temellere dayanan faktör donatımı teorisinin test edilmesine dayanır. Girdi-Çıktı tablosu denilen teknik geliştirilmiştir. Amerika nın tüm dış

Detaylı

KONU 1: TÜRKİYE EKONOMİSİNDE ( ) İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ ve YATIRIMLAR İLİŞKİSİ (DOĞRUSAL BAĞINTI ÇÖZÜMLEMESİ) Dr. Halit Suiçmez(iktisatçı-uzman)

KONU 1: TÜRKİYE EKONOMİSİNDE ( ) İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ ve YATIRIMLAR İLİŞKİSİ (DOĞRUSAL BAĞINTI ÇÖZÜMLEMESİ) Dr. Halit Suiçmez(iktisatçı-uzman) KONU 1: TÜRKİYE EKONOMİSİNDE (1987-2007) İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ ve YATIRIMLAR İLİŞKİSİ (DOĞRUSAL BAĞINTI ÇÖZÜMLEMESİ) Dr. Halit Suiçmez(iktisatçı-uzman) NE YAPILDI? ÖZET - Bu çalışmada, işgücü verimliliği

Detaylı

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu 2009 BS 3204-1. şağıdakilerden hangisi dayanıksız mal veya hizmet grubu içerisinde ~ almaz? iktiso GiRiş 5. Gelirdeki bir artış karşısında talebi azalan mallara ne ad verili r? ) Benzin B) Mum C) Ekmek

Detaylı

Ekonomi II. 24.Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma. Doç.Dr.Tufan BAL

Ekonomi II. 24.Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma. Doç.Dr.Tufan BAL Ekonomi II 24.Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 24.Ekonomik Büyüme ve Kalkınma

Detaylı

TOPLAM TALEP VE TOPLAM ARZ: AD-AS MODELİ

TOPLAM TALEP VE TOPLAM ARZ: AD-AS MODELİ TOLAM TALE VE TOLAM ARZ: AD-AS MODELİ AD-AS IS LM ve IS LM B modellerinde fiyatlar genel düzeyinin sabit olduğu varsayılırken, bu analizde fiyatlar genel düzeyi () ile reel milli gelir (Y) arasındaki ilişkiler

Detaylı

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ Bu bölümde faiz oranlarının belirlenmesi ile faizin denge milli gelir düzeyinin belirlenmesi üzerindeki rolü incelenecektir. IS LM modeli, İngiliz iktisatçılar John

Detaylı

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI 1. BÖLÜM Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ İktisadın cevap bulmaya çalıştığı temel amaçlarını aşağıdaki sorular ile özetleyebiliriz; Hangi mallar/hizmetler ne miktarda üretilmelidir? Hangi

Detaylı

T.C. KALKINMA BAKANLIĞI İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN MAKRO ANALİZİ

T.C. KALKINMA BAKANLIĞI İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN MAKRO ANALİZİ T.C. KALKINMA BAKANLIĞI İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN MAKRO ANALİZİ EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Dairesi Mayıs 2014 Tem.05 Oca.06 Tem.06

Detaylı

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI Harcama yöntemine göre yapılan GSYİH hesaplaması GSYİH = C + I + G şeklinde idi. Biz burada GSYİH ile MG arasındaki farkı bir

Detaylı

İçindekiler kısa tablosu

İçindekiler kısa tablosu İçindekiler kısa tablosu Önsöz x Rehberli Tur xii Kutulanmış Malzeme xiv Yazarlar Hakkında xx BİRİNCİ KISIM Giriş 1 İktisat ve ekonomi 2 2 Ekonomik analiz araçları 22 3 Arz, talep ve piyasa 42 İKİNCİ KISIM

Detaylı

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç Tarımsal Gelir Politikası/Amaç Belli bir yaşam standardı sağlayacak düzeye eriştirmek, Sektörler arasında kişi başına gelir farklılığı azaltmak Sektörde gelir dağılımını bireyler ve bölgeler arasında denge

Detaylı

2009 S 4200-1. Değeri zamanın belirli bir anında ölçülen değişkene ne ad verilir? ) Stok değişken B) içsel değişken C) kım değişken D) Dışsal değişken E) Fonksiyonel değişken iktist TEORisi 5. Yatay eksende

Detaylı

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ 1. YIL GÜZ DÖNEMİ İleri Makroiktisat I IKT801 1 3 + 0 6 Makro iktisadın mikro temelleri, emek, mal ve sermaye piyasaları, modern AS-AD eğrileri. İleri

Detaylı

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ (Taslak Rapor Özeti) Faruk Aydın Hülya Saygılı Mesut Saygılı Gökhan Yılmaz Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü

Detaylı

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi 2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisadi ve Mali Analiz Yüksek Lisansı Bütçe Uygulamaları ve Mali Mevzuat Dersi Kıvanç

Detaylı

3. TAHMİN En Küçük Kareler (EKK) Yöntemi 1

3. TAHMİN En Küçük Kareler (EKK) Yöntemi 1 3. TAHMİN 3.1. En Küçük Kareler (EKK) Yöntemi 1 En Küçük Kareler (EKK) yöntemi, regresyon çözümlemesinde en yaygın olarak kullanılan, daha sonra ele alınacak bazı varsayımlar altında çok aranan istatistiki

Detaylı

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6 1. LM eğrisini oluşturan noktalar neyi ifade etmektedir? LM eğrisinin nasıl elde edildiğini grafik yardımıyla açıklayınız. 2. Para talebinin gelir esnekliği artarsa LM eğrisi nasıl değişir? Grafik yardımıyla

Detaylı

2009 VS 2100-1. şağıdakilerden hangisi ihtiyaçların özelliklerinden biri değildir? ) Giderildikçe şiddetlerinin azalması B) Şiddet bakımından farklılık göstermesi C) ikame edilebilmesi D) Sonsuz olması

Detaylı

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA

DR. BEŞİR KOÇ KALKINMA 1 Korunaksız İstihdam-Vulnerable employment (Çalışan Yoksulluğu-Working Poverty) ILO Genel direktörü Juan Somavia nın 1999 yılında ILO gündemine getirdiği ve Türkiye de işverenler tarafından DÜZGÜN İŞ,

Detaylı

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 7. MALİYETLER 193 Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 7.1. Kısa Dönem Firma Maliyetleri 7.1.1. Toplam Sabit Maliyetler 7.1.2. Değişken Maliyetler 7.1.3. Toplam Maliyetler (TC) 7.1.4. Marjinal Maliyet (MC) 7.1.5.

Detaylı

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta İktisada Giriş I 17 Ekim 2016 II. Hafta Ekonomilerdeki Temel Sorunlar İktisat Biliminin ortaya çıkış nedeni kıtlıkla savaştır. Tam kullanım sorunu: Tam istihdam Eksik İstihdam Etkin kullanım sorunu: Hangi

Detaylı

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ EĞİTİM VE EKONOMİ İNSAN SERMAYESİ KURAMI EĞİTİM VE EKONOMİK BÜYÜME EĞİTİM

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK...

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK... 1 Kalkınma Ekonomisine Olan Güncel İlgi... 1 Kalkınma Kavramı ve Terminolojisi... 1 Büyüme ve Kalkınma... 1 Kalkınma Terminolojisi... 2 Dünyada Gelir

Detaylı

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri.

İKTİSADA GİRİŞ - 1. Ünite 4: Tüketici ve Üretici Tercihlerinin Temelleri. Giriş Temel ekonomik birimler olan tüketici ve üretici için benzer kavram ve kurallar kullanılır. Tüketici için fayda ve fiyat kavramları önemli iken üretici için hasıla kâr ve maliyet kavramları önemlidir.

Detaylı

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir. 68 MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir. Mikroiktisat küçük ekonomik birimler (hanehalkı, firmalar ve piyasalar) ile

Detaylı

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma Demografi (nüfus bilimi), sınırları belli olan bir coğrafyanın nüfus yapısını, özelliklerini ve değişimlerini incelemektedir. Doğum, ölümün yanı sıra göç gibi dinamikleri

Detaylı

1. Yatırımın Faiz Esnekliği

1. Yatırımın Faiz Esnekliği DERS NOTU 08 YATIRIMIN FAİZ ESNEKLİĞİ, PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ ETKİNLİKLERİ, TOPLAM TALEP (AD) EĞRİSİNİN ELDE EDİLİŞİ Bugünki dersin içeriği: 1. YATIRIMIN FAİZ ESNEKLİĞİ... 1 2. PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ

Detaylı

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ CEVAP ANAHTARI 1.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ 1.(e) 2.(d) 3.(a) 4.(c) 5.(e) 6.(d) 7.(e) 8.(d) 9.(b) 10.(e) 11.(a) 12.(b) 13.(a) 14.(c) 15.(c) 16.(e) 17.(e) 18.(b) 19.(d) 20.(a) 1.BÖLÜM BOŞLUK DOLDURMA 1. gereksinme

Detaylı

İKTİSADİ BÜYÜME. (Teori, Model ve Türkiye Üzerine Gözlemler) Doç. Dr. Adem ÜZÜMCÜ

İKTİSADİ BÜYÜME. (Teori, Model ve Türkiye Üzerine Gözlemler) Doç. Dr. Adem ÜZÜMCÜ İKTİSADİ BÜYÜME (Teori, Model ve Türkiye Üzerine Gözlemler) Doç. Dr. Adem ÜZÜMCÜ 2 Yayın No : 2766 İşletme-Ekonomi Dizisi : 584 2. Baskı Ekim 2012 İSTANBUL ISBN 978 605-377 788 5 Copyright Bu kitabın bu

Detaylı

Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası

Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası Giriş Modern konjonktür teorileri : - Reel iş ÇevrimleriTeorisi - Yeni Keynesyen Model Modern konjonktür teorileri iktisat politikası analizlerine neler

Detaylı

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS A. ANALZ A.. Analizi (Mal Piyasası) (Investment aving) (atırım Tasarruf) Eğrisi, faiz oranları ile gelir düzeyi arasındaki ilişkiyi gösterir. Analizin bu kısmında yatırımları I = I bi olarak ifade edeceğiz.

Detaylı

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ 1.Makro İktisat Nedir?...1 2. Makro İktisat Ne İle Uğraşır?... 4 3. Başlıca Makro İktisat Okulları...5 3.1.Klasik Makro İktisat

Detaylı

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi Dışa açık bir ekonomide ekonomi politikalarını ve çeşitli şokların etkilerini inceleyebilmek için IS-LM modelinin kapalı ekonomi için geliştirilen versiyonu yeterli

Detaylı

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler (Heckscher hlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi uluslararası emek verimliliğindeki farklılıkların nedeni üzerinde durmamaktadır. Bu açığı gidermek için Eli Heckscher

Detaylı

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI Soru KPSS 2001 Otonom tüketim harcamalarının artması aşağıdakilerin hangisine neden olur? a) Denge üretim düzeyinin artmasına, LM eğrisinin sağa doğru kaymasına b) Denge üretim

Detaylı

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI BÖLÜM 10 TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI IS-LM Modelinin Oluşturulması Klasik teori 1929 ekonomik krizine çare üretemedi Teoriye göre çıktı, faktör arzına ve teknolojiye bağlıydı Bunlar ise

Detaylı

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır.

TARIM VE KALKINMA. Doç.Dr.Tufan BAL. Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır. TARIM VE KALKINMA Doç.Dr.Tufan BAL Not: Bu sununun hazırlanmasında, Prof.Dr. Murat Ali DULUPÇU nun ders notlarından faydalanılmıştır. Tarım neden kritik bir sektördür? Nüfusu beslemesi (beşeri sermaye

Detaylı

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI Faiz oranlarının yapısı; Menkul kıymetlerin sahip olduğu risk, Likidite özelliği, Vergilendirme durumu ve Vade farklarının faiz oranlarını nasıl etkilediğidir. FAİZ ORANLARININ

Detaylı

Araştırma Notu 18/229

Araştırma Notu 18/229 Araştırma Notu 18/229 18 Mayıs 2018 15-19 YAŞ ARASINDAKİ 700 BİN GENÇ NE İŞGÜCÜNDE NE EĞİTİMDE Gökçe Uysal * ve Yazgı Genç ** Yönetici Özeti 2012-2016 dönemine ait Hanehalkı İşgücü Anketi verileri kullanılarak

Detaylı

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

Dış Ticaret Politikasının Amaçları Dış Ticaret Politikasının Amaçları Dış Ödeme Dengesizliklerinin Giderilmesi Bir ülkede fazla olan döviz talebinin azaltılması için kullanılabilir. Dış rekabetten korunma Uluslararası rekabete dayanacak

Detaylı

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ DERS NOTU 06 IS/LM EĞRİLERİ VE BAZI ESNEKLİKLER PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ ETKİNLİKLERİ TOPLAM TALEP (AD) Bugünki dersin içeriği: 1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ... 1 2. LM EĞRİSİ VE PARA TALEBİNİN

Detaylı

yapılmalıdır ki, t anında H nin değeri maksimum yapılabilsin. H nin maksimizasyonu için birinci

yapılmalıdır ki, t anında H nin değeri maksimum yapılabilsin. H nin maksimizasyonu için birinci 58 3.. Lucas ın Modeli 3... Model Bu modelde Lucas (988), tek sektörlü bir ekonomide fiziksel sermaye ile birikim ilişkileri üzerinde yoğunlaşmaktadır. üfus dinamiği dışsal olarak alınmakta, ayrıca paraya

Detaylı

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT 2 1. Tamamlayıcı mallardan birinin (otomobil-benzin) fiyatındaki artış diğer malın talebini azaltacak, talep eğrisini sola kaydıracaktır. Örneğin benzin fiyatındaki artış

Detaylı

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI 9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI 1. Maliye Politikası ve Dışlama Etkisi...2 A. Uyumlu Maliye ve Para Politikaları...4 2. Para Arzı ve Açık Piyasa İşlemleri...5 3. Klasik Para ve Faiz

Detaylı

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI 1. John Maynard Keynes e göre, konjonktürün daralma dönemlerinde görülen düşük gelir ve yüksek işsizliğin nedeni aşağıdakilerden

Detaylı

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım 2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI 2.1. Tanım Regresyon analizi, bir değişkenin başka bir veya daha fazla değişkene olan bağımlılığını inceler. Amaç, bağımlı değişkenin kitle ortalamasını, açıklayıcı

Detaylı

SORU SETİ 2 TOPLAM HARCAMALAR VE DENGE ÇIKTI

SORU SETİ 2 TOPLAM HARCAMALAR VE DENGE ÇIKTI SORU SETİ 2 TOPLAM HARCAMALAR VE DENGE ÇIKTI Problem 1 (KMS-2001) Bir ekonomiyle ilgili olarak aşağıdaki bilgiler verilmiştir: Y net milli geliri, Ca tüketimi, In net yatırımı, Xn net ihracatı, G hükümet

Detaylı

İthalat 5 birim olduğuna göre, toplam talep kaç birimdir?

İthalat 5 birim olduğuna göre, toplam talep kaç birimdir? ÇALIŞMA SORULARI MAKRO İKTİSAT SORU ÇÖZÜMLER 1- Toplam tüketim fonksiyonu C = 120 + 0,8 (Yd) ve T = 50 + 0,2 Y ise, Gelir 2500 birim olduğunda toplam tüketim harcamaları kaçtır? (C: tüketim miktarı, Y:

Detaylı

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II ÇALIŞMA EKONOMİSİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ.

Detaylı

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler

Faktör Donatımı Teorisi (Heckscher Ohlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri. Heckscher Ohlin Modelinden Çıkartılan Teoremler (Heckscher hlin) Karşılaştırmalı Üstünlüklere Eleştiri Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi uluslararası emek verimliliğindeki farklılıkların nedeni üzerinde durmamaktadır. Bu açığı gidermek için Eli Heckscher

Detaylı

I. Piyasa ve Piyasa Çeşitleri

I. Piyasa ve Piyasa Çeşitleri DERS NOTU 02 PİYASA TALEP VE ARZ KAVRAMLARI PİYASA DENGESİ Bugünki dersin işleniş planı: I. Piyasa ve Piyasa Çeşitleri... 1 1. Mal ve hizmet piyasaları... 1 2. Faktör Piyasaları... 2 II. Talep Kavramı...

Detaylı

Dr. Yücel ÖZKARA, BSTB Verimlilik Genel Müdürlüğü Doç. Dr. Mehmet ATAK, Gazi Ün. Endüstri Müh. Bölümü

Dr. Yücel ÖZKARA, BSTB Verimlilik Genel Müdürlüğü Doç. Dr. Mehmet ATAK, Gazi Ün. Endüstri Müh. Bölümü Dr. Yücel ÖZKARA, BSTB Verimlilik Genel Müdürlüğü Doç. Dr. Mehmet ATAK, Gazi Ün. Endüstri Müh. Bölümü 6 Ekim 2015 İmalat Sanayinin Önemi Literatür Çalışmanın Amacı ve Kapsamı Metodoloji Temel Bulgular

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI MİKRO İKTİSAT DOÇ. DR. YÜKSEL BAYRAKTAR MALİYETLER 7. Kısa ve Uzun Dönem Firma Maliyetleri 7.1. Kısa Dönem Firma Maliyetleri

Detaylı

Araştırma Notu 17/212

Araştırma Notu 17/212 Araştırma Notu 17/212 18 Mayıs 2017 15-19 YAŞ ARASINDAKİ 850 BİN GENÇ NE İŞGÜCÜNDE NE EĞİTİMDE Gökçe Uysal * ve Selin Köksal ** Yönetici Özeti 2014 ve 2015 Hanehalkı İşgücü Anketi verileri kullanılarak

Detaylı

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ Problem 1 (KMS-2001) Marjinal tüketim eğiliminin düşük olması aşağıdakilerden hangisini gösterir? A) LM eğrisinin göreli olarak yatık olduğunu B) LM eğrisinin göreli olarak dik

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014 ORTA VADELİ PROGRAM (2015-201) 8 Ekim 2014 DÜNYA EKONOMİSİ 2 2005 2006 200 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 T 2015 T Küresel Büyüme (%) Küresel büyüme oranı kriz öncesi seviyelerin altında seyretmektedir.

Detaylı

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2.

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. Ekonominin Tanımı... 3 1.3. Ekonomi Biliminde Yöntem... 4 1.4.

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( ) ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME (2014-2016) I- Dünya Ekonomisine İlişkin Öngörüler Orta Vadeli Program ın (OVP) global makroekonomik çerçevesi oluşturulurken, 2014-2016 döneminde; küresel büyümenin

Detaylı

EKONOMİK BÜYÜME. Ekonomik Büyüme ile İlgili Kavramlar

EKONOMİK BÜYÜME. Ekonomik Büyüme ile İlgili Kavramlar Ekonomik Büyüme ile İlgili Kavramlar EKONOMİK BÜYÜME Bir ülkede kişi başına düşen reel millî gelirin her yıl artmasına ekonomik büyüme denir. Ekonomik büyüme, üretim ölçeğinin ve üretimin artmasını yani

Detaylı

V. Bölüm Dr. Vedat KAYA BÖLÜM V PLANLANAN HARCAMA, FAİZ HADDİ VE HÂSILA DÜZEYİ: IS-LM MODELİ ( ) Temel Varsayım: P=P i

V. Bölüm Dr. Vedat KAYA BÖLÜM V PLANLANAN HARCAMA, FAİZ HADDİ VE HÂSILA DÜZEYİ: IS-LM MODELİ ( ) Temel Varsayım: P=P i 1 BÖLÜM V PLANLANAN HARCAMA, FAİZ HADDİ VE HÂSILA DÜZEYİ: IS-LM MODELİ (179 201) Temel Varsayım: P=P i 5.1 Mal ve Para Piyasaları Arasındaki Etkileşim I=I(i) I=I o -bi AE=C+I(i)+G Y=C+I(i)+G i (C+I(i)+G)

Detaylı

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI 1 DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI Durgunluk Tanımı Toplam arz ile toplam talep arasındaki dengesizlik talep eksikliği şeklinde ortaya çıkmakta, toplam talebin uyardığı üretim düzeyinin o ekonominin üretim

Detaylı

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI IS ve LM eğrilerinin kesiştiği nokta milli geliri belirliyor. Birinin kayması kısa dönem dengeyi değiştiriyordu. Maliye politikası Hükümet harcamaları artışı IS eğrisi sağa

Detaylı

TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE)

TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE) Ünite 10: TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE) Tam rekabetçi bir piyasada halen çalışmakta olan firmalar kısa dönemde normal kârın üzerinde kâr elde ediyorlarsa piyasaya yeni firmalar

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. 1.DERS Şubat 2013

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. 1.DERS Şubat 2013 TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1.DERS Şubat 2013 DERS PLANI 1. hafta Ders planının gözden geçirilmesi, Türkiye nin dünyadaki yeri bazı

Detaylı