BAZI AYETLER ÜZERİNDE KÜÇÜK BİR TEFEKKÜR

Transkript

1 BAZI AYETLER ÜZERİNDE KÜÇÜK BİR TEFEKKÜR ( II ) Mehmet Emin Akın 21 Mayıs

2 mehmeteminakın.com 2

3 بسم اهلل الرحمن الرحيم Bu küçük okuma parçasını, Kur an da ve Sünnet-i Nebeviyye de kader in olmadığına dair söz söyleyen ve Ümmet in kendilerinden beri olduğu kimselerin yolunu izleyenlerin; İslam ın ve Ümmetin çok büyük, çetin sorunları varken ve düşmanlarının hayatına kasdettikleri bir zamanda büyük ve gerçek mes elelerden kaçmak ve gençliği dalalete düşürmek isteyen çağdaş Samirîlerin ürettikleri habîs düşüncelere karşı bundan sonra yazacaklarımıza bir mukaddime olsun düşüncesiyle kaleme alıyoruz. Kader i inkâr; Allah ın gayb ı ve hikmet i üzerinde hevayı ve onun emrine girmiş aklı söz sahibi kılmak ve Mecusiliği yeniden diriltmektir. Dikkat edelim, İslam düşmanlarının artık kanımızı oluk oluk akıttıkları bir zamanda; kaderi i kabir azabı nı şefaatı mi racı ve İsra yı tartışan Yahudileşmiş kalem sahipleri, Ümmete sunacakları hiç bir şey kalmadığı için üstadları İblis in yolunda İslam ın ziynetine bürünerek Ümmetin gençliğini Allah ın kitabının ilmi ve Rasulü nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti nden uzaklaştırmak için Mecusilerin, Yahudilerin ve Nasarânın kadim düşmanlığının intikamını kalemleriyle bizden almak istiyorlar. Bunun için bu sözlerim; Müslüman genç kardeşlerime bir nevi tavsiyem ve vasiyetimdir; Allah ın kitabını Rasulullah ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti ışığında ve ve O nun mübarek Sünneti nin ve temiz ashabının ilminin ve edebinin aydınlığında anlamayan anlatmayan ve özellikle de Kur an ı Batınî yöntemlerle yorumlamaya çalışan müfessir müsveddesi Deccalların açıklamalarından değil, Ümmetin; salih, sadık ve takva ehli İmamlarından ve âlimlerinden öğrenmeleri gerekir. Zira Yahudilik, Mecusilik ve Zındıklık Ümmet in saflarında demokrasi ve laikliğin verdiği güvence ve ABD nin ve Siyonist müfessirlerin ve Arap Dili uzmanlarının ve Çağdaş Roma nın edebiyatçıları sayesinde yeniden başını kaldırmaya başladı. Bu ümmetin gençliğine cahiliye şirkini unutturmak için Allah ın Rasulü nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti ne şekk ve şüphe karıştırmaya çalışanlar; şirkin ve küfrün toplumlarımızı esir almışken, bunun konuşulmasını sürekli erteleyerek ve tekfir i -güya- lanetlediklerini söylemelerine rağmen 3

4 kaderi ve kabir âlemindeki azabı kabul etmemiz sebebiyle, bütün ümmeti ve bizi tekfir ettiklerini ise kimse bilmemektedir. Maalesef Ümmet in gençliği bu Samirîler ve Bel amlar tarafından aldatılmaktadır. Bunun önünde durmak ve Müslümanları Ümmet in ilmine ve akidesine karşı savaş açan bu Deccallarla savaşmak ve yüzlerindeki İslam maskesi altındaki Batınî akidelerini ve dinleri olduğunu göstermek zorundayız. Ümmet in vatanlarını, ırzlarını ve haysiyetlerini kurtarmanın bir tek yolu olduğunu bu Samirîler kabul etmedikleri için, bugünlerde Allah ın Rasulü nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah yolunda savaşıp şehîd düşenlerle ilgili hadislerinin; aslında sonradan uydurulduğunu (yüzyıl) Ümmet in gençliği arasında yayarak; korkaklıklarını saklamaya çalışarak; ilim adına yalanı neşrediyorlar ve Allah yolunda Cihadı ve Müslümanların namusuna ve şerefine sahip çıkmayı, Ümmetin gençlerini telef etmek (bildiğinizi gibi itlâf hayvanlar ve şeyler için kullanılır) (*) olarak nitelendiriyorlar? Acaba bunlar bir gün ABD nin Müslümanlara yaptıklarını tefsir derslerinde ve TV kanallarında konuşabiliyorlar mı? Ömer i (radiyallahu anhu) olmayan bir Din e saldırıp duruyorlar. Kendilerini helak etmiş olanlar ve aslında kendileri telef olanlar bunlardır.. Bunlar Musa ya (aleyhisselam) ق ال وا ي ا م وس ى إ ن ا ل ن ن د خ ل ه ا أ ب دا م ا د ام وا ف يه ا ف اذ ه ب أ نت و ر ب ك ف ق ات ال إ ن ا ه اه ن ا ق اع د ون Musa ya dediler ki: Onlar orada oldukları sürece biz oraya girmeyeceğiz; git sen ve rabbin savaş. İşte biz buracıkta oturup kalacağız (Maide: 24) diyenlerin dinleri bize hatırlatıyorlar. (*) Bu zevat bu şekilde iğneli imâlarla niyetlerini ve amellerini ortaya koyan Müslümanların davranışlarını ve karalarını küçümsüyorlar. Bu beylere sormak siz ne zaman ve hangi durumda Allah yolunda ölünmesi gerektiğini yazabilir misiniz? Sizin için yaşamak ölümden daha hayırlı olduğu için Allah yolunda ölüme telef diyorsunuz. Bu deccallar ve bel amlar bilsinler ki, Allah yolunda şehadet amellerin en hayırlısı ve münkerleri izale etmenini en üst derecesidir. Sizin hoşunuza gitmese de sizler masalarınızın ve ekranlarınızın başında Allah ın dinini ifsâd etmeye devam edin size Allah ın azabının erişmesinin de yakın olduğunu bilin sonra ne yaparsanız yapın. Sizden, din ve takvada üstün olan fakat kirli bilgi ve bid ât yönünden sizden geri olanları aşağılayın bakalım..! Allah da sizi hem dünya da hem de ahirette zelil edecek ve esfel-i safilinde olanlarla birlikte haşr edecektir. Meğerki tevbe ve istiğfar edesiniz? Bu Müslümanları aşağılayan güruh zilletlerini izhar ettiklerinin farklında değiller. Onların sizin kadar güzel eveleri yok.. Onların sizin kadar güzel ve lüks arabaları yok ama onların sizden güzel bir imanları ve kalpleri var. Onların dünyada sizin kadar dostları yok ama Allah ve Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) onların dostudur. Kininizde ölün..! Hakk üzere Mansur olan bir taife daima olacaktır ama iyi biliyoruz ki, siz onlardan değilsiniz! 4

5 5

6 ENFAL SURESİ ( I ) }7{ و ي ر يد الل ه أ ن ي ح ق الح ق ب ك ل م ات ه و ل و ك ر ه ال م ج ر م ون و ي ق ط ع د اب ر ال ك اف ر ي ن ال ب اط ل ل ي ح ق ا ل ق و ي ب ط ل Allah kelimeleriyle hakk olanı yerine getirir. }8{ س أ ل ق ي ف ي ق ل وب ال ذ ين ك ف ر وا الرر ع ب ف اض ر ب وا ف و ق األ ع ن اق و اض ر ب وا م ن ه م ك ل ب ن ا ن Allah kâfirlerin kalbine korku yu nasıl atıyor? Kalbe korkuyu koymakla, kalbe imanı ilkâ etmek aynı şey midir? Yoksa farklı şeyler midir? Burada Allah ın fiili hakkında ne diyebiliriz? 17. ayet: }21{..و م ا ر م ي ت إ ذ ر م ي ت و ل ك ن الل ه ر م ى Attığında sen atmadın fakat Allah attı ne demektir? 23. ayet: و ل و ع ل م الل ه ف يه م خ ي ا أل س ع ه م و ل و أ س ع ه م ل ت و ل وا و ه م م ع ر ض و ن Allah ın onların müşriklerin kalplerinde olan hayrı bilmesi ne demektir? Kalplere iman girme den ve onda hidayet olmadan hayr nasıl olur? 24. ayet: و اع ل م وا أ ن الل ه ي ول ب ي ال م ر ء و ق ل ب ه Allah ın kişiyle kalbinin arasına girmesi ne demektir? [ALLAH], DiLEYENİ HİDAYETE ERDİRİR diyerek, adeta kulun dilemesini Allah ın onun hidayetini dilemesinden önde tutanlar acaba bu ayete ne diyeceklerdir.? 6

7 Allah, niçin kul ile kalbi arasına giriyor bu ne demektir? Allah kişi ile kalbi arasına girerse, bu onun hidayet istemesi meselesine halel getirmez mi? 43. ayet: إ ذ ي ر يك ه م الل ه ف ي م ن ام ك ق ل يلا Allah ın, Rasulü ne (sallallahu aleyhi ve sellem) rüyasında müşrikleri az göstermesi ne demektir? Allah niçin kâfirleri Rasulü ne (sallallahu aleyhi ve sellem) az gösteriyor? 44. ayet: ل ي ق ض ي الل ه أ م را ك ان م ف ع ولا Yerine getirilmiş olan işi yerine getirmek (sona erdirmek tamamına erdirmek) için ne demektir? Allah, niçin daha önceden olmuş ( م ف ع ول (ك ان bir şeyin yerine getirilmesinden (kadâ)dan söz ediyor? Bu daha önceden mef ûl olan emr nedir? Niye bu emr önceden sanki olmuş bitmiş gibi anlatılıyor? 63. ayet: و أ ل ف ب ي ق ل و ب م ل و أ نف ق ت م ا ف األ ر ض ج يعا م ا أ ل ف ت ب ي ق ل و ب م و ل ك ن الل ه أ ل ف ب ي ن ه م إ ن ه ع ز يز ح ك يم Rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) rağmen nasıl oluyor da Allah ın insanların kalplerinin arasını bulmuş oluyor? Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) neden böyle bir şeyi yapamıyor ve buna dilemesi ve iradesi yetmiyor?, 65. ayet: إ ن ي ك ن م نك م ع ش ر ون ص اب ر ون ي غ ل ب وا م ئ ت ي و إ ن ي ك ن م نك م م ئ ة ي غ ل ب وا أ ل فا Allah, neden önce 20 mü minin, 200 kâfiri yenmesi ve onlara galebe çalmasını emretti? (yani istedi demek istiyoruz) 7

8 Allah, müminlerin buna gücünün yeteceğini de bilmekteydi, yetmeyeceğini de.. Neden önce 1 kişiye 10 kişiyi zikretti sonra; 66. ayette: ف إ ن ي ك ن م نك م م ئ ة ص اب ر ة ي غ ل ب وا م ئ ت ي ن و إ ن ي ك ن م نك م أ ل ف ي غ ل ب وا أ ل ف ي Eğer sizden 100 sabreden adam -kişi- olursa 200 kişiye galebe çalarlar, eğer sizden 1000 kişi olursa onlardan- Mekkelilerden kişiyi yenerler onlara galebe çalarlar- dedi? 66. ayette Allah bu oranı 1 e 2 kişi olarak zikretti. Fakat 20 kişi yerine 66. Ayette 100 kişi zikretti? Bu ayetteki hüküm bir önceki ayetteki hükmü değiştirmiş bir önceki ayetteki bilgi yerine yeni bir bilgi sunmuştur. Allah, bu emr ini daha evvelden takdir etmiş ve buna hüküm vermiştir. Eğer Allah önce bunu bilmiyordu da, sonra kendisinde böyle bir bilgi ve ilim meydan geldi dersek; bu Allah Azze ve Celle nin sıfatlarında teğayyür ü söz konusu etmektir ki bu da tevhid e muhaliftir. Şimdi Kendimize Soralım: 1. Allah ın ilm i mi öncedir takdir i mi? 2.Allah ın ilm i ile takdir i arasında bir zaman farkı var mıdır? 3. Bu iki ayette (65,66) ilm mi öncedir takdir mi? 4. Allah ın ilm i ile takdir i O nun irade si ve meş iyet inden ayrı düşünülebilir mi? 5. Allah, bu iki ayette takdir mi bildiriyor yoksa başka bir şeyi mi? 6. Allah ın ilm indeki bu iki ayrı hükmü ne diye izah edeceğiz? 7. Takdir (kadr veya kader)burada ilm e muvafık mıdır yoksa aykırı mıdır? Yoksa bu iki ayrı hükm ve iki ayrı ilm ve iki ayrı takdir mi söz konusu? Yoksa bu meseleyi; Enfal 44. ayet-i kerimenin ışığında ve delaletinde mi anlamalıyız? ل ي ق ض ي الل ه أ م را ك ان م ف ع ولا 8

9 Allah ın daha önce fi ledilmiş [ أ م را ك ان م ف ع ولا ] olan EMR ini yerine getirmesi için EMR in daha önceden mef ûl olması ne demektir? Önceden bir takdir yok ise, bu ibare bizlere neyi anlatmak istiyor? 68. ayet: ل و ل ك ت اب م ن الل ه س ب ق ل م س ك م ف يم ا أ خ ذ ت ع ذ اب ع ظ ي م Eğer Allah tan geçmiş bir kitâb olmasaydı.. Bu ayette zikredilen ve önceden sabık (geçmiş olan) kitâb nedir? Allah ın fiili mi, Alah ın ilmi mi Allah ın kaderi mi? Allah ın sahabenin bazı davranışların ötürü daha önceden onlar hakkında lbir hükm ünün olmasa idi, onlara büyük bir azabın gelip yetişeceğinden söz etmesi ne demektir? Allah neden daha önceden sahabenin bilgisi ve haberi olmadan verdiği bir hükm den yani kitab dan söz ediyor? Bu kitab ile takdir arasında ve bu kitâb ile Allah ın ilm i arasında herhangi bir ilgi ya da ilişkiden veya münasebetten söz etmek mümkün müdür? Arapça da kitab yazmak hükm anlamına geldiğine göre; hükm bir takdir dir. Allah daha önceden neden bir takdir de bulunuyor da, sonradan da bunu onlara haber veriyor. Bu sabık olan hükmü veya kitabı Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) de dâhil kimse bilmiyordu ama Allah bunu Bedr den sonra onlara bildirdi. Böylece Allah ın ğayb ı olarak katında bulunan bir ilm Rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeye ma lum oldu. Bu ma lum olan, daha önceden Allah tarafından takdir edilmiş midir değil midir? Takdir etmemişse, Allah zatında hükmü olmayanı Allah ilm olarak bildirir mi? 70. ayet: Kalpte olan hayr nedir? Peki, Allah onların kalplerinde hayr olmadığını bilmiyor muydu? إن ي ع ل م الل ه ف ق ل وب ك م خ ي را 9

10 Kader: İlm midir? Takdir midir? Ayrıca Şu Sorulari Kendimize Soralım: Bu, Allah ın razı olduğu kader mi? İzin verdiği kader mi? Emrettiği kader m?i Bildirdiği kader mi? Şeriatı ndan önceki kader mi? Şeriatı ndan sonraki kader mi? Kada dan önceki kader mi? Kada dan sonraki kader mi? Şimdi de Yunus suresi 9. ayet üzerinde düşünelim: إ ن ال ذ ين آم ن وا ج ن ات الن ع يم و ع م ل وا الص ا ل ا ت ي ه د يه م ر ب ه م ب إ يم ان ه م ت ر ي م ن ت ت ه م األ ن ه ار ف Bu, ayette ي ه د يه م ر ب ه م ب إ يم ان ه م Cümlesi; Rableri onları imanları sebebiyle hidayete erdirir ayetindeki iman kelimesini veya kavramını Yunus Suresi 100. ayetin delaletiyle anlamaya çalışalım: ك ان ل ن ف س و م ا أ ن ت ؤ م ن إ ل ب إ ذ ن الل ه Hiçbir nefis Allah ın izni olmadan iman edici değildir Bu ayete benzeyen bir diğer ayet-i kerimede de şöyle denir (Al-i İmran: 145): و م ا ك ان ل ن ف س أ ن ت م و ت إ ل ب إ ذ ن اهللك ت ابا م ؤ ج ال Hiçbir nefs Allah ın izni olmadan ölmez. (Burada nefsin fiili söz konusu değilken, bir önceki ayette insanın iradesi söz konusudur. Fakat ölmeme iradesi diye bir şey söz konusu olmadığı gibi, iman etmeme iradesinden de söz edilebilir, fakat hidayet insanın iradesini aşan rabbanî bir hikmettir.) 10

11 11

12 YUNUS SURESİ ( II ) Yunus: 82 و ي ق الل ه ا ل ق ب ك ل م ات ه Allah Hakk ı [kelimeleriyle] gerçekleştirir. Velev ki mücrimler hoşlanmasa dahi Allah ın kelimeleri, hangi zamanlarındaki kelimeler dir? Daha önceden söylenmiş olan kelimeler mi? Allah ın hangi kelimeleri? Bu kelimeler ne demektir? Mücrimler, hep aynı olmadıklarına göre, onlar hakkında hakk olan kelimeler ne anlama geliyor? el-hakk burada ne demektir? Bu el-hakk değişken mi, sabit mi? Her zaman el-hakk olanı, hangi kelimeleriyle gerçek kılıyor? 1.Geçmişteki kelimelerle mi? 2.Sonradan meydana gelen kelimelerle mi? 3. Bu kelimeler, Allah ın ilminde ne zaman vardı? 4. Bu kelimler ( Sunnetullah) dairesinde nasıl anlaşılmalıdır? Yunus suresi 90. Ayet و ج او ز ن ا ب ب ن إ س ر ائ يل ال ب ح ر Allah ve biz İsrailoğullarını denizden geçirdik derken; Buna ne zaman hükmetti? 12

13 Bunu fi ledeceğini ne zaman bildi? Önceden bu ilim Allah ın zatında var mıydı? Bu ilm ile takdir Allah ın zatında farklı derecelerde mi bulunuyordu, yoksa bunu ilm etmesi bilmesi ile takdir i aynı zamanda mı vukubulmuştur? Bu ayeti Yunus 82. Ayetteki و ي ق الل ه ا ل ق ب ك ل م ات ه Yunus: 94 ل ق د ج اءك Bu el-hakk ne zaman (el-hakk ) el-hakk sıfatını kazandı? el-hakk ın hakikatı Allah ın zar-tında bir ilim ve hukm olarak var mıydı yok muydu? Yoksa bu vakanın el- hakk olarak adlandırılması, sonradan olan bir şey midir? Yunus:95 ا ل ق ع ل ي ه م ح ق ت إ ن ال ذ ين ك ل م ت ر ب ك ل ي ؤ م ن و ن Bu Ayeti de Yukarıdaki Düşüncelerin Dairesinde Ele Alalım Ve Kendimize Birkaç Soru Soralım: Allah, haklarında kelimeleri nin hakk olduğu kimseleri önceden biliyor muydu? Allah ın hakk olan kelimeleri ezelde var mıydı? Bu kelimeler ayetler olarak mı zuhur ediyor yoksa sunnetullah (kader) olarak mı anlaşılmalı? Yunus 95. ayet: ع ل ي ه م ح ق ت إ ن ال ذ ين ك ل م ت ر ب ك ل ي ؤ م ن و ن Haklarında rabbinin kelimelerinin hakk olduğu kimseler iman etmeyeceklerdir denirken, onların iman etmeyeceklerine dair hakk söz ne zaman hakk söz oldu? 1.Önceden mi? 13

14 2. Sonradan mı? Bu kelimeler in hakk olması ile Allah ın ilm inin ve takdir inin bir ilgisi var mı yok mu? Allah ın ilm i mi öncedir kelimeleri mi? Onların iman etmemesini ya da etmeyeceğini; Allah izniyle mi istedi, iradesiyle mi istedi? Onların iman etmesiyle, Allah ın takdiri nin ve izni nin ne ilgisi vardır? Her iman eden nefse Allah ın izni olmadan iman etmediğine ve iman eden her nefse de Allah izin vermeden iman etmediğine göre, Allah bir nefsin; İman etmesine nasıl izin veriyor? Neyle izin vermiş oluyor? İzni ne demektir? (Kaderle mi izin veriyor, emirle mi? Kelimeleriyle mi?) Yunus: 99. ayet: و ل و ش اء ر ب ك آلم ن م ن ف األ ر ض ك ل ه م ج يعا أ ف أ نت ت ك ر ه الن اس ح ت ي ك ون وا م ؤ م ن ي Eğer rabbin dileseydi yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi Demekle, neden dileme yi dilemediğini söylüyor? [Allah ın] dilediklerinin iman etmesini niçin dilemiş veya diliyor, iman etmeyecek olanların iman etmelerini niçin diliyor? İman etmeyenlerin iman etmeyişleri Onun dilemesinin, iradesinin ve meşiy etinin dışında mıdır? Onların iman etmemelerinin Allah ın ilm i ve takdir iyle bir ilgisi var mı yok mu? و م ا ك ان ل ن ف س أ ن ت وت إ ل ب إ ذ ن اهللك ت ابا م ؤ ج ال Burada nefsin Allah ın izni olmadan ölmeyeceğine dair izn ne anlama geliyor? Vahyi mi? Emri mi? Bilgisi mi? 14

15 Takdiri mi? و م ا ك ان ل ن ف س أ ن ت ؤ م ن إ ل ب إ ذ ن الل ه الر ج س ع ل ى ال ذ ين ل ي ع ق ل و ن و ي ج ع ل Bu ayette Rics i neden akletmeyenler in üzerine yazıyor? Allah onlara imanı, akletmedikleri için vermemişse; - Bu, O nun buna izin vermediği için mi? - O nun bunu istemediği için mi? - Dilemediği için mi? - Böyle dilemeyi istediği ya da irade ettiği için mi? ال ذ ين ل ي ع ق ل ون akletmeyenler İman etmemiş olanlar ve hiç iman etmeyecek olanlar..peki, burada akletmemek Allah ın irade si meşiy eti yanında nasıl anlaşılmalı? Akıl veren Allah, insanları akletsinler diye kendilerine akl ı vermiştir, peki akletmeyenler neden iman etmiyorlar? Hâlbuki akıl bunun için verilmiştir? Bu durumda akl a rağmen, onların iman etmelerine veya hidayete ermelerine engel olan nedir? Atalarının ve dedelerinin gelenekleri ve cahili inadları mı Allah ın hidayetine engel olmuştur diyebilir miyiz? Diyemezsek neden diyemeyiz? İman etmeyen kavim, akl etmediğine göre, bu akl et[me]me; fırî mi şer î mi? Onların iman etmeyeceğini bilen Allah, neden onlara akl et[me]melerine vesile olacak bir akl ı verdi? Burada akl ile ruh ve nefs arasında bir ilgi var mıdır? Bu soruların cevabını و م ا ك ان ل ن ف س أ ن ت ؤ م ن إ ل ب إ ذ ن الل ه Hiç bir nefs Allah ın izni olmadan iman edemez 15

16 Ayetinin ışığında bulmamız mümkün müdür? Bu hükümde söz sahibi olan kimdir? Yunus 107. Ayet: و إ ن ي س س ك الل ه ب ض ر ف ال ك اش ف ل ه إ ل ه و و إ ن ي ر د ك ب ي ف ال ر آد ل ف ض ل ه ي ص يب ب ه يم م ن ي ش اء م ن ع ب اد ه و ه و ال غ ف ور الر ح Ayetinde, Allah durr a (hastalık, zarar ibtila vb.) karşılık hayr ı zikretti ve durr un karşıtı olarak şerr i zikretmedi. Neden ve niçin? İnsanın başına Allah ın izn i ve dilemesi yle bir durr un gelmesi ne demektir? Bu ayette şerr kelimesi kullanılmadığına göre, hayr kelimesinin kullanılması durr kelimesiyle aynı zamanda şerr anlamına geldiğine delalet eder mi? Bu ayette durr un hayr olması söz konusu olur mu? Yunus 108. Ayet: [ف م ن اه ت د ى] ل ن ف س ه ي ه ت د ي ف إ ن ا و م ن ض ل ف إ ن ا ي ض ل ع ل ي ه ا و م ا أ ن ا ع ل ي ك م ب و ك ي ل ف م ن اه ت د ى..kim ihtida ederse Neye ihtida denir? İhtida fiili, iftale veznide bir fiildir ve kendisi üzerinde fi linin etkisi sebebiyle formundaki hemze ve tâ yı almıştır. Yani هدى hüda yı kendi zatında kabul etmektir. Ne demektir? Bu cümlenin يهدى من يشاء Cümlesiyle bir münasebeti var mıdır? 16

17 Hakeza يهدى من يشاء Cümlesinin و م ا ك ان ل ن ف س أ ن ت ؤ م ن إ ل ب إ ذ ن الل ه cümlesiyle bir münasebeti var mıdır? İman ile hidayet arasında nasıl bir benzerlik veya aykırılık vardır? Böyle düz veya çapraz ilgiden söz edebilir miyiz? A raf suresi 43. ayette و م ا ك ن ا ل ن ه ت د ي أ ن ه د ان ا الل ه ل و ل ل ق د ج اءت ر س ل ر ب ن ا ب ا ل ق Eğer Allah bizi hidayete erdirmeseydi, biz hidayete eremezdik.. denilmektedir. Bu ayetin kim ki ihtida ederse ibaresiyle birlikte nasıl bir manaya geldiğini düşünebiliri miyiz? يهدى من يشاء DİLEDİĞİNİ HİDAYETE ERDİRİR İbaresi ile A raf 43. ayetindeki و م ا ك ن ا ل ن ه ت د ي أ ن ه د ان ا الل ه ل و ل Eğer Allah BİZİ HİDAYETE ERDİRMESEYDİ biz hidayete eremezdik. cümlesindeki hidayet i hangi hidayet tir? Burada hidayet ile sunnetullah arasında bir yakınlık var mıdır yok mudur? Sunnetullah ı, kader/takdir olarak anlayabilir miyiz? Bu ayetlerdeki hidayet hangi hidayettir? Kaderî mi, şer î mi? 17

18 Allah ın izn i olmadan hiçbir nefs in iman etmesi mümkün olmadığına göre, yine Allah ın izn i olmadığı halde nefisler hidayet e erebilir mi? Hidayet, Allah ın izn inden bağımsız ise delili nedir? Bağımsız değilse delili nedir? Bu durumda; iman ve hidayet nasıl bir tarifi uygun görebiliriz? Bu halde; ك ان ل ن ف س و م ا أ ن ت ؤ م ن إ ل ب إ ذ ن الل ه Allah ın izn i olmadan hiç bir nefs iman edemiyorsa, Allah ın izn i olmadan da hidayete erebilir mi? Bir nefs imana erdiğinde hidayete de ermiş olur mu? Evetse neden evet değilse neden değil? İman ile hidayet birbirinden ayrılmayan gerçekler ise, Allah ın dilemesinin yanında veya O nun dilemesinden önce kulun imana ve hidayete ermeyi dilemesi söz konusu olabilir mi? Böyle olunca Kasas suresi 56. ayetteki إ ن ك ل ت ه د ي م ن أ ح ب ب ت الل ه و ل ك ن [ي ه د ي م ن ي ش اء ] و ه و أ ع ل م ب ال م ه ت د ين ي ه د ي م ن ي ش اء Cümlesi; [Allah] DİLEYENİ HİDATE ERDİR olur mu? Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) kimseyi hidayete erdirme imkanına sahip değilse, bu hangi hidayet tir? Sunnetullah olan hidayet mi yoksa şer î olan hidayet mi? Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şer î hidayet etme ile mükellef olduğuna göre; burada Allah ın sözünü ettiği hidayet sunnetullah dan olan hidayettir. Öyleyse, biz iman ı da hidayet ide Allah izn i olmadan tanıyamayız; yani iman edemeyiz ve hidayet e eremeyiz. Zira bu sunnetullah tandır. Ama delalet hidayetine gelince, bu asl olan hidayet ten sonradır. Yunus suresi 19. Ayet: 18

19 و ل و ل ك ل م ة س ب ق ت م ن ر ب ك ل ق ض ي ب ي ن ه م Eğer Rabbinden bir kelime geçmiş olmasaydı, onların arasında [azapla] hükmedilirdi. ile Hud suresi 110. Ayet: و ل و ل ك ل م ة س ب ق ت م ن ر ب ك ل ق ض ي ب ي ن ه م Eğer Rabbinden bir kelime sebk etmeseydi -geçmiş olmasaydı- Ayetlerinde Allah ın ezelde -geçmişte olan sözü- neydi? 1. İradesi mi? 2. İzni mi? 3. Emri mi? 4. Rızası mı? 5. Kaderi mi? Önceden sabık olup da bir kavmin helakına hükmetmeden söz ne demektir? Allah bu söz ü ne zaman söylemiştir? Bu kelime nasıl bir kelime dir? Allah ın insanların amellerini ve kalplerinde olanı bilmesine rağmen, bu kelime nedir? İlm mi, kader mi? irade mi, meşiy et mi? Burada bir diğer ayet-i kerimeyi düşünmeden geçmeyelim: Hud suresi 119. Ayet: و [ت م ت ]ك ل م ة ر ب ك أل م ألن ج ه ن م م ن ا ل ن ة و الن اس أ ج ع ي Ve rabinin kelimesi tamamlandı.. Neye dair? Cehennemi cinlerden ve insanlardan olanlarla dolduracağına dair.. Allah ın cinlerden ve insanlardan kâfir olanlarla cehennemi dolduracağını söylemesi; sadece bu ayetin indiği zamanda mı söylenmiştir, yoksa Allah ın ezeli ilminde zaten var olan bir söz müydü? 19

20 Allah ın sözü tamam olduğu na göre, ne zaman tamamlanmıştır? Bizim içinde bulunduğumuz zamanda mı, yoksa daha hiçbir zaman ve mekân yok iken mi? Hakeza Allah ın sözü nün temama ermesi onun sözünün eksikliği manasına gelir mi? Onun sözü eksikse eksik olan her şeyi eksilten bir şey vardır; yani eksilten bir fail ve fail. Acaba bu yönüyle itmâm ile temam aynı anlama mı geliyor? Allah ın sözü eksik olsa idi zaten Allah ın rububiyyetinden ve ulûhiyyetinden söz etmenin bir anlamı kalmaz. O halde ayetteki demektir. (tamamlandı) demek tâm oldu eksiksiz oldu ت م ت Allah ın sözü, yaratmadan önce de tâm olduğuna göre, ezel de zat ında olandan haber vermektedir Allah Azze ve Celle. Allah ın kelimesi Allah ın sıfatıdır, O nun sıfatlarlıyla ilgili bütün hususiyetler O nun zatının hususiyetlerine dâhildir. Doalyısıyla; sabık olan kelime temâm olan kelime Allah ın hükm ü, irade si, izn i, emr i ve meşiy et ine delalet edip onu bize göstermektedir. 20

21 ALLAH AZZE VE CELLE İSA YA VE HAVARİLERE MAİDE (üzerinde nimetler olan sofra) İNDİRMEMİŞ MİDİR? Bunu anlatabilmek için iki ayet i inceleyeceğiz: 1. Hud suresi 81. Ayet: ت ق ال وا ي ا ل وط إ ن ا ر س ل ر ب ك ل ن ي ص ل وا إ ل ي ك ف أ س ر ب أ ه ل ك ب ق ط ع م ن الل ي ل و ل ي ل ت ف م نك م أ ح د إ ل ام ر أ ت ك إ ن ه م ص يب ه ا م ا أ ص اب ه م إ ن م و ع د ه م الص ب ح أ ل ي س الص ب ح ب ق ر ي ب 2. Maide suresi 115. ayet bağlamında; Havarilerin İsa ya; rabbinin kendilerine gökten bir Maide (sofra) indirip indiremeyeceğine dair sorularını içeren 112. Ayet ve devamında anlatılanlar ve İsa nın (aleyhisselam) duası., إ ذ ق ال ا ل و ار ي ون ي ا ع يس ى اب ن م ر ي ه ل ي س ت ط يع ر ب ك أ ن ي ن ز ل ع ل ي ن ا م آئ د ة م ن الس م ا ء و ن ع ل م أ ن }221{ ق ال ات ق وا الل ه إ ن ك نت م م ؤ م ن ي ق ال وا ن ر يد أ ن ن أ ك ل م ن ه ا و ت ط م ئ ن ق ل وب ن ا ق د ص د ق ت ن ا و ن ك ون ع ل ي ه ا م ن الش اه د ي ن } 221 {ق ال ع يس ى اب ن م ر ي الل ه م ر ب ن ا أ نز ل ع ل ي ن ا م آئ د ة م ن الس م اء ت ك ون ل ن ا ع يدا أل و ل ن ا و آخ ر ن ا و آي ة م نك و ار ز ق ن ا و أ نت خ ي ر الر از ق ي }221{ Hud suresi 81. Ayette; Alla Azze ve Celle Lut un kavmi üzerine bir musibet göndereceğinden söz ediyor. Bu musibet de onlara hak olur ve helâkları başlarına gelir. Allah bunu anlatırken, Hud suresi 83. Ve 84. Ayet-i kerimede bunun gerçekleştiğinden söz eder ve bunu bize haber verir. ف ل م ا ج اء أ م ر ن ا ج ع ل ن ا ع ال ي ه ا س اف ل ه ا و أ م ط ر ن ا ع ل ي ه ا ح ج ار ةا م ن س ج يل م نض و د} 81 { م س و م ة ع ند ر ب ك و م ا ه ي م ن الظ ال م ي ب ب ع ي د }81{ Emrimiz gelince -o şehrin- üstünü altına getirdik.. Bunu da Allah Azze ve Celle şöyle ifade eder: إ ن ه م ص يب ه ا م م ا أ ص اب ه Burada dikkatimiz çekmesi gereken; 21

22 fiilidir. Maide suresinde Havarilerin Allah'ın gökten bir bir Maide م ص يب ه ا (sofra) indirip indiremeyeceği sorusu üzerine İsa (aleyhisselam) dua eder ve Allah ın kendilerine gökten bir sofra indirmesini ister: Yani Lût un (aleyhisselam) hanımının başına gelecek olan onun kavminin başına gelecek olan azabın aynısıdır. Maide suresi 115. ayette; Allah Azze ve Celle şöyle der: Allah dedi ki: Ben onu indiriciyim.. ق ال الل ه إ ن ي م ن ز ل ه ا ع ل ي ك م ف م ن ي ك ف ر ب ع د م نك م ف إ ن ي أ ع ذ ب ه ع ذ ابا ل أ ع ذ ب ه أ ح دا م ن ال ع ال م ي Bu ayette de tıpkı Hud suresi 81 ayetteki Allah Azze ve Celle sofrayı indireceğini daha önce Lut un kavminin üzerine azabı göndereceğine dair zikrettiği fiil siyğasıyla zikreder. der. ve Biz onu indiriciyiz إ ن ي م ن ز ل ه ا Lut un (aleyhisselam) kavmine de azabı göndereceğinde ve bunu va dettiğinde; yine aynı siyğayla bunu anlatır ve azap da gerçekten Lut un kavmine erişir. Çünkü Allah Maide 115. ayette indireceğim dediği gibi, Hud 81. Ayette de onlara isabet ettireceğim م ص يب ه ا demektedir. Böyle olunca, Allah ın Lut un kavminin üzerine azabı ve İsa nın Havarilerinin üzerine de rahmetini -sofrasını- indirmeyeceğini söylemek hiç doğru bir söz olur mu? Azabı göndereceğim deyip de azabı gönderdiğine göre, size sofrayı indiriciyim deyip de sofrayı indirmemesi; Kur an ın söylediği bir söz değil, bu dalalet ehlinin ve Kur an I fıkhetmekten nasibi olmayanların sözüdür. Onun içindir ki, Allah İsa nın (aleyhisselam) Havarilerini şiddetle uyarmış ve buna rağmen kafir olanlara şiddetli bir azapla azap edeceğini bize haber vermiştir. ف م ن ي ك ف ر ب ع د م نك م ف إ ن أ ع ذ ب ه ع ذ ابا ل أ ع ذ ب ه أ ح دا م ن ال ع ال م ي 22

23 Kim de sizden sonra kafir olursa.. diyerek isticabet etmesine karşı küfr ve inkarla karşılık verenlerin akibetinden söz ediyor. Aynı uyarıyı Lut un kavmi için de yapmıştı ve Allah va dinde durdu ve onların şehirlerini altını üstüne getirdi. 21 Mayıs