Jeomorfoloji Derneği Bülteni

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Jeomorfoloji Derneği Bülteni"

Transkript

1 Ocak 2017 Jeomorfoloji Derneği Bülteni Sayı 1 Ocak 2017

2 Jeomorfoloji Cilt 2 Derneği Sayı Bülteni 2 Coğrafyacılar Aralık 2015 Derneği Coğrafyacılar Bülteni Derneği Bülteni Sayı 1 Ocak 2017 Jeomorfoloji Derneği Jeomorfoloji Derneği 1.Dönem ( ) Yönetim Kurulu Hüseyin TUROĞLU (Yönetim Kurulu Başkanı) Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU (2. Başkan) Ahmet Evren ERGİNAL (Genel Sekreter) Abdullah SOYKAN (Muhasip Üye) Uğur DOĞAN (Üye) Tuncer DEMİR (Üye) Kirami ÖLGEN (Üye) Editör: Hüseyin TUROĞLU Teknik Sorumlu: Mesut ŞİMŞEK Jeomorfoloji Derneği adına sahibi ve yayın yönetmeni: Hüseyin TUROĞLU Yayın koşulları: Jeomorfoloji Derneğinin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve biçimleri ile faaliyet alanlarında (Jeomorfoloji Derneği Tüzüğü, Madde 2) belirtilen konularda bülten editörüne teklif edilen ve yönetim kurulunca uygun bulunan yazılar yayınlanır. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlara aittir 2 İletişim: Dernek No: destek@jd.org.tr

3 İÇİNDEKİLER Jeomorfoloji Derneği Başkanından Bilim, Metod, Teknoloji, Proje Jeoarkeoloji: Aşıklı Höyük Örneği Uğur Doğan Doğu Karadeniz Dağları nın Glasyal Morfolojisi Ve Yeni Belirlenen Buzullar Gürcan Gürgen Kula Yöresinde Türk, İngiliz Ve Hollandalı Yerbilimciler Tarafından Sürdürülen Jeomorfolojik Amaçlı Çalışmalarda Batı Anadolu nun Erken Pleyistosen Dönemi İklim ve İnsanlık Tarihine Dair Önemli Bulgulara Erişilmiştir Tuncer Demir Tıbbi Coğrafya; Gelişimi, Araştırma Yöntemleri, Türkiye deki Durumu Lütfi Nazik Jeomorfoloji ve Jeoparklar Erdal Gümüş Etkinlik Değerlendirme, Analiz, Yorum Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla: Kıyı Şile Çalıştayının Ardından Hakan Yiğitbaşıoğlu GEOMED Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, Abdullah Soykan Türkiye de Coğrafyanın Kurumsallaşması Sürecinde Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜCAUM) Ali Özçağlar TURQLAKES 2016 Çalıştayının Ardından Evren Erginal Haber, Duyuru İşkur Nezdindeki Gelişmenin Bilgilendirmesi Hakkında Hakan Yiğitbaşıoğlu Jeomorfolojide Başarı Örneği: Tolga Görüm Evren Erginal Fiziki Coğrafya Araştırmaları Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu 2017 (JD-FCAR) İsa Cürebal International Symposium on Geomorphology-ISGE-2017 Saadettin Tonbul Kitap Tanıtımı Türkiye Jeomorfoloji Camiasına Yeni Bir Soluk; Jeomorfolojinin Temelleri Hüseyin Turoğlu Şile de Eolinit Oluşumu ve Kumul Paleocoğrafyası Mustafa Karabıyıkoğlu Üyelerimiz 74 3

4 Jeomorfoloji Cilt 2 Derneği Bülteni Sayı 2 Sayı Aralık 1 Ocak Jeomorfoloji Derneği Başkanından Hüseyin Turoğlu 1964 yılında MTA merkezli kurulan Türkiye Jeomorfologlar Derneği; 1990 lı yılların başına kadar başarılı çalışmalar yaparak hem bilimsel ve hem de mesleki konularda etkin performans göstermiştir. Ancak 1990 lı yılların başından itibaren bu etkinliğini yitirmiş, 2000 ve 2010 lu yıllarda dernek olma gerekliliklerini dahi yerine getirmediği için 2014 ün son aylarında mahkeme kararı ile kapanma aşamasına gelinmiştir döneminde Türkiye Jeomorfologlar Derneği nin yeniden eski hüviyetinin kazandırılması için akademik çevrelerce önemli çabalar sarf edilmiş olmasına karşın, sorumluluğu tamamen Türkiye Jeomorfologlar Derneği nin mevcut yönetimine ait olmak üzere, bu konuda maalesef hiçbir olumlu gelişme kaydedilememiş, Yönetim Kurulunun farklı misyon ve vizyona sahip olduğu anlaşılmış ve Türkiye Jeomorfologlar Derneği için coğrafya ve jeomorfoloji camiasının beklentilerine yönelik bir ümit olmadığı kanaati oluşmuştur. Türkiye Jeomorfoloji topluluğu 20 yıldan uzun bir süredir kurumsal yapılanmanın eksikliğine ait doğrudan ve dolaylı sıkıntılarını yaşamaktaydı. Bu sıkıntılar son 6-7 yıl içinde giderek önemli problemler haline dönüşmeye başladığına ait sinyaller alınmaya başlanmasıyla Ankara, İzmir ve İstanbul da ilgili ve gönüllü akademisyenlerin katılımlarıyla toplantılar yapılmaya başlandı. Sonrasında, 15 kurucu üyenin gayretleri ile yeni bir sayfa açılarak, 24 Nisan 2015 tarihinde Jeomorfoloji Derneği kuruluşu gerçekleştirilmiştir. Jeomorfoloji Derneği nin 1. Olağan Genel Kurulu 17 Haziran 2015 günü Ankara Üniversitesi DTCF, Coğrafya Bölümü Muzaffer Göker Salonunda, derneğimizin oy kullanma hakkına sahip 60 asıl üyesinden 45 inin genel kurula katılımıyla yapılmıştır. Genel kurul; Geçici Yönetim Kurulu nun 3 yıl süre ile göreve devam etmesine oy birliği ile karar vermiştir. Jeomorfoloji Derneği olarak misyonumuz iki temel husus odaklıdır. Bunlardan biri Jeomorfoloji Eğitimi ve Mesleki Yeterlilik diğer konu ise Mesleki Tanınırlık ve Kadro meseleleri dir. Coğrafya şemsiyesi altında, Fiziki Coğrafya temelli, yaşamda ihtiyaç duyulan modern jeomorfoloji çalışmaları amaçlı mesleki yeterlilikleri kazandıran bir üniversite eğitiminin verilmesi, ayrıca Jeomorfolog kadrosu, tanımlaması ve tanınırlığı ile ilgili yanlış, eksik ya da ihmal edilmişliklerin telafi edilmesi için etkin rol oynamak ve bu konularda başarılı sonuçlar alınması Jeomorfoloji Derneğinin vizyonunu oluşturmaktadır. Jeomorfoloji Derneği nin 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla, dernek tüzüğü üyelik koşulları esas alınarak Yönetim Kurulu Kararı ile kabul edilen 96 adet kayıtlı asıl üyesi vardır. 4

5 Jeomorfoloji Cilt 2 Derneği Bülteni Sayı 2 Sayı Aralık 1 Ocak Derneğimiz; tanıtım, iletişim ve bilgilendirme araçları olarak Türkçe ve İngilizce WEB sayfası ( Facebook ( Twitter ( hesaplarını kullanmaya devam etmektedir. Jeomorfoloji Derneği nin geçen 18 aylık görev süresi içinde gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlerden bazılarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür. Türkiye Ulusal Jeoloji Bilimleri Birliği (TUJBB) Olağan Konsey Toplantısı 08 Nisan 2015 günü, MTA Genel Müdürlüğü Uzaktan Algılama Merkezi Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. Bu toplantıda Jeomorfoloji Bilim Dalının da temsil edilmesi yaklaşımı içinde davet alınmıştır. Belirtilen toplantıya henüz kurulma aşamasında olmasına rağmen, Jeomorfoloji Derneğini temsilen Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu ve Prof. Dr. Uğur Doğan katılmıştır. TUJBB Konsey Toplantısında yeni Yürütme Grubu seçimi yapılmıştır. Yönetim Kurulu üyelerimizden ve derneğimizi temsilen Prof. Dr. Uğur Doğan; 7 kişiden oluşan Konsey Yürütme Grubu üyesi olarak seçilmiştir. 17 Haziran 2015 tarihinde Jeomorfolojide Ölçme ve Değerlendirme temalı, eğitim amaçlı çalıştay ( çok sayıda lisansüstü araştırmacı ve genç akademisyenin katılımı, 10 akademisyenin sunum katkıları ile gerçekleştirilmiştir ve 2016 yılları yaz ayları sonunda Doğu Karadeniz de Sel-Taşkın ve Kütle hareketleri problemleri yaşanmıştır. Derneğimiz bu afetlere karşı duyarlılığını göstermiş ve afetlerin gerçekleştiği günlerde Hopa (24 Ağustos 2015) ve Arhavi de (01 Eylül 2016) saha çalışmaları yaparak, raporlar hazırlanmış ve bu raporlar aracılığıyla kamuoyu, ilgili kamu kurum ve kuruluşlar nezdinde bilgilendirici girişimlerde bulunulmuştur. Bu raporların hazırlanması; Ağustos 2015 tarihlerinde Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu ve Prof. Dr. A. Evren Erginal ın Hopa ve çevresinde ( %C3%B6n) ve Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu nun Eylül 2016 tarihlerinde Arhavi ve çevresinde ( yaptıkları saha çalışmaları ile gerçekleştirilmiştir. Jeomorfoloji Derneği, Ulusal Jeomorfoloji Sempozyumu serisinin dördüncüsü olan ve Ekim 2015 tarihlerinde Samsun da, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi salonlarında düzenlenen UJES 2015 e yönetim kurulu üyelerinin katılımı ve sunumlarıyla destek vermiştir ( 5

6 Jeomorfoloji Cilt 2 Derneği Bülteni Sayı 2 Sayı Aralık 1 Ocak Jeomorfoloji Derneği, Eylül 2016, Şile - İstanbul Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla: Kıyı temalı olarak planlamıştır. Bu eğitim etkinliğinin temel amacı; konunun hukuki ( 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun uygulanmasına dair yönetmelikler kapsamında) ve bilimsel yönüne (jeomorfolojik, morfodinamik, hidrografik, biyocoğrafik vb.) ait yeterliliklerin katılımcılara teorik ve uygulamalı olarak kazandırılması olmuştur. Bilimsel eğitim etkinliğinin her iki gününde yer alan katılımcılara Eğitim Sertifikası verilmiştir ( İŞKUR sayfasındaki Meslekler Sözlüğü nde yer alan hatalı ve eksik Jeomorfolog ve Jeomorfoloji tanımlamasının düzeltilmesi ile ilgili derneğimizin girişimleri olumlu sonuçlanmıştır. İş ve Meslek Danışmanlığı Dairesi Başkanlığı, "Jeomorfolog tanım ve görevleri ile ilgili önerileriniz değerlendirilmiş olup gerekli düzeltmeler yapılacaktır" şeklinde bir mesajı dernek yönetimine iletmiştir. ( Derneğimizin 2017 yılı planlı faaliyetleri arasında bir çalıştay (18 Mayıs 2017, Balıkesir), bir ulusal sempozyum (JD-FCAR Fırat Üniversitesi Coğrafya Bölümü ile birlikte uluslar arası sempozyum (UJES ) yer almaktadır. Ayrıca Mesleki Yeterlilik Kurulu (MYK) ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Bu konuya ait yakın gelecekteki gelişmeler derneğimizin iletişim araçları aracılığı ile jeomorfoloji camiamızla paylaşılacaktır. Jeomorfoloji Derneği Bülteni 1. Sayısıyla sizlere ulaşmıştır. Her yılın Ocak ayı içinde derneğimizin bülteni yeni sayıları ile bir önceki yıla ait gelişmeleri içerir kapsamlı olarak sizlerle olmaya devam edecektir. Derneğimizin hakemli dergisinin hazırlık çalışmaları da devam etmekte olup, en kısa süre içinde yayın kabul etmeye başlayacağının müjdesini de vermek isterim. Dernek çalışmalarımızın Jeomorfoloji ve daha geniş çerçevede Coğrafya camiasına katkı yapması ve özlenenlerin gerçekleştirilmesine vesile olması dileklerimle, sağlıcakla kalınız. Hüseyin TUROĞLU Jeomorfoloji Derneği Başkanı 6

7 7

8 JEOARKEOLOJİ: AŞIKLI HÖYÜK ÖRNEĞİ Uğur Doğan Giriş Jeoarkeoloji; arkeolojik kayıtlara ilişkin soruları, geniş bir yelpazeye yayılan yerbilimlerinin bakış açısından ele alan ve büyük ölçüde arazi araştırmalarına dayanan çalışmaları kapsar (Rapp ve Hill, 1998; Goldberg ve Macphail, 2006; Benedetti vd., 2011). Bir başka ifadeyle, basit olarak jeoarkeoloji; arkeolojik sorulara yerbilimi tekniklerini kullanarak cevap aranmasıdır (Wilson, 2011). Kayan a (2002) göre ise jeoarkeoloji, yer-doğa bilimleri araştırmalarından sağlanan bilgilerin arkeolojik araştırmalarda ve bulguların değerlendirilmesinde kullanılması anlamına gelen yeni bir bilimsel yaklaşımın adıdır lı yıllara kadar arkeoloji ve yerbilimleri arasındaki etkileşim sınırlı kalmış, sonrasında ise bu etkileşim arkeologların insanı öne çıkaran yaklaşımları ile hız kazanmıştır (Goldberg ve Macphail, 2006; Benedetti vd., 2011). Jeoarkeoloji terimi ilk olarak Karl Butzer tarafından 1973 yılında kullanılmış, (Hudson vd., 2008; Benedetti vd., 2011), 1976 yılında ise jeoarkeoloji adında bir özel sayı çıkarılmıştır (Davidson ve Shackley 1976). Böylece önemi giderek artan Jeoarkeoloji üzerine kitaplar ve makaleler yazılmış (ör. Davidson ve Shackley, 1976; Erol, 1992; Waters, 1992; Rapp ve Hill, 1998; Pollard, 1999; Kayan, 2002; Beach vd., 2008; Benedetti vd., 2011), arkeoloji ve yerbilimi disiplinleri ve bunlara ilişkin dernekler içerisinde jeoarkeoloji araştırma grupları kurulmuş (ör. Uluslararası Jeomorfologlar Birliği içerisinde 1997 den beri Jeoarkeoloji Çalışma Grubu bulunmaktadır) ve hatta bazı bilim insanları tarafından yaz kursları açılmıştır. Jeoarkeoloji ile ilgili çalışmalar, ilgili pek çok dergide ve çoğunlukla da Kuvaterner dergilerinde yayımlanmakla birlikte, Jeoarkeoloji/Geoarchaeology ismini taşıyan bir dergi de 1986 yılından beri yayınlanmaktadır. Jeoarkeoloji ve bunun yerine zaman zaman kullanılan arkeolojik jeoloji ve arkeolojik jeomorfoloji isimlerinin etimolojisi üzerine tartışmalar yıllar önce yapılmıştır (Butzer, 1982; Courty vd., 1989; Rapp, 1975; Rapp ve Hill, 1998; Waters, 1992; Goldberg ve Macphail 2006) Türkiye de ise bu kapsamda, paleocoğrafya ismini taşıyan çalışmalar dışında, arkeolojik jeomorfoloji, arkeo-coğrafya, ve jeoarkeoloji adları kullanılmıştır. Goldberg ve Macphail (2006) jeoarkeoloji, arkeolojik jeoloji ve jeolojik arkeoloji arasında bir fark olmadığını, yerbilimleri ve arkeolojinin kesişiminde yer alan konuların bu başlıklarda incelendiğini ve kendilerinin ise kısa olduğu için jeoarkeoloji terimini kullandıklarını belirtmişlerdir. Bunun gibi bazı çalışmalarda arkeolojik jeoloji isminin kullanılması, Amerika Birleşik Devletleri nde olduğu gibi jeomorfolojinin, jeoloji disiplinin içerisinde olduğu ülkeler ile ilgilidir. İngiltere de ise jeoarkeoloji, arkeoloji bölümlerinin araştırma alanı olarak düşünülür. Fakat dünya genelinde jeoarkeoloji, jeoloji ve coğrafyanın bir alt dalı olarak görülür (Goldberg ve Macphail, 2006). Ülkemizdeki durum ve nasıl olması gerektiği Kayan (2002) tarafından belirtilmiştir. Kayan a göre arkeolojik araştırmalarda gerekli olan bilgi sadece jeolojik olmaktan çok coğrafidir. Coğrafya (Geography) yeryüzü bilimidir. 8

9 Pek çok arkeolojik yerleşme jeomorfolojiden doğrudan etkilenmiş veya mağara gibi jeomorfolojik oluşumların içerisinde kurulmuştur. Yamaç süreçleri, taşkınlar, akarsuyun yatağını yükseltmesi ve yana aşındırması, kıyı kuşaklarında koyların alüvyonla dolması (alüvyal boğulma) gibi pek çok süreçten antik yerleşmeler etkilenmiş, yer değiştirmiş, hatta tamamı veya bir kısmı gömülmüştür. Ayrıca deniz ve göl seviyesindeki değişimler ve tektonik etki nedeniyle de yerleşmelerin yer değiştirdiği, sedimanla örtüldüğü veya sular altında kaldığı görülür (Özdaş ve Kızıldağ, 2013). Diğer taraftan kuraklık, depremler, tsunami vb. gibi doğal tehlikeler de insan ve doğa arasındaki etkileşimde önemli faktörlerdir (Fagan, 1999; Oliver Smith ve Hoffman, 1999). Tüm bu etkenlerin araştırılması aşamasında ve özellikle arazi koşullarının yeniden yapılandırılmasında kullanılmak üzere geniş ölçekli ve amaca yönelik detaylı jeomorfoloji haritalarının oluşturulması ve plaeo-ekolojinin yapılandırılması gereklidir (Erinç, 1955; Erol, 1992; Bruckner, 1997; Fanning vd., 2009). Ayrıca elde edilen arazi verilerinin doğru yorumlanabilmesi için bölgesel ve küresel iklim döngüleri ve ortam değişimleri ile kıyaslanması önemlidir (ör. Berger vd., 2016). Bu nedenle ülkemizde yapılan bazı çalışmalarda olduğu gibi (ör. Erinç, 1979; Kraft vd., 1982; Kayan 1996; Bruckner, 1997; Kraft vd., 2001; Bruckner vd. 2002; Bruckner, 2003; Kayan, 2009), pek çok jeoarkeoloji araştırması paleocoğrafya çalışması olarak tanımlanabilir. Aslında jeoarkeoloji bağımsız bir disiplin değildir, kendisine ait teorisi ve cevaplayabileceği soruları yoktur (Wilson, 2011). Jeoarkeologlar ortamsal araştırma ekiplerinin bir üyesidir ve onlar, arkeolojik sitlerin ve kuruldukları yerlerin biyotik, jeomorfik ve pedolojik karakterlerinin ve bu ortamların geçmiş insan faaliyetleri ile etkileşimlerini yeniden yapılandırmayı amaçlar (Goldberg ve Macphail, 2006). Çok disiplinli bir yaklaşım olan jeoarkeolojide, her geçen yıl yaklaşımlar çeşitlenmekte ve kullanılan teknikler artmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Tarihlendirme yöntemleri, detaylı haritalama teknikleri, uzaktan algılama, CBS teknikleri, jeomorfik ve biyotik sistemlerin modellenmesi, jeokimya, sedimantoloji, mikromorfoloji ve paleo-botanide gelişen analitik teknikler (Benedetti vd., 2011). Benedetti vd., (2011) jeoarkeolojideki yaklaşımları üç ana gruba ayırmıştır: Bunlar; (1) jeomorfolojik, sedimantolojik ve pedolojik yöntemleri kullanan paleoyüzey yaklaşımı ; (2) kimyasal, mineralojik ve jeofizik yöntemlerini kullanan jeokimyasal yaklaşım ; ve (3) kültürel, adli, ekolojik ve biyolojik yöntemleri kullanan insan ekolojisi dir. Paleoyüzey yaklaşımı jeomorfoloji, toprak bilimi, sedimantoloji ve stratigrafinin yöntemlerini kullanarak arazinin yeniden yapılandırılması ve arkeolojik sitlerin belirlenmesi için temel bir gerekliliktir. Görüldüğü üzere kısa bir geçmişe sahip olan jeoarkeoloji yaklaşımı hızla gelişmiş ve insanlık tarihi ve insanın yaşadığı doğal ortam koşullarıyla olan etkileşiminin aydınlatılması üzerine önemli çalışmaların ortaya konulmasını teşvik etmiştir (Erinç, 1955; Bruckner, 1979; Erinç, 1979; Erol, 1992; Haynes, 1995; Redman, 1999; Grayson, 2001; Jackson, 2001; Tilman ve Lehmann, 2001; Bruckner vd. 2002; Kayan, 2002; Bruckner, 2003; Doğan, 2005; Turoğlu, 2005; Goldberg ve Macphail, 2006; Levine, 2007; Benedetti vd., 2011; Berger vd., 2016; Turoğlu, 2016). 9

10 Bu yaklaşım aynı zamanda arkeologların merak ettiği veya cevabını bulamadığı pek çok sorunun aydınlatılmasını sağlamıştır. Diğer taraftan da arkeolojik veriler insanın doğa üzerine olan etkisinin, küresel iklim döngülerinin yerel etkilerinin, eski depremlerin ve şiddetinin, ayrışma ve erozyon hızının, bazı yerşekillerinin yaşlarının, vadi tabanlarının evriminin, göl ve deniz seviyelerindeki değişimlerinin anlaşılmasın da kısmen yardımcı olmuştur. Jeoarkeoloji çalışmaları Türkiye de bu konudaki öncü ülkeler ile yaklaşık olarak eş zamanlı gelişmiştir. Bunun başlıca nedeni Anadolu nun topraklarının Paleolitik dönemden beri insanların yaşam alanı olması ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasıdır. Bu nedenle, Türkiye topraklarında jeoarkeolojik araştırmaların yapılabileceği pek çok arkeolojik buluntu sahası ve ören yerleri bulunmaktadır. Ülkemizdeki jeoarkeoloji çalışmaları ile ilgili olarak Erol (1992) Türkiye de jeoarkeolojik çalışmalar henüz yeni olmakla birlikte, bu konuda oldukça ilginç birçok örnek verilebilir ve bu örneklerin sayısı hızla da artmaktadır ifadesini kullanmış ve bu konuda yapılan çalışmaları özetlemiştir. Ülkemizde yapılan jeoarkeolojik çalışmalarda kıyılarımızdaki antik yerleşmeler (ör. Truva ve Efes) önemli bir etken olmuştur. Bu tip yerleşmelerin sahip oldukları limanların nasıl doldukları ve yerleşmelerin kara içerisinde kalma süreçleri ve sonraki çevresel değişimlerin yeniden yapılandırılması düşüncesi bu çalışmalara ivme kazandırmıştır (ör. Erinç, 1955; Erol, 1963, 1972; Erinç, 1979; Kayan vd., 1980, 1988, 2000, 2014; Bruckner, 1997, 2003; Bruckner vd., 2002; Kraft vd., 1980, 1982, 2011; Rapp ve Gifford, 1982; Öner, 1997a, b, 1999, 2009). Bu tür çalışmaların öncülerinden biri sayılabilecek bir araştırma Asi Deltası ndaki antik Seleukeia Pierria şehri limanın dolması ve kara içlerinde kalması ile ilgili olarak Erol (1963) tarafından yapılmıştır. Ülkemizin iç kesimlerinde ise plüvyal göl kıyılarında bulunan arkeolojik yerleşmeler ile ilgili jeoarkeolojik çalışmalar sürdürülmüştür (ör. Erol, 1972; 1975; Roberts vd., 1979; Berger vd., 2016). Bunlardan en iyi araştırılanlardan biri Çatalhöyük tür (Roberts vd., 1999). Akarsu boylarındaki arkeolojik yerleşmeler ile ilgili jeoarkeoloji çalışmaları ise çok daha geç dönemlerde başlamıştır ve hala oldukça sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bunlardan önemli bir kısmı ise akarsular üzerine yapılacak baraj gölleri tarafından sular altında kalacak arkeolojik sitlerde başlatılan kurtarma kazıları sonucunda yapılmıştır (ör. Erol, 1983; Erol vd., 1987; Wilkinson, 1999; Kuzucuoğlu, 2002, 2013; Doğan, 2005; Turoğlu, 2011). Dicle Nehri kıyısındaki jeoarkeolojik çalışmalarda Holosen de akarsuyun yatağını kazma döneminde insanların vadi tabanına yerleştikleri, vadi tabanındaki birikme dönemlerinde ise yerleşmelerin vadi tabanını terk ettikleri saptanmıştır (Doğan, 2005). İç Anadolu Bölgesi nde ise Ihlara Vadisinde, Melendiz Çayı nın sağ kıyısında bulunan Aşıklı Höyük akarsu boylarındaki arkeolojik yerleşmelerin kurulma ve terkedilme nedenlerinin ortaya konması açısından önemli bir örneği oluşturur. Bu höyüğün jeoarkeolojik problemleri Kuzucuoğlu (2013) tarafından açıklığa kavuşturulmuştur. 10

11 Aşıklı Höyük ün Jeoarkeolojisi Kızılkaya Köyü yakınında yer alan Aşıklı Höyük ün konumundan, insanlarının yerleşmek için su kaynağı olan Melendiz Çayı kenarını, Ihlara Vadisi nin tabanının genişlediği bir yeri ve İç Anadolu daki obsidiyen merkezlerine yakın, görece korunaklı bir alanın seçtikleri anlaşılmaktadır (Şekil 1). Akeramik Neolitik dönemde kurulmuş daimi bir köy yerleşmesi olan Aşıklı Höyük teki yerleşim evresi M.Ö yılları arasına tarihlendirilmektedir (Özbaşaran vd., 2010; Özbaşaran, 2011). Melendiz Çayı ile yaklaşık aynı seviyede bulunan Aşıklı Höyük ün jeoarkeolojisi ile ilgi başlıca iki önemli soru bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Aşıklı Höyük neden Melendiz Çayı nın hemen kenarında ve yaklaşık aynı seviyede kurulmuş veya öyle görünmektedir? İkincisi ise yerleşme neden terkedilmiştir? Şekil 1. Aşıklı Höyük ün lokasyon haritası Melendiz Çayı, kaynaklarını doğudaki Melendiz Dağı çevresinden aldıktan sonra fay hatlarını izleyerek bir süre kuzeye doğru aktıktan sonra, tekrar bir yapısal hatla batıya döner ve Aksaray Ovası ndan geçerek Tuz Gölü nde son bulur. 5.2 My önce oluşan Kızılkaya ignimbiritini (Aydar vd, 2012) üzerleyen Pliyosen göl sedimanlarını kesen Melendiz Çayı nın drenaj sisteminin Pliyosen-Kuvaterner geçişinde kurulmuş olduğu söylenebilir. 11

12 Aşınmaya karşı dayanıklı olan sıcak karakterli Kızılkaya ignimbriti içerisine vadisini kazan Melendiz Çayı, içerisinde antik döneme ait pekçok insan yapımı mağara ve açık hava yerleşmelerini ve peribacalarını barındıran görülmeye değer bir manzara oluşturan Ihlara Vadisi nin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Derinliği yaklaşık 130 m yi bulan Ihlara kanyonun oluşmasında Tuz Gölü fayının düşey atım miktarı (Özsayın vd., 2013) belirleyici bir etken olmuştur. Vadide, Aşıklı Höyük çevresinde, günümüze kadar korunabilmiş 6 seki basamağının (Holosen sekisi hariç) olduğu görülmektedir (Şekil 2). Kapalı havza akarsuyu olan Melendiz Çayı nın boyuna profilini derecelendirmesi başlıca Tuz Gölü nün Kuvaterner deki seviye değişimleri, tektonik (özellikle de Tuz Gölü fayındaki düşey atım) ve iklim tarafından kontrol edilmiştir. Şekil 2. Aşıklı Höyük çevresinin jeomorfoloji haritası. Harita büyük ölçüde uydu görüntüsünden faydalanılarak çizilmiştir. Ihlara vadisinin tabanında bulunan Aşkılı Höyük ve çevresinde yapılan jeomorfoljik gözlemler, Höyüğün akarsuyun eski bir sekisi/taşkınovası üzerine yerleştiğini, sonrasında ise Höyük çevresinde akarsu aşındırmasının ve alüvyal boğulmanın olduğunu ortaya koymaktadır (Şekil 3). Bu durum Aşıklı insanlarının buraya yerleştikleri dönemde Melendiz Çayı nın yerleşmeyi tehdit edecek bir konumda olmadığını, bir başka ifadeyle; akarsu yatağının bugünkü seviyesine göre daha aşağı bir seviyede (derinde) olduğunu göstermektedir. 12

13 İnsanların bu yerleşmeyi terk etme nedeninin ise vadi tabanında sonradan meydana gelen alüvyal boğulma ve buna bağlı olarak gerçekleşen akarsu aşındırmasının yerleşmeyi tehdit etmesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Höyük çevresinde sonradan gerçekleşen akarsu aşındırmasının izleri açık olarak görülmektedir (Şekil 3D). Ayrıca, akarsu kıyısındaki kesitte höyüğün üzerine yerleşmiş olduğu organik malzeme içeren sarımtırak renkli siltlerden oluşan taşkınovası sedimanı yüzeyde görülebilmektedir (Şekil 3F). Onun üzerinde ise akarsuyun yatağının bugünkünden daha yukarda olduğunu gösteren kalıntı kaba çakıllar bulunmaktadır. Çayın batı yakasında yapılan gözlemler ise eski akarsu bar deposunun bugünkü akarsu seviyesinden yaklaşık 1,5-2 m yukarıda Holosen sekisi olarak kaldığını göstermektedir (Şekil 3C). Ayrıca bu kesimde terkedilmiş bir menderesli akarsu yatağı dikkati çeker (Şekil 2). Bu terkedilmiş yatağı veya kopmuş menderesi dikkate aldığımızda, akarsuyun yakın bir zamanda Aşıklı Höyük ün kenarına muhtemel bir taşkın sonrası kestirme kanalı olarak taşındığı ve kısmen yatak tipini değiştirmiş olduğu söylenebilir. Kuzucuoğlu (2013) yapmış olduğu bir çalışamada yukarda bahsi geçen gözlemleri sondaj verileri ile doğrulamıştır. Kuzucuoğlu nun (2013) bulguları şöyle özetlenebilir: Son Buzul Çağı sırasında vadide örgülü akarsu ortamında çakıl deposu birikmiş ve bu depo Geç Glasyal/Holosen geçişi öncesinde kazılmıştır. Bu hidro-klimatik kökenli kazılma, tektonik yükselme ile de desteklenmiş olabilir. Akeramik Neolitik yerleşme Holosen başında Melendiz Çayı kenarına kurulduğunda, vadi tabanı ile kazılmış olan son Buzul Çağı terası arasında önemli bir yükselti farkı vardı ve yerleşme bu seki üzerine kurulmuştu. Arkeolojik tabakalar ve akarsu deposu arasındaki ilişki, Aşıklı Höyük te Holosen in ilk iki bin yılı sırasında yağışın azaldığını ve akarsuyun durumunu koruduğunu gösterir. İç Anadolu nun diğer kesimlerinde olduğu gibi yüksek kesimlerdeki, yüksek miktardaki yağışlar tarafından desteklenen yukarı havza akışları Aşıklı çevresindeki nemliliği artırmıştır. 13

14 Şekil 3. (A) Aşıklı Höyük ten güneye bakış. (B) Aşıklı Höyük ten kuzeye bakış. (C) Aşıklı Höyük, Melendiz Çayı tarafından aşındırılmıştır. Geç Holosen öncesinde yatağı bugünkünden yüksek olan akarsu, bugün höyük tabanı ile yaklaşık olarak aynı seviyede akmaktadır. (E) Aşıklı Höyük Geç Glasyal sekisi üzerine kurulmuştur. (F) Geç Glasyal sekisine ait taşkınovası deposu sekinin tabanında yüzeylenmektedir. Sonuç Jeoarkeoloji çalışmaları, arkeoloji ve jeomorfoloji araştırmalarına ve Kuvaterner i ve özellikle de Holosen i kapsayan paleocoğrafya araştırmalarına farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bu açıdan jeoarkeoloji, coğrafya ve insan arasındaki bağın en güçlü şekilde ortaya çıktığı çalışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu nedenle, oldukça zengin bir prehistorik ve arkeolojik geçmişe sahip olan ülkemizde, coğrafyacılar, özellikle de jeomorfologlar bu tür çalışmalara daha fazla yönelmelidir. Aşıklı Höyük örneğinde ise Türkiye deki diğer bazı akarsularda olduğu gibi, Melendiz Çayı nın da Geç Pleyistosen-Holosen deki küresel iklim değişimlerine tepki verdiği ve buna bağlı olarak da vadi tabanında kazılma ve birikme dönemlerinin meydana geldiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan bu veriler, küresel iklim değişiminin diğer akarsuların Holosen deki gelişimini nasıl etkilemiş olduğunun sorgulanması gerekliliğini de ortaya koymaktadır. Bu çalışmalardan elde edilecek veriler içinde bulunduğumuz küresel iklim değişiminin akarsular üzerinde gelecekte oluşturacağı etkileri tahmin etmemiz için bir benzetişim modeli olarak da kullanılabilir. 14

15 KAYNAKÇA Aydar, E., Schmitt, A.K., Çubukçu, H.E., Akın, L., Ersoy, O., Şen, E., Duncan, R.A., Gökhan, A., (2012). Correlation of ignimbrites in the central Anatolian volcanic province using zircon and plagioclase ages and zircon compositions. J. Volcanol. Geotherm. Res , Beach, T., Dunning, N., Doyle, M. (Ed.), (2008). Geoarchaeology and geomorphology: Soils, sediments, and societies: Geomorphology, 101, pp Benedetti, M.M., Cordova, C.E., Beach, T., (2011). Soils, sediments, and geoarchaeology: Introduction. Catena 85, Berger, J-F., Lespez, L., Kuzucuoğlu, C., Glais, A., Hourani, F., Barra, A., Guilaine, J., (2016). Interactions between climate change and human activities during the Early to Mid Holocene in the East Mediterranean basins. Clim. Past, 12, Bruckner, H., (1997), Coastal changes in western Turkey - Rapid delta progradation in historical times. In: Briand, F. and Maldonado, A. (Eds): Transformations and evolution of the Mediterranean coastline. CIESM Science Series 3, (Bulletin de l'institut océanographique, numéro spécial 18. Musée océanographique, Monaco), Monaco. Bruckner, H., Mullenhoff, M., Handl, M., Van Der Borg, K., (2002), Holocene landscape evolution of the Büyük Menderes alluvial plain in the environs of Myous and Priene (Western Anatolia, Turkey). Z. Geomorph. N.F., Suppl.-Bd. 127; Berlin/Stuttgart, Bruckner, H., (2003), Delta Evolution and Culture - Aspects of Geoarchaeological Research in Miletos and Priene. In: Wagner, G.A., Pernicke, E. and H.-P. Uerpmann (Eds.): Troia and the Troad. Scientific Approaches. Springer- Verlag Berlin, Butzer, K.W., (1982). Archaeology as Human Ecology. Cambridge University Press, Cambridge. Courty, M.A., Goldberg, P. ve Macphail, R.I., (1989). Soils and Micromorphology in Archaeology. Cambridge Manuals in Archaeology. Cambridge University Press, Cambridge. Davidson, D.A., Shackley, M.L. (Ed.), (1976). Geoarchaeology: Earth Science and the Past. Duckworth Publishers, London. Doğan, U., (2005). Holocene fluvial development of the Upper Tigris Valley (Southeastern Turkey) as documented by archaeological data. Quaternary International 129, Erinç, S., (1955), Gediz ve K.Menderes Deltasının morfolojisi, Türk Coğrafya Kurumu Yayını No: 2, İstanbul. Erinç, S., (1979), Changes in the Physical Environment in Turkey Since the End of the Last Glacial. In: Brice, W. C. (Ed.), The Environmental History of the Near and Middle East Since the Last Ice Age, , London, Academic Press. Erol, O. (1963). Asi Nehri deltasının jeomorfolojisi ve dördüncü zaman deniz - akarsu sekileri. Dil ve Tarih Coğrafya Fak. Yay. No: 149, Ankara. Erol, O. (1972). Konya, Tuzgölü, Burdur havzalarındaki pluvial göllerin çekilme safhalarının jeomorfolojik delilleri. Coğrafya Araştırmaları Dergisi 3-4,

16 Erol, O. (1975). Burdur havzası kuvaterner depoları. Cumhuriyetin 50. yılı Yerbilimleri Kongresi Ekim 1973, Ankara. Erol, O, (1983). Paleoekolojik araştırmalarda jeomorfolojinin önemi. TÜBİTAK Arkeometri Ünitesi Bilimsel Topl. Bildirileri III, Ankara. Erol, O., (1992). Türkiye de arkeometrik ve jeomorfolojik araştırmalar. Türk Coğrafya Dergisi 27, Erol, O., Akkan, E., Elibüyük, M., Doğu, A.F., (1987). Aşağı Fırat Bölgesinde Bugünkü ve Kuvaternerdeki Doğal Çevre Koşulları. Aşağı Fırat Projesi Çalışmaları. ODTÜ Aşağı Fırat Projesi Yayınları, Seri 1, No: 3, 1-13, Ankara. Fagan, B., (1999). Floods, famines, and emporers: El Niño and the fate of civilizations.basic Books, New York. Goldberg, P., Macphail, R.I., (2006). Practical and Theoretical Geoarchaeology. Blackwell Publishing, Malden, MA. Grayson, D.K., (2001). The archaeological record of human impacts on animal populations. Journal of World Prehistory 1, Haynes Jr., C.V., (1995). Geochronology of paleoenvironmental change, Clovis type site, Blackwater Draw, New Mexico. Geoarchaeology 10, Hudson, P.F., Butzer, K.W., Beach, T., (2008). Fluvial deposits and environmental history: Scope and context of the 39th annual BGS. Geomorphology 101, xiii xv. Jackson, J.B.C., (2001). What was natural in the coastal oceans? Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America 98, Kayan, İ., (1988). Datça yarımadasında "Eski Knidos" yerleşmesini etkileyen doğal çevre özellikleri. A.Ü. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmaları Dergisi 11, Kayan, İ., (1996). Holocene stratigraphy of the lower Karamenderes-Dümrek plain and archaeological material in the alluvial sediments to the North of the Troia ridge. Studia Trioca, ISBN , Bant 6, Kayan, İ., ( Arkeoloji, Jeoloji, Coğrafya-Yeni bir yaklaşım: Jeoarkeoloji. Toplumsal Tarih 101, Kayan, İ., (2009). Kesik plain and Alacalıgöl mound. An assesment of the paleogeography around Troia. Studia Troica. Band 18, Philipp von Zabern, Mainz am Rhein. Germany. Kayan, İ., (2014). Geoarchaeological research at Troia and its environs. Studia Troica. Monographien 5. (Troia : Grabungen und Forschungen I. Forschungsgeschichte, Methoden und Landschaft. Teil 2. Herausgegeben von E.Pernicka, C.B.Rose, P.Jablonka). p Eberhard Karls Universitat Tübingen. Verlag. Dr. Rudolf Habelt GMBH. Bonn. Germany. Kayan, İ., Kraft, J. C., Erol, O., (1980). Truva doğal çevresinin son yıldaki değişmeleri. Bilim ve Teknik. Sayı 155, Ekim 1980, Sayfa TÜBİTAK Yay. Ankara. Kraft, J. C., Kayan, İ., Erol, O., (1980). Geomorphic reconstructions in the environs of ancient Troy. Science. American Association for the Advancement of Science. Vol. 209, No. 4458, p Kraft, J.C., Kayan, İ., Brückner, H., (2001). The geological and paleogeographical environs of the Artemision. A.Ü. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmaları Dergisi. Sayı 11, Sayfa

17 Kraft, J. C., Kayan, İ., Erol, O., (1982). Geology and paleogeographic reconstructions of the vicinity of Troy. Troy, the Archaeological Geology. Supplementary Monograph 4. Rapp G. Jr. and Gifford J. A. (Ed). Princeton Univ. Press. for Univ. Cincinnati, U. S. A. p Kraft, J.C., Rapp, Brückner, H., Kayan, İ., (2011). Results of the struggle at ancient Ephesus: natural processes 1, human intervention 0. From: WILSON, L. (ed.) Human Interactions with the Geosphere: The Geoarchaeological Perspective. Geological Society, London, Special Publications, 352, Kuzucuoğlu, C., (2002). Preliminary observation on the Tigris Valley and terraces between Bismil and Batman. In: Tuna, N., Velibeyoglu, J. (Ed.), Salvage Project of the Archaeological Heritage of the Ilısu-Carchemish Dam Reservoirs Activities in METU, Ankara, pp Kuzucuoğlu, C., (2013). Geomorphology of the Melendiz River in Cappadocia (Turkey): Setting of pre-pottery neolithic sites of Asikli and Musular, and climate reconstruction during the onset of the Holocene. Geografia Fisica E Dinamica Quaternaria 36 (1), Levine, M.A., (2007). Overcoming disciplinary solitude: The archaeology and geology of native copper in Eastern North America. Geoarchaeology 22, Oliver-Smith, A., Hoffman, S.M. (Eds.), (1999). The Angry Earth: Disaster in Anthropological Perspective. Routledge, New York. Öner, E., (1997)a. Finike Ovasının Alüvyal Jeomorfolojisi ve Antik Limyra Kenti. Ege Coğrafya Dergisi 9, Öner, E., (1997b). Esen Çayı Taşkın-Delta Ovasının Jeomorfolojisi ve Antik Patara Limanı. Ege Coğrafya Dergisi 9, Öner, E., (1999). Letoon Kazı Alanı ve Çevresinde Jeomorfolojik-Jeoarkeolojik Araştırmalar. Ege Coğrafya Dergisi 9, Öner E., (2009). Asi Delta Ovasında Alüvyal Jeomorfoloji ve Paleocoğrafya Araştırmaları. Ege Coğrafya Dergisi 17, Özbaşaran, M., (2011). Re-starting at Aşıklı. Anatolia Antiqua XIX, Özbaşaran, M., Duru, G., Teksöz, D., Omacan, S., (2010). Yaşayan Geçmiş: Aşıklı Höyük. TÜBA-KED 8, Özdaş, H., Kızıldağ, N., (2013). Archaeological and Geophysical Investigation of Submerged Coastal Structures in Kekova, Southern Coast of Turkey. Geoarchaeology: An International Journal 28, Özsayın, E., Çiner, A., Rojay, B.F., Dirik, K., Melnick, D., Fernández Blanco, D., Bertotti, G., Schildgen, T.F., Garcin, Y., Strecker, M. ve Sudo, M. (2013). Plio- Quaternary extensional tectonics of the Central Anatolian Plateau: a case study from the Tuz Gölü Basin, Turkey. Late Cenozoic Evolution of the Central Anatolia Plateau In: Çiner, A., Strecker, M. and Bertotti, G. (eds), Turkish Journal of Earth Sciences 22, Pollard, A.M., (1999). Geoarchaeology: an introduction. Pollard, A.M., (ed.) Geoarchaeology: exploration, environments, resourches. The Geological Society, London, special publications 165, Rapp, G., Jr. (1975) The archaeological field staff: the geologist. Journal of Field Archaeology, 2:

18 Rapp Jr., G.R., Gifford, J.A., (1982). (ed.) Troy. The archeological geology. Supplementary Monograph 4. University of Cincinati. Rapp Jr., G.R., Hill, C.L., (1998). Geoarchaeology: The Earth-Science Approach toarchaeological Interpretation. Yale University Press, New Haven. Redman, C., (1999). Human Impact on Ancient Environments. University of Arizona Press, Tucson. Roberts N., Erol, O., Meester, T., de Uerpmann, H.P., (1979). Radiocarbon chronology of Late Pleistocene. Konya lake,turkey. Nature : Roberts N., Black S., Boyer P., Eastwood W.J., Griffiths H.I., Lamb H.F., Leng M.J., Parish R., Reed J.M., Twigg D., Yiğitbaşıoğlu H., (1999). Chronology and stratigraphy of Late Quaternary sediments in the Konya Basin, Turkey: Results from the KOPAL Project. Quaternary Science Reviews 18, Tilman, D., Lehmann, C., (2001). Human-caused environmental change: Impacts on plant diversity and evolution. Proceedings of the National Academy of Sciences 98, Turoğlu, H., (2005). Kızılırmak Deltası ve yakın çevresinin jeomorfolojik özellikleri ve insan yaşamındaki etkileri. İstanbul Üniversitesi İkiztepe Kazılarının 30. Yılı Sempozyumu, Eylül 2005, Samsun. Turoğlu, H., (2011). Reconstructing the Paleolanduse of Urartian Period For Yoncatepe Archaeologic Site (Van, Turkey). Çantay Kitapevi, Istanbul. Turoğlu, H., (2016). Ancient Settlements in the Lower Kızılırmak Valley. Anatolian Rivers between East and West: Axes and Frontiers. Geographical, economical and cultural aspects of the human-environment interactions between the Kızılırmak and Tigris Rivers in ancient times. A series of three Workshops. First Workshop: The Connectivity of Rivers. Pp , Ankara. Waters, M.R., (1992). Principles of Geoarchaeology: A North American Perspective. University of Arizona Press, Tucson. Wilkinson, T.J., (1999). Holocene valley fills of Southern Turkey and Northwestern Syria: recent geoarchaeological contributions. Quaternary Science Reviews 18, Wilson, L., (2011). The role of geoarchaeology in extending our perspective. Wilson, L. (ed.) human interactions with the geosphere: the geoarchaeological perspective. The Geological Society, London. Special publications 352,

19 DOĞU KARADENİZ DAĞLARI NIN GLASYAL MORFOLOJİSİ VE YENİ BELİRLENEN BUZULLAR Gürcan Gürgen Türkiye, Akdeniz e kıyıları olan bir orta kuşak ülkesi olarak, uzun yıllar boyunca, glasyal morfoloji topoğrafyasının sınırlı bazı yerlerde olabileceği, aktüel buzul varlığının ise neredeyse söz konusu olmadığı bir ülke olarak düşünülmüştür. Bu yapılırken, kısa mesafelerde hava durumunu hatta iklim koşullarını etkileyebilen yükselti ve bakı faktörünün etkisi, gücü göz ardı edilmiştir. Bu nedenle Dünya nın pek çok yerindeki buzul-buzul morfolojisi çalışmaları ile karşılaştırıldığında Türkiye deki araştırmalar halâ çok yeni sayılmaktadır. Özellikle aktüel buzullara değinen yayınların tarihçesi neredeyse son yüzyıl ile sınırlıdır. Oysa Türkiye nin iç bölgelerindeki yüksek volkanik dağlar ile güney ve güneydoğuda Toroslar, kuzeyde ise Doğu Karadeniz Dağları nın yüksek kısımları önemli birer Pleistosen buzullaşma alanıdır. Bu alanlar, bulunduğu enlemler nedeniyle Pleistosen deki kıtasal buzullaşma alanlarının uzağında kalmakla birlikte, yükseltinin etkisiyle dikkat çekici oranda buzullaşmaya uğramıştır. Türkiye deki bu üç önemli buzullaşma alanından biri olan Kuzey Anadolu Dağları nda, batıda Karagöl Dağları ndan başlayıp, doğuda Karçal Dağları na kadar olan saha, özellikle doğu kısmındaki yüksek zirveler bölgesi çok yoğun olmak üzere, son glasyal dönemde buzullarla kaplanmıştır metrelere yaklaşan zirvelere sahip olan bu alanda, Pleistosen kalıcı kar sınırının yaklaşık 2500 m lere inmesi nedeniyle, çoğunlukla kütlenin kuzey yamaçlarında gelişen dağ-vadi buzulları 2000 metrenin altına inerken, uzunlukları da yer yer 10 Km yi aşmıştır (Doğu vd ). Günümüzden yaklaşık yıl önce başlayıp, yıl öncesine kadar etkisini sürdüren soğuk iklim koşullarına bağlı olarak gelişen dağ buzulları, ağırlıklı olarak Würm öncesi fluviyal vadilere yerleşerek orman sınırının altına kadar inmiş, görkemli bir glasyal topoğrafya oluşturmuştur. Yerel coğrafi koşullara ve özellikle bakı faktörüne bağlı olarak dağların kuzey yamaçları, hem oluşan buzulların kapladığı alanlar, hem de bunların kütleleri bakımından güney yamaçlara oranla belirgin biçimde daha güçlü birer buzullaşma alanı olmuşlardır. Ancak, güneye bakan yamaçların yüksek zirvelerindeki sirklerden beslenen buzulların, güney iç kesimlerdeki etkileri dikkate alındığında, bu yüksek dağlık kuşağın genel bir buzullaşma alanı olduğu anlaşılmaktadır. Kuzey yamaçlardaki kadar olmamakla birlikte, bu alanlara yerleşen buzulların meydana getirdiği glasyal topografya (Foto:1), bu dağlık kütlenin güneyindeki yüksek kısımlarında önemli bir buzullaşma alanı olduğunu ortaya koymaktadır (Erinç 1949, Gürgen ). Kuzey Anadolu Dağları ndaki buzullaşma sadece kuzeydeki ilk dağ sıraları ile sınırlı değildir. Bu dağlık kütlenin iç kısımda yer alan yüksek zirveleri ve ikinci dağ sıralarında da dikkate değer bir buzullaşma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan glasyal topografya bulunmaktadır. Tatos (Dilek) Dağları nın, güney iç kısımları ile Karadağ (Gümüşhane) bu örnekleri barındıran alanlara örnek teşkil eden yerlerden bazılarıdır. 19

20 Yukarıda, ana hatlarıyla değinilen Doğu Karadeniz Dağları buzullaşması ve oluşturduğu topografya, Anadolu daki gezgin hareketleri ile bunları izleyen doğa ve yerbilim araştırmalarıyla dikkat çekmeye başlamıştır. Koch (1846) ve Sstebnitski (1882), gözlemlerine dayanarak, bu dağlık alanın Alp leri anımsatan bir topografyaya sahip olduğunu yansıtmışlardır. Bunları izleyen dönemde de Krenek (1932), Luteld ( ), yaptıkları gözlem ve saha araştırmalarıyla dikkat çeken isimlerdir yılından itibaren bu alandaki glasyal morfoloji araştırmalarına Erinç (1945, 1949, 1952 ) damgasını vurmuştur. İzleyen dönemde Yalçınlar (1951), Planhol ve Bilgin (1961), Gall (1966), Loffler (1970) Doğu Karadeniz Dağları nın çeşitli kesimlerindeki çalışmalarıyla önemli katkılar sunan araştırıcıların bazılarıdır lardan itibaren ise Doğu vd. ( ) bu alandaki araştırmalara derinlik kazandırmışlardır. Gürgen (2001 ), Gürgen ve Yeşilyurt (2012) ile sürdürülen çalışmalar bir daha farklı kısımlara yönelirken, bir yandan da önceki bazı çalışmaların güncellenmesine katkıda bulunmuştur. Doğu Karadeniz Dağları ndaki bu araştırmalarla ortaya çıkan yeni bulgular ve gelişen araştırma teknikleri, mutlak yaş tayinine yönelik bazı çalışmalara da dayanak teşkil etmiştir (Akçar vd. 2005). Foto 1: Verçenik dağı güneyinde, Salaçor (Yedigöller) deresinin yukarı kesimlerindeki tekne vadi (Solda), Tatos Dağlarının güneye bakan yamaçları üzerindeki Çinaçor buzul gölleri (Sağda). Anlaşılacağı üzere, Doğu Karadeniz Dağları nın glasyal topografyası belirli dönemlerde yoğunlaşan araştırmalara konu olmuştur. Bu araştırmalarla bir yandan buzullaşmanın etkili olduğu alanlar belirlenirken, bir yandan da yöredeki buzul şekillerinin ayrıntıları ortaya konmuştur. Ancak bu araştırmalardan özellikle birini, öne çıkarmak gerekir. Bu, Krenek (1932) tarafından yapılan çalışmadır. Avusturya lı bir dağcı ve öğretmen olan Krenek, 1931 yazında iki arkadaşıyla birlikte ( J. Böhmer ve L. Sperrlich) Verçenik (Üçdoruk) ve Kaçkar dağları arasındaki sahanın güney yamaçlarında amacı dağcılık faaliyeti olan bir gezi yapmışlar, bu alandaki gözlemlerinin Viyana da bir gezi gazetesinde yayımlanmasını sağlamışlardır. Bu yazı, Prof. Dr. R.v. Klebelsberg in dikkatini çekmiş, Krenek e ait notları ve çizimleri kendisinden alarak, buzul dergisinde yayımlanmasını sağlamıştır. İki kroki ile dört fotoğrafa yer verilen, yöredeki bazı zirve ve gölleri de betimleyen kısa bir metne sahip olan bu çalışmada, iki küçük buzulun varlığına değinilmektedir. Krenek in, çalışmasında yer verilen kroki niteliğindeki iki çizimden birisi, Kaçkar zirvesinin güneyindeki (Kuzeye bakan) yamaç buzulunu, diğeri ise Tatos Dağları üzerinde yer alan, bir sirk buzulunu göstermektedir 20

21 Krenek (1932) tarafından gerçekleştirilen bu çalışma ile daha önce varlığı bir şekilde bilinen glasyal topografya ve özellikle güncel buzullara yönelik ilk somut kanıtlara ulaşılmıştır. Daha sonraki araştırmalarda Krenek I ve Krenek II olarak da adlandırılan buzullar, Doğu Karadeniz Dağları nın glasyal topografyası yanında, Pleistosen buzullaşmasından geriye kalan aktüel buzul varlığına ve bunların araştırılmasına yönelik önemli bir bilimsel motivasyon sağlamış, izleyen dönemlerde zaman zaman yoğunlaşan glasyal morfoloji araştırmaları ile Kaçkar (3932), Verçenik (3709), Altıparmak (3492) ve Karadağ (3331) üzerindeki glasyal topografya ile birlikte aktüel buzullar da ortaya konmuştur. Kaçkar Dağı nın kuzeyindeki buzullardan biri olan ve yaklaşık 1,5 Km. uzunluğundaki vadi buzulu ile Karçal Dağı nda, aşağı kesimleri döküntü örtüsüyle kaplı buzullar dışında, Kuzey Anadolu Dağları üzerinde günümüze ulaşan tüm buzullar birer sirk ya da yamaç buzulu durumundadır. İçine yerleştikleri sirklerden beslenerek zirvelerden aşağılara doğru kilometrelerce uzanan buzullar, Postglasyal dönemdeki iklim koşullarına bağlı olarak erimişler ve büyük oranda ortadan kalkmışlardır. Günümüzde halen yerel coğrafi koşullara bağlı olarak varlığını sürdüren az sayıdaki güncel buzul ise gündemden hiç düşmeyen küresel ısınma ve iklim değişikliği tartışmaları arasında daha da büyük bir önem kazanmışken, bazı yeni bulgular bu alana yeniden dikkat çekecek niteliktedir. Gürgen ve Yeşilyurt (2012) tarafından Karçal Dağları nda belirlenen buzullar, bir yandan bölgenin aktüel buzul envanterine eklenirken, bir yandan da sahip oldukları bazı özelliklerle dikkat çekmektedir (Foto:2). Bunların başında adı geçen buzulların kısmen ya da büyük oranda döküntü örtüsü altında bulunması gelmektedir. Döküntü örtülü buzullar ve bunların tanımıyla ilgili kuramsal tartışmaları bir tarafa bırakarak, sadece buradaki buzullara odaklanıldığında bile, Doğu Karadeniz Dağları ndaki aktüel buzul varlığına ve bu konudaki çalışmalara yeni bir bakış açısı kazandırılmalıdır. Bu, özellikle sirk ya da yamaç kısımlarında çıplak bir yüzeyi bulunmayan küçük buzulların belirlenebilmesi için oldukça önemlidir. Bu konudaki ikinci güçlük ise bu tür araştırmaların yapıldığı dönemlerle ilgilidir. Bu alandaki glasyal morfoloji çalışmaları sıcaklık ve yağış koşulları bakımından hava durumunun genellikle en iyi olduğu ağustos ayı içinde yapılmaktadır. Geniş alanlı ve uzun süreli arazi çalışmalarında bu bir gereklilik gibi görülmekle birlikte, bu dönemde yapılan arazi çalışmalarda özellikle varlığı önceden bilinmeyen aktüel buzulların belirlenebilmesi ya hiç mümkün olmamakta ya da tesadüflere kalmaktadır. Bunun sebebi ise o dönemde aktüel buzulların bulunabileceği yüksek ve korunaklı alanların halen veya genellikle bir kar örtüsü altında bulunmasıdır. Bu nedenle özellikle aktüel buzulların tespitine yönelik arazi araştırmalarının, bölgedeki kar örtüsünün en az olduğu dönemlere kaydırılması büyük önem taşımaktadır. Bu koşulları, önceki kış döneminde düşen kar miktarıyla yaz aylarındaki sıcaklık ve buna bağlı olarak gerçekleşen erime oranları belirlemekle birlikte, eylül ayının ilk yarısı arazi çalışması için genellikle daha uygun görülmektedir. Eylülün sonlarına doğru mevsimin ilk karı düşebileceği için bu dönemin iyi izlenerek belirlenmesi de önemlidir. Daha önceki araştırmaların çoğunda olası aktüel buzulların belirlenememiş olmasında, bu alanların aşağı kesimlerinin döküntü örtüsü altında bulunması yukarı kesimlerinin ise halen kar altında olması ve araştırma alanlarının çok geniş tutulması etkili olmuştur. 21

22 Gürgen ve Yeşilyurt (2012) de olduğu gibi bu dönemden sonra da gene eylül başlarında gerçekleştirilen bazı arazi çalışmaları ve bu çalışmalarda elde edilen bulgular (Gürgen ), bölge genelindeki aktüel buzul varlığına yenilerini eklemek ve varlıkları önceden bilinenlerin son morfometrik-morfolojik özelliklerini ortaya koymak açısından önem taşımaktadır. Foto 2: Büyük kısmı bir döküntü bir döküntü örtüsü altında bulunan Karçal Buzulunun sirk bölümünde çökme ve kırılmalarla belirginleşen cephe kısmı. Verçenik Dağı nda önceden bilinen (Gall 1966, Kurter 1991, Çiner 2003) ve sonraki bazı araştırmalarda varlığını koruduğu teyit edilmeyen buzul ile onun yakın çevresindeki yeni birkaç küçük yamaç ve sirk buzulu (Foto:3) bu koşullar dikkate alınarak belirlenebilmiştir. Verçenik ve Kaçkar zirveleri arasında bulunan ve güney kısma doğru uzantıları bulunan Tatos Dağları da benzer sonuçların elde edildiği bir başka araştırma alanı olmuştur. Bunlardan ilki Rize (Çamlıhemşin) ve Erzurum (İspir) arasında özellikle kırsal kesimlerin yerel gereksinimlerini karşılamak için kullanılan eski kervan yolunun en yüksek kısmını oluşturan Tatos Gediği geçidinin hemen yanındaki yüksek zirvenin yamacında belirlenen sirk buzuludur (Gürgen 2015). Foto 3: Sirk bölümündeki çıplak yüzeyin, yıl boyunca genellikle kar örtüsü altında olması nedeniyle nadiren görüldüğü Verçenik Buzulu (Solda) ve Verçenik zirvesi yakınlarında yeni belirlenen kısmen döküntü örtülü yamaç buzullarından biri. 22

23 Buradaki buzul da, üzerinin büyük oranda döküntü örtüsü ile (Foto:4) ve yukarı kısımları da yaz sonlarına kadar genellikle karla kaplı olduğu için önceki yıllarda gerçekleştirilen çeşitli araştırmalarda belirlenememiştir. Bu konuda verilebilecek bir diğer örneği de Çinaçor buzulu oluşturmaktadır. Gene, Tatos Dağları üzerinde, ana su bölümü çizgisinin güneyindeki iç kısmında, yüksek bir zirvenin (3550 m) kuzeye bakan yamacındaki korunaklı bir sirk içinde bulunan buzul, Krenek (1932) tarafından keşfedilen buzullardan biridir. Uzunca yıllar boyunca üzerinde yeni bir saha çalışmasının yapılmadığı, bulunduğu yerden ismine hatta halen varlığını sürdürüp sürdürmediğine kadar bir dizi tartışmaya açık olan buzulun son durumu (Foto.5) açıklığa kavuşturulmuştur (Gürgen 2016). Foto 4-5: Tatos Gediği buzulunun küçük bir çıplak kısmı dışında, aşağı kesimleri gene döküntü örtüsü altında olup, örtü 5-10 cm. eşildiğinde buzul buzu açığa çıkmaktadır (Solda). Aşağı kesimleri kısmen döküntü örtüsü yukarı kesimleri ise halen kar altında bulunan Çinaçor buzulunun 2016 yılındaki durumu. Bu araştırmalarda elde edilen bulgular, Doğu Karadeniz Dağları nda, bilinen yerlerin dışında, bu tür alanların bulunabileceğini ortaya koymaktadır. Bu tür alanlardan bazıları önceki araştırmalarda, çıplak buzul kısımlarının da karla kaplı olması nedeniyle sadece döküntü örtüsüyle kaplı alanlar dikkate alınarak, genellikle kaya buzulları ya da moren deposu olarak tanımlanmıştır. Yüksek zirvelerin ulaşılması son derece güç olan, dik yamaçlardaki her kar beneğinin altında bir aktüel buzul olmayacağı açıktır. Ancak, özellikle yükselti, topografik koşullar ve bakı durumunun uygun olduğu alanlarda kaya buzulu veya moren deposu olarak değerlendirilen alanların, döküntü örtülü bir buzul olabileceği, farklı araştırma yöntemleri de kullanılarak yeniden ele alınmalıdır. Çok sarp zirve dikliklerini barındıran alanlarda, çok kuvvetli bir fiziksel ayrışma meydana geldiği ve ayrışan unsurların kalın bir döküntü örtüsü oluşturduğu gözlenmektedir (Foto.6). Bu örtünün, bulunduğu yer ve morfolojisi, olası döküntü örtülü buzul alanlarının belirlenmesinde önemli ipuçları sunmaktadır. 23

24 Foto 6:Buzulların üzerinin biri döküntü örtüsüyle kaplanması, onların çıplak gözle belirlenmesini güçleştirmekle birlikte, sirk bölgelerine kadar çekilerek yok olma aşamasına gelen buzullar, Doğu Karadeniz Dağları nda örnekleri görüldüğü üzere, bazen de bu örtü sayesinde varlıklarını sürdürebilmektedirler. Bu konuda elde edilen yeni bulgular, yöredeki buzul varlığı bakımından değer taşımaktadır. Bu dağlık kütle üzerinde, yakın zamanlarda belirlenen buzullar dışında, başka bazı küçük buzullar da olabileceği gibi, tamamen döküntü örtüsü altında kalan buzulların bulunabileceği de dikkate alınmalı ve bu tür alanlarda daha fazla arazi çalışması yapılmalıdır. Sürekli olarak aynı çalışmalara yapılan atıflarla oluşturulan buzul envanteri belirli dönemlerle mutlaka yenilenmelidir (Gürgen 2016). KAYNAKÇA Akçar,N.,Yavuz,V., Ivy-Ochs, S.,Kubik,P.W.,Vardar,M.,Schlüchter,C. (2005) Kavron vadisindeki buzul çökellerinin Kuvaterner jeolojisi ve 10Be-26A1 kozmojenetik yaş tayinleri, Kaçkar Dağları, Doğu Karadeniz, Türkiye. Türkiye Kuvaterner Sempozyumu, TURQUA-V. İTÜ. Avrasya Yerbilimleri Enst. İstanbul. Çiner, A. (2003) Türkiye nin güncel buzulları ve Geç Kuvaterner buzul çökelleri, Türk.Jeo.Bül.Cilt:46, Sayı: 1. Doğu, A.F.; Somuncu, M.; Çiçek, İ.; Tunçel, H.; Gürgen, G. (1993), Kaçkar Dağında buzul şekilleri, yaylalar ve turizm A.Ü. Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi Sayı:2, s Doğu, A. F.; Çiçek, İ.; Gürgen, G. ve Tunçel, H. (1996) Üçdoruk (Verçenik) dağında buzul şekilleri, yaylalar ve turizm, A.Ü, Türkiye Coğ. Araşt. ve Uyg. Merk. Derg. No:5. Erinç, S. (1945) Doğu Karadeniz Dağlarında Glasyalmorfoloji Araştırmaları, İst. Üniv.Ed. Fak. Yay. Coğ. Ens. Dok. Tez. Ser. No: 1, İstanbul. 24

25 Erinç S. (1949) Kaçkardağı Grubunda Diluviyal ve Bu günkü Glasyasyon (Eiszeitliche und gegenwartige Vergletsche-rung in der Kaçkardag-Gruppe), İst. Üniv. Fen Fak. Mec. Seri. B.C. XIV. S.3, s Erinç, S. (1952) The present glaciation in Turkey, General Assembly and 17th International Congress of the International Geographical Union, 8th Proceedings, Washington. Gall, H. (1966) Gletscherkundliche Beobachtungen im Hochgebirge von Lasistan (Nordostanatolisches Randgebirge). Mitteilungen der Osterreichischen Geographischen Gesellschaft, 108, Heft II/III. Gürgen, G. (2001) Karadağ (Gümüşhane) Çevresinin Glasyal Morfolojisi ve Turizm Potansiyeli Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S:8, s: Gürgen G. (2006) Üçdoruk-Dilek Dağları Güneyinin Glasyal Morfolojisi Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt:4,Sayı:2. Gürgen, G. ve Yeşilyurt, S., (2012) Karçal Dağı Buzulları (Artvin), Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:1, s: Gürgen, G. (2014) Verçenik Dağı Buzulları (Rize Turkey) VIII Coğrafya Sempozyumu, Ekim 2014, Bildiriler Kitabı, s: Gürgen, G. (2015) Tatos Gediği Buzulu (Rize). Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt:13, Sayı:2, s: Gürgen, G. (2016) Çinaçor Buzulu (Tatos Dağları). Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, s: Krenek, L. (1932) Gletscher im Pontischen Gebirge. (Lasistan), Zeitschrift f. Gletscherkunde. Bd. 20, S , Bildtafel XV u. XVI. Koch, K.H.E. (1846) Reise im Pontischen Gebirge. Weimar. Kurter, A. (1991) Glaciers of the Middle East and Africa-glaciers of Turkey. (Richard,S.; Williams, R. S.; and Ferrigno, J.G. editors), Satellite image atlas of glaciers of the world. United States Geological Survey Professional Paper 1386-G- 1,1-30. Leutelt, R. (1934) Im Hochgebirge von Lasistan, Osterr Alpenzeitung Wien, Falge 1145, S Leutelt, R. (1935) Glazialgeologische Beobachtungen im Lasistanischen, Hochgebirge. z. f, Gletscherkde. 23, S Loffler, E. (1970) Untersuchungen zum eiszeitlichen und rezenten klimagenetischen Formenschatz in den Gebirgen Nordostanatoliens: Heidelberg Geographische Arbeiten Heft: 27, Heidelberg. Planhol, X de., Bilgin,T. (1961) Karagöl kütlesi üzerinde Pleistosen ve aktüel glasiasyon ile periglasyal topoğrafya şekilleri İst. Üniv. Coğ. Enst. Der. C.6, S:12, s Sstebnitski, J. (1882) Das Pontische Gebirge, Pett. Mitt. Leutelt, R. (1934) Im Hochgebirge von Lasistan, Osterr Alpenzeitung Wien, Falge 1145, S Yalçınlar, İ. (1951) "Soğanlı-Kaçkar ve Mescit Dağı silsilelerinin glasiasyon şekilleri"ist. Üniv. Coğ. Ens. Der. C.I, S.2, s

26 KULA YÖRESİNDE TÜRK, İNGİLİZ VE HOLLANDALI YERBİLİMCİLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLEN JEOMORFOLOJİK AMAÇLI ÇALIŞMALARDA BATI ANADOLU NUN ERKEN PLEYİSTOSEN DÖNEMİ İKLİM VE İNSANLIK TARİHİNE DAİR ÖNEMLİ BULGULARA ERİŞİLMİŞTİR Tuncer Demir Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncer Demir inde içinde yer aldığı İngiliz ve Hollanda lı jeomorfologlardan oluşan Uluslararası bir grup 2001 yılından beri Batı Anadolu da Selendi Havzası nın güney kesimini oluşturan Kula Volkanik yöresinde jeomorfolojik amaçlı bilimsel araştırma ve incelemeler yapmaktadırlar. Bu çalışmalar kapsamında söz konusu yörede Erken Pleyistosen dönemi için paleo-çevre koşullarının özellikleri hakkında önemli bilgilere ulaşılmıştır. Bulgular, Erken Pleyistosen süresince iklim koşullarında periyodik değişmelerin yaşandığını ve flüviyal süreçlerin bu salınımlardan önemli ölçüde etkilendiğini ortaya koymuştur. İklimdeki bu salınımların 41 bin er yıllık salınımlar şeklinde gerçekleşmiştir ve bunun muhtemel sebebinin ise yer ekseni ile yörünge düzlemi arasındaki açının 41 bin er yıllık periyodik değişimin bir sonucu olduğu ileri sürülmüştür (Şekil 1). Şekil 1. Doğu Akdeniz de tespit edilen Erken Pleyistosen iklim salınımları ve Kula yöresinde Burgaz Platosu üzerinde tespit edilen taraçaların korelasyonu. Taraçaları oluşturan Paleo-Gediz sedimanlarının iklimin soğuk ve kurak olduğu dönemlerde biriktiği, depoların yarılma ve dolayısı ile taraçaların oluşum dönemlerinin ise sıcak nemli iklimden soğuk-kurak ve sıcak-nemli iklimlere geçiş dönemlerinde oluştuğu düşünülmektedir. (Şekil üzerindeki tek sayılar Denizel İzotop Evrelerinden (MIS) sıcak nemli dönemleri göstermektedir). 26

27 İklimdeki bu salınımların en belirgin kanıtları ise Paleo-Gediz nehri tarafından oluşturulan flüviyal taraçaların yöredeki bazaltik lav akıntıları ile örtülü Burgaz ve Sarnıç platoları altında muhafaza edilerek günümüze kadar korunmuştur (Şekil 2). Gerek sahadaki volkanik kayaçların radyometrik yaş tayinleri ve gerekse de taraçaların morfolojik, sedimantolojik ve pedolojik özellikleri bu taraçaların günümüzden yaklaşık olarak 1.6 ile 1.2 milyon yılları arasındaki 400 bin yıllık dönemde oluştuğunu ortaya koymuştur. Toplam sayısı 11 olarak tespit edilen bu taraçalardan en eskisi MIS 52 de, en yenisi ise MIS 38 de oluşmuştur. Kula yöresinde Erken Pleyistosen dönemi için iklim salınımlarını işaret eden bu tespitler, aynı zamanda global iklim salınımlarını belirlemek amacı ile daha önce Doğu Akdeniz de bağımsız olarak yapılmış deniz dibi sondaj çalışmaları (Ocean Drilling Program (ODP 297) sonuçları ile de büyük bir uyumluluk göstermektedir. Şekil 2. Kula yöresinde Burgaz ve Sarnıç Platoları altında tespit edilen Erken Pleyistosen taraça seviyeleri ve muhtemel yönleri (A) ve Burgaz Platosu üzerinde bazaltik lav akıntıları altında 11 seviyede tespit edilen Erken Pleyistosen Pale-Gediz taraçalarının şematik görünümü. 27

28 Kula yöresinde İnterdisipliner özellikte sürdürülen çalışmaların önemli bir diğer özelliği ise Anadolu da Erken Pleyistosen dönemi insanına ait olduğu ileri sürülen bir artefaktın bulunmuş olması ve bu aletin yaşının büyük bir doğrulukla tespit edilebilmesidir. Şekil 3. Burgaz Platosu üzerinde Bazaltik lav akıntıları altında Pale-Gediz taraçalarının muhtemel yönleri ve Artefaktın içinde bulunduğu gömülmüş menderes bölümü. (A-G bazaltik kayaçların 40Ar/39Ar yaş tayinleri için örnek alınan lokasyonları göstermektedir). Kula yöresinde Erken Pleistosen döneminde oluşan ve Paleo-Gediz Nehri ne ait bir menderes büklümü ve bu büklümün taşkın ovası üzerinde günümüzden takriben ila milyon yılları arasında yaşamış insanların el ürünü olan kuvarsitten üretilmiş bir alet (artefakt) tesadüfen bulunmuştur (Şekil 4). Bu buluntunun yaşı ise, içerisinde bulunduğu taşkın ovası oluşumunun öncesi ve sonrası dönemlerde meydana gelmiş volkanik lav akıntılarının yüksek çözünürlüklü radio-izotopik tarihleme (Ar-Ar) ve paleomanyetik ölçümler yolu ile belirlenmiştir. Güvenilir mutlak yaş belirlemelerine dayanan bu tespit Batı Anadolu da, şimdiye kadar bilinenlerin aksine, insanlık tarihinin çok daha eski dönemlere dayandığını ve Batı Anadolu nun günümüzden yaklaşık olarak ile milyon yıllar arasındaki dönemde insanların Afrika dan Avrupa ya yayıldığı önemli göç yolu üzerinde bulunduğunu ortaya koyması bakımından son derece önemli olmuştur. Hernekadar Batı Anadolu da daha önce de Paleolitik döneme ait taştan yapılmış birtakım insan el ürünü aletler bulunmuş ise de bunların ancak çok az bir kısmının içinde bulunduğu jeolojik depoların yaşları yaklaşık olarak bilinmektedir. Bu sebepten dolayı Anadolu yarımadasında insanlık tarihinin en eski dönemleri hakkındaki bilgilerimiz yetersiz düzeyde kalmıştır. Nitekim, Kula volkanik yöresinden yaklaşık olarak 100 km güneyde Büyük Menderes Grabeni içerisinde bulunan Kocabaş ta da 2007 yılında traverten depoları içinde 1.3 milyon ile 1.1 milyon yılları arasında yaşadığı tahmin edilen ve insana ait bir kafa tası fosili bulunmuştur. Ancak bu fosilin yaşı ile ilgili olarak birtakım belirsizliklerin bulunduğu ileri sürülmektedir. 28

29 Hâlihazırda, Kula volkanik yöresinde bulunan bu aletin önemi, onun ait olduğu dönemin ve dolayısı ile o dönemde var olan insanların yaşadıkları zaman aralığının radio-izotopik tarihleme ve paleomanyetik ölçümler yolu ile ve büyük bir doğrulukla belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bulunan bu alet yaklaşık olarak 5cm uzunluğunda bir kuvarsit kayacından oluşmaktadır (Şekil 5). Alet üzerindeki şekil ve izler üzerinde paleontoglar tarafından yapılan incelemeler, bu şekil ve izlerin doğal süreçlere bağlı olarak oluşmaktan ziyade sert bir çekiç veya taş aletle vurulmalar sonucunda oluştuğunu, dolayısı ile insan el ürünü olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Bu aletin ait olduğu dönemin yaş tayini büyük bir doğrulukla belirlenmiş ve Anadolu da İnsan tarafından yapılmış ve kullanılmış en eski alet (artefakt) olma özelliğindedir. Şekil 5. Erken Pleyistosen dönemi insanının el ürünü Artefaktın yakından görünümü. Asya ile Avrupa arasında önemli bir köprü konumunda olan Anadolu Yarımdası nın Erken Pleyistosen döneminde insanların Afrika dan Asya ve Avrupa ya yayılmaları bakımından önemli bir köprü olduğu konusunda bilim insanları arasında hemen hemen tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Ancak bu yayılımın muhtemel güzergahları, zamanlaması ve o dönemlerdeki paleo-çevre koşulları hakkında ileri sürülen bilimsel görüşler arasında oldukça büyük farklar bulunmaktadır. Anadolu da insanlık tarihinin köklerine dair bu son bulgulara Avrupa nın değişik ülkelerinde (özellikle İngiltere ve Hollanda) yazılı ve görsel basında geniş yer verilmiş olup çalışmanın sonuçları SCI kapsamında olan Quaternary Science Review dergisinin 109. sayısında yayınlanmıştır. 29

30 TIBBİ COĞRAFYA; GELİŞİMİ, ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ, TÜRKİYE DEKİ DURUMU* Lütfi NAZİK İnsan, çevresi ile sürekli etkileşim halinde olan bir varlıktır. Yaşamı boyunca bulunduğu ortamı etkileyen ve çoğu zaman da ondan etkilen insanın; mekanı ile yaşamı ve yaşam kalitesi arasında kesintisiz bir ilişkinin var olacağı ilk çağlardan beri bilinmektedir. Doğanın birçok bilinmeyenin, bilinmeyen olmaktan çıktığı ve sunduğu doğal kaynakların hoyratça kullanıldığı çağımızda, giderek artan yıkıcı faaliyetler ve antropojenik tahribatlara karşı, insan sağlığını korumak için de doğadan yararlanma yoluna gidilmektedir. Bu yaklaşım coğrafyacı ve tıpçıları, zorunlu olarak bir araya getirmiştir. Bilim tarihinin en eski bilim dallarından olan Tıp ve Coğrafya arasında ortaya çıkan bu ilişki; dünya ölçeğinde insan hastalıklarını araştırma çabalarını yani Tıbbi Coğrafyanın çok erken çağlarda ortaya çıkmasına yol açmıştır. Modern tıbbın babası sayılan Hippocrates (MÖ ), o tarihlerde tıp ve coğrafyayı doğrudan ilişkilendirerek, insanın ve hastalıkların somut ve soyut niteliklerinin, çevre faktörlerine bağlı olarak geliştiğini, sadece fiziksel faktörlerin (hava, iklim, su, toprak ve topoğrafya) değil; sosyal (yaşam biçimi, gelenek ve görenekler, alışkanlıklar, yasalar gibi) ve ekolojik faktörlerin de etkili olacağını belirterek, gelecekteki tıbbi coğrafyanın da çerçevesini çizmiştir. Bu özelliği ile bu değerli bilim adamı modern tıbbın kurucusu olmanın yanı sıra; tıbbi coğrafyanın, coğrafi patolojinin, tıbbi ekolojinin ve sosyal hijyenin de habercisi olmuştur. Hippocrates den 18. yüzyıl başlarına kadar süren dönem, kaynağını klasik tıptan alan ve giderek modern araştırma yöntemlerini kullanan tıbbi coğrafyanın gelişim dönemleri olarak tanımlanır. Tıbbi Coğrafya nın, başlangıç tarihi çok eskiye dayansa da; modern tıbbi coğrafyanın temelleri ve ilkeleri ile ilgili çalışmalar, 18. yüzyılın ilk yarısında, başta Rusya olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD nde yoğunluk kazanmıştır. Rusya da konuyla ilgili askeri ve sivil araştırmacılarca hastalıkların dağılımını irdeleyen Nozocoğrafya konusunda büyük gelişmeler sağlanmıştır. Bunların devamında 19. yüzyılın ortalarına doğru, hem teorik hem de uygulamalı çalışmalar sonucu; tıbbi coğrafya, Rusya da bağımsız bir bilim dalı haline gelmiştir. Çalışmaların devamında 1961 yılında, Shoshin tarafından, Rusya da Tıbbi Coğrafya Komisyonu oluşturulmuştur. Bu kuruluş 1963 yılında Tıbbi Coğrafya Dairesi ne dönüştürülmüştür. Komisyon 1962 yılında yaptığı ilk bilimsel toplantısında; tıbbi coğrafyanın gelecekteki gelişiminin ve bu bilimsel disiplinlerdeki faaliyetlerin koordinasyonunun yol haritasını çizmiştir (bu komisyonun faaliyetlerine bağlı olarak, Avrupa nın birçok ülkesinde benzer örgütlenme veya komisyonlar oluşturulmuştur). Tıbbi Coğrafya Dairesi, daha sonra yaptığı her kongresinde, değişik özgün bir konuyu (1965 de coğrafi ortam ve toplum sağlığı, 1968 de insan hastalıkları coğrafyası ve bir tıbbi coğrafya atlasının çerçevesinin esasları, 1973 de bir tıbbi coğrafya kadastrosunun oluşturulması, 1979 da tıbbi coğrafik bölgeleme ve tahmin, 1983 de tıbbi coğrafyanın yöntem sorunları, 1987 de sosyal yenilenme süreçleri, 1991 de de tıbbi coğrafya araştırmalarının etkisinin artırılması) işlemiştir. Sonraki toplantılar, tıbbi coğrafyanın özellikle ekolojik boyutuna yoğunlaşmıştır. 30

31 ABD nde tıbbi coğrafya ile ilgili ilk çalışmalar 18. yüzyıl başlarında başlamış, tıp ile tıbbi coğrafya birlikte hızlı bir gelişim göstermiştir. Dünyada ilk tıbbi coğrafya atlası nın yayımlandığı bu ülkede, özellikle epidemiyoloji üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ortamda organik, inorganik ve sosyo-kültürel risk faktörü gruplarının varlığından hareket eden tıbbi coğrafyacı May, yılları arasında yaptığı çalışmalarında insan hastalıklarının ekolojisi kavramını geliştirmiştir. Bu kavram daha sonra çevre ile toplum sağlığı na dönüşerek geleneksel araştırma yöntemlerine eklenmiştir. Bunların sonucu olarak 1960 lı yıllarda tıbbi-coğrafik haritalamalara başlanmış ve otomasyona bağlanarak; epidemiyolojik coğrafya, tarihsel epidemiyoloji, coğrafi epidemiyoloji gibi konularda hızlı bir gelişme sağlanmıştır. Tıbbi coğrafya araştırmaları İngiltere de 18. yüzyılın sonlarından itibaren, özellikle, sahip olduğu çok sayıda sömürge ülkelerine yayılmış olan İngiliz vatandaşlarının sağlıklarını korumak için, özellikle tıp doktorları tarafından, tropikal iklimlerin insan sağlığı üzerine olan etkileri konusunda çok sayıda çalışma yapılmış ve coğrafi ortamın bileşenleri ile insan hastalıklarının dağılımı arasındaki ilişki kurgulanmıştır. Bunun sonucu olarak da farklı hastalıkların dağılımı (nozocoğrafya) ve tıbbi coğrafya (sanocoğrafya) haritaları oluşturulmuştur.tıbbi coğrafya, 18. yüzyıl başlarında Fransa da da gelişmeye başlamıştır. Başlangıçta topoğrafya-tıp ilişkisinden yola çıkılarak; patoloji (hastalıklar bilimi), iklime uyum ve doğa koşullarının insan sağlığı üzerine olan etkileri konularını ele alan çok sayıda çalışma yürütülmüştür. Devamında, ünlü coğrafyacı Sorre nin 1928 de Pathogenic Complex and Medical Geography ve özellikle 1943 yayımladığı Biological Principles of Human Geography: Section on Human Ecology adlı kitaplarla tıbbi coğrafyanın temellerini oluşturmuştur. Çalışmaların büyük bir bölümü sağlıkçı, coğrafyacı, biyolog, jeolog ve etnograflardan oluşan mültidisipliner bir ekip tarafından yürütülerek, Fransa nın tamamının tıbbicoğrafik bölgelemesi yapılmıştır. Tıbbi coğrafya konusunda Almanya da da önemli çalışmalar yapılarak, birçok kitap ve atlas yayınlanmıştır. Bunlar arasında Finke nin hazırlayıp 1795 yılında yayınlanan Experiment in General Practical Medical Geograpy adlı eserde tıbbi coğrafyanın; konusunu toplum sağlığı, hastalıklar, hastalıkların önlenmesi ve tedavi üzerinde ülkelerin coğrafi koşulları ve toplumların yaşam biçimi yoluyla oluşan sorunlardan alan yeni bir bilim dalı olarak ortaya çıktığı belirtilmiştir. Endemik hastalıkların Avrupa ülkelerinde, Akdeniz bölgesinde ve Ortadoğu daki dağılımını gösteren, editörlüğünü Zeis in yaptığı atlas yılları arasında yayınlanmıştır. Almanya da tıbbi coğrafya konusundaki en önemli eser, endemik hastalıkların dünyadaki dağılımını gösteren üç ciltlik atlastır. Rodenwalt ve Jusatz tarafından editörlüğünün yapıldığı ve yılları arası dönemde yayınlanan bu eser, özellikle tıbbi coğrafya haritalaması konusunda büyük bir atılım sağlamıştır. Atlas sadece dağılım ve dinamiklerini göstermekle kalmamış; hastalıkların dağılımı üzerine etkiyen çeşitli etiyolojik, biyo-coğrafik, fiziko-coğrafik ve ekolojik faktörleri de ayrıntılı tanımlamıştır. Rusya da 1961 yılında oluşturulan Tıbbi Coğrafya Komisyonu nun faaliyetleri ve elde edilen sonuçlar, dünyanın değişik ülkelerinde, ulusal ve uluslararası boyutta örgütlenme, araştırma ve çok sayıda yayın yapılmasına ufuk açmıştır. Bunlar arasında en önemlisi Uluslararası Coğrafya Kurumu bünyesindeki Tıbbi Coğrafya Komisyonu dur. Bu komisyon 1969 dan bu yana, Geographia Medica yı yayınlamaktadır. 31

32 Buna karşılık Keller, Shechepin ve Chaklin in (1993) editörlüğünde Handbook of Medical Geography adlı yayın; tıbbi coğrafyanın temel ilke ve yöntemleri ile uygulamalarını vermesi bakımından son derece önemlidir. Coğrafya ve tıp bilimlerinin kesişme noktasında, bağımsız bir bilim dalı olarak değerlendirilen Tıbbi Coğrafya; belli bir yöredeki doğal ve sosyo-ekonomik faktörlerin, toplum sağlığı, hastalık oluş sıklığı ve bunların coğrafi dağılımı üzerindeki etkilerini araştıran, bir kurallar sistemidir. Bir hastalığın bir yerde ortaya çıkmasında; başta, ortamın doğal koşulları olan fiziksel nedenler (sıcaklık, sıcaklık terselmesi, yağış gibi), kimyasal nedenler (litolojik ve pedojenik etkiler, mineral yapıları ve oranları gibi), biyolojik nedenler (mikroorganizmalar, asalaklar, mantarlar, polenler gibi) ve hidrografik nedenler (su kalitesi, içerdiği minerallerin fazlalığı ve/veya eksikliği, su kaynaklarının kirlenmesi) rol oynar. Bu doğal koşullara ekonomik ve sosyo-kültürel faaliyetler sonucu ortaya çıkan toprak, hava, su kirliliği, katı, sıvı, gaz atıkları gibi çevresel sorunlar ile yaşam biçimi, gelenek ve görenekler, alışkanlıklar, yasalar gibi beşeri faaliyetler eklenir. Hastalıkların hangi ortamlarda ve ne gibi şartlarda meydana geldiğini ve zaman içindeki değişimlerini izlemek son derece önemlidir. Bunların yanı sıra toplumların sağlık ile ilgili ihtiyaçlarının planlanması ve karşılanmasında da tıbbi coğrafya araştırmalarının sonuçlarından yararlanmak gerekir. Doğal ve beşeri çevrenin insan yaşamı üzerinde son derece etkili olması; sağlık araştırmalarında hem fiziki, hem de beşeri coğrafyanın araştırma yöntemlerinin kullanılmasını zorunlu kılar. Coğrafya biliminin sağlık bilimleriyle ilişkisi çok eski tarihlere dayanmasına rağmen, modern tıbbi coğrafyanın gelişimi II. Dünya Savaşı ndan sonra hızlı bir artış göstermiştir. Bu artışta insan-çevre ilişkilerinin daha iyi anlaşılması, insanla çevresi arasındaki uyumun hızla bozulması önemli etkenler olarak sıralanabilir. Nüfusun dünya genelindeki hızlı artışı ve artan bu nüfusun metropol kentlerde yoğunlaşması, sağlık hizmetlerinin sunumunu ve bu hizmetlere erişimi güçleştirmektedir. Diğer taraftan coğrafya bilimindeki gelişmeler özellikle coğrafi teknolojilerdeki gelişmeler, tüm bu sorunların coğrafi bir bakış açısıyla çözülebilmesi için büyük katkı sağlamaktadır. Tıbbi coğrafyanın temel çalışma konuları - Doğal ve sosyo-ekonomik faktörlerin tıbbi coğrafik yönden incelenmesi, - Çevrenin tıbbi yönetimi, - Toplum sağlığının korunması, - Nozocoğrafya ve sanocoğrafya, - Tıbbi harita ve tıbbi atlas. Tıbbi coğrafya yöntemleri - Sayısal değişkenlerin alan-karşılaştırmalı analizi (topluluk beslenmesi, gerekli giysiler, sosyal yaşam ortamının unsurları olarak kent ve bina, çalışma ve açık alanda dinlenme), - Yaşam ortamı faktörlerinin coğrafi-tıbbi değerlendirilmesi, - Tıbbi coğrafik haritalama (tıbbi-coğrafik atlaslar ve haritalar), - Tıbbi coğrafyada modelleme, - Bölgelerin, hiyerarşik olarak verilen hücreler-taksonlar (zonlama) olarak tıbbicoğrafik gruplanması, - Tıbbi coğrafyada istatistik yöntemler, - Tıbbi-coğrafik tahminler. 32

33 Bu temel esasların gerçekleştirilmesi; haritalama, istatistiksel ve matematiksel analizler, modellemeler, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri gibi coğrafi teknolojilerin kullanılmasına dayanan daha çok kantitatif çalışmaları gerektirmektedir. Yurtdışında tıbbi coğrafya üzerine yapılmış pek çok çalışma ve yayın bulunurken, Türkiye de bu konuda yapılmış çalışmalar son derece sınırlıdır lu yıllardan sonra, özellikle sağlık alanında yapılan çalışmaların büyük bir bölümü tıpçılar, jeologlar ve ziraatçılar tarafından yürütülmüştür. Buna karşılık coğrafyacıların yaptığı çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu olumsuzlukta, tıbbi coğrafyanın öneminin ülkemizde yeterince anlaşılamamış olmasının yanı sıra, konuyla ilgili yetkin veya yetişmiş elemanların olmamasının da payı büyüktür. Konuyla ilgili olarak sadece coğrafyacıları eleştirmek doğru bir yaklaşım olmaz. Bilindiği gibi tıbbi coğrafya mültidisipliner bir bilim dalı veya uzmanlık alanıdır. Toplumun sağlık düzeyini belirleyen faktörleri ortaya çıkarmak ve hastalıkların iyileştirilmesi için tıbbi coğrafyaya ilişkin çalışmalar; başta tıp olmak üzere coğrafya, jeoloji, biyoloji, fizik, kimya, ziraat, sosyoloji ve ekonomi gibi farklı bilim dallarından oluşan, yetkin bir ekiple ortaklaşa yürütülmektedir. Ancak ülkemizde bu ortak çalışmayı sağlayacak işbirliği ne yazık ki gerektiğince sağlanamamıştır. Bu nedenle birçok konuda olduğu gibi, tıbbi coğrafya konusunda da hak edilen düzeye ulaşılamamıştır. En önemlisi de coğrafyacılar sağlığın coğrafi boyutunu, sağlıkçılar da coğrafyanın sağlık boyutunu çok iyi kavrayamamış olmalarıdır. Günümüz Türkiye sinde mültidisipliner tıbbi coğrafyanın farklı disiplinleri (özellikle tıp, biyoloji, kimya, ziraat ve ekonomistler) sorunun ekolojik ve beşeri boyutuna bakmaksızın, soruna sadece kendi açılarından yaklaşmaları ve gerekli işbirliğinin sağlanamaması nedeniyle, bütünleşik çözüm ve çözüm önerileri üretilememektedir. Örneğin jeologlar tıbbi jeoloji kapsamında, sadece insan sağlığı üzerinde negatif veya pozitif etki yapan mineral ve kayaçlardan gelen inorganik faktörleri incelemektedirler. Jeolojinin bu çalışmaları, tıbbi coğrafyanın sınırlı bir bölümünü içeren tıbbi jeoloji kavramını ortaya çıkarmıştır. Sonuçta da gelişmiş ülkelerde ileri boyutlara ulaşan ve insanın yaşam kalitesini standartların çok üzerinde yükselten sağlıkla ilgili gelişmeler, ülkemizde ne yazık ki çözülemeyen problemler olarak devam etmektedir. Benzer durum, ülkemizde tıbbi coğrafyanın eğitimi konusunda da yaşanmaktadır. Sağlık problemlerinin büyük ölçüde çözüme kavuşturulduğu gelişmiş ülkelerdeki tıbbi coğrafya, İkinci Dünya Savaşı ndan sonra atılım yaparak, büyük bir önem kazanmıştır. Bu ülkelerde tıbbi coğrafyayla ilgili çok sayıda komisyon ve organizasyonlar oluşturularak, birçok kitap, makale, araştırma raporu, harita ve atlas yayınlanmıştır. Aynı şekilde tıbbi coğrafya eğitimi için üniversitelerde kürsüler, anabilim dalları ve dersler oluşturulmuştur. Buralarda tıbbi coğrafya, çoğunlukla, coğrafya bölümlerinin alt anabilim dalı olarak ele alınmıştır. Buna karşılık, matematiksel ve özel konumundan kaynaklanan jeomorfolojik, jeolojik, hidrolojik, klimatik ve vejatatif özellikler ile ekonomik ve sosyo-kültürel özelliklerin (beşeri özellikler) kısa mesafeler dahilinde büyük değişiklikler gösterdiği ülkemizde; tıbbi coğrafya eğitimi, az sayıdaki bazı üniversitelerimizde, çoğunlukla seçmeli Tıbbi Coğrafya dersinden öte geçememektedir. 33

34 Bu durum coğrafyacıların, bu konuya verdikleri önemi yansıtması açısından, son derece üzücüdür. Böyle olunca da, yurdumuzda tıbbi coğrafyayla ilgili çalışma ve yayınlar birkaç makale, yüksek lisans ve doktora tezinden öte geçemediği gibi tıbbi coğrafyacıyım diyecek bir uzman da maalesef yoktur. Eğitimin yeri ve kalitesi, tanınırlık, aranan eleman olma, istihdam, rekabet edebilme, özlük hakları gibi konularda büyük sorunlar yaşayan ülkemiz coğrafyacıları, aynı zamanda kendi içinde fiziki coğrafyacı ve beşeri coğrafyacı olarak ikiye bölünmüş durumdadır. Coğrafyanın doğal ve insan kaynaklı parametrelerin bir bütünü olarak ele alınarak değerlendirildiği çoğu gelişmiş ülkelerde, böyle bir ayrım söz konusu değildir. Bağlı olarak tıbbi coğrafya bu ülkelerde, diğer bilim dallarıyla birlikte layık olduğu yerde bulunmaktadır. Bu nedenle, söz konusu bu sorunun giderilmesi durumunda, tıbbi coğrafya; ülkemiz insanının yaşam kalitesinin yükseltilmesi, bir takım sağlık problemleri ve bu problemlerden kaynaklanan ekonomik ve iş gücü kayıplarının giderilmesi veya en aza indirilmesi konusunda son derece önemli olduğu gibi, coğrafya eğitiminin kalitesini, bölünmüşlüğünün giderilmesini, istihdam ve işbirliği imkanları ile aranan eleman olma özelliğini de artıracağı şüphesizdir. Bu aşamada öncelikli olarak; coğrafya bölümlerinde tıbbi coğrafyanın zorunlu ders haline getirilmesi, öğrencilere ilgili kurumlarda uygulama veya staj olanaklarının sağlanması, özellikle Sağlık Bakanlığı bünyesinde tıbbi coğrafya ile ilgili kurul ve komisyonların oluşturulması veya mevcut kurullara coğrafyacıların da dahil edilmesi (bu bakanlık bünyesinde 2003 yılında, aralarında jeoloji mühendislerinin de bulunduğu Ulusal Kanser Danışma Kurulu oluşturulmuştur) ve ilgili diğer meslek elemanları veya kuruluşları ile işbirliği ortamının sağlanması gerekir. * Bu yazının hazırlanmasında; Komatina, M. M., 2004, Medical Geology Effects of Geological Environments on Human Healt. Elsevier. (Tıbbi Jeoloji, Jeolojik Ortamların İnsan sağlığı Üzerindeki Etkileri. Türkçe baskıya hazırlayanlar: Y. Örgün ve D. Bayrak. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Çeviri Serisi, No: 2, 498 s, 2011) adlı eserden yararlanılmıştır. 34

35 JEOMORFOLOJİ VE JEOPARKLAR Erdal Gümüş Jeopark (Geopark): Jeoparklar 2000 yılında Avrupa da doğmuş yeni bir doğa koruma ve alan yönetimi kavramıdır. Jeoparklar; içerisinde estetik, nadirlik, eğitim ve bilimsel değerleri bakımından üstün nitelikli yer mirası öğelerinin bulunduğu sürdürülebilir bir yönetime ve yerel kalkınma programına sahip, sınırları belirli ulusal koruma alanlarıdır. Jeoparklar, yeryuvarının oluşumunu, evrimini, geçmişte ve günümüzde etkili şekillendirici süreçleri anlayabilmemiz için doğal bir laboratuvar ve kütüphane vazifesi gören, sahalardır. Jeosit ve Jeomorfosit (Geosite & Geomorphosite): Jeosit terimi 90 lı yıllarda IUGS tarafından dünyanın birinci sınıf jeolojik oluşumlarını, yer kürenin geçirdiği büyük değişim safhalarını, yeryüzünü şekillendiren önemli güncel jeolojik süreçler ya da sıra dışı jeomorfolojik yapıları temsil etmek maksadıyla kullanılmıştır (Gray 1994). Jeomorfosit terimi Yerkürenin geçmişini anlamak bakımından hususi öneme haiz, muayyen sınırlara sahip ve kendisini çevreleyen yapılardan bilimsel olarak belirgin biçimde ayırt edilebilen yüzey şekilleri olarak tanımlanır (Grandgirad 1997 & Reynard 2005). Bunun haricinde son on yılda Jeomorfolojik değerleri temsilen pek çok eş, benzer anlamlı terim Zouros (2010) tarafından derlenmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Jeomorfolojik varlık Geomorphological assets (Panitza & Picante 1993); Jeomorfolojik sit Geomorphological sites (Hooke 1994); Jeomorfolojik jeotop Geomorphological Geotopes (Grandgirard 1997). Panizza (2001) geniş kapsamlı tanımına göre Jeomorfositler bilimsel, kültürel/tarihi, estetik ve/veya sosyal/ekonomik açıdan kavramsal veya hammadde değerine sahip jeomorfolojik yüzey şekilleridir. Reynard (2004) e göre ise Jeomorfosit: yerkürenin iklim ve yaşam tarihini muhafaza eden önemli yer yüzeyi parçalarıdır. Jeomorfositler boyutları bakımından münzevi jeomorfolojik yapılar olabilecekleri gibi geniş yüzey şekilleri/peyzajlar olabilirler (Reynard & Panizza 2005). Zouros (2007) tarafından önerilen Jeomorfositler için analitik değerlendirme yöntemi 6 kriterden (1-bilimsel ve eğitim değeri, 2-doğal güzellik ve estetik değeri, 3-Kültürel önem, 4-Jeoçeşitlilik, 5-Potansiyel tehditler ve koruma gereksinimi, 6-kullanım potansiyeli) ve bunlara bağlı alt kriter bileşenlerinden oluşur. Türkiye nin ilk ve tek tescilli Avrupa ve UNESCO Jeoparkı olan Kula Jeoparkı na Gumus (2014) tarafından bu yöntem tatbik edilmiştir. Jeoçeşitlilik (Geodiversity): Jeoçeşitlilik bir Jeoparkın kıymetini anlamada; potansiyel Jeopark sahalarını mukayese etmede başvurulan en önemli kıstaslardan birisisidir. Jeoçeşitlilik muayyen sınırlar içerisindeki fiziki yüzeyi meydana getiren toprak ve su dahil her türlü doğal jeolojik (kayaç, mineral, çökel, fosil, yapı) ve jeomorfolojik (yüzey şekilleri, peyzajlar, süreçler) oluşumu ifade eder. Gray (2004) terimi Jeolojik ve Jeomorfolojik Çeşitlilik in kısaltılmışı olarak kullanır. Jeoçeşitlilik: Biyoçeşitlilik terimininden yer bilimlerine adapte edilmiştir buna karşın Jeoçeşitlilik sadece jeositlerin sayısal çokluğuyla değil bu farklı oluşumlar arasındaki sonsuz zenginlikteki ilişki ve etkileşim örgüsünü de içerir. 35

36 Jeomiras (Geoheritage): Beşeri faaliyetlere bağlı olarak ortaya çıkan küresel ısınma, türlerin yok oluşu, tabi kaynakların tükenmesi gibi küresel felaket emareleri insanoğlunun yerküre farkındalığı artmıştır. Yakın bir geçmişe kadar doğa koruma ile sadece canlı varlıklar akla gelirken, artık fiziki çevrenin de (topografya, peyzaj, jeolojik ve jeomorfolojik oluşumlar vs.) korunması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların, ham madde değerlerinin ötesinde sahip oldukları bilimsel, estetik ve entellektüel kıymetlerinin ortaya çıkması; bir diğeri ise pek çok özgün doğal jeolojik ve jeomorfolojik yapının korunmaması halinde tıpkı canlılar gibi soyunun tükenebileceği (geological extinction) anlaşılmasıdır. Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı: Yeni bir doğa koruma kavramı olan Jeoparklar 2000 yılında Avrupa Joparklar Ağı nın kurulmasıyla vücut bulmuştur. Kurum Avrupa sınırları içerisindeki Jeoparkların tescili ve koordinasyonundan sorumludur yılınca UNESCO himayesi altına giren Jeoparklar 2015 yılında UNESCO IGGP Programı (Uluslararası Yerbilimleri ve Jeoparklar Programı) kurulması ile doğrudan UNESCO sahası olmuşlardır. Kula Jeoparkı: Manisa nın Kula ve Salihli ilçeleri sınırları içerisinde yaklaşık 300km 2 alan kaplamaktadır. Kula volkanlarının şöhreti günümüzden 2 bin yıl öncesine; antik dönem Coğrafyacısı Strabon un Geographica adlı eserinde Kula yı kömür karası lavlarından ötürü Katakekaumene yani yanmış, ateşten doğmuş yer olarak tarif etmesinde dek uzanır. Kula ve çevresinde peri bacalarından karstik mağaralara, kanyonlardan volkan konilerine 64 tanesi UNESCO tarafından tescilli 120 den fazla jeosite sahiptir. Evliyalar diyarı Kula da Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre Türbesinden kaya mezarları ve tarihi Kula konakları ile doğal ve kültürel mirasın eşişiz bir etkileşim sahasıdır yılında Türkiye nin ilk Jeoparkı ilan edilen Kula, halihazırda Türkiye nin tek tescilli Avrupa ve UNESCO Jeoparkıdır. Foto: Kula Jeoparkı kurucusu ve Koordinatörü Dr. Erdal Gümüş Avrupa Jeoparklar Ağı başkanı Prof. Dr. Nikolas Zouros dan Jeopark sertifikasını teslim alırken (solda), Kula Jeopark sertifikası (sağda) 36

37 Jeolojik zaman ve Jeomorfolojik süreç: Yerbilimlerinde kavranması en zor konu muhtemelen insan ömrünün vakıf olamayacağı kadar uzun zaman aralıklarında fark edemeyeceği kadar yavaş cereyan eden topoğrafyanın jeomorfolojik evrimidir. Dağların aşınarak deniz seviyesine yakın düzlükler haline gelebildiği söylenmesi kolay lakin kalpten inanması güç bir olaydır. Öyle ki iki asır öncesine kadar Alplerin zirvelerindeki deniz kabuklu fosillerinin veya İsviçre düzlüklerinde, dağlardan onlarca kilometre uzaklıkta tonlarca ağırlığındaki münzevi kaya bloklarının bulundukları yere ne şekilde geldikleri uzun süre açıklanamamıştır. İşte Kula Jeoparkı tam da bu karmaşaya ışık tutacak bir değere sahip. Kabaca yarım milyon yıllık aralıklarla üç büyük püskürme gerçekleştiren Kula volkanizması mütevazı püskürme trendi ile hiçbir dönem, bir önceki püskürmenin izlerini tam olarak kapatmamış. Bu sayede, yerbilimleri eğitimi almamış birisi bile nerdeyse yan yan dizilmiş bu volkan konilerinin şekil (morfolojik) farklılıklarının geçmiş zaman içerisinde süregelen aşınmanın eseri olduğunu çabucak kavrayacaktır. Foto: Kula Jeoparkında günümüzden 15 bin yıl önce oluşmuş konik formlu volkan (solda), 300 bin yıl önce oluşmuş kalkan formlu volkan konisi (sağda) 37

38 Aktif mi, Sönmüş mü: Amerikan Jeolojik Etütler Dairesine göre günümüzde yarım milyar insan volkanik patlama riski altında yaşamaktadır. Uyuyan bu volkanların yanıltıcı sükûneti tıpkı Pompei de, Krakatao da veya Unzen de olduğu gibi felaketlere yol açar. Smithsonian Volkanbilim Enstitüsü ne göre Kula volkanları teknik açıdan aktif kabul edilmektedir. Bu bakımdan son püskürmesini 15 bin yıl önce gerçekleştiren Kula Sandal Divlit volkan konisi ile son püskürmesini 1995 yılında gerçekleştiren Unzen volkanı (Japonya) arasındaki morfolojik benzerlik dikkat çekicidir. Foto: Kula Jeoparkında son püskürmesini 15 bin yıl önce gerçekleştirmiş ve fiilen sönmüş bir volkan (solda), Japonya da 1792 de 15 bin can almış aktif bir volkan olan Unzen Yanardağı (sağda). Pozitif ve Negatif Topoğrafyalar: Kula Jeopark sahasında volkanik yapıları ana topoğrafya düzleminin üzerinde veya topoğrafyaya gömülü olma durumuna göre sınıflandırılabilir. Özellikle nihai jeomorfolojik görünümleri itibariyle oluşum mekanizmaları çok farklı olsa da krater ve maar oldukça benzerlik gösterir. Foto: Kula Jeoparkı Elekçitepe volkan konisi üzerinde krater (solda) ve Çukurada maarı (sağda), Kula volkanları negatif ve pozitif topoğrafya modeli (üstte) 38

39 Volkanik ve Karstik Mağaralar: Kula Jeoparkı yaygın topoğrafyaların sterotip örnekleri yanında sıra dışı morfolojilere de ev sahipliği yapar. Kula Jeopark sahasında volkanik kayaçlar arasında adalar halinde yüzlek veren kireçtaşları içerisinde karakteristik karstik mağaralar gelişmiştir. Dünya genelinde karstik kayaçlarla özdeşleşen kanyon ve mağaralar Kula Jeopark sahasında volkanik (bazalt) yapılar üzerinde görülmektedir. Volkanik mağaralar bazaltik lavların bir zamanlar eriyik halde kilometrelerce aktıkları kanalların kalıntılarıdır. Her ne kadar şekillendirici süreç akarsu olmasa da ortaya çıkan görüntü flüvyal sürecin oluşumlarına şaşırtıcı derecede benzer. Foto: Dr. Erdal Gümüş Kula Jeoparkında keşfettiği yeni bir karstik mağarada (solda), Dr. Gümüş Kula Jeoparkında daha bilinmeyen lava mağara galerini incelerken (sağda) Kültürel Jeomorfoloji: İnsanoğlunun yerküreyi anlama ve anlamlandırma çabaları insanlık tarihi kadar eskidir. Coğrafi keşiflerden, yazıdan, hatta yerleşik yaşamdan çok daha önceki atalarımız en az bizim kadar jeomorfolojilerle ilgiliydiler. Biz doğal peyzajı ihtiyaç ve ihtiraslarımız doğrultusunda yavaş yavaş değiştirirken doğal peyzaj da bizleri şekillendirdi. Bu kadim etkileşimin izlerini kültürel ve dini kökenlerimizde bulmak mümkündür. Kula Jeoparkı bu izlerin en iyi takip edilebileceği yerlerden birisidir. Kula Jeopark sahasında prehistorik kaya resimleri ve Helenistik-Roma kaya mezarları gibi en eski kalıntılar Menderes Masifi diye bilinen Paleozoik yaşlı şistlerin faylarla parçalanıp tektonik deformasyonlarla açılandığı bloklar üzerinde yer alır. Bahsi geçen jeomorfolojik görünümler günümüzde de ilgi çekmektedir. Foto: Kula Jeoparkında modern bir insan şistler üzerinde (solda), şistler üzerinde Helenistik Roma dönemine ait kaya mezarları (ortada), şistler üzerinde 15 bin yıllık kaya resimleri (sağda) 39

40 Jeomorfolojik Çeşitlilik: Jeolojik çeşitlilik; belirli bir alanda mineraloji, litoloji veya yaş bakımından farklı özelliklere sahip kayaç çeşitliliği olarak değerlendirilir. Kula Jeoparkını eşsiz kılan özelliklerden birisi jeolojik olarak aynı kökene sahip kayaçların jeomorfolojik olarak çok farklı görünümler arz etmesidir. Kula volkanizmasında her üç aşamada çıkan ve jeokimyasal açıdan tektip olan bazaltik lavlar sütun bazaltlardan bazaltik lav örtülerine (leçe) çok farklı morfolojiler oluşturmuşlardır. Foto: Dr. Erdal Gümüş Kula Jeopark sahasında bir sütun bazalt jeosit sahasında (solda), Dr. Erdal Gümüş Kula Jeopark sahasında bir taş denizini andıran leçeler üzerinde (sağda) Taşın dili olsa : Taşın dili olsa neler anlatır kim bilir. Kula Jeoparkı nın varoluş amacı taşların diline tercüman olmak zira bize anlatacakları çok şey var. Anadolu nun jeolojik ve jeomorfolojik evrimi, geçirdiği safhalar aynı zamanda bizim kendi varoluşumuzun gizlerini de barındırıyor. Kula Jeoparkı Anadolu nun geçmişine açılan bir zaman tüneli gibidir. Mavi-yeşil renkleriyle etrafından kolayca ayırt edilebilen ofiyolit melanj bir zamanlar Anadolu nun Tetis Okyanusu tabanına tekabül etmektedir. Sahada yer alan metamorfik şistler ise Tetis Okyanusu üzerinde adalar halinde yer alan kara kütlelerinin bir bakiyesidir. Lav akıntıları ile kuşatılan kireçtaşları ise Anadolu da uzunca bir süre hüküm süren gölsel/denizel çökelme ortamlarının kanıtlarıdır. Aslında güncel olarak gördüğümüz tüm peyzajlar boyası jeolojiden, fırçası süreç ve etmenlerden, tuvali jeomorfolojiden oluşan dinamik bir Rönesans tablosudur. Foto: Kula Jeopark sahasından bir görünüm: arkada Paleozoik yaşlı metamorfik şistler, ortada süksesif lav akıntı ardalanması, önde Miyosen yaşlı kireçtaşları. 40

41 KAYNAKÇA Atalay, İ., (1982) Türkiye Jeomorfolojisine Giriş. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yayınları, İzmir Bunburry, J. M. R., (1992) The Basalts of Kula. PhD Thesis, Cambridge University [(unpublished] Dowling, R. K., Newsome, D., (2006) Geotorusim. Chapter: Reources for Tourism. Edited by Ross Dowling & David Newsome. Elsevier Butterworth- Heinemann Publication. Eder, W. F., Patzak, M., (2001) Geological Heritage of UNESCO. European Geoparks Network magazine No:1 Ercan, T., (1981) Kula Yöresinin Jeolojisi ve Volkanitlerin Petrolojisi [Geology of Kula region and pertology of volcanics]. PhD Thesis, İstanbul University [unpublished, in Turkish with English abstract] Erin., S., (1970) The young volcanic topography of the Kula-Adala area. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi 17, 7 22 Gray, M., (2004) Geodiversity: valuing and conserving abiotic nature. John Wiley, Chichester, 434pp Gümüş, E., (2008) Yeni bir doğa koruma kavramı: UNESCO Jeoparklar çerçevesinde Çamlıdere (Ankara) Fosil ormanı fizibilite çalışması. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı. [Yayınlanmamış Master Tezi] Gumus, E., (2014) Geoparks: multidisciplinary tools for the protection and management of geoheritage in turkey. Kula volcanic area (Manisa) and Çamlıdere fossil forest (Ankara) as case studies. Aegean University of Greece, School of Social Sciences, [Unpublished Doctorate Thesis] Hamilton, W. J. & Strickland, H. E., (1841) On the geology of the western part of Asia Minor. Transactions of the Geological Society of London 6, 1 11 Koçman, A., (2004) Natural Wonders of the "Burnt Land (Katakekaumene)": Volcanic Features of Kula Area. Aegean Geographical Journal, 13 (2004), 5-15, Izmir TURKEY Panizza, M., (2001) Geomorphosites: concepts, meth ods and example of geomorphological survey. In: Chinese Science Bulletin 46, Suppl. vol.: 4-6 Reynard, E., and Panizza, M., (2005) Geomorphosites: definition, assessment and mapping. An introduction. In: Géomorphologie. Relief, processus, environnement 3: Şen, E., Aydar, E., Bayhan, H., Gourgaud, A., (2010) Physical volcanology of Kula Volcanic Field, western Anatoli. İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Şengör, A. M. C., & Yılmaz, Y., (1981) Tethyan evolution of Turkey: a plate tectonic approach. Tectonophysics 75, Tokçaer, M., (2000) Geochemistry of Kula Geothermal Area. MSc Thesis, Graduate School of Natural and Applied Sciences of Dokuz Eylül University [unpublished] Zouros, N., (2007) Geomorphosite assessment and management in protected areas of Greece. Case study of the Lesvos island-coastal geomorphosites. Geographica Helvetica, 62(3), 169 Zouros, N., (2005) Assessment, protection and promotion of geomorphological and geological sites in the Aegean area, Greece. Géomorphologie: relief, processus, environnement, no 3,

42 Jeomorfoloji Cilt 2 Derneği Bülteni Sayı 2 Sayı Aralık 1 Ocak

43 YASAL VE BİLİMSEL BOYUTLARIYLA: KIYI ŞİLE ÇALIŞTAYININ ARDINDAN YASAL VE BİLİMSEL BOYUTLARIYLA: KIYI ŞİLE ÇALIŞTAYININ ARDINDAN Hakan Yiğitbaşıoğlu Jeomorfolojik anlamda kıyılar çoğunlukla hızlı şekillenme özelliğine sahip, dinamik alanlardır. Türkiye kıyılarında da pek çok farklı kıyı tipi bulunmaktadır. Ülkemizde kıyı bölgelerinde yaşayan nüfusun artışı ile sanayi ve turizm gibi ekonomik önemi yüksek sektörlerin gelişmesi kıyılarda bazı yasal düzenlemeleri zorunlu hale getirmiştir. 24 Nisan 2015 günü kurulan Jeomorfoloji Derneği aynı yılın haziran ayında Jeomorfolojide Ölçme Değerlendirme başlığı ile ilk tematik toplantısını yapmıştır Jeomorfoloji Derneği nin ikinci tematik toplantısı ise Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla: Kıyı başlığı ile Eylül 2016 tarihlerinde Şile/İstanbul da yapılmıştır. Bu etkinlikte kıyılar jeomorfolojik açıdan ele alınarak, oluşum süreçleri, tipleri ve insan ile olan etkileşimleri ile kıyılarla ilgili yasal düzenlemeler konusunda bilgi verilmiştir. Bu bağlamda yasal tanımlamalar ile bilimsel tanımlamalar arasındaki ortak noktalar, belirsizlikler ve farklılıklar da örnek olaylarla irdelenmiş, bilirkişilik yapan veya yapacak olan jeomorfologların karşılaşabilecekleri sorunlar ele alınmıştır. Bu konulardaki konuşmalar; İstanbul Üniversitesi nden Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU, Prof. Dr. Meral AVCI, Prof. Dr. Sedat AVCI, Ankara Üniversitesi nden Prof. Dr. İhsan ÇİÇEK, Ardahan Üniversitesi nden Prof. Dr. Evren ERGİNAL ve Ahi Evran Üniversitesi nden Yrd. Doç. Dr. Lütfi NAZİK tarafından yapılmıştır. Etkinlik 24 Eylül günü Şile deki Değirmen Otel in toplantı salonunda 2 oturum halinde yapılmıştır. Toplantı farklı üniversitelerden akademisyen, Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerinden oluşan 29 katılımcı ve Şile Belediyesi nden konuyla ilgili 8 teknik personel ile başlamıştır. İlk oturumun moderatörü olan Balıkesir Üniversitesi nden Prof. Dr. Abdullah SOYKAN ın giriş konuşmasının ardından, Ankara Üniversitesi nden Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU açılış konuşması ve tematik toplantının tanıtımını yapmış, sonrasında Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU; kıyı elemanlarının yasal ve doğal perspektif açısından tanımlanması ile kıyılarla ilgili yasaların Türkiye deki ilk düzenlenmesinden günümüze kadar olan dönemdeki gelişimi konusunda bilgi vermiştir. Daha sonra konuşan Prof. Dr. İhsan ÇİÇEK ise kıyıdaki jeomorfolojik birimler, bunları oluşturan olaylar ile şekillenme üzerinde etkili olan yapı, etken ve süreçler üzerinde durmuştur. Sabah oturumunun son konuşmasında Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU örnek olaylarla kıyılardaki antropojenik müdahaleler sonucunda ortaya çıkan değişimler ve bunlardan kaynaklanan yasal sorunlar üstünde durmuştur. Öğleden sonraki ikinci oturum Akdeniz Üniversitesi nden Prof. Dr. Tuncer Demir in moderatörlüğünde başlamıştır. Bu oturumda ilk konuşmayı Prof. Dr. Meral AVCI kıyı ekosistemleri, özellikle kıyılardaki vejetasyon ve flora özellikleri hakkında yapmıştır. 43

44 Yrd. Doç. Dr. Lütfi NAZİK ise akarsularda kıyı kenar çizgisinin nasıl saptanabileceği konusunda hukuk davalarından örneklerle konuşmasını yapmıştır. Prof. Dr. Sedat AVCI da konuya kıyılarda yaşayan nüfusun artışı ve turizm sektöründeki gelişmelerin kıyılar üzerindeki etkilerinden özellikle Akdeniz kıyılarından örnekler vererek açıklamalarda bulunmuştur. Son konuşmacı olan Ardahan Üniversitesi nden Prof. Dr. Evren ERGİNAL ise kıyı alanlarındaki jeomorfolojik araştırmalarda kullanılan kronolojik değerlendirme amaçlı güncel yöntemleri kendi araştırmalarından örneklerle açıklamıştır. 25 Eylül Pazar günü ise Şile Belediyesi nin temin ettiği bir araç ile Şile - Ağva arasında bir arazi gezisi düzenlenerek toplantıda ele alınan konuların uygulaması değişik kıyı tiplerinden örneklerle yapılmıştır. 44

45 Antalya da Düzenlenen GEOMED Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, GEOMED 2016-The 4th International Geography Symposium Hakkında Abdullah Soykan GEOMED2016 adlı 4. Uluslararası Coğrafya Sempozyumu Mayıs 2016 tarihlerinde Kemer (Antalya) de Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünün ev sahipliğinde ve Prof. Dr. h. c. İbrahim ATALAY ın başkanlığında 26 ülkeden 253 katılımcının katılımı ile yapıldı. Prof. Dr. Recep EFE nin düzenleme kurulu başkanlığını yaptığı sempozyumun amacı; coğrafya (fiziki ve beşeri) ekoloji, çevre konuları ile ilgili bilim insanlarını, araştırmacıları bir araya getirmek, deneyim ve araştırma sonuçlarını paylaşmak, uluslararası işbirliği imkanlarını geliştirmek olarak belirlenmişti. Kabul edilen özetler ve tam metin çalışmalar Bildiriler Kitabı-Proceedings te yayımlandı. Ayrıca seçilen bildirilerin uluslararası dergi veya kitap şeklinde yayımlanma süreci devam etmektedir. Sempozyuma Türk Coğrafya Kurumu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet ERTEK ve Jeomorfoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU da katılarak, destek verdiler. GEOMED (Uluslararası Coğrafya Sempozyumu) toplantılarının ilki GEOMED2007 adıyla 5-8 Haziran 2007 tarihleri arasında Balıkesir Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü ev sahipliğinde, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Recep EFE nin başkanlığında GEOMED2007 adıyla Antalya nın Kemer ilçesinde Rose Otelleri kompleksinde yapıldı. TÜBİTAK, Burdur ve Isparta Valilikleri ile Burdur ve Isparta Sanayi ve Ticaret odaları başta olmak üzere çok sayıda sponsorun destek olduğu toplantıya 28 ülkeden 144 bilim insanı katıldı. Toplantı dili İngilizce olan 1. Uluslararası Coğrafya Sempozyumu sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü Başkanı Prof. Dr. h. c. İbrahim ATALAY başkanlığında oluşturulan Akdeniz Ekosistemleri Çalışma Grubu na 11 ülkeden yaklaşık 57 bilim insanı katıldı. Antalya Kemer den başlayan saha çalışmaları, Kumluca, Finike, Elmalı, Korkuteli, Burdur, Isparta ve Antalya yı kapsayacak şekilde 5 gün boyunca devam etti. Teke yarımadası başta olmak üzere Burdur, Isparta ve Antalya ile yakın çevresinin doğal, arkeolojik, tarihi ve kültürel kaynak değerleri ayrıntılı olarak incelendi ve çok ciddi bilimsel tartışmalara konu oldu. GEOMED2017 de sunulan uluslararası bildiriler, Proceedings ve Natural Environment and Culture in the Mediterranean Region-I (CSP-UK) adlı kitaplarda yayınlandı. GEOMED2010 adlı ikinci toplantı ise Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü nün ev sahipliğinde ve Prof. Dr. h. c. İbrahim ATALAY ın başkanlığında oluşturulan bir kurul tarafından gerçekleştirildi. 2-5 Haziran 2010 tarihleri arasında yine Antalya nın Kemer ilçesinden Rose Otelleri kompleksinde yapılan ve Prof. Dr. Recep EFE nin organizasyon komitesi başkanlığını yürüttüğü bu toplantıya 38 ülkeden 287 katılımcı gelerek tebliğ sundu. 45

46 GEOMED2010 adlı toplantının sunum dili İngilizce idi. Bu toplantıda sunulan bildiriler, Proceedings, Journal of Environmental Biology, Natural Environment and Culture in the Mediterranean Region-II (CSP-UK) adlı yayınlar ile Procedia Socialand Behavioral Sciences da Prof. Dr. Recep EFE nin editörlüğünde yayınlandı. Toplantı sonunda Prof. Dr. h. c. İbrahim ATALAY ın başkanlığında oluşturulan Akdeniz Ekosistemleri Çalışma Grubu na 14 ülkeden 44 bilim insanı katıldı. Antalya-Kemer den başlayan çalışma grubu saha araştırmaları, Kumluca, Finike, Demre, Kaş, Kalkan, Fethiye, Dalyan, Korkuteli üzerinden Antalya güzergâhında devam etti. Başta Akdeniz ve Toroslar ın oluşumu olmak üzere çalışılan sahanın fiziki ve beşeri coğrafya özellikleri üzerinde durularak, çok sayıda tartışma atmosferi oluştu. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü ve Coğrafya Bölümü tarafından düzenlenen GEOMED2013 (3. Uluslararası Coğrafya Sempozyumu) Haziran 2013 tarihleri arasında yine Antalya Kemer de Rose Hotelleri kompleksinde yapıldı. GEOMED2013 e Brezilya dan ABD ye, Güney Afrika Cumhuriyeti nden Rusya Federasyonu na, Avrupa nın çoğu ülkelerinden ve Türk Cumhuriyetlerine, Avustralya dan Hindistan ve Japonya ya kadar 45 ülkeden 400 civarında akademisyen katıldı. Doğa bilimleri ve coğrafya alanlarında araştırma yapan bilim insanları arasındaki işbirliğinin artırılmasını ve Türkiye nin uluslararası alanda her yönüyle tanıtılmasının hedeflendiği GEOMED2013 te daha önceki sempozyumlarda olduğu gibi seminerde sunulan bildiriler, Procedings, Journal of Environmental Biology, Natural Environment and Culture in the Mediterranean Region-III (CSP-UK) adlı yayınlar ile Procedia Socialand Behavioral Sciences da Prof. Dr. Recep EFE nin editörlüğünde yayınlandı. Toplantı sonunda Prof. Dr. h. c. İbrahim ATALAY ın başkanlığında oluşturulan Akdeniz Ekosistemleri Çalışma Grubu na 7 ülkeden 27 akademisyen katıldı. Antalya-Kemer den başlayan 7 günlük saha çalışması Isparta, Afyon, Eskisehir, Bilecik, Sakarya, Düzce, Bolu, Karabük, Bartın, Amasra, Kurucaşile, Kastamonu, Bolu, Düzce, Sakarya ve İzmit üzerinden İstanbul da son buldu. GEOMED Uluslararası Coğrafya Sempozyumu nun ilk düzenlendiği 2007 yılından bu yana Türkiye de coğrafya bilimine önemli katkıları olmuştur. Sempozyuma Coğrafyacı bilim insanları dışında Türkiye den konu ile ilgili başta Çevre, Orman, Turizm, Ziraat, Peyzaj, Biyoloji ve Jeoloji olmak üzere diğer konularda çalışan bilim insanlarının katılması ve bildiri sunmaları coğrafyanın saygınlığını arttırmıştır. Coğrafyacıların yaptığı bir organizasyona Türkiye de diğer alanlarda çalışan akademisyenlerin katılması ve yine aynı organizasyonun önderliğinde uluslararası yayın yapmaları Türkiye de Coğrafya bilimi açısından önemli bir konudur. 55 Farklı ülkeden katılımın olması bu toplantının başarı ve saygınlığının Uluslararası ölçekte de önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. 46

47 . GEOMED Uluslararası Coğrafya Sempozyumu nun ilk düzenlendiği 2007 yılından bu yana Türkiye de coğrafya bilimine önemli katkıları olmuştur. Sempozyuma Coğrafyacı bilim insanları dışında Türkiye den konu ile ilgili başta Çevre, Orman, Turizm, Ziraat, Peyzaj, Biyoloji ve Jeoloji olmak üzere diğer konularda çalışan bilim insanlarının katılması ve bildiri sunmaları coğrafyanın saygınlığını arttırmıştır. Coğrafyacıların yaptığı bir organizasyona Türkiye de diğer alanlarda çalışan akademisyenlerin katılması ve yine aynı organizasyonun önderliğinde uluslararası yayın yapmaları Türkiye de Coğrafya bilimi açısından önemli bir konudur. 55 Farklı ülkeden katılımın olması bu toplantının başarı ve saygınlığının Uluslararası ölçekte de önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. 47

48 TÜRKİYE DE COĞRAFYANIN KURUMSALLAŞMASI SÜRECİNDE ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYE COĞRAFYASI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ (TÜCAUM) Ali Özçağlar Kuruluşundan bugüne yaklaşık 29 yıllık bir süre geçen kısa adı TÜCAUM olan Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi nin Türkiye coğrafyasını tüm yönleriyle araştırmak yanında, yurt içinde ve yurt dışında coğrafyanın her alanında yapılan çalışmaları takip ederek bilimsel toplantılarda tartışılmasına ve yayınlanmasına ön ayak olmak gibi bir görevi bulunmaktadır. Böyle bir görevi üstlenmiş olan TÜCAUM un kuruluşuna zemin oluşturan nedenlerin başında, 1941 Birinci Coğrafya Kongresi nin ardından yaklaşık dokuz ay sonra 12 Mart 1942 tarihinde Ankara da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nde faaliyete geçen Türk Coğrafya Kurumu nun tarihsel süreç içindeki durumu, 1980 li yıllarda Türkiye nin içinde bulunduğu koşullar ile yurt dışında düzenlenen coğrafya kongrelerinde sergilenen Türkiye aleyhtarı çalışmalar gelmektedir. Bu itibarla TÜCAUM un neden kurulduğu sorusuna cevap verebilmek için öncelikle bu hususlara kısaca göz atmak gerekmektedir. İnsanların yeryüzündeki faaliyet sahalarını ve yaşam tarzlarını düzenleyen coğrafyanın devlet politikalarındaki gücü, geçmişte olduğu gibi bugün de önemini korumaktadır. Yeryüzündeki hâkimiyet mücadelesi, ilk devletlerin ortaya çıktığı dönemlerde başlamış ve halen devam etmektedir. Gelişmişlik düzeyi bakımından ön sıralarda yer alan ülkelerin devlet politikası olarak coğrafya bilimine verdikleri önem açıkça görülmektedir. Özellikle İngiltere nin bu kapsamda köklü bir geçmişi bulunmaktadır yılında İngiltere Kralı IV. William ın himayesinde Londra da kurulan Kraliyet Coğrafya Kurumu (The Royal Geographical Society), 187 yıldır İngiltere ye hizmet etmektedir. Coğrafyaya kurumsal anlamda verilen öneme bağlı olarak uluslararası düzeyde kurulan ilk coğrafya birliği ise IGU (International Geographical Union)'dur yılında Belçika'nın başkenti Brüksel' de kurulan Uluslararası Coğrafya Birliği (IGU), 1922 den önceki faaliyetlerini gayri resmi olarak sürdürmüştür. Halen 87 ülkenin üye olduğu bu birliğe Türk Coğrafya Kurumu da üyedir. Türkiye de coğrafyanın bilimsel anlamda değer kazanmasında ve teşkilâtlanmasında Birinci Türk Coğrafya Kongresi büyük rol oynamıştır. 06 Haziran 1941 tarihinde zamanın Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hasan Ali Yücel in başkanlığında I. Türk Coğrafya Kongresi başkent Ankara da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nde toplanmış ve çalışmalarına 16 gün devam ederek 21 Haziran 1941 tarihinde tamamlamıştır. Bu kongrede, ilk ve ortaöğretimde okutulan coğrafya ders programları gözden geçirilerek yeniden düzenlenmiş, yazılması gereken kitaplar belirlenerek içerikleri tespit edilmiş, coğrafya terimlerinin yeni Türkçe ile anlaşılır hale getirilmesi için komisyonlar oluşturulmuş, Türkiye nin büyük coğrafi bölgeleri ile ikinci dereceden bölgeleri (coğrafi bölümleri) belirlenerek sınırları çizilmiş ve raporları hazırlanmış; ayrıca, ülkemizde Türk Coğrafya Kurumu adını taşıyan bir kuruluşun oluşumuyla ilgili çalışmaların başlatılması karara bağlanmıştır. 49

49 Birinci Türk Coğrafya Kongresinde alınan kararlar çerçevesinde Türk coğrafyacıları uzmanlık alanlarıyla ilgili saha araştırmalarına başlamışlar ve kısa sürede olumlu sonuçlar alınmıştır. Böylece ülkemizle ilgili coğrafî araştırmalar Türk coğrafyacılar tarafından yapılmaya başlamış, coğrafi araştırmalar yabancılara bağımlı olmaktan kurtulmuştur. Birinci Türk Coğrafya Kongresi nin çalışmalarını tamamlamasından yaklaşık dokuz ay sonra 12 Mart 1942 tarihinde Ankara da Türk Coğrafya Kurumu kurulmuştur. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nde Coğrafya Enstitüsü katındaki bir odayı ofis yaparak çalışmalarına başlayan Türk Coğrafya Kurumu nun görevleri şu şekilde belirlenmişti: Türkiye deki coğrafyacıları bir araya getirerek yurdun coğrafi özelliklerinin çeşitli yönlerden araştırılmasını sağlamak, Yurt gezileri ve konferanslar düzenleyerek coğrafyadaki gelişmeleri coğrafya öğretmenlerine ve ilgililere aktarmak, Yapılan çalışmaların sonuçlarını dergi ve kitap çıkararak yayımlamak, Coğrafya ile ilgili uluslar arası kuruluşlarda Türkiye yi temsil etmek ve kongrelerine katılmak Türk Coğrafya Kurumu nun başlangıçtaki başarılı çalışmaları övgüyle karşılanmış olup, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nün Türk Coğrafya Kurumu na çok kıymet ve ehemniyet veriyorum. Kurum; tarih, tetkik, seyahat, tabiat alanlarında ve bu sebeple kültürde ve edebiyatta çok hizmetler edebilir. Çalışmasına yakından ilgili olacağım. İyi dileklerim, bunu kuranlarla ve orada çalışacaklarla beraber olacaktır. şeklindeki destekleyici ve güven verici sözlerine mazhar olmuştur. Başlangıçta devletin maddi ve manevi desteğini alan Türk Coğrafya Kurumu, yukarıdaki görevlerini başarıyla yerine getirmiş, çeşitli konularda yazılmış araştırmaları kitap ve dergi halinde yayımlamaya başlamıştır lı ve 1950 li yıllarda altın devrini yaşayan Türk Coğrafya Kurumu, 1960'lı yıllarda devlet tarafından verilen sınırlı ölçüdeki maddi desteğin kesilmesi yüzünden büyük bir çöküş içine girmiş ve 1975 yılından sonra faaliyetlerini sürdüremez hale gelmiştir. O yıllarda Türk Coğrafya Kurumu nun yönetim kurulu üyeleri Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ülkeler Coğrafyası Kürsüsü nün öğretim üyelerinden oluşmaktaydı ve Coğrafya Enstitüsü içindeki diğer kürsülerdeki öğretim üyeleriyle sürekli çekişmeler ve anlaşmazlıklar yaşanmaktaydı. DTCF deki mekân sıkıntısı yüzünden DTCF Dekanlığı nın aldığı bir kararla Türk Coğrafya Kurumu Fakülte dışında başka bir mekâna taşınmak zorunda bırakılmıştır. Kurumun kitapları ve birtakım eşyası önce o zamanki kurum başkanı Prof. Cemal Arif Alagöz ün sahibi olduğu bir daireye yerleştirilmiş, daha sonra Cebeci semtinde (Siyasal Bilgiler Fakültesine yakın bir konumda) iki dükkân kiralanarak bu mekâna taşınmıştır. Türk Coğrafya Kurumu, 1982 yılına gelindiğinde yeni dernekler kanununun getirdiği yükümlülükleri yerine getirmez olmuştur. Çünkü üyeler aidatlarını ödemiyorlar, olağan genel kurul toplantıları çoğunluk sağlanamadığı için sürekli ikinci toplantıya erteleniyor ve ikinci toplantıya katılan az sayıda kişinin imzaları ile yapılabiliyordu. Bu arada Uluslar arası Coğrafya Birliği=IGU ya olan birikmiş 300 dolarlık aidat borcunun ödenebilmesi için Başbakanlık Müsteşarlığından yardım talebinde bulunulmuştur. Bu söz Türk Coğrafya Dergisi nin 1943 yılında Ankara da basılan Yıl:1, Sayı:2 ön kapağında yer almaktadır. 50

50 Diğer yandan Kuruma ait kitapların bulunduğu Cebeci semtindeki mekânın kirası ödenemediği için ayrıca büyük bir sıkıntı yaşanmıştı. Çaresizlik içinde kalan Kurum Başkanı Prof. Dr. Cemal Arif Alagöz, Genel Sekreter Prof. Dr. Cevat Rüştü Gürsoy, Muhasip Üye Prof. Dr. Talip Yücel İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sırrı Erinç le görüşerek kurumun kitaplarının Vefa Müşküle Sokak taki İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü binasına nakledilmesine karar vermişlerdir. Kırk yıl gibi uzun bir süre başkent Ankara da faaliyetlerini sürdüren Türk Coğrafya Kurumu nun kurulduğu yerden İstanbul a nakledilmesi üzücü ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli vaka olarak tarihe geçmiştir. Bu durumun gerçekleşmesine sebep olanlar o zaman sürecinde Türk Coğrafya Kurumu na gereken desteği ve önemi vermeyen, birbiriyle sürekli çekişen, uzlaşmayan, kurumsallaşmaktan çok kişiselleşmeyi önde tutan Türkiye üniversitelerinin coğrafya bölümlerindeki öğretim üyeleridir. Böyle bir hezimete uğratılan Türk Coğrafya Kurumu nun en büyük talihsizliği, Atatürk ün vefatından sonra kurulmuş olması, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi devletin himayesi altında olmamasıdır. Atatürk ün manevi kızı ünlü Türk tarihçisi Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk ün Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nin kurulmasından sonra bir Coğrafya Kurumu kurulması ile ilgili düşüncelerini şöyle nakletmiştir: Bu münasebetle şunu hatırlıyorum. Fakülte (DTCF) kurulması ve programları konuşulduğu esnada Prof. Muzaffer Göker e (ilk dekan) Atatürk, coğrafya öğrenimi ve incelemeleri için uzun bir not yazdırmıştı. Orada tespit ettirdiği fikirlerde coğrafyanın nazari olmaktan ziyade, arazi üzerinde çalışmalar yapılmalı ve yeni metotlara göre incelenecek bir Türkiye coğrafyasının yazılması gerekti. Hatta tarih gibi bir Coğrafya Kurumu kurulmasını düşünen Atatürk, bu uzun notların sonunda, Fakülte (DTCF) kurulduktan sonra ihtiyaca göre böyle bir teşekkülün lüzumu belli olacaktır demiştir. Bu tarihi açıklamada belirtildiği üzere, ulu önder Atatürk ün ömrü vefa etseydi Türk Coğrafya Kurumu da Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile aynı statüde olacaktı. Ancak bu durum o günden bugüne gerçekleşmeyip hep hüsranla sonuçlanmıştır. Şöyle ki 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin ardından yapılan kurumsal düzenlemeler kapsamında, Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu nu bir çatı altında toplayan 2876 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu na Türk Coğrafya Kurumu nun da katılması için zamanın Türk Coğrafya Kurumu başkanı Prof. Cemal Arif Alagöz, Genel Sekreter Prof. Dr. Cevat Rüştü Gürsoy, Muhasip üye Prof. Dr. Talip Yücel tarafından kapsamlı bir rapor hazırlanarak konsey üyelerine gönderilmişti. Yakalanan bu fırsatın değerlendirilmesi için defalarca ve ısrarla ilgili makamlar nezdinde girişimlerde bulunulmasına rağmen tarihinde kabul edilen 2876 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu na maalesef Türk Coğrafya Kurumu dâhil edilmemiştir. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu nun ilk başkanlığına atanan emekli general Suat İlhan, Türk Coğrafya Kurumu nun 2876 sayılı Kanunla Yüksek Kurum bünyesinde yer almamasından büyük üzüntü duymuş olacak ki kişisel çabasıyla Türk Coğrafya Kurumu na alternatif olarak 02 Şubat 1988 tarihinde Yüksek Kurum içinde bir Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu nun kurulmasını sağlamıştır. Suat İlhan, konuyla ilgili düşüncelerini Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu nun yayın organı olan Coğrafya Araştırmaları dergisini takdiminde şöyle açıklamıştır: 51

51 Atatürk Yüksek Kurumuna coğrafya çalışmaları içinde doğrudan görev verilmemektedir. Fakat coğrafyaya ilgisiz kültür düşünmek mümkün değildir. Tarihin, dilin ve diğer bütün kültür unsurlarının güç aldıkları ve güç verdikleri bir coğrafyaları olması gerekir. Bu zorunlulukla ve coğrafya bilim çevremizin ihtiyacı da dikkate alınarak, kanunumuzun verdiği kolaylıktan yararlanılmış, Yüksek Kurum Başkanlığına bağlı bir Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu kurulmuştur. Büyük bir ihtiyaç olarak gördüğümüz coğrafya ile ilgili bir birim oluşturulması, kuruluşumuzun ilk günlerinden itibaren düşünülmeye başlanmış, 2 Şubat 1988 tarihli Atatürk Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu toplantısında Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu kurulaması kararı alınmıştır. Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu, Suat İlhan döneminde (1989, 1990, 1991, 1992 yıllarında) Coğrafya Araştırmaları adında 4 sayı dergi çıkartmış, Suat İlhan'ın başkanlık görevinin sona ermesiyle Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu nun faaliyetine süratle son verilmiştir. Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu nun kapatılmasında kolun faaliyetleri için ayrılan parasal ödeneğin Suat İlhan ın inisiyatifinde Türk Tarih Kurumu bütçesinden alınmasının etkili olduğu sonradan ortaya çıkmıştır. Türkiye de coğrafyanın kurumsallaşma sürecinde Türk Coğrafya Kurumunun ardından gelen oluşumlardan birisi de Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi ya da kısa adıyla TÜCAUM'dur li yıllarda, yurt dışında uluslar arası bilimsel toplantılarda özellikle Ermeni ve Rum lobilerinin Türkiye aleyhinde yayınlar yapmaları, ülkemizin üniter yapısını tehdit edici propagandalarda bulunmaları, hazırladıkları bölücü coğrafi harita ve yayınlarla sürekli olarak saldırıda bulunmaları önemli sıkıntılar oluşturmaktaydı. Değerli meslektaşım Tunçel in de belirttiği üzere, o günlerde çevremizde yer alan ülkelerle ilişkilerimiz pek de dostane değildi. Sovyetler Birliği ile Soğuk Savaş günlerinden kalan bir gerginlik vardı, Suriye'de Hafız Esad rejimi Hatay üzerinde sürekli hak iddia ediyor, okul kitaplarında ve haritalarında Hatay'ı kendi toprakları olarak gösteriyordu, Yunanistan ile kara suları, Ege sorunu ve hava sahası anlaşmazlıkları sürekli gündemdeydi ve Bulgaristan'da da Müslüman Türklere karşı belirgin ve ağır bir asimilasyon politikası uygulanıyordu. Türk Coğrafya Kurumu, bahsettiğimiz nedenlerle bu olumsuzluklara karşı koyacak durumda değildi. O günlerde yurtiçi ve yurtdışında basılan kitap, dergi, atlas, harita ve benzeri yayımlarda Türk bütünlüğünü ve menfaatlerini zedeleyici ifadelere engel olacak bir bilimsel kuruluşun eksikliği nedeniyle Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesiyle Yüksek Öğretim Kurulunun 31 Ağustos 1988 tarihli toplantısında Ankara Üniversitesi bünyesinde "Türkiye Coğrafyası Uygulama ve Araştırma Merkezi" adı altında bir merkez kurulmasına karar verilmiştir. Merkez yönetmeliği aynı yıl 25 Aralık 1988 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmış böylece faaliyet şekli ve alanı belirginleştirilmiştir. Söz konusu yönetmeliğinin ikinci maddesine göre kurumun amaçları şunlardır: 52

52 Türkiye Coğrafyası ile ilgili bilimsel araştırmalar ve incelemeler yapmak, araştırma sonuçlarını yayınlamak, Türkiye Coğrafyası konusunda araştırıcılar yetiştirilmesine katkıda bulunmak, Yurtiçi ve yurtdışında basılan kitap, dergi, atlas, harita ve benzeri yayımlarda Türk bütünlüğünü ve menfaatlerini zedeleyici ifadelere mani olacak ve Türkiye Coğrafyasını tanıtacak bilimsel faaliyetlerde bulunmak, Yurtiçi ve yurtdışındaki üniversite enstitü merkez ve diğer ilgili kurumlarla işbirliği yapmak, Türkiye Coğrafyası ile ilgili iç ve dış yayınları toplayarak referans kaynağı olabilecek bir kütüphane, film, fotoğraf, slayt ve benzeri belgelere dayalı arşiv ve dokümantasyon birimi kurmak, Türkiye Coğrafyası ve Türk Dünyası ile ilgili seminer, konferans vb. toplantılar düzenlemek, Türkiye yi tanıtıcı bilimsel geziler yapmak, Türkiye Coğrafyası konularında araştırma yapmak isteyen bilim adamlarının projelerini desteklemek tarihinde yönetmeliği Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren bu merkez, doğrudan Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak 1990 yılında faaliyetine başlayabilmiştir. Bu arada merkez adındaki Uygulama ve Araştırma ifadesi, Araştırma ve Uygulama şeklinde değiştirilerek 18 Mayıs 1992 tarihli Resmi Gazete'de yeni "Ankara Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetmeliği" yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre günümüzden farklı olarak merkez kurulunda Coğrafya Bölümü öğretim üyelerinin dışında, 18 kişi daha görev alacaktır; bunlar, fakültenin Tarih ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinden, Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinden, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden, Basın-Yayın Yüksekokulu'ndan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Osmanlı Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden ve son olarak üniversite rektörünün seçeceği üyelerden oluşmaktadır. Açıkça görüldüğü üzere bu denli çeşitli akademik birimlerin elemanlarıyla oluşturulan merkez kurulunun işleyişinde bir takım sıkıntılar da söz konusu olabilecekti, nitekim, aslında gerçekçi ve sürdürülebilir olmayan bu kurul hiç bir zaman toplanamamıştır. Toplantıların aksaması yüzünden Merkez Kurulu nun terkibinde değişiklik yapılarak, 19 Şubat 2008 tarihli Resmi Gazete de yayınlanan yönetmelik değişikliği ile Merkez Kurulu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim elemanlarından oluşur denilmiştir. Şu anda Merkez Kurulu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü kadrosundaki 17 öğretim elemanından oluşmaktadır. 53

53 TÜCAUM FAALİYETLERİ Merkez in ilk müdürü olan Prof. Dr. Özdoğan Sür, kuruluştan itibaren 1996 yılına kadar görev yapmıştır yılında bu göreve Doç. Dr. Ali Fuat Doğu atanmış ve 2001 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Merkez müdürlüğü görevini 2002 yılından beri Prof. Dr. Ali Özçağlar yürütmektedir. Faaliyetlerini DTCF Coğrafya Bölümünde sürdürmekte olan Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezinin 29 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. TÜCAUM un ülkemiz coğrafyasını tüm yönleriyle araştırmak yanında, yurt içinde ve yurt dışında coğrafyanın her alanında yapılan çalışmaları takip ederek bilimsel toplantılarda tartışılmasına ve yayınlanmasına ön ayak olmak gibi önemli görevleri bulunmaktadır. Bu kapsamda 1991 yılında Birinci Coğrafya Sempozyumu ile başlangıç yapan TÜCAUM, bugüne kadar sekiz (8) ulusal coğrafya sempozyumu ile bir Coğrafi Bilgi Sistemleri çalıştayını, son olarak da Ekim 2016 tarihlerinde TÜCAUM 2016 Uluslararası Coğrafya Sempozumu nu başarı ile gerçekleştirmiştir. SEMPOZYUMLAR TÜCAUM un bugüne kadar gerçekleştirdiği sempozyumları değerli meslektaşım Prof. Dr. Harun Tuncel, 25. Yılında TÜCAUM Sempozyumları başlıklı bildirisinde ayrıntılı olarak ele almıştır. Biz burada yapılan sempozyumları genel bir çizelge halinde göstermekle yetineceğiz. TÜCAUM SEMPOZYUMLARI Tarihi Programdaki Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Uygulama ve Araştırma Merkezi I. Sempozyumu Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi II. Sempozyumu Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi III. Coğrafya Sempozyumu 21. Yüzyıla Doğru Türkiye Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi IV.Ulusal Coğrafya Sempozyumu Bildiri Metinleri Avrupa Birliği Sürecindeki Türkiye de Bölgesel Farklılıklar Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi TÜCAUM V. Ulusal Coğrafya Sempozyumu Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi TÜCAUM VI. Ulusal Coğrafya Sempozyumu Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi TÜCAUM VII. Coğrafya Sempozyumu 29 Nisan Mayıs 1991 bildiri sayısı Bildiri Kitabı 17 Yayınlanmamıştır Nisan Yayınlanmamıştır Nisan Mayıs Ekim Kasım Ekim Bildiri Özetleri kitabı basılmıştır. Bildiriler basılmıştır. Bildiriler basılmıştır. Bildiriler basılmıştır. Bildiriler basılmıştır. kitabı kitabı kitabı kitabı TÜCAUM VIII. Coğrafya Sempozyumu Ekim Bildiriler kitabı TÜCAUM 2016 Uluslararası Coğrafya Sempozyumu basılmıştır Ekim Bildiriler kitabı elektronik yayınlanmıştır olarak 54

54 SÜRELİ YAYIN 2002 yılında Ankara Üniversitesi Rektörlüğü nün üniversitemiz bünyesindeki aynı alanla ilgili dergilerin birleştirilerek hakemli olarak yılda iki kez yayımlanması yönünde başlattığı çalışmalar kapsamında Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü tarafından çok seyrek aralıklarla yayımlanan Coğrafya Araştırmaları Dergisi nin yayımına son verilmiştir. Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yayımlanan Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi nin ise ad ve formatının değiştirilerek hakemli olarak her yıl iki sayı halinde çıkartılması yönünde düşünce birliği oluşmuştur. Bu doğrultuda Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu 16 Nisan 2002 tarihinde toplanarak döneminde sekiz sayı halinde yayımlanmış olan Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi nin adının Coğrafi Bilimler Dergisi (Turkish Journal of Geographical Sciences) olarak değiştirilmesine oybirliğiyle karar vermiş ve alınan bu karar Ankara Üniversitesi Bilimsel Dergiler Kurulu tarafından da uygun bulunmuştur. TÜCAUM un kuruluşundan günümüze kadar yayınlanmış dergileri şunlardır: Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Dergisi: döneminde ulusal hakemsiz olarak sekiz sayı olarak yayınlanmıştır. Dergiye adresinden erişilebilmektedir. Coğrafi Bilimler Dergisi: 2003 yılından günümüze her yıl 2 sayı halinde hakemli olarak yayınlanmaktadır yılsonu itibariyle Cilt: 14 Sayı 1-2 yayınlanmıştır. Dergi ULAKBİM veri tabanında ASOS Index de taranmaktadır. ÇALIŞTAY TÜCAUM I. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) Çalıştayı ve Proje Yarışması: Nisan 2014 tarihlerinde DTCF de düzenlenen I. Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Proje Yarışması na DTCF Coğrafya Bölümü ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Sakarya Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi Coğrafya Bölümlerinden 40 civarında konuk öğrenci ve akademisyen ile İstanbul Üniversitesi nden Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU, Doç. Dr. Hasan ÖZDEMİR; Afyon Kocatepe Üniversitesi nden Doç. Dr. Ünal YILDIRIM, Sakarya Üniversitesi nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Fatih DÖKER; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğünden Şube Müdürü Aslı ÖLMEZ, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü CBS Şube Müdürü Kemal SEYREK, Karayolları Genel Müdürlüğü Coğrafi Bilgi Teknolojileri Şubesi Müdürü Özgenç USLU; ayrıca, Harita Genel Komutanlığı nın, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, Meteoroloji Genel Müdürlüğü nün ve Tarım Sigortaları Genel Müdürlüğü nün CBS ile ilgili uzmanları ile ESRİ TÜRKİYE-İŞLEM GIS Şirketler Grubu, BAŞARSOFT, NETCAD, INTERGIS, NOKIAHERE firmalarının temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. 55

55 KONFERANSLAR TÜCAUM her yıl düzenli olarak konulu ve konusuz konferanslar düzenlemektedir yılında Çevresel Bozulma ve Gıda Güvenliği konseptiyle dört konferans gerçekleşmiştir yılında uluslararası sempozyumun hazırlıkları nedeniyle konferans düzenlenememiştir. Konferans günü, saati ve yeri 19 Kasım 2015 Perşembe Saat 15: DTCF Coğrafya Bölümü Piri Reis Salonu 03 Aralık 2015 Perşembe Saat 15: DTCF Coğrafya Bölümü Piri Reis Salonu 10 Aralık 2015 Perşembe Saat 15: DTCF Coğrafya Bölümü Piri Reis Salonu 24 Aralık 2015 Perşembe Saat 15: DTCF Coğrafya Bölümü Piri Reis Salonu Konuşmacı Mesut DEMİRCAN Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Prof. Dr. Zafer KARAER Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Klinik Öncesi Bilimler Bölümü Prof. Dr. Nizamettin KAZANCI Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Nevzat ARTIK Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Konferans konusu İklim değişikliğinin çevresel ve sektörel etkileri Kenenin coğrafyası Türkiye ulusal jeopark ağı ve gerçekleşme potansiyeli Türkiye de gıda güvenliği ARAŞTIRMA VE UYGULAMA GEZİLERİ TÜCAUM, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü lisans ve lisansüstü öğrencilerine yönelik olarak her yıl bölge gezileri düzenlemektedir. SONUÇ Ulusal stratejik amaçla kurulan Türkiye Coğrafyası Araştırma Uygulama Merkezi ne Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ayrı bir bütçe, ödenek, mekân ve sekreterya verememektedir. Merkezin mekânı olmadığı için DTCF Coğrafya Bölümü bünyesinde fakültenin imkânlarından yararlanarak çok zor koşullarda faaliyetlerini sürdürebilmektedir. KAYNAKÇA A. İnan (1974), A.Ü.D.T.C.F. nin Kuruluş Hazırlıkları ve Açılışı. 9 Ocak Cumhuriyet in 50.Yılı Anma Kitabı s. 17, Ankara. Birinci Coğrafya Kongresi 6-21 Haziran Raporlar, Müzakereler, Kararlar. Harun Tunçel (2016), 25. Yılında TÜCAUM Sempozyumları, Bildiriler kitabı s.4-5. S. İlhan (1989), Coğrafya Bilim Uygulama Kolu ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi. Coğrafya Araştırmaları s.4. 56

56 TURQLAKES 2016 ÇALIŞTAYI NIN ARDINDAN A. Evren ERGİNAL Bilindiği gibi göller iklimsel ve ortamsal değişimlerin doğal arşivleridir. Bu doğrultuda Türkiye göllerinde göl karotlarının paleoiklimsel ve paleoekolojik analizi odaklı proje tabanlı bilimsel araştırmaların sayısı her geçen gün artıyor. Bu araştırmalarda göllerden alınan karot örnekleri tabandan yüzeye izlenerek jeolojik geçmişte gerçekleşmiş iklimsel ve ekolojik değişimlere ait somut kayıtlar tespit edilebilmektedir. Ardahan Üniversitesi Coğrafya Bölümü ev sahipliğinde, Haziran 2016 tarihleri arasında düzenlenen "Türkiye Göllerinde Paleoiklimsel ve Paleoekolojik Araştırmalar Çalıştayı TURQLAKES2016" bilimsel etkinliği; bu türden spesifik araştırmaları başarıyla yürüten yerbilimcileri Ardahan Üniversitesi Yenisey Yerleşkesi Hoca Ahmet Yesevi Konferans salonunda bir araya getirmiştir. Çalıştayın ilk günü sözlü sunumlara, izleyen iki günlük kısmı ise Aktaş, Çıldır ve Tortum gölleri çevresinde saha çalışmalarına ayrılmıştır. Sözlü sunumların olduğu gün bir de panel düzenlenerek göl araştırmalarının önemi ve buna olan ilginin artması konusunda tartışmalar gerçekleştirilmiştir. Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar ın da bir açış konuşması ile onurlandırdığı toplantıya Jeomorfoloji Derneği yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu, Prof. Dr. Abdullah Soykan, Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşıoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Musa Uludağ da katılarak destek verdiler ve dernek çatısı altında yürütülen mesleki çalışmalar ve işbirliği üzerine paylaşımlarda bulundular. Aktaş Gölü Dip Çökellerinin Kuzeydoğu Anadolu nun Geç Holosen İklimi Açısından İrdelenmesi başlıklı TÜBİTAK projesinin de bir iş paketini oluşturan ve aynı zamanda TÜBA tarafından desteklenen bu tematik çalıştay Bulgaristan Tabiat Tarihi Müzesi nden Prof. Dr. Mariana Filipova-Marinova nın First high-resolution marinopalynological stratigraphy of Late Quaternary sediments from the central part of the Bulgarian Black Sea area: Comparison with Bulgarian Black Sea coastal lakes başlıklı çağrılı sunumu ile başladı. Göl çökellerinden iklim kayıtlarının okunması: Anadolu göllerinden örnekler başlıklı İkinci çağrılı sunum Prof. Dr. M. Namık Çağatay tarafından gerçekleştirildi. Ardından göl araştırmalarında paleoiklimsel ve ekolojik proksiler (belirteçler), fiziksel ve jeokimyasal analiz yöntemleri, palinolojik veriler, 14 C tarihlendirme problemi, kalibrasyon ve rezervuar yaşı sorunu, göl karotlarının taranması yeni algoritmalar, göl çökellerinde deprem ve volkanik aktivite izleri gibi konular üzerine yoğunlaşan sunumlar gerçekleştirildi. Türkiye de yer, çevre ve atmosfer bilimleri alanında doktora yapan Coğrafyacı ve Jeolog genç araştırmacıların da yoğun ilgi gösterdiği TURQLAKES 2016 çalıştayı bu suretle lisansüstü öğrencilerin modern göl araştırma yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmaları ve konunun uzmanları ile birebir görüşme fırsatı bulmaları açısından da oldukça verimli bir tartışma platformu oluşturdu. Çalıştayda sunulan 15 kadar seçilmiş bildirinin Quaternary International adlı saygın uluslararası dergide basılması öncesinde değerlendirme süreci devam ediyor. 57

57 Bu türden tematik çalıştayları düzenleme çabalarımız devam edecektir. Bu çalıştayları ve jeomorfoloji sempozyumlarını ilerleyen süreçte Jeomorfoloji Derneği olarak periyodik şekilde düzenlememiz gerekiyor. Ayrıca Fiziki Coğrafyacı meslektaşlarımızın bu ulusal/uluslararası toplantılara daha fazla katılması, proje ve yayın işbirliklerine girmesi ve mesleğimizin bu çok önemli çalışma alanında var olmaya çabalamaları gerektiği konusundaki beklentimi de bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Tüm meslektaşlarımla sevgi, saygı ve en iyi dileklerimle... 58

58 59

59 60

60 İŞKUR NEZDİNDEKİ GELİŞMENİN BİLGİLENDİRMESİ HAKKINDA Hakan Yiğitbaşıoğlu Jeomorfoloji Derneği olarak Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) nezdindeki girişimimiz Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu nun internet sayfasındaki jeomorfolog tanımı ile meslek tanımını kontrol etmesiyle başlamıştır. Bu tanımlar jeomorfolog un ne olduğu ve hangi alanlarda çalışabileceği konusunda hatalı ve yanlış yönlendirici bilgiler içermekteydi. Aynı durum, meslek sözlükleri bölümünde Jeomorfoloji tanımı için de geçerliydi. Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu ile yaptığımız bir telefon görüşmesi sonucunda İŞKUR Genel Müdürlüğü nün Ankara da olmasından dolayı dernek adına yapacağımız bu girişimi takip etme görevini üstlendim. Kurum la yapılan görüşmeler sonucunda bu konuların Aralık 2016 tarihlerinde yapılacak toplantılarında ele alınacağı belirtilerek önerilerimizi o tarihe kadar iletmemiz istendi nin ilk günlerinde ise İŞKUR dan hem Jeomorfolog tanımı ve çalışma alanları, aranılacak nitelikler konusu ile meslek sözlükleri tanımındaki önerdiğimiz düzeltmelerin olduğu gibi kabul edildiği ve 2017 de bu şekilde internet sayfalarında yer alacağı bildirildi. Bu vesile ile İŞKUR da gerekli bağlantıları kurmamıza yardımcı olan ve gelişmeleri hızlandıran değerli dostum AÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülrezak Altun a da teşekkürü bir borç bilirim. 61

61 JEOMORFOLOJİ DE BAŞARI ÖRNEĞİ: Tolga GÖRÜM A. Evren ERGİNAL Bilimde araştırma kalitesi bilimsel çıktı, yani ürünle ölçülür. Bilimsel çıktının kalitesini ise spekülatif söylemlerden uzak, ölçüme ve analize dayalı objektif veri ortaya koyup koymadığına göre bilim çevreleri değerlendirir. Bir hipotezi olan bilimsel araştırma sınanabilir ve eleştirilebilir bilgi ortaya koyarken, bu sağlam görünen, ama ileriki araştırmaların bulgularıyla her an çürütülebilme riski taşıyan araştırma bulguları bilim insanının motivasyonunu bir yandan dinç tutar, bir yandan egolarını törpüler, bir yandan da uluslararası bilim camiasında kendine bir yer edinme veya yerini muafaza etme açısından taşıdığı endişeyi diri tutar. Araştırma sonuçlarının küresel açıdan bilime katkı koyup koymadığını bir bilim insanı her zaman sorgulamalıdır. Yukarıda yaptığım giriş elbette bilinçli bir mesleki beklenti yanında mesleki sitemimi yansıtan bir giriş oldu. Coğrafya biliminin, bilimimizin, mevcut durumu ortada. Fiziki Coğrafya nın ülkemizde en çok çalışılan alt bilim dalı şüphesiz jeomorfoloji. Bunu jeomorfoloji konusunda doktoralı araştırmacı sayısı ve yayın göstergelerinden de anlamak mümkün. Diğer taraftan jeomorfoloji biliminin gelişimine ne kadar katkı koyuyoruz? İşte bunu derinden sorgulamak zorundayız. Üstelik sanal alemden eğitim alan coğrafyacıların sayısını da kattığımızda, bir taşa dokunmadan, harita çizmeden, sahada çalışmadan, laboratuvara girmeden yetişen (?) coğrafyacılar, jeomorfologlar ve eğiticilerinin mesleğimize vurduğu darbenin büyüklüğünü de ilgili ve sorumluların iyi değerlendirmesi gerekir. Bu yazının başlığını Jeomorfoloji de başarı örneği olarak koyduk. Sebebi ise Türkiye Bilimler Akademisi tarafından bir genç meslektaşımıza Seçkin Genç Bilim İnsanı ödülünün layık görülmesi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Dr. Tolga Görüm akademinin 2016 yılı ödülünü alnının akı ile aldı. Kendisini gönülden kutluyorum. Peki bu başarı örneğinin altında ne yatıyor. Aslında beni/bizi ilgilendirmesi gereken tarafı burası. Dr. Görüm TÜBA nın 5 aşamalı ve oldukça çetin geçen değerlendirme sürecinden başarıyla çıktı. Bunda dünyanın en saygın SCI kapsamında taranan yüksek etki derecesine sahip uluslararası dergilerinde yayınladığı 21 adet makalesi, proje performansı, makalelerine SCI kapsamında taranan dergilerden verilen 400 ün üzerinde atıf ve dolayısıyla uluslararası bilim camiasında bu genç yaşında 12 lik h indeksi ile edindiği prestij etkili oldu. Kendisiyle bir abisi, arkadaşı, meslektaşı olarak gurur duyuyorum. Fazla söz özü bozar. Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Dr. Tolga Görüm gibi Coğrafyacıların sayısının artması, Türkiye nin ulusal bilim akademisinden ödüller almaları çok zorlu bir araştırma sürecini, yetişme evresini gerektiriyor. 62

62 Yabancı dil becerisinin artması yanında rakamlardan kaçmamak belirleyici faktörler. Coğrafya yı bir sosyal bilim havuzunun içinde hapsederek ve daha kötüsü fizik, kimya ve matematikten tamamen soyutlayarak kaliteli Fiziki Coğrafya/Jeomorfoloji araştırmaları yapmak mümkün değildir. En azından uluslararası bilim otobanında. Ülkemizde jeomorfoloji araştırmalarında hep göz ardı edilen şey süreçlerin yeterli tahlil edilmemesi oldu. Jeomorfologların artık tasviri, masa başı, klasik yöntemleri terk edip somut, ölçülebilir ve sınanabilir veriler elde etme yolunda kabuk değiştirmesi gerekmektedir. Tolga yı da farklı kılan ve bilim ödülüne götüren, bu gelenekçi kabuğu doktora yaptığı ITC de kırması ve dışına taşması oldu. Tüm meslektaşlarıma saygılar sunar, genç arkadaşımı tekrar görülden kutlarım. Yeni başarı öykülerini sıkça paylaşmak dileğiyle... Dr. Tolga GÖRÜM (Sağda) TÜBA-GEBİP Ödülünü alırken. 63

63 FİZİKİ COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU 2017 İsa CÜREBAL Jeomorfoloji Derneği nin bu kapsamdaki ilk bilimsel etkinliği olan bu sempozyum; Mayıs 2017 tarihlerinde Balıkesir - Burhaniye - Ören de yerleşik Balıkesir Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu'nda yapılacaktır. Sempozyumunun amacı; Fiziki Coğrafya alanında çalışmalar yapan Lisansüstü öğrencileri (Yüksek Lisans ve Doktora) bir araya getirmek, deneyim, tez ve araştırma sonuçlarını paylaşmak, işbirliği imkânlarını geliştirmektir. Başvurular Genişletilmiş Bildiri Özeti formatında kabul edilecektir. Genişletilmiş özetleri Bildiriler Kitabı nda yayınlanacaktır. Sempozyumda yapılacak sunumlar Sempozyum Bildiri değerlendirme Jürisi tarafından izlenecek olup, jüri tarafından seçilen çalışmalar Jeomorfoloji Derneği Dergisi ilk sayısı olarak basılacaktır. Sempozyumun organizasyonu, etkinliğin Balıkesir Üniversitesi birimlerinde yapılacak olması nedeniyle çoğunluğu Balıkesir Üniversitesi Coğrafya Bölümü nden (Prof. Dr. Abdullah SOYKAN, Prof. Dr. İsa CÜREBAL, Araş. Gör. Yunus Emre MUTLU, Murat YAMAN) oluşan, ayrıca dernek yönetimi ve üyelerinden (Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU, Doç. Dr. M. Kirami ÖLGEN, Yrd. Doç. Dr. Musa ULUDAĞ, Mesut ŞİMŞEK, Abdullah AKBAŞ) bir grup tarafından üstlenilmiştir. Sempozyum ile ilgili olarak Jeomorfoloji Derneği nin web sayfasında bir arayüz açılmıştır ( Sempozyum hakkındaki her türlü bilgiye bu sayfalardaki bağlantılar kullanılarak ulaşılabilmektedir. Sempozyum vesilesi ile bir araya gelen akademisyenlerin katılımı sayesinde ilki Şile İstanbul da düzenlenen Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla: Kıyı çalıştayının ikincisi Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Jeomorfoloji Derneği nin işbirliği ile 18 Mayıs 2017 de Burhaniye de yapılacaktır. Çalıştaya Prof. Dr. Tuncer DEMİR, Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU, Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU, Y. Doç. Dr. Lütfi NAZİK, Prof. Dr. Meral AVCI, Prof. Dr. A. Evren ERGİNAL konuyla ilgili hazırlamış oldukları sunumlarla katkı yapacaklardır. Sunumların ardından Prof. Dr. Abdullah SOYKAN ın koordinatörlüğünde Edremit Körfezi çevresinde farklı kıyı tiplerine ait Kıyı, Kıyı Kenar Çizgisi arazi uygulamaları yapılacaktır. 64

64 Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Jeomorfoloji Derneği İşbirliğinde, 18 Mayıs 2017 Tarihinde, Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu nda Gerçekleştirilecek Olan YASAL VE BİLİMSEL BOYUTLARIYLA: KIYI Çalıştay Programı Moderatör: Prof. Dr. Tuncer DEMİR (Akdeniz Üniversitesi) 09:00-09:15 Açılış ve Tematik tanıtım, Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU (Ankara Üniversitesi) 09:15-10:15 Kıyı elemanlarının tanımlanması: Hukuki ve Doğal perspektif, Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU (İstanbul Üniversitesi) 10:15-10:45 Çay-Kahve Arası :45 Akarsu vadilerinde Kıyı Kenar Çizgisi, Yrd. Doç. Dr. Lütfi NAZİK (Ahi Evran Üniversitesi) 11:45-12:45 Kıyı vejetasyonu Prof. Dr. Meral AVCI (İstanbul Üniversitesi) 12:45-13:00 Değerlendirme ve Kapanış Prof. Dr. Evren ERGİNAL (Ardahan Üniversitesi) Öğle Yemeği 14:30-18:00 Edremit Körfezi çevresinde farklı kıyı tiplerine ait Kıyı, Kıyı Kenar Çizgisi arazi uygulamaları (Prof. Dr. Abdullah SOYKAN koordinatörlüğünde; Prof. Dr. Hüseyin TUROĞLU, Prof. Dr. Meral AVCI, Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU, Prof. Dr. Evren ERGİNAL, Yrd. Doç. Dr. Lütfi NAZİK in katılımı ile gerçekleştirilecektir.) Not: Detaylı Bilgi ve Çalıştaya kayıt için jeomorfoloji Derneği WEB sayfasını ziyaret ediniz. 65

65 66

66 INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON GEOMORPHOLOGY-ISGE-2017 (ULUSLARARASI JEOMORFOLOJİ SEMPOZYUMU-UJES 2017) Saadettin TONBUL Değerli Meslektaşlarımız, Jeomorfoloji alanında dünyada ve Türkiye de pek çok bilimsel çalışma yapılmakta, yeni araştırma yöntemleri uygulanmakta ve bunların bir kısmı her geçen gün artan sayıdaki çeşitli kongre ve sempozyumlarda sunulmaktadır. Türkiye de, 2000 li yıllar öncesinde yapılanlar ayrı tutulursa, son yıllarda geleneksel hale gelen ve yaklaşık 2 yılda bir yapılan Ulusal Jeomorfoloji Sempozyumlarının birincisi 2008 yılında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde, ikincisi 2010 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesinde, üçüncüsü 2012 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde dördüncüsü ise 2015 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde düzenlenmiştir yılında yapılacak olan Jeomorfoloji Sempozyumu ise, Ekim tarihlerinde Elazığ Fırat Üniversitesinde gerçekleştirilecektir. İlgili bilim insanlarını ve araştırmacıları bir araya getirmek, deneyim ve araştırma sonuçlarını paylaşmak, uluslararası işbirliği imkanlarını geliştirmek amacıyla yapılacak olan sempozyum; Jeomorfoloji Derneği ve Bölümümüzün ortak çalışmasıyla Uluslararası Jeomorfoloji Sempozyumu olarak düzenlenecektir. Böylece daha önce süregelen ulusal nitelikteki sempozyumlar uluslararası hale getirilmiştir. Uluslararası Jeomorfoloji Sempozyumu (UJES 2017) ile ilgili duyuruları web sayfasından takip edebilirsiniz. Sempozyumda sunulan bildiriler Bildiriler Kitabı-Proceedings de yayımlanacaktır. Sempozyum sunum dili Türkçe ve İngilizcedir. Sempozyumda, jeomorfolojiyle ilgili çalışmalar yapan, jeomorfolojiye ilgi duyan, yaptığı çalışmalarla jeomorfolojinin gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkı sağlayan, ulusal ve uluslararası tüm bilim insanlarını ve araştırmacıları bir araya getirmek amaçlanmıştır. Şimdiden katılımlarınız ve yapacağınız katkılarınız için teşekkürler ederiz. Uluslararası Jeomorfoloji Sempozyumunda sizleri Bilimin Doğudaki Parlayan Yıldızı Fırat Üniversitesinde, Eğitim Medeniyet ve Huzur Şehri'' Elazığ'da ağırlamak bizleri onurlandıracaktır. Sempozyuma katılımınızdan mutluluk duyacağımızı belirtir, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Saygılarımla. 67

67 68

68 69

69 TÜRKİYE JEOMORFOLOJİ CAMİASINA YENİ BİR SOLUK; JEOMORFOLOJİNİN TEMELLERİ Hüseyin TUROĞLU Kitabın kimliği; Jeomorfolojinin Temelleri, Çeviri Editörü: Prof. Dr. Uğur Doğan, Nobel Akademik Yayıncılık, Yayın no: 1258, Çevre ve Yer Bilimleri No: 008, ISBN , 3. Basımdan Çeviri, Eylül Fundamentals of Geomorphology, Third Edition, Richard John Huggett, Routledge, the Taylor & Francis Group, London and New York, ISBN: (pbk), ISBN: (pbk), Third edition published in Giriş Prof. Dr. Uğur Doğan tarafından çeviri editörlüğü yapılan ve NOBEL Akademik Yayıncılık tarafından Eylül 2015 te basılan Jeomorfolojinin Temelleri isimli kitap; Richard John Huggett tarafından yazılan ve Routledge tarafından 2011 yılında 3. Baskı olarak yayınlanan Fundamentals of Geomorphology kitabının Türkçe çevirisidir. Adı geçen kitabın çevirisi; kitabın çeviri editörlüğünü de yapan Prof. Dr. Uğur Doğan ile birlikte, Prof. Dr. İhsan Çiçek, Prof. Dr. Ahmet Evren Erginal, Doç. Dr. Cengiz Yıldırım, Doç. Dr. Mustafa Karabıyıkoğlu, Yrd. Doç. Dr. Levent Uncu, Yrd. Doç. Dr. Tolga Görüm ün uzmanlık alanlarına ait bölümleri üstlenmesi ile uzun, meşakkatli ve özverili bir çalışma sonucu gerçekleştirilmiştir. Richard John Huggett tarafından kaleme alınan ve 3. Baskı olarak yayınlanan Fundamentals of Geomorphology isimli kitap; ilk iki baskısı için alınan yapıcı eleştiriler doğrultusunda geniş çapta gözden geçirilip, yeniden şekillendirilerek, jeomorfoloji konusundaki güncel gelişmeleri de kapsayacak şekilde güncellenmiştir. Önceki iki baskısının tanıtım ve eleştirmen yazıları alması, 3. baskının bu yönlendirmeler perspektifinde yapılması ve hem de jeomorfoloji alanındaki son gelişmeleri de yansıtıyor olması; Fundamentals of Geomorphology kitabının özellikle Lisans Coğrafya eğitim programı öğrencileri için çok önemli bir kaynak kitap haline gelmesine neden olmuştur. Kitabın bu özelliği Çeviri Editör Prof. Dr. Uğur Doğan tarafından Türkçeye çevrilmeye değer bulunmuş olmalıdır. Kitabın çevirisi, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde üniversitelerimizdeki lisans seviyesi jeomorfoloji eğitimine katkı sağlaması amacıyla yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. 70

70 Analiz Jeomorfolojinin Temelleri isimli çeviri kitabı Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic. Ltd. Şti. yayınevi tarafından basılmıştır. 19,5x23,5 cm boyutlarında, tamamı renkli olarak basılmış olan kitap (12+515) sayfadan ibarettir. Metinler; renkli olarak hazırlanan Şekil, Tablo, Levha, Çizelgeler ile desteklenmiştir. Kitabın dış ve iç kapaklarından sonra Çevirenler Listesi yer alır. III ve IV numaralı sayfalar olan bu liste; 15 konu başlığı, 2 Ek, Terimler Sözlüğü ve Dizin in çevirisini yapanlar ve kurumlarını içermektedir. V numaralı sayfada özet İçindekiler yer alır. Daha sonra, kitabın yazarı Richard John Huggett tarafından kaleme alınan Yazarın Üçüncü Basıma Önsözü ve Yazarın İlk Basıma Önsözü, Çeviri Editörü Ön Sözü ne yer verilmiştir. Jeomorfolojinin Temelleri isimli çeviri kitabı; 1. Kısım Yerşekilleri ve Arazilere Giriş, 2. Kısım Yapı, 3. Kısım Süreç ve Şekil olmak üzere 3 temel kısımdan oluşmaktadır. 1.Kısım; Jeomorfoloji Nedir?, Süreç ve Yerşekline Giriş, Tarihsel Jeomorfolojiye Giriş ve Jeomorfik Sistem başlıklarına ait 4 bölümden ibarettir. Jeomorfoloji Nedir? Bölümünde Jeomorfolojinin doğası, tarihsel yaklaşımlar, Süreç ve diğer yaklaşımlar ile jeomorfolojide öne çıkan prensipler ele alınmıştır. Süreç ve Yerşekline Giriş bölümünde ise Jeomorfik sistemler, Jeomorfik modeller, yerşekli konu alınmıştır. Tarihsel Jeomorfolojiye Giriş Yeryüzü tarihinin yeniden yapılandırılması, Eski arazilerin izleri, Öngörülemeyen olaylar ve Jeomorfik sistemler konularından oluşmaktadır. 1. Kısmın son bölümü olan Jeomorfik Sistem de ise Büyük su ve kayaç döngüsü, Arazi yüzeyinin erozyonu ve inşaa edilmesi, Tektonizma, erozyon ve iklim, Jeomorfik etkenler olarak insanlar konuları anlatılmıştır. 2. Kısım Yapı temalı içerikleri kapsamaktadır. Levha Tektoniği ve İlişkili Yapısal Yerşekilleri ile Volkanlar, Çarpma Kraterleri, Kıvrımlar ve Faylar a ait 2 bölüm yer alır. Levha Tektoniği ve İlişkili Yapısal Yerşekilleri ; Levha tektoniği, diyastrofik, volkanik ve plütonik süreçleri, Tektonik levhaların aktif ve pasif kenaarları ile iç kesimlerindeki büyük ölçekli yer şekillerinin karakteristiklerinin nasıl etkilediğini, Tektonik jeomorfoloji ve büyük ölçekli yerşekilleri arasındaki bağlantıları konu almıştır. Volkanlar, Çarpma Kraterleri, Kıvrımlar ve Faylar bölümü; magmatik kayalardan oluşan volkanik ve plütonik yerşekilleri, süreçler, kıvrımlı ve faylı yapılar ve bu yapıların özellikleri konu almıştır. 3. Kısım; toplam hacimin kabaca %75 lik oranı ile aslında kitabın ana bölümü niteliğindedir. Etken ve süreçler ve topografyaları kapsayan içerik ile oluşturulmuştur. Ayrışma ve Arazi Şekilleri, Yamaçlar, Flüvyal Araziler, Glasyal ve Glasyoflüvyal Araziler, Periglasyal Araziler, Eoliyen Araziler, Kıyı Arazileri, Karst Arazileri, Arazi, Evrimi: Uzun dönemli Jeomorfoloji başlıklarından oluşan 9 bölümle temsil edilir. 71

71 Değerlendirme Kitabın çevirisi sırasında jeomorfolojik terim ve kavramların yerleşmiş ve kabul edilmiş olan Türkçe karşılıkları dikkatlice seçilerek kullanılmıştır. Ancak bazı terim ve kavramların nitelikli Türkçe karşılıklarının bulunamadığı bu yüzden ya uygun bir Türkçe karşılık bulunmaya çalışılmış ya da orijinal isimlerinin kullanılması tercih edilmiştir. Bu kapsamdaki uygulamalar, yeni kavram ve terimlerinde jeomorfoloji ve geniş çerçevede coğrafya literatürümüze girmiş olmasına vesile olmuştur. Kitabın çeviri olması ve çevirinin aslına sadık kalınma zorunluluğu, örneklemelerin ve kullanılan görsellerin hemen hemen tamamının yabancı kaynaklı olması, yer yer kullanılmak zorunda kalınan yabancı terminoloji gibi özellikler kitabın çevirisindeki ve değerlendirmesindeki sınırlayıcılar olarak kabul edilebilir. Kitabın içeriğini oluşturan konular, konuların ele alınış tarzı ve kapsamının; üniversitelerimizdeki coğrafya lisans programı jeomorfoloji eğitimi temel seviyesinin esas alınarak hazırlanmış olması dikkat çekmektedir. İçeriği oluşturan konular; görsek malzemeler ile desteklenen detaylı açıklamaların anlaşılır bir Türkçe ile çevirilerinin yapılmasıyla hazırlanmıştır. Teorik içerik ve metodolojik yaklaşımlara ait güncelliğin kitaba aksettirilmesi, kitabın sonundaki zengin faydalanılan kaynak listesi kitabın olumlu yönlerinden bazılarıdır. Ayrıca, her bölüm sonunda Özet, Deneme soruları ve Önerilen kaynaklara yer verilmesi; lisans eğitimi alan öğrenciler için algı arttırıcı, teşvik edici, yönlendirici bir etki yapacağı kanaatini oluşturmaktadır. 72

72 ŞİLE DE EOLİNİT OLUŞUMU VE KUMUL PALEOCOĞRAFYASI Mustafa KARABIYIKOĞLU Güncel (modern) ve jeolojik geçmişte oluşan rüzgâr kumulları ile ilgili olarak son birkaç on yılda yapılmış olan çalışmalarda önemli kavramsal gelişmeler gerçekleşmiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak kumulların coğrafik konumlarını, morfolojik görünümlerine bağlı olarak sınıflandırılmalarını, dokusal özelliklerini, sedimanter yapılarını ve çökelme ortamlarının açıklamayı öngören tanımsal içerikli çalışmaların yerini, farklı mekânsal ve zamansal ölçeklerde oluşan ve gelişen rüzgâr kumul sistemlerinin oluşumlarını ve gelişimlerini denetleyen jeomorfik ve jeolojik süreçlerin dinamiklerini ortaya koymayı amaçlayan çalışmalar almıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmalar, ağırlıklı olarak, rüzgâr kumul sistemlerinin, deniz seviyelerindeki oynamalara, bölgesel ve küresel ölçekte gerçekleşen iklimsel ve tektonik kökenli değişimlere karşı gösterdikleri tepkileri açıklamayı öngören araştırma konuları üzerine odaklanmaktadır. Özellikle günümüzdeki ve Kuvaterner dönemindeki rüzgâr kumulları (eoliyen) sistemlerini anlamaya yönelik olarak yerel veya bölgesel ölçekte yürütülen bu tür çalışmalar, jeolojik geçmişteki rüzgâr kumulu sistemlerine ait istiflerin kökenlerini ve gelişmelerini anlamamıza yol gösterecek 3-boyutlu modellerin oluşturulmasını yönelik temel bilgilerin elde edilmesine de önemli katkılar sağlamaları bakımından oldukça önemlidir. Ancak ülkemiz yerbilimcileri arasında güncel veya geçmiş jeolojik dönemlerdeki rüzgâr kumulları sistemlerine ilişkin yapılmış çalışmalar oldukça sınırlı sayıda bulunmaktadır. Bu bağlamda Ardahan Üniversitesi, Coğrafya Bölümü öğretim üyelerinden Profesör Dr. Ahmet Evren ERGİNAL tarafından yazılmış ve geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yayımlanmış olan Şile de Eolinit Oluşumu ve Kumul Paleocoğrafyası başlıklı kitap, rüzgâr kumulu sistemlerinin çalışılmasına ilişkin çağdaş bakış açısı doğrultusunda yapılmış olan bir çalışmayı, amaç, yöntem bilim ve sonuçları ile birlikte kapsamlı bir bilimsel bütünsellik çerçevesinde, bir kitap formatında düzenleyerek yerbilimleri, çevre araştırmaları, kıyı korunması, coğrafik ve jeolojik kültürel arazi mirası konularında çalışan araştırmacıların dikkatlerine sunması ve bu alan ile ilgili dilimizde yazılmış ilk ve tek kitap örneği olması bakımından dikkate değer bir yapıt özelliği göstermektedir. Kitap 2016 yılının sonlarına doğru Çantay yayınevi (İstanbul) tarafından yayımlanmıştır. Toplam 124 sayfa olan bu kitap, Önsöz ve Özet dışında, Giriş, Literatür Özeti, Çalışma Alanının Genel Coğrafi özellikleri, Yöntem, Bulgular ve Sonuçlar başlıkları altında derlenmiş 6 bölümden oluşmaktadır. Kitap içerisinde, saha gözlemleri ve laboratuvar analizleri ile ilgili verilerin görsel olarak algılanmasını da sağlamak amacıyla, özgün renkli fotoğraflardan oluşan 57 şekil ve 8 çizelge bulunmaktadır. Kitap, büyük bir bölümü ile uluslararası SCI kapsamlı dergilerde yayımlanmış makalelerden oluşan 200 e yakın bir kaynakça listesi de içermektedir. 73

73 Kitap kapsam olarak, yazarının önsöz ve giriş bölümlerinde de belirttiği gibi, Tübitak ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından desteklenen Şile Batısındaki (İstanbul) Fosil Kumullar (Eolinit) ve Çimentolaşmış Kokinaların Kökeni ve Karadeniz in Geç Kuvaterner Su Seviyesi Değişimleri açısından İncelenmesi konulu 2 yıllık proje kapsamında yerel ölçekte yürütülen jeomorfoloji, sedimentoloji, mutlak yaşlandırma ağırlıklı saha ve laboratuvar çalışmalarından elde edilen bulguların, Karadeniz in Kuvaterner evrimi ile ilgili yapılmış diğer yabancı kaynaklı bilimsel yayınlardaki görüşler ile de deneştirilerek, Karadeniz in Kuvaterner döneminde geçirdiği iklimsel ve ortamsal dinamiklerinin ve bu dinamiklerin Şile kıyılarındaki yansımasının güvenilir bir kronostratigrafik çerçeve kapsamında ele alınarak yorumlanması ile ilgilidir. Bu bağlamda kitap içerisinde Karadeniz in Kuvaterner döneminin günümüzden önceki 800 bin yıl ile 115 bin yıl arasındaki zaman diliminde geçirdiği iklimsel denetimli deniz seviyesi oynamaları ve buna bağlı olarak Şile kıyı kuşağında gerçekleşen rüzgâr kumulu ve kokina oluşumları, paleorüzgâr yönleri ve paleoiklim koşulları hakkında somut paleocoğrafik bilgiler yer almaktadır. Kitap içeriğinin dikkat çeken diğer bir yönü ise, rüzgâr kumulu ve kokina oluşumları ile ilgili yapılacak bu tür araştırmalarda, bilimsel yöntem olarak, fasiyes odaklı sedimentoloji çalışmaları yanı sıra, kumul ve kokina çökellerinin kökenlerinin belirlenmeleri ve yorumlanabilmeleri için, ilgili çökellerin SEM, EDX ve X-ışını kırınımı analizleri gibi ileri düzeyde gelişmiş analitik tekniklerin kullanılarak çimento özeliklerinin ve minerolojik bileşimlerinin saptanmasının; toplam CaCo 3 ve mikro ve makro fosil içeriklerinin belirlenerek mikrofasiyes özelliklerinin belirlenmesinin ve güvenilir bir kronostratigrafik çatı oluşturabilmek için OSL yaşlandırması gibi radyometrik yaşlandırma yöntemlerinden yararlanarak mutlak yaşlandırma yapılmasının önemine dikkat çekmiş olmasıdır. Kitap bir bütün olarak akıcı ve anlaşılabilir bir dille yazılmıştır. Bilimsel içeriği bakımından olduğu kadar, kurgulanma ve yazım dili bakımından da bu konularda çalışma yapmak isteyen araştırmacılar için yol gösterici bir örnek çalışma özelliği taşımaktadır. 74

Jeoarkeoloji. Prof.Dr. Atike NAZİK

Jeoarkeoloji.  Prof.Dr. Atike NAZİK Jeoarkeoloji http://bizansconstantin.files.wordpress.com/2013/01/316604_10150290162638558_5427655_n.jpg Prof.Dr. Atike NAZİK Jeoarkeoloji Jeoarkeoloji, yer-doğa bilimleri araştırmalarından sağlanan bilgilerin

Detaylı

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN 9.08.206, Cuma Tanışma ve Oryantasyon Yaz okulu öğrencilerinin tanışması, çalışma gruplarının oluşturulması, çalışma konularının verilmesi, görev ve sorumlulukların anlatılması. 2229 Ayrıntılı Etkinlik

Detaylı

Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla KIYI

Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla KIYI Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla KIYI Editörler: Hüseyin TUROĞLU - Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU Jeomorfoloji Derneği Yayını No: 1 Temmuz 2017 Yasal ve Bilimsel Boyutlarıyla KIYI Jeomorfoloji Derneği Yayını Yayın

Detaylı

Şahintaşı Buzulu. Türkiye de Yeni Bir Buzulun Keşfi

Şahintaşı Buzulu. Türkiye de Yeni Bir Buzulun Keşfi Y. Doç. Dr. Cihan Bayrakdar * Dr. Zeynel Çılğın** Dr. Ergin Canpolat** Y. Doç. Dr. M.Fatih Döker*** * İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Bölümü ** İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya

Detaylı

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) The Cave With Multiple-Periods And Origins Characterizing The

Detaylı

TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ. Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları)

TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ. Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları) TÜRKİYENİN JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ Türkiye'nin jeomorfolojik Gelişimi (Yer şekillerinin Ana Hatları) Genetik Şekil Toplulukları 1- Tektonik Topografya 2- Akarsu Topografyası (Flüvial Topografya) 3- Volkan

Detaylı

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale (*)Türkeş, M. ve Koç, T. 2007. Kazdağı Yöresi ve dağlık alan (dağ sistemi) kavramları üzerine düşünceler. Troy Çanakkale 29:18-19. KAZ DAĞI YÖRESİ VE DAĞLIK ALAN (DAĞ SİSTEMİ) KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Detaylı

T.C. MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ Fen-Edebiyat Fakültesi

T.C. MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ Fen-Edebiyat Fakültesi T.C. EHET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ Fen-Edebiyat Fakültesi ÖĞRETİ YILI : 2015 / 2016 PROGRAI : COĞRAFYA Dersin (adı,teorik,uygulama,kredisi, toplam ve AKT değişikliklerinde; dersin kodu "15" ile başlayacak,

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. PLATO: Çevresine göre yüksekte kalmış, akarsular tarafından derince yarılmış geniş düzlüklerdir. ADA: Dört tarafı karayla

Detaylı

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI Arş. Gör. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU Göller Yöresinde yeralan Burdur Havzası'nın oluşumunda tektonik hareketlerin büyük etkisi olmuştur. Havza

Detaylı

Karçal Dağı Buzulları (Artvin)

Karçal Dağı Buzulları (Artvin) COĞRAFİ BİLİMLER DERGİSİ CBD 10 (1), 91-104 (2012) Karçalmountain glaciers (Artvin-Turkey) Gürcan Gürgen 1*, Serdar Yeşilyurt 2 1 Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi,İlköğretim Bölümü, Ankara

Detaylı

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF Yeryüzünü şekillendiren değişik yüksekliklere topoğrafya denir. Topoğrafyayı oluşturan şekillerin deniz seviyesine göre yüksekliklerine

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ/COĞRAFYA BÖLÜMÜ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ/COĞRAFYA BÖLÜMÜ BARIŞ TAŞ E-Posta Adresi tas.baris@hotmail.com Telefon (İş) Telefon (Cep) Faks Adres 3762132626-7551 5062934711 Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğrenim Bilgisi Doktora 2000 1/2006 Yüksek

Detaylı

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 BAYRAM MERAL 1 Genel Yetenek - Cihan URAL Yazar Bayram MERAL ISBN 978-605-9459-31-0 Yayın ve Dağıtım Dizgi Tasarım Kapak Tasarımı Yayın Sertifika No. Baskı

Detaylı

(2010)(Soykan, A., Sönmez, S., Cürebal, İ. ile birlikte). Edremit in Anıtsal ve Korunmaya Değer Ağaçları. Karakutu Yayınları. ISBN: 978-6051-200-06-4

(2010)(Soykan, A., Sönmez, S., Cürebal, İ. ile birlikte). Edremit in Anıtsal ve Korunmaya Değer Ağaçları. Karakutu Yayınları. ISBN: 978-6051-200-06-4 (2010) Biyocoğrafya (2.Basım). MKM Yayıncılık, ISBN 978-605 5911-21-8 Bitki ve Hayvanların yeryüzünde dağılışı ve bu dağılışa etki eden coğrafi faktörlerle birlikte alan bir çalışmadır. Canlıların ekosistem

Detaylı

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? 1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? a. Ova b. Vadi c. Plato d. Delta 2- Coğrafi bölgelerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a. Coğrafi özellikleri

Detaylı

EĞİTİM DURUMU. Derece Üniversite Mezuniyet Yılı. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü

EĞİTİM DURUMU. Derece Üniversite Mezuniyet Yılı. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Yrd. Doç. Dr. Nurdan KESER Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi Ana Bilim Dalı Evliya Çelebi Yerleşkesi (3100) KÜTAHYA FOTO Cep Telefonu: Telefon: Faks: E-posta:

Detaylı

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri Türkiye de Sıcaklık Türkiye de Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı Türkiye haritası incelendiğinde Yükseltiye bağlı olarak

Detaylı

Tatos Gediği Buzulu (Rize)

Tatos Gediği Buzulu (Rize) COĞRAFİ BİLİMLER DERGİSİ CBD 13 (2), 161-171 (2015) Tatos Gediği Buzulu (Rize) Tatos Pathway glacier (Rize Turkey) Gürcan Gürgen Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Ankara

Detaylı

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ 4/3/2017 1 INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Orhan ARKOÇ e-posta : orhan.arkoc@klu.edu.tr Web : http://personel.klu.edu.tr/orhan.arkoc 4/3/2017 2 BÖLÜM 4 TABAKALI KAYAÇLARIN ÖZELLİKLER, STRATİGRAFİ,

Detaylı

TÜRKİYE COĞRAFYASI DERGİSİ. Araştırma ve Uygulama Merkezi. ooç-c -Mil-,'. *!f ANKARA ÜNİVERSİTESİ. ANKARA Sayı : 6

TÜRKİYE COĞRAFYASI DERGİSİ. Araştırma ve Uygulama Merkezi. ooç-c -Mil-,'. *!f ANKARA ÜNİVERSİTESİ. ANKARA Sayı : 6 ooç-c -Mil-,'. *!f t i'j 1 v * T '- R f ' ISSN : 1300-5359 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYE COĞRAFYASI Araştırma ve Uygulama Merkezi DERGİSİ ANKARA - 1997 Sayı : 6 D o ç. Dr. A!i ÖZÇAĞ LAR A.Ü. Dil va Tarih-Coğra'ya

Detaylı

I. ULUSLARARASI COĞRAFYA ÇALIŞMALARI

I. ULUSLARARASI COĞRAFYA ÇALIŞMALARI Yuzuncu Yıl University, Department of Geography Baku State University, Department of Geography Tiflis State University, Geology and Geography Faculty I. ULUSLARARASI COĞRAFYA ÇALIŞMALARI (Pleistosen ve

Detaylı

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Tilting effect on the morpho-tectonic evolution of Karasu River valley Nurcan AVŞİN 1 1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Coğrafya Bölümü Öz: Karasu

Detaylı

COĞRAFYACILAR DERNEĞİ ULUSLARARASI KONGRESİ Avrupa Coğrafyacılar Derneği-EUROGEO Kongresi İle Ortak Olarak

COĞRAFYACILAR DERNEĞİ ULUSLARARASI KONGRESİ Avrupa Coğrafyacılar Derneği-EUROGEO Kongresi İle Ortak Olarak COĞRAFYACILAR DERNEĞİ ULUSLARARASI KONGRESİ Avrupa Coğrafyacılar Derneği-EUROGEO Kongresi İle Ortak Olarak International Congress of the Turkish Association of Geographers as a joint event with the EUROGEO

Detaylı

Prof. Dr. İlhan KAYAN İlhan KAYAN, 12 Şubat 1946 tarihinde Ankara da doğdu. İlköğrenimini Ankara da Demirlibahçe İlkokulunda 1957 yılında tamamladı.

Prof. Dr. İlhan KAYAN İlhan KAYAN, 12 Şubat 1946 tarihinde Ankara da doğdu. İlköğrenimini Ankara da Demirlibahçe İlkokulunda 1957 yılında tamamladı. Prof. Dr. İlhan KAYAN İlhan KAYAN, 12 Şubat 1946 tarihinde Ankara da doğdu. İlköğrenimini Ankara da Demirlibahçe İlkokulunda 1957 yılında tamamladı. Ortaokulu Etimesgut Ortaokulunda 1960 yılında bitirdi.

Detaylı

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA III.BÖLÜM Bu bölümde ağırlıklı olarak Kızılırmak deltasının batı kenarından başlayıp Adapazarı ve Bilecik'in doğusuna kadar uzanan ve Kastamonu yu içine alan Batı Karadeniz Bölümü, Kastamonu ili, Araç

Detaylı

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ İ İ İ İ Ğ TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ TÜRKİYE VE YAKIN ÇEVRESİ NEOTEKTONİK HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI-2 TÜRKİYE PALEOZOİK ARAZİLER HARİTASI TÜRKİYE

Detaylı

Verçenik Dağı Buzulları (Rize)

Verçenik Dağı Buzulları (Rize) Verçenik Dağı Buzulları (Rize) Verçenik Mountains glaciers (Rize Turkey) Gürcan Gürgen * Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara Öz: Türkiye, bulunduğu enlemler itibariyle Pleistosen deki

Detaylı

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA NEDİR? Harita; yer yüzeyinin bir düzlem üzerine belirli bir oranda küçültülerek bir takım çizgi ve

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ Kasım, 2017

ÖZGEÇMİŞ Kasım, 2017 ÖZGEÇMİŞ Kasım, 2017 KİŞİSEL BİLGİLER Adı: Güzel Soyadı: ÖZTÜRK Doğum Yeri ve Tarihi: Aralık, 05.01.1985 Mesleği: Araştırma Görevlisi/Arkeolog. Adres: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi,

Detaylı

HARİTA BİLGİSİ ETKİNLİK

HARİTA BİLGİSİ ETKİNLİK HARİTA Dünya nın tamamının veya bir bölümünün kuş bakışı, küçültülerek bir düzleme aktarılmasıdır. kuşbakışı PLAN... Bir çizimin harita olabilmesi için... KROKİ... PROJEKSİYONLAR: Dünya nın şeklinin geoit

Detaylı

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 12, Sayfa 75-84, İstanbul, 2004 Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128 YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE

Detaylı

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS 31. 32. Televizyonda hava durumunu aktaran sunucu, Türkiye kıyılarında rüzgârın karayel ve poyrazdan saatte 50-60 kilometre hızla estiğini söylemiştir. Buna göre, haritada numaralanmış rüzgârlardan hangisinin

Detaylı

Çinaçor Buzulu (Tatos Dağları)

Çinaçor Buzulu (Tatos Dağları) COĞRAFİ BİLİMLER DERGİSİ CBD 14 (1), 57-69 (2016) Çinaçor Buzulu (Tatos Dağları) Çinaçor Glaciers (Tatos Mauntains, Rize-Erzurum, Turkey) Gürcan Gürgen 1 * ¹Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi,

Detaylı

BURDUR HAVZASI NDA BULUNAN EN YAŞLI GÖLSEL İZ

BURDUR HAVZASI NDA BULUNAN EN YAŞLI GÖLSEL İZ ÖZ BURDUR HAVZASI NDA BULUNAN EN YAŞLI GÖLSEL İZ The Oldest Lake Shoreline in The Burdur Basin Araş. Gör. HAKAN YİĞİTBAŞIOĞLU* Burdur Havzası ndaki pluvial göl kıyısı izleri Türkiye Kuaterner i içinde

Detaylı

Türk Coğrafya Dergisi ndeki yayınlar hakkında ( )

Türk Coğrafya Dergisi ndeki yayınlar hakkında ( ) Türk Coğrafya Dergisi Sayı 63: 51-56, İstanbul http://www.tcd.org.tr Basılı ISSN 1302-5856 Elektronik ISSN 1308-9773 Türk Coğrafya Dergisi ndeki yayınlar hakkında (1943-2014) About the publications of

Detaylı

YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan...

YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan... YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM EDİTÖR Turgut MEŞE Bütün hakları Editör Yayınevine aittir. Yayıncının izni olmaksızın kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması

Detaylı

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 Türkiye de Arazi Kullanımı Türkiye yüzey şekilleri bakımından çok farklı özelliklere sahiptir. Ülkemizde oluşum özellikleri birbirinden farklı

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ/COĞRAFYA BÖLÜMÜ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ/COĞRAFYA BÖLÜMÜ BARIŞ TAŞ PROF. DR. E-Posta Adresi tas.baris@hotmail.com Telefon (İş) Telefon (Cep) Faks Adres 3762132626-7551 5062934711 Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğrenim Bilgisi Doktora 2000

Detaylı

Kanada Kalkanı Kanada Kalkanı. Kıyı Dağları. Kanada Kalkanı. Kıyı Ovaları. Örtülü Platform. Büyük Ovalar İç Düzlükler. Dağ ve Havzalar Kuşağı

Kanada Kalkanı Kanada Kalkanı. Kıyı Dağları. Kanada Kalkanı. Kıyı Ovaları. Örtülü Platform. Büyük Ovalar İç Düzlükler. Dağ ve Havzalar Kuşağı Örtülü Platform Örtülü Platform Kanada Kalkanı Kanada Kalkanı Kıyı Dağları Örtülü Platform Kanada Kalkanı Dağ ve Havzalar Kuşağı Büyük Ovalar İç Düzlükler QUACHITA WICHITA Kıyı Ovaları BÜYÜK OVALAR= GREAT

Detaylı

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi KİMLİK KARTI Başkent: Roma Yüz Ölçümü: 301.225 km 2 Nüfusu: 60.300.000 (2010) Resmi Dili: İtalyanca Dini: Hristiyanlık Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 29.500 $ Şehir Nüfus Oranı: %79 Ekonomik Faal Nüfus

Detaylı

Türkiye de iklim değişikliği ve olası etkileri

Türkiye de iklim değişikliği ve olası etkileri Türkiye de iklim değişikliği ve olası etkileri Ömer Lütfi Şen Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Mercator-İPM Araştırma Programı & Katkıda bulunanlar: Ozan Mert Göktürk Deniz Bozkurt Berna

Detaylı

GEOGRAPHICAL RESEARCH IN TURKEY

GEOGRAPHICAL RESEARCH IN TURKEY ATATÜRK SUPREME COUNCIL FOR CULTURE, LANGUAGE AND HISTORY GEOGRAPHICAL RESEARCH IN TURKEY YEAR 1996 NUMBER: 4 Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara ATATÜRK K Ü LTÜ R, D İL V E TARİH Y Ü K S E K K U R U M

Detaylı

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR Havadaki su buharı ve gazların, cisimler üzerine uyguladığı ağırlığa basınç denir. Basıncı ölçen alet barometredir. Normal hava basıncı 1013 milibardır.

Detaylı

ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ

ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ Kuvaterner Çalıştayı IV 2003 İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü ULUABAT MANYAS GÖLLERİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİK GELİŞİM MODELLEMESİ Barış Mater 1, Hüseyin Turoğlu 1, Musa Uludağ 2, İsa Cürebal

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı :Serkan Şahin İletişim Bilgileri Adres : J. F. Kennedy Cad. 109/1 Kavaklıdere Çankaya Ankara Telefon :0532 474 94 80 Mail :serkansahin@ahievran.edu.tr 2. Doğum Tarihi :10.02.1980

Detaylı

Fielding ve diğ. 1994, Geology

Fielding ve diğ. 1994, Geology Yükseklik (Km) Yıllık Yağış (m) Güney Fielding ve diğ. 1994, Geology Kuzey Maksimum Yağış Yakın Minimum Rölyef Uzaklık (Km) Amerikan Jeoloji Kurumunun izniyle kullanılmıştır Hızlı Akış Kalınlaşmaya bağlı

Detaylı

PROF. DR. AYHAN ERSOY UN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMALARI

PROF. DR. AYHAN ERSOY UN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMALARI PROF. DR. AYHAN ERSOY UN ÖZGEÇMİŞİ VE ÇALIŞMALARI F. Arzu DEMİREL1 Çorakyerler, Çankırı, 2005 1 Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü, İstiklal Kampüsü,

Detaylı

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.

Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler. Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak, zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler. Rüzgarların şekillendirici etkilerinin görüldüğü yerlerin

Detaylı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi,

Detaylı

Hidrolojik Erken Uyarı Sistemleri ve DSİ Genel Müdürlüğü Uygulamaları

Hidrolojik Erken Uyarı Sistemleri ve DSİ Genel Müdürlüğü Uygulamaları T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Hidrolojik Erken Uyarı Sistemleri ve DSİ Genel Müdürlüğü Uygulamaları Akif ÖZKALDI DSİ Genel Müdür Yardımcısı II. Ulusal Taşkın Sempozyumu/Afyonkarahisar

Detaylı

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK İKLİM ELEMANLARI Bir yerin iklimini oluşturan sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış gibi olayların tümüne iklim elemanları denir. Bu elemanların yeryüzüne dağılışını etkileyen enlem, yer şekilleri, yükselti,

Detaylı

Havza. Yağış. Havza. sınırı. Havza. alanı. Akarsu ağı. Akış Havzanın çıkış noktası (havzanın mansabı) Çıkış akımı

Havza. Yağış. Havza. sınırı. Havza. alanı. Akarsu ağı. Akış Havzanın çıkış noktası (havzanın mansabı) Çıkış akımı Yağış Havza Havza sınırı Havza alanı Akarsu ağı Akış Havzanın çıkış noktası (havzanın mansabı) Çıkış akımı Havza ve alt havza Türkiye nin 25 (27?) Havzası - Meriç Havzası (01) - Müteferrik Marmara Suları

Detaylı

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Özel Konum 1. Türkiye nin Matematik (Mutlak) Konumu Türkiye nin Ekvatora ve başlangıç

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : 1969. 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans. Uludağ Üniversitesi

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : 1969. 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans. Uludağ Üniversitesi ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Kadir TUNCER İletişim Bilgileri Adres : Ahi Evran Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Telefon : 0 386 280 46 29 Mail : tunkadir@gmail.com kadirtuncer@ahievran.edu.tr

Detaylı

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ DERS: JEOMORFOLOJİ ÖDEV KONUSU: TERASLAR (TEKTONİK VE FLÜVİYAL), TERASLARIN JEOLOJİK ÖNEMİ HAZIRLAYANLAR: * Caner İSKENDERLER No: 20824781 * Can GÜVEN No: 20924871

Detaylı

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA COĞRAFİ KONUM COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA Yeryüzünün belli bir bölümünü FİZİKİ coğrafya BEŞERİ ve gösterir. EKONOMİK -Doğa olaylarını -Kıtalar coğrafya konu alır. -Ülkeler -İnsanlar ve -Klimatoloji

Detaylı

Yeşilırmak Havzası Taşkın Yönetim Planının Hazırlanması Projesi

Yeşilırmak Havzası Taşkın Yönetim Planının Hazırlanması Projesi T. C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Yeşilırmak Havzası Taşkın Yönetim Planının Hazırlanması Projesi Taşkın ve Kuraklık Yönetimi Daire Başkanlığı 03 Aralık 2013 / Afyonkarahisar

Detaylı

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN ÇORUM 2017 Alp - Himalaya kıvrım kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde tüm jeolojik zaman ve devirlere ait araziler görülebilmektedir.

Detaylı

BBP JEOLOJİ. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

BBP JEOLOJİ.  Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü BBP JEOLOJİ http://i44.tinypic.com/9rlwea.jpg Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü I.HAFTA Jeoloji hakkında temel bilgiler, dalları, tarihçe, jeoloji mühendisinin uğraş alanları, jeoloji

Detaylı

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri Okyanuslar ve denizler dışında kalan ve karaların üzerinde hem yüzeyde hem de yüzey altında bulunan su kaynaklarıdır. Doğal Su Ekosistemleri Akarsular Göller Yer altı su kaynakları Bataklıklar Buzullar

Detaylı

12 Mayıs 2016 PERŞEMBE

12 Mayıs 2016 PERŞEMBE 12 Mayıs 2016 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 29710 YÖNETMELİK Orman ve Su İşleri Bakanlığından: TAŞKIN YÖNETİM PLANLARININ HAZIRLANMASI, UYGULANMASI VE İZLENMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam,

Detaylı

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ Doğal, beşerî ve ekonomik özellikler bakımından çevresinden farklı; kendi içinde benzerlik gösteren alanlara bölge denir. Bölgeler, kullanım amaçlarına göre birbirine benzeyen

Detaylı

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail.

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail. ÇANAKKALE İli, AYVACIK İLÇESİ, KÜÇÜKKUYU BELDESİ,TEPE MAHALLESİ MEVKİİ I17-D-23-A PAFTA, 210 ADA-16 PARSELE AİT REVİZYON+İLAVE NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU Ö:1/5000 25/02/2015 Küçüksu Mah.Tekçam

Detaylı

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ Erzurum, 2015 Proje adı Şenkaya ilçe merkezinin mekan olarak değiştirilmesi

Detaylı

DOĞU KARADENİZ DAĞLARI NIN GLASYAL MORFOLOJİSİ

DOĞU KARADENİZ DAĞLARI NIN GLASYAL MORFOLOJİSİ DOĞU KARADENİZ DAĞLARI NIN GLASYAL MORFOLOJİSİ Yrd. Doç. Dr. İhsan ÇİÇEK, Yrd. Doç. Dr. Gürcan GÜRGEN, Yrd. Doç. Dr. Harun TUNÇEL, Prof. Dr. Ali Fuat DOĞU Öz Doğu Karadeniz Dağları uygun jeomorfolojik

Detaylı

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları Yrd. Doç. Dr. Yiğit H. Erbil, Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı

Detaylı

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 1. Bir çizimin harita özelliği taşıması için gerekli koşullar nelerdir? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 3. Haritalar günlük hayatımızda ne gibi kolaylıklar sağlamaktadır? 4. Haritalar hangi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Cihan ERDÖNMEZ Doğum Tarihi: 20 Mart 1970 Öğrenim Durumu: Doktora Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Orman Mühendisliği İstanbul Üniversitesi 1990

Detaylı

İsmail DİNÇARSLAN. Antropoloji Bölümü Telefon: /1732 Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 06100, Ankara

İsmail DİNÇARSLAN. Antropoloji Bölümü Telefon: /1732 Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 06100, Ankara İsmail DİNÇARSLAN Antropoloji Bölümü Telefon: +90 312 310 32 80 /1732 Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 06100, Ankara Adres: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Antropoloji

Detaylı

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ Genel Jeoloji Prof. Dr. Kadir DİRİK Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 2015 JEOLOJİ (Yunanca Yerbilimi ) Yerküreyi inceleyen bir bilim dalı olup başlıca;

Detaylı

KONYA OVASI ÇEVRESİNDE SON YILLARDA ARTAN OBRUK OLUŞUMU HAKKINDA ÖDN: 2

KONYA OVASI ÇEVRESİNDE SON YILLARDA ARTAN OBRUK OLUŞUMU HAKKINDA ÖDN: 2 KONYA OVASI ÇEVRESİNDE SON YILLARDA ARTAN OBRUK OLUŞUMU HAKKINDA ÖDN: 2 Doğu ATEŞ 2018 Konya Ovası Çevresinde Son Yıllarda Artan Obruk Oluşumu Hakkında Doğu ATEŞ 1 Son yıllarda özellikle yerel gazeteler

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: MEHMET SAİT ŞAHİNALP Doğum Tarihi: 21. 04. 1973 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Coğrafya Öğretmenliği Marmara Üniversitesi 1992-1996

Detaylı

ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ

ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ Yasemin Özdemir, İrfan Akar Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü Marmara Üniversitesi

Detaylı

Arazi örtüsü değişiminin etkileri

Arazi örtüsü değişiminin etkileri Aksaray Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Rize İlinin Arazi Örtüsündeki Zamansal Değişimin (1976 ) Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemi İle Belirlenmesi Yd Yrd. Doç. Dr. Sl

Detaylı

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler Teslim Edilen: Hazırlayan: IC-Astaldi JV AECOM Ankara, Türkiye Turkey AECOM-TR-R599-01-00 2 Ağustos 2013 Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi

Detaylı

SAMSUN DELTALARI VE BEKLENEN DEĞİŞMELER

SAMSUN DELTALARI VE BEKLENEN DEĞİŞMELER SAMSUN DELTALARI VE BEKLENEN DEĞİŞMELER Ali UZUN Giriş Samsun ili sınırları içindeki Yeşilırmak ve Kızılırmak deltalarına Samsun deltaları denir. Bu iki deltanın birbirine komşu olmaları, benzer oluşum

Detaylı

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz.

ÖSYM YGS / SOS M Diğer sayfaya geçiniz. 17. 18. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti sadece iki şeye güvenir. Biri millet kararı, diğeri en elim ve güç şartlar içinde dünyanın takdirlerine hakkıyla layık olan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir.

Detaylı

ÜÇDORUK-DİLEK DAĞLARI GÜNEYİNİN GLASYAL MORFOLOJİSİ

ÜÇDORUK-DİLEK DAĞLARI GÜNEYİNİN GLASYAL MORFOLOJİSİ Coğrafi Bilimler Dergisi, 2006, 4 (2), 67-82 ÜÇDORUK-DİLEK DAĞLARI GÜNEYİNİN GLASYAL MORFOLOJİSİ Glacial morphology of the southern part of the Üçdoruk Dilek Mountains Gürcan Gürgen Ankara Üniversitesi,

Detaylı

GİRİŞ Jeomorfoloji Fiziki Coğrafyanın alt dallarından birini oluşturur.

GİRİŞ Jeomorfoloji Fiziki Coğrafyanın alt dallarından birini oluşturur. GİRİŞ Jeomorfoloji Fiziki Coğrafyanın alt dallarından birini oluşturur. FİZİKİ COĞRAFYA Jeomorfoloji Klimatoloji Hidroğrafya Biyocoğrafya (Yerşekilleri Bilimi) (İklim Bilimi) (Sular Bilimi) (Bitki Coğrafyası)

Detaylı

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3 Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3 tür. Bu suyun % 97'si denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca % 2'si tatlı su kaynağı olup çeşitli amaçlar için kullanılabilir

Detaylı

ORMAN YOLLARININ UZAKTAN ALGILAMA VE CBS İLE PLANLANMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ORMAN YOLLARININ UZAKTAN ALGILAMA VE CBS İLE PLANLANMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ ORMAN YOLLARININ UZAKTAN ALGILAMA VE CBS İLE PLANLANMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ Arş. Gör. Burak ARICAK Arş. Gör. Erhan ÇALIŞKAN Öğrt. Gör. Dr. Selçuk GÜMÜŞ Prof. Dr. H.Hulusi ACAR KAPSAM Giriş Orman yollarının

Detaylı

Hakan Mutlu, B.A., M.Sc.

Hakan Mutlu, B.A., M.Sc. Hakan Mutlu, B.A., M.Sc. E-posta: mutluh@ankara.edu.tr mutluhakanmutlu@gmail.com Telefon: (+90) 312 310 32 80 / 1159 Adres: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Antropoloji Bölümü, 311

Detaylı

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi V. ULUSLARARASI KUM VE TOZ FIRTINASI ÇALIŞTAYI ORTA DOĞU TOZ KAYNAKLARI VE ETKİLERİ 23-25 EKİM 2017, İSTANBUL (Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki

Detaylı

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ Topraklar zonal, intrazonal ve azonal topraklar olmak üzere üçe ayrılır. 1. Zonal (Yerli) Topraklar iklim ve bitki örtüsüne bağlı olarak oluşan ve bütün katmanların(horizonların)

Detaylı

Rize İl Genelinde Afet Bilgi ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemleri Kurulması. Rize Belediyesi Halil Bakırcı, Rize Belediye Başkanı

Rize İl Genelinde Afet Bilgi ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemleri Kurulması. Rize Belediyesi Halil Bakırcı, Rize Belediye Başkanı Rize İl Genelinde Afet Bilgi ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemleri Kurulması Kamu Kurumları Rize Valiliği Kasım Esen, Rize Valisi RİZE VALİLİĞİ Rize Belediyesi Halil Bakırcı, Rize Belediye Başkanı Yürütücü

Detaylı

MÜHENDİSLİK JEOLOJİ. Prof. Dr. Şükrü ERSOY SAATİ : KREDİ : 3

MÜHENDİSLİK JEOLOJİ. Prof. Dr. Şükrü ERSOY SAATİ : KREDİ : 3 MÜHENDİSLİK JEOLOJİ Prof. Dr. Şükrü ERSOY SAATİ : 3.0.0 KREDİ : 3 KONULAR 1. Giriş ve Yerin Genel Özellikleri YERİN İÇ OLAYLARI (İÇ DİNAMİK) 1. Mineraller ve Kayaçlar 2. Tabakalı Kayaçların Özellikleri

Detaylı

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ: TARİHİ : Batı Toroslar ın zirvesinde 1288 yılında kurulan Akseki İlçesi nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. O devirlerde Marla ( Marulya) gibi isimlerle adlandırılan İlçe, 1872

Detaylı

TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF

TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ Tepeleri karlı dağlardan düz ve geniş ovalara kadar, dünyamızın yüzü çeşitli yeryüzü şekilleri ile biçimlenmiştir. Jeologların bir ödevi de değişik yerlerde değişik yeryüzü şekillerinin

Detaylı

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir. 2012 LYS4 / COĞ-2 COĞRAFYA-2 TESTİ 2. M 1. Yukarıdaki Dünya haritasında K, L, M ve N merkezleriyle bu merkezlerden geçen meridyen değerleri verilmiştir. Yukarıda volkanik bir alana ait topoğrafya haritası

Detaylı

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS 18. Doğal ve beşerî unsurlar birbirleriyle karşılıklı etkileşim içindedir. 19. Arazide yön ve hedef bulma sporlarında pusula ve büyük ölçekli haritalar sporcuların en önemli yardımcılarıdır. Sporcular

Detaylı

KPSS. Harita Seti. Türkiye Coğrafyası. Doğu ATEŞ

KPSS. Harita Seti. Türkiye Coğrafyası. Doğu ATEŞ KPSS Türkiye Coğrafyası Harita Seti Doğu ATEŞ 1 2 Değerli KPSS adayları, İlk kez 2007 yılında hazırladığımız Türkiye coğrafyası harita seti, 2007-2008 - 2009 yıllarında yüzbinlerce kez indirilmişti. İlerleyen

Detaylı

Anahtar Kelimeler: Delta Ovası, Morfometri, Yeşilırmak, Kızılırmak, Çukurova. Abstract

Anahtar Kelimeler: Delta Ovası, Morfometri, Yeşilırmak, Kızılırmak, Çukurova. Abstract Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 9 Sayı: 42 Volume: 9 Issue: 42 Şubat 2016 February 2016 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 CBS VE UA

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT

Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Ünvanı Adı Soyadı : Yrd. Doç. Dr. : Abdulveli SİRAT Telefon : (456) 233 10 32/3602 Fax : (456) 511 86 79 e-posta : awsirat@gumushane.edu.tr

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT

Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT Yrd. Doç. Dr. Abdulveli SİRAT ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Ünvanı Adı Soyadı : Yrd. Doç. Dr. : Abdulveli SİRAT Telefon : (456) 233 10 32/3602 Fax : (456) 511 86 79 e-posta : awsirat@gumushane.edu.tr

Detaylı

Türkiye nin Yüzey Suyu Kaynakları (Nehirler, Göller, Barajlar) Usul (2008)

Türkiye nin Yüzey Suyu Kaynakları (Nehirler, Göller, Barajlar) Usul (2008) Türkiye nin Yüzey Suyu Kaynakları (Nehirler, Göller, Barajlar) Türkiye Su Havzaları geodata.ormansu.gov.tr Türkiye havzaları Yıllık ortalama akış Ortalama yıllık verim Yağış alanı Nehir Havzası Adı (km²)

Detaylı

Akıntı Yönünde süreç geçişi (f (gs) = 1) Drenaj alanı m^2

Akıntı Yönünde süreç geçişi (f (gs) = 1) Drenaj alanı m^2 Kanal Gradyanı (m/m) Akıntı Yönünde süreç geçişi (f (gs) = 1) Ayrılma Sınırlı Rasgele değişken Ayrılma Sınırlı Denge Eğimi Taşınma Sınırlı Taşınma Sınırlı Denge Eğimi Drenaj alanı m^2 Gradyan Karışık temel

Detaylı

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE) TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE) YRD.DOÇ.DR.IŞIL KAYMAZ, 2017, ANKARA ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ BU SUNUMU KAYNAK GÖSTERMEDEN KULLANMAYINIZ YA DA ÇOĞALTMAYINIZ! Peyzaj kavramı insanlar tarafından algılandığı

Detaylı

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti DERS 1 Bölge Sınırlarını Tespiti İster fiziki ve ister beşeri konularda olsun, çalışma yapılacak alanların (havza, yöre, bölüm, bölge) sınırlarının saptanması gerekir. 1-Bir kıtayı ele alabiliriz. Kıtaların

Detaylı