Jacques Lacan'm Kuramı Üzerine Beş Ders

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Jacques Lacan'm Kuramı Üzerine Beş Ders"

Transkript

1

2

3 Murat Ersen, 1976 Eskişehir doğumlu. Bornova Anadolu Lisesi'ni ve 9 Eylül iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölûmû'nü bitirdi. Strasbourg II Marc Bloch Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. Halen aynı üniversitede yüksek lisans öğrencisidir. Murat Ersenin Çevirileri: Salomâ (imge Kitabevi Yayınları, 2005) Lady Windermere'in Yelpazesi (İmge Kitabevi Yayınları, 2006) Ciddi Olmanın Önemi (imge Kitabevi Yayınları, 2007) Özge Ersen ve Murat Erşen'in Ortak Çevirileri: Psikanalizin Yedi Temel Kavramı (imge Kitabevi Yayınları, 2006) Jacgues Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders (imge Kitabevi Yayınları, 2007) J.-D. Nasio Jacques Lacan'm Kuramı Üzerine Beş Ders Çevirenler Özge Ersen Murat Ersen

4 tmge Kitabevi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Refik Tabakçı içindekiler ISBN Özgün Adı Cinq leçons sur la theorie dejacques Lacan, 1992 İmge Kitabevi Yayınları, 2007 Tüm hakları saklıdır. Yayıncı izni olmadan, kısmen de olsa fotokopi, film vb. elektronik ve mekanik yöntemlerle çoğahılamaz. 1. Baskı: Mart 2007 Editör Ülkü Doğanay Kapak Murat Özkoyuncu Düzelti Alaattin Topçu Dizgi Yalçın Ateş Baskı ve Cilt Pelin Ofset Tipo Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Mithatpaşa Cad. No: 62/4 Kızılay-Ankara Tel: (312) 'Faks: com. tr Şekiller Listesi 9 Birinci Ders; iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve zevk 11 ilk ilke: "Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır" 13 İkinci ilke: "Cinsel ilişki yoktur" 31 ikinci Ders: Bilinçdışı 61 imge Kitabevi Yayıncılık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Konur Sok. No: 3 Kızılay Ankara Tel: (312) Faks: (312) Internet: E-Posta: imge@imge.com.tr Ne zaman bilinçdışı vardır denilebilir? 63 Bilinçdışı "lalangue" içinde ortaya çıkar 68 Bilinçdışı etkinleşen bir yapıdır 73 Bilinçdışı, gösterenin hasta ile analist arasında yer değiştirmesidir 90 Bilinçdışı özne 105 I 5

5 / t uncu Ders: Nesnea kavramı 109 Psikanalizin terapötik hedefi 111 Nesne a 117 Öteki problemi 118 Nesne a'nın biçimsel statüsü 121 Nesne a'nın "bedensel" statüsü 126 Nesne a olarak göğüs 131 Talep, ihtiyaç, arzu üçlüsü açısından altı önermede nesne büzerine özet 141 Dördüncü Ders: Düşlem 149 Psikanalizin özgün niteliği 151 Düşlemin kliniği 156 Beden, bir zevk odağı 165 Beşinci Ders: Beden 179 Konferans: Bilinçdışı özne kavramı 209 I. Öznenin bilinçdışı bilgiye ilişkisi 212 II. Öznenin mantığa ilişkisi 220 III. Öznenin kastrasyona ilişkisi 222 IV. Bilinçdışının yaprak yaprak olmuş öznesine dair bizim tezimiz 224 V. Bilinçdışı bilgi kavramı 230 Ileriki sayfalar hiçbir şekilde eksiksiz olmayı ya da Lacancı eserin doğrusunun doğrusunu söylemeyi hedeflemiyor. Bu dersler benim gözümde Jacques Lacan'm kuramım oluşturan iki büyük temel direği; bilinçdışım ve zevki olduğu gibi, bunlardan türeyen gösteren, bilinçdışı özne ve nesne a kavramlarını açıklıyor. Lacan'm eserlerinin pek çok yanından vazgeçmek ve sadece, bana göre, Lacan'm düşüncesinin üstü kapalı mantığını en iyi ortaya çıkaran kavramlar üzerinde yoğunlaşmak zorunda kaldım. O halde bu sayfalarda sunduğum, bir tür "benim" Lacanımdır. Bu kitap tarafından yansıtılan Lacan görüntüsü bir insanın, onun yazılarının ya da tarzının görüntüsü olmayıp bir mantığın, hastalarımla olan deneyimlerimde bana rehberlik eden düşüncenin temel bir şemasının görüntüsüdür. Lacan'dan aldığım en iyi ders, bir yazarı onu yeniden yaratıncaya kadar ele alma özgürlüğüdür. Kaynaklar 237 7

6 Şekiller Listesi Şekil 1: Semptom, bilgi ve zevk üçlüsü 16 Şekil 2: Bilinçdışı sadece bir söylenen ediminde vardır.. 77 Şekil 3: Yapının Matrisi: Bütün, delik ve Bir 84 Şekil 4: Nesne bedenin koparılabilir bir bölümüdür ve onun kopması üç koşul tarafından belirlenir: Bir imgesel koşul ve iki de sembolik koşul 129 Şekil 5: Nesne a'mn oluşumunun üç aşaması 137 Şekil 6: Nesne a bir çifte talebin gerçekleşmesi sonucudur. Nesne bağını kopardığı zaman Özne kendisini onunla özdeşleştirir (düşlem) 143 9

7 BİRİNCİ DERS îki Ana Kavram: Bilirıçdışı ve Zevk

8 Semptom Gösterge ve gösteren Bilinçdışı ve yineleme Zevk nedir? Fallikzevk, zevk-fazlası ve Ötekinin zevki Haz Size sunmak üzere Jacques Lacan'm psikanalitik kuramının iki temel ilkesini seçtim; biri bilinçdışma, diğeri ise zevke ilişkin. İlk ilke şöyle ifade edilir: "Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır" İkincisi: "Cinsel ilişki yoktur." Bu iki ilkenin, psikanaliz kuramının yapısını ayakta tutan temel direkler olduğunu söyleyeceğim; öyle ki her şey bu iki öncülden doğar, her şey onlara geri döner ve bu ikisi bir psikanalist etiği kurarlar. Gerçekte, eğer psikanalist bu önermeleri kabul eder ve bunları kendi pratiğinin sınamasına tabi tutarsa, dinlemesi bunlardan dolayı çok değişikliğe uğramış olacaktır. Bana rehber olsun diye, bizi önce bilinçdışma ilişkin ilkeye ve sonra da zevke ilişkin ilkeye götürecek olan bir kavramı, semptom kavramım kullanacağım. O halde şu an için şu üçlüyü kabul edelim:

9 I.u /m ,m m Kuramı Üzerine Beş Ders.Semptom, büinçdışı ve zevk; ve hemen şu l>ılıın>h;ı ve ı,,, /, ü( /, soruyu soralım: Bizim için bir semptom nedir? Semptom, doğrusunu söylemek gerekirse, analizdeki bir olaydır, kendisinde deneyimin ortaya çıktığı figürlerden biridir. Bütün analitik deneyimler semptom değillerdir, ama kür sırasında açığa çıkan her semptom bir analitik deneyim oluşturur. Deneyim tam zamanında ortaya çıkan bir olgudur, bir analiz yolunu damgalayan ve bu yola işaretler koyan çok ayrıcalıklı bir andır. Deneyim, psikanalist tarafından beklenen anlar dizisidir, bir an görünüp kaybolan anlar dizisi ve daha da fazlası, ideal anlar dizisidir; geometrinin noktaları denli ideal olan anlar dizisi. Ve bununla birlikte, deneyim sadece soyut bir geometrik nokta olmayıp deneysel, hatta diyebilirim ki duyusal bir tarafı; hastanın söylediği ama ne söylediğini bilmediği o an gibi ortaya çıkan, duyular tarafından algılanabilir bir tarafı da vardır. Bu, kem küm etme anıdır; hastanın kekelediği yerdir, duraksadığı ve sözünün tükendiği andır. Lacancı psikanalistlerin dil ile ilgilendiği söylenir ve onlar haksız yere dilbilimciler ile bir tutulurlar. Haksız yere, çünkü psikanalistler dilbilimci değillerdir. Psikanalistler kuşkusuz dille ilgilenirler, ama onlar sadece dilin gelip dayandığı sınırla ilgilenirler. Biz dilin çatallandığı ve sözün kaydığı anlara karşı dikkatliyizdir. Örneğin bir rüyayı ele alalım: Biz rüyanın kendisinden ziyade rüyanın anlatılma tarzına önem veririz; ve yalnızca anlatılma tarzına değil, ama özellikle de anlatı içinde, hastanın şüpheye düştüğü ve "Bilmiyorum... hatırlamıyorum... belki... muhtemelen..." iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk dediği belirli ve kesin noktasına önem veririz. İşte bu noktaya deneyim adını veriyoruz, dene-. yimin algılanabilir, tarafı; bir kem kûm etme, bîr şüphe, bizden kaçan bir söz. Deneysel taraf için bu kadar söz yeter. Şimdi de analitik deneyimin soyut yanma gelelim ve tanımımızı tamamlayalım. Demiştim ki deneyim, bir sözün sınır noktasını, sözün bâşarısızlığa uğradığı anı oluşturur. Ama şimdi şunu ekliyorum: Sözün başarısızlığa uğradığı yerde, zevk ortaya çıkar. Konumumuzu değiştirdik, şimdi kökten biçimde bambaşka bir düzleme yerleştik. Kuramsal yapının düzemne girebilmek için duyulurun deneysel düzenini bırakıyoruz.^analitik kuram gerçekten,hastanın. söylemesi tarafından aşıldığı anda zevkin su yuzüne çıktığını önkoşul olarak kabul eder. Neden?Zevk nedir? Bir anlığına,ona cinsel ilişkinin yokluğu üzerine ikinci ilkeyi işlerken geri dönmek üzere, bu soruyu bir kenara bırakalım. Şimdilik semptom kavramı üstünde çalışalım ve kendimizi, birazdan göreceğimiz gibi, bilinçdışının bir dil gibi yapılanmış bir bilgi olduğunu ileri süren ilk ilkenin yoluna sokalım. ÇCf Yeniden şu soruyu soralım: Bir semptom nedir? Genel olarak semptomun ıstırap çektiren bir bozukluk olduğunu ve ifadesi olduğu bir hastalık durumuna gönderdiğini biliyoruz. Ama psikanalizde, semptom bize, ıstrap çektiren bir bozukluk gibi olduğundan başka şekilde görü- 14

10 Jacques Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders nür, o özellikle kendisini bize dayatan bir hoşnutsuzluktur, bizim ötemizdedir ve bizi uyarır. Bir hoşnutsuzluk ki benzersiz kelimelerle ve beklenmedik eğretilemelerle betimleriz^ Ama ister bir ıstırap olsun, ister bu ıstırabı söyleyen, benzersiz bir kelime olsun, semptom her şeyden önce gayri iradi bir edimdir, tüm niyetselliğin ve tüm bilinçli bilginin ötesinde meydana gelir. Bu edim bir hastalık durumuna değil, bilinçdışı adı verilen bir sürece gönderir. Semptom bizim için bilinçdışının ortaya çıkışıdır. tkiana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk Semptomun Bir semptom üç ayırt edici özelliğe bürünür özellig 6 l0 (Şekil l)\birincisi,bir hastanın. ıstırabını söyleme biçimidir, anlatısının beklenmedik ayrıntıları ve bilhassa, doğaçtan sözleri. Örneğin beni bir köprüyü geçmek zorunda oluşu kaygısına ortak eden ve bana "oraya gitmek benim için çok zor, yapamıyorum, meğerki biri bana eşlik etsin... Köprünün öteki tarafında üniformalı bir görevlinin ya da gardiyanın siluetini gördüğüm kimi zamanlar tek başıma geçebildim..." diyen analizdeki o kişiyi düşünüyorum. E işte, bu du-.rumda beni ilgilendiren, fobik kaygının kendisinden çok üniformalı insan ayrıntısidır. Semptomun ikinci ayırt edici özelliği, analiz edilenin hoşnutsuzluğunu anlamak için formüle ettiği kuramdır, zira analizde kendimize neden ıstırap çektiğimizi sormaksızın ıstırap olmaz. Tıpkı Freud'un çocuklarda çocuksul bir cinsel kuramın varlığını ortaya çıkardığı gibi, biz de hastanın kendisinin de tamamen kişisel olan kendi kuramını oluşturduğunu saptıyoruz, kendi ıstırabını açıklamaya çabalamak için cepteki kendi kuramını. Semptom daima kendisine, hasta tarafından kötü oluşunun nedenlerinin yorumunun eşlik ettiği acılı bir olaydır. Ancak, bu yorumlama temeldir. Öylesine temeldir ki eğer bir analizde, örneğin ön görüşmeler esnasında öznenin içini kendi sorgulamaları kemirmiyorsa, ıstırabının sebebine dair bir fikri yoksa,o zaman hastayı kendi kendine sorular sormaya götürerek bir "kuram"ın su yüzüne çıkmasını teşvik edecek olan psikanalisttir. Ama zaman ilerleyip de analizde hasta ıstırabının niçinini yorumladığında ve kendine 16

11 Jacques Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders söylediğinde, asli bir olgu meydana çıkar: Analist yavaş yavaş ve farkına varılmaksızın semptomun muha'tabı haline gelir. Istırabımın nedenini ne kadar açıklarsam, beni dinleyen kişi o kaadar semptomumun Ötekisi [l'autre] haline gelir. Buradan semptomun üçüncü ayırt_edici özelliğini elde edersiniz: Semptom psıkanalistin_ mevcudiyetini çağırır ve içerir. Terimleri değiştirip bunu başka bir biçimde formüle edelim: Analizde bir semptomun temel ayırt edici özelliği, psikanalistin onun bir parçasını oluşturmasıdır. Çoktan başlamış bir kürde, semptom bir pratisyenin mevcudiyetine öylesine bağlıdır ki biri diğerini çağırır:istırap cektiğim zaman analistimi hatırlanırım ve onu düşündüğüm zaman, ıstırabımın anısı tekrar aklıma gelir. Psikanalist o halde semptomun bir parçasını oluşturur. Analitik aktarım diye adlandırdığımız şeyin kapısını açan ve psikanalizi tüm psikoterapinin gölgesinden kurtaran işte semptomun bu üçüncü niteliğidir. Tam olarak eğer bana psikanalizde aktarımın ne olduğunu sorsaydınız olası cevaplardan biri, onu, analitik ilişkinin analistin hastanın semptomunun bir parçası olduğu özel an olarak tanımlamak olurdu., Bu Lacan'ın, bildiği-varsayılan-özne ismini verdiği şeydir. Bildiği-varsayılan-özne ifadesi sadece analiz edilenin analistini kendisi hakkında bir bilgiyi elinde tutan olarak varsaydığı anlamına gelmez. Söz konusu olan hastanın analistin bildiğini varsaymasından ziyade onun özellikle kendi ıstırabının ya da beklenmedik tüm olayların kökeni olduğunu varsaymasıdır. Istırâp çektığim zaman ya da yine beni hazırlık- 18 İki Ana Ka vram: Bilinçdışı ve Zevk sız yakalayan bir olay karşısında, analistimi hatırlarım; o derece ki kendime onun bunların nedenlerinden biri olup olmadığını sormaktan kendimi alamam. İlerlemekte olan bir analizde, örneğin falan hasta "Buraya geldiğimden beri, öyle bir izlenimim var ki, sanki başıma gelen her şeyin sizinle yaptığım çalışmayla bir bağlantısı var" diye ifade eder. Hamile kadın size diyecektir ki: "Hamile kaldım, ama hamileliğimin doğrudan analizime bağlı olduğuna eminim." Ama "doğrudan analizime bağlı" ne demektir? Belli bir bakış açısından bu, analistin çocuğun ruhsal babası olduğu, olayın nedeni olduğu anlamına gelecektir. Analistin semptomun bir parçası olması o halde onun semptomun nedeninin yerinde bulunması anlamına gelir. Bundan ötürü Lacancı bildiği-varsayılanözne ifadesi, analistin önce semptomun muhatabının yerini sonra da, bunun ötesinde,bu semptomun nedeninin yerini aldığı anlamına gelir. Bir kürü yürütmek zorunda olan bir pratisyen için, seanslar boyunca, hissedilmeksizin, varsayım olgusunun nasıl sonunda onu analiz edilenin semptomu içine dahil ettiğini anlamak esastır. Özel olarak, iki yıldır analizde olan ve ona takıntılı bir nevroz içine kapanıp kalmış gibi gelen bir hastasıyla olan güçlüklerini rapor eden gözetmen analisti düşünüyorum. Ona şöyle cevap vermiştim: "Eğer iki yıllık analizin sonunda, hastanızın takıntılı bir nevrozu olduğunu düşünüyorsanız, onu dinlerken kendinize onun nevrozunun semptomlarının sizi işaret ettiğini söyleyin. Evet, analiz ettiğiniz kişiyi, 19

12 Bir semptom bir göstergedir Jacgues Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders kendi kendinize ıstırabını çektiği takıntının bir parçasını oluşturduğunuzu söyleyerek dinlemeyi deneyin." Belirtelimki psikiyatrik tanı ile bir nevrozun psikanalitik saptanışı arasındaki, büyük fark işte bu güdümlenmiş dinerne niteliğinde yatar.analist hastasının nevrozunu teşhis ettiğinde, teşhis ettiği semptomun bir parçasını oluşturduğunu bilir.kısacası,varsayım olgusu bir analizdeki her olaya eşlik eder. Böylece, kelimeleri,ıstırapları ve inançları yavaş yavaş pratisyenin kişiliğini içine alan bir hastanın, "yorumla"madığı acılı bir olay yoktur. çcf Gerçekte, semptomun özellikleri, semptomun iki yanı ayırt edilerek yine başka bir kavramsal açıdan göz önüne alınabilir: Gösterge yanı ve gösteren yanı. Gösterge yanı az yukarıda bahsettiğimiz varsayım olgusuna sıkı sıkıya bağlıdır. Bu gösterge yanı bize şunu söyler:acili ve şaşırtıcı bir olay vuku bulur, hasta onu açıklar ve analisti hemen hem semptomun Öteki'si hemde semptomun nedeni olma rolüne yerleştirir. Işte Lacan tarafından önerilen gösterge tanımı: Gösterge bir şeyi bir kişi için temsil edendir. Aslında, söz konusu olan Amerikalı mantıkçı Charles Sanders Peirce tarafından ileri sürülen tanımdır. Falan semptom ıstırap çeken biri için ya da kimi zaman dinleyen için bir "Gösterge ya da representamen, bir kişi için bir ilişki altında ya da bir sıfatla bir şeyin yerini tutan şeydir. Bir kişiye hitap eder, yani bu kişinin zihninde denk bir gösterge ya da belki daha gelişmiş bir gösterge yaratır." (Ch. S. Peirce, Ecrits sur le signe içinde, Seuil, 1978, s. 121.) 20 -österen dir? X İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk şey temsil eder. Hamilelik, örneğin, bu genç kadın için analiz çalışmasının meyvesini ve pratisyen için tedavinin terapötik etkilerinden birini temsil eder. İşte semptomun gösterge tarafı budur. O, aktarımın yerleşmesini ve gelişmesini sağlayan unsuru oluşturur. Şimdi de semptomun gösteren yanına gelelim, ikisinden bizim için daha önemli olanıdır, zira bizim için bilinçdışının yapısının neden ibaret olduğunu anlaşılır kılacaktır: Gösteren yanı bize şöyle der: Kendisini, iradem dışında bana dayatan bu ıstırap ona sıkı sıkıya bağlı diğer olaylar arasında Bir olaydır, bir olay ki, göstergenin tersine, anlamı yoktur. Ama bir gösteren olay nedir ve daha genel olarak bir gösteren nedir? Bir gösteren betimleyici değil, biçimsel bir ulamdır. Neyi gösterdiği çok önemli değildir; örneğin, semptom figürünü aldık, ama bir gösteren bir dil sürçmesi de, bir rüya da, rüyanın anlatısı da, bu anlatıdaki bir ayrıntı da, bir jestin kendisi de, bir ses de, hatta bir sessizlik ya da psikanalistin bir yorumu da olabilir. Tüm bu belirişler meşru biçimde, -gösteren teriminin kendisinin dilbilimsel bir kökeni olmasına rağmen dilbilimsel olmayan- üç ölçüte uymak kaydıyla, gösteren olaylar olarak nitelendirilebilirler. Gösteren daima konuşan bir varlığın gayri iradi ifadesidir. Herhangi bir jest ancak eğer acemice ve öngörülmemiş bir jest ise, tüm niyetselliğin ve bilinçli bilginin ötesinde gerçek leştirilmiş ise gösterendir. Bir gösteren anlamdan yoksundur, hiçbir anlama gelmez ve o halde açıklanabilir ya da açıklanamaz seçenekleri içine girmez. O halde,

13 Jacques Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders gösteren olay olarak bir semptom, ne analiz edilenin bir varsayımına ne de psikanalistin kuruculuğuna gereksinim duyar. Tek kelimeyle, gösterendir, fazlası değil. Gösterene, evet, ama bir öteki gösterenler bütününe bağlı kalmak şartıyla: Kendileriyle eklemlendiği diğerleri arasında Bir'dir [Un]. Gösteren Bir, analiz edilen ya da analist tarafından algılanabilirken kendilerine zincirlendiği ötekiler algılanabilir değillerdir. Bunlar bir zamanlar etkinleşmiş ya da henüz etkinleşmemiş gizilgüç halindeki gösterenlerdir. Bir ile ötekiler arasındaki eklemlenme öylesine sıkıdır ki gösteren düşünüldüğünde asla tek başına akla getirilmemelidir. Lacan'ın bir özlü sözü bu ilişkiyi gayet iyi özetler: Bir gösteren ancak öteki gösterenler için gösterendir.* Bu biçimsel eklemlenmenin önemi pratiktir: Bir gösteren psikanalist için, analiz edilen için ya da herhangi bir kimse için değil, sadece öteki gösterenler için gösterendir. Bunun anlamı, gösterenin doğar doğmaz önceden gelen öteki gösterenleri hatırlattığından ve bir sonraki gösterenin kaçınılmaz gelişini bildirdiğinden başka bir şey değildir. Örneğin bilmeden söylediğim bir "söylenen" tarzında niyetimi aşan bir semptom tarafından şaşırtılabilirim, yine de ona acılı bir olay gibi katlanabilirim, hatta onu yorumladı- * Un signifiant n'esc signifiant que pour dautres signiûants: Bu özdeyiş eğer üçüncü bir terimi dahil etmeseydik tamamlanmamış kalırdı: özne (le sujet). Bir gösteren, özneyi öteki gösterenler için temsil eder. Sadece bu öznenin birey (l'individu) ile karıştırılmaması, ama analitik deneyimin soyut özne fikri ile özdeşleştirilmesi gerektiğini söyleyelim. Lacancı bilinçdışı özne (le sujet de l'inconscient) kavramı kitabın sonundaki Konferans bölümünde ele alınmaktadır. 22 iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk ğım, düşündüğüm, ona bir anlam verdiğim de olabilir; ve gene de tüm önermelerim, onun üç gün sonra, bir yıl sonra, kendine benzer olarak ya da beklenmedik ve hâkim olunamaz bir başka olay biçimi altında tekrar vuku bulmasına mani olamaz, işte kendi kendime: "Ama bu nasıl mümkün? Bende ne var ki bu semptom sürekli aşılamaz biçimde tekrar ortaya çıkıyor ve böyle acımasızca yineleniyor?" diye sorarken burada sık sık, özellikle de ikinci ders sırasında, kendisine geri döneceğimiz yineleme problemi karşısındayızdır. Bu konuda şimdilik asıl fikri aklımızda tutalım: Bir şey bir semptomun somut ve bireysel gerçekliğidir -örneğin köprü fobisi-, bir başka şey aynı semptomun gösteren durumudur -aynı fobi, ama bu kez göstereni tanımlayan üç ölçüt açısından göz önüne alınarak. Bunların bireysel gerçeklikleri bakımından, tüm semptomlar ayrıdırlar ve asla kendilerine özdeş olarak yinelenmezler. Oysa, tersine, bunların biçimsel ve gösteren değerleri bakımından tüm gösterenler özdeştirler, çünkü hepsi teker teker Bir'in yerine görünürler, işte o halde Lacancı yineleme kavramının yüreğinde yatan esas fikir şudur:bir'in yerini alan tüm olaylar, farklı maddi gerçeklikleri ne olursa olsun,biçimsel olarak özdeş yinelenirler.buna geri döneceğiz. Görüldüğü gibi, semptomun gösteren yanı, bunun gayri iradi bir olay olması olgusu, anlamdan yoksun olması ve yinelenmeye hazır olmasıdır. Kısacası, semptom, eğer onu ne nedenine ne anlamına ne de yinelenmesine hâkim olabildiğim bir olay olarak düşünürsek bir gösterendir. 23

14 Jkcçues Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders Lacan, gösteren-olayı S1 simgesiyle yazar. 1 sayısı bunun yegâne bir olay olduğunu belirtmek içindir -bir semptom daima Bir ile aynı düzendendir- ve S harfi de signifiant (gösteren) kelimesini belirtir. Öyleyse semptomun bir gösteren yüzünün olduğunu düşünmek, onun Bir olduğunu, bu Bir'in, haberi olmaksızın hastayı şaşırttığını ve kendisini ona dayattığını, sonra da yinelendiğini; yani bir başka Bir'in, yine bir başka Bir'in daha vs. olacağını işaret eder. Ama semptomungösterge olduğunu ileri sürmek sadece onun Bir olduğunun,kendisini dayattığının ve bizden kaçtığının, yinelenmeye hazır olduğunun altını çizmekle kalmaz,arna özellikle de bizi sorgulamak için tam zamanında meydana geldiğinin altını çizer. Gösteren olarak semptom, adeta edilgen olarak maruz kaldığımız bir ıstırap değildir. Hayır,sempton sorgulayan ve nihayetinde, yerinde bir ıstıraptır. Hikâyemiz hakkında habersiz olduğumuz olguları bize öğreten, o zamana değin bilmediklerimizi bize söyleyen bir mesaj olarak yerindedir. Gösterene bir, başka örnek şaka olabilirdi; bilmeden, ama öyle bir tam sırasındalıkla ve öyle bir doğrulukla söylendiği için herkesin güldüğü kendiliğinden bir replik olarak düşünülen şaka. Ancak, semptom da aynı özel niteliği alabilir. Öznenin hayatında öyle uygun bir biçimde ortaya çıkabilir ki, can sıkıcı karakterine rağmen, bir kere bulmacadaki yerine yerleştirildi mi, gene de bulmaca tamamlanmış Alm. Witz; Fr. mot d'esprü; İng. Joke. Bkz. Espriler ve bilinçdışı ile ilişkileri (Payel) (ç.n.). 24 Kim biliyordu?.. iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk olmaksızın, hayatımızı yeni bir gün ışığına çıkartacak olan o eksik parça gibi görünür. Semptomun gösteren önemi tam da doğru anda görünme yerindeliğinde yatar, hastada ve çoğu kez analistte yeni bir soruyu, demek istediğim, bir bilgi olarak düşünülen bilinçdışına girişi açan uygun soruyu uyandıran vazgeçilmez parça gibi: "Ama nasıl mümkün oluyor da bu semptom öyle uygun olarak tekrar görünüyor ki, ıstırap çekiyor olmamın ötesinde, hayatımı yeni bir ışıkla aydınlatıyor? O halde, irademin ö tesinde, semptomlarımın yinelenmesini - örgütleyen ve bunlardan birinin,çektiğim acı-» ların ancak arzuma bağlı olduğunu anlayayım diye tam sırasında doğmasını güvence aaltına alan bu kombinatuvar2 nedir?, Bu soru, semptomun nedeni sorununu ortaya atmış ve bildiği-varsayılan-özneyi kurmuş olan sorudan çok farklıdır. Burada, özne artık semptomu gösterge olarak sorgulamaz, onu meşgul eden "neden" sorusu değil "nasıl" sorusudur. Hayatının olaylar geçidi_ nasıl örgütlenmektedir? Yinelemenin düzeni nedir? Bu sorular tam gereken sorulardır, çünkü bunlar yapı olarak bilinçdışı hipotezine götürürler. Dediklerimi iyice açıklamak için, daha açık olarak gösteren/gösterge ayrımına geri dönmek istiyorum. Şunu anlayalım: Semptomun ıstırabını, neden açısından ele almak, ondan bir gösterge oluşturmaktır; sanki bilmediğim bir bilgi tarafından dayatılıyormuş gibi,bu aynı bahtsızlığa uyun bir anda maruz kalışımın beni şaşırtması Combinatoh\: Öğelerin birbirine göre durumuna ilişkin (ç.n.). 25

15 Bılmçdışı '. Jacques Lacah in Kuramı Üzerine Beş Ders ise onu gösteren olarak tanımaktır. Şaşkın haldeki analiz edilenin sorusunu, bilinçdışma açılan soruyu tekrarlayalım: "Kim biliyordu?... Güldüren bu kelimenin ya da yine beni aydınlatan bu semptomun, nihayet ben anlayabileyim diye böyle belli bir anda yer alacağım kim biliyordu?" Analitik kuramın cevabı şudur: "Semptomu ya da şakayı, şaşırtmak ve anlaşılır kılmak için yerleştirmeyi bilebilmiş olan bir özne değil, ama bilinçdışı bilgidir." Evet, bilinçdışı gerçekte öznenin taşıdığı, ama habersiz olduğu bir bilgi düzenidir. Ama bilinçdışı, sadece özneyi doğru zamanda doğru kelimeyi söylemeye -bununla birlikte ne dediğini bilmemektedir- götüren bir bilgi olmayıp, ayrıca bu aynı kelimenin daha sonra ve başka yerde yinelenmesini düzenleyen bir bilgidir de. Kısacası, bilinçdışı, sadece falan âna falan kelimeyi yerleştirmeyi bildiği için değil, ama ayrıca yinelemenin özgüllüğünü güvence altına aldığı için de bir bilgidir. Bunu bir başka formülle söyleyelim: Bilinçdışı yinelemenin bilgisidir. Ama yineleme nedir? Ana fikri hatırlayahm. Bir gösterenin bir başkasına özdeş olarak yinelenmesi, mevcut olmayan ve gizilgüç durumundaki diğer olaylar Bir'm biçimsel hanesini kaplamayı beklerken daima onu kaplayan bir olay olduğu anlamına gelir. Tekrar ediyorum; iki enstans 3 karşısındayız: Birincisi, fiili olarak meydana gelen olaya tekabül eden Bir İnstance: (Ing. agency, Alm. Instanz) Farklı topiklerde psişik aygıtın tüm yapılan. Bir başka deyişle, psişik aygıtın dinamik öğeleri olarak kabul edilen farklı bölümlerin her biri o, ben, ûstben, sansür vs. her biri ayrı bir enstans'tir (ç.n.). 26 iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk enstansıdır, ikincisi ise Bir hanesini kaplamış ya da kaplayacak geçmiş ve gelecek tüm diğer olaylar enstansıdır. Bilinçdışmın yinelemenin bilgisi olduğunu ileri sürmek, onun sadece doğru anda doğru kelimeyi yerleştirebilen bir bilgi olmayıp, ayrıca Bir hanesini, yani açık gösterenin yerini, şu ya da bu zaman kaplamış ya da kaplayacak olan geçmiş ve gelecek öğeler geçidini döndüren bir bilgi olduğu manasına gelir. Bilinçdışı yinelemeye ya da daha çok Bir'in yerinin kaplanışının yenilenmesine teminat olan devimdir. Uzun sözün kısası, bu biçimci bilinçdışı bilgi dinamiği görüşü ile ne anlatmak istiyoruz? Bilinçdışmın, durmadan kendisini bir göstereni tanımlayan koşulları -yani gayri iradi, uygun, anlamdan yoksun ve mevcut olmayan ve gizilgüç durumundaki diğer olaylarla ilişki içindeki bir olay olarak saptanabilir bir ifade olmak- bir araya toplayan edimlerle, olaylarla ya da sözlerle dışsallaştıran süreğen olarak etkin bir süreç olduğunu. Ama bilinçdışmın kürdeki yerini iyice ayırt etmek için, burada kesin bir saptama yapmak zorundayım. Şu an ağzımdan kaçan bir söz biçimi altında bir semptom gösterdiğimi düşünelim. Kuşkusuz, bu semptom başlangıçta benim içimde ortaya çıkar, ama gelecek sefer sadece benim içimde değil, başka yerde de, kendisiyle bir aktarım ilişkisi sürdürdüğüm bir başka öznenin sözünde de yinelenebilecektir. Böylece göste- 27

16 Bilinçdışı bir gösterenler çemberidir analisti ve analiz edileni birbirine bağlar Jacques Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders ren, bu hane farksızca şu ya da bu kişide bulunabilmek kaydıyla, Bir hanesini kaplayarak yinelenir. Gösteren bir özneden bir diğerine sıçrar, bu da gösterir ki yinelenen dizi, gösterenler zinciri, demek istediğim, yinelenmiş ya da yinelenecek elemanların düzenli çemberi, işte bu defile, bu yapı, adı belirtilebilecek bir kimseye ait değildir. Kendi'ye ait bir yapı yoktur ve kendi'ye ait bir bilinçdışı yoktur. Psikanalistin yorumunu örnek olarak alalım. Kuşkusuz analistin bir yorum dillendirdiği an, kür sürecinin ayrıcalıklı bir anıdır. Ama eğer analistin bilgisinin bir ifadesi değil de analistin bilinçdışının bir ifadesiyse, sözcüğün tam anlamıyla bir yorum nedir? Burada altını çizmek istiyorum; yorumun pratisyenin aklına nasıl geldiğini anlamak için -bir özneden diğerine seken- gösterenin yinelenmesi tezini uygularsak, formülümüzü değiştirmek zorundayız. "Yorum psikanalistin bilinçdışını ifade eder" demek yerine, düzeltip şunu ileri sürmemiz gerekecektir: "Yorum, dün analiz edilenin söylemesinde ortaya çıkmış olan semptomun, bugün analistin söylemesinde yinelenmesidir." Ya da yine: "Analist tarafından formüle edilen yorum analiz edilenin bilinçdışını etkinleştirir." Ya da yine daha iyisi: "Yorum analizin bilinçdışını edimselleştirir." Böyle olunca -hatırlatalım- aynı gösteren öğesinin farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı öznelerde ardışık ortaya çıkışı, yok oluşu 4 ve yeniden ortaya çıkışı, ancak "Disparition" kelimesi, özellikle seminere ayrılmış son bölümde "aphanesis" kavramının işin içine girmesiyle önem kazanacak: Bu kelimeyi bazı yerlerde "yok olma", bazı yerlerde "ortadan kaybolma" olarak çeviriyoruz (ç.n.). 28 iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk iyice kurulmuş aktarımsal bir ilişki koşulunda başlayan bir süreçtir. Özetlemek için, işte bilinçdışını bir dil yapısına ve ondan çıkan bir doğal sonuca sahip bir bilgi olarak tanımlayan ilk ilkeyi kuran uslamlama: Bilinçdışı, gösterge yinelemesinin işleyişi tarafından dokunan örüdür; daha kesin olarak, bilinçdışı, öznenin ne söylediğim bilmeksizin söylediği uygun bir "söylenen"de edimselleşmesini bilen olayların ya da "söylemeler"in gizilgüç halindeki bir zinciridir. Öznenin haberi olmadan dile getirdiği ve söylemelerin bilinçdışı zincirini etkinleştiren bu "söylenen", analizin taraflarından birinde olduğu gibi diğerinde de yeniden ortaya çıkabilir. "Söylenen" analiz edilende ortaya çıktığı zaman, buna, başkaları arasında, semptom, lapsus ya da şaka adlarını veririz ve psikanalistte ortaya çıktığı zaman buna, başkaları arasında, yorum adını veririz. Gördüğünüz gibi, bilinçdışı varlıkları birbirine bağlar ve düğümler. Bu, benim gözümde, temel Lacancı fikirlerden biridir. Bilinçdışı, analizin taraflarını birbirine bağlayan bir dildir: Beden ayırırken dil bağlar; bilinçdışı Özellikle seminerde önem kazanacak bir konuda, okuyucu şimdiden kimi kavramların kullanılışına dair aydınlatmakta fayda var: Burada "dile getirmek" diye karşıladığımız (ve teknik olarak gerektiğinde "sözcelemek" de diyeceğimiz) "enoncer" fiilinden türeyen "enonce" kavramını "sözce" olarak çevireceğiz. Bu kavram, Lacan'm kuramında, "söylenen" şeklinde çevirdiğimiz "dit" kavramıyla tam da aynı şeydir. Ayrıca teknik kullanımında "sözceleme" olarak karşılayacağımız "enonciation" kavramı da "söyleme" olarak çevirdiğimiz "dire" kavramına tekabül etmektedir (ç.n.). 29

17 Jacgues Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders düğümler, oysa zevk uzaklaştırır. Beden ve zevk problemine geri döneceğiz, ama yapılanmış bilinçdışı savı şu andan itibaren bize hastalarımızla çalışmamız için temel bir doğal sonuç Ihsi-arasmda çıkarmamıza imkân tanır. Eğer bilinçdışı, analibilinçdışı tik öznelerin biri ya da diğeri tarafından dile getirilen bir "söylenen"de etkinleşen bir yinelenen göstergeler yapısı ise, buradan bilinçdışımn bireysel olamayacağı, bir tek kişeye bağlanamayacağı ve dolayısıyla artık önce analiste özgü bir bilinçdışı, sonra da analiz edilene özgü bir bilinçdışı belirleyemeyeceğimiz sonucu çıkar. Bilinçdışı ne bireyseldir ne de ortaklaşadır (collectif), ama analizin aktörlerinin ikisini de kapsayan ve kateden yegâne bir kendilik olarak ikisi arasında bir uzamda üretilir. Böylece buradan ilk temel ilkeyi kurabiliyoruz: "Bilinçdışı, bir dil gibi yapılanmıştır." Konuyu geliştirdikten sonra, artık formülü yeniden ele alıp şunu öne sürebiliriz: "Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmış bir bilgidir" ya da hatta daha basitçe, "yapılanmış bir bilgidir". Lacan, formülünü ilk kez dile getirdiği zaman, eğretileme (metaphore), düzdeğişmece (metonymie) dilbilimsel kategorilerine göre söylemelerin bilinçdışı zincirini anlıyordu. Daha sonra, yine bilinçdışmın dilsel yapısını yöneten yasaları daha kesin olarak kurmak için, Lacan biçimsel mantığın kavramsal aracına başvurmuştur. Kuşkusuz bu irsler süresince bilinçdışmın yapısının işleyi-.ne geri dönme fırsatımız olacak. Şimdilik bu- Semptom hem acıdır hem de yatışmadır iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk rada kalalım ve ilk ilkenin başlangıçtaki ifadesini aklımızda tutalım:. Söylemelerin bilinçdışı zinciri bir dil gibi yapılanmıştır ya da yine: "Bilinçdışı, bir dil gibi yapılanmış bir bilgidir." ÇÖ" İkinci temel ilke zevke ilişkin olup şöyle ifade edilir: "Cinsel ilişki yoktur." Ancak, Lacancı' zevk kavramını iyice anlamak ve bu ikinci ilkeyi kurmak için, ana hattımızı, yani semptom hattını yeniden bulmak ve Freud tarafından çizilen yollara geri dönmek zorundayız. Hatırlayalım ki bilinçdışma dair ilk ilkeyi aklamak için, semptomu, onun anlatıdaki uyumsuzluğunun görgül yanıyla, hastanın ve hatta analistin varsayımlar çıkardığı gösterge statüsüyle ve nihayet tüm niyetlerin ötesinde şaşırtan, kendini dayatan ve yinelenen gösteren statüsüyle karakterize etmiştik. Gene de, bir semptomun en açık, ondan ıstırap çeken için en elle tutulabilir tarafını, yani ıstırap çekme olayının kendisini, psişik bozukluğun yol açtığı acılı duyguyu ortaya çıkarmadık. Semptomlar aslında can sıkıcı belirişlerdir, derin bir iticilikle gerçekleştirilen görünüşte yararsız edimlerdir. Ama eğer ben için, semptom esasen gösterenden acı çekmek anlamına geliyorsa, bilinçdışı için, tersine, bir tatminden zevk almak anlamına gelir. Evet, bir tatminden zevk almak, zira semptom acı olduğu kadar yatışmadır da; ben için ıstırap, bilinçdışı içinse yatışma. Ama neden yatışma? Bir semptomun dindirdiği ve 30 31

18 Jacgues Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders kurtardığı nasıl öne sürülebilir? Bizi hangi baskıdan kurtarmıştır? Oysa, tam da semptomun bu kurtancı ve dindirici etkisinidir ki zevkin ana figürlerinden biri olarak sayıyoruz. Bununla birlikte, bir an duralım ve kendimize şu en genel soruyu soralım: Zevk [jouissance] nedir ve farklı figürleri nelerdir? Lacan tarafından ileri sürülen zevk kuramı üç zevklenme tarzı ayırt eden karmaşık bir yapıdır. Bu derslerde sık sık zevk problemini işleme fırsatımız olacak, ama şu andan itibaren size bu kuramın esasını söylemek isterim. Önce, terminolojik bir açıklama yapmama izin verin. Kuşkusuz zevk kelimesi bizde kendiliğinden cinsel zevk fikrini çağrıştırıyor. Ama sıklıkla olduğu gibi, analitik sözlükçeden bir kelime alışıldık anlammca öylesine damgalanmış kalır ki kuramcının geliştirme çalışması çoğu kez analitik kabulü ortak kabulden çıkarmaya indirgenir. Bu, tam olarak bizim burada "zevk" kelimesiyle, onu orgazm fikrinden net olarak ayırarak gerçekleştirmek zorunda olduğumuz çalışmadır. O halde sizden, benden "zevk almak" ya da "zevk" kelimesini telaffuz ettiğimi duyduğunuz her seferinde onun orgazm ile ilgili hazza yaptığı göndermeyi unutmanızı isteyeceğim. çer. Jouissance, Fr. Jouir fiilinden gelir. Temel anlamlarından biri "Cinsel doyuma ulaşmak" olmakla beraber, aslında Lacancı kuramda 'zevk' tam da doyuma ulaşamayandır. Gerçekte Lacan 'zevk' olarak karşıladığımız 'jouissance' kavramının yabancı dillere yapılan çevirilerde aynen bırakılmasının daha yerinde olacağı görüşündedir (ç.n.). 32 İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk Bu belirlemeye işaret edildikten sonra, şimdi zevk kavramının kendisine gelelim. Lacancı zevk kuramını izah edebilmek için, her şeyden önce benim okumasını yaptığım şekliyle, psişik enerjiye dair Freudcu tezi hatırlatmalıyım. Önce, bir öncül koyalım. Freud'a göre, insan, imkânsız bir hedefe, mutlak mutluluğa, ensest sırasında duyulan hipotetik bir mutlak cinsel hazzın farklı figürlere bürünen mutluluğuna ulaşma şeklindeki daima sabit ve asla gerçekleşmeyen özlemin nüfuzu altındadır. Arzu denen bu özlem, bedenin erojen bölgelerinde doğan bu atılım, psişik gerilimin zorlu bir halini yaratır -bir gerilim öylesine şiddetlenmiştir ki arzunun atılımı, bastırmanın engeli tarafından durdurulur. Bastırma ne kadar uzlaşmaz olursa, gerilim o kadar artar. Bastırma duvarı karşısında, arzunun tazyiki eşzamanlı olarak birbirine karşıt iki yol almaya mecbur olur: Sayesinde enerjinin serbest kaldığı ve dağıldığı boşalım yolu ve enerjinin, bir tortul enerji gibi korunduğu ve biriktiği [enerjiyi] tutma yolu. O halde bir bölüm bastırmayı geçer ve bilinçdışı belirişlerin her birine (rüya, lapsus/dil sürçmesi ya da semptom) eşlik eden enerji harcaması biçimi altında dışarıya boşalır. Bu tam da semptom konusunda bahsettiğimiz yatışmayı sağlayan eksik kalmış boşalımdır. Bastırma barajını aşmayı başaramayan ve psişik sistem içinde kapalı kalan öteki bölüm karşılık olarak erojen bölgeleri aşırı uyaran ve içsel gerilim düzeyini durmadan aşırı etkinleştiren bir enerji fazlasıdır. Bu enerji fazlasının gerilim düzeyini daima yüksek tuttuğunu söylemek, arzunun kaynağı 33

19 Jacques Lacan in Kuramı Üzerine Beş Ders erojen bölgenin sürekli olarak uyarıldığım söylemeye gelir. Psişik enerjinin üçüncü bir yazgısı, arzu tarafından asla gerçekleştirilemeyeceği için kesinlikle hipotetik ve ideal olan üçüncü bir olasılık, yani enerjinin tümden boşalımı tasarlanabilir. Ne bastırmanın ne de herhangi başka bir sınırın engellemediği tam bir boşalım. Bu son yazgı, Freud'un bahsettiği asla elde edilememiş mutlak cinsel haz denli hipotetik kalır. Zevklenme- işte, size daha sonra yeniden doğrulayacaninüçhaii ğrmız şu yaklaşımı öneriyorum: Psişik enerji, üç yazgısıyla birlikte, bana göre, zevk almanın üç karakterize haliyle, Lacan'm zevk terimiyle Fallik zevk ifade ettiği şeye tekabül eder. Fallik zevk, zevkfazlası, Öteki 'nin zevki. Fallik zevk, kısmi boşalım esnasında dağılan ve göreli bir yatışma, bilinçdışı gerilimin tam olmayan bir yatışması etkisine sahip olan enerjiye tekabül eder. Bu zevk kategorisine fallik denir, çünkü boşalıma girişi açan ve kapayan sınır fallustur; Freud bastırma diyebilirdi. Aslında, fallus, zevkin çıkan (boşalan) bölümünü ve bilinçdışı sistem içinde kalan bölümünü (tortul fazlalık) düzenleyen bir alavere havuzu gibi işler. Burada Lacan'ı fallusu zevke baraj gibi kavramsallaştırmaya götüren sebebe kadar uzanamıyorum. Bunu size birkaç sayfa ileride açıklamayı öneriyor ve sadece fallik işlevin esasının zevkin dışarıya açılan kapısını açmaktan ya da kapamaktan oluştuğunu aklınızda tutmanızı rica ediyorum. Hangi dışarısı? Beklenmedik olayların, sözlerin, düşlemlerin ve bilinçdışınm dışsal yaratımlarının bütününün, yani semptomun dışarısı. 34 İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk Öteki kategori, zevk-fazlası, buna karşılık psişik sistem içinde tutulu kalan ve fallus tarafından buradan çıkışı engellenen zevke tekabül eder. "Fazla" zarfı, boşaltılmamış enerji bölümünün, tortul zevkin, içsel gerilimin yoğunluğunu durmadan artıran bir fazlalık olduğuna işaret eder. Ayrıca belirtelim ki bahsettiğimiz tortul zevk erojen bölgelerde ve bedenin delikli bölgelerinde -ağız, anüs, vajina, penis ucu vs.- derin bir şekilde demir atmış olarak kalır. Arzunun tazyiki bu bölgelerde doğar ve karşılık olarak zevk fazlası bu bölgeleri durmadan uyarır ve onları süreğen olarak cinsel uyarılmışlık halinde tutar. Lacancı nesne a kavramını incelerken ve bunun hasta ile analist arasındaki ilişkide yerini ele alırken sık sık bu zevk-fazlası kategorisine geri döneceğiz. Ve nihayet üçüncü kategori, gerilimin hiçbir sınırın engellemesi olmaksızın bütünüyle boşaltıldığı ideal duruma tekabül eden, temel olarak hipotetik bir hal olan Öteki'nin zevkidir. Bu, Öteki'nin kendisi de varsayılmış bir varlık olmak üzere, öznenin Öteki'nin sahip olduğunu varsaydığı zevktir. Bu ideal hal, bu mutlak ve imkânsız mutluluk ufku, yerleşilen açıya göre farklı biçimler alır. Örneğin takıntılı bir nevrozlu için erişilmez, ama her zaman mevcut olan ufuk ölümdür; oysa histerik bir nevrozlu için aynı ufuk delilik okyanusu olarak resmedilir. Eğer bu aynı ufuğu, bu kez ödipyen safhadaki bir çocuğun arzusundan yola çıkarak göz önüne alırsak, bildiğimiz gibi, bu ufuk arzunun en tam gerçekleşimi, en yüce zevk olarak düşünülen efsanevi ensest biçimini alır. Ama ideal olarak arzu, 35

20 Jacques Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders gerilimin ölüm gibi mutlak durdurulması tarafından gerçekleştirilse de ya da tersine, aynı gerilimin ensest edimin eksiksiz zevki gibi en üst düzeyde bir yoğunlaşması tarafından gerçekleştirilse de, yine de tüm bu aşırı ve mutlak biçimler arzuyu devam ettiren yanıltıcı ve büyüleyici serap ve kurgu biçimlerdir. çcf Ancak, psikanaliz tüm bu seraplardan sadece birini elde tutar ve ona öncelik vererek bilinemez düzeyine, kuramın varıp dayandığı gerçek bilinmeyen düzeyine yükseltir, insanın serap tarafından büyülendiği yerde, psikanaliz kendi bilgisinin sınırını görür. Ama bu serap nedir? Bu, ödipteki çocuğun gözlerini, onu mutlak zevkin var olduğuna ve bu zevkin mümkün de olan ensest bir ilişki esnasında duyulacağına inandıran, büyüleyen ve yanıltan aldatmacadır. Tam da bu nedenle, biçimi ne olursa olsun, zevk daima cinsel bir zevk olarak kalır. Genital anlamda cinsel [sexuel] değil, ama zevkin ensest edimde kendini tüketmek zorunda olma, mutlak bir cinsel haz biçimi altında Öteki tarafından deneyimlenen zevk olma mitik yazgısı tarafından damgalandığı anlamında. Öteki herhangi mitik bir kişilik olabilir, Tanrı da, anne de ya da kadiri mutlaklık düşlemi içindeki öznenin kendisi de. Yine belirtelim ki bahsettiğimiz ensest, kız çocuğunun babası tarafından açması tecavüzü ya da bir annenin oğlunun bedenine saf olmayan dokunuşları şeklindeki so- Ensest cinsel ilişki imkânsızdır..... özne tarafından gerçekleştirilmesi açısından... İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk mut ve çarpık gerçeklikle hiçbir ortak noktası olmayan mitik bir figürdür. Elbette, psikanaliz, kendi bilgisinin sınırlarını en iyi şekilde çizmeye çalışan öğreti olarak, ödipteki çocuk için cinsel ilişkinin mümkün olduğu bu aynı yerin, kendisi için cinsel ilişkinin mümkün olmadığının ortaya çıktığı yer olduğunu anlamıştı. Hatta Mit çocuğunun Öteki'nin zevkini -ensest cinsel ilişkinin ideal cinsel zevkini- varsaydığı aynı yerde, psikanaliz Öteki'nin var olmadığını ve bu ilişkinin özne tarafından gerçekleştirilmesinin ve kuram tarafından biçimlenmesinin imkânsız olduğunu bilir. Bunu bilir, çünkü klinik deneyimle öğrenmiştir ki insanoğlu dil, gösterenler ve özellikle de fallus tarafından temsil edilen her tür engelle zorunlu olarak karşılaşır; bunlar arzunun tam gerçekleşmesine yönelik, yani zevke yönelik ideal eğriyi kıran bütün sınırlardır. Ancak, orayı eline geçirmek için can atan ya da oradan ürken çocuğu düşünerek "Öteki'nin zevki" diye adlandırdığımız bu yer, sadece imkânsız ensest bölgesi değildir; bu, ayrıca biz psikanalistler için imkânsız bilgi bölgesidir. Cinsel ilişkinin özne tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olmadığı gibi, kuram tarafından da biçimsel olarak kavramsallaştırılması, eğer bu ilişki başarıya ulaştırılsaydı zevkin hangi doğada olacağım söyleyecek harflerle ve göstergelerle yazılması imkânsızdır. Tek cümleyle, zevk bilinçdışmda ve kuramda, gösterenden boş bir bölgedir. Bu anlamdadır ki Lacan o dönemde skandal yaratan bir formül öne sürmüştü: "Cinsel ilişki yoktur." ilk bakışta bu, erkek 36 37

21 jacgues Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders ile kadın arasında genital birleşme yokmuş gibi,..., anlaşılır. Ama bunu bu şekilde yorumlamak ha-... bılmçdışm- * ' da kaydetmek tadır. Formülün anlamı, eril zevkin varsayılmış açısından... bi r göstereni ile dişil zevkin varsayılmış bir göstereni arasında sembolik bir ilişki olmadığıdır. Neden? Kuşkusuz, bilinçdışında her biri mutlak zevk olarak imgelenmiş olan birinin ya da ötekinin zevkini gösteren gösterenler olmadığı için. Çünkü analiz deneyimi bize öğretir ki zevk, kendi sınırsız biçimi altında, gösterenin ve onu ayrıksı kılan bir damganın olmadığı bir yerdir. İşte ikinci ilke buradan çıkar. "Cinsel ilişki yoktur." Lacan'ın formülünü daha iyi anlayabilmek vazmak 1 için onu tamamlayıp şöyle yazabiliriz: Mutlak açısından... cinsel ilişki yoktur; yani mutlak zevki tanımıyoruz, bunu gösteren gösterenler yoktur ve dolayısıyla mevcut olmayan iki gösteren arasında ilişki olamaz. Elbette, mutlak zevki gösteren gösterenler olmadığı için mutlak cinsel ilişkinin olmadığını kabul ediyoruz, ama buna karşılık göreli bir cinsel ilişkinin olabileceği öne sürülebilir mi? Mutlaka, göreli cinsel ilişkinin de olmadığı cevabını vermek zorundayız; çünkü sınırlı ve göreli bir zevkin doğasını gösterebilecek gösterenler de yoktur. Eğer ilişki kelimesi zevki gösterecek iki gösteren arasındaki ilişki demekse, öyleyse hiçbir ilişki yoktur, ki bu ilişki ister mutlak, ister göreli olsun ve söz konusu olan ister sınırlı, ister sınırsız bir zevk olsun. O halde, göreli de olsa, cinsel ilişki yoktur; ama yine de bir soru kalır. Bir kadın ile bir erkek arasındaki alışıldık cinsel buluşmayı nasıl 38 İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk düşünmeli? Şimdilik diyeceğiz ki zevk bakımından bu buluşma iki varlığa değil, ama bedenin kısmi bölgelerine ilişkindir. Bu, benim bedenim ile karşımdakinin bedeninin bir kısmı arasındaki, yerel zevklerin farklı merkezleri arasındaki buluşmadır. Tekrar ediyorum, mutlak içinde zevkin ne olduğunu bilmediğimiz gibi yerel ifadesi içinde zevk olanın ne olduğunu da gerçekten bilmiyoruz. Elbette, sınırsız zevki temsil eden gösterenler yoktur, ama -kesin olarak- bedenin erojen bölgelerine bağlı kısmi zevkleri (fallik ve zevk-fazlası) temsil eden gösterenler de yoktur. Böyle olsa da, gösterenler gene de bedenin zevk aldığı yerel bölgeleri birbirine yaklaştırabilir, kuşatabilir, sınır içine alabilir. Zevkin gösterenler tarafından çevrildiğini söylediğimizde, arzunun tazyiki olarak, zevkin erojen deliklerin sınırları tarafından kuşatıldığını söylemek istiyoruz. Gösteren burada bedensel sınırları olarak anlaşılmalıdır. Kısacası, psikanaliz zevkin doğasını, ister bütünsel, "Öteki'nin" olsun ya da ister yerel, "fallik", isterse de "tortul" olsun, psişik enerjinin kendisinin doğasını bilmez; psikanaliz ancak zevkin bedensel merkezlerinin bölgesine limit koyan göstergesel sınırları bilebilir. Uzun sözün kısası, psikanaliz zevki çevrelediğinde, söz konusu olan daima yerel bir zevktir. ÇÖ" Zevk kavramına sıkı sıkıya bağlı olan fallus kavramını açıklamanın zamanı geldi. 39

22 Falius, zevkin işaretlerle donanması Jacques l^acan in Kuramı Üzerine Beş Ders Lacancı kuram içerisinde, falius kelimesi erkek genital organını belirtmez. Bu, işlevi, uzaktan ya da yakından cinsel boyuta dayanan her şeyi göstermek olan, tüm diğer gösterenlerden farklı, çok özel bir gösterenin adıdır. Falius zevkin göstereni değildir, zira, daha önce söylediğimiz gibi, zevk temsil edilmeye direnir. Hayır, falius zevkin doğasının kendisini göstermez, ama -eğer dolaşım yapan enerji akışını düşünüyorsak- falius zevkin yörüngesini işaretlerle donatır ya da -eğer bu aynı akışı bir hedefe yönlendirilmiş olarak düşünüyorsak- arzunun yörüngesini işaretlerle donatır. Başka deyişle, falius bu yörüngenin her bir aşamasını damgalayan ve gösteren gösterendir. Falius erojen delikler tarafından cisimleştirilmiş zevkin kaynağını damgalar; zevkin karşılaştığı engeli (bastırma) damgalar; yine zevkin semptom, düşlemler ve edim biçimleri altındaki dışsallaştırılmalarım damgalar; ve nihayet falius, ötesinde, Öteki'nin zevkinin mitik dünyasının açıldığı eşiktir. Böyleyse, hangi ayrıcalık namına bu gösterene falius adını veriyoruz? Neden belirli olarak erkek cinsel organına bir göndermeyi seçiyoruz? Neden "falius"? Bu sorunun cevabı, psikanalizin insan cinselliğinin gelişiminde kastrasyon deneyimine; ekseni falius olan bu deneyime verdiği öncelikte yatar. 7 "Kastrasyon" ve "falius" kavramları Psikanalizin Yedi Temel Kavramı [imge Kitabevi Yayınları, 2006] [Enseignement de 7 concepts cruciaux de la psychanalyse, Rivage, 1988] adlı kitabımda ayrıntılı olarak anlatılmıştır. 40 İki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk Zevke ayrılmış bu bölümü sonuçlandırmadan önce, burada önemli bir saptama yapmak zorundayım. Enerji ve zevk arasında kurulan benzerliğin [bizim tarafımızdan] yeniden düzenlendiğini bildirmiştik. Bu karşılaştırmaya ilişkin olarak, Lacan açık önermeler bildirdi. Zevki, sayısal bir sabit olarak enerjinin fiziksel tanımına karşılık gelmediği ölçüde, enerjiyle ilgili bir kendilik olarak görmez. "Enerji bir töz değildir..." diye hatırlatır Lacan, "yaptığı hesaplarda fizikçinin bulmaya ihtiyaç duyduğu sayısal bir sabittir" ve daha ileride: "Herhangi bir fizikçi açık biçimde bilir...ki enerji bir sabitliğin rakamsal değerinden başka bir şey değildir." 8 Tam da bu sıfatla, zevk "... enerji değildir, nasılsa öyle olarak kaydedilemez." Görüldüğü gibi, Lacan'a göre zevk, bir hesap bileşimi tarafından matematiksel olarak ifade edilemediği için enerji olamaz. Gene de, Lacancı konumun aşırı katılığına rağmen, ben zevki, -Freud tarafından çok sıklıkla kullanılmış olan- enerjiye değin metafordan faydalanarak sunmak ve tanımlamak istedim; zira bu, bana zevkin klinik ve dinamik yanını izah etmek için en uygunu olarak görünüyor. İşte enerji ve zevk arasındaki benzerliği çürüten ya da doğrulayan uslamlamaların özeti: Zevk, eğer onu Lacan'ı takip ederek enerji teriminin fizikteki kabulüyle göz önüne alırsak, elbette bir enerji değildir. O halde fizik bakış açısından, zevk enerji olarak nitelendirilemez. J. Lacan, Television, Seuil, 1974, s. 34 ve 35. I 41

23 Zevk bilinçdışımn enerjisidir Jacques Lacan 'm Kuramı Üzerine Beş Ders Ama buna karşılık zevk, eğer Freudcu metaforu takip ederek, onu bedenin erojen bir bölgesinden doğan, bir hedefe doğru yönelen, engellerle karşılaşan, kendine çıkış yolları açan ve biriken bir tazyik olarak düşünürsek, bir "enerji" olurdu. Ama zevke enerjiye değin bir statü vermek için başka bir uslamlama daha vardır; yani zevkin, bilinçdışımn çalışmasından kaynaklanan süreğen kuvvet niteliği. Bilinçdışı çalışırken, yani yinelemeyi güvence altına alarak ve bilinçdışı kendini durmaksızın, semptom ya da bambaşka gösteren olay gibi psişik oluşumlarda (S^ dışsallaştırarak etkinken -ve bilinçdışı sürekli olarak etkindir-, zevk bilinçdışımn enerjisidir. Bu anlamda, Lacan'ın Encore adlı seminerinden alınan bir formülü açıklamak isterim: "... Bilinçdışı, varlığın, konuşarak, zevklenmesidir." 9 Aynı şekilde, ben de zevki şöyle söyleyerek tanımlayacağım: Zevk, varlığın, bir hata işleyerek, bilinçdışım edimselleştirmesidir. iki farklı açıdan, bu iki formül aynı fikri ortaya koyar: Bilinçdışımn çalışması zevki içerir; ve zevk, bilinçdışı çalıştığı zaman ortaya çıkan enerjidir. çcf O halde işte varmak istediğim ve bana esas olarak görünen iki temel ilke: Biri bilinçdışma ilişkindir. "Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmış bir bilgidir"; diğeri zevke ilişkindir: "Cinsel ilişki yoktur." Bu iki ilke bana temel olarak görünüyor, çünkü bir analizi düşünmenin tam bir usulünü J. Lacan, Le Seminaire, livre XX, Encore, Seuü, 1975, s ; iki Ana Kavram: Bilinçdışı ve Zevk ortaya koyarlar. Yapılanmış bilinçdışını tanıdığım ölçüde, örneğin yorumu, psikanalist ile analiz ettiği kişinin bilinçdışımn belirişi olarak göreceğim. Ve cinsel ilişkinin olmadığını kabul ettiğim ölçüde, örneğin, tortul zevkin, zevk fazlasının, analitik kürün motoru, bir analiz sürecinin baskın merkezi olduğunu anlayacağım. Ve nihayet, bizim gerçeğimizin, düşünülemez zevkin.karanlık bölgesinin, kürün güzergâhının ve küre işaretler diken noktasal deneyim anlarının ufkuna uzandığını anlayacağım. çer SORU: Yukarıda sunduğunuz iki temel ilke, bilinçdışı ile zevk, birbirine nasıl bağlanabilir? J.-D. N.: Eğer bilinçdışımn bir fiili gösterenler zinciri olduğunu kabul etmişseniz, sizden şimdi de bu zincirde bir öğenin eksik olduğunu kabul etmenizi isteyeceğim. Elbette, bü öğe zevki temsil etmiş olması gereken öğedir. Bilinçdışında zevkin belli gösteren temsili yoktur, ama zevkin bir yeri vardır; deliğin yeri. Gösteren sisteminin içinde, düşlemlerin ve semptomların örtüsüyle üstü kapanmış bir deliğin yeri. Nasıl ki analitik kuram zevkin doğasını tam olarak göstermekteki yetersizliğini tanır, aynı biçimde bilinçdışımn da zevki temsil eden gösterene sahip olmadığı söylenebilir. Onun yerinde sadece bir delik ve bu deliğin örtüsü vardır. Cevabımı tamamlamak için, zevkin bilinçdışındaki yerinin, onun yerel (zevk- fazlası ve fallik) veya bütüncül (Öteki'nin) ana biçimlerinden birini ya da diğerini göz önünde 43

eli imge J.-D. Nasio, Arjantin asıllı doktor, psikiyatrist, pedopsikiyatrist, çocuk ve yetişkin Nasio'nun Eserleri.:

eli imge J.-D. Nasio, Arjantin asıllı doktor, psikiyatrist, pedopsikiyatrist, çocuk ve yetişkin Nasio'nun Eserleri.: eli imge kitabevi J-D Nasio, Arjantin asıllı doktor, psikiyatrist, pedopsikiyatrist, çocuk ve yetişkin psikanalistidir Hepsi bilim topluluğu tarafından olumlu karşılanan ve çoğu kez uzman olmayan geniş

Detaylı

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Şimdi bu beş mantıksal operatörün nasıl yorumlanması gerektiğine (semantiğine) ilişkin kesin ve net kuralları belirleyeceğiz. Bir deyimin semantiği (anlambilimi),

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Başta ABD olmak üzere birçok ülkede tıp ve uzmanlık eğitiminde (psikiyatri dışı)temel

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

Psikanaliz Sigmund Freud

Psikanaliz Sigmund Freud Psikanaliz Sigmund Freud Sigmund Freud (1856 1939) 6 Mayıs 1856, Moravya (Çek Cumhuriyeti) 1881, Viyana Tıp Fakültesi mezunu Maartha Bernays ile evlilik, üç çocuk sahibi bir baba Ernst Brücke ile fizyoloji

Detaylı

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. ÖĞRENCİLERDE PERFORMANS, MOTİVASYON VE BAŞARI GELİŞTİRME TEKNİKLERİ Skeçler, Testler, Video çekimleri Başarıya Ulaşmak İçin HEDEF BELİRLEMEK PLAN OLUŞTURMAK

Detaylı

İngilizce nasıl öğrenilir?

İngilizce nasıl öğrenilir? 1/5 İngilizce nasıl öğrenilir? İlk önce Yabancı dil nasıl öğrenilmez? sorusu ile başlayalım mı? Gramer çalışarak yabancı dil öğrenilemez. Neden mi? Şu cümleye bir bakın: Sorular çalıştıklarınızdan mı çıktı?

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Davranış Bilimleri I. Fizyobiyolojik Sistem A Biyolojik Yaklaşım II. Psikolojik Sistem B. Davranışçı Yaklaşım C. Gestalt

Detaylı

Ailelerle bağlantılar kurmak. İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ni toplumunuzda yaşama geçirmek

Ailelerle bağlantılar kurmak. İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ni toplumunuzda yaşama geçirmek Ailelerle bağlantılar kurmak İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ni toplumunuzda yaşama geçirmek İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi Uygulamasına Dayanan Kaynaklar projesine, Eğitim Çalışma ve İşyeri İlişkileri Bakanlığı

Detaylı

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl Platon'un Devleti-2 Platon, adil devlet düzenine ve politikaya dair görüşlerine Devlet adlı eserinde yer vermiştir 01.08.2016 / 15:01 Devlet te yer alan tartışmalar sürerken, Sokrates varoluştan varolmayışa

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER Terim: Bir bilim dalı içerisinde konuşma dilinden farklı anlamı olan sözcüklerden her birine o bilim dalının bir terimi denir. Önermeler belirtilirler. p,q,r,s gibi harflerle Örneğin açı bir geometri terimi,

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? Dil (devam) Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? Dil (devam) Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7 Psikolojiye Giriş Web adresi Şimdinin Bilinci, Geçmişin Bilinci Ders 7 2 Dil (devam) Diğer hayvanlar da aynı türde bir dile sahip midir? (eğer değilerse, bunu öğrenebilirler mi?) 3 4 İnsan dışı iletişim

Detaylı

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar HESAP Hesap soyut bir süreçtir. Bu çarpıcı ifade üzerine bazıları, hesaplayıcı dediğimiz somut makinelerde cereyan eden somut süreçlerin nasıl olup da hesap sayılmayacağını sorgulayabilirler. Bunun basit

Detaylı

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ KIŞILIK KURAMLARı GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ Kişilik Nedir? Psikolojide kişilik, kapsamı en geniş kavramlardan biridir. Kişilik kelimesinin bütün teorisyenlerin üzerinde anlaştığı bir tanımlaması yoktur.

Detaylı

Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık www.eliberato.com. Eylül 2010 50'den fazla dile çevrildi

Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık www.eliberato.com. Eylül 2010 50'den fazla dile çevrildi Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık www.eliberato.com Eylül 2010 50'den fazla dile çevrildi Içindekiler 1. Ne Eliberato olduğunu 2. Will Eliberato benim kitap yayınlayabilir miyim? 3. Ne malzeme

Detaylı

Toplumsal bağ kapsamında Öteki figürleri ve beden: Kimin bedeni, kimin kararı? 1

Toplumsal bağ kapsamında Öteki figürleri ve beden: Kimin bedeni, kimin kararı? 1 Toplumsal bağ kapsamında Öteki figürleri ve beden: Kimin bedeni, kimin kararı? 1 Özet: Günümüz kliniğinin öne çıkardığı sorunsallar, Öteki figürleriyle öznel bağ kurma biçimlerinde beden patolojilerinin

Detaylı

Editörler Doç.Dr. Ahmet Akın & Yrd.Doç.Dr. Rukiye Şahin Psikolojik Danışma Kuramları ISBN: 978-605-5044-19-0

Editörler Doç.Dr. Ahmet Akın & Yrd.Doç.Dr. Rukiye Şahin Psikolojik Danışma Kuramları ISBN: 978-605-5044-19-0 Editörler Doç.Dr. Ahmet Akın & Yrd.Doç.Dr. Rukiye Şahin Psikolojik Danışma Kuramları ISBN: 978-605-5044-19-0 Kitapta yer alan bölümlerin sorumluluğu yazarlarına aittir 1.Baskı 2014 Bu kitabın basım,yayın

Detaylı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar 225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar Bilgi Nedir? Bilme edimi, bilinen şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey (Akarsu, 1988). Yeterince doğrulanmış olgusal bir önermenin dile getirdiği

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ Yazar : Erdem Denk Yayınevi : Siyasal Kitabevi Baskı : 1. Baskı Kategori : Uluslararası İlişkiler Kapak Tasarımı : Gamze Uçak Kapak

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Psikoanalitik Halkbilimi Kuram ve Yöntemleri DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Psikoanalitik Halkbilimi Kuram ve Yöntemleri Kurucuları ve Okullar ( W. Wundt Okulu,

Detaylı

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA Bilimin amacı: olguları tanımlamak, olgular arasında nedensellik ilişkileri kurmak, bu ilişkileri genelleyip yasalar biçimine dönüştürmek. Bu amaçları gerçekleştirmek

Detaylı

Bundan sonra Sabahlatan da hayatın çeşitli alanlarına dair eğitim serileri bulunacak. Bunlara da bu İspanyolca eğitim makalesi ile başlıyoruz.

Bundan sonra Sabahlatan da hayatın çeşitli alanlarına dair eğitim serileri bulunacak. Bunlara da bu İspanyolca eğitim makalesi ile başlıyoruz. İspanyolcaya Giriş 1 Bundan sonra Sabahlatan da hayatın çeşitli alanlarına dair eğitim serileri bulunacak. Bunlara da bu İspanyolca eğitim makalesi ile başlıyoruz. Bir yabancı dili ilk defa öğrenmeye heveslenmiş

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

SAYISAL YÖNTEMLERDE PROBLEM ÇÖZÜMLERİ VE BİLGİSAYAR DESTEKLİ UYGULAMALAR

SAYISAL YÖNTEMLERDE PROBLEM ÇÖZÜMLERİ VE BİLGİSAYAR DESTEKLİ UYGULAMALAR SAYISAL YÖNTEMLERDE PROBLEM ÇÖZÜMLERİ VE BİLGİSAYAR DESTEKLİ UYGULAMALAR Prof. Dr. Hülya H. Tütek Prof. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu Doç. Dr. Ali Özdemir Dr. Aslı Yüksek Özdemir II Yayın No : 2371 İşletme-Ekonomi

Detaylı

HABERCİLİĞİN TEMEL KAVRAMLARI

HABERCİLİĞİN TEMEL KAVRAMLARI HABERCİLİĞİN TEMEL KAVRAMLARI HABER KAVRAMI Haber, insanoğlunun yakın ve uzak çevresiyle iletişiminde ilgisini çeken olayları öğrendiği bir olgudur, bir yazı biçimidir, bir ifade şeklidir. Bu bağlamda

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15 ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1 Anlam Bilgisi SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15 CÜMLE ANLAMI...16 Öznel ve Nesnel Anlatým...16 Neden - Sonuç Ýliþkisi...16 Amaç - Sonuç Ýliþkisi...16 Koþula

Detaylı

CERN BÖLÜM-3 İZAFİYET TEORİSİNDE SONUN BAŞLANGICI MI?

CERN BÖLÜM-3 İZAFİYET TEORİSİNDE SONUN BAŞLANGICI MI? CERN BÖLÜM-3 İZAFİYET TEORİSİNDE SONUN BAŞLANGICI MI? Geçtiğimiz ay sonlarında CERN den yapılan açıklama belki de bugüne kadar CERN den yapılan açıklamaların en sansasyoneliydi. Açıklamada nötrinolarla

Detaylı

Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz.

Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz. Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz. Düşünce çok etkili bir güçtür. Eğer kişiler her günkü düşünce kalıplarını kontrol etmek için çaba harcamazlarsa yaşamlarında olumsuz birçok olay

Detaylı

Uzaktangörü (Remote Viewing) Basitleştirilmiş Çizim Taslağı Düzenleme V01.01 2010/02/28

Uzaktangörü (Remote Viewing) Basitleştirilmiş Çizim Taslağı Düzenleme V01.01 2010/02/28 Uzaktangörü (Remote Viewing) Basitleştirilmiş Çizim Taslağı Düzenleme V01.01 2010/02/28 Beş önemli kritik nokta 1. Bir kez, hedef çizim NUMARASINI yazdığınızda, hemen ardından, AŞAMA 1 deki, sağ üst köşedeki

Detaylı

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ BAĞLAŞIMCILIK HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ Edward Lee Thorndike (1874-1949) Thorndike ilk yazılarında, öğrenmenin temelinin, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olduğunu

Detaylı

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha

Detaylı

KAYNAK: Hüseyin (Guseinov), Oktay. 2007. "Skaler ve Vektörel Büyüklükler."

KAYNAK: Hüseyin (Guseinov), Oktay. 2007. Skaler ve Vektörel Büyüklükler. KAYNAK: Hüseyin (Guseinov), Oktay. 2007. "Skaler ve Vektörel Büyüklükler." Eğitişim Dergisi. Sayı: 15 (Mayıs 2007). SKALER VE VEKTÖREL BÜYÜKLÜKLER Prof. Dr. Oktay Hüseyin (Guseinov) Hayvanların en basit

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

BÖLÜM 1 SINAVLARA HAZIRLANMAK

BÖLÜM 1 SINAVLARA HAZIRLANMAK İÇİNDEKİLER GİRİŞ... XI BÖLÜM 1 SINAVLARA HAZIRLANMAK 1 Sınav Süreci...3 Giriş...3 Neden Sınav Oluruz?...4 Sınav Süreci...5 Sınavlara Hazırlanmak...6 Sınava Girmek...7 Sınavlara Rağmen Öğrenmek...8 Değişik

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları günlük bakımcıya veya kreşe gidecek olan vede başlamış olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 9-14 aylık çocuklar hakkında durum ve

Detaylı

AKTARI-YORUM ÖYLEYSE VAR-IM 1

AKTARI-YORUM ÖYLEYSE VAR-IM 1 AKTARI-YORUM ÖYLEYSE VAR-IM 1 Özge Soysal «sevmek, ötekinin eşsiz olmasını istemekir. Ya da dahası: eşsiz ötekinin varoluşunu mümkün kılan sevgidir, bir başka deyişle aktarım/ karşı aktarımdır». Julia

Detaylı

T I M U R K A R A Ç AY - H AY D A R E Ş C A L C U L U S S E Ç K I N YAY I N C I L I K A N K A R A

T I M U R K A R A Ç AY - H AY D A R E Ş C A L C U L U S S E Ç K I N YAY I N C I L I K A N K A R A T I M U R K A R A Ç AY - H AY D A R E Ş C A L C U L U S S E Ç K I N YAY I N C I L I K A N K A R A Contents Bibliography 9 Index 13 CONTENTS 5 0.1 Doğru, Düzlem, Uzay Bu derste sık sık doğru, düzlem ve

Detaylı

ÜNİTE. MATEMATİK-1 Yrd.Doç.Dr.Ömer TARAKÇI İÇİNDEKİLER HEDEFLER DOĞRULAR VE PARABOLLER

ÜNİTE. MATEMATİK-1 Yrd.Doç.Dr.Ömer TARAKÇI İÇİNDEKİLER HEDEFLER DOĞRULAR VE PARABOLLER HEDEFLER İÇİNDEKİLER DOĞRULAR VE PARABOLLER Birinci Dereceden Polinom Fonksiyonlar ve Doğru Doğru Denklemlerinin Bulunması İkinci Dereceden Polinom Fonksiyonlar ve Parabol MATEMATİK-1 Yrd.Doç.Dr.Ömer TARAKÇI

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

Her güzelin bir kusuru var

Her güzelin bir kusuru var Her güzelin bir kusuru var Posted date: Ekim 30, 2012 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bu yıl ilk kez düzenlenen İstanbul Tasarım Bienali kapsamında hazırladığı Her güzelin bir kusuru var

Detaylı

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR

HER CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VARDIR HE CÜMLEDE ÜÇ ZAMAN VADI Prof. Dr. ıza FİLİZK Şaşırtıcı olmakla birlikte dil bilimi, gösterge bilimi, narratoloji bilimlerindeki gelişmeler, bir cümlede kesin olarak üç ayrı zaman olduğunu göstermiştir.

Detaylı

kpss Önce biz sorduk 50 Soruda SORU Güncellenmiş Yeni Baskı ÖABT TÜRKÇE Tamamı Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR

kpss Önce biz sorduk 50 Soruda SORU Güncellenmiş Yeni Baskı ÖABT TÜRKÇE Tamamı Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR Önce biz sorduk kpss 2 0 1 8 50 Soruda 32 SORU Güncellenmiş Yeni Baskı 2013 2014 2015 2016 2017 ÖABT TÜRKÇE Tamamı Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR Komisyon ÖABT TÜRKÇE TAMAMI ÇÖZÜMLÜ ÇIKMIŞ SORULAR ISBN 978-605-318-921-3

Detaylı

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse; Soruna yol açan temel nedenleri belirlemek için bir yöntem: Hata Ağacı Sorun hayatta olmanın, sorunu çözmeye çalışmak daha iyiye ulaşma çabalarının göstergesi. Sorunu sıkıntı veren, olumsuz olay ya da

Detaylı

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı Eğitim Teknoloji ve İletişim Yrd.Doç.Dr. Levent DURDU BÖTE @ KOÜ Önceki Ders Tanışma ve Genel Bilgilendirme Değerlendirme Ölçütleri, Devamsızlık Limitleri Ders

Detaylı

Bir işaretli büyüklük sayısında en soldaki basamak bir işaret içerir. Diğer basamaklarda ise sayısal değerin büyüklüğü (mutlak değeri) gösterilir.

Bir işaretli büyüklük sayısında en soldaki basamak bir işaret içerir. Diğer basamaklarda ise sayısal değerin büyüklüğü (mutlak değeri) gösterilir. İşaretli Tamsayı Gösterimi 1. İşaretli Büyüklük Bir işaretli büyüklük sayısında en soldaki basamak bir işaret içerir. Diğer basamaklarda ise sayısal değerin büyüklüğü (mutlak değeri) gösterilir. Örnek

Detaylı

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ 3-6 yaş arasını kapsayan ve okul öncesi dönem adını verdiğimiz süreç çocukların gelişimi açısından oldukça önemlidir. Okul öncesi dönem çocukta büyümenin ve gelişimin en hızlı

Detaylı

Düzsöz, etkisöz ve edimsöz eylemleri

Düzsöz, etkisöz ve edimsöz eylemleri Sözeylemler Düzsöz, etkisöz ve edimsöz eylemleri! Yalın önermeler herhangi bir şey iletmez. İletişim için önermelerin bir «güç» ile ifade edilmesi gerek. İletişim; belirtmek, söz vermek, uyarmak vs. gibi

Detaylı

D 3 KURAM VE ARAŞTIRMA. Neumann, 2000 Chapter 3, 4

D 3 KURAM VE ARAŞTIRMA. Neumann, 2000 Chapter 3, 4 D 3 KURAM VE ARAŞTIRMA Neumann, 2000 Chapter 3, 4 KURAM (TEORİ) Her kuram NEDEN ve NASIL sorularına yanıt vermeye çalışır! Bir kuram ortaya koyan kişinin bilime ve topluma katkısı nedir? İleri sürülen

Detaylı

HUKUK KURAMI DERGİSİ HAKEM DEĞERLENDİRME FORMU. Hukuk Kuramı nın bu ilk sayısında, dergimize gönderilen makalelerin değerlendirilmesi için

HUKUK KURAMI DERGİSİ HAKEM DEĞERLENDİRME FORMU. Hukuk Kuramı nın bu ilk sayısında, dergimize gönderilen makalelerin değerlendirilmesi için Hukuk Kuramı Dergisi Yayın Kurulu, Hukuk Kuramı Dergisi Hakem Değerlendirme Formu, Hukuk Kuramı, C. 1, S. 1, Ocak-Şubat 2014, ss. 29-35. HUKUK KURAMI DERGİSİ HAKEM DEĞERLENDİRME FORMU Hukuk Kuramı nın

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu İÇERİK Rehberlik Birimi Tanıtımı Gelişim Dönemleri ve Okula Uyum Süreçleri Öğrencilerimizin; Zihinsel, bedensel, sosyal ve

Detaylı

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.

Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz. CÜMLENİN ÖĞELERİ Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz. Bir cümlenin oluşması için en önemli şart,

Detaylı

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK 1984 yılında Eskişehir de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü nde yüksek

Detaylı

Danışman Olarak Hemşire

Danışman Olarak Hemşire ÜNİTE 6 Danışman Olarak Hemşire Bu üniteyi çalıştıktan sonra, Amaçlar Danışmanın ne olduğunu, Danışmanın yararlarını, Danışmanın kimlere yapılabileceğini? Danışmanın tekniklerini, öğrenmiş olacaksınız.

Detaylı

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK Matematik,adını duymamış olsalar bile, herkesin yaşamlarına sızmıştır. Yaşamın herhangi bir kesitini alın, matematiğe mutlaka rastlarsınız.ben matematikten

Detaylı

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος PLATON Kratylos PLATON (Atina, MÖ 427/428 - MÖ 347), antik Yunan filozofu ve Batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olarak kabul edilen Atina Akademisi nin kurucusudur. Hocası Sokrates, en ünlü öğrencileri

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK k İl u ok l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABA ve ÇOCUK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

EğiHm Hedefleri nereden geliyor?

EğiHm Hedefleri nereden geliyor? Önümüzdeki Nisan ayında sını0aki herkes okuma yazmayı öğrenmiş olacak 3 haneli sayılarla çarpma işlemi yapabilecek 3 haneli sayılarla bölme işlemi yapabilecek A4 kağıdın fotokopisini çekebilecek Evin anahtarıyla

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların

Detaylı

İnsanlara hiçbirş ey öğ retemezsiniz, sadece keş fetmesine yardımcı olabilirsiniz. Galileo Galilei. Keş fetme serüvenine hazır mısınız?

İnsanlara hiçbirş ey öğ retemezsiniz, sadece keş fetmesine yardımcı olabilirsiniz. Galileo Galilei. Keş fetme serüvenine hazır mısınız? www.birikim.org İnsanlara hiçbirş ey öğ retemezsiniz, sadece keş fetmesine yardımcı olabilirsiniz. Galileo Galilei Keş fetme serüvenine hazır mısınız? High Ropes Course Eğitim Danışmanları aktivite öncesinde

Detaylı

Yay n No : 2404 flletme-ekonomi Dizisi : 462. 2. Bask Mart 2011 STANBUL ISBN 978-605 - 377-427 - 3

Yay n No : 2404 flletme-ekonomi Dizisi : 462. 2. Bask Mart 2011 STANBUL ISBN 978-605 - 377-427 - 3 Dr. Emin Avcı Türkiye de Bireysel Emeklilik Sistemi ve Bireysel Emeklilik fiirketlerinin Etkinli i Yay n No : 2404 flletme-ekonomi Dizisi : 462 2. Bask Mart 2011 STANBUL ISBN 978-605 - 377-427 - 3 Copyright

Detaylı

A Tüm S ler P dir. Tümel olumlu. E Hiçbir S, P değildir. Tümel olumsuz. I Bazı S ler P dir. Tikel olumlu. O Bazı S ler P değildir.

A Tüm S ler P dir. Tümel olumlu. E Hiçbir S, P değildir. Tümel olumsuz. I Bazı S ler P dir. Tikel olumlu. O Bazı S ler P değildir. Yargı cümlelerinde sınıf terimler birbirlerine tüm ve bazı gibi deyimlerle bağlanırlar. Bunlara niceleyiciler denir. Niceleyiciler de aynen doğruluk fonksiyonu operatörleri (önerme eklemleri) gibi mantıksal

Detaylı

Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür.

Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür. Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür. Dünyadaki üçüncü büyük psikolojik sorun olan sosyal

Detaylı

YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI

YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BEŞİKDÜZÜ MESLEK YÜKSEKOKULU YÖNLENDİRİLMİŞ ÇALIŞMA I DERS NOTLARI ÖĞR. GÖR. COŞKUN ALİYAZICIOĞLU EYLÜL 2017 - TRABZON SLAYT 4 2. Raporlarda Etkinlik Faktörleri Etkin yazım,

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları çocuk bakım evi yolunda olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 2-3 yaşındaki çocuk hakkında durum ve gelişim görüşmesi Çocuk bakım

Detaylı

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ VE İLETİŞİM

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ VE İLETİŞİM 1 EĞİTİM TEKNOLOJİSİ VE İLETİŞİM 2 ÖĞRETİM TEKNOLOJİSİ ve İLETİŞİM Öğretim teknolojisi, öğrenmenin amaçlı ve kontrollü olduğu durumlarda öğrenmeyle ilgili sorunların analizi ve çözümünde insanları, yöntemleri,

Detaylı

Olasılık Kuramı ve İstatistik. Konular Olasılık teorisi ile ilgili temel kavramlar Küme işlemleri Olasılık Aksiyomları

Olasılık Kuramı ve İstatistik. Konular Olasılık teorisi ile ilgili temel kavramlar Küme işlemleri Olasılık Aksiyomları Olasılık Kuramı ve İstatistik Konular Olasılık teorisi ile ilgili temel kavramlar Küme işlemleri Olasılık Aksiyomları OLASILIK Olasılık teorisi, raslantı ya da kesin olmayan olaylarla ilgilenir. Raslantı

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli Velimiz; Meslek seçiminin öneminin anlatıldığı ve siz değerli velilerimize yönelik önerileri

Detaylı

60-72 AY GELİŞİM DEĞERLENDİRME FORMU

60-72 AY GELİŞİM DEĞERLENDİRME FORMU 60-72 AY GELİŞİM DEĞERLENDİRME FORMU () Bağımsız yapabiliyor (/) Yardımla Yapabiliyor (-) Henüz Yapamıyor PSİKOMOTOR GELİŞİM / - Denge tahtasında ileri - geri ve yan yan yürür. Başlama ve durma komutlarına

Detaylı

elif bengü Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM

elif bengü Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM Bölüm 4 İLETİŞİM VE EĞİTİM İletişim Nedir? Birey veya bireylerin karşılıklı bilgi, duygu ve düşüncelerini paylaşma süreci iki birim arasındaki mesaj alış-verişi Öğretim Teknolojisinde İletişim Çağdaş eğitim

Detaylı

Panelden amaç bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşleri, farklı anlayışları ortaya koymaktır.

Panelden amaç bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşleri, farklı anlayışları ortaya koymaktır. Panel Nedir? Özellikleri Nelerdir? Nasıl Yapılır? Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafında n tartışıldığı konuşmalara panel denir. Açık oturum ile

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

Kullanım Durumu Diyagramları (Use-case Diyagramları)

Kullanım Durumu Diyagramları (Use-case Diyagramları) Kullanım Durumu Diyagramları (Use-case Diyagramları) Analiz aşaması projeler için hayati önem taşır. İyi bir analizden geçmemiş projelerin başarı şansı azdır. Analiz ile birlikte kendimize Ne? sorusunu

Detaylı

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : Temel Bilgiler Hazırlayan : Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir anlatıyı (récit ), hikâyeyi yazan kişidir. YAZAR = Yazar, yaşayan yahut yaşamış olan gerçek bir şahıstır! Yazarın hitap ettiği

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu:

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu: Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu: Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) dil öğrencilerinin bilgi beceri ve yeterlilik düzeylerinin belirlenmesinde standart

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM

ÇÖZÜMLÜ ÖRNEK 3.5 ÇÖZÜM Biçimselleştirme Burada sunulan haliyle bu sembolik gösterim diline önermeler mantığı dili denir. Şimdi günlük dilden çeşitli cümlelerin sembolik biçimler şeklinde nasıl ifadelendirilebileceğini (yani

Detaylı

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy)

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy) Murat eğitim kurumları Arapça 4 konu 2 İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy) İlk önce iyi haber bu konu kolay. Bilmemiz gereken birkaç harfimiz bir de fiilimiz var. Harfler: ال, ل ن, ل م ve.لم ا

Detaylı

Hekim Hasta İletişimi ve Hasta Hakları. Prof. Dr. Haydar Sur İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Hekim Hasta İletişimi ve Hasta Hakları. Prof. Dr. Haydar Sur İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hekim Hasta İletişimi ve Hasta Hakları Prof. Dr. Haydar Sur İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hekim hasta ilişkisinde etkili iletişim hem hasta hem de hekimin hakkıdır İletişim bozukluğuyla

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY DİL VE İLETİŞİM Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY DİL VE İLETİŞİM Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY PAPATYA YAYINCILIK EĞİTİM Bilgisayar Sis. San. ve Tic. A.Ş. Ankara Caddesi, Prof. Fahreddin Kerim Gökay Vakfı İşhanı Girişi,

Detaylı