MODERN BÜROKRASİLER VE YABANCILAŞMA ETHOSU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MODERN BÜROKRASİLER VE YABANCILAŞMA ETHOSU"

Transkript

1 Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 15, Sayı: 2, Sayfa: , ELAZIĞ-2005 MODERN BÜROKRASİLER VE YABANCILAŞMA ETHOSU Modern Bureaucracies and Alineation Ethos Ömer AYTAÇ Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü. ÖZET Bu çalışmada, modern bürokrasilerin kurumsal baskı ve yabancılaştırıcı doğaları üzerinde durulmaktadır. Modern bürokrasilerin katı işleyim düzeneğine sahip olmaları hem çalışanlar hem de genel toplum üzerinde bazı istenmeyen sonuçlara sebebiyet vermektedir. Bu kurumlarda birey, katı bir baskılayım duygusu yaşamakta, yalnızlık, yabancılaşma ve ruhsal deformasyona uğramaktadır. Bürokratik zihniyet ve buna karşı tepkisel dışavurumlar, sosyal dünyaya da yayılım göstermekte ve bürokratik totalitenin sosyal alanı da bir baskılayım üssü olarak yapılandırdığına tanık olunmaktadır. Bu yazıda, bürokratik rasyonalite ve çevreye yaydığı negatif etkilere sosyolojik bir perspektiften bakılmaktadır. Anahtar Kelimeler: bürokrasi, kurumsal baskı, yabancılaşma, ruhsal sorunlar. ABSTRACT In this study, institutional constraints and alienating natures of the modern bureaucracies are analyzed. As modern bureaucracies establish an operation mechanism, they may have negative effects on their staff and the public. Individuals in these institutions experience constraints, loneliness and mental deformation. Bureaucratic mentality and the reactive attitudes developed against it display the tendency to expand in the social world and structure the social world as an headquarter of constraints. In this study, bureaucratic rationality and its impacts are analyzed from a sociological perspective. Key Words: bureaucracy, institutional constraint, alienation, mental problems.

2 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) Giriş Modern toplumun tanımlayıcı karakteristikleri arasında hiç kuşkusuz bürokratik olanı başta gelir. Bu toplumda hemen her iş/uğraş, bürokratik yapılar içinde gerçekleşir. Organizasyonlar, işletmeler, okullar, fabrikalar, hastaneler, eğlence/alışveriş merkezleri vs. bürokratik bir işleyiş sistematiğine sahiptir. Modern insan, gözünü bu örgütler içine açar ve yine hayatı bu örgütler vasıtasıyla yaşar. İçimize bu kadar sinmiş, doğumdan ölüme kadar bizi çekip çeviren bu yapılar, gün geçtikçe güçlerini ve etkinliklerini artırıyorlar. Böylelikle, örgütsel işleyim usulleri ve/veya rasyonel tasarruflar her yere yayılma eğilimi gösteriyor. Kendi içinde gizil bir totalitarizmi de barındıran bu yayılım stratejisi, gerçekte her alanı bir tahakküm üssü haline getiriyor. Bu yüzden pek çok sosyal bilimci, modern bürokratik kurumların birey ve topluma dönük negatif etkilerini sorunsallaştırarak eleştiri konusu ediyorlar. Modern kurumlar esasta, etkinlik ve verimliliğe maksimum düzeyde ulaşmak isterler. Bunun için de oldukça karmaşık, akılcı, sistematik ilişki ağları geliştirirler. Kuralcılık, rasyonalite, gayrişahsilik, yasallık, biçimsellik, dakiklik, disiplin ve önceden planlanmış prosedürlere göre işlerler. Bu kurumlarda keyfiliğe ve tesadüfiliğe yer verilmez, insan faktörü çoğu zaman göz ardı edilir. Her şey etkinliği/verimliliği maksimize etmeye hizmet eder. Böyle olunca da, bu kurumlarda bireyin yitip gitmesi, özgürlük ve anlam krizleri yaşaması, yalnızlık ve sosyal izolasyon gibi yabancılık ethosuna içkin patolojilerle yüzleşilmesi olağan hale gelir. Etkinliğe odaklanmış bu kurumlar, sonuçta, hem çalışanlar hem de tabi vatandaşlar üzerinde dozu düşük ya da yüksek kıstırılma, baskılanma özgürlük yitimi, anlam kaybı vb. gerilim duygulara kaynaklık ederler. İşgören bu kurumlarda, birer isim, numara, marka haline gelir, insani ve sosyal yönü zayıflar, daha çok rasyonel ve kariyere yönelik davranışlar sergiler. Örgüt iklimiyle bütünleşerek kurum/örgüt insanı na (organization man) dönüşür. Bu çerçevede, bir örnek tavırlar gösterir, otomat tepkiler verir (bkz. Whyte, l972). Modern bürokratik kurumlar karşısında birey/toplum, sanıldığı kadar edilgen bir psikoloji içinde midir? Kurumların, kişiyi yeni bir insan yapma güçleri var mıdır? Kişilikte dönüşüm yapmada, kişiyi yalnızlık ve yabancılaşmaya sevketmede, bazı ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasındaki rolleri nedir? Kuşkusuz, bu tür sorular karşısında, bireyin tümüyle savunmasız, sürüklenen, yönlendirilen, kişiliği üzerinde her tür operasyon yapılan, otomat bir varlık olmadığını vurgulamak gerekir. İnsan, temelde hayır diyebilen bir varlıktır. Hangi koşullarda olursa olsun, kendisine ve sahip olduğu değerlere yönelik bir tehdit karşısında tepkisel davranır. Bu realiteye sadık kalmakla birlikte, 320

3 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu modern kurumlar karşısında bireyin konumunu anlayabilmek için günümüzdeki kurumsal yapıların doğasına daha yakından bakmakta yarar var. Zira, bürokratik kurumlar, günümüze gelinceye kadar çok aşamadan geçtiler, yapıları ve işlevleri değişti, karmaşıklaştı, güçleri ve yapabilirlik sığaları genişledi. Kompleks ünitelerden oluşan dev yapılar haline geldiler. Dolayısıyla, bu kurumlar karşısında birey/toplumun pozisyonu da büyük değişiklik gösterdi. İktidarın, insandan makineye, bürokrasiye geçmiş olması, birey ile bu aygıtlar arasındaki ilişkiyi de önemli ölçüde dönüştürdü. Bugün için, sosyal bilimciler, kurumsal yapılar karşısında bireyin/toplumun yiten özgürlüğü ve yaşadığı anlam krizlerine daha fazla eğilmektedirler. Bu noktada yaşanan sorunlar, sosyal bilimcilerin negatif ve olumsuzlayıcı bir perspektif geliştirmelerine neden olmaktadır. Bu çalışmada modern kurumların yaydıkları negatif etkilere dikkat çekilmekte, özellikle, Weber, Merton, Whyte, Mills, Fromm, Habermas, Foucault ve Zijderveld in bürokratik kurumları merkeze alarak yaptıkları değerlendirmelerden hareketle, modern bürokrasilerin çevreye saldıkları kıstırıcı psikoloji, ruhsal ve sosyal deformasyona açıklık getirilmeye çalışılmaktadır. Yabancılaşma Kavramı Yabancılaşma (alineation) kavramı, temelde psikolojik bir durumu ifade eder. Latince alienus kelimesinden türemekte ve ruh hastası na yakın bir anlam taşımaktadır. E.Fromm da, yabancılaşma kavramını nevroz kavramıyla aynı anlamda kullanmakta ve kavrama psikanalitik bir boyut eklemektedir. Fromm a göre, geniş anlamda her nevroz yabancılaşma olgusunun bir sonucudur. Zira, nevroz, bir tutkunun (örn. Mevki, para, vs.) tüm kişilikten sıyrılarak başat bir konuma gelmesi anlamı taşır. Böylece hasta kısmi bir istek tarafından yönlendirilmekte, zamanla belli bir noktaya/parçaya odaklaşarak bütünlük duygusunu kaybetmektedir. Böylelikle nevrotik dolayısıyla yabancılaşmış bir psikoloji içine hapsolmaktadır (Fromm, 1982). Fromm un patolojik bir olgu olarak açıklamaya çalıştığı yabancılaşma olgusu, Marx a göre, evrimsel uygarlık sürecinin, bir başka deyişle bu sürecin bir dönemini içeren kapitalist yaşam biçiminin zorunlu bir sonucudur. Yabancılaşma modern uygarlık süreciyle yakından ilişkilidir. Modern üretim süreçleri içinde insanoğlu makine/endüstri ya da toplumsal kurumlar tarafından etkili bir çekipçevrilme amelesi altındır. İnsani öz, bu süreçte dönüşüm geçirmekte, insani ve sosyal boyutundan sıyrılmaktadır. Emeğine ve ürününe aidiyet duymamakta, bütünlük duygusundan uzaklaşmaktadır. Kapitalist üretim ortamları birey üzerinde, insanlıktan çıkarıcı bir baskı ve tahakküm düzeni inşa ettiğinden giderek, endüstriyel ilke ve kurallar kişinin öz bilinci haline gelmekte, günlük yaşam 321

4 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) bütünlüğünden koparak iş odaklı bir bir hal almaktadır. Böylelikle bireyin etrafındaki dünya güvenilirliğini yitirmekte, bir korku ve ürperti nesnesi haline gelmektedir (Tolan, l991: ). Marcuse da, Tek Boyutlu İnsan (1997) adlı eserinde, yabancılaşmayı, bireylerin kendi bilinç ve yaratıcı güçlerini, kolektif insani özlerini kaybetmeleri olarak görmekte ve kendileri üzerinde hakimiyet kuran, insani özden uzaklaştıran güçlerin tutsağı haline geldiğini belirtmektedir. Marcuse, modern endüstriyel ve teknolojik dünyanın insanları tek boyutlu hale getirdiği, hayatın bütünselliği ve güveninden yoksun bıraktığını belirtmektedir. Tek boyutlu insan, teknolojik rasyonalitenin tüm anlam ölçüleriyle nüfuz ettiği tekil, yabancılaşmış, yer yer psikopatolojik bir figüre karşılık gelmektedir. Malvin Seman de, Yabancılaşmanın Anlamı (1958) adlı eserinde, yabancılaşmayı içinde yaşanılan koşullarla ilişkilendirir ve olayın kurumsal boyutunu göz ardı etmeden bireyin psişik yaşamındaki izdüşümlerini açığa çıkartmaya çalışır. Seeman, kendi deneyimlerinden ve daha önceki kuramsal ve amprik çalışmalardan hareketle, yabancılaşma-anomi sorununun bireyin psikolojisinde beş önemli alanda yoğunlaştığını belirtir. Bunlar: l.güçsüzlük 2.Normsuzluk 3. İzolasyon 4.Yaşamın anlamsızlaşması 5.İnsanın kendi kendine yabancılaşması. Seeman, yabancılaşma durumunun en temel ögesinin, bireyin kurumsal yapılar karşısında duyduğu çok yönlü güçsüzlük olduğunu vurgular. Bireyin, ekonomik-politik (K.Marx-F.Engels), merkezi bürokrasi-devlet yönetimi (M.Weber), kitle iletişim araçları-kitle kültürü (M.Horkheimer-Adorno) vb. karşısında duyduğu güçsüzlük, endüstri devrimi sonrası insanının temel sorununu oluşturur. Bu yüzden de E.Kahlers, Manifesto yu çağrıştıran bir söylemle, bu tarihsel serüveni insanların tarihi, insanların yabancılaşmalarının tarihidir diye özetlemeye çalışır (Teber, l990: l53-l54). Yabancılaşma daha çok katı ve disipliner işleyen kapitalist ve bürokratik örgüt yapıları içinde kendisini gösterir. Örgütsel yapıların biçimsel ve rasyonel işleyişi, zamanla işgörenlerin yabancılaşma eğilimlerini artırır. Yabancılaşma, örgüt içinde özdeşleşmenin tersine işgörenin örgütten soğuması, psişik olarak uzaklaşması, kendini çekmesi şeklinde belirir. Yabancılaşmış bir işgören işine devam etse bile kendisini tümüyle işine veremez, örgütün üyesi olarak göremez. Örgütün kendisine verdiği konumu, saygınlığı reddeder. İşini yaşamının bir parçası olarak görmemeye, işinden yaşamında söz etmemeye çalışır. Örgütün yönetimine, sosyal etkinliklerine, işi dışındaki faaliyetlere sırtını döner. Örgütü ve işi ile gurur duymaz. Örgüt dışında kendisine tatmin kaynakları arar. Yapılan kimi araştırmalar da, iş tatminsizliği ile yabancılaşma arasında yüksek bir korelasyon olduğunu gösterir. Ancak, iş tatminsizliği örgüte yabancılaşmanın 322

5 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu tek nedeni olmayıp bunun dışında; yetkisizlik, anlamsızlık, ölçüsüzlük, yalnızlık, özyabancılaşma vb. etkenler de büyük rol oynar. Yine, kendi özüne yabancılaşma eğilimindeki bir işgörenin örgütsel yabancılaşma eğiliminin de daha fazla olacağı ifade edilmektedir (Korman, l977; Başaran, l99l: 208). Bugün giderek rasyonelleşen, endüstriyel ve teknolojik olarak işleyen modern toplumda sermaye, merkezi bürokrasi, kitle kültürü endüstrisi vs. karşısında birey kendisini giderek daha fazla güçsüz ve çaresiz hissetmektedir. Teber in (l990:l54) ifadesiyle, ( ) böylesi bir ortamda birey, entelektüel beklentilerini doyuramayacağını, kültürel amaçlarına ulaşamayacağını her gün biraz daha yakından görmekte, anlamaktadır. Bu durumda bireyin kendisini geliştirmek ve çoğaltmak olanakları hemen hemen tümüyle ortadan kalkmış gibidir. Ve Seeman ın vurguladığı gibi, bu koşullarda yaşam giderek anlamsızlaşmakta, insan hiçleştiğini, şeyleştiğini hissetmektedir... Ve bu denli hızla değişen toplumsal-bireysel koşullarda, gene Durkheim den beri bildiğimiz, norm sistemlerinde hızlı bir çözülme ve değişme ortaya çıkmakta, kültürel, moral, tinsel boşluk, yaşamı dayanılmaz boyutlarda olumsuzlaştırmaktadır... Bu toplumsal -psişik karmaşa, bireyin içinde yaşadığı topluma karşı duyması gereken güveni bir kez daha sarsmakta ve bu süreç, bireyin hızla yalıtlanmasına, izolasyonuna yol açmakta; toplum ve diğer insanlar ile sağlıklı bir iletişim kurma olanaklarını yitiren birey, bu konumuyla da kalmayıp, sonunda kendi kendisine de yabancılaşmaktadır. Öz itibariyle, yabancılaşma kavramının temelinde, insanın özünün, yaratıcılık ve etkinliğinin gölgede bırakılması, hatta çarpıtılması, işlevsizleştirilmesi yatmaktadır. Psikiyatrik araştırmalar da göstermektedir ki (bkz. Horney, l994; Gençtan, l992) bireyler yaparak ve yaratarak kendilerini ifade edemiyorlarsa ya da yaratıcılıklarının yankısını dış dünyada duyumsayamıyorlarsa ifade sorunları, tatminsizlik dolayısıyla depresyon içine girerler. Bu ise insanlarda, güçsüzlük, bütünlük algısından yoksunluk, yalnızlık ve kendi özüyle barışık olmama/yabancılık hissetme gibi psikolojik sorunlar doğurur. Yine, yaşamın anlamını yitirmesi, umutsuzluk, anlamsızlık gibi algısal bozukluklar da yabancılaşmış ruh yapısı ile birlikte kendisini gösterir. Modern Bürokrasiler Ve Yabancılaşma Ethosu Modern bürokratik kurumlar, insan kişiliği ve birey davranışını biçimlemede etkin role sahiptirler. Kurumsal hedeflere varmak için, bireyleri bir örnek davranmaya zorlarlar ve böylelikle birey üzerinde yüksek bir basınç oluştururlar. Bu basıncın etkisi altında birey, modal roller yerine getirerek, verili değer ve norm bütünlerine sadık kalarak hareket eder. Aksi takdirde kurumsal denetime takılarak ceza görür. Bu cezalandırma, 323

6 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) kurumdan kuruma, toplumdan topluma değişen ölçülerde, tonu düşük ve yoğun olmak üzere her zaman vardır. Bu kurumlar içinde birey, katı bir akılcılık kıskacında tutulur, gayrişahsi davranmaya zorlanır, sınırlı görev ve sorumlulukları yerine getirdiğinden kendisini bir bütün olarak ifade edemez. Bu durum benlik temsilinde krizlere, ileri düzeyde yalnızlık ve yabancılaşmaya neden olur. Birey kendi kendine yeter bir noktaya geldiğini düşünerek sosyal ilişki içinde bulunma istek ve arzusunu kaybeder. Rasyonalite ve gayrişahsilik esas olduğundan, çalışanlar diğer meslektaşlarıyla yeterli dostluk ve samimi ilişkiler kuramaz, birbirlerini dahi tanımayarak iş ortamına yabancılaşırlar. Modern bürokrasiler, doğaları gereği, duygu dışı davranışlar ve gayri şahsi ilişki matrisleri oluşturduklarından, kişisel davranmanın önünü alırlar. Bu örgütlerde, sistematik şekilde işleyen düzenek, kişiliksizleştirme amelesidir. Amaç, yüzlerin silinmesi, bireysel özerkliğin yok edilmesidir. Kişiler yerine roller ikame edilir, üyeler amaca erişme ya da sorun çözme temelli rollere yönlendirilir. Bürokrasi, özelliğini, üyelerinin bireysel niteliklerinden çok sayılardan alır. Bir başka deyişle, bürokrasi, kişisellikten sıyrılarak, anonim bir karaktere bürünür (Bauman, l998: l52). Modern kurumların katı, baskıcı ve otoriter yanları, işgörenin araçsal bir değere sahip oluşu, rasyonalite, kişilikdışılık vs. sonuçta, bireyin insani yönünü gölgede bırakır. Bu durum belli bir süreci takip eder; birey, önce, araçlarla ya da nesnel iş ilişkileri ile uyumlu-barışık olmaya başlar, sonra ilişkilerinde ikincil ve resmi yanlar öne çıkar, kendi kendisine yetmeyi öğrenir, yalnızlıktan rahatsızlık duymamaya, hatta hoşlanmaya başlar. Davis e göre, kişisellikten uzaklaşma, yalnızlaşma ve iş anlamsızlığı duygularının yoğunlaşması yabancılaşmaya davetiye çıkarır. Yabancılaşma, bir bakıma, uyumsuzluk, iş grubu ve örgütten kopukluk duygusudur. Yabancılaşma düzeyi arttıkça, doğal olarak psikolojik sorunlar da artış gösterir (l988:297). Bir başka deyişle, bireysel düzlemde zihinsel deformasyon (Kornhauser, l965), iş tatminsizliği, iş stresi, anksiyete, depresyon vb. psikolojik rahatsızlıklar baş gösterir (Sashkin, l984). Öte yandan toplumsal ve örgütsel düzlemde, düşük üretkenlik, bozuk moral ve ahlaki değerler, yüksek işgücü devri, performans düşüklüğü ve işten kaçma (kaytarma) eğilimleri artış gösterir. Ayrıca, pek çok ruhsal temelli fiziki rahatsızlık (psikosomatik) da, aslında örgütsel baskı ve zorlanmaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bunun dışında, yabancılaşma, dışa dönük extrem dışavurumlarla da kendisini gösterir. Bunlar, artan suç oranları, sabotaja yönelme, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarındaki artış, iş yavaşlatma, grevler, intihar ve türlü sapma davranışları olarak karşımıza çıkar (Kanungo, l992: 414). Bürokrasilerin, insanları örgüt adamı yapma adına büyük sıkıntılara ve baskılara 324

7 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu maruz bırakmaları, onlarda önemli fiziki ve ruhsal arazlara (örn. mide ağrıları, ülser, gastrit, bel ve boyun ağrıları, taşikardi, boğazda düğümlenme, kalp yetmezliği, hormonal bozukluk vs.) neden olur. Ayrıca, stres, depresyon ve davranışsal patolojiler de daha sık görülmeye başlar (Valeri-Carry, 1990: 24). Hemen her günkü yoğun iş temposu, işi aksaksız yerine getirme mecburiyeti, işe vaktinde yetişme kaygısı, işyerindeki gözetim/denetim düzeni, yapılan işin sonucunu görememek, örgüt ikliminin katı/otoriter yapısı, aşırı kuralcılık, gayrişahsilik, ileri akılcılık vs. bireyi ruhsal açıdan sıkar, bunaltı psikozu ve depresif semptomlar sergilemesine ivme kazandırır. Bürokratik kurumlar karşısında birey, çoğu kez kapana kıstırılmışlık duyguları yaşar, extrem tepkiler verir. Bu durum, daha çok, iş ortamı, işe ilişkin tatminsizlik, insani ilişki kuramamak, güvensizlik vs. den köken alır. Tüm bunlar, kişinin ruhsal ve sosyal dünyası üzerinde yıkıcı etkiler yapar; zihinsel bütünlük kaybı, denge sorunları, psikosomatik reaksiyonlar, sapma ve kaçışçı eğilimlerin artmasına neden olur. Lash (l979:71-l03) ın da ifade ettiği gibi, bu sorunların artmasında, bürokrasinin ve içsel hayatın rasyonelleşmesinin büyük rolü vardır. Bürokratik basıncın daha fazla hissedilmeye başlanması, doğal olarak kişilik yapılarında extrem görünümlere (örneğin, narsist dışa vurumlar, egoist tavırlar, temel güven eksikliği, depresif eğilimler, öfke/nefret nöbetleri, anlamsızlık duyguları vs.) kaynaklık eder. Bürokratik biçimlendirme amelesi, bireyin uç davranışsal tepkiler vermesini de sonuçlar. Bell (l976) in isabetli bir şekilde dikkat çektiği gibi, örgütsel baskılar karşısında kişi iki tür tepki verir: ya örgütsel renge boyanarak uysal, tek biçimli, teslimiyetçi, soyut ve içe dönük bir kişilik geliştirir ya da dışa dönük saldırgan, kontrol dışı tepkiler verir. Her iki tepki türü de, ekstrem ifade biçimlerine karşılık gelir; birey, gündüz (yani mesai içinde) disiplinli, tertipli, uysal ve kurallı, gece (mesai dışı) tam aksine, haz düşkünü, lakayt, ilkesiz ve kuraldışı bir kişilik yapısı sergiler. Örgütsel baskılar karşısında gelişen bu tepkiler, kuşkusuz toplumsal yaşamı, genel planda denge kaybı sorunu ile yüz yüze getirir. Bazı çalışmalara göre de, modern kurumların yaydığı yabancılaşma düzeyi ileri boyutlara vardıkça, kişilerde korkulu bir kötümserliğin, başkalarına karşı önyargı ve düşmanlık dolu duyguların, toplumsal ve politik hareketlerden uzaklaşmanın ve bunları anlamsız bulma eğiliminin yüksek bir noktaya vardığı belirtilmektedir (Teber, l990: l58). Bu çerçevede, modern kurumların, yüksek oranda, yalnızlık ve yabancılık ethosuna içkinlik taşıdıkları rahatlıkla söylenebilir. Bu kurumlara hakim olan ileri boyutlardaki akılcılık ve kişilik dışılık; duyguların geri çekilmesine, insani ve sosyal değerlerde 325

8 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) aşınmaya, dolayısıyla, yabancılaşmaya sebebiyet verir. Kurumlar, etkinlik ve verimlilik üretirken, aynı zamanda, üyelerinin itaatsizlik yetilerini de deforme ederler, onları uysal/itaatkâr bir mod da tutarlar. Disipliner tutum, uyumculuk, itaat vs. modern kurumların uzandığı her yerde toplumsal görünürlük kazanır (bkz. Fromm, 1987; 1990). Böylelikle, bürokrasilerin nüfuzu, örgütle sınırlı kalmaz, sosyal alanın tüm bölmelerine uzanır, sosyal ilişki sistemleri de benzer tarzda dönüşür. Bu çerçevede, tüm yaşam alanları, üniform, tekdüze ve rasyonel bir görünüm alır, tutum ve tavırlarda bir örnek ölçüler ağırlık kazanır. Bürokratik etki, tıpkı resmi kurumlarda olduğu gibi, sosyal yaşam dünyasını bağımlılaştırarak, insani ve sosyal değerlerde aşınma, gayrişahsilik, rasyonel/amaçlı ilişkiler, yalnızlık, yabancılaşma, özgürlük ve anlam yitimi gibi sorunlara kaynaklık eder. Öz olarak ifade etmek gerekirse, modern kurumlar, etkinlik üretmekle birlikte, paradoksal bir şekilde, negatif dışavurumlar, akut hoşnutsuzluk, izolasyon, yabancılık algısı, hatta ileri düzeyde sosyal ve mental patolojilerle toplumu yüzleştirirler. Weber in tabiriyle, büyünün bozulması ve kutsalın aramızdan çekilmesi gibi, eski toplumun bireyi bir arada tutan değer örgüsü artık, kurumların çeşitliliği ve artan güçleriyle önemini yitirir, sabit/kalıcı değer ve yaşam ölçüleri yerle bir olur, parçalı, fragmanter sürekli değişim halinde olan yeni değerler kök salmaya başlar. Bunun sonucu olarak da modern toplumda, anlam kaybı, yabancılık algısı, boşluk hissi vs. daha fazla hissedilir. Birey duygusal zenginliğini yitirir, ziyadesiyle kâr/maliyet odaklı bir yaşamı sürdürmek durumunda kalır. Sosyal bilimciler, modern bireyin yaşadığı bu trajediyi, büyük ölçüde modernliğe özgü değerler ve bunlardan beslenen kurumsal yapılardan kaynaklandığını ileri sürerler (bkz. Weber, l993; Riesman, l961; Ritzer, 2001; Mestroviç, l999). Bürokratik örgütlerin/örgütleşmelerin ileri bir noktaya varması üzerine, bir çok sosyal bilimci bu konu üzerinde durmuştur. Bunların bir kısmı doğrudan örgütlenmenin doğası üzerinde, bir kısmı da örgütlü toplumun beraberinde getirdiği sorunlara odaklanmıştır. Bu çalışmada, sadece, Weber, Merton, Whyte, Mills, Habermas, Fromm, Foucault ve Zijdervel in konuya ilişkin görüşlerinden hareketle genel bir değerlendirmeye gidilmektedir. Max Weber: Demir Kafes Olarak Modern Bürokrasiler Weber, modern örgütlere ve onların toplumsal çevreye yaydığı etkilere ilk dikkati çekenlerdendir. Weber, geliştirdiği ideal tip bürokrasi modeli ile, modern toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren bir örgüt tipinin ana hatları üzerinde durur. Weber in örgüt modeli kişisel ögelerden arınmış, kurallara ve yasalara dayalı, rasyonel olarak işleyen bir 326

9 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu modeldir. Kimi durumlarda aksamalar olmakla birlikte bu modelde etkinlik ve verimlilik maksimum ölçülerde gözetilir. Bürokrasi, Weber in, akılcılık, otorite ve demir kafes ile ilgili düşüncelerinin orta yerinde yer alır. Ona göre, bürokrasi, en yüksek verimlilik derecesine ulaşmayı sağlar ve insanlar üzerinde otorite kurmanın en akılcı yoludur. Bürokrasi aynı zamanda, akılcı-yasal otoriteyi ve bu otoritenin diğer otorite biçimleri üzerindeki hakimiyetini ifade eder (Weber, l993). Weber, bürokrasiyi, kaçış kanıtı, pratik olarak parçalanamaz ve bir kez kurulduktan sonra yok edilmesi en zor kurumlardan biri olarak görür. Bürokratların, bir kez iyice yerleştikten sonra ondan sıyrılamayacaklarını ileri sürer. Bürokrasi, içinde görev yapanlar açısından ise tam bir demir kafes i andırır. Bürokrasi, topluma doğru açılım gösterdikçe, bu demir kafes genel toplum için de bir kâbusa dönüşür, baskılayım çarkı toplumu da sarar (Ritzer, 2000: 91). Modern örgütlenme karşısında ikircikli bir tutum takınan Weber, bir yandan, akılcı örgütlerin ileri ve rasyonel bir inşa tarzı olduğunu belirterek olumlar, diğer yandan örgütsel akılcılığın ileri noktaya varmasının, bireyi otomat hale getireceği, davranışlarda bir örnek yanları çoğaltacağı, birey ve toplum için bir demir kafes oluşturacağını ileri sürer. Bürokrasilerin, özellikle, yaratıcılık, kendini gerçekleştirme ve özgürlük gibi insani erdemler üzerindeki tabripkâr etkilerine dikkatleri çeker. Ona göre, bürokrasi yoluyla insan, kendi örgütlenme gücünün kurbanı haline gelecektir (Weber, 1993). Weber, katı disiplin, denetim, işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı bürokrasilerin işgörenlerin yaratıcılıklarını körelteceğine inanır. Ona göre, akılcılaşma süreci, yaşamımıza anlam katan insani değerleri dışlayan bir süreçtir ve insan yaşamının en mahrem alanlarına dek uzanır. Giderek, yaşamımızın efendisi haline gelerek, bizi demir kafes te tutar (Sugur, 2000: 346). Bu çerçevede bürokrasiler, insanları aşırı ölçülerde sınırlayan birer tutukevi gibidirler. Bu yapılarda, kurallar, konumlar, hiyerarşiler vs. insanları, olduğundan farklı davranmaya, yeni kişilik ve kimlik edinmeye zorlar. Weber, modern kurumların giderek daha fazla akılcı hale geleceğini ve akılcı sistemlerin hakimiyetine gireceğini öngörür. O, bir dizi akılcı yapı içine kitlenmiş, ancak bir akılcı sistemden diğerine hareket etmekte olan bir topluma gidişten söz eder. Bir başka deyişle, insanlar akılcılaştırılmış eğitim kurumlarından akılcılaştırılmış işyerlerine, akılcılaştırılmış eğlence yerlerinden akılcılaştırılmış evlere doğru sürükleneceklerdir. Toplum, akılcılaştırılmış yapılar ağından ibaret hale gelecektir. Bundan kaçış ise mümkün olmayacaktır (Ritzer, l998: 51). 327

10 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) Bürokratik yapılar, böylelikle, bağlamları dışında, daha genel toplum için de denetleyici bir ağ oluşturmuş olurlar. Gerçekte, bürokrasiler sahip oldukları güç itibariyle, toplumsal yaşamı ve sosyal güçleri denetim erkine sahiptirler. Bürokrasilerin, bilgi tekeline sahip olmaları, dışa kapalı olmaları, bir iktidar aracı olarak resmi sır kontrolü ve tüm toplumu merkezi bir şekilde denetleme güçleri, toplum üzerinde total bir egemenlik dünyası inşa etmelerini kaçınılmaz kılar (bkz. Weber, l993: 210). Bu açıdan Weber, modern bürokrasilerin etkin hizmet üretmekle birlikte, neticede bireysel yaratıcılığa yer vermeyen, insani eylemin özerkliğini tehdit eden ve sonuçta kişisel özgürlüğü boğan bir mekanizma olduğunu belirtir. Bürokrasinin katı, değişmez prosedürler dünyasında, memurlar inisiyatif gösteremeyerek zombileşir, insan kendi meydana getirdiği aygıtın aksesuarı haline gelir (Loo-Reijen, 2003: 144). Özetle söyleyecek olursak, rasyonel bürokrasiler, modern toplumun pek çok ihtiyacına hızlı yanıtlar vermekle birlikte, hem çalışanlar hem de genel toplum için bir tür demir kafes oluşturmaktadırlar. Bugün olanca ağırlığıyla, bürokratik kıskaçın bunaltıcı etkilerini hissetmemize rağmen, ne yazık ki, Weber in dediği gibi onsuz yapamayacağımız bir seçenek yokluğuyla da karşı karşıyayız. R.K.Merton: Bürokratik Kişilik, Anomi ve Yabancılaşma Weber'in ardından bürokrasinin etkinliğini sorun edinen sosyal bilimcilerden biri de Merton'dur. Merton, modern bürokrasilerin pek çok açıdan işlevsel olmadığını, hatta örgütsel amaçlara ulaşmayı engelleyecek işlev bozucu (dysfunctional) niteliklere sahip olduklarını ileri sürer (Merton, l957: ). Merton a göre, bürokratik yapılar aşırı kuralcı ve biçimsel organize edildiğinden zamanla buna tepki olarak birincil ilişkiler ortaya çıkar. Bu örgütler, yüksek oranda, ikincil ilişkiler ile birincil ilişkilerin çatışmasına sahne olurlar. Örgütsel etkinlik açısından, birincil ilişkilerin örgütsel disiplini bozduğuna inanılır ve bundan dolayıdır ki, bu örgütler, hedefe ulaşabilmek için duygusal/birincil ilişkilere sırtlarını dönmüşlerdir. Bu da üyeler arasında yalnızlığa, sosyal izolasyona, duygusal kopukluğa neden olmaktadır. Çoğu işgören, yeterince kendilerini gerçekleştirmeye izin verilmediğinden dolayı bu örgütlerde önemli ruhsal ve sosyal sorunlar yaşarlar. Charlie Chaplin in Modern Zamanlar adlı filmi bu durumu çok iyi örneklemektedir (bkz. Merton, l964: ). Kurumsal araçlar (meslek-iş) kültürel amaç ve beklentilere yanıt vermedikleri durumlarda kural ve ilkeler (normlar) işlevselliğini kaybederler (Zanden, 1993:139). Kurum ya da kurumsal araçlar, çalışanın ya da hizmet talebinde bulunan vatandaşın 328

11 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu değer ve beklentileriyle uyuşuyorsa sorun çıkmaz. Buna karşın, kurumsal araçlarla, kültürel amaç ve beklentiler arasında bir denge sağlanamadığı durumlarda kurallar bağlayıcılığını yitirir ve anomi doğabilir. Merton, bürokratik örgütlerin kendilerine özgü bir kişilik yapısı oluşturduklarına inanır. Ona göre, örgütle kişilik oluşumu arasında karşılıklı bir bağımlılık vardır. Bürokratik örgütler işlevsel olabilmek için, kendi düzenlerine bağlılık taşıyan kişilikler üretirler. Bunu örgütsel hedeflere ulaşmanın zorunlu bir yolu olarak görürler. Kurallara ve yönetmeliklere katı bir şekilde uymak ise, zamanla kurallara uymayı amaç edinen bir kişilik yapısı da ortaya çıkarır. Bürokraside hiç sorgulanmayan kural kuraldır ilkesi, aynı zamanda kuralın dayandığı mantığı kavramaktan da işgöreni alıkoyar. Zaten bürokratik örgütler de, kuralın dayandığı espriden çok kurala uyan kişilik tipini önemser. Thomas ın dediği gibi, eğer insan statüleri gerçek gibi görürse sonuçları da gerçek olur. Bu realite, bürokratik kişilik için bir temel teşkil eder. Bu yapı içinde bireyin kendisini gerçekleştirmesi, ancak ve ancak, kurumsal denetimin yok olmasına bağlıdır (bkz.poloma, l993: 37-38). Merton, her bürokratik mekanizmanın, kendine özgü bir kişilik bileşeni olduğuna işaret eder. Her kurum, kendi kural ve ilkeleri doğrultusunda bir bürokratik kişilik ikame eder. Kendi üyelerine, sistemli, ihtiyatlı ve disiplinli olma yolunda belli telkin ve zorlamalarda bulunur. Bu zorlamalar kimi durumlarda bilinçsiz ve körü körüne bir uymacı kişiliğin kurumlaşmasına da neden olur. Kurum artık kendi kimliğini, doğru ve yanlışlarını birey üzerinde görebilir. Bireyin artık kendi beni ve egosu, kurumsal olanla yer değiştirmiştir. Bu kişilik yapısı aslında aşırı uyumluluğa (overcomformity) dayalı patolojik bir portre olarak karşımıza çıkar. Merton, kurumların aşırı uymacılığın yanı sıra bunun karşıtını da üretebildiklerini ileri sürer. Merton bunu anomi olayı olarak ifade eder. Kurumsal bütün, kurallara uymayı önerirken ve zorunlu kılarken bu durum beraberinde karşıt anlayışları ve karşı koyuşları da ortaya çıkarır; kurallara muhalefet ve onları çiğnemekten zevk almaya da götürebilir insanı (Polomo, l993:38). Merton, statü ve rol ilişkisi içinde bulunan bürokratik aktörlerin beklentilerinin çoğunlukla kurumsal amaçlarla çatıştığı ve sürtüşme yaşandığı kanısındadır. Ona göre, insanlar, sürekli olarak aşırı uymacılığın neden olduğu bir başkasının tuzağına düşme sorunuyla karşı karşıyadırlar. Ancak Merton, kurumların güçlerini/yapabilirliklerini önemsemekle birlikte, insanı, katı bir kodlanmışlık hali içerisinde görmez. O, toplumsal olarak yapılanmış alternatifler arasındaki seçimin birey inisiyatifine bağlı olduğunu kabul eder. Bireyler gündelik yaşamlarında çok sayıda tercihte bulunurlar. Dolayısıyla, 329

12 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) Merton un bireyi, ne tümüyle otomat ne de tümüyle aklına geleni yapan özgür bireydir (Poloma, l993: 46). W.Whyte: Kurumsal Kişilik Ya da Organization Man Whyte, The Organization Man adlı eserinde, modern toplumda bireyin örgüt adamı haline gelişi ve örgütlerin birey üzerindeki belirleyiciliği üzerinde durur. Ona göre, büyük organizasyonlarda çalışan beyaz yakalı işgörenler, çoğunlukla şirket yaşamının ve bağlılıklarının egemen olduğu hayatlar yaşarlar. Kendilerini arkadaşlarından, ailelerinden ve içinde yaşadıkları cemaatlerden koparırlar. Sosyal dünyadan gittikçe soyutlanan işgörenler, böylelikle, yeni bir bürokratik kişilik yapısı edinmiş olurlar (Whyte, l972; Marshall, 1999:561). Whyte a göre, örgüt yapıları, yeni bir kişilik ve buna paralel davranışlar ve ilişki dizgeleri üretirler. Bu davranış ve kişilik yapıları, birey ile örgüt arasındaki bütünleşmeyi sağlamada ve bireyin örgüt adamı olmasında gerekli ise de, onlar aynı zamanda bireyi yaşadığı sosyal dünyadan koparmada da büyük pay sahibidirler. Whyte, örgüt içindeki insanların örgüt adamı olma yolunda gösterdikleri çabaların, aslında onları kendilerinden kaçmaya yönelttiği ve kardeşlik içinde tutuklu kıldığını belirtir. Onlar, kendilerini örgüte adama adına evi terk eden kişilerdir. Bundan dolayıdır ki, artık örgütsel dayatmaları meşru ve gerekli görürler, itaat ve rızayı olumlarlar, örgütten sonra geldikleri bilincine sahip olurlar (Davis, l988: 334). Whyte ın örgüt adamı, örgüte yüksek bir sadakat gösterir. Örgüt değerlerine karşı oldukça muhafazakardır. Statükoyu sürdürmekten yanadır. Kendisini bir grup olarak algılar. Örgüte bağlılık, örgüt adamı nın en belirgin, en dışa dönük yüzünü yansıtır. Hem örgüt içinde hem de sosyal ve politik görüşleri hususunda tarafsız, nötr kalmaktan yana bir eğilim taşır. Whyte e göre, bu tarafsızlık büyük ölçüde taşıdıkları korkudan kaynaklanır. Örgütsel çekip çevirme amelesi, üyeler üzerinde çoğu zaman, ürkek ve suya sabuna karışmaz tepkiler vermekle sonuçlanır (Whyte, l956, 2004). Whyte, örgüt adamı ethosu üzerinden, gerçekte, modern organizasyonların doğasına ilişkin karşıt bir argümanı dillendirir. Ona gore, modern örgütler o denli güç kazanmışlardır ki, üyeler kendi hak ve bireyselliklerini gözden çıkartmak, ondan feragat etmek zorunda kalmışlardır. Organization man, örgüte içkin değerler ve görüşlere göre şekillenmiştir. Örgüt içi yaşamın gerekleri, kişiselliği ve kişisel çıkarları gölgelemektedir. Kişi sonuçta, uysal, conformist ve iş in tekdüze, üniform dünyasına aittir. Whyte e göre, bu gerçek, iş hayatından çok sosyal hayata ilişkin yoğun çatışmalara kaynaklık eder. Modern örgütler, örgütsel çıkarlar ile bireysel çıkarlar arasındaki kaçınılmaz çatışmayı 330

13 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu alevlendirir. Ancak, bu çatışma, örgütsel işlevsellik hatırına, çoğu zaman nötralize edilmiş, görmezlikten gelinmiştir (Borda, l999:212). Modern örgütlerde çalışanlar, pek çok benzer tutuma; sıkıcılık, rutinlik, konformizm ve zamanın ruhuna uygun iş düzenlemelerine muhataptırlar. İş, artık sadece iş değildir; ne basit bir araç ne de bir geçim kaynağıdır. İş, bize tümüyle hükmetmekte ve bizi tümüyle içine almaktadır. İş/örgüt iktidarı, bizden ofise gitmekten hoşlanma ve verilen işi coşkuyla yapma hassasiyeti istemektedir. İş ile ilişkimiz, artık kişisel bir dostluk, yakınlık şeklindedir. İşe ilişkin tutumlarımız samimidir, duygusaldır ve ayrılmaz bir parçamızı oluşturur (Borda, l999:212). Whyte a göre, modern örgütlerde özellikle kendi kariyerini düşünen ve örgüt taleplerine mümkün olduğunca uyum sağlayan bu yeni kişilik tipi, gerçekte, modern örgütlere hakim anlayışlardan türemiştir. Bu anlayış, bireyi değil örgütü, özgürlüğü değil işlevselliği esas aldığından sonuçta, örgüt adamı ethosuna içkin kişilikler öne çıkmaktadır (Loo-Reijen, 2003: ). Modern örgütlenme yaygınlaştıkça, örgüt adamı gerçeği, toplumsal bir görünürlük kazanır, egemen bir tip e dönüşür. Zira, bürokratik örgütlenmenin yaygınlaşması, sosyal ilişkilerde kopmayı ve çözülmeyi hızlandırır, rasyonel ve işlevsel bir boyut kazanmasına yol açar. İlişkiler, kişisellikten sıyrılır, insani ölçüler standartlaşır, birey bürokratik aygıtın istemlerinin tutsağı haline gelir. Birey kendini büyük bir makinanın dişlisi olarak görür. Boyun eğmeyi, itaat etmeyi olağan karşılar, böylelikle konformisme itilmiş olur (Özkök, l985:90-9l). Whyte gibi, Argyris de bireyin, örgütsel koza içinde kişiliksel ve tutumsal değişimler geçirdiği, baskılanım duygusu yaşadığı üzerinde durur. Personality and Organization adlı eserinde, birey ile örgütler arasındaki ilişkiye değinen Argyris e göre, birey özgün yanlarını örgüt içinde gizler, insani ve sosyal özelliklerini sergileyemediğinden yabancılaşır ve kendisini gerçekleştiremez. İşgörenin gereksinimleri ile örgüt arasında uyum eksikliği olur. Birey daha fazla bağımsızlık isterken örgüt ondan bağımlılık ve itaat ister (Davis, l988:335). Argyris, modern örgütsel yapılara getirdiği eleştirel yaklaşımlarla, örgütlerin daha fazla açılması ve bireylerin özgürlük iyeliğini boğmasına müsamaha edilmemesi gerektiği üzerinde durur (bkz. Bokeno, 2003: ). Davis (l988) in de ifade ettiği gibi, gerek Whyte gerekse de Argyris örgütsüz bir topluma dönelim savına sahip değildirler. Onların örgütsel düzen eleştirilerinin temelinde bireylerin örgüte değil örgütlerin insanlara hizmet etmelerini sağlama yolunda bir bilinç 331

14 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) oluşturmanın daha ağır bastığı dikkati çeker. Whyte ve Argyris in örgütlere karşıt düşünsel formülasyonları l960 lardan sonra kurulu düzenlere karşı gençler arasında ortaya çıkan hoşnutsuzluklara ve kıpırdanmalara da zemin hazırlamıştır. W. Mills: Beyaz Yakalılar ve Yabancılaşma Amerikan sosyologları arasında, çatışmacı bakış açısı ile toplumsal düzenlerin güçlü bir eleştirisini yapan C.Wright Mills (l916-l962), özellikle İktidar Seçkinleri ve Beyaz Yakalılar adlı eseriyle modern erk ilişkileri ve egemen çalışma düzenlerinin doğasını analiz etmeye çalışır. Mills (l953), çağdaş toplumdaki yabancılaşmanın en tipik görünümlerini yansıtan White Collar (Beyaz Yakalılar) adlı eserinde, özellikle hizmet sektöründe çalışan, sayıları giderek artan beyaz yakalıların yabancılaşma koşulları üzerinde durur. Mills, iş yaşamında yaşanan yabancılaşmanın büyük ölçüde işbölümü ve uzmanlaşmadan kaynaklandığını ileri sürer. Birey, çalışmasının sonucunu görememekte, kendi emeğine yabancılaşmakta ve emek hazzını yaşayamamaktadır. Bu yabancılaşma, günümüz dünyasında gitgide artış kaydetmektedir. Elinden, çok arzu ettiği ve hiç bir zaman sahip olamayacağı çok şey geçmesine rağmen, kendisi bizzat üretmemektedir. Çalışırken veya çalışmadan sonra zevk ve hayranlıkla seyredebileceği hiç bir nesneye sahip değildir. Emeğin ürününe göreli olarak yabancılaşmış olduğundan ve bütün gün ve saatlerini alışageldiği hep aynı angarya işle geçirdiğinden, boş zamanlarını ona satılan düşük nitelikli yapay eğlencelere yönelerek değerlendirir. İşi onu sıkmakta, eğlenceleri onu sinirlendirmektedir (Tolan, l981:l61). Yüksek derecede yaşanan bu yalnızlık ve yabancılaşma onları tümüyle medyanın ve ucuz eğlencenin kölesi yapmaktadır. Bu eğlenceler, onların aradıkları gerçek mutluluğu vermekten uzaktırlar ve bu yüzden de yaşadıkları bunaltıyı, yalnızlık ve yabancılaşmayı büsbütün artırmaya yararlar. Zira, bu kurumlar, ticari, yapay ve rasyonel olarak düzenlenmiştir ve ilk hedef kişiyi mutlu kılmak değildir. Bu kurumlar tarafından üretilen eğlence, nihayetinde bireye ihtiyaç olarak sunulmuş, kurgusal, ticari ve de maksatlı niyetlerin bir ürünüdür (Tolan, l981: l62). Wallace ve Wolf un ifade ettikleri gibi, söz konusu eğlence endüstrisi, gerçek tatmin/rahatlama sağlamaktan uzaktır ve daha çok, sentetik heyecanlar üretir. Toplumsal hayatın diğer yönleri de, faşist ve devrimci totaliter yönelimleri tetikleyen psikolojik eğilimleri güçlendirir. Parçalara ayrılmış, atomize olmuş çalışma ortamları, insanların, toplumun nasıl işlediğini anlamalarını güçleştirir, güvensizlik ve gelecek kaygılarını büsbütün artırır. Mills, geleneksel değerlerin yitirilmesi ve gitgide merkezileşen bir yapı içinde insanların daha fazla 332

15 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu tedirginlik ve endişe duyduklarını belirtir (2004: 127). Mills, beyaz yakalıları, tepkisiz ve kitle kültürü tarafından korkutulmuş ve biçimlendirilmiş olarak görür. Modern toplumda güç sahibi olanlar bu gücü çoğu zaman gizli yollarla kullanmaktalar: doğrudan egemenlik yerine işleri istedikleri gibi yönlendirebilecekleri yöntemler uygularlar. Akılcı sistemler, söz konusu egemenliği gizlemekte/örtmektedirler, öyleki kimse egemenliği somut olarak görememektedir. Bürokrasi için dünya istenilen şekilde kullanılacak bir nesnedir (Wallace-Wolf, 2004: ). Mills e göre, iş hacminin ve iktidarın güçlü olduğu dünyada, sayıları giderek artan beyaz yakalılar, bir şeyler üreterek değil başkasının yaptığı bir şeyi bir diğeri için kâra çevirmeye yardım ederek yaşarlar. İnsanlar giderek kendi çalışma yaşamlarındaki denetimlerini kaybederler. İnsanlara toplumsallık duygusu veren cemaatler ve geleneksel değerler de yok olmakta ve bunların yok olması, toplumsal statü ve prestij sistemini zayıflatmaktadır. Veblen gibi Mills de, statü ve benlik saygısının insanın sosyal dünyası ve geleneksel değerleriyle ilişkili olduğu ve bunların zayıflamasıyla insanların bir statü paniğine itildiklerini ileri sürer. Kuşkusuz Mills in bu yaklaşımı, modern yaşamın normsuzluk veya anomi nin tehditi altında olduğunu ileri süren Durkheim ve işlevselcilerin görüşleriyle büyük ölçüde benzeşmektedir (Wallace-Wolf, 2004: 126). Mills, Marx gibi, işi insanın kendisini bir ifade aracı olarak görmez ancak, insanları hem iş hem de ürüne yabancılaştırdığı hususunda modern bürokratik kapitalizmi mahkum eder. Ona göre bu durum, özellikle kişilikleri satışa sunulan ürünler haline gelen, dostluk ve nezaketi hayatlarını kazanmanın gayrişahsi araçları olarak gören satış elemanları gibi beyaz yakalı çalışanlar için de geçerlidir. İnsanın kişiliği ve vasıfları üretim araçlarının bir parçası haline gelir ki bu da kişinin kendisine ve toplumuna karşı yabancılaşmasının en uç safhası demektir (Wallace-Wolf, 2004: 126). Mills, bürokrat, memur, satıcı vb. meslek gruplarından oluşan beyaz yakalıların neden bağımsız bir sınıf oluşturamadığı, niçin başka sınıfların kontrolüne girdiği sorununu da irdelemeye çalışır. Ayrıca Mills, mevcut siyasal iktidarın demokratik bir nitelik alması için dengeleyici rol oynayacağına inanılan bu yeni orta sınıfın bu görevi yerine getirecek fiili güç ve bilinçten yoksun olduğunu göstermek ister. Mills e göre, beyaz yakalılar bir sınıf bilincinden yoksundurlar. Bu durum onları bireysel/toplumsal düzlemde savunmasız kılar. Çünkü, beyaz yakalılar iş ya da günlük yaşamın zorlukları karşısında kendilerini yalnız hissediyorlar, bir biz bilincine sahip değiller ve ortak bir ideal ve inançtan yoksundurlar. Tüm bunlar, onların zorluklar karşısındaki direncini 333

16 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) zayıflatıyor, kendilerini güvenlikte hissedecek örgüt ya da topluluk bulmaktan uzaklaştırıyor (Tolan, 1981: l61-l62). Bundan dolayı, Mills, bu yeni orta sınıf üyelerinin kişisel/grupsal bir güçten yoksun olduklarını düşünür. Mills orta sınıf yaşamı üzerindeki altını çizdiği esaslı nokta onların bir güç, prestij ya da kendine yeterlik duygusuna sahip olmamaları idi. Mills e göre, orta sınıf işçi ve serbest meslek sahipleri kendi yaşamlarını kontrol edebilecek iktidardan uzaklaşmışlardır, çalışma ortamlarında muhatap oldukları iktidarın etkisiyle kendi yaşamlarını yönlendirme gücünü kaybetmişlerdir. Onlar aynı zamanda, siyasal iktidarı değiştirecek bir irade beyanında bulunma haklarını bile kendileri yerine düşünen iktidar çevrelerine devretmiş gibidirler (Poloma, l993:294). Öz itibariyle Mills, modern çalışma koşullarının insanları hem başkalarına hem de kendilerine karşı yabancılaştırdığı inancındadır. Mills in bu yaklaşımının temelinde de hiç kuşkusuz onun çok önemsediği karakter ve toplumsal yapı arasındaki ilişki yatmaktadır. Endüstriyel ve bürokratik olarak inşa olmuş modern toplumun, doğal olarak kararlı kişilik ve karakter yapılarını aşındırdığı bir gerçektir. Mills, bunun en bariz yansımasının büro işçileri ya da beyaz yakalılar olarak gördüğü sınıf üzerinde belirginleştiğini göstermeye çalışır. Yabancılaşma hali, bireyin hem küçük yaşam dünyasında ve diğer insanlarla olan ilişkisinde kendisini göstermekte hem de onların kategorik olarak kendilerini algılama(ma)larında ya da sınıfsal varlıklarının farkındalığına sahip olmamalarında göstermektedir. J. Habermas: Bürokrasi ve Yaşam Alanlarının Kolonizasyonu Habermas da, Weber in demir kafes metaforuna benzer bir yaklaşım içindedir. O da, bürokrasinin sonuçta, sosyal yaşam dünyası için bir tehdit oluşturacağı inancındadır. Bürokratik sistem ile sosyal yaşam dünyası arasında bir ayrıma giden Habermas, yaşam dünyasını, kültür, kişilik ve sosyal iletişim ağları olarak görür. Bu alan sujelerin dünyasıdır ve burada iletişimsel eylem kalıpları geçerlidir. Sistem ise, devlet ve ekonomiye hükmeden bürokratik aygıtların alanıdır. Sistem, somut hedeflere ulaşmayı önceler, araçsal ve stratejik eylemi öne çıkarır (bkz.wallace-wolf, 2004: ). Habermas bu iki kavram yardımıyla, bürokratik örgütlerin her tür sosyal ilişkiye burnunu sokmaya çalıştığını göstermeye çalışır. Sistem ya da bürokratik kurumlar, yaşam alanları üzerinde her tür düzenleme erkine sahiptirler ve bunun bir sonucu olarak da, bürokratik akıl, sosyal alanı tümüyle kuşatır, sosyal yaşam dünyası tümüyle kolonize olur. Bürokrasinin sunduğu imkanlardan istifade etmek için de, insanlar, giderek bürokrasinin soyut kural ve kategorilerinin esiri haline gelirler. Bu süreçte, iletişimsel 334

17 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu eylemin geçerli olduğu yaşam dünyası çözülür (Loo-Reijen, 2003: ). Habermas açısından, bürokratik kurumlardaki araçsal ussal eylemler, işlevsel sınırlarının dışına taşarak gündelik kültüre yayılım gösterirler ve onu dönüştürerek kurumsallık eklemli üniteler oluştururlar. Bu ise, özel yaşam alanlarının araçsallaştırılması sorununa kaynaklık eder. Bürokratik sistemler, önce, iletişimin yaşam dünyasından bağımsızlaşırlar, daha sonra da onu bağımlılaştırırlar (Habermas, l984; Atiker, l998: 29-30). Bürokrasinin yaşam alanlarını kolonileştirmesi çabalarına bir çok örnek verilebilir. Habermas, kendisi buna aileyi örnek verir. Aile içinde eşler ve gençler arasındaki ilişkiler giderek tek biçimli, formalist ve gayrişahsi hale gelir. İlişkiler tabiiliğini yitirir, araçsal faktörler devreye girer. Güncel yaşamın giderek hukuksallaştırılması da, yaşam alanlarımızın giderek rasyonelleşmesi ve gayrişahsileşmesinin bir başka boyutunu örnekler (Loo-Reijen, 2003: 146). Habermas, gündelik yaşamın rasyonel ve araçsal hale gelmesini, bürokratik eylem sistemlerinin gücüne bağlar ve böylelikle sosyal yaşam dünyasının bağımlılaştığını savunur. Ona göre, kişiler, sistem amaçları doğrultusunda bilinçlendirilir ve buna uygun kültürel değerler ve bireysel kimlikler edinirler. Modern yaşamın rasyonel ölçüleri, bürokrasi ya da diğer kurumsal yapıları, bir bütün olarak yaşam dünyasının kolanileştirilmesi sorunu yaratırlar. Bu durumda, bireysel olan sistemsel, sistemsel olan bireyseldir. Bu ise, bireysel çıkarların sistemsel çıkarlar doğrultusunda biçimlendirildiği gerçeğine götürür bizi. Ancak, Habermas, modern kurumların tek başlarına, anlam ve özgürlük kaybı sorununa kaynaklık ettiği şeklindeki yargılara katılmaz. Bunu postmodern sosyal bilimcilerin kötümserliği olarak görür. Kendisi, Weber in yapıtlarında, sanki özgürlük kaybı tezi, anlam kaybı tezinden çıkarsanabilirmiş gibi bir anlam çıktığını oysa, bunun tartışılabilir olduğunu ileri sürer. Ona göre, Weber in bu girişimi sınanmaya karşı duramaz. Önce birinci tez kendi başına inandırıcı değildi. Kuşkusuz modern bilinç yapılarının ortaya çıkmasıyla dinsel ya da metafizik temel kavramlarda ima edilen, hakikatin, iyinin ve güzelliğin birliği çözülür. Tözsel us kavramı bile tutarsızlaşır, çünkü bu kavram çeşitli değer alanları arasında bağlantı kurmaktan öteye, onları birleştirmekteydi (Atiker, l998: 29-30). Habermas a göre, modern toplumun egemen kurumları (ekonomi, siyaset), modern insanın düşünme ve yaşama biçimini belirliyorlar. Bu toplumda, amaçsal akılcılık her şeyin ölçüsü haline geliyor. Burada önemli olan işletme ve kurumların optimal işleyişidir. Bu ortamda, insanın yeri ve değerine ilişkin sorular göz ardı edilir (Loo-Reijen, 2003: 335

18 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) 259). Öz itibariyle, Habermas ın bakış açısından, yaşam alanları, bürokratik akıl ve enstrümanların tehditi altındadır. Yaşam alanları ve sosyal ilişki ağları giderek, soyut, işlemsel ve yasal bir kimlik kazanıyor, insani içeriklerinden boşalıyorlar. Bürokratik sistemin toplumsal implikasyonları, doğal olarak, yaşam alanlarının kolonize olması, bağımlılık sarmalı içine girmesini kaçınılmaz kılıyor. E.Fromm: Kurumsal Baskı, Yabancılaşma Ve İtaatsizlik Üzerine E.Fromm, özgürlük, anlam kaybı, normallik, ruhsal sağlık vb. olguların moderniteyle ve modern kurumlarla olan ilişkisi üzerinde durur. Endüstri, teknoloji, bilimsel gelişmeler, bürokratik kurumlar, akılcılaşma vb. süreçlerin, sonuçta bireyin ruhsal yapısı üzerinde yıkıcı etkiler yaptığı ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya getirdiğini belirtir. Modern kurumların, baskıcı ve total yapıları birey üzerinde edilgenleştirici bir role sahiptir. Bu kurumlar karşısında birey daha bir yalnız, yabancı, güvenden yoksun, uysal ve itaatkâr bir pozisyondadır. Gelişkin organizasyonlar, bireyin yalnızlığa sığınmasına, yabancılaşmasına, araçsal ilişkiler kurmasına, benlik deformasyonu ve sahte kimlikler taşımasına neden olur. Fromm, İtaatsizlik Üzerine (l987) adlı eserinde, modern kurumlar karşısında bireyin kendisi olarak kalma ayrıcalığının ortadan kalktığı, varoluşsal iyeliğini kaybettiği ve itaatin bir erdem haline geldiğinden söz eder. Tarih boyunca itaatin kutsandığı ve olumlandığı, itaatsizliğin ise dışlandığı ve anormal sayıldığını belirtir. Modern zamanlarla birlikte itaat üreten kurumlar artık din ve gelenek değil, modern bürokrasiler, endüstriyel örgütler, makineler ve tüm rasyonel sistemlerdir. Fromm, bürokratik işlemleri, insana yakın ilişkiler sistemi olarak görmez. Ona göre, bürokrasi gerçekte tek yönlü bir sistemdir. Emirler, öneriler, planlama, üst tepe noktalardan çıkar en alta gönderilir. Bireysel inisiyatife ve girişimciliğe yer yoktur. Bireyler, kişisellikleri ile değil, işlevsel performanslarıyla değerlendirilir. Bu da kişiyi, bir tür bilgi-işlem kartına indirger. Bürokratik sistemle bireysel öncelikler, beklentiler, gereksinimler arasında bir bağlantı yoktur. Kişi, bürokrasinin bir nesnesidir daha çok. Bürokrat, kendisini mekanizmanın bir parçası olarak hisseder. Bürokrasiyle işi olan sıradan insanlar da bu yabancılaşmayı, nesne olmayı, araçsal bir değer olmayı hisseder. Yabancılaşmış bürokrasinin yöntemi, iş yapma biçemi, çalışma ortamı ve sahip olduğu etik ölçüler, ziyadesiyle patolojiktir (1990: ll3-ll4). Fromm, bundan dolayı, bürokratik örgütleri, yabancılaşma ethosuna içkin yapılar olarak görür. Burada geçerli bürokratik usül ve işleyiş tarzı, bireyi insani yönünden 336

19 Modern Bürokrasiler ve Yabancılaşma Ethosu koparacak cinstendir. Endüstriyel ya da bürokratik her tür örgütte, birey, kendini yönetme ve anlama güçlüğü çeker, bunun bir sonucu olarak da kendisini güçsüz, güven duygusundan yoksun, yalnız ve umarsız hisseder. Birey, örgütlerde mekanik mod a uygun bir deneyim yaşar; araçsal ilişkiler, mekanik tepkiler, otomat bir yaşam düzeni içine girer. Gündelik hayatını da bir bakıma bu minval üzre yaşar. Tüketme alışkanlığı ve konformizme yatkın bir yaşam tarzı içinde olur. Bu süreçte, birey büyük ölçüde, uysal, itaatkar ve de kaderci dir. Kendi sorumluluklarını ve onu birey yapan değerleri yadsıma eğilimindedir. Çalıştığı ortama olduğu kadar, yaşadığı topluma da yabancılaşır ve hatta ondan kopar (Gemmill-Oakley, 1992: ). Genel planda, kurumlar üyelerinden uymacı/itaatkar bir kişilik talep ederler. Etkili mekanizmaları aracılığıyla, itaat ve rıza üreterek, kurumsal hedeflere ulaşmak isterler (bkz. Bröckling, 2001). Oysa itaatkar bireyler olmakla kurumsal fonksiyonellik arasında doğrudan bir ilişki söz konusu değildir. O halde, kurumlar üyelerini neden itaat etmeye zorlarlar? Kişilik ve kimliklerini dönüştürmek isterler? Birey de, emeğini satarken, kişilik/kimliğinin baskılanmasına neden rıza gösterir? Kişilikteki bölünmenin temelinde modern kurumların baskıcı ve manipulatif karakteri mi yatmaktadır? Bu ve benzer sorular, aslında bizi kurumsal baskı karşısında bireyin takındığı edilgen tavrı, itaatkar tepkiyi açımlamaya götürür. Birey, kurumlar karşısında genelde pasif bir tavır içindedir. Kurumla birey arasında eşitsiz bir ilişki, total bir hiyerarşi vardır. Bireyin kurumla bütünleşmesi, gerçekte, onun itaatkâr bir kimliği sahiplenmesine bağlıdır. Fromm, modern kurumlar karşısında bireyin bu itaatkâr kimliği benimsemesinin altında, bireyin, itaat ederek, dev kurumsal yapıların gücünü onadığını ve bu güçten istifade edip kendisini korunaklı ve güvenceli kılmak istediğini belirtir. Örneğin, devlet, kilise, endüstri ve kamuoyunun iktidarına karşı birey, itaat etmekle, aslında kendisini fırtınadan uzak güvenli bir limana bırakır. İtaat, kişiyi önünde eğildiği kurumun bir parçası kılar ve onunla özdeşimini sağlar. Bu durum, kurumsal dayatmaların birey için farkedilmez bir nitelik taşıması anlamı da taşır. Hatta, gönüllü bir teslimiyetle karşılar onu. Çünkü birey her türlü kişiliğe müdahale olayını bile, olağan bir durum olarak görmeye başlar. Bu yolla kendini kurumsal yapının bir parçası olarak algılar ve dış dünyaya karşı kolektif bir aidiyet penceresinden bakar. İtaatkar olmanın her zaman aranan ve taktir edilen bir davranış olarak addedilmesinin temelinde hiç kuşkusuz, insanlık tarihi boyunca itaatin bir erdem, itaatsizliğin de bir sapma olarak kabul edilmesi yatar. Baskı karşısında hayır diyebilme ise, kurumsal alanın dışına çıkarılma ya da pek çok olanaktan yoksun bırakılmayı getirir. Bundan dolayı, örgüt 337

20 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi (2) içerisinde birey itaatsizlik yetisini kaybeder. Her türlü zorlama ve dayatmalara karşı gönüllü ve bilinçsiz bir şekilde "evet" der. Baskı ve müdahaleyi olağan bir tavır olarak algılar (Fromm,l987:12, 15). Bireyin yaşadığı bu baskılar ve giderek içine hapsolduğu yabancılaşmış kimliği, kurumların iktidarını daha bir perçinler. Zira, yabancılaşmış birey, üzerinde her tür çekip çevrilme amelesine daha bir açıklık gösterir. İşine odaklanan, sosyal dünyadan kopan insan, kurumsal hedeflere ulaşmayı kolaylaştırır. Ancak, yabancılaşma ethosu, bireyi kaçışçı eğilimlerin tutsağı haline de getirir. Yeni heyecanlar, zevkler tatma isteğini kamçılar. Sıkıcılık ve monotonluk yüklü hayattan uzaklaşma isteği, kişiyi farklı dünyaların aktörü yapabilir. Bu insanlar genelde, metalara çılgınca sahip olmak isterler ve hep yeni şeyleri arzularlar. Edilgin ve sürekli yönlendirilmeye açık bir tabiata sahiptirler. Bu durum, onları toplumun etkin ve duyarlı bir parçası olmaktan uzaklaştırır, metalara ve onları üreten makinalara tapınmalarına ve kendileri ile sosyal çevre arasında bir yabancılaşma duvarı örmelerine neden olur (Tolan, l98l: ). Bu bağlamda, yalnızlık ve yabancılaşma modern insan için, tanımlayıcı bir parametreye dönüşür. Yabancılaşma bir yaşam biçimi halini alır, ikincil ilişkiler egemen olur, anonim ve soyut aygıtların gücünü daha bir hisseder. Fromm (l987: 89; 1993: 23), bu çerçevede, egemen iktisadi ve idari kurumsal yapıların, bireyi otomatikleşmeyle karşı karşıya bıraktığı ve yaşamlarımızın efendisi olma düşlerimize kastettiğini bize yüksek sesle haykırır. Onun bakış açsından kurumsal iktidarlar, bireysellik iyeliğimizi bürokrasi çarkı altında eziyor, duygu, düşünce ve tutkularımızı kurumsal rasyonalite, endüstri ve teknolojik düzenlemeler yoluyla kontrol ediyorlar. Bizi bu kaçınılmaz çürüme, yozlaşma ya da yokoluştan ancak, kaybettiğimiz hasletler, yani, yüksek bilinç, insani özgürlük, yaratıcılık, nedensellik, adalet ve dayanışma kurtarabilir. M.Foucault: Panoptic Kurumlar ve Gözetim Foucault, gözetim, denetim, iktidar ve normalleştirme düzenekleri temelinde, modern toplumun yapılaşma ve işleyiş sistemlerini analiz eder. Ona göre, modern toplum, etkin bir gözetim/denetim sarkacı altındadır. İşyerlerinde, okullarda, fabrikalarda, hastanelerde, hapishanelerde, hem çalışanlar, hem hizmet görenler çok etkin bir kayıt ve evrak trafiği altında denetim/gözetim ağlarına takılırlar. Foucault, modern kurumsal aygıtların, bu denetim/gözetim ağları vasıtasıyla, toplumu disipline etme ve cezalandırmada oldukça ileri gittiklerini belirtir. Modernite ile 338

İş Yerinde Ruh Sağlığı

İş Yerinde Ruh Sağlığı İş Yerinde Ruh Sağlığı Yeni bir Yaklaşım Freud a göre, bir insan sevebiliyor ve çalışabiliyorsa ruh sağlığı yerindedir. Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre de ruh sağlığı, yalnızca ruhsal bir rahatsızlık

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Davranış Bilimleri üzerine Davranış Bilimleri insan davranışını, davranışa etki eden toplumsal, psikolojik, grupsal ve

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA KİTABIN YAZARLARI Prof. Dr. AŞKIN KESER Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü nde

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ 1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK Geleneksel eğitim anlayışı bireyi tüm yönleri ile gelişimini sağlama konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlayış ve

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ

MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ MBA 507 (3) TUTUMLAR VE İŞ TATMİNİ Tutum Tutum bir kişinin diğer bir kişi, bir olay veya çevresi ile ilgili olarak negatif veya pozitif tavırdır. Tutum Tutumlar değerler gibi sosyal ve duygusal inşalardır

Detaylı

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL PSİKOLOJİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

İnsanların tek başına yeteneği, gücü, zamanı ve çabası kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmaktadır.

İnsanların tek başına yeteneği, gücü, zamanı ve çabası kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmaktadır. DR.HASAN ERİŞ İnsanların tek başına yeteneği, gücü, zamanı ve çabası kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle yönetimin temel görevlerinden birisi, örgütü oluşturan

Detaylı

MODERN BÜROKRATİK KURUMLAR VE BASKI DÜZENLERİ

MODERN BÜROKRATİK KURUMLAR VE BASKI DÜZENLERİ Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 15, Sayı: 1, Sayfa: 249-278, ELAZIĞ-2005 MODERN BÜROKRATİK KURUMLAR VE BASKI DÜZENLERİ Modern Bureaucratıc Instutıons

Detaylı

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI ÇALIŞMA PSİKOLOJİSİ VERİ BANKASI ÖRNEĞİ www.calismapsikolojisi.net Yrd. Doç. Dr. Burcu KÜMBÜL GÜLER Kocaeli Üniversitesi Gündem İnsan Kaynakları ve Çalışma

Detaylı

Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler

Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler Bireysel Farklılıklar, Kişilik, Tutum, Duygu ve Değerler 1 KİŞİLİK Tutarlı davranışlar ortaya çıkmasına neden olan özellikler Doğuştan mı, sonradan mı? Çevresel etmenler.. (aile, okul, arkadaş, sosyal

Detaylı

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ Devrim ERTÜRK Araş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü. Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. Beden konusu, Klasik

Detaylı

Sağlık Çalışanlarına Psikolojik Şiddet: Mobbing. Prof.Dr.Türkan Günay Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Sağlık Çalışanlarına Psikolojik Şiddet: Mobbing. Prof.Dr.Türkan Günay Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Sağlık Çalışanlarına Psikolojik Şiddet: Mobbing Prof.Dr.Türkan Günay Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Performans sistemi Gün aşırı nöbetler Fazla mesai Kötü çalışma koşulları Temel

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ. MOBBING ve ÖRGÜTSEL DIŞLANMA - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ. MOBBING ve ÖRGÜTSEL DIŞLANMA - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ MOBBING ve ÖRGÜTSEL DIŞLANMA - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ «Mobbing», yıldırma, bastırma, sindirme, yok sayma, psiko-şiddet uygulama. «Mobbing», örgütlerde işgörene yapılan psikoloji saldır

Detaylı

Liderlik Yaklaşımları ve Spor Yönetimi İlişkisi. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

Liderlik Yaklaşımları ve Spor Yönetimi İlişkisi. Spor Bilimleri Anabilim Dalı Liderlik Yaklaşımları ve Spor Yönetimi İlişkisi Spor Bilimleri Anabilim Dalı Liderlik ve Spor Yönetimi Spor Yönetim Prensipleri Tarafsızlık Yeterlik (Bireylerin neyi en iyi yapabileceklerini bilmek ve

Detaylı

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma 3. Aile 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 5. Psikolojiye Giriş 1 6. Duyum ve Algı 7. Güdüler ve Duygular

Detaylı

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup 1- Çalışma ilişkilerinin ve endüstriyel demokrasinin başlangıcı kabul edilen tarih? Cevap: 1879 Fransız ihtilalı 2- Amerika da başlayan işçi işveren ilişkilerinde devletin müdahalesi zorunlu kılan ve kısa

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON Bireylerin günlük hayatlarının yaklaşık üçte birini geçirdikleri işyerleri, kişi için önemli bir ortamdır. İşyerlerinde

Detaylı

2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi

2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi 2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi http://senolbasturk.weebly.com Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar, ilgili ders kitabındaki 16-20

Detaylı

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik 1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Hakkaniyet, bütün kararların tutarlı, tarafsız ve

Detaylı

(SSY 3014 Endüstri Sosyolojisi) 4. Hafta Endüstri Toplumunda İşin Örgütlenmesi ve Modern Yönetim Düşüncesinin Evrimi

(SSY 3014 Endüstri Sosyolojisi) 4. Hafta Endüstri Toplumunda İşin Örgütlenmesi ve Modern Yönetim Düşüncesinin Evrimi (SSY 3014 Endüstri Sosyolojisi) 4. Hafta Endüstri Toplumunda İşin Örgütlenmesi ve Modern Yönetim Düşüncesinin Evrimi http://senolbasturk.weebly.com Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz.

Detaylı

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK Ersen YAVUZ Devlet kurma becerimiz, batırdıklarımızı bilinçle gözardı ederek, sürekli bir öğünme vesilesidir bizim için. Devlet kurmadaki beceri söylemini daha ileri

Detaylı

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü İyi ve kötü, yanlış ve doğru kavramlarını tanımlar, Etik bilincini geliştirmeye ve insanları aydınlatmaya

Detaylı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı YÖNETİM Sistem Yaklaşımı Prof.Dr.A.Barış BARAZ 1 Modern Yönetim Yaklaşımı Yönetim biliminin geçirdiği aşamalar: v İlk dönem (bilimsel yönetim öncesi dönem). v Klasik Yönetim dönemi (bilimsel yönetim, yönetim

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Dünyanın İşleyişi. Ana Fikir. Oyun aracılığıyla duygu ve düşüncelerimizi ifade eder, yeni anlayışlar ediniriz.

Dünyanın İşleyişi. Ana Fikir. Oyun aracılığıyla duygu ve düşüncelerimizi ifade eder, yeni anlayışlar ediniriz. fırsatlara erişmek, barış ve Aile ilişkileri kimliğimizin oluşmasına katkıda bulunur. Binaların içindeki ve çevresindeki alanlar ve tesisler, insanlarin bu binaları nasıl kullanacağını belirler. Oyun aracılığıyla

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik. Spor Bilimleri Anabilim Dalı Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik Spor Bilimleri Anabilim Dalı Hizmetkar Liderlik Hizmetkâr liderlik, ekip üyelerine hizmet etmeyi, ihtiyaçlarını karşılamayı, gelişmelerini ve

Detaylı

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı. ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE KÜLTÜR Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan Örgütün amaçlarına uygun olarak görevlerini yerine getirebilmesi, yaşamını sürdürmesi, karşılaştığı sorunları çözmesi ve gelişimini

Detaylı

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Ön yargı Farklılık Tutumlar Korkular Kaygılar Tabular Hoşgörü Tahammül Farklılıklar Hepimiz birbirimizden farklıyız. Aşağıdakileri kabul ettiğimizde

Detaylı

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Canlılar hayatta kalmak için güdülenmişlerdir İnsan hayatta kalabilmek

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI Genel olarak belirli bir amaç için çalışan kişiler topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz organizasyonun, halkla ilişkiler açısından hedefi, ürün veya hizmetini kullanacak kişilerin

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ 2 İKY ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ Giriş İKY Örgüt İçindeki Yeri İKY Organizasyon Yapısı İKY Çalışma İlkeleri İKY İşlevleri 2 İşletmelerin en büyük kaynağı, ne hammadde, ne malzeme ve

Detaylı

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK 10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK İnsanoğlu yaşam boyu farklı gelişme dönemleri yaşar. Çocukları daha iyi tanımak için onların içinde bulundukları gelişme döneminin özelliklerinin bilinmesi aileyi rahatlatır,

Detaylı

Milli Eğitim Bakanlığı Bünyesindeki Okullarda Yöneticilerin Yeterlilik Alanları -1 İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Ardahan Üniversitesi Siirt Üniversitesi

Milli Eğitim Bakanlığı Bünyesindeki Okullarda Yöneticilerin Yeterlilik Alanları -1 İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Ardahan Üniversitesi Siirt Üniversitesi OKULLARDA YÖNETİCİLERİN YETERLİLİK ALANLARI - 1 İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ YÖNETİCİ Yönetici, bir örgütün amaçlarını

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ. Liderlik ve Liderlik Teorileri - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ. Liderlik ve Liderlik Teorileri - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ Liderlik ve Liderlik Teorileri - 2 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Liderlik Türleri Karizmatik liderlik, karizma yaratan özellikleri ile kitleleri peşlerinden sürükleyebilme becerisine sahip

Detaylı

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu. SİSTEM SOSYAL BİR SİSTEM OLARAK SINIF Sınıfta Kültür ve İklim Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sistem: Aralarında anlamlı ilişkiler bulunan, bir amaç doğrultusunda bir araya getirilen

Detaylı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 İş Ahlakı Çalışma Ahlakı Meslek Ahlakı 2 Çalışma Ahlakı Çalışma ahlakı, bir toplumda işe ve çalışma karşı geliştirilen

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE TEMEL KAVRAMLAR İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) İKY Gelişimi İKY Amaçları İKY Kapsamı İKY Özellikleri SYS BANKASI ÖRNEĞİ 1995 yılında kurulmuş bir

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ 1. Sosyoloji Nedir... 3 2. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu... 6 3. Sosyolojinin Temel Kavramları... 9 4. Sosyolojinin Alt Dalları... 14

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar Doç. Dr. Ersin KAVİ Davranış Nedir? İnsan hem içten,hem dıştan gelen uyarıcıların karmaşık etkisi (güdü) ile faaliyete geçer ve birtakım hareketlerde (tepki) bulunur.

Detaylı

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR 2017 Doç. Dr. Adnan BOYACI Neden Eğitimin Sosyal Temelleri Eklektik bir alan olarak Eğitim Yönetimi Büyük sosyal bilimler teorisi Eğitim yönetiminin beslendiği

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

Kazanım İfadeleri. Kendine değer veren insanların (aile-arkadaş vb.) yapıcı uyarılarına kayıtsız kalmaz.

Kazanım İfadeleri. Kendine değer veren insanların (aile-arkadaş vb.) yapıcı uyarılarına kayıtsız kalmaz. YEŞİLAY SAĞLIKLI FİKİRLER KISA FİLM SENARYO YARIŞMASI - 2017 Kazanım İfadeleri Kazanımın İlişkili Olduğu Alanlar Teknoloji Tütün Alkol Madde 1 Kendine değer veren insanların (aile-arkadaş vb.) yapıcı uyarılarına

Detaylı

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM EĞİTİM REHBERLİK ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK NİN YERİ ve ÖNEMİ Eğitim? İnsana en iyi olgunluğu vermektir (Eflatun). İnsana tabiatında bulunan gizli bütün kabiliyetlerin geliştirilmesidir (Kant). Bireyin

Detaylı

Niçin değişmek zorundayız?

Niçin değişmek zorundayız? Niçin değişmek zorundayız? Niçin değişmek zorundayız? Zorunlu olunduğu için Kaynaklarını verimli kullanmak için Rekabet edebilmek için Kurumların kendileri ile yarışmaları için Farklı olabilmek için Hızlı

Detaylı

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü SOSYOLOJİ 9. HAFTA TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK SOSYOL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü 10 Nisan 1912.. Titanic Faciası na sosyal bakış.. Dönemin cinsiyet

Detaylı

yukarıda olduğu psikolojik bir durumdur.

yukarıda olduğu psikolojik bir durumdur. Stress Yönetimi STRES NEDİR? Bireylerin, fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi veya zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur. Kişilerde meydana gelen ve onları normal faaliyetlerinden

Detaylı

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM Prof. Dr. Ali ERGUR Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Türk Toraks Derneği XVII. Kış Okulu Antalya 14.02.2018 ZANAATLA

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) KISA ÖZET

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ DOÇ.DR. ZEHRA ALTINAY SINIF YONETIMI Bu derste, Sınıf ortamı ve grup etkileşimi Grup türleri Grup ve lider Liderlik türleri Grup içi etkileşimin hedefleri

Detaylı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. Ortak yönetim- birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Amacı Nedir?

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Amacı Nedir? Rehberlik Nedir? Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri; bireyin kendini tanıması, anlaması, sahip olduğu gizil güçleri keşfetmesi, geliştirmesi ve bulunduğu topluma aktif uyum sağlayarak kendini gerçekleştirmesi

Detaylı

İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı. 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak

İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı. 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak Bana göre insani merkezli olmak, davranış ve anlayışın işbirliği içinde olduğu, insan yapımı her şeyin kullanıcıların kavradığı

Detaylı

CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ. 9. Hafta: Post-Endüstriyel Toplumlarda Emek

CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ. 9. Hafta: Post-Endüstriyel Toplumlarda Emek CAL 2302 ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ 9. Hafta: Post-Endüstriyel Toplumlarda Emek UYARI Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar ilgili ders kitabındaki, 173-220arası

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS ÖRGÜTSEL DAVRANIŞA GİRİŞ İLK DERS GIRIŞ Örgüt, birey yaşantısının önemli kısmının geçtiği yerdir. Bireyler yaşamları boyunca sayısız örgütte çeşitli statülere ve buna bağlı olarak rollere sahip olur. Tiyatronun

Detaylı

MİSYON, VİZYON VE DEĞERLER

MİSYON, VİZYON VE DEĞERLER MİSYON, VİZYON VE DEĞERLER KURUMSAL KÜLTÜRÜMÜZ VE DEĞERLERİMİZ KURUMSAL KÜLTÜRÜMÜZ VE DEĞERLERİMİZ GÜVEN Dürüstlüğümüz, doğruluğumuz ve etik iş uygulamalarımız ile güven kazanırız. Doğruluk ve yüksek

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA Ünite 7 ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA TAKIM ÇALIŞMASI Takım çalışması, belirli sayıda işgörenin, belirli amaçlarla ve belirli sürelerle bir araya gelip sorunların

Detaylı

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın

Detaylı

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız Disiplinlerüstü Temalar Kim Olduğumuz Bulunduğumuz mekan ve zaman Kendimizi ifade etme Kendimizi Gezegeni paylaşmak Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel,

Detaylı

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI HAZIRLAYAN MUHAMMED PAMUK DİĞER DÖKÜMANLARIMIZI REHBERLİK İÇİN YAPILMIŞ YAZILIMLARIMIZI GÖRMEK İÇİN FACEBOOK GRUBUMUZA BEKLERİZ. LİNK: https://www.facebook.com/groups/teknorehbe

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 1. Ünite Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar TOPLUMSAL YAPI KAVRAMI Toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler

Detaylı

Ö R G Ü T PSİKOLOJİSİ. Dr. Mustafa Aydın BAŞAR

Ö R G Ü T PSİKOLOJİSİ. Dr. Mustafa Aydın BAŞAR Ö R G Ü T PSİKOLOJİSİ Dr. Mustafa Aydın BAŞAR YÖNETİM ile ÖRGÜT birbirinden ayrıl(a)maz iki kavramdır. Bir yerde örgütlenmeye gidilmiş, örgüt oluşmuş ise, YÖNETSEL BİR SORUNUN varlığından da söz edilebilir.

Detaylı

Yönetim ve Yöneticilik

Yönetim ve Yöneticilik Yönetim ve Yöneticilik Dersin Amaçları Öğrencinin Yönetim kavramını ve sürecini kavramasını Yönetim biliminin özelliklerini anlamasını Yöneticiliğin fonksiyonlarını ve gereklerini anlayıp gerekli bilgi

Detaylı

DEĞERLER EĞİTİMİ (Teorik Çerçeve) Yrd. Doç. Dr. Mahmut ZENGİN Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

DEĞERLER EĞİTİMİ (Teorik Çerçeve) Yrd. Doç. Dr. Mahmut ZENGİN Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi DEĞERLER EĞİTİMİ (Teorik Çerçeve) Yrd. Doç. Dr. Mahmut ZENGİN Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Değerler Eğitimi Değer Kavramı? Okullar Değer Öğretimi Yapmalı mı? - Niçin Değerler Eğitimi? Hangi

Detaylı

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) 12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) ÜNİTE: 2-KLASİK MANTIK Kıyas Çeşitleri ÜNİTE:3-MANTIK VE DİL A.MANTIK VE DİL Dilin Farklı Görevleri

Detaylı

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4:

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: Normlar Hiyerarşisinin Denetimi ÜNİTE 5: Yargı Örgütü 1

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri 1. Müşterimizin hizmetindeyiz! 2. Yenilikçi bir kültüre sahibiz ve gelecek için fikirlerimiz var 3. EGO nun en değerli varlığı biz çalışanlarıyız 4. Tüm iş faaliyetlerimizde

Detaylı

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına

Detaylı

Bölüm 1. İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış

Bölüm 1. İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış Bölüm 1 İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış İnsan Kaynakları Yönetimi İnsan nedir? Kaynak nedir? Yönetim nedir? İnsan Nedir? İnsanı Tanımlamanın Zorluğu Filozofların insan tanımları Diderot un

Detaylı

TTI TriMetrix. Kişisel Yetenekler Versiyonu 1..2011

TTI TriMetrix. Kişisel Yetenekler Versiyonu 1..2011 TTI TriMetrix Kişisel Yetenekler Versiyonu D 1..2011 Türkiye Ana Distribütörü Barbaros Bulvari, Ertugrul Sitesi, No 133, Kat 5, Daire 11, 34349 BESİKTAS - ISTANBUL - TURKIYE +90 (212) 258 7625 / +90 (212)

Detaylı

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sınıf Nedir? Ders yapılır Yaşanır Zaman geçirilir Oyun oynanır Sınıf, bireysel ya da grupla öğrenme yaşantılarının gerçekleştiği

Detaylı

Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği)

Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği) Presentation title Yeni Yöneticinin 8 Sıra Dışı İnancı (Özelliği) Akın Aksekili Temmuz 2012 Presentation title Geoffrey James En iyi yöneticilerin işyeri, şirket ve takım dinamikleri hakkında temelde farklı

Detaylı

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli Bölüm 6 Pazarları ve Satın alma Davranışı Bölüm Amaçları davranış modelinin unsurlarını öğrenmek davranışını etkileyen başlıca özellikleri belirtmek Alıcı karar sürecini açıklamak Satın Alma Davranışı

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

Gruplar Şebekeler Örgütler

Gruplar Şebekeler Örgütler Gruplar Şebekeler Örgütler Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 6-7. Ders Sosyal Grup Nedir? Sosyal grup ortak bir kimliği paylaşan ve karşılıklı beklentilerle birbiri ile ilişki içinde olan insanlar topluluğudur

Detaylı

Sekreterlik ve Büro Hizmetleri. Ders-9 Bürolarda Mobbing (Psikolojik Taciz)

Sekreterlik ve Büro Hizmetleri. Ders-9 Bürolarda Mobbing (Psikolojik Taciz) Sekreterlik ve Büro Hizmetleri Ders-9 Bürolarda Mobbing (Psikolojik Taciz) Akran Baskısı 2 Mobbing Nedir? İş yerlerinde belirli bir kişiyi hedef alarak söz konusu kişinin çalışmalarını baltalama, huzursuz

Detaylı

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir? Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,

Detaylı

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. Eğitimde Sanatın Önceliği. Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ Sanat, günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır. Sanat, yalnızca resim, müzik,

Detaylı

Sosyal statü elde etmek, Kariyer yapmak, Kendini kanıtlamak, Topluma hizmet etmek İstihdama katkı sağlamak, Özgür çalışmak, Düşünce ve projelerini

Sosyal statü elde etmek, Kariyer yapmak, Kendini kanıtlamak, Topluma hizmet etmek İstihdama katkı sağlamak, Özgür çalışmak, Düşünce ve projelerini Sosyal statü elde etmek, Kariyer yapmak, Kendini kanıtlamak, Topluma hizmet etmek İstihdama katkı sağlamak, Özgür çalışmak, Düşünce ve projelerini gerçekleştirmek, Ekonomik güç kazanmak, Finansal gücü

Detaylı

Medya Okuryazarlığı Programı NİLÜFER PEMBECİOĞLU

Medya Okuryazarlığı Programı NİLÜFER PEMBECİOĞLU Medya Okuryazarlığı Programı NİLÜFER PEMBECİOĞLU İletişim Nedir? Değişen İletişim Kavramı Yalnızlaşma ve Yabancılaşma Yüzeysel Etkileşim İlgi Eksik Etkileşim Otomatik Etkileşim İletişim Herşeydir! Değişen

Detaylı

Gruplar-Uyma. Prof. Dr. Turgut Göksu. Prof. Dr.Turgut Göksu/GBF 1

Gruplar-Uyma. Prof. Dr. Turgut Göksu. Prof. Dr.Turgut Göksu/GBF 1 Gruplar-Uyma Prof. Dr. Turgut Göksu Prof. Dr.Turgut Göksu/GBF 1 GRUP Etkileşim halinde olan, ortak amaçları, ortak normları bulunan ve kendilerini grup olarak hisseden insanların oluşturdukları topluluktur.

Detaylı

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dilbilim Bölümü Prof. Dr. Semiramis Yağcıoğlu MODERNLEŞME

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YÖNETİM İşletme amaçlarına etkili ve verimli bir şekilde ulaşmak üzere planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetimin yapılması sürecidir. 2 YÖNETİM TEORİLERİ KLASİK

Detaylı

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I İnsan Kaynakları Yönetimi Bilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Programları Bilimsel Yöntemleri I Dr. M. Volkan TÜRKER 8 Bilimsel Süreci* 1. Gözlem alanının belirlenmesi 2. Ön Bilgi Toplama Yazın Taraması 3.

Detaylı

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2 Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3 Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4 Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik ÜNİTE:5 Tüketim Toplumu, Simülasyon

Detaylı

Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- PAZARLAMADA SATIŞIN YERİ VE ÖNEMİ.

Detaylı

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER KARİYER YÖNETİMİ Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER 7 KARİYER YÖNETİMİ Kariyer, bireyin mesleği ile ilgili pozisyonları, çalışma hayatı boyunca peş peşe kullanması ve organizasyonun üst kademelerine doğru ilerlemesidir.

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1 İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1 Yaşlılık ve Yaşlanma...7 Gerontoloji...11 Gerontoloji Tarihi...12 Diğer Bilim Dallarıyla Ortak Çalışmalar...16 Sosyal Gerontoloji...20 Sosyal Gerontoloji

Detaylı

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım YAŞLILIK KURAMLARI Yaşlılık Kuramları Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Aktivite Kuramı Rol Bırakma Kuramı Sosyal-Çevresel Kuram Süreklilik Kuramı Değiş-Tokuş Kuramı başlıkları altında incelenebilir Yaşamdan

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: LİDERLİK Doç. Dr. Cevat ELMA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: LİDERLİK Doç. Dr. Cevat ELMA Ünite 9 ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: LİDERLİK Doç. Dr. Cevat ELMA LİDERLİK Liderlik, geçmişten günümüze üzerinde çalışılan ve birçok araştırmacının da ilgisini çeken bir alan olmuştur. Gösterilen bunca

Detaylı

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı 1 Medeniyet veya uygarlık, bir

Detaylı

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Bağımlılık-Bağımsızlık Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Yemedim yedirdim, içmedim içirdim, saçımı süpürge ettim Peki iyi mi ettim? Bağımlılık Bağımsızlık Bağlılık Bağımsızlık Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya

Detaylı