YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI"

Transkript

1 GONCA ŞARKLI GÜVERCİN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ AYFER TUNÇ'UN ROMANLARINDA ŞAHISLAR DÜNYASI GONCA ŞARKLI GÜVERCİN KASIM 2017 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI KASIM 2017

2

3 AYFER TUNÇ'UN ROMANLARINDA ŞAHISLAR DÜNYASI Gonca ŞARKLI GÜVERCİN YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KASIM 2017

4

5

6 iv AYFER TUNÇ'UN ROMANLARINDA ŞAHISLAR DÜNYASI (Yüksek Lisans Tezi) Gonca ŞARKLI GÜVERCİN GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Kasım 2017 ÖZET Hayatın kurgusunu, sınırlılıkları ve imkânları dâhilinde esere aktaran yazarlar insanı olabileceklere, bir değil, bir kaç hayat sunarak hazırlama çabasındadırlar. Roman, hayata hazırlama noktasında sınırları en geniş olan edebî türdür. Edebiyatımızda yirmi beşinci yılını tamamlayan Ayfer Tunç, popülariteye yönelmeden, kaliteli ve yoğun içerikli edebî eserler ortaya koyan bir sanatçıdır. Romanları edebiyatımızda -sadece kadın yazarlar arasında değil- kalıcı olacağını düşündüğümüz bir yazardır. Çalışmamızın birinci bölümünde Ayfer Tunç'un hayatına ve edebî kişiliğine ikinci bölümde ise eserlerinin isimlerine yer verilmiştir. Günlük hayat kurgusuna uygun olarak insanları yaşadıkları yerdeki insanlar çevresinde ele alan yazarımızın şahıslar dünyası tezimizin üçüncü bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölümde romanın tanıtımı ve özetinden sonra, şahıslar başkişi, norm karakter, kart karakter ve fon kişiler başlıkları altında incelenmiştir. Şahıslar dünyası baş kişiler ve diğerlerinin birbirleri ile olan ilişkilerini ortaya koyacak şekilde tablolaştırılmıştır. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi romanında ise şahıs kadrosunun kalabalıklığı ve ilişkilerdeki karmaşa sebebiyle tablolaştırma yapılamamıştır. Şahıslar hayattaki gerçekliğin romana uygulanışının sonucunu somutlaştırmak amacıyla cinsiyetlerine göre, mesleklerine göre, öğrenim durumlarına göre ve romanlarda belirtildiği şekilde gayrimüslim ve farklı etnik kökene mensup kişiler olarak tasnif edilmiştir. Bilim Kodu : Anahtar Kelimeler : Ayfer Tunç, kişiler, kart karakter, fon karakter, norm karakter, başkişi Sayfa Adedi : 145 Tez Danışmanı : Doç. Dr. Fatih SAKALLI

7 v CHARACTERS WORLD OF AYFER TUNC S NOVELS (M. Sc. Thesis) Gonca ŞARKLI GÜVERCİN GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES November 2017 ABSTRACT The authors who transfer the fiction of life to the work of art within their finitenesses and possibilities make an effort to prepare the human to the things which are possible to happen presenting a few lives, not just one. Novel is a literary genre which has the broadest limits in relation to preparing to the life. Ayfer Tunç who has completed her 25th years in literature is an artist who reveals literary works with high quality and intense content without heading for popularity. She is an author who we consider that her novels will be long lasting in our literature, not only among the female authors. In the first part of our study, the life and literary personality of Ayfer Tunç and in the second part, the names of her works take place. The author s characters world which she handles the people in their environment where they live in compliance with daily life fiction constitutes the third part of our study. In that part, after the introduction and summary of the novel, the characters have been examined under protagonist, (norm karakter), (kart karakter), (fonkişi) headings. The characters world has been tabulated revealing the relations of protagonists and the others. In the novel Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi the tabulation is restricted with protagonists because of the crowdedness of character staff and the complexity in relations. In order to embody the result of application of reality in life to the novel, the characters have been classified according to their gender, occupations, educational background and as non-muslim and people who have different ethnic origin as stated in the novels. Science : Key Words : Ayfer Tunç, protagonist, character, norm character, fund character Page : 145 Supervisor : Doç. Dr. Fatih SAKALLI

8 vi TEŞEKKÜR Ayfer Tunç Romanlarında Şahıslar Dünyası adlı bu çalışma yazarın Kapak Kızı, Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Yeşil Peri Gecesi, Suzan Defter ve Dünya Ağrısı romanlarını kapsamaktadır. Bu çalışmanın hazırlanışında engin bilgisi ve yol göstericiliği başta olmak üzere sabrı, hoşgörüsü ve ilgisi ile saygıdeğer danışman hocam Doç. Dr. Fatih Sakallı'ya teşekkürü bir borç bilirim.ayrıca Gazi Üniversitesi'nin ve özellikle edebi birikimimin temelini oluşturan Gazi Eğitim Fakültesi hocalarıma şükranlarımı sunarım. Çalışma sürem boyunca maddi manevi hiçbir yardımını esirgemeyen, edebiyatın sadece bir sanat değil insanın hayatının her aşamasını şekillendiren unsur olduğunu anlamamı sağlayan babam Timur Serdar Şarklı'ya ve tüm hayatım boyunca bana destek olan sevgili annem Hayriye ve kardeşim Yasemin Şarklı'ya teşekkür ederim. Bana sadece eş olmakla kalmayan hayatımı güzelleştiren, kariyerimi en az benim kadar önemseyerek çalışma sürecimde hem maddi katkıları hem de manevî desteğiyle arkamda olan can yoldaşım Volkan Güvercin'e emeğini ifade etmekte yetersiz kalacağını bilsem de teşekkürlerimi sunarım.

9 vii İÇİNDEKİLER ÖZET... ABSTRACT... TEŞEKKÜR... İÇİNDEKİLER... ÇİZELGELERİN LİSTESİ... ŞEKİLLERİN LİSTESİ... KISALTMALAR... iv v vi vii x xi xii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM AYFER TUNÇ'UN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ 1.1. Ayfer Tunç'un Hayatı Edebî Kişiliği... 8 İKİNCİ BÖLÜM ESERLERİ 2.1. Roman Öykü Yaşantı Araştırma Senaryo ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ROMANLARDAKİ ŞAHIS KADROSU 3.1. Kapak Kızı Romanın Tanıtımı... 15

10 viii Özet Şahıslar Kadrosu Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanın Tanıtımı Özet Şahıslar Kadrosu Yeşil Peri Gecesi Romanın Tanıtımı Özet Şahıslar Kadrosu Suzan Defter Romanın Tanıtımı Özet Şahıs Kadrosu Dünya Ağrısı Romanın Tanıtımı Özet Şahıs Kadrosu DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ŞAHIS KADROSUNUN SINIFLANDIRILMASI 4.1. Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Kapak Kızı Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Yeşil Peri Gecesi Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Suzan Defter Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Dünya Ağrısı Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar

11 ix 4.2. Mesleklerine Göre Kişiler Kapak Kızı Romanında Mesleklerine Göre Kişiler Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Mesleklerine Göre Kişiler Yeşil Peri Gecesi Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Suzan Defter Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Dünya Ağrısı Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Öğrenim Durumlarına Göre Şahıs Kadrosu Kapak Kızı Romanında Öğrenim Durumuna Göre Şahıslar Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Yeşil Peri Gecesi Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Suzan Defter Romanında Öğrenim Durumuna Göre Kişiler Dünya Ağrısı Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Romanlardaki Gayrimüslimler ve Etnik Kökeni Belirtilen Karakterler SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ

12 x ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 4.1. Kapak kızı romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Çizelge 4.2. Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Çizelge 4.3. Yeşil peri gecesi romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Çizelge 4.4. Suzan defter romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Çizelge 4.5. Dünya ağrısı romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Çizelge 4.6. Kapak kızı romanında mesleklerine göre kişiler Çizelge 4.7. Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında mesleklerine göre kişiler Çizelge 4.8. Yeşil peri gecesi romanında mesleklerine göre şahıslar Çizelge 4.9. Suzan defter romanında mesleklerine göre şahıslar Çizelge Dünya ağrısı romanında mesleklerine göre şahıslar Çizelge Kapak kızı romanında öğrenim durumuna göre şahıslar Çizelge Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar Çizelge Yeşil peri gecesi romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar Çizelge Suzan defter romanında öğrenim durumuna göre kişiler Çizelge Dünya ağrısı romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar Çizelge Romanlardaki gayrimüslimler ve etnik kökeni belirtilen karakterler

13 xi ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 3.1. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Selda ve Çevresi Şekil 3.2. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Ersin ve Çevresi Şekil 3.3. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Bünyamin ve Çevresi Şekil 3.4. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanı Şahıslar Kadrosu Barış Bakış ve Çevresi Şekil 3.5. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanı Şahıslar Kadrosu Demir Demir ve Çevresi Şekil 3.6. Yeşil Peri Gecesi Romanı Şahıslar Kadrosu Şebnem ve Çevresi Şekil 3.7. Yeşil Peri Gecesi Romanı Şahıslar Kadrosu Osman ve Çevresi Şekil 3.8. Suzan defter romanı şahıslar kadrosu ekmel ve çevresi Şekil 3.9. Suzan defter romanı şahıslar kadrosu derya ve çevresi Şekil Dünya Ağrısı Romanı Şahıslar Kadrosu Kişiler Arası İlişkiler... 99

14 xii KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar Açıklamalar A.T. H.İ. vb. vs. Ayfer Tunç Handan İnci Ve benzeri Ve saire

15 1 GİRİŞ Türk edebiyatında 19. yüzyıldan itibaren varlık gösteren roman, bugün edebiyatımızın en önemli türlerinden biri hâline gelmiştir. Edebiyata öykü ile başlayan Ayfer Tunç, ilk öykü kitabının ardından ilk romanı olan Kapak Kızı'nı yazarak edebî hayatında öykü ve romanın yan yana yürüyeceğinin sinyallerini vermiştir. Çalışmamız dışında Ayfer Tunç'un eserleri hakkında iki tane yüksek lisans tezi yazılmıştır. Bunlardan ilki 2012 yılında Gaziantep Üniversitesi'nde Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ağır danışmanlığında Osman Akkan tarafından hazırlanan "Ayfer Tunç'un Öykülerinde Yapı ve Tema" adlı yüksek lisans tezidir. Yazarın altı tane öyküsü tezde tema ekseninde değerlendirilmiştir. İkinci tez ise Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde Prof. Dr. Ülkü Eliuz danışmanlığında Hüseyin Uz tarafından hazırlanan "Ayfer Tunç'un Hikâye ve Romanlarında Yapı ve Tema" adlı yüksek lisans tezidir. Hazırladığımız tezin daha önceki çalışmalardan farklı olan yönü romanlarda yer alan kişilerin ayrıntılı olarak ele alınmış olmasıdır. Hüseyin Uz'un yaptığı çalışmada her ne kadar Ayfer Tunç'un romanlarındaki karakterlere yer verilmiş olsa da tezin kapsamı daha geniş tutulduğundan kişilerle ilgili ayrıntılı tahliller yapılmamıştır. Günümüze kadar altı öykü kitabı ve beş roman yayınlayan yazarın türler arasında keskin bir ayrım gözetmediğini söyleyebiliriz. Ayfer Tunç yazdığı öyküleri sıkıştırılmış roman olarak tanımlar. (İnci,2014: 169) Örneğin Suzan Defter romanı başlangıçta Taş- Kâğıt- Makas'ın içerisinde bir öykü olarak yayınlanmış daha sonra bağımsız bir roman olarak 2012 yılında tekrar basılmıştır. Aynı şekilde Aziz Bey Hadisesi de aynı metin olarak hem öykü hem de roman etiketiyle yayınlanmıştır. "Öte yandan tür veya fark gözeterek yazmaya başlamanın metnin özgünlüğünü ve özgürlüğünü engelleyici bir tarafı olduğu kanısındayım. Yazmadan önce bir türe karar vermek benim için metni sınırlayan olumsuz bir şeydir."(inci,2014: 171) Yazar, daha önce yazdığı metinleri farklı tür etiketleriyle yayınlamanın dışında yazdığı metinlerde değişiklikler yaparak da yeniden yayınlamıştır. Kapak Kızı'nın ilk baskısından memnun olmayan yazar, kendi ifadesi ile "söz tasarrufunu öğrendikten sonra"

16 2 tekrar yayınlar. Ona göre metin yayınlandıktan sonra bile yazarın zihninde oluşumunu sürdürmeye devam eder. "Bir metin yazarı ölmedikçe bitmez, çünkü yazarın yaşadığı sürece metnine müdahale etme, değiştirme, geliştirme hakkı vardır, üstelik buna sonsuz kere hakkı vardır. (...)Yazarların çoğu metinleri yayınlandıktan sonra o metnin defterini de kapatırlar. Ben onlardan değilim, benim için yazdığım karakterlerdeki zihinsel gelişme veya olgunlaşma durmayan bir süreç, karakterlerimin bir kısmı zihnimde yaşamayı, yaşlanmayı ve zamanla birlikte değişmeyi sürdürüyor bazen de metinde karakterler aracılığıyla ele aldığım meseleye yeni boyut katılmış oluyor ya da yayımlanmış metnin yapısı gereği tek boyutuyla işlenmiş karakterin yeni durumuna devam etmek arzusu duyuyorum."(demirli, 2017/7: 195) Psikanalist eleştiriye göre her yazar aslında kendinden parçaları metnine aksettirir. Eseri çözümlemede var olan metnin yanı sıra yazarı ve karakterini de beraberinde incelemek, yazarın hayatından yola çıkarak biyografik tahliller yapmak kuramın temelini oluşturur. Ancak Ayfer Tunç böylesi bir görüşü yalanlar nitelikte yazım sürecini ve yazdığı hikâyeleri dışarıdan topladığını belirtir. Muhakkak kendinde biriktirdiği malzemeden kullanmaktadır, hatta kimi zaman hayatından parçaları da eserlerine yansıtmıştır. Saklı'daki Su hikâyesi, Evvelotel'de yer alan Yanık Taşlar, Yeşil Peri Gecesi'nde Şebnem'in yurt hayatının anlatıldığı bölümler yazarın biyografisinden izler taşır. Ama eserlerini oluştururken genel olarak malzemeyi dış dünyadan toplamaktadır. Ayfer Tunç anlattığı insanların kendi benliğini yansıttığı düşüncesine katılmamaktadır. Her ne kadar yazarın yazdığı karakterlerde yaşantılarının izleri olsa da o, anlattıklarını, hikâyelerini diğer insanların hayatlarını gözlemleyerek oluşturduğunu ifade eder. "Toplayıcıyım ben, dışarıdan alırım hikâyeyi. Bence iki tür yazar var. Bazısı kendi içindeki malzemeyi çoğaltır, üretir. Bazısı dışarıdan malzeme alır. Ben malzemeyi dışarıda görürüm, yakalarım bir şekilde, çaldığım kapının arkasından hikâye çıkar." (İnci,2014:8) Yazar gazetecilik yaptığı dönemlerde dahi haberden ziyade insan hikâyeleri ile ilgilenmiş ve metinlerine bilinçli ya da bilinçdışı bu öyküleri aktarmıştır.

17 3 Ayfer Tunç, bir kadın yazar olarak kendinden beklenenin aksine sıklıkla erkek karakterleri başkişi olarak tercih etmiş ve "erkek ağzından "konuşmuştur. İncelediğimiz romanlardan ilki olan Kapak Kızı'nda üç başkişiden ikisi -Ersin ve Bünyamin- erkektir. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi romanında kadın karakterlerle beraber erkek karakterler de ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Yeşil Peri Gecesi'nde bir kadını başkişi olarak seçmiş ve önceki romanlarının aksine kadın karakter üzerinden kurgusal yapıyı aktarmıştır. Suzan Defter'de ise yine başkişilerden bir tanesi erkek bir tanesi kadındır. Her iki günlükte olaylara bakış açısı ve kullanılan dil yazarın ne kadar başarılı bir şekilde her iki cinsiyete de bürünebildiğinin göstergesidir. Dünya Ağrısı'nda ise yazar kendi cinsiyetinden tamamen uzaklaşmış ve başkişi olarak bir erkeği -Mürşit- ele almayı tercih etmiştir. Son romanı olan Dünya Ağrısı'nda sadece başkişiyi erkek tercih etmekle kalmamış romanda ağırlıklı olarak erkeleri konuşturmuş ve erkeklerin dünyasını ele almıştır. Bu tutumu zaman zaman eleştirilen ya da sıklıkla merak edilen yazar, tercihinin sebebini şöyle açıklar. "Bilinçdışımın bana rağmen sızdırdıklarını saymazsak otobiyografik unsurlar kullanmam. Belki de erkek ağzından yazmamın nedenlerinden biri de budur.(...) Frisch'in dediği gibi, kendimi anlatmıyorum, yalnızca ele veriyorum. Karşı cinsten yazdığım zaman kendime en uzak yerden yazmış oluyorum."(inci,2014: 28-29) Cinsiyetleri dışında Ayfer Tunç'un romanlarındaki karakterlerde varoluş sancıları ve toplumsal baskının birey üzerinde yarattığı etkiler ele alınmaktadır.tunç, toplumun ikiyüzlülüğü ile derdi olan bir yazardır. Karakterlerinin hemen hemen tamamı bu iki yüzlülükten nasibini almış insanlardır. Bireyin kendi kişiliğinin getirdiği ve yapmak istediği davranışların toplum tarafından ayıp, yasak, günah gibi kavramlarla baskı altına alınmış olması kişide varoluş sancılarının temeline oturtulmuştur. Romanlarda ikiyüzlülüğün temelini cinsellikle ilgili konularda var olan baskıların bireyde yarattığı ruhsal sıkıntılar oluşturmaktadır. Kişiler cinselliklerini istediği gibi yaşamak yerine toplumsal normları göz önünde bulundurarak gizli kapaklı yaşamak zorunda bırakılırlar. Bu da sapkınlıklara ya da bunalıma sebep olmaktadır. Bir başka baskı unsuru ise ailedir. Kutsal aile yapısının korunması ve toplumdaki diğer bireylere ideal aile olarak yansıtılma, iç çekişmeleri dışa vurmama çabası, aileyi oluşturan kişileri -özellikle ebeveynlerinbastırdığı, gizlediği yaraları bir sonraki kuşağı da etkilemektedir. Ailenin beklentilerini

18 4 karşılayamayan bireyler yalnızlığa mahkum olmaktadır. Kapak Kızı romanında Şebnem'in çıplak pozlarının başkişiler olan Ersin ve Selda'yı sarsmasının sebebi kendilerinden bile gizledikleri yanlarının su yüzüne vurmasına sebep olmasındandır. Selda, "ideal" aile ortamında büyüyen, toplumda "iyi aile kızı" olarak nitelendirilen bir karakterdir. Hayatı boyunca ailesinin kendisinden beklentilerini karşılayacak şekilde yaşamış ve önüne konan sınırların dışına çıkmayı dahi düşünmemiş bir karakter olan Selda, Şebnem'in çıplak fotoğraflarını dergide gördüğünde kendi hayatının anlamını, cesaretini ve yaşama amacını sorgular. Ersin de Selda ile benzer bir karakterdir. Ailesinin beklentileri doğrultusunda yaşamış, toplumun beklentilerine uygun bir meslek seçmiştir. Ancak yaşadığı hayat onu tatmin etmemekte ve bunalıma sürüklemektedir. Selda'dan farklı olarak Şebnem'in fotoğraflarını gördüğünde kendisini ve ailesini sorgulamaktan kaçıp Şebnem'i yargılamayı tercih eder. Ama Selda'nın yönlendirmeleri sonucunda kendisini sorgulamaktan kaçamaz. Okuyucu, Ersin ile ahlâk kavramını sorgular. Aynı romandaki Bünyamin ise toplum baskısını evliliğinde hisseden bir kişi olarak romanda yer almaktadır. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi'nde ele alınan kişilerin hemen hepsi deliliğin sınırında olan ve cinsellikle sınanan bireylerdir. Ruh Sağlığı Hastanesi'nde yatan ve hasta olarak tasvir edilen bireylerin "delirme eşiğinde" cinsellikle ilgili patlamalar ya da suçluluk duyguları bulunmaktadır. Yeşil Peri Gecesi romanında güç ve cinsellik ilişkisi sorgulanmaktadır. "Bence insan temelde iki şeyle sınanır: Para ve cinsellik. Kadın veya erkek, bir insanın bu iki durum karşısındaki tutumu onun erdem dediğimiz şeylere gerçekten bağlı olup olmadığını gösterir."(inci,2014: 183) Kapak Kızı'nın sessiz karakteri olan Şebnem bir kaza sonucu darmadağın olmuş ailenin en mağdur kişisidir. Şebnem'in ilk mağduriyeti babasının yaşadığı kazadan çok annesi ile amcası arasındaki ilişkiyi öğrenmesi ile ortaya çıkar. Şebnem'in amcası Süleyman, ailesinin sorumluluğunu üstlenen başarılı, ahlâklı, iyi niyetli bir karakter gibi algılansa da kişiliğinin arka planında kardeşi hastanede yatarken onun eşiyle birlikte olacak kadar cinsel güdülerinin esiridir. Romanın ana olay örgüsünde yer alan Uluçmüdür'le benzeşirler. Şebnem'in çöküşünün, dibe vuruşunun başlangıcını oluşturan çarpık cinsel ilişki sonunu da hazırlayacaktır. Güzelliği nedeniyle erkekler tarafından "cinsel obje"

19 5 olarak algılanan Şebnem, hayatı boyunca istismara maruz kalmıştır. Bu istismarı kontrol altında tutabilen Şebnem, Uluçmüdür'ün siyasi ve ekonomik gücü altında ezilecek ve ilk defa kontrolü kaybedecektir. Romanda en çarpıcı olan, Uluçmüdür'ün yaşadığı skandal ortaya çıktığında toplum Şebnem'in ıstırabından ve yaşadıklarından çok Uluçmüdür'ün bulunduğu makamdan ve aile babası oluşundan bahsedecektir. Toplum için önemli olan istismara uğrayan kadının yaşadıkları değil, kendilerine rol model olarak gösterilebilecek niteliklere sahip olan bir adamın yaşadığı skandaldır, olayın ahlâkî boyutundan çok magazinel boyutu ön plana çıkarılır. Suzan Defter romanında toplumun beklentilerinin karşılamaktan kendi iç sesini duyamadığı için kendine yabancılaşmış ve yalnızlaşmış iki insanın hayatlarını görme fırsatı buluruz. Sıradan bir ailede yetişmiş, sıradan bir aile kurmuş olan Ekmel hiçliğini fark ettiği andan itibaren yalnızlaşmıştır. Derya ise istediği aşkı yakalayamamış ve yaşamak istediği aşkı yaşadığını düşündüğü bir kadının hayatına sahip olmak istemiştir. Derya Kapak Kızı'ndaki Selda gibi yanmayı göze alamadığı için kuru kuruya yanmaya mahkum olmuş bir karakterdir. Romanda Ekmel'in günlüğünde ailedeki bireylerin -kendisi de dahilisimlerine yer verilmeyişinin sebebi onların hiçliğine vurgu yapılmak istenmesidir. Romandaki kişiler sadece ailedeki rolleri ile var olabilirler. Ekmel'in dünyası sevgiden yoksundur. Yapılması gerekenin yapıldığı, rollerin gerektiği gibi oynandığı sürece hayatın olağan şekilde devam edebildiği bir dünya. Bunun dışında ikiyüzlülük yine romanda yer alan bir unsurdur. Ekmel'in babasının bir başka kadınla ikinci bir hayatı vardır. Bu hayat toplumdan gizli tutulduğu sürece aile bütünlüğüne engel olarak görülmez. Aynı şekilde Ekmel de kendisine resmi ailesinin dışında bir başka hayat daha yaratmaya çalışır. Derya'nın babası da ikinci bir hayatı yaşayan kişilerdendir. Derya'nın da içinde bulunduğu aile dışında bir başka kadınla bir başka aile daha kurar ve istediği zaman istediği aileye gitme imkânına sahip olur. Dünya Ağrısı'nda ise varoluş sancıları ve yalnızlaşma en üst perdede sesini duyurur. Mürşit, toplumun beklentileri ve yönlendirmeleriyle hayatını oluşturmak zorunda kalmıştır. Aile kavramının yönlendirme ve düzen baskısı, aile ile çatışma romanın önemli temalarından birini oluşturur. Mürşit gitmek isteyip gidemeyen, ailesi tarafından ruhsal olarak otele zincirlenmiş bir kişidir. Başlangıçta zincirlerini kırmaya çalışsa da zamanla o da bu zincirlere alışır ve onları koparmayı denemek bir yana zincirlerle yaşamanın güvenli dinginliğine teslim olur. Romanda toplumun kendinden olmayanı, bekleneni yapmayanı

20 6 ötekileştirmesi ve suç kavramları üzerinde de durulmuştur. Dünya Ağrısı romanı aile ve çocuk arasındaki çatışmanın çarpıcı biçimde ele alındığı bir romandır. Ayfer Tunç'un edebiyatının temelinde yukarıda bahsettiğimiz ikiyüzlülük kavramı geniş anlamda toplum ekseninde daha özelde ise aile ekseninde ele alınan önemli bir kavramdır. "Aile özellikle bizim gibi baskıcı toplumlarda bir travma yuvasıdır, çocuk örselenerek, hırpalanarak büyür, bunun her zaman fiziksel şiddet olması gerekmez, ki çoğunlukla öyledir.çocuğun kişiliği sürekli ezilir, kişilikli olmak itaat temelli toplumlarda en sevilmeyen özelliktir. (...) Öte yandan bizimki gibi çocuk kalmış toplumlarda yetişkinler de çocuktur, büyüyemezler, olgunluğa erişemezler, çocuklarının da olgunluğa erişmesine izin vermezler.(...) Benim edebiyatım da bu travmalardan doğuyor, bu travmaların örselediği ve yaralı birer yetişkin yaptığı karakterleri yazıyorum. Dolayısıyla benim edebiyatımda aile her şeydir."(demirli, 2017/7: 202) Romanlarda kullanılan dil olay örgüsünün ritmini belirleyecek şekilde düzenlenmiştir. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi'nde yüksek bir ritim hissedilmektedir. Dil de buna uygun olarak özensiz hissi veren bir konuşma üslûbuyla yazılmıştır. Roman içinde karakterlerin kişiliklerine göre dilin kullanımı değişmektedir. Dünya Ağrısı romanında ise okuyucuya ağrıyı hissettirecek kadar düşük ritimli bir dil tercih edilmiştir.

21 7 BİRİNCİ BÖLÜM AYFER TUNÇ'UN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ 1.1. Ayfer Tunç'un Hayatı Ayfer Tunç 1964 yılında Adapazarı'nda doğmuştur. Annesi Rizeli bir ailenin kızı olan Yıldız Tunç babası ise mübadelede Bulgaristan'dan Adapazarı'na yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Bedri Tunç'tur. Farklı iki kültürün bir araya gelerek oluşturduğu zenginlik Ayfer Tunç'un hayatına ve eserlerine yansımıştır.öğretmen olan Bedri Tunç'un tayini sebebiyle Mardin'e yerleşen aile, babasının geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesinden sonra yeniden Adapazarı'na döner. Ayfer Tunç İlkokulu Adapazarında Sakarya İlkokulunda okur. Babası gibi öğretmen olan ablasının İzmit'te çalışmaya başlamasıyla annesi ve kendisi İzmit'e taşınırlar. Yazar burada Hızır Reis İlkokulunda öğrenimine devam eder. Adapazarı'na yeniden yerleşmelerinden sonra Adapazarı Merkez Ortaokuluna gider. Dönemin siyasi geriliminin etkisi sebebiyle liseyi İstanbul Erenköy Kız Lisesinde yatılı olarak okur. Yazar burada okuduğu yıllardaki yurt hayatını eserlerinde - özellikle Yeşil Peri Gecesi'nde- yansıtır. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanan yazar 1987 yılında buradan mezun olur.ayfer Tunç'un edebiyata olan ilgisi çocukluk yıllarında başlamıştır. Okuduğu Kemalettin Tuğcu kitaplarının etkisiyle ilkokul ikinci sınıfta ilk roman denemesini yazar. "Kemalettin Tuğcu özenmesi ne olacak? Adını hiç hatırlamıyorum ama konu yoksulluktu. Üç kız kardeş vardı. Çok basit, Kemalettin Tuğcu artı kendi çekirdek ailem.kendimizi hayata karşı mücadele eden insanlar olarak kurgulamışım demek ki." (İnci, 2014: 64) Üniversite yıllarında Tanım dergisini çıkarır. Ancak Tanım serüveni iki sayıdan ibaret kalır. Sokak dergisinde çalışan yazar burada edebiyat ortamında yer alma imkânı bulur. Güneş Gazetesi'nde çalıştığı yıllarda P.eki ve Güneş Gençlik eklerinde yazılarını yayınlar. Güneş Gazetesi'nden ayrıldıktan sonra Milliyet Sanat'a kitap tanıtımları yazar.aynı yıllarda TRT'de edebiyat uyarlamaları yapar. Kendi öyküsü Alafranga İhtiyarlar 'ın uyarlaması "Ah!" adıyla çekilmiştir. 2002'de yazdığı Sait Faik'ten yaptığı uyarlamalar olan Havada Bulut 2003'te yayınlanır.1994 yılında ise Yeni Yüzyıl

22 8 gazetesinde çalışmaya başlar yıllarında Yapı Kredi Yayınları'nda çalışmalarını sürdürür.istanbul Radyosu'na radyo tiyatroları yazar. Yazdığı radyo oyunlarının ilki yazarın üniversite yıllarına denk gelen Gül Oyunu'dur. Refik Halit Karay'ın Bu Bizim Hayatımız eserini uyarlayan yazarın bu uyarlaması Arkası Yarın hâlinde oynanır.1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nin düzenlediği Yunus Nadi Öykü Armağanı'na Saklı öyküsüyle katılan yazar birinci olur yılında yayınladığı Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek eseri ile Uluslararası Balkanika Ödülü'nü kazanır.yky' de çalıştığı dönemde Yekta Kopan ve Murat Gülsoy'la edebiyat söyleşileri yapar. Yekta Kopan'ın ayrılmasından sonra Murat Gülsoy'la Diyaloglar adında edebiyat söyleşilerini devam ettirir Edebî Kişiliği Çocukluğundan itibaren okumaya ve yazmaya merakı olan Ayfer Tunç'un ilk yayınlanan yazısı üniversite yıllarında yazdığı Edebiyat 81 Dergisinde çıkan Caz ve Arabesk'tir. Türk edebiyatı ile karşılaşması çocukluk yıllarına denk gelir. "Bana gerçek anlamda edebiyat tadı veren, hatırladığım ilk kitap Milliyet Çocuk kitaplarından çıkan En Güzel Seçme Türk Hikâyeleri'dir." (İnci, 2014: 47) Okuduğu kitapların etkisi ile Türk edebiyatına yönelen yazar hayatının geri kalan kısmında da Türk edebiyatının sadık bir okuyucusu ve hayranı olmuştur. Tüm bu hayranlığın yanında zaman zaman edebiyatımızın zayıflığı konusundaki eleştirilere hak verir. Edebiyatımızdaki eksiklikleri şu nedene bağlar: "Bence mesele edebiyatı içeren kültürün toplumsal bir ihtiyaç olup olmamasıyla ilgili. Kültür, medeniyet, hak, özgürlük, adalet talepleri bütün bunlar iç içedir, birbirini geliştirir. Tarihimize bakarsak edebiyatın pek çok sosyolojik nedenle toplum tarafından ihtiyaç olarak talep edilmediğini görüyoruz. Talebi olmayan ürün gelişemez." (İnci, 2014: 54) İstanbul Üniversitesi'nde okurken iki sayıdan ibaret olan Tanım dergisini çıkarır. Bu derginin her iki sayısında da Edip Cansever'in o zamana kadar yayınlanmamış iki şiiri yayınlanır. (İnci, 2014: 140)Üniversiteden sonra çalışma hayatına atılan yazar bu dönemde

23 9 Saklı öykü kitabını yazar. Bu kitap yılı Yunus Nâdi Öykü Ödülü'nü alır. Kitap 1989 yılında Cem Yayınevi tarafından basılır. Sokak dergisinde çalışmaya başladıktan sonra edebiyat çevresinde yer almaya başlar. (İnci, 2014: 155)Sokak dergisinde yazdığı yazıların bir kısmını daha sonra Ömür Diyorlar Buna' da yayınlar. Sokak dergisinden ayrıldıktan sonra Güneş gazetesinde çalışmaya başlayan yazar bu dönemde Kapak Kızı romanını yazar. Ayfer Tunç'un ilk roman tecrübesi olan bu eser dil, şekil ve içerik özellikleri açısından yazarın edebî çizgisini tam taşımamaktadır. Edebiyatının erken dönemlerinde yazdığı roman Ayfer Tunç tarafından da "ortalama bir roman" olarak nitelenir. (İnci, 2014: 163) Güneş Gazetesi'nden ayrıldıktan sonra 1994 yılına kadar TRT'de uyarlamalar yapan yazar 1994'te gazeteciliğe geri döner ve Yeni Yüzyıl Gazetesi'nde çalışmaya başlar. Yeni Yüzyıldaki çalışma arkadaşlarından Oya Ayman'la araştırma kitabı olan İkiyüzlü Cinselliği yayınlar. Türk toplumunun ikiyüzlülüğüyle ilgili derdi olan yazar bu çalışmadan Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi romanında faydalanır. Romandaki kişilerin çoğu günlük hayatlarının yanında cinsellikle sınanan kişilerdir yılında Mağara Arkadaşları adlı kitabı basılır yılında Yapı Kredi Yayınları'nda yayın yönetmeni olarak çalışmaya başlar. Düzenli olarak Hayalet Gemi dergisine yazılar yazan Ayfer Tunç, bu dergide Taş- Kâğıt- Makas öyküsünü Aklın Kayması başlığı ile yayınlar. Hayalet Gemi'deki yazılarının bir kısmı Ömür Diyorlar Buna' da düzenlenmiş hâliyle yer bulurken bir diğer kısmı da elektronik kitap yayınevi altkitap'ta Harflere Bölünmüş Zaman kitabının içinde yer alır. Murat Gülsoy ve Yekta Kopan'la Açık Radyo'da Ubor Metenga dizisini sürdürürler. Daha sonra Murat Gülsoy'la Diyaloglar dizisini hazırlarlar yılında Aziz Bey Hadisesi öykü kitabı yayınlanır yılında ise 70'lerin hayat anlayışını, yaşama şeklini ve kültürel birikimini yansıtan Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek kitabı yayınlanır. Bu kitap 2004 Uluslararası Balkanika Ödülü'nü kazanır.

24 yılında Yapı Kredi Yayınları'ndan ayrılan yazar aynı yıl Kapak Kızı romanını editoryal çalışmasını kendisi yaparak yeniden yayınlar. Aynı dönemde Evvelotel öykü kitabını yazar."aziz Bey Hadisesi'nin diğer öyküleriyle ve Taş- Kağıt- Makas'ın "Suzan Defter" dışındaki öykülerini bir araya getirdik, Kırmızı Azap adıyla yayımladık." (İnci, 2014: 198) Aziz Bey Hadisesi ve Suzan Defter Can Yayınları'nda iki bağımsız roman olarak yeniden yayınlanır yılında Kapak Kızı'ndaki edilgen karakter Şebnem'in haykırışlarının yansıması olarak nitelendirilebilecek Yeşil Peri Gecesi yayınlanır. Eserlerini "erkek ağzından" yazması sebebiyle zaman zaman eleştirilen yazar Şebnem'i konuşturarak mağduriyetini güç hâline getiren bir kadın karakter ağzından romanı oluşturur yılında Tanıl Bora'nın İletişim Yayınları Memleket Kitapları dizisi için istediği Memleket Hikâyeleri'ni yazar. Bütün edebiyatında memleketin tema olarak zaten var olduğunu ifade eden Ayfer Tunç için bu kitap tamamlanmış bir eser değildir. "Memleket Hikâyeleri benim için bitmiş bir kitap değildir. Yaşadıkça ona eklenecek hikâyeler olacaktır. Bu açıdan zihnimin bir köşesindeki yerini hiç terk etmeyecek bir kitap." (İnci, 2014: 208) 2014 yılında ise yazarın son romanı olan Dünya Ağrısı yayınlanır. Edebî ailesini Leyla Erbil ve Edip Cansever'in oluşturduğunu söyleyen yazar, Türk edebiyatında Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu,Nezihe Meriç, Sevim Burak, Füruzan, Leyla Erbil'den etkilenmiştir; Ferit Edgü, Hulki AkTunç, Vüsat O. Bener'i ise okuyucu olarak beğenmektedir. Dünya edebiyatında ise Thomas Bernhard, Max Frisch Ayfer Tunç'un edebiyatı üzerinde etkili olan yazarlardandır. Yazarın kitapları İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Arapça, Bulgarca, Romence, Sırpça, Lehçe, Slovakça, Slovence, Azerice, Romence, Çince, Hintçe ve Tamilce olmak üzere on altı faklı dilde yayınlanmıştır.

25 11 İKİNCİ BÖLÜM ESERLERİ 2.1. Roman Kapak Kızı (Simavi Yayınları, İstanbul, 1992, I. Baskı; Can Yayınları, İstanbul, , I. V. Baskı. ) Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi (Can Yayınları, İstanbul, , I. - VI. Baskı.) Yeşil Peri Gecesi (Can Yayınları, İstanbul, 2010, I. ve II. Baskısı.) Suzan Defter (Can Yayınları, İstanbul, , I. IV. Baskı.) Dünya Ağrısı (Can Yayınları, İstanbul, 2014, I. Baskı.) 2.2. Öykü Saklı (Cem Yayınevi, İstanbul 1989, I. Baskı; Can Yayınları, İstanbul 2006, I Baskı.) Mağara Arkadaşları (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul , I. ve II. Baskı; Can Yayınları, İstanbul, 2006, I. Baskı.) Aziz Bey Hadisesi (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, , I. ve II. Baskı; Can Yayınları, İstanbul, I. III. Baskı.) Taş-Kâğıt-Makas (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003, I. Baskı; Can Yayınları, İstanbul, 2005, I. Baskı) Evvelotel (Can Yayınları, İstanbul, , I IV. Baskı.) Kırmızı Azap (Can Yayınları, İstanbul, 2014, I. ve II. Baskı.)

26 Yaşantı Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, , I. XXXII. Baskı; Can Yayınları, İstanbul, , I. VII. Baskı. ) Ömür Diyorlar Buna (Can Yayınları, İstanbul, 2007, I. Baskı.) Memleket Hikâyeleri (İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, I ve II. Baskı.) 2.4. Araştırma İkiyüzlü Cinsellik (Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1995, I. Baskı.) (Ayfer Tunç ve Oya Arman Büber) 2.5. Senaryo Kızlar Yurdu (1992) Düş, Gerçek Bir De Sinema (1995) Havada Bulut(2002) Aliye (2004) Sessiz Fırtına (2007) Usta (2008) 72. Koğuş (2010).

27 13 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ROMANLARDAKİ ŞAHIS KADROSU Ayfer Tunç'un romanlarındaki şahıslar dünyasının neredeyse tamamı insanlardan oluşmaktadır. Yazar, şahıslar dünyasını oluştururken onları çevrelerindeki diğer insanlar ve mekanlar ile birlikte ele almıştır. Mekanların şahısların ruh hâli üzerindeki etkisini ve kişilerin ruhsal yansımalarının mekana bakışını etkileyişi göz ardı edilmez. Şahıslar dünyasını incelerken onları romanda belirtilen unsurları ile ele almayı tercih ettik. Psikanalitik kuramdan ya da diğer eleştiren kuramlardan ziyade kişilerin roman gerçekliği içerisinde var oluşunu ele aldık.çünkü "Gerçek hayatta bir insanı çözmek çok zor hatta imkânsızken Roman kahramanları asıl yaşamdakinden daha kolay anlaşılır kimselerdir. ve romancı daha başa çıkılabilir bir insan soyu yaratır Roman kişileri gel deyince uysalca gelirler; ama aslında başkaldırma duygusuyla doludurlar, Çünkü pek çok bakımdan gerçek insanlara benzerler. Kendi başlarına buyruk olmaya çalışır, bu yüzden de ikide bir romanın temel amacına ters düşen davranışlarda bulunurlar. Yazarın elinden kurtulur, denetim dışına çıkarlar. Romancının yarattığı dünyanın insanları olmakla birlikte çoğunlukla o dünya ile uyum içinde değildirler. Kendilerine tam bir özgürlük verilecek olursa, tekmeyi basıp romanı parça parça ederler, çok sıkı denetim altında tutulacak olularsa, ölüp giderek öç alır(cansızlaşır), kitabı içten içe çürüterek yok ederler. " (Başarslan: 51) Ayfer Tunç'un romanlarında farklı bakış açıları ile kişiler okuyucuya sunulmaktadır."kahramanların kişilikleri sadece anlatıcı kişi aracılığıyla değil, roman kahramanının kendi kendisini tanıtmasıyla, roman kahramanının romandaki diğer kahramanlar tarafından tanıtılmasıyla ya da bu üç özelliğin bir arada kullanılmasıyla da okuyucuya sunulabilir. Bir başka teknik de mektup ya da anı yöntemiyle de kahramanın tanıtılmasıdır. Romanda yer alan kişiler bir sistemle karşımıza çıkarlar ve hepsinin romanda bir görevi olur ve bu kişiler romandaki konumlarına göre başkişi veya dekoratif konumda karşımıza çıkar." (Başarslan: 51)

28 14 Yukarıda bahsedilen yöntemlerin dışında Suzan Defter romanında günlük türünden faydalanılmıştır. Romanın başkişileri olan Ekmel ve Derya'nın günlükleri yoluyla kişiler ele alınmış ve roman kurgusu iki kişinin aynı günü anlatan günlükleri üzerinden kurgulanmıştır. "W.J.Harvey, kişi kadrosunu karakter yapılarına göre dörde ayırır: 1. Başkişi veya Birinci dereceden kahraman 2. Norm Karakter 3. Kart Karakter (Hasım Güç) 4. Fon Karakter (Dekoratif ve Figüratif unsurlar) (Harvey 2004: )." (sutad.selcuk.edu.tr, ) Çalışmamızda romanların şahıslar dünyası bu tasnife göre değerlendirilmiştir. Başkişi, romanın esas kurgusunun ortaya çıkmasına imkân sağlayan ve romanın ana olay örgüsünü üstlenen kişidir." Romanda yer alan kişiler bir sistemle karşımıza çıkarlar ve hepsinin romanda bir görevi olur ve bu kişiler romandaki konumlarına göre başkişi veya dekoratif konumda karşımıza çıkar. Başkişi, eserdeki değişme sürecini yaşayan, ilgi merkezi olan ve yapıyı oluşturan bütün unsurların merkezi olan kişidir. Romanın başkişisi, bir kahraman olmak zorunda değildir. Beğenmediğimiz yanlarıyla daha fazla dikkati çeken ve hiç sempatik bulmadığımız biri bile olabilir. O hayallerin kaygan zemininden gerçeğin katı zeminine düşen ve orada hem kendi gerçeğini, hem de içinde yaşadığı toplumun sosyal gerçeklerini- bu gerçeklerle barışsın veya barışmasın- bulan kişidir. "(Başarslan: 51) Başkişi veya başkişilerden sonra romanın en önemli kişilerini norm kişiler oluşturur."norm karakter, romandaki dramatik aksiyonu başkişi lehine dönüştüren kişidir. Başkişiden sonra en fazla söz sahibidir. Stevick norm karakteri, O romandaki temaya açıklık kazandırmak için yaratılmıştır. (Stevick 2004: 62) diyerek tanımlar. Bu açıdan norm karakteri genişleten, onun ruhsal ve bedensel olarak büyümesini sağlayan verici ve destekleyici konumdaki karakterdir." (openaccess.firat.edu.tr, ).

29 15 Kart karakter, romandaki aksiyonun sonuçlanabilmesi açısından, karşısında olan tematik güce yön verenin hem ruhsal hem de bedensel olarak kendini bireysel anlamda gerçekleşmesine engel olan kişilerdir. Kart karakter, esareti içinde olduğu için- veya aynı şekilde hürriyet içinde mahsus olduğu için- romancı sık sık onun hamuruna canlılık, enerji, bir roman sinin karmaşık çizgilerini bulandıracak ve bozacak fazlalıklar katabilir. (Stevick 2004: 178) diyen Stevick, kart karakterin tabiatları gereği niteliklerini dile getirir. Fon karakter, romanda derinliği az olan ve bireyselleşmek için az çaba harcayan kişilerdir. Roman boyunca bir etkin rol sahibi alamazlar. Korkmaz Fon karakterler, romanda en az derinliğe sahip kişi ya da kişiler grubundadır. Bunlar roman bünyesinde yapının işlenmesine yardımcı olacak niteliktedir. diye tanımlar. (Korkmaz 1997: 300) Bu tip karakterler, romanda içinde bulunduğu mekân, zaman, durum ve eylemlere gerçeklik veya uygunluk kazandırmakla yükümlüdür. Anlatıcı bu tip kişilere sadece bir ayna görevi verir. Sadece etrafına gerçeklik kazandırır (openaccess.firat.edu.tr, ) Kapak Kızı Romanın Tanıtımı İlk baskısı 1992 yılında yapılan Kapak Kızı, Ayfer Tunç'un Saklı adlı öykü kitabından sonra yayınladığı ikinci eseri, ilk romanıdır. Simavi Yayınları tarafından basılmıştır. "Yayımlanmış bir metin, ölmüş bir organizma değildir,bir metin ancak yazarı ölünce ölür." 1 anlayışı ile hareket eden yazar "Söz ekonomisinin değerini öğrendikten sonra " Kapak Kızı romanını 2004 yılında yeniden yazar ve 2005 yılında Can Yayınları tarafından yayınlanır. Romanın bu yeni hâli ilk hâliyle alakasız, baştan aşağı yeni olacak biçimde oluşturulmamıştır. " Her ne kadar cümlelerin büyük çoğunluğu yeniden kurulmuş olsa da, zemin aynı zemin, inşa aynı inşa." 2 Can Yayınları'ndan çıkan yeniden yazılmış romanın 6. Baskısının arka kapağında roma şu şekilde tanıtılır: 1 bkz. Ayfer Tunç, Kapak Kızı, Can Yayınları, 2005, İstanbul, s bkz. Ayfer Tunç, Kapak Kızı, Can Yayınları, 2005, İstanbul,s.261

30 16 "İyi aile çocuğu olunca yanmadan öğreniyorsunuz ateşten uzak durmayı. Ama hiç değilse bir kere yanmak lazım. Karlı bir kış gününde İstanbul'dan Ankara'ya giden bir trenin yemekli vagonunda, birbirlerinin kesişen yollarından habersiz, üç yabancının aklını "Ayın Kızı Şebnem'in bir dergiye verdiği çıplak pozlar meşgul eder. Kar nedeniyle trenin yolda kaldığı bu uzun ve gerilimli yolculuk sırasında üç yabancının zihinlerinden geçenler ve aralarındaki konuşmalar, kutsal ailenin dış kabuğunun ne kadar sağlam, içinin ne kadar çürük olduğunu gösterir. Şebnem'in fotoğrafları radyocu Selda ve bankacı Ersin için hayatlarını alt üst eden bir travma olurken yemekli vagonun garsonu Bünyamin'i de hayat karşısında sınava çeker. Ama herkesin sınıfta kaldığı bu sınavın asıl başarısız olanı kimdir? almaz. Kapak Kızı'nda bu üç yabancının yargıladıkları veya arzuladıkları Şebnem söz Ayfer Tunç'un 2010'da yayımlanan Yeşil Peri Gecesi adlı romanında söz sırası Şebnem'e gelecek ve Şebnem kimin daha çıplak, kimin daha değersiz, kimin daha ikiyüzlü ve acımasız olduğunu gösterecektir. Kapak Kızı, kutsal ailenin çürüttüğü düşmüş bir kadının hangi zihinlerde nasıl doğduğunu anlatıyor." 3 Üç ana karakter ve aslında hiç söz almadığını düşünsek de bütün romanı yaşatan dördüncü karakter Şebnem'den oluşan romanda sorgulamalar Şebnem'in fotoğrafına yönelik başlasa da Selda, Ersin ve Bünyamin'in kendi hayatlarını sorgulamak ve hatta yargılamak zorunda kaldıklarını görürüz. Roman incelemesi boyunca esas aldığımız Can Yayınları'ndan çıkan 6. Baskı 257 sayfa ve 15 bölümden oluşmaktadır. Romanın sonunda sayfalar arasında Ayfer Tunç'un "Kapak Kızı'nın yeniden yazılışı hakkında birkaç söz" isimli yazısı bulunmaktadır. 3 Arka kapak yazısında yer alan bir hatayı düzeltmeden geçmemek gerektiği kanaatindeyim. Tren İstanbul'dan Ankara'ya değil, Ankara'dan İstanbul'a hareket etmektedir. Mekân kurgusunun sağlamlığı açısından önemli bir noktadır.

31 Özet Selda, Ersin ve Bünyamin'in üç ana karakteri oluşturduğu roman Ankara'dan (Polatlı) İstanbul'a yol alan bir trende karakterlerin dergi kapağında gördüğü "Ayın Kızı Şebnem"in fotoğrafından yola çıkarak kendi hayatlarını ve hikâyelerini sorgulamalarını anlatır. Tren yolculuğu yaklaşık on üç saati kapsasa da geriye dönüşlerle beraber romanda kırk yıllık bir süre anlatılır. Selda, dergi kapağında fotoğrafı bulunan Şebnem'in uzak bir akrabasıdır. Onunla hayatında bir kez karşılaşmıştır. Fotoğraftan etkilenmesinin sebebi Şebnem'in çıplak poz verebilecek kadar cesur olmasıdır. Onun gözlerindeki cesaret Selda'nın güvenli, sakin hayatının dengesini bozar, onu alt üst eder. Gördüğü fotoğrafla hayatını sorgulamaya başlayan Selda, ömrü boyunca hiçbir şeye cesaret etmediğini -, hiçbir alanda cesur olmadığını fark eder. Romanın bir diğer ana karakteri olan Ersin'in aynı fotoğraftan etkilenme sebebi ise geçmişte Şebnem'le yaşadığı ya da yaşadığını zannettiği aşk hikâyesidir. Şebnem'in fotoğraflarını gördüğünde anılarının kirlendiğini düşünür. Hayatını ve hayat tarzını sorguladığı bir dönemde dergi ile karşılaşan Ersin, hayatındaki kadınlara ve yaşadığı- ya da yaşamadığı- aşklara dair de sorgulamalara başlar. Şebnem'in fotoğraflarının cinsel anlamda amacına ulaşmasına en yakın olduğu karakter Bünyamin'dir. Karısı Cennet ile ilgili güven problemi yaşayan, yemekli vagonda garsonluk yapan Bünyamin, fotoğrafı gördüğünde Şebnem'in çıplaklığından ve pozlarından hoşlansa da fotoğrafın yarattığı çağrışım tam olarak erotik değildir. Şebnem'in çıplaklığına rağmen fotoğraflar ona annesine duyduğu özlemi hatırlatır. Romanda Bünyamin karakteri çevresinde ahlâk ve ikiyüzlülük kavramları ele alınır. Romanın seyrini, karakterlerin hayatını etkileyen Şebnem'in hikâyesi ise ana karakterlerin yaşantıları aracılığıyla okura sunulur.roman fotoğraf imgesi üzerine kuruludur.

32 18 Yazarın edebiyatı ile ilgili değerlendirmesi Kapak Kızı romanında birebir karşımıza çıkmaktadır. Ayfer Tunç daha ilk romanında edebî tavrını ve roman anlayışını ortaya koymuştur: "Benim edebiyatım hayat denen trende giderken bir anda bir duraklamanın edebiyatı değil.trenin ve yolculuğun tamamını anlatmaya eğilimliyim. Hayattan küçük bir kesit anlatıcısı değilim. Karakterin geçmişine mutlaka giderim."(inci, 2014:267) Şahıslar Kadrosu Şekil 3.1. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Selda ve Çevresi

33 Şekil 3.2. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Ersin ve Çevresi 19

34 20 Şekil 3.3. Kapak Kızı Romanı Şahıslar Kadrosu Bünyamin ve Çevresi Başkişiler Selda: Romanın üç ana karakterinden biri, Şebnem'in uzak akrabasıdır. Bir radyoda "Hayat ve Biz" adlı bir program yapmaktadır. İyi aile kızının tipik bir örneği olarak değerlendirebileceğimiz Selda, asker babası ve ev hanımı annesi ile birlikte farklı şehirlerde yıllarca aynı hayatı - lojman hayatını- yaşamıştır. "Hayatları farklı şehirlerde, ama hep aynı çevre içinde geçmişti." (Tunç, 2005:44)

35 21 Üniversiteden sonra ailesi ile beraber İzmir'e taşınmayı reddedip yalnız yaşamayı tercih etmiştir.dergide Şebnem'in fotoğrafını görmesi ile hayatı sorgulamaya başlar. Bütün ömrü boyunca güvenli sularda yüzdüğünü, etrafındaki duvarları hiç yıkmadığını hatta bu duvarları kendisinin ördüğünü fark eder. Selda'nın dış görünüşüne dair bilgiyi Ersin'in değerlendirmesi ile ediniriz: "Ersin hissettirmeden bir göz attı kadına. Hoş ve ciddi görünüyordu. Giyim kuşam yerinde, makyaj dozunda, sırıtma yok, diye düşündü, laubalilikten hoşlanmıyoruz demek." (Tunç, 2005:152) Şebnem'in fotoğraflarından Selda'nın derinden etkilenmiş olmasının sebebi, Şebnem'in kendisinin tam zıddı olduğunu düşünmesidir. ""Çünkü benim karşıtımı oluşturmuş" dedi Selda. Bunu anlayınca acı çekiyor insan. Şu yaptığıyla en dibi göze almış olduğunu gösterdi bana. Sonuna kadar giderim, umurumda bile olmaz, dedi. En dip neresiyse oraya kadar. Dibi göze almazsan hiçbir yere varamazsın. Böylece benim hayatımın anlamını da sıfırlamış oldu. Zaten bir anlamı da yokmuş." (Tunç, 2005:234) Ersin: Üç ana karakterden biri olan Ersin, Şebnem'in amcasının oğludur ve onun fotoğraflarını dergide görmesi ile sarsılır. Onun bu kadar sarsılmasının sebebi geçmişte yaşadığı aşk, Şebnem'e karşı hissettiği duygulardır. Ersin, iyi aile çocuğu kavramının kitaptaki erkek karşılığı karakterdir. Ailesi ile uzun yıllar beraber yaşayan ve sonunda bankacı olarak şehirden şehre dolaşan karakterin hayatı güven içinde geçmiştir. Etrafındaki herkesle olan ilişkileri seviyeli ve mesafeli olan Ersin, bir tek Şebnem'le yaşadığı anılarda kendinden beklenenin ötesine geçmiş, yapmaması gereken şeyleri yapmaya az da olsa cesaret edebilmiş ve amcasının kızına âşık olmuştur. Ancak bu aşk karşılıklı olarak hiçbir zaman itiraf edilmemiş ve bir buluşma dışında aşka benzer hiçbir şey yaşanmamıştır. Ersin'in hayatı boyunca tek cesur davrandığı bu aşkın sonu da yine Ersin'in korkaklığı sebebi ile hiç başlamadan biter. Yaptığı işi, bulunduğu çevreyi sevmeyen Ersin romanın başlatıldığı nokta olan tren yolculuğu sırasında hayatını değiştirmeye karar vermiştir. Bankacılıkta mutlu olmadığını

36 22 ve "hayat tembeli olmak" tan korktuğunu söyler. Selda ile konuştuğu bölümlerde ise aslında çoktan "hayat tembel"i olduğunu kendine itiraf edecektir. Bünyamin: Romanın ana mekânı olan trendeki yemekli vagonun çalışanlarındandır.ana karakterlerden biri olan Bünyamin, Cennet ile evlidir. Trendeki işini ciddiye alan ve severek yapan bir garsondur. İşini nasıl yaptığı romanda şu satırlarla anlatılmıştır: "Beş yıl önce, işe yeni başladığında, bir defasında iki elinde birer tabağı ancak taşırken işi iyice ilerletmiş, kendi kendine kazandığı tuhaf bir denge duygusuyla beş tabağa kadar çıkmıştı. Gerçi bundan sıkılmıştı artık.ancak keyfi yerinde olur da, birkaç yolcunun bu akrobasiyi ilgiyle izleyeceğini hissederse, tabakları koluna diziyor, trenin süratinden kimse ayakta durmayı bile beceremezken, o, tembel iş arkadaşlarına ders verir gibi servisini tıkır tıkır yapıyordu."." (Tunç, 2005: 9) Bünyamin, Cennet'le başta mutlu iken geçim sıkıntısı ve zaman içinde oluşan güven sorunu ile mutsuz bir evliliğin içinde bulur kendini.çocuğu olmasının zor olduğunu öğrendiği bir dönemde karısının hamile olması onu kuşkularına tutsak eder. Ahlâk anlayışını sorgulatan bu bölümde Bünyamin her şeyi kabul etmekle toplumun beklentilerine göre hareket etmek arasında ikileme düşer. Norm Karakterler Hülya:Şebnem'in annesidir. Gösterişli bir güzelliğe sahip olan Hülya Cavit ile aşk evliliği yapmıştır. Mutlu bir hayat sürerken başlarına gelen talihsiz kaza hayatını tepetaklak etmiştir.ersin'in amcasının karısı, Selda'nın ise babasının teyze kızıdır. Hülya'nın güzelliği ailenin onu dışlamasına sebep olmuştur. Selda'nın gözünden Hülya ve aile arasındaki ilişki şu şekilde anlatılır: "Hülya Hala hayatını istediği gibi yaşamış, sevdiği adamla, hem onun hem kendi ailesinin muhalefetine rağmen evlenmiş, aynı adamdan yine her iki tarafın muhalefetine rağmen ayrılmıştı.kimsenin sözünü dinlememişti. Bilgiç nasihatlere, akıl vermelere hatta hafif yollu azarlamalara kulak asmamıştı. Kimseyi takmayan hâli, başına buyruk oluşu,

37 23 birbirlerinin sözünü kutsal söz gibi dinler görünen, kendi ahlâklarına tapınan bu ailenin, özellikle Lâmia Halasının onu dışlamalarına yol açmıştı." (Tunç, 2005: 58) Ersin de Hülya'nın kendi etrafındaki kadınlardan farklı olduğunu sezmiştir. "Hülya Yenge'nin annesine hiç benzemeyen bir kadın olduğunu hemen anlamıştı, kadın yakası açık elbiseler giyiyor, müzikli kahkahalar atıyor, kimseden çekinmeden balkonda rakı içiyordu." (Tunç, 2005: 86) Süleyman: Ersin'in babasıdır. Tüccar olan Süleyman babası Hakkı Bey'in ölümünden sonra ailenin erkeği olmuş ve tüm sorumluluğu yüklenmek zorunda kalmıştır.statükocu bir yapısı vardır. Hayatta bağlılıkları hatta saplantıları olan bir adamdır. "Babası da bağlanmayı seven bir adamdı. Bir tutkuya, bir sokağa, bir inanca hatta bir eşyaya... Bu yüzden kendisi için anlamı olan her şeyi saklıyordu. Cızırtılı sesine rağmen şarkısını gramofonundan dinliyor, yıllar önce aldığı fileli tuhaf gömlekleri giymeyi sürdürüyordu." (Tunç, 2005: 87) Ersin ile babasının ilişkisi sınırlıdır ama aralarındaki ilişki biçimi Ersin'in bankacı arkadaşı olan Hakan'ı şaşırtacak kadar samimidir. Hakan: Ersin'in arkadaşıdır. Hakan'ın fiziksel özellikleri Ersin'in gözünden şu şekilde verilir: "İncecik tel çerçeveli gözlüğü, kıvırcık kısa saçları ve ciddi durduğu zaman bile gülümseyen yüzüyle "Ooo... Hoş geldin üstat!" diyerek karşıladı Hakan, Ersin'i. Üzerinde eşofmanları vardı. Gittiği şehirlerin birinden aldığı, nakışlı, yün çoraplarını eşofmanın üzerine çekmişti. "(Tunç, 2005: 30) Hakan Ersin'in aksine, yaptığı işten yaşadığı hayattan memnundur. Hayatın rutininden bunalsa da bu hayata mecbur olduğunu düşünür. "Bok mu var bu dandik şubenin rüküş odalarında? Ama nereye gidiyorum? Sıkar biraz.sıkılıyorum diye hayatımı baştanbaşa değiştirecek hâlim yok. " (Tunç, 2005: 35)

38 24 Ersin'in Şebnem'i görmesi Hakan aracılığıyla olur. Fikriye Hanım: Ersin'in ve Şebnem'in babaannesidir. Kocası Hakkı Bey vurguncu olduğu iddiasıyla hapse atılıp, kendini aklayamadan ölünce malı mülkü satıp Sinop'tan İstanbul'a gelir. Kitabın ana kadın karakterlerinden olan Fikriye Hanım çocuklarının hayatına yön vermeye çalışan otoriter bir annedir. Sert bir mizacı olan Fikriye Hanım, büyük oğlu Süleyman işlerin başına geçsin diye Ersin'in babasını okutmamış, ama Şebnem'in babası Cavit'in okumasını istemiş ve mühendis olmasını sağlamıştır.kızı Cavidan'ın ise sevdiği adamla evlenmesini engelleyerek, onun hayatının felaketinin sebebi olmuştur. "Büyük oğlu Süleyman'ın müteşebbis ruhunu fazlasıyla desteklemişti ama küçük oğlu Cavit'i okutmakta ısrarlıydı." (Tunç, 2005: 84) Onun otoriter tavrı romanda: "Ersin, babaannesinin hükmetmeyi seven bir kadın olduğunu düşünürdü. Çocuklarının hayatına daima karıştığı, hepsinin hayatına müdahale ettiği hâlde, içinde bulunduğu dünyanın merkez noktasında yer alma hırsını bir türlü doyuramamıştı." (Tunç, 2005: 84) satırlarıyla verilir. Oğlu Cavit ilk çalıştığı yer (Amasya) de bir kızı sevip onunla evleneceğini söyleyince, kendisine sorulmadan tercih edilen Hülya'dan ve kızı Şebnem'den nefret etmiştir. Bu nefret Fikriye Hanım'ın karakterini oluşturan ana damarlardandır. "Babaannesi oğlunun tereddütsüz seçimi olduğu için daha yüzünü görmeden Hülya'dan nefret etmiş... "(Tunç, 2005: 94) Lâmia Hala:Selda'nın lise döneminde yanında kaldığı ancak sevmediği halasıdır. "Geçmişin idealleri saplantıya dönüşmüştü Lâmia Hala'da. (...) Halasının bunları anlatışında bir tür kötücül şehvet sezerdi. Çok istediği hâlde çocuğu olmamıştı. Benliğinden bir şeyi devredememiş, sürememiş, sürdürememiş, giderek kuruyan, işe yaramaz, dev bir tohuma dönüşmüştü. Selda'yı fazla benimsemişti önceleri.

39 25 Ama benliğini aktaramayacağını, yeğenini kendinin bir örneği hâline getiremeyeceğini anlayınca hayal kırıklığına uğramıştı." (Tunç, 2005: 118) Lâmia Halanın tasviri Selda'nın gözüyle verilir. "Çocuk doğuramamış olmanın verdiği acılıkla kurumuş bir vücudu vardı elbiselerinin altında,bacakları çok inceydi, derisi buruşuktu, göğsü içeri göçmüş gibiydi. Ama elleri, kolları, yüzü çok bakımlıydı. Halasının keskin bakışlı gözleri Selda'nın hep dikkatini çekerdi. Gözleri yüzünün ifadesine uymakta geç kalırdı. Yüzü başka bir rolü oynar, gülümsüyormuş gibi yaparken, gözleri gerçek duygularının derinliğinden zor çıkardı."(tunç, 2005: 173) Lâmia Hala yaşlandıkça yalnızlıktan korkar ve dikkat çekmek için olmadık davranışlarda bulunur. Böyle davranarak etrafındakileri yakınlaştıracağına uzaklaştırır. Hülya'yı kıskanan karakterlerden bir tanesidir. Cennet: Bünyamin'in karısıdır.cennet'in dış görünüşüne dair tek tasviri Bünyamin'le tanışmasının anlatıldığı bölümde yer alır. "Kardeşinin yanına gidip geldiği sıralarda, başı beyaz yemeniyle örtülü, makinenin başında oturan, o gün hangi renk kumaş işleniyorsa o renk toza bulanmış Cennet'i seyrederdi. (...)Cennet'i ilk defa iş dışında giydiği giysilerle gördü. Başında yemeni yoktu. Permalı saçlarını uçuştura uçuştura içeri girmiş, alnına dökülenlerin bir kısmını topladığı kelebek tokasını çıkarmış,saçlarının tamamını toplayıp yemeniyle sarmıştı." (Tunç, 2005:61) Roman boyunca pek konuşmayan Cennet karakterinin önemi, Bünyamin'in içindeki kuşkuları ve ahlâk- cinsellik konularına bakışı sağlamaktır. Evlenmeden önce bir tekstil atölyesinde çalışan Cennet, evlendikten sonra bir süre işi bırakmasına rağmen maddi sıkıntılar sebebi ile tekrar çalışmaya başlar. Anahit: Ayfer Tunç'un romanlarının hemen hemen hepsinde var olan azınlık mensubu karakterdir. Romana Cennet'in arkadaşı olarak giren ve daha sonra komşuları olan Anahit hüzünlü bir aşk hikâyesine sahiptir.

40 26 Bünyamin'in üst kat komşusu olan Garo Anahit'in kardeşidir. Bünyamin'in Cennet'le ilgili kuşkularının ana kaynağıdır.bünyamin Garo'yu kıskandığını ilk defa düğünlerinde fark eder. "Onun ince ve tıraşlı yüzünü, biçimli parmaklarını, yana yatırıp taradığı parlak siyah saçlarını, yüzünü daha da güzelleştiren gülümsemesini kıskandığını ilk kez düğünde itiraf etmişti kendine." (Tunç, 2005:66) Kart Karakterler Mükerrem Hanım:Selda'nın annesidir. Çok fazla söz edilmeyen karakterlerden biridir. En önemli rollerinden bir tanesi aile devamlılığını ve düzenini sağlamasıdır. Büyük aile düzeni içerisinde adaleti sağlayan bir karakterdir.diğer kadın karakterler gibi Hülya'dan pek hoşlanmasa da adil olmaya çalışır. ""Sen de suçlusun" dedi her zamanki gibi. Yine adalet duyguları coşmuştu. "Hepimiz suçluyuz. Başına büyük bir felaket geldi kızın.biz ne yaptık?sırtımızı döndük."" (Tunç, 2005: 176) Ümit: Selda'nın erkek kardeşidir. Doktor olan Ümit, Mutlu ile mutsuz bir evlilik yapmış ve ayrılmıştır. Selda ile aralarındaki ilişki sınırlıdır. Cavit: Şebnem'in babası, Hülya'nın kocası, Fikriye Hanım'ın oğlu, Ersin'in amcası olan Cavit romanın hüzünlü kahramanıdır. Onun trajedisi hem Hülya'nın hem de Şebnem'in hayatının mihenk taşı olur. Cavit romanda Ersin'in gözüyle anlatılır.ersin amcasını ilk gördüğünde onu şu şekilde tasvir eder: "Ayağında sandaletler, üzerinde uçuk mavi bir gömlek, başında beyaz bir kasket ile çıkıp gelmişti. Yüzünden neşe taşıyordu." (Tunç, 2005: 84) Cavit kaza geçirdikten ve ailesi darmadağın olduktan yıllar sonra Ersin amcasını ziyarete gider. Ancak bu sefer amcasının tasviri ilkinden çok farklıdır.

41 27 "Hâli, kendinden utanma ile sefaletini sergileme arasında gidip geliyordu. Bazen yüzünde acı bir gülümseme beliriyor, bazen çehresi kararıyor, ifadesi büsbütün anlaşılmaz oluyordu. Tırnakları kirli eli, kuru, kabuklu dudakları titriyordu. (...) Hafif sarhoş, çokça hüzünlüydü." (Tunç, 2005: 100) Cavidan Hala: Ersin'in halası olan Cavidan yaşadığı aşkla hayatı darmadağın olan bir kadın karakterdir. Ailesini tüm itirazlarına ve baskılarına rağmen Ender adında bir kahveci çırağına âşık olur. Ender'in bıçaklanıp ölmesinden sonra yaşama sevincini kaybeder. Ailesini istediği biriyle evlenir. "Bir daha eski canlılığına, neşesine dönemeyen kızı hakkındaki ağır dedikodular Fikriye Hanım'ın kulağına gelince, oğullarının muhalefetine rağmen, kızını bu olaylardan haberi olmayan, kendileri gibi Sinoplu varlıklı bir ailenin, durgun zekâlı oğluyla, alelacele, ama yine de çeyizinde hiçbir eksik bırakmadan evlendirdi." (Tunç, 2005: 90) Kızının doğumundan sonra tekrar bunalıma giren Cavidan daha sonra Ahmet isimli bir adamla evlenir ve ondan Ender adını koyduğu bir oğlu olur. Geriye kalan hayatı boyunca sessizliği ve akışına bırakmayı tercih ederek yaşar. İzzet: Bünyamin'in iş arkadaşlarından olan İzzet, trendeki işine yeni başlamış, beceriksiz, sakar bir garsondur. Romandaki yan karakterlerdendir. Bünyamin'in şefkat ve acıma hislerini yansıtmasını sağlar, olay örgüsüne doğrudan bir katkısı yoktur. Romanda şu şekilde tasvir edilir: "İzzet turuncu tüylerle kaplı parmaklarının arasında çıt çıt kırıyordu karanfil saplarını., hoşlanmıştı bundan. Bünyamin İzzet'e baktı, içi acıdı. İki buçuk aydır yanında çalışan bu çocuk yüzlü genç adamın beceriksizliğiyle eğleniyorsa da, bazen hâline üzülüyordu. İzzet işe başladığından beri döküp saçmadan servis yapmayı becerememişti, tren hızla giderken dengesini bulamıyordu." (Tunç, 2005: 10)

42 28 Tayfur: Bünyamin'in arkadaşlarından olan Tayfur'un romandaki önemi, onun "Ayın Kızı Şebnem" fotoğrafının olduğu dergiye ulaşmasını sağlamış olmasıdır.tayfur şu şekilde tasvir edilir: "Beş çocuğu ve hastalıklı karısıyla bir gecekondu mahallesinde oturan, akşamları pazarlarda terlik, çorap, kalem, limon ne bulursa satan Tayfur, paslı dişlerinin göstere göstere gülerek bir şeyler anlatmış, sonra koridoru inleterek çaycıyı çağırmıştı." (Tunç, 2005: 19) Erol: Yemekli vagonda, kasanın başında duran Erol, Bünyamin'in iş arkadaşlarındandır. "Erol, kravatını gevşetmiş, sigarasını küçük parmağında yalancı taşlı bir yüzük parlayan sol eline almış, arada bir bıyıklarıyla oynayarak bulmaca çözüyordu." (Tunç, 2005: 11) Yol boyunca Bünyamin Erol'la sık sık diyaloga girer. Bu diyaloglardan birinde ahlâk anlayışı sorgulanır. Erol evlenmek isteyen ve evli olduğu için Bünyamin'e özenen bir karakterdir. Bünyamin ona Cennet'in amcasının kızı Şükran'la evlenmesini önerir. Bu öneride iyilik isteğinin yanı sıra Erol'un başını derde sokma gayesi de vardır. "Cennet ne kadar gizlemeye çalışsa da, Şengül'ün bir yığın erkekle gezip tozmuş olduğunu biliyordu, kız pek sağlam ayakkabı değildi. Erol'a bundan söz etmedi. Öğrenince katlanırdı. Biz nasıl katlanıyoruz?" (Tunç, 2005: 226) Fon Karakterler Mutlu:Ümit'in eski eşi Muzaffer Dayı: Selda'nın dayısı Nigâr Yenge: Selda'nın dayısının eşi Osman Albay: Aile dostu Selahattin Enişte: Lâmia Hala'nın kocası Tarihçi Mesut Abi: Selahattin Enişte'nin yeğeni

43 29 İsmail Bey: Selda'nın dedesi (Doğan Albay'ın babası) Lâmi: Selda'nın amcası Sinan: Selda'nın eski arkadaşı Mazhar: Selda'nın sevgilisi Hakkı Bey: Ersin'in dedesi (Süleyman'ın babası) Ender: Cavidan'ın sevgilisi Ahmet: Cavidan'ın ikinci kocası Ender: Cavidan'ın oğlu Nalan- Fikret- Gülsen: Cavidan'ın kızı Metin: Bünyamin'in kardeşi Abdülkadir: Garson Mustafa: Garson Şükrü: Garson Şengül: Cennet'in amcasının kızı Fevzi: Şebnem'in hocası Karanlık Odacı: Trendeki ölü 3.2. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanın Tanıtımı İlk basımı 2009'da basılan Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi romanı Can Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Ayfer Tunç'un dördüncü romanıdır. Temelinde Karadeniz'e sırtını dönmüş, bir Karadeniz şehrinde yer alan roman, kişileri ile toplumun panoramasını vermeyi amaçlar. Arka kapakta şu şekilde tanıtılmaktadır: "Tam bir Türk işi inşaat klasiği olan hastane binası, aylar süren tadilatın sonunda hizmet vermeye başladı. Ama nihayet, yeni hâline uyum sağlamıştı ki, bu kez devlet fikir değiştirdi. Burası sadece ruh sağlığı hastanesi olsun, denildi. Hadi, yeni baştan tadilatlar yapıldı, oraya buraya merdivenler, bazı bölümlere girebilmek için ara geçişler eklendi, artık binada bulunmalarına gerek kalmayan poliklinikler, laboratuarlar, ameliyathaneler ve daha bir sürü bölüm, iptal edildi; derken Çetin Kansız' ın eseri içinden çıkılmaz bir labirent hâline geldi...

44 30 Bir Deliler Evi'nin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19.yüzyılda bir ucu günümüzde yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı bir öykünün bittiğinin sanıldığı yerde, okuru olmadık bir öyküyle yeniden afallatan bir "insan manzaraları" kitabı. Ayfer Tunç bu kez, Karadeniz'in küçük bir kentinde denize sırtını dönmüş bir akıl hastanesinden yola çıkarak akıllara durgunluk veren kişilerin yaşam zincirlerinden müthiş eğlenceli bir roman örüyor. Yalan yanlış, yaklaşık yüzyıllık bir kesitte, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izleri sürüyor. Yalan Yanlış'ı soluk soluğa okurken, Türkiye'nin bütün hâllerini yaşayacak, belki de insanlığın ortak hikâyesiyle yüz yüze geleceksiniz." Ayfer Tunç'un romanda amaçladığı şudur: "Çok farklıyız, çok farklı yerlerden geliyoruz, aidiyetlerimiz birbirine uzak; ama sonuçta bu ülkede, birbirimize değerek yaşıyoruz. Öte yandan değdiğimizin, birbirimizin geçmişinde yer aldığımızın farkında bile değiliz." (İnci, 2014: 280) Roman 515 sayfadan ve tek bölümden oluşmaktadır. Romanın sonunda kalabalık kişi kadrosu sebebiyle "Karışık Dizin" verilmiştir Özet Küçük bir Karadeniz şehrinde denize arkası dönük bir Ruh sağlığı hastanesinde geçen roman, hastane çalışanları, hastalar ve şehrin ileri gelenlerinin kişisel hikâyelerinin ışığında günümüz Türkiyesi'ne ayna tutmaktadır.14 Şubat'ta Ruh Sağlığı Hastanesinde yaşanan yangını esas alan roman geri dönüşlerle beraber 19. yüzyıldan günümüze iki yüz yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Hastalardan Barış Bakış'a âşık olan genç psikolog Gülnazmiye Görgün'ün, sevgilisini hastaneden çıkarabilmek ve onunla bir hayat kurmak amacıyla çıkardığı yangın deliler evindeki kargaşanın ayyuka çıkmasına ortam hazırlar. Başhekim Demir Demir'in yönetiminde iyi kötü bir düzene sahip olan hastane, yangın sırasında tamamen kontrolden çıkmıştır.

45 31 Roman boyunca ele alınan karakterlerin en önemli özelliği akıllı ve deli ayrımının keskin olmamasıdır. Dışarıdakiler akıllı olarak tanımlansalar da delimsirek hareketlere sahiptirler. Ruh Sağlığı'ndaki hastaların davranışlarının ise dışarıdakilerden çok farklı bir hâli yoktur. Roman Ruh Sağlığı Hastanesine konuk olarak gelen Ülkü Birinci 'nin yaptığı konuşmadan ve onun hikâyesinden başlar. Ayfer Tunç romanı bir orkestra şefi gibi yönetmiştir. Çok sesli bu orkestrada sesler hem tek tek var olur hem de sonuçta birbirine bağlanarak müthiş bir ahengi meydana getirir. Romanın sesi kakofonik olmakla beraber bu kakofoni mekânın ruhuna denk düşecek şekilde oluşturulduğu için okuyucuda büyük haz bırakır Şahıslar Kadrosu Şekil 3.4. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanı Şahıslar Kadrosu Barış Bakış ve Çevresi

46 32 Şekil 3.5. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanı Şahıslar Kadrosu Demir Demir ve Çevresi Başkişiler Gülnazmiye Görgün: Genç bir psikolog olan Gülnazmiye, hastanede yatan Barış Bakış'a âşık olur. Onun bu aşkı zamanla aklını yitirmesine sebep olacaktır. Başlangıçta hoşlanma olarak başlayan duyguları zamanla tutkulu bir aşka dönüşür. Gülnazmiye Barış'ın annesinin zoru ile hastanede tutulduğunu düşünür. Barış'la ve annesi ile hayali konuşmalar yapmaya, kavgalar etmeye başlar. Barış'ı hastaneden kurtarmak için insanların dikkatini dağıtmak amacıyla küçük bir yangın çıkarmayı planlar ve Barış'a saat üçte her zaman buluştukları yere gelmesini söyler. Ancak işler planladığı gibi gitmez. Saati yanlış bilen Barış yangının çıktığı zamanda odasında uyumaktadır. Dikkat dağıtmak amaçlı çıkardığı yangın büyür ve bütün hastaneyi sarar. Hem şehirde hem de hastanede kaosa neden olur. Demir Demir: Hastanenin son başhekimidir. Karısı Sevim Hanım'la ortalama mutlulukta bir hayat sürmektedir. Karısının obsesyonlarından etkilenen Demir Bey, karısı

47 33 evde yokken bile onun dikkat ettiği temizlik kurallarına dikkat etmeyi alışkanlık hâline getirmiştir. Demir Bey, hastanenin tarihini yazmaya karar verir. Hastane tarihi hakkında romanda yer alan bilgiler onun araştırmalarının sonucu olarak verilir. Tarih yazmanın kolay bir iş olmadığını anlayan Demir Bey, bu isteğinden vazgeçse de etrafına bunu söylemekten çekinir. Otoriter olmayan başhekim, yangının çıktığı gün karısı Sevim Hanım'la kavga etmiş ve evde kahvaltı yapmadığı için Nebahat Özdamar' ın ikram ettiği, otlu olduğunu bilmediği keklerinden yemiştir. Otun etkisiyle hâlsizleşen başhekim uyuyakalır ve yanarak can verir. Barış Bakış: Ruh Sağlığı Hastanesi'nde yatan hastalardan olan Barış, aslında ilaçlarla tedavi edilebilecek ve hastanede yatmasına gerek olmayan bir hastadır. "Dışişleri Bakanlığında Avrupa Birliği müzakereleri için oluşturulan bir çalışma grubunda siyasi başuzman Veda Alkan"ın, annesinin, isteği üzerine hastaneye yatırılmıştır. İşi gereği sık seyahat eden Veda Alkan, oğluyla ilgilenemeyecektir. "Barış Bakış problemli bir hasta değildi aslında. Çıkardığı yangın sayılmazsa, kimseye bir zararı olmamıştı. Genç adam sol elini reddediyor, kendi elinin başkasına ait bir varlık, hatta bizzat bir insan olduğunu düşünüyordu. Gerçi bununla kalmıyordu. Karısının kendisini sol eliyle aldattığına inanıyordu. Oysa henüz çok gençti, evli değildi." (Tunç, 2009: 168). Barış çocukluğundan itibaren hastalığının ve kişilik bozukluğunun sinyallerini vermeye başlamıştır. Okuduğu kitapların ikincil karakterleriyle kendini özdeşleştiren Barış, hastaneye yattığı sıralar okuduğu ve elinden düşürmediği Bir Deli Değilin Defteri kitabıyla da kendini özdeşleştirir ve aslında hastalığının ipuçları bu kitapta bulunmaktadır. Ancak kitap hiç kimse tarafından incelenmediği için bu ayrıntının farkına varılmaz. "Oysa çocukluğundan beri dikkatle izlenseydi, kendini bir zamanlar Heidi'nin Peter'iyle, Kediler Kralı Karbonel'le, Moby Dick'le ve daha birçok karakterle özdeşleştirmiş olduğu görülebilirdi." (Tunç, 2009: 187)

48 34 Barış Bakış oldukça yakışıklı bir hastadır. Akıllı ile deli arasındaki ince çizgide ettiği etkileyici ve aslında karman çorman olan sözleri ve dış görünüşü ile genç psikolog Gülnazmiye Görgün'ün aklını çeler. Zaman içinde kızın duyduğu aşkın ilerlemesiyle Barış Bakış hastaneden kaçış planlarını gerçekleştirmek için bu aşkı kullanır. Gülnazmiye onunla bir hayat hayali kurarken Barış karısının kendini aldattığını düşündüğü sol elinin peşine düşmek niyetindedir. Kaçacakları 14 Şubat günü saati yanlış tahmin eden Barış, yediği otlu kekin etkisiyle uyuyakalır ve yangında odasında ölür. Norm Karakterler Türkân Kaymakoğlu: Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın hâkimlerinden olan Türkân Hanım, şehri ileri gelen ve sözü geçen insanlarındandır. Romandaki en güçlü kadın karakterdir. Doksan yedi yaşında olmasına rağmen yaşam enerjisi yüksek olan ve hayattan kopmayan Türkân Hanım Cumhuriyet'in yarattığı idealist kadın portresidir. Türkân Kaymakoğlu romanda şu satırlarla anlatılır: "Osmanlı'nın değerli bilim adamlarından Darülfünun Ûlum-ı Tıbbiye Şubesi Seririyat-ı Dahiliye müderrislerinden Şekip Sâmi Bey'in büyük torunu olan Türkân Hanım bir canlı tarihti, doksan yedi yaşındaydı. (...) Yaşına rağmen fazla dinç ve genç ruhlu bir kadındı. Günde dört saatten fazla uyumaz, bütün günlük gazeteleri hatmetmeden güne başlamazdı. Her ne kadar ufalmış, minicik kalmış olsa da, hayattaki temel ilkesi her gün yeni bir şey öğrenmek olan yaşlı kadının bastonla yürümek dışında hiçbir sağlık sorunu yoktu. (...) Yıllarca ülkenin dört bir tarafında adalet dağıtmaktan evlenmeye fırsat bulamamış olan Türkân Hanım'ın çoluk çocuğu yoktu." (Tunç, 2009: 324) Babası Tütüncü Emrullah Kaymakoğlu, Ankara Ziraat Mektebi'ni üstün başarıyla bitirdikten sonra memleketine dönmüş ve kalkınması için mücadele etmiştir.

49 35 "Halka hizmeti sadece tütün güvesi mücadelesiyle sınırlı değildi. Birine genç yaşta kaybettiği karısının adını verdiği pek çok okul yaptırmış, halk eğitim merkezinde çeşitli meslek kursları açılmasına önayak olmuş, çoğunu bizzat finanse etmiş, Atatürk'ün "Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz!" sözünü mürşit belleyerek, kız- erkek ayırmadan birçok gencin eğitim masraflarını üstlenmişti." (Tunç, 2009: 325) Türkân Hanım'ın bir de erkek kardeşi İmdat Hızır vardır. Kötü bir evlilik yapan ve iki çocuğu olan İmdat, Hızır ailesinin genel tavrının aksine bir karakterdir. Çocukları da - özellikle miras konusunda- ailenin, hatta Türkân Hanım'ın başına bela olmuşlardır. Yeğenleriyle giriştiği uzun mücadelelerin sonunda mirastaki paylarını verir ve onlarla bir daha ilgilenmez. Yaşar Mustaki: Yaşar Bey'in hayatı yaşlılığından geri dönüşler yapılarak verilmiştir. Yaşar Bey, Bedia Hanım'ın babası Mandıracı Hulki'nin hileyle sahip olduğu yalının asıl sahibi Rıfat Mustaki'nin oğludur.babası bu olaydan sonra Hayfa'ya göç etmiş ve oğlunun adını Yeşua olarak değiştirmiştir. Ancak ölümüne kadar Türk kültüründen tamamen kopamaz. "(...)Rıfat Mustaki'nin ölene kadar Türkçe konuştuğunu, Türkçe müzik dinlediğini, hatta bazen coşup dindar olmasına rağmen koşeri moşeri boş vererek, sırf yoğurtlu kebap yemek için Beyrut'a bir Türk lokantasına gittiğini anlattı." (Tunç, 2009: 354) Yaşar Mustaki Gazi Yaşargil'le tanıştıktan sonra İstanbul'a geri dönme kararı alır. Hatta eskiden oturdukları yalıyı satın almayı düşünür. Fakat yalının hatırladığı gibi olmadığını, geçmişi geri getiremeyeceğini acıyla fark edip bu fikrinden vazgeçer.karısı İda Mustaki de çok mutlu olur ve depresif hâlini terk ederek İstanbul'a yerleştikten sonra neşeli ve yemeğe düşkün bir kadın hâline gelir. Ancak midesine olan düşkünlüğü -özellikle tatlılara- şeker komasına girerek ölümüne neden olur. Yaşar Mustaki, İstanbul'da bir süre çalıştıktan sonra geçirdiği beyin kanaması sebebiyle ölür.

50 36 Ülkü Birinci: Romanda yer alan akademisyenlerden bir tanesidir.ruh Sağlığı hastanesine "Aşk: Özveri mi? Benliği Korumak mı?" konulu bir konferans vermek için konuk konuşmacı olarak gelmiştir. Psikoloji doçenti olan ve "İstanbul'da uyduruk bir üniversitede" (Tunç, 2009:9) çalışan Ülkü Birinci 'nin en büyük rakibi Altay Çamur'dur. Özel üniversitede çok da zeki olmayan öğrencilerine verdiği dersler onu memnun etmemektedir. Çeşitli şehirlerde verdiği konferanslarda ise dinleyici kitlesinin kalitesizliği yüzünden akademik gelişimi bir yana bırakmış ve konulara yüzeysel olarak değinen ve dinleyicinin dikkatini canlı tutmayı sağlayacak "görsel" unsurlarla konuşmalarını düzenlemeye başlamıştır. "Aklı tıklım tıklım dolu olan bir adamdı Ülkü Bey. Gerçi zihinsel birikiminin çoğunluğunun çerçöp olduğunun farkındaydı. Sığ düşüncelerini çok kıymetli bulacak kadar aptal biri değildi. Ama epeydir bundan rahatsızlık duymaz olmuştu." (Tunç, 2009: 13). Ülkü Birinci karakterinin en önemli özelliklerinden birisi yeni yeni kullanılmaya başlanan internetteki 'chat' odalarının müdavimi olmasıdır. İnsana bambaşka bir karakter yaratma, kendini istediği gibi gösterebilme imkanı sunan bu odalarda bir takma isimle geç saatlere kadar çeşitli insanlarla konuşur ve hatta flört eder. "Ülkü Bey için, pek de yaratıcı olmayan, ama kendini dolaysızca ortaya koymasını sağlayan zebb sözcüğünü nick name olarak seçtiği sanal âlem, ruhsal bir yalnızlığın pençesinde kıvrandığı gecelerde (yani sık sık) girdiği ve kendi varlığından fersah fersah uzaklaşıp bastırılmış arzularının derinliklerinde kaybolduğu, orada yeni bir Ülkü bulduğu gizemli ülkeydi." (Tunç, 2009: 18). "...bu bedensiz çevrimiçi iletişimler, insanların arzulanmayan fiziksel özelliklerini, görünümlerini, hayat standartlarını ve toplumsal konumlarını gizlemelerine fırsat verirken, aynı zamanda anonimlik alternatifi de kişilerin kendilerine bir yaşam öyküsü, kurgusal bir hayat tarzı yaratmalarına olanak verir. Bedensiz ve çevrimiçi ara yüzey yeni kimlikler üretme yoluyla insanların kendilerini yeniden oluşturmalarını, yeni siber kimliklerini ağ ortamında gerçekleştirmelerini de mümkün kılar. Kısacası tartışma forumlarında, çevrimiçi

51 37 oynanan çok oyunculu oyunlarda sahip olmak istediğimiz ya da o olmayı umut ettiğimiz ideal bir kimliği rahatlıkla sergileyebiliriz. (Toprak vd. 2009:105, Binark, 2009). Ülkü Birinci de akademisyen kişiliğini gizleyerek ve yazarın ifadesiyle "yeni bir Ülkü" yaratarak yalnızlığını gidermeye çalışmaktadır. Ülkü Birinci'nin karakterinden ve anlattıklarından yola çıkarak -genelleme yapmamakla birlikte- özel üniversitedeki öğrencilerin akademik kalitelerinin düşüklüğüne, üniversitedeki kişisel çekişmelere ve kendine yer edinebilmek için "kadın" akademisyenlerin cinselliğini kullanabildiğine de değinilmiştir. Üniversitede adı Verecen Selcen'e çıkan genç akademisyenin zihninden geçtiği varsayılan "Hangisiyle yatsam kariyerime daha yararlı olur?" düşüncesi üniversitede -hatta genel olarak iş yerlerinde- var olan çapraşık kadın- erkek ilişkilerini anlatması açısından önemlidir. Bedia Hanım: Erdem Bakırcıoğlu'nun karısı olan Bedia Hanım, hem fakirliği hem de zenginliği yaşamış, görgülü, estet bir kadındır. Kanlıca 'nın meşhur yoğurtçularından Mandıracı Hulki'nin kızı olan Bedia Hanım hayatına kâgir bir evde başlamış ancak babasının Varlık Vergisi'nden mustarip bir Ermeni'ye oynadığı oyun sonucunda kazandığı yalıda hayatına devam etmiştir. Her ne kadar yalıda yaşamaya başlasa da sınıfsal açıdan yalıda yaşayan diğer zenginlerle bir olmadığını sezen Bedia Hanım arkadaş edinerek bu açığını kapatır. "Henüz yalıda yaşayanlar sınıfına mensup olmadığını bilen Bedia, tatlı dili ve keskin zekasıyla üst sınıftan arkadaşlar edindi; onlardan nezaket, adap ve incelik; kendini yerden yere atmak suretiyle, babasını ikna ederek gittiği Notre Dame de Sion Lisesi'nde de Fransızca öğrendi." (Tunç, 2009: 25). Genç yaşta zengin zannederek evlendiği Tarık Bey'in zengin olmadığını ve çocuğu olan dul bir adam olduğunu öğrenmesi onda büyük hayal kırıklığı yaratır. Bedia Hanım'ın hiç görmediği Tarık Bey'in ilk çocuğu hayatının değişmesine sebep olur.

52 38 Tarık Bey'in ilk çocuğu Erdem ile birbirine âşık olan Bedia Hanım aşklarını yaşamak için herkesi karşılarına alırlar. "Günahın azabıyla aşkın lezzetinin, bir elmanın iki yarısı gibi çakıştığı mekânın Bülbülderesi 'ndeki yalı olması ironikti. Bedia Hanım ve Erdem Bey de orada bir kez öldüler ve orada yeniden doğdular." (Tunç, 2009: 75). Erdem Bey karısı Bedia Hanım'ı "Karısı bildi bileli gümüş, gülkurusu veya fildişi renkli dantel iç çamaşırlar giyer, artık katılaşmış birer deri parçasına dönüşen memelerine içi doldurulmuş sutyenlerini takmadan sokağa çıkmaz, evde bile yüksek topuklu ayakkabılarla dolaşırdı. Bedia Hanım bu yaşında bile bacak bacak üstüne atarken, zarif hareketlerle daha otuzlarında genç bir kadınmış gibi eteğini bir örtüp bir açıyordu." (Tunç, 2009: 81) şeklinde tarif eder. Menderes Bakış: Barış Bakış'ın babasıdır. Çevreci hareketle tanıştıktan sonra şehir hayatından bunalarak inzivaya çekilmiştir. "Birçok başkent gibi Ankara'ya egemen olan ruhsuz ve resmi atmosferden bıkan, mesleği icabı farklı nabızlara farklı şerbetler vermekten ikrah eden Menderes Bakış artık karısını sevmediğinden de emin olunca; bu şehirde, bu kadınla, bu mesleğe devam ederek yaşayamayacağını anlamış ve hayatını kökten değiştirmesi gerektiğine karar vermişti." (Tunç, 2009: 175). Menderes Bakış'ın hayatını tümden değiştirmesi aklını kaybettiğine yorulmuştur. Oysa bunun sebebi sürdürmeye çalıştığı hayattan çok yorulmuş olmasıdır. 2009: 177) "Adam genel olarak mutsuzdu ve hayatını gerçekten değiştirmek istiyordu." (Tunç, Menderes Bakış, babasından kalma arazide yeni baştan bir düzen kurmuştur. Başlarda elektriğe dahi ihtiyaç duymayan Menderes Bey zamanla diğer çevrecilerle ilişkide bulunmak amacıyla yaşadığı ortamla modern hayatı sentezler. Çiğdem adında çevreci olan ve belgesel yapımcısı olan bir kadınla sevgili olur. Hayatını kaybetmesine sebep olan kaza da sevgilisiyle yaptığı tartışma sonrası yaşanır.

53 39 Menderes Bakış, sevgilisi Çiğdem'le tartıştığı sırada paslanmış bir tenekeye basar. Yarasını önemsemeyen Menderes Bey, bu yaranın sebep olduğu tetanos sebebiyle hayatını kaybeder. Menderes Bey, son dönemlerde elitistler arasında oldukça popüler olan çevreciliğin romana yansımış hâlidir. Modern dünyanın şehirlerde bunalttığı insanlar çözümü doğaya kaçmakta bulmuşlardır. Nebahat Özdamar: Ruh Sağlığı Hastanesi'nde nöropsikiyatr olan Nebahat Özdamar, delimsirek tavırlara sahip bir kadındır. Kocasını kendini aldatmasından sonra ruh sağlığı büyük ölçüde bozulur. Saçlarını üç numara kazıtan doktor, tuhaf hareketler yapmaya başlar. "Hastaneye olur olmaz saatlerde gelmek, hatta bazen birkaç gün ve geceyi, uyumadan hastanede geçirmek, nöbetçi olmadığı hâlde, gece boyunca tehlikeli hastaların koğuşlarında dolaşmak gibi tuhaf huylar edindi." (Tunç, 2009: 83). Nebahat Hanım, Demir Bey'in tavsiyesiyle kendine bir uğraş edinmeye karar verir. Hastaneye her gün elinde yeni bir kekle gelmeye başlar. Yaptığı kekleri insanlara ikram eden -hatta biraz da zorlayarak yediren- Nebahat Hanım, küçük bir kafeye dönüştürdüğü odasında misafirlerini bir yandan ağırlarken bir yandan da kocasının kendisini aldatışını defalarca anlatarak rahatlamaya çalışır. "Olayın heyecanının geçmesinden bir süre sonra kafasını üç numaraya vurduran nöropsikiyatr, terk edilişi gündemde kaldıkça ve fena hâlde mağdur olduğu dilden dile dolaştıkça kendini daha iyi hissettiğini fark etti." (Tunç, 2009: 93). Hastanenin madde bağımlıları bölümünde yatan bir hastadan "ot" temin etmeye başlayan Nebahat Özdamar keklerine de ot koymaya başlar ve insanlara bu otlu kekleri yedirir. Hastanenin yandığı gün olayların kontrol altına alınamamasının, Demir Demir'in yanarak can vermesinin müsebbibi de Nebahat Hanım'ın o gün yapıp hastaneye dağıttığı otlu keklerdir. Üç Etekli Deli Emine: Kulaksız Ziya'nın ve Barhun'un annesi olan Emine, Kafkas halklarından Adıge kökenlidir. Hıristiyan Alla'nın oğlu Dzambolat (Hayırsız Bolat)

54 40 Emine'nin babasıdır. Annesi ise öksüz bir kız olan ve yüzlük Sediye Hatun'un yanında büyütülmüş Suna'dır. Sediye Hatun öldükten sonra Bolat'ın amcası Mamşırek'in yanında yaşamaya başlayan Suna Bolat'tan hamile kalır. Amcasının baskısıyla Suna'yla evlenmek zorunda kalan Bolat'ın çocuğu Emine'dir. Evlendikten sonra ahlâksızlıklarına ve hovardalığına devam eden Bolat, Suna'ya da kötü davranmaktadır. Suna'yı dövdüğü bir akşam Emine dayanamaz ve müdahale eder. Bu olay romanda, "Annesinin bembeyaz tülbendinin kana bulandığını görünce,emine'nin gözleri karardı(...)ocaktan ucu kıpkırmızı kor olmuş bir odun parçasını kaptığı gibi babasının üstüne yürüdü.annesinin yarılan kaşından fışkıran kanla eli yüzü kıpkırmızı kesilen babasını köy meydanına kadar kovaladı., herkesin gözü önünde kor odunla evire çevire dövdü." (Tunç, 2009: 131) satırlarıyla anlatılır. Bu olaydan sonra güzel olmasına rağmen köyün erkekleri Emine'den korktukları için onunla evlenmek istemezler. Bir tek "tembeller şahı" olarak anılan köyün çobanı Memnun Emine'ye talip olur ve evlenirler. Bu evlilikte evi çekip çevirmek ve para kazanmak Emine'ye düşer. "Çekişe çekişe sattığı fındıkların, hayvanların parasını, her birine gizli cepler dikip üst üste giydiği üç eteğine sakladı. Böylece genç kızlığında sadece Deli olan lakabı Üç Etekli Deli'ye çıktı. İkisi kırkı çıkmadan, biri on yedi aylıkken ölen beş oğul doğurdu.beşincisi Ziya'ydı." (Tunç, 2009: 133) Emine romanda yer alan en güçlü kadın karakterlerdendir. Kart Karakterler Kız İsmet: Pasajda iç çamaşırı satan İsmet, arkadaşları tarafından Kız İsmet olarak anılmaktadır. Müşterileri de onun eşcinsel olduğunu düşünürler. Kadınlar onun eşcinsel olmasını düşünmenin verdiği rahatlıkla alışveriş yaparken, kimileri de sırf eşcinsel görmek için onun dükkânına gelmektedir. Oysaki bu yargı tamamen yanlıştır. İsmet eşcinsel olmadığı gibi aşkını hiç söyleyemese de karşı cinsten birine, bir kadına âşıktır.

55 41 "Oysa zayıf bedeninin gücüne güvenemediği ve yaşı otuza yaklaştığı hâlde, henüz fahişe dâhil hiçbir kadınla yatmamış olduğu için erkeksi bir varlık gösteremeyen İsmet, kırılgan görünüşü nedeniyle eşcinsel sanılsa da, aslında sadece kadınlardan hoşlanıyordu ve Doktor Faik Abacı'nın genç karısı Gülümser'e de hastaydı." (Tunç, 2009: 70) Çalıştığı pasajda dükkân komşusu olan kırtasiyeci Remzi'nin baskılarına dayanamayarak arkadaşlarıyla kadınların da çağırılacağı bir âleme katılır. Ancak bu âlem aslında İsmet'i tuzağa düşürmek için yapılmıştır. Arkadaşlarının verdiği uyuşturucu sebebiyle kendinden geçen İsmet sabah uyandığında yanında bir kadın yerine Remzi'yi görünce istismara uğradığını anlar. Romanda İsmet'in varlığı toplumun erkek üzerindeki cinsel baskısını yansıtması açısından önemlidir. İsmet kimseyle beraber olmamış da olsa eşcinsel bir birey değildir. Ancak arkadaşları tarafından yaftalanmıştır. Remzi ise beraber olduğu kadınları anlatması ve cinsellikle bulaşan hastalıklara sahip olduğu için bevliyenin kapısını aşındırmasıyla "erkekliğinden şüphe edilmeyen" heteroseksüel bir birey olarak kabul edilir. Remzi'nin İsmet'i tuzağa düşürmesinden ve İsmet dükkânını kapattıktan sonra yerine gelen esnafa tacizkâr yaklaşımı ile cinsel tercihlerinin herkesin düşündüğü gibi olmadığını gösterir. İsmet'e kız lakabını takmasının sebebi de zaten kendisine yakınlık göstermemesi ve İsmet'i elde edememesidir. Bu hareketlerinden yola çıkarak - kadınlarla da ilişki kurduğunu var sayarsak- biseksüel olduğu sonucuna varabiliriz. İsmet Remzi'nin istismarına uğradıktan sonra dükkanını kapatır. İntihar girişiminde bulunur ancak babasının son anda gelmesi sayesinde kurtulur. Yaşadıklarından sonra köyüne dönen İsmet, Remzi'nin ve arkadaşlarının yaptıklarını hazmedemez. Pasajı basıp elindeki çift başlı bıçakla önce Remzi'nin şah damarını keser, ardından diğer arkadaşlarını da öldürür. Erdem Bakırcıoğlu: Tarık Bey'in oğlu ve Bedia Hanım'ın ikinci kocası olan Erdem Bakırcıoğlu Sevgililer Günü'nde Ruh Sağlığı Hastanesine konferans vermeye gitmiştir.

56 42 Erdem Bey'in romandaki önemi kendisinden on altı yaş büyük ve aynı zamanda üvey annesi olan Bedia Hanım'la aşk yaşamasıdır. Erdem Bey'in çocukluğunda annesinin yaşadığı büyük bir travma yatmaktadır. Erdem Bey'in annesi ve Tarık Bey'in ilk eşi olan Aydanur Hanım, kardeşi Yurdanur ve kocasını aynı yatakta yakalamış ve bu olay üzerine kocasını terk edip çocuğunu bir daha göstermemiştir. Kardeşi Yurdanur'un hayatını beddualarıyla zehirleyerek onun intiharına sebep olmuştur. "Aydanur Hanım mahvoldu. Gözünün önünde meydana gelen bu olaydan sonra bir daha kendine gelemedi. Hem kurban hem suçluydu, iki ruh arasında gidip gelmekten kafayı üşüttü." (Tunç, 2009: 79) Erdem Bey yalıya babasına hesap sormaya gittiğinde Bedia Hanım'la karşılaşır ve o anda âşık olur. Erdem Bey yazar tarafından şöyle tasvir edilir: "Tarık Bey'in tıpkı kendisininkiler gibi simsiyah ve adeta mıknatıslı gözlere sahip oğlu Erdem Bakırcıoğlu, babasının yüzünü görmeden büyümüş, çocukluğundan beri, bülbül seslerinin bahçesine kadar uzandığı pembe güller içinde bir cennet bahçesini andıran yalıya ayak basmamıştı. Liseyi bitirince gazetelerin cemiyet hayatı fotoğraflarından tanıdığı, kendine herhangi bir yabancı kadar uzak hissettiği bu ihtimali en aza indirmek için Ankara Siyasal'a yazılmış, fakülteden sonra da geleceği parlak, nitelikli bir memur olarak Ankara'da yaşamaya devam etmiştir." (Tunç, 2009: 75) Sevim Demir: Ruh Sağlığı Hastanesi başhekimi Demir Demir'in karısı olan Sevim Hanım romandaki deli- akıllı çizgisinin belirsizleştiği, silikleştiği noktalardan bir tanesidir. Obsesif kompülsif bozukluğu olan Sevim Hanım hayatının tüm gidişatını ve çevresindekileri etkileyecek şekilde temizlik takıntısına sahiptir. Eve geldiğinde tüm kıyafetlerini kapıda çıkarıp duşa girdikten sonra ancak mikropları attığına inanan bir karakterdir. "Sevim Hanım, obsesif kompulsif kişilik bozukluğundan mustaripti. Evde yabancıların dokunduğu her yeri Ankaralı olduğu için Ozonlu su dediği çamaşır suyuyla

57 43 silmeden rahat edemiyor, bu nedenle yalnızca yatılı misafir değil, gündüzlü misafir de istemiyordu." (Tunç, 2009: 21) Ruh Sağlığı Hastanesi'nin başhekimi olan Demir Demir karısının durumunu rahatsızlık olarak algılamaz ve kendisi de onun düzenine uyum sağlar. "Sevim Hanım'ın durumu vahimdi, temizlik saplantısı giderek ilerlemişti. Başhekim her akşam evine geldiğinde, daha antrede üstünü başını çıkarıyor, çamaşırlarıyla kalıp doğru banyoya gidiyordu. (...) Her ne kadar dışarıdayken temizlikle ilgili bir sorun yaşamasa da evine adım attığı anda tıpkı karısı gibi davranıyordu. Ama bunu bir sorun olarak görmediği için, karısına tedavi falan önerdiği yoktu." (Tunç, 2009: 21) Sevim Hanım'ın akıllı- deli çizgisini inceltmek dışında karakter olarak bir başka misyonu da sanattan zerre kadar anlamayan insanı temsil etmesidir. Başhekimin arkadaşının eşi, antika meraklısı Bedia Hanım'ın gönderdiği "Kucağında Bebek İsa'yı Taşıyan Meryem Ana" ikonasını eski olarak niteler. Üzerinde çok mikrop olduğunu düşündüğü için çamaşır suyuyla defalarca siler ve nereye koyacağını bilmediği bu ikonayı nihâle olarak kullanmaya başlar. Kıymet bilmeyen birinin eline geçen ve Guram Çaliaşvili'nin tek eseri olan ikona kırılır ve böylece sanatçının tek eseri de yok olur. Hamdi Tutuş: Türkân Kaymakoğlu'nun şoförü olan Hamdi Tutuş, ihtiyar hekim Nuretttin Bey'in karısı Ebe Mualla Hanım'ın ölümüne sebep olan kazada arabayı kullanan şofördür. Bu kazadan sonra ruh sağlığı bozularak Ruh Sağlığı Hastanesi'ne yatırılır. "Namazında niyazında, boyunca evlat sahibi, bugüne kadar karıncayı incitmemiş, hayatı boyunca en ufak bir kaza yapmayan, uzun yol şoförlüğünden emekli Hamdi Tutuş içine şeytan girmiş gibi sürat yapmıştı o gün. Birine çarptığını anlayınca kırk-elli metre kadar gidip sağa çekmiş, zavallı ebanımın beynini dağıttığını anlayınca kafayı oynatmıştı." (Tunç, 2009: 61) O günden sonra yaptığı en ufak hatada büyük pişmanlık duyar. Nevrotik suçluluk duygusu sendromundan şüphelenilir.

58 44 "Nevrotik suçluluk duygusu, çocukluğumuzun aşina modellerinden ayrılmaya ve ebeveynlerimizin onayını alamayacak şekilde hareket etmeye kalkıştığımızda yaşadığımız suçluluk duygusudur. Bilincimiz bizi tehdit eder ve eylemlerimizi sabote ederek, özdeğer duygumuzdan desteğini çekerek, aile tabularını bozduğumuz için bize acı çektirerek, yaramazlık ettiğimiz için bizi cezalandırmaya çalışır. "( "Hamdi Tutuş o gece ayakkabısının bağcıklarını birbirine bağlayıp intihara yeltenince durumdan emin olmuştu. Hamdi Tutuş'un önüne gelene boyun eğmesinin, sürekli iyi dileklerde bulunmasının, çevresinin sinirini bozan ezikliğinin altında, kökleri çocukluğuna uzanan ağır suçluluk duyguları kaynıyordu. Öyle kolay kolay tedavi olacak gibi görünmeyince, hastanenin gediklisi oluverdi." (Tunç, 2009: 62) Hamdi Bey'in suçluluk duygularının temelinde yatan travma Âlim Kâhkeci tarafından çözülür. "Âlim Bey, Hamdi Bey'in ağlamasına neden olan şeyin Ömer Seyfettin'in Kaşağı adlı hikâyesi olduğunu görünce, suçluluk duygularından kıvranan adamın hastalığının kökeninde bir kardeş meselesinin yattığını birdenbire anladı. (...) adamcağızın beş yaşındayken, deli gibi kıskandığı iki yaşındaki kardeşini kuyuya iterek ölümüne neden olduğunu öğrenmiş, hemen ilaçlarını değiştirmişti." (Tunç, 2009: 473) Süslü Salih: Düzceli polis Şenol'un babası olan Süslü Salih romanın en renkli karakterlerinden biridir. Giyim kuşamına özenmesi sebebiyle Süslü lakabını alır ama bundan hiç gocunmaz hatta mutlu olur. Abaza olan Salih gençliğinde bir Pomak kıza âşık olur ancak aşkına karşılık bulamaz. Bu Salih'i bir süre hüzünlendirse de kalendermeşrep bir karakter olan Salih aşkın hüznünü çabuk atlatır. "Salih fazlasıyla dışa dönük, kimilerinin gamsız zannettiği, bulunduğu ortamlarda kendini göstermekten çok hoşlanan bir gençti.rol yapmayı sever, kitaptan alınmış gibi abartılı cümlelerle konuşur, ilgiyi her an üstünde toplamak isterdi." (Tunç, 2009: 267)

59 45 Salih ünlü olmak hayaliyle İstanbul'a gider. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur eserinin fazlaca deforme edilmiş uyarlaması olan, "ikinci sınıf filmlerin birinci sınıf rejisörü" Erdinç Sönmez 'in yönettiği, Hüzünbazlar filminde rol alır. Ancak film istediği etkiyi yaratmazken, rejisör de piyasadan çekilir. Daha sonra işler umduğu gibi gitmez ve Salih köyüne geri döner. Saçları seyreldiği için peruk takmaya başlayan Salih, artist olarak görülmesi nedeniyle fazla yadırganmaz. İlçede bir manifatura dükkânı açan Salih, muhacir kızı Müzeyyen'le evlenir ve mutlu bir evlilik sürer. Babası Atçba Ferit -Ferit Öztürk- oğlunun süslü olmasına aldırış etmese de Abaza geleneklerine uygun olmayacak şekilde karısına davranmasına dayanamaz ve kalp krizi geçirir. Babasının ölümünden kendini mesul tutan Salih, cenazede siyaha yakın koyu kahverengi peruk takarak yeniden dikkatleri üzerine çeker. Büyük oğlu Sinan babasından uzaklaşmak için çok yorucu bir iş olan kereste atölyesinde gece vardiyasında çalışır. Ortanca oğlu Ertan inşaat mühendisi olur. Küçük oğlu Şenol ise -daha önce incelediğimiz karakterlerden- polis olur ve babasını babalıktan reddeder. Yıllar sonra Süslü Salih özlediği oğlunu ziyaret eder. Ancak Şenol arkadaşlarının yanında babasından utandığı için onu tanımazdan gelir ve Salih'in Düzceli bir meczup olduğunu söyler. Arkadaşlarından uzaklaştıktan sonra ise babasından utandığını en acı sözlerle ifade ederek onu bir daha görmek istemediğini söyler. Süslü Salih, giyim kuşamında ve yaşayışında toplumun çizdiği çizgileri önemsemez. İnsanı sokmaya çalıştıkları dar kalıplara hapsolmaz ve böyle yaparak toplumun alay konusu olur. Hatta çocuklarının utanç kaynağı hâline gelir. Süslü Salih'in yaşadıkları toplumsal baskının insanın istediği gibi yaşama hakkını, hürriyetini dahi elinden aldığını göstermektedir. Çetin Kansız: Hastanenin ikinci mimarıdır. Daha önce yapımına başlanan ancak atıl durumda bırakılan hastane yeniden yapılmak istenir. Hastanenin denize arkasını dönmüş komik görüntüsünün sebebi aslında Çetin Kansız'ın dâhiyane olarak gördüğü bir fikrin ürünüdür.

60 46 "(...) Çetin Kansız, amirlerine üstünkörü danışmış, önünde sonunda yapılması gerekecek olan ek bina ana binaya kolayca bitişsin ve denize de bu yeni bina baksın diye arka cepheyi kör hâle getirmişti. "(Tunç, 2009: 281) "Beceriksizce tadil ederek labirente çevirdiği hastane planından sonra meslek hayatında uzun uzun düşünerek attığı doğru adımlar sayesinde tanınmış, İstanbul'da ünlü bir mimarlık bürosunun sahibi olmuştu, ama bu gelişmede olmayan mimarlık yeteneğinin hiç rolü yoktu." (Tunç, 2009: 289) Çetin Kansız mesleki kariyeri açısından doğru bir evlilik yaparak başarıya ulaşmıştır. Mimari yetenek açısından oldukça başarılı Vildan Çetin'le evlenerek iyi bir mimarlık kariyerine sahip olmuştur. Nurettin Kozanlı: İhtiyar bir hekim olarak tanıtılan Nurettin Kozanlı mesleki açıdan yetersiz olan ve ancak dostlarının gönderdiği hastalar sayesinde hayatını idame ettirebilen bir karakterdir. "Altmışını aşan Nurettin Bey enteresan bir adamdı. Yüzü yaratılıştan dokunaklıydı. Kaşlarının uçları aşağıya, dudaklarının uçları ise yukarıya bakıyordu. Kıvrık dudaklarının fazlasıyla masum ve çocuksu bir ifade kazandırdığı bu ihtiyar yüze, kadere yenilmiş hissi uyandıran hüzünlü kaşlar dayanılmaz bir eziklik veriyor, hüzün ile gülümsemenin birleşerek içli bir manzara oluşturduğu bu buruk ifade başhekimin içini eziyordu." (Tunç, 2009: 29) Nurettin Bey yalnız yaşamaktadır. Karısı Ebe Mualla Hanım dört yıl önce bir trafik kazasında ölür. Kızı Nergis o sıralarda eşinden boşanmıştır. Ebe Mualla Hanım pazardan dalgın bir biçimde dönerken arabanın altında kalarak can verir. "Sabahları güne, düzenli temizlik görmeyen, nohut oda bakla sofa evinde, zifir gibi demli bir çay ve sigara içmekle başlıyor; günün büyük kısmını da vakit öldürerek geçiriyordu." (Tunç, 2009: 64) Nurettin Kozanlı mağduru oynayan ve bu mağduriyetten şikâyet etmeyen, alttan alta haz duyan bir karakterdir. Bu mağdur havasını kullanan doktor, arkadaşı Demir Demir'i ilk defa bir tartışmada alt ettiğini düşündüğü an acımasızlaşır ve kazanmanın hazzıyla

61 47 kırıcılaşır. Başhekim Demir Demir Nurettin Bey'in bu hâlini gördükten sonra ona acımaktan vazgeçer ve yaşlı doktor hayatını daha zor sürdürmeye başlar. Altay Çamur: Ülkü Birinci ile aynı üniversitede hoca olan Altay Bey, Amerika dan döndükten sonra konuşmalarına İngilizce kelimeler katarak sükse yapmaya çalışmaktadır. Ülkü Bey in kendisine rakip olarak gördüğü Altay Çamur yazışmalarda soyadını İngilizce yazım karakterlerine uygun olsun diye Chamur biçiminde yazmaktadır. Ülkesine görünmeyen bir taçla döndüğünden emin olan Altay Çamur, bu tacın kendisine meslektaşlarına tepeden bakma hakkı verdiğini düşünüyordu. Amerika dan döndüğünden beri, akademik açıdan değersiz bulduğu kişilerin selamlarını almaz olmuştu. (Tunç, 2009: 11) Ülkü Birinci ile Altay Çamur arasındaki ilişki yazarın gözünden üniversitedeki akademik personel ilişkilerini yansıtması açısından önemlidir. Yurtdışında yayınladığı İngilizce kitap ile övünen Altay ın eseri akademik açıdan önemli olmasa dahi sırf yabancı dilde eser yayınladığı için Altay Çamur Ülkü Birinci den daha fazla saygı görmekte ve takdir edilmektedir. Latif Tibuk: Belediye Meclis Üyesi olan Latif Tibuk yaşadığı çapkınlık skandalıyla romanda yer almaktadır. Karısı Asiye Tibuk tarafından hakiki sarışın Moldovalı Anya"yla bir otel odasında basılır. Asiye Tibuk, kocasına yaptığı baskına yerel basını da çağırmıştır. ( ) göğüs kılları bembeyaz olmuş, göbeğini götüremeyen, ellisini aşmış meclis üyesini berbat otel odasındaki küçücük dolaba saklanmaya çalışırken görüntülemişti. (Tunç, 2009: 31) Latif Tibuk, siyasi kimliğini kullanarak görüntülerini çeken kameramanı işten attırır. Görüntülerin yayınlanmaması şartıyla Kanal SS ye ortaklık sözü verir. Latif Tibuk, küçücük bir şehirde bile siyasilerin basın üzerindeki yönlendirmelerinin yansıması olarak Türkiye panoramasına dâhil olur.

62 48 Basıldıktan sonra akıllanmayan Latif Tibuk çapkınlıklarına devam eder. Yangının çıktığı 14 Şubat ta Asiye Tibuk yine baskına gitmektedir. Kocasını öldürmeyi amaçlamıştır. Bu sahneye o sırada Üç Kardeşler pastanesine giden Türkân Kaymakoğlu tanık olur. Latif Tibuk un ölüp ölmediği romanın sonunda belirtilmez. Sadece otelde ateş edildiği duyulur. kadındır. Marmarisli Nilgün: Oltulu Eczacı Ruhi nin eşi olan Nilgün, hafifmeşrep bir Marmarisli Nilgün, önüne gelenle rahat rahat kırıştırdığı Marmaris ten sonra kadınların kapı dışarı çıkmadığı, çıksalar da neredeyse gözlerine kadar kapalı giyindikleri bu küçük ilçede iyice bunalmıştı. (Tunç, 2009: 37) Nilgün bu bunalmanın kaçışını kocasını aldatmakta bulur. Nilgün ün kocasını aldatması ve hafif hareketleri ilçede dedikodulara neden olur. Bu dedikodular Ruhi nin kulağına gitse de karısını çok seven Ruhi, dedikoduları önemsemez. Ancak Nilgün ü Talat Şeker le bastığında duyduklarının gerçek olduğunu kabullenir. Nilgün ün gözyaşlarına dayanamayan koca, karısını yine affeder. Etrafa karşı da evine hırsız girdiği yalanını söyleyerek Nilgün ü aklamaya çalışır. Hırsızın çaldıklarını tespit etmek için eve gelen Şenol da Nilgün le bir ara beraber olmuştur. Karşısında görünce yeniden arzulamaya başladığı kadını tehdit ederek onunla beraber olmaya çalışır. Şenol un tehditlerinden sonra artık ilçede rahatça barınamayacağını anlayan Nilgün Marmaris e döner. Ruhi ile ayrıldıktan bir süre sonra kocasına geri dönen Nilgün, ikinci bir şans verdiği kocasıyla mutlu olmaya çalışır. Çocukları olur. Çocuklarını doğururken doktorun yaptığı bir hata nedeniyle tuvaletini tutamayacak hâle gelen Nilgün, yemeden içmeden kesilir ve hastane ile evi arasında mekik dokuyarak ömrünü çürütür. Hık demiş burnundan düşmüş denecek kadar Ruhi ye benzeyen kızı Dila yı güç bela doğururken, yeni mezun pratisyen doktor yanlış bir kası kesmiş, düzelteyim derken başka hatalar yapmış, sonunda ne olmuşsa olmuş, Nilgün kakasını tutamaz hâle gelmişti. (Tunç, 2009: 56)

63 49 Nilgün, romanda ahlâk anlayışının sorgulanmasını sağlayan bir karakterdir. Kocasını aldattığı için ilçede ahlâksız olarak nitelenir. Kocası Ruhi ise el altından uyuşturucu satmaktadır. Ama hakkında ne dedikodu çıkar ne de ahlâksızlıkla itham edilir. Şaban Sekban: Belediyede çalışan Şaban Sekban, karısı Hercai Sekban tarafından Nebahat Özdamar ın eşi Kahraman İnal la aldatılmıştır. Nebahat Hanım, bu aldatılmanın sonucunda delimsirek bir havaya bürünürken, Şaban Sekban karısını öldürmek ile durumu kabullenmek arasında kalmış ve sonunda durumu kabullenmeyi tercih etmiştir. Bu süreçte Aydemir Güzeldere nin yardımını alır. Aydemir Güzeldere Şaban ı teskin etmeyi başarır. Ancak aslında Şaban da durumu çok önemsememiştir. Şaban Sekban ı diğer karakterlerden ayıran en önemli özellik ise yaşadığı durumu hazmetmek bir yana genelde eşine pek rastlanılmayan bir ilişki şeklinin içinde olmasıdır. Hercai den sonra bir daha evlenmeyi düşünmeyen ve haftada bir içini terapiste dökmezse rahat edemeyen Şaban Sekban, her yaz İstanbul a Kahramanlara gidiyor; on beş gün evlerinde kalıyor, çocuklarıyla hasret gideriyordu. (Tunç, 2009: 94) Şaban Sekban işi eski karısına yenge demeye kadar götürür. Bu ilişkiden hiç kimse rahatsız değildir. Sadece anlamayacaklarını düşündüğü için Şaban bu durumu ailesinden ve çevresinden saklar. Şaban Sekban ın durumu, insanların ilişkilerini kendi arzularına göre mi yoksa toplumun baskılarıyla oluşturmak zorunda kaldığı kurallara göre mi yönettiği sorusunu akla getirir. Kalemkâri Köse Kasım Paşa:Padişah Abdülaziz in sadık paşalarındandır. Sakalsız, seyrek bıyıklı, ayna gibi parlak yüzündeki yumuşaklığı ateş saçan bakışları, geniş güçlü omuzları ve gür sesiyle katbekat örten, çevresinde korkutucu bir saygı uyandıran paşanın en önemli kişilik özelliği, sarsılmaz sadakatiydi. (Tunç, 2009: 101)

64 50 Kalemkâri Köse Kasım Paşa intihar etmiştir. İntiharının sebebinin bir Macar kadına duyduğu aşk olduğu ileri sürülse de gerçek bundan farklıdır. Köse Kasım Paşa aşk yüzünden intihar etmiştir ama bu aşk bir Macar kadınına duyduğu değil, tellak Zoltan a duyduğu aşktır. Kalemkâri Köse Kasım Paşa romandaki eşcinsel karakterdir. Berrak Armağan: Romandaki basın mensubu kişilerdendir. Değerini bilmeyen insanlar elinde yok olup giden Bebek İsa yı taşıyan Meryem Ana ikonasını satın alması ile romanda kendine yer bulur. İdealist bir gazeteci olan Berrak Armağan, sendikaya bağlıdır ve patronları onu sendikadan ayrılmaya zorlar. Basın dördüncü kuvvet olmaktan çıkıyor; yabancı sermaye teşvik ediliyor; çılgınca büyümek isteyen firmalar, yeni hayata ayak uydurup ustalarından kalan ilkeleri gömmeye teşne gazetecileri, birbiri ardına yayımlanan life style dergilerinin kafayı güzellikle bozmuş, uzun bacaklı, genç, yeni nesil editörlerini sınırsız promosyon gezilerine götürüyordu. (Tunç, 2009: 123) Berrak Armağan, sendikasından vazgeçmediği için bu gezilerden mahrum bırakılır. Dış haberler servisinden alınır, sayfadan sayfaya gezdirilir. Berrak Armağan ın şahsında değişen Türkiye de basının durumu hakkında yazarın fikirlerini okuruz. Fon Karakterler Tacettin Başusta: Büyükşehir Belediye Başkanı Selcen Akbaş: Öğretim Görevlisi Şenay Hanım: Fakülte Sekreteri Mandıracı Hulki: Bedia Hanım'ın babası Sefarad Yahudisi Rıfat Mustaki: İthalatçı Tarık Bey: Defter imalatçısı ve kırtasiyeci/ Bedia Hanım'ın ilk eşi Mualla Kozanlı: Ebe/ Nurettin Kozanlı'nın eşi Asiye Tibuk: Latif Tibuk'un karısı Tolga: Kameraman

65 51 Soner Sarıkaya: Kanal SS sahibi Önder: Çiçekçi/ Tolga'nın teyzesinin oğlu İlhami:İlaç röprezantı/nurettin Kozanlı'nın baldızının oğlu Nergis Şeker: Nurettin Kozanlı'nın kızı Talat Şeker: Astsubay / Nurettin Kozanlı'nın damadı Rıfat:Baş komiser Emeti Hanım: Ruhi'nin annesi Dilaver: Muhasebeci Fulya: Dilaver'in babası Müfit: Kuyumcu Feriha:Köy işleri İlçe Müdürlüğü çalışanı/ Dilaver'in karısı Şevket Enişte: Ruhi'nin halasının huysuz kocası Kubilay: Ruhi'nin kayınbiraderi Dila: Ruhi'nin kızı Astrid Edström: Ruhi'nin hamile bıraktığı kız Gunnar Edström: Kondüktör/ Astrid'in babası Sbylle Promberger: Astrid'in annesi Ercan: Ruhi'nin ortağı Hûma İpekören: Kız Enstitüsü emekli müdürü Faik Abacı: Çocuk psikiyatrı Reşat Özyılmazel: Tavernacı Gülümser: Faik Abacı'nın eşi Yurdanur: Aydanur'un kız kardeşi Kahraman İnal: Nebahat Özdamar'ın kocası/ Radyolog Hercai Sekban: Hastanenin muhasebe şefi/ Kahraman İnal'ın sevgilisi Aydemir Güzeldere: Psikiyatr/ Sevim Demir'in kuzeni Hacer Abla: Mutfak işçisi Adnan Bey (Çolakoğlu): Asabiyeci Zoltan: Tellak/ Köse Kasım Paşa'nın sevgilisi Sandor: Demirci/ Zoltan'ın sevgilisi Cosmi Sébah: Kasım Paşa'nın portresini çeken fotoğrafçı Nesteren: Hilmi Ziya Ötüken'in nişanlısı Zafer Uzunköprülü: Biyokimya profesörü Mamşırek: Bolat'ın amcası

66 52 Alla: Bolat'ın annesi Agunde: Mamşırek'in eşi Elbeg: Agunde'nin babası Guram Çaliaşvili: Gürcü ressam Seten: Mamşırek'in kızı Hafız Süleyman: Seten'in kocası Kınalı Meryem: Seten'in kızı Ömer: Kınalı Meryem'in oğlu Ferhat: Berrak Armağan'ın sevgilisi Haymon Yener: Antikacı Suna: Yüzlük Sediye Hatun'un büyüttüğü kız Yüzlük Sediye Hatun: Köyün yaşlısı Memnun: Komşu köyün çobanı/ Emine'nin kocası Zahit: Öğretmen Angela: Genetik mühendisi/ Barhun'un eşi Munise: Kulaksız Ziya'nın eşi Key- Chong Woon: Barhun'un arkadaşı Mamoş: Üstçavuş Kamer: Matbaacı Nemika (Nemişo): Demir Demir'in sekreteri Zeynel Canpolat: Kütüphane memuru Turgut Bey: Hesap uzmanı emeklisi/ Tülay ve Tümay'ın babası Berat Hanım: Tülay ve Tümay'ın annesi Faika Serbest: Ayşe Nuran'ın annesi Zerrin: Hemşire Rana Hanım: Barış Bakış'ın anneannesi Karolin Pichler: Avusturyalı çevreci Emil Pavulescu: Romanya elçiliği maslahatgüzarı/ Veda Hanım'ın sevgilisi Vincent Barratier: Yapım Koordinatörü Nezir Dayı: Atçalı köyü muhtarı Kel Hüseyin: Avcı Özcan Durna: Kitapçı Selman Emice: Servinaz Ceviz'in babası Mustafa Keklik: Leyla Böğrü'nün kocası

67 53 Koyuncu Abdıraman: Leyla Böğrü'nün babası Nazife: Leyla Böğrü'nün annesi Kübra: Bedia Hanım'ın hizmetçisi Yıldırım: Kübra'nın erkek kardeşi Fahrettin Daşal: Karadeniz'in Sesi gazetesi muhabiri Emrah: Bilgisayarcı Cumali: Hademe/ Taksici Hidayet: Komisyoncu Tuğba Hanım:Jinekolog/ Âlim Kahkeci'nin eşi Cem: Zarife Gülercan'ın oğlu Âşık Seyit: Kemençeci/ Kız İsmet'in babası Gagaburun Şahin: Dolmuş şoförü Talip: Korsan DVDci Naime Pektaş: Cevdet Pektaş'ın ilk eşi Civan Caymaz: Beden eğitimi öğretmeni/ Şehriban'ın sevgilisi Sedef: Lise iki öğrencisi/ Civan'ın sevgilisi Emel Yanık: Hemşire Abdülkadir Çemiş: Müteahhit/ Sedef'in babası Keriman Sevimli: Sedef'in halası Kenan Canıtez: Hukuk talebesi/ Sedef'in eşi Kürşat: Sedef'in oğlu Kayra: Kürşat'ın çocuğu Çiçek:Dil-Tarihte felsefe öğrencisi/ Cevdet Pektaş'ın kızı Coşkun Bayraktar: Prodüktör Erdinç Sönmez: Rejisör Nesrin Temiz (Sevil Yanar): Artist Ferit Öztürk( Atçba Ferit): Salih'in babası Necmi Kansız: İşçi/ Çetin Kansız'ın abisi İnci Kansız: Necmi Kansız'ın eşi Vildan Kansız: Mimar/ Çetin Kansız'ın eşi Temuçin Birol:Psikiyatr Beyaz:İsmail Çeliktaş'ın eşi Hatun: İsmail Çeliktaş'ın annesi Rambo Fatih: İsmail Çeliktaş'ın oğlu

68 54 Buse Göçer: Sosyal hizmet uzmanı Zeki Gülercan: Matematik öğretmen/ Zarife Gülercan'ın eşi Zehra: Âlim Kahkeci'nin kızı Şekip Sâmi Bey: Darülfünun Ûlum-ı Tıbbiye Şubesi Seririyat-ı Dahiliye müderrisi/ Türkân Hanım'ın dedesi Yalvaçlı Celâl Öztaş: Hızır'ın kayınpederi Nihan: Hızır'ın eşi Rukiye: Sudanlı kalfa Lütfiye Öztaş: Nihan'ın annesi Alişan: Nihan'ın sevgilisi Füruzan: Şekip Sâmi Kaymakoğlu'nun eşi Fatoş Hanım: Füruzan'ın annesi Zeynep İkbal: Emrullah Kaymakoğlu'nun küçük torunu Abbas Koşar: Avukat Elif: Şekip Sâmi Kaymakoğlu'nun kızı Besim Varlık: Galerici Esra: Şekip Sâmi Kaymakoğlu'nun küçük kızı Edward: Esra'nın eşi Sevinç Okutan: Şekip Sâmi Kaymakoğlu'nun dostu Sevda Okutan: Sevinç Okutan'ın kızı Yalın Tağmaç: Ressam/ Sevinç Okutan'ın torunu Tijen Hanım: Yönetici Numan: Antikacı Ebru Başusta: Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf öğrencisi/ Tacettin Başusta'nın kızı/ Yalın Tağmaç'ın sevgilisi Rufa Manez: Hastabakıcı/ Filipinli Gazi Yaşargil: Beyin cerrahı Temaşa Özüpek: Ali Mukbil Özüpek'in eşi Nalbur Kadri: Depo sahibi Dev- Yolcu Oğuz: Sahaf Niyazi: Dönerci Cengiz: Niyazi'nin oğlu Gökhan: İlahiyat öğrencisi Necip Özgenç: Felsefe profesörü

69 55 Gürbüz: (Çakma) Sahaf Emin Bey: Fars filolojisi öğretim üyesi/ Çevirmen Kerem Savul: Beyin cerrahı Sarah Steinberg: Yaşar Mustaki'nin kızı Daisy: Srah'ın küçük kızı Mesut Hürel: Antikacı Erel Tağmaç: Yalın Tağmaç'ın babası Dimitri Kantemir: Osmanlı tarihçisi/ Boğdan prensi Harika: Güzellik kraliçesi Arslan Özyılmazel: İş adamı/ Harika'nın kocası/ Mesarati Reşat'ın amcasının oğlu Steliana Pavulescu: Resim öğrencisi/ Emil Pavulescu'nun kızı Suphi Karakurt: Emrullah Kaymakoğlu'nun torunu Zeynep İkbal'in eşi İbrahim: Arabulucu Mustafa Nadir Karakurt:Milletvekili/ Suphi Karakurt'un babası Saadet: Hizmetçi Nadir: Zeynep ve Suphi'nin oğlu Bahattin: Manav Müjgân: Kapıcının kızı Tarkan: Zeynep ve Suphi'nin ikinci oğlu Esat: Tarkan'ın sevgilisi Mithat Gürtunca: Avukat Hüsnü Simavi: Mutasarrıf/ Hastanenin kurucusu Ardıçoğlu Totodaki Bey Kalustyan Ara Bey:Hastane kurulu üyesi Mıgırdiç: Taş ustası/ Karnik Sabuncuyan'ın babası Sabuncu Agop: Mıgırdiç'in babası Puzant: Taş ustası Zabel: Karnik Sabuncuyan'ın annesi Maral: Zabel'in kızı Serop Efendi: Mıhitaryan Ortaokulu müdürü Lerna Hanım: Müzik öğretmeni Guri: Laz Hüseyin'in annesi Kürt Fariz Ağa: Aşiret ağası Kör Reşo: Fariz Ağa'nın oğlu/ Maral'ın eşi

70 56 Celal Bey: Konya Valisi Nikolay: Bulgar asıllı fotoğrafçı Pascal Sébah: Fotoğrafçı Jean Sébah: Cosmi Sébah'ın oğlu Policarpe Joaillier: Fotoğrafçı Nıvart: Ara Bey'in kızı Stavro Ardıçoğlu: Totodaki'nin oğlu/ Çemeci Numan'ın babası Recep: Arnavut arabacı/ Hürmüz'ün ikinci kocası Safiye: Recep'in kızı Bünyamin: Ciğerci/ Safiye'nin kocası Kemal: Çaycı/ Safiye'nin damadı Necla: Safiye'nin kızı Gazanfer: Hurdacı Memet: Gazanfer'in çırağı Yavaş İsmail Efendi: Hattat Hafız Ömer Çelebi: Müzehhip Michel Simonian: Müzikolog/ Karnik Sabuncuyan'ın torunu Nemlizade Hayati Bey: Hastane kurulu üyesi Arsen Melkonyan: Lerna'nın torunu Femke: Michel'in karısı Eric: Michel'le Femke'nin oğlu Osman: Gazeteci/ Galatasaray Lisesi mezunu Cumhur Eryıldıran İlçe (Belde) Belediye başkanı Gülayşe Döngel: Temizlikçi Yelkencizade Rahmi Bey: Hastane kurulu üyesi Alain Latour: Cerrah/ Hastanenin ilk başhekimi Ayşe Edibe: Hüsnü Simavi'nin ilk eşi Gülcemal: Hüsnü Simavi'nin ikinci eşi Esma: Hüsnü Simavi'nin üçüncü eşi Uzunoğlu Yakup Bey: Tüccar/ Gülcemal'in babası Nezaket Hanım: Hüsnü Simavi'nin dördüncü eşi Kılçık Seyfettin Efendi: Doktor İskender Bey: Jinekolog Serhat Üçkardeş: Üçkardeşler Pastanesi'nin sahibinin oğlu

71 57 Ozan Çağlar: Oyuncu Çöpçatan Pelin: Oyuncu Ağzıbozuk Cevriye Abla: Zerrin'in komşusu Gönül: Stilist/ Cevriye'nin kızı Piraye Hanım: Terzi- modacı Bosnalı Damir: Kameraman Enver Abi: Bekçi Hacı Amca: Kuruyemişçi/ Gülnazmiye'nin komşusu Ceyda: Muhasebeci Muzo: Kanal SS'nin muhabir kameramanı 3.4. Yeşil Peri Gecesi Romanın Tanıtımı Ayfer Tunç'un 2010 yılında Can Yayınları'ndan çıkan romanı 463 sayfadan oluşmaktadır. Kapak Kızı romanının sessiz nesnesel karakteri olan "Ayın Kızı Şebnem"i bu romanda kendi ağzından dinleriz. Ayfer Tunç Handan İnci ile yaptığı söyleşide Kapak Kızı ile Yeşil Peri Gecesi'nin ortak karakteri olan ama ancak Yeşil Peri Gecesi'nde kendini anlatma fırsatı bulan Şebnem ve romanın yazılma zamanı ile ilgili şunları söyler: oldu? "H.İ.:(...)Böyle bir roman yazıp onu ayrıca konuşturmayı planladığın için mi böyle A.T.: (...)Kapak Kızı'nı yazdığımda 26 yaşındaydım, fazla büyük bir cesaretti.ama o yaşta o karakteri yazamayacağımı hissettim, dolayısıyla romanın sonunu sınırladım,şebnem'in çevresindeki kişiler üzerinden sordum.kim daha ahlâklı? Ama tabii diğer kişileri anlatmamla Şebnem yok olmuyordu. Zihnimde sürekli yaşadı. Benimle birlikte yaş aldı." (İnci, 2014,s.294) Roman kendi içerisinde bölümlere ayrılmış ve her bölüme ayrı bir başlık konulmuştur. Bölüm başlıkları şu şekildedir:"rica", "Kurdun Saati", "Bebekler kadar masum", "Compact disc", "Bir dedikodu gibi gelişti kış", "Uyuz bit ve saçlar", "Neler

72 58 almalıyım yanıma", "Uykudan önce uykudan sonra", "Olmayan şeyler imparatorluğuydu dünya","ağed!ağed!", "Melankolya", "Biz işte böyleyiz", "Yarabbi feryadımı artık duysan diyorum", "Bugün yeni bir gün değil", "Phoneix", "Babam intihar edemiyor", "Korku buhar gibi tütüyordu kaldırımlardan", "Yeşil peri gecesi", "Aşka çok benziyordu", "Kuyrukluyıldızın kuyruğu", "Bana bir ekran bul ya da aşkımızdan söz et", "Pandora'nın Kutusu", "Yatakhanede", "Kork benden", "İki patetik", "Kustum öz ağzımdan kafatasımı", "Ölüyorsun baba, nihayet ölüyorsun!", "Alışırdım", "Carpe Diem", "Donna Kişot", "Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel", "Yeniden doğan". Otuz iki bölümden oluşan eserde otuz üçüncü bölüm olarak sayabileceğimiz "Notlar" bölümü bulunmaktadır. Bu bölümde roman metninin içinde geçen ve ritmi oluşturan şiir ve şarkıların künyesine yer verilmiştir. Roman arka kapaktaki tanıtım yazısında "bugünün romanı" olarak tanımlanır. Kitaptaki olayların yaşandığı gerçek zaman ipuçları ile verildiğinden hem tematik olarak (hazza dayalı, tüketim toplumunun varabileceği uç noktalar, cinsellik ve şiddet açısından) hem de kelimenin gerçek anlamıyla "bugün" romanda apaçık karşımızdadır. Arka kapak yazısında "Güzelliğini zehirli bir sermaye olarak kullanan genç bir kadının hayattan öç almak için soyunmasıyla başlayan bir düşüş hikâyesidir Yeşil Peri Gecesi. Modern toplumun ikiyüzlülüğüne, geleneklerin, alışkanlıkların zorbalığına direnen, "Farkına varmış" ve bu nedenle acı çeken bir kadının, annesiyle hesaplaşamayan bir kız çocuğunun, okuyanı rahatsız eden ve belki de bu nedenle elinizden bırakamayacağınız öyküsü. Cumhuriyet elitlerinin düşkün kuşakları ile orta sınıfın can çekişen tutunamayanlarının karşılaştığı trajik bir karnavala dönüşen kapak kızının romanı, toplumun ve bireyin ruh haritasını en ince ayrıntısına kadar resmeden Ayfer Tunç'un güçlü anlatımıyla Türkiye'nin çürüyen yüzüne de ayna tutmaktadır." biçiminde tanıtılmaktadır. Romanın başkarakteri Şebnem'in hayatındaki travmalar çocukluğundan itibaren verilerek insanların dergide çıplak fotoğraflarını görünce düşmüş olarak nitelendirdiği ve çarçabuk yargıladığı kişilerin o noktaya nasıl geldiği ve dipte yaşamanın ne demek olduğu anlatılmıştır.

73 Özet Kapak Kızı'nın sessi karakteri olan ve Selda, Ersin,Bünyamin 'in hayatlarını sarsan, Phoenix dergisinde çıplak pozlarıyla yer alan Mart sayısının kapak kızı Şebnem'in trajik hikâyesinin anlatıldığı Yeşil Peri Gecesi, Şebnem ekseninde tüketim toplumunun yarattığı hazcı nesli, insanların ikiyüzlülüğünü, geleneklerin insan hayatını nasıl kısıtlayıp ötekileştirdiğini, ikiyüzlülüğü ve - özellikle son dönemlerde sıkça söz edilen- kadına şiddeti tema olarak seçen bir romandır. Babasının Amasya'da geçirdiği kaza sonucu hayatı darmadağın olan Şebnem, güzelliğini bir lanet olarak taşıyan ve bu lanet yüzünden bütün hayatı alt üst olan bir karakterdir. Korkunç kazaya kadar herkes gibi ve hatta herkesten daha mutlu bir hayatı olan Şebnem, babası Cavit'in başına gelenlerden sonra bir daha toparlanamayan bir ailede en çok mağdur olan kişidir. Şebnem'in mağduriyeti zorunluluktan bir seçime dönüşmüş ve hayatı boyunca kurban olmanın kolaylığına sığınmıştır. Şebnem'in annesi Hülya, güzel olması ve geleneksel değerlere uymaması sebebiyle etrafı tarafından kıskanılan bir kadındır. Ona karşı duyulan bu kıskançlık babasının ailesinin Şebnem'e olan tavırları üzerinde etkili olmuştur. Hayatının ilk büyük travması Şebnem'in babaannesinde kaldığı sıralarda yaşanır. Komşu çocuklarından kaptığı uyuz nedeniyle Nihâl yengesi tarafından saçları zorla kesilen Şebnem sığınılacak liman olarak gördüğü evlerine, annesinin yanına kaçmıştır. Ancak bu sırada gördüğü manzara onun belki de tüm hayatını etkileyecek olan sığınamama, bir yere ait olamama hislerinin temelini oluşturur. Amcası ile annesini yatakta görmesi Şebnem için sonun başlangıcını oluşturur. İnsanların çirkin, bilinmeyen yüzüyle ilk defa karşılaşan Şebnem ömrü boyunca bu hadisenin etkisini üzerinden atamayacak ve hep hesaplaşma arzusu ile yaşayacaktır. Şebnem'in babası Cavit geçirdiği kaza sonrası kolunun kopmasını, eksik olmayı kabullenememiştir. Kendisinin bu hâlinden nefret eden ve kendiyle barışamayan baba, tam olan bütün insanlara karşı öfke duyar. Karısı Hülya'nın tam ve güzel hâli onun canını yakmaktadır. Şebnem'i akrep soktuğu gece Hülya'nın ihanetini öğrenen Cavit, karısını feci şekilde dövmüş ve gitmesi için elinden geleni yapmıştır. Annesi tarafından terk edilen ve hayata küsmüş bir babayla baş başa kalan Şebnem'in tek huzur bulabildiği yer Ermeni

74 60 komşuları Vartuşyan'ın yanıdır. Vartuşyan - Şebnem'in deyimiyle Vatuş- kötülükten ve mutsuzluktan Şebnem'i korumaya çalışan bir kahramandır. evdeki Babası ile annesinin ayrılmasından bir süre sonra annesi ile yaşamaya başlayan Şebnem kendini oraya ait hissedememiş ve annesinin yeni kocası ile sorunlar yaşamıştır. Sorunların sonucu soluğu yatılı okulda alan Şebnem, İngilizce hocası Seçkin Bey'le yaşadıklarının sonucunda canına kıymaya çalışmış ama başaramamıştır.şebnem'in başarısız intihar girişimi aslında mağduriyeti kabullendiği ve kurban olmanın gücünü fark ettiği nokta olmuştur. Annesi ve babası ile sağlıklı ilişkileri olmayan karakterimiz, Ali adında kendisinden on beş yaş büyük bir adama âşık olur. Ali'de babasını gören Şebnem, sevdiği adam tarafından -hayatın anlamını sorgulama sebebi ile- terk edilir. Ali'nin gidişi Şebnem'in hayatında kapanmayan bir yara olarak kalacak ve bütün erkeklerde aslında Ali'yi arayacaktır. Ali'nin gidişi ile tutunacak dalı kalmayan Şebnem intikam hissi ile Phoenix'te çıplak pozlar vermeyi kabul eder. Böylece hayatında pislikle ve ikiyüzlülükle ilk tanışmasını sağlayan Süleyman'dan, "söyle bakalım, sen de annen gibi orospu mu olacaksın" diye soranlardan, onu yalnız bırakanlardan intikam almayı hedefler. Fotoğraf çekimleri sırasında tanıştığı Gün, Şebnem'in en Sâmimi arkadaşı olacaktır. Ancak Gün, genç yaşta kansere yakalanır. Onun hastalığı sırasında Şebnem Osman'la tanışır. Hayatta tutunduğu son dal, son ümit, son yaşama arzusu kırıntısı Gün, Şebnem'in kucağında hayata veda eder. Osman'la bu ölüm anında ortak duyguda buluşan Şebnem Osman'ı sever ve onunla evlenir. Bu evliliğin temelinde Şebnem'in Osman'da sezdiği avutulma isteği, Osman'ın anne özlemi ve Şebnem'in Osman'ın gülüşünde Ali'yi bulması vardır. Evliliklerinin başında Şebnem, Osman'a hayranlık duymaktadır. Onun görüntüsüne, hayata karşı duruşuna ve müzik bilgisine hayrandır. Ancak zamanla Osman'ın hayata karşı duruşunun sebebinin gerçekle yüzleşememesi olduğunu, hedonist bir karaktere sahip olduğunu anlar. Müzik bilgisi iyi olsa da yetenekleri sınırlı hatta yeteneksiz bir müzisyen olduğunu keşfeder. Osman, Şebnem'in bir başka hayal kırıklığıdır. Ama dibe vurma yolunda beraber ilerlemiş olmaları onu Osman'a bağlar. Osman'ın hedonistliği gurursuz davranmasına sebep olur. Yeme-içme, plaklar, manzaralı ev için babasından kalan bütün

75 61 serveti bitiren Osman, borçlar biriktikçe, parası bittikçe kardeşi Teoman'dan para istemeye utanmaz. Bu istemeler sırasında Teoman Osman'ı ve Şebnem'i ne kadar ezmeye çalışsa, ne kadar aşağılasa da Osman, görmezden gelir ve ilk başı sıkıştığında yeniden Teoman'a koşar. Otoriter bir baba tarafından yetiştirilen Teoman ve Osman arasındaki bağ çıkara dayalıdır. Osman ailenin saf, itaatkâr çocuğu iken Teoman kurnaz, uyanık ve işini bilen çocuktur. Osman'ın gerçeklerle yüzleşememesi Şebnem'in en büyük travmasının sebebi hâline gelir. Teoman'ın nişanlısının dayısı ve İstanbul Emniyet Müdürü olan Uluçmüdür Şebnem'i arzulamaktadır. Geçmişteki pozlarını Teoman'a ulaştırarak şantaj yapan Uluçmüdür, Şebnem'le bir yemeğe çıkmak istediğini söyler. Kendilerine engel olmaması için Osman'a "sözde Berlin"de konser ayarlar. Şebnem'e cinsel ilişki teklif eden Uluçmüdür başta reddedilse de her istediğini almaya alışkın olduğu için bir şekilde Şebnem'i otele gelmeye razı eder. Otelde Şebnem tecavüze uğrar. Hayatı boyunca hesaplaşmalarla var olan Şebnem, tecavüzü Uluçmüdürün yanına bırakmamaya karar verir. Bir süre gerçekten ilişkileri varmış, onu seviyormuş gibi davranan Şebnem, yine Osman'ın uzaklaştırıldığı bir gün Uluçmüdür'ü evine çağırır. Yaşayacaklarını kameraya kaydetme planı yapmıştır. Ancak gece Şebnem'in planladığından çok daha fazla çirkin geçer. Uluçmüdür tarafından eve çağırılan genç bir erkek de onlara katılır. Gece bir anda seks partisine döner. Kokain çekilen ve Uluçmüdürün fantezilerinin yaşandığı gecenin kaydı Şebnem tarafından basına ve önemli mercilere gönderilir. Şebnem görüntülerin bulunduğu CDleri gönderdikten sonra Ali'ye gider. Burada Selda'nın yardımıyla haberin her yerde yayınlanmasını sağlayan Şebnem, arkadaşı Gün'ün hayatını kaybettiği Şile'ye giderek kendi sonunu bekler. Romanın sonu Kapak Kızı'nda hayatı Şebnem'in fotoğraflarıyla sarsıntıya uğrayan ve kendini sorgulamaya başlayan Selda'nın yardımları sayesinde mutlu ya da en azından Şebnem açısından olumlu biter. Uluçmüdürün, Teoman'ın ve Osman'ın hayatları darmadağın olur. Ayfer Tunç romanın sonunu mutlu bitirme sebebini şu şekilde açıklar: "İyimser sona gelince: Böyle bir kurtuluşa hepimizin ihtiyacı vardı diye düşünüyorum, bireysel de olsa. Ayrıca o şiirlerin karakteri götüreceği böyle bir son olmalıydı, yoksa şiirin de anlamı kalamayacaktı." (İnci, 2014: 300)

76 Şahıslar Kadrosu Şekil 3.6. Yeşil Peri Gecesi Romanı Şahıslar Kadrosu Şebnem ve Çevresi Şekil 3.7. Yeşil Peri Gecesi Romanı Şahıslar Kadrosu Osman ve Çevresi

77 63 Başkişi Şebnem: Kitabın ana karakteridir. Bütün roman Şebnem'in anlatımıyla aktarılır. Romanın ana olay örgüsünü Şebnem'in trajedisi oluşturur. Bir kaza ile hayatı dağılan Şebnem, hayatına anlam katamamış, dipte yaşamış, zorunlu mağdurdan mağduriyeti seçen konuma geçmiştir. Ömrünün en büyük hesaplaşmasında ise mağduriyetten çıkıp ilk defa eyleme geçmiştir. "Ben hayatta bir kurban olarak var olmuştum. Kurban olmayı kabul etmeyebilirdim. Ama etmiştim. Dünyaya kurban edilmeye hazır gözlerle bakmak, hayır demekten daha kolaydı. Mağdur olmak cesur olmaktan çok daha kolaydı." (Tunç,2016: 36) "Ben daima teselliye muhtaç bir mağdur olduğum, mağdur olmak benim tabiatım olduğu ve elimden başka türlüsünün gelmeyeceğini sandığım için sesimi çıkarmayacağım." (Tunç,2016: 70) Şebnem için güzelliği bir lanete dönüşmüştür. Annesinden miras kalan güzellik etrafın nefretini de Şebnem'e yönlendirir. "Çocukluğumda bile güzelliğimle can yakacağım yerde, güzelliğim yüzünden benim canım yanıyordu. (...) Ama gerçek buydu, lanetliydim, doğduğum günden beri güzeldim. Aynı zamanda da zekiydim." (Tunç,2016: 63) gibi anlatır. Şebnem'in tasviri sevgilisi Ali tarafından yapılır. Ali Şebnem'i ilk gördüğü günkü Şebnem hayatı boyunca erkekler tarafından istismar edilmiştir. Çoğu zaman bu istismara razı olarak yaşamış acılarını dindirebilmek için aşağılanmayı göze almıştır. Hayatına giren erkeklerin kendine değer vermediğini bilir. Ama kendisi de onlara değer vermez.o hayatındaki boşluğu doldurabilmenin peşindedir.

78 64 "Hayatta ben en çok babamı sevdim. Ben Ali'de babamı aradım. Sonra babam yaşındaki adamlarda Ali'yi aradım. Babamda eski babamı aradım. Bu zincir böyle giderken Osman bende annesini aradı. Ben kendimi annesiz hissettiğim için anne olmaya korktum(...)ama Osman'ın annesi oldum. Osman'ın annesi olduğum anlar bir sonraki güne uyanmama yaradı. Ezcümle herkes varlığındaki boşluğu doldurmak istiyor. Dolduramadan ölüyor. Ama uğraşma boşuna, o boşluk dolmaz! Var olmanın boşluğu o! Dolsa biz, biz olmayız!" (Tunç,2016: 286) Şebnem'in hem annesiyle hem de babasıyla ilişkisi sorunludur. Annesini onları terk ettiği ve amcası ile beraber olduğu için hayatı boyunca affetmez. Babası ise ölmemiştir ama aslında yaşamamaktadır da. Şebnem babası ile kendisinin benzediğini düşünür. "Biz babamla birbirimize çok benziyoruz. Nedense yaşamak istiyoruz. Yenilen pehlivanlarız güreşe doymuyoruz." (Tunç,2016: 235) Phoenix'e verdiği pozlarla hayattan ilk intikamını alır. "Benim bir amacım yoktu hayatta, hatta felsefemdi amaçsızlık. Tek amacım serseri mayın olmaktı, pimi çekilmiş bir el bombası. Birilerinin elinde patlamayı umuyordum." (Tunç,2016: 220 ) Osman'la evlenen Şebnem, ona âşık olmasa da başlangıçta aşka benzer duygular hissetmektedir. Osman'ın gerçeklerle yüzleşmekten kaçan tavrı ve hedonist davranışları Şebnem'i yalnızlığa sürükler. Evlendikten sonra Osman'ın otoriter babası yüzünden aldığı yaralar ve kendi hayatının yaraları sebebiyle evliliklerini çürük bir temele kurulduğunu fark eder. Ayfer Tunç, bir söyleşisinde onun etkilenmesini şu şekilde açıklar: "Oysa bizi yetiştiren anne babalarımızın zayıflıklarının, hatalarının ya da kaderin başlarına ördüğü çoraplar sonucu aldıkları yaraların izini taşıyarak aile kuruyoruz. Haneke'nin dediği gibi: Ebeveynlerinin günahları çocuklarının nevrozlarıdır." (İnci, 2014)

79 65 Şebnem, kendi yaralarının çocuğunu etkilemesinden korkarak doğurmaz. Osman'ı çocuğu gibi gören Şebnem Uluçmüdür'le yaşadıklarına ses çıkarmayışından sonra Osman'dan tamamen kopar. Hayattaki en büyük dayanağı olan Gün'ün ölümü ömründeki en büyük travmalardan birini oluşturur. Uluçmüdür'ün tecavüzünden sonra Şebnem bundan önce hayatına giren erkekler tarafından ne kadar aşağılanmış olsa da onlara kendi isteği ile gittiğini fark eder. Ne kadar aşağılandığını düşünse de hiçbir zaman bir "orospu" olmadığını anlar. Ancak Uluçmüdür'le yaşadıkları onu "orospu" yapmıştır. Kendi gözündeki değerini de kaybetmiştir. "İki şey hissettim. İki şeyi çok derinden hissettim. Bir, ben orospu değilmişim meğer bunca yıl kendime haksızlık etmişim. Ben hayatım boyunca beni her çağırana gittimse, çağıranlarda bir aşk vaadi beni çektiği için gittim., istediğim için.oysa orospuluk çok zormuş, insan bumbuz oluyormuş. İki insanın kaybedecek ya çok fazla şeyi olmalı ya da hiçbir şeyi olmamalıymış. Benimki gibi kaybedecek az şeye sahip olmak en kötüsüymüş." (Tunç,2016: 304) Şebnem insanların ikiyüzlülüğüyle erken yaşta tanışan ve bu nedenle güven problemi yaşayan bir kadındır. Tek güvendiği insan Gün kucağında ölmüş ve hayatta yalnız kalmıştır. Şebnem'in kurtuluşu hayattaki tek aşkı Ali ve ilk karşılaştığında hayatını kıskandığı akrabası Selda sayesinde olacaktır. Kapak Kızı'nda Selda tarafından dibe vurmayı göze aldığı için cesur olarak nitelenen Şebnem, kendi hikâyesini anlattığında dibe vuruşunun cesaretten olmadığını gösterir. Onun dibe vuruşu, mağduriyeti seçişi başka türlüsünü yapamayacağını düşünmesindendir. Ancak Uluçmüdür'le yaşadıklarından sonra ilk kez pasif değil aktif, edilgen değil etken bir duruş sergileme cesareti bulur. Yaşadıkları hayatının kırılma noktasıdır. "Nihayet başarmıştım. Sefilliğimin üçe katlanmasına hayır diyebilmiştim. Mağdur olmaktan çıkmıştım. Eylemci olmuştum." (Tunç,2016: 109 )

80 66 Şebnem CD'leri gönderdikten sonra saçlarını kazıtır. Saçlarını kazıtması toplumun kadından beklediği kalıpların dışına çıkma cesaretinin somut göstergesidir. Kendi güzelliğinden memnun olur. "Güzelliğim ilk kez bu kadar hoşuma gidiyordu. Gözlerimin menekşesi koyulaşmış, iyice belirginleşmişti. Kafatasım tenimin rengini alınca hafif çekik gözlerim kocaman nazar boncukları gibi ortaya çıkmıştı. Kenarlarındaki ince kırışıklılar görünmez olmuştu. Elmacıkkemiklerim belirginleşmiş, çenem incelmiş, boynum sanki uzamıştı. Kulaklarım küçücük görünüyordu." (Tunç,2016: 93) Norm Karakterler tanışır. Gün: Şebnem'in hayattaki tek dostudur. Phoenix'e verdiği pozlar sırasında Gün'le "Yorgun gözünün halkalarında güller gibi fecroldu nümâyan bir kadın (Gün), bana kapıyı açmıştı. Ustaydı Gün, tecrübeyi süzmüş süzmüş işe yarayanları rafine etmişti. Tecrübenin hasını biriktirmişti. (...) İyi niyet seziyordum Gün'ün sesinde.içinde vicdanlı bir şey çırpınıyordu. Serçe yüreği gibi minicik, ama tık tık tık atıyor, hayatta ve önemli olan da buydu. Yorgun gözünün halkaları güller gibi güzel duruyordu Gün'ün yüzünde." (Tunç,2016: 188) aktarılır. İlk karşılaşmalarından sonra Gün'ün fiziksel özellikleri yine Şebnem'in gözünden "Gün otuzuna geliyordu. Bayağı hoştu, hatta güzeldi, sıcak ve iyiydi. Açık kahverengi saçlarını gelişigüzel toplayışıyla, bana güneşi sevdirecek kadar tatlı çilleriyle, askılı penyesinin serkeşliğinden görünen güçlü omuzlarıyla (belli ki hayatı taşıyor sırtında) düpedüz güzeldi. Ama siktiret, bi faydasını mı gördük güzelliğimizin der gibi bir omuz silkişi de vardı." (Tunç,2016: 189) Gün'ün fiziksel özelliklerinin yanı sıra öfkeli ruh hâli de Şebnem'le yakınlaşmasını sağlamıştır. Sanatsal amaçlarla başladığı üniversite sonrası hayatında beklentilerini giderek

81 67 düşürmüş ve sanattan eser kalmayacak kadar basit işlere razı olmak zorunda kalmıştır. Bir de kendi sanatsal kabiliyetlerinin sınırlı olduğunun farkına varmış olması Gün'ün içindeki öfkeyi tetikleyen etkenler olmuştur. "Gün'deki bu öfkeyi sevmiştim ben. Bu öfke bizi arkadaş etmişti. Ama bu öfke Gün'ü bitirmişti sonunda, kanser etmişti. "(Tunç,2016: 189 ) "Gün hep öfkeliydi, sürekli küfür ediyordu hayata, kendine, memlekete, vaktiyle onu devrim yapacağız diye kandırıp yoldan dönüverenlere (ben yetişememiştim bu devrim aşkı çağına), kifayetsiz muhterislere, üç kuruşluk menfaat için yakınlarını satanlara." (Tunç,2016: 220) Gün zaman Şebnem'in dibe vurmasını engellemek için uyarılarda bulunur. Onun hayatta dengede durmasını sağlayan unsurdur.gün Şebnem'i en iyi tanıyan kişidir. "Phoenix günlerinden beri biliyordu pervasız bir özyıkım arzusunun beni olmadık kişilerin yataklarına sürüklediğini." (Tunç,2016: 239) Gün'ün deprem sırasında yaşadığı coşku ölüme ve hastalığına karşı duygularının açığa çıktığı tek andır.on binlerce kişinin ölümüne neden olan deprem anı Gün'ü coşturur. Herhangi bir insan gibi, hasta değilmiş gibi, diğer insanlarla aynı şekilde ölme olanağına sahip olmuştur. Hastalıktan değil de depremden ölmek onda diğer insanlarla eşitlenme hissini yaratmıştır. Fikriyanım(Fikriye Hanım): Kapak Kızı ile ortak karakterlerden biri olan Fikriye Hanım Şebnem'in babaannesidir. Hülya'nın güzelliği ve oğlunun seçimi olduğu için ondan nefret eden Fikriyanım'ın duyguları Şebnem'e de sirayet etmiştir. Babasının hastanede yattığı sırada Fikriyanım'ı yanında kalan Şebnem onun katı kurallarından ve nefretinden nasibine düşeni almıştır. "Asla benimseyemediğim, "babaannem" diyemediğim Fikriyanım, gerçekten babaannemdi, babamın özbeöz annesiydi.(annemden nefret ettiği için benden de nefret eden korkunç büyükanne.(...) Yüzüme küçümseyerek bakardı. Kâküllerimi çekiştirirdi. "Söyle bakalım, sen de büyüyünce anan gibi orospu mu olacaksın?" derdi.

82 68 21) Gülüşündeki kötülükten anlardım ki, anam gibi orospu olayım istiyor." (Tunç,2016: "Fikriyanım bence deli, kirli çamaşırlara dokunamıyor. Kirli yüzeylerin hiçbirine dokunamıyor. Önden düğmeli uzun elbisesinin cebinde mendil taşıyor, kirli bir şeye dokunmaya mecbur kalırsa kullanmak için. Durmadan bir şeylere kılıf dikiyor." (Tunç,2016: 80) Fikriyanım'ın Hülya'ya duyduğu nefret onun ömrünü çürütmüştür. Selda: Şebnem'in uzak akrabası olan Selda Kapak Kızı'nda ana karakterlerden biri olarak karşımıza çıkarken, Yeşil Peri Gecesi'nde Şebnem'in kurtuluşunu hazırlayan karakter olarak bulunmaktadır. Yazar Selda'yı anlattığı bölümlerde Kapak Kızı'nda yaşananlardan atıfta bulunmuştur. Şebnem'in dergideki fotoğraflarından sonra hayatını sorgulamaya başlayan Selda'nın Yeşil Peri Gecesi romanında sorgulamalarının sonucunda eyleme geçtiğini ve hayatı ile ilgili cesur adımlar attığını görürüz. Kapak Kızı'nda Selda'nın gözünden Şebnem'le karşılaşması aktarılırken bu romanda Şebnem'in gözünden aynı gün aktarılmıştır. Şebnem Selda'nın odasını eleştirirken hissettiklerini şöyle anlatır: "Odasının çok kız odası olduğunu söyleyerek onu incitmeye çalıştığım, yıllar öncesinde kalan bir güne gitmişti aklım. Selda'nın dengeli bir kız, başarılı bir kız, sevilen bir kız, umut vaat eden, gelecek vaat eden, gurur, iftihar, övünç vaat eden bir kız olduğunu anladığım ve çok kıskandığım bir gündü." (Tunç,2016: 438) "İçimdeki isyan çok acıklıydı. Okuldan kaçıp sürtmekle, önüme gelenle yatmakla, içki içip okula sarhoş gelmekle, çatılardan çığlık atmakla sınırlıydı. İsyanım harlanmıyordu, tutuşmuyordu, tutuşturmuyordu. Kendi içime doğru yanıp kül oluyordum her gün. O gün çok kız odası dediğim odada Selda'ya sezdirmemek için çırpındığım şey buydu." (Tunç,2016: 441) Selda'nın kendinde istediği cesareti bulmasına, bir erkek, kocası vesile olmuştur. Bunda Türk toplumunun kadına biçtiği rollerin ve kadının hareket alanının

83 69 sınırlandırmasının etkisi olduğu varsayılabilir. Toplumumuzda kadın her ne kadar çağdaş, açık fikirli olursa olsun hareket özgürlüğü veya cesaret için bir erkeğin varlığından destek almak zorunda kalabilmektedir. "Ben de kendimden beklemiyordum. TRT' de suya sabuna dokunmayan şeyler yaparak yaşlanırım, emekli olurum sanıyordum. Ama kocamla tanışınca her şey değişti. Hayat böyle inanılmaz bir şey işte. Bir gün biriyle tanışıyorsun, bir yola giriyorsun, o yol seni başka bir yola götürüyor. Derken bir bakmışsın ki sen yol açıyorsun birilerine." (Tunç,2016: 449) Selda'nın Şebnem'in haberini yaparken cesur olmasının altında Belçika vatandaşı olması yatmaktadır. Bu vatandaşlık onun güvende olmasını sağlamakta ve ülke içerisindeki iktidar sahiplerinin etki alanının dışında kalarak özgür hareket edebilmesinin önünü açmaktadır. Kapak Kızı'nda Şebnem'in fotoğraflarının hayatını etkilediği bir başka karakter olan Ersin hakkında bilgileri Selda'dan alırız. Yeşil Peri Gecesi'nde Ersin'e yer verilmemesi Şebnem ile yaşadıklarını düşündüğü aşkın Şebnem'i etkilememiş olmasını göstermesi açısından önemlidir. Cavit: Şebnem'in babasıdır. Romanın kilit isimlerinden bir tanesidir. Onun başına gelen kaza Şebnem'in bütün hayatını etkileyecek ve romandaki olayların yaşanmasının temel sebebini oluşturacaktır. Cavit, Amasya'da iken kolunun kopmasına ve yüzünün sağ yarısının darmadağın olmasına sebep olan vahim bir kaza geçirir. Kaza öncesi şen şakrak, hayat dolu olan ve ailesiyle mutlu bir hayat süren Cavit, kazadan sonra ölmediğine üzülecek hâldedir. Tam ve güzel olan her şeyden, başta karısı Hülya'dan nefret eder. Bu hikâyenin Şebnem'den sonra en mağdurudur. Kazadan sonra Cavit şöyle tasvir edilir: "Babamın yüzü eskisi gibi güzel değil, çirkin. Hatta korkunç. Açık pembe, pütürlü, daralıp genişleyen bir hat elmacıkkemiğinden çenesine uzanıyor. Sağ kaşının yarısı yok, kaşının üstündeki deri büzüşmüş, sağ gözü küçülmüş, ucu aşağıya bakıyor. (...) Dişleri

84 70 bana sağ tarafında sallanan boş pijama kolundan, yüzündeki yara izinden, şekli bozulan gözünden, yarısı olmayan kaşından daha yabancı, daha korkutucu geliyor. (...) Beni her gün bakkala gönderiyor. Bir büyük rakı, altı bira, iki paket sigara aldırıyor, hepsini bir günde bitiriyor." (Tunç,2016: 127) Hülya'nın evi terk etmesi için her şeyi yapan ve terk ettikten sonra tamamen dibe vuran Cavit, ölmemiş ama yaşamamıştır da. Hayatını sigara ve içkiyi dost tutarak, evinden çıkmadan bitirmeye çabalayan Cavit, annesinin cenazesi dışında dışarıda anlatılmaz. Kardeşinin hissettiği suçluluk duygusu ile geçimini sağlar. Cavit, intihar etmeyi ister ancak tek kolla intihar edilemeyeceğini düşünür. Şebnem eve geldiği bir gün, salonda güneşten gelen ışık huzmesinin altında bulur. "Üstünde bozarmış bir atlet. Hünerli bir cerrahın neşteriyle salkım saçak et parçaları düzeltilip (olabildiğince) pürüzsüz bir yüzey hâline getirilmiş olan sağ omzundan ter sızıyor. Eski güzelliğine kavuşturmaya hüneri yetmeyen cerrahın (olabildiğince) toparladığı yüzünde üç günlük sakal, bembeyaz (bembeyaz olmuş saçı sakalı babamın), yara izi pembe pembe olmuş, sağ gözünün kapağı düşmüş gene, kapanmış, zar gibi ince cansız göz kapağı. Tek kolla ölmek çok zor." (Tunç,2016: 204) Şebnem, babasının tek koluyla da intihar edebileceğinin ve aslında bunun bir bahane olduğunun farkındadır. Hayat her ne kadar berbat gitse de canlı olmanın getirdiği yaşama bağlılık vardır. Bir insan dipte bile yaşasa hayattan vazgeçmek o hiç kolay değildir. Roman boyunca bunun örnekleri karşımıza çıkar. Kazadan sonra Cavit'in durumu, büyük hesaplaşmadan sonra Şebnem'in ölme ihtimali karşısındaki tutumu...ve en çarpıcısı Gün'ün deprem yaşandığı sırada içinde bulunduğu durum. Şebnem ile babasının arasındaki ilişki sağlıklı ilerleyemese de Şebnem babasını derinden sevmektedir ve Cavit de Şebnem'i. Cavit'in bir başka tasvirine de ölümüne yaklaştığı zamanlarda yer verilmiştir. "Karnı tef gibi gerilmiş, limon gibi sapsarı olmuştu. Üç haftadır görmediğim babam göz kapaklarından parmak uçlarına, avuç içlerinden dibine kadar sararmıştı.(...)babam

85 71 davul gibi şişmiş ve sararmış bir karından ibaret olmuştu. Müthiş zayıflamıştı. Yüzü çökmüş, vücudu sararmıştı." (Tunç,2016: 403) Kazadan sonraki hayatını istediği gibi düzenleyemeyen Cavit, ömrünün son günlerini kendinin kurguladığı hayatını hatırlayarak geçirir. Yaşadıklarını değiştirerek anımsıyor gibi yapar ve böylece en azından ölümü sırasındaki hislerinin kontrolünü elinde tutmaya çalışır. Onun bu delirmiş numarası yapışı Şebnem'in içine dokunur. "Babam bir süredir replikleri değiştirerek hayatı güzelleştirmeye çalışıyordu." (Tunç,2016: 400) "Hayatımız onun anlattığı gibi değildi. Babam gerçeklerin yerine duygulu, sevecen replikler fısıldıyordu kulağıma, o suflör kız gibi." (Tunç,2016: 406) Bu durum Cavit'in özür dileme biçimidir. "Babam bana bilinçli bir şekilde kafayı yemiş numarası yapıyordu. Böylece beni affet demek istiyordu: Benim hayata gücüm yetmedi kızım. Baban zavallının tekiydi. Hayatla baş edemedi. Annenle amcana bir geçin karşıma da, bana taktığınız boynuzlarla karnınızı deşeyim diyemedi. Eski güzel yüzünün, kopan kolunun yerine bir şey koyamadı baban. Mağduriyetini madalya gibi taşıdı, sana devretti. Senin defalarca düştüğünü gördüğü hâlde tut elimden diyemedi. Babanı affet zavallı kızım demek istiyordu. Babam öleceğini biliyordu, kayışı koparmış numarası yapıyordu. (...) Mağdurun özür dileme biçimi buydu." (Tunç,2016: 408) Şebnem babası ile kendinin benzer olduğunu düşünmektedir. Babası zorunlu bir mağduriyet sonucu ayağa kalkmamayı -kalkamamayı- seçerken, Şebnem babasının geçirdiği sonrası darmadağın olan ailesinin enkazı altında kaldığı için o enkazdan çıkmamayı ve mağdur olarak kalmayı bilinçli olarak tercih etmiştir. "Bazı ruhlar dışbükeydir, bazı ruhlar içbükey. Biz içbükey ruhlarız, babamla ben. İçimize doğru kapanırız istiridye gibi. İçimizin tam ortasında duran patlamayan, patlayıp

86 72 da ortaya saçılmayan, saçılıp da herkesi kirletmeyen incimiz- çıbanımız kistleşir içimizde. Kistleşen bu inci- çıbanımız varlığımızın özüdür, habis." (Tunç,2016: 210) Hülya: Şebnem'in annesidir. Hemşire olan Hülya Cavit'in geçirdiği kazadan sonra hayatı dağılan ve aslında hayatlarını dağıtan karakterlerdendir. Tıpkı Cavit ve Şebnem gibi o da mağdur olacakken, bu durumu kabullenmeyip mağduriyetten kendini kurtarmak istedikçe dibe batmıştır. Cavit ve Şebnem dipten çıkmak için çabalamazken, hatta dipte kalmaya çalışırken, Hülya durumundan kurtulmak için çırpınmış ve çırpındıkça daha dibe batmıştır. Yine de romanda son öğrendiğimiz hâliyle kendine Almanya'da bir yuva kurmuş ve yaşadıklarından uzaklaşmayı başarmıştır. Hülya'nın kızı Şebnem'e de aktardığı en önemli özeliği ve hatta laneti güzelliğidir. Onun güzelliği Şebnem'in gözünden şöyle aktarılır: "Ben annemin güzelliğine alışkınım. Sedef gibi parlayan tenine, koyu mavi iri gözlerine, uzun gür kirpiklerine, mutlu günlerimizde kavsine dalıp gittiğim kaşlarına ve en çok da sırtına dalga dalga dökülen saçlarına hayranım." (Tunç,2016: 80) Şebnem bu güzelliği kullanarak kendine acı çektirirken annesi Hülya güzelliği ile dipten kurtulmaya çalışmaktadır. Hülya güzelliği sebebiyle ailesi tarafından yatılı okula verilir. Böylece aile Hülya'yı ve güzelliğinin tehlikelerini kendinden uzaklaştırmış olur. Hemşire olup evlendiği zaman ise kocasının ailesinin ona karşı tavır almasının en önemi sebebi yine güzelliği olacaktır. Ailenin kadınları özellikle Fikriyanım ve Nihâl Yenge kıskançlıklarıyla Şebnem'i ve kendi hayatlarını zehirleyeceklerdir. Hülya, Cavit kaza geçirdikten sonra onunla kalmayı denemiştir ancak bu yanında kalışın sevgiden olduğunu söylemenin mümkün olduğunu düşünemeyiz. Çünkü Cavit henüz hastanede yatarken Hülya, Süleyman'la birlikte olmuştur. Şebnem'in hayatının en önemli travmalarından biri olan Nihâl Yenge tarafından saçlarının kesildiği gün eve gelmesi ile yaşadıkları gün yüzüne çıkar. Şebnem'in annesini affedememesinin, amcasından nefret etmesinin ve çıplak pozlar vererek intikam alma çabasının altında onları birlikte yakaladığı gün hissettikleri yatar.

87 73 "O gün Fikriyanım'ın evinden kaçıyorum. Ağlayarak evime gidiyorum. Eve vardığımda Süleyman Amca'yı annemin bacaklarının arasında buluyorum. Üç gün durmaksızın ağlıyorum." (Tunç,2016: 88) "Demek ki neymiş?her şey bir kazayla başlamış.kader! Ne yani, naturamızın hiç mi suçu yok çöküşümüzde?" Şebnem bu sorgulamasına kendi cevap verir. "Kader değil anne. Gördüğüm anda Nihâl Yenge'nin saçlarımı az önce kör makasla kestiğini, beni sıcak suyla haşlayarak yıkadığını, zımparalanmış derimin sızım sızım sızladığını unuttuğum Süleyman Amca'yı, babamın özbeöz abisi olan o adamı bacaklarının arasına sokman kader değildi." (Tunç,2016: 102) Hülya güzelliğini kullanarak hayata tutunmaya çalışırken farklı erkeklerle birlikte olur. Bu erkekleri Şebnem'in hayatına yansımaları eşliğinde takip ederiz. Hülya'nın ikinci kocası Ekrem, jinekologdur. Şebnem, annesinin yanında yaşamaya başladığında Hülya Ekrem'le evlidir. Şebnem'in Samsun'da erkeklerle gezmesine sinirlenen Ekrem, Şebnem'i döver. Ona zorla bekaret muayenesi yapar. Şebnem Ekrem'in bunu yapmaktan hoşlandığını fark eder. Bu sırada Hülya kızından ziyade güzelliğiyle meşgul olmaktadır. Hülya sonunda huzurunu bozmamak için Şebnem'i İstanbul'da bir yatılı okula gönderir. Daha sonra yine Şebnem'den öğreniriz ki Hülya Ekrem'den ayrılmıştır. Daha sonra Can adında genç bir çocukla birlikte olan Hülya, Can'ı Şebnem'den kıskanır. Güzelliği varlığını sürdürse de yaşı ilerlediği için kızını bir rakip olarak görür. Şebnem'i sadece Can'ın evde olmadığı günler okuldan evci çıkartır. Onun Can'la samimi olmasını istemez. Hülya Can'dan ayrıldıktan sonra Antalya'ya yerleşir. "Annem Antalya'ya yerleşiyordu. (...)Şimdi bir sağlık köyünün başına getirilmişti.(sorma baba tatil köyünde sağlık servisi mi olur? Hadi oldu diyelim, başına niye bir hemşireyi geçirirler?diye. Sakın sorma.)" (Tunç,2016: ) Antalya'dan sonra Almanya'da yine bir başka adamla evlenir. Şebnem annesinin Frau Liebisch olduğunu öğrendiğinde onunla dalga geçer. Ona yazdığı şarkı içindeki öfkenin dışavurumudur.

88 74 "Bayan İbiş/ Olmuş Liebisch/ Bi hıyar bulmuş/ Berlin'e gitmiş/ Berlin güzelmiş/ Hıyar şoförmüş/ Bayan İbiş/ Frau Liebisch/ Mutlu musun?/ Mutsuz musun?/mutlu musun? / Mutsuz musun?" (Tunç,2016: 261) Şebnem Almanya'ya iş için gittiğinde annesi ile de görüşür ve onun hâla güzel olduğunu görür. "Sesinden sonra kendisi geldi, ellerinde sarı bulaşık eldivenleri, çiçekli bir mutfak önlüğü takmış, blucinli, V yakalı pembe bir kazak giymiş. Biraz kilo almış, hafif göbeği var ve yaşlanmış. Ama hâlâ çok güzel, insanı kahredecek kadar güzel." (Tunç,2016: 417) Kapak Kızı'nda konuşmayan karakter Şebnem gibi aslında Hülya'da bu romanda konuşma fırsatı bulamayan bir karakterdir. Güzelliği sebebiyle kocası, kocasının ailesi, kendi ailesi tarafından horlanır. Hayatı yaşama biçimi sebebiyle kızı tarafından eleştirilir, nefretin simgesi hâline dönüşür. Ancak bu hayatı hangi gerekçelerle seçtiği, kazadan sonra onun neler hissettiği yazar tarafından verilmemiştir. Osman: Şebnem'in kocasıdır. Kitabın ana karakterlerinden olan Osman, sadece Şebnem'in gözünden anlatılır. Osman'ın kişiliğini Şebnem'in saptamaları üzerinden çıkarabiliriz. Osman hayatı boyunca gerçeklerden kaçması ve istediği yaşam standartlarını yakalayabilmek için gurur, ahlâk gibi kavramları önemsemesi yönüyle hedonist bir karakter olarak çözümlenebilir. Hedonizm en basit anlamıyla :"Yunan düşünürlerinden Aristippos ve Epikros tarafından geliştirilen felsefi akımdır. Hedone eski Yunanca'da haz ve zevk anlamına gelmektedir. Hedonizm ise hazcılık demektir. Hedonizmin temelinde "hayatın en önemli değerinin haz ve zevk almak olduğu ve ideal yaşama ancak bu şekilde ulaşılacağı" fikri vardır." (Yıldırım, 2017) Hedonizmin maddi haz ve duygusal haz olmak üzere temel olarak iki alanda etkisi vardır. " Hazcılık yaklaşımı, mutluluk kavramına; hayatın tüm kesitlerindeki olumlu veya olumsuz olayların değerlendirilmesini içeren öznel iyi oluş hâli olarak yaklaşmaktadır. Bu doğrultuda, hazcılık yaklaşımı, mutluluğun fiziksel unsurlarla birlikte hayatın diğer alanlarında karşılaşılan etmenlerle de ilişkili olduğunu savunmaktadır." (Servet, 2017)

89 75 Osman, çocukluğunu otoriter bir babanın tahakkümü altında geçirmiş, hayatta ne yapmak istediğini bilemeyen bir bireydir. Osman'ın hayatının temelinde var olan travmalar onun hedonist yaklaşımlar sergilemesinin sebebi sayılabilir. Bireyin hedonist yaklaşımlar göstermesinin temelinde pek çok psikolojik etken bulunabilir. "Çünkü hedonist yaşam biçimi süren kişiler aslında muhtemelen kendilerine ruhsal olarak acı veren bir şeyden kaçmaktadırlar, bu egolarının çözemediği bir iç ruhsal çatışma, yaşamlarının erken dönemlerinde karşılaştıkları ve onarılamamış bir ruhsal travma, klinik boyutta bir depresyon, hayatını anlamlı hâle getirecek doğru yaşam modellerinin sunulamaması( aile ve çevre), hatta bazen kısırlaşmış monoton bir yaşamın verdiği sıkıntı bile hedonist eğilim ve davranışın kaynağı olabilir." (Korkmaz, 2007) Osman bütün kadınlar için Ödip'tir. Şebnem'de annesini arar. Çift Gün'ün hastalığı sırasında tanışır. "Osman da vardı hayatımızda. Gün'ün ilk iyiliği sırasında tanışmıştık." (Tunç,2016: 238) Şebnem, Osman'la ilk tanıştıkları dönemde onu şu şekilde tasvir eder: "Kubi ve Gün'den daha gençti, benimle aynı yaşlardaydı. Kubi'yle müzik yapıyorlardı. Müzik sanki varlık sebebiymiş, benliğinin mütemmim cüzüymüş, yoksa müzikten para filan kazanmak derdinde değilmiş, hatta kıymeti sonra anlaşılacak bir dehaymış gibi davranıyordu. Çok inandırıcıydı. Yükseğe tünemiş bir Kartal gibi görünüyordu gözüme, mütevazı bir bakışla aşağıya, bize bakan. Kafası müzikle dolu, kafası ağır sorularla meşgul gibi geliyordu bana. Ayrıca gülünce çok güzelleşiyordu." (Tunç,2016: 239) Osman, Gün ve Şebnem beraber Şile'ye gitmiş ve Gün orada ölünce Şebnem'le Osman birlikte geri dönmüşlerdir. Ölüm anında yaşanan duygu ortaklığı onların aşkının başlangıcı olur. "Gün'ün öldüğü an Osman'a âşık oldum Ya da hissettiğim şey aşka çok benziyordu. Osman da bana o an âşık oldu." (Tunç,2016: 243)

90 76 Şebnem, Osman'ın asıl karakterini daha sonra fark edecektir. Onun müzik konusunda bilgili olsa da aslında yeteneksiz olduğunu, girdiği gruplarda yeteneğiyle değil neşesi ve sohbetiyle var olduğunu,düşündüğü kadar derin olmadığını anlar. "Sonra anladım ki, Osman'ın yeteneği yoktu. Müzik yapmak için gruplara girip çıkıyordu. Girdiği her grubun yedek üyesi, zor durumda gözden çıkarılanıydı. Gruplara eğlence ve bilgi katan dolgu maddesiydi. (Tunç,2016: 25) şöyledir: Osman'ın Şebnem'in hayatla büyük hesaplaşmasını yaşadığı dönemlerdeki özellikleri "Her hâliyle güzel olan adamlardandı. Alnının tatlı kavsiyle, bal rengi gözleri, kırkı yeni geçen yaşına ve kırlaşmış sakallarına rağmen yüzüne aklına eseni yapan, çocuksu bir hava veriyordu. Gerçekten de öyleydi. Çocuksuydu. Zayıf karakterliydi. Onun, bende garip bir şefkat gösterme isteği uyandıran, beni zamanı geçmişçe, gereksizce anneleştiren bu çocuksu hâline âşık olmuştum." (Tunç,2016: 17) Evlenmelerinden yıllar sonra Şebnem ve Osman ın katıldıkları bir yılbaşı partisinde şu şekilde tasvir edilir: "Osman'ı yakışıklılığının zirvesinde olduğu zamanlardı. O zamanlar bir ortamda Osman varsa başkaları yok olurdu.hâlinde doğal bir hüzün vardı.ben dahil bütün kadınlara başını göğsünde bastırmak, yatıştırıp uyutmak arzusu veriyordu. Osman hep çok yakışıklıydı, hep kompleksti, Ödip'ti, kadınların içindeki anneliği uyandırıyordu." (Tunç,2016: 63-64) Osman'ın en önemli karakteristik özelliği gerçeklerle yüzleşememesi, acıdan kaçması, kötü olaylar yokmuş gibi yapmasıdır. "Osman kavga etmezdi, edemezdi. Çünkü Osman en basit bir meseleyle bile yüzleşemezdi. Kavga edeceğine hemen kaçıp giderdi. Osman devekuşlarını bile kıskandıracak bir mükemmellikte bir devekuşuydu." (Tunç,2016: 382)

91 77 Osman'ın hedonist tavrının en önemli ve çarpıcı örneği, Şebnem'in hayatının hesaplaşmasını yaşadığı o iğrenç geceye verdiği tepkide ortaya çıkar. Osman CD'yi görmüş ve kardeşi Teoman'ın yanına gitmiştir. Öfkeyle dolu bir tepki vermesi beklenirken Osman, CD'yi kendi çıkarları için kullanabileceğinden dolayı sevinçlidir. ""Anlarsın piyango gibi bir şey bu. Hatta devlet kuşu," dedi Osman, CD'yi sallayarak. Sırıttı. Kendini kardeşine karşı ilk kez güçlü hissediyordu." (Tunç,2016: 213) Osman ve Şebnem'in ortak noktaları, onları birbirine bağlayan unsur birlikte dibe vurmuş olmalarıdır. Osman bütün hayatını "inkâr" çerçevesinde geçirse de olanların farkındadır. Ali: Şebnem'in eski sevgilisi ve tek aşkıdır. Romanda karşımıza çıkan ilk karakter olan Ali, Şebnem'den on beş yaş büyüktür. Şebnem Ali'yi şu şekilde tasvir eder: "Ne kadar harika bir burnun var Ali.dedim içimden. Yıllar önce de ilk burnun dikkatimi çekmişti. Seni ilk gördüğümde burnundan, gözlerinden, gülüşünden etkilenmiştim. Burnun mağrurdu, karakterliydi. Gözlerin siyahtı, bir erkek için fazla güzeldi. Gülüşün sıcacıktı.ve ellerin..ah o şefkatli ellerin."(tunç,2016:13) "Ali'nin sesinde ve ellerinde dünyanın bütün şefkatleri vardı." (Tunç,2016: 54) "Ali'nin gözleri dehşetle, merhametle, sevgiyle doluydu." (Tunç,2016: 55) "Ellerinin güzelliğini o zaman gördüm. Upuzun parmakları vardı. Ne cansızca soluk, ne kirliymiş gibi koyuydu. Tırnakları parlaktı, karanfil gibi yayılmıyor, lale gibi dolgun,ince, uzun kapanıyordu. (Tunç,2016: 71) Yıllar sonra Şebnem'le Ali'nin karşılaştıkları bir partide Osman'ın arkadaşları Ali'yi, Köpekli Lokantacıya şu şekilde aktarırlar: ""Bakışları amma da acayipti herifin di mi?" dediler. Ali'nin o canım siyah gözlerini böyle yorumladılar. (...)

92 78 Herifin biri işte..gitmiş zamanında yıllarca Paris'te kalmış, şimdi tercüme bürolarına çeviri mesiri yapıyormuş." dediler Ali için." (Tunç,2016: ) Osman'ın arkadaşlarının Ali'yi tanımlayışı Şebnem'in canını yakmıştır. Onun sevdiği güzel gözleri "acayip" olarak tanımlarlar. Ali varoluş sancıları çeken ve hayatın anlamını çocukluğundan itibaren sorgulamaya başlamış bir karakterdir. Annesine göre "dertli doğmuş" tur. Bütün hayatını "anlam arayışı" şekillendirir. Bu arayışı sebebiyle- ve Şebnem'in aşkından korkarak- Şebnem'den ayrılıp Paris'e gitmiş ancak hayatın anlamını burada da bulamamıştır. Paris'te kadınlarla ilişkilerinde de hayatın anlamını arayan Ali evlenirse anlamı bulacağı ümidine kapılmış ancak yine başarısız olmuştur. Ali'nin anlam arayışı hayatına giren insanları bir süreliğine etkileyen bir süs gibi görülmüştür. "(...)Ali'nin umutsuzca anlam arayışında bir hikmet olduğunu zannetmişler. Sanki hayatın sırrını bulacak ve onlara teslim edecek olan bir bilge kişi. Ama Ali'de hikmet falan olmadığını anlayınca uzamışlar. Hayatına giren kadınlar ise Ali'nin benliğindeki boşluğun yapay değil hakiki olduğunu görmezden gelmişler." (Tunç,2016: 288) Yıllar sonra Türkiye'ye dönünce Şebnem'le bir partide karşılaşır. Şebnem büyük hesaplaşmasından sonra Ali'nin evine gider. Şebnem'in yaşadıkları ve Ali'ye dönmesi ile karakterin anlam arayışı sona erer. "Bana bunca güzel şeyi söylemiş, çünkü yavaş yavaş dünyadan topuklamayı düşündüğü sırada kapısını çalmışım ve bana sarılıp kafatasımı avuçlayınca hayatı anlamaya çalışmanın boşuna bir çaba olduğunu hissetmiş. Çok derinden. Anlaşılacak bir şey yokmuş. Hayat varmış işte. O kadar. Bu his ilk kez benliğini sarmış. Ansızın. Aydınlanma gibi bir şey." (Tunç,2016: 289) Ali, Şebnem için "baba"dır. "Ah Ali! Kırlaşmış saçlarını soluk bir hâle gibi saran hüznüyle bana babamı hatırlatan, peşinden koşarken babamın peşinden koştuğumu içten içe bildiğim Ali. Artık ev kadınlarının bile bildiği gibi, psikolojide buna 'güvensiz bağlanma' deniyor." (Tunç,2016: 285)

93 79 Şebnem Ali'den ayrıldıktan sonra bütün erkeklerde onu arar. Osman'ı sevmesinin sebeplerinden biri de gülüşünün Ali'ye olan benzerliğidir. 239) "Gülüşünde tarif edemediğim bir şey vardı. Bana Ali'yi hatırlatıyordu." (Tunç,2016: Selda: Şebnem'in uzak akrabası olan Selda Kapak Kızı'nda ana karakterlerden biri olarak karşımıza çıkarken, Yeşil Peri Gecesi'nde Şebnem'in kurtuluşunu hazırlayan karakter olarak bulunmaktadır. Yazar Selda'yı anlattığı bölümlerde Kapak Kızı'na yaşananlarda atıfta bulunmuştur. Şebnem'in dergideki fotoğraflarından sonra hayatını sorgulamaya başlayan Selda'nın Yeşil Peri Gecesi romanında sorgulamalarının sonucunda eyleme geçtiğini ve hayatı ile ilgili cesur adımlar attığını görürüz.kapak Kızı'nda Selda'nın gözünden Şebnem'le karşılaşması aktarılırken bu romanda Şebnem'in gözünden aynı gün aktarılmıştır. Şebnem Selda'nın odasını eleştirirken hissettiklerini şöyle anlatır: "Odasının çok kız odası olduğunu söyleyerek onu incitmeye çalıştığım, yıllar öncesinde kalan bir güne gitmişti aklım. Selda'nın dengeli bir kız, başarılı bir kız, sevilen bir kız, umut vaat eden, gelecek vaat eden, gurur, iftihar, övünç vaat eden bir kız olduğunu anladığım ve çok kıskandığım bir gündü." (Tunç,2016: 438) "İçimdeki isyan çok acıklıydı. Okuldan kaçıp sürtmekle, önüme gelenle yatmakla, içki içip okula sarhoş gelmekle, çatılardan çığlık atmakla sınırlıydı. İsyanım harlanmıyordu, tutuşmuyordu, tutuşturmuyordu. Kendi içime doğru yanıp kül oluyordum her gün. O gün çok kız odası dediğim odada Selda'ya sezdirmemek için çırpındığım şey buydu." (Tunç,2016: 441) Selda'nın kendinde istediği cesareti bulmasına, bir erkek, kocası vesile olmuştur. Bunda Türk toplumunun kadına biçtiği rollerin ve kadının hareket alanının sınırlandırmasının etkisi olduğu varsayılabilir. Toplumumuzda kadın her ne kadar çağdaş, açık fikirli olursa olsun hareket özgürlüğü veya cesaret için bir erkeğin varlığından destek almak zorunda kalabilmektedir.

94 80 "Ben de kendimden beklemiyordum. TRT' de suya sabuna dokunmayan şeyler yaparak yaşlanırım, emekli olurum sanıyordum. Ama kocamla tanışınca her şey değişti. Hayat böyle inanılmaz bir şey işte. Bir gün biriyle tanışıyorsun, bir yola giriyorsun, o yol seni başka bir yola götürüyor. Derken bir bakmışsın ki sen yol açıyorsun birilerine." (Tunç,2016: 449) Selda'nın Şebnem'in haberini yaparken cesur olmasının altında Belçika vatandaşı olması yatmaktadır. Bu vatandaşlık onun güvende olmasını sağlamakta ve ülke içerisindeki iktidar sahiplerinin etki alanının dışında kalarak özgür hareket edebilmesinin önünü açmaktadır. Kapak Kızı'nda Şebnem'in fotoğraflarının hayatını etkilediği bir başka karakter olan Ersin hakkında bilgileri Selda'dan alırız. Yeşil Peri Gecesi'nde Ersin'e yer verilmemesi Şebnem ile yaşadıklarını düşündüğü aşkın Şebnem'i etkilememiş olmasını göstermesi açısından önemlidir. Kart Karakterler Ekrem: Hülya nın ikinci eşidir. Samsun da jinekolog olan Ekrem öfkeli bir adamdır. Ekrem çok kavgacı. Hemen her gece bir kavga çıkıyor evde. (Tunç, 2009: 170) Şebnem annesinin yanına gittiğinde Ekrem in evinde yaşamaya başlar. Dışarıda erkeklerle gezip tozduğu için Ekrem den ve oğlundan şiddet görür. İçeri girer girmez Ekrem bir tokat patlatıyor suratıma. Annem çığlık atıyor. Ekrem in manyak oğlu Bunun yüzünden okula gidemiyorum, orospunun üvey abisi diyorlar bana! diye yırtınarak üstüme yürüyor. Yüzüme yumruk atıyor. Dizlerimi tekmeliyor.( ) Ekrem ve manyak oğlu beni alabildiğine dövüyorlar. (Tunç, 2009: 173) Ekrem, Şebnem in bekâretinden şüphe ettiği için onu muayene eder. Daha sonra her şikayet geldiğinde Şebnem e bekâret muayenesi yapar. Şebnem Ekrem in bu durumdan hoşlandığını düşünmektedir.

95 81 Haluk Hoca: Şebnem'in baba arayışının sonucu olarak ilişki kurduğu kendinden büyük adamlardan biridir. Haluk hoca evli olmasına rağmen Şebnem onunla birlikte olmuştur. İlk defa bu ilişkide zarar gören değil zarar veren olduğunu hissetmektedir. Gün'ün bütün uyarılarına rağmen Haluk'la ilişkisini sonlandırmayan Şebnem, Haluk'un rahatsızlandığında panikle karısını çağırmasından incinir ve onunla ilişkisini bitirir. Seçkin Bey: Şebnem'in yatılı okuduğu okuldaki İngilizce öğretmenidir. Şebnem'i güzelliği sebebiyle önemsese de -her ne şekilde olursa olsun - bu durum Şebnem'in hoşuna gider. Onun takdirini kazanmak için İngilizce derslerine gereğinden fazla çalışır. Etüt saatlerinde yakınlaşırlar. Seçkin Bey karısı Filiz Hanım ve kızı Dilara'nın olmadığı bir gece Şebnem'i odasına çağırır. Ancak onunla birlikte olmaktan korkup Şebnem onun odasına çağırmadan gelmiş gibi davranır.bu durum Şebnem'in hayatındaki önemli noktalardan birini oluşturur. Değer gördüğü ve değer verdiği biri tarafından daha hayal kırıklığına uğratılan Şebnem intihar girişiminde bulunur. Tanya: Şebnem ve Osman'ın hizmetçisidir. Ülkemizde bulunan yabancı hizmetçileri temsil eder. Ancak Tanya'nın hikâyesine çok fazla değinilmemiştir. Tanya "Kişinev'in bir kenar mahallesinde bıraktığı, yüzlerini aylardır görmediği çocukları için para biriktirmeye çalış"(tunç,2016: 35)maktadır.Yemek yapmayı seven Tanya, Osman ve Şebnem maaşını aksatsa da onların yanından ayrılmaz. Bu durum onun çaresiz olduğunu göstermektedir. Süleyman: Cavit'in ağabeyi, Selda'nın amcasıdır. Kazadan sonra Cavit'in ailesinin dağılışını hazırlayan, Selda'nın hayattan ilk intikamı olan çıplak pozlar vermesine neden olan karakterdir. Kapalıçarşı'da halı dükkanı olan Süleyman kardeşinin karısıyla birlikte olmuştur. Bu nedenle vicdan azabı çektiğini hissettiğimiz Süleyman yaptıklarını telafi etmek amacıyla Cavit'in hastalığı döneminde Hülya'yı maddi olarak destekler. Kardeşi ile arasını düzeltmeye çalışır ama başaramaz. Yaptıklarının kefareti olarak kardeşine bir ev alan ve böylece vicdanını temizleyen Süleyman daha sonra kardeşi ile bağını koparır. Şebnem'in çıplak fotoğraflarını dergide gördüğünde Şebnem'den hesap sormak ister. Ancak Şebnem Süleyman'ın annesi ile birlikte olduğunu gördüğünü söylediğinde, Süleyman sarsılır ve yaşadıklarını itiraf etmek zorunda kalır. Yaşadıklarını aşk kılıfına bürüyerek kendini aklamak ister.

96 82 "Annen çok kötü durumdaydı, teselli etmek istedim. Nasıl oldu biz de anlayamadık. Çok pişman olduk ikimiz de. Ama aşka karşı koyamadık işte." (Tunç,2016: 232) Vartanuş: Hülya ve Cavit'in komşusudur. Ayfer Tunç'un romanlarının çoğunda var olan azınlık mensubu karakterlerdendir. Ermeni olan Vartanuş, Şebnem'i evdeki kötülüklerden korur. Vartanuş'un cinsiyeti hakkında kesin bir bilgi yoktur. Şebnem çocukken söyleyemediği için Vartanuş'a Vatuş diye hitap ederve romanın pek çok bölümünde Vatuş olarak geçer. Vatuş'un yoksul bir hayatı vardır. "Vatuş hayatını elle yazılmış Yeşilçam senaryolarını, benim emektar pazmakir dediği, eski püskü siyah bir daktiloda çoğaltarak ve annemin nöbetçi olduğu gecelerde bana bakarak kazanıyordu." (Tunç,2016: 62) Hûban: Şebnem'in yatakhane arkadaşıdır.şebnem'in erkek delisi olarak nitelediği Hûban Heybeliada'da oturmaktadır. Şebnem yatakhanede ilk Hûban'la tanışır. Şebnem'in hem suç ortağı hem de dert ortağıdır. Beraber sigara içip dertleşen iki arkadaş genç yaşta hayatın acısını derinden hissetmektedir. Okulda oynadıkları çığlık atma oyunu hayata karşı ufak çaplı ilk isyanları olur. Hûban şu şekilde tasvir edilmiştir.:" Benden iki yaş büyük.ama aynı sınıftayız. İlkokul dörtteyken ailesiyle trafik kazası geçirmiş. Farları sönük bir kamyonun altına girmişler. Annesi ve ablası o anda, babası on gün komada kaldıktan sonra ölmüş.hûban'ı hastaneye kaldırmışlar. Sekiz ay hastanede yatmış.karaciğeri yırtılmış. Kafası çatlamış. İki bacağı kırılmış bir sürü yerinden." (Tunç,2016: 324) Ayfer Tunç'un Erenköy Kız Lisesi'nde yatılı okuduğu yıllar Yeşil Peri Gecesi romanındaki yatakhane hikâyelerine temel hazırlamıştır. Oradaki kızların hikâyeleri acıklı olmasına rağmen kızlar hayata bağlı neşeli insanlardır. (İnci, 2014) Şebnem'in kaldığı yatakhanedeki kızların yaşama sevinci ise sofra başında bir anda okuyucuya sunulur. Evci çıktıkları yerlerden getirdiklerini paylaşarak yiyen kızlar,iştahla ve neşeyle doludur. Kısıtlı imkanlarla çay bile demleyerek hayatın tadını çıkarırlar.

97 83 Şebnem'in yatılı okul arkadaşlarından Ayşe, Aysev, Hûban, Yağmur, Nisa, Gül kitapta ismi geçen kişilerdir. Haklarında çok fazla bilgi verilmemiştir. Sadece Hûban Şebnem'in Sâmimi arkadaşı olduğu için kısa da olsa hikâyesiyle romanda yer bulur. Uluçmüdür: Teoman'ın nişanlısının dayısı olan Uluçmüdür roman boyunca sahip olduğu mevkiiyle birlikte anılır. Bu ismin yanına zaman zaman ailesindeki yerini belli edecek şekilde 'dayı' kavramı da konulur: Uluçmüdürdayı. İktidara sahip olmanınbaş döndürücü etkisiyle hareket eden Uluçmüdür bulunduğu mevkiye gelene kadar insanların hiçbirine acımamıştır. Uluçmüdürün fiziksel tasviri Şebnem tarafından yapılır: "(..)titanyum çerçeveli gözlüklerinin arkasındaki çelik pırıltılı gözlüklerini, sinekkaydı tıraşlı, bakımlı ve kemikli yüzünü, yüzündeki gaddarlığı artıran düşük bıyıklarını. Elimin üstünde utanmazca dolaşan parmaklarını unutmak istiyordum. " (Tunç,2016: 306) "Küllü bir kahveye boyanmış gür saçlarından, gözlüklerinin altından başlayıp çenesinin altına inerek yaşının elli üstü olduğunu gösteren ikiderin kırışıktan, düşük bıyıklarından, tıraş losyonunun yaydığı sabunlu kokudan, ellerinden damladığını düşündüğüm kandan nefret ediyordum." (Tunç,2016: 368) Hayatta istediği her şeye ulaşan ve her istediğini elde eden Uluçmüdür, Şebnem'in kendisini reddetmesini kabullenmez ve Teoman aracılığıyla şantaj yaparak Şebnem'e sahip olur. Uluçmüdür'ün Şebnem'e yaşattığı bir kadına yaşatılabilecek en korkunç,en aşağılık durumdur.ancak bundan utanmak bir yana marifetini insanların gözüne sokmak için Şebnem'in bedeninde izler bırakır. Bedensel hazzın peşinde olan Uluçmüdür, Şebnem'in kendisine tuzak kurduğu gece fantezilerini daha çirkin hâle getirerek kendilerine bir erkeğin de katılmasını sağlar. Uyuşturucu ve cinsellikle bedensel hazzı en üst düzeyde yaşamaya çalışırken, kendisiyle birlikte olan bedenleri hiçe sayıp bencil bir zevkin peşine düşer. Şebnem'in kurduğu tuzak sayesinde yaptıkları gün yüzüne inkâr edilemeyecek şekilde çıkan Uluçmüdür, ilk iş olarak yaşadıklarının tanığı, gece kendileriyle birlikte olan dizi oyuncusunu intihar süsü verilmiş bir cinayetle ortadan kaldırır.

98 84 Toplumun ortaya çıkan skandala verdiği tepki Şebnem'in beklediğinden çok uzaktır. Yayınlanan haberlerde Şebnem'in yaşadıklarına, onun maruz kaldığı istismara, aşağılanmaya neredeyse hiç değinilmez. Skandal olarak algılanan İstanbul Emniyet Müdürü'nün yaşadıklarının basına sızmış olması ve Uluçmüdür'ün karısına ihanet etmiş olmasıdır. Şebnem ve dizi oyuncusu genç çocuk birer nesne olarak algılanmış ve onların yaşadıklarına değinilmemiştir. "Tecavüze uğradığımı, nasıl mahvedildiğimi satır satır anlattığım halde, benim trajedimle değil, geleneklerine bağlı bir aile reisi olan üst düzey emniyet yetkilisinin skandalıyla, onun ahlâkı orjisi ve kokainiyle ilgileniyorlardı. Herkes içinskandalın haber olan kısmı buydu, benim yaşadıklarım değildi.(...) Suç olan aile babası bir emniyetçinin üstünde bir adam olması, emniyetçinin kokain içmesi ve çakır gözlünün öldürülmesiydi.(...) Bu olayda kokain neyse ben de oydum." (Tunç, 2016: 461) Fon Karakterler Yeşil Peri Gecesi'ndeki fon karakterler Şebnem'in ailesini tamamlaması, okul çevresinin verilmesi ve yaşadığı süreçlerde hayatından geçen isimler olması yönüyle ortaya çıkmıştır. Ailesini tamamlayan ancak romanda olayların akışına etkisi bulunmayan karakterler şöyledir: Albay (Doğan) Dayı Selda'nın babasıdır. Semranım ise Selda'nın annesi olarak karşımıza çıkar. Lâmi ve Lâmia da Doğan'ın kardeşleri, Şebnem'in annesinin akrabalarıdır. Baba tarafından adı geçen akrabalar ise Cavidan Hala, Süleyman Amca'nın oğlu Ersin ve kızı Elif'tir. Okul çevresinde karşımıza çıkan isimler şöyledir: İlkin: Yatakhane arkadaşı Gül:Yatakhane arkadaşı Aysevi: Yatakhane arkadaşı Ayşe: Yatakhane arkadaşı Nisa: Yatakhane arkadaşı Yağmur: Yatakhane arkadaşı Behice Hanım:Öğretmen Filiz Hanım:Öğretmen

99 85 Kadriye Hanım: Öğretmen Müdire Hanım: Lise müdürü Asım Hoca:Öğretmen Figen Hoca:Öğretmen Huriye Hoca:Öğretmen Suat: Kantinci Fevzi: Kapıcı Oktay: Başasistan Aslı: Suflör kız Basçı: Osman'ın arkadaşı Ferhat ve Kenan: Süleyman'ın çalışanları Hediye: Hülya'nın ikinci eşi Ekrem'in hizmetçisi Leyla: Teoman'ın nişanlısı Can: Hülya'nın hayatına giren diğer erkeklerden Herr Liebisch: Hülya'nın son eşi Berrin Abla: Cast ajansı sahibi Kubi: Gün'ün sevgilisi Sibel Hanım: Cavit'in arkadaşı Sâmi Abi: İşadamı Hünkâr Hanımefendi: Uluçmüdür'ün karısı 3.4. Suzan Defter Romanın Tanıtımı Ayfer Tunç'un Taş- Kâğıt- Makas öykü kitabında yer alan öykülerden biri olarak 2003 yılında yayınlanır Suzan Defter. Ancak daha sonra 2011 yılında roman olarak Can Yayınları tarafından tekrar basılır. İki ayrı sayfada iki ayrı kişinin günlüğü şeklinde kurgulanan roman 127 sayfadan oluşur ve "16 kasım cuma" günü başlar ve "10 aralık, pazartesi" sona erer. 127 sayfa olan roman arka kapakta şu sözlerle tanıtılır: ""İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?"

100 86 "Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz?" "Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?" "Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz." "İyi ya boş değildi kucağım." "Ama yandınız, kül oldunuz." "Ama vardım, kül bunun kanıtı." 12 Eylül'ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi... Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek...birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın... Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, kik günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma. Modern zamanların karmaşık insanlık hâlleri Ayfer Tunç'un usta kaleminden unutulmaz bir edebiyat şölenine dönüşüyor. Suzan Defter, daha önce öykülerinden biri olduğu Taş- Kâğıt- Makas'tan azat olmuş, tek başınalığı hak etmiş bir eser." Ayfer Tunç romanın dikkat çeken yapısı ile ilgili şunları söyler: "Gerçeğin kurgulanışı meselesi beni meşgul ediyordu. Aynı ânı yaşamış iki kişinin zihinlerinin bir karşılaştırmasını yapmak istedim. Bunun için günlük formunu kullanabileceğimi düşündüm." (İnci, 2014: 239) Suzan Defter'de abisine çok yoğun bir sevgiyle bağlı olan ancak hiç aşkı yaşamamış bir kadının (Derya); etrafındaki aşkın ateşinde yanıp kül olan hayatı ve hayatın anlamını başından beri sorgulamış, hiç olduğuna karar vermiş ama hiçliği kabullenmekte zorlanan bir adamın (Ekmel) hayatlarının kesişmesi günlükleri üzerinden anlatılır Özet Avukat olan ama altı ay önce işini bırakmış Ekmel Bey, hayatındaki anlamsız boşluğu dolduramamakta bir anlama tutunamamaktadır. Birbirinin aynısı olarak geçen günlerinin dayanılmazlığıyla evinin satış ilanını gazeteye verir. Ekmel Bey evini satmak niyetinde değildir. Ev ilanı için arayan kadınlarla konuşarak vakit geçirmek ve hayatındaki boşluğu unutmak gayesindedir.

101 87 Derya, roman boyunca hiç adı geçmeyen abisine yoğun bir sevgi ile bağlıdır. Altı yaşındayken annesini, yıllar içinde babasını ve babaannesini kaybeden kadının tek tutunduğu dal abisidir. Hastalıklı bir kıskançlıkla sevdiği abisinin kırklarına yaklaştığında ideallerini, aşkını geride bırakmış olması Derya'nın boşluğa düşmesine neden olur. Ekmel Bey'in verdiği ev ilanını, hayatında farklı bir şeyler olsun diye, değerlendirir. Eve gittiğinde sadece çalışma odasına bakar ve evin geri kalanı ile ilgilenmeyip, Ekmel Bey ile sohbet etmeye başlar. Kendisini, abisinin büyük aşkı Suzan olarak tanıtan Derya, Ekmel Bey ile yaptığı sohbetlerde Suzan'la ve ona yaşattıkları ile yüzleşir. Ekmel Bey, Suzan diye bildiği Derya'nın anlattığı hikâyelerle yaşama katlanmak için bir neden bulmuş olur Şahıs Kadrosu Şekil 3.8. Suzan defter romanı şahıslar kadrosu ekmel ve çevresi

102 88 Şekil 3.9. Suzan defter romanı şahıslar kadrosu derya ve çevresi

103 89 Başkişiler Ekmel Bey: Kendi yazdığı günlükte adını söylemeyen Ekmel Bey, hayatının bir hiç olduğuna inanmaktadır. Adını yazmamasını şu satırlarda açıklar: "Sahaf tezgâhına düşecek veya yoklara karışacak bir hayatın sahibinin adı belli olsun istemiyorum." (Tunç,2011: 10) Eşinden boşanmış ve bir kız çocuğu sahibi olan Ekmel, eşiyle yaşadığı süre boyunca mutlu olamamıştır. Eşinin kendisini var eden her şeyden, onun varlığından nefret ettiğini düşünür: "Karım evde bir masam olmasını istemiyordu., kitaplığım olmasını da. Karım aslında evde 'ben' olmasını istemiyordu, uysal bir bukalemun olayım istiyordu sadece ya da kabın şeklini alan zararsız bir sıvı, arada bir sulanan yaşlı bir saksı çiçeği, ortak hayatımızın durgun hücresi olayım." (Tunç, 2011: 18) Ekmel Bey eve bakmaya gelenlerin kadın olanlarıyla vaktini doldurmaya çalışır. Suzan'ın gelmesi ile birlikte onun arkadaşlığını istediğini fark eder. Kendi günlüğünde anlatmadığı önemli bir nokta vardır. Ekmel Bey Suzan'ı (Derya) yanında tutabilmek için para teklif etmiştir. Sadece sohbet edebileceği, iç sıkıntısını dindirebileceği arkadaşlığı parayla satın alır.para ilişkisini Derya'nın günlüğünden öğreniriz. Ekmel'in kendi günlüğünden anlattıkları ile Derya'nın anlattıkları arasında aynı olmayan noktalar vardır. Bu ayrı noktaların konmasında yazarın günlük türü hakkındaki düşüncelerinin etkisi bulunmaktadır: "Günlük en kişisel metindir ama tam da bu nedenle çarpıtılmış bir gerçek içerir. Benlik kendini korumak ister çünkü..." (İnci, 2014: 239) Derya Ekmel Bey'i şöyle tasvir eder: "Şık bir adamdı Ekmel Bey. Kar gibi bir gömleğin üstüne saman sarısı bir hırka giymiş, yün, iyi cins. Kır saçlı etkileyici, yakışıklı." (Tunç, 2011: 39)

104 90 Ekmel hayattaki konumunun seyirci olduğuna karar verir. Suzan'ın hikâyesini dinledikten sonra ise kendi hayatının saman çöpü olduğuna kanaat getirir. Derya: Hayatın her anında kendini yalnız hisseden, yalnızlığını ve içindeki boşluğu abisiyle dolduran, abisi tarafından hayal kırıklığına uğratılan ve sonunda yine yalnızlığı iliklerinde duyumsayan bir kadın karakter Derya. "Sizin söylediğiniz gibi üçüncü kişiyim, hikâyenin yardımcı karakteri, oyunu kuran, biletleri alan, hayatı hazırlayan." (Tunç, 2011: 113) Ekmel Bey'in ev ilanını gördüğünde sırf hayatında bir şey olsun diye aramıştır. Onun para karşılığı arkadaşlık teklifine şaşırsa da kabul eder. Abisi ile Suzan'ın yaşadığı aşkta üçüncü olmanın verdiği acıyla yüzleşir Ekmel'in evindeki sohbetlerde. Ekmel Suzan zannettiği Derya'yı şöyle tasvir eder: "Otuzlu yaşlarının son evresinde güzel denemeyecek bir kadındı. Ama zengin bir yüzü vardı, hayatın iz bıraktığı yüzleri severim. İçeri geçerken kararsız, hatta tedirgin olduğunu sezdim, tokalaşırken buz gibi olan eli belli belirsiz titredi. (...) Galiba teninin rengiydi güzelliği bozan gri ile sarı arası tuhaf bir esmerlik.(...) Uzun boynu ve kemerli ince burnuyla hüzünlü bir havası vardı. Saçlarını ensesinde toplamış, hafifçe kambur oturuyor. Konuşurken gözlerini çevrede biraz mahcupça gezdirmesinden hoşlandım." (Tunç, 2011: 36) Derya, abisi ile Suzan'ın yaşadığı büyük aşkı kıskanır. Suzan'ın derin sevgisini, bir insanı bu kadar sevebilme yetisini kıskanır. Sonunda onların aşkı Suzan'la beraber Derya'yı da kül eder. Ama Derya'nın yanması büyük aşkın gölgesinden olur. "Dün gece abimlerde hayatıma baktım. Vaktiyle birbirinin gözünü kamaştıran iki aynanın arasında, onların birbirine yansımasıyla yok olan bir görüntü kalıntısı olduğumu gördüm. Kendime çok acıdım." (Tunç, 2011: 123) Derya, yalnız kalmamak için çabalamış, Cihan'la aşka yakın bir duyguyla, biraz da abisinin inadına evlenmiştir. Ama Cihan, Derya'nın kendisini onun sevdiği kadar

105 91 sevmediğini fark ettiğinden Derya'yı terk eder. Cihan kendisini terk ettiğinde ağlaması bile abisiyle ilgilidir. "Abimle birbirimize körleştiğimiz için ağladığımı anlatsaydım, senin var sandığın abim başka biri artık, ondan ağlıyorum deseydim, yıkılırdın"(tunç, 2011: 111) Norm Karakter (Derya'nın) Abi(si): Derya, abisine tutkuyla bağlıdır. Hayatına giren kadınlardan abisini kıskanır ve Derya'nın hayatına giren tek erkek Cihan, abisine duyduğu sevginin gölgesinde kalır. "Abimi sayfalarca yazabilirim. Büyük aşkım. Hayatıma giren tek erkek. Ruhuma en çok sokulan erkek. Hayallerimi yıkan kahraman.birbirimizi tümüyle terk etmişolduğumuzu kabullenmemek için çoktandır rol yaptığım, giderek daha az tahammül edebildiğim, yaşlanan, değişen, bana her gün biraz daha yabancılaşan adam." (Tunç, 2011: 15) Derya abisinin dış görünüşüyle ilgili olarak şunları söyler: "Saçları bembeyaz oldu abimin. Çok kısa kestiriyor artık. Ne zaman görsem yüzünden yorgunluk akıyor. Oysa Suzan'la birlikteyken nasıl da yakışıklıydı. Dal gibiydi. Parlak siyah saçları, siyah sakalları vardı. Kemik çerçeveli gözlük takardı. Bütün kız arkadaşlarım âşıktı ona. Çok güzel gülerdi, ağırbaşlı, biraz mahcup." (Tunç, 2011: 17) 12 Eylül öncesi idealleri olan, gelecek için hayaller kuran bir gençtir abisi. 12 Eylül'den sonra bir süre kaçak olarak yaşar. Para kazanmaya başladıktan sonra ise idealleri yok olur. Suzan'ı terk eder. Suzan'ın aşkı, Derya'nın abisine fazla gelmiş ve onu korkutmuştur. " 'Benim suçum yok Derya' dedi. Varsa da bağışla artık. Suzan beni kaldırabileceğimden çok daha fazla sevdi. Ezildim." (Tunç, 2011: 109)

106 92 Suzan: Derya'nın abisini derin, büyük bir aşkla seven ve bu aşkla abiyi ezen bir aşkla sever. Sonunda terk edilir. Suzan'ın hikâyesini Derya'nın ağzından dinleriz. "Abimden umudu kesene kadar saçlarını kestirmemişti. Umudunu kesmiş. Eskiden ayna gibi parlak, siyah, hatta füme rengi olan saçları kısacıktı. İçinde alevden damarlar olan kızıla dönmüş. Koyu bir kan damlıyor uçlarından. Yüzüne boya sürmeyen Suzan hüzünlü bir makyaj yapmış. Gözlerinde keder işareti gibi kalın kalın sürmeler... Gülüşü kurgulanmış gibiydi. Mahcubiyetin izi kaybolmuş. Yıllar ve acılar biz buradayız diyor dudaklarının çevresinde belirmiş çizgilerde." (Tunç, 2011: 29) Derya da tıpkı Suzan gibi her şeyle barışmaya, daha doğrusu kabullenmeye karar verdiği zaman saçlarını kısacık kestirip kızıla boyar. fark eder. Derya, Ekmel Bey sayesinde Suzan'la yüzleştikten sonra ona haksızlık ettiğini acıyla "Şimdi daha iyi anlıyorum Suzan'la haksız yere rekabet etmiş, hem ona hem kendime zarar vermiş olduğumu." (Tunç, 2011: 91) Kart Karakterler Ekmel'in Günlüğünde Kart Karakterler N.A. : Ekmel'in büyük abisidir. N.A. Ekmel'in eve olan bağlılığının tam tersine dışarıya bağlıdır. Evde oturmayı delilik olarak görür. Hiç evlenmemiş olan N.A. evdeki boşluğu dolduramayıp hayatın anlamını dışarıda arar. "Büyük ağabeyim N.'nin evinde hep bir eksiklik duygusu vardı. Yalnız yaşayıp yaşlanmış bir adamın garip bir düzen içindeki evi." (Tunç, 2011: 28) Ekmel'in abisi hiçbir yere ait olamamış bir adamdır. Yıllarca şehirden şehre gezse de hiçbir şehre ait olamaz.

107 93 "Kurgusunu doldurmaya çalışan bir saatti., zaman dolsun da çekip gideyim artık diyen. Yüzü de tuhaftı, sanki kabuğu kırılmış bir kaplumbağa, dokunsam canı yanacak.(...) Senelerce şehir şehir gezip bir yurt bulamayan ağabeyim." (Tunç, 2011: 32) (Ekmel'in) Babasının Babası: Ölümü ve donukluğu ve hatta hiçliği anımsatan karakterin adı hiç söylenmez. "Babamın babası doksan iki yaşında öldü. İntiharı aklına getiremeyecek kadar tembel olduğunu düşünürdüm. Yüksük iriliğinde dişleri vardı. Pek yemek yemezdi.(...) Hayatı uzun sürmüş bir sıkıntıdan ibaretti."(tunç, 2011: 10) Babamın babası diye bahsettiği karakter evde pek fazla varlık göstermez. Roman boyunca sadece bir kez konuşur. "Babamın babası evin üyesi değildi, sahibi veya misafiri de değildi. Aykırı, ağır ve yersiz bir parçaydı." (Tunç, 2011: 64) (Ekmel'in) Babası: Ekmel'in babası da avukattır. Ekmel okuldan mezun olmak üzereyken babasının yanında çalışmak zorunda kalacağı, ayak işlerini yapmaktan kendini geliştiremeyeceği korkusuna kapılır.oysa babası Ekmel'e ayrı bir büro açması için para verir ve onu yanında istemez. Çünkü babasının ikinci bir hayatı vardır. Babanın roman boyunca süren en büyük trajedisi Ekmel'in annesi tarafından sevilmemek hatta hiçleştirilmektir. Baba, anneye ulaşabilmek için her şeyi yapar.hatta onu aldattığı zaman işaretler bırakarak kadının kızmasını sağlamayı amaçlar. Kızarsa aralarında kötü de olsa bir ilişki olacaktır. Ama anne duvar gibidir. İşaretleri takip etmez, aldatılmayı dahi umursamaz. Baba, bu hiçlik içinde ömrünü tüketir. "Baba ise karşı kutbunu bulamamış hayatının hiç olduğunu, hiç kalacağını çok erken anlamıştı, bu yüzden öfkeliydi."(tunç, 2011:62) "Yeşil yandığında birden ileri atılan otomobiller gibi yaşadı babam, sarıda geçenler, kırmızıda fren izleri bırakanlar gibi." (Tunç, 2011: 118)

108 94 hatırlar: Anne: Ekmel'in annesi duvar gibi oluşuyla var olur romanda. Ekmel Bey annesini "sessiz annem, dilsiz annem, kunt, demir, çelik annem, kalbinin kapılarını kapatmış, sadece üç çocuğuna arada bir hafifçe aralayan annem, öldüğü gün sesini tümüyle unuttuğum, uzun süre hatırlamaya çalışıp sonunda vazgeçtiğim annem. Tunçtan dökülmüş melek heykeli annem. (...) Annem evimizi ev yapmamıştı." (Tunç, 2011: 40) Abisi ile konuştuklarında annelerinin babalarını neden sevmediğini anlayamazlar. Bu sevgisizliğin temelinde annesinin bir başka adama âşık olmasını ister Ekmel. Çünkü aşksızlığın insanı kurutup, hiçleştirdiğini fark eder. Derya'nın Günlüğündeki Kart Karakterler Derya'nın Babası: İsmi verilmeyen karakterlerden biri olan baba, Deryaların yaşadığı evi dışında kendine ikinci bir hayat oluşturmuştu. Bir başka kadınla beraberdir ve ondan da bir çocuğu vardır. Üstelik oğluna babasının ismini koymuştur. Babasının Derya'nın abisine değil de ikinci hayatındaki oğluna kendi babasının ismini koyması Derya'nın onlara daha çok değer verdiğini düşünmesine neden olur. "Babam. Arada bir geceleri eve gelip gittiğini, günlerce ortadan kaybolduğunu hatırladığım; abimle duvar gibi küs; bizden gizlediği nikâhsız bir karısı, bizden gizlediği sümüklü bir oğlu, bizden gizlediği bir evde terlikleri, pijaması ve silahı olduğunu ölümünden sonra öğrendiğimiz; hayatımıza sadece misafir olmuş, hayatımızdan çıktıktan sonra ardında çok ses bırakmış olan yakın- yabancı." (Tunç, 2011: 15)

109 95 Derya'nın babası kumarhane işleterek para kazanmış ve ölümü de yine illegal biçimde olmuş, su testisi su yolunda kırılmıştır. Babasını şöyle tasvir eder: Hep koyu renk takım elbise, makosen ayakkabılar giyer, çirkin kravatlar takardı. Silahını beline koyardı. Yaz sıcağında bile ceket giyerdi bu yüzden. Eve gelince ilk iş çoraplarını çıkarır, paçalarını kıvırıp ayaklarını yıkamaya giderdi. (...) Eve gelince metal kordonlu saatini, silahını çıkarır etajerin üstüne koyardı. Sevmediği erkeklerden pezevenk, sevdiği erkeklerden bahsederken piçkurusu derdi. Kadınlardan bahsetmezdi." (Tunç, 2011: 39) Cihan: Derya'nın eski eşidir. Derya, ona karşı aşka çok benzer duygular hissettiğini düşünür, ancak bu duygular gerçek "aşk" değildir. Derya için aşk Suzan'ın abisine hissettikleridir. "Suzan'ı tanımamış olsaydım, Cihan'a duyduğum şeyin aşk olduğuna inanabilirdim." (Tunç, 2011: 101) Derya Cihan'ı son bir ümit, bir kurtulma arzusu olarak görür. Ona âşık olduğunu hissettiği gece Cihan biraz daha cesur davranmış olsa Derya aşkı yakalayabileceğine inanır. Derya, evliliklerinin sona erişinde abisine duyduğu sevginin büyüklüğünün yattığını düşünmektedir. Çünkü hayat boyunca içinde abisi ve Cihan'ı kıyaslamıştır. "Sevme yeteneğin vardı da, abim! abim! diyerek ben mi körelttim? Cihan piyazı sirkeli sever, ama abim limonlu. Cihan ev aydınlık olsun ister ama abim loş. Cihan çok tertiplidir, ama abim dağınık. (...) Cihan aşktan anlamaz, ama abim anlar." (Tunç, 2011: 101)

110 96 Cihan, Derya'nın abisine duyduğu sevginin büyüklüğünü vurgulamak için kullanılmış bir karakterdir. Derya'yı sever ama sevgisinin karşılıksızlığı onu tüketir. Tuncay: Derya nın abisinin kayınbiraderidir. Abi ile eşi Tülay Derya ile Tuncay ın birlikte olmasını sağlamaya çalışırlar. Bu yüzden de kırgındır Derya abisine. Tülay nedense beni abisine yamamaya çalışıyor. Abimin anlamazlıktan gelmesi içime dokunuyor. Beni bu salağa mı layık buluyorsun abicim? (Tunç, 2011: 43) Tuncay karısı tarafından aldatılmış ve terk edilmiştir. Kendisini uzun süre toplayamaz. Topladığında ise Tülay Derya yla beraber olmasını sağlamaya çalışır. Fon Karakterler Ekmel'in Günlüğündeki Fon Karakterler Ekmel'in günlüğünde kullanılmış olan fon karakterlerin büyük çoğunluğu ev ilanı için arayan kadınlardan oluşur. Yalnızlığını gidermek için ev arayanları evine kabul eden Ekmel'in bu karakterleri değerlendirişi sayesinde kişiliği hakkında fikir edinmiş oluruz. Bu kişiler randevu verilen saatlerle beraber anılır. On dört Lale Hanım On beş Otuz Itır Hanım On yedi Keriman Hanım On dört Feryal On beş otuz Ayşegül On beş Melek Hanım On yedi Ebru Hanım Ekmel Bey'in günlüğündeki diğer fon karakterler: Hayat Hanım: Matematik öğretmeni, Nurhayat:Avukat Hürrem Abla: Üst kat komşu

111 97 Derya'nın Günlüğündeki Fon Karakterler Derya'nın günlüğündeki fon karakterler ailesini tamamlayacak şekilde verilmiştir. Anne, abisinin eşi Tülay, Abisinin kayınbiraderi Tuncay, abisi ve Tülay'ın çocukları Gökçe ve Mert, sadece cenazelerde karşımıza çıkan hâla Dünya Ağrısı Romanın Tanıtımı Ayfer Tunç'un yazarlık hayatının 25.yılında yayınladığı Dünya Ağrısı 2014 yılının Ocak ayında Can Sanat Yayınları tarafından basılır. Roman arka kapakta şu cümlelerle tanıtılır: "Hayatı " yolcu" olarak yaşamak isterken babam mirası otelin işletmecisi, ailesinin "reisi" olmak zorunda kalan Mürşit, her geçen gün tamahkârlaşan bir şehirde, gerçek dostluğu İstanbul'da bıraktığı hayaletlerden kaçarak Mürşit'in oteline sığınan Madenci'de buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya Türkiye tarihindeki utanç sayfalarının bir özetini sunuyor. Arka planı toplumsal facialar, kitlesel cinnet hikâyeleriyle örülen Dünya Ağrısı'nda, geçmişle hesaplaşma cesaretini gösteren insanları yaşadıkları toplumdan ayıran sınır imleniyor. Dünya Ağrısı kelimelerle sıkılmış bir yumruk." 331 sayfa olan roman toplam 23 bölüm olarak okuyucuya sunuluyor Özet Mürşit, taşrada bir otel işletmecisidir. Felsefe okumak hayaliyle gittiği İstanbul'dan babasının hastalanması sebebiyle geri dönmüş ve otelin işlerini zorunlu olarak devralmıştır. Romandaki olaylar Mürşit'in rüyasında Cumhur'u görmesi ile aktarılmaya başlanır. Cumhur, Mürşit'in çocukluk arkadaşı ve günahının ortağıdır. Roman boyunca Mürşit'in

112 98 rüyaları ile ipuçları verilen olayın hamalın linç edilmesi olduğu öğrenilir. Mürşit bu lince dâhil olmanın suçluluğunu ömür boyu taşır ve giderek karamsar bir ruh hâline bürünür. Mürşit, üniversiteyi bırakıp dönmek zorunda kaldığında iyi bir hayat umuduyla Şükran'la evlenir. Özgür ve Elvan adında iki çocuğu olur. Özgür ile Mürşit'in çatışması romanın ana çatışmalarından birini oluşturur. Mürşit'in bütün boş vermişliğinin, vazgeçmişliğinin karşısında Özgür hayat dolu, otel ile kendine gelecek kurmaya çalışan bir gençtir. Bu nedenle babasıyla sık sık çatışır. Mürşit, tutunamamış, ait olamamış, vazgeçmiş bir karakterdir. Kendisini anladığını düşündüğü tek kişi ise otele müşteri olarak gelen maden mühendisi Uzay'dır. Onların ikisini ortak paydada buluşturan tutunamama hissidir. Uzay (Madenci), taşradaki madene yaşadıklarından kaçmak için sığınmıştır. Mürşit ile akşamları otelde içerek birbirlerine yoldaş olurlar. Romanın sonunda Madenci'nin bir suçun yükünü taşıdığı ortaya çıkar. Uzay, karısının intiharına sebep olmanın ağırlığını ruhunda taşır. Ayrıca Arzu'yu (karısını) istismar ettiğini öğrendiği kayınpederini öldürmüştür. Mürşit'in yaşadığı şehir, karakterin ve romanın ruh haline uyum sağlar. Katı kuralları olan ve her geçen gün renklerini kaybeden şehir madende altın olduğu söylentileriyle delirmenin eşiğine gelir. İnsanlara hayata tutunmak için bir umut veremeyen şehirdeki tek umut altın çıkacağı ve herkesin zengin olacağı hâline gelir. Ancak söylentiler doğru çıkmaz ve şehir son ümidini de kaybeder. Polislerin Madenci'nin peşine düşmesi sonrası Mürşit'in tek dostu da şehri terk eder ve Mürşit yine yalnız kalır. Uzay'ın gidişinden sonra ve kızı Elvan'la yaptığı konuşmadan sonra Mürşit topluma ayak uydurmaya, herkesin istediği, beklediği gibi biri olmaya çalışır. Oteli oğlu Özgür'e devreder. Karısını sevmeye çalışır ancak içindeki dünya ağrısı geçmeyecektir.

113 Şahıs Kadrosu Şekil Dünya Ağrısı Romanı Şahıslar Kadrosu Kişiler Arası İlişkiler Başkişi Mürşit: Romanın baş kişisi, kitabın ana karakteridir. Her ne kadar roman boyunca olaylar hakim bakış açısıyla okuyucuya sunuluyor olsa da romanın kurgusu Mürşit'in etrafında şekillendiği için bütün esere onun ruh hâli sinmiştir. Genel olarak kederli bir ruh hâlinde olan karakter Almanca "Weltschmerz" kelimesinin karşılığı olan "sebepsiz keder"e sahiptir.ancak bu kederin sebepsiz olmadığı roman boyunca anlaşılacaktır. "H.İ. :Sebepsiz keder diye bir kelime var romanda. Almanca weltschmerz için bir yerde sebepsiz keder diyorsun bir yandan da bize bolca sebep veriyorsun kederi anlamamız için.bir ironi mi yaratmaya çalıştın bu alıntıyla? A.T.: Hayır hiç ironi niyetim olmadı. sebepsiz keder Mürşit'in tanımı. Mürşit bunu bilebilecek bir adam. Ama sebepsiz diyerek bir yanıyla çektiği dünya ağrısının, içinde

114 100 yaşadığı taşra şehri için anlamsız olduğunu imliyor, taşra daha somut, daha elle tutulur nedenlerle dönen bir dünya çünkü. Bir yanıyla da ağrıyı sebepsiz kılarak, adlandırmayarak, insani sorumluluk duygusunu bertaraf etmiş oluyor. Öte yandan okura verdiğim sebeplerin biri öne çıkmıyor, hatta toplamı sonuçta tek bir sebep oluşturuyor, o da dünyanın haksız, adaletsiz bir yer olduğu gerçeği." (İnci, 2014, 312). Mürşit ömrü boyunca işlediği suçun yarasını ruhunda taşıyacak bir adam. Romana sinen karamsarlık ve teslimiyetinin iki yönü bulunmakta: İlk olarak işlediği, bir şekilde dahil olduğu linç suçunun ağırlığı Ayfer Tunç Handan İnci ile yaptığı söyleşisinde yaşadığımız dönem için: "Önleyemeyeceğimizi düşündüğümüz kötülüğe karşı hissizlik geliştiriyoruz. Yaşadığımız çağı bu yüzden "duygusal taşlaşma çağı" olarak adlandırıyorum ya da Haneke'nin deyimiyle "buzlaşma çağı"." (İnci, 2014) değerlendirmesinde bulunmaktadır. Yazarın bu tahlilini romana uyguladığımızda Mürşit'in bu "duygusal taşlaşma çağı"nda "taşlaşamama"nın sıkıntısını yaşadığını söylememiz mümkün. Çektiği dünya ağrısının en önemli sebeplerinden biri bu. Diğer bir sebep ise istemeden aldığı, yüklenmek zorunda kaldığı sorumlulukları taşıyamaması ve bu sorumluluklara uygun bir karakterinin olmayışı.bu durum onu giderek yalnızlığa, pes etmeye sürüklüyor.bu pes edişin sonunda ölümü düşlese de intihar etmeye cesaret edemeyecek kadar pasif bir yapıya sahip.çünkü intihar cesaret gerektiren bir eylemdir, Mürşit ise sadece ölümü düşleyerek kendi ruhunu teselli edebilecek, teslim olmayı seçmiş bir karakterdir. "Şimdi ölüm, her gün biraz daha yaklaşan güzel ülke." (s.223) "Teslim oluyorum dedi içinden, teslim oluyorum, ben bu dünyayla baş edemem, dünyanın bunca ağrısını çekerken dünyayı yenemem, teslim oluyorum." (s.267) "Benim hiçbir tarakta bezim yok, benim bu dünyada bezim de, tarağım da yok. Dünya çöküyor zaten çekirdeğine varmamıza bir adım kaldı." (s.187)

115 101 Norm Karakterler Madenci (Uzay): Mürşit'in tek yakın arkadaşı olan Madenci şehirdeki madende çalışan bir mühendistir. Yaşadığı kişisel sıkıntıların sonucunda bu şehirdeki madeni sığınak olarak gören Madenci ile Mürşit'in arkadaşlığı çerçevesinde ana olay örgüsü oluşturulur. İsminin Uzay olması "idealist" bir babanın çocuğu olduğunu vurgulamak içindir. İsmi romanda sadece iki kere geçer. Uzay, Arzu adında bir kadınla evlenir. Arzu hayata Uzay ile bağlanmış bir karakterdir. Madenci'nin hayatın anlamını bulamayışı ve Arzu'nun sevgisinin altında ezilmesi ile ayrılırlar. Karısının intiharı sonrası romanın geçtiği şehre gelir. Romanın sonunda Madencinin de Mürşit gibi bir türlü kendini topluma ait hissedemediğini ve karısının da kendi yaralarının üzerine eklenen kocasının bunalımı nedeniyle intiharını hazırlayan sebeplerden biri olduğunu öğreniriz. Bu intihar Madenci'nin daha depresif bir ruh hâline bürünmesine sebep olur. Suçluluk duygusuyla kıvranırken, Arzu'nun esas travmasının sahibinin kayınpederi olduğunu öğrenir. ""Hastayım ben" demiş. Kendimi bildim bileli hastayım. Yoksa ister miydi kızıma kötülük etmeyi.. Kızım o benim."" (Tunç, 2014: 289) öldürür. Arzu'nun intiharında en büyük role sahip olduğunu düşündüğü kayınbiraderini "Madenci nefes darlığıyla hırıldayan gırtlaktan koyu kırmızı, yoğun bir kanın fışkırdığını ve incecik damlalar hâlinde yere indiğini hatırlıyormuş. O kadar."(tunç, 2014: 289) Bu küçük şehre yerleşmesinin sebebi de kendisinden olduğu kadar polislerden kaçmasıdır. Mürşit' hikâyesini anlattıktan sonra ağrıyla beklediği sonun geldiğini anlar.

116 102 Mürşit ile Madenci'nin temelde paylaştıkları duygular aynıdır: Suçluluk ve ait olamama. Mürşit'in dünyaya ait olamayışı çocukluğundan başlamış ve linçte sonra kopma noktasına varmıştır. Hissettiği suçluluk duygusu Mürşit'in hayatla zaten zayıf olan bağlarını daha da zayıf hâle getirmiştir. Madenci ise hayatı anlamlandıramayışıyla bir hayatı daha karartmış olmanın verdiği suçluluk duygusu altında ezilir. İşlediği cinayetten dolayı herhangi bir pişmanlık hissi işlenmemiştir. Elvan: Mürşit'in kızı olan Elvan'la aralarındaki ilişki oldukça yüzeyseldir. Sadece Elvan evleneceği zaman Mürşit kızına kocasına âşık olup olmadığını sorar ancak cevabı üzerinde fazla düşünmez. Aralarındaki sınırlı diyaloglardan bir tanesi düğün öncesinde yaşanmış olur. Yıllar sonra ise bir yılbaşı gecesi - Mürşit normalleşmeye çalıştığı süreçte- kızının evine davet edilir. Bu davete gitse de ortama uyum sağlayamadığını fark eder. O gece kızıyla konuştuktan sonra kendinde var olan duyguyu "dünya ağrısı" nı kızının da hissettiğini anlar. Ancak kızı bu ağrıyla yaşamayı öğrenenlerdendir. "Benim de ağrıyor baba. Herkesin az çok ağrıyor içi. (...) Yaşamak böyle bir şey değil mi zaten baba, dinmeyen bir ağrı. (...) de sana." Herkes kendine göre bir ilaç arıyor baba, dedi.ama senin ilacın bana uymaz, benimki Elvan'ı romandaki diğer kadın karakterlerden ayıran yönü konuşan ve anlayan tek kadın karakter olmasıdır. Babasının ağrısını anlaması ve hatta yaşaması onu diğerlerinden ayırır. Üstelik o, Mürşit gibi bu ağrının ağırlığı altında ezilmemiş, onunla yaşamayı öğrenecek kadar güçlü olabilen bir kişidir. Özgür: Mürşit'in oğludur. Babasının pasif tavrı benimsemiş karakterinin tam zıddıdır. Mürşit'in tersi olarak hayata bağlı, oteli önemseyen bir karakterdir. Babasının

117 103 boşvermişliğine inat onun otel ile ilgili hayalleri vardır. Özgür, Mürşit'in babasının oğlu olmasını isteyebileceği bir karakterdir. Özgürün, babası ile otel dışında paylaşımı yok denecek kadar azdır. Mürşit ve Özgür arasındaki çatışma romanda yer alan baba- oğul çatışmasının önemli kollarından birini oluşturur. Romanın sonunda Mürşit otelin işlerini oğluna devreder. Hayallerini otelle sınırlayan Özgür için bu durum hayallerine kavuşmayı simgeler. İsminin anlamının tam tersi olacak şekilde otel Özgür'ün sınırıdır. Hayallerinin sınırı, umutlarının sınırı... Aslında otel Mürşit için de sınırı, gidememeyi ifade etmektedir. Ancak ikisinin sınırı arasındaki fark Özgür'ün bu sınırdan memnun olması Mürşit'in ise bu sınırda mecburen takılıp kalmasıdır. Pehlivan: Mürşit'in mahalleden tanıdığı bir insandır. Şehrin saygın kişilerinden, önde gelenlerindendir. Mürşit'in diyalog kurduğu ender insanlardan biridir. Pehlivan'ın kızının intihar etmiş olması belki de Mürşit ile arasındaki ilişkinin temel sebebidir. Onun kızı da (Hülya) hayata bir türlü tutunamadığı, toplumda kendine yer bulamadığı için intihar etmiştir. Pehlivan ruhundaki bu acıyı ve boşluğu dine sığınarak gidermeyi tercih eden bir karakter olarak karşımıza çıkar. Pehlivan'ın kızının intiharı hayatının dönüm noktası olmuştur. "'Eskiden küfelik oluncaya kadar içerdi. Ama kızı intihar ettikten sonra tövbe etti. O gün bugündür içmiyor."" (Tunç, 2014: 103) Kart Karakterler Cumhur:Mürşit'in çocukluk arkadaşıdır. Linç sırasında ve öncesinde Cumhur ile Mürşit beraberdir. Metaforik olarak Cumhur Mürşit'in içindeki kötülüğün temsilidir. İsminin anlamından yola çıkacak olursak Cumhur'un halkın, toplumun içinde var olan vahşetin ve kötülüğün temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz. Mürşit'in kendini toplumdan soyutlayışından sonra onun kabuslarının ana karakteri olacaktır.

118 104 Cumhur, hareketlerinin neredeyse tamamında şiddet eğilimi gösterir. Mürşit'in özgürlüğünü kazandığı günlerde Cumhur'la gezdiği sırada çocuğun oyunlarında bu şiddet eğilimini görürüz. "Cumhur "Kurbağa vuralım." dedi. Yerden yumruk kadar bir taş aldı, nemli otların arasına gizlenmiş kurbağalara attı. Mürşit'in de atmasını bekliyordu. (...)Ama Cumhur birini öldürdü. Dağa doğru yürürlerken küçük bir tümsek oluşturan bir karınca yuvası gördüler (...) Cumhur sanki içgüdüsel bir hareketle ayağını kaldırdı, hızla üstüne basarak yuvayı patlattı, toz yükseldi yuvadan. Çelimsiz bir erik ağacının en meyvalı dalını tutmak için sıçradı, koparıncaya kadar eğdi aşağı. Dal çocuk çığlığına benzer bir çıtırtıyla kırıldı. Mürşit yaptıkları her şeyin yıkıcı olduğunun belli belirsiz farkına vardı, içindeki korku arttı." (Tunç, 2014: 103) Arzu: Madencinin karısıdır. Onun hayatını kocasının ağzından öğreniriz. Hayata Madenci'nin aşkı ile tutunmaya çalışmıştır. Ancak kocasının mutsuzluğu onun sonunu hazırlar ve Uzay onu terk ettikten sonra intihar eder. Bu intihar varoluş çabalarının sonuçsuz kaldığını vurgulayacak şekilde romanda yer bulur. Romanın intihar eden - edebilen- iki karakterinden biridir. Arzu'nun hayat ile bağının zayıf olmasının asıl sebebi Madenci'nin kayınpederini - yani Arzu'nun babasını- öldürmesinden sonra ortaya çıkar. Arzu çocukken babası tarafından cinsel istismara uğramış ve hayatı boyunca bu travmayı atlatamamıştır. Toplumun kadına uyguladığı şiddetin bir başka boyutu Arzu'nun hayatı ile kendisine yer bulur. Şükran: Mürşit'in karısıdır. Mürşit evliliklerinin başından itibaren ona karşı derin hisleri olmadığını fark eder ancak yine de Şükran'a karşı sevgi duymaktadır.

119 105 Şükran, silik bir kadın karakterdir. Evliliklerinin başında Mürşit'in mutsuzluğunu yok etmek için elinden geleni yapsa da daha sonra durumu kabullenecek ve Mürşit'i kendi hâline bırakacaktır. Şükran hayatını, evini ve ailesini düzenli tutmaya adamış ve hâlinden şikayetçi olamayan bir kadındır. Ev işleri ve çocuklarını büyütmekle o kadar meşguldür ki mutlu olup olmadığını düşünmeye vakit bulamaz. Onun mutsuzluğunun tek karşılığı uykularının arasındaki " ah" nidasıdır. Hülya: Pehlivan'ın kızıdır. Onun bunalımının sebebi toplum tarafından fark edilmeyen silik bir insan olmasından kaynaklanır. Bu hiçlik duygusu onu intihara sürükleyecektir. Hasret ve Gurbet: Mürşit'in kız kardeşleridir. Babaları hastalandıktan sonra Mürşit annesinin ve kız kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmıştır. Evlendikten sonra Mürşit ile ilişkileri kalmaz. "Hasret'le Gurbet onun en büyük hayal kırıklığıydı çünkü, gittiği yerden onlar için geri dönmüştü, başlarında erkek lazım olduğu için. babasının yerine geçmişti, ikisini de okutmak için didiniyordu. Ama Hasret ve Gurbet evlenerek evden kaçtılar, evin acı tortusunu ona bıraktılar." (s.19) İsimlerinin seçimi hem romanla hakim olan hüzünle paraleldir hem de toplumun kız çocuklarına bakış açısını yansıtması açısından önemlidir. Mürşit onların isimlerinde taşıdıkları hüznü evlendikten sonra geride kalan ailesine aktardıklarını düşünmektedir. "Kız kardeşlerinin adları oldum olası çok saçma geliyor ona. İnsan kızlarına neden böyle acı duygular uyandıran adlar koyar ki? Babasına niye bu adları koyduğunu sordu bir gün. evde. "Çünkü evlenip gidecekler," dedi babası. "Bugün varlar yarın yoklukları kalacak

120 106 Gidecekler. Kız evlatlar gider, özgür değildirler, asla olmazlar ama yine de giderler, bir kafesten başka bir kafese. Erkek evlatlar kalır. Evlerin özgür demirbaşlarıdır onlar." (s.19) Fon Karakterler Romandaki fon karakterler şehrin dokusunu kurgusal düzlemde bozmayacak şekilde kullanılmıştır. Şehirdeki esnaflar, otel müşterileri ve diğerleri olarak fon karakterleri ayırabiliriz. Esnaflar: Âdem: Esnaf, Arpaçaylı Orhan: Lokantacı, Alaattin Abi: Esnaf, Beyazıt: Rakip otelin sahibi, Cevdet: Muhasebeci, Çorbacı Hüseyin: Esnaf, Erkut: Kitapçı, Hakkı: Mânifaturacı, Halil: Sevinç Pasajının çaycısı, İsmail: Köfteci, Kamer (Kamar) : Ermeni ayakkabı tamircisi, Muharrem: Gazinocu, Muhsin Abi: Meyhaneci, Mürsel: Esnaf, Niyazi: Esnaf, Oktay: Eczacı, Peynirci: Katil, Sigortacı Ferhat: Esnaf, Selim: Fotoğrafçı, Şakir: Kuruyemişçi, Ziya Abi: Esnaf Otel Müşterileri:Mühendis: 1. Otel müşterisi, Celep: 2.Otel müşterisi, Kamyoncu: 3. Otel müşterisi, Azmi: Perakendeci (4. Otel müşterisi), Profesör:5.Otel müşterisi, Kör: 6.Otel Müşterisi, Siyah Paltolu Adam: 7. Otel müşterisi, Öznur: Öğretmen (8. Otel müşterisi), Şarkıcı Kadın:9. Otel müşterisi, Sinan Abi: 10. Otel müşterisi Diğerleri: Celalettin: Kör dilenci, Cuma: İşsiz, Çetin: Zabıt kâtibi, Hülya: Pehlivan'ın kızı, Kayhan: İşçi emeklisi, Kibar: Otel çalışanı, Niyazi: Ayakçı, Saffet: Mahalleli (İşsiz), Yaşar: Komiser

121 107 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ŞAHIS KADROSUNUN SINIFLANDIRILMASI 4.1. Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Kapak Kızı Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Kapak Kızı romanında üç ana karakterden ikisi erkektir: Bünyamin ve Ersin.Bir erkek dergisine kapak olan Şebnem'in etkilediği hayatların anlatıldığı bu romanda erkek kişiler etrafında ahlâk anlayışı ve erkek dergilerindeki kadınlara yaklaşım incelenir. Romanın ana karakterlerinden Selda kadındır. Hayatını sorgulamaya cesaret edişi ve Ersin'i de kendi hayatını ve ahlâk anlayışını sorgulamaya itmesi sebebi ile önemli karakterlerdendir. Varlığı için bir başka erkek kişiye bağımlı değildir. Romandaki diğer kadın karakterler ise sessizdirler. Onların hikâyelerini kendi ağızlarından değil anlatıcılar aracılığıyla öğreniriz. Çizelge 4.1. Kapak kızı romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Kadınlar Selda, Mükerrem Hanım, Mutlu, Nigar Yenge, Hülya Hala, Lâmia Hala, Elif, Fikriye Hanım, Cavidan, Nalan-Fikret- Gülsen, Cennet, Anahit, Şengül Erkekler Doğan Albay, Ümit, Muzaffer Dayı, Osman Albay, Selahattin Enişte, Tarihçi Mesut Abi, Kolsuz Cavit, İsmail Bey, Lâmi, Sinan, Mazhar, Ersin, Süleyman, Hakkı Bey, Ender, Ahmet, Ender, Cavit, Hakan, Bünyamin, Metin, Garo, Tayfur, İzzet, Abdülkadir, Erol, Mustafa, Şükrü Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Romanın başkişilerinden biri Gülnazmiye Görgün'dür. Gülnazmiye de dâhil olmak üzere kadınların çoğunda akıllı ile deli arasındaki çizgi incelir. Tavırları genel olarak sağlıklı değildir. Gülnazmiye Görgün, psikologdur ve psikolojik sıkıntılar yaşar. Hasta

122 108 olan Barış Bakış'a aşkı sebebiyle ruh sağlığını kaybeder. Barış'ın annesine tanımadan, takıntılı bir öfke duyan Gülnazmiye, evde tek başınayken Barış'la ve annesiyle yüksek sesle konuşmaya başlar. Servinaz Ceviz, şiddet gördüğü eşini öldürmeden önce sert öldürdükten sonra aşırı neşeli tavırlarıyla dikkat çeker. Nebahat Özdamar kocası tarafından aldatıldıktan sonra saçlarını üçe vurur. Takıntılı bir biçimde kek yapıp hastaneye dağıtır ve herkese kocasını anlatır.böylece acısının dindiğine inanır. Bunlar gibi örneklerin yanı sıra güçlü kadın karakterler de vardır. En dikkat çekici örnekleri Üç Etekli Deli Emine ve Türkan Kaymakoğlu'dur. Romandaki diğer başkişiler ise Barış Bakış ve Demir Demir'dir. Onların da ruh sağlığının yerinde olduğu söylenemez. Zaten Barış, Ruh Sağlığı Hastanesi'nde yatan ya da yatması sağlanan bir hastadır. Demir Demir ise eşi Sevim Demir'in temizlik obsesyonlarının etkisinde yaşamakta ve giderek aynı huylara sahip olmaktadır. Onların dışında verilen erkeklerin çoğu ise Türkiye panoramasını oluşturacak şekilde verilmiştir. Çizelge 4.2. Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Kadınlar Selcen Akbaş Şenay Hanım Sevim Demir Bedia Hanım Mualla Kozanlı Asiye Tibuk Nergis Marmarisli Nilgün Emeti Hanım Fulya Feriha Dila Astrid Edström Sibylle Promberger Türkan Kaymakoğlu Huma İpekören Gülümser Aydanur Hanım Yurdanur Nebahat Özdamar Gül Nazmiye Görgün Hercai Sekban Hacer Abla Gamze Berberoğlu Nesteren Erkekler Ülkü Birinci Altay Çamur Kulaksız Ziya Demir Demir Tacettin Başuslu Hikmet Keleşoğlu Erdem Bakırcıoğlu Mandıracı Hulki Rıfat Mustaki Tarık Bey Nurettin Kozanlı Latif Tibuk Tolga Soner Sarıkaya Önder İlhami Talat Şeker Ruhi Şenol Rıfat Dilaver Müfit Şevket Enişte Kubilay Gunnar Edström

123 109 Üç Etekli Deli Emine Alla Agunde Seten Kınalı Meryem Berrak Suna Yüzlük Sediye Hatun Angela Munise Maviş Nemika(Nemişo) Tülay Berat Hanım Ayşe Nuran Serbest Faika Serbest Veda Alkan Zerrin Rana Hanım Karolin Pichler Çiğdem Taşpınar Servinaz Ceviz Leyla Böğrü Nazife Kübra Tuğba Hanım Zarife Gülercan Şehriban Naime Pektaş Sedef Emel Yanık Keriman Sevimli Çiçek Nesrin Temiz(Sevil Yanar) Müzeyyen İnci Kansız Vildan Kansız Beyaz Hatun Buse Göçer Zehra Nihan Rukiye Lütfiye Öztaş Firuzan Fatoş Hanım Zeynep İkbal Elif Esra Sevinç Okutan Sevda Okutan Tijen Hanım Ercan Hamdi Tutuş Karnik Sabuncuyan Alim Kahkeci Kız İsmet Şemsiyeci Remzi Doktor Faik Abacı Reşat Özyılmazel Kahraman İnal Alacagöz Sipahi Şaban Sekban Aydemir Güzeldere Ziya Hilmi Ziya Ötüken Adnan Bey(Çolakoğlu) Zoltan Kalemkari Köse Kasımpaşa Sandor CosmiSébah Zafer Uzunköprülü Hayırsız Bolat Mamşırek Elbeg Guram Çaliaşvili Hafız Süleyman Ömer Ferhat Haymon Yener Memnun Barhun Zahit Key-Chong Woon Mamoş Kamer Zeynel Canpolat Muharrem Tümay Turgut Bey Barış Bakış Feyyaz Kayacan Menderes Bakış Emil Pavulescu Vincent Barratier Nezir Dayı Kel Hüseyin Özcan Durna Ekrem Ceviz Selman Emice Mustafa Keklik Koyuncu Abdıraman Yıldırım Fahrettin Daşçı

124 110 Ebru Başusta Rufa Manez İda Mustaki Temaşa Özüpek Sarah Steinberg Daisy Harika Steliana Pavulescu Saadet Mürgan Zabel Maral Lerna Hanım Guri Nıvart Safiye Arsen Melkonyan Femke Gülayşe Döngel Ayşe Edibe Gülcemal Esma Nezaket Hanım Çöpçatan Pelin Ağzı Bozuk Cevriye Abla Gönül Piraye Hanım Ceyda Emrah Gececi Tahir Cem Cumali Hidayet Âşık Seyit Gagaburun Şahin Talip Cevdet Pektaş Civan Caymaz Abdülkadir Çemiş Kenan Canıtez Kürşat Kayra Halil Uyanık Çeribaşı Kıvırcık Süslü Salih Coşkun Bayraktar Erdinç Sönmez Ferit Öztürk Çetin Kansız Temuçin Birol İsmail Çeliktaş Durali Yılmaz(Ofli Durali) Rambo Fatih Zeki Gülercan Şekip Sâmi Bey İmdat Hızır Emrullah Kaymakoğlu Yalvaçlı Celal Öztaş Alişan Şekip Sâmi Kaymakoğlu Abbas Koşar Besim Varlık Edward Yalın Tağmaç Numan Yaşar Mustaki Gazi Yaşargil Ali Mukbil Özüpek Nalbur Kadri Dev-Yolcu Oğuz Niyazi Cengiz Gökhan Necip Özgenç Gürbüz Emin Bey Kerem Savul Mesut Erel Tağmaç Dimitri Kantemir

125 Arslan Özyılmazel Suphi Karakurt İbrahim Mustafa Nadir Karakurt Tarkan Esat Mithat Gürtunca Hüsnü Simavi Ardıçoğlu Totodaki Bey Kalustyan Ara Bey Mıgırdiç Sabuncu Agop Puzant Serop Efendi Laz Hüseyin Kürt Fariz Ağa Kör Reşo Celal Bey Nikolay Pascal Sébah Cosmi Sébah Jean Sébah Policarpe Joaillier Stavro Ardıçoğlu Recep Bünyamin Kemal Gazanfer Memet Yavaş İsmail Efendi Hafız Ömer Çelebi Michel Simonian Hayati Bey(Nemlizade) Eric Osman Cumhur Eryıldıran Yelkencizade Rahmi Bey Alain Latour Uzunoğlu Yakup Bey Kılçık Seyfettin Efendi İskender Bey Serhat Ozan Çağlar Bosnalı Damir Enver Abi Hacı Amca Muzo 111

126 Yeşil Peri Gecesi Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Mağduriyetin kraliçesi olarak tanımlayabileceğimiz Şebnem, romanın başkişisidir. Romanda yer alan diğer kadın karakterler hayatla mücadele eden kişilerdir. Her birinin mücadele yolları ve yaşadığı zorluklar birbirinden farklı olsa da sürekli bir uğraş içindedirler. almaktadır. Erkeklerin çoğu ise kadınların hayatını zorlaştıran kişiler olarak romanda yer Çizelge 4.3. Yeşil peri gecesi romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Kadınlar Aslı Aysevi Ayşe Behice Hanım Berrin Abla Cavidan Dilara Elif Figen Hoca Fikriyanım Filiz Hanım Gül Gün Hediye Hûban Huriye Hoca Hülya Hünkar Hanımefendi İlkin Kadriye Hanım Lâmia Leyla Müdüre Hanım Nihâl Yenge Nisa Selda Semranım Sibel Hanım Şebnem Tanya Vartanuş(Vatuş)? Yağmur Erkekler Albay Doğan Dayı Ali Asım Hoca Basçı Can Cavit Cemal Coşkun Ekrem Amca Ersin Ferhat Fevzi Haluk Hoca Herr Liebisch Kenan Köpekli Lokantacı Kubi Lâmi Necmi Bey Oktay Osman Sâmi Abi Seçkin Bey Serhat Suat Süleyman Teoman Uluç Müdür

127 Suzan Defter Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Suzan Defter'de başkişilerden kadın karakter Derya'dır. Ancak Ekmel'in günlüğü boyunca Derya'nın ağzından Suzan'ın hikâyesini dinleriz. Derya'nın günlüğünde de yine Suzan ve aşkı yer alır. Suzan aşkı ile var olmuş, Derya ise aşkı bulamadığı ya da bir erkekler hayatına anlam katamadığı için hiçleşmiştir. Romandaki bir diğer başkişi erkektir. Ekmel de dahil olmak üzere erkek kişilerin çoğunun ise eşleri dışında ikinci bir hayatları vardır ve bu durum olağan görünmektedir. Romanda hem kadın hem de erkek günlüğüne yer verilmesi hayatın iki cins tarafından farklı algılanışlarını vermesi açısından önemlidir. Çizelge 4.4. Suzan defter romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Kadınlar Derya Suzan (Derya'nın) Annesi (Ekmel'in) Annesi Mukaddes Hayat Hanım Hürrem Abla Nurhayat (Derya'nın) Babaannesi Tülay Gökçe (Derya'nın) Halası On dört Lale Hanım On Beş Otuz Itır Hanım On Yedi Keriman Hanım On Dört Feryal On Beş Otuz Ayşegül On Beş Melek Hanım On Yedi Ebru Hanım Erkekler Ekmel Cihan Tuncay Mert (Derya'nın) Babası (Derya'nın) Abisi Z.A. N.A. (Ekmel'in) Babası (Ekmel'in) Babasının babası Aliahmet Dünya Ağrısı Romanında Cinsiyetlerine Göre Şahıslar Dünya Ağrısı romanının başkişisi olan Mürşit'ten itibaren roman boyunca ağırlıklı olan cinsiyet erkeklerdir. Romanın kadın karakterleri sessiz ve olayların akışına müdahil olmayan kişilerdir. Romanda eş, çocuk, sevgili ve hizmetçi rollerinde yer alırlar. Türkiye'

128 114 de ve erkelerin egemen olduğu dünyada kadının yerini sorgulatacak şekilde esere yerleştirilmişlerdir. Sadece ölümleri ile ses getirirler. Çizelge 4.5. Dünya ağrısı romanında cinsiyetlerine göre şahıslar Kadınlar Arzu Elvan Gurbet Hasret Hülya Öznur Şarkıcı Kadın Şükran Zuhâl(Zülal) Erkekler Adem Alaattin Abi Arpaçaylı Orhan Azmi Beyazıt Celalettin Celep Cevdet Cuma Cumhur Çetin Çorbacı Hüseyin Erkut Hakkı Halil İsmail İsmail Kamer(Kamar) Kamyoncu Kayhan Kibar Kör Madenci(Uzay) Muharrem Muhsin Abi Mühendis Mürsel Mürşit Niyazi Niyazi Oktay Özgür Pehlivan Peynirci Profesör Saffet Selim Sigortacı Ferhat Sinan Abi Siyah Paltolu Adam Şakir Tayfun Abi Yaşar Yavuz Çelik Ziya Abi

129 Mesleklerine Göre Kişiler Romandaki gerçekliğin hayattaki gerçekliğe yaklaşmasını sağlayan unsurlardan biri de kişilerin sahip olduğu mesleklerdir. Kurgusal kişilerin tavırlarının belirlenmesinde de ait oldukları meslek gruplarının etkisi vardır Kapak Kızı Romanında Mesleklerine Göre Kişiler Kapak Kızı romanında ağırlık belirli bir meslek grubunda değildir. Başkişilerden olan Bünyamin'in çalışma arkadaşlarının mesleklerine ilişkin tavırları onların kişiliklerinin ipuçlarını vermesi açısından önemlidir. Bunun yanı sıra Hakan ve Ersin'in mesleklerine karşı sergiledikleri tavır onların hayata bakış açılarını yansıtması açısından önemlidir. Ersin mesleğinin tekdüzeliğinden sıkılmış, varoluşsal problemlerini mesleğine de taşımış bir karakterdir. Hayatının kötü gidişinden, içindeki sıkıntıdan kurtulmasının bir yolunun mesleğini değiştirmek olduğunu düşünmektedir. Hakan ise Ersin ile aynı mesleği yapmasına rağmen işini benimseyen ve hatta ailesinin sosyo- ekonomik durumu sebebiyle benimsemek zorunda kalan bir karakterdir. Kitaplığından konuşmalarına kadar bankacılığın izleri görülür. Çizelge 4.6. Kapak kızı romanında mesleklerine göre kişiler ESNAFLAR ÖĞRETMEN DOKTORLAR BANKACILAR GARSONLAR Muzaffer Dayı İsmail Bey Süleyman Hakkı Bey Ahmet Mükerrem Hanım Ümit Mutlu Ersin Hakan Bünyamin İzzet Abdülkadir Erol Mustafa Şükrü

130 116 DİĞERLERİ BELİRSİZLER Selda Radyocu Kolsuz Cavit - Mühendis Doğan Albay Osman Albay Tarihçi Mesut Abi Hülya Hala Hemşire Sinan Gazeteci Mazhar Öğrenci Fikriye Hanım Ev Hanımı Cavidan Ev Hanımı Ender Kahveci Çırağı Nigar Yenge Selahattin Enişte Lâmia Hala Lâmi Ender Nalan Fikret Gülsen Metin Cennet Tayfur Şengül Anahit Garo Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Mesleklerine Göre Kişiler Oldukça kalabalık bir kişi kadrosuna sahip olan romanda kişiler meslek gruplarının iyi ve kötü örnekleri olarak verilmiştir. Kişiler mesleklerindeki çatışmaları da yansıtacak şekilde kurgulanmıştır. Çizelge 4.7. Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında mesleklerine göre kişiler AKADEMİSYENLER DOKTORLAR Ülkü Birinci Altay Çamur Selcan Akbaş Zafer Uzunköprülü Necip Özgenç Emin Bey Barhun Key-ChongWoon Demir Demir - Psikiyatr Nurettin Kozanlı - Pratisyen ÂlimKahkeci - Psikiyatr Dr. Faik Abacı Çocuk Psikiyatrı Nebahat Özdamar Nöropsikiyatr Kahraman İnal Radyolog Aydemir Güzeldere Genç Psikiyatr Gamze Berberoğlu Psikoterapist Hilmi Ziya Ötüken Op.Dr. Adnan Bey(Çolakoğlu) Asabiyeci

131 117 DOKTORLAR AVUKATLAR ESNAFLAR HEMŞİRELER YÖNETİCİLER Ayşe Nuran Serbest - Jinekolog Tuğba Hanım Jinekolog Temuçin Birol Psikiyatr Yaşar Mustaki Beyin Cerrahı Gazi Yaşargil - Beyin Cerrahı Ali Mukbil Özüpek Nörolog Kerem Savul Beyin Cerrahı Alain Latour Fransız Cerrah (Hastanenin İlk Başhekimi) Kılçık Seyfettin Efendi Doktor İskender Bey Jinekolog Abbas Koşar Avukat Mithat Gürtunca - Avukat Mandıracı Hulki Yoğurtçu Rıfat Mustaki İthalatçı Tarık Bey Kırtasiyeci Soner Sarıkaya Kanal SS Sahibi Önder Çiçekçi İlhami Röprezant Ruhi Eczacı Dilaver Muhasebeci Müfit Kuyumcu Ercan Ruhi nin Ortağı Kız İsmet İç Çamaşırcı Şemsiyeci Remzi Reşat Özyılmazel Tavernacı Alacagöz Sipahi Marangoz Sandor Demirci Haymon Yener - Antikacı Kamer Matbaacı Özcan Durna Kitapçı Emrah Bilgisayarcı Hidayet - Komisyoncu Gaga Burun Şahin Şoför Talip Korsan DVDci Abdülkadir Çemiş - Müteahhit Besim Varlık Galerici Numan Antikacı Nalbur Kadri Depo Sahibi Dev-Yolcu Oğuz Sahaf Niyazi Dönerci Gürbüz Çakma Sahaf Mesut Hürel Antikacı Aslan Özyılmazel İşadamı Bahattin Manav Mıgırdiç Taş Ustası Puzant Taş Ustası Recep Arabacı Bünyamin Ciğerci Kemal - Çaycı Gazanfer Hurdacı Uzunoğlu Yakup Bey Tüccar Piraye Hanım Terzi Hacı Amca Kuruyemişçi Ceyda Muhasebeci Zerrin Selvinaz Ceviz Başhemşire Emel Yanık Tacettin Başusta Belediye Başkanı Hikmet Keleşoğlu Vali Muavini Latif Tibuk Belediye Meclis Üyesi

132 118 YÖNETİCİLER BASIN MENSUPLARI FOTOĞRAFÇILAR ÖĞRETMENLER DİĞERLERİ Huma İpekören Kız Enstitüsü Emekli Müdürü Hercai Sekban Hastane Muhasebe Şefi Muharrem Vali Muavini Emil Pavulescu Romanya Elçiliği Maslahatgüzarı Tijen Hanım Apartman Yöneticisi Dimitri Kantemir Boğdan Prensi Mustafa Nadir Karakurt - Milletvekili Hüsnü Simavi Mutasarrıf Serop Efendi Okul Müdürü Celal Bey Konya Valisi Cumhur Eryıldıran İlçe Belediye Başkanı Nezir Dayı Muhtar Tolga Kameraman Berrak Armağan Gazeteci Bahrettin Daşal Muhabir Osman Gazeteci Bosnalı Damir Kameraman Muzo Kanal SSnin Muhabir ve Kameramanı Nikolay Pascal Sébah Cosmi Sébah Policarpe Joaillier Karnik Sabuncuyan Zahit Öğretmen Zarife Gülercan Emekli Edebiyat Öğretmeni Civan Caymaz Beden Eğitimi Öğretmeni Zeki Gülercan Matematik Öğretmeni Lerna Hanım Müzik Öğretmeni Şenay Hanım Fakülte Sekreteri Kulaksız Ziya Hademe Mualla Kozanlı Ebe Talat Şeker - Astsubay Şenol Polis Rıfat Baş komiser Feriha Köy İşleri Müdürlüğü Çalışanı GunnarEdström Kondüktör Türkan Kaymakoğlu İlk Kadın Hakimlerden Hamdi Tutuş Şoför Gül Nazmiye Görgün Psikolog Hacer Abla Mutfak İşçisi Zoltan Tellak Guram Çaliaşvili Ressam Memnun Çoban Angela Genetik Mühendisi Mamoş Üstçavuş Nemika Sekreter Zeynel Canpolat Kütüphane Memuru Tümay Bas Gitarcı Turgut Bey Emekli Hesap Uzmanı Feyyaz Kayacan Yazar Karolin Pichler Çevreci Çiğdem Taşpınar Yönetmen Vincent Barratier Yapım koordinatörü Kel Hüseyin Avcı Kübra Hizmetçi Cumali Hademe Cevdet Pektaş Müsteşar Sedef Voleybolcu Kenan Canıtez Hukuk Talebesi Çiçek Felsefe Öğrencisi

133 119 DİĞERLERİ BELİRSİZLER Halil Uyanık Mimar Süslü Salih Jandarma Er Coşkun Bayraktar Prodüktör Erdinç Sönmez Rejisör Nesrin Temiz(Sevil Yanar) Artist Çetin Kansız Mimar Necmi Kansız İşçi Vildan Kansız Mimar Durali Yılmaz Hasta Bakıcı Buse Göçer Sosyal hizmet Uzmanı Şekip Sâmi Bey Müderris Emrullah Kaymakoğlu Tütüncü Yalın Tağmaç Ressam Ebru Başusta Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Cengiz İmam Hatipli Gökhan İlahiyat Osteliana Pavulescu Resim Öğrencisi İbrahim ArabulucuSaadet Hizmetçi Laz Hüseyin Eşkıya Fariz Ağa Aşiret Ağası Memet Çırak Yavaş İsmail Efendi Hattat Hafız Ömer Çelebi Müzehhip Michel Simonian Müzikolog Hayati Bey Hastane Kurulu Üyesi Gül Ayşe Döngel Temizlikçi Yelkencizade Rahmi Bey Hastane Kurulu Üyesi Ozan Çağlar Oyuncu Çöpçatan Pelin Oyuncu Gönül Stilist Enver Abi BekçiLaz Hüseyin Eşkıya Fariz Ağa Aşiret Ağası Memet Çırak Yavaş İsmail Efendi Hattat Hafız Ömer Çelebi Müzehhip Michel Simonian Müzikolog Hayati Bey Hastane Kurulu Üyesi Gül Ayşe Döngel Temizlikçi Yelkencizade Rahmi Bey Hastane Kurulu Üyesi Ozan Çağlar Oyuncu Çöpçatan Pelin Oyuncu Gönül Stilist Enver Abi Bekçi Sevim Demir Bedia Hanım Asiye Tibuk Nergis Şeker Marmarisli Nilgün Emeti Hanım Fulya Şevket Enişte Kubilay Dila Astrid Edström Sibylle Promberger Gülümser Aydanur Hanım Yurdanur Şaban Sekban

134 120 BELİRSİZLER Kalemkâri Köse Kasımpaşa Nesteren Üç Etekli Deli Emine Hayırsız Bolat Mamşırek Alla Agunde Elbek Seten Hafız Süleyman Kınalı Meryem Ömer Ferhat Suna Yüzlük Sediye Hatun Munise Maviş Tülay Berat Hanım Faika Serbest Barış Bakış Veda Alkan Rana Hanım Menderes Bakış Kel Hüseyin Ekrem Ceviz Selman Emice Leyla Böğrü Mustafa Keklik Koyuncu Abdıraman Nazife Kübra Yıldırım Gececi Tahir Cem Âşık Seyit Naime Pektaş Keriman Sevimli Kürşat Kayra Çeribaşı Kıvırcık Ferit Öztürk İnci Kansız İsmail Çeliktaş Beyaz Hatun Rambo Fatih Zehra İmdat Hızır Yalvaçlı Celal Öztaş Nihan Rukiye Lütfiye Alişan Şekip Sâmi Kaymakoğlu Firüzan Fatoş Hanım Zeynep İkbal Elif Edward

135 121 BELİRSİZLER Esra Sevinç Okutan Sevda Okutan Rufa Manez İda Mustaki Temaşa Özüpek Sarah Steinberg Dais Erel Tağmaç Harika Suphi Karakurt Nadir Müjgân Türkan Esat Ardıçoğlu Totodaki Bey Kalustyan Ara Bey Sabuncu Agop Zabel Maral Guri Kör Reşo Nıvart Stavro Ardıçoğlu Safiye Nejla Arsen Melkonyan Femke Eric Ayşe Edibe Gülcemal Esma Nezaket Hanım Serhat Ağzı Bozuk Cevriye Abla Aşık Seyit Naime Pektaş Keriman Sevimli Kürşat Kayra Çeribaşı Kıvırcık Ferit Öztürk İnci Kansız İsmail Çeliktaş Beyaz Hatun Rambo Fatih Zehra İmdat Hızır Yalvaçlı Celal Öztaş Nihan Rukiye Lütfiye Alişan Şekip Sâmi Kaymakoğlu Firüzan Fatoş Hanım Zeynep İkbal Elif Edward

136 122 BELİRSİZLER Esra Sevinç Okutan Sevda Okutan Rufa Manez İda Mustaki Temaşa Özüpek Sarah Steinberg Dais Erel Tağmaç Harika Suphi Karakurt Nadir Müjgân Türkan Esat Ardıçoğlu Totodaki Bey Kalustyan Ara Bey Sabuncu Agop Zabel Maral Guri Kör Reşo Nıvart Stavro Ardıçoğlu Safiye Nejla Arsen Melkonyan Femke Eric Ayşe Edibe Gülcemal Esma Nezaket Hanım Serhat Ağzı Bozuk Cevriye Abla Arsen Melkonyan Femke Eric Ayşe Edibe Gülcemal Esma Nezaket Hanım Serhat Ağzı Bozuk Cevriye Abla Yeşil Peri Gecesi Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Yeşil Peri Gecesi'nde kişiler mesleklerinin onlara sağladığı güce paralel olarak hareket etmektedirler. Özellikle Uluçmüdür işi sebebiyle elinde bulundurduğu gücü hayatının her alanında kullanmaktadır.

137 123 Çizelge 4.8. Yeşil peri gecesi romanında mesleklerine göre şahıslar ESNAFLAR YÖNETİCİLER Berrin Abla - Cast Ajansı Sahibi Cemal - Bisiklet Tamircisi Köpekli Lokantacı - İş Adamı Kubi - Fotoğrafçı Sâmi Abi - Almanya'da İş Adamı Suat - Kantinci Süleyman - İş Adamı Teoman - İş Adamı Kenan Halıcı Süleyman ın Yardımcısı Behice Hanım Pansiyon Müdürü Müdire Hanım Okul Müdürü Serhat Şirket Yöneticisi Uluç Müdür İstanbul Emniyet Müdürü ÖĞRETMENLER DİĞERLERİ BELİRSİZLER Asım Hoca Figen Hoca Huriye Hoca Filiz Hanım Tarih Öğretmeni Kadriye Hanım Felsefe Öğretmeni Seçkin Bey İngilizce Öğretmeni Cavit - Mühendis Ekrem Amca - Jinekolog Ersin - Bankacı Fevzi - Kapıcı Gün - Tasarımcı Hediye - Hizmetçi HerrLiebish Otobüs Şoförü Hülya - Hemşire İlkin - Öğrenci Kubi - Fotoğrafçı Oktay - Başasistan Selda - Televizyoncu Tanya - Hizmetçi Basçı Müzisyen Aslı - Suflör Ali Aysevi Ayşe Can Cavidan Coşkun Dilara Elif Ferhat Fikriyanım Gül Hûban Lâmi Lâmia Leyla Mükerrem Necmi Bey Nihâl Yenge Nisa Osman Semra Hanım Sibel Hanım Şebnem Vartanuş Yağmur

138 Suzan Defter Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Suzan Defter'de mesleklerden çok kişilerin kendilerini herhangi bir gruba ve işe ait hissedememeleri ön plandadır. Ekmel avukattır. Babasının yolundan giderek bu mesleği seçmiş olan Ekmel, iş yerini kapatıp günlük tutmaya başladığında boşluğa düşer. İşsizlik varoluşsal boşluğun bir sebebi olarak karşımıza çıkar. Derya ise iş bulamamış hatta bulmamayı tercih etmiştir. Ekmel'le para karşılığı kurduğu arkadaşlığı abisine açıklayamadığında sekreterlik yaptığı yalanını söyler. Sekreterlik abisi tarafından küçümsenir. Çizelge 4.9. Suzan defter romanında mesleklerine göre şahıslar AVUKATLAR MÜHENDİS ÖĞRETMEN ESNAF DİĞERLERİ BELİRSİZLER Ekmel Baba (Ekmel in Babası) Abi (Derya nın Abisi) Hayat Hanım Matematik Öğretmeni Baba (Derya nın Babası) - Kumarhaneci Mukaddes - Sekreter Derya Suzan Z.A N.A Bilge Karım (Ekmel in) Babamın Babası (Ekmel in) Anne (Ekmel in) On dört Lale Hanım On beş otuz Itır Hanım On yedi Keriman Hanım On dört Feryal On beş otuz Ayşegül On beş Melek Hanım On yedi Ebru Hanım Nurhayat Hürrem Derya Tuncay Babaanne (Derya nın) Cihan Anne(Derya nın) Tülay Gökçe Mert Ali Ahmet Hala

139 Dünya Ağrısı Romanında Mesleklerine Göre Şahıslar Mürşit'in çevresindekiler ile romanın kişilerinin meslekleri belirlenir. Genellikle esnaflara yer verilmiştir. Çizelge Dünya ağrısı romanında mesleklerine göre şahıslar ESNAFLAR DİĞERLERİ BELİRSİZLER Adem: Esnaf Arpaçaylı Orhan: Lokantacı Alaattin Abi: Esnaf Beyazıt: Rakip otelin sahibi Cevdet: Muhasebeci Çorbacı Hüseyin: Esnaf Erkut: Kitapçı Hakkı: Mânifaturacı Halil: Sevinç Pasajının çaycısı İsmail:Köfteci Kamer (Kamar) : Ermeni ayakkabı tamircisi Muharrem: Gazinocu Muhsin Abi: Meyhaneci Mürsel: Esnaf Niyazi:Esnaf Oktay: Eczacı Peynirci: Katil Sigortacı Ferhat: Esnaf Selim: Fotoğrafçı Şakir: Kuruyemişçi Ziya Abi: Esnaf Azmi: Perakendeci (4. Otel müşterisi) Cevdet: Muhasebeci Çetin: Zabıt kâtibi Kamyoncu: 3. Otel müşterisi Kayhan: İşçi emeklisi Kibar: Otel çalışanı Uzay: Maden Mühendisi Mühendis: 1. Otel müşterisi Mürşit: Otel İşletmecisi Özgür: Mürşit'in oğlu Öznur: Öğretmen (8. Otel müşterisi) Arzu: Madenci' nin karısı Cumhur: Mürşit'in ilkokul arkadaşı Elvan: Mürşit'in kızı Gurbet: Mürşit'in kız kardeşi Hasret: Mürşit'in kız kardeşi Hülya: Pehlivan'ın kızı İsmail: Kuruyemişçi Şakir'in kardeşi Pehlivan: Mahalleli Profesör:5.Otel müşterisi Sinan Abi: 10. Otel müşterisi Siyah Paltolu Adam: 7. Otel müşterisi Şarkıcı Kadın:9. Otel müşterisi Şükran: Mürşit'in karısı

140 Öğrenim Durumlarına Göre Şahıs Kadrosu Romanlardaki kişilerin öğrenim durumları direkt olarak verilmemiştir. Ancak insanların hayatı algılayışını büyük ölçüde etkileyen öğrenim durumunun tespiti,kişilerin olaylara yaklaşırken verdikleri tepkileri anlamlandırmak açısından önemlidir. Ayfer Tunç'un romanlarındaki kişilerin öğrenim hayatları yaptıkları işlerden yola çıkılarak verilmiştir. Bunun dışında başkişinin hayatına girdiği dönemlerdeki öğrenim durumları esas alınarak belirlenen karakterler de vardır. Örneğin Dünya Ağrısı romanındaki Mürşit'in ilkokul yıllarından tanıdığı Cumhur'un romanın ana olay örgüsünün oluştuğu zamandaki öğrenim durumu belirtilmemiştir. Bu nedenle Mürşit ile tanıştığı dönemdeki öğrenin durumu - ilkokul- kayıt altına alınmıştır Kapak Kızı Romanında Öğrenim Durumuna Göre Şahıslar Çizelge Kapak kızı romanında öğrenim durumuna göre şahıslar LİSE ÜNİVERSİTE DİĞER BELİRSİZLER Hülya Hala Süleyman Selda Mükerrem Hanım Ümit Mutlu Tarihçi Mesut Abi Kolsuz Cavit Sinan Ersin Cavit Hakan Mazhar(Öğrenci) Doğan Albay Osman Albay Ender(Çocuk) Nalan Fikret Gülsen(Çocuk) Muzaffer Dayı İzzet Nigâr Yenge Abdülkadir Selahattin Enişte Erol Lâmia Hala Mustafa İsmail Bey Şükrü Lâmi Şengül Elif Hakkı Bey Fikriye Hanım Cavidan Ender Ahmet Bünyamin Cennet Anahit Garo Tayfur

141 Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Çizelge Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar LİSE ÜNİVERSİTE Nemika Zerrin Selvinaz Ceviz Sedef Emel Yanık Cengiz Osman Selcan Akbaş Demir Demir Erdem Bakırcıoğlu Hikmet Keleşoğlu Türkan Kaymakoğlu Alim Kahkeci Faik Abacı Nebahat Özdamar Gülnazmiye Görgün Kahraman İnal Aydemir Güzeldere Gamze Berberoğlu Hilmi Ziya Ötüken Adnan Bey(Çolakoğlu) Zafer Uzunköprülü Barhun Zahit Angela Key-Chong Woon Turgut Bey Ayşe Nuran Serbest Emil Pavulescu Çiğdem Taşpınar Tuğba Hanım Zarife Gülercan Cevdet Pektaş Şehriban Civan Caymaz Kenan Canıtez Çiçek Halil Uyanık Coşkun Bayraktar Erdinç Sönmez Çetin Kansız Vildan Kansız Temuçin Birol Buse Göçer Zeki Gülercan Abbas Koşar Yalın Tağmaç Ebru Başusta Yaşar Mustaki Gazi Yaşargil

142 128 ÜNİVERSİTE DİĞER BELİRSİZ Ali Mukbil Özüpek Gökhan Necip Özgenç Emin Bey Kerem Savul Mithat Gürtunca Hüsnü Simavi Serop Efendi Lerna Hanım Celal Bey Michel Simonian Alain Latour Kılçık Seyfettin Efendi İskender Bey Osteliana Pavulescu Dimitri Kantemir Emrullah Kaymakoğlu Ülkü Birinci Altay Çamur Şekip Sâmi Bey Şaban Sekban Kalemkâri Köse Kasım Paşa Ruhi Marmarisli Nilgün Şenol Rıfat Emeti Hanım Dilaver Bey Fulya Müfit Feriha Şevket Enişte Kubilay Dila Astrid Edström Gunnar Edström Sibylle Promberger Ercan Hamdi Tutuş Karnik Sabuncuyan Huma İpekören Kız İsmet Şemsiyeci Remzi Gülümser Reşat Özyılmazel Aydanur Hanım Yurdanur Alacagöz Sipahi Şenay Hanım Kulaksız Ziya Tacettin Başusta Sevim Demir Bedia Hanım Mandıracı Hulki Rıfat Mustaki Tarık Bey Nurettin Kozanlı Mualla Kozanlı Latif Tibuk Asiye Tibuk

143 129 BELİRSİZ Tolga Soner Sarıkaya Önder İlhami Nergis Şeker Talat Şeker Hercai Sekban Hacer Abla Zoltan Sandor Cosmi Sébah Nesteren Üç Etekli Deli Emine Hayırsız Bolat Mamşırek Agunde Alla Elbeg Guram Çaliaşvili Seten Hafız Süleyman Kınalı Meryem Ömer Berrak Armağan Ferhat Haymon Yener Suna Yüzlük Sediye Hatun Memnun Munise Mamoş Kamer Maviş Zeynel Canpolat Muharrem Tülay Tümay Berat Hanım Faika Serbest Barış Bakış Feyyaz Kayacan Veda Alkan Rana Hanım Menderes Bakış Karolin Pichler Vincent Barratier Nezir Dayı Kel Hüseyin Özcan Durna Ekrem Ceviz Selman Emice Leyla Böğrü Mustafa Keklik Koyuncu Abdıraman Nazife Kübra Yıldırım Bahrettin Daşal Emrah Gececi Tahir

144 130 BELİRSİZ Cem Cumali Hidayet Âşık Seyit Gagaburun Şahin Talip Naime Pektaş Keriman Sevimli Abdülkadir Çemiş Kürşat Kayra Çeribaşı Kıvırcık Süslü Salih Nesrin Temiz Ferit Öztürk Müzeyyen Necmi Kansız İnci Kansız İsmail Çeliktaş Durali Yılmaz Beyaz Hatun Rambo Fatih Zehra İmdat Hızır Yalvaçlı Celal Öztaş Nihan Rukiye Lütfiye Öztaş Alişan Şekip Sâmi Kaymakoğlu Firuzan Fatoş Hanım Zeynep İkbal Elif Besim Varlık Edward Esra Sevinç Okutan Sevda Okutan Tijen Hanım Numan Rufa Manez İda Mustaki Temaşa Özüpek Nalbur Kadri Dev-Yolcu Oğuz Niyazi Gürbüz Sarah Steinberg Daisy Antikacı Mesut Hürel Suphi Karakurt İbrahim Mustafa Nadir Karakurt Saadet Nadir Bahattin Müjgân TürkanEsat

145 131 BELİRSİZ Ardıçoğlu Totodaki Bey Kalustyan Ara Bey Mıgırdiç Sabuncu Agop Puzant Zabel Maral Guri Laz Hüseyin Kürt Fariz Ağa Kör Reşo Nikolay Pascal Sébah Jan Sébah Policarpe Joaillier Nıvart Stavro Ardıçoğlu Recep Safiye Bünyamin Kemal Necla Gazanfer Memet Yavaş İsmail Efendi Hafız Ömer Çelebi Nemlizade Hayati Bey Arsen Melkonyan Femke Eric Cumhur Eryıldıran Gülayşe Döngel Yelkencizade Rahmi Bey Ayşe Edibe Gülcemal Uzunoğlu Yakup Bey Esma Nezahat Hanım Serhat Ozan Çağlar Çöpçatan Pelin Ağzı Bozuk Cevriye Abla Gönül Piraye Hanım Bosnalı Damir Enver Abi Hacı Amca Ceyda Muzo Arslan Özyılmazel Erel Tağmaç Mesut Hürel

146 Yeşil Peri Gecesi Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Çizelge Yeşil peri gecesi romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar LİSE ÜNİVERSİTE DİĞER BELİRSİZLER Aysevi(Öğrenci) Ayşe(Öğrenci) Hûban(Öğrenci) Gül(Öğrenci) Hülya İlkin(Öğrenci) Nisa(Öğrenci) Yağmur(Öğrenci) Şebnem Asım Hoca Behice Hanım Cavit Dilara Ekrem Amca Elif Ersin Figen Hoca Filiz Hanım Gün Huriye Hoca Kadriye Hanım Kubi Müdire Hanım Mükerrem Osman Seçkin Bey Selda Albay(Doğan Dayı) Coşkun Haluk Hoca Necmi Bey Uluç Müdür Ali Aslı Basçı Berrin Abla Can Cavidan Cemal Ferhat Fevzi Fikriyanım Herr Liebisch Hünkâr Hanımefendi Kenan Köpekli Lokantacı Lâmi Lâmia Leyla Nihâl Yenge Oktay Sâmi Abi Semranım Serhat Sibel Hanım Suat Süleyman Tanya Teoman Vartanuş

147 Suzan Defter Romanında Öğrenim Durumuna Göre Kişiler Çizelge Suzan defter romanında öğrenim durumuna göre kişiler LİSE ÜNİVERSİTE DİĞER BELİRSİZLER Ekmel (Derya'nın) Abi(si) (Ekbel'in) Baba(sı) Hayat Hanım) Suzan Z.A. N.A. Bilge (Ekmel'in) Karı(sı) (Ekmel'in) Anne(si) Mukaddes Tuncay Babaanne Baba Cihan On Dört Lale Hanım On Beş Otuz Itır Hanım On Yedi Keriman Hanım On Dört Feryal On Beş Otuz Ayşegül On Beş Melek Hanım On Yedi Ebru Hanım Nurhayat Hürrem (Derya'nın) Anne(si) Tülay Hala Mert(Çocuk) Gökçe(Çocuk) Aliahmet(Çocuk)

148 Dünya Ağrısı Romanında Öğrenim Durumlarına Göre Şahıslar Çizelge Dünya ağrısı romanında öğrenim durumlarına göre şahıslar İLKÖĞRETİM LİSE ÜNİVERSİTE DİĞER BELİRSİZLER Cumhur Elvan Madenci(Uzay) Mühendis(Birinci Otel Müşterisi) Oktay Öznur Mürşit Profesör(Beşinci Otel Müşterisi) Yaşar Adem Alaattin Abi Arpaçaylı Orhan Arzu Azmi Beyazıt Celep Cevdet Cuma Çetin Çorbacı Hüseyin Erkut Gurbet Hakkı Hasret Halil Hülya İsmail Kamer(Kamar) Kamyoncu Kayhan Kibar Kör Muharrem Muhsin Abi Mürsel Niyazi Pehlivan Peynirci Saffet Selim Sigortacı Ferhat Sinan Abi Siyah Paltolu Adam Şakir Şarkıcı Kadın Şükran Tayfun Abi Yavuz Çelik Ziya Abi Zuhâl(ya da Zülâl)

149 Romanlardaki Gayrimüslimler ve Etnik Kökeni Belirtilen Karakterler Azınlıklar olarak da tanımlayabileceğimiz ve Osmanlı'dan günümüze ülkemizin zengin kültürel mozayiğinin yaratılmasında önemli role sahip gayrimüslimler ve farklı etnik köken mensupları Ayfer Tunç'un hemen hemen her romanında karşımıza çıkmaktadır. Bu karakterleri aktarmadan önce azınlık tanımını yapmanın yerinde olacağı kanaatindeyiz. "Capotorti Alt Komisyon için yayınladığı raporda azınlığı; "bir devletin nüfusunun geri kalanına göre sayıca az olan, egemen konumda bulunmayan - o devletin vatandaşı olan- üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dinsel özelliklere sahip olan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dinlerini korumaya yönelik, üstü örtülü de olsa bir dayanışma gösteren bir grup" olarak tanımlıyor."(çavuşoğlu, : 95) Romanlarımızda yer alan azınlıkların azınlık bilinci yoktur.kişiler kendilerini azınlık olarak tanımlamazlar. Ancak diğer kişiler tarafından ya da anlatıcı rolünü üstlenen yazar tarafından onların farklılıkları vurgulanarak etnik kökenlerine ya da dini inanışlarına değinilir. Romanda verilen yabancıların bir kısmı Türkiye vatandaşıdır. Diğer bir kısmı ise Türk kişilerin ilişkide olduğu farklı ülke vatandaşı olan kişilerdir.

150 136 Çizelge Romanlardaki gayrimüslimler ve etnik kökeni belirtilen karakterler KAPAK KIZI BİR DELİLER EVİNİN YALAN YANLIŞ ANLATILAN KISA TARİHİ YEŞİL PERİ GECESİ Anahit (Ermeni) Garo (Ermeni) Rıfat Mustaki (Sefarad Yahudisi) Astrid Edström (Hollandalı) Gunnar Edström( Hollandalı) Syblle Promberger (Alman asıllı Hollandalı) Karnik Sabuncuyan (Ermeni) Zoltan (Macar) Sandor Cosmi Sébah (Fransız) Hayırsız Bolat (Dzambolat) (Adıge) Mamşırek(Adıge) Agunde (Adıge) Alla(Adıge) Elbeg(Adıge) Seten(Adıge) Guram Çaliaşvili (Gürcü) Haymon Yener Zahit (Adıge) Angela (Amerikalı) Key- Chong Woon Karolin Pichler (Avusturyalı) Emil Pavulescu (Romanyalı) Vincent Barratier Edward Rufa Manez (Filipinli) Yaşar (Yaşua) Mustaki (Yahudi) İda Mustaki Sarah Steinberg Daisy Steliana Pavulescu Mıgırdiç (Ermeni) Sabuncu Agop (Ermeni) Kalustyan Ara Bey Puzant (Ermeni) Zabel (Ermeni) Serop Efendi Laz Hüseyin Guri (Laz) Kürt Fariz Ağa Nikolay (Bulgar) Pascal Sébah (Fransız) Jean Sébah (Fransız) Policarpe Joaillier Nıvart Stavro Ardıçoğlu Michel Simonian (Ermeni) Lerna Hanım Arsen Melkonyan Femke (Hollandalı) Eric (Hollandalı) Alain Latour (Fransız) Bosnalı Damir Vartanuş (Vatuş) Tanya (Rus) SUZAN DEFTER (-) DÜNYA AĞRISI Kamer (Kamar) (Ermeni)

151 137 SONUÇ Yirmi sekiz yıldır edebiyat dünyasının içinde yer alan Ayfer Tunç, edebi hayatı boyunca altı hikâye, beş roman, bir araştırma kitabı, üç yaşantı, yedi senaryo ve çeşitli dergilerde sayısız makale ve yazı yayınlamıştır. Yazar, edebi ailesinin Leylâ Erbil ve Edip Cansever'den oluştuğunu ifade eder. Onun edebi anlayışını etkileyen diğer yazarlar ise Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay'dır. Romancıların çoğunun kumaşının bu iki yazarın kumaşından biçildiğini düşünür. Eserlerinde tür ayrımını önemsemeyen yazar, yazdıklarının öykü mü roman mı olduğu meselesinin yazarın değil, yayınevinin meselesi olduğunu söyler. Romanlarında metinlerarasılıktan faydalanan sanatçı, yazdıklarında özellikle şiire yer vermiştir. Yazma sürecinin başında şiir okuyan yazar, eserlerini yazarken de beslendiği kaynakların yansımalarına yer verir. Şiir dışında müziği de romanlarında yer vermiştir. Çalışmamızın konusu olan romanlarında yalnız ya da yalnızlaştırılmış, varoluş sancıları çeken, hüzünlü kişileri ele alır. Toplum baskısı ve çocukluk travmalarını atlatamamaları nedeniyle kendilerini yaşama ait hissedemeyen bireylerin tükenişleri anlatılırken, her şeye rağmen insan olmanın getirdiği yaşama isteği vurgulanır. Romanlarında isimlerin çağrışım güçlerinden de faydalanır. Özellikle Dünya Ağrısı romanında karakterlerin isimleri, temsil ettiklerini çağrıştıracak şekilde verilmiştir. Romanlarında başkişileri genellikle erkeklerden seçmiştir. Ataerkil toplumda erkeklerin özgürlüklerinin kısıtlanması işlenir. Leyla Erbil'in eserlerinde yer alan ve toplum baskısıyla mücadele etmeye uğraşan kadınların yerini, toplum baskısı altında ezilen erkekler alır. Şiddeti ortaya çıkaran kesim olarak ön planda olan erkeklerin, yetişme ve yetişkinlik dönemlerinde toplum tarafından nasıl şiddete yönlendirildiği ele alınır. Romanlardaki kadınlar ise genellikle umarsız bir kabulleniş içindedirler. Yaşadıkları hayatın yükünü sırtlanmak zorunda kalan kadınlar pasif direniş sergilerler. Başkişi olarak seçilen Selda ve Şebnem ise toplumda tek başına var olma mücadelesi vermiş ve diğer

152 138 kadın karakterlerden farklı olarak çevresindekileri davranışları üzerinde düşünmeye mecbur bırakan kişilerdir. Ayfer Tunç'un roman kişileri orta/alt gelir sınıfında yer alan insanlardır. Yaşam mücadelelerinin temelinde geçim çabası da onların bunalmasına sebep olan unsurlardandır. örneğin, Mürşit ailesini geçindirmek için otele muhtaçtır. Şebnem ve babası, amcası Süleyman'ın desteğiyle yaşayarak onurlarını ayaklar altına alırlar. Yeşil Peri Gecesi'nde ise Şebnem ve Osman Teoman'ın yardımı ile hayatlarını sürdürürken, onun istediği gibi yaşamaya ve onu hoş görmeye mecbur kalırlar. Romanlarda başkişilerin çevresini oluşturacak şekilde kalabalık bir kişi kadrosuna yer verilir. Başkişiler ailesi ile beraber romanda yer alırlar. Bu kişilerin hem üst ailesi olarak niteleyebileceğimiz anne, baba ve kardeşleri; hem de alt aile olarak niteleyebileceğimiz eş ve çocuklara yer verilir. Kişinin üst ailede yaşadığı travmalar ve ebeveynleriyle yaşadığı çatışmalar, alt ailesiyle olan ilişkilerini etkilemektedir. Çalışmamızda kişiler cinsiyetlerine göre, mesleklerine göre ve öğrenim durumlarına göre ele alınarak roman kişilerinin ait oldukları zümreler ve davranışlarına yansımaları ele alınmıştır. Kişilerin büyük bir kısmı toplumsal rolleri ile yapmak istedikleri arasında bağlantı kuramayıp mutsuz olmuş bireylerdir. Ait olamayış ile varoluş amaçlarını sorgulamak zorunda kalarak yalnızlaşırlar. Ayfer Tunç'un romanlarında dikkat çeken bir başka unsur da azınlık olarak nitelendirebileceğimiz gayrimüslimler ve etnik kökeni belirtilmiş kişilerdir. Toplumun kültürel zenginliğinin oluşmasında büyük rolü olan bu kişiler azınlık olduklarını kendileri dillendirmezler. Başkişiler ya da romanda yer alan diğer kişiler tarafından "ötekileştirilerek" okuyucuya sunulurlar. Suzan Defter hariç tüm romanlarda azınlık kişiler yer almaktadır. Azınlıkta yer alan bireyler toplumun geri kalanı tarafından dışlanırlar. Dinî inanışları, ahlâk anlayışları sorgulanır. Gayrimüslimler ve farklı etnik kökene sahip kişiler dışında Sünnî ağırlıklı toplum tarafından ötekileştirilen bir başka gurup ise Alevilerdir. Mezhepsel farklılık sebebiyle aşağılanan, küçük görülen ve inanma ritüelleri kırıcı biçimde yargılanan Aleviler Dünya Ağrısı romanındaki toplumsal çatışmanın temelinde yer alır.

153 139 Toplumun ikiyüzlülüğü ile derdi olduğunu vurgulayan yazar romanlardaki çatışma unsuru olarak bu ikiyüzlülüğe sıklıkla yer verir. Kişiler özellikle cinsellikle ilgili konularda ikiyüzlü bir tutum sergilemektedirler. Ayfer Tunç gazetecilik yaptığı dönemde Oya Arman ile İkiyüzlü Cinsellik adlı bir araştırma kitabı yayınlamıştır. Hem araştırma kitabının sonuçları hem de yazarın yaptığı gözlemlerin sonucu romanlardaki kişilerin tutumlarını belirlemede etkin rol oynar. Topluma karşı ahlâk timsali olan ve diğer bireyleri farklı davrandıkları zaman ahlâksız olarak yargılayan kişiler yaşamlarının arka planında toplumun ahlâksızlık olarak niteleyeceği davranışları yapmaktan çekinmemektedirler. Kapak Kızı'nda Ersin'in anlattığı küçük şehirlerin gece hayatı, Yeşil Peri Gecesi'nde Şebnem'in hayatı ekseninde anlatılan birbirinden iğrenç şekilde yaşanan cinsellik ve Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi'nde bireylerin yaşamlarının temel problemini oluşturan cinsel sapmalar Ayfer Tunç'un edebiyatına bu ikiyüzlülüğün yansımasıdır. Toplum gizli olduğu sürece her türlü davranışı kabullenebilirken, bu anlamda daha cesur olarak niteleyebileceğimi ve yaşadıklarını gizlemeyen bireyleri yerden yere vurmaktadır. İkiyüzlülük sadece cinsellikle sınırlı kalmaz. İnsanların birbirleri ile olan ilişkilerinde de bu sorun görünmektedir. İlişkiler çıkar üzerine kurulup kişilerden birinin çıkarının kalmaması ile sona erer. Ayfer Tunç gözlemlerini eserlerine aktarabilme ve toplumu çözümleyebilme kabiliyetini edebi dikkatle birleştirerek eserlerini sağlam bir temel üzerine kuran bir yazardır. Sıradan olarak tanımlanabilecek insanların hayatlarından yola çıkarak Türkiye'deki toplumsal sorunları ele alabilmesi ile Türk edebiyatında önemli bir yazar olarak anılacağı ifade edilebilir.

154 140

155 141 KAYNAKLAR İncelenen Eserler Tunç, A. (1992). Kapak Kızı. İstanbul: Simavi Yayınları. Tunç, A. (2009). Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi. İstanbul: Can Yayınları. Tunç, A. (2010). Yeşil Peri Gecesi. İstanbul: Can Yayınları. Tunç, A. (2011). Suzan Defter. İstanbul: Can Yayınları. Tunç, A. (2014). Dünya Ağrısı. İstanbul: Can Yayınları. Yararlanılan Kaynaklar Aktaş, Ş. ( 1998). Edebiyatta Üslûp ve Problemleri. Ankara: Akçağ Yayınları. Aktaş, Ş. (2002).Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları. Alangu, T. ( 1965).Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman. İstanbul: Özel Yayınevi. Aytaç, G. (1990). Çağdaş Türk Romanları Üzerine İncelemeler. Ankara: Gündoğan Yayınları. Çavuşoğlu, N. ( ). "Azınlık" Nedir? İnsan Hakları Yıllığı, Çetin, N. (2006). Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara: Edebiyat Otağı Yayınları. Çetişli, İsmail (2004). Metin Tahlillerine Giriş 2/Hikâye-Roman-Tiyatro, Ankara: Akçağ Yayınları. Demirli, H. (2017/7). Edebiyat İnsan Olma Belirtisi Sadece. Monograf, Forster, E.M (2001). Roman Sanatı. (Çev. Ünal Aytür ),İstanbul: Adam Yayınları. İnci, H. (2014). Ayfer Tunç'la Karanlıkta Kelimeler. İstanbul: Can Sanat Yayınları. İnternet: 04 18, 2016 tarihinde Çerkes.net ( ): adresinden alındı. İnternet: Asker, H. (tarih yok). Nartlar: Adige Yiğitlik Destanı , 2017 tarihinde adresinden alındı İnternet: Evis A. (2012). Hüseyin Nihâl Atsız ın Ruh Adam Romanında Yer Alan Tip ve Karakterlerin İncelenmesi, 08 20, 2017 tarihinde alınmıştır.

156 142 İnternet: Korkmaz, U. (2007, 07 13). Milliyet BLOG , 2017 tarihinde adresinden alındı. İnternet: Servet, O. (2017, 06 10) , 2017 tarihinde adresinden alındı. İnternet: Yıldırım, Ö. (2017). p adresinden alınmıştır. İnternet:08 20, 2017 tarihinde sequence=1&isallowed=yadresinden alınmıştır. Kafka, Franz (2003). Değişim, İstanbul, Sosyal Yayınlar. Komisyon. (1998). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Moran, B. (2005). Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3: Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya, Hazırlayan: Nazan Aksoy - Oya Berk, İstanbul: İletişim Yayınları. Moran, B. (2007). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İstanbul: İletişim Yayınları. Moran, B. (2008). Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2: Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a, İstanbul: İletişim Yayınları. Naci, F. (1990). Türkiye de Roman ve Toplumsal Değişme, İstanbul: Gerçek Yayınları. Narlı, M. (2007). Roman Ne Anlatır: Cumhuriyet Dönemi , Ankara: Akçağ Yayınları. Sakallı, F. (2012). Şiiri Düzyazıyla Kuşatan Yazar Burhan Günel in Romancılığı, Ankara: Otorite Yayınları. Sınar Çılgın, A. (2007). Aka Gündüz'ün Romanlarında Kadın, İstanbul: Dergah Yayınları. Stevick, P. (2004). Roman Teorisi, İstanbul: Akçağ Yayınları, Tunç, A. (1989). Saklı. İstanbul: Cem Yayınları. Tunç, A. (1996). Mağara Arkadaşları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Tunç, A. (2001). Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek -70'li YıllardaHayatımız. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Tunç, A. (2002). Aziz Bey Hadisesi, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Tunç, A. (2004). Taş-Kâğıt- Makas. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

157 143 Tunç, A. (2006). Evvelotel. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Tunç, A. (2007). Ömür Diyorlar Buna. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Uğurlu, S.B. (2010). Adalet Ağaoğlu'nun Hayatı, Roman ve Hikâyeleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara: MEB Yayınları. Yalçın, A. (2005). Siyasal ve Sosyal Değişmeler Açısından Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Romanı ( ), Ankara: Akçağ Yayınları.

158 144

159 145 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : ŞARKLI GÜVERCİN, Gonca Uyruğu : Türkiye Cumhuriyeti Doğum tarihi ve yeri : / ANKARA Medeni hali : Evli Telefon : goncagsarkli@gmail.com Eğitim Derece Eğitim Birimi Yüksek lisans Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisans Gazi Üniversitesi / Gazi Eğitim Fakültesi / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Lise Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesi Mezuniyet tarihi 2017-Devam ediyor İş Deneyimi Yıl Yer Görev 5 (2013) Kaynarca Seyfettin Selim Mesleki Öğretmen ve Teknik Anadolu Lisesi Kaynarca/Sakarya Yabancı Dil İngilizce Yayınlar Şarklı Güvercin, G. (2017). İnsanın uçurumu: Dünya ağırısı. (Yayımlanmamış) Türk Kültürü Dergisi. Hobiler Kitap okumak, seyahat etmek, yemek yapmak

160 GAZİLİ OLMAK AYRICALIKTIR

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang Verlag, 185 sayfa

Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang Verlag, 185 sayfa TANITMALAR Nilüfer Kuruyazıcı İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : Temel Bilgiler Hazırlayan : Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir anlatıyı (récit ), hikâyeyi yazan kişidir. YAZAR = Yazar, yaşayan yahut yaşamış olan gerçek bir şahıstır! Yazarın hitap ettiği

Detaylı

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Belmin Dumlu SAVAŞKAN, Belmin Dumlu SAVAŞKAN, 1973 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğrenimini Özel Fransız Lisesi Notre Dame Sion de tamamlamasının ardından, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema

Detaylı

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun olduktan (1972) sonra bir süre aynı bölümde kütüphane memurluğu yaptı (1974-1978). 1976 da Türk

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AY EKİM KASIM HAFTA DERS SAATİ 1 2 2 2 3 2 4 2 1 2 2 2 3 2 4 2 KONU ADI KAZANIMLAR 1. İletişim sürecini oluşturan ögeleri ve iletişimde dilin işlevini belirler. 2. Dil ve kültür arasındaki ilişkiyi 1.

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Ünsal bey?

Detaylı

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi?

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi? On5yirmi5.com Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi? Romanlardan uyarlanan dizilerin son dönemde popüler olduğunu düşünenlerdenseniz, yanılıyorsunuz... Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı (oluşturma : 1/31/2017) Hazırlayan:

Detaylı

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI ATTİLA İLHAN ın HAYATI VE MAVİCİLİK AKIMI MAVİCİLER (1952 1956) Attila İlhan tarafından çıkarılan bir fikir ve sanat dergisi olarak 1952 yılında yayına başlayan Mavi adlı bir derginin etrafında gelişen

Detaylı

Editör Salih Gülerer. Çocuk Edebiyatı. Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz

Editör Salih Gülerer. Çocuk Edebiyatı. Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz Editör Salih Gülerer Çocuk Edebiyatı Yazarlar Fatma Şükran Elgeren Hülya Yolasığmazoğlu Mustafa Bilgen Orhan Özdemir Safiye Akdeniz Editör Salih Gülerer Çocuk Edebiyatı ISBN: 978-605-9498-16-6 Kitapta

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ OKUMA KÜLTÜRÜ (5 EYLÜL - 21 EKİM) - Konuşmacının sözünü kesmeden sabır ve saygıyla dinler. - Başkalarını rahatsız etmeden dinler/izler. - Dinleme/izleme yöntem ve tekniklerini

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı ÖZELLİKLERİ ÖZELLİKLERİ

Detaylı

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN BU ÖDEVİN HAZIRLANMASINDA MUSTAFA NAZIM ÖZGEN BURCU OLGUN GÜLŞAH GELİŞ VE FATMA GEZER TARAFINDAN ORTAK HAZIRLANMIŞTIR. BİLGİSAYAR 1 DERSİ PROJE ÖDEVİ NURAY GEDİK

Detaylı

Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı

Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile yapısının çekirdek aileye dönüşmesi, çalışan anne sayısının artması tarihsel süreç içinde baba olma kavramını

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi OKUMA GELİŞİM DOSYASI 204 OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASI Okuma; kelimeleri, cümleleri veya bir yazıyı bütün unsurlarıyla görme, algılama, kavrama

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi III TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Taşkın Osman YILDIZ tarafından hazırlanan Lise Öğrencilerinin

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı 1 2 SINIFLANDIRILMASI

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

BABA NERDESİN KAYBOLDUM BABA NERDESİN KAYBOLDUM YÖNETMEN GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ SENARYO KURGU MÜZİK SANAT YÖNETMENİ SES SES TASARIM YAPIMCI OYUNCULAR TÜR SÜRE ÇEKİM FORMATI GÖSTERİM AHMET KARAMAN CEM CENEŞKE AHMET KARAMAN AZİZ İMAMOĞLU

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler 1. Adı Soyadı : HALE TORUN 2. Doğum Tarihi : 07.07.1972 3. Ünvanı : Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Marmara Üniversitesi 1994 Y.Lisans Radyo Televizyon ve

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı 1 2

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( ) (1874-1931) Servet-i Fünun akımının önemli romancılarından biri olan Mehmet Rauf, 1875 de İstanbul da doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, bir sağlık kurumunda çalışan bir memurdu. Önce Balat ta ki Defterdar

Detaylı

Romancı Kimliğiyle Suat Derviş

Romancı Kimliğiyle Suat Derviş Romancı Kimliğiyle Suat Derviş Yazar Sevgül Türkmenoğlu ISBN: 978-605-2233-32-0 1. Baskı Ocak, 2019 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 298 Web: grafikeryayin.com Kapak, Sayfa Tasarımı, Baskı ve Cilt

Detaylı

DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI

DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI VELİ BÜLTENİ DEĞERLER EĞİTİMİ FARKLILIKLARA SAYGI Günümüzde ulaşım ve iletişim teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, Dünya giderek çeşitli kültürlerin, ırk ve etnik kökenden insanların, farklı diller konuşarak

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (ŞİİR ROMAN)

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (ŞİİR ROMAN) SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI Yayın Yönetmeni Sadettin Bayrak SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (ŞİİR ROMAN) Yayın Editörü Dr. Özcan Bayrak Kapak Tasarımı Hüseyin Özkan İç Tasarım Özlem Özkan Baskı ve Cilt Çalış Ofset

Detaylı

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 HALDUN TANER -rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 I Kapak Düzeni: Dr. Ahmet SINAV ISBN 975-17-0262-3 Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM AYHAN BOZFIRAT IN HAYATI VE ESERLERİ 1.1. Hayatı Eserleri...15

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM AYHAN BOZFIRAT IN HAYATI VE ESERLERİ 1.1. Hayatı Eserleri...15 İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...7 BİRİNCİ BÖLÜM AYHAN BOZFIRAT IN HAYATI VE ESERLERİ 1.1. Hayatı...11 1.2. Eserleri...15 İKİNCİ BÖLÜM AYHAN BOZFIRAT IN ÖYKÜCÜLÜĞÜ 2.1. İçerik...17 2.1.1. Otorite Baskısı...18 2.1.2.

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu http://zikzakgrup.com/ OKUL ÖNCESİ MEKANİK YAZMA SÜRECİ MODEL HİKAYE PLAN, OLMA UNSURLARI SÜSLEME VE SÜRECİ YARATICILIK SUNUM VE ÖLÇÜM TÜRLER Anlama Ses Birlikte yazma Karakter Konu, Fikir, Noktalama

Detaylı

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar Serbest Yazma Konuları Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar Biletinize piyango çıksaydı ne(ler) yapardınız? Favoriniz olan film nedir ya da favoriniz olan film karakteri kimdir? Neden? Hayalimdeki ev. Kendini

Detaylı

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ 015 016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM İ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI EYLÜL ÜNİTE I METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI ÜNİTE 1 İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR HAFTA

Detaylı

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Tanzimat Edebiyatı (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Dr. Ahmet Faruk GÜLER Dr. Nuran ÖZLÜK Dr. Mehmet ÖZGER Dr. Macit BALIK Yayın Editörü: Doç. Dr.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI Kazanımlar Osmanlı

Detaylı

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK kimdir? Necip fazıl kısakürekin ailesi ve çocukluk yılları. 1934e kadar yaşamı 1934-1943 yılları hayatı Büyük doğu cemiyeti 1960tan sonra yaşamı Siyasi fikirleri

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN 2 Halide Edib Adıvar ın Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Sinekli Bakkal, 2007 Ateşten Gömlek, 2007 Handan, 2007 Mor Salkımlı Ev, 2007 Türk ün Ateşle İmtihanı,

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Sorular... 9 Ödev... 10

İÇİNDEKİLER. Sorular... 9 Ödev... 10 İÇİNDEKİLER ÜNİTE 1 DİL, DİLLER VE TÜRKÇE... 1 1. Giriş... 2 2. Dilin Özellikleri... 2 3. Yeryüzündeki Diller... 2 4. Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri... 4 5. Türk Yazı Dilinin Gelişmesi Eski Türkçe...

Detaylı

DRAMATİK METİN YAZARI

DRAMATİK METİN YAZARI TANIMI Tiyatro oyunu, sinema, TV senaryosu, reklam yazarlığı alanlarında yaratıcılığını kullanarak canlandırmaya dayalı metinler yazan kişidir. A GÖREVLER Dramatik Metin Yazarı; KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI 11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI A. RAPOR: Herhangi bir konuyu, olayı veya incelenmekle görevlendirilen kişi veya kişilerin, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını ilgili yere bildirmek üzere yazdıkları

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ

PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ Adı ve Soyadı : Cengiz ALYILMAZ : Prof. Dr. Bölüm/ Anabilim Dalı : Türkçe Eğitimi Bölümü Doğum Tarihi : 11.4.1966 Doğum Yeri : Kars Çalışma Konusu : Eski Türk Dili, Türkçe Eğitimi,

Detaylı

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com GÜNLÜK (GÜNCE) 1 GÜNLÜK Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY EKİM HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI EDEBİYATININ OLUŞUMU ÖĞRETİCİ METİNLER 2 KAZANIMLAR 1. Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini belirler.

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu 3. Yazma 3. SAYFA HABERİNDEN ŞİİRE 3. Sayfa Haberinden Haydar ERGÜLEN İN «Elmanın E si» Adlı Şiire SERDAR SOLKUN GALATASARAY LİSESİ TDE ÖĞRETMENİ Grup: Ortaöğretim öğrencileri ( Hazırlık sınıfları ve 9.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 GİRİŞ...9 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...38 3 2. BÖLÜM ÖNCÜLER Necip Fazıl Kısakürek ve

Detaylı

Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti

Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti Yeşilçam ın usta oyuncusu, Hababam sınıfının Güdük Necmi si Halit Akçatepe 76 yaşında hayatını kaybetti. Halit Akçatepe nin, beyin damarlarının tıkanması nedeniyle sağ

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (30 Ekim - 15 Aralık 2017 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır. BEŞ HECECİLER Milli edebiyattan etkilenen Beş Hececiler, milli kaynaklara dönmeyi ilke edinmişlerdir. Şiire I. Dünya Savaşı Milli Mücadele yıllarında başlayıp Mütareke yıllarında şöhret kazanan edebi topluluktur.

Detaylı

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI 013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI AY: EYLÜL (11 İş Günü Hafta) GÜN SAAT KONULAR ÖĞRENCİLERİN KAZANACAĞI HEDEF VE DAVRANIŞLAR

Detaylı

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir. Evlilik öncesi cinsel ilişki, bir mesele olarak, pek çok insan açısından spesifik bir önem taşımamaktadır. Ancak, konuyla ilgili bana gelen sorular, psikolojik danışma seanslarında karşılaştığım hikâyeler,

Detaylı

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER YEDİ MEŞALECİLER Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan ilk edebi topluluktur. 1928 de Yedi Meşale adıyla ortaklaşa bir kitap çıkarıp bu kitabın ön sözünde şiirle ilgili görüşlerini açıklamışlardır. Beş Hececiler

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Cihan Demirci 2. basım Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN Resimleyen: Cihan Demirci Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd.

Detaylı

ÖNSÖZ ---------------------------------------------------------------------------------------- XI

ÖNSÖZ ---------------------------------------------------------------------------------------- XI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ---------------------------------------------------------------------------------------- XI GİRİŞ --------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİYLE AMATÖR OLARAK İLGİLENEN BİREYLERİN ORTAÖĞRETİM DERS SÜREÇLERİNDE YER ALAN GELENEKSEL ÖĞRETİ VE UYGULAMALARI DEĞERLENDİRME DURUMLARI Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ Sanat eğitiminin

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU YILDIZLAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU YILDIZLAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU YILDIZLAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI DİL BECERİLERİM VE BEN Hikâye / Öykü / Masal Tekerlemeler: Kartal ve tırtıl, kuş, kelebek tekerlemelerini öğreniyorum.

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK k İl u ok l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABA ve ÇOCUK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile

Detaylı

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının Arköse-1 Pelin Arköse 21100610 TURK 102-15 Ahmet Kaya Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının ileriki evrelerinde

Detaylı

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Aşk, üç harften oluşan, ancak herkes için ayrı bir anlam taşıyan dev bir sözcük. Yüzyıllarca şairlerin, filozofların, bilim adamlarının tanımlamaya çalıştığı, herkesin kendince yaşadığı, yaşamak istediği

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU CUMHURİYET

Detaylı

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 EDEBİYAT TARİHİ / TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER 1.Edebiyat tarihinin uygarlık tarihi içindeki yerini.edebiyat tarihinin

Detaylı

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ

ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ ODTÜ GV ÖZEL DENİZLİ İLKOKULU 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR MART AYI KAZANIMLARI TÜRKÇE DERSİ ÖĞRENME ALANI: DİNLEME 1. Dinleme Kurallarını Uygulama 1. Dinlemeye hazırlık yapar. 2. Dinleme

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI OCAK AYI BÜLTENİ 1-31 OCAK TEMA ÇALIŞMALARIMIZ Bu ay farklı duygular içindeydik. Birçok duyguyu hem hep birlikte yaşadık hem de yaşattık. Bizi en çok heyecanlandıran

Detaylı

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? TLL1004 4. Uygulama 38. Aşağıdakilerden hangisinin türü ötekilerden farklıdır? D. Ötelerin Çocuğu Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? E) Tekniği kusursuz

Detaylı

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ * Koyu renkle yazılmış kazanımlar; ulusal sınavlarda (SBS...gibi) sınav sorusu olarak çıkabilen konulardır; diğer kazanımlarımız temel ana dili becerilerini geliştirmeye

Detaylı

DR. MUHAMMED HÜKÜM ÜN ŞAİR - SOSYOLOG: KEMAL TAHİR ADLI ESERİ ÜZERİNE

DR. MUHAMMED HÜKÜM ÜN ŞAİR - SOSYOLOG: KEMAL TAHİR ADLI ESERİ ÜZERİNE ALAN, Y. (2017). Dr. Muhammed Hüküm ün Şair - Sosyolog: Kemal Tahir Adlı Eseri Üzerine. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6(4), 2895-2900. DR. MUHAMMED HÜKÜM ÜN ŞAİR - SOSYOLOG: KEMAL

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 2 EDEBİ BİLGİLER (ŞİİR BİLGİSİ) 1. İncelediği şiirden hareketle metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti 2. Şiirin yapısını çözümler. 3. Şiirin

Detaylı

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1 Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4(2): 245-249 EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn978-975-267-891-0.

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Resimleyen: Burcu Yılmaz Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Son

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR BASKETBOLCU AHMET Ahmet ile babası televizyonda spor haberlerini izliyorlardı. Ahmet, babasına : - Spor ne demek, babacığım? diye sordu. Babası: - Spor, tek başımıza veya birden fazla kişi ile yaptığımız

Detaylı

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım. 1. Soru Kitap okumak insanı özgürleştirir. Okuyan insan yeni düşünceler edinir, zihnine yeni pencereler açar. Okumak olaylara bakış açımızı bile etkiler. Kalıplaşmış salt düşünceler, yerini farklı ve özgür

Detaylı

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI Türk ve dünya edebiyatında ortaya konan eserler, amaçları ve içerikleri açısından farklı özellikler taşırlar. Bu eserler genel olarak üç ana başlıkta toplanır. Ancak son dönemde bu sınıflandırmaların sınırları

Detaylı

HİKÂYE (ÖYKÜ) Tarihçe ve İlkler Dede Korkut (Korkut Ata) Kimdir? Dede Korkut Hikâyeleri ve Eğitim Araştırma Sonuçları Yararlanılan Kaynaklar

HİKÂYE (ÖYKÜ) Tarihçe ve İlkler Dede Korkut (Korkut Ata) Kimdir? Dede Korkut Hikâyeleri ve Eğitim Araştırma Sonuçları Yararlanılan Kaynaklar HİKÂYE (ÖYKÜ) Tarihçe ve İlkler Dede Korkut (Korkut Ata) Kimdir? Dede Korkut Hikâyeleri ve Eğitim Araştırma Sonuçları Yararlanılan Kaynaklar Hikâye/ Öykü Nedir? Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe

Detaylı

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016 ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016 AİLE İÇİ İLETİŞİM VE SINAV KAYGISI PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ İçindekiler Motivasyonu Arttırma ve Hedef Belirleme Hedef Belirlerken Göz Önünde Bulundurulacak

Detaylı

TRK Türk Dili I

TRK Türk Dili I TRK 101 - Türk Dili I DERS TANITIM BÝLGÝLERÝ Dersin Adý Kodu Yarýyýl Teori (saat/hafta) Uygulama/Laboratuar (saat/hafta) Yerel Kredi AKTS Türk Dili I TRK 101 Güz/Bahar 2 0 2 1 Ön Koþullar Yok Dersin Dili

Detaylı

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler SORU- Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED DİKAL

Detaylı

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ ŞİRİNLER SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ ŞİRİNLER SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ ŞİRİNLER SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI DİL BECERİLERİM VE BEN Hikâye / Öykü / Masal: Yardımlaşalım adlı hikayemizi biz hazırladık. Tekerlemeler: şeker,

Detaylı

ANADOLU Eğitim Sendikası BASIN DUYURUSU

ANADOLU Eğitim Sendikası BASIN DUYURUSU ANADOLU Eğitim Sendikası BASIN DUYURUSU ANADOLU Eğitim Sendikası nın 45 merkezde 679 öğretmenle birebir yüzyüze görüşerek yaptığı araştırma, öğrenci ve hatta öğretmenlerimizin uğradığı istismar ve baskıyı

Detaylı

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU iii TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı öğrencisi Rabia HOŞ tarafından hazırlanan " Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında

Detaylı