DANS. Stj. Av. Emrah ŞAHİN

Ebat: px

Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DANS. Stj. Av. Emrah ŞAHİN"

Ece Kaba
8 yıl önce
İzleme sayısı:

1 Ritimile DANS Stj. Av. Emrah ŞAHİN

2 Ritimle Dans Z Önce düşünce vardı (Maurice Bejart) Önce duygu vardı (İsadora Duncan) Önce dans vardı (Homeros) amanın, ışığın ve mekan kavramının olmadığı sessiz boşlukta asılı duran atom çekirdeklerini, evrenin hayal bile edilemeyecek kadar uzak köşesinden gelen cılız bir ritim harekete geçirir. Bu ritmin titreşimleriyle hareketlenen atom çekirdekleri, çekim enerjilerini açığa çıkartıp etraflarındaki parça cıklarla dans etmeye başlar. Ritmi evrene fısıldayan büyük gücün çevresinde dönen bu dansçıların gösterisiyle, evren bir anda büyük ve görkemli milonga (Arjantin tangosunun yapıldığı partilere verilen isim) gecelerinden birine sahne olur. Bu ilk dans o kadar güçlenir, ritim de o kadar hızlanır ki evrende ahenkli bir kaos yaşanır. Dansçılar sıralanarak daha büyük yapılar, moleküller halinde dans etmeye başlar. O zamana kadar hiçlikten ibaret olan evren, coşkulu bir partiye ev sahipliği yapmaya başlar. Işık, ses ve ateş bu eğlencenin ürünüdür. İnsan aklının alamayacağı kadar uzun bir zaman diliminden sonra gezegenler, yıldızlar, gökadalar ortaya çıkar ve onlar da bu dansa eşlik etmeye başlar. Evimiz olan bu gezegen, güneş adı verilen yıldızın etrafında dans etmeye devam ederken, şu koca evrenin gözle görülemeyecek bireyleri olarak bizler de bu sahnede yer alırız. Karlı zirvelerin, görkemli dehlizlerin, derin ve karanlık abislerin kalbinde yaşayan ritim, rüzgârın sırtında tüm gezegeni dolaşıp varlıklara evrenin sesini fısıldamaya devam eder. Canlı veya cansız, bedeni olan tüm varlıklar bu gizemli titreşimle harekete geçip dans eder. Dans, hayvanlar için, erkeklerinin dişilerini etkileme aracı iken; insanoğlu için, karşı cinsi etkilemekten farklı amaçlar taşır. Mart 2011 Hukuk Gündemi 67

3 Ritimle Dans Dansın İz Düşümü Orta Asya, Orta Doğu ve Anadolu topraklarında halay, Yunanistan da sirtaki, Küba da rueda gibi toplu halde yapılan danslar; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını besler. Dans, sadece bunun için değil daha derin duyguları da harekete geçirmek için bir araçtır. Bu, Tanrı ya ulaşma, onunla iletişime geçme amacıdır. Pagan Tanrıları nın dünyaya hakim olduğu çağlarda, insanlar, evren tarafından iletilen ritmin büyük bir güçten geldiğini bildiğinden bu güçle iletişim kurabilmek için aynı dili kullanmaya çalışmıştır. Bu ortak dil, ritim ile danstır. Hemen hemen tüm pagan dinlerinin ritüellerinde gözlemlenebileceği gibi, Tanrılar ile insanlar arasında iletişim kuracak bir kişi (şamanizmde kam şaman) gerekir. Şaman, ilahi güçlerle iletişim kurabilecek manevi yetiye sahip olan kişidir. Şamanlar, zihinlerini dünyevi kaygılardan arındırabilmek ve bu sayede Tanrı ile olan iletişimini kuvvetlendirebilmek için, doğada var olan uyuşturucu maddeleri kullanırlar. Kendisinden geçen şaman, bir hayvanın bedenine bürünüp ilahi serüvenine başlar. Bu sırada ritüelin en önemli parçası olan ritim devreye girer ve şaman da bu ritme ayak uydurmaya çalışarak dans eder. Ritim hızlandıkça, dans hızlanır ve ilahi aracının kalbi bu hıza uyum sağlar. Davulcuların elleri ve ruhani liderlerinin ayakları kadar güçlü olmayan insan kalbi yorgun düşünce; bedeni bayıltarak durdurur ki, bilimsel gerçekleri göz önünde bulunduracak olursak; sufi ritüellerinde veya trance müzik yapılan konserlerde bayılma ve kalp krizi geçirme olasılığının, kalbin ritme ayak uydurma çabasından ortaya çıktığı söylenebilir. Şamanın bayılmasıyla yarıda kalan ritüel, şamanın kendine geldikten sonra gördüğü rüyaları yorumlayıp Tanrı nın onlara verdiği haberin ne olduğunu halka anlatmasıyla son bulur. Dansın, ilahi dinlerin ortaya çıkmasıyla ritüellerdeki önemini kaybettiği söylenebilir. Bunun sebebi olarak dansın; insanları şehvete, tutkuya dolayısıyla günaha davet ettiğini söyleyen ruhban sınıfı gösterilebilir. Bu konuda en çarpıcı yasak, Orta Çağ da Katolik Kilisesi nden gelmiştir. Bu yasak dini ritüellerden dansı kesinlikle çıkarmıştır ta ki dansın sanat olarak algılandığı ve saraylara girdiği Rönesans Dönemi ne kadar. Bazı tarihçilerin ve ilahiyatçıların son dönemdeki iddialarına göre; İslami sufi ayinleri de temelini, pagan dinlerin ritüellerinden almaktadır. Günümüzde çeşitli kiliselere ayrılmış Protestan Hristiyanlık inanışında, Evangelist Kiliseleri nde dans etmek yasakken; Afro-Amerikanların kurduğu Baptist Kiliseleri nde ilahiler eşliğinde dans edildiği gözlenmektedir ki bu da Afrika kökenli insanların, eski pagan inanışlarını hristiyanlıkla özdeşleştirmiş olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bir diğer temel dans üslubu ise tek başına yapılan danslardır. Başlıca örnekleri Flamenko ve oryantal olan bu dans üslubu daha çok karşı cinsi ya da izleyenleri etkilemek için yapılır. Tek başına yapılan bu danslar, doğası gereği yozlaşmaya açıktır ve bunun yansıması olarak batı medeniyetlerinde striptiz ve burlesk dansları ortaya çıkmıştır. Bunların dans değil de sadece gösteri olduklarını söylemek daha doğru olacaktır. Çünkü bu gösteriler, danslar gibi herhangi bir kurala bağlı olmaksızın sadece eğlence amaçlı yapılır ve genellikle insan bedeninin ölçüsüzce teşhir edilmesi geleneği üzerine yapılandırılmıştır. Dans, Aşk ve Tutku Temel dans üsluplarının bir diğeri de aşk ve tutku serüvenini imgeleyen eşli danslardır. Öncelikle taraflardan biri (genel tercih bu tarafın erkek olması doğrultusundadır) ince, zarif bir şekilde, gülümseyerek karşı tarafı dans etmeye davet eder. Taraflar rahat dans edebilecekleri bir yere geçer ve herhangi bir enstrümandan yükselen ilk notayla bu serüven başlar. Yabancı bir kişiyle yapılan dansın ilk adımları genellikle ürkektir. Bu adımlar, çiftlerin birbirini tanıma aşamasıdır. Bu, yumuşak bir ritimle aşılır ve ardından öfkeli bir kemanın çığlığı yükselirken dans hızlanır. Birbirini tanımaya başlamış olan çiftler, bu hız ve öfke buhranı içinde aynı anda hareket etmeye, uyum sağlamaya başlarlar. Kalp atışları ritme göre ayarlandığı için kalpleri aynı anda çarpar. Kemanın öfkesi dinip de, piyanonun yumuşak ve sakin melodisi mekana hakim olduğunda; ayaklar ve bedenler yavaşlamaya başlar. Karanlık öfkenin ardından aşk, 68 Hukuk Gündemi Mart 2011

4 Hayat aslında bir danstır. Belki de en büyük beceri bu dansı kavalyesiz yapabilmektir. Dehen Altıner

5 Ritimle Dans çiftleri bir güneş gibi aydınlatır, sakinleştirir ve gülümsetir. Tam her şey yoluna girdi derken, çellonun o güçlü sesi yükselmeye ve aşkı karşı konulamaz bir tutku haline getirmeye başlar. Çiftlerin elleri birbirinden ayrılır, uzaklaşırlar ve bilinmeyen bir güç onları tekrar birbirlerine doğru iter, dansları devam eder. Erkek kadını yönlendirir ve kadın bu yönlendirmeye erkeğin istediği gibi değil, kendisine has zarif, görkemli ve büyüleyici bir şekilde cevap verir. Aslına bakılacak olursa; bu kadın-erkek ilişkilerindeki genel kuraldır. Bir müzik parçası, iyi yazılmış bir hikâye gibi olmalıdır. İçinde yazılanlar ne kadar önemliyse de hikâyeyi unutulmaz kılan son cümledir. Müzik parçalarında da son notalar bu nedenle çok önemlidir. Dans parçasının sonunda da tüm orkestra tek beden olur, müzikle bütünleşen çiftler ise, ritim ile dans etmeye başlar, enstrümanların bu son çığlıklarına ayak uydurur, tutku yerini karmaşa ve endişeye bırakmışken parça biter ve derin bir sessizlik başlar. Bir sonraki serüvene kadar... İnsanoğlunun Ritim İle Dansı Dans, aşkın ve tutkunun en kuvvetli dışa vurumudur. Günümüzde birçok çift uyum sağlayamamaktan şikâyetçidir. Sürekli beraber dans eden çiftler, aralarındaki uyum problemlerini de zamanla bertaraf ederler. Bir insanın kendisinden başka bir varlıkla uyum sağlaması çok kolay değildir ve bunu sağlayabilecek en önemli araç, insanoğlunun en derin, temel noktası olan ritim duygusudur. Bu duygu varlıkların içine öyle işlemiştir ki açığa çıkarmak için yeteneğe veya sportif bir bedene ihtiyaç yoktur; ritmi algılamak için tüm duyularınızı açmanız yeterlidir ve bir süre sonra vücudunuzun da bu ritme ayak uydurduğunu görürsünüz. Başlangıçta hiçbir zaman kusursuz bir uyum sağlanamaz ancak çalışarak bu açık kapatılabilir. Hayatın olağan akışı içerisinde karşılaştığımız her şeyde, evrenin ritmine ayak uydurma çabası gözlemleyebilirsiniz. Uçuşan kuş sürülerinin, yuvalarına yiyecek taşıyan karıncaların, rüzgârla dans eden ağaçların hareketlerinde, bu ritmi yakalamaya çalıştıklarını görebilirsiniz. İnsanoğlu henüz bütünüyle bu ritmi yakalamış değildir. Özellikle büyük kentlerde birbirine yabancı, farklı algıları olan insanların aynı ritimle dans edebilmeleri, uyum sağlayabilmeleri çok zordur. Bu nedenle, daha küçük yerleşim yerlerinde birbirini tanıyan insanlar içinde bir ahenk olduğunu görür ve kendimizi huzurlu hissederiz. Büyük şehirlerde, ritmin peşinden gelen aşkın, tutkunun, birlik olma duygusunun ve uyumun dansını görmekte zorlanırız ve ağzımızdan şu sözcükler dökülüverir Ne kadar da düzensiz bir şehir... Bu keşmekeş, kalabalık sizi korkutmasın. Gözlerinizi bir an için kapatın ve evrenin ritmine kulak verin. Hareketlerinizi, düşüncelerinizi, duygularınızı bu ritme uyumlu hale getirmeye çalışın. Unutulmaması gereken bir husus var ki o da, dansın insanoğlunun koyduğu kurallardan bağımsız ve insanüstü tek bir kurala, tek bir ritme bağlı olduğu gerçeğidir. Bu ana kurala uyum sağladığınızda, coşkuyla dans etmeye başladığınızı göreceksiniz. Bu, bedeninizin değil varlığınızın dansıdır ve bu dansın sahnesi evrendir. Bir insanla konuşurken, gezerken, çalışırken, yemek yerken, sevişirken, bu ritme uyum sağlarsanız evrenin dansına kapılmış olduğunuzu göreceksiniz. Kulaklarınızı çirkin seslere kapatıp evrenin ritmini yakalayın ve dans edin. 70 Hukuk Gündemi Mart 2011

Benzer belgeler

Zikir hareketleri, 1 li, 2 li, 3 lü ve 4 lü ritmlerden kuruludur. Bu ritmler, kendi içlerinde değişik hızlarda uygulanır.

Zikir, hareket (ritm), ses ve nefes unsurlarını içeren komplike bir yöntemdir. Bu değişik unsurlar bir ahenk içinde birlikte çalışarak İlâhî bir orkestrasyon oluştururlar. Zikir hareketleri, 1 li, 2 li,