TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında, 16 Aralık 2016 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi ne verilen değişiklik kanunu teklifi ile başlayan süreç sonunda, 16 Nisan 2017 günü Türkiye de bir Anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Bu referandumla yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 19 uncu kez değiştirilmiş oldu. 16 Nisan 2017 tarihli referandumda değişiklik lehine oy kullananlar, çoğunluğu sağladılar. Oyların sayımı sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu nun açıkladığı kesin sonuçlara göre % 51,41 evet, % 48,59 oranında hayır oyu kullanıldı. Toplumun bütün kesimlerinin ya da anlamlı bir çoğunluğunun onayına dayanmayan çok tartışmalı bir değişiklik yapılmış oldu; bu nedenle büyük tartışmalara neden oldu. Demokratik bir Anayasa yapım süreci mi? Türkiye deki mevcut Anayasa, bu değişiklikten önce tam 18 kez değiştirilmiştir. Anayasa nın bu kadar çok değiştirilmesinin nedeni, 1980 yılında yapılan askeri bir darbe ürünü olmasıdır. Anayasa da özellikle 2001 yılında yapılan değişiklikler sonucunda insan haklarına ilişkin ulusal üstü sözleşmeler, Anayasa hükmünde kabul edildi; Türkiye, anayasal değerler bakımından Avrupalı ülkeler ailesine kesin olarak katıldı. Anayasa değişikliği için zaman zaman kimi sivil toplum örgütleri farklı öneriler sunmuş olsa da yapılan değişiklik, bu önerilerin hepsiyle çelişmektedir. Tüm bu önerilerin ortak paydası, öncelikle parlamenter rejimin etkili kılınması ile toplumsal hak ve özgürlüklerin ve yargı bağımsızlığının güvence altına alınmasıydı. Yeni anayasa, bu eksende değildir çünkü; - Anayasa değişikliği, TBMM'de temsil edilen partiler arası uzlaşma yerine sadece iki partinin kapalı kapılar arkasındaki görüşmeleri yoluyla hazırlandı. - Anayasa değişikliği konusunda Baromuzdan da görüş sorulmadı. Kanunun hazırlık süreci, demokratik bir anayasa kamuoyu oluşturulmaksızın yürütüldü. Bir defa kanun, aleni bir şekilde
hazırlanmadı; kanunu hazırlayanlar, kapalı kapılar ardında hazırlığı tamamladı. Teklif yasalaşırken TBMM de de acele edildi. Toplumun teklif yasalaşırken bilgilenmesine ve tartışmasına izin verilmedi. TBMM deki görüşmeler, yeterli aleniyet sağlanmaksızın gerçekleşti. TBMM televizyonu, yayın yapmadı; gece yarılarına sarkan görüşmeler, inatla sabahlara kadar sürdürüldü. Teklif oylanırken bazı milletvekilleri, gizli oy ilkesini ihlal etti. Sonuçta, kamuoyu içeriği hakkında yeterli bir bilgilenme yaşamadan teklif, 6771 Sayılı Kanun olarak referanduma sunulmak üzere yasalaştı. Demokratik bir referandum mu? 6771 Sayılı Kanun, TBMM de yasalaştıktan sonra gerekli çoğunluğu elde edemediği için referanduma götürüldü. Referandum sürecine baktığımızda da evet görüşü ile hayır görüşünün eşit bir şekilde kendisini ifade edebildiği bir referandum sürecinden geçtiğimizi gönül rahatlığı ile söyleyemiyoruz. Olguları sıralarsak; - Olağanüstü Hal yürürlükten kaldırılmadı; referanduma OHAL koşullarında gidildi. - Medyada her iki görüş eşit şekilde temsil edilmedi; hayır görüşüne neredeyse hiç yer verilmedi; sınırlı sayıda gazete, internet sitesi ve televizyonda hayır görüşü yer bulabildi. - Kimi kamu görevlileri evet lehine propagandaya destek verirken hayır propagandasını yasaklama yoluna gitti. - Anayasal statüsü gereği tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, değişiklik lehine kampanya yürüttü. - Evet görüşünü savunanlar bir referandum sürecinde değilmişiz de ülkemizin beka sorununu çözecek bir istiklal mücadelesinde imişiz gibi, hayır oyu kullanacaklar sanki suç işleyecekmiş gibi bir propaganda süreci yürüttü.
Referandum tekniği açısından da ele alındığında, maddeler ayrı ayrı, kişinin neye evet, neye hayır diyeceğini açıkça seçebileceği şekilde oylanmadı. Bir bütün olarak seçmenin önüne evet ya da hayır demek üzere götürüldü. Seçmenin, her madde hakkında açık bir fikir sahibi olması mümkün olmadı. Seçmenler, çoğunlukla siyasal yakınlıklarına ve özellikle bu seçimi Cumhurbaşkanı na yönelik bir güvenoyu gibi görerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan a yakınlıklarına göre oy kullandı. Türkiye de seçimlerin yürütülmesinden sorumlu ve yargısal nitelikli organı Yüksek Seçim Kurulu dur (YSK). Referandum sürecinin sonunda bu kurul, seçimlerin adil ve eşit gerçekleştiğini söylememizi engelleyen bir karar aldı. YSK, ilgili kanundaki açık düzenlemeye ve daha önce yayınladığı kendi genelgesine aykırı şekilde, sandık başkanlığının mührü olmayan zarf ve oy pusulaları ile kullanılan oyların geçerli sayılmasına karar verdi. Türkiye de anayasa değişikliği plebisit olduğu iddia edilebilecek bir oylama sonrasında, YSK nın bu tartışmalı kararı ile gerçekleşti. Anayasa değiģikliklerinin içeriği demokratik mi? Bu anayasa değişikliğini, iki siyasi parti önerdi. İkisi de siyasi yelpazenin sağında yer alan bu partilerden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), bu süreçte beraber hareket etti. Ancak birlikte hareket edilmesi bile, Anayasa değişikliğini gündeme getiren bu iki siyasi partiye oy veren yurttaşların bir kesiminin tek adam rejimi kaygısını engelleyemedi. Başta parlamentoda temsil edilen sol eğilimli iki siyasi parti olmak üzere, diğer siyasi partiler anayasa değişikliğine aynı kaygı nedeniyle karşı çıktı. Değişikliğin esas olarak, yürürlükteki anayasaya uymayarak fiili iktidar kullanan Cumhurbaşkanı na özel olarak düzenlendiğini ileri sürdüler. Anayasanın lafzı ve ruhuna aykırı olan bu değişiklik ile dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan bir tür kuvvetler birliği hükümet sistemi kurulmuş oldu. Bu argümanın kanıtları şunlardır: - Değişiklikle birlikte yürütme gücü, tek bir kişide toplandı.
- Cumhurbaşkanı na Türkiye Büyük Millet Meclisi ni fesih yetkisi, karşılıklı seçimleri yenileme yetkisi olarak verildi. - Cumhurbaşkanı na, TBMM nin yasama yetkisini kısmen devri anlamına gelen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verildi. - Cumhurbaşkanı na, bütçe kanunu teklif hakkı tanındı. - Anayasa değişikliği ile mevcut Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, üye sayısı azaltılarak Hakimler ve Savcılar Kurulu na dönüştürüldü. Yargıçların doğrudan HSK ya seçim yapma hakkı kaldırıldı. - Anayasa değişikliği ile 15 üyeli hale dönüşen Anayasa Mahkemesi yargıçlarından 13 ünün Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin düzenleme korundu. - Cumhurbaşkanı nın siyasi sorumsuzluğu muhafaza edildi; sadece ceza hukuku yönünden kullanılması neredeyse imkansız olan bir suçlama (impeachment) mekanizması öngörüldü. - Cumhurbaşkanı na, Olağanüstü Hal yetkilerini tek başına kullanma yetkisi verildi. - Cumhurbaşkanı nın partili olmasına imkân tanındı. Değişiklikle birlikte Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Mayıs 2017 de AKP ye tekrar genel başkan seçildi. Bu seçim, buna ilişkin seçim kanunundaki buna engel olan kanun hükmü kaldırılmadan alelacele yapıldı. Anayasa değişikliğinin en çok tartışılan düzenlemesi budur. Anayasa değişikliği, demokratik, güçler ayrılığına dayanan bir başkanlık hükümeti sistemi getirmemektedir; dünyada mevcut demokratik hükümet sistemleri içinde görülmemiş bir kuvvetler birliği sistemini düzenlemektedir. Anayasa demek, bir toplumda temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması ve kuvvetler ayrılığı demektir. Türkiye de hukukçular arasında, bu değişiklik sonrasında bu anlamda gerçekte bir anayasamızın halen daha olup olmadığı konusunda tartışma ve kaygı
vardır. Elbette şeklen bir anayasamız olmaya devam ediyor: ama bunun sözde anayasa mı maddi anlamda bir anayasa mı olduğu tartışılıyor. Son olarak; kısaca özetlemeye çalıştığım Anayasa değişikliği, bir parti devletine yol açacak olması nedeniyle Türkiye de cumhuriyetin laik ve demokratik niteliği yönünden bir rejim tartışmasına da sebebiyet vermiştir.