Mevcut Durumda Bazı Bilim Dalları ve bazı sözdebilim dallarının kümelenme biçimi şöyledir:

Benzer belgeler
19. YÜZYIL VE EPİSTEMOLOJİDEKİ DÖNÜŞÜM EPİSTEMOLOJİDEN BİLGİ KURAMINA (THEORY OF KNOWLEDGE)

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

Bilimsel Yasa Kavramı. Yrd.Doç.Dr. Hasan Said TORTOP Kdz.Ereğli-2014

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

Naif Tümevarımcılığın Güçlü Noktaları:

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

ÜNİTE 1: FİZİK BİLİMİNE GİRİŞ

BKİ farkı Standart Sapması (kg/m 2 ) A B BKİ farkı Ortalaması (kg/m 2 )

Matematik Ve Felsefe

Bilimsel Araştırma Yöntemleri II

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

BİLİMSEL ARAŞTIRMA SÜRECİ ve BECERİLERİ

D 3 KURAM VE ARAŞTIRMA. Neumann, 2000 Chapter 3, 4

Soyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

Araştırmada Evren ve Örnekleme

Temel Kavramlar Bilgi :

FSML / I.Dönem s.gky

BİLİM SEL YÖNTEM BASAMAKLARI 1

DBB411 Bilimsel Araştırma ve Yazma Teknikleri. Çarşamba, Arş. Gör. Dr. İpek Pınar Uzun

Araştırma Problemleri: Problem İfadeleri, Araştırma Soruları ve Hipotezler

FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Örnek...6 : Örnek...1 : Örnek...7 : Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...4 : Örnek...8 : Örnek...5 : MANTIK 2 MATEMATİKSEL ARAÇLAR AÇIK ÖNERMELER

Araştırma Teknikleri

Bilim ve Araştırma. ar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

İstatistik. Temel Kavramlar Dr. Seher Yalçın 1

D 2 ARAŞTIRMANIN ÇEŞİTLİ BOYUTLARI. Neumann (2000): Chapter 2 Arslan ve Ökten (1994):sf.1-17

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

Murat ŞENER Bursa Sınav Fen Lisesi

Örneklemden elde edilen parametreler üzerinden kitle parametreleri tahmin edilmek istenmektedir.

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

SEMBOLİK MANTIK MNT102U

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Araştırma Yöntem ve Teknikleri

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Bilimsel Araştırma Yöntemleri AHMET SALİH ŞİMŞEK (DR)

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım

Bilim, doğal dünyayla ilgili soruları cevaplamak üzere bilimsel araştırma yöntemlerini kullanarak herkesin irdelemesine açık geçerli ve güvenilir

BS503 BİLİMSEL NEDENSELLİK VE YAZIM

D.E.Ü. İşletme Fakültesi Uluslararası İşletmecilik ve Ticaret Bölümü

Hazırlayan. Ramazan ANĞAY. Bilimsel Araştırmanın Sınıflandırılması

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

II.Ünite: KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

Bilim ve Bilimsel Araştırma

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

METODOLOJİ PARADİGMA ARAŞTIRMANIN BİÇİMSEL YAPISI YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

İstatistik Temel Kavramlar- Devam

TEMEL KAVRAMLAR. BS503 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ 1. seminer PROF. DR. SALİH OFLUOĞLU MSGSÜ ENFORMATİK BÖLÜMÜ BİLGİSAYAR ORTAMINDA SANAT VE TASARIM 1

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

1. Aşağıdakilerden hangisi fizik bilim insanının özelliklerinden değildir?

İÇİNDEKİLER. Önsöz...2. Önermeler ve İspat Yöntemleri...3. Küme Teorisi Bağıntı Fonksiyon İşlem...48

Önermelerin doğru veya yanlış olabilmesine doğruluk değerleri denir.

BÖLÜM 13 HİPOTEZ TESTİ

Dünya ve Uzay Test Çözmüleri. Test 1'in Çözümleri. 5. Ay'ın atmosferi olmadığı için açık hava basıncı yoktur. Verilen diğer bilgiler doğrudur.

BİLİMİN DOĞASI VE BİLİM TARİHİ «Bilim, Anlamı ve Kapsamı»

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

DERS 7 Hastanelerde Olgusal Ve Yargısal Veriler ve Veri Kaynakları

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

9. SINIF KONU ANLATIMI 1 BİLİMSEL BİLGİNİN DOĞASI

Koşullu Öngörümleme. Bu nedenle koşullu öngörümleme gerçekleştirilmelidir.

Deneysel Araştırma Modelleri. Dr. Şebnem Bozkurt Bartın Devlet Hastanesi

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Nedenselliğin Doğası. Yaşar Tonta. H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

Bilim Tarihi Aristoteles ve Yöntem -Tümevarım ve Tümdengelim- Ömer Faik ANLI *

METODOLOJİ PARADİGMA ARAŞTIRMANIN BİÇİMSEL YAPISI YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

Araştırma Sorununun Tanımlanması Denence/Hipotez Kurma. BBY606 Araştırma Yöntemleri Güleda Doğan

Esnek Hesaplamaya Giriş

Olasılık Kuramı ve İstatistik. Konular Olasılık teorisi ile ilgili temel kavramlar Küme işlemleri Olasılık Aksiyomları

Kütlesel çekim kuvveti nedeniyle cisimler bir araya gelme eğilimi gösterirler, birbirlerine

Örneklem Dağılımları & Hipotez Testleri Örneklem Dağılımı

SORULAR. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. 1. Hangisi bilimin dayandığı temel varsayımlardan biri değildir?

yollarla elde edilmiş ve geçerliliği kabul

Bilimsel Düşünce ve Özellikleri

B. ÇOK DEĞERLİ MANTIK

VAN HIELE GEOMETRİ ANLAMA DÜZEYLERİ

İleri Diferansiyel Denklemler

Araştırma Yöntem ve Teknikleri

1. HAFTA Giriş ve Temel Kavramlar

Araştırma ve Bilimsel Yöntem

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

Ulusal Metroloji Enstitüsü GENEL METROLOJİ

Araştırma Teknikleri

1 Hipotez konusuna öncelikle yokluk hipoteziyle başlanılan yaklaşımda, araştırma hipotezleri ALTERNATİF HİPOTEZLER olarak adlandırılmaktadır.

Araştırma Yöntem ve Teknikleri

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

MÜHENDİSLİK MEKANİĞİ (STATİK)

Ünite. Madde ve Özellikleri. 1. Fizik Bilimine Giriş 2. Madde ve Özellikleri 3. Dayanıklılık, Yüzey Gerilimi ve Kılcal Olaylar

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

Temel ve Uygulamalı Araştırmalar için Araştırma Süreci

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Transkript:

EMPİRİK İÇERİK 19. YÜZYIL VE SONRASI BİLİM MODELLEMELERİ (BİLİME STANDART BAKIŞ VE YENİ- BAKIŞLAR) -1- Bilimin Ön Tanımı: Bilim, dünyaya (gerçekliğe) ilişkin empirik temelli kuramsal bir kavrayış üreten ve bunu bilgiye tahvil eden girişimdir. Mevcut Durumda Bazı Bilim Dalları ve bazı sözdebilim dallarının kümelenme biçimi şöyledir: Moleküler Biyoloji Kimya Parçacık fiziği Psikoloj i İktisat Sosyoloji Evrimsel Psikoloji Tarih İktisat Astroloji Simya SETI Sicim Kuramı KURAMSAL KAVRAYIŞ 1

AMAÇ: Bilim / Bilim-dışı (Sözde-bilim) ayrımını vermek. ÖLÇÜT: Bilim çalışmaktadır (çalışan ve sonuç veren bir mekanizmadır). O halde, model doğruysa modele göre biçimlenmiş bilim de çalışır olmalıdır. 1. POZİTİVİZM Pozitivizm, bilimin gözlem ve deney vasıtasıyla elde edilen sağlam bir temele (verili olgulara) dayandığı düşüncesi ve bilimsel kuramları güvenilir bir yöntemle böyle bir temelden çıkarmayı olanaklı kılan bazı akıl yürütme prosedürleri bulunduğu fikri üzerine kuruludur. Pozitivizmin ikinci aşaması olan mantıkçı-pozitivizm (neopozitivizm) aynı zamanda empirizmin radikal bir formudur. Mantıksal Pozitivizm / Mantıksal Empirizm: Anlamlı önermelerin ya a priori ve sentetik (doğruluğu a priori olarak bilinen) veya a posteriori ve sentetik (olgu içerikli) olduğu ve bunlar dışında kalan ifade biçimlerinin bütünüyle anlamsız olduğunu savunan görüş. Doğrulanabilirlik ilkesini anlamın kriteri sayan yaklaşım. Buna göre, olgulara başvurularak doğrulanabilen önermeler anlamlı önermeler, doğrulanamayanlar ise saçmadır. Anlamlı önermeler pozitif, anlamsız önermeler negatiftir. Negativizm reddedilmelidir. Empirizm (Deneycilik): Bilginin elde edilmesinde, ilk bilgi kaynağı olarak deney(im)i gören yaklaşım. Bu sonuç, bir yanıyla felsefi düşüncelere (empirizm / doğruluğun uygunluk kuramı) dayanırken, pozitivist / neo-pozitivist yaklaşım kendisini modern bilim kuramlarının detaylı analizine dayandırır. Galileo ya göre, gözlem ve deneye dayanan olgular olgu sayılmalıdır, daha önceden benimsenmiş düşüncelere bağlı olanlar değil. Gözlem olguları evrenin benimsenmiş bir şemasına uyabilirdi de uymayabilirdi de; ancak Galileo ya göre önemli olan şey, olguları kabul etmek ve teoriyi olgulara uyacak şekilde inşa etmekti. 2

Pozitivist Bilim Tanımı / Ortodoks Bilim Görüşü: Bilimsel bilgi doğrulanmış / ispatlanmış bilgidir. Bilimsel kuramlar bir kısım titiz yöntemlerle gözlem ve deneyle elde edilen deney olgularından çıkarılır. Bilim, görebildiğimiz, işitebildiğimiz, dokunabildiğimiz şeyler üzerine bina edilir. Bilimde şahsi fikirlerin veya tercihlerin ve spekülatif tasavvurların yeri yoktur. Bilim nesneldir / objektiftir. Bilimsel bilgi, nesnel / objektif olarak doğrulandığı için güvenilir bilgidir. Buna göre, eğer olgulara dayalı değilse, ya da aynı anlama gelecek biçimde ölçemiyorsanız!, bilginiz eksik ve yetersiz demektir. Çoğu kez ölçme bu işlevi yerine getirir; bu, örneğin esin bekleyen genç araştırmacının, sorununa nasıl yaklaşacağını bilmeyen genç laboratuar kurdunun durumudur; onlara, patronları çoğu kez, kavramaya çalıştıkları olgunun tüm ölçülebilir yanlarını ölçmelerini, işin gelişimini bekleyip, izlemelerini önerir ve gizli, ancak çoğu kez gerçekleşen bir umutla, söz konusu olguyla bu mesafeli tanıdıklığın / içli-dışlı oluşun incelenen olguyu, işlemsel bir şekilde kavramayı sağlayacak bir fikre yol açmasını bekler. ( ) Fakat, deneysel bir bilimde karşı çıkılması imkansız olan ölçmenin metodolojik diktatörlüğü, korkutucu yaralara yol açmaktadır; yöntem olarak ölçmeden, patolojik bir düşkünlük olarak ölçmeye geçilmektedir; ölçme tutkusundan kesinlik tutkusuna ( rasyonellik tutkunluğu, kendiliğinde, bir rasyonellik değildir) varılmaktadır. Böylece, bilimden uzaklaşılarak ideolojiye ve dış dünya katında sahip olabileceğimiz bilgilere ilişkin değer yargılarına bağlanılmaktadır (Abraham Moles). Naif Tümevarımcılık: Bilim gözlemle başlar. Bilimsel gözlemci, normal, yani hasara uğramamış duyu organlarına sahip olmalı ve gözlemlemekte olduğu durum konusunda delil teşkil etmek üzere görebildiği, duyabildiği vb. şeyleri dürüstçe kaydetmeli ve bunu önyargısız bir biçimde yapmalıdır. Dünyanın durumuyla ilgili önermeler veya bazı önerme türleri, önyargısız bir gözlemcinin duyu organlarını doğrudan kullanmasıyla doğrulanabilir veya doğru olarak tesis edilebilir. Bu tarzda elde edilen önermeler (gözlem önermeleri) böylece kendisinden bilimsel bilgiyi dizayn eden yasaların ve kuramların türetileceği temeli oluştururlar. Doğrulanabilirlik Ölçütü Diyoruz ki, belli bir kimse, eğer ve ancak, bir tümcenin anlatmak istediği önermeyi nasıl doğrulayabileceğini, yani belli koşullar altında hangi gözlemlerin, kendisini, önermeyi doğru olarak kabule ya da yanlış olarak reddetmeye götüreceğini biliyorsa, o tümce o kimse 3

için olgusal bir anlam taşır. ( ) Sorular bakımından da yöntem aynıdır. Her durumda, hangi gözlemin bu soruyu şu ya da bu yolda yanıtlamaya götürebileceğini sorarız; eğer böyle gözlemler bulunamıyorsa, söz konusu tümcenin dil bilgisel görünüşü onun anlamlı olduğunu ne denli güçlü biçimde gösterirse göstersin, bizim için gerçek bir soru olmadığı sonucuna varmamız gerekir (A. AYER). a. Kılgısal (Pratik) Doğrulanabilirlik b. İlkesel Doğrulanabilirlik Çoğu önerme yeterli çabayı göze alırsak, doğrulayabileceğimiz önermelerdir. Fakat yine de geriye olgusal durumlarla ilgili olup da istesek de doğrulayamayacağımız birçok anlamlı önerme kalır; bunun nedeni de, yalnızca, kendimizi ilgili gözlemlerin yapılabileceği duruma yerleştirmek için gerekli kılgısal (pratik) yolları bulamayışımızdır. Bu yol açık olduğu sürece, ilkece doğrulanabilir önermeler de anlamlıdır ve bilimseldir. a. Güçlü doğrulanabilirlik b. Zayıf doğrulanabilirlik Bir önerme, eğer ve ancak, doğruluğu deneyle kesin olarak saptanabilirse, o önermenin, terimin güçlü anlamında doğrulanabilir olduğu söylenir. Fakat deney onu olabilir / olası kılıyorsa, o önerme, terimin zayıf anlamında doğrulanabilir demektir. ÖRNEK 1: İngiltere parlamentosu Londra dadır. Doğrulama yöntemi: Avam Kamarası na git, içeri bak ve gör. Alternatif olarak: Telefonla ara ve sor; B.B.C. deki haberleri dinle; gazetedeki parlamento haberlerini oku. Su 100 Cº de kaynar. Doğrulama yöntemi: Biraz suyun içine bir termometre koy, suyu ısıt ve su kaynadığında ısısını ölç. Yıldızların konumu insan ilişkilerini tayin eder. Doğrulama yöntemi: Gazetelerin eski sayılarındaki astrolojik tahminlere bak ve bu tahminleri gerçekleşen şeylerle karşılaştır. Eşit olmayan ağırlıklar, merkezden eşit uzaklıktaki iki kefede karşı karşıya konulunca, büyük olan ağır basar. Doğrulama yöntemi: Eşit olmayan ağırlıklarla deneyler yap. Dinozorlar yeryüzünde, Mezozoik dönemde yaşamışlardı. Doğrulama yöntemi: Bunlar fosildir önermesini doğrulayacak belli nesneleri görmek veya onlara dokunmak; bu nesnelerin, paleontologların dinozor fosili diye üzerinde anlaştıkları fosil sınıfına giren nesneler olduğunu doğrulamak; bu tür fosillerin bulunduğu yer katmanının görünümünün, 4

jeologların üzerinde anlaştıkları Mezozoik döneme ait yer katmanı tanımına uyduğunu doğrulamak. Denizlerdeki fırtınalar Poseideon öfkelendiğinde patlar. Doğrulama yöntemi: Yok. Akıl tözdür, sonsuz güçtür; tüm doğal ve tarihsel yaşamın, sonsuz biçimin temelinde yatan sonsuz malzemedir; bütün gerçekliğin, varlığına ve sürekliliğine kendisinde ve kendisiyle sahip olduğu tözdür; her özü ve her hakikati içerisinde taşıyan sonsuz içeriktir. Doğrulama Yöntemi:? ÖRNEK 2: Örnek vermek gerekirse, (a) demir çubuk ısıtılınca genleşir, (b) demirden yapılmış nesneler ısıtılınca genleşirler, (c) bütün metaller ısıtılınca genleşirler, (d) bütün katı nesneler ısıtılınca genleşirler ifadelerinde (a) dan (d) ye varan süreç bir tümevarımsal genellemedir ve (d) empirik bir yasadır. Bu süreçte her aşama sınanabilirdir ve doğrulama olanağına açıktır. Görüleceği üzere, her durumda yasa gözlemlenebilir (demir, bakır, metal, katı cisim) ve ölçülebilir (ısı, uzunluk) olana gönderimde bulunmaktadır. Yöntem İlkesi: Bu tür önermelerin doğruluğu, dikkatle yapılmış gözlemle tespit edilmelidir. Söz konusu önermelerin doğruluğunu, herhangi bir gözlemci duyularını doğrudan doğruya kullanmak suretiyle veya duyuları yoluyla tespit edebilir ya da kontrol edebilir. Tikel Önermeler: Belirli bir zaman ve mekânda, belirli bir olaya veya duruma atıfta bulunur. Tümel Önermeler: Tüm zamanlar ve mekânlar için geçerli olmak üzere belirli bir türdeki olaya gönderme yapar. Bilim deneye dayandığı için, gözlemden çıkarılan tikel önermelerden, bilimsel bilgiyi oluşturan evrensel önermeleri elde etmek gerekir. 5

SORU: Kuramları oluşturan çok genel, sınırlanmamış iddiaların doğruluğu, sınırlı sayıda birçok gözlem önermesini içeren sınırlı sayıda delile dayanarak nasıl ispatlanabilir? CEVAP: Belirli şartlar karşılanması şartıyla, sınırlı sayıda bir dizi gözlem önermesinden evrensel bir yasayı genellemek meşrudur. Bu şartlar şöyledir: Bir genellemeyi teşkil eden gözlem önermelerinin sayısı çok olmalıdır. Gözlemler çok değişik şartlar altında tekrarlanmalıdır. Hiçbir kabul edilmiş gözlem önermesi, onlardan elde edilen yasayla çelişmemelidir. Eğer çok sayıda A değişik şartlar altında gözlemlenmişse ve eğer gözlemlenen A ların tamamı istisnasız B özelliğine sahip ise, bu durumda bütün A lar B özelliğine sahip demektir. BU KOŞULLAR ALTINDA, SINIRLI BİR TİKEL ÖNERMELER DİZİSİNDEN EVRENSEL BİR ÖNERMEYE GÖTÜREN, YANİ TİKELDEN TÜMELE TAŞIYAN AKIL YÜRÜTME BİÇİMİNE TÜMEVARIMLI AKIL YÜRÜTME, SÜRECE DE TÜMEVARIM DENİR. NAİF BİR TÜMEVARIMCI İÇİN VE ÇOĞU POZİTİVİST İÇİN BİLİM TÜMEVARIM İLKESİNE DAYANIR. Tümel Önermelerin Mantıksal Statüsü ve Doğrulanabilirlikle İlişkisi Her şeyden önce, Tüm insanlar ölümlüdür önermesinin Her x için, x bir insandır x ölümlüdür ü içerir biçimindeki mantıksal açılımı -veya yeniden yazımı- söz konusudur. Bu şekilde yeniden yazılabilir olan tümel önermelerin doğrulukları, genellemenin örnekleri olan tikellerin doğruluğuna veya yanlışlığına bağlıdır. Tıpkı bir doğruluk fonksiyonunun doğruluğunun onun bileşenleri olan temel önermelerin doğruluğuna veya yanlışlığına bağlı olması gibi, bir genellemenin doğruluğu da onun örnekleri olan temel önermelerin doğruluğuna veya yanlışlığına bağlıdır. Örneğin Tüm insanlar ölümlüdür genellemesinin doğruluğu, bu genellemenin örnekleri olarak adlandırılabilecek bütün bir temel önermeler dizisine bağlıdır; dolayısıyla Platon ölümlüdür, Aristoteles ölümlüdür, Sokrates ölümlüdür ve böyle sürüp gider. Demek ki, herhangi bir genellemenin doğruluğundan emin olmak istiyorsak bunun tek yolu onun örneklerini ortaya çıkarmak ve doğru olup olmadıklarına bakmaktır. Öyleyse tüm 6

insanların ölümlü olduklarını saptamak için Platon un öldüğünü, Aristoteles in öldüğünü, Sokrates in öldüğünü saptamamız gerekir ve bu tüm insanları kapsayacak şekilde sürüp gider. Fakat görüldüğü gibi, çoğunlukla bir genellemenin örnekleri sayıca sınırsızdır ve genelleme sıkça gelecekten dem vurur; öyle ki onu doğrulayan ne kadar çok örnek olursa olsun, her zaman yeni doğrulamalara gereksinim vardır. Bu da şu anlama gelir ki, bir genellemenin doğruluğunu pratik olarak saptamak çoğu kez olanaksızsa da, mantıksal olarak bu pekâlâ mümkündür. Demek ki doğruluk, temel önermelere uygulandığı gibi mutlak ve koşulsuz bir anlamda genellemelere uygulanamaz. Bunu şu sözlerle ifade edebiliriz: Genellemeler (tümel önermeler), bir önermeyi ya doğru ya da yanlış olarak tanımlayan geleneksel mantıkçıların anladığı biçimde, kesin bildirimde bulunan önermeler değil, daha çok hangi temel önermenin doğru olmasının beklendiğini belirten formül, kural veya öngörü niteliğinde önermelerdir. Bilimsellik ölçütü, genellemenin doğruluğunun pratik olarak kesinlik düzeyinde saptanması değil, mantıksal olarak doğrulanabilir (kendisinden doğrulanabilir temel önermeler türetilebilir) olmasıdır. Naif tümevarımcıya göre, bilimsel bilgi, gözlemin temin ettiği sağlam temelden yola çıkılarak tümevarımla inşa edilir. Gözlemle çok sayıda olgu tespit edilirken ve deney genişlerken, deney ve gözlem hünerlerimizdeki gelişmelerden dolayı olgular daha rafine ve ayrıntılı hale gelirken, titiz tümevarımlı akıl yürütmelerle inşa edilen yasalar ve kuramlar da o ölçüde genellik kazanırlar ve kapsamları genişler. Bilimin ilerlemesi, gözlem verileri stoku büyüdüğü için, mütemadiyen yukarıya ve ileriye doğru devam eder. Bilimin önemli özelliklerinden biri de, AÇIKLAMA VE TAHMİNDE (ÖNGÖRÜDE) BULUNMAdır. Bu nedenle, tahminde bulunma aşaması için tümdengelime başvurulması zorunludur. 7

Yasalar ve Kuramlar [Bütün A lar B dir] [Ne zaman C türünde bir olay olsa, E türünde bir olay (da) olur] [(Bir) E olayı gerçekleşirse, hiç şaşmazcasına (bir) F olayı da gerçekleşir] Tümevarım Tümdengelim Gözlemde elde edilen (tespit edilen) olgular. Tahminler öngörüler Bir kez evrensel yasa ve kuramlara sahip olundu mu, bu yasa ve kuramlardan öngörüler (ve yasayı/kuramı doğrulayıcı/sınayıcı) türetmek mümkündür. Bu tür türetmeleri içeren akıl yürütme tarzına tümdengelimli (deductive) akıl yürütme denir. (1) Bütün metaller ısıtılınca / ısınınca genleşir. (2) Demiryolu rayı metalden yapılmıştır. (3) Demiryolu rayı ısınınca genleşir. Bu argümanda (1) ve (2) öncüller, (3) sonuçtur. (1) tümel önermedir ve (2) tikel önermedir. (1) ve (2) doğruysa, (3) zorunlu olarak doğru olacaktır. Aksi durum çelişkiye yol açacaktır. Mantık açısından geçerli bir tümdengelimsel akıl yürütmede, tümdengelimin öncülleri doğru ise sonucu da doğrudur. Oysa, (1) Birçok metal ısıtılınca / ısınınca genleşir. (2) Demiryolu rayı metalden yapılmıştır. (3) Demiryolu rayı ısınınca genleşir. Biçimindeki argümanda (3), (1)den zorunlu olarak çıkmaz. (1) ve (2)nin doğru, (3)ün yanlış olması mümkündür. O halde, tümdengelimde öncüllerin doğruluğu mantıksal olarak belirlenemez. Yanlış bir öncülden yola çıkarak geçerli bir tümdengelimsel akıl yürütmede bulunmak mümkündür. 8

Buna bağlı olarak, pozitivist yaklaşıma göre, tümdengelimci akıl yürütme tek başına dünyayla ilgili bir doğru önermeler kaynağı olarak işlemez. Bilim, dünyaya ilişkindir ve bu nedenle, büyük oranda tümevarımsaldır. Ancak doğru öncüllere dayalı geçerli bir tümdengelimsel akıl yürütme, henüz gözlemlenmemiş bir olguya ilişkin öncüllerin zorunlu sonucu olarak bir sonuç önermesi üretir. Bu sonuç önermesi, yine deney ve gözlem yoluyla tespit edilebilir / sınanabilir bir önermedir. Eğer bu önerme doğrulanırsa kuramın / yasanın öngörüsü doğrulanmış ve dolayısıyla kuram / yasa doğrulanmış, bir kez daha sınanmış olur. YASALAR, OLGULARCA DOĞRU KILINAN ÖNERMELERDİR. BİLİMSEL AÇIKLAMA Bir açıklamada açıklamayı oluşturan tümceler explanans, açıklanacak olayı bildiren tümceler ise explanandum olarak adlandırılır. Bilimsel bir açıklama için explanans en az bir yasa içermelidir. Tikel bir olayın açıklanabilmesi için explanans ın başlangıç ya da sınır koşullarını da içermesi gerekir. Kapsayıcı Yasa Modeli (Dedüktif-nomolojik (D-N) Model): 1. Açıklama, geçerli bir dedüktif (tümdengelimsel) argüman olmalıdır. 2. Explanans, dedüksiyonda ihtiyaç duyulan en az bir genel yasayı içermelidir. 3. Explanans, empirik olarak sınanabilir olmalıdır. 4. Explanans taki tümceler doğru olmalıdır. Dördüncü koşul sorunsal bir koşuldur. Her bilimsel açıklama bir yasa içermek zorundadır. Gelgelelim yasalar, tanım gereği, her yerde ve her zaman, geçmişte, şimdide, gelecekte, burada ya da evrenin herhangi bir yerinde doğru olan önermelerdir. Böyle olmakla, doğruluğu kesinkes tesis edilen savlarda bulunamazlar. Sonuçta, şu anda evrenin her yerine ve bütün zamanlara ulaşmak şöyle dursun, uzak geçmişe, hatta en yakın geleceğe bile erişme imkanımız yoktur. Bu şu anlama gelir: Bizim yasa olduğuna inandığımız önermeler, olsa olsa, doğruluğundan kesinkes olarak emin olamadığımız hipotezlerdir. Kolaylık olsun diye doğa yasaları ile bilimsel yasalar ı birbirinden ayırabiliriz: birinci gruptaki yasalar, onları keşfetmiş olalım ya da olmayalım, her zaman ve her yerde doğru olan 9

yasalardır; ikinci gruptakiler ise bizim hipotez dediğimiz, doğa yasalarının neliğine dair elimizdeki en iyi kestirimler olarak bilimde sağlam yer edinmiş olan önermelerdir. Bilimsel yasaların doğa yasaları olup olmadığından asla emin olamayız. Bu problemden, 4. Koşulun ağırlığını azaltılarak kaçınmayı deneyebiliriz. Explanans ın doğru olması gerektiği yönündeki koşul yerine, explanans ın bizim doğa yasaları hakkındaki mevcut en iyi kestirimlerimiz olması gerektiğini şart koşabiliriz. Bu ağırlığı azaltılmış koşulla ilgili iki problem vardır: Doğa yasaları hakkında en iyi kestirimlerimizin hangileri olduğu hiçbir şekilde açık ve net değildir. Birbirleriyle çekişen hipotezlerden birisini seçme problemi açığa çıkmaktadır. Bilimsel yasalarla doğa yasalarının niteliği problemi. Bununla ilişkili biçimde, bilimde çalışan ve tümdengelimsel olmayan bir çıkarım türü daha vardır. Örneğin, bundan 65 milyon yıl önce dünyaya bir meteorun çarptığı, devasa bir patlamaya ve radikal meteorolojik değişimlere neden olduğu hipotezi açıklayıcı bir çıkarımdır (açıklayıcı tümevarım / teorik tümevarım / teorik çıkarım). Aynı örnek üzerinden düşünüldüğünde, 65 milyon yıl önce dünyaya bir meteor çarptığına dair hipotezin kanıtları, bazı kimyasal elementlerin olağan dışı biçimde dünya yüzeyinin bir kısmında fazla miktarda bulunmasıdır. Bu elementler meteor yüzeylerinde daha yoğunlukla bulunabilirken, dünya yüzeyinde bulunmamaktadır. Oysa meteorun çarptığı varsayılan alanda bu elementler yoğunlukludur. Bu süreçte tümevarım kullanılmakta mıdır? (ikinci örnek olarak Batlamyus / Kopernik karşılaştırmasına da bakılabilir) EK: Öngörü ve Sosyal Bilimler 1. Yasalar ya da kuramlar 2. Başlangıç Koşulları 3. Tahminler / Öngörüler (1) (2) (3) arasındaki ilişki nasıl kurulmaktadır? Doğa bilimlerindeki bilimsel öngörünün karşısına sosyolojik belirsizliği çıkaran, indeterminizmin temsilcisi sosyologlar, klasik mekanik için karakteristik olan (uzay cisimlerinin yörüngeleri hesaplanırken yapıldığı gibi), nicel öngörü tipindeki öngörüleri bilimsel bulma yanılgısına düşüyor. Ancak Arjantinli bilgi Mario Bunge nin nedensellik 10

konusundaki kitabında haklı olarak belirttiği gibi, bu tarz bir öngörü yaklaşımı dardır. Bilimsel öngörü, yani genel yasalar ve verilerden, bugüne dek bilinmeyen ve denenmemiş gerçekler açısından özgül bilgiler üretme temelinde sonuçlar türetmek, değişik yollardan gerçekleştirilebilir. Her a A dır tipindeki sistematikleştirmeyi alalım. Burada, a bireyi veya A nın bir altsınıfını ifade eder. Bu sistematikleştirmenin en basit kuralı, büyük bir olasılıkla şu öngörüde bulunmamızı sağlayacaktır: Verili sınıfın her halkası, bu sınıfın tipik özelliklerine sahiptir. Yapıları itibariyle özdeş olan belli bazı görüngülerin şu ya da bu özelliklerinin varlığı hakkında öngörüde bulunmamızı sağlayan yapı yasaları temelinde, böylesi bir öngörüde bulunmamız fazlasıyla mümkündür. Bu hem doğa görüngülerine, hem de toplumsal görüngülere eşit oranda uyarlanabilir. Egemen eğilim olarak kendisini kabul ettiren istatistik yasaları da, bilimsel öngörü için geniş bir alan açıyor. Bireysel bir olay hakkında şaşmaz öngörülerde bulunmamıza olanak sağlamasalar da, uzun süren süreçleri ve kitle hareketlerini öngörmemize olanak sunuyorlar. Bu nedenle şaşmaz doğa bilimsel (çoğunlukla gökbilimsel) öngörülerle sosyolojinin kesin olmayan öngörülerini karşılaştırmak, her türlü temelden yoksundur. Çünkü bu durumda, birbirleriyle kıyaslanması mümkün olmayan şeyler kıyaslanmaktadır. Hareket yasalarına dayalı gökbilimsel öngörüler, bilimsel öngörülerin başlıca örneği olarak değil, güneş sisteminin aşırı mekanik izolasyonu ve gezegenler arasındaki büyük mesafeler sayesinde ortaya çıkmış, son derece istisnai bir örnek olarak görülmelidir. Bu koşullara neredeyse tamamen idealdir. Bilimde karşımıza çıkan alışılmış koşullara çok uzak koşullardır ve gökbilimin kısmen diğer bilimlerden önce gelişmiş olmasını anlaşılır kılar. Bir bilimsel öngörünün kesinliği daima görelidir. Çünkü bilinen başlangıç koordinatlarının (koşullarının) korunacağı varsayımından hareket eder; oysa bu her zaman mümkün değildir. Toplumbilimlerinin verileriyle doğa biliminin verileri kıyaslanırsa, birincisinde doğal koşullar altında gerçekleşen ve devasa sayıda değişkenin yer aldığı olayları öngörmek zorunda olduğunu, ikincisinde ise doğa araştırmacılarının laboratuar deneylerine sığınarak, bir dizi koşulu yapay bir şekilde devre dışı bıraktığını gözetmemiz gerekir. Eğer verilen görev, doğal koşullar altında ortaya çıkan somut tekil olayın, doğal koşullar altındaki seyrini öngörmek olsaydı, doğa araştırmacısının işi sosyologunkinden daha kolay olmazdı. Bir grup yüksek düzeyli fizikçiyi, kimyacıyı ve mühendisi bir araya getirdiğimizi, kendilerine belli bir otomobili gösterdiğimizi ve bu otomobilin 20 litre normal benzinle kaç kilometre yol yapacağı konusunda tahmin yürütmelerini istediğimizi varsayalım. Kuşkusuz bu soruyu yanıtlayamayacaklardır. Bunun nedeni de kötü bilim insanları olmaları ve bilim 11

dallarının kesin olmayan bir bilim olması değildir. Mesele şudur: Her bilimsel öngörü, ancak genel yasalar dışında, bizi ilgilendiren sürecin işlediği somut koşullar hakkında bilgiye sahip olunduğu sürece mümkün olabilir. Bu koşullar bilinmiyorsa, deneyin sonucu da öngörülemez. Bu örnekte verilecek yanıt; otomobilin hangi hızla gittiği, yolun nasıl olduğu, motorun teknik durumu, hava sıcaklığı, rüzgârın şiddeti ve yönü gibi bazı etmenlere bağlı olacaktır. Ancak bu somut koşullar hakkında bilgi sahibi olunduğu durumda, bilinen genel yasalar temelinde kesin ve somut bir öngörüde bulunmak olanaklıdır. Sosyal Bilim Örneği: Öncüller: L1: İntihar oranları evcil toplumun bütünleşme derecesine göre çeşitlilik gösterir. C1: Biri evli, diğeri bekar iki grup insan vardır. C2: Evli insanlar daha çok bütünleşmişlerdir. Explanandum: E- Bekar grupla karşılaştırıldığında evli grupta intihar oranı daha düşüktür. Böylece belirli gruplarda daha düşün bir intihar oranı olacağını kestirebiliriz. Alternatif olarak grupta diğerine göre daha düşük bir intihar oranının olduğunu tespit edersek, bu durumu genel yasa ve öncül koşullara dayanarak açıklayabiliriz. A B (A: Düşük intihar oranı; B: Sosyal bütünleşme oranının yüksekliği ya da tersi) C D (C: Yüksek intihar oranı; D: Sosyal bütünleşme oranının düşüklüğü ya da tersi) Her nerede A; o halde B ya da Her nerede C; o halde D Sosyal bütünleşme: insanların doğrudan ve sınırlı biçimde kendi çıkar, istek ve özlemleri yerine üyesi oldukları sosyal grupların çıkar, istek ve özlemlerini takip etmesi ve benimsemesi. (Sosyal bütünleşme, sosyal bir olgudur. Ancak doğrudan gözlem kriterini zorlukla karşılamaktadır) Sosyal bütünleşmeyi ölçmeyi olanaklı kılan parametreler: Belirli bir zamanda etkileşen bireylerin sayısı Etkileşimin sıklığı Farklı ilişkilerin sayısı Etkileşimin mahremiyet derecesi 12

Özet: Bütün olgular, nisbi önemlerine göre tercihte ya da a priori tahminde bulunmaksızın gözlemlenecek ve kaydedilecektir. Gözlemlenen ve kaydedilen olguların, düşüncenin mantığına zorunlu olarak girenler dışında hipotezsiz ve postülasız analizi yapılacak, mukayese edilecek ve tasnifi yapılacaktır. Olguların bu analizinden, aralarındaki sınıflandırıcı ya da nedensel ilişkilere göre tümevarımlı tarzda genellemelere ulaşılacaktır. Daha sonraki araştırmalar hem tümdengelimli hem de tümevarımlı olacaktır; çünkü ilave araştırmalar daha önce tespit edilen genellemelerden hareketle çıkarımlar yapacaktır. o KOŞULLAR o Keşfedilen genellemeler yüksek düzeyde olmalıdır, teorilerin (kuramların) doğrulanabilirliği ve yanlışlanabilirliğini doğrudan tasdikleyebilen deneyler kullanılmalıdır; ve açıklama kestirmeci (predictive) olmalıdır. Bilim insanları, sadece ampirik araştırmalarla (tercihen deney yaparak) bilebileceğimizi ve bu ampirik araştırmalardan, titiz yöntemlerle test edilebilecek teoremler geliştirebileceğimizi iddia etti. Bu teoremler, birbirini izleyen (ve prensipte sonsuz sayıda olan) testlerden geçmeyi sürdürdükleri müddetçe, bu teoremlerin en azından geçici olarak- evrensel hakikatler ortaya koyduğu söylenebilir. Eğer bir kimse yeterince tekrarlanıp doğrulanmış bir hipotez sunabilirse, o kişi bu hakikatin kesin olduğunu da iddia edebilirdi. Bir şeyin kesin olmasıyla neyi kastettiğimiz her zaman net değildir; fakat kesinliğin, en basitten, denklemi her kullanışımızda aynı matematiksel sonuçları elde edeceğimize yalnızca başlangıç koşulları adı verilen girili verilerin değişkenlik gösterebileceğine- güvenmemiz anlamına geldiği açıktır. Belirli bir inceleme nesnesi hakkındaki bilgi, bu tür evrensel hakikatler öne sürmek için yetersiz kaldığında, bunun henüz söz konusu bilgi düzeyine ulaşamamış olan- bilim insanlarının hatası olduğu söylendi. Fakat epistemolojik beklenti; neticede bilim insanları topluluğunun, inceleme nesnesine ilişkin evrensel hakikatleri kanıtlayabilecek üyeler çıkaracağı yönündeydi. [WALLERSTEIN, Immanuel] 13