ÖZEL ÇEKMEKÖY NEŞELİ ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK BÜLTENİ ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ GELİŞİMİ Erken çocukluk dönemi fiziksel, duygusal, zihinsel, davranışsal ve iletişimsel temel becerilerin ve kazanımların temellerinin atıldığı dönemdir. 0-72 ay arası çocukların gelişimi ve gelişime etmen olan ortam ve kişiler oldukça önemlidir. Bu dönemde kişilik davranışlarla birlikte şekillenir. Peki, davranış nedir? Duygusal, tepkisel ve sözel iletişim yansımaları; yani tutum ve tepkileri, davranış olarak tanımlayabiliriz. Çocuklar nasıl davranış geliştirirler? Çocuklar davranışlarını temelde 2 yöntem üzerinden geliştirirler. 1. Model Alma (Taklit Etme) 2. Yaşayarak Öğrenme
MODEL ALMA Çocuklar hayata karşı deneyimsiz ve bilgisizdirler. Birçok davranış, algı, tepki onların hayatında henüz anlamsızdır. Etraflarında, başta ebeveynleri olmak üzere tüm insanların davranış ve tepkilerini gözlemlerler. Bu davranışları kendi algı ve becerileri doğrultusunda taklit ederek ilk sosyal varoluşlarını sergilerler. 2 yaş itibarı ile model alma ile taklit davranışlar sergilemeye başlayan çocuklar, zamanla sergilediği taklit davranışları kendi davranışları haline dönüştürür. Örneğin bir çocuk sabah uyandığında sabahları karşılaştığı bireyler ona günaydın diyorsa çocuk da öncelikle taklit ederek günaydın demeye başlar. Zamanla günaydın demeyi anlamlandırarak bunu kendisine ait bir davranış haline getirir. Bazen aileler bu davranışı nerden gördü acaba diye hayrete düşerler. Oysaki çocuklar gördükleri bazı davranışları kendi algıları kadar algılayabilirler. Örneğin, koluna sinek konduğunda bir anda rahatsız olup refleks olarak sineği kovma hareketi yapan bir annenin çocuğu, havada bir sinek gördüğünde avazı çıktığı kadar bağırıp korkabilir. Bu da aslında model almaya dayalı geliştirdiği davranış ve tepkilerden biri olabilir. Çocuk orda annesinin korktuğunu düşünüp sinekten korkulması gerektiğini algılamış olabilir. Bu nedenle 0-72 ay arası çocukların gelişimi ve gelişime etmen olan ortam ve kişiler oldukça önemlidir. Her hareket ve tavrımız çocuklarımız tarafından gözlemlenerek onlara her an örnek oluruz. Temelde insanoğlunun birçok davranış ve tepkisi erken çocukluk döneminde model alma sürecine dayalıdır.
Örneğin; ebeveyn olarak her şeyi, en güzeli en iyisi ile yapmaya çaba sarf eden ve kendi hatalarına karşı tolerans eşiği düşük anne/babaların, çocukları onları model alarak kendilerine karşı tolerans eşiği düşük olurlar. Başarısızlıklarını kabul etmekte zorluk çekip her zaman kazanma, birinci sırada olma vb. tepkilerle ebeveynlerinin davranışlarını model alabilirler. Bu anlamda yetişkin olarak hem kendimize karşı davranış ve tutumlarımız hem de çocuklarımıza karşı sergilediğimiz davranış ve tutumlar çocuklarımızın hayatında davranış gelişiminde yönlendirici bir hal alır. Model alma ile her çocuk en temelde dişi ve erkek olarak rollerini taklit ederek öğrenir. Kız çocuklar annelerini ve erkek çocuklar babalarını taklit ederek kadın ve erkek davranışları ile cinsel kimliklerinin davranış modellerini ilk algılayıp hayata geçirdikleri alanı oluştururlar. YAŞAYARAK ÖĞRENME Yaşayarak öğrenme; bütün duyuları kullanarak denemeyi, aramayı ve keşfetmeyi, yaratmayı, diğer çocuklarla ve yetişkinlerle ilişki kurmayı ve etkileşmeyi kapsayan bir öğrenme ve gelişim yoludur. Bu öğrenme biçimi, dışarıdan müdahale ya da düzenleme gerekmeksizin, kendiliğinden ortaya çıkar ve gelişir. (Prof. Dr. Yankı YAZGAN) Yaşayarak öğrenmeyi iletişim ve yaşam deneyimi olarak iki alanda ele alabiliriz. Çocuklarda en kalıcı öğrenme ve davranış gelişimi yaşayarak öğrenmeleri ile gerçekleşir.
İLETİŞİM Konuşurken kullandığımız kelimeler çocukların algılarında etkili olan iletişim araçlarımız değildirler. Çocuklar kelimelerden ziyade beden diliyle iletişim kurarlar. Beden dili ile iletişimde çocuğun kendi algısı ve yaşam deneyimleri daha etkindir. Ebeveyn olarak kullandığınız kelimelerde endişe, korku, merak olmasa da içinizde endişe, korku ve merak var ise çocuğunuz bunu beden dilinizden anlayacaktır. Bu nedenle ebeveyn olarak gerçek duygu ve düşüncelerinizi yönetip çocuğunuzla iletişim kurmanız oldukça önemlidir. Hayatta birçok duygu, davranış ve sonuç karşısında deneyimsiz olan çocuklar, kelimelerin anlamlarına karşı da bilgisiz ve deneyimsizdirler. Bu nedenle konuşurken kullandığımız kelimelerin anlamları ile beden dilimiz örtüştüğünde çocuklar kelimelerin anlamlarının davranış olarak karşılığını anlamlandırabilirler. Örneğin; çocuğunuz yanlış ve kural dışı bir davranış sergilediğinde içten içe yaptığı size sevimli, muzur gelirken çok kızdım bir daha bunu yapma dediğinizde çocuğunuz kızgınlık duygusunu doğru anlamlandıramayacaktır. Gerçekten kızgın olduğunuz zaman nasıl davrandığınızı düşünerek gerçekten kızgınsanız çok kızdım diye ifade etmeniz daha doğru olacaktır. Bu şekilde çocuğunuz duygu ve tepkileri yaşayarak anlamlandırma fırsatı bulacak ve kendi davranışlarını da edindiği algılar üzerinden doğru geliştirme fırsatı bulacaktır.
YAŞAM DENEYİMİ Çocuklar herhangi bir davranışı sergilediklerinde davranış sonucunda elde ettikleri kazanım ya da yoksunluklara göre davranışı devam ettirirler ya da davranışı yok ederler. Çocuklar için kazanım neyi ifade eder? Duygusal, davranışsal ya da elle tutulur her türlü istek ve ihtiyaçlarını kazanım olarak tanımlayabiliriz. Örneğin; bir çocuk yemekten önce dondurma yemek istiyor ve bunu annesinden talep ediyor. Anne yemekten önce dondurma yiyemeyeceğini söylüyor. Bu cevaptan hoşlanmayan çocuk ağlamaya başlıyor. Anne hayır dedikçe de ağlama şiddetini arttırıyor. Anne sonunda çok ağladığı için tamam bu sefer biraz yemene izin veriyorum ama bir daha yemekten önce dondurma istemek yok diye de ekliyor. Annenin bu durumda çocuğa verdiği mesaj; herhangi bir şey istediğin zaman ağlaman lazım, ama az ağlarsan istediğini vermem, çok ağlamalısın o zaman istediğini veririm. Bu durumda çocuk ağlama davranışını isteklerini elde etme davranışı olarak tanımlıyor. Sonuçta kazanım olarak ifade ettiğimiz ihtiyaç ya da isteği karşılanmış oluyor. Yine aynı durum karşısında anne yemekten önce dondurma yiyemezsin diyerek kararında netlik sergileyebilir ama ağlayan çocuğuna şefkat ve ilgiyle kucaklayıp dondurma vermediği için çocuğun gönlünü almaya çalışması da çocuk için bir kazanım haline dönecektir. Çocuğun temel istek ve ihtiyacı olan dikkatleri üzerine çekme, ilgi görme gibi kazanımları karşılanmış olacaktır. Bu durumda da çocuk ağladığın zaman ben her türlü işi gücü bırakıp sadece seninle ilgilenirim; sevgimi sana çok yoğun gösterip verebilirim olarak algılayarak yine ağlama davranışını devam ettiriyor.
Yaşam hepimiz için deneyimleri ifade eder. Deneyimlerimiz bizler için olduğu kadar çocuklarımız için de çok önemlidir. Çocukların deneyim edinmeleri ve davranışlarının sonuçları ile yüzleşmeleri onları hayata karşı daha güçlü ve başarılı kılacaktır. Çocukları davranışlarının gerçek etki ve sonuçları ile yüzleştirmek ve davranışlarının sorumluluklarını almalarını sağlamak bu nedenle çok önemlidir. Koşmak isteyen bir çocuğa koşma düşersin demek yerine dikkatli koşmazsan düşebilirsin vs sonuçları ifade edip sonrası koşması hatta koşarken düşmesi için fırsat vermeliyiz. Koşarken düşen bir çocuk bir sonraki koşuşunda edindiği deneyimle çok daha dengeli ve tedbirli koşacaktır. Yaşayarak öğrenme hayatın ta kendisidir. Yaşantı sonucu kazanılan duygular, davranışlar, deneyimler daha kalıcı ve çocuğun hayatında daha anlamlı olacaktır. Kendi deneyimleri sonucu edinilen davranışlar da biz yetişkinlerin bu deneyimlerdeki rollerimizle çocukları birinci derecede olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle çocukların hayatı yaşayarak ve gerçekleriyle öğrenmeleri adına öncelikle ebeveyn olarak destek vermeliyiz. Uzman Psikolojik Danışman Canan GÜRDALAR